Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...
Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...
Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong><br />
<strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong><br />
Cilt / Vol: 10 Ekim / No<strong>ve</strong>mber 2010 Sayı / No: 28 ISSN 1304 - 5512<br />
The Journal of<br />
Gynecology & Obstetrics<br />
and Neonatology<br />
Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Yayın Organıdır.<br />
jontip@ztb.gov.tr & goned@ztb.gov.tr
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong><br />
Tıp <strong>Dergisi</strong><br />
The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology<br />
DR. ZEKAİ TAHİR BURAK KADIN SAĞLIĞI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Dr. Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU<br />
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ<br />
Dr. Mehmet Ş. ÖZKAN<br />
EDİTÖR<br />
Dr. Elif Gül YAPAR EYİ<br />
EDİTÖRLER KURULU<br />
Dr. Uğur DİLMEN<br />
Dr. Nuri DANIŞMAN<br />
Dr. Seval ERDİNÇ<br />
Dr. Tayfun GÜNGÖR<br />
Dr. Yaprak ÜSTÜN Dr. Sema ZERGEROĞLU<br />
Dr. Nafiye KARAKAŞ<br />
YAYIN SEKRETERLERİ<br />
Dr. Şebnem Şen ÖZYER Dr. Zeynep ERAS<br />
Dr. Ayla SARGIN Dr. Şevki ÇELEN<br />
Dr. Ali HABERAL (Başkent Ünv.)<br />
Dr. Özdemir HİKMETOĞLU (Gazi Ünv.)<br />
Dr. Münire AKER (Akdeniz Ünv.)<br />
Dr. Babür KALELİ (Pamukkale Ünv.)<br />
Dr. Orhan AKSAKAL (ZTB)<br />
Dr. Seyide KARA SOYSAL (Pamukkale Ünv.)<br />
Dr. İskender BAŞER (GATA)<br />
Dr. Ateş KARATEKE (Yeditepe Ünv.)<br />
Dr. Süleyman BAL (ZTB)<br />
Dr. Gülay KURTAY (Ankara Ünv.)<br />
Dr. Ülkü BAYAR (Zonguldak Karaelmas Ünv.)<br />
Dr. Esra KUŞÇU (Başkent Ünv.)<br />
Dr. Sinan BEKSAÇ (Hacettepe Ünv.)<br />
Dr. Umur KUYUMCUOĞLU<br />
Dr. Nüvit BİRGİLİ (ZTB)<br />
Dr. Arda LEMBET (Acıbadem Ünv.)<br />
Dr. Nejat CEYHAN (Marmara Ünv.)<br />
Dr. M. Tamer MUNGAN (Süleyman DEMİREL Ünv.)<br />
Dr. Turhan ÇAĞLAR (ZTB)<br />
Dr. Gürkan UNCU (Uludağ Ünv.)<br />
Dr. Namık DEMİR (Dokuz Eylül Ünv)<br />
Dr. Gülnur ÖZAKŞİT (ZTB)<br />
Dr. Özgür DEREN (Hacettepe Ünv.)<br />
Dr. Utku ÖZCAN (ZTB)<br />
Dr. Serdar DİLBAZ (Ankara Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi)<br />
Dr. Semih ÖZEREN (Kocaeli Ünv.)<br />
Dr. Berna DİLBAZ (Ankara Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi)<br />
Dr. Yusuf ÜSTÜN (Ankara)<br />
DANIŞMA KURULU<br />
Dr. Ferit SARAÇOĞLU (Ankara Numune Hast.)<br />
Dr. Muammer DOĞAN (ZTB)<br />
Dr. Mehmet Emin SOYSAL (Pamukkale Ünv.)<br />
Dr. Melike DOĞANAY (ZTB)<br />
Dr. Süha SÖNMEZ (Süleymaniye Doğumevi)<br />
Dr. Fatih DURMUŞ (Marmara Ünv.)<br />
Dr. Feride SÖYLEMEZ (Ankara Ünv.)<br />
Dr. Mithat ERENUS (Marmara Ünv.)<br />
Dr. Yılmaz ŞAHİN (Erciyes Ünv.)<br />
Dr. Tolga ERGİN (Acıbadem Ünv.)<br />
Dr. Cihat ŞEN (İstanbul Cerrahpaşa Ünv.)<br />
Dr. Bülent ERGÜN (İstanbul Çapa Ünv.)<br />
Dr. Zeki TANER (Gazi Ünv.)<br />
Dr. Hüseyin GÖRKEMLİ (Selçuk Ünv.)<br />
Dr. Nurten TARLAN (ZTB)<br />
Dr. Bülent GÜLEKLİ (Dokuz Eylül Ünv.)<br />
Dr. Gülsemin TEKİN ALP (Hacettepe Ünv)<br />
Dr. Cavidan GÜLERMAN (ZTB)<br />
Dr. Cem TURHAN (Kartal Hast.)<br />
Dr. Himmet HASSA (Osmangazi Ünv.)<br />
Dr. Mustafa UĞUR (ZTB)<br />
Dr. İnci DAVAS (Şişli- Etfal Hast.)<br />
Dr. Ayşegül ZENCİRLİOĞLU (Sami Ulus Hast.)<br />
Dr. İrfan KUTLAR (Gaziantep Ünv.)<br />
Dr. Serdar OĞUZ (ZTB)<br />
Dr. Ömer Yavuz ŞİMŞEK (İnönü Ünv.)<br />
Dr. Güler ŞAHİN (Van Yüzüncü Yıl Ünv.)<br />
Dr. Rıfat GÜRSOY (Gazi Ünv.)<br />
Dr. Dilek UYGUR (ZTB)<br />
Yayın Periyodu: Üç ayda bir yayınlanır (Mart-Haziran-Eylül-Aralık)<br />
YAYINA HAZIRLAYAN<br />
DNT Ortadoğu Yayıncılık A.Ş.<br />
Bayındır 2 Sokak 63 / 12 Kocatepe - ANKARA<br />
Tel: 0 (312) 418 40 77 - Faks: 0 (312) 418 40 67<br />
www.dntortadoguyayincilik.com.tr<br />
Basım tarihi: Şubat 2011<br />
Eğitim Yayın Birimi: Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi / Talatpaşa Bulvarı, Hamamönü - ANKARA<br />
Tel: 0 (312) 306 50 42 Faks: 0 (312) 311 93 25<br />
BAŞLARKEN<br />
Araştırma (Article)<br />
İÇİNDEKİLER / INDEX<br />
ABORTUS İMMİNENS HASTALARINDA PRETERM EYLEM GÖRÜLME SIKLIĞININ İNCELENMESİ.........................................................................2022<br />
OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />
Ayşe Nur EVRENOS, Hacer Cavidan GÜLERMAN<br />
DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ AÇISINDAN İZLEMİ.......................2028<br />
THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED CASES<br />
Dr. Mine ERDOĞAN, Dr. Emre ÖZGÜ, Dr.Burçin SALMAN,Dr.Cavidan GÜLERMAN<br />
PERİMENOPOZAL VE POSTMENOPOZAL UTERİN KAYNAKLI KANAMALARDA TRANSVAGİNAL ULTRASONOGRAFİ İLE KESİN PATOLOJİK TANILARIN<br />
KORELASYONU........................................................................................................................................................................................2032<br />
.........<br />
Nazire ÖZTÜRK, Hatice IŞIK, Uğraş ŞAHİN, Uğurkan ERKAYIRAN, Hüseyin AYDOĞMUŞ, A.Sertaç BATIOĞLU<br />
DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE ADVERSE OBSTETRIC OUTCOME? .....................................................................................2038<br />
BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA NEDEN OLUR MU?<br />
Deniz HIZLI, Saynur SARICI YILMAZ, Nilgün TURHANA<br />
BİRİNCİ TRİMESTER ABORTUS IMMINENS VAKALARINDA MATERNAL SERUM AFP DÜZEYLERİNİN DİAGNOSTİK ÖNEMİ......................................2042<br />
Uğraş ŞAHİN, Uğurkan ERKAYIRAN, Nazire ÖZTÜRK, Hatice IŞIK, Hüseyin AYDOĞMUŞ, A.Sertaç BATIOĞLU<br />
Derleme (Review)<br />
AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ........................................................................................................ 2047<br />
METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM MEN WITH AZOOSPERMIA<br />
Dr. Ayşe ÇELİKTEN, Prof. Dr. Sertaç BATIOĞLU, Op. Dr. Erkan ÖZDEMİR<br />
GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM.................................................................................................................................. 2052<br />
APPROACH TO URINARY STONE DISEASE IN PREGNANCY<br />
Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />
Olgu Sunumu (Case Report)<br />
NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ ..................................................................................................................... 2058<br />
A RARELY SEEN CONGENITAL ANOMALY: INIENCEPHALY<br />
Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />
SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS...................................................................................................................... 2060<br />
.......<br />
Kadir Koray BAŞ,Hasan BESİM,Gamze MOCAN KUZEY, Minel ÖZEN, Ömer Tolga GÜLER<br />
PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL DEMONSTRATING CRANIORACHISCHISIS WITH INIENCEPHA AS A RARE ASSOCIATION: A CASE<br />
REPORT........................................................................................................................................................................................... 2063<br />
........<br />
Serkan KAHYAOĞLU, İnci KAHYAOĞLU, Mahmut Kuntay KOKANALI, Çiğdem KUNT, Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU, Elif Gül YAPAR EYİ
EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />
ABORTUS İMMİNENS HASTALARINDA PRETERM EYLEM<br />
GÖRÜLME SIKLIĞININ İNCELENMESİ<br />
OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />
IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />
Ayşe Nur EVRENOS, Hacer Cavidan GÜLERMAN<br />
Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi, ANKARA -TÜRKİYE<br />
Özet<br />
Çalışmanın Amacı: En az 24 haftaya kadar canlı olarak gebeliği<br />
devam eden <strong>ve</strong> ilk trimesterde abortus imminens tanısı<br />
almış gebelerde preterm eylem sıklığının incelenmesidir.<br />
Materyal <strong>ve</strong> Metod: İlk trimesterde abortus imminens tanısı<br />
almış, 92’si risk faktörü içeren yüksek riskli abortus imminens<br />
vakaları <strong>ve</strong> 217’si herhangi bir risk faktörü içermeyen<br />
düşük riskli abortus imminens vakaları olmak üzere 309 hasta<br />
incelenmiştir. Kontrol grubu olarak da abortus imminens<br />
öyküsü olmayan 308 kontrol hasta incelenmiştir. Bu hastalar<br />
preterm eylem görülme riski açısından takip edilmiştir.<br />
Bulgular: Düşük riskli abortus imminens hastalarında kontrol<br />
grubuna göre preterm eylem oranında anlamlı artış (OR<br />
2.1 95% CI 1.78-2.35) görülmekle birlikte yüksek riskli<br />
grupta da daha fazla anlamlı artış gözlendi (OR 6.4 95% CI<br />
5.71-6.95) ( p
EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />
OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />
IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />
araştırıldı. Tanımlayıcı istatistikler sürekli değişkenler<br />
için ortalama ± standart sapma <strong>ve</strong>ya ortanca (minimummaksimum)<br />
olarak gösterildi. Kategorik değişkenler ise<br />
olgu sayısı <strong>ve</strong> (%) biçiminde ifade edildi. Gruplar arasında<br />
ortalamalar yönünden farkın önemliliği Tek Yönlü<br />
Varyans analizi (One-Way ANOVA) ile ortanca değerler<br />
yönünden farkın önemliliği ise Kruskal Wallis testiyle<br />
araştırıldı. Tek Yönlü Varyans analizi <strong>ve</strong>ya Kruskal Wallis<br />
test istatistiği sonucunun önemli bulunması halinde<br />
farka neden olan durumları belirlemek amacıyla post hoc<br />
Tukey <strong>ve</strong>ya parametrik olmayan çoklu karşılaştırma testlerinden<br />
yararlanıldı. Kategorik değişkenler Pearson’un<br />
Ki-Kare <strong>ve</strong>ya Fisher’in Kesin Sonuçlu Ki-Kare testiyle<br />
araştırıldı. p
EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />
OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />
IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />
çalışmamızda herhangi bir farklılık gözlenmedi.<br />
Yang <strong>ve</strong> arkadaşları 2806 gebeyle yaptığı<br />
prospektif kohort çalışmada , ilk iki trimesterde vajinal<br />
kanamayı arttıran faktörleri incelemiş , aktif sigara<br />
içimi <strong>ve</strong> vajinal kanama arasında ilişki bulamamakla<br />
birlikte pasif sigara içimi <strong>ve</strong> ikinci trimester kanamaları<br />
arasında pozitif korelasyon (RR 1.4) bulmuşlardır (18)<br />
. Sigara içiminin, gelişmekte olan plasentanın içine<br />
doğru olan uterin damarların trofoblastik invazyonunu<br />
etkileyebileceği fikri öne sürülmüştür. Çalışmamızda<br />
düşük riskli abortus imminens’li hastalar <strong>ve</strong> kontrol grubu<br />
arasında fark bulunmamasına rağmen , yüksek riskli<br />
abortus imminens’li hastalarda diğer iki gruba göre sigara<br />
içiminde belirgin bir azalma mevcuttu. Bu azalmanın da<br />
kendi risklerinin farkında olup özenli davranmalarından<br />
kaynaklandığı düşünülmektedir.<br />
Wijesiriwardana’nın çalışmasında abortus<br />
imminens’lilerde 1.5 kat, Mulik’in çalışmasında 2 kat<br />
daha fazla preterm eylem gözlenmiştir (16,19) . Genel<br />
olarak, düşük tehlikesi sırasındaki kanama <strong>ve</strong> beraberinde<br />
görülen koryoamniyotik boşluğun bozulması sonucu<br />
oluşan kronik inflamatuar reaksiyonun preterm<br />
doğumu indüklediği görüşü mevcuttur. Hatta hematom<br />
varlığında oluşan nidus <strong>ve</strong> bu odakta gelişen intrauterin<br />
enfeksiyonun uterin kontraksiyonları stimüle ettiği<br />
düşünülmektedir. Bunun dışında daha ince, fragmante<br />
trofoblastik tabaka oluşumu <strong>ve</strong> spiral arteriollerin sitotrofoblastik<br />
invazyonunda azalmanın da preterm eylemi<br />
arttırabileceği söylenmektedir. Bizim çalışmamızda<br />
da düşük riskli abortus imminens’lilerde 2.1 kat daha<br />
fazla preterm eylem <strong>ve</strong> hatta yüksek riskli abortus<br />
imminens’li hastalarda 6.4 kat daha fazla preterm eylem<br />
gözlendi. Yani ilk trimester kanamalarının erken doğum<br />
riskini arttırdığı <strong>ve</strong> risk faktörü içerdikçe bu riskin çok<br />
daha arttığı izlendi.<br />
Sonuç olarak, çok az miktardan ağır miktara<br />
kadar değişen oranlarda kanaması olan ilk trimesterdeki<br />
abortus imminens’li hastaların preterm eylem ile<br />
karşılaşabilme riskinin arttığı <strong>ve</strong> hatta risk faktörü içeren<br />
hastalarda daha da arttığı göz önünde tutularak, preterm<br />
eylemin erken belirti <strong>ve</strong> bulgularına karşı hastanın <strong>ve</strong><br />
klinisyenin dikkatli olması gerektiği düşünülmelidir.<br />
Çalışmamızda riski önceden belli olan hastaları<br />
ayrı grupta inceleyerek birbirleriyle preterm eylem<br />
açısından kıyasladık. Abortus imminens’li hastalarda<br />
kanama miktarına göre, intrauterin hematom olup<br />
olmamasına göre obstetrik komplikasyonların incelenip<br />
kıyaslanması yapılabilir . Ayrıca daha geniş serilerde<br />
çalışılarak daha ayrıntılı bulgulara erişilebilir.<br />
Kaynaklar<br />
1. Queenan JT, Hobbins JC, Spong CY. Yüksek riskli gebeliklerde<br />
tanı <strong>ve</strong> tedavi protokolleri . Çeviri editörü Göl K, Atlas yayınları, 4.<br />
Baskı, 2007.<br />
2. Johns J, Jauniaux E. Threatened miscarriage as a predictor of obstetric<br />
outcome . Obstet Gynecol 2006; 107 (4) : 845- 850.<br />
3. Basama FM, Crosfill F. The outcome of pregnancies in 182 women<br />
with threatened miscarriage. Arch Gynecol Obstet 2004; 270 (2) :<br />
86- 90.<br />
4. Cunningham FG, Gant NF, Le<strong>ve</strong>no KJ, Giltstrap LC, Hauth JC,<br />
Wenstrom KD. Williams Obstetric. Mc Graw-Hill Publishing,<br />
21.edition, 2001.<br />
5. Regan L, Braude PR, Trembath PL. Influence of past reproducti<strong>ve</strong><br />
performance on risk of spontaneous abortion. BMJ 1989; 299 : 541-5.<br />
6. Stirrat GM. Recurrent abortion: definition and epidemiology. Lancet<br />
1990 ; 336 : 673-5.<br />
7. Greene MF. Spontaneous abortions and major malformations in<br />
women with diabetes mellitus. Semin Reprod Endocrinol 1999 ; 17:<br />
127- 36.<br />
8. Wang JX, Norman RJ, Wilcox AJ. Incidence of spontaneous abortion<br />
among pregnancies produced by assisted reproducti<strong>ve</strong> technology.<br />
Hum Reprod 2004: 19 :272- 7.<br />
9. Warren JE, Sil<strong>ve</strong>r RM. Genetics of pregnancy loss. Clinic Obstet<br />
Gynecol. 2008 :51 ; 84- 95.<br />
10. Slama R, Bouyer J, Windham G, Fenster L, Werwatz A, Swan SH.<br />
Influence of paternal age on the risk of spontaneous abortion. Am J<br />
Epidemiol 2005; 161: 816- 23.<br />
11. de la Rochebrochard E, Thonneau P. Paternal age and maternal<br />
age are risk factors for miscarriage; results of a multicentre European<br />
study. Human Reprod 2002 ;17: 1649- 56.<br />
12. Sotiriadis A, Papatheodorou S, Makrydimas G. Threatened miscarriage;<br />
evaluation and management. BMJ 2004; 329; 152- 55.<br />
13. Qureshi NS, Edi- Osagie EC, Ogbo V, Ray S, Hopkins RE. First<br />
trimester threatened miscarriage treatment with human chorionic gonadotrophins:<br />
a randomised controlled trial. BJOG 2005; 112; 1536-<br />
41.<br />
14. Verma SK, Premi HK, Gupta TV, Thakur S, Gupta KB, Randhawa<br />
L. Perinatal outcome of pregnancies complicated by threatened<br />
abortion. J Indian Med Assoc 1994; 92 (11 ) ; 364- 5.<br />
15. Weiss JL, Malone ED, Vida<strong>ve</strong>r J, Ball RH, Nyberg DA ,Comstock<br />
CH, et al. Threatened abortion : a risk factor for poor pregnancy<br />
outcome, a population based screening study. Am J Obstet Gynecol<br />
2004; 190 (3) : 745- 50.<br />
16. Wijesiriwardana A, Bhattacharya S, Shetty A, Smith N. Obstetric<br />
outcome in women with threatened miscarriage in the first trimester.<br />
Obstet Gynecol 2006 ; 107 (3): 557- 62.<br />
17. Dadkhah F, Kashanian M, Eliasi G. A comparison between the<br />
pregnancy outcome in women with or without threatened abortion.<br />
Early Human De<strong>ve</strong>lopment 86 2010; 86: 193-6.<br />
18. Yang J, Sawitz DA, Dole N, Hartmann KE, Herring AH, Olshan<br />
AF, et al. Predictors of vaginal bleeding during the first two trimesters<br />
of pregnancy. Paediatr Perinat Epidemiol 2005; 19: 276-83.<br />
19. Mulik V, Bethel J, Bhal K. A retrospecti<strong>ve</strong> population-based study<br />
of primigravid women on the potential effect of threatened miscarriage<br />
on obstetric outcome. J Obstet Gynaecol 2004; 24: 249-53.<br />
2026 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2022- 2031 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2022- 2031 2010 2027<br />
EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.
DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN<br />
DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ<br />
AÇISINDAN İZLEMİ<br />
ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.<br />
THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED CASES<br />
Dr. Mine ERDOĞAN, Dr. Emre ÖZGÜ, Dr.Burçin SALMAN,Dr.Cavidan GÜLERMAN<br />
Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi, Suda Doğum Ünitesi, ANKARA -TÜRKİYE<br />
Özet<br />
Bu derlemede antenatal dönemde hidronefroz <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />
reflü saptanan olgulardaki postnatal yaklasım<br />
tartısılmıstır. Hidronefroz renal pelvikalisiyel sistemin<br />
dilatasyonu olarak tanımlanır. Antenatal hidronefroz<br />
(ANH) intrauterin dönemde en sık görülen renal<br />
anomalilerdir <strong>ve</strong> 1/100- 1/500 sıklığında görülür.<br />
ANH 18-20 gestasyon haftaları arasında rutin anomali<br />
taraması sırasında tespit edilebilir. ANH için en çok<br />
kabul gören ölçüm pelvisin maksimum anteroposterior<br />
(AP) çapıdır. ANH saptanan yenidoğan bebeklere genis<br />
bir ekip tarafından multidisipliner yaklaşım gerekir.<br />
ANH saptanan bir bebekte doğum sonrası yapılması<br />
gereken ilk tetkik ultrasonografi’dir (USG). Ancak<br />
bilateral hidronefrozda USG <strong>ve</strong> miksiyon sistoüretrografi<br />
gibi görüntüleme yöntemleri ilk 48 saatte yapılmalıdır.<br />
Hafif derecedeki hidronefrozların çoğu spontan<br />
olarak iyilesir. Oysa orta <strong>ve</strong> ileri derecede hidronefrozda<br />
cerrahi girişim gereksinimi yüksektir.<br />
Anahtar Kelimeler: Hidronefroz; prenatal tanı; ultrasonografi.<br />
İkinci trimester fetal sonografik tarama ile fetal<br />
anomalilerin erken tanısında yeni bir dönem açılmıştır.<br />
Gebelik dönemi taramalarında sonografi kullanımının<br />
artması ile antenatal hidronefroz tanısı alan bebeklerin<br />
sayısı giderek artmaktadır. Sonografik taramada<br />
18-20. Gestasyonel haftalar arasında saptanan tüm ciddi<br />
anomalilerin %20’sini renal anomaliler olusturmaktadır(1).Antenatal<br />
hidronefroz nedenleri Tablo 1 de gösterilmiştir.<br />
Antenatal hidronefroz tanısında en sık kullanılan<br />
yöntem, renal pelvisin maksimum anteroposteri-<br />
Abstract<br />
In this review the postnatal follow-up of cases diagnosed<br />
as prenatal hydronephrosis and urinary anomalies were<br />
discussed. Hydronephrosis is defined as the renal pelvicalyceal<br />
dilatation. Antenatal hydronephrosis (ANH) is the<br />
most common renal anomaly in the intrauterine period and<br />
the frequency is between 1/100 and 1/500. ANH is commonly<br />
detected between the 18 and 20th gestational weeks<br />
by the routine sonographic fetal anomaly screening. The<br />
most accepted measurement for the ANH is the anteroposterior<br />
(AP) diameter of pelvis and ANH is defined as the<br />
AP diameter greater than 5 mm at the 15-20th gestational<br />
weeks, respecti<strong>ve</strong>ly, The approach to the ANH in the newborn<br />
should be multidisciplinary. In bilateral ANH ultrasonography<br />
and micturion cytourethography are done<br />
in the first 48 hours. Mild ANH reco<strong>ve</strong>rs spontaneously;<br />
howe<strong>ve</strong>r, more se<strong>ve</strong>re ANH cases may necessiate surgical<br />
inter<strong>ve</strong>ntion.<br />
Keywords: Hydronephrosis; prenatal diagnosis; ultrasonography.<br />
or (AP) çapıdır. Antenatal dönemde renal pelvik AP çap<br />
5 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise anlamlı kabul edilmekte <strong>ve</strong> postnatal<br />
inceleme önerilmektedir.( 2-5) Antenatal sonogrofik<br />
incelemelerin 1/100 <strong>ve</strong>1/500‘inde üriner sistem anomalisi<br />
saptanmaktadır. ( 6) Hidronefroz obstruktif <strong>ve</strong><br />
nonobstruktif nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Tek<br />
taraflı hidronefroz pelviüreterik bileske darlığı, <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />
reflü ya da displaziye bağlı olarak ortaya çıkabilir.<br />
En sık neden üreteropelvik darlık <strong>ve</strong> geçici hidronefrozdur.İkinci<br />
sıklıkta <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü görülmek-<br />
tedir.(7)Antenatal hidronefrozun derecelendirilmesi renal<br />
parankim <strong>ve</strong> pelvikalisiyel sistemin sonografik görüntülerine<br />
göre (Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />
sistemi) <strong>ve</strong> renal pelvis AP çapına göre yapılır.<br />
Pelvis AP çap 5-10 mm arasında ise hafif, 10- 15<br />
mm arasında ise orta, 15 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise ileri derecede<br />
hidronefroz olarak kabul edilir(Şekil 1). Renal<br />
pelvis çapı 5-10 mm arasında olanlarda en sık neden <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />
reflüdür.( 8,9)<br />
Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />
sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1; c-UFÜ evre-2;<br />
İkinci trimester fetal sonografik tarama ile fetal anomalilerin<br />
erken tanısında yeni bir dönem açılmıştır. Gebelik<br />
dönemi taramalarında sonografi kullanımının artması<br />
ile antenatal hidronefroz tanısı alan bebeklerin sayısı<br />
giderek artmaktadır. Sonografik taramada 18-20. Gestasyonel<br />
haftalar arasında saptanan tüm ciddi anomalilerin<br />
%20’sini renal anomaliler olusturmaktadır(1).Antenatal<br />
hidronefroz nedenleri Tablo 1 de gösterilmiştir.<br />
Antenatal hidronefroz tanısında en sık kullanılan yöntem,<br />
renal pelvisin maksimum anteroposterior (AP) çapıdır.<br />
Antenatal dönemde renal pelvik AP çap 5 mm <strong>ve</strong><br />
Tablo 1:Antenatal hidronefroz nedenleri<br />
ANTENATAL HİDRONEFROZ NEDENLERİ<br />
Obstrüktif Nedenler<br />
Üretropelvik bileşke tıkanıklığı* Üretero<strong>ve</strong>zikal bileşke tıkanıklığı*<br />
Primer obstrüktif megaüreter* Reflü olmayan- Obstrüksiyonsuz<br />
Dupleks sistemler Posterior üretral valv*=<br />
Ektopik üreterosel Ektopik üreter*<br />
Retrokaval üreter Üretral stenoz, atrezi=<br />
Kloakal anomali*=<br />
Ekstrarenal obstrüktif nedenler<br />
Sakrokoksigeal teratom<br />
Diğer pelvik kitleler (mezenterik, GI duplikasyonları, o<strong>ve</strong>r kistleri gibi<br />
Hidrokolpos*=<br />
Obstrüksiyon dışı nedenler<br />
Multikistik böbrek* Vezikoüreteral reflü*=<br />
Prune Belly sendromu*=<br />
Tek <strong>ve</strong>ya iki taraflı olabilir = Mesanede distandü olabilir<br />
DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN<br />
DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ AÇISINDAN İZLEMİ<br />
üzerinde ise anlamlı kabul edilmekte <strong>ve</strong> postnatal inceleme<br />
önerilmektedir.( 2-5) Antenatal sonogrofik incelemelerin<br />
1/100 <strong>ve</strong>1/500‘inde üriner sistem anomalisi saptanmaktadır.<br />
( 6) Hidronefroz obstruktif <strong>ve</strong> nonobstruktif<br />
nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Tek taraflı hidronefroz<br />
pelviüreterik bileske darlığı, <strong>ve</strong>ziko-üreteral<br />
reflü ya da displaziye bağlı olarak ortaya çıkabilir. En<br />
sık neden üreteropelvik darlık <strong>ve</strong> geçici hidronefrozdur.<br />
İkinci sıklıkta <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü görülmektedir.(7)Antenatal<br />
hidronefrozun derecelendirilmesi renal parankim<br />
<strong>ve</strong> pelvikalisiyel sistemin sonografik görüntülerine<br />
göre (Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />
sistemi) <strong>ve</strong> renal pelvis AP çapına göre yapılır. Pelvis<br />
AP çap 5-10 mm arasında ise hafif, 10- 15 mm arasında<br />
ise orta, 15 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise ileri derecede hidronefroz<br />
olarak kabul edilir(Şekil 1). Renal pelvis çapı<br />
5-10 mm arasında olanlarda en sık neden <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />
reflüdür.( 8,9) Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji<br />
Derneği Derecelendirme sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1;<br />
c-UFÜ evre-2;<br />
Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />
sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1; c-UFÜ evre-2;<br />
d-UFÜ evre-3; e- UFÜ evre-4; f-trans<strong>ve</strong>rs düzlemde renal<br />
pelvis ön-arka çap ölçümü<br />
Bu çalışmada amacımız, prenatal dönemde sonografik<br />
olarak pelvikaliksiyel dilatasyon saptanan hastaların<br />
postnatal erken dönemde klinik <strong>ve</strong> radyolojik olarak<br />
değerlendirilmesiyle bu hastalarda <strong>ve</strong>zikoüreteral reflünün<br />
ortaya konması <strong>ve</strong> tedavisinin sağlanmasıdır. Ayrıca,<br />
ürolojik malformasyonların saptanmasında antenatal<br />
ultrasonografik değerlendirmenin yerini <strong>ve</strong> önemini belirlemek<br />
istedik.<br />
2028 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2028- 2031 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2028- 2031 2010 2029<br />
ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.
ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.<br />
THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED<br />
CASES<br />
Materyal-Metod<br />
Çalışmaya <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong><br />
Araştırma Hastanesi antenatal <strong>ve</strong> yüksek riskli gebelik polikliniklerine<br />
2008-2009 yılları arasında başvuran 25737<br />
gebeden gebeliklerinin 18-22 haftaları arasında ikinci trimester<br />
USG de renal pelvis AP çapı ≥5 mm saptanan 351<br />
olgu <strong>ve</strong> toplam 468 böbrek birimi dahil edilmiştir. Prenatal<br />
takipler 28. haftada <strong>ve</strong> sonrasında 4 haftada bir tekrarlanmıştır.<br />
Bilateral hidronefroz saptanan olgular hariç diğer<br />
yenidoğanlar ilki doğum sonrası 3. ile 7. günler arasında<br />
<strong>ve</strong>ya hastayla ilk karşılaşıldığında, ikincisi 1 ay sonra<br />
<strong>ve</strong> üçüncüsü 3 ay sonra olmak üzere 3 kez ultrasonografik<br />
incelemeye tabi tutuldular. Antenatal dönemde hidronefroz<br />
saptanan <strong>ve</strong> bilateral olan hastalarda ilk 48 saat<br />
içinde,ultrasonografi yapıldı. Bilateral hidronefroz saptananlarda;<br />
birinci gün ultrasonografi yapılmış, üre <strong>ve</strong> kreatin<br />
bakılmış, acil olarak (48 saat içinde <strong>ve</strong>ya ilk karşılaşıldığı<br />
zaman ) MSUG çekilmiş <strong>ve</strong> 3-7. Günler arasında<br />
ultrasongrafi tekrarlanmıştır. Renal pelvis AP çapı 5 mm<br />
altında olan olgulara 1, 3 .aylarda (en geç 4.ayda )ultrasonografi<br />
kontrolu yapılmıştır. Renal pelvis AP çapı 5-10<br />
mm olan olgulara MSUG çekilmesi <strong>ve</strong> ilk 3 ay aylık ultrasonografi<br />
kontrolu daha sonra 3 ayda bir ultrasonografi<br />
kontrolü, Renal pelvis AP çapı 10 mm <strong>ve</strong> üzerinde olan olgularda<br />
(orta <strong>ve</strong> ileri hidronefroz );MSUG çekilmesi , ilk 3<br />
ay aylık ultrasonografi daha sonra 3 ayda bir ultrasonografi<br />
kontrolu , dinamik renal sintigrafi(MAG3) <strong>ve</strong> gerekirse<br />
üçüncü ayda MAG3 tekrarı <strong>ve</strong> daha sonra klinik duruma<br />
göre 6-12 ayda bir dinamik böbrek sintigrafisi çekilmesi<br />
planlanmıştır. Pelvis AP çapı 5 mm <strong>ve</strong> üzerinde olan tüm<br />
hastalardan idrar kültürü alındıktan sonra profilaktik antibiyotik<br />
olarak Amoksisilin 15 mg/kg/gün geceleri tek doz<br />
olarak başlanmıştır. Hastaların yakınmalarına bakılmaksızın<br />
idrar kültürleri <strong>ve</strong> rutin idrar aylık olarak tekrarlanmıştır.<br />
VUR saptanan hastalarda reflü derecelendirilmesi<br />
uluslar arası VUR sınıflamasına göre yapılmıştır<br />
Bulgular<br />
Antenatal dönemde takiplerinde 105 olguda (%29.9) renal<br />
pelvis ön arka çapının 5 mm’nin altına azaldığı yani<br />
hidronefrozun kaybolduğu, 206 olguda değişiklik olmadığı(%58.6),<br />
40 olguda hidronefrozun ilerlediği(%11.3)<br />
saptandı. Böbrek birimlerinin 81 tanesinde VUR (%17.3)<br />
bulunmuştur.117 olguda <strong>ve</strong> 234 böbrek biriminde antenatal<br />
bilateral hidronefroz izlenmiştir.. Bilateral üriner patoloji<br />
saptanan hastalarda 4 olguda grade 5 <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />
reflü, 9 olguda bilateral grade 3 <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü<br />
saptanmıştır. VUR en sık 5-10 mm arasında görülmüştür<br />
(%24.3). Geçici hidronefroz <strong>ve</strong> non-obstrüktif dilatasyon<br />
saptanan <strong>ve</strong> 3-7. günler arası renal pelvis ön-arka çap<br />
ölçümü yapılan (n=167, 7.3±3.7mm) olgular ile patolojik<br />
tanı alanlar (n=269, 16.9±11 mm) arasında anlamlı fark<br />
vardır (p
PERİMENOPOZAL VE POSTMENOPOZAL UTERİN KAYNAKLI<br />
KANAMALARDA TRANSVAGİNAL ULTRASONOGRAFİ İLE<br />
KESİN PATOLOJİK TANILARIN KORELASYONU<br />
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
Nazire ÖZTÜRK ¹,Hatice IŞIK 1 , Uğraş ŞAHİN 1 , Uğurkan ERKAYIRAN 1 , Hüseyin AYDOĞMUŞ 1 , A.Sertaç BATIOĞLU 1-2<br />
1 Ankara Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Kliniği<br />
Özet<br />
Giriş: Anormal uterin kanama sık görülen jinekolojik<br />
patolojilerden olmakla birlikte %50 perimenopozal <strong>ve</strong><br />
postmenopozal dönemde görülür.Tanı koymada en gü<strong>ve</strong>nilir<br />
<strong>ve</strong> kesin yöntem endometrial biyopsidir fakat<br />
daha az invaziv <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir yöntemler gereklidir.<br />
Bu çalışmanın amacı non-invaziv olan transvaginal<br />
ultrasonografi ile perimenopozal <strong>ve</strong> postmenopozal kanamalı<br />
hastalarda etkinliğini araştırmak <strong>ve</strong> patolojik<br />
tanıyla karşılaştırmaktır.<br />
Yöntem-Gereç:Mayıs 2009- Temmuz 2009 tarihleri<br />
arasında >40 yaş 50 perimenopozal <strong>ve</strong> 50 postmenopozal<br />
hasta alındı. Araştırma kapsamındaki tüm hastaların<br />
endometrial kalınlık <strong>ve</strong> endometrial morfolojileri,<br />
endometrial fazdan bağımsız transvaginal ultrasonografi<br />
(Shimadz SDU 450 XL) ile değerlendirildi.<br />
Endometrial kalınlık <strong>ve</strong> morfolojik görüntü değerlendirildi.<br />
Olgular endometrial kalınlıkları 5 mm <strong>ve</strong> altında,<br />
6-10 mm, 11-15 mm <strong>ve</strong> 20 mm üstü olmak üzere<br />
beş gruba ayrıldı. Daha sonra hastalara dorsal litotomi<br />
pozisyonunda povidin-iodin ile genital temizlik yapılarak<br />
pipelle kanül ile probe küretaj yapıldı. Alınan<br />
materyal formol içine konularak patoloji laboratuarına<br />
gönderildi.<br />
Bulgular: Histolojik tanılarına göre endometrial kalınlıklar<br />
değerlendirildiğinde gruplar arasında istatiski<br />
anlamlı fark mevcuttu(p20mm; respecti<strong>ve</strong>ly<br />
endometrial biopsy performed with pipelle canule after<br />
supplying genital hygiene by povidine-iodine. The materials<br />
were put into formoline and sent to pathology laboratory.<br />
Results: When the endometrial thicknesses are evaluated<br />
according to the histopatologic diagnosis there was statistically<br />
significant difference post between menapousal and<br />
perimenapousal pelients (p
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
değerlendirildi.<br />
Sonuçlar<br />
Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalaması 50 idi. Perimenopozal<br />
hastaların yaş ortalaması43.8 iken postmenopozal<br />
hastalarınki 56.3 idi. Perimenopozal hastaların endometrial<br />
kalınlıklarında %10(n=5)0-5mm , %42(n=21)<br />
6-10 mm , %30 (n=15) 11-15 mm, %16 (n=8) 16-20 mm<br />
<strong>ve</strong> %2(n=1) >20 mm idi. Posmenopozal hastaların endometrial<br />
kalınlıkları ise %14(n=7)0-5mm , %50(n=25)<br />
6-10 mm , %32 (n=15) 11-15 mm, %4 (n=2) 16-20 mm<br />
idi.Endometrial kalınlıklarda her iki grupta istatistiksel<br />
anlamlı farklılık izlenmedi(p>0.05).<br />
Çalışmada patolojik kabul edilen histopatolojik<br />
bulgular;endometrial polip,basit atipisiz<br />
hiperplazi,kompleks atipisiz hiperplazi, basit atipili hiperplazi,<br />
kompleks atipili hiperplazi <strong>ve</strong> endometrium kanseridir.Fizyolojik<br />
bulgular ise; atrofik endometrium, proliferatif<br />
endometrium <strong>ve</strong> sekretuar endometriumdur.Buna<br />
göre perimenapozal hastaların %64’ü(n=32) fizyolojik<br />
bulgusu varken,%36 ‘sının (n=18) patolojik bulgusu<br />
vardı. Patolojik bulgularda; 10 basit atipisiz hiperplazi,3<br />
kompleks atipisiz hiperplazi, 1 basit atipili hiperplazi <strong>ve</strong><br />
4 endometrial polip mevcuttu ; endometrial kanser izlenmedi.<br />
Postmenopozal hastalarda ancak %42’si fizyolojik<br />
histopatolojik bulgusu mevcutken, %58’inde bulgular patolojikti.<br />
Bunlardan da 6 ‘sı endometrial polip, on ikisi basit<br />
atipisiz hiperplazi, beşi kompleks atipisiz hiperplazi,<br />
biri basit atipili hiperplazi <strong>ve</strong> ikisi endometrium kanseri<br />
olarak saptandı. Üç hastada histopatoloji bulgusu yetersiz<br />
materyal olarak geldi. Histolojik tanılarına göre endometrial<br />
kalınlıklar değerlendirildiğinde gruplar arasında istatistiksel<br />
anlamlı fark mevcuttu(p0.05),postmenopozal hastalarda istatistiki olarak<br />
anlamlı çıkmıştır(p
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
mm bulmuşlardır. 5 mm cut-off değer olarak alındığında<br />
5 mm altında hiçbir endometriyal kanser olgusuna<br />
rastlanmamış, diğer patoloji oranı %5.5 bulunmuş, transvajinal<br />
ultrasonografinin endometriyal patolojileri saptamadaki<br />
sensitivitesi %96 olarak tespit edilmiştir(24).<br />
Bizim yaptığımız çalışmada ise atrofik endometriumlu<br />
kadınlarda ortalama endometrium kalınlığı 6.75±2.43<br />
mm, endometrium kanserlilerde ise 11.00±4.24 mm<br />
saptadık.<br />
Smith-Bindman <strong>ve</strong> ark. 5892 olguluk bir meta-analizde<br />
endometriyal kalınlık cut-off değeri 5 mm<br />
alındığında endometrial kalınlığı 5 mm.<br />
Ultrasound Obstet Gynecol 2001; 18:157-62.<br />
27-Weber G,Merz E, Bahlmann F, Rösch B. Evaluation of different<br />
transvaginal sonographic diagnostic parameters in women with postmenopausal<br />
bleeding.Ultrasound Obstet Gynecol.1998:12: 265-70.<br />
28- Sheikh M, Sawhney S, Khurana A, Al-Yatama M. Alteration of<br />
sonographic texture of the endometrium in postmenopausal bleeding.<br />
Acta Obstet Gynecol Scand. 200:79:1006-15.<br />
2036 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2032- 2037 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2032- 2037 2010 2037<br />
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.
