Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
70 Tüketici Yazıları <strong>III</strong> Tüketim Kültürü Ve Reklamların Birey Üzerinde Doğurduğu Zayıflık Hissi 71<br />
talist kültürde insanlarla ilgili yaygın bir yanlış bilinçlenmeye işaret ettiğinden, ilgili paragrafı<br />
buraya aynen almakta fayda var:<br />
“Hem gerçek, hem de sahte ihtiyaçları birbirinden ayırabiliriz. “Sahte” olanlar, cendere altına alınan bireye belli<br />
sosyal çıkarlar tarafından yukarıdan dayatılır: aşırı çalışma, saldırganlık, sefalet ve adaletsizliği sürdürecek ihtiyaçlar gibi…<br />
Bunların tatmini bireyi gayet memnun edebilir; fakat bireyin mutluluğu, eğer bütüne şamil olan hastalığı teşhis etme<br />
becerisini (kendinin ve diğerlerinin) ve bunu sağaltmasını sağlayacak fırsatı ele geçirmesine yarayacaksa, sürdürülmesi<br />
gereken bir koşul değildir. Sonuç olarak ortaya çıkan, mutsuzluktaki mutluluktur. Dinlenme ihtiyacı, eğlenme, reklamlara<br />
uygun olarak davranmak ve tüketmek, diğerlerinin sevdiği şeyleri sevmek ve sevmediklerini sevmemek, bu sahte ihtiyaçlar<br />
kategorisine girer” (Marcuse,1972:1).<br />
“Böyle ihtiyaçların toplumsal bir içeriği ve işlevi vardır ve bunlar, bireyin denetimi dışındaki harici güçler tarafından<br />
belirlenir; bu ihtiyaçların gelişimi ve karşılanması çok yönlüdür. Bu tip ihtiyaçlar, ne kadar bireye mal olmuş olursa<br />
olsun, birey kendini bunlarla ne kadar özdeşleştirirse özdeşleştirsin ve tatmin olduğunu düşünsün, ta en baştan beri ne<br />
iseler, gene öyle olmaya devam ederler –esas çıkarı insanların baskı altına alınmasını gerektiren bir toplumun ürünleridirler”<br />
(Marcuse,1972:1).<br />
Marcuse’un (1972:1) ısrarlı vurgularının da desteklediği gibi tüketim kültürü içinde<br />
şekillenmiş günümüz bireyi, binlerce yıllık alışkanlıklarını neredeyse terk etmiş olmasının<br />
ötesinde, belki insani doğasıyla da çelişecek biçimde davranmaktadır. Birey, tarihsel<br />
süreç içerisinde kısa sayılabilecek bir dönem dahilinde davranışsal ve psikolojik açıdan<br />
böylesi dramatik bir değişime zorlanmıştır. Daha da ötesi yönlendirmenin bireydeki yansıması<br />
boyun eğme değil arzulu bir motivasyon olarak kendini göstermektedir. Bunun<br />
sağlanmasında kullanılan en etkin araçlardan biri reklam sanayidir. 20. yüzyıldaki reklam<br />
sanayi ile karşılaştırılabilecek başka hiçbir propaganda faaliyeti yoktur. Reklam sanayisi,<br />
kamu bilincini, insanlık tarihinde başka hiçbir kampanyanın yapamayacağı ölçüde<br />
değiştirmiş, detaya yönelik daha fazla düşünceyi, çabayı, yaratıcılığı, zamanı ve dikkati<br />
çok büyük miktardaki metanın satışına yöneltmiştir (Jhally,2002:78).<br />
Marx’ın kapitalizm eleştirisinin ana unsurlarından biri, kapitalist üretimin ‘anarşisi’<br />
olarak adlandırdığı kavrama karşı yöneltilmişti. Kapitalist girişimin yönlendirici gücü piyasada<br />
malların satılması yoluyla kar elde etmektir. Piyasa mekanizmaları üreticiyi ve tüketiciyi<br />
ilişkilendirir; üretimi insan ihtiyaçlarına bağlayan yönlendirici bir kurum yoktur.<br />
Modern ekonomik ilişkilerde de durum budur (Giddens, 2010: 155). Reklam sanayisine<br />
yaşam alanı açan esas neden, tüketim anarşisi yüzünden ihtiyaca yönelik olarak üretilmemiş<br />
