Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
[ ]<br />
BM Mülteci<br />
Örgütü<br />
GERÇEKLER & RAKAMLAR<br />
Ocak 2011, Sayı 03<br />
Özel Sayı<br />
<strong>UNHCR</strong> 60. Yıl Dönümü<br />
Kuruluşunun altmışıncı yılında <strong>UNHCR</strong>, mülteciler için uluslararası korumayı teşvik etmeye devam ediyor.<br />
BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya geldi<br />
Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi
<strong>UNHCR</strong> 60. Yıl Dönümü<br />
Kuruluşunun altmışıncı yılında <strong>UNHCR</strong>, mülteciler için uluslararası korumayı teşvik etmeye devam ediyor.<br />
BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya geldi<br />
Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi<br />
İçindekiler<br />
BİRİNCİ BÖLÜM:<br />
Türkiye’ye Tarihi Ziyaret<br />
Guterres, koruma sağladığı için Türkiye’ye teşekkür ediyor<br />
Dünya Genelinde <strong>UNHCR</strong><br />
2011- Yıldönümleri<br />
İKİNCİ BÖLÜM:<br />
Türkiye’de <strong>UNHCR</strong><br />
BM Mülteci Örgütü’nün Yerel Faaliyetleri<br />
Yasal Çerçeve<br />
Geçiş Sürecinde Türkiye’nin İltica Sistemi<br />
İlgi Alanındaki Kişiler<br />
2010’da <strong>UNHCR</strong>’a Kayıtlı 17 bin Mülteci<br />
İlticanın Niteliği<br />
Reform Sürecinde Atılan Olumlu Adımlar<br />
İltica Alanında Kapasite Geliştirme<br />
<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki İltica Sistemini Güçlendirmek adına<br />
Hükümet ve Sivil Toplumla Birlikte<br />
Kamuoyuna Farkındalık Kazandırma<br />
Medya, Etkinlikler, Savunuculuk ve Kamu Bilgilendirme<br />
2<br />
5<br />
15<br />
18<br />
22<br />
27<br />
32<br />
35<br />
BM Mülteci [ Örgütü ]<br />
GERÇEKLER & RAKAMLAR<br />
Ocak 2011, Sayı 03<br />
Özel Sayı<br />
Kapak Fotoğrafı:<br />
BM Mülteciler Yüksek Komiseri António<br />
Guterres’in Abdullah Gül’ü Ziyareti<br />
Yardımlar<br />
Hayırseverler İş Başında<br />
39<br />
HARİTALAR:<br />
Menşe Ülkelerine Göre Türkiye’deki Mülteciler 30<br />
Türkiye’deki Mülteciler ve Sığınmacılar 31<br />
Türkiye’de <strong>UNHCR</strong>: RAKAMLAR VE GERÇEKLER<br />
<strong>UNHCR</strong> Ankara Türkiye Şube Ofisi tarafından hazırlanmıştır.<br />
Ocak 2011, Sayı 3<br />
Koordinatör: Selen Koçak (<strong>UNHCR</strong>)<br />
Tasarım: Betty Bastidas Artuç (<strong>UNHCR</strong>)<br />
Editör: Fikret Hassa<br />
Türkçe sayıya katkıda bulunanlar: Dilara Berberoğlu / Özge Özmen<br />
Baskı:<br />
Anıl Matbaacılık (0 312) 229 37 41<br />
Düzenleme: Selda Türk
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
<strong>UNHCR</strong>, 2010 ve 2011 yıllarında Önemli<br />
Günleri Kutluyor:<br />
•BM Mülteci Örgütü’nün kuruluşunun<br />
60. yıldönümü<br />
•Mültecilerin Statüsüne ilişkin<br />
1951 Cenevre Sözleşmesi’nin<br />
imzalanışının 60. yıldönümü<br />
•Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin 1961<br />
Sözleşmesi’nin imzalanışının 50. yıldönümü<br />
•Milletler Cemiyeti ilk Mülteciler<br />
Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen’in<br />
doğumunun 150. yılı<br />
İkinci Dünya Savaşı ardından Avrupa’daki Mülteciler<br />
İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde milyonlarca insan evsiz kaldı. Bunların arasında Almanya’daki bir kampta yaşayan Doğu<br />
Avrupalı mülteciler de bulunuyordu. <strong>UNHCR</strong> 1950 yılında kurulduğunda, yetki alanında 1,250,000 mülteci bulunduğu ve bu<br />
kişilerin 300-400 bininin evsiz ve yardıma muhtaç olduğu tahmin ediliyordu.
TÜRKİYE'YE TARİHİ ZİYARET<br />
Guterres Koruma Sağladığı için<br />
Türkiye’ye Teşekkür Etti<br />
Yüksek Komiser, ‘En Muhtaç haldekilerin korunması ve bu kişilere kalıcı çözümler sağlanmasına ilişkin<br />
ortak hedefimize ulaşmak adına, bu işbirliğinin sürdürülmesini sabırsızlıkla bekliyorum’ dedi.<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mültecilerin korunmasının ortak bir hedef olduğunu tekrar teyit ettiler. 22 Kasım 2010.<br />
Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri<br />
António Guterres, uzun yıllardan beri çok sayıda<br />
mülteciye koruma sağladığı için Türkiye’ye teşekkür<br />
etti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri,<br />
22-24 Kasım 2010 tarihlerinde, Türkiye’nin sığınmacı<br />
ve mültecilerin korunma ortamını iyileştirmek amacıyla<br />
üstlendiği görevlerini arttırdığı bir dönemde, Ankara’ya<br />
resmi bir ziyaret düzenledi.<br />
Bir Mülteciler Yüksek Komiseri tarafından Türkiye’ye<br />
gerçekleştirilen bu ilk ziyarette António Guterres, Cumhurbaşkanı<br />
Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve<br />
AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ile<br />
görüşmelerde bulundu. Yüksek Komiser Guterres, Komiserlik<br />
ve Türk Hükümeti arasındaki işbirliğinden duyduğu<br />
memnuniyeti ifade etti. Cumhurbaşkanı Abdullah<br />
Gül, Guterres ve diğer katılımcıları cumhurbaşkanlığı<br />
ofisinde ağırladı. Cumhurbaşkanı Gül ile gerçekleştirdiği<br />
görüşme sırasında Guterres; En muhtaç durumdaki<br />
kişilere koruma sağlanması ve kalıcı çözümler getirilmesinin<br />
ortak hedefleri olduğunu ve bu hedefe ulaşmak<br />
adına mevcut işbirliğinin sürdürülmesini sabırsızlıkla<br />
beklleyeceğini kaydetti.<br />
Türk Hükümeti, Türkiye’nin ilk iltica kanun taslağını<br />
tamamlamış ve sivil bir iltica ve göç kurumunun kurulmasına<br />
ilişkin süreci başlatmıştır.<br />
İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile gerçekleştirdiği görüşmede<br />
Yüksek Komiser, Bakanlığın iltica kanun tasarısını<br />
hazırlarken benimsediği istişare yaklaşımını övgüyle<br />
karşıladı. Yüksek Komiser, Türkye’nin uzun yıllardan<br />
beri yüz binlerce insana koruma sağladığını, yasal bir<br />
2
Yüksek Komiser’in Türkiye’ye<br />
düzenlediği tarihi ziyarette António<br />
Guterres ve İçişleri Bakanı Beşir<br />
Atalay, Türkiye ve Dünya’daki<br />
güncel iltica konularını görüştüler.<br />
Yüksek Komiser <strong>UNHCR</strong>’ın<br />
Türkiye’deki varlığının daha fazla<br />
kurumsallaştırılması gerektiğinin<br />
altını çizmiş ve aynı zamanda<br />
Hükümet’in iltica sistemindeki<br />
reform çalışmalarından övgüyle söz<br />
etmiştir. Bakan Atalay, konuşmasında<br />
Türkiye’nin uluslararası iltica<br />
ilkelerine ve insani ilkelere ilişkin<br />
taahhüdünü yinelemiştir. İçişleri<br />
Bakanlığı tarafından, <strong>UNHCR</strong> ve Türk<br />
sivil toplum kuruluşları ile işbirliği<br />
içinde gerçekleştirilen iki yıllık yoğun<br />
bir çalışmanın ardından Türkiye’nin<br />
ilk iltica kanununun taslak<br />
çalışmalarını tamamlanmıştır.<br />
23 Kasım, 2010.<br />
Fotoğraf: İçişleri Bakanlığı<br />
çerçevenin benimsenmesinin duruma tutarlılık kazandıracağını<br />
belirtti. İltica alanının risk altında olduğu bir<br />
dünyada Türkiye’nin insani yardımlara atfettiği önemi<br />
daha da vurgulayacağını dile getirmiştir. Türkiye, doğal<br />
ve insan kaynaklı afetler neticesinde zarar gören dünyanın<br />
