13.11.2012 Views

Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...

Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...

Özet - Jinekoloji-Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi - Zekai Tahir ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong><br />

<strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong><br />

Cilt / Vol: 10 Ekim / No<strong>ve</strong>mber 2010 Sayı / No: 28 ISSN 1304 - 5512<br />

The Journal of<br />

Gynecology & Obstetrics<br />

and Neonatology<br />

Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Yayın Organıdır.<br />

jontip@ztb.gov.tr & goned@ztb.gov.tr


<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong><br />

Tıp <strong>Dergisi</strong><br />

The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology<br />

DR. ZEKAİ TAHİR BURAK KADIN SAĞLIĞI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Dr. Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU<br />

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ<br />

Dr. Mehmet Ş. ÖZKAN<br />

EDİTÖR<br />

Dr. Elif Gül YAPAR EYİ<br />

EDİTÖRLER KURULU<br />

Dr. Uğur DİLMEN<br />

Dr. Nuri DANIŞMAN<br />

Dr. Seval ERDİNÇ<br />

Dr. Tayfun GÜNGÖR<br />

Dr. Yaprak ÜSTÜN Dr. Sema ZERGEROĞLU<br />

Dr. Nafiye KARAKAŞ<br />

YAYIN SEKRETERLERİ<br />

Dr. Şebnem Şen ÖZYER Dr. Zeynep ERAS<br />

Dr. Ayla SARGIN Dr. Şevki ÇELEN<br />

Dr. Ali HABERAL (Başkent Ünv.)<br />

Dr. Özdemir HİKMETOĞLU (Gazi Ünv.)<br />

Dr. Münire AKER (Akdeniz Ünv.)<br />

Dr. Babür KALELİ (Pamukkale Ünv.)<br />

Dr. Orhan AKSAKAL (ZTB)<br />

Dr. Seyide KARA SOYSAL (Pamukkale Ünv.)<br />

Dr. İskender BAŞER (GATA)<br />

Dr. Ateş KARATEKE (Yeditepe Ünv.)<br />

Dr. Süleyman BAL (ZTB)<br />

Dr. Gülay KURTAY (Ankara Ünv.)<br />

Dr. Ülkü BAYAR (Zonguldak Karaelmas Ünv.)<br />

Dr. Esra KUŞÇU (Başkent Ünv.)<br />

Dr. Sinan BEKSAÇ (Hacettepe Ünv.)<br />

Dr. Umur KUYUMCUOĞLU<br />

Dr. Nüvit BİRGİLİ (ZTB)<br />

Dr. Arda LEMBET (Acıbadem Ünv.)<br />

Dr. Nejat CEYHAN (Marmara Ünv.)<br />

Dr. M. Tamer MUNGAN (Süleyman DEMİREL Ünv.)<br />

Dr. Turhan ÇAĞLAR (ZTB)<br />

Dr. Gürkan UNCU (Uludağ Ünv.)<br />

Dr. Namık DEMİR (Dokuz Eylül Ünv)<br />

Dr. Gülnur ÖZAKŞİT (ZTB)<br />

Dr. Özgür DEREN (Hacettepe Ünv.)<br />

Dr. Utku ÖZCAN (ZTB)<br />

Dr. Serdar DİLBAZ (Ankara Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi)<br />

Dr. Semih ÖZEREN (Kocaeli Ünv.)<br />

Dr. Berna DİLBAZ (Ankara Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi)<br />

Dr. Yusuf ÜSTÜN (Ankara)<br />

DANIŞMA KURULU<br />

Dr. Ferit SARAÇOĞLU (Ankara Numune Hast.)<br />

Dr. Muammer DOĞAN (ZTB)<br />

Dr. Mehmet Emin SOYSAL (Pamukkale Ünv.)<br />

Dr. Melike DOĞANAY (ZTB)<br />

Dr. Süha SÖNMEZ (Süleymaniye Doğumevi)<br />

Dr. Fatih DURMUŞ (Marmara Ünv.)<br />

Dr. Feride SÖYLEMEZ (Ankara Ünv.)<br />

Dr. Mithat ERENUS (Marmara Ünv.)<br />

Dr. Yılmaz ŞAHİN (Erciyes Ünv.)<br />

Dr. Tolga ERGİN (Acıbadem Ünv.)<br />

Dr. Cihat ŞEN (İstanbul Cerrahpaşa Ünv.)<br />

Dr. Bülent ERGÜN (İstanbul Çapa Ünv.)<br />

Dr. Zeki TANER (Gazi Ünv.)<br />

Dr. Hüseyin GÖRKEMLİ (Selçuk Ünv.)<br />

Dr. Nurten TARLAN (ZTB)<br />

Dr. Bülent GÜLEKLİ (Dokuz Eylül Ünv.)<br />

Dr. Gülsemin TEKİN ALP (Hacettepe Ünv)<br />

Dr. Cavidan GÜLERMAN (ZTB)<br />

Dr. Cem TURHAN (Kartal Hast.)<br />

Dr. Himmet HASSA (Osmangazi Ünv.)<br />

Dr. Mustafa UĞUR (ZTB)<br />

Dr. İnci DAVAS (Şişli- Etfal Hast.)<br />

Dr. Ayşegül ZENCİRLİOĞLU (Sami Ulus Hast.)<br />

Dr. İrfan KUTLAR (Gaziantep Ünv.)<br />

Dr. Serdar OĞUZ (ZTB)<br />

Dr. Ömer Yavuz ŞİMŞEK (İnönü Ünv.)<br />

Dr. Güler ŞAHİN (Van Yüzüncü Yıl Ünv.)<br />

Dr. Rıfat GÜRSOY (Gazi Ünv.)<br />

Dr. Dilek UYGUR (ZTB)<br />

Yayın Periyodu: Üç ayda bir yayınlanır (Mart-Haziran-Eylül-Aralık)<br />

YAYINA HAZIRLAYAN<br />

DNT Ortadoğu Yayıncılık A.Ş.<br />

Bayındır 2 Sokak 63 / 12 Kocatepe - ANKARA<br />

Tel: 0 (312) 418 40 77 - Faks: 0 (312) 418 40 67<br />

www.dntortadoguyayincilik.com.tr<br />

Basım tarihi: Şubat 2011<br />

Eğitim Yayın Birimi: Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi / Talatpaşa Bulvarı, Hamamönü - ANKARA<br />

Tel: 0 (312) 306 50 42 Faks: 0 (312) 311 93 25<br />

BAŞLARKEN<br />

Araştırma (Article)<br />

İÇİNDEKİLER / INDEX<br />

ABORTUS İMMİNENS HASTALARINDA PRETERM EYLEM GÖRÜLME SIKLIĞININ İNCELENMESİ.........................................................................2022<br />

OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />

Ayşe Nur EVRENOS, Hacer Cavidan GÜLERMAN<br />

DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ AÇISINDAN İZLEMİ.......................2028<br />

THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED CASES<br />

Dr. Mine ERDOĞAN, Dr. Emre ÖZGÜ, Dr.Burçin SALMAN,Dr.Cavidan GÜLERMAN<br />

PERİMENOPOZAL VE POSTMENOPOZAL UTERİN KAYNAKLI KANAMALARDA TRANSVAGİNAL ULTRASONOGRAFİ İLE KESİN PATOLOJİK TANILARIN<br />

KORELASYONU........................................................................................................................................................................................2032<br />

.........<br />

Nazire ÖZTÜRK, Hatice IŞIK, Uğraş ŞAHİN, Uğurkan ERKAYIRAN, Hüseyin AYDOĞMUŞ, A.Sertaç BATIOĞLU<br />

DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE ADVERSE OBSTETRIC OUTCOME? .....................................................................................2038<br />

BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA NEDEN OLUR MU?<br />

Deniz HIZLI, Saynur SARICI YILMAZ, Nilgün TURHANA<br />

BİRİNCİ TRİMESTER ABORTUS IMMINENS VAKALARINDA MATERNAL SERUM AFP DÜZEYLERİNİN DİAGNOSTİK ÖNEMİ......................................2042<br />

Uğraş ŞAHİN, Uğurkan ERKAYIRAN, Nazire ÖZTÜRK, Hatice IŞIK, Hüseyin AYDOĞMUŞ, A.Sertaç BATIOĞLU<br />

Derleme (Review)<br />

AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ........................................................................................................ 2047<br />

METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM MEN WITH AZOOSPERMIA<br />

Dr. Ayşe ÇELİKTEN, Prof. Dr. Sertaç BATIOĞLU, Op. Dr. Erkan ÖZDEMİR<br />

GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM.................................................................................................................................. 2052<br />

APPROACH TO URINARY STONE DISEASE IN PREGNANCY<br />

Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />

Olgu Sunumu (Case Report)<br />

NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ ..................................................................................................................... 2058<br />

A RARELY SEEN CONGENITAL ANOMALY: INIENCEPHALY<br />

Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />

SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS...................................................................................................................... 2060<br />

.......<br />

Kadir Koray BAŞ,Hasan BESİM,Gamze MOCAN KUZEY, Minel ÖZEN, Ömer Tolga GÜLER<br />

PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL DEMONSTRATING CRANIORACHISCHISIS WITH INIENCEPHA AS A RARE ASSOCIATION: A CASE<br />

REPORT........................................................................................................................................................................................... 2063<br />

........<br />

Serkan KAHYAOĞLU, İnci KAHYAOĞLU, Mahmut Kuntay KOKANALI, Çiğdem KUNT, Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU, Elif Gül YAPAR EYİ


EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />

ABORTUS İMMİNENS HASTALARINDA PRETERM EYLEM<br />

GÖRÜLME SIKLIĞININ İNCELENMESİ<br />

OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />

IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />

Ayşe Nur EVRENOS, Hacer Cavidan GÜLERMAN<br />

Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi, ANKARA -TÜRKİYE<br />

Özet<br />

Çalışmanın Amacı: En az 24 haftaya kadar canlı olarak gebeliği<br />

devam eden <strong>ve</strong> ilk trimesterde abortus imminens tanısı<br />

almış gebelerde preterm eylem sıklığının incelenmesidir.<br />

Materyal <strong>ve</strong> Metod: İlk trimesterde abortus imminens tanısı<br />

almış, 92’si risk faktörü içeren yüksek riskli abortus imminens<br />

vakaları <strong>ve</strong> 217’si herhangi bir risk faktörü içermeyen<br />

düşük riskli abortus imminens vakaları olmak üzere 309 hasta<br />

incelenmiştir. Kontrol grubu olarak da abortus imminens<br />

öyküsü olmayan 308 kontrol hasta incelenmiştir. Bu hastalar<br />

preterm eylem görülme riski açısından takip edilmiştir.<br />

Bulgular: Düşük riskli abortus imminens hastalarında kontrol<br />

grubuna göre preterm eylem oranında anlamlı artış (OR<br />

2.1 95% CI 1.78-2.35) görülmekle birlikte yüksek riskli<br />

grupta da daha fazla anlamlı artış gözlendi (OR 6.4 95% CI<br />

5.71-6.95) ( p


EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />

OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />

IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />

araştırıldı. Tanımlayıcı istatistikler sürekli değişkenler<br />

için ortalama ± standart sapma <strong>ve</strong>ya ortanca (minimummaksimum)<br />

olarak gösterildi. Kategorik değişkenler ise<br />

olgu sayısı <strong>ve</strong> (%) biçiminde ifade edildi. Gruplar arasında<br />

ortalamalar yönünden farkın önemliliği Tek Yönlü<br />

Varyans analizi (One-Way ANOVA) ile ortanca değerler<br />

yönünden farkın önemliliği ise Kruskal Wallis testiyle<br />

araştırıldı. Tek Yönlü Varyans analizi <strong>ve</strong>ya Kruskal Wallis<br />

test istatistiği sonucunun önemli bulunması halinde<br />

farka neden olan durumları belirlemek amacıyla post hoc<br />

Tukey <strong>ve</strong>ya parametrik olmayan çoklu karşılaştırma testlerinden<br />

yararlanıldı. Kategorik değişkenler Pearson’un<br />

Ki-Kare <strong>ve</strong>ya Fisher’in Kesin Sonuçlu Ki-Kare testiyle<br />

araştırıldı. p


EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.<br />

OBSERVATION OF PRETERM DELIVERIES<br />

IN ABORTUS IMMINENS PATIENTS<br />

çalışmamızda herhangi bir farklılık gözlenmedi.<br />

Yang <strong>ve</strong> arkadaşları 2806 gebeyle yaptığı<br />

prospektif kohort çalışmada , ilk iki trimesterde vajinal<br />

kanamayı arttıran faktörleri incelemiş , aktif sigara<br />

içimi <strong>ve</strong> vajinal kanama arasında ilişki bulamamakla<br />

birlikte pasif sigara içimi <strong>ve</strong> ikinci trimester kanamaları<br />

arasında pozitif korelasyon (RR 1.4) bulmuşlardır (18)<br />

. Sigara içiminin, gelişmekte olan plasentanın içine<br />

doğru olan uterin damarların trofoblastik invazyonunu<br />

etkileyebileceği fikri öne sürülmüştür. Çalışmamızda<br />

düşük riskli abortus imminens’li hastalar <strong>ve</strong> kontrol grubu<br />

arasında fark bulunmamasına rağmen , yüksek riskli<br />

abortus imminens’li hastalarda diğer iki gruba göre sigara<br />

içiminde belirgin bir azalma mevcuttu. Bu azalmanın da<br />

kendi risklerinin farkında olup özenli davranmalarından<br />

kaynaklandığı düşünülmektedir.<br />

Wijesiriwardana’nın çalışmasında abortus<br />

imminens’lilerde 1.5 kat, Mulik’in çalışmasında 2 kat<br />

daha fazla preterm eylem gözlenmiştir (16,19) . Genel<br />

olarak, düşük tehlikesi sırasındaki kanama <strong>ve</strong> beraberinde<br />

görülen koryoamniyotik boşluğun bozulması sonucu<br />

oluşan kronik inflamatuar reaksiyonun preterm<br />

doğumu indüklediği görüşü mevcuttur. Hatta hematom<br />

varlığında oluşan nidus <strong>ve</strong> bu odakta gelişen intrauterin<br />

enfeksiyonun uterin kontraksiyonları stimüle ettiği<br />

düşünülmektedir. Bunun dışında daha ince, fragmante<br />

trofoblastik tabaka oluşumu <strong>ve</strong> spiral arteriollerin sitotrofoblastik<br />

invazyonunda azalmanın da preterm eylemi<br />

arttırabileceği söylenmektedir. Bizim çalışmamızda<br />

da düşük riskli abortus imminens’lilerde 2.1 kat daha<br />

fazla preterm eylem <strong>ve</strong> hatta yüksek riskli abortus<br />

imminens’li hastalarda 6.4 kat daha fazla preterm eylem<br />

gözlendi. Yani ilk trimester kanamalarının erken doğum<br />

riskini arttırdığı <strong>ve</strong> risk faktörü içerdikçe bu riskin çok<br />

daha arttığı izlendi.<br />

Sonuç olarak, çok az miktardan ağır miktara<br />

kadar değişen oranlarda kanaması olan ilk trimesterdeki<br />

abortus imminens’li hastaların preterm eylem ile<br />

karşılaşabilme riskinin arttığı <strong>ve</strong> hatta risk faktörü içeren<br />

hastalarda daha da arttığı göz önünde tutularak, preterm<br />

eylemin erken belirti <strong>ve</strong> bulgularına karşı hastanın <strong>ve</strong><br />

klinisyenin dikkatli olması gerektiği düşünülmelidir.<br />

Çalışmamızda riski önceden belli olan hastaları<br />

ayrı grupta inceleyerek birbirleriyle preterm eylem<br />

açısından kıyasladık. Abortus imminens’li hastalarda<br />

kanama miktarına göre, intrauterin hematom olup<br />

olmamasına göre obstetrik komplikasyonların incelenip<br />

kıyaslanması yapılabilir . Ayrıca daha geniş serilerde<br />

çalışılarak daha ayrıntılı bulgulara erişilebilir.<br />

Kaynaklar<br />

1. Queenan JT, Hobbins JC, Spong CY. Yüksek riskli gebeliklerde<br />

tanı <strong>ve</strong> tedavi protokolleri . Çeviri editörü Göl K, Atlas yayınları, 4.<br />

Baskı, 2007.<br />

2. Johns J, Jauniaux E. Threatened miscarriage as a predictor of obstetric<br />

outcome . Obstet Gynecol 2006; 107 (4) : 845- 850.<br />

3. Basama FM, Crosfill F. The outcome of pregnancies in 182 women<br />

with threatened miscarriage. Arch Gynecol Obstet 2004; 270 (2) :<br />

86- 90.<br />

4. Cunningham FG, Gant NF, Le<strong>ve</strong>no KJ, Giltstrap LC, Hauth JC,<br />

Wenstrom KD. Williams Obstetric. Mc Graw-Hill Publishing,<br />

21.edition, 2001.<br />

5. Regan L, Braude PR, Trembath PL. Influence of past reproducti<strong>ve</strong><br />

performance on risk of spontaneous abortion. BMJ 1989; 299 : 541-5.<br />

6. Stirrat GM. Recurrent abortion: definition and epidemiology. Lancet<br />

1990 ; 336 : 673-5.<br />

7. Greene MF. Spontaneous abortions and major malformations in<br />

women with diabetes mellitus. Semin Reprod Endocrinol 1999 ; 17:<br />

127- 36.<br />

8. Wang JX, Norman RJ, Wilcox AJ. Incidence of spontaneous abortion<br />

among pregnancies produced by assisted reproducti<strong>ve</strong> technology.<br />

Hum Reprod 2004: 19 :272- 7.<br />

9. Warren JE, Sil<strong>ve</strong>r RM. Genetics of pregnancy loss. Clinic Obstet<br />

Gynecol. 2008 :51 ; 84- 95.<br />

10. Slama R, Bouyer J, Windham G, Fenster L, Werwatz A, Swan SH.<br />

Influence of paternal age on the risk of spontaneous abortion. Am J<br />

Epidemiol 2005; 161: 816- 23.<br />

11. de la Rochebrochard E, Thonneau P. Paternal age and maternal<br />

age are risk factors for miscarriage; results of a multicentre European<br />

study. Human Reprod 2002 ;17: 1649- 56.<br />

12. Sotiriadis A, Papatheodorou S, Makrydimas G. Threatened miscarriage;<br />

evaluation and management. BMJ 2004; 329; 152- 55.<br />

13. Qureshi NS, Edi- Osagie EC, Ogbo V, Ray S, Hopkins RE. First<br />

trimester threatened miscarriage treatment with human chorionic gonadotrophins:<br />

a randomised controlled trial. BJOG 2005; 112; 1536-<br />

41.<br />

14. Verma SK, Premi HK, Gupta TV, Thakur S, Gupta KB, Randhawa<br />

L. Perinatal outcome of pregnancies complicated by threatened<br />

abortion. J Indian Med Assoc 1994; 92 (11 ) ; 364- 5.<br />

15. Weiss JL, Malone ED, Vida<strong>ve</strong>r J, Ball RH, Nyberg DA ,Comstock<br />

CH, et al. Threatened abortion : a risk factor for poor pregnancy<br />

outcome, a population based screening study. Am J Obstet Gynecol<br />

2004; 190 (3) : 745- 50.<br />

16. Wijesiriwardana A, Bhattacharya S, Shetty A, Smith N. Obstetric<br />

outcome in women with threatened miscarriage in the first trimester.<br />

Obstet Gynecol 2006 ; 107 (3): 557- 62.<br />

17. Dadkhah F, Kashanian M, Eliasi G. A comparison between the<br />

pregnancy outcome in women with or without threatened abortion.<br />

Early Human De<strong>ve</strong>lopment 86 2010; 86: 193-6.<br />

18. Yang J, Sawitz DA, Dole N, Hartmann KE, Herring AH, Olshan<br />

AF, et al. Predictors of vaginal bleeding during the first two trimesters<br />

of pregnancy. Paediatr Perinat Epidemiol 2005; 19: 276-83.<br />

19. Mulik V, Bethel J, Bhal K. A retrospecti<strong>ve</strong> population-based study<br />

of primigravid women on the potential effect of threatened miscarriage<br />

on obstetric outcome. J Obstet Gynaecol 2004; 24: 249-53.<br />

2026 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2022- 2031 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2022- 2031 2010 2027<br />

EVRENOS <strong>ve</strong> Ark.


DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN<br />

DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ<br />

AÇISINDAN İZLEMİ<br />

ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.<br />

THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED CASES<br />

Dr. Mine ERDOĞAN, Dr. Emre ÖZGÜ, Dr.Burçin SALMAN,Dr.Cavidan GÜLERMAN<br />

Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi, Suda Doğum Ünitesi, ANKARA -TÜRKİYE<br />

Özet<br />

Bu derlemede antenatal dönemde hidronefroz <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />

reflü saptanan olgulardaki postnatal yaklasım<br />

tartısılmıstır. Hidronefroz renal pelvikalisiyel sistemin<br />

dilatasyonu olarak tanımlanır. Antenatal hidronefroz<br />

(ANH) intrauterin dönemde en sık görülen renal<br />

anomalilerdir <strong>ve</strong> 1/100- 1/500 sıklığında görülür.<br />

ANH 18-20 gestasyon haftaları arasında rutin anomali<br />

taraması sırasında tespit edilebilir. ANH için en çok<br />

kabul gören ölçüm pelvisin maksimum anteroposterior<br />

(AP) çapıdır. ANH saptanan yenidoğan bebeklere genis<br />

bir ekip tarafından multidisipliner yaklaşım gerekir.<br />

ANH saptanan bir bebekte doğum sonrası yapılması<br />

gereken ilk tetkik ultrasonografi’dir (USG). Ancak<br />

bilateral hidronefrozda USG <strong>ve</strong> miksiyon sistoüretrografi<br />

gibi görüntüleme yöntemleri ilk 48 saatte yapılmalıdır.<br />

Hafif derecedeki hidronefrozların çoğu spontan<br />

olarak iyilesir. Oysa orta <strong>ve</strong> ileri derecede hidronefrozda<br />

cerrahi girişim gereksinimi yüksektir.<br />

Anahtar Kelimeler: Hidronefroz; prenatal tanı; ultrasonografi.<br />

İkinci trimester fetal sonografik tarama ile fetal<br />

anomalilerin erken tanısında yeni bir dönem açılmıştır.<br />

Gebelik dönemi taramalarında sonografi kullanımının<br />

artması ile antenatal hidronefroz tanısı alan bebeklerin<br />

sayısı giderek artmaktadır. Sonografik taramada<br />

18-20. Gestasyonel haftalar arasında saptanan tüm ciddi<br />

anomalilerin %20’sini renal anomaliler olusturmaktadır(1).Antenatal<br />

hidronefroz nedenleri Tablo 1 de gösterilmiştir.<br />

Antenatal hidronefroz tanısında en sık kullanılan<br />

yöntem, renal pelvisin maksimum anteroposteri-<br />

Abstract<br />

In this review the postnatal follow-up of cases diagnosed<br />

as prenatal hydronephrosis and urinary anomalies were<br />

discussed. Hydronephrosis is defined as the renal pelvicalyceal<br />

dilatation. Antenatal hydronephrosis (ANH) is the<br />

most common renal anomaly in the intrauterine period and<br />

the frequency is between 1/100 and 1/500. ANH is commonly<br />

detected between the 18 and 20th gestational weeks<br />

by the routine sonographic fetal anomaly screening. The<br />

most accepted measurement for the ANH is the anteroposterior<br />

(AP) diameter of pelvis and ANH is defined as the<br />

AP diameter greater than 5 mm at the 15-20th gestational<br />

weeks, respecti<strong>ve</strong>ly, The approach to the ANH in the newborn<br />

should be multidisciplinary. In bilateral ANH ultrasonography<br />

and micturion cytourethography are done<br />

in the first 48 hours. Mild ANH reco<strong>ve</strong>rs spontaneously;<br />

howe<strong>ve</strong>r, more se<strong>ve</strong>re ANH cases may necessiate surgical<br />

inter<strong>ve</strong>ntion.<br />

Keywords: Hydronephrosis; prenatal diagnosis; ultrasonography.<br />

or (AP) çapıdır. Antenatal dönemde renal pelvik AP çap<br />

5 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise anlamlı kabul edilmekte <strong>ve</strong> postnatal<br />

inceleme önerilmektedir.( 2-5) Antenatal sonogrofik<br />

incelemelerin 1/100 <strong>ve</strong>1/500‘inde üriner sistem anomalisi<br />

saptanmaktadır. ( 6) Hidronefroz obstruktif <strong>ve</strong><br />

nonobstruktif nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Tek<br />

taraflı hidronefroz pelviüreterik bileske darlığı, <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />

reflü ya da displaziye bağlı olarak ortaya çıkabilir.<br />

En sık neden üreteropelvik darlık <strong>ve</strong> geçici hidronefrozdur.İkinci<br />

sıklıkta <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü görülmek-<br />

tedir.(7)Antenatal hidronefrozun derecelendirilmesi renal<br />

parankim <strong>ve</strong> pelvikalisiyel sistemin sonografik görüntülerine<br />

göre (Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />

sistemi) <strong>ve</strong> renal pelvis AP çapına göre yapılır.<br />

Pelvis AP çap 5-10 mm arasında ise hafif, 10- 15<br />

mm arasında ise orta, 15 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise ileri derecede<br />

hidronefroz olarak kabul edilir(Şekil 1). Renal<br />

pelvis çapı 5-10 mm arasında olanlarda en sık neden <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />

reflüdür.( 8,9)<br />

Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />

sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1; c-UFÜ evre-2;<br />

İkinci trimester fetal sonografik tarama ile fetal anomalilerin<br />

erken tanısında yeni bir dönem açılmıştır. Gebelik<br />

dönemi taramalarında sonografi kullanımının artması<br />

ile antenatal hidronefroz tanısı alan bebeklerin sayısı<br />

giderek artmaktadır. Sonografik taramada 18-20. Gestasyonel<br />

haftalar arasında saptanan tüm ciddi anomalilerin<br />

%20’sini renal anomaliler olusturmaktadır(1).Antenatal<br />

hidronefroz nedenleri Tablo 1 de gösterilmiştir.<br />

Antenatal hidronefroz tanısında en sık kullanılan yöntem,<br />

renal pelvisin maksimum anteroposterior (AP) çapıdır.<br />

Antenatal dönemde renal pelvik AP çap 5 mm <strong>ve</strong><br />

Tablo 1:Antenatal hidronefroz nedenleri<br />

ANTENATAL HİDRONEFROZ NEDENLERİ<br />

Obstrüktif Nedenler<br />

Üretropelvik bileşke tıkanıklığı* Üretero<strong>ve</strong>zikal bileşke tıkanıklığı*<br />

Primer obstrüktif megaüreter* Reflü olmayan- Obstrüksiyonsuz<br />

Dupleks sistemler Posterior üretral valv*=<br />

Ektopik üreterosel Ektopik üreter*<br />

Retrokaval üreter Üretral stenoz, atrezi=<br />

Kloakal anomali*=<br />

Ekstrarenal obstrüktif nedenler<br />

Sakrokoksigeal teratom<br />

Diğer pelvik kitleler (mezenterik, GI duplikasyonları, o<strong>ve</strong>r kistleri gibi<br />

Hidrokolpos*=<br />

Obstrüksiyon dışı nedenler<br />

Multikistik böbrek* Vezikoüreteral reflü*=<br />

Prune Belly sendromu*=<br />

Tek <strong>ve</strong>ya iki taraflı olabilir = Mesanede distandü olabilir<br />

DOĞUM ÖNCESİ ÜRİNER ANOMALİ SAPTANAN OLGULARIN<br />

DOĞUM SONRASINDA VEZİKOÜRETERAL REFLÜ AÇISINDAN İZLEMİ<br />

üzerinde ise anlamlı kabul edilmekte <strong>ve</strong> postnatal inceleme<br />

önerilmektedir.( 2-5) Antenatal sonogrofik incelemelerin<br />

1/100 <strong>ve</strong>1/500‘inde üriner sistem anomalisi saptanmaktadır.<br />

( 6) Hidronefroz obstruktif <strong>ve</strong> nonobstruktif<br />

nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Tek taraflı hidronefroz<br />

pelviüreterik bileske darlığı, <strong>ve</strong>ziko-üreteral<br />

reflü ya da displaziye bağlı olarak ortaya çıkabilir. En<br />

sık neden üreteropelvik darlık <strong>ve</strong> geçici hidronefrozdur.<br />

İkinci sıklıkta <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü görülmektedir.(7)Antenatal<br />

hidronefrozun derecelendirilmesi renal parankim<br />

<strong>ve</strong> pelvikalisiyel sistemin sonografik görüntülerine<br />

göre (Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />

sistemi) <strong>ve</strong> renal pelvis AP çapına göre yapılır. Pelvis<br />

AP çap 5-10 mm arasında ise hafif, 10- 15 mm arasında<br />

ise orta, 15 mm <strong>ve</strong> üzerinde ise ileri derecede hidronefroz<br />

olarak kabul edilir(Şekil 1). Renal pelvis çapı<br />

5-10 mm arasında olanlarda en sık neden <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />

reflüdür.( 8,9) Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji<br />

Derneği Derecelendirme sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1;<br />

c-UFÜ evre-2;<br />

Şekil 1: a-Uluslararası Fetal Üroloji Derneği Derecelendirme<br />

sistemi evre-0 ;b-UFÜ evre-1; c-UFÜ evre-2;<br />

d-UFÜ evre-3; e- UFÜ evre-4; f-trans<strong>ve</strong>rs düzlemde renal<br />

pelvis ön-arka çap ölçümü<br />

Bu çalışmada amacımız, prenatal dönemde sonografik<br />

olarak pelvikaliksiyel dilatasyon saptanan hastaların<br />

postnatal erken dönemde klinik <strong>ve</strong> radyolojik olarak<br />

değerlendirilmesiyle bu hastalarda <strong>ve</strong>zikoüreteral reflünün<br />

ortaya konması <strong>ve</strong> tedavisinin sağlanmasıdır. Ayrıca,<br />

ürolojik malformasyonların saptanmasında antenatal<br />

ultrasonografik değerlendirmenin yerini <strong>ve</strong> önemini belirlemek<br />

istedik.<br />

2028 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2028- 2031 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2028- 2031 2010 2029<br />

ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.


ERDOĞAN <strong>ve</strong> Ark.<br />

THE POSTNATAL FOLLOW-UP OF PRENATALLY DIAGNOSED<br />

CASES<br />

Materyal-Metod<br />

Çalışmaya <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong><br />

Araştırma Hastanesi antenatal <strong>ve</strong> yüksek riskli gebelik polikliniklerine<br />

2008-2009 yılları arasında başvuran 25737<br />

gebeden gebeliklerinin 18-22 haftaları arasında ikinci trimester<br />

USG de renal pelvis AP çapı ≥5 mm saptanan 351<br />

olgu <strong>ve</strong> toplam 468 böbrek birimi dahil edilmiştir. Prenatal<br />

takipler 28. haftada <strong>ve</strong> sonrasında 4 haftada bir tekrarlanmıştır.<br />

Bilateral hidronefroz saptanan olgular hariç diğer<br />

yenidoğanlar ilki doğum sonrası 3. ile 7. günler arasında<br />

<strong>ve</strong>ya hastayla ilk karşılaşıldığında, ikincisi 1 ay sonra<br />

<strong>ve</strong> üçüncüsü 3 ay sonra olmak üzere 3 kez ultrasonografik<br />

incelemeye tabi tutuldular. Antenatal dönemde hidronefroz<br />

saptanan <strong>ve</strong> bilateral olan hastalarda ilk 48 saat<br />

içinde,ultrasonografi yapıldı. Bilateral hidronefroz saptananlarda;<br />

birinci gün ultrasonografi yapılmış, üre <strong>ve</strong> kreatin<br />

bakılmış, acil olarak (48 saat içinde <strong>ve</strong>ya ilk karşılaşıldığı<br />

zaman ) MSUG çekilmiş <strong>ve</strong> 3-7. Günler arasında<br />

ultrasongrafi tekrarlanmıştır. Renal pelvis AP çapı 5 mm<br />

altında olan olgulara 1, 3 .aylarda (en geç 4.ayda )ultrasonografi<br />

kontrolu yapılmıştır. Renal pelvis AP çapı 5-10<br />

mm olan olgulara MSUG çekilmesi <strong>ve</strong> ilk 3 ay aylık ultrasonografi<br />

kontrolu daha sonra 3 ayda bir ultrasonografi<br />

kontrolü, Renal pelvis AP çapı 10 mm <strong>ve</strong> üzerinde olan olgularda<br />

(orta <strong>ve</strong> ileri hidronefroz );MSUG çekilmesi , ilk 3<br />

ay aylık ultrasonografi daha sonra 3 ayda bir ultrasonografi<br />

kontrolu , dinamik renal sintigrafi(MAG3) <strong>ve</strong> gerekirse<br />

üçüncü ayda MAG3 tekrarı <strong>ve</strong> daha sonra klinik duruma<br />

göre 6-12 ayda bir dinamik böbrek sintigrafisi çekilmesi<br />

planlanmıştır. Pelvis AP çapı 5 mm <strong>ve</strong> üzerinde olan tüm<br />

hastalardan idrar kültürü alındıktan sonra profilaktik antibiyotik<br />

olarak Amoksisilin 15 mg/kg/gün geceleri tek doz<br />

olarak başlanmıştır. Hastaların yakınmalarına bakılmaksızın<br />

idrar kültürleri <strong>ve</strong> rutin idrar aylık olarak tekrarlanmıştır.<br />

VUR saptanan hastalarda reflü derecelendirilmesi<br />

uluslar arası VUR sınıflamasına göre yapılmıştır<br />

Bulgular<br />

Antenatal dönemde takiplerinde 105 olguda (%29.9) renal<br />

pelvis ön arka çapının 5 mm’nin altına azaldığı yani<br />

hidronefrozun kaybolduğu, 206 olguda değişiklik olmadığı(%58.6),<br />

40 olguda hidronefrozun ilerlediği(%11.3)<br />

saptandı. Böbrek birimlerinin 81 tanesinde VUR (%17.3)<br />

bulunmuştur.117 olguda <strong>ve</strong> 234 böbrek biriminde antenatal<br />

bilateral hidronefroz izlenmiştir.. Bilateral üriner patoloji<br />

saptanan hastalarda 4 olguda grade 5 <strong>ve</strong>zikoüreteral<br />

reflü, 9 olguda bilateral grade 3 <strong>ve</strong>zikoüreteral reflü<br />

saptanmıştır. VUR en sık 5-10 mm arasında görülmüştür<br />

(%24.3). Geçici hidronefroz <strong>ve</strong> non-obstrüktif dilatasyon<br />

saptanan <strong>ve</strong> 3-7. günler arası renal pelvis ön-arka çap<br />

ölçümü yapılan (n=167, 7.3±3.7mm) olgular ile patolojik<br />

tanı alanlar (n=269, 16.9±11 mm) arasında anlamlı fark<br />

vardır (p


PERİMENOPOZAL VE POSTMENOPOZAL UTERİN KAYNAKLI<br />

KANAMALARDA TRANSVAGİNAL ULTRASONOGRAFİ İLE<br />

KESİN PATOLOJİK TANILARIN KORELASYONU<br />

BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

Nazire ÖZTÜRK ¹,Hatice IŞIK 1 , Uğraş ŞAHİN 1 , Uğurkan ERKAYIRAN 1 , Hüseyin AYDOĞMUŞ 1 , A.Sertaç BATIOĞLU 1-2<br />

1 Ankara Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Kliniği<br />

Özet<br />

Giriş: Anormal uterin kanama sık görülen jinekolojik<br />

patolojilerden olmakla birlikte %50 perimenopozal <strong>ve</strong><br />

postmenopozal dönemde görülür.Tanı koymada en gü<strong>ve</strong>nilir<br />

<strong>ve</strong> kesin yöntem endometrial biyopsidir fakat<br />

daha az invaziv <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir yöntemler gereklidir.<br />

Bu çalışmanın amacı non-invaziv olan transvaginal<br />

ultrasonografi ile perimenopozal <strong>ve</strong> postmenopozal kanamalı<br />

hastalarda etkinliğini araştırmak <strong>ve</strong> patolojik<br />

tanıyla karşılaştırmaktır.<br />

Yöntem-Gereç:Mayıs 2009- Temmuz 2009 tarihleri<br />

arasında >40 yaş 50 perimenopozal <strong>ve</strong> 50 postmenopozal<br />

hasta alındı. Araştırma kapsamındaki tüm hastaların<br />

endometrial kalınlık <strong>ve</strong> endometrial morfolojileri,<br />

endometrial fazdan bağımsız transvaginal ultrasonografi<br />

(Shimadz SDU 450 XL) ile değerlendirildi.<br />

Endometrial kalınlık <strong>ve</strong> morfolojik görüntü değerlendirildi.<br />

Olgular endometrial kalınlıkları 5 mm <strong>ve</strong> altında,<br />

6-10 mm, 11-15 mm <strong>ve</strong> 20 mm üstü olmak üzere<br />

beş gruba ayrıldı. Daha sonra hastalara dorsal litotomi<br />

pozisyonunda povidin-iodin ile genital temizlik yapılarak<br />

pipelle kanül ile probe küretaj yapıldı. Alınan<br />

materyal formol içine konularak patoloji laboratuarına<br />

gönderildi.<br />

Bulgular: Histolojik tanılarına göre endometrial kalınlıklar<br />

değerlendirildiğinde gruplar arasında istatiski<br />

anlamlı fark mevcuttu(p20mm; respecti<strong>ve</strong>ly<br />

endometrial biopsy performed with pipelle canule after<br />

supplying genital hygiene by povidine-iodine. The materials<br />

were put into formoline and sent to pathology laboratory.<br />

Results: When the endometrial thicknesses are evaluated<br />

according to the histopatologic diagnosis there was statistically<br />

significant difference post between menapousal and<br />

perimenapousal pelients (p


BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

değerlendirildi.<br />

Sonuçlar<br />

Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalaması 50 idi. Perimenopozal<br />

hastaların yaş ortalaması43.8 iken postmenopozal<br />

hastalarınki 56.3 idi. Perimenopozal hastaların endometrial<br />

kalınlıklarında %10(n=5)0-5mm , %42(n=21)<br />

6-10 mm , %30 (n=15) 11-15 mm, %16 (n=8) 16-20 mm<br />

<strong>ve</strong> %2(n=1) >20 mm idi. Posmenopozal hastaların endometrial<br />

kalınlıkları ise %14(n=7)0-5mm , %50(n=25)<br />

6-10 mm , %32 (n=15) 11-15 mm, %4 (n=2) 16-20 mm<br />

idi.Endometrial kalınlıklarda her iki grupta istatistiksel<br />

anlamlı farklılık izlenmedi(p>0.05).<br />

Çalışmada patolojik kabul edilen histopatolojik<br />

bulgular;endometrial polip,basit atipisiz<br />

hiperplazi,kompleks atipisiz hiperplazi, basit atipili hiperplazi,<br />

kompleks atipili hiperplazi <strong>ve</strong> endometrium kanseridir.Fizyolojik<br />

bulgular ise; atrofik endometrium, proliferatif<br />

endometrium <strong>ve</strong> sekretuar endometriumdur.Buna<br />

göre perimenapozal hastaların %64’ü(n=32) fizyolojik<br />

bulgusu varken,%36 ‘sının (n=18) patolojik bulgusu<br />

vardı. Patolojik bulgularda; 10 basit atipisiz hiperplazi,3<br />

kompleks atipisiz hiperplazi, 1 basit atipili hiperplazi <strong>ve</strong><br />

4 endometrial polip mevcuttu ; endometrial kanser izlenmedi.<br />

Postmenopozal hastalarda ancak %42’si fizyolojik<br />

histopatolojik bulgusu mevcutken, %58’inde bulgular patolojikti.<br />

Bunlardan da 6 ‘sı endometrial polip, on ikisi basit<br />

atipisiz hiperplazi, beşi kompleks atipisiz hiperplazi,<br />

biri basit atipili hiperplazi <strong>ve</strong> ikisi endometrium kanseri<br />

olarak saptandı. Üç hastada histopatoloji bulgusu yetersiz<br />

materyal olarak geldi. Histolojik tanılarına göre endometrial<br />

kalınlıklar değerlendirildiğinde gruplar arasında istatistiksel<br />

anlamlı fark mevcuttu(p0.05),postmenopozal hastalarda istatistiki olarak<br />

anlamlı çıkmıştır(p


BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

mm bulmuşlardır. 5 mm cut-off değer olarak alındığında<br />

5 mm altında hiçbir endometriyal kanser olgusuna<br />

rastlanmamış, diğer patoloji oranı %5.5 bulunmuş, transvajinal<br />

ultrasonografinin endometriyal patolojileri saptamadaki<br />

sensitivitesi %96 olarak tespit edilmiştir(24).<br />

Bizim yaptığımız çalışmada ise atrofik endometriumlu<br />

kadınlarda ortalama endometrium kalınlığı 6.75±2.43<br />

mm, endometrium kanserlilerde ise 11.00±4.24 mm<br />

saptadık.<br />

Smith-Bindman <strong>ve</strong> ark. 5892 olguluk bir meta-analizde<br />

endometriyal kalınlık cut-off değeri 5 mm<br />

alındığında endometrial kalınlığı 5 mm.<br />

Ultrasound Obstet Gynecol 2001; 18:157-62.<br />

27-Weber G,Merz E, Bahlmann F, Rösch B. Evaluation of different<br />

transvaginal sonographic diagnostic parameters in women with postmenopausal<br />

bleeding.Ultrasound Obstet Gynecol.1998:12: 265-70.<br />

28- Sheikh M, Sawhney S, Khurana A, Al-Yatama M. Alteration of<br />

sonographic texture of the endometrium in postmenopausal bleeding.<br />

Acta Obstet Gynecol Scand. 200:79:1006-15.<br />

2036 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2032- 2037 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2032- 2037 2010 2037<br />

BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.


