17.01.2015 Views

S E Y Y Ä° T K U T U P M E Z H E P S Ä° Z M Ä° ? - Bizim Sahife

S E Y Y Ä° T K U T U P M E Z H E P S Ä° Z M Ä° ? - Bizim Sahife

S E Y Y Ä° T K U T U P M E Z H E P S Ä° Z M Ä° ? - Bizim Sahife

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Milli Fikir Yayınları : 1<br />

S E Y Y T K U T U P<br />

M E Z H E P S Z M <br />

Nere Hazırlayan:<br />

Mehmet Ali Demirba<br />

Milli Fikir Kulübü<br />

P.K. 8<br />

ÇORUM<br />

Seyyid Kutup Mezhepsiz mi Kitabının yayın hakkı Milli Fikir Kulübüne aittir. Mehaz<br />

gösterilerek iktibas edilebilir.<br />

Dizgi-Baskı<br />

Murat Matbaacılık Koll. ti.<br />

Tel. : 274571<br />

STANBUL – 1978<br />

www.mezhepsizler.com<br />

info@mezhepsizler.com<br />

ÖNSÖZ<br />

BSMLLAHRRAHMANRRAHM<br />

Besmeleyle balayalım feyizli olsun kelâmlar<br />

Rabbimize hamdü sena, Resûlüne de selâmlar...<br />

Vâcib’ül-vücûd olan, varlıının balangıcı ve sonu olmayan, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ei,<br />

benzeri ve ortaı bulunmayan kâmil sıfatlarla muttasıf olan Allahü teâlâya sevdii ve beendii ekilde<br />

sayısız hamdü senâlar olsun.<br />

Cenâb-ı Hakkın en sevgili kulu ve Resûlü, insanların her bakımdan en üstünü ve en güzeli olan<br />

Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve selem efendimize, temiz ehl-i beytine ve Cennetlik Eshâb-ı<br />

kirâmına, (Rıdvânülâhi teâlâ aleyhim ecmaîn) bunları sevip gösterdikleri doru yolda gidenlere selâm<br />

ve dualar olsun.<br />

lmî bir heyetçe hazırlanıp MLL FKR mecmuasında neredilen S. Kutub’la ilgili yazımız<br />

okuyucuların arzusu üzerine kitap halinde nerediyoruz.<br />

<strong>Bizim</strong> S. Kutub’un ahsı ile ne dümanlıımız var, ne de dostluumuz… <strong>Bizim</strong> dostluumuz da<br />

dümanlıımız da rıza-i ilâhi içindir.<br />

Cenâb-ı Hak hepimize hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak tanıtsın. Bizleri Ehl-i Sünnet velcemâat<br />

yolundan ayırmasın. Sevdiklerinin sevgisiyle yaatsın ve öldürsün.<br />

MLL FKR yayınlanın ilk eseri olan bu kitap, S. Kutub’un kitapları ile verilen sayfa numaraları ile<br />

karılatırıp insaf ile okunursa samimi her mü’minin hakkı teslim edeceine inanıyoruz.<br />

Allahü teâlâ hepimizi Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdikleri doru imandan ayırmasın. ç ve dı<br />

dümanlarımızın yaldızlı sözlerine, yalan ve iftiralarına aldanmaktan korusun. Âmin.<br />

21 Austos 1978 16 Ramazan-ı erif 1398<br />

Mehmet Ali Demirba<br />

(MLL FKR MECMUASI E. Neriyat Müdürü)<br />

SEYYT KUTUP MEZHEPSZ M<br />

Bu kitapta Seyyid Kutub’un masonlara nasıl maalık yaptıını, bata Eshâb-ı kirâm olmak üzere<br />

ehl-i sünnet büyüklerine nasıl dil uzattıını, Kur’ân-ı kerimi kendi kafasına göre nasıl tefsir ettiini,<br />

bni Teymiyyeci ve mason Abduhcu mezhepsiz bir sosyalist olduunu bir lâboratuar kat’iyetiyle isbat


ediyoruz. Seyyid Kutub’un kitapları, mezhepsiz Mevdûdî'nin kitapları gibi Türkçeye tercüme edilirken<br />

galiz hataların çıkarıldıına ahit olduk.<br />

Türkçe tercümelerinde bile ne zehirler bulunduunu okuyuculara isbat için Türkçe tercümelerini<br />

sayfa numaraları vermek suretiyle nasıl din dümanlıı yaptıını göstermek istiyoruz.<br />

Bekir Sadak isimli birisi tarafından tercüme edilerek CHAN SULHU VE SLÂM ismi verilen<br />

kitâba bir bakalım. Seyyid Kutub, dier mezhepsizler gibi bütün kitâplarını nakil esası üzerine deil,<br />

mutlak müctehid usûlü ile Kur’ân-ı kerîm’den ve hadîs-i eriflerden kendi kafasına göre manalar<br />

çıkarıp yeni din kaideleri koymaktadır. Evet Cihan Sulhu ve slâm isimli kitâba göz atıyoruz:<br />

“Devletçilie delince, bu sahada yapılan çalımalar henüz pek azdır, cılızdır. Ve slâm’ın<br />

bu tarafı gerei kadar açıklanmamıtır.” C. SULHU S. 13<br />

Bu cümle ile slâm’a ve slâm âlimlerine iftira edilmitir. Bugüne kadar hiçbir slâm âlimi<br />

devletçilii gerei gibi açıklamamı da Seyyid Kutub açıklıyormu sanki Allahü teâlâ bugüne kadar<br />

devletçilii açıklayan ve bu sahada çalıma yapan âlim ve halife yaratmamı. Bata dört halife olmak<br />

üzere, Emevî, Abbasî ve Osmanlı Halifeleri dinimizi bin küsur yıl idare etmi,mezheb imamları ve<br />

dier slâm âlimleri vasıtası ile dinimiz açıklanmı, kanunlar, fetvalar hazırlanmıtır. Geçen asır<br />

yapılan MECELLE ise o kanunların, toplanmı eklidir. Bir akâid kâidesidir ki, slâm âlimlerini<br />

küçümsemek, kötülemek küfürdür. slâm kâmil bir nizamdır, asr-ı saadetten beri tatbik edilegelmitir.<br />

Çalıma yapılmamı, açıklanma yapılmamı demek, slâm kâmil olarak hayat sürmemi, kâmil<br />

âlimler gelmemi demektir.<br />

Seyyid Kutup, sosyalist hümanistliine dayanarak diyor ki:<br />

“slâmiyet dier dinlere nefret manasını taıyan dinî taassubu asla kabul etmez.”<br />

C.SULHU S. 22<br />

slâm’dan baka olan hıristiyanlık ve yahudilik gibi din mensubu kâfirleri sevmemek, taassup<br />

olarak gösterilmektedir. Halbuki Allah dostlarını dost, Allah dümanlarını düman bilmek her<br />

müslümana farzdır.<br />

Evet Hümanist ve sosyalist yazar Seyyid Kutup diyor ki:<br />

“slâm, bütün insanlıı birbiriyle yardımlaan bir tek birlik sayar. Hattâ slâm’a göre<br />

bütün insanlar yek dierine yakın balarla balı olan bir ailedir. Allah’ın adâletinden eksiksiz<br />

faydalanma babında, ırk, renk ve din ayırımı yapmadan bütün beeriyete mutlak adâleti<br />

vâdeder.” C.Sulhu S.23<br />

slâm’a göre kâfir müslüman bir âileymi Bugüne kadar hangi slâm âlimi böyle bir ifadede<br />

bulunmutur nsanların karde olduunu masonlarla hümanist sosyalistler söylemektedir. Dinimiz<br />

“Ancak müslümanların karde” olduunu bildirmitir. Evet dinimizde ırk ve renk ayırımı yapılmaz<br />

ama, DN ayırımı yapılır. Müslümana, Zimmîye ve kâfire ayrı ayrı muamele ile emredildik.<br />

Müslümandan öür ve zekât alındıı halde kâfir olan Zimmîden zekât deil, harac ve Cizye alınır.<br />

Müslüman zekât vermeye, namaz kılmaya cebredilir, fakat kâfirler zorlanamaz. slâm âlimlerinin bu<br />

hükümleri mevcutken Seyyid Kutub hiç birisine iltifat etmeyerek kendi baına din kaideleri<br />

koymaktadır.<br />

Allahü teâlâ buyurdu ki:<br />

“Allah’ın dinini yaymak için, malları ile canlarını fedâ ederek din dümanları ile cihad<br />

edenler, evlerinde ibâdet edenlerden daha üstündür.” Nisâ Suresi 95. Âyet-i kerime.<br />

Allahü teâlâ böyle buyururken Mısırlı sosyalist de öyle zırvalıyor:<br />

“slâm hiçbir zaman harbden gayesi zorla müslümanlıı insanlara kabul ettirmek<br />

deildir.” C. SULHU S. 32<br />

Seyyid Kutub bu fikirlere delil olarak hangi slâm âlimini gösterecek diye bir sual sormayın. Delil<br />

olarak Sir T. D. Arnold isimli bir ecnebinin kitabından pasajlar veriyor. Bakınız: C. Sulhu S. 32<br />

Seyyid Kutub (Fizılâl) kitâbında ise mezkûr âyet-i kerimeyi açıklarken, harbin, cihadın Allah<br />

nizamını beeri hayata hâkim kılmak için yapılmasının gerektiini yazmak mecburiyetinde kalmı,<br />

böylece riyakârlıı meydana çıkmıtır. (Fizılâl) de de “slâm kendisine inanmıyanları zorla davet<br />

etmez” diyor. Bir taraftan dine davet için sava yapılmasını söylüyor. Az sonra da savala, zorla<br />

dine davet olmaz diyor.<br />

Yine Allahü teâlâ buyurdu ki:


“Hak din olan slâm’ı kabul etmeyen kâfirlerle cizye vermeyi kabul edinceye kadar veya<br />

Hak dini kabul edinceye kadar onlarla harb edin.” Tevbe Suresi, âyet-i kerime 29<br />

Dinimiz kâfirleri müslüman yapmak için cihadı emrettii için, Eshâb-ı kirâm yer yüzüne daılıp<br />

ölünceye kadar cihad ettiler. stanbul’u fethetmek için kaç kere sefer yapılmıtır. Seyyid Kutub’a göre<br />

ise bütün insanlar birbirleriyle kardetir, nasıl olur da zorla harb edilir Kâfirleri müslüman yapmak<br />

için yapılan cihad barbarlıktır.<br />

Seyyid Kutub, Nisâ Suresi’nin yüzüncü âyet-i kerimesini ehl-i sünnet âlimleri gibi tefsir ederek<br />

diyor ki:<br />

“Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde genilik ve bereket bulur, yolda ölürse<br />

Cenâb-ı Hak bol bol mükâfat verir.”<br />

Bu ifade muteber tefsirlere uygundur. Kâfir memleketlerinde kalan müslümanların slâm<br />

memleketine hicret etmelerinin vacip olduu açıklanmaktadır. Cihad, müslüman devletin, ordusu ile o<br />

günkü en yeni silâhlarla kâfirlerle savaması demektir. Bir hizbin, bir dernein, bir partinin veya<br />

masonların kontrolü altında çalıan HVAN-I MÜSLMN isimli fitne ebekesinin hükûmet<br />

kuvvetlerine karı ayaklanması ihtilâl düzenlemesi deildir. Seyyid Kutub, ileride inaallah göreceiz,<br />

birkaç müslümanı devamlı ihtilâle ve devlet kuvvetleriyle savamaya davet etmektedir. Bir<br />

memlekette müslümanlar kuvvetli ise zaten idareye hakim olur. Deilse, Seyyid Kutub gibi hareket<br />

ederek kendisiyle birlikte lider durumundaki müslümanların kanına girmek cihad deil fitnedir. ayet<br />

o devlette yaayamıyorsa hicret etmesi dinimizin emrettii bir yoldur.<br />

Kâfir memleketindeki müslümanlar, nasıl cihad edecektir Polisi jandarmayı öldürmekle,<br />

kilisedeki putları yıkmakla cihad olmaz. Kâfir kanunlarının müsaade ettii ölçüde din bilgilerini her<br />

tarafa yaymak, slâm’ın ehemmiyetini herkese anlatmak, mücahid genç ve ihtiyar sayısını günden<br />

güne çoaltmakla gerekli cihad yapılmı olur.<br />

Seyyid Kutub bir taraftan müslümanlar ihtilâlci olur, ihtilâlle baa geçer derken, bu kitabında da<br />

öyle demektedir:<br />

“ktidara geçmek isteyen, ancak bir tek yoldan bu makama ulaır: Halkın mutlak arzusu<br />

ile, hür seçim yolu ile” C. Sulhu S. 119<br />

Tabiî hiçbir delil göstermemektedir. Veya Kûr’an-ı kerîm’den kendi anladıı manaları<br />

yazmaktadır. Ehl-i ilim bilir ki Ebubekir-i Sıddık radiyallahü anh, tayin suretiyle Ömer radiyallahü anh’ı<br />

halife seçmitir. Hazret-i Ömer radiyallahü anh da Halife seçimini altı kiilik bir ûraya havale etmitir.<br />

Hazret-i Osman radiyallahü anh’ı da bu altı kiilik ûra seçmitir. Ondan sonra biatler yapılmıtır.<br />

Ancak dinimizde Mevdûdî’nin ve Seyyid Kutub’un bildirdii gibi hür seçim yolu, modern seçim yolu<br />

yoktur. Dinimizde insanlar eit olmadıı gibi müslümanlar da kendi aralarında bile eit deildir.<br />

mâm-ı Gazâlî’nin re’yi ile dadaki çobanın veya evdeki kocakarı re’yi eit deildir. Herkesle itiare<br />

edilmez. Ancak ilim ehliyle, bilenler ile itiare edilir. Mezhepsiz Mevdûdî, daha önce de<br />

açıkladıımız gibi, HLAFET VE SALTANAT isimli kitabında “Bugünkü modern usulle seçim<br />

yapılsaydı, Hazret-i Ali kazanırdı” diyor. Zaten bn-i Teymiyyeci bütün mezhepsizler Seyyid Kutub<br />

gibi hür seçim yolundan bahsetmektedirler.<br />

Seyyid Kutub itiareye bile herkesin itirak etmesini isteyerek öyle diyor:<br />

“Meveretin icabı, insanların ilerini tedbir ve idare hususunda hepsinin itirakinden<br />

ibarettir.” C. Sulhu S. 120<br />

Âlim, cahil, sâlih, fâsık ayırt etmeden, eitlik esası üzerine herkesi davet et. Bu sapık fikri de<br />

slâm’a mal et.<br />

Bilindii gibi Seyyid Kutub önceleri sosyalist idi. Ancak bir kimsenin öncelerinin sosyalist olması<br />

onu kınamayı gerektirmez. Fakat Seyyid Kutub, dinimizi sosyalist açıdan anlatmakta, marksistliin<br />

tesirinden kurtulmadıı ve hâlâ sosyalistliinin devam ettii görülmektedir. Zekât mevzuunda ise<br />

marksistliini gizleyememektedir.<br />

Zekât nedir Zekât, malın belli bir kısmını Kur’ân-ı kerîm’de bildirilen yedi sınıf müslümana<br />

vermektir. Hanefi mezhebinde ise bu yedi sınıftan bir sınıftaki müslümana vermekle de farz yerine<br />

gelmi olur. Zenginin zekâtını, fakirin eline vermesinin lâzım olduunu bütün ehl-i sünnet âlimleri<br />

bildirmektedir. Meru hükûmet, yani er’i hükûmet fakirin vekili olarak zekâtı alır, fakirlere<br />

daıtır.Hükûmet aldıı zekât parası ile yol köprü yaptıramadıı gibi hiç bir hayır kurumuna da<br />

veremez. Zekât yalnız yedi sınıf insanın hakkıdır. Kur’ân-ı kerim’de bildirilen bu hakkı hiçbir<br />

mezhepsizin deitirmeye hakkı yoktur.


Hadis-i erifte zekâtın fakir akraba varken bakalarına verildii takdirde, zekâttan sevap<br />

alınamıyacaı, makbul bir zekat verilmi olmayacaı bildirilmektedir.<br />

Hal böyle iken marksist ruhlu Seyyid Kutub çıkıyor öyle diyor:<br />

“urası bir gerçektir ki, ZEÂT adını taıyan bu vergiyi, her vergiyi tahsil ettii gibi, ancak<br />

devlet tahsil eder. Ve yine cemiyetin ihtiyaç ve artlarına göre deiebilen belirli bir usûl<br />

dahilinde sarfedilmesi ile vazifeli olan da devlettir.” C. Sulhu S. 152<br />

Zekât, yedi sınıf insanın ve fakirin hakkıdır. Cemiyetin ihtiyaçlarına sarfedilemez. Sarfedilmesi<br />

dört hak mezhebe aykırıdır, mezhepsizliktir. Hazret-i Ebu Bekir-i Sıddîk radiyallahü anh, zekât<br />

vermeyenlerden zorla almak istedii ve alınacak zekâtın da Kur’ân-ı kerîm’de bildirilen yedi sınıf<br />

müslümana verilecei bildirilmektedir<br />

Sosyalist Kutub’un eriatı tahrif edici ifadesi de öyledir:<br />

“Yine devlet, ordu kurmak ve onu silahlandırmak için, az olsun, çok olsun, her servetten<br />

% 2,5 nisbetinde bir vergi alınmasını mecburî kılan bir kanun va’zetse ve bu vergiden gelen<br />

varidatı umumî sarfiyat bölümlerinden askerin masrafına tahsis etse, vay efendim, asker<br />

dilencilik etme durumuna düürüldü, an ve erefi ayaklar altında çinendi mi denecektir” C.<br />

Sulhu S. 152-153<br />

Dinimizde yeni kanunlara ihtiyaç yoktur. Hangi servetten ne miktar zekât, öür alınacaı bellidir.<br />

Bir kere mezhep imamlarımızın bildirdiine göre her servetten zekât alınmaz. Her servetin bir limit<br />

noktası vardır. Az olsun çok olsun denemez. eriat ve mezhep imamları bu ölçüyü koymutur. Hiçbir<br />

devlet bu ölçülerin dıına çıkamaz. Havaciyeyi asliye denilen ihtiyaç eyası zekâta tâbi deildir.<br />

Zekât her servetten % 2,5 alınmaz. Saime hayvanların zekâtı verilir.Yük taımak için, yün için<br />

beslenen hayvanların zekâtı verilmez. Deve zekâtı bete birdir. Yani % 20’dir. Sıır zekâtı otuzda<br />

birdir. Fakat otuzdan miktar arttıkça verilecek zekât durumu da deimektedir. Koyun zekâtı kırkta<br />

birdir. Koyunun miktarı arttıkça nisbet de deimektedir. At hayvanı için nisap yoktur. Her at için bir<br />

miskal altın verilir.<br />

Belli bir kilodan sonra öür vermek farz olur. Hayvan gücü, dolap vesaire ile sulanan arazilerde<br />

öür %5 iken salma su ile sulanan arazilerde öür %10’dur. Seyyid Kutub’un dedii gibi her<br />

servetten % 2,5 alınmaz. eriatın bildirdii hudutlardan dıarı çıkılmaz. Seyyid Kutub mezhep<br />

imamlarının bildirdii hükümleri eriat kabul etmeyip kendi aklını eriat kabul ettii için böyle<br />

saçmalamakta, az olsun, çok olsun her servetten % 2,5 vergi alınmak için kanun konabileceinden<br />

bahsetmektedir. eriat, binek için olan, yük taımak için olan hayvanını zekâtı olmaz derken Seyyid<br />

Kutub her servet tabirini kullanmaktadır. Sonra slâm nizamında kanunlar va’zedilmez. Bütün<br />

kanunlar Allahü teâlâ tarafından va’zedilmi olup, ehl-i sünnet âlimlerince de açıklandıı için yeni bir<br />

kanuna, Seyyid Kutub’un dedii gibi % 2,5’luk bir vergiyi mecbur kılacak bir kanuna ihtiyaç yoktur.<br />

eriat hükûmeti mevcut eriat kanunlarını tatbik etmekte yükümlüdür.<br />

Yine C. Sulhu kitabının 153. sayfasında aynı hezeyanı savurmakta, “Zekât bir elden çıkıp<br />

dier ele geçen ferdî bir ihsan ve sadaka deildir. Eer bugün bazı kimseler, mallarının<br />

zekâtını bizzat kendi elleriyle ayırıp yine kendi elleriyle daıtıyorsa, bu slâm’ın farz kıldıı bir<br />

ekil ve nizam deildir.” Diyebilmektedir. Halbuki yeminle bildirilen Hadîs-i erifte fakir akraba<br />

varken bakalarına verilen zekâtın makbul olmayacaı bildirilmektedir. Müslüman bir kavim zekâtını<br />

vermezse eriat hükûmeti, bunu zorla alır, fakirlere verir. Eer halk zekâtını veriyorsa devlet bunu<br />

alamaz.<br />

Seyyid Kutub, C Sulhu kitabının 149. sayfasında zekâtı verilmi olan malın tevadülden<br />

çekilmesini, saklanmasını suç kabul etmektedir. Halbuki zekâtı verilmi olan mal ne kadar saklanırsa<br />

saklansın sahibine zarar vermez. Hadika’da bildirilen Hadîs-i erifte “Mallarınızı zarardan zekâtını<br />

vermek suretiyle koruyoruz.” buyurulmaktadır. Yine Hadîs-i erifte “Zekâtı verilen mal,<br />

saklanmı mal sayılmaz” buyurulmutur. Bu hadîs-i erif Menavi’de zikredilmektedir.<br />

Seyyid Kutub eriat dıı bu saçmasına delil olarak öyle bir hadîs-i erif yazmıtır:<br />

“Para ve külçe halinde altın ve gümü toplar da, onu alacaklısına vermek üzere<br />

hazırlamaz ve Allah yolunda sarfetmezse, topladıkları kıyamet gününde kendisinin<br />

dalanacaı biriktirilmi mal olur.”<br />

Hadîs-i erife kaynak göstermedii için ifadenin bu ekil olup olmadıını bilmiyoruz. Ancak bu<br />

hadîs-i erif de kendi aleyhinedir. öyle ki, Hadîs-i erifte öyle denilmektedir: Bir insan parasını<br />

toplar da alacaklısına vermezse, Allah yolunda sarf etmezse yani Allah’ın farz kıldıı zekâtı


vermezse, Allah’ın farz kıldıı Hacca gitmezse, toplanılan mal biriktirilmi mal olur. Hadîs-i erif’ten<br />

de anlaılacaı üzere zekâtı verilen mal biriktirilmi mal deildir. Zaten bu manadaki hadîs-i erifi de<br />

yukarıda zikrettik. Tabii hadîs-i erifi kendimiz açıklamadık. slâm âlimlerinin kitaplarından aldık.<br />

Yukarıda Menavi’de bildirilen hadîs-i erif Taberani’den alınmıtı.<br />

eriatın emirlerinin kanun eklini aldıı Mecellede, Dürrülmuhtarda ve hadîs-i erifte, bir<br />

kimsenin ahsi malının onun rızası olmadan alınamıyacaı, kullanılamıyacaı bildirilmektedir. Fakat<br />

Marksist ruhlu Seyyid Kutub yine C. Sulhu kitabında öyle demektedir:<br />

“Devlet ahsi mülkiyetten ihtiyacını gerektirdii kadar iade etmemek üzere alır ve<br />

toplumun umumî ihtiyaçlarına sarfeder.”<br />

Halbuki eriat hükûmeti, tebaasındaki müslüman ve zımmîlerin mal, can ve ırzlarını korumakla<br />

vazifelidir. ahsî mallarını almaya hakkı yoktur. Devletin umumî ihtiyaçları ancak Beytülmal’dan<br />

sarfedilir. Bu bakımdan Beytülmal har vurup harman savurulmaz, kaynakları kurutulmaz. Ondan tüyü<br />

bitmemi çocuun hakkı vardır. Beytülmal ile sosyalist devlet hazinesi bir deildir. Halkın elinden<br />

ahsî malını almak bâtıl sistemler içerisinde sadece komünizmde vardır. Seyyid Kutub’un kapitalizm<br />

dümanlıı komünizm hayranlıını dourmu demek...<br />

Seyyid Kutub hiçbir muteber slâm âliminden nakil yapmadan kendi kafasına göre yazıyor.<br />

Sonunda da öyle diyor:<br />

“te slâm budur.” C.Sulhu S. 150<br />

Seyyid Kutub, 149. ve 150. sayfalarda ahsî mülkiyetin sınırsız bir hak olmadıından<br />

bahsederek devletin tasarruf hakkının daima mahfuz bulunduunu zikretmektedir.<br />

Komünistler gibi devamlı ahsî mülkiyete devletin el koyabileceinden bahsetmektedir. eriat<br />

hükûmeti, gayrî meru kazançları bile sömürücünün elinden aldıktan sonra, sahibini bulup ona<br />

vermek mecburiyetindedir. Sen bunu gayri meru kazandın diye önüne gelenin malın alıp sada<br />

solda ve sahibini aratırmadan, millet menfaatinde kullanamaz.<br />

slâm nizamında zalim olan hükûmete bile isyan edilmez. Hadîs-i eriflerde öyle buyuruldu.:<br />

“Emire isyan eden kimseye Cennet haramdır.”<br />

“Baınızdaki emir, Habei köle de olsa itâat ediniz.”<br />

“Âdil olsun, zâlim olsun, her emîrin emri altında cihad edin.”<br />

“Fâsık, fücur, her imamın –her emirin- arkasında namaz kılın.”<br />

Son hadîs-i erifi Ebussuud Efendi, öyle açıklamaktadır. Devlet reisi fâsık da olsa, zâlim de<br />

olsa fitneye sebep olmamak için onun arkasında Cuma namazı kılın. Mahalle imamları fâsık ve zalim<br />

olurlarsa onların arkasında namaz kılınmaz.<br />

Emir fâsık olursa, zulm yaparsa ona isyan etmek, ihtilâl yapmak caiz deildir. eriatın bildirdii<br />

ekilde emr-i ma’ruf yapılır. Emr-i ma’rufu yapmak ise her müslümana vacipdir.<br />

Hadîs-i erifte öyle buyurulmutur:<br />

“En kıymetli cihad, zâlim sultan karısında, hakkı söylemek, doru yolu göstermektir.”<br />

Bu slâm nizamındadır. Küfür nizamında emr-i ma’ruf yapıyorum diye her önüne gelen, küfrün<br />

kanunlarını çineyerek devlet reislerine hakkı tavsiye etmeye kalkması fitnedir. Küfrün kanunlarının<br />

boluk noktalarından istifade ederek hakkı tavsiye etmek ise cihaddır.<br />

Hal böyle iken Seyyid Kutub, C. Sulhu kitabının 163. sayfasında slâm’da ihtilâl ruhunun<br />

bulunduunu, yani müslümanların haksızlık ve zulüm karısında ihtilâl yapmalarının gerektiini<br />

belirterek öyle söylemektedir:<br />

“Bu ihtilâlin muvaffak olmasını salamak için, müslümanlara cihadı farz kılması da zarurî<br />

idi.”<br />

Zarurî olan burada kimdir Elbette cihadı farz kılan Allahü teâlâ. Hââ Allahü teâlâ’nın hiçbir<br />

iyilii emir, kötülüü nehyetmesi zarurî deildir. htilâlde muvaffak olmak için cihadın farz kılınması<br />

zarurî imi. Allahü teâlâ cihadı farz kılmazdı da baka yollardan kâfirleri müslüman edemez miydi<br />

Allahü teâlâ’yı bir eyi yapmaya mecbur kılmak, zarurî kılmak küfürdür.