en uzak yerlerine dahi acil durum yardımları tedarik<br />
etmiş bir ülke. Yüksek Komiser Guterres, muhatabı olan<br />
Türk yetkililerle görüşmeleri sırasında Türkiye ve Komiserlik<br />
arasındaki işbirliğini arttırarak küresel insani yardım<br />
çalışmaları konusunda birlikte neler yapılabileceği<br />
üzerinde durdu.<br />
Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri’nin, Başbakan<br />
Yardımcısı ve Türkiye’nin AB Başmüzakarecisi Egemen<br />
Bağış’a gerçekleştirdiği ziyarette ise, Türkiye’nin Avrupa<br />
Birlği’ne katılım müzakerelerine ilişkin konular hakkında<br />
görüşüldü.<br />
Yüksek Komiser TBMM'de<br />
Yüksek Komiser Guterres, Türkiye Büyük Millet<br />
Meclisi’nde Nüfus ve Kalkınma Grubu, İçişleri Komisyonu,<br />
Dış İşleri Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu,<br />
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu gibi çeşitli alt komisyonları<br />
temsil eden milletvekillerinin oluşturduğu geniş<br />
bir gruba hitap etti.<br />
Nüfus ve Kalkınma Grup Başkanı Öznur Çalık ve<br />
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış’ın<br />
ortaklaşa düzenledikleri bu tarihi toplantıda Guterres,<br />
uluslararası nüfus hareketlerinin küresel niteliğini hatırlatarak,<br />
daha fazla uluslararası işbirliği çağrısında<br />
bulundu. Guterres, konuşmasında sığınmacı ve mültecilerin<br />
azımsanmayacak bir kısmını oluşturduğu büyük<br />
ölçekli göç hususunda Türkiye’nin karşı karşıya olduğu<br />
güçlüklere dikkat çekti. Ayrıca Avrupa ülkelerini hem<br />
küresel uluslararası sorumluluk paylaşımına bir katkı<br />
sağlama, hem de Türkiye’nin iltica kanununu yürürlüğe<br />
sokacağı bu süreçte Türkiye ile dayanışma örneği<br />
sergilemek adına, yerleştirme konusunda Türkiye’den<br />
daha fazla mülteci kabul etmeye teşvik etti.<br />
Türkiye, 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin getirdiği coğrafi<br />
sınırlama uygulamasını sürdürerek, yalnızca Avrupa<br />
ülkerinden gelen mültecilere iltica hakkı tanıma<br />
sorumluluğunu üstlenmektedir. Türkiye’deki sığınmacıların<br />
çoğunu ise İran, Irak, Afganistan ve Somali’den<br />
gelenler oluşturuyor. Avrupalı olmayan sığınmacıların<br />
talepleri <strong>UNHCR</strong> tarafından değerlendirilmektedir.<br />
Türkiye, mülteci olarak kabul edilenlerin üçüncü bir<br />
ülkeye yerleştirilene dek ülkede ikamet etmesine imkan<br />
tanımaktadır. Ancak yerleştirilme kotaları ihtiyacı<br />
karşılamadığından, kalıcı bir çözüm için bekleyen kişilerin<br />
sayısı her geçen gün artıyor. <strong>UNHCR</strong>, yerleştirme<br />
çabalarında dahil olarak Türkiye’yle daha fazla dayanışma<br />
içinde olmaları için ülkeleri, bilhassa da AB üye<br />
ülkelerini teşvik etmektedir.<br />
Guterres, Meclis’teki konuşmasında günümüzün zorunlu nüfus hareketlerinin ele alınması için, uluslararası<br />
işbirliğinin ezorunlu olduğuna değindi. Tüm siyasi partilerden katılım ile gerçekleşen konuşmasında, 50’den<br />
fazla Milletvekili’ne hitap etti. 24 Kasım, 2010. Fotoğraf: Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />
3
BM Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres, Türkiye<br />
ziyareti sırasında Türkiye 'nin kurucusu Mustafa Kemal<br />
Atatürk’ün mozalesi Anıtkabir’e bir ziyarette bulundu.<br />
Türk Sivil Toplumu ile Beraber<br />
Guterres, <strong>UNHCR</strong>’ın uygulayıcı ortaklarının üyelerinin<br />
de aralarında bulunduğu birçok Türk Sivil Toplum<br />
Kuruluşu (STK) temsilcisiyle bir araya geldi. STK<br />
resepsiyonunda Yüksek Komiser, <strong>UNHCR</strong>’ın karşılaştığı<br />
küresel zorluklar hakkında konuştu. Türk Kızılayı Genel<br />
Başkanı Tekin Küçükali,Guterres’i, Kızılay tarafından<br />
çadır barınaklarına alternatif olarak geliştirilen ‘Mevlana’<br />
acil yardım evleri hakkında bilgilendirdi. Türk medyası<br />
Guterres’in Türkiye ziyaretine yoğun ilgi gösterdi.<br />
Yüksek Komiser, çeşitli gazete ve televizyon kanallarına<br />
mülakatlar verdi.<br />
Ankara’da medya, Sivil Toplum Kuruluşları ve akademisyenler için düzenlenen resepsiyonda Yüksek Komiser<br />
António Guterres’e Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali tarafından bir rozet takdim edildi.<br />
23 Kasım 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres ve <strong>UNHCR</strong> heyeti, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabir'deki Mozolesine bir saygı ziyaretinde bulundu.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Yüksek Komiser Hakkında…<br />
30 Nisan 1949’da Lizbon’da doğan ve eğitimini Instituto Superior Técnico’da tamamlayan António Guterres evli<br />
ve iki çocuk babası.<br />
1981-1983 Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis üyeliği ve Nüfus, Göç ve Mülteciler Başkanlığı.<br />
1991 Portekiz Mülteci Konseyi’nin kuruculuğu.<br />
1991-2002 Portekiz Danıştay’ında görev aldı.<br />
1992-1999 Sosyal Demokrat Siyasi Partilerin uluslararası örgütü olan Sosyalist Enternasyonal’ın Başkan<br />
Yardımcılığı.<br />
1995-2002 Portekiz Başbakanı: Doğu Timur’daki krizin çözülmesine yönelik uluslararası çabalarda büyük<br />
rol oynadı.<br />
1999-2005 Sosyalist Enternasyonal Başkanlığı.<br />
2000 Avrupa Konseyi Başkanı sıfatıyla Lizbon Gündemi’nin kabulünü sağlamış ve ilk Avrupa Birliği-<br />
Afrika zirvesinde eş başkanlık yaptı.<br />
António Guterres’ 15 Haziran 2005’te BM Genel Kurulu tarafindan 10. BM Mülteciler Yüksek Komiseri olarak<br />
atanmış, ardından Nisan 2010’da 5 yıllık dönem için yeniden bu göreve layık görüldü.<br />
4
DÜNYA’DA <strong>UNHCR</strong><br />
2011 - Yıldönümleri<br />
14 Aralık 1950’deki kuruluşundan bu güne, BM Mülteci Örgütü milyonlarca insana yardım etti.<br />
Kutlamaların yoğun bir dönemindeyiz. 2010 ve<br />
2011 yılları çağdaş uluslararası mülteci rejiminin<br />
önemli dönüm noktaları olmuştur. Peki, bu dönüm<br />
noktaları nelerdir<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği<br />
(<strong>UNHCR</strong>) 1950 senesinde kurulmuştur. <strong>UNHCR</strong>, 14<br />
Aralık 2010 tarihinde Genel Merkezi’nde, ülke ve bölge<br />
genelinde organize edilen etkinliklerle 60. kuruluş<br />
yıldönümünü kutladı. Cenevre’de 2-25 Temmuz 1951<br />
tarihleri arasında düzenlenen Mültecilerin ve Vatansız<br />
Kişilerin Statüsü Üzerine Birleşmiş Milletler Tam Yetkili<br />
Temsilciler Konferansı’nda, Mültecilerin Hukuki Statüsüne<br />
ilişkin 1951 Sözleşmesi kabul edildi. Mültecilerin<br />
Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü ve BM Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği Tüzüğü ile beraber 1951 Cenevre Sözleşmesi,<br />
mevcut iltica rejimini düzenleyen temel uluslararası<br />
belgeler olarak yer almaktadır. 2011 yılındaki bir<br />
diğer yıldönümü ise Vatansızlığın Azaltılmasına İlişkin<br />
Sözleşmeye aittir. Bu sözleşme, 50 yıl önce 30 Ağustos<br />
1961 tarihinde New York’ta imzalandı.<br />