HIZLI <strong>ve</strong> Ark.<br />

DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE ADVERSE<br />

OBSTETRIC OUTCOME?<br />

BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI<br />

KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA NEDEN OLUR MU?<br />

Deniz HIZLI 1 , Saynur SARICI YILMAZ 2 , Nilgün TURHANA 1<br />

1 Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Ankara<br />

2 <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Women Health and Education Hospital, Ankara<br />

Abstract<br />

Objecti<strong>ve</strong>: Gestational diabetes mellitus (GDM) is defined<br />

as carbohydrate intolerance with onset or first<br />

recognition during the pregnancy. Untreated GDM<br />

has biologic consequences for both mother and infant<br />

howe<strong>ve</strong>r there is no consensus about patients with positi<strong>ve</strong><br />

screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />

The aim of the present study was to evaluate the pregnancy<br />

outcome of patients with positi<strong>ve</strong> screening but<br />

negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />

Study design: Total of 150 patients were included in<br />

the study. Patients who had abnormal glucose chalenge<br />

test (GCT) but normal oral glucose tolerance test<br />

(OGTT) results were defined as study group and patients<br />

with normal GCT results were defined as control<br />

group. The groups were compared for age, parity, gestational<br />

weight gain, family history of DM, gestational<br />

age at deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight,<br />

gender and admission to neonatal intensi<strong>ve</strong> care unit<br />

(NICU).<br />

Results: The groups were not different with regard to<br />

age, parity, gestational weight gain, gestational age at<br />

deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight, gender<br />

and admission to NICU. Howe<strong>ve</strong>r patients in study<br />

group had higher incidence of family history of DM<br />

(p=0.002).<br />

Conclusion: Patients with a family history of DM ha<strong>ve</strong><br />

high risk for abnormal screening but normal diag-<br />

nostic test. Treatment may not be necessary for these<br />

patients but at least reccomendation of exercise, diet<br />

control and close monitorization of weight gain should<br />

be considered for these patients until management of<br />

those patients is clearly defined.<br />

Key words: Obstetric outcomes, positi<strong>ve</strong> glucose chalenge<br />

test, gestastional diabetes mellitus, 100 g OGTT<br />

Özet<br />

Amaç: Gestational diabetes mellitus (GDM) ilk defa<br />

gebelikte başlayan ya da fark edilen karbonhidrat<br />

intoleransı olarak tanımlanır. Tedavi edilmemiş GDM’<br />

nin hem anne hem de fetus için zararı vardır, ancak<br />

50 gr glukoz chalenge testi (GCT) anormal, 100 gr<br />

yükleme testi (OGTT) normal olan hastalar ile ilgili<br />

fikirbirliği yoktur. Bu çalışmanın amacı GCT’i pozitif,<br />

OGTT’i negatif olan hastaların gebelik sonuçlarının<br />

incelenmesidir.<br />

Materyal-metod: Toplam 150 hasta çalışmaya dahil<br />

edildi. Anormal GCT’i ancak normal OGTT’i olan<br />

hastalar çalışma grubu, normal GCT’i olan hastalar<br />

kontrol grubu olarak kabul edildi. Gruplar yaş, parite,<br />

gebelikte toplam kilo alımı, DM yönünden aile hikayesi<br />

pozitifliği, doğum şekli, yenidoğanın kilosu, cinsiyeti <strong>ve</strong><br />

yoğun bakım ihtiyacına göre karşılaştırıldı.<br />

Sonuçlar: Gruplar arasında yaş, parite, gebelikte<br />

toplam kilo alımı, doğum şekli, yenidoğanın kilosu,<br />

cinsiyeti <strong>ve</strong> yoğun bakım ihtiyacı yönünden fark<br />

saptanmadı. Ancak çalışma grubunda DM yönünden<br />

pozitif aile öyküsü anlamlı olarak daha yüksek bulundu<br />

(p=0.002).<br />

Tartışma: DM yönünden pozitif aile öyküsü olan<br />

hastalar bozulmuş glukoz toleransı yönünden risk<br />

altındadırlar. Bu hastalar için tedavi gerekli olmayabilir<br />

ancak bu hastaların en azından bu hasta grubuna<br />

Introduction<br />

Gestational diabetes mellitus (GDM) is defined as carbohydrate<br />

intolerance with onset or first recognition during<br />

the pregnancy and it is estimated to occur 3–5% of<br />

the pregnant population (1-2). As an established routine<br />

method, pregnant women should ha<strong>ve</strong> a screening of 50<br />

g oral glucose chalenge test (GCT) between 24 and 28<br />

weeks of pregnancy. A value of plasma <strong>ve</strong>nous glucose<br />

of 140 mg/dL or more is recommended as a threshold to<br />

indicate the need for a full diagnostic 100 g Oral Glucose<br />

Tolerance Test (OGTT) (3). Impaired glucose tolerance<br />

(IGT) during pregnancy is a degree of hyperglycemia<br />

that is not se<strong>ve</strong>re enough to be labeled as GDM. Some<br />

studies ha<strong>ve</strong> shown a rate of IGT twice that of GDM<br />

(4). Untreated GDM has biologic consequences for both<br />

mother and infant, including excess fetal growth, risk of<br />

birth injury, and cesarean deli<strong>ve</strong>ry (5-6). Howe<strong>ve</strong>r, there<br />

is no consensus about ad<strong>ve</strong>rse effect of IGT on pregnancy<br />

outcomes.<br />

The aim of the present study was to evaluate the<br />

pregnancy outcome of patients with positi<strong>ve</strong> screening<br />

but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for GDM.<br />

Study Design<br />

The records of patients who had deli<strong>ve</strong>ry at Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity<br />

School of Medicine Department of Obstetrics<br />

and Gynecology between January 2009 and July 2010<br />

were evaluated retrospecti<strong>ve</strong>ly. All pregnant patients attending<br />

to Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine Department<br />

of Obstetrics and Gynecology are screened for gestational<br />

diabetes, with a 1 h 50 g Glucose Chalenge Test<br />

(GCT) between 24 and 28 weeks’ gestation. Patients<br />

whose values are greater than 140 mg/dL are referred to<br />

3 h, 100 g OGTT. The cutoff le<strong>ve</strong>ls were 95 mg/dL for<br />

fasting, 180 mg/dL for the 1st hour, 155 mg/dL for the<br />

2nd hour and 140 mg/dL for the 3rd hour for the determinati<strong>ve</strong><br />

test for GDM. The glucose le<strong>ve</strong>ls were measured<br />

via hexokinase method in the plasma.<br />

Patients were divided into 2 groups according to GCT<br />

values. Patients who had abnormal GCT but normal<br />

OGTT results were defined as study group and patients<br />

BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIİK SONUÇLARINA<br />

NEDEN OLUR MU?<br />

yaklaşım ile ilgili fikirbirliği sağlanana kadar diyet,<br />

egzersiz <strong>ve</strong> kontrollü kilo alımı yönünden bilgilendirilmesi<br />

gerekli olabilir.<br />

Anahtar kelimeler: Gebelik sonuçları, GDM, pozitif<br />

GCT, 100 g OGTT<br />

with normal GCT results were defined as control group.<br />

The groups were compared for age, parity, gestational<br />

weight gain, family history of DM, gestational age at<br />

deli<strong>ve</strong>ry, mode of deli<strong>ve</strong>ry, infants’ birth weight, gender<br />

and admission to neonatal intensi<strong>ve</strong> care unit (NICU).<br />

Statistical analysis was performed by using SPSS for<br />

Windows (<strong>ve</strong>rsion 16.0). Comparison of continuous variables<br />

were performed by using Student’s t-test or Mann–<br />

Whitney-U-test, and categorical comparisons were evaluated<br />

by Chi-square or Fisher’s exact probability test. A<br />

P-value was set significant at


HIZLI <strong>ve</strong> Ark.<br />

DOES IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE CAUSE<br />

ADVERSE OBSTETRIC OUTCOME?<br />

Legend<br />

Table: Maternal and Fetal Charactersitics of Patients.<br />

Discussion<br />

Study Control P<br />

Age (years) 28.7 25.9 0.06<br />

Multiparity (n) 33 51 0.09<br />

Weight gain (kg) 12.1 11.3 0.9<br />

Gestational age at<br />

birth (weeks)<br />

Cesarean deli<strong>ve</strong>ry<br />

(n)<br />

Infant’s birthweight<br />

(g)<br />

Number of patients<br />

with positi<strong>ve</strong><br />

family history of<br />

diabetes (n)<br />

38.7 39.1 0.3<br />

39 33 0.5<br />

3310 3330 0.7<br />

45 12 0.002<br />

For many years, gestational diabetes mellitus (GDM)<br />

has been defined as “any degree of glucose intolerance<br />

with onset or first recognition during pregnancy” (1). According<br />

to the American Diabetes Association (ADA),<br />

it complicates approximately 7% of all pregnancies (1),<br />

whereas its total incidence is estimated up to 17.8% (7).<br />

Women who ha<strong>ve</strong> had GDM ha<strong>ve</strong> at least a se<strong>ve</strong>n-fold<br />

increased risk of de<strong>ve</strong>loping type 2 diabetes mellitus in<br />

the future (8). Moreo<strong>ve</strong>r, the presence of a hyperglycemic<br />

intrauterine enviroment due to GDM is associated<br />

with the de<strong>ve</strong>lopment of type 2 diabetes in the offspring<br />

(9). Additionally, there is evidence that women with<br />

GDM are less likely to breastfeed and that breastfeeding<br />

impro<strong>ve</strong>s the subsequent glucose tolerance of the mother<br />

and may reduce the risk of type 2 diabetes in children<br />

(10). It is accepted that early diagnosis and control of<br />

GDM enables stillbirths to be reduced by 2–3% and the<br />

rate of macrosomia and the rate of birth trauma decreases<br />

from 50% to less than 10% (11).<br />

The sensitivity of diabetes screening with 50 g<br />

OGTT is known to be approximately as 79% at 140mg/<br />

dl cut off point (12). The contro<strong>ve</strong>rsies about the cutoff<br />

le<strong>ve</strong>l for the test ha<strong>ve</strong> not reached a proper solution yet.<br />

Some authors suggest that the cutoff le<strong>ve</strong>l should be increased<br />

to achie<strong>ve</strong> the highest specificity but some others<br />

state the opposite (13-14). Cut off value is generally set<br />

at 140mg/dl in most clinics. Also in our study, the cut-off<br />

value for 50-g GCT was 140 mg/dL.<br />

Three-hour OGTT for diagnosis of GDM was<br />

first described in 1964 by O’ Sullivan and Mahan (15).<br />

Glucose le<strong>ve</strong>ls of 90, 165, 145 and 125 mg/dl (for fasting,<br />

one-hour, two-hour and three-hour postglucose load<br />

respecti<strong>ve</strong>ly) were proposed as diagnostic thresholds<br />

for GDM. More than a decade later, in 1979, the National<br />

Diabetes Data Group (NDDG) suggested measuring<br />

plasma instead of whole blood glucose and set new<br />

threshold values (105, 190, 165 and 145 mg/dl) (16). In<br />

1982, Carpenter and Coustan proposed changing the values<br />

to 95, 180, 155 and 140 mg/dl (17). According to the<br />

NDDG and Carpenter and Coustan criteria, the diagnosis<br />

of GDM is established if two or more glucose values<br />

are higher than the defined cut-offs during a three-hour<br />

OGTT. Similarly, the cut- off values for OGTT was set<br />

at 95, 180, 155 and 140 mg/dl for fasting, one-hour, twohour<br />

and three-hour postglucose load, respecti<strong>ve</strong>ly in<br />

the present study. According to the 2009 International<br />

Diabetes Federation (IDF) recommendations, women<br />

who are at high risk (history of previous GDM) should<br />

undergo an OGTT as soon as possible (18). For all other<br />

women the OGTT should be performed between the 26th<br />

and 28th week of gestation. We performed GCT between<br />

24 and 28 gestational weeks at our clinic.<br />

There is a major group of patients whose screening<br />

result is positi<strong>ve</strong> but the diagnostic test is (100 g<br />

OGTT) negati<strong>ve</strong>. In clinical practice, should we consider<br />

different reccomendations for these patients or should<br />

we satisfy patients for no ad<strong>ve</strong>rse effect of abnormal<br />

GCT. Howe<strong>ve</strong>r, studies that examine the relationship<br />

between positi<strong>ve</strong> screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test<br />

and pregnancy outcomes are inconclusi<strong>ve</strong>. Some studies<br />

ha<strong>ve</strong> found increased birth weights, rates of macrosomia,<br />

and LGA in infants of women with IGT compared with<br />

women with GDM who are under good glucose control<br />

(4,19-20). Other similar studies ha<strong>ve</strong> not found an effect<br />

of IGT on fetal growth (21-22).<br />

In a retrospecti<strong>ve</strong> study performed by Gezer et<br />

al (11), patients with IGT but normal OGTT seem to be<br />

prone to de<strong>ve</strong>lop obstetric complications related to glucose<br />

intolerance but there is not a proper means to detect<br />

these patients in clinical practice. David M et al. (3) suggested<br />

that if having a false positi<strong>ve</strong> GCT is identified as<br />

an independent risk factor for perinatal complications,<br />

patients with a false positi<strong>ve</strong> GCT could benefit from additional<br />

therapies such as more intensi<strong>ve</strong> fetal monitoring,<br />

nutritional counseling or a diabetic diet.<br />

Gümüş İ.İ. et al. (23) reported that patients who<br />

ha<strong>ve</strong> abnormal screening but normal diagnostic test for<br />

GDM had higher maternal weight gain, family history of<br />

DM. But cesarean deli<strong>ve</strong>ry rate, mean birthweight were<br />

similar between groups. We only found high pre<strong>ve</strong>lance<br />

of family history of DM in study group. In other words<br />

patients with a family history of DM ha<strong>ve</strong> high risk for<br />

abnormal screening but normal diagnostic test. The limitation<br />

of our study is low number of patients. Howe<strong>ve</strong>r<br />

the number of patients in this subgroup may not be underestimated.<br />

Treatment may not be necessary for these<br />

patients but at least reccomendation of exercise, diet<br />

control and close monitorization of weight gain should<br />

be considered for those patients until the guideline for<br />

management of patients in this subgroup is clearly described.<br />

References<br />

1. American Diabetes Association Standards of medical care in diabetes.<br />

Diabetes Care. 2010;33:11–16.<br />

2. Crowther CA, Hiller JE, Moss JR et al. Effect of treatment of gestational<br />

diabetes mellitus on pregnancy outcomes. N Engl J Med. 2005;<br />

352: 2477–86.<br />

3. Stamilio DM, Olsen T, Ratcliffe S. et al. False-positi<strong>ve</strong> 1-hour glucose<br />

challenge test and ad<strong>ve</strong>rse perinatal outcomes. Obstet Gynecol.<br />

2004; 103: 148–56.<br />

4. Tan YY, Yeo GS. Impaired glucose tolerance in pregnancy: is it of<br />

consequence? Aust N Zeal J Obstetr Gynaecol. 1996; 36: 248–55.<br />

5. Sermer M, Naylor CD, Farine D et al. The Toronto Tri-Hospital<br />

Gestational Diabetes Project: a preliminary review. Diabetes Care.<br />

1998;21 (Suppl. 2): 33–42.<br />

6. Ogata ES. Perinatal morbidity in offspring of diabetic mothers.<br />

Diabetes Reviews. 1995; 3: 652–7.<br />

7. International association of diabetes and pregnancy study groups<br />

recommendations on the diagnosis and classification of hyperglycemia<br />

in pregnancy. Diabetes Care. 2010; 33:676–82.<br />

8. Bellamy L, Casas JP, Hingorani AD et al. Type 2 diabetes mellitus<br />

after gestational diabetes: a systematic review and meta-analysis.<br />

Lancet. 2009; 373:1773–9.<br />

9. Clausen TD, Mathiesen ER, Hansen T et al. High prevalence of<br />

type 2 diabetes and prediabetes in adult offspring of women with gestational<br />

diabetes mellitus or type 1 diabetes: the role of intrauterine<br />

hyperglycemia. Diabetes Care. 2008; 31:340–6.<br />

10. Taylor JS, Kacmar JE, Nothnagle M et al. A systematic review<br />

of the literature associating breastfeeding with type 2 diabetes and<br />

gestational diabetes. J Am Coll Nutr. 2005;24:320–6.<br />

11. Gezer AF, Esen H, Mutlu E et al. Prognosis of patients with positi<strong>ve</strong><br />

screening but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for gestational diabetes.<br />

Arch Gynecol Obstet 2002; 266: 201–4.<br />

12. Kjos SL, Buchanan TA. Gestational diabetes melllitus. N Engl J<br />

Med 1999; 341: 1749–56.<br />

13. Coustan DR, Nelson C, Carpenter MW et al. Maternal age and<br />

screening for gestational diabetes. A population based study. Obstet<br />

BOZULMUŞ GLUKOZ TOLERANSI KÖTÜ GEBELIK SONUÇLARINA<br />

NEDEN OLUR MU?<br />

Gynecol 1989;73:557–61.<br />

14. King H. Epidemiology of glucose intolerance and gestational<br />

diabetes in women of childbearing age. Diabetes. 1998; [Suppl 2]<br />

21:9–13.<br />

15. OSullivan JB, Mahan CM. Criteria for the Oral Glucose Tolerance<br />

Test in Pregnancy. Diabetes. 1964;13:278–85.<br />

16. National Diabetes Data Group. Classification and diagnosis of<br />

diabetes mellitus and other categories of glucose intolerance. Diabetes.<br />

1979;28:1039–57.<br />

17. Carpenter MW, Coustan DR. Criteria for screening tests for gestational<br />

diabetes. Am J Obstet Gynecol. 1982;144:768–73.<br />

18. IDF Clinical Guidelines Task Force. Global Guideline on Pregnancy<br />

and Diabetes. Brussels: International Diabetes Federation;<br />

2009.<br />

19. Lindsay MK, Gra<strong>ve</strong>s W, Klein L: The relationship of one abnormal<br />

glucose tolerance test value and pregnancy complications. Obstetr<br />

Gynecol 73: 103–106, 1989.<br />

20. Langer O, Brustman L, Anyaegbunam A et al. The significance<br />

of one abnormal glucose tolerance test value on ad<strong>ve</strong>rse outcome in<br />

pregnancy. Am J Obstetr Gynecol. 1987;157: 758–63.<br />

21. Roberts RN, Moohan JM, Foo RL et al. Fetal outcome in mothers<br />

with impaired glucose tolerance in pregnancy. Diabetic Medicine.<br />

1993; 10: 438–43.<br />

22.Verma A, Mitchell BF, Demianczuk N et al. Relationship between<br />

plasma glucose le<strong>ve</strong>ls in glucose-intolerant women and newborn<br />

macrosomia. Journal of Maternal-Fetal Medicine. 1997; 6: 187–193.<br />

23. Ilknur Gumus I. , O. Turhan N. Are patients with positi<strong>ve</strong> screening<br />

but negati<strong>ve</strong> diagnostic test for gestational diabetes under risk for<br />

ad<strong>ve</strong>rse pregnancy outcome? J. Obstet. Gynaecol. Res. 2008; 34(3):<br />

359–63.<br />

Correspondence : Deniz Hızlı, MD<br />

Fatih Uni<strong>ve</strong>rsity School of Medicine, Department of<br />

Obstetrics and Gynecology<br />

E-mail: denizhizli@yahoo.com<br />

Phone number: 00903123462222<br />

Fax number : 00903123462388<br />

Mobile number: 00905332484399<br />

2040 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2038- 2041 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2038- 2041 2010 2041<br />

HIZLI <strong>ve</strong> Ark.


BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

BİRİNCİ TRİMESTER ABORTUS IMMINENS VAKALARINDA<br />

MATERNAL SERUM AFP DÜZEYLERİNİN DİAGNOSTİK<br />

ÖNEMİ<br />

Uğraş ŞAHİN 1 , Uğurkan ERKAYIRAN 1 , Nazire ÖZTÜRK¹, Hatice IŞIK 1 , Hüseyin AYDOĞMUŞ 1 ,<br />

A.Sertaç BATIOĞLU 1-2<br />

1 Ankara Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Kliniği<br />

Özet<br />

Amaç:Bu çalışmanın amacı maternal serum<br />

alfa fetoproteın düzeylerinin abortus imminens<br />

olgularındaki prognostık önemini incelemektir.<br />

Gereç <strong>ve</strong> yöntem: Çalışmamıza Mayıs –Temmuz 2009<br />

tarihleri arasında birinci trimester karın agrısı <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya<br />

vajınal kanaması olan 5-12 gebelik haftasında olan 64<br />

abortus imminensli hasta ile 5-12 gebelik haftasına<br />

sahip abortus imminens olmayan 30 hasta katılmıştır.<br />

Bütün gebelerin <strong>ve</strong>nöz kanları alınarak ß hCG <strong>ve</strong> AFP<br />

düzeyleri degerlendirilmiştir.<br />

Bulgular: Gruplar arasında ß hCG düzeyi yönünden<br />

istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı(p


BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

çümler üzerinden istatistikler yürütüldü.<br />

Düşük yapan <strong>ve</strong> düşük yapmayan olguların gruplara<br />

göre frekans dağılımları fisher in kesin sonuçlu kikare<br />

testi ile incelendi.<br />

Düşük yapanları düşük yapmayanlardan ayırt etmede<br />

ß hCG <strong>ve</strong> AFP düzeylerinin belirleyici olup olmadığı<br />

ROC eğrisi altında kalan alan hesaplanarak değerlendirildi.<br />

Eğri altında kalan alanın önemli bulunması halinde<br />

düşük yapmayı öngörmede ß hCG <strong>ve</strong> AFP düzeylerine<br />

ilişkin en iyi kesim noktası Youden İndeks kullanılarak<br />

saptandı. Ayrıca bu noktalara ilişkin duyarlılık, seçicilik,<br />

pozitif <strong>ve</strong> negatif tahmin değerler hesaplandı.<br />

ß hCG <strong>ve</strong> AFP ye ait kesme noktalarına ilişkin pre<strong>ve</strong>lansların<br />

altın standarda göre belirlenmiş pre<strong>ve</strong>lans ile uyumlu<br />

olup olmadığı ise McNemar testi ile araştırıldı. P< 0,05<br />

için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.<br />

Bulgular<br />

Çalışmaya yaşları 17 -45 arasında değişen toplam 94 olgu<br />

alındı. Olguların yaş ortalaması 26,7+-5,8 (yıl) olarak saptandı.<br />

Gruplar arası yaş ortalaması istatistiksel olarak benzer<br />

idi(p=0,418). Gravide <strong>ve</strong> parite sayıları da gruplar arasında<br />

homojen idi. (p=0,305 <strong>ve</strong> p= 0,309 ) olguların gebelik<br />

haftası 6 ila 12 hafta arsında değişmekte olup gebelik<br />

haftaları yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı.(p=0,001)<br />

Grup 1 <strong>ve</strong> grup 2 ye göre sırasıyla; grup 3<br />

<strong>ve</strong> grup 4 ‘ün gebelik haftalarının daha kısa olduğu görüldü.<br />

(p=0,01) Tablo 1 de demografik <strong>ve</strong>riler gösterilmiştir.<br />

Tablo 1- Demografik Veriler<br />

Değişkenler Grup 1<br />

(n=30)<br />

Grup 2<br />

(n=35)<br />

a) Tek yönlü varyans analizi,<br />

b) Kruskal Wallis testi<br />

c) Grup 1 ile Grup 3 arasındaki fark istatistiksel olarak<br />

anlamlı(p=0,002)<br />

d) Grup 1 ile Grup 4 arsındaki fark istatistiksel olarak anlamlı<br />

(p


BATIOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

on villus biopsisi yapılacak gebelerin işlem öncesi AFP<br />

düzeylerine bakılmış koryon villus biopsisinin neden<br />

olabileceği düşük komplikasyonlarının azaltılmasına<br />

ışık tutarken aynı zamanda fetoplasental bariyerin<br />

bozulmasının AFP <strong>ve</strong> abortus arasındaki ilişkisine dikkat<br />

çekmektedir.(12)<br />

Çalışmalarda abortusun değişik evrelerinde farklı AFP<br />

düzeyleri olduğuna dikkat çekilmiş olup bir tek ölçümden<br />

ziyede seri ölçümlerin <strong>ve</strong> USG eşliğinin prognozu<br />

belirlemede daha yararlı olabileceğini düşünmekteyiz.<br />

SONUÇ<br />

Abortus imminens tanısı konulan vakalarda prognozu<br />

tayin edebilmek hala önemini koruyan bir problemdir.<br />

Bu vakalarda her ne kadar ultrasonografi gerek diğer patolojilerin<br />

ekarte edilmesimde gerek prognoz tayininde<br />

çok önemli bir yer tutsa da, ek yöntemlere ihtiyaç devam<br />

etmektedir.<br />

Literatürlere göre abortus imminens tanısı alan vakaların<br />

sadece %50 si terme ulaşabilmektedir. Dolayısıyla abortus<br />

imminens tanısı alan hastaların yarısı fetal kayıpla<br />

karşılaşılmaktadır. İşte bu noktada prognozun önceden<br />

tahmini anneyi büyük bir psikolojik bir yükten<br />

kurtaracağı gibi hekime de erken müdahale anlamında<br />

büyük avantaj sağlayacaktır.<br />

Bu çalışmada AFP den bu konuda faydalanılıp<br />

faydalanılmayacağı araştırılmıştır. AFP nin genellikle<br />

fetal ölümü takiben anne karnında arttığı <strong>ve</strong> yarılanma<br />

ömrünün uzunluğundan dolayı günlük değişikleri hassas<br />

biçimde yansıtmadığı için abortus imminens prognozunu<br />

belirlemede yararlı bir yöntem olmadığı sonucuna<br />

vardık.<br />

Kaynaklar<br />

1- Krause SA , Gra<strong>ve</strong>s BW: Midwifery triage of first trimester bleeding<br />

. J. Nurse Widwifery 1999;44:37-548<br />

2- Harlap S,Shiono PH: alcohol ,smokıng and incidence of spontaneus<br />

abortıon in the first and second trimester. Lancet 2:173,1980<br />

3- Henshow RC, Cooper K,El-Rafaey H, Et al.Medical management<br />

of miscarriage: Non –surgical uterine evacuation of incomplete and<br />

inevitable spontaneus abortions .BMJ 1993;306:894-5.<br />

4- Johnson N, Priestrall M,Marsoy T,et al Randomized trial evaluationg<br />

pain and bleeding after a first trimester miscarriage treated surgically<br />

or medically .Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 1997;72:213-<br />

5.<br />

5- Chung T, Leung P, Cheung LP,et al: a medical approach to management<br />

of spontaneus abortıon using misoprostol ; extending misoprostol<br />

treatment to a maxımum of 48 hours can further impro<strong>ve</strong><br />

evacuation of retained products of conception in spontaneous abor-<br />

tion. Acta Obstet Gynecol Scand 1997;76:248-51.<br />

6- Chung TK, Lee DT, Cheung LP, et al: Spontaneus abortion : a randomized<br />

controlled trial comparing surgical evacuation with conservati<strong>ve</strong><br />

management using misoprostol . Fertil Steril 1999;71:1054-9.<br />

7- Lau HL, Linkins SE. AFP AM J Obstet Gynecol 1976;124:533-4.<br />

8- Nelson LH ,Bensen J ,Burton BK. Outcomes of in patients<br />

with unusually high maternal AFP le<strong>ve</strong>ls . AM J Obstet Gynecol<br />

1987,157:572-6.<br />

9- Seppela M, Aho I,Widholm O, Ruoshlathi E, AFP in uterine hemorrhage<br />

during pregnancy and deli<strong>ve</strong>ry. AM J Obstet Gynecol , 3,<br />

1972:323-8.<br />

10- Wilhelm O, Lomniczi A, Dudar E, informati<strong>ve</strong> value of varying<br />

serum AFP le<strong>ve</strong>ls in pregnant women based on a screening program,<br />

Orv Hetil ;1992<br />

11- Seppela M,Ruoschlathi E , AFP in maternal serum a new marker<br />

for detection of fetal distress and intrauterin death ,AM J Obstet Gynecology<br />

1973;16;48-52.<br />

12- Barkai G ,Reichman B, Ries L, the assotiation between AFP and ß<br />

hCG le<strong>ve</strong>ls prior to and following chorionic villus sampling in cases<br />

that spontaneously miscarried , Prenat Diagn,1994;14-9;793.<br />

AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM EKSTRAKSİYON<br />

YÖNTEMLERİ<br />

METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM MEN WITH<br />

AZOOSPERMIA<br />

Dr. Ayşe ÇELİKTEN, Prof. Dr. Sertaç BATIOĞLU, Op. Dr. Erkan ÖZDEMİR<br />

Özet<br />

En az iki santrüfüje ejakullatta sperm saptanmaması<br />

olarak tanımlanan azoospermi erkek populasyonun<br />

%1’inde, infertil erkek populasyonun %10-15’inde gözlenmektedir.<br />

ICSI’nin tanımlanmasıyla bu hastalara<br />

çocuk sahibi olma fırsatı sunulmuştur. Mikrocerrahi<br />

ile epididimden sperm aspirasyonu (MESA) , perküton<br />

epididimal sperm aspirasyonu (PESA) , testükülor<br />

sperm ekstraksiyonu (TESE ) , testikülar epididimal<br />

sperm aspirasyonu (TESA) gibi cerrahi yolla sperm elde<br />

edilen birçok yöntem kullanılmaktadır. Üreme merkezlerinin<br />

çoğunda, cerrahi yöntemlerle alınan testiküler<br />

<strong>ve</strong> epididimal spermlerin ICSI’de kullanılmasıyla<br />

%30–40 klinik gebelik, %25–30 doğum oranı elde edilmektedir.<br />

Anahtar Kelimeler: Azoospermi; ICSI; TESE; TESA.<br />

Sperm Extractı̇ on Technique For Azoospermı̇ c Men<br />

Summary: Azoospermia defined as tha absence of spermatozoa<br />

in ejaculate after assessment of centrifuged<br />

semen on at least two occasions, is obser<strong>ve</strong>d in 1% of<br />

En az iki santrifüje (15 dakika, 3000 devir) ejakülatta<br />

sperm saptanmaması olarak tanımlanan azoospermi,<br />

erkek popülasyonun %1’inde, infertil hasta populasyonunun<br />

ise yaklaşık % 10-15’inde belirlenmektedir<br />

(1,2).<br />

Azoospermi, etyolojik patolojinin yerine<br />

göre pretestiküler, testiküler <strong>ve</strong> posttestiküler olarak<br />

sınıflandırılmasına rağmen, tanı <strong>ve</strong> tedavide yaygın olarak<br />

nonobstrüktif (NOA) <strong>ve</strong> obstrüktif (OA) azoospermi<br />

şeklinde değerlendirilmektedir. NOA daha çok pretestiküler<br />

<strong>ve</strong> testiküler patolojilerden kaynaklanmaktadır.<br />

the general population and in 10–15% of infertil men.<br />

The introduction of intracytoplasmic sperm injection<br />

(ICSI) in offered a no<strong>ve</strong>l opportunity for parenthood to<br />

these couples. Se<strong>ve</strong>ral surgical techniques ha<strong>ve</strong> been<br />

used to retrie<strong>ve</strong> sperm assisted reproduction, including<br />

Microsuigical Epididymol Sperm Aspiration (MESA)<br />

, Percutaneous Epididymal Sperm Aspitation (PESA)<br />

, Testicular Epididymal Sperm Extrachon (TESE ) ,<br />

Testicular Epididmycal Sperm Aspiration (TESA) .<br />

At most reproducti<strong>ve</strong> centers, it is rasonable to expect<br />

clinical pregnancy rates of 30–40 % and deli<strong>ve</strong>ry rates<br />

of 25–30% when surgically retrie<strong>ve</strong>d epididymal or testicular<br />

sperm are used for ICSI.<br />

the groups(p>0.05).<br />

Conclusion: AFP increases in the maternal blood after<br />

fetal demise and because of the long half-life it can’t<br />

show the daily changes well. For these reasons AFP<br />

is not a useful method in the prognosis of threatened<br />

abortions.<br />

Key Words: Azoospermia, ICSI; TESE; TESA; MESA;<br />

PESA.<br />

Pretestiküler azoospermide hormonal faktörler rol<br />

oynamakla birlikte, primer testiküler azoospermi<br />

testisteki interensek spermatogenez patolojileri sonucu<br />

gelişmektedir. Azoospermik hastaların %40’ını<br />

oluşturan OA ise intratestiküler, posttestiküler obstrüksiyonlar<br />

<strong>ve</strong> ejakülasyon bozuklukları sonucu saptanan<br />

<strong>ve</strong> erkek infertilitesinin düzeltilebilir patolojileridir(2).<br />

1992 yılında intrasitoplazmik sperm enjeksiyonunun<br />

(ICSI) tanımlanması ile birlikte bu hastaların<br />

çocuk sahibi olması için bir fırsat doğmuştur (3,4). Obstrüklif<br />

azoospermik hastalarda ICSI ile ilk gebelik ise<br />

2046 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2042- 2046 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2047<br />

ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.


ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.<br />

METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM<br />

MEN WITH AZOOSPERMIA<br />

1993 yılında sağlanmıştır (5,6). Devroey ise 1994 yılında<br />

testiküler sperm ekstraksiyonunu(TESE) tanımlayarak<br />

NOA olan hastaların da ICSI yöntemi ile çocuk sahibi<br />

olma yolunu açmıştır (7).<br />

NOA testiküler yetmezlik sonucu oluşur. Bu problem<br />

infertil erkeklerin %10’unu etkilemektedir. Seksüel kromozomal<br />

anormalliği, translokasyon <strong>ve</strong> Y kromozomu<br />

mikrodelesyonu gibi genetik problem, kriptorşidizm,<br />

testiküler torsiyon, radyasyon <strong>ve</strong> toksinler testiküler<br />

yetmezliğin etiyolojinde rol oynamaktadır (2,8-10).<br />

Bazı NOA erkeklerin testislerinde izole aktif spermatogenez<br />

odakları bulunmaktadır <strong>ve</strong> bu erkeklerden<br />

testiküler sperm elde edilebilmektedir. Sınırlı sayıda<br />

hasta ile yapılan TESE ile ilgili ilk çalışmalarda %80<br />

gibi yüksek sperm elde etme oranı (SRR) bildirilmiştir<br />

(11,12,13). Ancak sonraki daha büyük serilerde SRR<br />

%50 düzeylerinde bulunmuştur (14,15).<br />

Klinik <strong>ve</strong> endokrinolojik bulgular OA <strong>ve</strong> NOA arasında<br />

kesin ayırım yapamadığı için NOA tanısında sedece<br />

histopatolojik bulgular önem taşımaktadır (16- 20). OA<br />

erkeklerin tamamından sperm elde edilebilirken, histopatolojik<br />

olarak incelenmemiş NOA hastalarının ancak<br />

%50’sinden sperm elde edilebilmektedir (14).<br />

Sperm elde etmede ideal bir cerrahi teknik kullanışlı,<br />

testiküler travmaya neden olmayan, dondurulup sonraki<br />

kullanımlar için de gerekli olan yeterli sayıda motil<br />

sperm elde edilebilen bir yöntem olmalıdır. Ancak<br />

günümüzdeki hiçbir yöntem bu kriterleri taşımamaktadır.<br />

Bir çok NOA olgusunda spermatogenez izole odaklarda<br />

aktif olmasından dolayı TESE ile tek biopsi almak<br />

yerine multipl biopsiler almak SRR’ı artırmaktadır<br />

(13,16,21). Bununla birlikte testiküler dokudan büyük<br />

bir parçanın alınması testiküler atrofiye neden olabilmektedir<br />

(22,23). İnce iğne aspirasyonu (FNA) daha az<br />

invaziv bir teknik olmakla birlikte NOA olgularında<br />

başarısı sorgulanmaktadır (24-27). Üç prospektif kontrollü<br />

çalışmada TESE’nin FNA’dan daha efektif bir<br />

yöntem olduğu gösterilmiştir (14,24,25).<br />

Mikrodiseksiyon (MD) TESE eksizyonel biyopsi yöntemine<br />

göre daha az invaziv bir yöntem olmakla birlikte<br />

optik büyütme ile spermatogenez odaklarının gözlenmesi<br />

bakımından da avantajlıdır (28). Bir çok çalışmada<br />

MD’nin sperm elde etmede daha başarılı olduğu gösterilmesine<br />

rağmen konvansiyonel TESE ile MDTESE<br />

arasında hangi yöntemin daha efektif <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli<br />

olduğu hakkında randomize çalışma yapılmamıştır<br />

(28,29,30,31).<br />

Testiküler dokuda daha fazla kanlanan bölgelerde sper-<br />

matogenez odaklarının aktif olacağı düşüncesiyle renkli<br />

Doppler ultrasonografi FNA <strong>ve</strong> TESE’de biyopsi için<br />

yol gösterici olarak kullanılabilmektedir (32-35).<br />

ICSI kriyoprezer<strong>ve</strong> edilmiş spermatozoa ile de başarılı<br />

bir şekilde gerçekleştirilmektedir (36-39). Serilerin pek<br />

çoğunda, taze <strong>ve</strong> kriyoprezer<strong>ve</strong> edilmiş spermler ile<br />

elde edilen sonuçlar anlamlı farklılık göstermemektedir.<br />

Ayrıca, kriyoprezervasyon sonrası sperm canlılığının<br />

infertilite etyolojisi, serum FSH konsantrasyonu ya da<br />

hasta yaşı tarafından etkilenmediği görülmektedir.<br />

TESE ile sperm elde edilen hastaların %46’sında gebelik<br />

elde edilebildiği, %39’unda da canlı doğum<br />

gerçekleştiği rapor edilmektedir. Ek olarak, olguların<br />

yaklaşık olarak %27’sinde ikiz, %1,8’inde üçüz çoğul<br />

gebelik gelişmektedir (22,40).<br />

Obstrüktif azoospermide ise sperm elde etmek için<br />

kullanılan yöntem obstrüksiyonun yerine göre belirlenir.<br />

İntratestiküler obstrüksiyonlarda seminal kanalın<br />

bu seviyedeki tıkanıklığı düzeltilemeyeceğinden<br />

(rekanalizasyon) TESE <strong>ve</strong>ya ince iğne aspirasyonu<br />

gerekir. Elde edilen spermatozoa ICSI için hemen, taze<br />

kullanılabileceği gibi; dondurularak saklanabilir. İster<br />

TESE, ister ince iğne aspirasyonu ile olsun hemen her<br />

obstrüktif azoospermik hastadan bu yöntemler ile sperm<br />

elde edilebilir.<br />

Mikro cerrahi yolu ile epididimden sperm aspirasyonu<br />

(MESA) konjenital bilateral vas deferens<br />

yokluğu (CBAVD) olan erkeklerde endikedir. Diğer<br />

endikasyonları ise düzeltilemeyen seminal kanal patolojileri,<br />

Wolfian kanalları yokluğu, başarısız vasoepididimostomi<br />

<strong>ve</strong> vazostomi, enfeksiyon <strong>ve</strong> travmaya bağlı<br />

<strong>ve</strong>ya iyatrojenik oluşan obstrüksiyonlarıdır. Genel olarak<br />

bir MESA işleminde, birçok ICSI uygulaması için<br />

yeterli materyal (spermatozoa) elde edilir (41). Perkütan<br />

epididimal sperm aspirasyonu (PESA) MESA’dan daha<br />

noninvaziv bir yaklaşım olup sonraki kullanımlar için<br />

dondurmak üzere yeterince sperm elde edilememektedir.<br />

PESA’da her siklus için ayrı bir operasyon gereksinimi<br />

vardır (42). Akkiz epididimal obstrüksiyonu olan<br />

azoospermik hastalarda end-to-end <strong>ve</strong>ya end-to-side<br />

mikro cerrahi tekniği ile epididimovasosotomi gerekir.<br />

Vazektomi sonrası proksimal vaz obstrüksiyonu, mikro<br />

cerrahi ile vazektomi re<strong>ve</strong>rsal işlemi ile düzeltilebilir.<br />

Vasovasostomi ayrıca, nadir görülen (iatrojenik, posttravmatik,<br />

post-enflamatuar) proksimal vazal obstrüksiyonlarda<br />

da uygulanmalıdır. Eğer ameliyat sırasında vaz<br />

sıvısında spermatozoa yok ise <strong>ve</strong> özellikle proksimal<br />

vas içinde gelen sıvı kalın “diş macunu” kıvamında ise,<br />

tıkanıklığa bağlı epididimal obstrüksiyon gelişmiş olabilir.<br />

Bu durumda mikro cerrahi ile vazoepididimostomi<br />

gerekir. Doğum oranları göz önüne alındığında vazektomi<br />

sonrası epididim tıkanıklığı olan hastalarda vazoepididimostominin<br />

MESE <strong>ve</strong> ICSI’den, hem başarısı<br />

daha yüksek hem de ekonomik olduğu saptanmıştır (42-<br />

43)<br />

Çocukluk çağında fıtık <strong>ve</strong>ya orşiopeksi ameliyatında istemeden<br />