Seyyid Kutub, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin kâfirlerle yaptıı anlamaları<br />

unutarak öyle demektedir:<br />

“slâm, yeryüzünde zulmeden hiçbir kuvvetle mütareke yapmaz, yapmamakla<br />

mükelleftir.” C. Sulhu S. 165<br />

u kâfirlerle ittifak edeyim de öbür kâfiri yeneyim. Bilâhire bu kâfiri de yenmeye çalıırım demek,<br />

Seyyid Kutub’a göre caiz deildir. Hatta yakında Türkiye’ye gelen Muhammed Kutub, slâmî olan bir<br />

partinin gayrî slâmî olan partilerle koalisyon yapması caiz deildir diye fetva verip gitmi. Kutublar<br />

gibi sosyalist ve mezhepsiz kargaları kılavuz yapanların burunları pislikten kurtulmaları mümkün mü<br />

Seyyid Kutub da dier mezhepsizler gibi kitaplarının çeitli yerlerinde slâm düüncesi tâbirini<br />

kullanmaktadır. Meselâ C. Sulhu’nun 167. sayfasında da bu tâbiri kullanmaktadır.<br />

Dikkat edilmise bütün mezhepsizler, slâm düüncesi, slâm nazariyesi, slâm teorisi, faiz<br />

nazariyesi gibi tabirler kullanmakta ve kitaplar yazmaktadırlar.<br />

bn-i Teymiyyeyi büyük bir âlim olarak gören Diyanet Reisi bile Kur’an’da evrim teorisinden<br />

bahsetmektedir.<br />

Düünce, nazariye, teori gibi ifadeler üpheyi gerektirir. Mutlak bir hükmü belirtmez. slâm ise<br />

kesin hükümdür. Faiz nazariyesi deil, faiz hükmü denir. slâm düüncesi denilmez, slâm eriatı gibi<br />

kesin bir ifade kullanmak gerekir.<br />

Mezhepsizlerin tesiri altında kalan birçok müslüman gazetecilerimiz bile slâmî görü tabirini<br />

kullanmaktadırlar. slâm’da görü yoktur. slâm’da hakikat vardır, kesin hüküm vardır.<br />

Seyyid Kutub, C. Sulhu kitabının 179. sayfasında er kuvvetlerle karılaınca tek baına<br />

bunlarla savamak gerektiini yazmaktadır. Hep mi savaacaız HENDEK harbinde olduu gibi hiç<br />

mi siperlenmiyeceiz Yenilmiyecei oldukça belli olan bir er kuvvetin üstüne gitmek, kendini<br />

tehlikeye atmak demek deil midir Âyet-i kerime ile bu yasak edilmemi midir Bir kiisin, bin kiinin<br />

üzerine git, öldürüldükten sonra da bu ahmaa ehit ünvanını ver, hangi kitapta var bunun yeri<br />

Seyyid Kutub, maalesef bunu yapmıtır. Filizlenen islâmî hareketin tamamen söndürülmesine<br />

sebep olmutur. Mısır’a gidenler bunun acı izlerini görmülerdir.<br />

Hadîs-i eriflerde öyle buyuruldu:<br />

“Fitne uykudadır, uyandırana lânet olsun.”<br />

“Zâlimin zulmünü deitiremeyen, oradan hicret etsin.”<br />

Fitne çıkarmaya cihad demek, hicrete ise firar demek, mezhepsizlerin taktiidir. Fitne<br />

çıkarmanın adam öldürmekten daha büyük günah olduu Kur’ân-ı kerîm’le sabittir. Hicret ise<br />

sünnettir. Sünneti küçümseyen ise kâfirdir.<br />

Seyyid Kutub bu sapık fikirlerini sadece C. Sulhunda deil, bütün kitaplarında yazmaktadır. u<br />

anda elimizde slâmî Etüdler isimli bir kitabı var. Hasan Beer isimli birisi tarafından tercüme<br />

edilmi, ikinci baskısından bazı pasajlar verelim:<br />

“Diktatörlerin ve takınların yüzüne durarak haykırmayanlar, ya bir büyük günah<br />

iliyorlar, ya münafık oldukları için böyle davranıyorlar.” . Etüdler S. 34<br />

Zaman ve zemin icabı zalim bir hükümdara haykırmamanın büyük bir günah olduu veya<br />

münafıklık olduu hangi muteber kitapta yazılıdır<br />

slâmiyet ne deilmi, bakalım Seyyid Kutub ne diyor:<br />

“Dualar mırıldanmak, tesbih tanelerini ıkırdatmak, Aman Allah’ım sen koru, sözlerine<br />

dayanmak, gökten hayır, doruluk, hürriyet ve adalet yaacaına güvenmektir.” . Etütler S.<br />

35<br />

Tekrar edelim, neler slâmiyet deilmi:<br />

1- Dua etmek 2- Tesbih çekmek 3- Aman Allahım sen koru sözlerine dayanmak 4- Yapılan dua<br />

vasıtası ile gökten hayır vesaire yaacaına güvenmek.<br />

1- Allahü teâlâ ve Peygamber aleyhisselâm duayı emrediyor. Seyyid Kutub bunlarla alay ediyor.<br />

Halbuki dua mü’minin silâhıdır. Dua hakkında dinimizin emri udur:<br />

“slâm âlimlerinin çouna göre duayı inkâr eden kâfir olur.” Feteva-i Fıkhiyye S.149


2- Âyeti kerime ve hadîs-i erîflerle tesbih çekmek hem emrediliyor, hem de övülüyor. Tesbih<br />

söylemek için çekilen tesbih aleti ise sünnettir. ıkırdatmak tabirini kullanarak, sünnet olan tesbihle<br />

alay ediyor S. Kutub. Halbuki sünnetle alay küfür deil midir<br />

3- Aman Allah’ım sen koru sözlerine dayanmak Allahü teâlâ’nın emridir. Allahü teâlâ’nın emri ile<br />

alay etmek küfürdür.<br />

4- Yapılan dua vasıtası ile gökten hayır yaacaına güvenmek, tevekkül etmek müslümanlık<br />

deilmi. Allahü teâlâ dilerse gökten rızık da yadırır, hayır da yadırır, mezhepsizlerin baına ta da<br />

yadırır. Asıl mutlaka yamayacaına (Allahü teâlâ’nın yadıramayacaına) inanmak küfürdür.<br />

Seyyid Kutub, diyor ki, duayı falan bırakın, öyle tedbir alın, böyle çalıın, ite o zaman<br />

mücadeleyi kazanırsınız. Tedbir almak, öyle çalımak, sebeplere yapımak dinimizin emridir.Ancak<br />

bunları kâfirler de yapmaktadır. Biz müslüman olarak hem tedbir alacaız, sebeplere yapıacaız,<br />

hem de dua ve tevekkül edeceiz. Dua eden bir kimsenin tevekküle inanan ahsın tedbir<br />

almayacaını söylemek ahmaklıktır. Dua edip de hiç sebeplere yapımayan olur mu<br />

Kırkyedinci sayfada ise slâmiyetin, cemiyetin fertleri arasında hiçbir fark gözetmeden hepsine<br />

aynı eit hakkı teminat altına almasını emrettiini yazıyor. Daha önce de yazdıımız gibi slâm<br />

herkese aynı gözle bakmaz. Müslümana baktıı gibi kâfire bakmaz.<br />

ctimaî ahlâk eitiminde yüce ve ilgi çekici idealin ne olduunu sorduktan sonra öyle diyor:<br />

“Bazıları bunu milliyetçilik onuru, bazıları da insanî kardelik olmasını düünürler. Her<br />

ikisi de saygı deer yüce idealistlerdir.” (i. Etütler S. 61)<br />

Acaba milliyetçilik onuru Seyyid Kutub’un dedii gibi yüce bir ideal midir nsanî kardelik mi<br />

yoksa slâmî kardelik mi Yazının devamında ben u ideali tercih ederim diyor. O sevginin ne<br />

olduuna baktık.Allah urunda sevgi imi. Allah urundaki sevgi ne ile mukayese kabul eder ki Ben<br />

ikinciyi tercih ederim diyor.<br />

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı kerîm’inde Hak dinin, doru dinin ancak slâm dini olduunu beyan<br />

ederken içtimaî tesanüdün tahakkuku için dier dinleri de slâm dîni seviyesine çıkarmaktadır:<br />

“Arap ülkelerindeki içtimaî tesanüdü tahakkuk ettirmek için dini inançları ahlâki eitimin<br />

esas kaidesi olarak, almaya azmettiimiz zaman bu ülkelerde revaçta olan –yalnız slâm deilbütün<br />

dinlerin bize yardımcı olacaklarını göreceiz.” . Etütler S. 63<br />

Kutub, bu cümlesinde ne diyor Dinî inançları, ahlâki eitimin esas kaidesi olarak aldıımız<br />

zaman, bize yalnız slâm deil dier dinler de yardımcı olacaktır, diyor. çtimaî tesanüdün tahakkuku<br />

için slâm kâfi gelmiyormu gibi dier dinleri de zikretmektedir. Hak olan slâm varken, bâtıl olan<br />

dinlerden nasıl yardım beklenir ki Hakk’ın kâfi gelemiyeceini mi zannetmektedir<br />

Bilindii gibi komünizm de mal, cemiyetin mülküdür. Dinimizde ise ahsî mülkiyet vardır. Herkes<br />

mülkünün sahibidir. Ancak ahsın, zekâtı ve uuru Cenab-ı Hakk’ın gösterdii yerlere, bildirdii<br />

kadar, verme mecburiyeti vardır. Bunun dıında kimseye sadaka vermek, ödünç vermek<br />

mecburiyetinde deildir. Ama sevap kazanmak isteyen diledii yerlere diledii kadar hayır vermekde<br />

serbesttir. Hal böyleyken Seyyid Kutub, müslümanlıı komünistlik sanarak öyle diyor:<br />

“Aynı zamanda, mal cemiyetin mülkiyetinde olduundan ve ferdin vazifesi ondan<br />

yararlanmaktan öte gitmediinden, cemiyetin baka fertlerinin de bu mala ihtiyacı<br />

olduundan yahut yararlanmak istediklerinde içtimaî tesanüdü tahakkuk ettirmek bakımından<br />

ferd onlara faizsiz borç vermekle mükelleftir.” . Etütler S. 74<br />

Seyyid Kutub bu cümlesinde neler söylüyor<br />

1- Mal cemiyetin mülkiyetindedir demekle komünistler gibi ahsî mülkiyeti yani özel serveti kabul<br />

etmemektedir.Etmi olsa idi, mal cemiyetin mülkiyetindedir diyemezdi.<br />

2- çtimaî tesanüdü tahakkuk ettirmek için zenginler fakirlere borç para vermekle mükellefmi.<br />

Dinde kaide koymak yalnız Allahü teâlâ’nın hakkıdır. Ondan sonra Allahü teâlâ’nın emirlerinden<br />

kaide çıkaran da Peygamber aleyhisselâmdır. Ondan sonra da Kitap ve Sünnetten hüküm çıkaranlar<br />

müctehid imamlardır. Kitapta, Sünnette ve Kıyas-ı fukahada kimsenin ödünç verme mecburiyeti<br />

yoktur. Bir ferdi ödünç vermeye mecbur etmek, zulüm olur, gasb olur.<br />

çtimaî tesanüdü tahakkuk için ödünç verme mecburiyeti koymak hangi dinde vardır ki Allahü<br />

teâlâ’nın emrine uyulduu kaidelere uyulduu zaman içtimaî tesanüd tahakkuk etmi olur. Dinimizin<br />

koyduu kaideler ne eksiktir, ne de fazla... Oturup roman yazar gibi kitap yazılacaına senet


âlimlerin koyduu kaideler nakledilmi olsaydı ne kadar isabetli olurdu. Öyle âlimlerden nakil Seyyid<br />

Kutubun onurunabyakıır mı Onlar âlimse Seyyid Kutup da âlimdir. Aklına geleni yaz. Dine uymu<br />

uymamı orası mühim deil, sosyalistlie ve hümanistlie uysun gerisini bover. Böyle bir zihniyetle<br />

kitap yazılırsa bu elimizdeki kitaplar gibi olur.<br />

Zekât, malın belli bir kısmını Cenab-ı Hakk’ın bildirdii yedi sınıf müslümana<br />

vermektir.Mezhebimizde bu yedi sınıftan yalnız birisine de verilebilir. Zengin zekâtını fakirin eline<br />

vermesi lâzımdır. Zenginin fakiri görmesi de lâzımdır. Bütün mutemed din kitaplarında böyle<br />

yazmaktadır. Uurları ve dier üç çeit zekât malını meru olan hükûmet alır. Fakat hükûmet de bu<br />

zekât paralarını saa sola harcayamaz, yol, köprü yaptıramaz. Aldıı zekâtı yalnız fakirlere daıtır.<br />

Seyyid Kutub ise yukarıda bildirdiimiz slâm âlimlerinin hükümlerine ters olarak kendi kafasına<br />

göre her çeit zekâtı devlete aldırıyor sonra da öyle diyor:<br />

“Zekât, elden ele verilen ferdi bir baı, faziletlinin muhtaca uzattıı bir yardım deildir.” .<br />

Etütler S. 75<br />

Bir zengin, zekâtını hadîs-i erifte ve fıkıh kitaplarında bildirildii ekilde, fakir akrabasının eline<br />

verse, Seyyid Kutub’a göre bu eriata uygun deildir. Dinimizin koyduu hükmü beenmeyene ne<br />

denir<br />

Seyyid Kutub da dier mezhepsizler gibi, dinimizi vahy-i ilâhi olarak kabul edemiyor, kesin<br />

hükümler topluluu olarak inanamıyor. Dinimizi bir teori olarak kabul ediyor. Bilindii gibi teori veya<br />

Arapçası nazariye demek, henüz kesin olmayan, düünce alanında kalan bilgi demektir. Piyasada<br />

bile mezhepsizler tarafından yazılmı, Faiz Nazariyesi, slâm Nazariyesi gibi kitaplara rastlanır.<br />

Sayın Süleyman Ate bile, evrim nazariyesinin Kur’an-ı kerîm’de bulunduunu iddiâ etmektedir.<br />

Hââ Kur’an-ı kerîm’de nazariye olduu Diyanet Reisi gibi ehil() bir kimse tarafından da söylenmi<br />

olması mezhepsizler için kâfi delil olamaz mı slâm nazariyesi, slâm sosyalizmi, slâm faizmi,<br />

slâm Felsefesi gibi terimler mazaallah dinimizde üpheyi gerektiren ifadeler olduu için slâm<br />

eriatına sıkı sıkıya balı ehl-i sünnet mensupları tarafından kullanılmamaktadır.<br />

Seyyid Kutub slâm’a nazariye dedii gibi dier bâtıl sistemleri de kuvvetli nazariye olarak<br />

vasıflandırmaktadır. Yani bâtıl sistemler de nazariye, slâm da nazariye. Hiç slâm dini bâtıl<br />

nazariyeler ile mukayese edilebilir mi Mezhepsizler diyorlar ne dersiniz<br />

Evet Seyyid Kutub’un, slâm’ı nazariye, insan düüncesi zanneden cümleleri öyledir:<br />

“Bugün onları Peygamber (S.A.)’in zamanında yapmı olduu ekilde, kısa ve mufassal<br />

bilgilerle slâm’a davet etmemiz asla kifayet etmez. O devirde bugünkü gibi slâm nazariyesi<br />

karısında duran teferruatlı içtimaî nazariyeler yoktu.” . Etütler S. 82<br />

Bu cümlede kaç tane azim hata vardır<br />

1- Bâtıl sistemler, teferruatlı içtimaî nazariyeler olarak zikredilmektedir.<br />

2- Dinimiz ise, slâm nazariyesi olarak gösterilmekte, teferruatlı veya teferruatsız olup olmadıı<br />

zikredilmektedir.<br />

3- Peygamber aleyhisselâm ile ashâb-ı kirâmın davet ekli kifayetsiz bulunmaktadır.<br />

slâm’a davet bir ibadettir. Her ibadette olduu gibi bunda da en kâmil daveti üphesiz<br />

Peygamber aleyhisselâm yapmıtır.<br />

En kâmil namazı peygamber aleyhisselâm kılmı ve kıldırmıtır. En kâmil ezan onun asr-ı<br />

saadetinde okunmutur. Bunun aksini hiçbir mezhepsiz iddia edemez. Ne var ki aksini iddia eden<br />

mezhepsizler çıkıyor. Diyorlar ki, asr-ı saadette teyp olsaydı, Bilâl-i Habei hazretleri teybe ezan<br />

okur, teypten ezan hoparlöre verilir, herkes duyardı. Mukabelelerin teyple okunması ve namazın<br />

hoparlörler ile kıldırılması gibi ileri Peygamber aleyhisselâmın severek yapacaını iddia ediyorlar ve<br />

bunun için Peygamber aleyhisselâmın kıldırdıı namaz hoparlörle kıldırılan namaz kadar kâmil<br />

deildir diyorlar.<br />

urası muhakkaktır ki, Peygamber aleyhisselâm çeitli mucizeler göstermitir. Eer hoparlörle<br />

kılınan namaz kâmil namaz olmu olsaydı, Cenâb-ı Hak bu nimeti Peygamber aleyhisselâma da<br />

nasip ederdi.<br />

Peygamber aleyhisselâmın bildirdii ibadet tarzından baka ekilde ibadet etmek bid’attır,<br />

reformdur.


imdi merak ediyoruz acaba Seyyid Kutub’u müdafaa eden hangi mezhepsiz çıkacak da<br />

nazariye eriat demektir, slâm nazariyesi ise slâm eriatı demektir gibi gülünç ve saçma bir iddiada<br />

bulunacaktır.<br />

Seyyid Kutub laik ve hümanist bir düünce tarzından hareket ederek bütün bâtıl ve muharref<br />

dinlere de hürriyet verilmesini istiyor. Mutlaka bir inanç hürriyetinin verilmesini savunuyor. Kendi<br />

savunması bir ey deil, slâm böyle emrediyor diyor. Hangi dinden olursa olsun bütün vatandalar<br />

imtiyazsız olarak aynı haklara sahiptirler diyor. Ahmet Gürta gibiler ise nedense böyle bir<br />

mezhepsizlik, dinsizlik karısında susuyor da mezhepsizlik olduunu söyleyenlere karı ate<br />

püskürüyor.<br />

Evet Seyyid Kutub öyle diyor:<br />

“Marksizm, dünya çapında bir nizama davet ettiini iddia eder. Fakat hangi nizam olursa<br />

olsun inanç hürriyetini salamadıkça ikame edilemez.” Etütler S. 84<br />

Kendisi Kaddafi gibi sosyalist olduu için Marksizm’in dünya çapında bir nizama davet ettiini<br />

söylemesi yadırganamaz. Fakat hangi nizam olursa olsun ifadesinin içinde slâm nizamı da vardır.<br />

Olduunu zaten az ileride kendisi de açıklamaktadır. slâm inanç hürriyetini salar diyor. te Seyyid<br />

Kutub’un bu cümleleri:<br />

“Biz bütün inançları aynı eitlikle ve hürriyetle gölgesinde ilerliyebilecei bir nizama<br />

davet ederiz. Bu nizamda inanç hürriyetini korumak devletin ve müslüman cemiyetin zarurî<br />

vazifesidir. Hem bu nizamda gayri müslimler ahsî hallerinde kendi dinlerine intisap<br />

edebilirler. Bütün vatandalar imtiyazsız olarak aynı haklara sahip, aynı kanunlara balı ve<br />

eit mes’uliyetlerle yüklüdür.” . Etütler S. 85<br />

Allah katında tek din, hak din, gerçek din yalnız slâmiyettir. Bu bakımdan Seyyid Kutub’un<br />

dedii gibi bütün inançlar aynı eitlie ve aynı hürriyete sahip deildir. slâm nizamında bir müslim ile<br />

bir gayri müslim imtiyazsız olarak aynı haklara sahip deildir. Eit mes’uliyetlerle yüklü deildir.<br />

slâm nizamında müslümanlar, namaz kılmakla ve zekât vermekle yükümlüdür. Fakat slâm<br />

nizamında yaayan gayri müslimler, yani zimmîler ise namaz kılmakla ve zekât vermekle yükümlü<br />

deildir. Onlar sadece haraç verirler. Kanunlar eit olarak uygulanmaz. Fasıın ahitlii kabul<br />

olmadıı gibi kâfirin de ahitlii muteber deildir. Zimmîler mam olamadıı gibi Halife de olamaz.<br />

Hâkim de olamaz. Daha birçok görevler bunlara verilmez. Nerede imi o eit hükümler Seyyid<br />

Kutub salâhiyetli bir slâm âliminden nakil yapmadan kendi kafasına göre eit mes’uliyetlerle<br />

kâfirlerin yüklü olduunu söylüyor. Müslim ve gayri müslimlere ayrı kanunlar tatbik edilir. Üç hak<br />

mezhepte namaz kılmayan müslümanlar öldürülür, fakat kâfirler öldürülmez, tabii zimmî olan kafirler.<br />

Seyyid Kutub kendi kafasına göre yeni bir din kuruyor, yerli mezhepsizler de bu sapık kitapların<br />

yayılmasına önayak oluyorlar. Bazı müslümanlar da maa olarak kullanılıyor, fakat farkında deiller.<br />

Müslüman gençlik zehirleniyor. Seyyid Kutub nakil esası üzerine hareket etmiyor. slâm âlimlerine<br />

göre yazmıyor. Belli bir hak mezhebe göre yazmıyor. Kitap ve sünnetten kendi aklına göre hükümler<br />

çıkarıyor. Bu hükümler dört hak mezhepten birisine uysun veya uymasın farketmez. Kâfire de<br />

müslümana da aynı kanunları eit olarak tatbik ettiriyor. Namaz kılmayan kâfir dört mezhebe göre de<br />

dövülüp öldürülmez. Üç hak mezhebe göre namaz kılmayan müslümanlar öldürülür. Hanefi<br />

Mezhebine göre ise hapsedilir ve dövülür. Seyyid Kutub’a göre ise mezhep ve din farkı gözetmeden<br />

kanunlar eit tatbik edilirse mezhepsizlik olur. Seyyid Kutub namaz kılmayan kâfiri öldürürse<br />

zulmetmi olur. Namaz kılmayan müslümanı öldürürse, Hanefi mezhebine göre yine zulmetmi olur.<br />

Namaz kılmayan müslümanı öldürmezse, afii mezhebine göre ve dier iki hak mezhebe göre yine<br />

zulmetmi olur. Yani namaz kılmayan müslümanları öldürmek veya öldürmemek de zulüm oluyor.<br />

Nasıl olur slâm nizamında mezhepler vardır. Dört hak mezhep vardır. Bunlara göre hükmedilir.<br />

Hâkim bu mezheplere göre hüküm verir. Bütün insanlara bir mezheple hüküm verilirse zulüm olur.<br />

afiî mezhebine göre bir adama hanımını boa diye zorlasalar o da ölüm korkusu ile boadım dese,<br />

sonra o hanımı ile bir yaamaya devam etse, Hanefiye göre bu zina olur. afiî mezhebine göre ise<br />

zina olmaz. Buna hanefi muamelesi yapılırsa zulüm olur. Keza Hanefiye de afiî muamelesi<br />

yapılırsa yine zulüm olur. Seyyid Kutub kitaplarını belli bir mezhebe göre yazmamıtır. Seyyid<br />

Kutub’un bazı fikirleri afiîye uyar, bazıları Hanefiye uyar, bazıları da Vehhâbilie uyar. Bazıları<br />

Rafizilie uyar. Bazıları ise sosyalistlie uyar, bazıları ise dinsizlie uygundur. Halbuki bir kimsenin<br />

yazdıı kitapları hep bir mezhebe uysa, bir tanesi baka bir hak mezhebe uysa mezhepsizlik olur.<br />

Bunu Karaman’a Açık Mektup isimli yazımızda vesikası ile zikrettik. Seyyid Kutub’un ise hangi<br />

mezhebe göre yazdıı meçhuldür. ncelendiinde bazen hak mezheplere uyduu yerleri<br />

oluyor,bazen hümanistlie ve sosyalistlie uyan yerleri oluyor. Vehhâbilie ve dier sapık


mezheplere hiç uymasa dört hak mezhebe uysa, bazen buna göre, bazen öbürüne göre uysa yine<br />

mezhepsizlik olur. Tek mezhebe uygun olması arttır.<br />

Müslüman devlet inanç hürriyetini korumaya mecburmu. imdi komünistler de fikir<br />

hürriyetinden bahsediyorlar. slâmiyette hââ fikir hürriyeti yoktur. Herkes düündüünü söylemeye<br />

yetkisi yoktur. Meselâ slâm nizamında bir müslüman çıksa, namaz miktarını azaltalım derse, mürted<br />

olur ve derhal öldürülür. Mezhepleri kaldıralım dese yine mürted olacaı için hemen öldürülür. Kimse<br />

slâm’ın koyduu kanunlara aykırı konuamaz. Müslüman birisi çıkıp da arap serbest olsun<br />

diyemez.Böyle bir hürriyeti yoktur. Solcuların yasalatırdıı gibi kimse çıkıp da süt kardei ile<br />

evlenmeyi teklif edemez. Seyyid Kutub’un dedii gibi dinimizde böyle fikir hürriyeti yoktur. Keza<br />

zımmî de kendi dinini söyler, fakat müslümanın kanunlarına karıamaz. eriatın hükümlerini<br />

deitirmek için herhangi bir teklifte bulunamaz. Bunlar dört hak mezhepde de yoktur. Hattâ<br />

Vehhâbilikte bile yoktur. Rafizilikte bile yoktur. Seyyid Kutub bu fikri sosyalistlerden mi örendi<br />

acaba<br />

Seyyid Kutub biz insanları una çaırırız, biz insanlara öyle deriz, gibi ifadelerde bulunuyor. Biz<br />

dedii kimdir acaba Dört hak mezhebin mensubu olan böyle diyemez. <strong>Bizim</strong> mezhebe göre böyledir<br />

der. Ancak Kur’ân-ı kerîm’de Cenâb-ı Hak biz insanları una davet ederiz der. Seyyid Kutub slâm<br />

âlimlerinden nakil yapmıyor da biz böyle istiyoruz diyor. Söyledii doru olsa onun davet etmeye<br />

yetkisi var mıdır O ekil konumaya yetkisi yoktur. slâm âlimlerinin verdii ölçülere göre konuulur.<br />

Seyyid Kutub’un neye çaırdıına bir misal verelim :<br />

“Biz bütün vatandaları, umum gelir kaynaklarından müsavi hakka sahip olacakları bir<br />

nizama çaırırız. Çünkü bu nizamda, mülkiyet esas itibariyle -Allah tarafından yetki ve<br />

selâhiyet verilmi olan- cemiyete aittir. Ferdî mülkiyet geçicidir ve ancak faydalanma sınırları<br />

dahilindedir. Lüzum görüldüünde fazla malları alma hakkı cemiyetindir.” . Etütler S. 86<br />

Seyyid Kutub’un çaırdıı nizam yukarıdadır. Bu nizamda mülkiyet esas itibariyle cemiyete<br />

aitmi. Mülkiyetin cemiyete ait olma yetkisini de Allah vermi. Böyle diyor Seyyid Kutub. Mülkiyet<br />

bilindii gibi yalnız komünizmde cemiyete aittir.<br />

D i n i m i z d e, y a n i d ö r t h a k m e z h e b i n hiç birisinde böyle bir hüküm yoktur.<br />

Seyyid Kutub gibi eriatçı olduunu söyleyen Kaddafi devletinin adını Sosyalist Arap Cemahiriyesi<br />

koydu. Seyyid Kutub da bir devlet kursaydı, sosyalist slâm Cemahiriyesi koyması muhtemeldi.<br />

Çünkü slâm’da mülkiyet cemiyetin deildir. Dinimizdeki miras hukukunu bilenler bilir ki, mülk<br />

fertlerindir. Fertlerin sahip olduu bütün mülkün sahibi de ancak Allahü teâlâ’dır. Allahü teâlâ<br />

fertlerin bu mülkü nasıl kullanacaklarını beyan etmitir. Zekât müessesesi vardır. Zekât nazariyesi<br />

yoktur. Zekâta giren malların kırkta birisi cemiyete deil, fakirlere aittir. Hangi malların zekâta dahil<br />

olup olmadıı mezheplere göre deimektedir. Meselâ kadının zinet eyası ne kadar çok olursa<br />

olsun afii mezhebine göre zekâta tabi deildir. Halbuki Hanefide 20 miskal ve daha fazlası zekâta<br />

tabidir. Zekât fakirin hakkıdır, cemiyete verilmez. Malın kiri olduu için Seyyidlere de verilmez.<br />

Cemiyetin malı olsaydı, Seyyidler de bu maldan istifade ederdi.<br />

Seyyid Kutub ne diyor Lüzumu halinde fazla malları cemiyet alır. Fazla malın ölçüsü nedir<br />

Cemiyet bunu nasıl alır Hangi mezhebin hangi hükmüne göre alır. Dört hak mezhebde böyle bir<br />

hüküm yoktur. Bugün Rusya’da fazla malları devlet almaktadır. Zarurî yiyecekten baka hepsini<br />

devlet almaktadır. Seyyid Kutub ölmemi olsaydı, Kaddafi gibi bir eriat(!) devleti kurmu olsaydı,<br />

Rus sosyalizmini mi tatbik edecekti acaba<br />

Seyyid Kutub yukarıya aldıımız ilk cümlesinde öyle diyordu:<br />

“Biz bütün vatandaları umum gelir kaynaklarından müsavi hakka sahip olacakları bir<br />

nizama çaırırız.”<br />

Bu nizamın adı olsa olsa Seyyid Kutub nizamı olur. Hangi nizamda gelir kaynaklarından bütün<br />

vatandalar müsavi hakka sahiptir Bu nazariye, yalnız teori komünizmde vardır. Dinimize göre ve<br />

dört hak mezhebe göre, ferdin mülkü olan arazide çıkan altın ve kömür gibi madenler yalnız ferde<br />

aittir. Cemiyet bunu alamaz. Fert yalnız bunun zekâtını vermekle mükelleftir, onu da fakire verir.<br />

Zenginler alamaz. Eer devlet alır da köprü vesaire yaptırırsa, zekât yerini bulamaz. Devletin<br />

yaptırdıı köprüden yalnız fakirler bile geçse yine yerini bulamaz. Çünkü zekâtı yalnız fakirin eline<br />

vermek lâzımdır. Muteber fıkıh kitapları böyle yazmaktadır.<br />

Seyyid Kutub S. 89 da öyle bir balık atmıtır:<br />

“slâm’ı ya bütün olarak alın yahut bırakın.”