2011 yılı, aynı zamanda, birçok insan tarafından<br />
çağdaş uluslararası mülteci rejiminin kurucusu<br />
olarak nitelendirilen Fridtjof Nansen’in doğumunun<br />
150. yılına denk gelmiştir. Bu rejim, 20. yüzyıl başlarında<br />
Avrupa’da eşi benzeri görülmemiş bir mülteci<br />
nüfusunun ortaya çıkmasına yanıt olarak, yıllar süren<br />
yoğun gayretler neticesinde oluşturuldu. Birinci Dün-<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın tahsis ettiği bir uçakla güney Angola’daki Lubango’dan ayrılmakta olan bir mülteci grubu.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> / 1989 / L. Aström<br />
ya Savaşı’nın sona ermesiyle Avrupa’da milyonlarca<br />
insan mülteci konumuna düştü. Birleşmiş Milletler’in<br />
selefi olan Milletler Cemiyeti, söz konusu insanların<br />
sorunlarını ele almak için derhal harekete geçti.<br />
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1920<br />
senesinde Norveçli bilim adamı, kutup kaşifi, diplomat,<br />
devlet adamı ve hümanist Fridtjof Nansen, insanlığa<br />
olan derin tutkusu ile 450.000 savaş mahkumunun<br />
ülkelerine geri gönderilmesine yönelik Milletler<br />
Cemiyeti’nin ilk büyük ölçekli insani görevinin başına<br />
getirildi. Fridtjof Nansen, hükümetlerin ve çeşitli gönüllü<br />
örgütlerin desteğini kazanarak bu tarihi görevi başarıyla<br />
yerine getirdi.<br />
Nansen, 1921'de Milletler Cemiyeti tarafından ilk<br />
Yüksek Komiser ilan edildi. Yüz binlerce mültecinin<br />
ülkelerine geri gönderilebilmeleri için yardımcı olmayı<br />
amaçlayan bu zorlu görevi derhal üstlenen Nansen, bu<br />
kişilerin yasal statüye kavuşmaları ve ekonomik bağımsızlık<br />
kazanmalarına da yardımcı oldu.<br />
Yüksek Komiserlik görevi boyunca Fridtjof Nansen<br />
mülteciler adına yürütülen eylemlere yüksek bir standart<br />
getirmiş ve insani gayelerle çalışan herkes için örnek<br />
olmuştur. Çalışmalarını ve hayırseverliğini dikkate<br />
alan <strong>UNHCR</strong>, yıllar önce Nansen Mülteciler Ödüllerini<br />
vermeye başladı. Her yıl bu alandaki katkılarıyla Fridtjof<br />
Nansen’in yolunu izleyen kişilerin takdir edilmesi<br />
için adaylar gösterilmesi yönünde çağrıda bulunuyor.<br />
10 Ekim 2011 tarihinde düzenlenecek ödül töreninde<br />
Nansen’in doğumunun 150. yılı kutlanacak.<br />
<strong>UNHCR</strong>, bu önemli yıldönümlerinin kutlanmasının<br />
uluslararası koruma esaslarının yeniden teyit edilmesini<br />
sağlayacağını öngörmektedir. Eksiklerin ortaya çıkabileceği<br />
alanlar için yeni koruma dinamiklerinin keşfedilmesine<br />
de yardımcı olacağını düşünüyor. Vatansızlığın<br />
önlenmesi ve çözüme kavuşturulmasında ilgi alanındaki<br />
kişilerin sıkıntılı durumları hakkında kamu farkındalığının<br />
arttırılmasının büyük önemi olduğunu düşünüyor.<br />
Bu amaçla, yeni fon kaynaklarının temin edilmesinin,<br />
en çok da anma faaliyet ve etkinliklerine yerinden edilmiş<br />
ve vatansız kişilerin aktif katılımının sağlanmasının,<br />
bu kişilerin seslerinin dünya kamu oyunda duyurulma-<br />
5
1999 Mart’ında çok sayıda mülteci Kosova’dan ayrılarak komşu ülkeler olan Arnavutluk ve Makedonya’ya gitmeye başladılar. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> / R. LeMoyne<br />
sında çok etkili olacağı inancındadır.<br />
BM Mülteci Örgütü’nün önemli günler takviminin<br />
başında, 1951 Mültecilerin Statüsüne ilişkin Sözleşme<br />
ve/veya 1967 Protokolü, Vatansız Kişilerin Statüsüne<br />
İlişkin 1954 Sözleşmesi veya Vatansızlığın Azaltılmasına<br />
ilişkin 1961 Sözleşmesi’ni taraf olarak onaylayan<br />
devletlerin bakanlarının katılımıyla düzenlenecek olan<br />
Bakanlar Toplantısı gelmektedir.<br />
Bu belgelere taraf olmayan devletler de gözlemci<br />
olarak davet ediliyor. Bakanlar Toplantısı, 7 ve 8 Aralık<br />
2011 tarihlerinde Cenevre şehrinde düzenlenecek<br />
olup, bu toplantı sırasında devletler ilgili sözleşmelere<br />
katılımlarına resmiyet kazandırabilecek. Yapılacak olan<br />
toplantı aynı zamanda devletlere, zorunlu yerinden<br />
edilme ve/veya vatansızlık gibi spesifik konuları ele<br />
alacaklarına dair somut taahhütlerde bulunma imkanı<br />
tanıyacak. Ayrıca, kapsamlı ve ileri görüşlü tavsiyeleri<br />
dikkate alma fırsatı sunacaktır.<br />
<strong>UNHCR</strong> YILDÖNÜMLERİNİ KUTLUYOR<br />
2010 & 2011...<br />
• 14 Aralık 2010<br />
BM Mülteci Örgütü’nün kuruluşunun<br />
60. yıldönümü<br />
• 28 Temmuz 2011<br />
Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre<br />
Sözleşmesi’nin 60. yıldönümü<br />
• 30 Ağustos 2011<br />
Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin<br />
1961 Sözleşmesi’nin 50. yıldönümü<br />
• 10 Ekim 2011<br />
Milletler Cemiyeti’nin ilk Yüksek Komiseri<br />
Fridtjof Nansen’in doğumunun<br />
150. yıldönümü<br />
20 Haziran 2011 tarihinde anılacak olan Dünya<br />
Mülteciler Günü de bu senenin önemli günleri arasında<br />
yer alıyor.<br />
Kuruluşunun 60. Yılında <strong>UNHCR</strong><br />
Örgüt, dünya üzerindeki zorla yerlerinden edilmiş<br />
insanlara yardım konusundaki uluslararası taahhütlerin<br />
yenilenmesi çağrısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler<br />
Mülteci Örgütü’nün Yüksek Komiseri António Guterres,<br />
dünyadaki yeni ve hızla değişen yerinden edilme ve vatansızlık<br />
sorunlarının hala gündemde olduğunu söyledi.<br />
Ayrıca bu sorunlarla daha etkili bir biçimde başa çıkabilmek<br />
için küresel bir ivme kazandırılmasının gerekliliğini<br />
vurgulayarak, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği'nin 60. yılı anıldı.<br />
Örgütün Cenevre’deki genel merkezinde konuşan<br />
Yüksek Komiser Guterres, kişilerin yerinden edilmesine<br />
neden olan birtakım faktörler konusunda uyarıda bulundu.<br />
Bunların çoğunun yeni oluşumlar olduğunu ve<br />
vatansızlık sözleşmelerinin imzalandığı esnada var olmadıklarının<br />
altını çizdi.<br />
Guterres, ‘Bir çatışma veya zulüm neticesinde ülke<br />
sınırlarının dışına çıkan insanlar olan mültecilere yardım<br />
etmek <strong>UNHCR</strong>’ın genel yaklaşımıdır.’ dedi. Ancak yaşadığımız<br />
dönemde her geçen gün daha fazla insanın<br />
aşırı yoksulluk, iklim değişikliğinin etkileri ve çatışmalardaki<br />
konumları itibariyle sınırları geçtiğini görüyoruz.<br />
Dolayısıyla zorunlu yerinden edilmenin yeni örnekleri<br />
ortaya çıkıyor ve uluslararası toplumun bu zorluklarla<br />
başa çıkabilmesi gerekiyor.’ diyerek soruna dikkat çekti.<br />
<strong>UNHCR</strong>, 14 Aralık 1950 yılında Birleşmiş Milletler<br />
Genel Kurulu tarafından kuruldu. Asıl amacı Birinci<br />
Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da mülteci olan bir<br />
milyondan fazla insanın durumuyla ilgilenmek olan<br />
6
<strong>UNHCR</strong>’ın görev alanı hızla genişledi. 1956'da Macaristan<br />
Devrimini takiben mültecilerin ülke sınırları dışına<br />
taşması ile büyük uluslararası görevini üstlendi.<br />