çift taraflı vas deferens kaybına neden olunmuş<br />

ise, bu durum genellikle düzeltilemez (44). Bu vakalarda<br />

proksimal vas deferensten sperm aspirasyonuna<br />

(45) <strong>ve</strong>ya TESE/MESA ile ICSI işlemine başvurulabilir.<br />

Tek taraflı geniş vaz deferens kaybı <strong>ve</strong> diğer taraf testis<br />

atrofisi varlığında, atrofik testisin vazı çapraz vazovazostomi<br />

<strong>ve</strong>ya vazoepididimostomi için kullanılabilir.<br />

Ejakulatuar kanal obstrüksiyonu tedavisi etiyolojisine<br />

bağlıdır. Büyük post enflamatuar obstrüksiyonda eğer<br />

tek <strong>ve</strong>ya her iki ejakulatuar kanal orta hat intraprostatik<br />

kiste açılıyorsa, ejakulatuar kanalın transuretral rezeksiyonu<br />

(TURED) uygulanmalıdır (46,47). TURED’yi takiben<br />

komplikasyonlar görülebilir: mesane boynu zedelenmesi<br />

nedeniyle retrograd ejaklasyon, idrarın kanal,<br />

seminal keseler <strong>ve</strong> vas içine reflüsü (bu durum sperm<br />

hareket azlığına, asidik semene <strong>ve</strong> epididimite neden<br />

olur). TURED alternatifleri MESA, TESE, proksimal<br />

vas deferens aspirasyonu, seminal kese aspirasyonu <strong>ve</strong><br />

ultrasound rehberliğinde direk kist aspirasyonudur.<br />

Sonuç olarak azoospermi nedenli infertilitede tedavi<br />

öncesi hastada azoosperminin formunun sorun<br />

yarattığının bilinmesi çünkü tedavi seçeneği her grupta<br />

farklı olması nedeni ile önemlidir. Obstrüktif azoospermi<br />

olgularında hazırlama tekniklerine dayanıklılığı<br />

daha fazla olan epididimal spermlerin kullanılması<br />

tercih edilir. MESA <strong>ve</strong> PESA ile sperm elde edilmesi<br />

kolaydır. Epididimal spermlerin alınamadığı fibrozis ya<br />

da agenezi gibi durumlarda testislerden alınan spermler<br />

kullanılır. Etiyolojisinde spermatogenez bozukluğunun<br />

rol oynadığı NOA’da ise, testis içinde spermatogenez<br />

odaklarının fokal dağılımı nedeniyle testislerden multipl<br />

biyopsilerle çıkarılan ya da daha büyük tek bir parçanın<br />

çıkarılmasıyla elde edilen dokuda sperm ekstraksiyonu<br />

yapılması (TESE), perkütan sperm aspirasyonuna<br />

(TESA) tercih edilir.<br />

Kaynaklar<br />

1.Willott GM. Frequency of azoospermia. Forensic Sci Int<br />

1982;20:9–10.<br />

2.Jarow JP, Espeland MA, Lipshultz LI. Evaluation of the azoospermic<br />

patients. J Urol 1989;142:62.<br />

AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM<br />

EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ<br />

3. Palermo G, Joris K, Devroey P, Van Steirteghem AC. Pregnancies<br />

after<br />

intracytoplasmic injection of single spermatozoon into an oocyte.<br />

Lancet 1992;340:17–18.<br />

4. Van Steirteghem AC, Nagy Z, Joris H, Liu J, Staessen C, Smitz<br />

J, Wisanto A, Devroey P. Higher fertilization and implantation rates<br />

after intracytoplasmic sperm injection. Hum Reprod 1993;8:1061–<br />

1066.<br />

5. Craft I, Benett V, Nicholson N. Fertilising ability of testicular<br />

spermatozoa(Letter). Lancet 1993;342:864.<br />

6. Schoysman R, Vanderzwalmen P, Nijs M, Segal L, Segal-Bertin G,<br />

Geerts I, Roosendaal E, Schoysman D. Pregnancy after fertilisation<br />

with human testicular spermatozoa. Lancet 1993;342:1237.<br />

7. Devroey P, Liu J, Nagy Z, Tournaye H, Silber SJ, Van Steirteghem<br />

AC. Normal fertilization of human oocytes alter testicular<br />

sperm extraction and intracytoplasmic sperm injection. Fertil Steril<br />

1994;62:639–41.<br />

8. Palermo GD, Schlegel PN, Hariprashad JJ, Ergun B, Mielnik A,<br />

Zaninovic N, Veeck LL, Rosenwaks Z. Fertilization and pregnancy<br />

outcome with intracytoplasmic sperm injection for azoospermic<br />

men. Hum Reprod 1999;14:741–8.<br />

9. Ezeh U. Beyond the clinical classification of azoospermia. Hum<br />

Reprod 2000;15:2356–9.<br />

10. Raman JD, Schlegel P. Testicular sperm extraction with intracytoplasmic<br />

sperm injection is successful for the treatment of nonobstructi<strong>ve</strong><br />

azoospermia associated with cryptorchidism. J Urol<br />

2003;170:1287–90.<br />

11. Devroey P, Liu J, Nagy Z, Goosens A, Tournaye H, Camus M,<br />

Van Steirteghem AC, Silber S. Pregnancies alter testicular sperm<br />

extraction and intracytoplasmic sperm injection in non-obstructi<strong>ve</strong><br />

azoospermia. Hum Reprod 1995;10:1457–60.<br />

12. Silber, S. What forms of male infertility are left to cure? Hum<br />

Reprod 1995;10:503.<br />

13. Tournaye H, Liu J, Nagy PZ, Camus M, Goossens A, Silber S,<br />

Van Steirteghem AC, Devroey P. Correlation between testicular histology<br />

and outcome after intracytoplasmic sperm injection using testicular<br />

spermatozoa. Hum Reprod 1996;11:127–32.<br />

14. Tournaye H, Camus M, Vandervorst M, Nagy Z, Joris H, Van<br />

Steirteghem A, Devroey P. Surgical sperm retrieval for intracytoplasmic<br />

sperm injection. Int J Androl 1997;20(Suppl 3):69–73.<br />

15. Gil-Salom M, Romero J, Minguez Y, Molero MD, Remohi J,<br />

Pellicer A. Testicular sperm extraction and intracytoplasmic sperm<br />

injection: A chance of fertility in nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. J Urol<br />

1998;160:2063–2067.<br />

16. Tournaye H, Camus M, Goosens A, Nagy Z, Silber S, Van Steirteghem<br />

AC, Devroey P. Recent concepts in the management of<br />

infertility because of non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />

1995;10(Suppl 1):115–9.<br />

17. Devroey P. Testicular sperm extraction and intracytoplasmic<br />

sperm injection. Hum Reprod 1998;13:2045–2046.<br />

2048 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2047- 2051 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2049<br />

ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.


ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.<br />

METHODS OF EXTRACTION OF SPERM FROM<br />

MEN WITH AZOOSPERMIA<br />

18. Schoor RA, Elhanbly S, Niederberger CS, Ross LS. The role<br />

of testicular biopsy in the modern management of male infertility. J<br />

Urol 2002;167:197–200.<br />

19. Tournaye H. Gamete source and manipulation. In: Vayena E,<br />

Rowe PJ, David P, Griffin PD (eds). Current Practices and Contro<strong>ve</strong>rsies<br />

in Assisted Reproduction. Oxford Uni<strong>ve</strong>rsity Press, 2002.<br />

20. McLachlan RI, Rajpert-De Meyts E, Hoei-Hansen CE, de Kretser<br />

DM, Skakkebaek NE. Histological evaluation of the human<br />

testis-approaches to optimizing the clinical value of the assessment:<br />

mini review. Hum Reprod 2007;22:2–16.<br />

21. Hauser R, Botchan A, Amit A, Ben Yosef D, Gamzu R, Paz<br />

G, Lessing JB, Yogev L, Ya<strong>ve</strong>tz H. Multiple testicular sampling<br />

in non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia-is it necessary? Hum Reprod<br />

1998;13:3081–5.<br />

22. Schlegel PN, Palermo GD, Goldstein M, Menendez S, Zaninovic<br />

N, Veeck LL, Rosenwaks Z. Testicular sperm extraction with intracytoplasmic<br />

sperm injection for nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Urology<br />

1997;49:435–40.<br />

23. Tash JA, Schlegel PN. Histologic effects of testicular sperm<br />

extraction on the testicle in men with nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia.<br />

Urology 2001; 57:334–7.<br />

24. Friedler S, Raziel A, Strassburger D, Soffer Y, Komarovsky<br />

D, Ron-El R. Testicular sperm retrieval by percutaneous fine needle<br />

sperm aspiration compared with testicular sperm extraction by<br />

open biopsy in men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />

1997;12:1488–93.<br />

25. Ezeh UI, Moore HDM, Cooke ID. A prospecti<strong>ve</strong> study of multiple<br />

needle biopsies <strong>ve</strong>rsus a single open biopsy for testicular sperm<br />

extraction in men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />

1998;13: 3075–2080.<br />

26. Rosenlund B, Kvist U, Ploen L, Lundh Rozell B, Sjoblom P,<br />

Hillensjo T. A comparison between open and percutaneous needle<br />

biopsies in men with azoospermia. Hum Reprod 1998;13:1266–71.<br />

27. Tournaye H. Surgical sperm reco<strong>ve</strong>ry for intracytoplasmic<br />

sperm injection: which method is to be preferred? Hum Reprod<br />

1999;14(Suppl 1):71–81.<br />

28. Schlegel PN. Testicular sperm extraction: microdissection impro<strong>ve</strong>s<br />

sperm yield with minimal tissue excision. Hum Reprod<br />

1999;14:131–5.<br />

29. Amer M, Ateyah A, Hany R, Zohdy W. Prospecti<strong>ve</strong> comparati<strong>ve</strong><br />

study between microsurgical and con<strong>ve</strong>ntional sperm extraction in<br />

non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia: follow-up by serial ultrasound examinations.<br />

Hum Reprod 2000;15:653–6.<br />

30. Tsujimura A, Matsumiya K, Miyagawa Y, Takao T, Fujita K, Koga<br />

M, Takeyama M, Fujioka H, Okuyama A. Prediction of successful<br />

outcome of microdissection testicular sperm extraction in men with<br />

idiopathic nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia. J Urol 2004;172:1944–7.<br />

31. Ramasamy R, Yagan N, Schlegel PN. Structural and functional<br />

changes to the testis after con<strong>ve</strong>ntional <strong>ve</strong>rsus microdissection testicular<br />

sperm extraction. Urology 2005;65:1190–4.<br />

32. Foresta C, Garolla A, Betella A, Ferlin A, Rossato M, Candiani F.<br />

Doppler ultrasound of the testis in azoospermic subjects as a parameter<br />

of testicular function. Hum Reprod 1998;13:3090–3.<br />

33. Har-Toov J, Eytan O, Hauser R, Ya<strong>ve</strong>tz H, Elad D, Jaffa AJ. A<br />

new power doppler ultrasound guiding technique for impro<strong>ve</strong>d testicular<br />

sperm extraction. Fertil Steril 2004;81:430–4.<br />

34. Tunc L, Alkibay T, Kupeli B, Tokgoz H, Bozkirli I, Yucel C.<br />

Power Doppler ultrasound mapping in nonobstructi<strong>ve</strong> patients prior<br />

to testicular sperm extraction. Arch Androl 2005;51:277–83.<br />

35. Herwig R, Tosun K, Schuster A, Rehder P, Glodny B, Wildt L,<br />

Illmensee K, Pinggera GM. Tissue perfusion-controlled guided biopsies<br />

are essential for the outcome of testicular sperm extraction.<br />

Fertil Steril 2007; 87:1071–6.<br />

36. Ben-Yosef D, Yogev L, Hauser R, Ya<strong>ve</strong>tz H, Azem F, Yo<strong>ve</strong>l<br />

I,Lessing JB, Amit A. Testicular sperm retrieval and cryopreservation<br />

prior to initiating ovarian stimulation as the first line approach<br />

in patients with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod<br />

1999;14:1794-1801.<br />

37. Oates RD, Mulhall J, Burgess C, Cunningham D, Carson R. Fertilization<br />

and pregnancy using intentionally cryopreser<strong>ve</strong>d testicular<br />

tissue as the sperm source for intracytoplasmic sperm injection in 10<br />

men with non-obstructi<strong>ve</strong> azoospermia. Hum Reprod 1997;12:734-<br />

9.<br />

38. Friedler S, Raziel A, Soffer Y, Strassburger D, Komarovsky D,<br />

Ron-El R. Intracytoplasmic injection of fresh and cryopreser<strong>ve</strong>d testicular<br />

spermatozoa in patients with nonobstructi<strong>ve</strong> azoospermia – a<br />

comparati<strong>ve</strong> study. Fertil Steril 1997;68:892-7.<br />

39. Gil-Salom M, Romero J, Minguez Y, Rubio C, De los Santos<br />

MJ, Remohí J, Pellicer A. Pregnancies after intracytoplasmic sperm<br />

injection with cryopreser<strong>ve</strong>d testicular spermatozoa. Hum Reprod<br />

1996;11:1309-1313.<br />

40.Turek PJ, Cha I and Ljung BM. Systematic fine-needle aspiration<br />

of the testis: correlation to biopsy and results of organ ‘mapping’ for<br />

mature sperm in azoospermic men. Urology 1997;49:743-8.<br />

41. Schroeder-Printzen I, Zumbe G, Bispink L, Palm S, Schneider U,<br />

Engelmann U, Weidner W. Microsurgical epididymal sperm aspiration:<br />

aspirate analysis and straws 46 available after cryopreservation<br />

in patients with non-reconstructable obstructi<strong>ve</strong> azoospermia.<br />

MESA/TESE Group Giessen. Hum Reprod 2000;15:2531-5.<br />

42.Yeung CH, Cooper TG, Oberpenning F, et al. Changes in mo<strong>ve</strong>ment<br />

characteristics of human spermatozoa along the length of the<br />

epidiymis. Biol reprod 1993;49:274-80.<br />

43. Kolettis PN, Thomas AJ Jr. Vasoepididymostomy for vasectomy<br />

re<strong>ve</strong>rsal: a critical assessment in the era of intracytoplasmic sperm<br />

injection. J Urol 1997;158:467-470.<br />

44. Borovikov A. Treatment of large vasal defects. In: Goldstein M<br />

ed. Surgery of Male Infertility. Philadelphia: WB Saunders, 1995,<br />

pp. 77-95.<br />

45. Ruiz-Romero J, Sarquella J, Pomerol JM. A new device for<br />

microsurgical sperm aspiration. Andrologia 1994;26:119-120.<br />

46. Schroeder-Printzen I, Ludwig M, Kohn F, Weidner W. Surgical<br />

therapy in infertile men with ejaculatory duct obstruction: technique<br />

and outcome of a standardized surgical approach. Hum Reprod<br />

2000;15:1364-8.<br />

47. Gilbert BR. Transurethral resection for ejaculatory duct obstruction.<br />

In Goldstein MG ed. Surgery of Male Infertility. Philadelphia:<br />

WB Saunders, 1995, pp. 220-2<br />

Yazışma Adresi: DR. Ayşe ÇELİKTEN<br />

Sakarya Caddesi, Burgaz Sokak. No:10/6<br />

Altındağ/ANKARA<br />

Tel: 05057994958<br />

E-mail: a.celikten@hotmail.com<br />

AZOOSPERMİK ERKEKLERDEN SPERM<br />

EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİ<br />

2050 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2047- 2051 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2047- 2051 2010 2051<br />

ÇELİKTEN <strong>ve</strong> Ark.


GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />

GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />

APPROACH TO URINARY STONE DISEASE IN PREGNANCY<br />

Dr Le<strong>ve</strong>nt Mert GÜNAY 1 , Dr Ömer Tolga GÜLER 2 , Dr Mehmet Cemil UYGUR 1<br />

1 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı<br />

2 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Hastalıkları Anabilim Dalı<br />

Özet<br />

Gebelikte üriner taş hastalığı gerek tanı gerekse tedavi<br />

yönünden hekimler için zor bir durumdur. Uygulanacak<br />

tetkik <strong>ve</strong> tedaviler sırasında anne <strong>ve</strong> fetusun<br />

gü<strong>ve</strong>nliği de düşünülmelidir. Fizik muayene <strong>ve</strong> laboratuar<br />

incelemeleri bazen doğru teşhis konmasında<br />

yetersiz kalabilir. Ultrasonografik inceleme radyolojik<br />

görüntülemede ilk tercih edilecek yöntemdir.<br />

Düşük dozlu intra<strong>ve</strong>nöz piyelografi, magnetik<br />

rezonans <strong>ve</strong> bilgisayarlı tomografiler çok gerekli<br />

oldukları dıurumlarda ancak ikinci sırada gelen tanı<br />

testleridir. Taşların çoğunun kendiliğinden düşeceği<br />

bilindiğinden konservatif yaklaşım tedavide ilk<br />

seçenektir. Geçici üriner direnaj <strong>ve</strong> üreterorenoskopik<br />

cerrahi uygulamaları tercih edilen cerrahi seçeneklerdir.<br />

Vücut dışı şok dalgalarıyla taş kırma işlemi kontraendikedir.<br />

Anahtar Kelimeler: Ürolithiazis, gebelik, üriner kolik,<br />

radyasyon, endoskopik girişimler.<br />

Giriş<br />

Gebelik sırasında rastlanan taş hastalığı gebe takibi yapan<br />

kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanları kadar radyologlar<br />

<strong>ve</strong> ürologlar için de hem tanısal hem de terapötik<br />

zorlukları olan bir durumdur. Yurtdışı kaynaklarda<br />

yaklaşık 1500 gebelikte bir görüldüğü rapor edilmişse<br />

de üriner taş hastalığı açısından endemik bir bölge olan<br />

Türkiye’deki kesin rakamlar bilinmemektedir. Sadece<br />

semptomatik hastalara tanı konması gebelikte gerçek<br />

insidansın belirlenmesinde diğer bir engeldir. Ürolitiazis<br />

multipar hastalarda primiparlara göre 3 kat daha<br />

Abstract<br />

Urolithiasis in pregnancy is a difficult situation from<br />

both diagnostic and therapeutic aspects. There are<br />

many safety concerns that must be considered for both<br />

mother and fetus. Physical and laboratory examinations<br />

may gi<strong>ve</strong> no clue for correct diagnosis. Ultrasonographic<br />

examination is the primary radiological<br />

evaluation. Safer use of excretory urographies, magnetic<br />

resonance imaging and CT with low radiation<br />

doses can only be feasible for second-line studies when<br />

indicated. In most instances the stones will pass spontaneously,<br />

therefore appropriate supporti<strong>ve</strong> care would<br />

be enough. Temporary urinary drainage and ureterorenoscopic<br />

stone removal are the therapies of choice<br />

when surgery is necessary. Shock wa<strong>ve</strong> lithotripsy is<br />

contraindicated in pregnancy.<br />

Key Words: Urolithiasis, pregnancy, renal colic, radiation,<br />

endoscopic surgery.<br />

sık görülse de <strong>ve</strong>riler yaşa göre düzeltildiğinde bu fark<br />

ortadan kalkar. Taşlar sıklıkla üretere düştüklerinde tanı<br />

alırlar. Gebelikteki fizyolojik hidronefrozun sağda fazla<br />

görülmesine rağmen taş insidansı açısından sağ <strong>ve</strong> sol<br />

üriner sistemler arasında fark yoktur.<br />

Gebelik sırasında fizyolojik hiperkalsiüri<br />

görülebilir. Plasental 1,25-dihidrokolekalsiferol üretimi<br />

nedeniyle kalsiyumun intestinal emilimi <strong>ve</strong> kemikten<br />

mobilizasyonunun artar; tübüler akımın artması <strong>ve</strong> geri<br />

emilimin azalması nedeniyle kalsiyum ekskresyonu artarak<br />

hiperkalsiüri oluştur. Ayrıca glomerüler filtrasyon<br />

hızındaki artışın ürik asit ekskresyonunu da artırdığı<br />

bildirilmiştir.3-6<br />

Üriner taş hastalığı tanısı alan gebelerin %80’den fazlası<br />

2.<strong>ve</strong>3. trimesterdedir. Bu hastaların %70-80’i takipte sorunsuz<br />

olarak taşlarını düşürürler.7<br />

Klinik<br />

Gebelerde abdomen <strong>ve</strong> pelvisteki anatomik değişiklikler<br />

taşa bağlı kolik ağrısının yayılımını lokalizasyonunu<br />

<strong>ve</strong> algılanmasını değiştirebilir. Bu durum tanıyı<br />

güçleştirebilir. Karın ağrısı nedeniyle apandisit, di<strong>ve</strong>rtikülit<br />