Bu balık altında aynı fikir savunulmaktadır. Halbuki slâm âlimleri bir eyin tamamı mümkün<br />

deilse mümkün olanı almak gerektiini belirtmilerdir. Seyyid Kutub’dan ilham alarak bir mezhepsiz<br />

çıksa, ya eriatı tam uygulayın veya hepsini terk edin, bize namaz kıldırmayın, oruç tutturmayın,<br />

hanımlarımızı zorla açtırın derse yadırganmamalıdır.<br />

Dinimizde zengin sadece zekât uur, sadaka-i fıtır gibi malî ibadetleri yapmakla yükümlüdür.<br />

Bunun haricinde kimse zenginden bir ey alamaz. Halbuki Seyyid Kutub bakın ne diyor:<br />

“Devlet lüzûmu halinde cemiyetini korumak için ihtiyacı olan parayı varlıklı fertlerden<br />

kayıtsız artsız alabilir.” . Etütler S. 92<br />

Dinimiz, Zimmîlerden haraç cizye gibi vergilerin haricinde baka bir mal alamaz. Seyyid<br />

Kutub’un hiçbir mezhebe uymayan bu bozuk fikirleri komünistlie oldukça uygundur. Komünistler S.<br />

Kutub’un heykelini dikseler kendilerince uygun i yapmı olurlar.<br />

Seyyid Kutub ya hep ya hiç fikrinde öyle ısrar etmektedir:<br />

“Bugün slâm adına, kadının parlâmentoya girmesini istemiyen, çalımaktan<br />

menedilmesi, kol ve etek örtüsünün uzatılması için haykıranlar –kendilerini bu tarafa iten<br />

duygularına saygımla birlikte- meselelerin hepsini bu ayrıntılara inhisar ettirmekle slâm’ı<br />

kolaya ve elenceye aldıklarını söylememe müsaade etsinler.” . Etütler S. 94<br />

Mısır’da bazı müslümanlar, eriatın tamamının tatbikinin, dejenere olmu bir hükûmetten<br />

istemenin abesliini düünerek, bir kısmının olsun imdilik tatbik edilmesini istemilerdir. Seyyid<br />

Kutub bunlara kızıyor, ya tamamını isteyeceksiniz veya hiç diyor. Sonra bu müslümanları slâm’ı<br />

elenceye almakla itham etmektedir. Eer bunlar slâm’ı elenceye almılarsa küfre dümülerdir.<br />

Küfre düen bu insanların bu fikirlerine nasıl saygı duyulur Küfür olan bir fikre saygı duymak küfür<br />

deil midir Seyyid Kutub bu müslümanların bu duygularına saygı duyduunu da belirtiyor, Seyyid<br />

Kutub için fikir fikirdir. Bâtıl da olsa saygıya hürmete lâyıktır. Hümanistler için çok görmemek<br />

lâzımdır. Türkiye’de de her fikrin serbest olmasını isteyen mezhepsizler az deildir. Bâtıl olan bir<br />

fikrin serbest olması nasıl istenir Bir artla istenebilir. Eer hak olan Fikrin yayılma ihtimali kuvvetli<br />

ise, bâtıl olan fikirlerin yayılma ihtimali zayıf ise o zaman her fikrin yayılmasını istiyoruz gibi bir fikir<br />

ileri sürülebilir. Böyle bir durum ise ne Mısır’da ne de Türkiye’de mevcuttur. O halde bütün fikirlere<br />

inanç hürriyeti tanımak Seyyid Kutub’a ve onun yolundan giden mezhepsizlere has bâtıl bir taktiktir.<br />

Bilindii gibi komünistler özel mülkiyete dümandırlar. Durmadan zenginlerin aleyhine yazıp<br />

çizerler. Dinimiz meru yoldan kazanılan zenginlii mübarek sayar. Uur ve zekât gibi paralı<br />

ibadetlerle belli bir nisbette zenginleri mükellef tutar. Fakat Seyyid Kutub, bu hususta ne diyor<br />

Komünizm görüünü mü savunuyor, yoksa kapitalist görüü mü öyle diyor S. Kutub:<br />

“ayet bu iler için zekât kâfi gelmezse, hükûmet zenginlerin elindeki fazla malları alıp<br />

fakirlere iade eder.” . Etütler S. 98<br />

Fakir zengin herkesi eit yapmak istiyor S. Kutub. Fazla mallar ne demektir Zenginlerin malları<br />

fakirlerden ne kadar fazla ise o miktar malları almakla bilimsel sosyalizme uygun bir rejim mi kurmak<br />

istiyor S. Kutub<br />

S. Kutub komünizm’in aleyhinde görünür gibi bir tavır takınmakta slâmiyeti sol açıdan izah<br />

etmektedir. Kâfirleri Müslümanlarla eit tutmaktadır. Kâfirlerin özgürlüe kavuması için savamayı<br />

müslümanın vazifesi olarak göstermektedir. Yani cihad olarak kabul etmektedir. Kâfir<br />

memleketlerindeki keferelerin bütün hak ve güvenlik içinde yaamalarına müslümanların müsaade<br />

ettiini yazabilmektedir. te ispâtı:<br />

“slâm dünyası, beeriyet tarihinde tek baına kendisine muhalif inanç sahiplerinin bütün<br />

haklara ve güvenliklere erierek yaamalarına müsaade etmitir..” . Etütler S. 209<br />

S. kutub bu feci ifadelerinden sonra Cenâb-ı Hakk’a iftira ederek, inanç hürriyetini Kur’ân-ı<br />

kerîm’in savunduunu zikrediyor. öyle bir meal yazıyor:<br />

“ayet Allah insanları birbirine itmeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar, camiler<br />

yıkılırdı.” . Etütler S. 210<br />

Hemen arkasından unu ilâve ediyor:<br />

“Müslümanların ibadet yeri cami, nihayette, hıristiyanların, yahudilerin tapınakları olan<br />

manastır ve havralardan sonra zikrediliyor. Öyle deil mi kültürlü beyler” . Etütler S.210


Ne demek istiyor S. Kutub Havra ve manastır camilerden önce zikredilmitir, diyor. Yani<br />

camiler havra ve manastırdan sonra zikredilmitir diyor. Yani havra ve manastırı camiden önemli<br />

tutuyor demek istiyor.(!)<br />

Biz de soralım kültürlü beylere (!) Öyle deil mi Yoksa baksana havra ve manastıra, kiliseye<br />

Cenâb-ı Hak ne kadar önem veriyor mu diyor. Bunların hangisi olursa olsun küfürdür. Batıla önem<br />

verilmez. Âyet-i kerîme’den bir ey anlarım zannediyor. Kur’ân-ı kerîm’de yazılan her ey kıymetli<br />

midir Kur’ân-ı kerîm’de Ebu Lehep kâfirinden de bahsedilmektedir. Yine Kur’ân-ı kerîm’de “Siz<br />

onların putlarına sövmeyin, onlar da sizin Allah’ınıza sövmesin,” gibi ifadeler yer almaktadır. Burada<br />

putlara sövmeyin demekle hââ putlar övülmü müdür nsanlar sulh içinde yaamasaydı, kiliseler<br />

camiler yıkılırdı, demek kilisenin övüldüü anlamına gelir mi Allah kiliseyi camiden önce bahsediyor<br />

demekle S. Kutub acaba hangi kâfire yaranacak ki<br />

Buraya kadar S. Kutub’un iki kitabını inceledik. Bozuk plâk gibi hep aynı eyleri söylemekte, ehli<br />

sünnet âlimlerinin kitaplarından nakil yapmamakta, kendi görüünü din gibi ortaya sürmektedir. u<br />

anda elimizde SLÂM’DA SOSYAL ADALET ismiyle Türkçeye Yaar Tunagür ve Dr. M. Adnan<br />

Mansur tarafından çevrilmi bir kitabı daha var. Elimizdeki 5. baskısıdır. Sayfa numaralarını takip<br />

etmek için baskısını da zikrettik.<br />

Nâir önsözünde öyle diyor:<br />

“slâmiyetin ibadet kısmına dair eserler varsa da, slâm’ın içtimaî ve ahlâkî vechesine<br />

müteallik maksadı temin edecek Türkçe bulunmamakta idi.” . S. Adalet S. 7<br />

Seyyid Kutub bu kitabında nelerden bahsediyor Hemen her kitabında aynı konular üzerinde<br />

durur. Nedir bunlar Ferdi mülkiyet, cihad, faiz, kumar, miras ve zina gibi konular ilenmektedir.<br />

Bunlar nedir Bunların hepsi dinî hükümlerdir. Bazılarını yapınca sevab kazanılır, bazılarını yapınca<br />

günah kazanılır. Bunların ibadet olmadıını söylemek acaba neye hizmettir<br />

Önsözde bu sapık kitabın iki milyon Arapça nüshasının basıldıını büyük bir rabete mazhar<br />

olduunu zikrediyor sayın nâir. Bir kitabın çok basılması bütün insanlar tarafından rabete mazhar<br />

olması onun doru ve hak olduunu göstermez. Bâtıl gazete ve kitaplar hak olanlardan çok basılıp<br />

çok rabet görüyor. Mesele hak ve doru olmasındadır. Hak ve doru ise edille-i Erbaaya göre tesbit<br />

edilir. <strong>Bizim</strong> gibi mukallidler için delil ise kıyas-ı fukahadır, yani ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdii<br />

hükümlerdir. Bir hüküm bunların bildirdiklerine uygun ise doru, deilse yanlıtır.<br />

Bakalım bu sapık kitabda neler yazıyor:<br />

Kitabın her satırı aslında suç unsurudur. Biz daha bariz olanlarını hemen her okuyucunun<br />

anlayabilecei noktaları iaret etmek istiyoruz. Sayfa 27 de bu sual çok samimi sorulmutur, denerek<br />

slâmiyetin her asra göre deimesini isteyen ifadeler yer almaktadır. Halbuki Dört hak mezhep<br />

bütün asırlara kâfi gelecek ekilde hükümler koymulardır.<br />

Fakat S. Kutub ne diyor<br />

“slâm’ın bir asırda getirmi olduu nizamın o asra nisbetle deien bir çok artları<br />

muvacehesinde (karısında) tevali eden (daha sonraki) asırların hepsinde aslını kaybetmeden<br />

kabili tatbik olduuna bizleri kim temin edebilir.” . S. Adalet S. 27<br />

Hemen bu cümlenin devamında ecaat arz eder gibi “bu sual çok samimi sorulmutur.”<br />

deniyor.<br />

Bilindii gibi komünistler tarihî tekamüle inanırlar. Tarihî tekamül neticesinde mutlaka komünizm<br />

gelecektir, derler. Seyyid Kutub da tarihî tekamüle inanmakta ve sosyal, iktisadî ve fikrî inkılâpların,<br />

yani devrimlerin olacaına inanmaktadır. Seyyid Kutub tarihî tekamülle sosyal, iktisadî ve fikrî<br />

inkılâplar, bugünkü tabirle devrimler gelecektir diyor. 14 asır evvelki slâm nizamının, bir bölümü<br />

olan, iktisat nizamının ve dier nizamlarının bugün uygulanmasının kabili tatbik olmadıını zikrediyor.<br />

Asırların hepsinde kabili tatbik olduuna bizi kim temin edebilir diyordu. Büyük harflerle yazılan<br />

paragrafı aynen öyledir:<br />

“slâm: Bu kâinatı, ondaki yenilikleri ve bu yeniliklerin tarihî tekamülünü, getirecei<br />

sosyal, iktisadî ve fikrî inkılâpların neticelerini en dakik olarak hesabeden ve bunu herkesten<br />

iyi bilen Allah tarafından tesis edilmi bir dindir.” .S. Adalet S. 27<br />

Evet S. Kutub dinimizi böyle anlatmaktadır. Tarihî tekamül neticesinde sosyal inkılâpların<br />

geleceine inanmaktadır.<br />

S. Kutub’un, mezheplerin birlemesinden bahseden bir cümlesi de öyledir:


“slâmiyet bir bütündür, ayrılan cüzleri birlemeli, ihtilaflar ortadan kalkmalıdır.” . S.<br />

Adalet S. 35<br />

S. Kutub dört hak mezhebi ihtilaf olarak kabul etmektedir. Bu ihtilaflar birlemelidir diyor.<br />

htilaflardan maksadı sapık mezhepler deildir. Öyle olursa daha tehlikeli olur. Hak ile bâtılın<br />

birlemesine zaten imkân yok. Hak mezhepleri de birletirmek telfik oluyor ki bu da icma-i ümmet ile<br />

bâtıldır. S. Kutub hocası mason Abduh gibi mezhepleri ayrılan cüzler kabul etmekte ve birlemesini<br />

istemektedir. Mezheplerin çıkması, ihtilafları rahmet iken, S. Kutub dier mezhepsizler gibi bunları<br />

birletirmek, yani kaldırmak istemektedir.<br />

htilaflar ortadan kalkmalıdır cümlesinin hemen arkasından öyle demektedir:<br />

“Aralarındaki farklı mezhepler (doktrinler) birbirlerine yardımcı olmalıdırlar ki emniyet ve<br />

salâh için tabiat kuvvetlerinden elbirlii ile istifade mümkün olsun.” . S. Adalet S.35<br />

S. Kutub bu cümlesi ile mezheplerden maksadı hak mezhepler midir yoksa sapık mezhepler<br />

midir Hak mezhepler ise onlar zaten icma-i ümmet ile bir rahmet olarak çıkmılar, birbirlerine<br />

yardımcı olmalıdır gibi bir ifade kullanılamaz. Eer sapık mezheplerin birbirine yardımcı olmasını<br />

istiyorsa bu daha kötüdür.<br />

S. Kutub sosyalizmin tesiri altında kaldıı için tabiat kuvvetleri diye bir kuvvetten<br />

bahsetmektedir. Hani u brahim aleyhisselâmı yakamıyan ate gibi tabiat kuvvetlerinden (!) tabiat<br />

kuvvetleri diye bir ey yoktur, hepsi ilâhi kuvvetlerdir. Sosyalist kültürle beyni yıkananlar böyle<br />

zırvalar ite.<br />

Bilindii gibi en kıymetli ibadetlerden birisi de Allah için sevmek, Allah için buzetmek,<br />

dümanlık etmektir. Allah dostlarını sevmek mecburiyetinde olduumuz gibi, Allah dümanlarına da<br />

dümanlık beslemek mecburiyetindeyiz. Cihad bu bakımdan kıymetli ibadetlerden biridir. Fakat S.<br />

Kutub hümanist kültürüne dayanarak öyle demektedir:<br />

“slâm nazarında hayat, anlaarak yardımlamadır. Harb ve dümanlık deildir.” . S.<br />

Adalet S.42<br />

Halbuki dinimizde dostluk gösterilmesi gerekene dostluk göstermek, dümanlık gösterilmesi<br />

gerekene dümanlık göstermek lâzımdır.<br />

Dier mezhepsizler gibi Seyyid Kutub da mutlak eitlikten, insanî eitlikten bahsediyor. öyle<br />

diyor:<br />

“slâm nazarında ise adalet, insanî müsavattır.” . S. Adalet S. 43<br />

Halbuki dinimizde adalet vardır, eitlik yoktur. Bunu evvelki sayılarımızda açıklamısak da birkaç<br />

satır da burada yazalım. Dinimizde ücret eitlii de yoktur. Kâfir –müslüman eitlii de yoktur. Hattâ<br />

mûttaki- fâsık eitlii de yoktur. slâm’da adalet vardır. Her eitlik adalet deildir, fakat adalet bazan<br />

eitlik olabilir. Adalet bazan eitlik oldu diye dinimizde mutlak eitlik olduundan, insanî bir eitlik<br />

bulunduundan bahsetmek yersizdir. Dinimizde insan yaptıı ie göre ücret alır.Tahsil ve kıdem<br />

aranmaz. cabında tahsilsiz bir insan üniversite mezunundan daha fazla ücret alabilir. Burada adalet<br />

vardır, eitlik yoktur. Kanun nazarında da herkes eit deildir. Fakat kanun adaletle hükmedilmesini<br />

emreder. Namaz kılmayan bir mümin cezalandırıldıı halde, namaz kılmayan zimmî cezalandırılmaz.<br />

Kısacası eitlik yok, adalet vardır. Zimmîden, kâfirden hâkim olmaz. Yani insanlara eit muamele<br />

yapılmaz. Dinin emrettii ekilde adaletle muamele edilir.<br />

S. Kutub slâm eriatı tabirini kullanmaktan çekinerek hep slâm’ın görüü tabirini<br />

kullanmaktadır. Bilindii gibi görü insanların düünce mahsulüdür. Dinin zamana göre<br />

deieceinden bahsetmesi de slâm’ın insan düüncesi olduunu, bir görü olduunu<br />

belgelemektedir. Evet öyle diyor:<br />

“nsanlık hakkındaki slâm’ın görüü ile yapılan bu fikrî hamlenin bir eini henüz tarih<br />

kaydetmemitir.” . S. Adalet S. 69<br />

Seyyid Kutub böylece slâm’ın görüü ile fikrî hamlede bulunduktan sonra feminist bir zihniyet<br />

içinde kadın-erkek eitliinden bile bahsederek diyor ki:<br />

“slâm, (iki cins arasında) erkekle beraber kadın için tam bir eitlii teminat altına<br />

almıtır.” . S. Adalet S. 75<br />

Hemen aaıda da her iki cinsin dinen ve manen birbirine eit olduundan bahsediyor. Halbuki<br />

bilindii gibi kadın erkekle hiçbir zaman eit deildir. Nikâhta eit deildir. Erkek karısına bo ol dedi


mi kadın bo olur. Kadın bo ol dese bir ey gerekmez. ahitlikte iki kadın bir erkektir. Kadın hâkim<br />

ve devlet reisi olamaz. Mirasta erkein aldıı hisseyi alamaz. Bütün bunlar eitlik deildir, fakat<br />

adalettir.<br />

S. Kutub, “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler.” âyet-i kerîmesini açıklarken öyle diyor:<br />

“Bu hâkimiyet, erkein kabiliyeti, ihtisas ve hayatta yüklendii mes’uliyet gibi hususa<br />

taalluk eder. Erkek analık mükellefiyetinden kurtulduu ve uzun müddet hayatın çeitli sosyal<br />

meseleleri içinde kaldıı için fikri gelime salar.” . S. Adalet S.76<br />

Diyelim ki S. Kutub’un dedii gibidir, yani erkek ,sosyal meseleler içinde yorulduu için kadınla<br />

erkek eit deildir ve erkek kadına hâkimdir. Hangi sebeple olursa olsun erkek, kadına hâkimdir. Bu<br />

âyet-i kerîme ile de belirtilmitir. Hâlâ kadın erkek eitliinden bahsetmekle hangi feministe<br />

yaranacak ki S. Kutub’un zihniyetine göre, S. Kutub’un cümlesini aynen yazıyoruz, erkek yerine<br />

kadın kelimesini koyarak yazıyoruz. “Kadın analık mükellefiyetinden kurtulduu ve uzun müddet<br />

hayatın çeitli sosyal meseleleri içinde kaldıı için fikri gelime salar.” Peki kadın fikri gelime<br />

salarsa erkekle eit olur mu Tersine iki kadın ahit yerine bir kadın ahit, bir erkek ahit yerine iki<br />

erkek ahit mi lâzım olur Boanma hakkı kadından erkee mi geçer Kadı ve devlet reisi kadından<br />

mı olur S. Kutub demek istiyor ki, erkek kültürlü olduu için kadından üstündür. Yok kadın kültürlü<br />

olursa erkekten üstün olur. Bu bakımdan kadın ve erkek birbirine eittir. Allahü teâlâ erkek kadına<br />

hâkimdir, buyuruyor. S. Kutub ise kadın-erkek eitliinden bahsediyor. S. Kutub böylece kendi<br />

kafasına göre yeni bir din meydana çıkarıyor.<br />

S. Kutub dinde de kadın erkekle eittir, diyor. Erkee Cuma namazı farz iken kadın Cuma<br />

namazına gitmez. Burada da eitlik yoktur, adalet vardır.<br />

S. Kutub kadından iki ahit getirilme mevzuunda da öyle diyor:<br />

“Burada asıl mesele, bir cinsi dier cinsten üstün tutma ve eitsizlik deil, hayatta amelî<br />

iltiması önleme meselesidir.” . S. Adalet S. 78<br />

S. Kutub gibi mezhepsizlere soruyoruz, neden Allahü teâlâ iltiması önlemek için bir erkek yerine<br />

iki kadın ahit istiyor da, bir kadın yerine iki erkek istemiyor Mezhepsizler belki bu suale öyle bir<br />

cevap verebilirler: “O zamanki kadınların kültürü olmadıı için iki ahit istenmitir, bugün tek ahit<br />

yeter.”<br />

Dinsizlerin, namaz o zamanki Araplara inmiti demesine benzemektedir. Allahü teâlâ’nın dininde<br />

reform yapmak isteyenler, dünyada ve âhirette rezil olurlar.<br />

S. Kutub kadın-erkek eitliinden bahsederken, Fransız idaresini öyle kötülüyor:<br />

“Bunun yanında kadına gizli ve alenen her türlü gayrî ahlâkî davranılarında hürriyet<br />

vermitir. slâm ise kadını sadece bu son hakkından mahrum ediyordu. nsanlık eref ve<br />

haysiyetini korumak maksadıyle bu hakkı erkekten aldıı gibi.” . S. Adalet S. 81<br />

Görüldüü gibi kadının ve erkein zina etmesini, bir hak olarak gösteriyor S. Kutub. Fransızlar<br />

zina hürriyeti vermi, fakat slâm bu haktan mahrum etmi. Mezhepsizliin bu kadarı görülmü<br />

müdür Haktan mahrum etme gibi bir tabir kullanılıyor. Zinaya da hürriyet deniyor. Hürriyet hakka<br />

esir olmaktır. Yoksa baıboluk deildir. Allahü teâlâ’nın emirlerine esir olduun müddetçe hürsün,<br />

yoksa esirsin. Mezhepsiz bunları nereden bilsin<br />

S. Kutub’un bütün bu görüleri, saçmaları, bir mezhebe göre deil, dorudan doruya âyet-i<br />

kerîmelere dayanarak yapıldıı iddia edilmektedir. Hep delil olarak âyet-i kerîme gösterilmitir. Hiç bir<br />

hak mezhep gösterilmemitir. Âyet-i kerîmelerden dört hak mezhep çıkmıtır. S. Kutub dört hak<br />

mezhepten bahsetmediine göre kaçıncı mezhebi kuracaktı ki<br />

S. Kutub S. 103’te mutlak vicdan hürriyetiyle tam insanî eitlikten bahsetmektedir. Dinimizde<br />

mutlak vicdan hürriyeti yoktur. Dinimizin bildirdii eylere inanmak mecburiyetindeyiz. Vicdanımız hür<br />

deildir. Dînin bildirdiine inanmayıp mutlak vicdan hürriyeti olanlar kâfirdir. Daha önce de<br />

bahsettiimiz gibi insanî bir eitlik yoktur. Tam bir adalet vardır. nsanîliin ölçüsü milletten millete<br />

deiirse de dinimize göre müslümanlıa uymayan bir ey insanilik deildir.<br />

S. Kutub zekâtın bir kısmının muhtaçlara ait olduunu söyledikten sonra öyle demektedir:<br />

“Dier kısmı da ferdî mülkiyetten çıkarak belirli yerlere sarf edilmek üzere cemiyetin malı<br />

olur.” . S. Adalet S. 157


Komünizmin yarı tatbik ekli derler buna. Zekât yalnız fakirin hakkıdır, Cemiyetin onda hakkı<br />

yoktur.<br />

S. Kutub aynı sayfada “Aslolan bütün mallar umumiyetle cemiyetindir.” demektedir. Bu<br />

cümlenin baına komünizm eklersek öyle olur. “Komünizmde aslolan bütün mallar umumiyetle<br />

cemiyetindir.” Fakat S. Kutub bu slâm’dadır, diyor. Kafasındaki komünizmi bize slâm olarak<br />

takdim etmek istiyor.<br />

S. 158’de yine “slam nazariyesi” tabirini kullanmıtır.<br />

Ehlince bilindii gibi slâm nizamında zengin de vardır, fakir de vardır. Ancak zenginler<br />

zekâtlarını fakirlere vermekle mükelleftir. Zengin fakirin hakkı olan zekât ve dier malî ibadetleri ifa<br />

ettikten sonra istedii kadar zengin olma hakkına sahiptir. Eshâb-ı kirâm arasında gayet fakir<br />

kimseler yanında Aere-i mübeereden Abdurrahman bin Avf gibi milyoner kimseler de vardı.<br />

Zenginlik suç ve ayıp deildir. Meru yoldan kazanıp meru yolda harcadıktan sonra mal mübarektir.<br />

Bu mal ile kök ve saray yaptırmak günah deildir. brahim aleyhisselâmın yarım milyon sıırı vardı.<br />

Süleyman aleyhisselâmın zenginlii, kökü dillere destan idi. Fakat S. Kutub zenginin kök ve saray<br />

yaptırmasına karı çıkıyor. Sosyalist kafası ile öyle diyor:<br />

“Milyonlarcasının basit bir meskene yirminci asırda sac veya adi tenekeden, kerpiçten<br />

baını sokacaı bir elbiseye muhtaç bulunduu bir memlekette, milyonlarca lira sarfederek<br />

(Daha sade ve mütevazı olması mümkün iken) muhteem kökler ve saraylar yaptırmak israf<br />

ve haramdır. Ölçü budur.” . S. Adalet S. 189<br />

Sosyalist ölçüyü gördük. Devamlı ekilde zenginlik ve servet dümanlıı... Adam meru yoldan<br />

kazanıp, meru yollarda harcıyorsa, zekât ve urunu veriyorsa ne diye dümanlık beslenir Hiçbir<br />

delile dayanmadan kök yaptırmaya haram demek mezhepsizce bir cürettir. mâm-ı afii çok fakir<br />

olduu halde, mâm-ı A’zam çok zengin idi.<br />

Hal böyle iken, S. Kutub ecaat arzeder gibi diyor ki:<br />

“Zaman ve Ahvalin deimesiyle slâm’ın deien hududu budur.” . S. Adalet S. 189<br />

S. Kutub demek istiyor ki, eskiden zenginlik helâl idi, imdi zaman deiti, haram oldu. Dinde<br />

reform diye buna derler.<br />

Nâir kitabın baında islâmiyetin ibadet kısmına dair eserler varsa da içtimaî vechesine<br />

müteallik eserlerin bulunmayıından söz ediyordu. Zekât ibadet deil midir diyorduk. S. Kutub<br />

ZEKÂT BORCU balıı altında bunu gizlemeden açıklıyor:<br />

“Zekât malın hakkıdır. Bir cihetten ibadet sayılır. Dier cihetten içtimaî bir vecibedir.<br />

badet ve içtimaiyatta slâm nazariyesine göre taabbudi ve içtimaî bir vecibedir demek<br />

lâzımdır.” . S. Adalet S. 191<br />

slâmiyette ibadet olmayan hiçbir emir yoktur. Zekât da ibadettir. S. Kutub’un dedii gibi bir<br />

cihetten ibadet dier cihetten içtimaî bir bir vecibe ne demektir çtimai vecibe ibadet deil midir<br />

çtimai vecibe dedii husus Allah’ın emri deil midir slâm nazariyesine göre ne demektir Nazariye<br />

düünce alanında kalan bilgilerdir. Darwin nazariyesi gibi. slâm’a ancak dinde reform isteyen<br />

mezhepsizler nazariye derler, gafiller de böyle mezhepsizlerin kitaplarını okurlar, satarlar ve<br />

yayılmasına çalıırlar.<br />

S. Kutub dier taraftan da slâm’ın, fakirlii çirkin gördüünü bildirmektedir S.190 ve191<br />

Halbuki fukara-i sabirinden olmak övülmütür. Fukara-i sabirin agniya-i akirinden üstün<br />

tutulmutur. Yani s a b r e d e n f a k i r, ü k r e d e n zenginden üstün tutulmutur. Fakat azdıran<br />

zenginlik kadar azdıran fakirlik de kötüdür. Ne fakirlik çirkindir, ne de zenginlik haramdır. S. Kutub<br />

herkesi komünizmde olduu gibi eit tutarsa zengin ve fakirlii istemez. Herkes aynı seviyede olsun<br />

der. Hemen altında gerekçe olarak da izzet ve erefe lâyık bir insanın hayatın maddî zaruretinden<br />

uzak olması gerektiinden bahsetmektedir. Sanki Maddî zaruret içinde bulunmak çirkinmi gibi. Ne<br />

kadar fakir evliya var idi. Eshâb-ı kirâm arasında da ne kadar fakir var idi. Fakirlie veya zenginlie<br />

çirkin demek Allahü teâlâ’nın koyduu nizama çirkin demek olur. Cenâb-ı Hak, zengin zekâtını fakire<br />

verecektir, demekle, zenginlii ve fakirlii meru kılmaktadır. Bunlara çirkin demek Allah’a isyandır.<br />

Rızık Allahü teâlâ’nın üzerinedir. Rızkı o verir. Hayır er ondandır. nsan çalımakla zengin olmaz,<br />

fakat çalımak Allah’ın emridir. Zengin olmak için deil, Allah emrettii için çalıırız. Peygamberimiz<br />

gibi azdıran zenginlik ve azdıran fakirlikten Allah’a sıınırız.