1960’larda ise Afrika’nın dekolonizasyonu, kıtada<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın müdahalesini gerektiren çok sayıda mülteci<br />
krizini doğurdu. Sonraki yirmi sene boyunca <strong>UNHCR</strong>,<br />
Asya ve Latin Amerika’daki yerinden edilmiş insanların<br />
krizlerine yardımcı olmak durumunda kaldı. İlk başta<br />
üç yıl süreli yetki alanı, 1953 yılından itibaren her beş<br />
senede bir uzatıldı. Aralık 2003 tarihli BM Genel Kurulu<br />
kararıyla ise <strong>UNHCR</strong>’ın görev süresi üzerindeki zaman<br />
sınırlaması kaldırıldı. Günümüzde örgüt dünyanın<br />
her yerinde büyük çaplı yerinden edilme durumları ile<br />
ilgileniyor. Mültecilerin, ülke içinde yerinden edilmiş<br />
kişilerin ve sığınmacıların dünya üzerindeki nüfusu 43<br />
milyonu bulurken, bu insanların çoğu <strong>UNHCR</strong>’in yasal<br />
yükümlülüğü altında yer almaktadır.<br />
Irak, birkaç milyon mülteci ve 1.5 milyon ülke içinde<br />
yerinden edilmiş insan ile dünyanın en büyük yerinden<br />
edilmiş nüfuslarından birine sahiptir. Yerinden<br />
edilmiş kişilerin üçte biri evsizdir ve bu kişiler, kamu<br />
binalarında ve farklı yerlerde tehlikeli koşullar altında<br />
yaşamaktadır. Irak aynı zamanda son üç senede ülkenin<br />
diğer bölgelerinden veya yurtdışından evlerine geri<br />
dönen yaklaşık 500.000 insan ile en büyük geri dönüş<br />
hareketlerine de şahit olmuştur.<br />
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü, Iraklıların iltica<br />
başvurularını değerlendirme görevini üstlenerek hükümetlerin<br />
bu prosedürü yerine getirmesine yardımcı<br />
olmaktadır. <strong>UNHCR</strong>, aynı zamanda ülke içinde yerinden<br />
edilmiş kişilerin ve ülkeye geri dönenlerin hassas<br />
durumlarının desteklenmesi konularında Irak Hükümeti<br />
ile işbirliği yapmaktadır. Irak, komşu ülkelerden gelen<br />
yaklaşık 40.000 uluslararası korumaya muhtaç mülteciyi<br />
topraklarında barındırmaktadır.<br />
Sayın Guterres, Cenevre’de, birden çok ülkenin sınırlarını<br />
etkileyen ve çözümleri yeni küresel yaklaşımlar<br />
gerektiren 21. yüzyıl mülteci sorunlarına örnek olarak<br />
Somali ve Afganistan’daki büyük çaplı yerinden edilme<br />
durumlarına değinmiş, vatansızlığı da özel dikkat gerektiren<br />
bir olgu olarak değerlendirmiştir.<br />
1954 ve 1981 yıllarında Nobel Barış Ödülü’ne<br />
layık görülen <strong>UNHCR</strong>’ın, kuruluşunun ve başarılarının<br />
60. yılında Yüksek Komiser António Guterres, örgütün<br />
geçmişte ele alınan sorunlar kadar çetin zorluklarla karşılaşabileceğine<br />
odaklanılmasının önemli olduğunun<br />
altını çizdi.<br />
Sayın Guterres, ‘<strong>UNHCR</strong>’ın faaliyetlerinin birçokları<br />
için ölmek yerine yaşamak, mahrumiyet yerine bir<br />
ev, ölüm riski yaratabilecek bir hastalık yerine koruma<br />
anlamına geldiğinin anlaşılmasının çok önemli olduğu<br />
kanaatindeyim.’ dedi. Buna ek olarak ‘Gurur duymak<br />
için birçok nedemiz olsa da, günümüzde karşılaştığımız<br />
zorluklar konusunda endişelenmek için daha fazla<br />
nedenimiz var. Çatışma ve yerinden edilmelerin altında<br />
yatan nedenlerin son bulmayacağının ve önümüzdeki<br />
birkaç senenin geçmiş yıllar kadar zorlu olacağının bilincinde<br />
olmamız gerekiyor.’ dedi.<br />
BM Mülteci Örgütünün 60. kuruluş yılı, sığınma konusundaki<br />
birçok yıldönümü ile beraber anıldı. Bunlar<br />
sırasıyla; Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951<br />
Sözleşmesi'nin yıldönümü (28 Temmuz 2011), Vatansızlığın<br />
Azaltılmasına İlişkin 1961 Sözleşmesi 'nin yıldönümü<br />
(30 Ağustos 2011) ve Milletler Cemiyeti’nin ilk<br />
Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen’in doğumunun 150.<br />
yıldönümü (10 Ekim 2011).<br />
Önümüzdeki aylarda <strong>UNHCR</strong> bu yıldönümlerini,<br />
devletlerin temel mülteci ve vatansızlık sözleşmelerine<br />
katılımını arttırarak, dünyanın vatansız ve yerinden<br />
edilmiş insanların sorunlarını ele alan güçlendirilmiş<br />
bir uluslararası yasal çerçeve için savunuculuk yapma<br />
fırsatı olarak değerlendirecektir.<br />
Vatansızlık Sözleşmelerine<br />
Taraf Olmak<br />
1971’de Hindistan’a gelen yaklaşık 10 milyon Bengalli mülteciye 800 kampta kalacak yer sağlandı.<br />
Fotoğraf: Dünya Gıda Programı / Trevor Page<br />
Hiçbir devletin vatandaşı olmayan, gözardı edilen<br />
milyonlar vatansız insanlar olarak anılmaktadır. Küresel<br />
bir sorun olan vatansızlık dünya genelinde 12 milyon<br />
insanı etkiliyor. Bazı bölgelerde, diğerlerine oranla daha<br />
fazla vatansız nüfus bulunmasına rağmen vatansızlık<br />
olgusuna her kıtada rastlanmaktadır. Birçok devlet, bu<br />
kişilerin başka bir ülke vatandaşı olduğunu varsayarak<br />
onlara vatandaşlık konusunda somut bir politika geliştirmiyor.<br />
Devletlerin, vatandaşlık verilmesine ilişkin küresel<br />
yaklaşımlar benimseyememeleri sonucunda ise, bu kişiler<br />
çoğu zaman yasal boşluklara takılarak korumadan<br />
mahrum kalmaktadır.<br />
<strong>UNHCR</strong>, BM Genel Kurulunca tanınan yetki alanı ve<br />
Yürütme Komitesi’nin rehberliğinde bu durumu değiştirmeyi<br />
taahhüt etmektedir.<br />
Bunun yanında Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin<br />
1961 Sözleşmesi’nin 50. yıldönümü yaklaşırken BM<br />
Mülteciler Yüksek Komiserliği, devletleri hem 1961<br />
Sözleşmesine, hem de Vatansız Kişilerin Statüsüne ilişkin<br />
1954 Sözleşmesine taraf olmaya teşvik etmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong> vatansız kişilere yardım sağlama amacıyla Vatansızlık<br />
Sözleşmeleri Kampanyası’nı başlatmıştır.<br />
7
Söz konusu Sözleşmeler, vatansızlığı engellemek ve<br />
halen vatansız olan kişilerin korunmasını sağlamak için<br />
yasal bir çerçeve oluşturmaktadır. Daha fazla bilgi için<br />
lütfen <strong>UNHCR</strong> tarafından 2010 yılında yayınlanan ‘Vatansız<br />
Kişilerin Haklarının Korunması‘: Vatansız Kişilerin<br />
Hukuki Statüsüne ilişkin 1954 Sözleşmesi’ ve ‘Vatansızlığın<br />
Azaltılması ve Önlenmesi: Vatansızlığın Azaltılması ve<br />
Önlenmesine İlişkin 1961 Sözleşmesi konulu iki broşüre<br />
www.unhcr.org/vatansizlar adresinden ulaşılabilinir.<br />
1954 ve 1961 Vatansızlık Sözleşmelerine taraf olmak için nedenler:<br />
1. Vatansızlık Sözleşmeleri ile küresel standartlar belirlemek.<br />
Bu iki sözleşme vatansızlığın nedenleri ve sonuçlarını ele alan ve diğer herhangi bir sözleşme tarafından<br />
öngörülmeyen uluslararası hukuki dayanakları oluşturmaktadır. 1961 Sözleşmesi vatansızlığın oluşmasını önlemeye,<br />
böylece vatansızlığı zaman içinde azaltmak amacıyla düzenlenmiştir. Doğuştan vatansız olmamaları için<br />
hangi devletlerin çocuklara vatandaşlık vereceğine ilişkin açık hükümler getirmiştir. Aynı zamanda, örneğin, ikinci<br />
bir vatandaşlığa alınmamaları sonucunda kendi vatandaşlıklarını da kaybederek vatansız hale gelen insanların<br />