HIZLI <strong>ve</strong> Ark.<br />
DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE ADVERSE<br />
OBSTETRIC OUTCOME?<br />
BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI<br />
KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA NEDEN OLUR MU?<br />
Deniz HIZLI 1 , Saynur SARICI YILMAZ 2 , Nilgün TURHANA 1<br />
1 Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Ankara<br />
2 <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Women Health and Education Hospital, Ankara<br />
Abstract<br />
Objecti<strong>ve</strong>: Gestational diabetes mellitus (GDM) is defined<br />
as carbohydrate intolerance with onset or first<br />
recognition during the pregnancy. Untreated GDM<br />
has biologic consequences for both mother and infant<br />
howe<strong>ve</strong>r there is no consensus about patients with positi<strong>ve</strong><br />
screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />
The aim of the present study was to evaluate the pregnancy<br />
outcome of patients with positi<strong>ve</strong> screening but<br />
negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />
Study design: Total of 150 patients were included in<br />
the study. Patients who had abnormal glucose chalenge<br />
test (GCT) but normal oral glucose tolerance test<br />
(OGTT) results were defined as study group and patients<br />
with normal GCT results were defined as control<br />
group. The groups were compared for age, parity, gestational<br />
weight gain, family history of DM, gestational<br />
age at deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight,<br />
gender and admission to neonatal intensi<strong>ve</strong> care unit<br />
(NICU).<br />
Results: The groups were not different with regard to<br />
age, parity, gestational weight gain, gestational age at<br />
deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight, gender<br />
and admission to NICU. Howe<strong>ve</strong>r patients in study<br />
group had higher incidence of family history of DM<br />
(p=0.002).<br />
Conclusion: Patients with a family history of DM ha<strong>ve</strong><br />
high risk for abnormal screening but normal diag-<br />
nostic test. Treatment may not be necessary for these<br />
patients but at least reccomendation of exercise, diet<br />
control and close monitorization of weight gain should<br />
be considered for these patients until management of<br />
those patients is clearly defined.<br />
Key words: Obstetric outcomes, positi<strong>ve</strong> glucose chalenge<br />
test, gestastional diabetes mellitus, 100 g OGTT<br />
Özet<br />
Amaç: Gestational diabetes mellitus (GDM) ilk defa<br />
gebelikte başlayan ya da fark edilen karbonhidrat<br />
intoleransı olarak tanımlanır. Tedavi edilmemiş GDM’<br />
nin hem anne hem de fetus için zararı vardır, ancak<br />
50 gr glukoz chalenge testi (GCT) anormal, 100 gr<br />
yükleme testi (OGTT) normal olan hastalar ile ilgili<br />
fikirbirliği yoktur. Bu çalışmanın amacı GCT’i pozitif,<br />
OGTT’i negatif olan hastaların gebelik sonuçlarının<br />
incelenmesidir.<br />
Materyal-metod: Toplam 150 hasta çalışmaya dahil<br />
edildi. Anormal GCT’i ancak normal OGTT’i olan<br />
hastalar çalışma grubu, normal GCT’i olan hastalar<br />
kontrol grubu olarak kabul edildi. Gruplar yaş, parite,<br />
gebelikte toplam kilo alımı, DM yönünden aile hikayesi<br />
pozitifliği, doğum şekli, yenidoğanın kilosu, cinsiyeti <strong>ve</strong><br />
yoğun bakım ihtiyacına göre karşılaştırıldı.<br />
Sonuçlar: Gruplar arasında yaş, parite, gebelikte<br />
toplam kilo alımı, doğum şekli, yenidoğanın kilosu,<br />
cinsiyeti <strong>ve</strong> yoğun bakım ihtiyacı yönünden fark<br />
saptanmadı. Ancak çalışma grubunda DM yönünden<br />
pozitif aile öyküsü anlamlı olarak daha yüksek bulundu<br />
(p=0.002).<br />
Tartışma: DM yönünden pozitif aile öyküsü olan<br />
hastalar bozulmuş glukoz toleransı yönünden risk<br />
altındadırlar. Bu hastalar için tedavi gerekli olmayabilir<br />
ancak bu hastaların en azından bu hasta grubuna<br />
Introduction<br />
Gestational diabetes mellitus (GDM) is defined as carbohydrate<br />
intolerance with onset or first recognition during<br />
the pregnancy and it is estimated to occur 3–5% of<br />
the pregnant population (1-2). As an established routine<br />
method, pregnant women should ha<strong>ve</strong> a screening of 50<br />
g oral glucose chalenge test (GCT) between 24 and 28<br />
weeks of pregnancy. A value of plasma <strong>ve</strong>nous glucose<br />
of 140 mg/dL or more is recommended as a threshold to<br />
indicate the need for a full diagnostic 100 g Oral Glucose<br />
Tolerance Test (OGTT) (3). Impaired glucose tolerance<br />
(IGT) during pregnancy is a degree of hyperglycemia<br />
that is not se<strong>ve</strong>re enough to be labeled as GDM. Some<br />
studies ha<strong>ve</strong> shown a rate of IGT twice that of GDM<br />
(4). Untreated GDM has biologic consequences for both<br />
mother and infant, including excess fetal growth, risk of<br />
birth injury, and cesarean deli<strong>ve</strong>ry (5-6). Howe<strong>ve</strong>r, there<br />
is no consensus about ad<strong>ve</strong>rse effect of IGT on pregnancy<br />
outcomes.<br />
The aim of the present study was to evaluate the<br />
pregnancy outcome of patients with positi<strong>ve</strong> screening<br />
but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />
Study Design<br />
The records of patients who had deli<strong>ve</strong>ry at Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity<br />
School of Medicine Department of Obstetrics<br />
and Gynecology between January 2009 and July 2010<br />
were evaluated retrospecti<strong>ve</strong>ly. All pregnant patients attending<br />
to Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine Department<br />
of Obstetrics and Gynecology are screened for gestational<br />
diabetes, with a 1 h 50 g Glucose Chalenge Test<br />
(GCT) between 24 and 28 weeks’ gestation. Patients<br />
whose values are greater than 140 mg/dL are referred to<br />
3 h, 100 g OGTT. The cutoff le<strong>ve</strong>ls were 95 mg/dL for<br />
fasting, 180 mg/dL for the 1st hour, 155 mg/dL for the<br />
2nd hour and 140 mg/dL for the 3rd hour for the determinati<strong>ve</strong><br />
test for GDM. The glucose le<strong>ve</strong>ls were measured<br />
via hexokinase method in the plasma.<br />
Patients were divided into 2 groups according to GCT<br />
values. Patients who had abnormal GCT but normal<br />
OGTT results were defined as study group and patients<br />
BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIİK SONUÇLARINA<br />
NEDEN OLUR MU?<br />
yaklaşım ile ilgili fikirbirliği sağlanana kadar diyet,<br />
egzersiz <strong>ve</strong> kontrollü kilo alımı yönünden bilgilendirilmesi<br />
gerekli olabilir.<br />
Anahtar kelimeler: Gebelik sonuçları, GDM, pozitif<br />
GCT, 100 g OGTT<br />
with normal GCT results were defined as control group.<br />
The groups were compared for age, parity, gestational<br />
weight gain, family history of DM, gestational age at<br />
deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight, gender<br />
and admission to neonatal intensi<strong>ve</strong> care unit (NICU).<br />
Statistical analysis was performed by using SPSS for<br />
Windows (<strong>ve</strong>rsion 16.0). Comparison of continuous variables<br />
were performed by using Student’s t-test or Mann–<br />
Whitney-U-test, and categorical comparisons were evaluated<br />
by Chi-square or Fisher’s exact probability test. A<br />
P-value was set significant at
HIZLI <strong>ve</strong> Ark.<br />
DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE<br />
ADVERSE OBSTETRIC OUTCOME?<br />
Legend<br />
Table: Maternal and Fetal Charactersitics of Patients.<br />
Discussion<br />
Study Control P<br />
Age (years) 28.7 25.9 0.06<br />
Multiparity (n) 33 51 0.09<br />
Weight gain (kg) 12.1 11.3 0.9<br />
Gestational age at<br />
birth (weeks)<br />
Cesarean deli<strong>ve</strong>ry<br />
(n)<br />
Infant’s birthweight<br />
(g)<br />
Number of patients<br />
with positi<strong>ve</strong><br />
family history of<br />
diabetes (n)<br />
38.7 39.1 0.3<br />
39 33 0.5<br />
3310 3330 0.7<br />
45 12 0.002<br />
For many years, gestational diabetes mellitus (GDM)<br />
has been defined as “any degree of glucose intolerance<br />
with onset or first recognition during pregnancy” (1). According<br />
to the American Diabetes Association (ADA),<br />
it complicates approximately 7% of all pregnancies (1),<br />
whereas its total incidence is estimated up to 17.8% (7).<br />
Women who ha<strong>ve</strong> had GDM ha<strong>ve</strong> at least a se<strong>ve</strong>n-fold<br />
increased risk of de<strong>ve</strong>loping type 2 diabetes mellitus in<br />
the future (8). Moreo<strong>ve</strong>r, the presence of a hyperglycemic<br />
intrauterine enviroment due to GDM is associated<br />
with the de<strong>ve</strong>lopment of type 2 diabetes in the offspring<br />
(9). Additionally, there is evidence that women with<br />
GDM are less likely to breastfeed and that breastfeeding<br />
impro<strong>ve</strong>s the subsequent glucose tolerance of the mother<br />
and may reduce the risk of type 2 diabetes in children<br />
(10). It is accepted that early diagnosis and control of<br />
GDM enables stillbirths to be reduced by 2–3% and the<br />
rate of macrosomia and the rate of birth trauma decreases<br />
from 50% to less than 10% (11).<br />
The sensitivity of diabetes screening with 50 g<br />
OGTT is known to be approximately as 79% at 140mg/<br />
dl cut off point (12). The contro<strong>ve</strong>rsies about the cutoff<br />
le<strong>ve</strong>l for the test ha<strong>ve</strong> not reached a proper solution yet.<br />
Some authors suggest that the cutoff le<strong>ve</strong>l should be increased<br />
to achie<strong>ve</strong> the highest specificity but some others<br />
state the opposite (13-14). Cut off value is generally set<br />
at 140mg/dl in most clinics. Also in our study, the cut-off<br />
value for 50-g GCT was 140 mg/dL.<br />
Three-hour OGTT for diagnosis of GDM was<br />
first described in 1964 by O’ Sullivan and Mahan (15).<br />
Glucose le<strong>ve</strong>ls of 90, 165, 145 and 125 mg/dl (for fasting,<br />
one-hour, two-hour and three-hour postglucose load<br />
respecti<strong>ve</strong>ly) were proposed as diagnostic thresholds<br />
for GDM. More than a decade later, in 1979, the National<br />
Diabetes Data Group (NDDG) suggested measuring<br />
plasma instead of whole blood glucose and set new<br />
threshold values (105, 190, 165 and 145 mg/dl) (16). In<br />
1982, Carpenter and Coustan proposed changing the values<br />
to 95, 180, 155 and 140 mg/dl (17). According to the<br />
NDDG and Carpenter and Coustan criteria, the diagnosis<br />
of GDM is established if two or more glucose values<br />
are higher than the defined cut-offs during a three-hour<br />
OGTT. Similarly, the cut- off values for OGTT was set<br />
at 95, 180, 155 and 140 mg/dl for fasting, one-hour, twohour<br />
and three-hour postglucose load, respecti<strong>ve</strong>ly in<br />
the present study. According to the 2009 International<br />
Diabetes Federation (IDF) recommendations, women<br />
who are at high risk (history of previous GDM) should<br />
undergo an OGTT as soon as possible (18). For all other<br />
women the OGTT should be performed between the 26th<br />
and 28th week of gestation. We performed GCT between<br />
24 and 28 gestational weeks at our clinic.<br />
There is a major group of patients whose screening<br />
result is positi<strong>ve</strong> but the diagnostic test is (100 g<br />
OGTT) negati<strong>ve</strong>. In clinical practice, should we consider<br />
different reccomendations for these patients or should<br />
we satisfy patients for no ad<strong>ve</strong>rse effect of abnormal<br />
GCT. Howe<strong>ve</strong>r, studies that examine the relationship<br />
between positi<strong>ve</strong> screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test<br />
and pregnancy outcomes are inconclusi<strong>ve</strong>. Some studies<br />
ha<strong>ve</strong> found increased birth weights, rates of macrosomia,<br />
and LGA in infants of women with IGT compared with<br />
women with GDM who are under good glucose control<br />
(4,19-20). Other similar studies ha<strong>ve</strong> not found an effect<br />
of IGT on fetal growth (21-22).<br />
In a retrospecti<strong>ve</strong> study performed by Gezer et<br />
al (11), patients with IGT but normal OGTT seem to be<br />
prone to de<strong>ve</strong>lop obstetric complications related to glucose<br />
intolerance but there is not a proper means to detect<br />
these patients in clinical practice. David M et al. (3) suggested<br />
that if having a false positi<strong>ve</strong> GCT is identified as<br />
an independent risk factor for perinatal complications,<br />
patients with a false positi<strong>ve</strong> GCT could benefit from additional<br />
therapies such as more intensi<strong>ve</strong> fetal monitoring,<br />
nutritional counseling or a diabetic diet.<br />
Gümüş İ.İ. et al. (23) reported that patients who<br />
ha<strong>ve</strong> abnormal screening but normal diagnostic test for<br />
GDM had higher maternal weight gain, family history of<br />
DM. But cesarean deli<strong>ve</strong>ry rate, mean birthweight were<br />
similar between groups. We only found high pre<strong>ve</strong>lance<br />
of family history of DM in study group. In other words<br />
patients with a family history of DM ha<strong>ve</strong> high risk for<br />
abnormal screening but normal diagnostic test. The limitation<br />
of our study is low number of patients. Howe<strong>ve</strong>r<br />
the number of patients in this subgroup may not be underestimated.<br />
Treatment may not be necessary for these<br />
patients but at least reccomendation of exercise, diet<br />
control and close monitorization of weight gain should<br />
be considered for those patients until the guideline for<br />
management of patients in this subgroup is clearly described.<br />
References<br />
1. American Diabetes Association Standards of medical care in diabetes.<br />
Diabetes Care. 2010;33:11–16.<br />
2. Crowther CA, Hiller JE, Moss JR et al. Effect of treatment of gestational<br />
diabetes mellitus on pregnancy outcomes. N Engl J Med. 2005;<br />
352: 2477–86.<br />
3. Stamilio DM, Olsen T, Ratcliffe S. et al. False-positi<strong>ve</strong> 1-hour glucose<br />
challenge test and ad<strong>ve</strong>rse perinatal outcomes. Obstet Gynecol.<br />
2004; 103: 148–56.<br />
4. Tan YY, Yeo GS. Impaired glucose tolerance in pregnancy: is it of<br />
consequence? Aust N Zeal J Obstetr Gynaecol. 1996; 36: 248–55.<br />
5. Sermer M, Naylor CD, Farine D et al. The Toronto Tri-Hospital<br />
Gestational Diabetes Project: a preliminary review. Diabetes Care.<br />
1998;21 (Suppl. 2): 33–42.<br />
6. Ogata ES. Perinatal morbidity in offspring of diabetic mothers.<br />
Diabetes Reviews. 1995; 3: 652–7.<br />
7. International association of diabetes and pregnancy study groups<br />
recommendations on the diagnosis and classification of hyperglycemia<br />
in pregnancy. Diabetes Care. 2010; 33:676–82.<br />
8. Bellamy L, Casas JP, Hingorani AD et al. Type 2 diabetes mellitus<br />
after gestational diabetes: a systematic review and meta-analysis.<br />
Lancet. 2009; 373:1773–9.<br />
9. Clausen TD, Mathiesen ER, Hansen T et al. High prevalence of<br />
type 2 diabetes and prediabetes in adult offspring of women with gestational<br />
diabetes mellitus or type 1 diabetes: the role of intrauterine<br />
hyperglycemia. Diabetes Care. 2008; 31:340–6.<br />
10. Taylor JS, Kacmar JE, Nothnagle M et al. A systematic review<br />
of the literature associating breastfeeding with type 2 diabetes and<br />
gestational diabetes. J Am Coll Nutr. 2005;24:320–6.<br />
11. Gezer AF, Esen H, Mutlu E et al. Prognosis of patients with positi<strong>ve</strong><br />
screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for gestational diabetes.<br />
Arch Gynecol Obstet 2002; 266: 201–4.<br />
12. Kjos SL, Buchanan TA. Gestational diabetes melllitus. N Engl J<br />
Med 1999; 341: 1749–56.<br />
13. Coustan DR, Nelson C, Carpenter MW et al. Maternal age and<br />
screening for gestational diabetes. A population based study. Obstet<br />
BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA<br />
NEDEN OLUR MU?<br />
Gynecol 1989;73:557–61.<br />
14. King H. Epidemiology of glucose intolerance and gestational<br />
diabetes in women of childbearing age. Diabetes. 1998; [Suppl 2]<br />
21:9–13.<br />
15. OSullivan JB, Mahan CM. Criteria for the Oral Glucose Tolerance<br />
Test in Pregnancy. Diabetes. 1964;13:278–85.<br />
16. National Diabetes Data Group. Classification and diagnosis of<br />
diabetes mellitus and other categories of glucose intolerance. Diabetes.<br />
1979;28:1039–57.<br />
17. Carpenter MW, Coustan DR. Criteria for screening tests for gestational<br />
diabetes. Am J Obstet Gynecol. 1982;144:768–73.<br />
18. IDF Clinical Guidelines Task Force. Global Guideline on Pregnancy<br />
and Diabetes. Brussels: International Diabetes Federation;<br />
2009.<br />
19. Lindsay MK, Gra<strong>ve</strong>s W, Klein L: The relationship of one abnormal<br />
glucose tolerance test value and pregnancy complications. Obstetr<br />
Gynecol 73: 103–106, 1989.<br />
20. Langer O, Brustman L, Anyaegbunam A et al. The significance<br />
of one abnormal glucose tolerance test value on ad<strong>ve</strong>rse outcome in<br />
pregnancy. Am J Obstetr Gynecol. 1987;157: 758–63.<br />
21. Roberts RN, Moohan JM, Foo RL et al. Fetal outcome in mothers<br />
with impaired glucose tolerance in pregnancy. Diabetic Medicine.<br />
1993; 10: 438–43.<br />
22.Verma A, Mitchell BF, Demianczuk N et al. Relationship between<br />
plasma glucose le<strong>ve</strong>ls in glucose-intolerant women and newborn<br />
macrosomia. Journal of Maternal-Fetal Medicine. 1997; 6: 187–193.<br />
23. Ilknur Gumus I. , O. Turhan N. Are patients with positi<strong>ve</strong> screening<br />
but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for gestational diabetes under risk for<br />
ad<strong>ve</strong>rse pregnancy outcome? J. Obstet. Gynaecol. Res. 2008; 34(3):<br />
359–63.<br />
Correspondence : Deniz Hızlı, MD<br />
Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine, Department of<br />
Obstetrics and Gynecology<br />
E-mail: denizhizli@yahoo.com<br />
Phone number: 00903123462222<br />
Fax number : 00903123462388<br />
Mobile number: 00905332484399<br />
2040 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2038- 2041 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2038- 2041 2010 2041<br />
HIZLI <strong>ve</strong> Ark.