S. 252’de bni Teymiyye gibi sapık olan bni Hazmı övmekte böylece mezhepsiz olduunu<br />

gizlememektedir. Aynen öyle bir ifade kullanmaktadır.<br />

“Büyük slâm âlimlerinden El-imam bn Hazm’in bir fetvasına göre.”. S. Adalet S. 252<br />

bni Teymiyye’nin fikrindeki bni Hazmı imam olarak zikretmesi mezhepsiz olması için kâfi bir<br />

delildir.<br />

S. Kutub’un Eshâb-ı kirâma ve birkaç halife hariç dierlerine dümanlıı gizli deildir. Halbuki<br />

Eshâb-ı kirâm’dan birini sevmemek, Allahü teâlâyı sevmemek olduunu 12. sayımızda vesikaları ile<br />

izah etmitik. S. Kutub kaç asırdır süren Halifelik müessesesine krallık diyecek kadar dilini uzatıyor.<br />

Bilindii gibi Halifelerin hemen hepsi evliya idi. S. Kutub bunlara aza alınmadık hakaretler<br />

yapmaktadır. öyle demektedir:<br />

“Müsamahakâr hilafet müessesesi, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (R.A.)<br />

dan sonra gelen üç dört halife müstesna babadan oula veraset yolu ile intikal eden bir nevi<br />

krallıa inkılâp etti. Milletin malı bu ahısların akrabalarına, etrafına, dalkavuklarına mübah,<br />

Allah C.C. ve Resulünün eriatına balı hakiki istihkak sahiplerine ise haram kılınmı idi.” . S.<br />

Adalet S. 253<br />

Halifelerin dalkavukları varmı, hem de bunlar Allah ve resulüne balı deilmi, bunlara devletin<br />

malı mübahmı. Fakat Allah ve Resulüne balı kimselere ise haram imi. Böyle bir ifadeyi ancak<br />

mezhepsiz rafiziler söyler.<br />

Gaibi ancak Allahü teâlâ bilir. Gaipten bildiini söyleyene kâfir denir. (Evliyaların durumu<br />

müstesnadır.)<br />

S. Kutub’un kehanetleri öyledir:<br />

“Ben u kanaatteyim ki, Hz. Ömer (R.A.) birkaç sene daha hilafette kalsaydı veya Hz. Ali<br />

(R.A.) üçüncü halife olsa idi veya Hz. Osman (R.A.) iktidara geldiinde yirmi ya daha genç<br />

bulunsaydı slâm tarihinin çehresi daha baka olurdu.” . S. Adalet S. 253<br />

Burada Allahü teâlânın takdirine itiraz vardır. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki, “Eer bana herkes<br />

muti olsaydı, âsi olacak kavimler yaratırdım.” Niçin yaratırdı, bilemeyiz, hikmetini de sual etmeyiz.<br />

Allahü teâlâ dileseydi slâmı dünyaya hâkim kılardı. Hayır er ancak Allahü teâlâdandır. u baa<br />

geçseydi, u olurdu, öbürü geçseydi öyle olurdu gibi gaipten haber vermek bir müslümana<br />

yakımaz. Hazreti Osman radıyallahü anh yirmi ya daha genç olsaymı. Yani Hazreti Osman<br />

radiyallahü anhın iyi idare edemediini söylemek istiyor. Dolayısıyla onu halife seçen Eshâb-ı güzine<br />

dil uzatmı oluyor. Niçin böyle idare edemiyen bir kimseyi seçtiniz diye. Dört halifeyi bütün Eshâb-ı<br />

kirâmdan üstün bilmek, Ehl-i sünnet i’tikadındandır. Böyle bilmeyen ve kendisinin sünnî olduunu<br />

iddia eden bir kimse Ehl-i sünnetten çıkar ve kâfir olur.<br />

Sapık fırkalar tekfir edilemez. Bugün sapık fırkalar da dejenere olduu için saf bir mutelize<br />

yoktur. Bu bakımdan Ehl-i sünnetten kıl payı ayrılan küfre düer.<br />

S. Kutup Eshâb-ı kirâma böyle atıp tuttuktan sonra tercim S. 254’de dipnotta öyle diyor:<br />

«Müellif bu görülerin ahsi kanaati olduunu tasrih etmektedir.”<br />

Sanki kitap nakil esası üzerine yazılmı da arasıra böyle birkaç da kendi görüünü ilave etmi<br />

gibi dipnot eklenmi. Batan sona kendi görüü bulunmaktadır. Delil olarak bazen ileri sürdüü<br />

âyet-i kerimelere verdii mana da yine kendi görüleridir. Bariz hatalar müellifin ahsi görüüdür<br />

demek mütercimin igüzarlıı olmaz mı Müellif yani S. Kutup bunlar benim ahsi görüüm, unlar<br />

da Ehl-i sünnet alimlerinin hükümleridir dedii varit midir Deildir. Bir fetva, mezhepsiz ibni<br />

Hazm’dan bahsetmi o kadar. Bir iki nakil de bazı gâvurlardan bahsetmi hepsi bu kadar. Dierleri<br />

tamamen kendi görüüdür.<br />

S. Kutup, Ehl-i sünnet itikadında olmadıı için devamlı hataya dümektedir. Hayır ve er<br />

Allah’tan olduu halde S. Kutup tesadüfe balamaktadır. Ve öyle demektedir:<br />

«Yine tesadüf, ama iyi bir tesadüf hilâfet ruhuna sahip bir hükümdarı Ömer ibni<br />

Abdülaziz’i slâmın baına getiriyor.” . S. Adalet S. 256.<br />

Ömer bin Abdülaziz’i slâmın baına kim getiriyor Tesadüf getiriyormu. Hayır ve errin<br />

Allah’tan olduuna inanmayan bir kimse için böyle sözler normaldir.<br />

Aynı sayfada Ömer bin Abdülaziz övülerek öyle deniyor:


«Buna dün Ömer bin Abdülaziz muktedir olmu, bugün de bütün müslümanlar olabilirler<br />

.” S. 256.<br />

Yavuzlar, Kanuni ve Abdülhamidler halifelii iyi idare edememi de bugün Mısır’ın sosyalist<br />

yazarları Ömer bin Abdülaziz gibi iyi idare edeceklermi. Pisi pisine ölmek marifet deildir.<br />

Peygamber aleyhisselâm Hendek kazdırmıtır. Dümanın üzerine gidip de birçok ehit verdirmek<br />

istememitir. Sosyalist bir deva için dinsiz Nasır’a kellesini vermek budalalıktır. hvan-ı müslimînin<br />

budalaca hareketi yüzünden bugün Mısır’da dinden kopmalar çoalmı., mevcut müslümanlara da<br />

baskılar artmıtır. Hükûmet adamları devamlı müslümanların peindedir. Bunlar ihtilâl yapacak diye<br />

devamlı kontrol altında yaıyorlar. Dinimizde müdara esas iken sol bir dava uruna kelleyi vermek<br />

budalalıktır.<br />

S. Kutup, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer radiyallahü anhümayı solculukla itham ederek öyle<br />

demektedir:<br />

«Hz. Ömer’in siyaseti, Hz. Ebu Bekir’in yaptıı gibi zenginlerin artan mallarını (eriat<br />

dahilinde) alıp fakirlere eit olarak tevzi etmek idi.” (. S. Adalet S. 254.)<br />

Burada sadece Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer suçlanmakla kalmıyor. Eshâb-ı kirâmın zenginleri<br />

fakirlere yardım etmedii iftirası da yapılmaktadır. Eshâb-ı kirâmın zenginleri vazifelerini<br />

yapmayınca Halife müdahele ediyor, mallarını alıp fakirlere daıtıyormu. S. Kutup kurmak istedii<br />

düzene slâm komünizmi diyecek de her nedense bir türlü diyemiyor.<br />

Bir hikaye anlatalım. Zamanın birinde zalim bir kral varmı. Atını çok severmi. Kim ölüm<br />

haberini getirirse, atın öldü derse boynunu vuracaını bildirmi. Günün birinde atı ölür. Fakat haber<br />

nasıl verilecek Akıllı vezirlerinden birisi krala gider. öyle der:<br />

- Efendim, atınız yattı kalkmıyor.<br />

- Yorulmutur sonra kalkar,<br />

- Efendim, ayaklarını da yukarı dikmi.<br />

- Ne olacak diktiyse<br />

- Hiç nefes de almıyor efendim.<br />

- Öldü desene.<br />

- Valla ben demedim efendim, öldü diye siz dediniz.<br />

Böylece haber veren kelleyi vermekten kurtarır. S. Kutup da slâmiyet ile komünizm karıımı bir<br />

düzen kurmak istiyor. Zenginlerden alınır, fakirlere verilir diyor, zekat yerine hisse senetleri verip<br />

fabrikalara ortak olunsun diyor. Bütün mallar aslında cemiyetindir diyor. Kralın dedii gibi buna<br />

komünizm desene diyeceiz. Ben söylemedim, siz söylediniz diyecek. Gerçek udur ki at ölmütür,<br />

kim derse desin. S. Kutub’un düzeni de sol bir adı düzendir, adı ne olursa olsun.<br />

Kur’ân-ı kerim’de zekatın verilecei yerler, açıkça bildirilmitir. Mezhep imamları zekât ile ilgili<br />

âyet-i kerimeyi açıklamılardır. Fakire nasıl faideli olacaını bildirmilerdir. Fakat S. Kutup hiç bir<br />

mezhebe uymayan bir yol takip ederek, yani mezhepsizlik yaparak zekâtı kendi kafasına göre<br />

vermek istemektedir. Zekât sistemini deitirelim dedii yazısı öyledir:<br />

«Keza, Hz Ömer (R.A.) müellefet-ül kulub’a (slâma yeni girmi, kalbleri kazanılmak<br />

istenen kimselere) zekât giderlerinden bazı farklı tasarruflarda bulunabiliriz. Ve meselâ bunu<br />

ancak muayyen bazı zümrelere hasredebiliriz. Nakid veya ayn olarak vermeyebilir, onlar için<br />

fabrika ve sanayi tesisleri kurabiliriz. Veya bazı tesis ve teekküllerde onlar için hisse<br />

senetleri alabiliriz. Ta ki onlara bugünün medenî icapları ile badamayan ve heba olup<br />

giden muvakkat ihsan manasından uzak, daimi bir rızk ve gelir kaynaı temin edilmi olsun.”<br />

. S. Adalet S. 304-305.<br />

S. Kutub’un ne dediini özetleyelim:<br />

1- Zekât giderlerinden bazı farklı tasarruflarda bulunalım.<br />

2- Fabrika kurabiliriz.<br />

3- Fabrikalardan hisse senetleri alabiliriz.<br />

4- Zekât sistemi bugünün medenî icaplarıyla badamıyor. Daimi bir rızk kapısı


açalım.<br />

Bunları söylemenin dindeki hükmü nedir<br />

1- Zekât giderlerinin nereye ve nasıl verilecei mezheplerde belirtilmi ve icma’ halini almıtır.<br />

Hele zekâtın verilecek yerleri Kur’ân-ı kerim’de açıkça bildirildii için farklı içtihadda bulunulmaz.<br />

Farklı tasarruflarda bulunmaya kalkmak Kur’ân-ı kerim’in bildirdii hükmü beenmemek olur ve<br />

kendisini din koyucu yerine geçirmek olur. Kur’ân-ı kerim’de zekâtın yedi sınıf müslümana verilmesi<br />

emredilmektedir. Yedi sınıf müslüman unlardır; fakir, miskin, âmil, Hac ve gazada olan kimse, mal<br />

ve mülkünden uzak kalmı olan yolcu, borçlu, azad olacak köle.<br />

Müellefetül kuluba da zekât verilmesi emredilmise de bunu Resûlullah sallallahü aleyhi ve<br />

sellem Efendimiz nesh eylemilerdir. Nesh ile ilgili hadis-i erif kütüb-i sittede mevcuttur. Kütüb-i<br />

sitte adı ile maruf altı hadis-i erif kitabındaki bütün hadis-i eriflerin sahih olduunda icma vardır.<br />

cma Peygamber aleyhisselâm zamanından sonra olur. Nesh ile peygamber aleyhisselâm<br />

tarafından olur. Müellefetül kuluba zekât verilmemesini Peygamber aleyhisselâm emretmitir. S.<br />

Kutup bunları bilmedii için Allah’ın emri olan Müellefetül kuluba zekât vermeyi Hz. Ömer<br />

kaldırmıtır, dierlerini de biz onlara benzeterek kaldırabiliriz diyor. Mezhepsizliin bu kadarı<br />

görülmü ey deildir.<br />

2- S. Kutup ne diyor, zekât parası ile fabrika kurabiliriz veya hisse senetleri alabiliriz diyor.<br />

eriatta (dört hak mezhepte) bunun yeri yoktur.. zekât sisteminin bugünün medeni icapları ile<br />

badamadıını söylüyor ki, Allahın emrine bu ekilde bir dil uzatmak küfür deil midir Daimi bir<br />

rızk kapısı açılsın diyor. Hââ Allah daimi bir rızk kapısı açılmasını bilmiyor muydu Sonra rızkı<br />

Allah’tan bakasını mı veriyordu Bu ne biçim saçmalık S. Kutub’un zırvası bir tarafa, bu kitabın<br />

Türkiye’de beinci baskısının yapılması mezhepsizliin her tarafa yayıldıını göstermez mi Bilerek<br />

veya bilmeyerek insanlar mezhesiz oluyor.<br />

3- S. Kutup zekâtı deitirmekle kalmıyor. Mirasa da elini ve dilini uzatıyor. Mirascı olmayan<br />

akraba, yetim ve yoksullara da miras verilmesini istiyor. Zekâtta olduu gibi mirasta da bazı<br />

deiiklikler ve tahsisler yapılabileceinden bahsetmektedir. Dini kendi kafasına göre deitirmek<br />

ve reform yapmak isteyen S. Kutup’un Miras Terii balıı altında yazdıı yazıyı aaıya alıyoruz:<br />

«Miras taksim olunurken (mirasçı olmayan) hısımlar, yetimler, yoksullar da hazır<br />

bulunursa kendilerini (ondan bir ey vererek) rızıklandırın, (gönüllerini alacak) güzel sözler<br />

de söyleyin.» (Nisa sûresi)<br />

Bu Kur’ân’ın nassıdır. Ve akraba, yetimler ve fakirlerin mirasta hisse alacaını sarahatle<br />

ifade etmektedir. Tabiî olarak âriin (er’i kanunları vazedenin)tasarruf hakkı vardır. –Hz.<br />

Ömer (R.A.)’ın müellefetül kulub (islâma yeni girmi ve kalblerinin kazanılması istenen<br />

kimseler) için tasarruf hakkını kullandıı gibi- Mirasta deiiklikler ve bazı tahsisler<br />

yapılabilir.<br />

Bazı hisseleri varislerin ve toplumun haline göre tayin edilebilir. unu da tenbih edelim<br />

ki âyet-i kerîme’de hazır bulunursanız manâsı hükmen hazır bulunmak, yani mevcut olmak<br />

manasındadır. Zira her toplumda yetim ve fakirler mevcuttur. Yoksa bunlar her mirasın<br />

taksimi ânınde ferd her meclise hazır bulunmaları icap etmez. Çünkü onlar her zaman ve<br />

mekânda hazırdırlar. arie düen, bunlara yardım etmekle vicdanların infaz edemedii bir<br />

farizayı devlet bakanına infaz ettirmektedir.» . S. Adalet S. 309<br />

Mütercim de buradaki galiz hatayı anlamı olmalı ki S. Kutub’un sözlerini tevil ederek dipnotta<br />

öyle diyor:<br />

«eriatte serahatle tayin ve tesbit edilmi bu nisbetler dıında bazı tadilât veraset<br />

vergisi ismiyle varislerden alınacak muayyen bir nisbetin varis olmayan akraba, yetim ve<br />

fakirlere tehsisi mümkündür.»<br />

Önce müellifin, sonra mütercimin hatalarını açıklayalım.<br />

Nisa sûresinde belirtilen âyet-i kerimenin tefsiri için muteber tefsir kitaplarına bakmak icap<br />

ederken S. Kutup kendi kafasına göre tefsirler yapmaktadır. Muteber tefsirlerin bildirdiine göre<br />

mirascı olmayan akraba ile yetim ve yoksullara miras verilmesi emredilmiyor, bunlar miras<br />

taksiminde bulunurlarsa gönüllerini almak için bir eyler verilmesinin iyi olacaını bildirmektedir.<br />

Muteber tefsirler böyle diyor. S. Kutup ne diyor. Taksimde hazır bulunsun veya bulunmasın nerede<br />

ne kadar yoksul ve yetim varsa o mirastan onlara vermek de Allah’ın emridir diyor. Bu apaçık nas<br />

diyor. Hazret-i Ömer’e iftira ederek Müellefetül kuluba zekât vermedii gibi, mirasta bazı


deiiklikler yapılabileceini alenen söylüyor. Âyet-i kerime’de deiiklik yapmak kimin haddinedir<br />

Hangi müctehid hangi âyet-i kerimeyi deitirmitir haa Âyet-i kerimeyi deitirmek nesh etmek<br />

ancak Allahü teâlâya mahsustur. Herkes kendi kafasına göre âyet-i kerimeyi deitirirse ortada din<br />

mi kalır Reform üstüne reform olur<br />

S. Kutup sonra ne diyor, her yoksula ve her yetime vermeyen çıkarsa dinde reform yapan<br />

kimse devlet bakanına bavurup mirascının mallarını bu kimselere zorla taksim ettirecektir.<br />

Mütercim ne diyor Varislerden veraset vergisi adı altında bir vergi çıkarıp varis olmayan<br />

akraba, yetim ve yoksullara verilmesi mümkündür diyor. Dört kitaba, dört mezhebe uymayan bir<br />

ifade. Bay Mütercim âyet-i kerime’den veraset vergisini nasıl çıkardın Herkes aklına göre bir vergi<br />

çıkarırsa din kalır mı ortada<br />

Evet S. Kutup ve onun yolunda gidenlerin durumu bu.<br />

S.Kutub’un bütün kitabları böyledir. Hepsini incelemeye imkan var mıdır Bir iki kitabından<br />

birkaç kelime daha yazalım.<br />

stikbal slâm’ındır, isimli, kitabında (s.94’te) bni Teymiyyeye MAM diyor. Ve o sapıı övüyor.<br />

slâm ve Medeniyetin Problemleri isimli kitabında ise slâm toplumunu ina ederken slâm<br />

fıkhına balı kalmamak gerektiini yazdıktan sonra öyle diyor:<br />

«Bu fıkha yabancı kalmıyorsak da balı olduumuz ey, s1âm yolu, slâm düsturu,<br />

slâm anlayııdır.»<br />

Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları fıkh kitapları sanki islâm yolu deilmi de S. Kutub’un yazdıı<br />

saçmalar s1âm yolu imi.<br />

Birkaç kelime de u Fizılalil Kur’ân’dan bahsedelim. S. Kutup da kitabına Fizılal-il Kur’ân<br />

demitir. Yani Kur’ân’ın gölgesinde demektir. Fi-tefsiril-Kur’ân dememitir. Fakat Türkiye’deki<br />

meddahları Fi-zilâl tefsiri demektedirler. Bu kitabın epey reklâmı yapıldı. Konferanslar verildi,<br />

broürler her yere daıtıldı. imdi bu broürlerden bir tanesi hakkında birkaç kelime konumak<br />

istiyoruz. S. Kutub’un adamları Ramazan sonlarına doru (1975 yılının) Trabzon’da da konferans<br />

verdiler, çöp tenekesinden bir broür bulduk. El ilanı gibi bir ey. Çoluk çocuun ellerin de yerlerde<br />

dolaıyor. Broürde âyet-i kerime aslî harfleriyle yazılmı, altında latin harfleriyle yazılı yazılar var.<br />

Âyet-i kerimeli bu broür yerlerde sürünüyor, çöp tenekelerine atılıyor. Mezhepsizlerin kitapları<br />

Türkiye’ye yayıldı. Kur’ân-ı kerim’e hürmet kalmadı, birçok satıcılar Kur’ân-ı kerim’e hürmet<br />

göstermiyor, tehir için Kur’ân-ı kerimleri göbekten ve dizden aaı yerlere koyuyorlar. Âyet-i<br />

kerîmeleri latin harflerinin arasına yazıp piyasaya sürüyorlar. Bunun önüne geçmek için her<br />

müslüman slâm harfleriyle, latin harflerinin karıık olduu kitapları almazlarsa, bu i nisbeten<br />

halledilmi olur.<br />

S. Kutub’un daıtılan el ilânında öyle bir cümle vardır:<br />

«Fizılâlil Kur’ân Tefsiri, imdiye kadar yazılan Kur’ân tefsirlerinin hiç biriyle kıyas<br />

edilemiyecek derecede harikulâde vasıflara haizdir.»<br />

Hemen altında Hikmet Yayınları sunar diye yazılıdır .<br />

Sanki deterjan reklamı yapar gibi bir ey. imdiye kadar çıkan deterjanların en üstünüdür.<br />

imdiye kadar yazılan tefsirlerin en üstünüdür. Muhalfarz imdiye kadar çıkan tefsirlerden üstün<br />

olursa din diye bir ey kalmaz ortada. Çünkü slâm bugüne kadar anlaılmamı ve anlatılmamı<br />

demek olur ki maazallah büyük suçtur. Dinde eksik olan neymi de S. Kutup yeni ilâveler yapmı ve<br />

harikulâde vasıflara haiz bir kitap yazmı acaba Gerçekten de Fizılâl, imdiye kadar yazılmı Ehl-i<br />

sünnet alimlerinin mübarek tefsirleriyle asla kıyas edilmeyecek derecede harikulâde hatalara haiz<br />

bir kitaptır. Buna birkaç misal verirsek hakikat ortaya çıkar.<br />

Mezhebi olan insan belli bir mezhep üzerine yazar. Bazan Hanefînin içtihadı uygundur, bazan<br />

afiîninki uygundur gibi ifadelerde bulunmaz. Seyyid Kutup, bay Karaman gibi, mezhep imamlarının<br />

içtihadlarını tercih ediyor. Maide sûresinin otuzüçüncü âyet-i kerimesini Fizılâlin gölgesine çekilerek<br />

dört mezhebin içtihadlarını bildirdikten sonra öyle diyor:<br />

«Biz bu hususta, mâm-ı Malik’in fikrini tercihe ayan görüyoruz.»<br />

Mezhebi olan kimse kendi mezhebinin imâmının içtihadını tercihe ayan görmez. Hep doru<br />

bilir ve amel eder. Baka mezhepteki bir kimse de baka mezhebin imâmının içtihadını tercihe<br />

ayan görürse daha önce mâm-ı Rabbani hazretlerinden delil getirerek isbat ettiimiz gibi


mezhepsiz olur, mülhid olur. Hemen birkaç sayfa sonra da mâm-ı Ebu Yusuf’un içtihadı için mâm-ı<br />

A’zama karı çıkar gibi bir ifade kullanmakta, içtihad etmeyi karı çıkmak anlamına kullanmaktadır.<br />

Ehl-i ilim bilir ki içtihad etmek karı çıkmak demek deildir. Müctehid içtihad etmekle mükelleftir.<br />

Müçtehid bakasının içtihadı ile de amel edemez. Kendi içtihadı ile amel etmek mecburiyetindedir.<br />

çtihad etmekle karı çıkılmı olmaz. Hazret-i Ömer radiyallahü anh kaç kere Kâinatın efendisinden<br />

ayrı içtihadda bulunmutu. Ayrı içtihadda bulunmak karı gelmek demek deildir, öyle olsa idi,<br />

Peygamber aleyhisselâma karı gelmek küfür olurdu. S. Kutup içtihadın ne demek olduunu<br />

bilseydi böyle zırvalamazdı.<br />

Allahü teâlâ sa aleyhisselâmı öldürmediini, asılmadıını Kur’ân’ı kerîm’inde bildirirken S.<br />

Kutup ise Cenâb-ı Hakkı u ekilde yalanlamaktadır:<br />

«Hazret-i sa’nın vefatından sonra kaleme alınmı bu incilerde…» (Maide süresinin 115.<br />

ayet-i kerimesini tefsir etmeye kalkıırken böyle yazıyor. Fizılâlinde).<br />

Allahü teâlâyı yalanlamanın ne demek olduun ehl-i ilim bilir.<br />

te fizılâl böyle saçmalıklarla küfürlerle dolu bir hezeyannamedir. S. Kutupçu mezhepsizler<br />

daima ecdadımızı ve selef-i sâlihin efendilerimizi küçük göstermek için ellerinden gelen gayretleri<br />

göstermiler. Eski âlimlerimizin kitap yazamadıklarını, S. Kutub’un kitaplarının hepsinden üstün<br />

olduunu utanmadan yazıyorlar.<br />

Bir S. Kutupçu öyle diyor:<br />

«Ashâb-ı Kirâm’dan sonra müslümanlar Kur’ânla hayat arasına yıkılmaz setler çektiler.<br />

Kur’ân mihrap namesi ve mezar duası oldu. te S. Kutup, bütün bu setleri yıkarak, hiç bir<br />

slâm âliminin yazamadıı Fizılâli yazdı»<br />

Bilindii gibi vehhâbiler Ehl-i sünnetin ölüleri için Kur’ân okumaları ile alay ederler. S. Kutupçu<br />

mezhepsiz de aynı yola sapmıtır. slâm âlimlerini kötülemekle, imdiye kadar böyle tefsir<br />

yazılmadıını söylemekle S. Kutub’u övdüünü sanmaktadır mezhepsiz.<br />

S. Kutup tasavvufa da gücünün yettii kadar yükleniyor. bni Teymiyye nasıl vahdet-i vücud<br />

evliyalarının büyüklerinden eyh-i Ekber Muhiddini Arabi hazretlerine kâfir diyorsa, S. Kutup da<br />

vahdet-i vücud mensuplarına gayri müslim tabirini kullanmaktadır. Hocası bni Teymiyye’den farkı<br />

yoktur. Bakara sûresinin 117. âyet-i kerimesini tefsire kalkarken «Vahdeti vücud felsefesi<br />

tamamen slâmi tasavvurun dıında kalır.» diyor. Hemen arkasından slâmın gayri müslim<br />

anlayıı olan vahdet-i vücudu reddettiini yazmaktadır. Kısaca vahdeti vücuda felsefe demekte,<br />

vahdet-i vücud evliyalarına da gayri müslim demektedir. bni Teymiyye kâfir diyordu, bu da gayri<br />

müslim.<br />

S. Kutup hakkında Necip Fazıl’ın son görüü öyledir:<br />

«Bir de Seyyid Kutup var... Kendisinden af dilemesini isteyen yakııklı orangotan<br />

maymuııu Nâsır’a «Bir müminin bir münafıktan af dilemez.» cevabını veren ve kahramanca<br />

ölmeyi bilen bu zatı SAHTE KAHRAMANLAR konferansımda gerçek kahraman olarak<br />

göstermitim. Fakat sonradan gördüm ki Seyyid Kutup bir bni Teymiyye meddahıdır. Ve<br />

kellesini kaptırdıı. sosyalizma yularının zoruyla Hazret-i Osman’a adaletsizlik isnat eden ve<br />

dil uzatan bir bedbahttır. dam edilmeden önce bu sapıklıklardan istifar ettiini söyleyenler<br />

oldu. Eer öyle ise tam kahraman ve ehit... Deilse mücadelesi kâfire karı bir sanıın<br />

davranıından ileri geçmeyen bir zavallı.» (21.10.1977 tarihli Tercüman Gazetesinden)<br />

Büyük Gazete’nin sahibi Mehmed evket Eygi, S. Kutup hakkında öyle söylemektedir:<br />

«Seyyid Kutup selefî ve mezhepsiz bir zihniyete sahiptir> (Büyük Gazete Sayı: 93)<br />