<strong>ve</strong>ya plasental dekolman tanısı almış hastaların<br />

azımsanmayacak bir bölümünde sonraki incelemelerde<br />

üriner taş hastalığı tespit edilmiştir. Ürolitiazisin en sık<br />

belirtileri yan ağrısı, makroskopik <strong>ve</strong>ya mikroskopik<br />

hematüri <strong>ve</strong> üriner enfeksyionlardır. Olguların %75’<br />

inde mikroskopik hematüri görülürken sadece %15’<br />

inde makroskopik hematüri görülür. Hematürinin diğer<br />

nedenleri arasında gebeliğin fizyolojik hidronefrozuna<br />

bağlı olarak renal pelvis <strong>ve</strong> renal piramidlerin çevresindeki<br />

küçük <strong>ve</strong>nlerin kanamaları, üriner enfeksiyonlar,<br />

renovasküler bozukluklar, renal parankim <strong>ve</strong>ya toplayıcı<br />

sistem tümörleri gibi durumlar sayılabilir. Nadiren ürolitiazis<br />

hastaları üriner enfeksiyon, irritatif alt üriner sistem<br />

belirtileri <strong>ve</strong> obstetrik komplikasyonlar nedeniyle<br />

başvurabilirler. Taşın lokalizasyonuna göre klinik tablo<br />

değişebilir. Üreter taşlarında klasik renal kolik tablosu<br />

görülürken, distal üreterdeki taşlarda irritatif bulgular<br />

kolik atağına eşlik eder. Enfeksiyona bağlı oluşan strüvit<br />

taşlarında ise rekürren idrar yolu enfeksiyonu atakları<br />

görülür. Gebelikteki üriner enfeksiyonlarda ateş 48<br />

saatten fazla sürüyorsa <strong>ve</strong>ya kontrolü sağlanamıyorsa,<br />

taş hastalığı ile komplike hale gelmiş olabilir. Ürolithiazise<br />

yönelik tanısal araştırmalar oluşabilecek<br />

komplikasyonları önler.<br />

Tanısal araştırmalar<br />

Renal kolik erken doğum <strong>ve</strong> obstrüktif üropatiye bağlı<br />

hipertansiyon gibi obstetrik komplikasyonlara da yol<br />

açabilir. Bu nedenle doğru tanı son derece önemlidir.<br />

Üriner taş hastalığında dipstick testiyle idrar<br />

analizi hematüri, piyüri bulguları gösterir. Enfeksiyon<br />

durumlarında idrar pH’sinin 7’nin üzerine çıktığı<br />

görülebilir. Bu durumlarda idrar kültürü alınması gerekir.<br />

Rutin kan testleri olarak hemogram, üre <strong>ve</strong> kreatinin<br />

ölçümü, serum elektrolitleri <strong>ve</strong> serum ürik asit seviyesine<br />

bakılması önerilir.<br />

Çoğunlukla laboratuvar yöntemlerle birlikte<br />

görüntüleme yöntemlerinin de kullanılması gerekir.<br />

Radyolojik tetkiklere bağlı radyasyona maruz ka-<br />

GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />

lma ile prenatal ölüm, büyüme geriliği, yapısal organ<br />

bozuklukları, ağır mental retardasyon, <strong>ve</strong> çocukluk çağı<br />

kanserleri ilişkili bulunmuştur. Ancak Amerikan klinik<br />

uygulama kılavuzlarında (National Council On Radiation<br />

Protection And Measurements, American College<br />

Of Obstetricians And Gynecologists) 50 mGy fetal toksik<br />

eşik değeri olarak alındığında, zorunlu radyolojik <strong>ve</strong><br />

nükleer tıp tahlillerinin yapılabileceği bildirilmiştir(bkz.<br />

Tablo-13) Yanlış <strong>ve</strong>ya gecikmiş tanı koymanın gebeye<br />

daha çok zararı olabileceği vurgulanmıştır.<br />

Ultrasonografi (US) üriner taş hastalığından<br />

şüphelenilen gebelerde yapılacak ilk radyolojik tetkiktir.<br />

Renal parankim, kaliksler <strong>ve</strong> pelvis değerlendirilir. Ultrasonografi<br />

ile fizyolojik renal dilatasyon ile obstrüksiyona<br />

bağlı dilatasyon ayırımı net yapılamayabilir.<br />

Üreter taşları bu yöntemle net görüntülenemeyebilir.<br />

Çeşitli çalışmalarda ultrasonografinin duyarlığı %34-<br />

%60 arasında değişmektedir. Bir çalışmada US’nin<br />

özgüllüğü %86 olarak hesaplanmıştır.8 Ultrasonografik<br />

değerlendirmelerin doğruluğunu artırmak amaçlı renkli<br />

Doppler US ile üreteral jetlerin görüntülenmesi fayda<br />

sağlayabilir. Bunun yanı sıra transvajinal US, renkli<br />

Doppler US <strong>ve</strong> rezistivite indeksi hesaplamaları faydalı<br />

olabilir. Bir çalışmada üreteral jetlerin izlenmediği<br />

tarafta tıkanma tanısının %100 duyarlık <strong>ve</strong> %91 özgüllükle<br />

konulabildiği gösterilmiştir. Diğer yandan asemptomatik<br />

hastalarda üreteral jetlerin izlenmeyebileceğini<br />

gösteren yayınlar da olduğundan, bu yöntemin<br />

yorumlanmasında dikkatli olunmalı <strong>ve</strong> klinik korelasyon<br />

ön planda tutulmalıdır.<br />

Transvajinal US ile yapılan bir çalışmada bu<br />

yöntemle distal üreter taşı olan 13 hastanın tümünde<br />

taşlar görüntülenebilirken abdominal US ile yalnızca 2<br />

hastanın taşı görüntülenebilmiştir.<br />

Doppler US ile rezistivite indeksi<br />

hesaplamalarının gebelerde akut obstrüksiyonun<br />

tanınmasında ek katkı sağlamadığı bildirilmiş ancak iki<br />

böbrek arasındaki Rİ farkının %99 duyarlık <strong>ve</strong> %100<br />

özgüllük ile obstrüksiyon tanısında başarılı olduğu<br />

gösterilmiştir.<br />

İntra<strong>ve</strong>nöz piyelografi (İVP) uzun yıllar<br />

taş hastalığı tanısında altın standart teknik olarak<br />

kullanılmıştır. Fetusun iyonize edici radyasyona maruz<br />

kalması nedeniyle gebelikte kaçınılan bir tanısal testtir.<br />

Gebelerde İVP çekimlerinde dozun azaltılabilmesi<br />

<strong>ve</strong> fetusun kalkanlanarak korunması ile ilgili çalışmalar<br />

literatürde yer bulmuştur. Önerilen protokollerden biri<br />

direkt üriner sistem grafisini takiben 30. saniyede <strong>ve</strong> 20.<br />

dakikada kontrastlı grafilerin çekilmesidir(sınırlı İVP,<br />

2052 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2053<br />

GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.


GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />

APPROACH TO URINARY STONE DISEASE<br />

IN PREGNANCY<br />

Şekil 1). Bu yöntem 0.5 mGy fetal radyasyon dozuna<br />

neden olurki bu da gü<strong>ve</strong>nli seviye olan 5 mGy nin çok<br />

altındadır.<br />

Şekil 1: Sınırlı İVP’deki abdominopelvik grafilerden<br />

biri.13<br />

Manyetik rezonans ürografi (MRÜ), US ile obstrüksiyon<br />

nedeninin ortaya konulmadığı durumlarda<br />

radyasyon riski olmayan diğer bir seçenek olarak öne<br />

çıkmaktadır. Obstrüksiyonu net olarak gösterebilse de<br />

MRÜ’de üriner taşlar, bilgisayarlı tomografide olduğu<br />

kadar net olarak görüntülenemez, ayrıca işlem uzun zaman<br />

alır <strong>ve</strong> pahalıdır. Hastaların her hastanede MRÜ<br />

hizmetine ulaşması da günümüz şartlarında mümkün<br />

değildir. Ancak, gebelikte karın ağrısı etiyolojisinin<br />

ultrasonografi ile aydınlatılamadığı durumlarda<br />

başvurulacak bir tetkik olarak görülmektedir.<br />

Bilgisayarlı tomografi (BT), taş hastalığı<br />

tanısında çağımızın en üstün tekniğidir. Ancak radyasyon<br />

riski gebelerde kullanımını kısıtlamaktadır. Gelenek-<br />

sel abdominal tomografilerde 35 mGy’e kadar ulaşan<br />

dozlar bildirilmiştir. Teknolojisi daha yeni multidetektör<br />

BT cihazlarında ise bu dozlar 8,8-12 mGy seviyesine<br />

kadar inmektedir.17 Bu dozlar neredeyse sınırlı<br />

IVP çekimlerindeki dozlar (6-20 mGy) kadar gü<strong>ve</strong>nlidir.<br />

Sonuç olarak, ultrasonografi taş şüphesi olan gebe<br />

hastada ilk sırada yapılacak görüntüleme yöntemidir.<br />

Ultrasonografinin görüntülemede yeterli olmadığı durumlarda<br />

kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanı, radyolog<br />

<strong>ve</strong> üroloğun işbirliği sonucu tanı için en uygun yöntem<br />

seçilebilir (Şekil 2).<br />

Şekil 2: Gebede üreter orta kesimdeki taşın (okla<br />

gösterilmiş) bilgisayarlı tomografi görüntüsü.13<br />

Nükleer tıp tahlilleri anatomik detay <strong>ve</strong>rmemekte<br />

<strong>ve</strong> taş görüntülemesinde ek katkı sağlamamaktadırlar.<br />

Tablo 1: Görüntüleme tetkiklerinde fetal radyasyon dozları(hasta ön-arka kalınlığı >25 cm olanlarda).<br />

Görüntüleme yöntemi Fetal radyasyon dozu (mGy)<br />

Standard Maksimum<br />

Boş batın grafisi 1-3 4,2<br />

Sınırlı İVP (4 abdominopelvik grafi) 6 20<br />

Rutin abdomen BT 4 49<br />

Rutin pelvis BT 25 79<br />

Taş protokolü abdominopelvik BT 10<br />

Düşük doz abdominopelvik BT 7-8<br />

Teknisyum 99m DTPA 1,5 4,0<br />

Teknisym 99m MAG-3 0,7<br />

Tedavi<br />

Güncel literatür incelendiğinde gebelerin %66-<br />

85’inde semptomatik taşların konzervartif tedavi ile<br />

düşürülebildiği görülür. Geri kalan taşların da yarısı<br />

doğum sonrasında spontan düşmektedir. Bu nedenle<br />

gebelik sırasında taşlarını düşürmemiş hastalarda<br />

doğum sonrasında radyolojik inceleme yapılması<br />

gerekir. Konservatif tedavi denildiğinde hidrasyon,<br />

uygun analjezi, enfeksiyon varlığında antibiyotik<br />

tedavisi, entiemetikler <strong>ve</strong> istirahat kastedilmektedir.<br />

İntra<strong>ve</strong>nöz sıvılarla hidrasyon <strong>ve</strong> hospitalizasyon<br />

nadiren gerekmektedir. Analjezik olarak opiat türevleri<br />

sıklıkla kullanılır. Non-steroidal antienflamatuvar ilaçlar<br />

oligohidramniyoz, abortus, kardiyak malformasyon gibi<br />

potansiyel riskleri nedeniyle tercih edilmezler. Yoğun<br />

ağrısı olanlarda T11-L2 segmentlerinden sürekli epidural<br />

blok da gerektiğinde başvurulabilecek bir yöntemdir;<br />

epidural blogun üreter kas tonusunu azaltarak spontan<br />

taş düşürmeyi de kolaylaştırabileceği gösterilmiştir.<br />

Semptomatik taş hastalığı olan gebelerin<br />

yaklaşık %50’sinde eşlik eden üriner infeksiyon<br />

mevcuttur.14 Bu hastalarda antibiyotik tedavisiyle<br />

ileride oluşabilecek ürosepsis <strong>ve</strong> fetal sorunlar<br />

önlenmelidir. İdrar kültürlerinde çoğunlukla E.Coli,<br />

Klebsiella <strong>ve</strong>ya Enterobacter suşları infeksiyondan<br />

sorumlu patojenler olduğu görülmüştür.19 Gebelikte<br />

diğer bir problem plasentayı geçen antibiyotiklerin fetusa<br />

toksik etkileridir. Bu dönemde gü<strong>ve</strong>nli kullanılabilecek<br />

antibiyotikler penisilin, sefalosporin, makrolid grubu<br />

ilaçlar <strong>ve</strong> nitrofurantoindir. Üreter taşlarının düşmesini<br />

kolaylaştıracak alfa blokörler, kalsiyum kanal blokörleri<br />

<strong>ve</strong> kortikosteroidlerin kullanımı da son yıllarda gündeme<br />

gelmiştir. Ancak bu tedavilerin gebe hastalarda taş<br />

düşürmede etkinliği <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nirliliğine dair çalışma<br />

mevcut değildir.<br />

Cerrahi tedavi<br />

Gebelerde taş hastalığında cerrahi endikasyonları:<br />

kontrol edilemeyen ağrı, sepsis, soliter böbrekte tıkanma,<br />

bilateral tıkanma, obstetrik komplikasyonlardır (erken<br />

doğum eylemi, preeklampsi). (Sekil 3).Hastanın gerekli<br />

ürolojik yardımı alabileceği merkeze uzak bir bölgede<br />

ikamet ediyor olması da cerrahi kararında etkili olabilir .<br />

Retrograd üreteral stent. Obstrüksiyonun<br />

giderilmesi için retrograd üreteral stent yerleştirilmesi<br />

sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Floroskopi<br />

klavuzluğu yerine ultrasonografi kullanılabilir. Ancak<br />

yerleştirilen stentler sıklıkla alt üriner sistemde<br />

rahatsızlığa yol açarlar. Gebeliğe bağlı hiperürikozüri<br />

GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />

<strong>ve</strong> hiperkalsiüri gibi durumlar stentin erken tıkanmasına<br />

yol açabilir. Bu durumu önlemek için stentin 4-8 hafta<br />

aralıklarla değiştirilmesi önerilir. Ancak gebelerde<br />

bu işlemin tekrarlanması hasta için ek bir rahatsızlık<br />

yaratır, ayrıca enfeksiyon <strong>ve</strong> anestezi riskleri de göz ardı<br />

edilmemelidir. Bu nedenle, gebeliğin ilk 22 haftasında<br />

gelişen obstrüksiyonların tedavisinde lokal anestezi<br />

altında yerleştirilen perkütan nefrostomiler tercih<br />

edilebilirler. Fetus için risklerin azaldığı <strong>ve</strong> gebeliğin<br />

sonuna yaklaşıldığı dönemlerde ise retrograd stent<br />

kullanılabilir.<br />

Perkütan nefrostomi. Perkütan nefrostomi lokal anestezi<br />

ile ultrasonografi eşliğinde yapılır, hızlı <strong>ve</strong> kolay<br />

drenaj sağlar. Üreteral girişim sırasında yaşanabilecek<br />

üreteral yaralanma riskini ortadan kaldırır. Retrograd<br />

stent yerleştirilmesine göre daha az masraflıdır.24<br />

Dezavantajları ise vücut dışında bulunan kateterin<br />

<strong>ve</strong>rdiği rahatsızlığın yanı sıra, kateterin yerinden çıkma<br />

ihtimali, bakteriyal kolonizasyon <strong>ve</strong> enfeksiyon, girişim<br />

bölgesinde kanamadır. Bu tür perkütan drenaj tüplerin<br />

de 4-8 haftada bir değiştirilmesi gerekir.<br />

Gebelerde perkütan nefrostomi <strong>ve</strong> retrograd<br />

stent yerleştirilmesi tedavilerini kıyaslayan çalışma<br />

olmadığından, hastaya retrograd üreteral stent <strong>ve</strong>ya<br />

perkutan nefrostomi seçeneklerinden hangisinin<br />

uygulanacağına belirtilen avantaj <strong>ve</strong> dezavantajlar<br />

gözönüne alınarak karar <strong>ve</strong>rilmelidir.<br />

Üreteroskopi. Minimal invaziv ürolojik<br />

girişimlerdeki ilerlemeler sayesinde konzervatif tedavi<br />

ile taşını düşüremeyen hastalarda ilk seçenek tedavilerden<br />

biri haline gelmektedir. Üreterorenoskopik taş hastalığı<br />

tedavisinde üretere endoskopik olarak girilip, görülen<br />

taşlar pnömotik <strong>ve</strong>ya lazer enerjisi kullanan litotriptörler<br />

ile kırılır. Genel anestezi alınması, gerektiğinde<br />

floroskopi uygulanması, üreteral perforasyon riski<br />

gibi çekinceler üreteroskopi uygulamalarında çeşitli<br />

alternatif yaklaşımları doğurmuştur. Gebelerde<br />

sedasyon <strong>ve</strong> lokal anestezinin beraber kullanılması<br />

<strong>ve</strong>ya spinal anestezi altında, floroskopi kullanılmadan,<br />

üreter dilatasyonunu fazla artırmayarak operasyonun<br />

tamamlanması mümkündür. Birinci trimesterdeki<br />

teratojenik etkiler, üçüncü trimesterdeki anatomik<br />

değişiklikler <strong>ve</strong> anestezinin zorluğu gibi durumlar<br />

nedeniyle diğer obstetrik dışı cerrahilerde olduğu gibi<br />

üreterorenoskopi için de en uygun zaman 2. trimesterdir.<br />

Üreterorenoskopi işleminde ekipman <strong>ve</strong> cerrahın<br />

tecrübesi önemlidir. Ayrıca 1 cm’den büyük taş yükü<br />

olan, birden fazla sayıda <strong>ve</strong> lokalizasyonda taşı olan,<br />

sepsisteki, nakil böbrek üreterinde taşı olan, soliter<br />

2054 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2055<br />

GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.


GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.<br />

APPROACH TO URINARY STONE DISEASE<br />

IN PREGNANCY<br />

böbrekli hastalarda üreterorenoskopi uygun bir tedavi<br />

seçeneği değildir. Üroloji literatüründe %0-17 arasında<br />

değişen komplikasyon oranları bildirilmiştir.<br />

Perkütan nefrolitotomi uygulamaları bazı<br />

merkezlerde uygulanmışsa da işlemde floroskopi<br />

kullanma zorunluluğu <strong>ve</strong> hastanın yüzüstü yatması<br />

nedeniyle tercih edilmemektedir. Günümüz ürolojisinde<br />

supin pozisyonda bu amaeliyatın uygulanması<br />

çalışmaları devam etmektedir.<br />

Vücut dışı şok dalgalarıyla litotripsi gebelerde<br />

kontrendikedir. İşlem öncesinde gebelikleri fark<br />

edilmeyen bazı hastalarda sorunsuz doğumlar<br />

bildirilmişse de şok dalgalarının fetal ölümle<br />

sonuçlanabilecek potansiyel etkileri göz ardı edilemez.<br />

Açık taş cerrahisine taş hastalığı nedeniyle<br />

ürosepsise girmiş <strong>ve</strong> diğer tedavi girişimlerinde<br />

başarı sağlanamamış endoürolojik girişim tecrübesi<br />

<strong>ve</strong> donanımının bulunmadığı zorunlu durumlarda<br />

başvurulması gerekir.<br />

Taş görüntüleniyor <strong>ve</strong>ya<br />

obstrüksiyon mevcut<br />

Belirtiler aynı<br />

şekilde devam<br />

ediyor<br />

Ultrasonografi tekrarı<br />

(rezistif indeks,<br />

transvajinal US, üreteral<br />

jetler)<br />

Taş<br />

görüntülenmiyor<br />

Taş<br />

görüntülenmiyor<br />

Sınırlı İVP<br />

Düşük doz BT <strong>ve</strong>ya MRU ile<br />

alternatif görüntüleme<br />

Sonuç<br />

Üriner taş şüphesi yaratan klinik: (renal kolik,<br />

hematüri, rekürren üriner infeksiyon vb.)<br />

Ultrasonografi<br />

Konservatif tedavi (hidrasyon, analjezik,<br />

antibiyotik, antiemetik vb.)<br />

6 haftada bir kateter değişimi<br />

Ürolitiazis, dünya genelinin aksine endemik bölgelerde<br />

yaşayan gebelerde nadir olmayan, anne <strong>ve</strong> fetus<br />

sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir sorundur. Ürolog,<br />

kadın hastalıkları <strong>ve</strong> doğum uzmanı <strong>ve</strong> radyoloğun tanı<br />

<strong>ve</strong> tedavide birlikte çalışması gerekir. Üriner sistemin<br />

gebeliğe bağlı olarak anatomik değişikliklere uğraması<br />

çeşitli zorluklar doğurmaktadır. Gebelikteki fizyolojik<br />

değişiklikler taş oluşum hızını artırabilmektedir. Gerek<br />

anne <strong>ve</strong> gerekse fetusun gü<strong>ve</strong>nliği ön planda tutulmalıdır.<br />

Ultrasonografi tercih edilen görüntüleme yöntemidir.<br />

Gebelerin çoğunda taşın spontan olarak düşeceği<br />

bilinmeli, konzervatif tedavi mümkün olduğunca tercih<br />

edilmelidir. Konservatif yaklaşımın uygun olmadığı<br />

hastalarda üreter stentleri <strong>ve</strong> perkütan nefrostomi tüpleri<br />

ile geçici çözümler sıklıkla önerilen cerrahi girişim<br />

seçenekleridir. Ayrıca üreteroskopi <strong>ve</strong> lazer litotripsinin<br />

de gü<strong>ve</strong>nle uygulanabileceği akılda tutulmalıdır.<br />

Taş görüntülenmiyor<br />

Üriner di<strong>ve</strong>rsiyon ile drenaj<br />

(üreteral stent, perkütan<br />

nefrostomi)<br />

Klinik tabloda bozulma <strong>ve</strong>ya<br />

renal/obstetrik riski artıran nedenlerin<br />

varlığı (ürosepsis, dayanılmaz ağrı,<br />

soliter böbrek, bilateral üriner tıkanma,<br />

obstetrik komplikasyonlar vb)<br />

Cerrahi tedavi<br />

Terme kadar bekle<br />

Doğum sonrası BT<br />

Doğum sonrası gereken taş<br />

hastalığı tedavisi<br />

Üreteroskopi<br />

Kaynaklar<br />

1. Maikranz P, Lindheimer M, Coe F: Nephrolithiasis in pregnancy.<br />

Baillieres Clin Obstet Gynaecol 8:375-86, 1994.<br />

2. Biyani CS, Joyce AD: Urolithiasis in pregnancy. I: pathophysiology,<br />

fetal considerations and diagnosis. BJU Int 89:811-8; quiz i-ii, 2002<br />

3. Pais VM, Jr., Payton AL, LaGrange CA: Urolithiasis in pregnancy.<br />

Urol Clin North Am 34:43-52, 2007.<br />

4. Maikranz P, Coe FL, Parks J, et al: Nephrolithiasis in pregnancy.<br />

Am J Kidney Dis 9:354-8, 1987.<br />

5. Smith CL, Kristensen C, Davis M, et al: An evaluation of the<br />

physicochemical risk for renal stone disease during pregnancy. Clin<br />

Nephrol 55:205-11, 200.1<br />

6. Maikranz P, Holley JL, Parks JH, et al: Gestational hypercalciuria<br />

causes pathological urine calcium oxalate supersaturations. Kidney<br />

Int 36:108-13, 1989.<br />

7. Horowitz E, Schmidt JD: Renal calculi in pregnancy. Clin Obstet<br />

Gynecol 28:324-38, 1985.<br />

8. Stothers L, Lee LM: Renal colic in pregnancy. J Urol 148:1383-7,<br />

1992.<br />

9. Jones WA, Correa RJ, Jr., Ansell JS: Urolithiasis associated with<br />

pregnancy. J Urol 122:333-5, 1979.<br />

10. Waltzer WC: The urinary tract in pregnancy. J Urol 125:271-6,<br />

1981.<br />

11. Swanson SK, Heilman RL, E<strong>ve</strong>rsman WG: Urinary tract stones<br />

in pregnancy. Surg Clin North Am 75:123-42, 1995.<br />

12. Srirangam SJ, Hickerton B, Van Cleynenbreugel B: Management<br />

of urinary calculi in pregnancy: a review. J Endourol 22:867-75,<br />

2008.<br />

13. McCollough CH, Schueler BA, Atwell TD, et al: Radiation<br />

exposure and pregnancy: when should we be concerned?<br />

Radiographics 27:909-17; discussion 917-8, 2007.<br />

14. Parulkar BG, Hopkins TB, Wollin MR, et al: Renal colic during<br />

pregnancy: a case for conservati<strong>ve</strong> treatment. J Urol 159:365-8, 1998<br />

15. Deyoe LA, Cronan JJ, Breslaw BH, et al: New techniques of<br />

ultrasound and color Doppler in the prospecti<strong>ve</strong> evaluation of acute<br />

renal obstruction. Do they replace the intra<strong>ve</strong>nous urogram? Abdom<br />

Imaging 20:58-63, 1995.<br />

16. Laing FC, Benson CB, DiSalvo DN, et al: Distal ureteral calculi:<br />

detection with vaginal US. Radiology 192:545-8, 1994.<br />

17. White WM, Zite NB, Gash J, et al: Low-dose computed<br />

tomography for the evaluation of flank pain in the pregnant<br />

population. J Endourol 21:1255-60, 2007.<br />

18. Ready LB, Johnson ES: Epidural block for treatment of renal<br />

colic during pregnancy. Can Anaesth Soc J 28:77-9, 1981.<br />

19. Macejko AM, Schaeffer AJ: Asymptomatic bacteriuria and<br />

symptomatic urinary tract infections during pregnancy. Urol Clin<br />

North Am 34:35-42, 2007.<br />

20. Nahum GG, Uhl K, Kennedy DL: Antibiotic use in pregnancy<br />

and lactation: what is and is not known about teratogenic and toxic<br />

risks. Obstet Gynecol 107:1120-38, 2006.<br />

21. Biyani CS, Joyce AD: Urolithiasis in pregnancy. II: management.<br />

BJU Int 89:819-23, 2002.<br />

GEBELİKTE ÜRİNER TAŞ HASTALIĞINA YAKLAŞIM<br />

22. Goldfarb RA, Neerhut GJ, Lederer E: Management of acute<br />

hydronephrosis of pregnancy by ureteral stenting: risk of stone<br />

formation. J Urol 141:921-2, 1989.<br />

23. Denstedt JD, Razvi H: Management of urinary calculi during<br />

pregnancy. J Urol 148:1072-4; discussion 1074-5, 1992.<br />

24. Pearle MS, Pierce HL, Miller GL, et al: Optimal method of<br />

urgent decompression of the collecting system for obstruction and<br />

infection due to ureteral calculi. J Urol 160:1260-4, 1998.<br />

2056 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2052- 2057 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2052- 2057 2010 2057<br />

GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.