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
BİRİNCİ TRİMESTER ABORTUS IMMINENS VAKALARINDA<br />
MATERNAL SERUM AFP DÜZEYLERİNİN DİAGNOSTİK<br />
ÖNEMİ<br />
Uğraş ŞAHİN 1 , Uğurkan ERKAYIRAN 1 , Nazire ÖZTÜRK¹, Hatice IŞIK 1 , Hüseyin AYDOĞMUŞ 1 ,<br />
A.Sertaç BATIOĞLU 1-2<br />
1 Ankara Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Kliniği<br />
Özet<br />
Amaç:Bu çalışmanın amacı maternal serum<br />
alfa fetoproteın düzeylerinin abortus imminens<br />
olgularındaki prognostık önemini incelemektir.<br />
Gereç <strong>ve</strong> yöntem: Çalışmamıza Mayıs –Temmuz 2009<br />
tarihleri arasında birinci trimester karın agrısı <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya<br />
vajınal kanaması olan 5-12 gebelik haftasında olan 64<br />
abortus imminensli hasta ile 5-12 gebelik haftasına<br />
sahip abortus imminens olmayan 30 hasta katılmıştır.<br />
Bütün gebelerin <strong>ve</strong>nöz kanları alınarak ß hCG <strong>ve</strong> AFP<br />
düzeyleri degerlendirilmiştir.<br />
Bulgular: Gruplar arasında ß hCG düzeyi yönünden<br />
istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı(p
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
çümler üzerinden istatistikler yürütüldü.<br />
Düşük yapan <strong>ve</strong> düşük yapmayan olguların gruplara<br />
göre frekans dağılımları fisher in kesin sonuçlu kikare<br />
testi ile incelendi.<br />
Düşük yapanları düşük yapmayanlardan ayırt etmede<br />
ß hCG <strong>ve</strong> AFP düzeylerinin belirleyici olup olmadığı<br />
ROC eğrisi altında kalan alan hesaplanarak değerlendirildi.<br />
Eğri altında kalan alanın önemli bulunması halinde<br />
düşük yapmayı öngörmede ß hCG <strong>ve</strong> AFP düzeylerine<br />
ilişkin en iyi kesim noktası Youden İndeks kullanılarak<br />
saptandı. Ayrıca bu noktalara ilişkin duyarlılık, seçicilik,<br />
pozitif <strong>ve</strong> negatif tahmin değerler hesaplandı.<br />
ß hCG <strong>ve</strong> AFP ye ait kesme noktalarına ilişkin pre<strong>ve</strong>lansların<br />
altın standarda göre belirlenmiş pre<strong>ve</strong>lans ile uyumlu<br />
olup olmadığı ise McNemar testi ile araştırıldı. P< 0,05<br />
için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.<br />
Bulgular<br />
Çalışmaya yaşları 17 -45 arasında değişen toplam 94 olgu<br />
alındı. Olguların yaş ortalaması 26,7+-5,8 (yıl) olarak saptandı.<br />
Gruplar arası yaş ortalaması istatistiksel olarak benzer<br />
idi(p=0,418). Gravide <strong>ve</strong> parite sayıları da gruplar arasında<br />
homojen idi. (p=0,305 <strong>ve</strong> p= 0,309 ) olguların gebelik<br />
haftası 6 ila 12 hafta arsında değişmekte olup gebelik<br />
haftaları yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı.(p=0,001)<br />
Grup 1 <strong>ve</strong> grup 2 ye göre sırasıyla; grup 3<br />
<strong>ve</strong> grup 4 ‘ün gebelik haftalarının daha kısa olduğu görüldü.<br />
(p=0,01) Tablo 1 de demografik <strong>ve</strong>riler gösterilmiştir.<br />
Tablo 1- Demografik Veriler<br />
Değişkenler Grup 1<br />
(n=30)<br />
Grup 2<br />
(n=35)<br />
a) Tek yönlü varyans analizi,<br />
b) Kruskal Wallis testi<br />
c) Grup 1 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak<br />
anlamlı(p=0,002)<br />
d) Grup 1 ile Grup 4 arsındaki fark istatistiksel olarak anlamlı<br />
(p
BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
on villus biopsisi yapılacak gebelerin işlem öncesi AFP<br />
düzeylerine bakılmış koryon villus biopsisinin neden<br />
olabileceği düşük komplikasyonlarının azaltılmasına<br />
ışık tutarken aynı zamanda fetoplasental bariyerin<br />
bozulmasının AFP <strong>ve</strong> abortus arasındaki ilişkisine dikkat<br />
çekmektedir.(12)<br />
Çalışmalarda abortusun değişik evrelerinde farklı AFP<br />
düzeyleri olduğuna dikkat çekilmiş olup bir tek ölçümden<br />
ziyede seri ölçümlerin <strong>ve</strong> USG eşliğinin prognozu<br />
belirlemede daha yararlı olabileceğini düşünmekteyiz.<br />
SONUÇ<br />
Abortus imminens tanısı konulan vakalarda prognozu<br />
tayin edebilmek hala önemini koruyan bir problemdir.<br />
Bu vakalarda her ne kadar ultrasonografi gerek diğer patolojilerin<br />
ekarte edilmesimde gerek prognoz tayininde<br />
çok önemli bir yer tutsa da, ek yöntemlere ihtiyaç devam<br />
etmektedir.<br />
Literatürlere göre abortus imminens tanısı alan vakaların<br />
sadece %50 si terme ulaşabilmektedir. Dolayısıyla abortus<br />
imminens tanısı alan hastaların yarısı fetal kayıpla<br />
karşılaşılmaktadır. İşte bu noktada prognozun önceden<br />
tahmini anneyi büyük bir psikolojik bir yükten<br />
kurtaracağı gibi hekime de erken müdahale anlamında<br />
büyük avantaj sağlayacaktır.<br />
Bu çalışmada AFP den bu konuda faydalanılıp<br />
faydalanılmayacağı araştırılmıştır. AFP nin genellikle<br />
fetal ölümü takiben anne karnında arttığı <strong>ve</strong> yarılanma<br />
ömrünün uzunluğundan dolayı günlük değişikleri hassas<br />
biçimde yansıtmadığı için abortus imminens prognozunu<br />
belirlemede yararlı bir yöntem olmadığı sonucuna<br />
vardık.<br />
Kaynaklar<br />
1- Krause SA , Gra<strong>ve</strong>s BW: Midwifery triage of first trimester bleeding<br />
. J. Nurse Widwifery 1999;44:37-548<br />
2- Harlap S,Shiono PH: alcohol ,smokıng and incidence of spontaneus<br />
abortıon in the first and second trimester. Lancet 2:173,1980<br />
3- Henshow RC, Cooper K,El-Rafaey H, Et al.Medical management<br />
of miscarriage: Non –surgical uterine evacuation of incomplete and<br />
inevitable spontaneus abortions .BMJ 1993;306:894-5.<br />
4- Johnson N, Priestrall M,Marsoy T,et al Randomized trial evaluationg<br />
pain and bleeding after a first trimester miscarriage treated surgically<br />
or medically .Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 1997;72:213-<br />
5.<br />
5- Chung T, Leung P, Cheung LP,et al: a medical approach to management<br />
of spontaneus abortıon using misoprostol ; extending misoprostol<br />
treatment to a maxımum of 48 hours can further impro<strong>ve</strong><br />
evacuation of retained products of conception in spontaneous abor-<br />
tion. Acta Obstet Gynecol Scand 1997;76:248-51.<br />
6- Chung TK, Lee DT, Cheung LP, et al: Spontaneus abortion : a randomized<br />
controlled trial comparing surgical evacuation with conservati<strong>ve</strong><br />
management using misoprostol . Fertil Steril 1999;71:1054-9.<br />
7- Lau HL, Linkins SE. AFP AM J Obstet Gynecol 1976;124:533-4.<br />
8- Nelson LH ,Bensen J ,Burton BK. Outcomes of in patients<br />
with unusually high maternal AFP le<strong>ve</strong>ls . AM J Obstet Gynecol<br />
1987,157:572-6.<br />
9- Seppela M, Aho I,Widholm O, Ruoshlathi E, AFP in uterine hemorrhage<br />
during pregnancy and deli<strong>ve</strong>ry. AM J Obstet Gynecol , 3,<br />
1972:323-8.<br />
10- Wilhelm O, Lomniczi A, Dudar E, informati<strong>ve</strong> value of varying<br />
serum AFP le<strong>ve</strong>ls in pregnant women based on a screening program,<br />
Orv Hetil ;1992<br />
11- Seppela M,Ruoschlathi E , AFP in maternal serum a new marker<br />
for detection of fetal distress and intrauterin death ,AM J Obstet Gynecology<br />
1973;16;48-52.<br />
12- Barkai G ,Reichman B, Ries L, the assotiation between AFP and ß<br />
hCG le<strong>ve</strong>ls prior to and following chorionic villus sampling in cases<br />
that spontaneously miscarried , Prenat Diagn,1994;14-9;793.<br />
AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM EKSTRAKSİYON<br />
YÖNTEMLERİ<br />
METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM MEN WITH<br />
AZOOSPERMIA<br />
Dr. Ayşe ÇELİKTEN, Prof. Dr. Sertaç BATIOĞLU, Op. Dr. Erkan ÖZDEMİR<br />
Özet<br />
En az iki santrüfüje ejakullatta sperm saptanmaması<br />
olarak tanımlanan azoospermi erkek populasyonun<br />
%1’inde, infertil erkek populasyonun %10-15’inde gözlenmektedir.<br />
ICSI’nin tanımlanmasıyla bu hastalara<br />
çocuk sahibi olma fırsatı sunulmuştur. Mikrocerrahi<br />
ile epididimden sperm aspirasyonu (MESA) , perküton<br />
epididimal sperm aspirasyonu (PESA) , testükülor<br />
sperm ekstraksiyonu (TESE ) , testikülar epididimal<br />
sperm aspirasyonu (TESA) gibi cerrahi yolla sperm elde<br />
edilen birçok yöntem kullanılmaktadır. Üreme merkezlerinin<br />
çoğunda, cerrahi yöntemlerle alınan testiküler<br />
<strong>ve</strong> epididimal spermlerin ICSI’de kullanılmasıyla<br />
%30–40 klinik gebelik, %25–30 doğum oranı elde edilmektedir.<br />
Anahtar Kelimeler: Azoospermi; ICSI; TESE; TESA.<br />
Sperm Extractı̇ on Technique For Azoospermı̇ c Men<br />
Summary: Azoospermia defined as tha absence of spermatozoa<br />
in ejaculate after assessment of centrifuged<br />
semen on at least two occasions, is obser<strong>ve</strong>d in 1% of<br />
En az iki santrifüje (15 dakika, 3000 devir) ejakülatta<br />
sperm saptanmaması olarak tanımlanan azoospermi,<br />
erkek popülasyonun %1’inde, infertil hasta populasyonunun<br />
ise yaklaşık % 10-15’inde belirlenmektedir<br />
(1,2).<br />
Azoospermi, etyolojik patolojinin yerine<br />
göre pretestiküler, testiküler <strong>ve</strong> posttestiküler olarak<br />
sınıflandırılmasına rağmen, tanı <strong>ve</strong> tedavide yaygın olarak<br />
nonobstrüktif (NOA) <strong>ve</strong> obstrüktif (OA) azoospermi<br />
şeklinde değerlendirilmektedir. NOA daha çok pretestiküler<br />
<strong>ve</strong> testiküler patolojilerden kaynaklanmaktadır.<br />
the general population and in 10–15% of infertil men.<br />
The introduction of intracytoplasmic sperm injection<br />
(ICSI) in offered a no<strong>ve</strong>l opportunity for parenthood to<br />
these couples. Se<strong>ve</strong>ral surgical techniques ha<strong>ve</strong> been<br />
used to retrie<strong>ve</strong> sperm assisted reproduction, including<br />
Microsuigical Epididymol Sperm Aspiration (MESA)<br />
, Percutaneous Epididymal Sperm Aspitation (PESA)<br />
, Testicular Epididymal Sperm Extrachon (TESE ) ,<br />
Testicular Epididmycal Sperm Aspiration (TESA) .<br />
At most reproducti<strong>ve</strong> centers, it is rasonable to expect<br />
clinical pregnancy rates of 30–40 % and deli<strong>ve</strong>ry rates<br />
of 25–30% when surgically retrie<strong>ve</strong>d epididymal or testicular<br />
sperm are used for ICSI.<br />
the groups(p>0.05).<br />
Conclusion: AFP increases in the maternal blood after<br />
fetal demise and because of the long half-life it can’t<br />
show the daily changes well. For these reasons AFP<br />
is not a useful method in the prognosis of threatened<br />
abortions.<br />
Key Words: Azoospermia, ICSI; TESE; TESA; MESA;<br />
PESA.<br />
Pretestiküler azoospermide hormonal faktörler rol<br />
oynamakla birlikte, primer testiküler azoospermi<br />
testisteki interensek spermatogenez patolojileri sonucu<br />
gelişmektedir. Azoospermik hastaların %40’ını<br />
oluşturan OA ise intratestiküler, posttestiküler obstrüksiyonlar<br />
<strong>ve</strong> ejakülasyon bozuklukları sonucu saptanan<br />
<strong>ve</strong> erkek infertilitesinin düzeltilebilir patolojileridir(2).<br />
1992 yılında intrasitoplazmik sperm enjeksiyonunun<br />
(ICSI) tanımlanması ile birlikte bu hastaların<br />
çocuk sahibi olması için bir fırsat doğmuştur (3,4). Obstrüklif<br />
azoospermik hastalarda ICSI ile ilk gebelik ise<br />
2046 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2042- 2046 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2047<br />
ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.
ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.<br />
METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM<br />
MEN WITH AZOOSPERMIA<br />
1993 yılında sağlanmıştır (5,6). Devroey ise 1994 yılında<br />
testiküler sperm ekstraksiyonunu(TESE) tanımlayarak<br />
NOA olan hastaların da ICSI yöntemi ile çocuk sahibi<br />
olma yolunu açmıştır (7).<br />
NOA testiküler yetmezlik sonucu oluşur. Bu problem<br />
infertil erkeklerin %10’unu etkilemektedir. Seksüel kromozomal<br />
anormalliği, translokasyon <strong>ve</strong> Y kromozomu<br />
mikrodelesyonu gibi genetik problem, kriptorşidizm,<br />
testiküler torsiyon, radyasyon <strong>ve</strong> toksinler testiküler<br />
yetmezliğin etiyolojinde rol oynamaktadır (2,8-10).<br />
Bazı NOA erkeklerin testislerinde izole aktif spermatogenez<br />
odakları bulunmaktadır <strong>ve</strong> bu erkeklerden<br />
testiküler sperm elde edilebilmektedir. Sınırlı sayıda<br />
hasta ile yapılan TESE ile ilgili ilk çalışmalarda %80<br />
gibi yüksek sperm elde etme oranı (SRR) bildirilmiştir<br />
(11,12,13). Ancak sonraki daha büyük serilerde SRR<br />
%50 düzeylerinde bulunmuştur (14,15).<br />
Klinik <strong>ve</strong> endokrinolojik bulgular OA <strong>ve</strong> NOA arasında<br />
kesin ayırım yapamadığı için NOA tanısında sedece<br />
histopatolojik bulgular önem taşımaktadır (16- 20). OA<br />
erkeklerin tamamından sperm elde edilebilirken, histopatolojik<br />
olarak incelenmemiş NOA hastalarının ancak<br />
%50’sinden sperm elde edilebilmektedir (14).<br />
Sperm elde etmede ideal bir cerrahi teknik kullanışlı,<br />
testiküler travmaya neden olmayan, dondurulup sonraki<br />
kullanımlar için de gerekli olan yeterli sayıda motil<br />
sperm elde edilebilen bir yöntem olmalıdır. Ancak<br />
günümüzdeki hiçbir yöntem bu kriterleri taşımamaktadır.<br />
Bir çok NOA olgusunda spermatogenez izole odaklarda<br />
aktif olmasından dolayı TESE ile tek biopsi almak<br />
yerine multipl biopsiler almak SRR’ı artırmaktadır<br />
(13,16,21). Bununla birlikte testiküler dokudan büyük<br />
bir parçanın alınması testiküler atrofiye neden olabilmektedir<br />
(22,23). İnce iğne aspirasyonu (FNA) daha az<br />
invaziv bir teknik olmakla birlikte NOA olgularında<br />
başarısı sorgulanmaktadır (24-27). Üç prospektif kontrollü<br />
çalışmada TESE’nin FNA’dan daha efektif bir<br />
yöntem olduğu gösterilmiştir (14,24,25).<br />
Mikrodiseksiyon (MD) TESE eksizyonel biyopsi yöntemine<br />
göre daha az invaziv bir yöntem olmakla birlikte<br />
optik büyütme ile spermatogenez odaklarının gözlenmesi<br />
bakımından da avantajlıdır (28). Bir çok çalışmada<br />
MD’nin sperm elde etmede daha başarılı olduğu gösterilmesine<br />
rağmen konvansiyonel TESE ile MDTESE<br />
arasında hangi yöntemin daha efektif <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli<br />
olduğu hakkında randomize çalışma yapılmamıştır<br />
(28,29,30,31).<br />
Testiküler dokuda daha fazla kanlanan bölgelerde sper-<br />
matogenez odaklarının aktif olacağı düşüncesiyle renkli<br />
Doppler ultrasonografi FNA <strong>ve</strong> TESE’de biyopsi için<br />
yol gösterici olarak kullanılabilmektedir (32-35).<br />
ICSI kriyoprezer<strong>ve</strong> edilmiş spermatozoa ile de başarılı<br />
bir şekilde gerçekleştirilmektedir (36-39). Serilerin pek<br />
çoğunda, taze <strong>ve</strong> kriyoprezer<strong>ve</strong> edilmiş spermler ile<br />
elde edilen sonuçlar anlamlı farklılık göstermemektedir.<br />
Ayrıca, kriyoprezervasyon sonrası sperm canlılığının<br />
infertilite etyolojisi, serum FSH konsantrasyonu ya da<br />
hasta yaşı tarafından etkilenmediği görülmektedir.<br />
TESE ile sperm elde edilen hastaların %46’sında gebelik<br />
elde edilebildiği, %39’unda da canlı doğum<br />
gerçekleştiği rapor edilmektedir. Ek olarak, olguların<br />
yaklaşık olarak %27’sinde ikiz, %1,8’inde üçüz çoğul<br />
gebelik gelişmektedir (22,40).<br />
Obstrüktif azoospermide ise sperm elde etmek için<br />
kullanılan yöntem obstrüksiyonun yerine göre belirlenir.<br />
İntratestiküler obstrüksiyonlarda seminal kanalın<br />
bu seviyedeki tıkanıklığı düzeltilemeyeceğinden<br />
(rekanalizasyon) TESE <strong>ve</strong>ya ince iğne aspirasyonu<br />
gerekir. Elde edilen spermatozoa ICSI için hemen, taze<br />
kullanılabileceği gibi; dondurularak saklanabilir. İster<br />
TESE, ister ince iğne aspirasyonu ile olsun hemen her<br />
obstrüktif azoospermik hastadan bu yöntemler ile sperm<br />
elde edilebilir.<br />
Mikro cerrahi yolu ile epididimden sperm aspirasyonu<br />
(MESA) konjenital bilateral vas deferens<br />
yokluğu (CBAVD) olan erkeklerde endikedir. Diğer<br />
endikasyonları ise düzeltilemeyen seminal kanal patolojileri,<br />
Wolfian kanalları yokluğu, başarısız vasoepididimostomi<br />
<strong>ve</strong> vazostomi, enfeksiyon <strong>ve</strong> travmaya bağlı<br />
<strong>ve</strong>ya iyatrojenik oluşan obstrüksiyonlarıdır. Genel olarak<br />
bir MESA işleminde, birçok ICSI uygulaması için<br />
yeterli materyal (spermatozoa) elde edilir (41). Perkütan<br />
epididimal sperm aspirasyonu (PESA) MESA’dan daha<br />
noninvaziv bir yaklaşım olup sonraki kullanımlar için<br />
dondurmak üzere yeterince sperm elde edilememektedir.<br />
PESA’da her siklus için ayrı bir operasyon gereksinimi<br />
vardır (42). Akkiz epididimal obstrüksiyonu olan<br />
azoospermik hastalarda end-to-end <strong>ve</strong>ya end-to-side<br />
mikro cerrahi tekniği ile epididimovasosotomi gerekir.<br />
Vazektomi sonrası proksimal vaz obstrüksiyonu, mikro<br />
cerrahi ile vazektomi re<strong>ve</strong>rsal işlemi ile düzeltilebilir.<br />
Vasovasostomi ayrıca, nadir görülen (iatrojenik, posttravmatik,<br />
post-enflamatuar) proksimal vazal obstrüksiyonlarda<br />
da uygulanmalıdır. Eğer ameliyat sırasında vaz<br />
sıvısında spermatozoa yok ise <strong>ve</strong> özellikle proksimal<br />
vas içinde gelen sıvı kalın “diş macunu” kıvamında ise,<br />
tıkanıklığa bağlı epididimal obstrüksiyon gelişmiş olabilir.<br />
Bu durumda mikro cerrahi ile vazoepididimostomi<br />
gerekir. Doğum oranları göz önüne alındığında vazektomi<br />
sonrası epididim tıkanıklığı olan hastalarda vazoepididimostominin<br />
MESE <strong>ve</strong> ICSI’den, hem başarısı<br />
daha yüksek hem de ekonomik olduğu saptanmıştır (42-<br />
43)<br />
Çocukluk çağında fıtık <strong>ve</strong>ya orşiopeksi ameliyatında istemeden<br />
çift taraflı vas deferens kaybına neden olunmuş<br />
ise, bu durum genellikle düzeltilemez (44). Bu vakalarda<br />
proksimal vas deferensten sperm aspirasyonuna<br />
(45) <strong>ve</strong>ya TESE/MESA ile ICSI işlemine başvurulabilir.<br />
Tek taraflı geniş vaz deferens kaybı <strong>ve</strong> diğer taraf testis<br />
atrofisi varlığında, atrofik testisin vazı çapraz vazovazostomi<br />
<strong>ve</strong>ya vazoepididimostomi için kullanılabilir.<br />
Ejakulatuar kanal obstrüksiyonu tedavisi etiyolojisine<br />
bağlıdır. Büyük post enflamatuar obstrüksiyonda eğer<br />
tek <strong>ve</strong>ya her iki ejakulatuar kanal orta hat intraprostatik<br />
kiste açılıyorsa, ejakulatuar kanalın transuretral rezeksiyonu<br />
(TURED) uygulanmalıdır (46,47). TURED’yi takiben<br />
komplikasyonlar görülebilir: mesane boynu zedelenmesi<br />
nedeniyle retrograd ejaklasyon, idrarın kanal,<br />
seminal keseler <strong>ve</strong> vas içine reflüsü (bu durum sperm<br />
hareket azlığına, asidik semene <strong>ve</strong> epididimite neden<br />
olur). TURED alternatifleri MESA, TESE, proksimal<br />
vas deferens aspirasyonu, seminal kese aspirasyonu <strong>ve</strong><br />
ultrasound rehberliğinde direk kist aspirasyonudur.<br />
Sonuç olarak azoospermi nedenli infertilitede tedavi<br />
öncesi hastada azoosperminin formunun sorun<br />
yarattığının bilinmesi çünkü tedavi seçeneği her grupta<br />
farklı olması nedeni ile önemlidir. Obstrüktif azoospermi<br />
olgularında hazırlama tekniklerine dayanıklılığı<br />
daha fazla olan epididimal spermlerin kullanılması<br />
tercih edilir. MESA <strong>ve</strong> PESA ile sperm elde edilmesi<br />
kolaydır. Epididimal spermlerin alınamadığı fibrozis ya<br />
da agenezi gibi durumlarda testislerden alınan spermler<br />
kullanılır. Etiyolojisinde spermatogenez bozukluğunun<br />
rol oynadığı NOA’da ise, testis içinde spermatogenez<br />
odaklarının fokal dağılımı nedeniyle testislerden multipl<br />
biyopsilerle çıkarılan ya da daha büyük tek bir parçanın<br />
çıkarılmasıyla elde edilen dokuda sperm ekstraksiyonu<br />
yapılması (TESE), perkütan sperm aspirasyonuna<br />
(TESA) tercih edilir.<br />
Kaynaklar<br />
1.Willott GM. Frequency of azoospermia. Forensic Sci Int<br />
1982;20:9–10.<br />
2.Jarow JP, Espeland MA, Lipshultz LI. Evaluation of the azoospermic<br />
patients. J Urol 1989;142:62.<br />
AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM<br />
EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ<br />
3. Palermo G, Joris K, Devroey P, Van Steirteghem AC. Pregnancies<br />
after<br />
intracytoplasmic injection of single spermatozoon into an oocyte.<br />
Lancet 1992;340:17–18.<br />
4. Van Steirteghem AC, Nagy Z, Joris H, Liu J, Staessen C, Smitz<br />
J, Wisanto A, Devroey P. Higher fertilization and implantation rates<br />
after intracytoplasmic sperm injection. Hum Reprod 1993;8:1061–<br />
1066.<br />
5. Craft I, Benett V, Nicholson N. Fertilising ability of testicular<br />
spermatozoa(Letter). Lancet 1993;342:864.<br />
6. Schoysman R, Vanderzwalmen P, Nijs M, Segal L, Segal-Bertin G,<br />
Geerts I, Roosendaal E, Schoysman D. Pregnancy after fertilisation<br />
with human testicular spermatozoa. Lancet 1993;342:1237.<br />
7. Devroey P, Liu J, Nagy Z, Tournaye H, Silber SJ, Van Steirteghem<br />
AC. Normal fertilization of human oocytes alter testicular<br />
sperm extraction and intracytoplasmic sperm injection. Fertil Steril<br />
1994;62:639–41.<br />
8. Palermo GD, Schlegel PN, Hariprashad JJ, Ergun B, Mielnik A,<br />
Zaninovic N, Veeck LL, Rosenwaks Z. Fertilization and pregnancy<br />
outcome with intracytoplasmic sperm injection for azoospermic<br />
men. Hum Reprod 1999;14:741–8.<br />
9. Ezeh U. Beyond the clinical classification of azoospermia. Hum<br />
Reprod 2000;15:2356–9.<br />
10. Raman JD, Schlegel P. Testicular sperm extraction with intracytoplasmic<br />
sperm injection is successful for the treatment of nonobstructi<strong>ve</strong><br />
azoospermia associated with cryptorchidism. J Urol<br />
2003;170:1287–90.<br />
11. Devroey P, Liu J, Nagy Z, Goosens A, Tournaye H, Camus M,<br />
Van Steirteghem AC, Silber S. Pregnancies alter testicular sperm<br />
extraction and intracytoplasmic sperm injection in non-obstructi<strong>ve</strong><br />
azoospermia. Hum Reprod 1995;10:1457–60.<br />
12. Silber, S. What forms of male infertility are left to cure? Hum<br />
Reprod 1995;10:503.<br />
13. Tournaye H, Liu J, Nagy PZ, Camus M, Goossens A, Silber S,<br />
Van Steirteghem AC, Devroey P. Correlation between testicular histology<br />
and outcome after intracytoplasmic sperm injection using testicular<br />
spermatozoa. Hum Reprod 1996;11:127–32.<br />
14. Tournaye H, Camus M, Vandervorst M, Nagy Z, Joris H, Van<br />
Steirteghem A, Devroey P. Surgical sperm retrieval for intracytoplasmic<br />
sperm injection. Int J Androl 1997;20(Suppl 3):69–73.<br />
15. Gil-Salom M, Romero J, Minguez Y, Molero MD, Remohi J,<br />
Pellicer A. Testicular sperm extraction and intracytoplasmic sperm<br />
injection: A chance of fertility in nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. J Urol<br />
1998;160:2063–2067.<br />
16. Tournaye H, Camus M, Goosens A, Nagy Z, Silber S, Van Steirteghem<br />
AC, Devroey P. Recent concepts in the management of<br />
infertility because of non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />
1995;10(Suppl 1):115–9.<br />
17. Devroey P. Testicular sperm extraction and intracytoplasmic<br />
sperm injection. Hum Reprod 1998;13:2045–2046.<br />
2048 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2047- 2051 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2049<br />
ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.
ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.<br />
METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM<br />
MEN WITH AZOOSPERMIA<br />
18. Schoor RA, Elhanbly S, Niederberger CS, Ross LS. The role<br />
of testicular biopsy in the modern management of male infertility. J<br />
Urol 2002;167:197–200.<br />
19. Tournaye H. Gamete source and manipulation. In: Vayena E,<br />
Rowe PJ, David P, Griffin PD (eds). Current Practices and Contro<strong>ve</strong>rsies<br />
in Assisted Reproduction. Oxford Uni<strong>ve</strong>rsity Press, 2002.<br />
20. McLachlan RI, Rajpert-De Meyts E, Hoei-Hansen CE, de Kretser<br />
DM, Skakkebaek NE. Histological evaluation of the human<br />
testis-approaches to optimizing the clinical value of the assessment:<br />
mini review. Hum Reprod 2007;22:2–16.<br />
21. Hauser R, Botchan A, Amit A, Ben Yosef D, Gamzu R, Paz<br />
G, Lessing JB, Yogev L, Ya<strong>ve</strong>tz H. Multiple testicular sampling<br />
in non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia-is it necessary? Hum Reprod<br />
1998;13:3081–5.<br />
22. Schlegel PN, Palermo GD, Goldstein M, Menendez S, Zaninovic<br />
N, Veeck LL, Rosenwaks Z. Testicular sperm extraction with intracytoplasmic<br />
sperm injection for nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Urology<br />
1997;49:435–40.<br />
23. Tash JA, Schlegel PN. Histologic effects of testicular sperm<br />
extraction on the testicle in men with nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia.<br />
Urology 2001; 57:334–7.<br />
24. Friedler S, Raziel A, Strassburger D, Soffer Y, Komarovsky<br />
D, Ron-El R. Testicular sperm retrieval by percutaneous fine needle<br />
sperm aspiration compared with testicular sperm extraction by<br />
open biopsy in men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />
1997;12:1488–93.<br />
25. Ezeh UI, Moore HDM, Cooke ID. A prospecti<strong>ve</strong> study of multiple<br />
needle biopsies <strong>ve</strong>rsus a single open biopsy for testicular sperm<br />
extraction in men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />
1998;13: 3075–2080.<br />
26. Rosenlund B, Kvist U, Ploen L, Lundh Rozell B, Sjoblom P,<br />
Hillensjo T. A comparison between open and percutaneous needle<br />
biopsies in men with azoospermia. Hum Reprod 1998;13:1266–71.<br />
27. Tournaye H. Surgical sperm reco<strong>ve</strong>ry for intracytoplasmic<br />
sperm injection: which method is to be preferred? Hum Reprod<br />
1999;14(Suppl 1):71–81.<br />
28. Schlegel PN. Testicular sperm extraction: microdissection impro<strong>ve</strong>s<br />
sperm yield with minimal tissue excision. Hum Reprod<br />
1999;14:131–5.<br />
29. Amer M, Ateyah A, Hany R, Zohdy W. Prospecti<strong>ve</strong> comparati<strong>ve</strong><br />
study between microsurgical and con<strong>ve</strong>ntional sperm extraction in<br />
non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia: follow-up by serial ultrasound examinations.<br />
Hum Reprod 2000;15:653–6.<br />
30. Tsujimura A, Matsumiya K, Miyagawa Y, Takao T, Fujita K, Koga<br />
M, Takeyama M, Fujioka H, Okuyama A. Prediction of successful<br />
outcome of microdissection testicular sperm extraction in men with<br />
idiopathic nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. J Urol 2004;172:1944–7.<br />
31. Ramasamy R, Yagan N, Schlegel PN. Structural and functional<br />
changes to the testis after con<strong>ve</strong>ntional <strong>ve</strong>rsus microdissection testicular<br />
sperm extraction. Urology 2005;65:1190–4.<br />
32. Foresta C, Garolla A, Betella A, Ferlin A, Rossato M, Candiani F.<br />
Doppler ultrasound of the testis in azoospermic subjects as a parameter<br />
of testicular function. Hum Reprod 1998;13:3090–3.<br />
33. Har-Toov J, Eytan O, Hauser R, Ya<strong>ve</strong>tz H, Elad D, Jaffa AJ. A<br />
new power doppler ultrasound guiding technique for impro<strong>ve</strong>d testicular<br />
sperm extraction. Fertil Steril 2004;81:430–4.<br />
34. Tunc L, Alkibay T, Kupeli B, Tokgoz H, Bozkirli I, Yucel C.<br />
Power Doppler ultrasound mapping in nonobstructi<strong>ve</strong> patients prior<br />
to testicular sperm extraction. Arch Androl 2005;51:277–83.<br />
35. Herwig R, Tosun K, Schuster A, Rehder P, Glodny B, Wildt L,<br />
Illmensee K, Pinggera GM. Tissue perfusion-controlled guided biopsies<br />
are essential for the outcome of testicular sperm extraction.<br />
Fertil Steril 2007; 87:1071–6.<br />
36. Ben-Yosef D, Yogev L, Hauser R, Ya<strong>ve</strong>tz H, Azem F, Yo<strong>ve</strong>l<br />
I,Lessing JB, Amit A. Testicular sperm retrieval and cryopreservation<br />
prior to initiating ovarian stimulation as the first line approach<br />
in patients with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />
1999;14:1794-1801.<br />
37. Oates RD, Mulhall J, Burgess C, Cunningham D, Carson R. Fertilization<br />
and pregnancy using intentionally cryopreser<strong>ve</strong>d testicular<br />
tissue as the sperm source for intracytoplasmic sperm injection in 10<br />
men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod 1997;12:734-<br />
9.<br />
38. Friedler S, Raziel A, Soffer Y, Strassburger D, Komarovsky D,<br />
Ron-El R. Intracytoplasmic injection of fresh and cryopreser<strong>ve</strong>d testicular<br />
spermatozoa in patients with nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia – a<br />
comparati<strong>ve</strong> study. Fertil Steril 1997;68:892-7.<br />
39. Gil-Salom M, Romero J, Minguez Y, Rubio C, De los Santos<br />
MJ, Remohí J, Pellicer A. Pregnancies after intracytoplasmic sperm<br />
injection with cryopreser<strong>ve</strong>d testicular spermatozoa. Hum Reprod<br />
1996;11:1309-1313.<br />
40.Turek PJ, Cha I and Ljung BM. Systematic fine-needle aspiration<br />
of the testis: correlation to biopsy and results of organ ‘mapping’ for<br />
mature sperm in azoospermic men. Urology 1997;49:743-8.<br />
41. Schroeder-Printzen I, Zumbe G, Bispink L, Palm S, Schneider U,<br />
Engelmann U, Weidner W. Microsurgical epididymal sperm aspiration:<br />
aspirate analysis and straws 46 available after cryopreservation<br />
in patients with non-reconstructable obstructi<strong>ve</strong> azoospermia.<br />
MESA/TESE Group Giessen. Hum Reprod 2000;15:2531-5.<br />
42.Yeung CH, Cooper TG, Oberpenning F, et al. Changes in mo<strong>ve</strong>ment<br />
characteristics of human spermatozoa along the length of the<br />
epidiymis. Biol reprod 1993;49:274-80.<br />
43. Kolettis PN, Thomas AJ Jr. Vasoepididymostomy for vasectomy<br />
re<strong>ve</strong>rsal: a critical assessment in the era of intracytoplasmic sperm<br />
injection. J Urol 1997;158:467-470.<br />
44. Borovikov A. Treatment of large vasal defects. In: Goldstein M<br />
ed. Surgery of Male Infertility. Philadelphia: WB Saunders, 1995,<br />
pp. 77-95.<br />
45. Ruiz-Romero J, Sarquella J, Pomerol JM. A new device for<br />
microsurgical sperm aspiration. Andrologia 1994;26:119-120.<br />
46. Schroeder-Printzen I, Ludwig M, Kohn F, Weidner W. Surgical<br />
therapy in infertile men with ejaculatory duct obstruction: technique<br />
and outcome of a standardized surgical approach. Hum Reprod<br />
2000;15:1364-8.<br />
47. Gilbert BR. Transurethral resection for ejaculatory duct obstruction.<br />
In Goldstein MG ed. Surgery of Male Infertility. Philadelphia:<br />
WB Saunders, 1995, pp. 220-2<br />
Yazışma Adresi: DR. Ayşe ÇELİKTEN<br />
Sakarya Caddesi, Burgaz Sokak. No:10/6<br />
Altındağ/ANKARA<br />
Tel: 05057994958<br />
E-mail: a.celikten@hotmail.com<br />
AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM<br />
EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ<br />
2050 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2047- 2051 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2051<br />
ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />
GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />
APPROACH TO URINARY STONE DISEASE IN PREGNANCY<br />
Dr Le<strong>ve</strong>nt Mert GÜNAY 1 , Dr Ömer Tolga GÜLER 2 , Dr Mehmet Cemil UYGUR 1<br />
1 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı<br />
2 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Hastalıkları Anabilim Dalı<br />
Özet<br />
Gebelikte üriner taş hastalığı gerek tanı gerekse tedavi<br />
yönünden hekimler için zor bir durumdur. Uygulanacak<br />
tetkik <strong>ve</strong> tedaviler sırasında anne <strong>ve</strong> fetusun<br />
gü<strong>ve</strong>nliği de düşünülmelidir. Fizik muayene <strong>ve</strong> laboratuar<br />
incelemeleri bazen doğru teşhis konmasında<br />
yetersiz kalabilir. Ultrasonografik inceleme radyolojik<br />
görüntülemede ilk tercih edilecek yöntemdir.<br />
Düşük dozlu intra<strong>ve</strong>nöz piyelografi, magnetik<br />
rezonans <strong>ve</strong> bilgisayarlı tomografiler çok gerekli<br />
oldukları dıurumlarda ancak ikinci sırada gelen tanı<br />
testleridir. Taşların çoğunun kendiliğinden düşeceği<br />
bilindiğinden konservatif yaklaşım tedavide ilk<br />
seçenektir. Geçici üriner direnaj <strong>ve</strong> üreterorenoskopik<br />
cerrahi uygulamaları tercih edilen cerrahi seçeneklerdir.<br />
Vücut dışı şok dalgalarıyla taş kırma işlemi kontraendikedir.<br />
Anahtar Kelimeler: Ürolithiazis, gebelik, üriner kolik,<br />
radyasyon, endoskopik girişimler.<br />
Giriş<br />
Gebelik sırasında rastlanan taş hastalığı gebe takibi yapan<br />
kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanları kadar radyologlar<br />
<strong>ve</strong> ürologlar için de hem tanısal hem de terapötik<br />
zorlukları olan bir durumdur. Yurtdışı kaynaklarda<br />
yaklaşık 1500 gebelikte bir görüldüğü rapor edilmişse<br />
de üriner taş hastalığı açısından endemik bir bölge olan<br />
Türkiye’deki kesin rakamlar bilinmemektedir. Sadece<br />
semptomatik hastalara tanı konması gebelikte gerçek<br />
insidansın belirlenmesinde diğer bir engeldir. Ürolitiazis<br />
multipar hastalarda primiparlara göre 3 kat daha<br />
Abstract<br />
Urolithiasis in pregnancy is a difficult situation from<br />
both diagnostic and therapeutic aspects. There are<br />
many safety concerns that must be considered for both<br />
mother and fetus. Physical and laboratory examinations<br />
may gi<strong>ve</strong> no clue for correct diagnosis. Ultrasonographic<br />
examination is the primary radiological<br />
evaluation. Safer use of excretory urographies, magnetic<br />
resonance imaging and CT with low radiation<br />
doses can only be feasible for second-line studies when<br />
indicated. In most instances the stones will pass spontaneously,<br />
therefore appropriate supporti<strong>ve</strong> care would<br />
be enough. Temporary urinary drainage and ureterorenoscopic<br />
stone removal are the therapies of choice<br />
when surgery is necessary. Shock wa<strong>ve</strong> lithotripsy is<br />
contraindicated in pregnancy.<br />
Key Words: Urolithiasis, pregnancy, renal colic, radiation,<br />
endoscopic surgery.<br />
sık görülse de <strong>ve</strong>riler yaşa göre düzeltildiğinde bu fark<br />
ortadan kalkar. Taşlar sıklıkla üretere düştüklerinde tanı<br />
alırlar. Gebelikteki fizyolojik hidronefrozun sağda fazla<br />
görülmesine rağmen taş insidansı açısından sağ <strong>ve</strong> sol<br />
üriner sistemler arasında fark yoktur.<br />
Gebelik sırasında fizyolojik hiperkalsiüri<br />
görülebilir. Plasental 1,25-dihidrokolekalsiferol üretimi<br />
nedeniyle kalsiyumun intestinal emilimi <strong>ve</strong> kemikten<br />
mobilizasyonunun artar; tübüler akımın artması <strong>ve</strong> geri<br />
emilimin azalması nedeniyle kalsiyum ekskresyonu artarak<br />
hiperkalsiüri oluştur. Ayrıca glomerüler filtrasyon<br />
hızındaki artışın ürik asit ekskresyonunu da artırdığı<br />
bildirilmiştir.3-6<br />
Üriner taş hastalığı tanısı alan gebelerin %80’den fazlası<br />
2.<strong>ve</strong>3. trimesterdedir. Bu hastaların %70-80’i takipte sorunsuz<br />
olarak taşlarını düşürürler.7<br />
Klinik<br />
Gebelerde abdomen <strong>ve</strong> pelvisteki anatomik değişiklikler<br />
taşa bağlı kolik ağrısının yayılımını lokalizasyonunu<br />
<strong>ve</strong> algılanmasını değiştirebilir. Bu durum tanıyı<br />
güçleştirebilir. Karın ağrısı nedeniyle apandisit, di<strong>ve</strong>rtikülit<br />
<strong>ve</strong>ya plasental dekolman tanısı almış hastaların<br />
azımsanmayacak bir bölümünde sonraki incelemelerde<br />
üriner taş hastalığı tespit edilmiştir. Ürolitiazisin en sık<br />
belirtileri yan ağrısı, makroskopik <strong>ve</strong>ya mikroskopik<br />
hematüri <strong>ve</strong> üriner enfeksyionlardır. Olguların %75’<br />
inde mikroskopik hematüri görülürken sadece %15’<br />
inde makroskopik hematüri görülür. Hematürinin diğer<br />
nedenleri arasında gebeliğin fizyolojik hidronefrozuna<br />
bağlı olarak renal pelvis <strong>ve</strong> renal piramidlerin çevresindeki<br />
küçük <strong>ve</strong>nlerin kanamaları, üriner enfeksiyonlar,<br />
renovasküler bozukluklar, renal parankim <strong>ve</strong>ya toplayıcı<br />
sistem tümörleri gibi durumlar sayılabilir. Nadiren ürolitiazis<br />
hastaları üriner enfeksiyon, irritatif alt üriner sistem<br />
belirtileri <strong>ve</strong> obstetrik komplikasyonlar nedeniyle<br />
başvurabilirler. Taşın lokalizasyonuna göre klinik tablo<br />
değişebilir. Üreter taşlarında klasik renal kolik tablosu<br />
görülürken, distal üreterdeki taşlarda irritatif bulgular<br />
kolik atağına eşlik eder. Enfeksiyona bağlı oluşan strüvit<br />
taşlarında ise rekürren idrar yolu enfeksiyonu atakları<br />
görülür. Gebelikteki üriner enfeksiyonlarda ateş 48<br />
saatten fazla sürüyorsa <strong>ve</strong>ya kontrolü sağlanamıyorsa,<br />
taş hastalığı ile komplike hale gelmiş olabilir. Ürolithiazise<br />
yönelik tanısal araştırmalar oluşabilecek<br />
komplikasyonları önler.<br />
Tanısal araştırmalar<br />
Renal kolik erken doğum <strong>ve</strong> obstrüktif üropatiye bağlı<br />
hipertansiyon gibi obstetrik komplikasyonlara da yol<br />
açabilir. Bu nedenle doğru tanı son derece önemlidir.<br />
Üriner taş hastalığında dipstick testiyle idrar<br />
analizi hematüri, piyüri bulguları gösterir. Enfeksiyon<br />
durumlarında idrar pH’sinin 7’nin üzerine çıktığı<br />
görülebilir. Bu durumlarda idrar kültürü alınması gerekir.<br />
Rutin kan testleri olarak hemogram, üre <strong>ve</strong> kreatinin<br />
ölçümü, serum elektrolitleri <strong>ve</strong> serum ürik asit seviyesine<br />
bakılması önerilir.<br />
Çoğunlukla laboratuvar yöntemlerle birlikte<br />
görüntüleme yöntemlerinin de kullanılması gerekir.<br />
Radyolojik tetkiklere bağlı radyasyona maruz ka-<br />
GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />
lma ile prenatal ölüm, büyüme geriliği, yapısal organ<br />
bozuklukları, ağır mental retardasyon, <strong>ve</strong> çocukluk çağı<br />
kanserleri ilişkili bulunmuştur. Ancak Amerikan klinik<br />
uygulama kılavuzlarında (National Council On Radiation<br />
Protection And Measurements, American College<br />
Of Obstetricians And Gynecologists) 50 mGy fetal toksik<br />
eşik değeri olarak alındığında, zorunlu radyolojik <strong>ve</strong><br />
nükleer tıp tahlillerinin yapılabileceği bildirilmiştir(bkz.<br />
Tablo-13) Yanlış <strong>ve</strong>ya gecikmiş tanı koymanın gebeye<br />
daha çok zararı olabileceği vurgulanmıştır.<br />
Ultrasonografi (US) üriner taş hastalığından<br />
şüphelenilen gebelerde yapılacak ilk radyolojik tetkiktir.<br />
Renal parankim, kaliksler <strong>ve</strong> pelvis değerlendirilir. Ultrasonografi<br />
ile fizyolojik renal dilatasyon ile obstrüksiyona<br />
bağlı dilatasyon ayırımı net yapılamayabilir.<br />
Üreter taşları bu yöntemle net görüntülenemeyebilir.<br />
Çeşitli çalışmalarda ultrasonografinin duyarlığı %34-<br />
%60 arasında değişmektedir. Bir çalışmada US’nin<br />
özgüllüğü %86 olarak hesaplanmıştır.8 Ultrasonografik<br />
değerlendirmelerin doğruluğunu artırmak amaçlı renkli<br />
Doppler US ile üreteral jetlerin görüntülenmesi fayda<br />
sağlayabilir. Bunun yanı sıra transvajinal US, renkli<br />
Doppler US <strong>ve</strong> rezistivite indeksi hesaplamaları faydalı<br />
olabilir. Bir çalışmada üreteral jetlerin izlenmediği<br />
tarafta tıkanma tanısının %100 duyarlık <strong>ve</strong> %91 özgüllükle<br />
konulabildiği gösterilmiştir. Diğer yandan asemptomatik<br />
hastalarda üreteral jetlerin izlenmeyebileceğini<br />
gösteren yayınlar da olduğundan, bu yöntemin<br />
yorumlanmasında dikkatli olunmalı <strong>ve</strong> klinik korelasyon<br />
ön planda tutulmalıdır.<br />
Transvajinal US ile yapılan bir çalışmada bu<br />
yöntemle distal üreter taşı olan 13 hastanın tümünde<br />
taşlar görüntülenebilirken abdominal US ile yalnızca 2<br />
hastanın taşı görüntülenebilmiştir.<br />
Doppler US ile rezistivite indeksi<br />