Daha önceki sayılarımızda yazdıımız gibi S. Kutup tövbe edip imanla gitmitir veya<br />

kitaplarındaki küfürler üzerine imansız ölmütür. Meselemiz bir ahsın imanla ölüp ölmemesi<br />

deildir. Mevcut kitaplarıdır. Kendisi imanla ölmü olsa bile kitapları açıkladıımız gibi birer zehirdir.<br />

Bu incelii anlamalarını okuyucularımızdan rica ediyoruz.<br />

F A A T<br />

S. Kutup, slâmda Sosyal Adalet kitabının Arapça aslı olan (El Adaletül ctimaiyyetü Fil<br />

slâm) kitabında, iîlerden daha aır bir lisan kullanarak, bata Aere-i mübeereden;<br />

(Cennetlikle müjdelenen on kiiden) biri olan Hazret-i Osman radiyallahü anh olmak üzere Eshâb-ı<br />

kirâmın büyüklerine haince dil uzatmaktadır. Fakat bu kitabı Türkçeye tercüme eden ahıslar, bu<br />

bariz ve galiz hataları, hainliklerini acaba niçin tercüme etmemilerdir


Akla birkaç ihtimal gelebilir. Meselâ Eshâb-ı kirâma yapılan bu iftiralara edebleri müsaade<br />

etmediklerinden bu kısımları çıkarmı olabilirler desek, böyle bir sahâbe dümanının kitabı nasıl<br />

tercüme edilir S. Kutub’un ihanetleri meydana çıkmasın diye kasden o kısımları tercüme etmediler<br />

desek böyle bir ihaneti gizlemek, dinimize yapılmı bir hainlik deil midir Gerek kitabın yazarı ve<br />

gerekse tercüme edenlerinin dine yaptıkları bu ihanet bilinirken bu kitapları slâm adına nasıl<br />

müdafaa ederler<br />

ayet S. Kutub’un Hazret-i Osman Radıyallahü anh’a aır ekilde dil uzattıına ve bunları<br />

mütercimlerin tercüme etmediine inanmayan mezhepsizler çıkarsa, okuyucularımıza kitabın aslını<br />

göstermelerini rica ediyoruz. S. Kutup, bu mahut kitabın 186. sayfasından itibaren 5 - 6 sayfa irenç<br />

zehirlerini kusmaktadır. Hattâ Dört Büyük Halifeden biri olan, meleklerin hayâ ettii Hazret-i Osman<br />

Radıyallahü anh’a « B U N A K» diyecek kadar alçalarak iftiralar yapmaktadır. Mütercimler bunu<br />

gizlemekle hakikatı gizleyeceklerini sanıyorlarsa aldanmı olacaklarının acaba ne zaman farkına<br />

varacaklar<br />

imdi. 186. sayfadan itibaren birkaç satır tercüme edip iftiralarını ifa edelim:<br />

Mezhepsiz Seyyid Kutub’un ismi seyyit olup kendisi Seyyid falan deildir. Seyyid dümanı<br />

Seyyid Kutub öyle demektedir:<br />

«Pek yalı olan Osman’ın hilâfete geçmesi kötü bir talihin eseridir. Müslümanların<br />

mallarını geliigüzel harcamıtır. Çok müsrif idi. Zübeyr’e 600.000, Talha’ya 200.000,<br />

Mervan’a ise Afrikıyye haracının bete birisini verdi. Eshâb ve bilhassa Ali bin Ebi Talib<br />

bunları iitince onu azarladı.<br />

Muaviye’nin mülkünü geniletip Filistin’i de ona verdi. Akrabalarını vali yaptı. Bu slâmın<br />

ruhuna aykırı idi. »<br />

Bu ve bunun gibi iftiralar etmektedir Bunların iftira olduu çeitli kitaplarda yazılıdır. Hazret-i<br />

Osman radiyallahü anh hakkında birkaç hadis-i erif yazarak mezhepsizlerden hain olmayanları<br />

insaf ile tövbeye davet ederiz:<br />

HADS-i ERFLER:<br />

1 — Daha kızlarım olsaydı onları da Osman’a verirdim.<br />

2— Ondan melekler hayâ eder ben hayâ etmez miyim<br />

3—Osman Cennette benim kardeimdir.<br />

4— Bugünlerden sonra Osman’a günah yazılmaz.<br />

5— Cehenneme girecek olan 70 bin günahkâr müslüman, Osman’ın efaatıyle sorgıısuz<br />

sualsiz Cennete girecektir.<br />

6— Bu adam Osman’a düman idi. Onun için Allahü teâlâ da buna dümandır.<br />

stanbul’dan Hayrullah Can:<br />

MLL FKR'E GELEN MEKTUPLAR<br />

Mektubunda diyor ki: “Ehl-i sünnet yolunda olduunuzu, merep olarak da Büyükdou Fikir Ocaı<br />

yani Necip Fazıl’ın fikirlerine uygun neriyat yaptıınızı yazıyorsunuz. Seyyid Kutup hakkında Iraklı<br />

din adamlarının bir raporunu nerettiniz, bu sizin Seyyid Kutub’u tasvip etmediiniz manasını taır.<br />

ittiime göre Necip Fazıl Seyyid Kutub hakkındaki fikrini bir vesika ile bildirmenizi istiyorum. kinci<br />

husus, mezhepsizler hakkında Sabah Gazetesindeki Süleymancılar da yaylım ateine giritiler, sizin<br />

neriyatınız Süleymancılıı desteklemek olmuyor mu<br />

CEVAB: Üstad Necip Fazıl, S. Kutub için öyle der: “Seyyid Kutup, Büyük sahabî Hz. Osmanı en<br />

aır ekilde tenkid etmi böylece dalâletlerin en aırına dümü bir insandır.” Büyük Dou, Sayı: 16,<br />

Sayfa: 15, Sene: 1971<br />

Biz sapık kimselerin Cennete veya Cehenneme gittikleri üzerinde durmuyoruz. Karl Marks’ın<br />

bile ahsı deil, eserleri bizi ilgilendirir. Mezhepsizlerin de kendileri deil kitapları bizi ilgilendirir. Ehl-i<br />

sünnet âlimlerinin sapık ve kâfir dedii bni Teymiyye bile tövbe etmi, cennete gitmi olabilir. Mesele<br />

kendisinin Cennete veya Cehenneme gitmi olması deil, eserleridir. Seyyid Kutub da tövbe etmi<br />

Cennete girmi olabilir. Biz diyoruz ki, Seyyid Kutub’un kitaplarını okuyan kimse dalâlete düebilir.<br />

Biri de ehl-i sünnet âlimleri dururken birkaç sapıın kitabının okunmasına lüzûm yok.


Sabah Gazetesi Laikliin Yeerttii Fitne Olan NAYLON MÜCTEHDLER serisine yeni<br />

balamıtır. Necip Fazıl yıllar önce bu tehlikeyi bize göstermitir. bni Haceri Mekki Hazretleri,<br />

eyh’ul-islâm Mustafa Sabri Efendi bu hususta mufassal eserler yazmılardır. Bilâhare Said Nurî<br />

hazretleri de ÇTHAD mevzuunda mukni bir risale yazmıtır.<br />

Günümüzdeki Hoca ve Muharirlerden ise, bata Necip Fazıl olmak üzere Üstad Ahmed<br />

Davutolu, Mehmet evket Eygi, D. Ali Kayapınar, Ahmet Selâmi Toscuolu, Enver Baytan, H. Hilmi<br />

Iık, Sadık Albayrak, Cemil Meriç, Ali Fikri Yavuz, Abdulkerim Polat, Sadrettin Yüksel, Risale-i Nur<br />

talebeleri ile çeitli müftüler, kısacası ehl-i sünneti savunan herkes mezhepsizlik hareketine karıdır.<br />

Sabah gazetesi vehhabilik tehlikesinden bahsediyor diye bizim susmamız gerekmez. Sabah<br />

gazetesi bizce kâfi cevaplar vermemitir. Biz inallah mezhepsizlere gerekli cevap vereceiz.<br />

Komünizm aleyhindeki bir neriyatımızdan dolayı biri çıksa, Amerikalılar komünizmi kötülerler, siz<br />

de kötülüyorsunuz, sizin de bu hareketiniz Amerikayı desteklemek deil midir Gibi acaip bir soru<br />

sormaya hakkı var mıdır Komünizmle, vehhabilikle, mezhepsizlikle, Ashâb-ı kirâm dümanları ile<br />

kim mücadele ederse bunları tenkid deil, takdir etmemiz gerekir.<br />

Üstad Necip Fazıl’ın bir sözü ile cevap verelim: “Artık bütün incelikleri anlamak ve<br />

kahramanlarımızı bu gözle seçmek devri gelmitir.”<br />

VAN'DAN ENVER EKNC:<br />

Medine'de gördüklerini öyle anlatıyor :<br />

“Kimsesiz hacıların cenazelerini balık istifi gibi yanyana koyup üstünü örtüyorlar. Nispeten torpilli<br />

olan birisine müstakil bir mezar kazdılar. Mezar derin deil, cenazenin boyu kadar uzun da deil.<br />

Birisi cenazeyi kucaklayıp çukura attı, cenaze büyük geldiinden baı ve kolu dıarda kaldı, kazma<br />

ve küreklerle ba ve kollarına vura vura yerletirdiler. Vehhâbilerin bu halini görünce arkadalarıma<br />

(Aman ben ölürsem burada defnetmeyin memleketime götürün) diye vasiyet ettim.”<br />

FRANSA'DAN MUHLS FERK :<br />

«Mekkedeki mezheb mi haktır yoksa laik Turkiye'deki mezhebler mi» diye baladıı uzun<br />

mektubunda Vehhâbiliin hak bir mezhep olduunu, Abduh gibi Vehhâbi âlimleri eer kötü yolda<br />

olsalardı, Diyanetin bunu açıklayacaını aksine Diyanetin Abduhun talebelerinden Reit RIZA’nın<br />

Telfik ile ilgili kitabını nerettiini yazdıktan sonra öyle diyor:<br />

“... partili olduunuz belli, fakat o partinin yetkilileri hiç bir zaman VehhâbiIii<br />

kötülemedikleri gibi onlarla iliki kurmak için de çalııyorlar. Mezhepsizlik diyerek vehhabilii<br />

kötülemeye devam ederseniz susturmasını da biliriz.”<br />

CEVAB:<br />

Bu çeit mektupların cevabları verilmitir. u kadarını söyleyelim ki biz bir partinin veya partilerin<br />

yollarında deil, Ehl-i sünnet yolu için çalııyoruz. Bu bakımdan partilerüstü neriyat yapıyoruz. Dinî,<br />

partilerin politikasına göre deil, partileri dinîn esaslarına göre deerlendiriyoruz.<br />

BURSA'DAN SAM HAKYOLCUSU :<br />

skilipli hsan Çerkeli ile gönderdii yazısı öyle :<br />

Tasavvuf öretmeni olduunu söyleyen birisi,<br />

1 - Kadınların arkı söylemesinin caiz olduunu, siyasi konuma yapmasının uygun<br />

bulunduunu,<br />

2 - Kadın resimlerine bakmanın helal olduunu,<br />

3 - Buhârî'den delil getirerek talak-ı selasenin olmadıını,<br />

4 - 73 fırka ile ilgili Hadîs-i erif’in mevzu olduunu,<br />

5 - Eski kitaplara itimat edilmemesini, bilhassa DAMAD isimli kitaba itibar edilmemesini, bu<br />

kitapla bir köy bile idare edilemeyeceini söyledi. Ne dersiniz<br />

C E V A B:<br />

1 - Efendim, bahsettiiniz kimse katıksız bir mezhebsizdir. Kadınların erkeklere arkı söylemeleri,<br />

plak ile, teyp ile de duyurmaları, hatta mevlid ve ezan okuyarak duyurmaları da harâmdır, büyük<br />

günahtır. Seslerini ancak zaruret hallerinde bakalarına duyurabilirler. Hele zaruret yokken seslerini<br />

erkeklere duyurarak siyasi nutuk çekmeleri dinîmize aykırıdır.<br />

2 - Kadınların resimlerine ve televizyondaki görüntülerine ehvetle bakmak harâmdır, göz<br />

zinasıdır. Maalesef müslümanlar, politikacılara bakacaız diye onun bunun karısına bakıyorlar.


3 - Bir anda üç talak vermeyi kabul etmeyen bni Teymiye ve mezhepsiz talebeleridir. Üç talakı bir<br />

anda vermek bid'at ise de talak-ı selase olmu olur. cma vardır. Mezhepsizler CMA'yı falan inkar<br />

ederler. Onlar için tek delil bni Teymiye ve dier mezhepsizlerdir.<br />

4 – “Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır, biri hariç hepsi Cehenneme gidecektir. Cehennemden<br />

kurtulan fırka ise benim ve eshabımın yolundan gidenlerdir.” (YAN EHL- SNNET VEL<br />

CEMAAT FIRKASIDIR) mealindeki hadîs-i erif bütün sahih kitaplarda vardır. Mezhepsiz, sapık<br />

mezhepleri hak gibi göstermek için bu hadîs-i erife mevzudur demek istiyor.<br />

5 - timat edilmesi gereken kitaplar eski kitaplardır. Mezhepsiz birisi ile konutuumuzda<br />

Karadenizli bir müftü, bu mezhepsize itiraz ediyor. Karadeniz ivesiyle «DAMADDA BÖYLE YAZAY»<br />

diyor. Mezhepsiz ise müftü efendi ile dalga geçerek «KAYINPEDER DE BAKA YAZAY» diyor.<br />

Damad, eyhülislâm'ın damadı olduu için bu isim verilmitir. Adı, Abdurrahmân bin<br />

Muhammed'dir. 1078'de vefât etmitir. Mecma'ul-enhür ismindeki MÜLTEKA ERH mehurdur.<br />

Senet bir kitaptır. Bu öretmenin S. Uluda olduunu zannediyoruz.<br />

TRABZON'DAN KAYA YILDIZ:<br />

Tamamen Ehl-i Sünnete zıt olan mektubunda diyor ki:<br />

«Hep Edille-i Erbaa'dan bahsediyorsunuz. <strong>Bizim</strong> için tek delil var: KUR'AN. Onun için<br />

«Kur'andan alıp ilhamı» denmitir. Aslında Hadisler de delil olur, fakat mevzu hadis yazdıkları<br />

için hiç bir hadis kitabına itimat kalmamıtır. En salam bilinen Buhârîde bile mevzu hadis<br />

vardır. Modern Problemler Karısında slâm Hukuku isimli kitapta Prof. Mahmasani bu durumu<br />

açıklıyor. Bu kitabı Karaman Türkçeye çevirmitir. Bir tek dahi olsa kitabına mevzu hadis alan<br />

kimselere nasıl itimat ederiz Dierlerinin mevzu olmadıını nereden bilelim Kur'âna sarıldık<br />

mı tehlikeden kurtuluruz. On tane doru olmaz, bu bakımdan mezheplere itimat edilmez.<br />

Kur'an dururken mezhep imâmlarına balanmak irktir. Bu bakımdan mâm-ı evkani taklîdi<br />

harâm saymıtır.<br />

Kur'ânı Ebu Hanife anlar da biz anlıyamaz mıyız Kur'ânı herkes anlar, Kur'an süs için<br />

inmemistir. Anlaılsın diye Arabça indirilmistir. Kur'an denizse, mezhep bir damladır,<br />

mezhepler sizin olsun Kur'ân yeter bana.»<br />

CEVAB:<br />

Mezhepsizliin tesirinde kalmi toy bir gence benziyorsunuz. Bir hadîsin mevzu olup olmadıını<br />

ancak salahiyetli slâm âlimleri bildirir. Mesela mâm-ı A'zam, mâm-ı Buharî, mâm-ı Gazâlî, mâm-ı<br />

Rabbânî veya baka bir imâm, bu hadîs-i erif SAHH'tir diyorsa sahihtir. Biz bir hadîsin mevzu olup<br />

olmadıını, neshedilmi olup olmadıını nereden bilelim Kur'an-ı kerîmi ve Hadîs-i erifi en iyi<br />

anlayan slâm âlimlerinin ve mezhep imâmlarının kitaplarını okursak ancak o zaman Kur'an-ı kerîmle<br />

amel etmi oluruz. slâm büyüklerinin kitaplarında ve Kütüb-i Sittede tek mevzu hadis yoktur. Ehl-i<br />

Sünneti suçlamak için din büyüklerinin kitaplarında mevzu hadis olduunu mezhepsizler ve<br />

Vehhâbiler söylemektedir. Mahmasani mezhepsiz bir vehhabidir. Abdulvehhaba miictehid diyen bir<br />

sapıktır. Mezhep imâmlarına balanmak demek Kur'ana balanmak demektir. mâm dediin evkani<br />

ise mezhepsiz bir iîdir. Kur'an-ı kerîmden istifade mezhep mâmlarının, mufessirlerin bildirdikleri<br />

ekilde olur. Hüküm çıkarmak için Kur’ân-ı kerim okunmaz. O'ndaki bütün hükümleri mezhep<br />

imâmlarımız bildirmitir. Dinîmiz noksan deildir, yeni bir hükme, reforma ihtiyacı yoktur.<br />

ADAPAZARI'NDAN HALL MERT :<br />

Abonesini kesmek istedii mektubu öyledir :<br />

«Açık konuuyorum, samimi konuuyorum, sözümde hiç yalan yok. Abonemi kesmekle<br />

kalmıyor, dier abone olanları da bıraktırmak için çalıacaım. Sakın bu da mezhepsizlerin<br />

maası mıdır diye bir ey aklınıza gelmesin. Mecmuanızda dinîmize aykırı bir husus<br />

görmedim. Fakat Vehhâbilerle ve mezhepsizlerle fazla uramanız bizim camiada çatlaklar<br />

meydana getiriyor. u Vehhâbilerle yapılan kültür anlaması meselesi yüzünden bizim<br />

camiaya darılanlar oldu. Biz önce slâmı kurtaralım, sonra içimizdeki mezhepsizleri temizleriz<br />

diyoruz. Siz ise içimizdeki birkaç mezhepsize veryansın ate ediyorsunuz, camia daılıyor,<br />

sözleriniz dorudur, fakat her doru her yerde söylenmeyecei için zararlı oluyor. Biz Vehhâbi<br />

olsun, sosyalist olsun. Mısırla, Libya ile S. Arabistanla ibirlii kurmak istiyoruz. Siz ise bunlar<br />

solcu ve Vehhâbi diye ibirliini kabul etmiyorsunuz. Kime gidelim Amerikan gavuruna mı,<br />

yoksa Rus komünistine mi»<br />

CEVAB:<br />

Samimi tenkidleriniz için tesekkür ederiz. Mecmuamızda dine aykırı bir husus yoksa biz<br />

müsterihiz. Biz sosyalist ve Vehhâbi Arap devletleri ile ibirlii ve ticaret anlamaları yapılmasın


demiyoruz. Arap ülkeleri bizim için iyi bir pazardır. Ancak onlarla kültür anlaması gibi zararlı bir<br />

anlama yapmayalım diyoruz. Sosyalist Mısır'dan bize ne kültür gelir Vehhâbi Arabistan, bize<br />

Vehhâbilikten baka ne verebilir Ruslarla kültür anlaması yaptık Lenin'in, Mao'nun kitapları serbest<br />

satılır oldu. Arabistanla Kültür anlaması yaptık, bütün dinî muesseseler Vehhâbi kitapları ile<br />

bombardımana tutuldu. Zararın neresinden dönersen kârı orasıdır. Türkiye'de ve Almanya'da bazı<br />

müslümanlar Vehhabi hayranlıından dolayı, kimi de bilmeyerek bir gün önce bayram yaptılar.<br />

eriata uymak varken, Vehhâbiye veya takvime uymak olmaz. Bunu 31. sayımızda etraflıca izah<br />

etmitik.<br />

ANKARA'DAN VEL BALUMLU :<br />

Dolgu di mevzuunda diyor ki:<br />

«Kendisinin vaaz hocası olduunu söyleyen papyon kravatlı, kovboy fotörlü, kellifelli birisi,<br />

(di doldurtmakta zaruret olduu için, üstelik mâm-ı Muhammed'in sallanan dileri altın tel ile<br />

balanmasına ait fetvası olduu için di doldurmak ve kaplatmak Hanefi mezhebinde gusle<br />

mani deildir. slâm dinî kolaylık dinîdir, zorluk çıkarmak harâmdır) dedi. Ayrıca zmirli smail<br />

Hakkı'nın da bu hususta fetvası olduunu söyledi. Bu hususta sahih nakillerinizi bekliyoruz.»<br />

C E V A B :<br />

Kardeim, di dolgusu hakkında 15. sayımızda Ehl-i sünnet âlimlerinden yeteri kadar nakil<br />

yapmıstık. Buraya o yazının kısaca özetini alırsak tatmin olursunuz inaallah.<br />

Kayıtlı Halebiyyi sairin 30. sayfasında, Gurer serhi Durer'in 17. sayfasında Mecmaülenhürün 11.<br />

sayfasında gusülde Hanefi mezhebinde azın ve burnun içini yıkamanın farz olduu, tırnak üzerinde<br />

hamur kurusu (yalı boya, oje, seletop, bant ve benzerleri) kalıp altına su geçmedii takdirde guslün<br />

caiz olmadıını bildirmilerdir. Azın içinde de die yapımı sakız olsa altına su geçmese gusül yine<br />

caiz deildir. Yıkanması farz olan yerlerin ine UCU kadar kuru yer kalmamak üzere yıkanması<br />

farzdır.<br />

Di doldurmak ve kaplatmak bir ihtiyaçtır, fakat zaruret deildir. Zarureti mâm-ı Rabbanî (Kuddise<br />

sirrûh) öyle tarif etmektedir: “Her ihtiyaç zaruret sayılmaz, ZARURET, baka çare bulamamak<br />

demektir.”<br />

Zaruret halinde domuz eti yenir ve arap da içilir. Tabii bunlar ölmeyecek kadar yenir içilir. Zaruret<br />

icabı domuz eti yemek caizdir diye, karnı aç birinin açlık ihtiyacını gidermek için henüz kuvveti<br />

yerinde iken domuz eti yemesi nasıl caiz deilse, ihtiyaç olan di kaplatmayı zaruret sanarak sabit di<br />

taktırmanın gusle mani olmadıını söylemek de câiz deildir.<br />

âyet di doldurmak zaruret olsaydı elbette di doldurmak Hanefi'de gusle mani olmazdı. Seyyar<br />

di taktırmak mümkün iken yine de ihtiyaca binaen di kaplatmak veya doldurmak bazı artlara göre<br />

caizdir.<br />

Evet mâm-ı Muhammed, sallanan dii altına tel ile balamaya cevaz vermistir. Fakat bundan<br />

sabit di yaptırmanın caiz olduuna kıyas yapabilmek için insanın mezhepsiz olması gerekir. Zira<br />

mam-ı Muhammedin içtihadına uyarak altın tel ile di balamak caiz olduu gibi gümü yüzük<br />

takmak da caizdir. Ancak câiz olan gümü yüzüün altına su geçmezse gusül tamam olmadıı gibi<br />

altın telin altına da su geçmezse gusül yine tamam olmaz. Altın telin altına su sızar. Fakat<br />

kaplamanın altına su geçmez.<br />

Tekrar ediyoruz, gusülde altını yıkamak artı ile parmaa gümü yüzük takmak caiz olduu gibi,<br />

sallanan dii, altını yıkamak artı ile altın tel ile balamak da caizdir. Kaplama ve dolguda altını<br />

yıkamak mümkün olmadıına göre 15. sayımızda izah ettiimiz kolaylıktan istifade edilir. Böylece süs<br />

için de olsa di doldurmak ve kaplatmak gusle mani olmaz. Gerekli artı 15. sayımızdan<br />

örenebilirsiniz.<br />

«slâm dinî kolaylık dinîdir, zorluk çıkarmak harâmdır.» sözü üzerinde de biraz duralım. Ehl-i<br />

sünnet âlimlerinin bildirdiklerine göre dinde zorluk yoktur demek, Allahü teâlâ gücünüzün yetmiyecei<br />

ii size yüklemedi, kolaylık emretti demektir. Yoksa herkes houna giden eyleri yapsın, nefsine zor<br />

gelenleri yapmasın, ibadetleri keyfiye göre deitirsin demek deildir. Dinde yapılacak ufak bir<br />

deiiklik küfürdür, dinsizliktir. Dinde zorluk yoktur diyerek uzun yaz günleri oruç tutulmamasını,<br />

Almanya'daki içilerin i zamanında oruç tutmayıp izin aldıkları zaman tutulmasını söyleyen<br />

mezhepsizleri çok gördük. Urfa gibi çok sıcak bir bölgede, uzun yaz günleri tarlada çalıan bir insanın<br />

oruç tutması çok güçtür, seyyar di takmaktan, hatta disiz durmaktan daha güçtür. Fakat güç diye<br />

Allah zorluk emretmedi diye oruç tutmamak, kıın kısa günlere tehir etmek uygun olur mu Bunun<br />

gibi mezhepteki müçtehidlerin veya baka mezhepteki müctehidlerin kolay gelen fetvalarını,<br />

içtihadlarını toplamak da caiz olmadıını, telfik olduunu, bunun ise batıl olduunu Ehl-i sünnet


âlimleri bildirmitir. Mezhepsizler dinde zorluk yoktur diyerek kolaylarına gelenlerini yapıyorlar. Milleti<br />

de cünüp gezdirmekten çekinmiyorlar.<br />

Efendim, zmirli smail Hakkı camilere sıra konmasını teklif eden dinde reformcu bir kimsedir.<br />

Ayrıca Mezhepsiz Reit Rıza'nın mezheplerin birletirilmesi ile ilgili kitabına takriz yazan bir<br />

mezhepsizdir. Onun sözü ve naklî nasıl hüccet olur Üçüncü defa tekrar ediyoruz, altın tel ile<br />

balamak ayrı ey, altına su geçip geçmemesi ayrı eydir. Caiz olan gümü yüzük çok sıkı olup<br />

altına su geçmezse gusül câiz olmaz. Gümü yüzük takmak caizdir. u halde altına su geçmezse de<br />

gusül yine caiz olur diye mezhepsizce, zünnarlıca inat etmek katmerli cahilliin birer nümunesidir.<br />

Rize'den Ahmet Yıldız:<br />

Uzun mektubunda diyor, ki: «Aratırdııma göre içtihad için gerekli artlar 20. Asırda bir kiside<br />

toplanacak cinsten deilmi. içtihat kapısı açık olduuna göre buna lüzum görülmez mi Yani ehl-i<br />

sünnet imâmları olan dört mezhep imâmının içtihatları bütün zamanlar için geçerli oluyor mu<br />

Tahminime göre bugünkü meselelere gerekli cevap verilememektedir. Mesela kutuplarda namaz<br />

nasıl kılınır Bunun gibi meseleleri âyet ve hadîsin ııı altında bir karara varmak üzere branında<br />

ehliyet sahibi kiilerden teekkül edecek bir uranın toplanması nasıl olur Bu görülerden dolayı<br />

benı yanlı anlamamanızı ayrıca istirham ederim. Bu konularda beni aydınlatmanız için yazıyorum.»<br />

CEVAB : ctihad için gerekli artlar yok ise müctehid yok demektir. Kırk avamdan bir evliya<br />

olmadıı gibi kırk evliyadan da haa bir Peygamber olmaz. Kırk Peygamberden de bir ahir zaman<br />

Peygamberi olur mu Kırk profesörden, kırk din ileri müdüründen de bir müçtehid olamaz. Bir kimse<br />

bütün islâmî ilimlerde profesör olsa ilâhi mevhibe sahibi olmadan müçtehid olamaz. çtihad kapısını<br />

kapatan olmamı, müçtehid olmadıından kendiliinden kapanmıtır. Sonra içtihada lüzum da yoktur.<br />

Bütün meseleler çözülmüstür. mâm-ı Azam, yarım milyon mesele halletmis ve 64 bin umumî kaide<br />

koymutur. Bu kaideye göre mezhep içindeki müçtehidler gerekli fetvalar vermislerdir. sa<br />

Aleyhisselâm bile yer yüzüne geldii zaman Hanefi mezhebine göre hükmedeceini islâm âlimleri<br />

yazmaktadır.<br />

Namaz için öyle hükümler koymular ki deil yirminci asır yirmi birinci asır olsa yine deimez.<br />

Her zaman ve mekânda tatbik edilebilir. Her mezhebe göre, namazların vakitleri belirtilmitir. Altı ay<br />

gece, altı ay gündüz olan yerlerde bu vakitler teekkül etmiyor. Hanefide vakit namazın sebebidir.<br />

Sebep bulunmadıkça namaz farz olmaz. Bu ölçüye göre aya giden müslümanın, kutuplarda ikamet<br />

eden bir mü'minin namaz kılması için bilmedii bir husus kalmaz. Vakit varsa, girmise kılar, yoksa<br />

kılmaz.<br />

Mukallid olarak bizler, hemen âyet-i kerîmeye veya hadis-i erife bakıp ahkam çıkaramayız.<br />