ÇİFTÇİ <strong>ve</strong> Ark.<br />

NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ<br />

Dr.Faika Ceylan ÇİFTÇİ, Dr. Emel Ebru ÖZÇİMEN, Dr. Ayla ÜÇKUYU, Dr. Erzat TOPRAK, Dr. Erdem TURHAN<br />

Başkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Konya Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum Bölümü, Konya / TÜRKİYE<br />

Özet<br />

Nöral tüp kapanma defektlerinin en nadir izlenen şekli<br />

olan iniensefali, <strong>ve</strong>rtebral ark <strong>ve</strong> gövdenin tam olmayan<br />

kapanması sonucunda spinal kolonda ciddi derecede<br />

kısalma, başın retrofleksiyonu <strong>ve</strong> rotasyonu ile karakterize<br />

bir konjenital anomalidir. I. trimestrde ya da en<br />

geç II. trimesterde tanı rahatlıkla konabilir. Biz burada<br />

20’nci haftada ultrasonografi ile tanı koyduğumuz <strong>ve</strong><br />

termine ettiğimiz iniensefali olgusunu sunuyoruz.<br />

Anahtar Kelimeler: iniensefali; nöral tüp defekti; kon-<br />

jenital anomali<br />

A RARELY SEEN CONGENITAL ANOMALY: INIENCEPHALY<br />

Olgu<br />

25 yaşında primigravid hasta, 20 hafta 3/7 gebeliğinde<br />

dış merkezden fetal anomali şüphesi ile hastanemize<br />

yönlendirildi. Ultrasonografik değerlendirmede fetusun<br />

boynu kısa, başı hiperekstensiyonda, yüzü yukarı<br />

dönük idi. Çenesi çok kısa <strong>ve</strong> boyundan sonra göğüs<br />

kafesi ile devam ediyordu. Anensefali, oksiputparietalde<br />

belirginleşen akrani, posteriora herniye atrofik<br />

beyin parankimi, servikotorasik <strong>ve</strong>rtebralarda arkada<br />

füzyon defekti <strong>ve</strong> omurga displazisi mevcuttu. Mandibula<br />

yokluğu izlenen kız fetusta idi. Belirgin polihidroamnios<br />

gözlendi. Ultrasonografik incelemede General<br />

Electric marka Voluson model cihaz ile gerçekleştirildi.<br />

Bu obstetrik ultrasonografi bulguları ile iniensefali<br />

tanısı konarak aileye gebeliğin sonlandırılması önerildi.<br />

Olgunun antenatal anamnezinde, gebelik sırasında teratojene<br />

maruziyet olmadığı <strong>ve</strong> akraba evliliği olmadığı<br />

öğrenildi.<br />

Vajinal prostaglandin E2 uygulaması sonrasında<br />

terapotik abortus gerçekleştirildi. Fetüste kısa <strong>ve</strong> ekstansiyondaki<br />

boyun yapısı <strong>ve</strong> anensefali ile serviko-<br />

Abstract<br />

The congenital anomaly iniencephaly which is a rarest<br />

form of neural tube defects, is characterized by <strong>ve</strong>rtebral<br />

arches and bodys’ incomplete closure, significant<br />

shortening of the spinal column, retroflexion and rotation<br />

of head. It could be diagnosed in the first of second<br />

trimestr. We present here an iniencephaly case diagnosed<br />

and terminated at 20 weeks’ of gestation.<br />

Key words: iniencephaly; neural tube defects; congenital<br />

anomaly<br />

torasikolumbal açık nöral tüp defekti konfirme edildi.<br />

Kollar bacaklara göre aşırı uzun <strong>ve</strong> sol ayakta club foot<br />

deformitesi vardı. (Resim 1)<br />

Resim 1: iniensefali olgusu; akrani <strong>ve</strong> komplet spinotorakolumbal<br />

açıklık .<br />

Tartışma<br />

İniensefali nöral tüp kapanma defektlerinin en nadir<br />

izlenen şeklidir. Prevalansı, 10.000 fetus <strong>ve</strong> yenidoğanda<br />

0.1–10’dur. (1). Türkiyede yapılan çeşitli çalışmalarda<br />

nöral tüp defektlerinin insidansı 3/10 000 olarak rapor<br />

edilmiştir (2,3). İniensefali <strong>ve</strong>rtebral ark <strong>ve</strong> gövdenin<br />

tam olmayan kapanması sonucunda spinal kolonda ciddi<br />

derecede kısalma, rotasyon <strong>ve</strong> başın retrofleksiyonu <strong>ve</strong><br />

oksipital kemik anormallikleri ile karakterize letal bir<br />

anomalidir. İniensefalinin gelişimsel patogenezi <strong>ve</strong> etyolojisi<br />

kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte<br />

etyolojide nöral tüp defektlerindeki multifaktöryel risk<br />

faktörleri, annenin ilaç kullanımı, alkol <strong>ve</strong> sigara maruziyeti,<br />

maternal diyebet, gibi sebepler yer almaktadır. (3)<br />

Hava kirliliği maruziyeti (benzene ile NTD arasında<br />

ilişki gösterilmiştir) de sorumlu tutulmaktadır (4). Literatürde<br />

iniensefalili fetüslerin %90’ı female cinsiyettedir.<br />

İniensefali çoğunlukla ölümcül bir hastalıktır.<br />

Az sayda postpartum birkaç yıl yaşayan hafif formda<br />

vakalar bildirilmiştir (5). Fetusun dikkatli bir ultrasonografik<br />

değerlendirilmesi ile iniensefali olguları ilk<br />

trimester, <strong>ve</strong>ya sıklıkla ikinci trimesterde saptanabilir.<br />

Bizim olgumuz ilk tremesterde hekime başvurmamış <strong>ve</strong><br />

tanı ikinci trimestrde konulmuştur.<br />

İniensefali kelimesi (Latince Inion boynun ense kısmı<br />

anlamına gelir) ilk defa Saint-Hilaire tarafından bir<br />

kemik defekti de içeren başın retrofleksiyonu ile birlikte<br />

torasik <strong>ve</strong> servikal spinal kolonun nöral tüp defekti olarak<br />

rapor edilmiştir (6). Oksipital kemiklerin değişken<br />

yokluğu ile karakterize olan iniensefali; foramen magnumda<br />

genişleme <strong>ve</strong>ya servikal <strong>ve</strong> torakal <strong>ve</strong>rtebraların<br />

kısmi ya da total yokluğu ile birlikte bunların düzensiz<br />

füzyonu ile sonuçlanmaktadır. Buna <strong>ve</strong>rtebral arkın <strong>ve</strong>/<br />

<strong>ve</strong>ya gövdenin tam olmayan kapanması, malforme servikotorasik<br />

<strong>ve</strong>rtebranın hiperekstansiyonu <strong>ve</strong> belirgin<br />

lordoza bağlı spinal kolonun önemli derecede kısalması,<br />

başın hiperekstansiyonu ile yüzün yukarı doğru çevrilmiş<br />

duruşu, çene derisinin boynun yokluğuna bağilı olarak<br />

direk göğüs kafesiyle devamlılığı eşlik eder (7).<br />

İniensefali başka bir çok anomali ile birlikte bulunabilir.<br />

Bunlar anensefali, hidrosefali, holoprosensefali, spina<br />

bifida, mandibulanın yokluğu, yarık damak <strong>ve</strong> dudak,<br />

siklopi pulmoner hipoplazi ya da hiperplazi, kardiak<br />

malformasyon, diafragmatik herni ya da agenezi, omfalosel,<br />

gastroşizis, gastrointestinal atrezi, tek umbilikal<br />

arter, renal anomaliler <strong>ve</strong> polihidroamnios gibi bir çok<br />

patolojiyi içermektedir (8). Bizim olgumuz akrani, açık<br />

tip spinal disrafizm, diafragmatik herni, akciğer hipoplazisi,<br />

renal anormallikler <strong>ve</strong> polihidroamniosu ila<strong>ve</strong><br />

NADİR GÖRÜLEN BİR KONJENİTAL ANOMALİ: İNİENSEFALİ<br />

olarak içermekteydi. Servikal <strong>ve</strong>rtebraların yetersiz<br />

segmentasyonu ile karakterize Klippel-Feil sendromu<br />

<strong>ve</strong> kısa gövde, kısa boyun, fıçı göğüs, spina bifida, kosta<br />

anomalileri ile karakterize Jarcho-Levin sendromu<br />

(spondilokostal dizostozis) iniensefali olgularının ayırıcı<br />

tanısında düşünülmesi gereken anomalilerdir (8,9).<br />

Literatüre sunulmuş çoğu makalede olgulara karyotip<br />

analizi yapılmamış; yapılanların ise yarıya yakınında<br />

normal karyotip bulunmuş. Anormal karyotip örneklerinden<br />

mozaik monozomik X, mozaik trizomi 13’e<br />

rastlanmıştır (8). Ne yazık ki bizim olgumuzda aile<br />

genetik inceleme <strong>ve</strong> otopsi yapılmasını kabul etmediği<br />

için olgu hakkında bilgilerimiz kısıtlı kalmaktadır.<br />

Kaynaklar<br />

1- Lewis HF. Iniencephalus. Am j Obstet Gynecol 1987 ; 35: 11.<br />

2- Tuncbilek E, Boduroglu K, Alikasifoglu M. Neural tube defects<br />

in Turkey: Prevalence, distribution and risk factors. Turk J Pediatr<br />

1999: 41; 299-305.<br />

3- Tugrul S, Uludogan M, Pekin O, Uslu H, Çelik C, Ersan F. Iniencephaly:<br />

Prenatal diagnosis with postmortem findings. J. Obstet.<br />

Gynaecol. 2007; 33: 566–9.<br />

4- Lupo PJ, Symansky E, Waller DK, Chan W, Langlois PH, Canfield<br />

MA et al. Maternal Exposure to Ambient Le<strong>ve</strong>ls of Benzene and<br />

Neural Tube Defects among Offspring, Texas, 1999-2004. Environ<br />

Health Perspect. 2010;5. [Epub ahead of print]<br />

5- Aytar MH, Doğulu F, Cemil B, Ergün E, Kurt G, Baykaner G.<br />

Ininencephaly and long term survival: a rare case report. Childs Nerv<br />

Syst. 2007;23:719-21.<br />

6- Charon P. Etienne Geoffroy Saint-Hilaire (1772-1844) and anencephaly:<br />

Contribution of one naturalist to medical knowledge. Hist<br />

Sci Med.2004;38(3):365-83.<br />

7- Lemire RJ, Beckwith JB, Shepard TH. Iniencephaly and anencephaly<br />

with spinal retroflexion, a comparati<strong>ve</strong> study of eight human<br />

specimens. Teratology 1972; 6: 27-36.<br />

8- Chen CP. Prenatal diagosis of iniencephaly. Taiwan J. Obstet.<br />

Gynecol. 2007; 46: 199-208.<br />

9- Sherk HH, Shut L, Chung S. Iniencephalic deformity of the cervical<br />

spine with Klippel-Feil anomalies and congenital elevation of the<br />

scapula. Report of three cases. J Bone Joint Surg 1974; 56:1254-9.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Faika Ceylan ÇİFTÇİ<br />

Adres: Başkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Konya Uygulama <strong>ve</strong><br />

Araştırma Merkezi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum<br />

Bölümü. Hocacihan Mah. Saray Cad. No:1 Selçuklu<br />

KONYA<br />

Telefon: 0332 2570606<br />

E-posta: ceylo.sevinc@gmail.com<br />

2058 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2058- 2059 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2058- 2059 2010 2059<br />

GÜNAY <strong>ve</strong> Ark.


BAŞ <strong>ve</strong> Ark.<br />

SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS<br />

Kadir Koray BAŞ 1 ,Hasan BESİM 1 ,Gamze MOCAN KUZEY 2 Minel ÖZEN 3 Ömer Tolga GÜLER 4<br />

1 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi A.D.<br />

2 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Patoloji A.D.<br />

3 Lefkoşa Devlet Hastanesi, Patoloji Kliniğ<br />

4 Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları <strong>ve</strong> Doğum A.D.<br />

Özet<br />

Endometriozis, endometrial gland <strong>ve</strong> stroma benzeri<br />

dokunun uterin kavite dışında yerleşimiyle tanımlanır.<br />

Kadınlarda sık görülen bir jinekopatoloji olmasına<br />

rağmen sezeryan sonrası ortaya çıkması oldukça nadirdir.<br />

Yazımızda, iki olgu eşliğinde, geçirilmiş sezeryan<br />

ameliyatı sonrası karın ön duvarında yerleşmiş<br />

endometriomaya ait bir kitlenin klinik belirtileri,<br />

fizik muayene bulguları, kullanılan tanı araçları ile<br />

değerlendirilmesi <strong>ve</strong> tedavisi tartışılmıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Sezeryan; karın duvarı; endometriozis<br />

Endometriozis histolojik olarak endometrial gland<br />

<strong>ve</strong> stromal yapısının uterus dışı organ <strong>ve</strong> dokularda<br />

yerleşimi olarak tanımlanır. Sağlıklı kadınların %8-<br />

18 inde görülen yaygın bir jinekolojik problemdir1.<br />

Bu lezyon sıklıkla uterusa komşu pelvik dokularda<br />

bulunmakla birlikte, barsak, karaciğer, pankreas,<br />

plevra, meninksler <strong>ve</strong> akciğer gibi uzak organlarda da<br />

görülebilmektedir2. Endometriozis histogenezi halen<br />

tartışmalı olup, direkt implantasyon, çölomik metaplazi,<br />

vasküler yayılım <strong>ve</strong> otoimmün hastalık teorisi gibi<br />

görüşler bulunmaktadır. Karın duvarı endometriozisi ise<br />

nadir olup, genellikle sezeryan sonrası kesi yeri çevresinde<br />

izlenmektedir <strong>ve</strong> cerrahi sırasında direkt hücresel<br />

ekim sonucunda geliştiği kabul edilir. Yazımızda, sezeryan<br />

sonrası kesi yeri çevresinde yerleşmiş iki farklı<br />

endometriotik implant olgusunu sunmayı <strong>ve</strong> bu olgular<br />

eşliğinde hastalığın klinik belirtileri, muayene bulguları,<br />

tanı araçları ile değerlendirilmesi <strong>ve</strong> tedavisini tartışmayı<br />

amaçladık.<br />

Abstract<br />

Endometriosis is defined as the presence of endometrium<br />

like glands and stroma outside the uterine cavity. It<br />

is a quite common pathology in gynecologic practice<br />

howe<strong>ve</strong>r, occurence after caesarean section is rare.<br />

We report two cases of anterior abdominal wall endometrioma<br />

after caesarean section. Characteristics<br />

of clinical presentations, findings, diagnostic modalities<br />

and treatment options are also discussed.<br />

Key words: Caesarean section; abdominal wall; endometriosis.<br />

Olgu 1<br />

30 yaşında kadın hasta karın ön duvarında hassas<br />

kitle ile kliniğimize refere edildi. Hasta hikayesinde,<br />

bu kitleyi 6 ay önce farkettiğini, kitlenin mensturasyon<br />

dönemlerinde belirginleştiğini <strong>ve</strong> mevcut<br />

hassasiyetine ağrının da eşlik ettiğini, mensturasyon<br />

dönemi sonrasında ise eski halini aldığını ifade etti.<br />

Özgeçmiş sorgusunda 2 yıl önce sezeryan ile sağlıklı<br />

doğum yapması dışında ek özellik saptanmadı.<br />

Yapılan fizik muayenesinde, karın ön duvarı sol alt<br />

kadranda, geçirilmiş sezeryan ameliyatına ait phannenstiel<br />

insizyon skarının yaklaşık 3 cm sol üst lateralinde<br />

2x1 cm boyutlarında, palpasyonla hassasiyet<br />

gösteren, derin ciltaltı yerleşimli, mobilize olmayan<br />

solid kitle saptandı. Transabdominal ultrasonografik<br />

incelemede kitle; 18x7x6 mm boyutlarında,<br />

düzensiz sınırlı, rektus fasyası ile sınırları net<br />

ayırtedilemeyen hiperekoik heterojen lezyon olarak<br />

izlendi (Resim 1). Manyetik rezonans görüntülemede<br />

kitlenin T2A imajlarda hipointens yapıda olup rektus<br />

kası fasyası ile sınırlarının net olarak ayırt edilemediği<br />

saptandı (Resim 2). Görüntüleme tetkikleri neticesinde<br />

tanısı net olarak ortaya konulamayan hastaya, hikaye <strong>ve</strong><br />

fizik muayene bulgularına dayanarak sezeryan sonrası<br />

ekstraperitoneal endometriozis ön tanısı<br />

Resim 1: Karın ön duvarındaki derin cilt altı yerleşimli<br />

endometriomanın transabdominal<br />

Resim 2: Karın ön duvarındaki endometriomanın (beyaz<br />

ok) manyetik rezonans görüntüsü.<br />

ultrasonografik görüntüsü.<br />

ile eksizyonel biyopsi kararı alındı. Spinal anestezi<br />

altında, kitle üzerinden yapılan eliptik cilt insizyonu ile<br />

SEZERYAN SONRASI KARIN DUVARINDA ENDOMETRİOZİS<br />

altta rektus ön kılıfı, üstte cilt-cilt altı doku dahil olmak<br />

üzere lezyon, çevresindeki 2 cm temiz yağlı doku ile<br />

birlikte bütün olarak eksize edildi. Fasya defekti polipropilen<br />

sütürler ile onarıldı. Eksize edilen dokunun histopatolojik<br />

incelemesi endometriozis olarak rapor edildi<br />

(Resim 3). Ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçen<br />

hastanın 6 aylık takibinde rekürrens saptanmadı.<br />

Olgu 2<br />

31 yaşında kadın hasta karın ön duvarında kitle ile<br />

kliniğimize başvurdu. Hikayesinde, bu kitleyi 3 yıl önce<br />

farkettiğini <strong>ve</strong> mensturasyon dönemlerinde kitle üzerinde<br />

hassasiyet <strong>ve</strong> ağrı olması dışında bir şikayete neden<br />

olmadığını belirtti. Özgeçmişinde 6 yıl önce sezeryan ile<br />

doğum dışında özellik yoktu. Fizik muayenede, karın<br />

ön duvarı sol alt kadranda, geçirilmiş sezeryan insizyon<br />

skarının 2 cm kadar sol üst lateralinde yaklaşık 2x2 cm<br />

boyutlarında, mobilize olmayan, derin ciltaltı yerleşimli<br />

solid kitle saptandı. Transabdominal ultrasonografik incelemede<br />

kitle; 18x15 mm boyutlarında, rektus fasyası<br />

ile sınırları net ayırtedilemeyen hiperekoik lezyon olarak<br />

izlendi. Hastaya hikaye, fizik muayene <strong>ve</strong> görüntüleme<br />

tetkikleri sonucunda ekstraperitoneal yerleşimli endometriozis<br />

ön tanısı ile eksizyonel biyopsi yapılması<br />

planlandı. Spinal anestezi altında lezyon, rektus ön kılıfı<br />

dahil olmak üzere çevresindeki 2 cm kadar yağlı doku<br />

ile birlikte bütün olarak eksize edildi. Fasya defekti polipropilen<br />

sütürler ile onarıldı. Eksize edilen dokunun<br />

histopatolojik incelemesi endometriozis olarak rapor edildi.<br />

Ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçen hastanın<br />

12 aylık takibinde rekürrens saptanmadı.<br />

Tartışma<br />

Sezeryan sonrası kesi yerinde endometriozis sıklığı literatürde<br />

%0,03-1,7 olarak bildirilmektedir3. Kesi yeri<br />

endometriozisi patogenezinde sorumlu tutulan esas<br />

teori cerrahi sırasında uterin hücrelerin lokal olarak<br />

ekildikleri dokuda endometrioma benzeri yapılar<br />

oluşturmalarıdır4. D’Hooghe <strong>ve</strong> ark.’nın yaptıkları bir<br />

deneysel çalışmayla, endometrium dokusunun periton<br />

içi <strong>ve</strong> cilt-altı dokuya ekilmesiyle bu alanlarda endometriotik<br />

odaklar oluşturulabildiğini göstermeleri bu<br />

hipotezi desteklemiştir5. Bu ektopik dokularda içerdikleri<br />

fonksiyonel glandüler yapı nedeniyle hormonal<br />

siklik kanamalar izlenebilir. Bu da hastalığın klasik hikayesindeki<br />

menstrual siklusa bağımlı olan ağrılı şişliği<br />

açıklar. Bizim olgularmızda olduğu gibi, mevcut kitlenin<br />

menstrual dönemde biraz daha büyümesi <strong>ve</strong> ağrının<br />

eşlik etmeye başlaması, siklusun sona ermesiyle birlikte<br />

bu şikayetlerinin gerilemesi endometriotik implant için<br />

tipiktir. Hastaların çoğu doğurganlık çağında olup, geçir-<br />

2060 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2060- 2062 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2060- 2062 2010 2061<br />

BAŞ <strong>ve</strong> Ark.