hesaplamalarının gebelerde akut obstrüksiyonun<br />
tanınmasında ek katkı sağlamadığı bildirilmiş ancak iki<br />
böbrek arasındaki Rİ farkının %99 duyarlık <strong>ve</strong> %100<br />
özgüllük ile obstrüksiyon tanısında başarılı olduğu<br />
gösterilmiştir.<br />
İntra<strong>ve</strong>nöz piyelografi (İVP) uzun yıllar<br />
taş hastalığı tanısında altın standart teknik olarak<br />
kullanılmıştır. Fetusun iyonize edici radyasyona maruz<br />
kalması nedeniyle gebelikte kaçınılan bir tanısal testtir.<br />
Gebelerde İVP çekimlerinde dozun azaltılabilmesi<br />
<strong>ve</strong> fetusun kalkanlanarak korunması ile ilgili çalışmalar<br />
literatürde yer bulmuştur. Önerilen protokollerden biri<br />
direkt üriner sistem grafisini takiben 30. saniyede <strong>ve</strong> 20.<br />
dakikada kontrastlı grafilerin çekilmesidir(sınırlı İVP,<br />
2052 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2053<br />
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />
APPROACH TO URINARY STONE DISEASE<br />
IN PREGNANCY<br />
Şekil 1). Bu yöntem 0.5 mGy fetal radyasyon dozuna<br />
neden olurki bu da gü<strong>ve</strong>nli seviye olan 5 mGy nin çok<br />
altındadır.<br />
Şekil 1: Sınırlı İVP’deki abdominopelvik grafilerden<br />
biri.13<br />
Manyetik rezonans ürografi (MRÜ), US ile obstrüksiyon<br />
nedeninin ortaya konulmadığı durumlarda<br />
radyasyon riski olmayan diğer bir seçenek olarak öne<br />
çıkmaktadır. Obstrüksiyonu net olarak gösterebilse de<br />
MRÜ’de üriner taşlar, bilgisayarlı tomografide olduğu<br />
kadar net olarak görüntülenemez, ayrıca işlem uzun zaman<br />
alır <strong>ve</strong> pahalıdır. Hastaların her hastanede MRÜ<br />
hizmetine ulaşması da günümüz şartlarında mümkün<br />
değildir. Ancak, gebelikte karın ağrısı etiyolojisinin<br />
ultrasonografi ile aydınlatılamadığı durumlarda<br />
başvurulacak bir tetkik olarak görülmektedir.<br />
Bilgisayarlı tomografi (BT), taş hastalığı<br />
tanısında çağımızın en üstün tekniğidir. Ancak radyasyon<br />
riski gebelerde kullanımını kısıtlamaktadır. Gelenek-<br />
sel abdominal tomografilerde 35 mGy’e kadar ulaşan<br />
dozlar bildirilmiştir. Teknolojisi daha yeni multidetektör<br />
BT cihazlarında ise bu dozlar 8,8-12 mGy seviyesine<br />
kadar inmektedir.17 Bu dozlar neredeyse sınırlı<br />
IVP çekimlerindeki dozlar (6-20 mGy) kadar gü<strong>ve</strong>nlidir.<br />
Sonuç olarak, ultrasonografi taş şüphesi olan gebe<br />
hastada ilk sırada yapılacak görüntüleme yöntemidir.<br />
Ultrasonografinin görüntülemede yeterli olmadığı durumlarda<br />
kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanı, radyolog<br />
<strong>ve</strong> üroloğun işbirliği sonucu tanı için en uygun yöntem<br />
seçilebilir (Şekil 2).<br />
Şekil 2: Gebede üreter orta kesimdeki taşın (okla<br />
gösterilmiş) bilgisayarlı tomografi görüntüsü.13<br />
Nükleer tıp tahlilleri anatomik detay <strong>ve</strong>rmemekte<br />
<strong>ve</strong> taş görüntülemesinde ek katkı sağlamamaktadırlar.<br />
Tablo 1: Görüntüleme tetkiklerinde fetal radyasyon dozları(hasta ön-arka kalınlığı >25 cm olanlarda).<br />
Görüntüleme yöntemi Fetal radyasyon dozu (mGy)<br />
Standard Maksimum<br />
Boş batın grafisi 1-3 4,2<br />
Sınırlı İVP (4 abdominopelvik grafi) 6 20<br />
Rutin abdomen BT 4 49<br />
Rutin pelvis BT 25 79<br />
Taş protokolü abdominopelvik BT 10<br />
Düşük doz abdominopelvik BT 7-8<br />
Teknisyum 99m DTPA 1,5 4,0<br />
Teknisym 99m MAG-3 0,7<br />
Tedavi<br />
Güncel literatür incelendiğinde gebelerin %66-<br />
85’inde semptomatik taşların konzervartif tedavi ile<br />
düşürülebildiği görülür. Geri kalan taşların da yarısı<br />
doğum sonrasında spontan düşmektedir. Bu nedenle<br />
gebelik sırasında taşlarını düşürmemiş hastalarda<br />
doğum sonrasında radyolojik inceleme yapılması<br />
gerekir. Konservatif tedavi denildiğinde hidrasyon,<br />
uygun analjezi, enfeksiyon varlığında antibiyotik<br />
tedavisi, entiemetikler <strong>ve</strong> istirahat kastedilmektedir.<br />
İntra<strong>ve</strong>nöz sıvılarla hidrasyon <strong>ve</strong> hospitalizasyon<br />
nadiren gerekmektedir. Analjezik olarak opiat türevleri<br />
sıklıkla kullanılır. Non-steroidal antienflamatuvar ilaçlar<br />
oligohidramniyoz, abortus, kardiyak malformasyon gibi<br />
potansiyel riskleri nedeniyle tercih edilmezler. Yoğun<br />
ağrısı olanlarda T11-L2 segmentlerinden sürekli epidural<br />
blok da gerektiğinde başvurulabilecek bir yöntemdir;<br />
epidural blogun üreter kas tonusunu azaltarak spontan<br />
taş düşürmeyi de kolaylaştırabileceği gösterilmiştir.<br />
Semptomatik taş hastalığı olan gebelerin<br />
yaklaşık %50’sinde eşlik eden üriner infeksiyon<br />
mevcuttur.14 Bu hastalarda antibiyotik tedavisiyle<br />
ileride oluşabilecek ürosepsis <strong>ve</strong> fetal sorunlar<br />
önlenmelidir. İdrar kültürlerinde çoğunlukla E.Coli,<br />
Klebsiella <strong>ve</strong>ya Enterobacter suşları infeksiyondan<br />
sorumlu patojenler olduğu görülmüştür.19 Gebelikte<br />
diğer bir problem plasentayı geçen antibiyotiklerin fetusa<br />
toksik etkileridir. Bu dönemde gü<strong>ve</strong>nli kullanılabilecek<br />
antibiyotikler penisilin, sefalosporin, makrolid grubu<br />
ilaçlar <strong>ve</strong> nitrofurantoindir. Üreter taşlarının düşmesini<br />
kolaylaştıracak alfa blokörler, kalsiyum kanal blokörleri<br />
<strong>ve</strong> kortikosteroidlerin kullanımı da son yıllarda gündeme<br />
gelmiştir. Ancak bu tedavilerin gebe hastalarda taş<br />
düşürmede etkinliği <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nirliliğine dair çalışma<br />
mevcut değildir.<br />
Cerrahi tedavi<br />
Gebelerde taş hastalığında cerrahi endikasyonları:<br />
kontrol edilemeyen ağrı, sepsis, soliter böbrekte tıkanma,<br />
bilateral tıkanma, obstetrik komplikasyonlardır (erken<br />
doğum eylemi, preeklampsi). (Sekil 3).Hastanın gerekli<br />
ürolojik yardımı alabileceği merkeze uzak bir bölgede<br />
ikamet ediyor olması da cerrahi kararında etkili olabilir .<br />
Retrograd üreteral stent. Obstrüksiyonun<br />
giderilmesi için retrograd üreteral stent yerleştirilmesi<br />
sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Floroskopi<br />
klavuzluğu yerine ultrasonografi kullanılabilir. Ancak<br />
yerleştirilen stentler sıklıkla alt üriner sistemde<br />
rahatsızlığa yol açarlar. Gebeliğe bağlı hiperürikozüri<br />
GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />
<strong>ve</strong> hiperkalsiüri gibi durumlar stentin erken tıkanmasına<br />
yol açabilir. Bu durumu önlemek için stentin 4-8 hafta<br />
aralıklarla değiştirilmesi önerilir. Ancak gebelerde<br />
bu işlemin tekrarlanması hasta için ek bir rahatsızlık<br />
yaratır, ayrıca enfeksiyon <strong>ve</strong> anestezi riskleri de göz ardı<br />
edilmemelidir. Bu nedenle, gebeliğin ilk 22 haftasında<br />
gelişen obstrüksiyonların tedavisinde lokal anestezi<br />
altında yerleştirilen perkütan nefrostomiler tercih<br />
edilebilirler. Fetus için risklerin azaldığı <strong>ve</strong> gebeliğin<br />
sonuna yaklaşıldığı dönemlerde ise retrograd stent<br />
kullanılabilir.<br />
Perkütan nefrostomi. Perkütan nefrostomi lokal anestezi<br />
ile ultrasonografi eşliğinde yapılır, hızlı <strong>ve</strong> kolay<br />
drenaj sağlar. Üreteral girişim sırasında yaşanabilecek<br />
üreteral yaralanma riskini ortadan kaldırır. Retrograd<br />
stent yerleştirilmesine göre daha az masraflıdır.24<br />
Dezavantajları ise vücut dışında bulunan kateterin<br />
<strong>ve</strong>rdiği rahatsızlığın yanı sıra, kateterin yerinden çıkma<br />
ihtimali, bakteriyal kolonizasyon <strong>ve</strong> enfeksiyon, girişim<br />
bölgesinde kanamadır. Bu tür perkütan drenaj tüplerin<br />
de 4-8 haftada bir değiştirilmesi gerekir.<br />
Gebelerde perkütan nefrostomi <strong>ve</strong> retrograd<br />
stent yerleştirilmesi tedavilerini kıyaslayan çalışma<br />
olmadığından, hastaya retrograd üreteral stent <strong>ve</strong>ya<br />
perkutan nefrostomi seçeneklerinden hangisinin<br />
uygulanacağına belirtilen avantaj <strong>ve</strong> dezavantajlar<br />
gözönüne alınarak karar <strong>ve</strong>rilmelidir.<br />
Üreteroskopi. Minimal invaziv ürolojik<br />
girişimlerdeki ilerlemeler sayesinde konzervatif tedavi<br />
ile taşını düşüremeyen hastalarda ilk seçenek tedavilerden<br />
biri haline gelmektedir. Üreterorenoskopik taş hastalığı<br />
tedavisinde üretere endoskopik olarak girilip, görülen<br />
taşlar pnömotik <strong>ve</strong>ya lazer enerjisi kullanan litotriptörler<br />
ile kırılır. Genel anestezi alınması, gerektiğinde<br />
floroskopi uygulanması, üreteral perforasyon riski<br />
gibi çekinceler üreteroskopi uygulamalarında çeşitli<br />
alternatif yaklaşımları doğurmuştur. Gebelerde<br />
sedasyon <strong>ve</strong> lokal anestezinin beraber kullanılması<br />
<strong>ve</strong>ya spinal anestezi altında, floroskopi kullanılmadan,<br />
üreter dilatasyonunu fazla artırmayarak operasyonun<br />
tamamlanması mümkündür. Birinci trimesterdeki<br />
teratojenik etkiler, üçüncü trimesterdeki anatomik<br />
değişiklikler <strong>ve</strong> anestezinin zorluğu gibi durumlar<br />
nedeniyle diğer obstetrik dışı cerrahilerde olduğu gibi<br />
üreterorenoskopi için de en uygun zaman 2. trimesterdir.<br />
Üreterorenoskopi işleminde ekipman <strong>ve</strong> cerrahın<br />
tecrübesi önemlidir. Ayrıca 1 cm’den büyük taş yükü<br />
olan, birden fazla sayıda <strong>ve</strong> lokalizasyonda taşı olan,<br />
sepsisteki, nakil böbrek üreterinde taşı olan, soliter<br />
2054 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2055<br />
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />
APPROACH TO URINARY STONE DISEASE<br />
IN PREGNANCY<br />
böbrekli hastalarda üreterorenoskopi uygun bir tedavi<br />
seçeneği değildir. Üroloji literatüründe %0-17 arasında<br />
değişen komplikasyon oranları bildirilmiştir.<br />
Perkütan nefrolitotomi uygulamaları bazı<br />
merkezlerde uygulanmışsa da işlemde floroskopi<br />
kullanma zorunluluğu <strong>ve</strong> hastanın yüzüstü yatması<br />
nedeniyle tercih edilmemektedir. Günümüz ürolojisinde<br />
supin pozisyonda bu amaeliyatın uygulanması<br />
çalışmaları devam etmektedir.<br />
Vücut dışı şok dalgalarıyla litotripsi gebelerde<br />
kontrendikedir. İşlem öncesinde gebelikleri fark<br />
edilmeyen bazı hastalarda sorunsuz doğumlar<br />
bildirilmişse de şok dalgalarının fetal ölümle<br />
sonuçlanabilecek potansiyel etkileri göz ardı edilemez.<br />
Açık taş cerrahisine taş hastalığı nedeniyle<br />
ürosepsise girmiş <strong>ve</strong> diğer tedavi girişimlerinde<br />
başarı sağlanamamış endoürolojik girişim tecrübesi<br />
<strong>ve</strong> donanımının bulunmadığı zorunlu durumlarda<br />
başvurulması gerekir.<br />
Taş görüntüleniyor <strong>ve</strong>ya<br />
obstrüksiyon mevcut<br />
Belirtiler aynı<br />
şekilde devam<br />
ediyor<br />
Ultrasonografi tekrarı<br />
(rezistif indeks,<br />
transvajinal US, üreteral<br />
jetler)<br />
Taş<br />
görüntülenmiyor<br />
Taş<br />
görüntülenmiyor<br />
Sınırlı İVP<br />
Düşük doz BT <strong>ve</strong>ya MRU ile<br />
alternatif görüntüleme<br />
Sonuç<br />
Üriner taş şüphesi yaratan klinik: (renal kolik,<br />
hematüri, rekürren üriner infeksiyon vb.)<br />
Ultrasonografi<br />
Konservatif tedavi (hidrasyon, analjezik,<br />
antibiyotik, antiemetik vb.)<br />
6 haftada bir kateter değişimi<br />
Ürolitiazis, dünya genelinin aksine endemik bölgelerde<br />
yaşayan gebelerde nadir olmayan, anne <strong>ve</strong> fetus<br />
sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir sorundur. Ürolog,<br />
kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanı <strong>ve</strong> radyoloğun tanı<br />
<strong>ve</strong> tedavide birlikte çalışması gerekir. Üriner sistemin<br />
gebeliğe bağlı olarak anatomik değişikliklere uğraması<br />
çeşitli zorluklar doğurmaktadır. Gebelikteki fizyolojik<br />
değişiklikler taş oluşum hızını artırabilmektedir. Gerek<br />
anne <strong>ve</strong> gerekse fetusun gü<strong>ve</strong>nliği ön planda tutulmalıdır.<br />
Ultrasonografi tercih edilen görüntüleme yöntemidir.<br />
Gebelerin çoğunda taşın spontan olarak düşeceği<br />
bilinmeli, konzervatif tedavi mümkün olduğunca tercih<br />
edilmelidir. Konservatif yaklaşımın uygun olmadığı<br />
hastalarda üreter stentleri <strong>ve</strong> perkütan nefrostomi tüpleri<br />
ile geçici çözümler sıklıkla önerilen cerrahi girişim<br />
seçenekleridir. Ayrıca üreteroskopi <strong>ve</strong> lazer litotripsinin<br />
de gü<strong>ve</strong>nle uygulanabileceği akılda tutulmalıdır.<br />
Taş görüntülenmiyor<br />
Üriner di<strong>ve</strong>rsiyon ile drenaj<br />
(üreteral stent, perkütan<br />
nefrostomi)<br />
Klinik tabloda bozulma <strong>ve</strong>ya<br />
renal/obstetrik riski artıran nedenlerin<br />
varlığı (ürosepsis, dayanılmaz ağrı,<br />
soliter böbrek, bilateral üriner tıkanma,<br />
obstetrik komplikasyonlar vb)<br />
Cerrahi tedavi<br />
Terme kadar bekle<br />
Doğum sonrası BT<br />
Doğum sonrası gereken taş<br />
hastalığı tedavisi<br />
Üreteroskopi<br />
Kaynaklar<br />
1. Maikranz P, Lindheimer M, Coe F: Nephrolithiasis in pregnancy.<br />
Baillieres Clin Obstet Gynaecol 8:375-86, 1994.<br />
2. Biyani CS, Joyce AD: Urolithiasis in pregnancy. I: pathophysiology,<br />
fetal considerations and diagnosis. BJU Int 89:811-8; quiz i-ii, 2002<br />
3. Pais VM, Jr., Payton AL, LaGrange CA: Urolithiasis in pregnancy.<br />
Urol Clin North Am 34:43-52, 2007.<br />
4. Maikranz P, Coe FL, Parks J, et al: Nephrolithiasis in pregnancy.<br />
Am J Kidney Dis 9:354-8, 1987.<br />
5. Smith CL, Kristensen C, Davis M, et al: An evaluation of the<br />
physicochemical risk for renal stone disease during pregnancy. Clin<br />
Nephrol 55:205-11, 200.1<br />
6. Maikranz P, Holley JL, Parks JH, et al: Gestational hypercalciuria<br />
causes pathological urine calcium oxalate supersaturations. Kidney<br />
Int 36:108-13, 1989.<br />
7. Horowitz E, Schmidt JD: Renal calculi in pregnancy. Clin Obstet<br />
Gynecol 28:324-38, 1985.<br />
8. Stothers L, Lee LM: Renal colic in pregnancy. J Urol 148:1383-7,<br />
1992.<br />
9. Jones WA, Correa RJ, Jr., Ansell JS: Urolithiasis associated with<br />
pregnancy. J Urol 122:333-5, 1979.<br />
10. Waltzer WC: The urinary tract in pregnancy. J Urol 125:271-6,<br />
1981.<br />
11. Swanson SK, Heilman RL, E<strong>ve</strong>rsman WG: Urinary tract stones<br />
in pregnancy. Surg Clin North Am 75:123-42, 1995.<br />
12. Srirangam SJ, Hickerton B, Van Cleynenbreugel B: Management<br />
of urinary calculi in pregnancy: a review. J Endourol 22:867-75,<br />
2008.<br />
13. McCollough CH, Schueler BA, Atwell TD, et al: Radiation<br />
exposure and pregnancy: when should we be concerned?<br />
Radiographics 27:909-17; discussion 917-8, 2007.<br />
14. Parulkar BG, Hopkins TB, Wollin MR, et al: Renal colic during<br />
pregnancy: a case for conservati<strong>ve</strong> treatment. J Urol 159:365-8, 1998<br />
15. Deyoe LA, Cronan JJ, Breslaw BH, et al: New techniques of<br />
ultrasound and color Doppler in the prospecti<strong>ve</strong> evaluation of acute<br />
renal obstruction. Do they replace the intra<strong>ve</strong>nous urogram? Abdom<br />
Imaging 20:58-63, 1995.<br />
16. Laing FC, Benson CB, DiSalvo DN, et al: Distal ureteral calculi:<br />
detection with vaginal US. Radiology 192:545-8, 1994.<br />
17. White WM, Zite NB, Gash J, et al: Low-dose computed<br />
tomography for the evaluation of flank pain in the pregnant<br />
population. J Endourol 21:1255-60, 2007.<br />
18. Ready LB, Johnson ES: Epidural block for treatment of renal<br />
colic during pregnancy. Can Anaesth Soc J 28:77-9, 1981.<br />
19. Macejko AM, Schaeffer AJ: Asymptomatic bacteriuria and<br />
symptomatic urinary tract infections during pregnancy. Urol Clin<br />
North Am 34:35-42, 2007.<br />
20. Nahum GG, Uhl K, Kennedy DL: Antibiotic use in pregnancy<br />
and lactation: what is and is not known about teratogenic and toxic<br />
risks. Obstet Gynecol 107:1120-38, 2006.<br />
21. Biyani CS, Joyce AD: Urolithiasis in pregnancy. II: management.<br />
BJU Int 89:819-23, 2002.<br />
GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />
22. Goldfarb RA, Neerhut GJ, Lederer E: Management of acute<br />
hydronephrosis of pregnancy by ureteral stenting: risk of stone<br />
formation. J Urol 141:921-2, 1989.<br />
23. Denstedt JD, Razvi H: Management of urinary calculi during<br />
pregnancy. J Urol 148:1072-4; discussion 1074-5, 1992.<br />
24. Pearle MS, Pierce HL, Miller GL, et al: Optimal method of<br />
urgent decompression of the collecting system for obstruction and<br />
infection due to ureteral calculi. J Urol 160:1260-4, 1998.<br />
2056 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2057<br />
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.