Bizlerden çok iyi bilen mezhep imâmları ve mezhep içindeki âlimlerin kavillerine bakarız. Mesela<br />

hadîs-i erîfte «Namaz kılmayan kâfirdir» denmektedir. (Menterekessalate muteammiden fekad<br />

kefere.) Biz hadîs-i erife göre hüküm veremeyiz. Mezhebimizin kavline bakarız. Mezhebimiz<br />

Hanefide namaz kılmayana kafir denmez. Biz mezhebin hükümlerine deil de âyeti kerîme ve hadîsi<br />

eriflerden anladıklarımıza göre hareket edersek mezhepsiz oluruz maazallah. Müçtehid olmayan<br />

kimsenin âyette böyle yazıyor, hadiste böyle geçer, demesi yanlıtır. Bu hadîs-i erifi hanefi âlimleri<br />

öyle açıklamıtır demek lazım. Müfessirlik kudreti olmayan kimsenin âyeti kerîmeye mana vermesi<br />

haddini bilmezliktir.<br />

Modern problemler çıktı, içtihad lazımdır, demek yanlıtır. Mezhebimizde yanlılık yoktur.<br />

Mezhebimizin hükümlerini örenip mezhepten çıkmamaya gayret edelim. Allahü teâIâ'ya emanet<br />

olunuz.<br />

Almanya'dan Ahmet Erdoan :<br />

Mektubunda diyor ki: «bni Teymiyye, Mevdûdî ve Hamidullah gibi kiilerin durumlarını herkese<br />

kabul ettirdiimiz halde, Seyyit Kutub'un bir hatâsını söylesek «Seyyit Kutub'a bir sey söyleyen kâfir<br />

olur» diyorlar. Ne yapâlim<br />

CEVAB : Necip Fazil, BÜYÜK DOU'da öyle der: “Seyyid Kutup, büyük sahabi Hazret-i Osmanı<br />

en aır ekilde tenkid etmis, böylece dalaletlerin en aırına dümü bir insandir.”<br />

Seyyit Kutub, bni Teymiyye'yi hüccet kabul eden bir kimsedir. Hemen bütün kitablarında bni<br />

Teymiyye'den delil getirdii görülür. Karaman'ın tabiriyle muayyen bir mezhebe balanmadan<br />

kitablarını yazmıtır. Bu durum Karaman'a göre gerçek âlimlerin takip edecekleri tek yoldur.<br />

Fakat ehl-i sünnete göre ise bu yol mezhebsizliktir. Bir insan müctehid de olsa kitaplarını kafasına<br />

göre deil, muayyen bir mezhebe göre yazması lazımdır. Bizi kendisi deil kitapları ilgilendirir.<br />

Kendisi makbul insan bile olsa kitapları ehl-i sünnete aykırıdır. Aere-i mübeere'den üçüncü<br />

Halifeyi tenkid etmesi ise affedilmez hatadır. Hattâ küfür olduunu mâm-ı Rabbânî hazretleri


ildirmitir. Hiç bir ehl-i sünnet âlimi Hazret-i Osman Radiyallahü anhı tenkid etmemitir. Deil<br />

Hazret-i Osman gibi büyük bir sahabi, herhangi bir sahabi bile tenkid edilmez. Eshab-ı kiramın<br />

tamamı cennetliktir, onları tenkid Hadîs-i erifle men edilmitir. Seyyit Kutub Hazret-i Osmanı tenkid<br />

ederken bir ey yok, biz Seyyit Kutub uralarda hatâ etmi dememizi büyük suç ilemi kabul eden<br />

gafillere söz kâr eder mi<br />

stanbul'dan Ali Sertkaya:<br />

Gönderdii mektupta mezhepsizlerin faaliyetleri ve fikirleri hakkında özetle söyle diyor :<br />

«Örendiime göre Konya'da mezhepsizlerin lideri Ahmet Bey diye birisi varmı. Bu Ahmet Bey'in<br />

bakanlıında bir toplantı yapmılar. Toplantıya errüddin de itirak etmi. Yeni bir parti kurulmasını<br />

teklif etmiler. Lider mevzuunda karara varamamılar. errüddini teklif etmilerse de, errüddin, çok<br />

yara aldıını, basının bilhassa Milli FKR'in kendi fikirlerini çürütücü mahiyetteki neriyatının çok<br />

tesirli olduunu ileri sürerek lider olmayı reddetmi, Ahmet Bey diye birisi üzerinde duruyorlarmı.<br />

Bazan Sahabe tatbikatı diyerek edille-i er'iyyeyi ikiye indiriyorlar, bazan da, çeitli tevillere girierek<br />

Kitab ve Sünneti inkâr, tahrif ve tezyif ediyorlar.<br />

Lât, Menat gibi putların kulları hakkındaki âyet-i kerimeleri Allahü teâlânın kullarına uyguluyorlar.<br />

Buhârî bata olmak üzere Kütüb-i Sittedeki hadîs-i erîfleri MEVZU olarak damgalamaları<br />

yetmiyormus gibi Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemi iki parçaya ayırıyorlar. «Kul<br />

Muhammed, Resûl Muhammed» diyorlar. Tabii delilleri de hazır. «Abdühü ve Rasülühü» diyorlar.<br />

«Peygamberin kul olarak söyledikleri ve yaptıkları bizim için delil olmaz.» diyorlar. «Bizi sadece Resûl<br />

olarak söyledikleri balar.» diyorlar. lerine gelmeyen hadîs-i erîfleri «Bunu Kul Muhammed<br />

söyledi» diyorlar. Bay Hayrettin Karaman'ın tercüme ettii MODERN PROBLEMLER KARISINDA<br />

SLAM HUKUKU isimli kitapta Mahmasani bu fikre yakın olarak «Peygamberin dünyaya ait<br />

söyledikleri bizim için delil olmaz.» diyor. Yerli mezhepsizler Mıırlı mezhepsizleri gölgede<br />

bırakacaklar, bu gidile.<br />

Seyyit KUTUB hakkındaki yazınız mahzı hakikattır, çok güzeldir. Ancak, yerli mezhepsizler harıl<br />

harıl çalıırken hedefi daıtıp yurt dıına taırmak sizi zayıflatır. Sonra yazınızı okumadan karar<br />

veriyorlar «Seyyit Kutub, nasıl mezhepsiz olur» diyorlar. Bir defa okusalar anlarlar ama.<br />

errüddinin yeminlilerini teker teker tehir etseniz iyi olur. errüddin, yaygaracı Ahmet Bey ve<br />

ürekaları toplanıyorlar. Masonluk prensipleri üzerinde yemin ediyorlar. errüddin, «Masonluk ne<br />

ediyor da dünyaya hakim oluyor Onun metodunu ne diye kullanmıyoruz» diyerek birçok masum<br />

kardelerimizi kandırarak hepsine yemin ettiriyor. Böylece beyni yıkanan mezhepsiz sayısı çok,<br />

haddinden çoktur. Bunların birbirlerine olan balılıkları kardein kardee, babanın oula olan<br />

balılıından daha kuvvetlidir.<br />

Bunların Mısırlı mezhepsizlerden ayrı tarafları da var. Fiili gerilla faaliyeti içerisindedirler.<br />

Mezhepsizlik fikri gerillasının fiili gerilla durumuna geçmeden kirli çamasırlarını çıkaralım. mâm-<br />

Hatiplerin tümünün bunların olmadıını gösterelim. Bu bakımdan imdilik yurt dıındaki mezhepsizleri<br />

bırakıp içerdekilerle mücadele edelim.<br />

Ankara'da birisi varmı, Tay mi ne diyorlarmı, her neyse at veya katır, bu adam da Y. slâm<br />

Enstitülerinin fakülte yapılmasına çalııyormu. Rejimin fetvacıları fakültesi mi olacak ne olacak<br />

Malum ellere teslim etme manevrası... Allahü a'lem masonluk bu ie eilmi, fakülte yapacaklar<br />

enstitüleri.<br />

Diyaneti de tamamen ele geçirmek için çalııyorlar. Tayyare-i Nârın oyununa gelerek<br />

mezhepsizlere ekmek yalıyorlar. Yakında % 20'yi geçmeyen faizlere cevaz verilirse hiç amayın.<br />

Fuhu önlemek maksadıyle genelevlerin meruiyetine dair fetvalar, daha dorusu Fekayh<br />

hükümlerini bekleyin.<br />

Mezhepsiz grubun mühim mevkileri igal edip devlete tesir etmesinden endieleniyorum. Allahü<br />

teâlâ yardımcımız olsun.»<br />

CEVAP:<br />

Muhterem Efendim, mezhepsizliin felâketini bildiimiz için dergiyi çıkarıyoruz. Mısırlı<br />

mezhepsizlerle uramamızın sebepleri yerli mezhepsizler onların kitaplarını materyal olarak<br />

kullanıyorlar. Beyinlerini onların kitapları ile yıkıyorlar. Mevdûdî'nin, Seyyit Kutub'un, Ebû Zehra’nın<br />

kitapları tercüme edilmese ne diye onlarla uraalım Bu kitapları Büyük slâm âlimi falancanın kitabı<br />

diye gençliin önüne sürüyorlar. Hizip ayrılıklarını bir tarafa bırakarak birlikte çalıılırsa mezhepsizlik<br />

tehlikesi önlenebilir.<br />

OKUYUCULARIMIZA


S. Kutup hakkındaki yazımızı sitemle karılayan üç abonemizden mektup geldi. Bu kardelerimiz<br />

daha dergiyi okumadan vay Seyyit Kutup aleyhinde yazmılar diye bize mektup yazmılar. Mecmuayı<br />

okumadan karar vermek müslümana yakımaz. S. Kutup'u niçin tenkid ediyorsunuz denecei yerde,<br />

S. Kutup'un ,böyle sapık bir fikrî olup olmadıını inceledikten sonra görülerini bildirmeleri gerekirdi.<br />

Pein hüküm vermemeleri icap ederdi. .Pein hüküm ancak mezheplerin imâmları içindir, Ehl-i<br />

sünnet âlimleri içindir. S. Kutup islâm büyüklerine dil uzatmı mıdır Mezhepsizleri övmü müdür<br />

Eer gerçek durum böyle ise, artık bu kimseyi babamız da olsa sevmemiz din anlayıımıza uygun<br />

olur mu Ölçümüz dindir, hak mezheplerdir. Rıza-i ilahiye uygun olarak bu ölçü ile bizi tenkid eden<br />

çıkarsa Allahü teâlâ razı olsun. Yok falanca S. Kutup tenkid edilmez dedi diye bize kızanlara da<br />

acıyoruz, Cenab-ı Hak onlara hidâyet nasip etsin.<br />

Kütahya'dan brahim Özkür:<br />

Kardeimizin mektubu öyledir:<br />

«Derginize çıkıından beri aboneyim. nallah bundan sonra da devam edeceim. Çünkü,<br />

gerçekten partiler üstü bir zihniyetle neriyatın devam ettirmesi bilhassa Ehl-i siinnet itikadını<br />

zedelemeye kalkıan, kendilerini müctehid sanan gafillere, reformculara cevap vermesi, bu<br />

yolda müslümanları uyarıcı mahiyette çalıması hiç üphesiz bizleri sevindirmektedir.<br />

Davamıza hizmet eden Sebil dergisini de okuyorum. Sebil son sayılarında nedense Seyyit<br />

Kutub'a fazla yer vermeye baladı. Kadir Mısırolu bu husus için kendisini tenkid edenlere iki<br />

devrede incelenmesi gerektiini yazdı. Birinci Devre solcu, ikinci devre müslüman<br />

olmasıymı. Fakat bu açıklama beni tatmin etmedi.<br />

Siz ise Seyyit Kutub'un müslüman devresindeki kitaplarından misaller vererek mezhepsiz<br />

olduunu ispat ettiniz. Fakat nasıl oluyor da Sebil sizin neriyatınıza ters tarzda bir yol takip<br />

ediyor ki dergi aynı görüü niçin savunamıyor Üstelik mezhepsizlerle amansız bir<br />

mücadele yapan Ahmed Selami Bey niçin uyuyor Cevaplarınızı bekliyorum.»<br />

CEVAP<br />

Kardeim, yakın ilginizden dolayı Cenab-ı Hak razı olsun. Her kardeimizin sizin gibi uurlu<br />

düünmesini isterdik.<br />

Sebil'in S. Kutub gibi önce sosyalist, sonu mezhepsiz bir kimseyi reklam etmesine biz de atık.<br />

Tanıdıımız kadarıyla Kadir Bey Ehl-i sünnet birisidir. Vehhâbilie dümandır. Tasavvuf hakkındaki<br />

yazıları için Vehhâbi merepliler onu tenkid etti. Kadir Bey S. Kutup'u sevmez, ancak bilmediimiz bir<br />

sebeple onun reklamını yapıyor, her doru her yerde söylenmeyecei için bu suale cevap<br />

veremiyoruz. S. Kutup iki devrede incelenmesi gerekir gibi bir ifadesi hiç uygun deildir. Çünkü<br />

sosyalist olduu devresi bizi ilgilendirmez, hiç kimse de o devresini kötülememektedir. Kendi<br />

anlayıına göre savunduu müslümanlıı an-latan devresini vesika göstererek tenkid ediyoruz.<br />

Arzettiiniz gibi Ahmet Selami Bey, gerçekten mezhepsizlerin ba dümanıdır. Ona konferans<br />

verdirdik, ahsen tanırız. Bu konuda uyumuyor, susuyor. S. Kutup hususunda yazı yazmaya kalksa<br />

hizmet aksar. Hizmet edebilmek için bazı tavizler vermek mecburiyetinde kalıyor. Gerek Kadir Bey,<br />

gerekse Ahmet Selami Bey için hüsnü zan ediyoruz. Daha büyük hizmetler verebilmek için bazı<br />

tavizler veriyorlar sanıyoruz.<br />

Tokat'tan Rıza Demirer:<br />

Mezhepsizleri tenkid ederken sert lisan kullandıımızı Mustafa Sabri Efendi gibi yumuak lisan<br />

kullanmamızı tavsiye etmektedir. Bir de S. Kutub'un Abduhu tasvip ettiine dair bir vesika<br />

göstermediimizi belirtmektedir.<br />

CEVAP:<br />

Kardeim, ilim ehline ilimle hitap edilir. Ehl-i ilim mezhepsizleri zaten bilir. <strong>Bizim</strong> tanıtmamıza<br />

lüzum kalır mılim ehli olmayanlar ise fiske ile uyanmaz, balarına ta yadırılırsa belki uyanabilirler.<br />

S. Kutub, Fizilâlde, Fil sûresinin tefsirinde Hoca Mason Abduhu tenkid ederken, ona EYH,<br />

ÜSTAD, MAM gibi tabirler kullanmıtır. mâm, dinde sözü senet olan demektir. Mezhepsizlerden<br />

baka hiç kimse Abduhu MAM olarak kabul etmemitir. Abduha imam demesi, onu tasvip ettiine<br />

dair bir vesikadır. Mezhepsizler kendi üstadlarını da tenkid etmekten çekinmezler. Fakat hiç bir Ehl-i<br />

sünnet alimi kendi üstadını tenkid etmemitir, fakat ayrı ictihadda bulunmutur., Bu da dinimizin<br />

emridir.<br />

Kızıltepe'den Abdurrahim Akda<br />

S. Kutub'la ilgili dört sayfa tenkid deil, eletiri yazmı, ifadeleri tamamen yanlı ise de tenkid<br />

usulüne uygundur. lk defa böyle bir eletiri aldık, heyecanlı genç özet olarak unları söylüyor :


1 - S. Kutub'un fakirlii çirkin görmesi suç mudur Fakirlik iyi midir<br />

2 - bni Hazm'dan nakil yapması caiz deil midir Yusuf Nebhani, bni Teymiye'den nakil<br />

yapmamı mıdır<br />

3 - Babadan oula geçme hükümdarlık slâma uygun mudur<br />

4 - Hazret-i Osman'ın ihtiyar olup iyi idare edemediini yalnız S. Kutub mu söylemitir Hazret-i<br />

Osman daha genç olsaydı öyle olurdu demek suç mudur<br />

5 – “S. Kutub, bunlar benim, bunlar da Ehl-i sünnetin görüü demiyor” diye yazmakla S.<br />

Kutub'un mezhepsiz olmadıını sehven kabul etmi olmuyor musunuz<br />

6 - S. Kutub'un sosyalist olduunu söylemekle paçayı ele verdiniz. Çünkü o sosyalizm ile<br />

komünizme karıdır.<br />

:<br />

7 - Zenginlerin artan malını daıtmak solculuk mudur<br />

8 - Komünist olmayana komünist veya kâfir demek, söyleyenin küfre dümesine sebep olmaz mı<br />

9 - Bir yayınevinin Fizilâli herhangi bir ekilde reklam etmesi S. Kutub'un suçu mudur<br />

10 - Bir mezhebin bir görüünü tercih etmek, mezhepsizlik olmadıının delili deil midir<br />

11 - Vahdet-i vücudun slâmın dıında olduunu söylemek evliyalıı inkar mıdır<br />

12 - ehit S. Kutub'a dil uzatmak için onun gibi dine hizmet etmeniz lâzımdır t<br />

CEVAPLAR :<br />

Bu soruların dergimizin o sayısında cevapları vardır. Yine de bir kaç kelime ile cevaplarını verelim<br />

1 - Rızık Allahü teâlâdan olduu için, zenginlii ve fakirlii S. Kutub'un çirkin görmesi dinîmize<br />

aykırıdır. Çalımak ibadettir, bir emirdir, fakat çalımakla insan muhakkak zengin olmaz. Azdıran<br />

zenginlik ve azdıran fakirlikten Cenâb-ı Hakka sıınılır.<br />

2 - bni Hazm'a MAM demesi, onu senet gibi göstermesi suçtur. Yusuf Nebhani hazretleri bni<br />

Teymiye'den senet olarak nakil yapmamı, onu tenkid için nakil yapmıtır. Sonra onu MAM olarak<br />

kabul etmemıtir. Biz de bni Teymiye’den nakiller yaptık, mezhepsizlere senet olsun diye. S. Kutub<br />

bni Teymiyeyi de MAM olarak bilmektedir. mam demek dinde sözü senet âlim demektir. bni<br />

Teymiye ile bni Hazma MÂM demek mezhepsizliktir.<br />

3 - Hazret-i Ömer'in halife oluu, bir önceki halifenin tâyini ile olmutur. Bir halife olunu da halife<br />

tâyin edebilir. Bu tenkid edilemez.<br />

4 - Bu soruda haklısınız. Hazret-i Osman radiyallahü anhı yalnız S. Kutub deil, baka<br />

mezhepsizler de tenkid etmitir. «Daha genç olsaydı öyle olurdu» demek gelecekten haber<br />

vermek deil midir<br />

5 - S. Kutub, Ehl-i sünnetin ictihadlarından bahsetmiyor, hep kendi indî görülerini belirtiyor.<br />

Mütercim de kendine göre beenmedii yerler için «Bunlar S. Kutub'un kendi ahsî örüleridir.»<br />

diyor. Aslında S. Kutub'un bütün kitapları kendi görüleridir, müctehid olmayanının görü serdetmesi,<br />

Allah adına konuması mezhepsizliktir.<br />

6 - Bir insan namaz kılıp oruç tutsa, Allaha inansa, kâfir deilim dese, Vehhâbiler ibi «Allah<br />

gökte oturuyor» dese kâfir olur. S. Kutup komünizm aleyhine binlerce cilt kitap yazsa fakat «Mal<br />

cemiyetindir» dese modern bir sosyalist olur.<br />

7 - Zenginlerin artan malı olmaz. O zaman zengin olmak suçtur. Fıtra ve kurban nisabına malik<br />

olana zengin denir. imdi S. Kutub'un görüüne uyarak fıtra ve kurban nisabından fazla malı<br />

olanların, mallarını ellerinden alıp daıtalım mı Zengin zekât ve urunu veriyorsa kimse ondan bir<br />

kuru alamaz. Yalnız solcu mezhepsizler ve komünistler alırlar.<br />

8 - Evet, müslümana kâfir diyen kendisi kâfir olur. Meselâ bni Teymiyye, Muhiddinî Arabi<br />

hazretlerine kâfir demitir. Dier vahdet-i vücud evliyalarına da kâfir demitir. S. Kutub da slâm'ın<br />

manevî yönü olan vahdet-i vücudu inkâr etmi, slâm dıı kabul etmi, tıpkı hocası bni Teymiyenin<br />

slâm dıı kabul ettii gibi.<br />

9 - O yayınevinin Fizilâli Ehl-i sünnete aykırı ekilde reklâm etmesi dorudan doruya S. Kutub'un<br />

suçu deildir. Fizilâli okuyup benimseyenler mezhepsiz olacaı için o ekilde reklâm etmek dolaylı<br />

ekilde S. Kutub'a dayanmaktadır.<br />

10 - Bir mezhebin bir görüünü tercih etmek mezhepsizliktir. S. Kutup bazan . Malikin içtihâdını<br />

tercih ediyor, bazan baka bir müctehidinkini, çok zaman da kendi görülerini tercih ediyor. Dört hak


mezhebden birisinin bütün ictihadlarını kabul etmek lâzımdır. Her mezhepten bazı ictihadları kabul<br />

etmek telfıktır, mezhepsizliktir.<br />

11 - Vahdet-i vücud, eyhi Ekber M. Arabi hazretleri gibi büyük velilerin yoludur, bu yolu inkâr o<br />

büyükleri inkâr olur. Bu yolda keif hataları varsa da ictihadda yanılmak gibi olup günah deildir. Yani<br />

vahdet-i vücud velilerinin yanlı keifleri bizim için senet olamaz. Fakat müctehidin yanlı içtihâdı da<br />

alsa bizim için senettir.<br />

12 - ehit olmak için birçok art vardır. Bata Ehl-i sünnet itikadında olmak arttır. S. Kutub'da bu<br />

artların çou yoktur. Her kâfirin öldürdüü ehit olmaz.<br />

«Dil uzatmak için» demisiniz. Hiç kimseye dil uzatılmaz. Biz S. Kutub'a da dil uzatmadık, kendi<br />

söylediklerini naklettik, Ehl-i sünnete aykırı olduunu yani mezhepsizliini ispat ettik o kadar.<br />

Bir kiiyi tenkid etmek için onun gibi vasıflara haiz olmak icap etmez. «Allah öktedir» diyen bir<br />

vehhâbi âlimini Allahü teâlânm mekândan münezzeh olduunu bilen bir câhil bile tenkid edebilir. Bir<br />

vehhâbiyi tenkid etmek için ille de vehhâbi olmak mı lâzımdır S. Kutubu da tenkid etmek için ille de<br />

mezhepsiz bir fitneci olmak lâzım deildir.<br />

S. Kutup sayısını dikkatlice okursanız hakkı teslim edeceinizi umarız. Çünkü iyi niyetle bize<br />

yazdıınızı zannediyoruz.<br />

BURSA'DAN NUR ERTATLI:<br />

Mektubu aynen öyledir:<br />

«Sebil Gazetesinin 118. sayısında Terme'den Ahmet iman, Sebil Gazetesi'nin beyanına<br />

atfen Vakıflar Bankasındaki faizsiz hesabını, faizli olarak ileme konmasını talep ettii yer<br />

almaktadır. Sanki bu hareket cihadmı gibi Sebil bunu reklâm ediyor.<br />

Sebil yetkilileri bilmiyorlar mı ki, bir milyon lira bir lira faizle verilse sadece bu bir lira deil,<br />

bütün para faiz olur Paranın tamamının faiz olmadıına acaba kim fetva vermi ki<br />

Süleyman Ate düük faizlere cevaz vermiti, keza Seyyit Kutub'un hocası mason<br />

Muhammed Abduh da düük faizlere cevaz vermiti. Acaba bunların hangisinden fetvayı aldı<br />

ki»<br />

C E V A B :<br />

Kardeim, suali kendilerine sorsanız daha iyi olmaz mı Biz ne bilelim nereden fetva aldıklarını<br />

Ahmet iman bizim de abonemizdir. Temiz müslümandır, demek Sebil Gazetesi'nin beyanına<br />

inandı. Faize verilen ana para belli olsa, ana para faiz olmaz. Fakat faizini ana paradan ayırmak<br />

mümkün olmadıı için hepsi faiz oluyor. Diyelim ki 150 lirayı faize verdik birkaç sene sonra bu para<br />

faiziyle birlikte 200 lira oldu. Banka bize verdii 200 liranın artık rastgele 50 lirası faiz deil, faiz ana<br />

paraya karıtıı için tamamı faiz olur. Bunun için bir milyon lira bir lira faizle verilince, bir milyon bir<br />

liranın içindeki hangi bir liranın faiz olduunu tesbit etmek ve ayırmak mümkün deildir. Bir bardak<br />

erbete bir gram necaset düse erbetin tamamı necis olur, ayırmak mümkün olsa erbet temizdir.<br />

Keza bir bardak süte bir gram zehir katılsa bu sütü içen zehirlenip ölebilir. Faizin en hafifi ise kiinin<br />

anasıyla Kâbe duvarı önünde zina etmesi gibidir. Faiz kuvvetli zehirdir. Faiz paramızı bir alacaklımıza<br />

versek vebal bize aittir, Hadîs-i erîfte öyle buyurulmutur: «Bir dirhem faiz (almak ve vermek)<br />

otuz zinadan daha günahtır.»<br />

Halkımızı faiz gibi büyük bir günaha tevik etmekten Cenâb-ı Hak bizi korusun.<br />

TOKATTAN A. TURAN YILMAZ :<br />

Güzel bir girile, selâm ve dua ile baladıı mektubunda diyor ki:<br />

«Gerçek bir ülkücü gencim, yani slâma inanıp gücümün yettii kadar yaayan bir ülkücüyüm.<br />

Mecmuanızı daha önce duymutum. Fakat körü körüne bir partiye hizmet ediyor diye deer<br />

vermemitim. Bir arkadaın tavsiyesi ile geçmi sayılarını okumak nasip oldu. Ölçü olarak parti deil.<br />

slâmı almanız, hangi partiden olursa olsun, bâtılın uakları ile tavizsiz mücadele yapmanız bizleri<br />

memnun etti. Tenkid ettiiniz kimseler arasında her partiye mensup kimselerin bulunuu partilerüstü,<br />

yani sırf riza-i ilâhî için çalıtıınızı belgelemektedir. Sizi tenkid edenler sırf parti hırsıyla tenkid<br />

etmekte, dinîmize aykırı hiçbir cümle bulunmadıı halde derginize saldırmaları samimiyetsizliklerini<br />

göstermektedir. Biz dinî hereyin üzerinde tutarız, Bu bakımdan dinî partilerin üstüne, her türlü<br />

menfaatin üstüne alan derginizi ülkücü gençler olarak desteklemekteyiz. Türk'ün bu asil uuruna<br />

sahip gençleri her zaman yanınızda bulacaksınız.<br />

Derginizin büyük bir boluu doldurduuna inanıyoruz. Ülkücü abimiz Ahmet Arvasî Beyin<br />

fikirlerine tam uygun neriyat yapıyorsunuz. Derginiz sayesinde soylu ecdadımızın mübarek yolunu<br />

örendik, gerçek büyükleri ve büyük diye yutturulan sahte kahramanları örendik, âlimi zâlimi


örendik. Mezhebin önemini, müctehidi içtihâdı örendik. Üstad Necip Fazıl'ın tabiriyle Demir<br />

Ouz'un altın nesli Osmanlı çocuklarıyız. Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin torunlarıyız.<br />

Mukaddes davası uruna hanımlarını dul, çocuklarını yetim bırakan ehitlerin evlâtlarıyız. «Bîd'at<br />

nedir bilmeyiz, onun için, Cenâb-ı Hak biz Türkleri halis kıldı.» diyen Alpaslanın çocuklarıyız.<br />

Ecdadım slâm büyüklerini severdi, âlimlere hürmet eder onlardan dua alırdı. Fatih stanbul'u<br />

zamanın kutbu Ubeydullahı Ahrar hazretlerinin yardımı ile aldı. Timurlenk öyle derdi :<br />

«Nereye gitsem hep seyyidlerin, âlimlerin, velilerin duasını alırım, onların yardımı ile<br />

savaları kazandım.»<br />

Mübarek ecdadımızın izinden gittii bunca islâm âlimleri dururken ne idüü belirsiz<br />

mezhepsizlerin peinden gitmek, o ehid ecdada ihanettir. Ecdadımın binlerce eserleri dururken biz<br />

slâmiyeti Vehhabî Suudi Arabistandan mı, iî ran'dan mı, solcu Libya ve Mısır'dan mı öreneceiz<br />

