Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
Tüketici Yazıları III - tüpadem - Hacettepe Ãniversitesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
50 Tüketici Yazıları <strong>III</strong> Kültür, Dil Ve Tüketim Ve Reklam İlişkisi 51<br />
Kültür Şoku (Culture Shock): Bir kültürden başka bir kültüre giden bireylerin, yeni<br />
kültüre uyum yapmakta karşılaştıkları güçlükler, sıkıntı ve bunalımlar, gösterdikleri<br />
tepkilerdir.<br />
Zorla- Kültürlenme (Trans-Culturation): Bir kültüre mensup birey ve grupların,<br />
başka bir kültür tarafından zorla değiştirilmesidir.<br />
Kültürel Özümseme (Assimilation): Bir kültürel sistemin başka bir kültürel sistemi,<br />
giderek, kendine benzetmesi, kültürel egemenliği altına almasıdir.<br />
Kültürel Değişme veya Kültür Değişmesi (Cultural Change): Yukarıdaki bütün<br />
süreçlerin ve öteki kültürel etkenlerin bir bileşkesi olarak, toplumun bütünüyle veya bazı<br />
kurumları ile değişmesi ya da değişikliğe uğramasıdır.<br />
1.3 Kültürün Önemi:<br />
Genellikle kültür ile millet veya toplum kavramları birlikte düşünülür; birinin varlığı<br />
diğerinin de varlığını akla getirir. Çünkü bir kültürün var olabilmesi için onu yaratacak<br />
ve gelecek nesillere aktaracak az – çok teşkilatlanmış kurumları bulunan, işbirliği halinde<br />
fertlerden ve gruplardan meydana gelen bir topluluğa ihtiyaç vardır. Aynı şekilde ortak<br />
kültür değerleri ve normları ile birbirine bağlanmadan, dayanışmadan yoksun bir toplum<br />
da yaşayamaz.<br />
Turhan (1980)’a göre bir toplumun bağımsız bir millet halinde ortaya çıkabilmesi iki<br />
yolla mümkün olabilir. Ya belli bir sosyal grup önce kendine özgü bir kültür meydana<br />
getirip buna dayanarak bağımsız bir devlet kuruyor. Ya da önce milli bir devlet kurarak<br />
bunun çerçevesi içinde milli kültürü yaratmaya çalışıyor.<br />
Her iki yolda da milletin benliğini ve bağımsızlığını koruyabilmesi, varlığını devam ettirebilmesi<br />
için milli bir kültüre sahip olması gereklidir. (Turhan,1980:408).<br />
2. DİL KAVRAMI VE DİLİN TANIMI<br />
İnsan; fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik bir bütündür. İnsanlar arasında iletişimi<br />
sağlayan çeşitli araçlar vardır. İnsanlar birbirleri ile renk, mekanik sesler, çeşitli beden<br />
hareketleri vb. yollarla iletişim kurarlar. Bunlar arasından en yaygın en hızlı en sağlam<br />
ve en ekonomik olanı dil aracılığı ile yapılan iletişimdir ki diğer saydığımız yollar ile<br />
yapılan iletişim hem sınırlı hem de zordur.<br />
İletişime geçmek basit bir eylem değildir. İletişime geçilmesi, ancak iletişimde var olan<br />
bir takım göstergeleri kullanarak mümkün olabilir.<br />
Rus Dilbilimci Roman Jakopsen’e göre bu göstergeler 6 adettir:<br />
• Gönderici (söz söyleyen)<br />
• İleti (mesaj)<br />
• Kanal (kullanılan dil)<br />
• Alıcı (dinleyen)<br />
• Dönüt<br />
• Bağlam<br />
Yukarıda saydığımız göstergelerden herhangi birinde eksiklik olduğu zaman iletişim<br />
kurulamaz veya eksik kurulur. Bu bağlamda bildirimin alıcı tarafından algılanması ve<br />
anlaşılabilmesi için her iki tarafında ortak olarak bildiği kodlama sisteminin kullanılması<br />
gerekmektedir.<br />
İsviçreli bir dil bilimci olan Ferdinand de Saussure (1857–1913) modern dil biliminin<br />
kurucusu olarak kabul edilmektedir. Saussure, dilin düşünceleri ifade eden bir göstergeler<br />
sistemi olduğunu ve diğer gösterge sistemleri (alfabe, yazı, askeri işaretler) içinde en<br />
önemlisi olduğunu vurgulamıştır.<br />
Saussure, dili incelerken 3 önemli ayrıma işaret etmiştir:<br />
• Dil (la langue) ve söz (parole) ayrımı<br />
• Gösterge (işaret-sign) kavramının ikili bir yapıya (gösteren-ses imgesi ve gösterilenkavram)<br />
sahip olması<br />
• Eş süreli (synchronic) ve art süreli (diachronic) dil analizidir.<br />
Saussure’ün birinci ayrımı dil ve söz ayrımıdır. Saussure’e (1990) göre dil toplumsaldır.<br />
Söz ise bireyin söylediklerinin toplamıdır. Dil, hem konuşma yolu ile oluşan bir toplumsal<br />
üretim; hem de bireylerin uygulaması için oluşturulmuş gerekli uzlaşmaların toplamıdır.<br />
(Saussure,1990:55)<br />
Saussure, dil (la langue) ve söz (parole) ayrımını yaptıktan sonra dilin toplumsal uzlaşımlara<br />
dayalı olduğunu öne sürerek, dilsel ve dil dışı göstergelerin kültürün içinde çalışılmasının<br />
yolunu açmıştır. (Dağtaş,2003:49).<br />
Saussure’e göre, dili sözden ayırmak demek; toplumsal olguyu bireysel olgudan ayırmak<br />
anlamına gelmektedir.<br />
Saussure’ü takip eden Levi-Strauss, farklı kültürlerin dil gibi incelenerek, dildeki ortak<br />
gramer, sentaks kuralları gibi ortak yönlerini çıkarmıştır. (Saussure,1990:55) Levi-Strauss,<br />
dilin ve kültürün ortak özellik taşıdığını düşündüğünden, dilin bir anlamda kültürün<br />
temelini attığını söyler. Strauss’a göre, çeşitli kültürlerin farklı ilişkilerinden hareketle,<br />
temel akrabalık ilişkilerini analiz ederken, Saussure’ün açtığı yoldan ilerlemiş ve kültürler<br />
arasındaki benzerlikleri dilbilimsel yöntemlerle açıklamaya çalışmış ve dilbilim<br />
yöntemlerinin, insan bilimlerine örnek olabileceğini öne sürmüştür.