ÇİFTÇİ <strong>ve</strong> Ark.<br />
NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ<br />
Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />
Başkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Konya Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Bölümü, Konya / TÜRKİYE<br />
Özet<br />
Nöral tüp kapanma defektlerinin en nadir izlenen şekli<br />
olan iniensefali, <strong>ve</strong>rtebral ark <strong>ve</strong> gövdenin tam olmayan<br />
kapanması sonucunda spinal kolonda ciddi derecede<br />
kısalma, başın retrofleksiyonu <strong>ve</strong> rotasyonu ile karakterize<br />
bir konjenital anomalidir. I. trimestrde ya da en<br />
geç II. trimesterde tanı rahatlıkla konabilir. Biz burada<br />
20’nci haftada ultrasonografi ile tanı koyduğumuz <strong>ve</strong><br />
termine ettiğimiz iniensefali olgusunu sunuyoruz.<br />
Anahtar Kelimeler: iniensefali; nöral tüp defekti; kon-<br />
jenital anomali<br />
A RARELY SEEN CONGENITAL ANOMALY: INIENCEPHALY<br />
Olgu<br />
25 yaşında primigravid hasta, 20 hafta 3/7 gebeliğinde<br />
dış merkezden fetal anomali şüphesi ile hastanemize<br />
yönlendirildi. Ultrasonografik değerlendirmede fetusun<br />
boynu kısa, başı hiperekstensiyonda, yüzü yukarı<br />
dönük idi. Çenesi çok kısa <strong>ve</strong> boyundan sonra göğüs<br />
kafesi ile devam ediyordu. Anensefali, oksiputparietalde<br />
belirginleşen akrani, posteriora herniye atrofik<br />
beyin parankimi, servikotorasik <strong>ve</strong>rtebralarda arkada<br />
füzyon defekti <strong>ve</strong> omurga displazisi mevcuttu. Mandibula<br />
yokluğu izlenen kız fetusta idi. Belirgin polihidroamnios<br />
gözlendi. Ultrasonografik incelemede General<br />
Electric marka Voluson model cihaz ile gerçekleştirildi.<br />
Bu obstetrik ultrasonografi bulguları ile iniensefali<br />
tanısı konarak aileye gebeliğin sonlandırılması önerildi.<br />
Olgunun antenatal anamnezinde, gebelik sırasında teratojene<br />
maruziyet olmadığı <strong>ve</strong> akraba evliliği olmadığı<br />
öğrenildi.<br />
Vajinal prostaglandin E2 uygulaması sonrasında<br />
terapotik abortus gerçekleştirildi. Fetüste kısa <strong>ve</strong> ekstansiyondaki<br />
boyun yapısı <strong>ve</strong> anensefali ile serviko-<br />
Abstract<br />
The congenital anomaly iniencephaly which is a rarest<br />
form of neural tube defects, is characterized by <strong>ve</strong>rtebral<br />
arches and bodys’ incomplete closure, significant<br />
shortening of the spinal column, retroflexion and rotation<br />
of head. It could be diagnosed in the first of second<br />
trimestr. We present here an iniencephaly case diagnosed<br />
and terminated at 20 weeks’ of gestation.<br />
Key words: iniencephaly; neural tube defects; congenital<br />
anomaly<br />
torasikolumbal açık nöral tüp defekti konfirme edildi.<br />
Kollar bacaklara göre aşırı uzun <strong>ve</strong> sol ayakta club foot<br />
deformitesi vardı. (Resim 1)<br />
Resim 1: iniensefali olgusu; akrani <strong>ve</strong> komplet spinotorakolumbal<br />
açıklık .<br />
Tartışma<br />
İniensefali nöral tüp kapanma defektlerinin en nadir<br />
izlenen şeklidir. Prevalansı, 10.000 fetus <strong>ve</strong> yenidoğanda<br />
0.1–10’dur. (1). Türkiyede yapılan çeşitli çalışmalarda<br />
nöral tüp defektlerinin insidansı 3/10 000 olarak rapor<br />
edilmiştir (2,3). İniensefali <strong>ve</strong>rtebral ark <strong>ve</strong> gövdenin<br />
tam olmayan kapanması sonucunda spinal kolonda ciddi<br />
derecede kısalma, rotasyon <strong>ve</strong> başın retrofleksiyonu <strong>ve</strong><br />
oksipital kemik anormallikleri ile karakterize letal bir<br />
anomalidir. İniensefalinin gelişimsel patogenezi <strong>ve</strong> etyolojisi<br />
kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte<br />
etyolojide nöral tüp defektlerindeki multifaktöryel risk<br />
faktörleri, annenin ilaç kullanımı, alkol <strong>ve</strong> sigara maruziyeti,<br />
maternal diyebet, gibi sebepler yer almaktadır. (3)<br />
Hava kirliliği maruziyeti (benzene ile NTD arasında<br />
ilişki gösterilmiştir) de sorumlu tutulmaktadır (4). Literatürde<br />
iniensefalili fetüslerin %90’ı female cinsiyettedir.<br />
İniensefali çoğunlukla ölümcül bir hastalıktır.<br />
Az sayda postpartum birkaç yıl yaşayan hafif formda<br />
vakalar bildirilmiştir (5). Fetusun dikkatli bir ultrasonografik<br />
değerlendirilmesi ile iniensefali olguları ilk<br />
trimester, <strong>ve</strong>ya sıklıkla ikinci trimesterde saptanabilir.<br />
Bizim olgumuz ilk tremesterde hekime başvurmamış <strong>ve</strong><br />
tanı ikinci trimestrde konulmuştur.<br />
İniensefali kelimesi (Latince Inion boynun ense kısmı<br />
anlamına gelir) ilk defa Saint-Hilaire tarafından bir<br />
kemik defekti de içeren başın retrofleksiyonu ile birlikte<br />
torasik <strong>ve</strong> servikal spinal kolonun nöral tüp defekti olarak<br />
rapor edilmiştir (6). Oksipital kemiklerin değişken<br />
yokluğu ile karakterize olan iniensefali; foramen magnumda<br />
genişleme <strong>ve</strong>ya servikal <strong>ve</strong> torakal <strong>ve</strong>rtebraların<br />
kısmi ya da total yokluğu ile birlikte bunların düzensiz<br />
füzyonu ile sonuçlanmaktadır. Buna <strong>ve</strong>rtebral arkın <strong>ve</strong>/<br />
<strong>ve</strong>ya gövdenin tam olmayan kapanması, malforme servikotorasik<br />
<strong>ve</strong>rtebranın hiperekstansiyonu <strong>ve</strong> belirgin<br />
lordoza bağlı spinal kolonun önemli derecede kısalması,<br />
başın hiperekstansiyonu ile yüzün yukarı doğru çevrilmiş<br />
duruşu, çene derisinin boynun yokluğuna bağilı olarak<br />
direk göğüs kafesiyle devamlılığı eşlik eder (7).<br />
İniensefali başka bir çok anomali ile birlikte bulunabilir.<br />
Bunlar anensefali, hidrosefali, holoprosensefali, spina<br />
bifida, mandibulanın yokluğu, yarık damak <strong>ve</strong> dudak,<br />
siklopi pulmoner hipoplazi ya da hiperplazi, kardiak<br />
malformasyon, diafragmatik herni ya da agenezi, omfalosel,<br />
gastroşizis, gastrointestinal atrezi, tek umbilikal<br />
arter, renal anomaliler <strong>ve</strong> polihidroamnios gibi bir çok<br />
patolojiyi içermektedir (8). Bizim olgumuz akrani, açık<br />
tip spinal disrafizm, diafragmatik herni, akciğer hipoplazisi,<br />
renal anormallikler <strong>ve</strong> polihidroamniosu ila<strong>ve</strong><br />
NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ<br />
olarak içermekteydi. Servikal <strong>ve</strong>rtebraların yetersiz<br />
segmentasyonu ile karakterize Klippel-Feil sendromu<br />
<strong>ve</strong> kısa gövde, kısa boyun, fıçı göğüs, spina bifida, kosta<br />
anomalileri ile karakterize Jarcho-Levin sendromu<br />
(spondilokostal dizostozis) iniensefali olgularının ayırıcı<br />
tanısında düşünülmesi gereken anomalilerdir (8,9).<br />
Literatüre sunulmuş çoğu makalede olgulara karyotip<br />
analizi yapılmamış; yapılanların ise yarıya yakınında<br />
normal karyotip bulunmuş. Anormal karyotip örneklerinden<br />
mozaik monozomik X, mozaik trizomi 13’e<br />
rastlanmıştır (8). Ne yazık ki bizim olgumuzda aile<br />
genetik inceleme <strong>ve</strong> otopsi yapılmasını kabul etmediği<br />
için olgu hakkında bilgilerimiz kısıtlı kalmaktadır.<br />
Kaynaklar<br />
1- Lewis HF. Iniencephalus. Am j Obstet Gynecol 1987 ; 35: 11.<br />
2- Tuncbilek E, Boduroglu K, Alikasifoglu M. Neural tube defects<br />
in Turkey: Prevalence, distribution and risk factors. Turk J Pediatr<br />
1999: 41; 299-305.<br />
3- Tugrul S, Uludogan M, Pekin O, Uslu H, Çelik C, Ersan F. Iniencephaly:<br />
Prenatal diagnosis with postmortem findings. J. Obstet.<br />
Gynaecol. 2007; 33: 566–9.<br />
4- Lupo PJ, Symansky E, Waller DK, Chan W, Langlois PH, Canfield<br />
MA et al. Maternal Exposure to Ambient Le<strong>ve</strong>ls of Benzene and<br />
Neural Tube Defects among Offspring, Texas, 1999-2004. Environ<br />
Health Perspect. 2010;5. [Epub ahead of print]<br />
5- Aytar MH, Doğulu F, Cemil B, Ergün E, Kurt G, Baykaner G.<br />
Ininencephaly and long term survival: a rare case report. Childs Nerv<br />
Syst. 2007;23:719-21.<br />
6- Charon P. Etienne Geoffroy Saint-Hilaire (1772-1844) and anencephaly:<br />
Contribution of one naturalist to medical knowledge. Hist<br />
Sci Med.2004;38(3):365-83.<br />
7- Lemire RJ, Beckwith JB, Shepard TH. Iniencephaly and anencephaly<br />
with spinal retroflexion, a comparati<strong>ve</strong> study of eight human<br />
specimens. Teratology 1972; 6: 27-36.<br />
8- Chen CP. Prenatal diagosis of iniencephaly. Taiwan J. Obstet.<br />
Gynecol. 2007; 46: 199-208.<br />
9- Sherk HH, Shut L, Chung S. Iniencephalic deformity of the cervical<br />
spine with Klippel-Feil anomalies and congenital elevation of the<br />
scapula. Report of three cases. J Bone Joint Surg 1974; 56:1254-9.<br />
Yazışma Adresi: Dr. Faika Ceylan ÇİFTÇİ<br />
Adres: Başkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Konya Uygulama <strong>ve</strong><br />
Araştırma Merkezi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum<br />
Bölümü. Hocacihan Mah. Saray Cad. No:1 Selçuklu<br />
KONYA<br />
Telefon: 0332 2570606<br />
E-posta: ceylo.sevinc@gmail.com<br />
2058 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2058- 2059 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2058- 2059 2010 2059<br />
GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.
BAŞ <strong>ve</strong> Ark.<br />
SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS<br />
Kadir Koray BAŞ 1 ,Hasan BESİM 1 ,Gamze MOCAN KUZEY 2 Minel ÖZEN 3 Ömer Tolga GÜLER 4<br />
1 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi A.D.<br />
2 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Patoloji A.D.<br />
3 Lefkoşa Devlet Hastanesi, Patoloji Kliniğ<br />
4 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum A.D.<br />
Özet<br />
Endometriozis, endometrial gland <strong>ve</strong> stroma benzeri<br />
dokunun uterin kavite dışında yerleşimiyle tanımlanır.<br />
Kadınlarda sık görülen bir jinekopatoloji olmasına<br />
rağmen sezeryan sonrası ortaya çıkması oldukça nadirdir.<br />
Yazımızda, iki olgu eşliğinde, geçirilmiş sezeryan<br />
ameliyatı sonrası karın ön duvarında yerleşmiş<br />
endometriomaya ait bir kitlenin klinik belirtileri,<br />
fizik muayene bulguları, kullanılan tanı araçları ile<br />
değerlendirilmesi <strong>ve</strong> tedavisi tartışılmıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Sezeryan; karın duvarı; endometriozis<br />
Endometriozis histolojik olarak endometrial gland<br />
<strong>ve</strong> stromal yapısının uterus dışı organ <strong>ve</strong> dokularda<br />
yerleşimi olarak tanımlanır. Sağlıklı kadınların %8-<br />
18 inde görülen yaygın bir jinekolojik problemdir1.<br />
Bu lezyon sıklıkla uterusa komşu pelvik dokularda<br />
bulunmakla birlikte, barsak, karaciğer, pankreas,<br />
plevra, meninksler <strong>ve</strong> akciğer gibi uzak organlarda da<br />
görülebilmektedir2. Endometriozis histogenezi halen<br />
tartışmalı olup, direkt implantasyon, çölomik metaplazi,<br />
vasküler yayılım <strong>ve</strong> otoimmün hastalık teorisi gibi<br />
görüşler bulunmaktadır. Karın duvarı endometriozisi ise<br />
nadir olup, genellikle sezeryan sonrası kesi yeri çevresinde<br />
izlenmektedir <strong>ve</strong> cerrahi sırasında direkt hücresel<br />
ekim sonucunda geliştiği kabul edilir. Yazımızda, sezeryan<br />
sonrası kesi yeri çevresinde yerleşmiş iki farklı<br />
endometriotik implant olgusunu sunmayı <strong>ve</strong> bu olgular<br />
eşliğinde hastalığın klinik belirtileri, muayene bulguları,<br />
tanı araçları ile değerlendirilmesi <strong>ve</strong> tedavisini tartışmayı<br />
amaçladık.<br />
Abstract<br />
Endometriosis is defined as the presence of endometrium<br />
like glands and stroma outside the uterine cavity. It<br />
is a quite common pathology in gynecologic practice<br />
howe<strong>ve</strong>r, occurence after caesarean section is rare.<br />
We report two cases of anterior abdominal wall endometrioma<br />
after caesarean section. Characteristics<br />
of clinical presentations, findings, diagnostic modalities<br />
and treatment options are also discussed.<br />
Key words: Caesarean section; abdominal wall; endometriosis.<br />
Olgu 1<br />
30 yaşında kadın hasta karın ön duvarında hassas<br />
kitle ile kliniğimize refere edildi. Hasta hikayesinde,<br />
bu kitleyi 6 ay önce farkettiğini, kitlenin mensturasyon<br />
dönemlerinde belirginleştiğini <strong>ve</strong> mevcut<br />
hassasiyetine ağrının da eşlik ettiğini, mensturasyon<br />
dönemi sonrasında ise eski halini aldığını ifade etti.<br />
Özgeçmiş sorgusunda 2 yıl önce sezeryan ile sağlıklı<br />
doğum yapması dışında ek özellik saptanmadı.<br />
Yapılan fizik muayenesinde, karın ön duvarı sol alt<br />
kadranda, geçirilmiş sezeryan ameliyatına ait phannenstiel<br />
insizyon skarının yaklaşık 3 cm sol üst lateralinde<br />
2x1 cm boyutlarında, palpasyonla hassasiyet<br />
gösteren, derin ciltaltı yerleşimli, mobilize olmayan<br />
solid kitle saptandı. Transabdominal ultrasonografik<br />
incelemede kitle; 18x7x6 mm boyutlarında,<br />
düzensiz sınırlı, rektus fasyası ile sınırları net<br />
ayırtedilemeyen hiperekoik heterojen lezyon olarak<br />
izlendi (Resim 1). Manyetik rezonans görüntülemede<br />
kitlenin T2A imajlarda hipointens yapıda olup rektus<br />
kası fasyası ile sınırlarının net olarak ayırt edilemediği<br />
saptandı (Resim 2). Görüntüleme tetkikleri neticesinde<br />
tanısı net olarak ortaya konulamayan hastaya, hikaye <strong>ve</strong><br />
fizik muayene bulgularına dayanarak sezeryan sonrası<br />
ekstraperitoneal endometriozis ön tanısı<br />
Resim 1: Karın ön duvarındaki derin cilt altı yerleşimli<br />
endometriomanın transabdominal<br />
Resim 2: Karın ön duvarındaki endometriomanın (beyaz<br />
ok) manyetik rezonans görüntüsü.<br />
ultrasonografik görüntüsü.<br />
ile eksizyonel biyopsi kararı alındı. Spinal anestezi<br />
altında, kitle üzerinden yapılan eliptik cilt insizyonu ile<br />
SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS<br />
altta rektus ön kılıfı, üstte cilt-cilt altı doku dahil olmak<br />
üzere lezyon, çevresindeki 2 cm temiz yağlı doku ile<br />
birlikte bütün olarak eksize edildi. Fasya defekti polipropilen<br />
sütürler ile onarıldı. Eksize edilen dokunun histopatolojik<br />
incelemesi endometriozis olarak rapor edildi<br />
(Resim 3). Ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçen<br />
hastanın 6 aylık takibinde rekürrens saptanmadı.<br />
Olgu 2<br />
31 yaşında kadın hasta karın ön duvarında kitle ile<br />
kliniğimize başvurdu. Hikayesinde, bu kitleyi 3 yıl önce<br />
farkettiğini <strong>ve</strong> mensturasyon dönemlerinde kitle üzerinde<br />
hassasiyet <strong>ve</strong> ağrı olması dışında bir şikayete neden<br />
olmadığını belirtti. Özgeçmişinde 6 yıl önce sezeryan ile<br />
doğum dışında özellik yoktu. Fizik muayenede, karın<br />
ön duvarı sol alt kadranda, geçirilmiş sezeryan insizyon<br />
skarının 2 cm kadar sol üst lateralinde yaklaşık 2x2 cm<br />
boyutlarında, mobilize olmayan, derin ciltaltı yerleşimli<br />
solid kitle saptandı. Transabdominal ultrasonografik incelemede<br />
kitle; 18x15 mm boyutlarında, rektus fasyası<br />
ile sınırları net ayırtedilemeyen hiperekoik lezyon olarak<br />
izlendi. Hastaya hikaye, fizik muayene <strong>ve</strong> görüntüleme<br />
tetkikleri sonucunda ekstraperitoneal yerleşimli endometriozis<br />
ön tanısı ile eksizyonel biyopsi yapılması<br />
planlandı. Spinal anestezi altında lezyon, rektus ön kılıfı<br />
dahil olmak üzere çevresindeki 2 cm kadar yağlı doku<br />
ile birlikte bütün olarak eksize edildi. Fasya defekti polipropilen<br />
sütürler ile onarıldı. Eksize edilen dokunun<br />
histopatolojik incelemesi endometriozis olarak rapor edildi.<br />
Ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçen hastanın<br />
12 aylık takibinde rekürrens saptanmadı.<br />
Tartışma<br />
Sezeryan sonrası kesi yerinde endometriozis sıklığı literatürde<br />
%0,03-1,7 olarak bildirilmektedir3. Kesi yeri<br />
endometriozisi patogenezinde sorumlu tutulan esas<br />
teori cerrahi sırasında uterin hücrelerin lokal olarak<br />
ekildikleri dokuda endometrioma benzeri yapılar<br />
oluşturmalarıdır4. D’Hooghe <strong>ve</strong> ark.’nın yaptıkları bir<br />
deneysel çalışmayla, endometrium dokusunun periton<br />
içi <strong>ve</strong> cilt-altı dokuya ekilmesiyle bu alanlarda endometriotik<br />
odaklar oluşturulabildiğini göstermeleri bu<br />
hipotezi desteklemiştir5. Bu ektopik dokularda içerdikleri<br />
fonksiyonel glandüler yapı nedeniyle hormonal<br />
siklik kanamalar izlenebilir. Bu da hastalığın klasik hikayesindeki<br />
menstrual siklusa bağımlı olan ağrılı şişliği<br />
açıklar. Bizim olgularmızda olduğu gibi, mevcut kitlenin<br />
menstrual dönemde biraz daha büyümesi <strong>ve</strong> ağrının<br />
eşlik etmeye başlaması, siklusun sona ermesiyle birlikte<br />
bu şikayetlerinin gerilemesi endometriotik implant için<br />
tipiktir. Hastaların çoğu doğurganlık çağında olup, geçir-<br />
2060 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2060- 2062 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2060- 2062 2010 2061<br />
BAŞ <strong>ve</strong> Ark.