durumunda olduğu gibi, ileriki yıllarda vatansız kalınmasını da önlemektedir. 1954 Sözleşmesi, vatansızlığın<br />
ortaya çıkmaya devam ettiğini kabul ediyor. Dolayısıyla da vatansız kişilerin bir statüye kavuşmasını ve bu tatsız<br />
durum çözülene dek asgari muamele standartlarından faydalanmalarını sağlamayı amaçlıyor. 1954 Sözleşmesi,<br />
kimin vatansız olduğuna, uluslararası düzeyde kabul edilen bir tanım getiriyor.<br />
2. Kanunlar arasındaki uyuşmazlıkları çözmeye yardımcı olmak.<br />
Küresel göçün ve farklı devletlerin vatandaşları arasında evliliklerin artmasıyla, her geçen gün daha fazla<br />
insan vatandaşlık sorunlarına ilişkin karmaşık yasal prosedür gerekliliklerini yerine getirmek durumunda kalmaktadır.<br />
Bu antlaşmalarda taahhüt edilen dayanak niteliğindeki küresel kurallar her geçen gün daha fazla<br />
devlet tarafından kabul ediliyor. Bu iki vatansızlık belgesine katılım, diğer devletler ile ilişkilerde yasal şeffaflığın<br />
ve öngörülebilirliğin artmasını sağlamaktadır.<br />
3. Uluslararası barışa katkı sağlamak.<br />
Topluma tam katılım için gerekli olan vatandaş statüsü, insanlara bir aidiyet hissi veriyor. Vatansız kişiler,<br />
herhangi bir devletin vatandaşı olmadıklarından, çoğu zaman toplumun haklarından en mahrum edilmiş kesimleri<br />
teşkil etmektedir. Zorla yerinden edilmenin önüne geçebilmek için devletler, vatansızlık sözleşmelerine taraf<br />
olmak suretiyle bu sorunu gündeme taşımaktadır.<br />
4. Sosyal ve ekonomik kalkınmada ilerleme.<br />
Vatansızlık sözleşmelerine katılarak devletler, vatansız nüfusları tespit etmeyi ve kendi sınırları içindeki vatansızlığı<br />
önlemeyi ve azaltmayı taahhüt ederler. Bu sayede devletler, hem devlet himayesine ve hizmetlerine<br />
ihtiyaç duyan, hem de devletin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunabilecek nüfuslara ilişkin açık<br />
bir tabloya erişir.<br />
5. Hukukun egemenliğinin teşviki.<br />
Vatansızlığın azaltılması ve vatansız kişilerin tespit edilerek yasal statüye kavuşturulmaları, sadece ekonomik<br />
ve sosyal kalkınmayı sağlamakla kalmaz, geniş bağlamda tüm toplumlar için hukukun egemenliğini de yüceltir.<br />
Vatandaşlık konularında asgari kuralların karşılıklı kabulü uluslararası göç akınlarının daha etkin biçimde<br />
düzenlenmesini sağlayacağından, vatansızlığın çözülmesine ilişkin gayretler, günümüzün yaygın küresel göç<br />
çağında tüm devletlerin yararına olur.<br />
6. İnsan haklarına bağlılık.<br />
Birtakım uluslararası insan hakları belgeleri vatandaşlık hakkını öne sürer. Ancak sadece Birleşmiş Milletler<br />
Vatansızlık Sözleşmeleri devletlerin bu hakkı gerçeklestirmesine yardımcı olacak uygulama adımlarını belirten<br />
yegane antlaşmalardan oluşur. Devletler, vatansızlık sözleşmelerine taraf olarak, vatansızlığı azaltmak ve ortadan<br />
kaldırmak için uluslararası toplumla işbirliği yapacaklarını ve insan haklarına bağlı kalacaklarını gösterirler.<br />
Ayrıca devletler korunmaya muhtaç tüm bireylerin onuruna saygı duyacaklarını taahhüt ederler.<br />
8
Barınak malzemeleri, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ve partnerlerinin mültecilere sağladığı başlıca yardımlar arasındadır, 2010. Fotoğraf <strong>UNHCR</strong><br />
Günümüzde <strong>UNHCR</strong><br />
Genel Bir Bakış<br />
Uluslararası operasyonlarda liderlik yapmakla<br />
ve bu organizasyonları koordine etmekle yetkili<br />
Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (<strong>UNHCR</strong>),<br />
mültecileri korumak ve dünya genelinde mültecilerin<br />
sorunlarına çare bulmak adına kurulmuştur. <strong>UNHCR</strong>,<br />
1950 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından<br />
oluşturulmuş ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından<br />
mülteci olan bir milyondan fazla insana yardımcı olmak<br />
üzere çalışmalarına başlamıştır.<br />
Uzun yıllar boyunca evlerinden edilmiş insanların<br />
sayısının dünya çapında artması ile birlikte, <strong>UNHCR</strong>’ın<br />
aktiviteleri ve operasyonları da genişlemiştir. Başlangıçta<br />
üç yıllığına verilen yetkileri, 1953 yılından itibaren<br />
beş senede bir yenilenmeye başladı. Aralık 2003’te ise<br />
BM Genel Kurulu tarafından, <strong>UNHCR</strong>’ın yetki alanına<br />
getirdiği zaman sınırlamasını kaldırılmıştır.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın ilgi alanında 43 milyon insan bulunuyor.<br />
Bu insanlar yalnızca mültecileri değil, aynı zamanda sığınmacılara<br />
ek olarak evlerine geri dönmüş mülteciler<br />
(returnees), vatansız kişiler ve kendi ülke sınırları içinde<br />
yerlerinden edilmiş kişiler (internally displaced people)<br />
gibi bağlantılı grupları da içermektedir.<br />
Kuruluşundan bu yana <strong>UNHCR</strong>, 50 milyondan fazla<br />
erkek, kadın ve çocuğa yardımcı oldu. Bunun yanısıra<br />
söz konusu insanların hayatlarına yeniden başlayabilmelerini<br />
sağladı ve önemli çalışmalarından ötürü<br />
1954 ile 1981 yıllarında iki kez Nobel Barış Ödülü’ne<br />
layık görüldü.<br />
Mülteci, ‘Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal<br />
gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden,<br />
zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu<br />
için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan<br />
ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan ya<br />
da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen’<br />
kişi olarak tanımlanır.<br />
Madde 1, Mültecilerin Statüsün ilişkin 1951 Sözleşmesi<br />
Mültecilerin Statüsüne ilişkin<br />
1951 Sözleşmesi’nin Önemi<br />
Mülteci korumasının temel taşları olan Mültecilerin<br />
Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Sözleşmesi ve 1967<br />
Protokülü’nde belirlenen hukuki ilkeler, mültecilere yönelik<br />
muameleleri düzenleyen sayısız uluslararası, bölgesel<br />
ve ulusal yasa ile uygulamaya yerleşmiştir. 1951<br />
Mülteci Sözleşmesi, <strong>UNHCR</strong>’a devletlerin sözleşmeyi<br />
nasıl uyguladıklarını denetleme yetkisi verir.<br />
1951 Sözleşmesi, <strong>UNHCR</strong> görevini yerine getirirken<br />
devletlerin işbirliği göstermesi gerektiğini belirtir.<br />
1969‘da Afrika Birliği Örgütü’nün onayladığı Mülteci<br />
Sorunlarının Özel Yönleri Anlaşması ve 1984 yılında<br />
Latin Amerika’daki Mültecilere ilişkin Cartegna Bildirisi<br />
gibi bölgesel belgeler düzenlendi. Söz konusu belgeler,<br />
mülteci tanımını anavatanlarından uzaklaşmış olan<br />
ve çatışmalar, şiddet veya kamu düzenini ciddi biçimde<br />
bozan durumlardan dolayı hayatları, güvenlikleri veya<br />
özgürlükleri ciddi ve ayrım gözetmeyen tehditler altında<br />
olduğu için ülkelerine dönmeyi istemeyen kişileri içerecek<br />
şekilde genişletildi.<br />
9
<strong>UNHCR</strong>’ın Tüzüğünde yer alan mülteci tanımı da,<br />
Genel Kurul ve Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından<br />