çok miktarda maldır. İhtiyaç fazlası olan bir şeyin satılması gibi bir problem vardır.<br />
Sorun, söz konusu ürünlerin tüketiciler için ihtiyaç olacak şekilde yeniden tanımlanması<br />
ile çözülür. Yeniden tanımlama, ürünlere doğal işlevlerinden farklı bir anlam kazandırmaya<br />
yöneliktir (Işık ve Cesur, 2011:2). Bu süreçte etkin görev üstelenen reklamlara ilk<br />
baktığımızda düz anlam olarak bir ürünün tanıtıldığını görmemiz olanaklıdır. Ancak bir<br />
göstergeler dizgesi olarak ele aldığımız zaman bu reklamın altında yatan ikinci anlamı ya<br />
da yan anlamı gördüğümüzde okuma sürecimiz başlamış olur. Reklamın işlevlerinden birinin<br />
insanların sahip oldukları şeylerden daha fazlasını ve yenisini istemeyi sağlamak ve<br />
ekonomik, maddi olanakları ne olursa olsun, onları daha fazlasını istemeye özendirmek<br />
olduğunu biliyoruz. Bunu yaparken de tanıttığı ürün ya da hizmete anlam yüklemesi kaçınılmazdır.<br />
Çünkü amaç ürünü satmak ve hedef kitleye bu ürünü satın aldırmaktır. Bu<br />
noktada reklamın bir imaj yaratması önem kazanmaktadır (Uzoğlu Bayçu ve Uluyağcı,<br />
2005:81).<br />
Her toplum bireylerin kendilerini nasıl tatmin ettiği, öznel ve nesnel olarak kendilerini<br />
nasıl mutlu hissettiği hakkında mutluluk öyküleri anlatmak zorundadır. Reklamın<br />
kültürel sistemi, bizim toplumumuzda bu soruya çok belirgin bir yanıt verir: Mutluluğa<br />
ve tatmine giden yol, piyasa sayesinde nesnelerin tüketiminden geçer. Meta bizi mutlu<br />
eder (Leiss, 1976:4).<br />
Yaşadığımız kentlerde hepimiz her gün yüzlerce reklam imgesi görmekteyiz. Karşımıza<br />
bu denli sık çıkan başka hiçbir imge yoktur. Tarihte başka hiçbir toplum böylesine kalabalık<br />
bir imgeler yığını, böylesine yoğun bir mesaj yağmuru görmemiştir. (…) Hiçbir<br />
zaman yaşanan andan söz edilmez reklamlarda. Çoğu zaman geçmişten, her zaman da<br />
gelecekten söz edilir (Berger,2008:129-130).<br />
Reklamların, çoğu zaman, halka (alıcıya), becerikli yapımcılara –ve böylelikle ulusal<br />
ekonomiye- yararlı bir yarışma aracı olduğu savunulur. Özgürlükle çok yakından ilgili bir<br />
savdır bu: Alıcının seçme özgürlüğü, üreticinin girişim özgürlüğü gibi özgürlüklerle. Kapitalizmin<br />
egemen olduğu kentlerde tüketim maddelerinin oluşturduğu büyük yığınlar<br />
ve reklam ışıkları “Özgür Dünya”nın sunduğu hemen göze çarpan görsel imgelerdir<br />
(Berger,2008:130-131).<br />
Reklamlarda bir tür ürünün, bir firmanın öbürüyle yarıştığı doğrudur; ne var ki her<br />
reklam imgesinin öbürünü güçlendirdiği, hızlandırdığı da doğrudur. Reklamlar yalnızca<br />
birbiriyle yarışan bir mesajlar topluluğu değildir. Reklam hep o aynı hiç değişmeyen o genel<br />
öneriyi yapmak için kendi başına kullanılan bir dildir. Reklamlarda şu kremle bu<br />
krem, şu arabayla bu araba arasında bir seçme yapmaya çağrılırız; oysa dizgesel olarak<br />
ele alındıklarında reklamlar bir tek şeyi önerir her zaman (Berger,2008:131).<br />
Reklamlarla her birimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz<br />
önerilir. Aldığınız bu yeni nesne der reklam, sizi bir bakıma daha zenginleştirecektir<br />
– aslında o nesneyi almak için para harcayarak biraz daha yoksullaşacak olsanız<br />
bile (Berger, 2008:131)…