BAŞ <strong>ve</strong> Ark.<br />

dikleri cerrahi sonrası birkaç yıl içinde meydana gelen,<br />

hassas <strong>ve</strong> siklik özellikler gösteren kitle ile başvururlar6.<br />

Özellikle karın ön duvarı yerleşimli endometriomalar<br />

için klinik olarak tanı koymak, ayırıcı tanı çeşitliliği<br />

nedeniyle kolay olmaz. Ayırıcı tanıda, cilt altı yerleşimli<br />

hematomlar, sebase kistler, abseler, herniasyonlar, malign<br />

tümöral oluşumlar <strong>ve</strong> lenfomalar gibi lokalize kitle<br />

oluşturan diğer tüm nedenler düşünülmelidir. Tanıda en<br />

değerli araç hasta hikayesi olup görüntüleme yöntemleri<br />

yardımcı olarak kullanılabilir. Karın duvarı endometriozisinde<br />

transabdominal ultrason hastalığa ait spesifik<br />

bir bilgi <strong>ve</strong>rmemekle birlikte, siklik değişiklikler<br />

sırasında kitledeki değişimleri göstermekte yardımcı<br />

olabilir. Kitlenin ayırıcı tanısı <strong>ve</strong> çevre dokularla olan<br />

anatomik ilişkilerini değerlendirmekte bilgisayarlı tomografiden<br />

fadalanabilinir.<br />

Resim 3: Solda hiyalinize fibromüsküler dokuda endometriyal<br />

bezler <strong>ve</strong> stroma yapısı ( H+E x10), sağda<br />

küboidal epitelle döşeli, lümeninde hemosiderin yüklü<br />

histiositlerin bulunduğu endometriyal bez <strong>ve</strong> endometriyal<br />

stroma ( H+E x20).<br />

Manyetik rezonans görüntüleme, endometriozis dokusu<br />

içindeki hemorajik lezyonları gösterebilmesi nedeniyle<br />

diğer yöntemlere göre daha üstün görülmektedir7. Ancak<br />

bizim birinci olgumuzda da olduğu gibi herzaman<br />

tanı koydurucu bilgiler sunmaz. İnce iğne aspirasyon<br />

biyopsisinin (İİAB) tanıda kullanılabileceğini gösteren<br />

çalışmalar olmakla birlikte, elde edilen dokuların histopatolojik<br />

olarak metastatik karsinoma benzerliği nedeniyle<br />

şüpheli olgularda İİAB nin tercih edilmemesi yönünde<br />

bildiriler de mevcuttur8,9. Günümüzde, karın duvarı endometriozisi<br />

için tercih edilen en kesin tanı aracı eksizyonel<br />

biyopsidir. Ayrıca, ektopik endometrial dokulardaki<br />

malignansi gelişimi riski10, İİAB’den daha kapsamlı bir<br />

histopatolojik incelemeyi gerekli kılar. Tedavide temel<br />

yaklaşım cerrahi eksizyon olup, temiz sınırlar eşliğinde<br />

yapılan geniş bir eksizyon hem tanısal hem de küratifdir.<br />

Cerrahi eksizyonun mümkün olmadığı ektopik endometriozis<br />

odakları için medikal menapoz amacıyla danazol<br />

<strong>ve</strong>ya gonadotrophin salgılatıcı hormon analogları gibi<br />

hormonal tedaviler denenebilir. Medikal yaklaşımlar ile<br />

her ne kadar semptomlar geriletilebilse de, yaygın yan<br />

etki profili <strong>ve</strong> tedavi kesildiğinde semptomların rekür-<br />

rensi kullanımlarını kısıtlar11.<br />

Sonuçta, bu az görülen klinik tablo, sezeryan sonrası<br />

insizyon skarı çevresinde siklik ağrılı kitle ile başvuran<br />

kadınlarda akla gelmelidir. Klinisyen olarak, sezeryan<br />

tamamlanırken, batın içi <strong>ve</strong> cilt katmanlarının bol serum<br />

fizyolojik ile irrige edilmesiyle bu alanlarda kalması<br />

muhtemel endometrial doku artıklarının temizlenmesinin<br />

potansiyel kesi yeri endometriozisi riskini azaltabileceği<br />

akılda tutulmalıdır.<br />

Kaynaklar<br />

1- Ideyi SC, Schein M, Niazi M, Gerst PH. Spontaneous endometriosis<br />

of the abdominal wall. Dig Surg. 2003;20(3):246-8.<br />

2- Bergqvist A. Extragenital endometriosis. A review. Eur J Surg.<br />

1992 Jan;158(1):7-12.<br />

3- Phupong V, Triratanachat S. Cesarean section scar endometriosis:<br />

a case report and review of the literature. J Med Assoc Thai. 2002<br />

Jun;85(6):733-8.<br />

4- Chun JT, Nelson HS Jr, Maull KI. Endometriosis of the abdominal<br />

wall. South Med J. 1990 Dec;83(12):1491-2.<br />

5- D’Hooghe TM, Bambra CS, Raeymaekers BM, De Jonge I, Lauweryns<br />

JM, Koninckx PR. Am J Obstet Gynecol. Intrapelvic injection<br />

of menstrual endometrium causes endometriosis in baboons (Papio<br />

cynocephalus and Papio anubis). 1995 Jul;173(1):125-34.<br />

6- Wolf GC, Singh KB. Cesarean scar endometriosis: a review. Obstet<br />

Gynecol Surv. 1989 Feb;44(2):89-95.<br />

7- Balleyguier C, Chapron C, Chopin N, Hélénon O, Menu Y. Abdominal<br />

wall and surgical scar endometriosis: results of magnetic<br />

resonance imaging. Gynecol Obstet In<strong>ve</strong>st. 2003;55(4):220-4.<br />

8- Simsir A, Thorner K, Waisman J, Cangiarella J. Endometriosis in<br />

abdominal scars: a report of three cases diagnosed by fine-needle aspiration<br />

biopsy. Am Surg. 2001 Oct;67(10):984-6.<br />

9- Ashfaq R, Molberg KH, Vuitch F. Cutaneous endometriosis as a<br />

diagnostic pitfall of fine needle aspiration biopsy. A report of three<br />

cases. Acta Cytol. 1994 Jul-Aug;38(4):577-81.<br />

10- Gücer F, Reich O, Kömetter R, Pieber D. Endometroid carcinoma<br />

arising with a scar endometriosis. Eur J Gynaecol Oncol.<br />

1997;18(1):42-3.<br />

11- Purvis RS, Tyring SK. Cutaneous and subcutaneous endometriosis.<br />

Surgical and hormonal therapy. J Dermatol Surg Oncol. 1994<br />

Oct;20(10):693-5.<br />

Yazışma Adersi: Yrd.Doç.Dr. Kadir Koray Baş<br />

Adres: Yakın Doğu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesi Hastanesi<br />

Genel Cerrahi A.D. Lefkoşa, K.K.T.C.<br />

Telefon: 0542.8776075<br />

Fax: 0392.6751090<br />

E-posta: drkoraybas@yahoo.com<br />

PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL<br />

DEMONSTRATING CRANIORACHISCHISIS WITH INIENCEPHA<br />

AS A RARE ASSOCIATION: A CASE REPORT<br />

Serkan KAHYAOĞLU 1 , İnci KAHYAOĞLU 1 , Mahmut Kuntay KOKANALI 1 , Çiğdem KUNT 1 ,<br />

Leyla MOLLAMAHMUTOĞLU 1 , Elif Gül YAPAR EYİ 2<br />

1 Sağlık Bakanlığı, <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Women’s Health & Research Hospital,Ankara / TÜRKİYE<br />

Abstract<br />

Cantrell- Haller- Ravitch syndrome, thoracoabdominal<br />

ectopia cordis and peritoneopericardial diaphragmatic<br />

hernia are other synonyms of this exceedingly<br />

rare fetal anomaly in the literature. A 22 year- old<br />

primigravida woman was at 16 weeks of gestation.<br />

Sonographically; ectopia cordis, exencephaly, li<strong>ve</strong>r<br />

evisceration, low set upper limb, toracal kyphoscoliosis<br />

and hypoplastic thorax were demonstrated in a<br />

postnatal examination of the female fetus demonstrated<br />

craniorachischisis with iniencephaly as an anomaly<br />

that is incompatible with life. This Cantrell pentalogy<br />

case associated with craniorachischisis and iniencephaly<br />

highlights the necessity for the assessment of<br />

entire neural tube prenatally before making a decision<br />

for continuation of a pregnancy with this rare potentially<br />

fatal syndrome.<br />

Key words: Cantrell; pentalogy; ectopia cordis;<br />

craniorachischisis; prenatal diagnosis.<br />

Introduction<br />

Pentalogy of Cantrell was first described by James R.<br />

Cantrell in 1958. Cantrell- Haller- Ravitch syndrome,<br />

thoracoabdominal ectopia cordis and peritoneopericardial<br />

diaphragmatic hernia are other synonyms of this<br />

exceedingly rare fetal anomaly with an incidence of 1 in<br />

200.000 cases. Cleft sternum with ectopia cordis is the<br />

major defect and abdominal wall defect, sternochisis,<br />

pericardial and diaphragmatic defects are the other manifestations<br />

of the classic pentalogy. Cardiac anomalies<br />

Özet<br />

Cantrell- Haller- Ravitch sendromu, torakoabdominal<br />

ektopia kordis <strong>ve</strong> peritoneoperikardiyal diyafragmatik<br />

herni bu çok nadir fetal anomalinin literatürdeki diğer<br />

isimleridir. 22 yaşındaki bir hastanın ilk gebeliğinin<br />

16. gebelik haftasında sonografik olarak; ektopia<br />

kordis, eksensefali, karaciğer eviserasyonu, düşük<br />

yerleşimli üst ekstremite, torakal kifoskolyozis <strong>ve</strong> hipoplastik<br />

toraks tespit edilmişti. Dişi fetüsün postnatal<br />

muayenesinde hayatla bağdaşmayan bir anomali<br />

olan iniensefali ile birlikte olan kranioraşişizis tespit<br />

edildi. Kranioraşişizis <strong>ve</strong> iniensefali ile ilişkili olan bu<br />

Cantrell pentalojisi vakası, nadir <strong>ve</strong> potansiyel olarak<br />

öldürücü olan bu sendroma sahip bir gebeliğe devam<br />

etme kararı <strong>ve</strong>rmeden önce tüm nöral tüpün prenatal<br />

olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.<br />

Anahtar kelimeler: Cantrell; ektopia kordis;<br />

kranioraşişizis; prenatal tanı.<br />

(including <strong>ve</strong>ntricular septal defect, atrial septal defect,<br />

pulmonary stenosis, tetralogy of Fallot), neural tube<br />

defects, omphalocele, gastrochisis, malformation of<br />

the extremities and caudal regression, midline defects<br />

including cleft lip and/or palate, midline encephalocele<br />

are other associated findings of the syndrome. Inheritance<br />

of this rare condition is generally sporadic but association<br />

with aneuploidy (trisomy 13, 18 and 21) is not<br />

uncommon. Male: Female ratio is 2:1. A vascular insult<br />

during early embryonic period resulting with defecti<strong>ve</strong><br />

2060 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2060- 2062 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2063- 2065 2010 2063<br />

KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.


KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.<br />

PRENATAL DIAGNOSIS OF PENTALOGY OF CANTRELL<br />

WITH CRANIORACHISCHISIS<br />

midline closure has been proposed to be the ethiological<br />

mechanism.<br />

Case Presentation<br />

A 22 year- old primigravida woman was first seen in our<br />

clinic at 16 weeks of gestation. Her history was une<strong>ve</strong>ntful<br />

except an upper respiratory infection with high fe<strong>ve</strong>r<br />

before three weeks. She had not used any medications<br />

during pregnancy. She was not related with her husband<br />

and family history of the couple did not ha<strong>ve</strong> deli<strong>ve</strong>ries<br />

with structural abnormalities. During ultrasonographic<br />

examination; ectopia cordis, exencephaly, li<strong>ve</strong>r evisceration,<br />

low set upper limb, toracal kyphoscoliosis and<br />

hypoplastic thorax were demonstrated (Figure 1).<br />

Fetal echocardiogram re<strong>ve</strong>aled normal intracardiac<br />

anatomy with undisturbed Doppler wa<strong>ve</strong> values<br />

except atrial septal defect. Triple test result re<strong>ve</strong>aled<br />

increased maternal serum AFP le<strong>ve</strong>l of 5.3 as multiple<br />

of median value. An amniocentesis has been performed<br />

and normal fetal karyotype has been identified. After<br />

family counselling and with their informed consent,<br />

woman was deli<strong>ve</strong>red by using 800 micrograms prostaglandine<br />

E1 intravaginally 2 times 6 hours apart. Postnatal<br />

examination of the female fetus demonstrated all<br />

fi<strong>ve</strong> components of the pentalogy but an additional finding,<br />

craniorachischisis with iniencephaly, has been seen<br />

that was rarely reported in the literature associated with<br />

this syndrome. The fetus exhibited all three cardinal features<br />

of iniencephaly; a defect of the occipital bone with<br />

enlargement of the foramen magnum, total absence of<br />

toracic and cervical <strong>ve</strong>rtebrae and fetal retroflexion with<br />

shortening of the spine as a result of extreme lordosis<br />

(Figure 2, 3).<br />

Additionally, the autopsy re<strong>ve</strong>aled diaphragmatic<br />

agenesia, pericardial agenesia and bilateral lung<br />

hypoplasia.<br />

Conclusion<br />

In their original report Cantrell et al. described that associated<br />

cardiac anomalies were invariably present in<br />

pentalogy and determine the prognosis. Many variations<br />

of this syndrome ha<strong>ve</strong> been reported including abo<strong>ve</strong>mentioned<br />

various structural abnormalities (1). Two<br />

major forms of the syndrome has been described: In the<br />

thoracic form the sternum is splited and the heart lies in<br />

front of the thorax. In the thoracicoabdominal form, the<br />

defect is more caudal and results with evisceration of<br />

the abdominal structures. Differential diagnosis include<br />

omphalocele, gastrochisis, limb- body stalk anomaly,<br />

isolated ectopia cordis and amniotic band syndrome.<br />

Maternal serum alpha- fetoprotein (AFP) is raised because<br />

of disrupted closure of the thoracoabdominal region.<br />

Surgical correction is possible in minor degrees<br />

of ectopia cordis, which arise from the failure of the<br />

sternum to close but full- blown form of the pentalogy<br />

of Cantrell is extremely fatal. Extensi<strong>ve</strong> counseling to<br />

the parents should be multidisciplinary and be carried<br />

out with pediatric surgeons. Fetal karyotype should be<br />

evaluated because of the possible association with aneuploidy<br />

(2). Fetal echocardiogram should be performed<br />

to evaluate possible intracardiac abnormalities that will<br />

effect decision making for pregnancy termination (3).<br />

Family reassurance for little recurrence risk is<br />

also important. Dismal prognosis of the syndrome increases<br />

the importance of prenatal diagnosis. Detailed<br />

fetal anatomic sur<strong>ve</strong>y by ultrasonography beside karyo-<br />

type evaluation determines the se<strong>ve</strong>rity of abnormalities<br />

and helps the physician and parents to decide pregnancy<br />

continuation or not. Pregnancy termination is a reasonable<br />

decision when large defects in the diaphragm, pericardium<br />

and sternum permitting the protrusion of heart<br />

and abdominal content that ha<strong>ve</strong> been determined in the<br />

prenatal ultrasonographic scan performed before fetal<br />

viability. This case demonstrates Cantrell pentalogy associated<br />

with craniorachischisis and iniencephaly including<br />

wide cervicothoracic spina bifida that was rarely<br />

reported in the literature previously and highlights the<br />

necessity for the assessment of entire neural tube prenatally<br />

before making a decision for continuation of a<br />

pregnancy with this rare potentially fatal syndrome. The<br />

termination of pregnancy is a reasonable offer to parents<br />

before viability. Close follow up of the affected pregnancy<br />

with ultrasonographic evaluation of fetal growth<br />

and deli<strong>ve</strong>ry in a tertiary center is undoubtedly recommended<br />

after viability.<br />

References<br />

1. Siles C, Boyd PA, Manning N, Tsang T, Chamberlain P. Omphalocele<br />

and pericardial effusion: possible sonographic markers for the<br />

pentalogy of Cantrell or its variants. Obstet Gynecol. 1996 May;87(5<br />

Pt 2):840-2.<br />

2. Malone MD, D’Alton ME. Clinics in Perinatology. Congenital<br />

Anomalies. Abdominal Wall and Umbilical Cord Anomalies. 2000<br />

Dec; 27(4):947-78.<br />

3. Correa-Rivas MS, Matos-Llo<strong>ve</strong>t I, Garcia-Fragoso L. Pentalogy<br />

of Cantrell: a case report with pathologic findings. Pediatr Dev<br />

Pathol. 2004 Nov-Dec;7(6):649-52. Epub 2004 Dec 6.<br />

Figure Legends<br />

Figure 1. The ultrasonographic view of ectopia cordis<br />

Figure 2. The postpartum view of ectopia cordis, exencephaly,<br />

li<strong>ve</strong>r evisceration, low set upper limb, thoracal<br />

kyphoscoliosis and hypoplastic thorax<br />

Figure 3. The postpartum view of a defect of the occipital<br />

bone with enlargement of the foramen magnum,<br />

total absence of thoracic and cervical <strong>ve</strong>rtebrae and fetal<br />

retroflexion with shortening of the spine as a result of<br />

extreme lordosis<br />

Yazışma Adersi: Dr.Serkan KAHYAOĞLU<br />

Adres: Gn.Dr.Tevfik Sağlam Caddesi Emlakbankası Evleri<br />

C3 Blok No:32 Etlik Ankara/TÜRKİYE<br />

GSM: +905058868040<br />

E-mail: mdserkankahyaoglu@gmail.com<br />

2064 The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology 8 (28): 2063- 2065 2010<br />

<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong> 8 (28): 2063- 2065 2010 2065<br />

KAHYAOĞLU <strong>ve</strong> Ark.


<strong>Jinekoloji</strong> - <strong>Obstetrik</strong> <strong>ve</strong> <strong>Neonatoloji</strong> Tıp <strong>Dergisi</strong><br />

The Journal Of Gynecology & Obstetrics and Neonatology<br />

Eğitim Yayın Birimi: Dr. <strong>Zekai</strong> <strong>Tahir</strong> Burak Kadın Sağlığı Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi / Talatpaşa Bulvarı, Hamamönü - ANKARA<br />

Tel: 0 (312) 310 31 00 & Faks: 0 (312) 312 49 31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!