benzer şekilde yeniden düzenlendi.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın “uluslararası koruma” olarak bilinen en<br />
önemli insani sorumluluğu, sığınma talep eden ve zulme<br />
uğrayacağından endişe eden ya da uğrayan kişilerin,<br />
kendi rızaları dışında ülkelerine geri gönderilmemesini<br />
sağlar. Bunun neticesinde, temel insani haklarının<br />
gözetilmesini sağlar. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği,<br />
uluslararası mülteci anlaşmalara taraf olunmasını teşvik<br />
eder. Hükümetlerin uluslararası mülteci hukukuna<br />
uygunluğunu izler ve az gelişmiş ülkelerde mümkün<br />
olduğunca, mültecilere ve ilgi alanındaki diğer gruplara,<br />
gıda, su, barınma ve tıbbi yardımlar gibi maddi<br />
yardımlar sağlar.<br />
Tablo 1.<br />
2010 Yılının Başlıca Yerleştirme Ülkeleri<br />
Ülke<br />
Mülteci Sayısı<br />
Amerika Birleşik Devletleri 42.025<br />
Kanada 4.752<br />
Avustralya 4.410<br />
İsveç 1.244<br />
Norveç 812<br />
Kalıcı Çözümler Bulmak<br />
BM Mülteci Ofisi, hükümetlerle işbirliği içerisinde,<br />
mülteciler için üç kalıcı çözümden birine ulaşmaya çalışır;<br />
bunlar gönüllü geri dönüş, yerel entegrasyon ve<br />
yerleştirmeden oluşur.<br />
Mevcut koşulların güvenli ve insan onuruna yakışır<br />
biçimde geri dönmeye imkan tanıdığı durumlarda, birçok<br />
mülteci için evlerine gönüllü geri dönüş en tercih<br />
edilen çözüm haline gelir. Dünyanın dört bir yanındaki<br />
milyonlarca mülteci için evlerine geri dönmek, sürgüne<br />
son vermek için en büyük umut anlamına gelir.<br />
Eve geri dönmeye ilişkin cesur kararı alanların istikrarlı<br />
bir ortamda hayatlarını yeniden kurmalarını ve devam<br />
ettirmelerini sağlamak için, çatışma sonrasındaki kritik<br />
süreç boyunca uluslararası toplumun desteği gerekir.<br />
Ancak bu her zaman mümkün olamıyor. Söz konusu<br />
durumlarda <strong>UNHCR</strong>, insanların hayatlarına yeniden,<br />
farklı bir yerde (ya ilk sığınma talebinde bulundukları<br />
ülkeye entegre olarak ya da onları yerleştirmek için gönüllü<br />
olan üçüncü bir ülkede) başlamalarına yardımcı<br />
olmaya çalışır.<br />
Yerel entegrasyonun başarılı olabilmesi için hem ev<br />
sahibi ülke hem de mülteciler tarafından uzlaşma ve<br />
gönüllülük gerekir. Bu, birbirinden farklı ancak bağlantılı<br />
olan hukuki, ekonomik ve sosyo-kültürel boyutları<br />
içeren kademeli bir süreçten oluşur.<br />
Yerleştirme çözümü, mülteci statüsündeki kişilerin ülkelerine<br />
dönemedikleri ve sığınma ülkelerinde risk altın-<br />
da oldukları durumlarda geçerlidir. Ayrıca, mültecilerin<br />
sürüncemeli ya da sorunlu bir kalış süreci geçirdikleri<br />
zamanlarda da göz önünde bulundurulur. Uluslararası<br />
mülteci hukuku ve politikası; yerleştirme, mültecilerin<br />
korunması ve aynı zamanda uluslararası sorumluluğun<br />
paylaşılması için bir araçtır. Bununla birlikte, kendine<br />
yeterlilik imkanları, mültecilerin kalıcı çözümlerin herhangi<br />
birine kendilerini hazırlamaları açısından önemli<br />
bir rol oynar.<br />
Vatansız Kişiler<br />
Vatansız olmak, hiçbir devlete yasal vatandaşlık<br />
bağı bulunmaması anlamına gelir. Vatansız kişiler, çoğu<br />
zaman, vatandaşların sahip olduğu varsayılan haklara<br />
erişemezler. Vatansızlık, ne bir yasal kimliğe, ne de<br />
sağlık hizmetleri, eğitim, mülkiyet hakları ve serbest dolaşım<br />
imkanı gibi yasal kimliğin getirdiği haklara sahip<br />
olmadan yaşamak anlamına gelir.<br />
Vatansız statüsündeki kişiler; devletlerin gözünde<br />
görünmez olabileceğinden, doğum ve ölümleri kayıt<br />
altına alınmayabilir; bu sebeple söz konusu kişiler asla<br />
yasal olarak tanınmazlar. Altmış yıl önce İnsan Hakları<br />
Evrensel Beyannamesi herkesin bir tabiiyete sahip olma<br />
hakkı olduğunu teyit etmiştir. O günden beri, korunmanın<br />
arttırılması ve vatansızlığın azaltılmasına yönelik iki<br />
uluslararası belge daha kabul edilmiştir: Vatansız Kişilerin<br />
Statüsüne ilişkin 1954 Sözleşmesi ile Vatansızlığın<br />
Azaltılmasına ilişkin 1961 Sözleşmesi.<br />
1961 Vatansızlık Sözleşmesi’nin onaylanmasından<br />
kısa süre sonra, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu aldığı<br />
kararla, <strong>UNHCR</strong>’ın söz konusu belgenin uygulanması<br />
konusunda spesifik sorumluluklar üstlenmesini istedi.<br />
Genel Kurul, 1990’larda yayımladığı bir dizi karar aracılığıyla<br />
<strong>UNHCR</strong>’a, devletlerin vatansızlığı önlemek ve<br />
azaltmak adına atacağı adımlarında, savunuculuk faaliyetleri<br />
yürütmeye ilişkin resmi yetki verdi.<br />
Ayrıca Genel Kurul, <strong>UNHCR</strong>’dan, 1954 ve 1961<br />
yıllarında onaylanan vatansızlık sözleşmelerine katılımı<br />
teşvik ve tavsiye etmesini, devletlere vatandaşlık kanunu<br />
ve uygulamaları hakkında teknik hizmet ve istişare<br />
hizmeti sunmasını talep etmektedir. Ayrıca devletlerin,<br />
Vatansız bir köylü, eşinin Sri Lanka hükümetine yaptığı vatandaşlığa kabul başvurusunun onaylandığını<br />
gösteren belgeyle. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> 2003<br />
10
çalışanlara ve hükümet görevlilerine uygun eğitimler<br />
sağlamasını, bilgi aktarımını diğer örgütlerle işbirliğini<br />
zenginleştirmesini istiyor.<br />
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni yöneten Yürütme<br />
Komitesi, bu yetki alanını nasıl uygulayacağı hususunda<br />
rehberlik sağlamakta, sorunların çözümünde ise<br />
<strong>UNHCR</strong>’ı hükümetlerle, diğer BM örgütleriyle ve sivil<br />
toplumla birlikte çalışmaya yönlendirmektedir.<br />
Ülke İçinde Yerlerinden<br />
Edilmiş Kişiler<br />
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, <strong>UNHCR</strong>’dan,<br />
belirli aralıklarla, ülke içinde yerlerinden edilmiş bazı<br />
gruplara yardım etmesini talep eder. Son yıllarda, dünya<br />
genelinde meydana gelen iç savaşların sayısındaki<br />
artış sonucunda, ülke içinden yerlerinden edilmiş insanların<br />
sayısı çarpıcı şekilde yükselmiştir.<br />
Ülke içinde yerlerinden edilmiş insanlar, uluslararası<br />
sınırların ötesine geçemediklerinden mültecileri koruyan<br />
uluslararası sözleşmelerin kapsamı dışında kalırlar.<br />
Ancak bu iki grubun sıkıntılı durumları çoğu zaman kesişir<br />
ve eşgüdümlü tek bir operasyon bazen en belirgin<br />
ve makul bir yaklaşım haline gelir. Bu durum, bilhassa,<br />
ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, ülkelerine geri<br />
dönen mülteciler ile aynı coğrafi bölgede bulundukları<br />
ve benzer yardımlara ihtiyaç duydukları geri dönüş operasyonları<br />
esnasında görülür.<br />
<strong>UNHCR</strong> ve diğer uzman örgütler, 2005 yılında, ülke<br />
içinde yerlerinden edilmiş kişilerin sorunlarının daha<br />
uyumlu bir yaklaşımla üstesinden gelinmesi gerektiğine<br />
karar verdi. Bu yeni “işbirlikçi” yaklaşım kapsamında<br />
<strong>UNHCR</strong>, söz konusu kişilerin korunmasının ve acil durum<br />