BAŞ <strong>ve</strong> Ark.<br />
dikleri cerrahi sonrası birkaç yıl içinde meydana gelen,<br />
hassas <strong>ve</strong> siklik özellikler gösteren kitle ile başvururlar6.<br />
Özellikle karın ön duvarı yerleşimli endometriomalar<br />
için klinik olarak tanı koymak, ayırıcı tanı çeşitliliği<br />
nedeniyle kolay olmaz. Ayırıcı tanıda, cilt altı yerleşimli<br />
hematomlar, sebase kistler, abseler, herniasyonlar, malign<br />
tümöral oluşumlar <strong>ve</strong> lenfomalar gibi lokalize kitle<br />
oluşturan diğer tüm nedenler düşünülmelidir. Tanıda en<br />
değerli araç hasta hikayesi olup görüntüleme yöntemleri<br />
yardımcı olarak kullanılabilir. Karın duvarı endometriozisinde<br />
transabdominal ultrason hastalığa ait spesifik<br />
bir bilgi <strong>ve</strong>rmemekle birlikte, siklik değişiklikler<br />
sırasında kitledeki değişimleri göstermekte yardımcı<br />
olabilir. Kitlenin ayırıcı tanısı <strong>ve</strong> çevre dokularla olan<br />
anatomik ilişkilerini değerlendirmekte bilgisayarlı tomografiden<br />
fadalanabilinir.<br />
Resim 3: Solda hiyalinize fibromüsküler dokuda endometriyal<br />
bezler <strong>ve</strong> stroma yapısı ( H+E x10), sağda<br />
küboidal epitelle döşeli, lümeninde hemosiderin yüklü<br />
histiositlerin bulunduğu endometriyal bez <strong>ve</strong> endometriyal<br />
stroma ( H+E x20).<br />
Manyetik rezonans görüntüleme, endometriozis dokusu<br />
içindeki hemorajik lezyonları gösterebilmesi nedeniyle<br />
diğer yöntemlere göre daha üstün görülmektedir7. Ancak<br />
bizim birinci olgumuzda da olduğu gibi herzaman<br />
tanı koydurucu bilgiler sunmaz. İnce iğne aspirasyon<br />
biyopsisinin (İİAB) tanıda kullanılabileceğini gösteren<br />
çalışmalar olmakla birlikte, elde edilen dokuların histopatolojik<br />
olarak metastatik karsinoma benzerliği nedeniyle<br />
şüpheli olgularda İİAB nin tercih edilmemesi yönünde<br />
bildiriler de mevcuttur8,9. Günümüzde, karın duvarı endometriozisi<br />
için tercih edilen en kesin tanı aracı eksizyonel<br />
biyopsidir. Ayrıca, ektopik endometrial dokulardaki<br />
malignansi gelişimi riski10, İİAB’den daha kapsamlı bir<br />
histopatolojik incelemeyi gerekli kılar. Tedavide temel<br />
yaklaşım cerrahi eksizyon olup, temiz sınırlar eşliğinde<br />
yapılan geniş bir eksizyon hem tanısal hem de küratifdir.<br />
Cerrahi eksizyonun mümkün olmadığı ektopik endometriozis<br />
odakları için medikal menapoz amacıyla danazol<br />
<strong>ve</strong>ya gonadotrophin salgılatıcı hormon analogları gibi<br />
hormonal tedaviler denenebilir. Medikal yaklaşımlar ile<br />
her ne kadar semptomlar geriletilebilse de, yaygın yan<br />
etki profili <strong>ve</strong> tedavi kesildiğinde semptomların rekür-<br />
rensi kullanımlarını kısıtlar11.<br />
Sonuçta, bu az görülen klinik tablo, sezeryan sonrası<br />
insizyon skarı çevresinde siklik ağrılı kitle ile başvuran<br />
kadınlarda akla gelmelidir. Klinisyen olarak, sezeryan<br />
tamamlanırken, batın içi <strong>ve</strong> cilt katmanlarının bol serum<br />
fizyolojik ile irrige edilmesiyle bu alanlarda kalması<br />
muhtemel endometrial doku artıklarının temizlenmesinin<br />
potansiyel kesi yeri endometriozisi riskini azaltabileceği<br />
akılda tutulmalıdır.<br />
Kaynaklar<br />
1- Ideyi SC, Schein M, Niazi M, Gerst PH. Spontaneous endometriosis<br />
of the abdominal wall. Dig Surg. 2003;20(3):246-8.<br />
2- Bergqvist A. Extragenital endometriosis. A review. Eur J Surg.<br />
1992 Jan;158(1):7-12.<br />
3- Phupong V, Triratanachat S. Cesarean section scar endometriosis:<br />
a case report and review of the literature. J Med Assoc Thai. 2002<br />
Jun;85(6):733-8.<br />
4- Chun JT, Nelson HS Jr, Maull KI. Endometriosis of the abdominal<br />
wall. South Med J. 1990 Dec;83(12):1491-2.<br />
5- D’Hooghe TM, Bambra CS, Raeymaekers BM, De Jonge I, Lauweryns<br />
JM, Koninckx PR. Am J Obstet Gynecol. Intrapelvic injection<br />
of menstrual endometrium causes endometriosis in baboons (Papio<br />
cynocephalus and Papio anubis). 1995 Jul;173(1):125-34.<br />
6- Wolf GC, Singh KB. Cesarean scar endometriosis: a review. Obstet<br />
Gynecol Surv. 1989 Feb;44(2):89-95.<br />
7- Balleyguier C, Chapron C, Chopin N, Hélénon O, Menu Y. Abdominal<br />
wall and surgical scar endometriosis: results of magnetic<br />
resonance imaging. Gynecol Obstet In<strong>ve</strong>st. 2003;55(4):220-4.<br />
8- Simsir A, Thorner K, Waisman J, Cangiarella J. Endometriosis in<br />
abdominal scars: a report of three cases diagnosed by fine-needle aspiration<br />
biopsy. Am Surg. 2001 Oct;67(10):984-6.<br />
9- Ashfaq R, Molberg KH, Vuitch F. Cutaneous endometriosis as a<br />
diagnostic pitfall of fine needle aspiration biopsy. A report of three<br />
cases. Acta Cytol. 1994 Jul-Aug;38(4):577-81.<br />
10- Gücer F, Reich O, Kömetter R, Pieber D. Endometroid carcinoma<br />
arising with a scar endometriosis. Eur J Gynaecol Oncol.<br />
1997;18(1):42-3.<br />
11- Purvis RS, Tyring SK. Cutaneous and subcutaneous endometriosis.<br />
Surgical and hormonal therapy. J Dermatol Surg Oncol. 1994<br />
Oct;20(10):693-5.<br />
Yazışma Adersi: Yrd.Doç.Dr. Kadir Koray Baş<br />
Adres: Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Hastanesi<br />
Genel Cerrahi A.D. Lefkoşa, K.K.T.C.<br />
Telefon: 0542.8776075<br />
Fax: 0392.6751090<br />
E-posta: drkoraybas@yahoo.com<br />
PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL<br />
DEMONSTRATING CRANIORACHISCHISIS WITH INIENCEPHA<br />
AS A RARE ASSOCIATION: A CASE REPORT<br />
Serkan KAHYAOĞLU 1 , İnci KAHYAOĞLU 1 , Mahmut Kuntay KOKANALI 1 , Çiğdem KUNT 1 ,<br />
Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU 1 , Elif Gül YAPAR EYİ 2<br />
1 Sağlık Bakanlığı, <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Women’s Health & Research Hospital,Ankara / TÜRKİYE<br />
Abstract<br />
Cantrell- Haller- Ravitch syndrome, thoracoabdominal<br />
ectopia cordis and peritoneopericardial diaphragmatic<br />
hernia are other synonyms of this exceedingly<br />
rare fetal anomaly in the literature. A 22 year- old<br />
primigravida woman was at 16 weeks of gestation.<br />
Sonographically; ectopia cordis, exencephaly, li<strong>ve</strong>r<br />
evisceration, low set upper limb, toracal kyphoscoliosis<br />
and hypoplastic thorax were demonstrated in a<br />
postnatal examination of the female fetus demonstrated<br />
craniorachischisis with iniencephaly as an anomaly<br />
that is incompatible with life. This Cantrell pentalogy<br />
case associated with craniorachischisis and iniencephaly<br />
highlights the necessity for the assessment of<br />
entire neural tube prenatally before making a decision<br />
for continuation of a pregnancy with this rare potentially<br />
fatal syndrome.<br />
Key words: Cantrell; pentalogy; ectopia cordis;<br />
craniorachischisis; prenatal diagnosis.<br />
Introduction<br />
Pentalogy of Cantrell was first described by James R.<br />
Cantrell in 1958. Cantrell- Haller- Ravitch syndrome,<br />
thoracoabdominal ectopia cordis and peritoneopericardial<br />
diaphragmatic hernia are other synonyms of this<br />
exceedingly rare fetal anomaly with an incidence of 1 in<br />
200.000 cases. Cleft sternum with ectopia cordis is the<br />
major defect and abdominal wall defect, sternochisis,<br />
pericardial and diaphragmatic defects are the other manifestations<br />
of the classic pentalogy. Cardiac anomalies<br />
Özet<br />
Cantrell- Haller- Ravitch sendromu, torakoabdominal<br />
ektopia kordis <strong>ve</strong> peritoneoperikardiyal diyafragmatik<br />
herni bu çok nadir fetal anomalinin literatürdeki diğer<br />
isimleridir. 22 yaşındaki bir hastanın ilk gebeliğinin<br />
16. gebelik haftasında sonografik olarak; ektopia<br />
kordis, eksensefali, karaciğer eviserasyonu, düşük<br />
yerleşimli üst ekstremite, torakal kifoskolyozis <strong>ve</strong> hipoplastik<br />
toraks tespit edilmişti. Dişi fetüsün postnatal<br />
muayenesinde hayatla bağdaşmayan bir anomali<br />
olan iniensefali ile birlikte olan kranioraşişizis tespit<br />
edildi. Kranioraşişizis <strong>ve</strong> iniensefali ile ilişkili olan bu<br />
Cantrell pentalojisi vakası, nadir <strong>ve</strong> potansiyel olarak<br />
öldürücü olan bu sendroma sahip bir gebeliğe devam<br />
etme kararı <strong>ve</strong>rmeden önce tüm nöral tüpün prenatal<br />
olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.<br />
Anahtar kelimeler: Cantrell; ektopia kordis;<br />
kranioraşişizis; prenatal tanı.<br />
(including <strong>ve</strong>ntricular septal defect, atrial septal defect,<br />
pulmonary stenosis, tetralogy of Fallot), neural tube<br />
defects, omphalocele, gastrochisis, malformation of<br />
the extremities and caudal regression, midline defects<br />
including cleft lip and/or palate, midline encephalocele<br />
are other associated findings of the syndrome. Inheritance<br />
of this rare condition is generally sporadic but association<br />
with aneuploidy (trisomy 13, 18 and 21) is not<br />
uncommon. Male: Female ratio is 2:1. A vascular insult<br />
during early embryonic period resulting with defecti<strong>ve</strong><br />
2060 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2060- 2062 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2063- 2065 2010 2063<br />
KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.
KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />
PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL<br />
WITH CRANIORACHISCHISIS<br />
midline closure has been proposed to be the ethiological<br />
mechanism.<br />
Case Presentation<br />
A 22 year- old primigravida woman was first seen in our<br />
clinic at 16 weeks of gestation. Her history was une<strong>ve</strong>ntful<br />
except an upper respiratory infection with high fe<strong>ve</strong>r<br />
before three weeks. She had not used any medications<br />
during pregnancy. She was not related with her husband<br />
and family history of the couple did not ha<strong>ve</strong> deli<strong>ve</strong>ries<br />
with structural abnormalities. During ultrasonographic<br />
examination; ectopia cordis, exencephaly, li<strong>ve</strong>r evisceration,<br />
low set upper limb, toracal kyphoscoliosis and<br />
hypoplastic thorax were demonstrated (Figure 1).<br />
Fetal echocardiogram re<strong>ve</strong>aled normal intracardiac<br />
anatomy with undisturbed Doppler wa<strong>ve</strong> values<br />
except atrial septal defect. Triple test result re<strong>ve</strong>aled<br />
increased maternal serum AFP le<strong>ve</strong>l of 5.3 as multiple<br />
of median value. An amniocentesis has been performed<br />
and normal fetal karyotype has been identified. After<br />
family counselling and with their informed consent,<br />
woman was deli<strong>ve</strong>red by using 800 micrograms prostaglandine<br />
E1 intravaginally 2 times 6 hours apart. Postnatal<br />
examination of the female fetus demonstrated all<br />
fi<strong>ve</strong> components of the pentalogy but an additional finding,<br />
craniorachischisis with iniencephaly, has been seen<br />
that was rarely reported in the literature associated with<br />
this syndrome. The fetus exhibited all three cardinal features<br />
of iniencephaly; a defect of the occipital bone with<br />
enlargement of the foramen magnum, total absence of<br />
toracic and cervical <strong>ve</strong>rtebrae and fetal retroflexion with<br />
shortening of the spine as a result of extreme lordosis<br />
(Figure 2, 3).<br />
Additionally, the autopsy re<strong>ve</strong>aled diaphragmatic<br />
agenesia, pericardial agenesia and bilateral lung<br />
hypoplasia.<br />
Conclusion<br />
In their original report Cantrell et al. described that associated<br />
cardiac anomalies were invariably present in<br />
pentalogy and determine the prognosis. Many variations<br />
of this syndrome ha<strong>ve</strong> been reported including abo<strong>ve</strong>mentioned<br />
various structural abnormalities (1). Two<br />
major forms of the syndrome has been described: In the<br />
thoracic form the sternum is splited and the heart lies in<br />
front of the thorax. In the thoracicoabdominal form, the<br />
defect is more caudal and results with evisceration of<br />
the abdominal structures. Differential diagnosis include<br />
omphalocele, gastrochisis, limb- body stalk anomaly,<br />
isolated ectopia cordis and amniotic band syndrome.<br />
Maternal serum alpha- fetoprotein (AFP) is raised because<br />
of disrupted closure of the thoracoabdominal region.<br />
Surgical correction is possible in minor degrees<br />
of ectopia cordis, which arise from the failure of the<br />
sternum to close but full- blown form of the pentalogy<br />
of Cantrell is extremely fatal. Extensi<strong>ve</strong> counseling to<br />
the parents should be multidisciplinary and be carried<br />
out with pediatric surgeons. Fetal karyotype should be<br />
evaluated because of the possible association with aneuploidy<br />
(2). Fetal echocardiogram should be performed<br />
to evaluate possible intracardiac abnormalities that will<br />
effect decision making for pregnancy termination (3).<br />
Family reassurance for little recurrence risk is<br />
also important. Dismal prognosis of the syndrome increases<br />
the importance of prenatal diagnosis. Detailed<br />
fetal anatomic sur<strong>ve</strong>y by ultrasonography beside karyo-<br />
type evaluation determines the se<strong>ve</strong>rity of abnormalities<br />
and helps the physician and parents to decide pregnancy<br />
continuation or not. Pregnancy termination is a reasonable<br />
decision when large defects in the diaphragm, pericardium<br />
and sternum permitting the protrusion of heart<br />
and abdominal content that ha<strong>ve</strong> been determined in the<br />
prenatal ultrasonographic scan performed before fetal<br />
viability. This case demonstrates Cantrell pentalogy associated<br />
with craniorachischisis and iniencephaly including<br />
wide cervicothoracic spina bifida that was rarely<br />
reported in the literature previously and highlights the<br />
necessity for the assessment of entire neural tube prenatally<br />
before making a decision for continuation of a<br />
pregnancy with this rare potentially fatal syndrome. The<br />
termination of pregnancy is a reasonable offer to parents<br />
before viability. Close follow up of the affected pregnancy<br />
with ultrasonographic evaluation of fetal growth<br />
and deli<strong>ve</strong>ry in a tertiary center is undoubtedly recommended<br />
after viability.<br />
References<br />
1. Siles C, Boyd PA, Manning N, Tsang T, Chamberlain P. Omphalocele<br />
and pericardial effusion: possible sonographic markers for the<br />
pentalogy of Cantrell or its variants. Obstet Gynecol. 1996 May;87(5<br />
Pt 2):840-2.<br />
2. Malone MD, D’Alton ME. Clinics in Perinatology. Congenital<br />
Anomalies. Abdominal Wall and Umbilical Cord Anomalies. 2000<br />
Dec; 27(4):947-78.<br />
3. Correa-Rivas MS, Matos-Llo<strong>ve</strong>t I, Garcia-Fragoso L. Pentalogy<br />
of Cantrell: a case report with pathologic findings. Pediatr Dev<br />
Pathol. 2004 Nov-Dec;7(6):649-52. Epub 2004 Dec 6.<br />
Figure Legends<br />
Figure 1. The ultrasonographic view of ectopia cordis<br />
Figure 2. The postpartum view of ectopia cordis, exencephaly,<br />
li<strong>ve</strong>r evisceration, low set upper limb, thoracal<br />
kyphoscoliosis and hypoplastic thorax<br />
Figure 3. The postpartum view of a defect of the occipital<br />
bone with enlargement of the foramen magnum,<br />
total absence of thoracic and cervical <strong>ve</strong>rtebrae and fetal<br />
retroflexion with shortening of the spine as a result of<br />
extreme lordosis<br />
Yazışma Adersi: Dr.Serkan KAHYAOĞLU<br />
Adres: Gn.Dr.Tevfik Sağlam Caddesi Emlakbankası Evleri<br />
C3 Blok No:32 Etlik Ankara/TÜRKİYE<br />
GSM: +905058868040<br />
E-mail: mdserkankahyaoglu@gmail.com<br />
2064 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2063- 2065 2010<br />
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2063- 2065 2010 2065<br />
KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.
<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong><br />
The Journal Of Gynecology & Obstetrics and Neonatology<br />
Eğitim Yayın Birimi: Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi / Talatpaşa Bulvarı, Hamamönü - ANKARA<br />
Tel: 0 (312) 310 31 00 & Faks: 0 (312) 312 49 31