<strong>Bizim</strong> Türklük uuru dediimiz ülkü, ite budur yani slâm ahlâk ve faziletidir. Yani ecdadımızın<br />

mübarek yolu, Ehl-i sünnet yoludur.»<br />

C E V A B :<br />

Kardeim, dergimizi tehisteki uurunuzu tebrik ederiz. <strong>Bizim</strong> Ehl-i sünnet yolunu yaymaktan<br />

baka gayemiz yoktur. <strong>Bizim</strong> barımız Ehl-i sünnet olan Akıncıya, Ülkücüye, sucuya, bucuya açıktır.<br />

<strong>Bizim</strong> partilidir diye bir mezhepsizi övmeyiz. Biz Hak'kın dostu, bâtılın dümanıyız. Bizi böyle bilenler<br />

bize destek olsun. Partisini dinden üstün tutan insan lâzım deil bize. Her partiyi destekleyenler<br />

arasında mezhepsizler vardır. Bu, inkâr edilemez bir gerçektir. <strong>Bizim</strong> gayemiz, mezhepsizleri tehir<br />

edip, partilere olan tasallutlarını bir dereceye kadar önlemektir. Mezhepsizler, masonlardan destek<br />

görerek, bütün partileri ele geçirmek için, onlara tesir etmeye çalııyorlar. Boleviklerin cirit attıı u<br />

ortamda parti kavgası verip ecdat yadigârı memleketimizi onların igaline vasat hazırlamak, vatana,<br />

millete ihanettir.<br />

Timur Han hakkındaki görüünüzü de tebrik ederiz. Timur Han, bozuk olan Bektailii kuran<br />

Fadlullah ismindeki dinsizi öldürterek taraftarlarını da daıtarak dinîmize büyük hizmeti dokunmu bir<br />

hükümdardır. Yıldırım Beyazıt Han ile savatıı için Osmanlı tarihleri Timur Han'ı haksız olarak<br />

kötülemektedir. Timur Han mool soyundandır, fakat gerçek Türklük - uuru, Hakkı teslim etmektir,<br />

islâm ahlâkı ve fazileti de budur. Bilmukâbil selâm ve dualar.<br />

ÇANAKKALE'DEN AHMET ZAFER :<br />

Çorum'lu hemerimiz Muharrem enol'unkine benzer mektubu öyle:<br />

«Seyyit Kutub'un mezhebi yokmu, yoksa yok. Nasır gibi bir eriat dümanından özür<br />

dilemeyip davası uruna ehit olması onun büyüklüünü göstermez mi_<br />

Fatma Girik'li gözlerinin güzelliinden bahseden bir din adamı dururken, böyle hiç bir<br />

hareketi görülmeyen S. Ate'i tenkit etmemiz sapıklık ve bölücülük deil midir S. Ate<br />

melee rüzgâr demi, düük faizlere cevaz vermi, Kur'an'da evrim teorisi var demi. Dediyse<br />

dedi, gâvur mu oldu yâni Nasır ve Lenin dururken Karaman'ı tenkit etmeniz fitnenin ta<br />

kendisidir. Evet Karaman telfıkı savunuyor. Fakat cepheyi bölmek mi lâzım Ufak tefek metod<br />

farklarını bırakarak birlemeli.<br />

Solcular «Dünya içileri birlein» derken siz Filistin'deki ve ran'daki müslümanlar lehine<br />

bir yazı yazdınız mı eriatçı Kaddafi'yi hiç methettiniz mi<br />

Siz Mao'yu deil de, Mısır Müftüsü M. Abduhu tenkit ederek mi müslümanları birletirmek<br />

istiyorsunuz Abduh da insandır, hatası olmutur. Hatası var diye durmadan aleyhine yazılır<br />

mı Birletirici olmaya davet ediyorum.»<br />

CEVABLAR:<br />

Mektubunuzu kısaltmadan aynen nerettik. slâm nedir, Ehl-i sünnet nedir bilmediinizi<br />

mektubunuz göstermektedir. Sizin gibi müslüman geçinen bir kimsenin dine yapacaı bir zararı bir<br />

komünist bile yapamaz.<br />

Hem S. Kutub’un mezhebi olmadıını kabul ediyorsunuz, hem de Nâsır'dan özür dilemeyiini bir<br />

marifetmi gibi gösteriyorsunuz. Bize mezhepsiz müslüman lâzım deildir. Nasıl namazın ve haccın<br />

belli artları varsa cihadın da artları vardır. Sola uygun bir eriat istiyorum deyip de kelleyi vermek<br />

cihad deildir, böyle bir yolda tövbe etmeden ölen kimse ne ehittir ne de gazi. Deniz Gezmi de özür<br />

dilemedi, hatta imâm falan da istemedi. Her Allah yolundan gidiyorum diyen kimsenin gittii yol Allah<br />

yolu mudur ehit olmanın da bazı artları vardır. Ehl-i sünnet olmayan, mezhepsiz olan kimse nasıl<br />

ehit olur Siz ehit demekle ehit mi olur Deniz Gezmi'e de devrim ehidi demilerdi. Kime ehit<br />

denildii Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılıdır. Gücü yetmedii halde fitne çıkarmak,


dümanın üzerine yürümek cihad deil, intihardır. Peygamber aleyhisselâm Hendek kazıp siperlendi.<br />

S. Kutup hem itikaden bozuk idi, hem de yaptıı hareket eriata uygun deildi.<br />

Fatma Girik'in özleri üzerine bir nakil yapalım :<br />

mâm-ı azâlî (Aleyhirrahme), arkasını kıbleye dönüp camiye pisleyen bir kimseyi arkasını<br />

döndüü için tenkid eden kimselerden misal verir. Fatma Girik gibilerle akalamak, def-i hacet<br />

ederken arkayı kıbleye dönmek gibidir. Fakat faize cevaz vermek de dier küfrü gerektiren halleri<br />

yapmak camiye pislemek gibidir, önce adam camiye niçin pisliyorsun diye tenkid edilir, önünü<br />

arkasını ne tarafa döndüü mü tenkid edilir te sizin müslümanlık anlayıınız bu kadar basittir,<br />

dinden imandan habersizliktir. Camiye pisliyenleri görmez, arkasını kıbleye dönenleri görürsünüz.<br />

Mezhepsizlik metod farkı mıdır Dinde reform yapmak, dinî kendi anlayılarına göre yorumlamak<br />

isteyenleri, tehir etmek bölücülük müdür<br />

Biz dünya müslümanlarını birletirecekmiiz. Nerde hani o müslüman Filistin'deki müslümanlara<br />

radyolar «Solcu müslüman, komünist müslüman» diyor. ran'dakilere de «Marksist müslüman»<br />

diyor. Kardei Fidel Kastro'yu öpen Kaddafi de sosyalist eriatçıdır. Ne demek bunlar Müslümanın<br />

solcusu, marksisti, sosyalisti de mi var Siz Kaddafi gibi mi bir düzen istiyorsunuz<br />

Abduh da insanmı, hatası olurmu. Mason olmak, teselsülün butlanına muhalif olmak, faize<br />

cevaz vermek hata deil, küfürdür. Ya siz ne istediinizi bilmiyorsunuz, ya da hizip taassubuyla<br />

mezhepsizlerin maalıını yapıyorsunuz. S. Kutup'la ilgili yazımızı dinî ölçüler dahilinde okuyun,<br />

samimi iseniz bize hak vermemeniz mümkün deildir.<br />

Farkında olmadan masonlara, solculara ve mezhepsizlere<br />

dostunuzu dümanınızı örenin de ipsiz sapsız yazı yazmayın.<br />

ALMANYA'DAN FKRET CEYLAN :<br />

maalık yapıyorsunuz. Artık<br />

Sebil Gazetesine gönderdii yazıdan bir suret de bize göndermi, cevap alamadıını bildiriyor.<br />

Sebil'e gönderdii yazısında özetle diyor ki:<br />

«Bulunduumuz yerde bir hayli selefçi mezhepsiz var, Ahmed Selâmi beyin yazılarını<br />

zevkle okuyoruz. A. Selâmi Bey Almanya'ya gelince mezhepsizleri bizzat müahade etti.<br />

Kendileri bu mezhepsiz imâmların arkasında namaz kılmadıı gibi, bizlerin de kılmamamızı<br />

söyledi. Z. Kevserî hazretlerinden naklen mezhepsizliin tehlikesini anlattı. S. Kutup, Mevdûdî<br />

ve Hamidullah gibilerin kitaplarını okumamamızı tavsiye etti. Mezhepsizlere ait kitapları da<br />

buradan kaldırın dedi. Seyyit Kutup gibi mezhepsizleri gazetenizde reklâm etmenizin sebebi<br />

nedir»<br />

C E V A B :<br />

Kardeim mektubunuzu neretmek suretiyle, aynı suali biz de, sormu oluyoruz. Baka<br />

kardelerimiz, de aynı mealde Sebil'e mektup yazıp bir suretini de bize göndermiler, hepsine birden<br />

cevap olur diye bu kadar nerettik.<br />

ALMANYA'DAN AHMET KARSLIOLU :<br />

Uzun mektubunda özetle diyor ki<br />

«Mezhepsiz olmayan bir gazeteci Türkiye'den Almanya'ya geldi. Daha çok Kuveyt tarafından<br />

beslendiklerini tahmin ettiim Arap mezhepsizlerle görütü. Bu mezhepsizler bu gazeteciye matbaa<br />

makinası almak için yardım etmi olmalılar ki, gazetesinde mezhepsizler aleyhine yazı yazmamakta<br />

ısrar etmektedir. Bilgilerinize arz ederim.»<br />

C E V A B :<br />

Kardeim bu yazınız isim bildirmediiniz için su-i zanna sebep olabilir. Gazetecinin ismini yazıp,<br />

bizi su-i zandan kurtarın.<br />

ELBSTAN'DAN AL GÖZÜBÜYÜK'E :<br />

1 - Kur’ân-ı kerîmi tefsir etmek, terceme etmek deildir. Müfessir, kelâm-ı ilâhiden, murad-ı ilâhiyi<br />

anlayan râsih âlim demektir. Tefsir yazmaya kalkan bir çok kimsenin, yazılmı, olan tefsir kitaplarını<br />

bile anlayabilmek için lüzumlu yirmi kadar ana ilmî ve bunların kolları olan birçok ilmî bildikleri iddia<br />

bile edilemez. Bugün .kullanılan Arapça kelimeler, fıkıh ilmînde baka, tefsir ilmînde baka manâlara<br />

gelmektedir. Kur’ân-ı kerîmdeki bir kelime bile çeitli yerlerde baka manâlara gelmektedir.. Aldıı<br />

edatlara göre de manâlar deimektedir. Tefsir ilmî sadece, okumakla da elde edilmez, râsih<br />

âlimlerin kalblerine doan bir nurdur. Tefsirleri anlamaktan âciz kimselerin tefsir yazmaa kalkmaları<br />

dinî oyuncak haline getirmek demektir. Bu bakımdan bazı Türkçe tefsirlere güvenmemek lâzımdır.<br />

Mevakib, Tibyan Ebülleys gibi Türkçe kıymetli tefsirler de vardır.


2 - Süleyman Efendinin talebeleri hakkında söylenilenler iftiradır. Onların bid'at ehli olduunu<br />

iddia edenlerden vesika istiyoruz. Bildirsinler neredelim.<br />

3 - slâm âlimlerinin ekserisi bni Teymiyye'nin küfrüne kail olmulardır. Hattâ ona eyhülislâm<br />

diyenlerin bile kâfir olduklarına fetva vermilerdir. Meselâ bni Haceri Mekkî hazretleri «bn-i<br />

Teymiyye'ye eyhülislâm diyen kafir olur» buyurmutur. Bunu Celâl Yıldırım bile «slâm<br />

Hidâyeti» isimli kitabında bildirmitir. Buna ramen kendisi de bu mürtede eyhül islâm demeye<br />

devam etmektedir.<br />

KASIMPAA'DAN HÜSEYN DÖNMEZ:<br />

Mevcut bütün sayıları isteyip abone olmak istedii mektubunda diyor ki :<br />

«Dinîmizi içten yıkmak isteyen müctehid taslakları ile gerekli mücadeleyi yapan mecmuanız<br />

tesadüfen elime geçti. ddia edildii ibi maksadımız uyuyan yılanı uyandırmak deil, fakat<br />

uyanmı ayaklanmı ejderhanın önüne geçmek ve zararına mani olmaktır. Tek millet olan<br />

küfür, komünizm ve siyonizm olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Siyonizm de ngiliz ve iskoç<br />

masonlarını kullanarak slâmiyeti yıkmak için vehhâbilik cereyanını körüklemektedir.<br />

Hizmetinize itirak ediyor, en azından dualarımızla yanınızdayız. Bu arada hatâlarınıza ahit<br />

olursak onların telâfisi için Ehl-i sünnet âlimlerinden nakiller yaparak ikazlar da bulunmamız<br />

er'i bir vazifedir.»<br />

CEVAP: Yanıldıımız zaman bize doruyu gösterecek kardelerimizin bulunması bizler için<br />

büyük nimettir. Allahü teâlâ sizlerden razı olsun.<br />

ZMR'DEN Ömer KARAKAYA :<br />

Tenkidi öyledir:<br />

«Din adamı büyük ahsiyet Celal Yıldırım'ı tenkid ediinize kırıldım. Celal Hoca'nın<br />

vaazlarından duygulanıyoruz. Dinsizlerin karısında din adamlarını tenkid etmeniz uygun olur<br />

mu Celal Hoca'dan özür dileyin.»<br />

CEVAP: Kardeim, o yazımızı okudunuz mu Okumamıa benziyorsunuz. Tenkid ettiimiz Celal<br />

Hoca'ya ait kitabı alın, o ifadeleri kullanmı mı, kullanmamı mı Celal Hoca büyük Müctehid, mâm-ı<br />

Muhammed Aleyhirrahme'yi aır bir lisanla tenkid etmi mi etmemi mi Eer biz onun söylemedii<br />

bir eyi tenkid etmisek o zaman siz haklısınız. Deilse biz haklı olmaz mıyız O mâm-ı Muhammedi<br />

tenkid ederken ho güzel de, biz onu tenkid edince niçin uygun olmuyor<br />

Size tavsiyemiz, dergimizi, Celâl Hoca'nın o kitabı ile birlikte okuyun, bize hak verdiiniz zaman,<br />

Celâl Hoca'ya gidin, yaptıı hatalardan dolayı müslümanlardan özür dilemesini teklif edin. Hatamız<br />

olsaydı özür dilerdik.,<br />

NEVEHR'DEN DRS ÖÜTLÜ :<br />

iir gönderdii mektubunda diyor ki: «Mason Ömer Rıza Dorul'un Asr-ı Saadet tarihi muteber<br />

midir”<br />

CEVAP : Sualinizin cevabı içindedir. Hiç masonun kitabı muteber olur mu Zaruri bilgiler<br />

dururken tarih kitabını tavsiye etmiyoruz. Tarih kitabı okuyacaksanız içinde muteber dinî bilgiler<br />

bulunan Berekât Yayınevi'nde neredilen PEYGAMBERLER TARH’ni tavsiye ederiz.<br />

TREBOLU'DAN YAHYA PEK'E:<br />

- Anne ve babanın eriata muhalif emirleri dinlenmez, fakat yine de güzellikle reddetmelidir.<br />

Yalvararak iknaya çalımalıdır. Evlenirken anne ve babanın tavsiyelerine uymak uygundur. Onların<br />

tecrübeleri vardır. Dünyayı toz pembe görmezler. Evlenilecek kızın bilhassa saliha olmasına dikkat<br />

etmelidir. Bilmukabil selâmlar.<br />

AVUSTURYA'DAN BRAHM AHN'E :<br />

1 - Bir sıırı kesmek için önce gazlı bir tabanca ile bayıltıp sonra eriata uygun olarak kesilirse<br />

yenir.<br />

2 - Süleyman Efendi'nin talebelerini tanıyoruz. «Süleymancılıın çyüzü» isimli kitabı da okuduk.<br />

Ehl-i sünnet mensubu olan Süleyman Efendinin talebelerine yapılan çirkin iftiralarla doludur. Yazarı<br />

da müstear isim kullanmıtır. Bahsettiiniz tekilât bu kitabı satmakla mezhepsizlere maalık yapmı<br />

oluyor. Kur'ân kursu camiasının Ehl-i sünnete zıt taraflarını biz görmedik. Onlara yapılan iftiralar bize<br />

de yapılmaktadır. Mezhepsizlerden takdir bekleyecek deiliz ya. t ürür kervan yürür demilerdir.<br />

3 - Berekât Yayınevinin kendi yayınlarının hepsi muteberdir. Zaten muteber olmasa reklâmlarını<br />

yapar mıyız Bilmukabil selâm ederiz kardeim.<br />

ÇAYCUMA’DAN HALT HELVACIOLU'NA:


1 - Rafizîlere karde diyen o kimseyi tanıyoruz, rafizîdir, takıyye yapmaktadır.<br />

2 - Mutlak ictihad kesilmise de, fukahanın yedi tabakası içinde çeitli derecelerde bazı âlimler<br />

gelmitir. stisna olarak mezhepte müctehidler de gelmitir.<br />

3 - Bugün dünyanın hiç bir yerinde Ehl-i sünnete uygun bir eriat devleti yoktur.<br />

4 - Her tercemeye fazla güvenmemek icap eder. Berekât yayınlarını tercih etmeniz uygun olur.<br />

VAN'DAN M. SAD ARVAS :<br />

Kıymetli mektuplarında öyle buyuruyorlar : «Hüsniyetinizi bildiren mektubunuza çok<br />

sevindim. Allahü teâlâ razı olsun. Merhum Seyyid Fehim-i Arvasînin (Kuddise sirrûh)<br />

evlatlarından birisini dahi görseydiniz hakiki insanın ve gerçek âlimin kimler olduunu<br />

müahede ederdiniz. Allahü teâlâ efâatlarına cümlemizi nail buyursun. Amin.<br />

imdiye kadar gelmi geçmi bütün islâm büyüklerinin bütün ömürleri Ehl-i sünnetin<br />

hizmetinde geçmitir. Bu sebeple de Ehl-i sünnet dümanları bakaldıramaz ve daima lâyık<br />

oldukları hezimete urarlardı. Fakat maalesef bugün o berrak itikad zâlimlerin pençesine<br />

terkedilmi ve birkaç muhterem zevatın dıında tamamen hamisiz kalmıtır. Bunun için islâm<br />

âlimlerinden nakiller yaparak yürütülen hizmetin ehemmiyeti inkâr edilemez. Bu büyük<br />

hizmetiniz için Cenâb-ı Hak'tan muvaffakiyetler dilerim.»<br />

ANKARA'DAN CELAL BL:<br />

öyle bir suali vardır :<br />

«Millî FKR'in sahibinin mühendis olduu bu bakımdan dinden anlamıyacaı<br />

söylenmektedir, ne dersiniz»<br />

CEVAP: Kardeim, MLLÎ FKR'de çalıanları saa sola sürgün ediyorlar. Bu bakımdan serbest<br />

çalıan bir kimsenin dergiyi çıkarması icap etti, bir mühendisin adına çıkarıyoruz. Ancak bu mühendis<br />

de bir çok din adamından daha fazla bilgili ve kültürlüdür. Dergimizde yazı yazan bir çok din adamı<br />

vardır. Zulüm görmemeleri için isimlerini açıklamıyoruz. Din kimsenin tekelinde deildir. Dergimizde<br />

senelerce din tahsili görmü kültürlü insanlar vardır. Birçok mezhepsizler dine hizmet için devletten<br />

para alıyorlar. Biz ise maddî ücretsiz, sırf rıza-i ilâhi için hizmet etmekteyiz. S. Kutbu âlim zanneden<br />

mezhepsizlere sorun! S. Kutup din adamı mıdır, yoksa sosyoloji öretmeni midir Biz S. Kutbun<br />

sosyoloji öretmeni olmasını kınamıyoruz, ancak Ehi-i sünneti bilmedii mezhepsiz olduu için<br />

kitaplarının okunmamasını tavsiye ediyoruz.<br />

NDE'DEN MEVLÜT BACI’YA:<br />

1 - Kelâm, fıkıh ve tasavvuf bilgilerini lüzumu kadar örenmek farzı ayındır. Aklî ilimler<br />

denilen.tecrübi ilimleri örenmek ise farz-ı kinayedir. Bunun için bütün ilimler slamın içindedir. Dînî<br />

ve ilmî demek bu bakımdan yanlıtır.<br />

2 - Din bilgileri zamanla deimez. Bu bakımdan kelâm bilgilerinde fikir yürüterek yanılmak özür<br />

olmaz. Bunun için birkaç itikad olmaz. Yetmi üç fırka içinde tek doru olan fırka, Ehl-i sünnet vel<br />

cemaat fırkasıdır.<br />

3 - Eshâb-ı kiramın veya bunlardan sonra gelen müctehidlerin sözbirliine CMA- ÜMMET denir.<br />

4 - iîler hariç, buün 72 sapık fırkadan hiç birisi kalmamıtır. Kendisine Ehl-i sünnet deyip de<br />

bid'at fırkalarının itikadı gibi olan mezhepsiz kimseler mevcuttur.<br />

5 - Hanif, lügatte doru inanan, slâmiyet’e dosdoru sarılan kimse demektir. EBU HANFE ise,<br />

slâmiyet’e dosdoru sarılan hakiki müslümanların babası demektir. mâm-ı A'zam hazretlerinin<br />

Hanife isimli kızı yoktur.<br />

6 - Mezhebi hakkında herkes öyle düünmelidir: «Benim mezhebim dorudur, yanlı olma<br />

ihtimali de vardır. Dier üç mezhep yanlıtır, doru olma ihtimali de vardır.»<br />

te bunun için, âlimler, zaruret halinde deil, güçlük halinde kendi mezhebine göre yapmasına<br />

imkân olmayan bir ii baka mezhebe uyarak, taklîd ederek yapması caiz olur. Ancak ikinci mezhebin<br />

o ie balı olan artlarını da gözetmesi lâzımdır buyurmulardır.<br />

7 - Bir özür, bîr güçlük yok iken bir ibâdetin bir kısmını bir mezhebe göre yaparken, dier kısmını<br />

bu mezhebe göre yapmayıp baka mezhebe göre yapmaa kalkımak, birinci mezhep imâmının<br />

ictihadlarını beenmemek olur. Selefi salihini beenmemek, onları bilgisizlikle suçlamak ise küfürdür.<br />

Bunun için mâm-ı Rabbânî hazretleri bir ibâdeti sebepsiz olarak baka bir mezhebe göre yapmayı<br />

ilhad olarak bildirmitir. Bu bakımdan mezhepsizlerin çou mülhiddir.<br />

8 - Yapılması kolay ilere RÛHSAT, güç olanlarda da AZMET denir. Azimet olan bir ii yapmaa<br />

gücü yetenin rûhsatı yapmaa kalkması eriat ile oynamak olur. Ancak azimeti yapmaktan âciz olan


kimsenin rûhsat ile amel etmesi caiz olur. Özürsüz kendi mezhebindeki rûhsat ile amel caiz<br />

olmadıına göre baka mezheplerdeki kolaylıkları aratırmak, telfık etmek caiz deil, bâtıldır. (Mizânül<br />

kübra'da kâfi bilgi vardır.) Bu telfık iini yapan kiinin zındık olacaı Mikat erhinde bildirilmitir.<br />

ANKARA'DAN ABDULLAH TUNCER'E:<br />

Kardeim, her zaman iyi insanlar kötülerin hücumlarına uramılardır. Dinîmize, müslümanlık<br />

erefimize zarar gelmemesi için uraıyoruz. Çünkü baka eylerin kıymeti yoktur. Her yerde<br />

uygunsuz insanlar bulunabilir. Huzur içinde yaayabilmek için en fiadeli ilâç sabırlı olmaktır. Bozuk<br />

zihniyetli kimselerle arkadalık etmemek lâzımdır. Böyle kötü kimselerin kötü sözlerine cevap<br />

vermemek daha uygundur. Büyüklerimiz ahmaa verilecek en güzel cevabın sükut olduunu<br />

söylemilerdir. natçı kimselere nasihat vermek zararlı olabilir. Onlarla muhtaç olduumuz kadar<br />

görümemiz lâzımdır. Kötü insanların yanına giderken helaya gider gibi gitmeliyiz, ihtiyacımız biter<br />

bitmez ayrılmalıyız, büyükler böyle buyurmulardır. Herkese karı güleryüzlü ve tatlı sözlü olmaya<br />

çalımalıyız. Cahilleri kendimize düman etmemeliyiz. Din ve dünya saadetiniz için dua ederiz<br />

kardeim.<br />

VAN'DAN AHMET UTKU :<br />

Diyor ki :<br />

«Burada Hanefîler afiî imâm arkasında namaz kılmak mecburiyetinde kaldıı gibi bazen<br />

afiîler de Hanefî imâm arkasında namaz kılmak zorunda kalıyor. mâm olan zâtın ne gibi<br />

hususlara riâyet etmesi lâzımdır.»<br />

CEVAP: Hanefî mezhebindeki imâm, cemaatı arasında afiî mezhebinde olan kimseler de<br />

bulunursa veya bir özre metni afiî mezhebini taklîd eden Hanefi'ler de bulunursa u hususlara<br />

dikkat etmesi lâzımdır.<br />

1 - Gusülde ve abdest’te niyyet etmi olmalı, abdesti tertip üzere almalıdır. Kolları yıkarken elleri<br />

de birlikte yıkamalıdır.<br />

2 - afiî mezhebine göre abdesti bozacak bir harekette bulunmamalı, meselâ kendi kaba avret<br />

yerine ve yabancı kadınlara dokunmamalıdır.<br />

3 - mâm olmaya niyyet etmelidir.<br />

4 - Fatihadan önce besmele okumalıdır.<br />

5 - Fatihayı erîfeyi terk etmemelidir.<br />

6 - Ta'dili erkâna riâyet etmelidir.<br />

7 - Beden, elbise ve namaz kıldıı yerde hiç necaset bulunmamalıdır. (Bunların hepsi afiî<br />

mezhebinde art ve farzlardır.)<br />

afiî mezhebindeki imâm, cemaatı arasında Hanefî mezhebinde olan kimseler bulunursa u<br />

hususlara dikkat etmelidir :<br />

1 - Subhaneke mâ arafuâke... dememelidir.<br />

2 - Ben inallah müminim dememelidir. (Elbette mü'minim, elhamdülillah mü'minim demelidir.)<br />

3 - man çoalır ve azalır dememelidir. (Kuvveti çoalır azalır demelidir.)<br />

4 - Ameller imandandır dememelidir. (man artıp eksilmez demelidir.)<br />

5 - Kıbleler deiik olmamalıdır. Az da olsa farklı, eik olmamalıdır.<br />

6 - Mezhepte mutaassıp olmamalıdır. (Yalnız benim mezhebim hak dememelidir, dört mezhebin<br />

hepsini hak bilmelidir, zarurete mebni dierleri ile de âmel edileceine inanmalıdır.)<br />

7 - Kulleteynde abdest almı olmamalıdır.<br />

8 - Elbisesinde bir dirhemden çok meni bulunmamalıdır.<br />

9 - Hanefîye göre guslü sahih olmalıdır. Yani mazmaza ve istinakı terketmi olmamalıdır.<br />

Azında dolgulu di varsa mazmazayı terketmi sayılacaından Hanefîlere imâm olamaz.<br />

10 - Hanefîye göre abdesti sahih olmalıdır. Meselâ bir yerinden kan çıkmı olmamalı, kan yaranın<br />

etrafına tamı olmamalı, baını meshde ve mest üzerine meshde de çok azla iktifa etmi olmamalı,<br />

kay etmi olmamalı, birinci. ka'dede salâvat okumamalıdır.<br />

11 - Birinci tekbirden baka tekbirlerde ellerini kaldırmamalıdır.<br />

12 - Bulûa ermemi olmamalıdır. Bu artlara dikkat ettii bilinen imâma uymak caiz olur. Ancak<br />

imâm gözettiini söyledii halde gözetmezse o zaman vebali imâma ait olur. Gözetip gözetmedii<br />

bilinmeyen imâm arkasında namaz kılınmaz.