konaklama ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra<br />
koordinasyon sağlama ve kampların yönetimi husularında<br />
da lider rol üstlenmiştir.<br />
<strong>UNHCR</strong> bazı durumlarda operasyonun tamamına<br />
liderlik etmektedir. Ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere<br />
yardım sağlamak üzere, 1970’lerden bu yana<br />
Sri Lanka, Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti,<br />
Kolombiya ve Afganistan gibi birçok ülkede otuzdan<br />
fazla operasyona katılan Birleşmiş Milletler Mülteciler<br />
Yüksek Komiserliği, yakın zamanlarda Sudan ve<br />
Darfur’da faaliyet gösterdi. <strong>UNHCR</strong> günümüzde, ülke<br />
içinde yerlerinden edilmiş 15.6 milyon insana yardım<br />
elini uzatmaktadır.<br />
Afrika Birliği (AU), 2009 yılının Ekim ayında, taraf<br />
devletlere, çatışma ve doğal afetler nedeniyle ülke içinde<br />
yerlerinden edilmiş kişilere yardım ve gözetim yükümlülüğü<br />
getiren Kampala Sözleşmesi’ni (Afrika’da<br />
Ülke İçinde Yerlerinden Edilmiş Kişiler Koruma ve Yardım<br />
Sözleşmesi) onayladı. Bu niteliğe sahip ilk yasal<br />
çerçeve olan Kampala Sözleşmesi, uluslararası insani<br />
hukukun temel boyutlarını birleştirir.<br />
Sözleşme, devletleri, yerinden edilme sorununu önleme<br />
konusunda teşvik etmek, söz konusu soruna çözüm<br />
bulmak ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere<br />
sosyo-ekonomik haklar da dahil olmak üzere temel<br />
haklar sağlamak gibi yükümlülükler getirmektedir.<br />
2009'da onaylanan Kampala Sözleşmesi uyarınca<br />
ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere yardım sağlayamayan<br />
devletler, insani yardım kuruluşlarından destek<br />
talebinde bulunabilirler.<br />
Makedonya'ya sığınan Kosovalılara kaçarken bir <strong>UNHCR</strong> çalışanları sınırdan itibaren eşlik ettiler 2001 Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong>/ J.Austin<br />
11
Şekil 1.<br />
Çalışanlar<br />
2010 yılında en çok bağış yapan Devlet ve Kuruluşlar<br />
ABD<br />
Avrupa Komisyonu<br />
Japonya<br />
İsveç<br />
Norveç<br />
Hollanda<br />
İngiltere<br />
Danimarka<br />
Almanya<br />
Kanada<br />
Gönüllülerin Katkıları<br />
712.220.805<br />
143.494.234<br />
118.215.496<br />
111.937.438<br />
80.974.783<br />
74.079.339<br />
57.002.306<br />
56.768.147<br />
49.739.460<br />
46.520.016<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın programları, çoğunlukla hükümetlerden<br />
gelen katkılarla finanse edilmekte, özel kişi ve kuruluşların<br />
gönüllü yardımları da kabul edilmektedir. İdari<br />
giderlerinin bir kısmı ise Birleşmiş Milletler’in olağan<br />
bütçesinden sınırlı bir ödenekle karşılanmaktadır.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın yıllık bütçesi, 2011 yılında 3.32 milyar<br />
Amerikan doları ile rekor seviyeye ulaştı. Kurumun hizmetleri,<br />
ilgilendiği insanların gerçek ihtiyaçlarına dayalı<br />
olduğu için, bu miktarın artmaya devam etmesi muhtemel<br />
gözüküyor. 2010 yılında A.B.D. 712.220.805<br />
dolar, Avrupa Komisyonu 143.494.234 dolar, Japonya<br />
118.215.496 dolar, İsveç 111.937.438 dolar ve Norveç<br />
80.974.783 dolar vererek en çok katkıda bulunan<br />
devletler arasına girdiler.<br />
Yerlerinden Edilmiş Kişilere Yardım<br />
ABD<br />
Avrupa Komisyonu<br />
Japonya<br />
İsveç<br />
Norveç<br />
Hollanda<br />
İngiltere<br />
Danimarka<br />
Almanya<br />
Kanada<br />
Aralık 2010 itibariyle 123 ülkedeki 396 <strong>UNHCR</strong><br />
ofisinde kadrolu veya geçici olarak faaliyet gösteren<br />
yaklaşık 7,190 çalışanın 702’si Cenevre merkezinde<br />
görev almaktadır. 396 <strong>UNHCR</strong> ofisinin 124’ünü bölge<br />
ve şube ofisleri, 272’sini ise alt ve saha ofisleri oluşturmaktadır.<br />
Çalışanların 5.440’ü yerel, 1.740 ise uluslararası<br />
çalışan statüsüne sahip. Bu insanların yaklaşık<br />
712.220.805<br />
yüzde 80’i 143.494.234 çoğu zaman ücra ve tehlikeli yerlerdeki saha<br />
118.215.496<br />
görevlerinde 111.937.438 faaliyet gösterir. Çalışanlarımız, koruma,<br />
80.974.783<br />
yönetim,<br />
74.079.339<br />
kamu hizmetleri, halkla ilişkiler, lojistik, sağlık<br />
ve toplumsal cinsiyeti kapsayan geniş yelpazeli iş<br />
57.002.306<br />
56.768.147<br />
alanlarında<br />
49.739.460<br />
aktif olarak görev alırlar. Birleşmiş Milletler<br />
46.520.016<br />
Mülteciler Yüksek Komiserliği, bazıları kara sınırlarında,<br />
bazıları ise Atlantik Okyanusu, Aden Körfesi, Akdeniz<br />
ve diğer sularda ilerleyen mültecilerin, sığınmacıların<br />
ve ekonomik göçmenlerin durumlarıyla ilgilenir. İnsani<br />
krizler karmaşıklaştıkça, <strong>UNHCR</strong>'ın birlikte çalıştığı kurum<br />
ve kuruluşların sayısı ve çeşitliliği de artmaktadır.<br />
İşbirliği içinde bulunduğu kurumlardan bazılarını BM<br />
kardeş örgütler ve 600’dan fazla sivil toplum kuruluşu<br />
oluşturuyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, son yıllarda<br />
genel merkezdeki çalışan sayısını azaltarak, saha<br />
operasyonlarının yürütülmesine daha fazla kaynak tahsis<br />
etmeye başlamıştır.<br />
2010 yılında en çok bağış yapan Devlet ve Kuruluşlar<br />
Yerlerinden edilmiş kişilerin korunması ile maddi<br />
destek unsuru birbirleriyle bağlantılı ilerler. <strong>UNHCR</strong>,<br />
ancak kişinin barınma, gıda, su, temizlik ve sağlık ihtiyaçları<br />
karşılandığı takdirde etkin bir yasal koruma<br />
sağlanabileceğini belirtir. Dolayısıyla, kurum, bu unsurların<br />
tedarik edilmesini ve dağıtımını düzenler ve bireysel<br />
kampların yönetimiyle ilgilenir. “Olağan” bir mülteci<br />
nüfusunun yüzde 80’ini oluşturacak olan hassas durumdaki<br />
kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için ise spesifik<br />
projeler hazırlar.<br />
<strong>UNHCR</strong> çalışanları, <strong>UNHCR</strong>'ın ilgi alanındaki insanların hayatlarını kolaylaştırmak gayesiyle dünya<br />
genelinde canla başla çalışıyor. 21 Temmuz 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong><br />
12
<strong>UNHCR</strong>'ın İLGİ ALANINDAKİ NÜFUSLAR<br />
Alt Bölge<br />
Orta Afrika Ve Büyük Göller<br />
Doğu Afrika, Somali Yarımadası (2)<br />
Bati Afrika<br />
Güney Afrika (3)<br />
Güney Afrika (4)<br />
Ortadoğu (5)<br />
Güneybati Asya (6)<br />
Orta Asya<br />
Güney Asya<br />
Güney Doğu Asya (7)(8)<br />
Uzak Doğu Ve Pasifik (9)<br />
Doğu Avrupa<br />
Güney Doğu Avrupa<br />
Orta Avrupa<br />
Kuzey, Batı Ve Güney Avrupa<br />
Kuzey Amerika Ve Karayipler<br />
Latin Amerika<br />
Toplam<br />
Mülteciler<br />
<strong>UNHCR</strong>’dan koruma/<br />
Toplam Mülteci <strong>UNHCR</strong>'dan<br />
Geri Dönen yardım alan ülke Evlerine geri dönen<br />
İlgi alanındaki<br />
Sığınmacılar<br />
içinde yerinden edilmiş ülke içinde yerinden Vatansız kişiler Çeşitli<br />
Sayısı yardım alan kişiler<br />
Mülteciler<br />
(1)<br />
toplam nüfus<br />
kişiler kişiler(IDPler) edilmiş kişiler<br />
