14.01.2015 Views

Dergi_89

Dergi_89

Dergi_89

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bankacılar <strong>Dergi</strong>si<br />

ülkenin vatandaşlarını, hem reel sektörü, ama hem de finans sektörünü beraberce düşünen<br />

ve komple ülke ekonomisini kalkındıracak bir anlayışla düzenlemelerin yapılması gerekiyor.<br />

Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,<br />

Türkiye 2000-2001 yıllarında bankacılık sektörüyle ilgili çok büyük bir bedel ödedi. Milli<br />

gelirimizin üçte birini 1 yılda kaybettik, ağır bir fatura ödedik. Belki de o ödediğimiz ağır<br />

faturanın acısıyla ve o taze tecrübelerle zor ama doğru adımlar attık. Denetim ve gözetim<br />

çerçevesi yeniden kurgulandı, uluslararası standartlara yükseltildi. Mali yapısı güçlü olmayan<br />

bankalar sermaye artırma, birleşme ve satın alma gibi yollarla daha sağlam yapılara<br />

kavuşturuldular. 2005-2006 yıllarında yapılan bankacılık reformlarıyla ki biliyorsunuz<br />

Bankacılık Kanunumuz, arkadan İpotekli Konut Finansman Kanunumuz, Kredi Kartı<br />

Kanunumuz, daha önce çıkarttığımız TMSF Kanunumuz bunların hepsi gerçekten çok önemli<br />

adımlar oldu ve daha da ötesinde yapılan düzenlemelerin uygulaması konusunda çok daha<br />

ciddi bir tutum takınıldı. Zaten her kural için böyledir kuralı koyarsınız, ama eğer bunun yeterli<br />

bir şekilde gözetimi yoksa yani kurala uyulup, uyulmadığının bir denetimi doğru düzgün<br />

yoksa, kurala uymayana doğru düzgün bir cezada yoksa o kuralın fiiliyat da uygulanması<br />

maalesef pek söz konusu olmuyor. Bir kural koyuyorsanız iyi bir izleme mekanizması ve<br />

bunun yanında da uymayana bir yaptırım ama etkili bir yaptırım, caydırıcı bir yaptırım ancak<br />

o kuralı anlamlı kılıyor. Bunların da tabii korkmadan yapılabilmesi ve gereği neyse onun<br />

yapılabilmesi gerçekten hem teknik donanımı güçlü ve bağımsız şekilde çalışabilen<br />

düzenleyici kuruluşlarımızla mümkün. Ki, BDDK’da bu konuda gerçekten sadece Türkiye’de<br />

değil, artık dünya genelinde itibarı çok yükselmiş bir kurumumuz. Hangi konu olursa olsun<br />

objektif değerlendirme var, objektif kriterler var ve gereği neyse o yapılıyor. Bu Türkiye’de<br />

bankacılık sektörünün gelişmesi için ve yoğun bir şekilde uluslararası sermayeyi de<br />

çekebilmesi için çok önemli bir unsur. Zaten bugün bakıyoruz doğrudan sermaye akışlarına<br />

Türkiye’ye doğrudan sermaye akışlarında en çok sermayenin girişinin olduğu sektör<br />

bankacılık sektörü, diğer sektörler daha altlarda geliyor. Çünkü bakıyorlar bankacılık<br />

sektöründe bir öngörülebilirlik var, asla bir keyfi tutum yok, hiçbir yanlış müdahale yok<br />

doğrusu neyse o yapılıyor.<br />

Başta BDDK tabii düzenlemelerimizi yapan ama bunun hemen yanında Merkez<br />

Bankamız, TMSF, belli ölçülerde Hazine Müsteşarlığımız ki, biz bütün bunları artık Finansal<br />

İstikrar Komitesinde de bir araya getirdik ve Sermaye Piyasası Kurulumuzun özellikle halka<br />

açık bankalar açısından Sermaye Piyasası Kurulumuzun da içinde olduğu bu Finansal<br />

İstikrar Komitesiyle de geniş bir istişareyle ve kurumların birbirinden haberdar olarak ve<br />

birbiriyle uyumlu bir perspektifle düzenlemeleri yapmalarına çok büyük kolaylık getirdik.<br />

Kurumlarımız bu bağımsız kurul kurumlarımız birbirleriyle sık görüşerek, konuşacaklar ki her<br />

birinin aldığı karar, attığı adım birbirini tamamlayıcı yönde olsun sonuçları itibariyle birbiriyle<br />

çelişen yönde olmasın bunu da çok şükür gayet iyi bir şekilde oluşturmuş durumdayız. Şu<br />

anda artık sektörümüz şoklara karşı oldukça dayanıklı hale gelmiş bir sektör ve belki de işte<br />

biz hep dayanıklı, iyi bir bankacılık sektörümüz oldu artık diyorduk ama tabii bazen şöyle bir<br />

sınavdan geçmeyince, testten geçmeyince inandırmakta güç olabiliyor işte bu 2008-2009<br />

krizi belki de en büyük sınavdı, en büyük testti. Pek çok gelişmiş ülkede o dev bankaların<br />

sarsıldığı, ancak devlet müdahalesiyle merkez bankalarının yoğun müdahalesiyle<br />

kurtarılabildiği bir dönemde Türkiye’deki hiçbir bankamız, hiçbir sorun yaşamadı. En ufak bir<br />

devlet desteği hiçbir bankaya verilmedi. Mevduat garantisini dahi biz değiştirmedik o tasarruf<br />

mevduatına olan garanti limitimiz bizim krizden önce ta 2004 yılında da 50 bin liraydı, ta<br />

krizin en derin dönemlerinde bile değiştirmedik, dokunmadık öyle bir ihtiyaç hissetmedik.<br />

Daha sonra ortalık biraz yatıştıktan sonra yanlış da anlamaya sebep vermeyecek güzel bir<br />

zaman seçip o 50 bin lirayı Şakir Bey 100 bin lira yaptık değil mi şimdi 100 bin lira yaptık ve<br />

birikmiş enflasyon 2004’te o güne kadar ki birikmiş enflasyonu neyse aşağı yukarı öyle bir<br />

ayarlama yaptık ve şimdi devam ediyoruz. Hiç kimse sormadı, sorgulamadı da zaten o<br />

dönemde gerekte olmadı.<br />

19

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!