Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Ali Babacan<br />
Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda ise, geçen sene Mayıs’tan belki bu sene Ocak-<br />
Şubat’a kadar çok olumsuz bir hava esti. Yani bir zamanlar o Avro Bölgesi için ne kadar<br />
olumsuz yayın yapılıyorsa, gelişmekte olan ülkeler için yapıldı. Hele hele 5 ülkeyi hedefe<br />
koydular Türkiye’nin de içinde olduğu işte en kırılgan beşli diye. Biz onlara dedik; ya bu kadar<br />
tamam riskler var ama, bu kadar da abartıldığı kadar değil. Çünkü bu ülkelerin hepsi artık çok<br />
daha sağlam bankacılık sistemleri kurmuşlar, bütçe açıkları düşmüş, borç stokları düşmüş,<br />
daha esnek kur sistemlerine geçmişler, daha yüksek rezervleri var, bir de bu ülkelerin taze<br />
kriz tecrübeleri var. Avrupa gibi ansızın yakalanıp da böyle krizi çözme konusunda her türlü<br />
tecrübesizliği, beceriksizliği buralarda görmeyeceksiniz, bu ülkeler daha çabuk nasıl olsa<br />
gerekeni yapacak. Nitekim geldi bugüne, bu ülkelerin hepsi gerekli adımları attı, yapılacak<br />
neyse yaptılar ve çok daha farklı bir ortam var. Şimdi ne oldu Tekrar sermaye geri döndü ve<br />
1 sene bile dolmadan hava tekrar değişti. Dolayısıyla abartmamak gerekiyor ve gerçekleri iyi<br />
görmek gerekiyor. Sansasyon çabası mıdır, yoksa gerçek midir bunu da iyi ayırt etmek<br />
gerekiyor. Bu sansasyon çabası sadece medyada değil, maalesef bazı araştırma<br />
kuruluşlarında, bazı piyasa analistlerinde falan da görüyoruz. Bir süre sonra böyle sansasyon<br />
temel hedef olmaya başlıyor. Yani nasıl bir analiz yapayım ki millet dikkat çeksin, incelesin<br />
baksın falan. Gerçekçi olacağız, gerçeklere dayanan analiz yapacağız ki kredibilitemizi<br />
koruyalım. Aksi halde sen üç ay önce bu ülkenin durumu berbat, şöyle kötü olacak, böyle<br />
kötü olacak, kur şuradan şuraya gidecek diye yaz yaz, ondan sonra 3 ay sonra ağız değiştirip<br />
bambaşka şeyler yaz. Daha sonra sana yatırımcı nasıl güvensin, piyasa nasıl güvensin.<br />
Dolayısıyla gerçekçi olmak lazım ve sağlam temellerde analiz yapmak lazım ve o analizlere<br />
daha çok itibar göstermek lazım.<br />
Nitekim geldiğimiz noktada Brezilya olsun, Hindistan olsun, Endonezya olsun, Türkiye<br />
olsun pek çok tedbir alındı, gerekli adımlar atıldı ve daha sakin bir ortama gelindi. Ha ileride<br />
başka bir tabloyla karşılaşırsak, yine her şeyin çaresi var, çözümsüz bir şey yok, her şeyin<br />
çaresi var. Yeter ki gerekli olan politikaları doğru zamanda uygulayabilelim. Doğruları<br />
görürken yanlışlar içine girmeyelim, önemli olan bu. Pek çok ülke için bu geçerli. Bakıldığında<br />
bir ülkenin ekonomisine o ülkenin ihtiyacı çoğu zaman bellidir, reçeteler bellidir. Yani fazla o<br />
ülke ne yapsa düzelir, zaten uluslararası araştırmalar vardır, Dünya Bankası raporları vardır,<br />
IMF raporları vardır, Avrupa Birliği raporları vardır vardır vardır, ha biraz da bakarsınız<br />
edersiniz zaten bellidir, gerekeni yapalım, önemli olan o. Gereken yapıldıktan sonra, zaman<br />
içinde yapıldıktan sonra da atlatılacak hiçbir problem yok. Tabii ki sıkıntı çoğaldıkça bunun<br />
maliyeti çoğalır, bedel ödersiniz. Ama bu işin tabiatında var, büyük riskleri atlatmak için,<br />
büyük felaketleri atlatmak için daha büyük hasar, daha büyük rakam ödersiniz, ama yeter ki<br />
hazırlıklı olun, zihnen hazırlıklı olun, düzenleme gücü olarak hazırlıklı olun ve gerekeni<br />
gerektiği zaman yapın. Dolayısıyla bunlara dikkat ettiğimiz sürece inşallah Türkiye’nin önü<br />
açık. Şöyle bir geleceğe baktığımızda, tabii ki cari açığın azaltılması bizim hala bir numaralı<br />
hedefimiz, enflasyonu düşürülmesi bir numaralı hedef, hemen arkasından gelen orta vadeli<br />
programda koyduk biliyorsunuz. Birinci öncelik cari açığın düşürülmesi. İkinci; enflasyonun<br />
düşmesi. Üçüncüsü; kamu maliyesindeki disipinin devamı. Dördüncüsü; büyüme ve istihdamı<br />
artırmak. Ama büyüme ve istihdamı artırmanın yolu; cari açığı düşürerek, enflasyonu<br />
düşürerek ve kamu maliyesindeki güçlü duruşu sürdürerek büyüme. Başka yanlış yollara<br />
saparak değil. Ana çizgiyi bozmadan büyüme ve istihdamı sağlamak.<br />
Enerji konusundaki reformlarımız, yeni açılımlar son derece önemli olacak dışarıya<br />
aşırı bağımlı olduğumuz için. Ar-ge, inovasyon, markalaşma, sanayimizin üretim yapısının<br />
değiştirme, daha yüksek katma değere yönelme, bunlar çok önemli konularımız olacak.<br />
Üniversite-sanayi işbirliği, tasarruf oranlarımızın artması için adımların atılmaya devam<br />
edilmesi ve eğitim reformu, yargı reformu; bunlar da ekonomimiz için son derece önemli<br />
alanlar.<br />
Geçen sene özellikle eğitim ve hukuktan bahsetmiştim. Şu son yaşadıklarımız aslında<br />
bakın yargıdan kaynaklanan sorunların nasıl bir ülkeyi ciddi sıkıntılara sokabildiğini, siyasi ve<br />
26