ÇORUM'DAN LÜTF ÖZASLAN :<br />

Rüyada Peygamber âleyhisselâmı görmenin neye alâmet olduunu sormaktadır.<br />

CEVAP: Abdullahı Dehlevî (Kuddise sirrûh), böyle bir sual için öyle bir cevap buyurmulardır.<br />

«1 - Bir kimse sünneti ihya eder, yahut bir bid'atten ictinab ederse bu amelleri tecessüm edip,<br />

rüyada öyle görür.<br />

2 - Cenâb-ı Hak'kın, kulundan kabul ettii bir ibâdeti bu güzel ekilde görünür.<br />

3 - Eer O, zemin ve zamanın serveri, O, insan ve cinnin seyyidinin, hadis kitaplarında yazılı<br />

olduu veçhiyle, o güzel endamını, sürmeli gözlerini, yüksek ve açık alnını, yay gibi hilâl kalarını,<br />

uzun kirpiklerini görürse Resullullah sallallahü aleyhi ve sellemi görmü olup, dünya ve ahiret<br />

saadetine kavumu olur. Ve «Rüyada beni gören, muhakkak ki beni görmütür, eytan benim<br />

eklime giremez» hadîsi erîfindeki müjdeye kavumu olur.»<br />

ESKEHR'DEN MUSTAFA SLÂM :<br />

Mektubunda diyor ki:<br />

«S. Uluda, size verdii cevabî yazısında okuyucuların verecei hükme rıza göstereceini<br />

beyan etmiti. Ben de kendisine husûsî bir mektup yazdım. Cevabında kendisinin sapık<br />

olmadıını bildirerek verdiim hükme teslim olmadı, verdii söz nereye gitti»<br />

CEVAP : Selefi zihniyetli kimselerin sözlerine itibar etmemek icap ettiini yazmıtık. Mektubunuza<br />

verdii cevapla, hükmünüze teslim olmamakla hakikat tahakkuk etmi oldu.<br />

VESLE ARAMAK<br />

Eyyüp Ensari Radıyallahü anhı ziyaret için gittiimiz zaman Eyyüp Camiinin avlusunda stanbul<br />

Müftülüünce asılmı öyle bir levhaya rastladık:<br />

«Müslüman kardelerimiz, Allah'a dua ve niyaz için vasıta aramayınız».<br />

Levhayı okuyunca «Allah'a yaklamak için vasıta arayınız» âyet-i kerimesini düündük.<br />

Allahü teâlâya yaklamak için kendisini vâsıta ettiimiz Eyyüp Ensari hazretlerini düündük,<br />

Vehhâbileri düündük. Ve öyle vasıtalı bir dua ettik:<br />

«Ya Rabbi, evliya kullarının hürmetine bizleri af, tasavvuf dümanlarını ıslâh eyle.»<br />

ANKARA'DAN ORHAN GÜNE<br />

Suallerinde:<br />

1 — A. Davudolu Hoca'nın Din Tahripçileri kitabında Ömer Nasuhi Bilmen'in mason Abduh'a<br />

«Cihanümul bir öhrete sahip bir âlim» demesini tenkid ediyor. Ö.N. Bilmen Abduh'un mezhepsiz<br />

olduunu bilmiyor muydu<br />

2 — Ö. N. Bilmen'in resimleri bazı müftülüklerde asılıymı. Fotürüne ku tüyü ve zünnar püskülü<br />

takılıymı doru mudur diyor.<br />

CEVAP :<br />

l — Bilseydi yazmazdı.<br />

2 — Ö.N. Bilmen'in fotürüne ku tüyü ve zünnar püskülü taktıı iftiradır. Fotörü sade olup siyah<br />

renkte idi. Cami içerisinde de giydii için cemaat da buna ahittir.<br />

ESKEHR'DEN ALPER SOSYAL:<br />

YEN DEVR Gazetesinin 725. sayısını göndermi. aret ettii yer, Halid Ortaköy imzalı slâm<br />

Nizamı isimli ikinci sayfada bir yazıdır. Yazar burada slâmda çok sapık fırka doduunu bunların en<br />

önemlilerinin ise, HARCLER, A, KADERYYE, SÜNN ve MUTEZLE olduunu bildirmektedir.<br />

Sapık olmayan fırkayı yazmamı. Yoksa yazar Hadîs-i erifte bildirilen fırka-i naciye denilen SÜNN<br />

fırkayı sapık fırkalar arasına koymakla Peygamber aleyhisselâmı mı yalanlamak istiyor Zaten yazar<br />

aynı yazısında «slâm ilâhi bir düüncedir» diyor. Düüncenin insanlara ait bir muhakeme tarzı<br />

olduunu bilmediine göre sünnî taifeye sapık damgasını basması yadırganmaz. Yadırganması<br />

gereken husus müslüman bir gazetenin böyle sapık bir yazıyı neretmesidir.<br />

SAMSUN'DAN MAHMUT ZADE :<br />

Mektubunda diyor ki:<br />

«Muteber kitaplardan okuduumuza göre, asker, talebe, içi gibi kimselerin namaz kılmak için<br />

çalıtıkları iten ayrılmaları mümkün olmadıı zaman, bu kimselerin sadece bu günlerde Hanbeli<br />

mezhebini taklid ederek öle ile ikindiyi, akam ile yatsıyı, takdim veya tehir ile birlikte kılmalarının<br />

caiz olduu yazılıdır. Hanbeli mezhebini taklid ederken riayet edilmesi gereken artlar nelerdir»


CEVAP:<br />

Namaz kıldırmayan müesseselerde çalıılmaz. Ancak bulunduu ite çalımasında herhangi bir<br />

yönden zaruret varsa o zaman HANBELÎ mezhebi taklid edilerek mezkür takdim veya tehir yapılır.<br />

Hanefî mezhebindeki bir ahıs, bur zarurete mebni Hanbelî Mezhebini taklid edip mezkür<br />

namazlarını takdim ve tehir ile kılabilmesi için aaıdaki hususlara dikkat etmesi arttır.<br />

1 — Aız ve burun içi bedenin dıından sayıldıı için gusülde buraların da yıkanmı olması arttır.<br />

(Dolgulu dii bulunan kimse, azının içinin her yerini yıkaması mümkün olamıyacaı için, Hanbelî<br />

Mezhebini taklid edemez. Bunun gibi dolgulu dii bulunan afiî veya Mâlikîler de Hanbelî ve Hanefî<br />

mezheplerini NAMAZ hususunda taklid edemezler. Taklid edilecek mezhebin o i ile ilgili bütün<br />

artlarının ifası lâzımdır.)<br />

2 — Mezy gelince de gusledilmesi arttır.<br />

3 — Abdest alırken Hanefîdeki artların dıında niyet edilmesi ve istincanın abdestten önce<br />

yapılması arttır.<br />

4 — Abdestde aız ve burun içi de yıkanmı olmalıdır.<br />

5 — Baın tamamı meshedilmi olmalıdır. (Kulaklar da baa dahil olduu için bunlar da<br />

meshedilmelidir.)<br />

6 — Abdest tertip üzere alınmı olmalıdır.<br />

7 — Muvalât (Yam abdest uzuvları birbiri peine yıkanmı olmalıdır.)<br />

8 — Mahrem veya namahrem kimselerin ciltlerine halsiz olarak dokunmu olmamalıdır. (Bunların<br />

büyük-küçük, ölü-diri olması farketmez)<br />

9 — Kendi edep yerine dokunmu olmamalıdır.<br />

10 — Uyumu olmamalıdır. (Uykunun bütün halleri abdesti bozar. Yani ayakta uyumak Hanefîde<br />

bozmadıı halde Hanbelîde bozar.)<br />

11 — Namazda Fatiha okumak, ta'dili erkana riayet ve iki tarafa selâm vermek farzdır. Bunlar ifa<br />

edilmi olmalıdır.<br />

12 — Beden elbise ve namaz kıldıı yerde az da olsa necaset bulunmamalıdır,<br />

ÜSKÜDAR'DAN A. HALL ÖZBEK'E<br />

Tenkid mektubunda diyor ki:<br />

«Derginizin 43. sayısında BiR ÜLKÜCÜ'NÜN ÜLKÜCÜLERE AÇIK MEKTUBUNU okuduk.<br />

Orada TEK ÖNDER PEYGAMBER demek suçlanmaktadır. Haydi ülkücüler bunu bilmedii için<br />

yazdı, siz ne diye nerettiniz»<br />

CEVAP : Kardeim, o mektubu yazan ülkücüyü tanıyoruz. Katıksız Ehl-i sünnettir. Kültürlüdür.<br />

Dinini partisinden üstün tutar. Kendi partisinden mezhepsiz bir kimse çıksa onu tenkid etmekten<br />

çekinmez. Zaten öyle olmasa ve yazısı Ehl-i sünnete aykın bulunsa nereder miyiz Dinimizde<br />

EDÎLLE- ER'ÎYYE Edille-i Erbaa olarak bildirildii halde, vehhabiler ve mezhepsizler, bunu ikiye ve<br />

hatta bire indirmilerdir. Bunlar müctehid din imamlarını aradan çıkarıp dorudan doruya Kur'andan<br />

ilham almaya kalkmılardır. Halbuki bizler için delil Kitap ve Sünnet deil, Kitap ve Sünneti bize<br />

açıklayan mezhebimizin müftabih kavilleridir. Biz Peygamber aleyhisselâmın tarif ettii yolu<br />

anlıyamıyacaımız için onun tarif ettii ekilde, onun önderliinde gitmeye kalkarsak vehhabiler gibi<br />

sapıtırız. Biz mezhep imamlarımızın peinden gidersek, yani onların önderliini kabul edersek, onlar<br />

da Peygamber aleyhisselâmı önder kabul ettikleri için doruca Anacaddeye çıkarız. TEK ÖNDER<br />

PEYGAMBER demek ho gibi geliyorsa da mezhepsizlerin tesiri altında kalarak yanlı olarak<br />

kullanıyoruz. Bu ülkücü genç gibi bizi ikaz edenlere kızmak deil, hemen hakkı kabul edip yanlı<br />

fikrimizden hemen dönmeliyiz. Biz hep bu sloganı kullanıyorduk, demek yanlımı diyerek hakkı<br />

kabul etmek büyük fazilettir, hatada ısrar ise müslümana yakımaz. Böyle bir ülkücüyü tebrik<br />

etmenizi beklerdik.<br />

MAHMUT DUYARLI<br />

Mektubundaki birkaç satırı öyledir:<br />

«LM SONSUZ derler ama insanın ilmi nedir ki Bir kimse bilmedii eyleri düünmeye<br />

kalksa tahayyül etmesi mümkün müdür Ama bildiimiz eyleri saymaa kalksak bu mümkün<br />

olabilir. Yani insanın bildikleri belli bir sayı ile ifade edilebilir.


Matematik ilminde belli bir sayının sonsuza bölümü sıfırdır, insanın bildii eyleri<br />

bilmediklerine oranlarsak netice sıfır olur. Yani bir hiç olur. Tasavvuf ilminde ise adem yokluk<br />

demektir. Aradaki balantı anlaıldı mı acaba<br />

ZONGULDAK'TAN RAZ DEMRER'E<br />

Suallerinizin cevabı öyledir:<br />

1 —Bir kimse nianlısını veya herhangi bir kız veya kadını hailsiz olarak ehvetle tutsa, öpse veya<br />

tenasül cihazına ehvetle baksa o kız veya kadının neseb ve süt itibariyle anasını, ninesini kızını ve<br />

torununu ebediyyen alamaz. ehvetle tuttuu bu kız veya kadınla evlenmesinde mahzur yoktur.<br />

Sadece gayri meru ekilde ehvetle tuttuu için günaha girmi olur.<br />

2 — «Borç para verince MF'e boyun eerek hergün paranın deeri dümektedir. O zaman borç<br />

verene yazık olmaz, îmameyne göre ödünç verdii zamandaki altının kıymetine göre borcunu öder.<br />

Paranın deeri dütüü gibi yükselebilir de bu zaman ise mâm-ı Ebu Yusuf'un fetvasına göre<br />

hareket edilir, ödünç verildii zamandaki altının deeri ölçü alınır. Yani bir kimseye ödünç para<br />

verirken para olarak deil, altın olarak senet yapmak lâzımdır. u kadar gram altın ödünç aldım diye<br />

senet almak lâzımdır. Bu vaziyette altının deerinin yükselip alçalmasından veren veya alan mes'ul<br />

deildir.<br />

3 — Mülteka muteber kitaptır ama tercümesinde ilâveler vardır. Kesmesi caiz olmayan kimselerin<br />

bir hayvanı boazladıı bilinmiyorsa o hayvan yenir. Bunu mürtet mi kesti diye aratırma<br />

mecburiyetinde deiliz. Mürtedin kestii kat'î olarak biliniyorsa yenmez. Besmelesiz kesilen de<br />

yenmez.<br />

STANBUL'DAN AL SERTKAYA:<br />

Gönderdii mektupta mezhepsizlerin faaliyetleri ve fikirleri hakkında özetle öyle diyor:<br />

«Örendiime göre Konya'da mezhepsizlerin lideri Ahmet Bey diye birisi varmı. Bu Ahmet Bey'in<br />

bakanlıında bir toplantı yapmılar. Toplantıya errüddin de itirak etmi. Yeni bir parti kurulmasını<br />

teklif etmiler. Lider mevzuunda karara varamamılar. errüddini teklif etmilerse de, errüddin, çok<br />

yara aldıını, basının bilhassa Millî FKR'in kendi fikirlerini çürütücü mahiyetteki neriyatının çok<br />

tesirli olduunu ileri sürerek lider olmayı reddetmi. Ahmet Bey diye birisi üzerinde duruyorlarmı.<br />

Bazan Sahabe tatbikatı diyerek edille-i er'iyyeyi ikiye indiriyorlar, bazan da, çeitli tevillere<br />

girierek Kitab ve Sünneti inkâr, tahrif ve tezyif ediyorlar.<br />

Lât, Menat gibi putların kulları hakkındaki âyet-i kerimeleri Allahü teâlânın kullarına uyguluyorlar.<br />

Buhari bata olmak üzere Kütüb-i Sittedeki hadîs-i erifleri MEVZU olarak damgalamaları<br />

yetmiyormu gibi Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemi iki parçaya ayırıyorlar. «Kul<br />

Muhammed, Resul Muhammed» diyorlar. Tabii delilleri de hazır. «Abdühü ve Rasulühü» diyorlar.<br />

«Peygamberin kul olarak, söyledikleri ve yaptıkları bizim için delil olmaz» diyorlar. «Bizi<br />

sadece Rasûl olarak söyledikleri balar.» diyorlar. lerine gelmeyen hadîs-i erifleri “Bunu Kul<br />

Muhammed söyledi” diyorlar. Bay Hayrettin Karaman'ın tercüme ettii MODERN PROBLEMLER<br />

KARISINDA SLÂM HUKUKU isimli kitapta Mahmasâni bu fikre yakın olarak «Peygamberin<br />

dünyaya ait söyledikleri bizim için delil olmaz.» diyor. Yerli mezhepsizler Mısırlı mezhepsizleri<br />

gölgede bırakacaklar, bu gidile.<br />

SEYYD KUTUB hakkındaki yazınız mahzı hakikattir, çok güzeldir. Ancak, yerli mezhepsizler harıl<br />

harıl çalıırken hedefi daıtıp yurt dıına taırmak sizi zayıflatır. Sonra yazınızı okumadan karar<br />

veriyorlar «Seyyit Kutub, nasıl mezhepsiz olur» diyorlar. Bir defa okusalar anlarlar ama.<br />

errüddinin yeminlilerini teker teker tehir etseniz iyi olur. errüddin, yaygaracı Ahmet Bey ve<br />

ürekâları toplanıyorlar. Masonluk prensipleri üzerinde yemin ediyorlar. errüddin, «Masonluk ne<br />

ediyor da dünyaya hâkim oluyor Onun metodunu ne diye kullanmıyoruz» diyerek birçok<br />

masum kardelerimizi kandırarak hepsine yemin ettiriyor. Böylece beyni yıkanan mezhepsiz sayısı<br />

çok, hattinden çoktur. Bunların birbirlerine olan balılıkları kardein kardee, babanın oula olan<br />

balılıından daha kuvvetlidir.<br />

Bunların Mısırlı mezhepsizlerden ayrı tarafları da var. Fiilî gerillâ faaliyeti içerisindedirler.<br />

Mezhepsizlik fikrî gerillasının fiilî gerilla durumuna geçmeden kirli çamaırlarını çıkaralım. mam-<br />

Hatiplerin tümünün bunların olmadıını gösterelim. Bu bakımdan imdilik yurt dıındaki mezhepsizleri<br />

bırakıp içerdekilerle mücadele edelim.<br />

Ankara'da birisi varmı, Tay mi ne diyorlarmı, her neyse at veya katır, bu adam da Y. slâm<br />

Enstitülerinin fakülte yapılmasına çalııyormu. Rejimin fetvacıları fakültesi mi olacak ne olacak<br />

Malum ellere teslim etme manevrası... Allahü a'lem masonluk bu ie eilmi, fakülte yapacaklar<br />

enstitüleri.


Diyaneti de tamamen ele geçirmek için çalııyorlar. Tayyare-i Nâr'ın oyununa gelerek<br />

mezhepsizlere ekmek yalıyorlar. Yakında % 20'yi geçmeyen faizlere cevaz verilirse hiç amayın.<br />

Fuhu önlemek maksadıyle genelevlerin meruiyetine dair fetvalar, daha dorusu Fekayh<br />

hükümlerini bekleyin.<br />

Mezhepsiz grubun mühim mevkileri igal edip devlete tesir etmesinden endieleniyorum. Allahü<br />

teâlâ yardımcımız olsun.»<br />

CEVAP:<br />

Muhterem Efendim, mezhepsizliin felâketini bildiimiz için dergiyi çıkarıyoruz. Mısırlı<br />

mezhepsizlerle uramamızın sebepleri yerli mezhepsizler onların kitaplarını materyal olarak<br />

kullanıyorlar. Beyinlerini onların kitapları ile yıkıyorlar. Mevdûdî'nin, Seyyit Kutub'un, Ebu Zehra'nın<br />

kitapları tercüme edilmese ne diye onlarla uraalım Bu kitapları Büyük slâm âlimi falancanın kitabı<br />

diye gençliin önüne sürüyorlar. Hizip ayrılıklarını bir tarafa bırakarak birlikte çalıılırsa mezhepsizlik<br />

tehlikesi önlenebilir.<br />

BURSA'DAN FERDE Y :<br />

Üç tane sual soruyor:<br />

1 —Ben, mübarek yerleri gezip görmü bir kadınım. Kadınlar arasında örtüsüz oturmamda bir<br />

sakınca var mıdır<br />

2 — Kabul günü yapmak caiz mi<br />

3 — Saçlarım beyazdır, komular «beyaz saç ile oturmak günah, saçlarını boya» diyorlar. Saç<br />

boyamak caiz mi<br />

CEVAPLAR:<br />

1 — Kâfir, mürtet, Hıristiyan, komünist, dinsiz kadınların arasında örtüsüz oturmak haramdır.<br />

Onlar aynen erkek gibidir. Bu bakımdan müslüman kadınların hamama gitmeleri uygun deildir.<br />

Müslüman kadınların yanında örtüsüz oturmak caizdir, ihtiyaten onların yanında veya yanlız iken de<br />

kapanmak iyidir. Bu ifadeler yalnız mübarek yerleri gören için deil her müslüman kadın için aynı<br />

hüküm caridir. Müslüman kadınların birbirlerinin göbek ile diz kapaı arasına bakmaları haramdır.<br />

2 — Kabul günü yapmak, misafir kabul etmek veya misafirlie gitmek yalnız rıza-i ilâhî için<br />

olmalıdır. Maksat, ya onlara dinlerini öretmeli veya onlardan din bilgisi örenmelidir. Yani gaye ya<br />

faydalanmak veya faydalandırmak olmalıdır. Toplanıp dedikodu etmek caiz deildir. Toplantılarda<br />

muteber ilmihaller okunur, kadınlık halleri, karı - koca hakkı gibi konular ve dier lüzumlu din bilgileri<br />

örenilirse çok faideli olur.<br />

3 — Beyaz saç ile durmak günah deildir. Saçları siyaha boyamak da caiz deildir. Siyahtan<br />

baka renge boyamak caizdir. Beyaz saç olgunluk iaretidir, boyanmasa daha iyi olur.<br />

ZMR'DEN . . :<br />

Kendisine zulmedeceklerinden korkup, isminin açıklanmasını istemedii mektubunda yemin<br />

ederek unları yazmaktadır:<br />

«Müftülüe gitmitim. Müftülük kâtibinin yanında Celâl Yıldırım da vardı. Tanıtık. Suallerimin<br />

olduunu söyledim. Müftülüün karısındaki kitabevine gittik. Celâl Yıldırım'ı ilk defa görüyordum.<br />

Baından fotörü çıkarıp oturdu. Ayakkabılarının ucu sivri idi. Pardesüsü yırtmaçlı olup Amerikan vari<br />

idi. Azında da kaplama diler görünüyordu. Tam modern birisiymi. Millî FKR'e niçin cevap<br />

vermediini sordum. Aynen öyle cevap verdi:<br />

“Ben onlara, bir deil kaç kere cevap yazdım. Hiç birisini neretmediler. Hattâ zmir'den<br />

protesto ve tehdit mektupları gitti. Hiç birisini basmadılar, basamazlar da. Mezhepsizler<br />

kitabını da neretmiler. Bunlar dıarıdan idare edilen ve beslenen vatan hainidirler. Türkiyeyi<br />

bölmek için kurulmu bir plândır. Alçak herifler memleketi berbat ettiler.»<br />

Daha bunun gibi bir çok isnatlarda bulundu. Hemen «bir delil gösterebilir misiniz» dedim.<br />

öyle cevap verdi:<br />

«Baksana beni kötülüyorlar. S. Kutbu, Mevdudi'yi, Hasan el Bennayı, hattâ daha ileri<br />

giderek büyük âlim Kâmil Mirası kötülüyorlar. Bunların gayesi belli, Türkiyeyi bölmek için<br />

dıarıdan beslendikleri belli...»<br />

imdi Kur'ân tefsiri yazmakla megul olduunu söyledi. Ayrıca sahasında ei bulunmayan bir<br />

ilmihal nerettiini de söyledi. Hattâ üç be defa da açık görümee çaırdını da söyledi.<br />

CEVAP : Hakaretleri için kötü söz sahibinindir diyoruz. ftiraları için de isbata davet ediyoruz, isbat<br />

edemezse Türke'in Ecevit'e söylediinden daha aırını söyleyebiliriz. Yazı falan gönderdii


tamamen yalandır. S. Uluda yazı gönderdi hemen nerettik. Suallerimize cevap vermek artı ile<br />

yazısını nere hazırız. mâm-ı Muhammede saldıran Celâl Yıldırım'ın Ehl-i sünnete uygun cevap<br />

vermesi muhaldir. Eer tevbe etmise ona diyeceimiz yok. Fakat vaziyete göre tevbe ettii<br />

düünülemez. Eger Celâl Yıldırım bu iftira ve yalana devam ederse meru hakkımızı kullanabiliriz.<br />

Bizden haber vermesi.<br />

NAZLL'DEN AHMET HATTATOLU :<br />

Selâmla baladıı mektubunda diyor ki:<br />

«Hasretle yolunu beklediimiz kıymetli mecmuamıza kavuturan Cenâb-ı Hakka sevdii ve<br />

beendii ekilde hamdü sena olsun. Hakiki büyüklerimizin ifa sunan eserlerinden nakillerin esas<br />

alındıı, dev gösterilen cüceleri tehir ederek onların yaldızlı sözlerine aldanmamayı tavsiye ettii ve<br />

Cenâb-ı Hakkın rızasından baka gaye gütmedii için mecmuanıza talebler artmakta ve sabırsızlıkla<br />

beklenmektedir.<br />

Din diye, dinsizlii, mezhep diye mezhepsizlii gaye edinenlerin, âlim diye sapıkların meddahlıını<br />

bilerek veya bilmeyerek yapanların, mecmuamıza dil uzatmalarına amıyoruz ve üzülmüyoruz.<br />

Müteessir olduumuz nokta, böyle gafillerin bu nimetlerin kıymetini anlayamayarak mahrum olmaları<br />

ve bakalarının da mahrumiyetlerine sebep olmalarıdır.<br />

Onların bu hücumları bizleri daha evklendirmekte, hamdolsun Ehl-i sünnet bir gençlik<br />

yetimektedir. Cenâb-ı Hak bütün âlem-i slâmı sapıkların tuzaına dümekten muhafaza buyursun.<br />

Din ve dünya saadetiniz için dua eder, dualarınızı beklerim.»<br />

BORNOVA'DAN SÜLEYMAN KARABACAK'A<br />

1 — Kur'an-ı kerîm'i lâtin harfleriyle yazmak caiz deildir. (Fetâvâyı kübrâ-bni Hacer)<br />

2 — Kur'ân-ı kerîm'i Arapçadan baka harf ile yazmak ve baka lisana terceme edip Kur'ân-ı<br />

kerîm yerine bunu okumak ittifakla haramdır. (Fetavâ-i Fıkhıyye)<br />

3 — Yukarıdaki sebeplerden dolayı lâtin harfleriyle yazılı ve adına mezhepsizlerin «Yeni yazı<br />

Kur'ân» dedikleri kitaptan Kur'ân-ı kerîm örenmeniz uygun deildir. Hem lâtin harfleriyle doru da<br />

okunmaz. Diinizi sıkıp bir ayda Kur'ân-ı kerîm'i aslî harfleriyle örenmeniz mümkün, ilim örenmenin<br />

yaı olmaz.<br />

NDE'DEN OSMAN ENTÜRK :<br />

Birkaç iir gönderdii mektubunda diyor ki:<br />

«Yüce Ehl-i Sünnetin hadimi arkadalarım, fırka-i naciye, siz ve sizin gibi Ehl-i Sünnete<br />

tavizsiz balanan kimselerin gayretleriyle tahrip edilmekten Cenâb-ı Hakkın izniyle<br />

kurtulmaktadır.<br />

Attıınız her fiske, mezhepsizlerin kalbinde bir yara, bir çıban meydana getirmektedir.<br />

Bizlere ise âb-ı hayat olmaktadır.<br />

Herkes alıtıı ve mayasının götürecei eyleri sever. Bülbül gülden, karga çöplükten<br />

holanır, Millî FKR'in sosyalist ruhlu mason Abduhçu reformistlere kezzap gibi gelmesini<br />

yadırgamıyoruz. Biz onlara Ehl-i sünnet âlimlerinin topladıı güzel rayihalı güllerden<br />

sunuyoruz. Mezhepsizler böyle güllere alıık olmadıı ve mayaları da müsait bulunmadıı gibi<br />

bayılarak azıtanlar, büsbütün aıranlar olmaktadır. Ama gerçek gerçektir, gerçee inanmıyan<br />

sürçektir. Rabbimizin izniyle Hakkı kimse engelleyemiyecektir.»<br />

STABUL'DAN SEDAT ALTINKAYA :<br />

Umumiyetle hangi kitapların okunmaması gerektiini sual ediyor:<br />

1 — slamda Zekât, slâmda haram, slâmda u, slâmda bu diye mezheplerüstü yani<br />

mezhepsizce yazılmı bütün kitaplar.<br />

2 — Suud vehhabilerince Türkiye'ye ücretsiz veya ücretli gönderilen bütün kitaplar.<br />

3 — Muayyen bir hak mezhebi esas almadan yazılmı bütün kitaplar.<br />

4 — bni Teymiye ve evkani gibi sicilli mezhepsizleri sözü hüccet bir din imamı gibi kabul edip<br />

ondan nakil yapılan bütün kitaplar.<br />

5 — mâm-ı A'zam, mâm-ı afiî ve mâm-ı Muhammed (rahmetullahi aleyhim) gibi din büyüklerini<br />

tenkid eden, onların hatasını bulmaya çalıan selefi merepli kimselerin kitapları.<br />

6 — slam düüncesi, slâm nazariyesi, slâm felsefesi gibi dinimize aykırı terimler kullanılan<br />

bütün kitaplar.


7 — Salahiyetli bir müctehid gibi Kur'ân-ı kerîm'e ve Hadîs-i erîflere mana veren zamane din<br />

adamlarının kitapları.<br />

8 — Bütün kavilleri sıralayıp da her hak mezhebe göre müftabih kavilleri bildirmeyen<br />

mezhepsizlerin kitapları.<br />

Bunlar bunlara benzer kitaplar Ehl-i sünnete zıt olduu için okunmalarını tavsiye etmeyiz.<br />

tikadda tek doru mezhep ve tek kurtulu yolu olan, Ehl-i Sünnet vel cemaat'ın esaslarını<br />

açıklayan,<br />

Her çeit bâtıl sistemlerle, bilhassa dini yıkmak isteyen vehhâbîlikle (selefiyecilikle<br />

mücadele eden,<br />

Yerli yabancı bütün vehhâbî merepli kimseleri isim isim tehir eden,<br />

Hizipler-üstü ve gayrî siyasî aylık MLL FKR Mecmuasına<br />

Abone Oldunuz mu<br />

Adres : P.K. 8 ÇORUM<br />

Abone olmak için :<br />

Her posta hanede mevcut olan posta çeki yatırma kâıdına kendi adresinizi yazınız.<br />

Havale kâıdının arkasına bu havalenin ne için gönderildiine ait Not'u yazdıktan sonra<br />

Aydın Fikirler Klübü posta çek No : 99481 Hesaba yatırabilirsiniz.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!