(1)<br />
Önceki sütunlarda <strong>UNHCR</strong>'ın ilgi<br />
Mültecilerle<br />
benzer<br />
durumdaki<br />
Veriler Hükümetler tarafından hükümetlerin kendi tanımlarına ve veri toplama yöntemlerine dayalı<br />
olarak sağlanmıştır. (-)erişilemeyen veya uygulanabilir olmayan sıfır değerini ifade eder .<br />
alanındaki kişiler dâhil edilmemiştir;<br />
<strong>UNHCR</strong>'ın koruma veya yardım sağladığı<br />
kişileri ifade eder.<br />
(2)<br />
Uganda: IDP sayıları kamplarda ve transit<br />
alanlarda kalan IDPleri ifade eder. Köylerine<br />
dönen 408 bin kişi ile birlikte bu gruplar<br />
<strong>UNHCR</strong>'ın ilgi alanında olmaya devam<br />
etmektedir.<br />
(3)<br />
Güney Afrika: 2009 yılı sonu itibariyle<br />
tahmini 171,700 kişi ve 2008 sonu itibariyle<br />
138,100 kişi, birinci aşama usullerde<br />
bekletildikleri için sığınmacı olarak kabul<br />
edilmektedir (güncel bilgi bulunmamaktadır).<br />
(4)<br />
Cezayir Hükümeti’ne göre, Tindouf<br />
kamplarında tahmini 165 bin Sahravi mülteci<br />
bulunmaktadır.<br />
(5)<br />
Ürdün’deki ve Suriye Arap<br />
Cumhuriyeti’ndeki Iraklı mültecilerin sayıları<br />
hükümetlerin tahminlerine dayanmaktadır.<br />
(6)<br />
Pakistan’daki mülteci rakamlarına<br />
mülteci olarak tanınan Afganlar (2800),<br />
<strong>UNHCR</strong>'ın yardım ettiği mülteci<br />
köylerindeki kayıtlı Afganlar (756,000) ve<br />
mülteci benzeri koşullarda köylerin dışında<br />
yaşayan Afganlar (981,000) dâhil edilmiştir.<br />
(7)<br />
Malezya: <strong>UNHCR</strong>’a ve mülteci<br />
topluluklarınca derlenen listelere göre<br />
Malezya’da, mevcut sığınmacı ve mülteci<br />
profilleriyle aynı profile sahip olan ve her<br />
geçen gün daha çok kayıt yaptırarak MSB<br />
usullerine dâhil olan kayıt dışı 20,000<br />
sığınmacı bulunmaktadır.<br />
(8)<br />
Tayland’daki vatansız kişilere ilişkin<br />
önceden belirtilen sayılar netlik kazanan<br />
kriterlere göre gözden geçirilmektedir.<br />
(9)<br />
Çin: 300,000 Vietnamlı ülkeye entegre<br />
olmuştur ve uygulamada Çin Hükümeti’nden<br />
koruma almaktadır.<br />
<strong>UNHCR</strong> Global Appeal 2011 Update<br />
13
İKİNCİ BÖLÜM<br />
“Genç Mültecilerin Gözünden Gaziantep” sergisinden bir fotoğraf. Mayıs 2010 Fotoğraf: SGDD
TÜRKİYE'DE <strong>UNHCR</strong><br />
BM Mülteci Örgütü’nün Yerel Faaliyetleri<br />
<strong>UNHCR</strong> 50 Yılda, Türkiye’deki Mültecilere $215.000.000 tahsis etti<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye faaliyetlerini Ankara’daki şube<br />
ofisi ve İstanbul ile Van’da bulunan saha ofisleri<br />
yardımıyla yürütmektedir. Toplam çalışan sayısı,<br />
1 Ocak 2011 tarihi itibariyle, 116’ya ulaşmıştır. Çalışanların<br />
6’sını uluslararası profesyonel görevliler, 2’sini<br />
kıdemsiz profesyonel görevliler, 9’unu ulusal profesyonel<br />
görevliler, 49’unu genel hizmet çalışanları, 2’sini<br />
uluslararası gönüllüler, 26’sını ulusal Birleşmiş Milletler<br />
gönüllüleri (UNV), 3’ünü danışmanlar, 4’ünü özel hizmet<br />
sözleşmesine bağlı çalışanlar ve 15’ini harici tercümanlar<br />
oluşturur. <strong>UNHCR</strong> Türkiye, ülke programı için<br />
2011 operasyon bütçesini 16.942.996 dolar olarak<br />
belirlemiştir, Nisan 2011 itibariyle gerçekleşen bütçe ise<br />
11.153.164 dolardır. Bütçe öncelikli olarak aşağıdaki<br />
konulara tahsis edilmektedir:<br />
• Türk Hükümeti tarafından iltica mevzuatının kabul<br />
edilmesi, ulusal bir iltica otoritesinin kurulması ve iltica<br />
taleplerine cevap verebilecek ulusal kapasitenin<br />
oluşturulması. Bunların gerçekleşebilmesi için destek<br />
sağlamak ve işbirliklerini güçlendirmek,<br />
• Uluslararası sorumluluk paylaşımını arttıracak savunuculuk<br />
faaliyetleri dahil olmak üzere acil, orta ve<br />
uzun vadedeki koruma ihtiyaçlarını ele almak,<br />
• Hak temelli yaklaşımı teşvik etmek, koruma ve yardımlara<br />
erişimi kolaylaştırmak,<br />
• Mültecileri üçüncü ülkelere yerleştirmek, gönüllü<br />
geri dönüşleri kolaylaştırmak veya mümkün olduğu<br />
durumlarda dönüşleri organize etmek, uzun süre<br />
Türkiye’de kalan mülteciler için çözüm bulmak, çözüm<br />
yollarını savunmak,<br />
• Türk kamuoyuna sığınmacı ve mültecilerin ihtiyaçları<br />
konusunda duyarlılık kazandırmak ve uluslararası<br />
toplumu bilgilendirmek.<br />
Mevcut finansman, <strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin kritik dosyalara<br />
sınırlı ve istisnai bir şekilde yardım etmesini sağlar.<br />
Finansman, yoğun emek gerektiren statü belirleme çalışmaları<br />
ve yerleştirme operasyonlarına personel tahsis<br />
edilmesi açısından kullanılır. Buna ek olarak, <strong>UNHCR</strong><br />
Türkiye, kapasite geliştirme ve kamuda farkındalık yaratma<br />
faaliyetlerine de öncelik vermektedir.<br />
GAYRETLER, devamı 17. Sayfada<br />
ÖZGEÇMİŞ<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Sayın Carol Batchelor<br />
Carol Batchelor, uzun yıllar boyunca<br />
<strong>UNHCR</strong>’da çeşitli görevlerde hizmet verdi.<br />
Bir önceki görevinde, 2008 yılında<br />
kurulan Etik Bürosu’nun direktörü olarak<br />
çalıştı. Batchelor, bu görev öncesinde,<br />
Hindistan ve Maldivler’i kapsayan <strong>UNHCR</strong><br />
operasyonlarında Misyon Şefi Yardımcısı,<br />
sonrasında ise Misyon Şefi olarak faaliyet gösterdi. Ayrıca, <strong>UNHCR</strong><br />
Merkez Ofisi’nde hem Koruma, Destek ve İzleme Dairesi’nde hem<br />
de Standartlar ve Hukuk Danışmanlığı Dairesi’nde, kıdemli hukuk<br />
memuru olarak çalıştı. 1990’larda, <strong>UNHCR</strong>’ın vatansızlıkla ilgili<br />
çalışmalarının genişletilmesi ve duyurulması için çaba sarf eden<br />
Batchelor, bu çalışmalarda danışman ve odak kişi oldu. Batchelor<br />
<strong>UNHCR</strong>’da çalışmaya başlamadan önce özel sektörde, Amerika’daki<br />
Media Marketing şirketinde, operasyonlardan sorumlu direktör<br />
başlığı altında çalıştı. Daha sonrasında ise, Terrada Investment<br />
adlı Japon şirketinde danışman olarak çalışmalarını sürdürdü.<br />
Ayrıca, Mayer, Brown and Platt Hukuk Bürosu’nun Londra ve Los<br />
Angeles departmanlarında avukatlık yaptı. Lisans eğitimini A.B.D.<br />
Seattle’da bulunan Washington Üniversitesi’nde tamamlayan<br />
Batchelor, uluslararası özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında<br />
aldığı “Juris Doctor” unvanını Stanford Üniversitesi’nde kazandı.<br />
İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde uluslararası kamu hukuku<br />
dalında master yaparak “Legum Magister” unvanını aldı. Carol<br />
Batchelor, şu anda, atandığı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği Türkiye Ofisi’nin temsilciliğini üstlenmektedir.<br />
Vizyon Bildirisi<br />
Türkiye ile genişletilmiş ortaklık ve geleceğe<br />
yönelik planlar…<br />
Batchelor’un Başmakalesi, sonraki sayfa<br />
15
Vizyon Bildirisi<br />
Türkiye’yle genişletilmiş ortaklık ve geleceğe yönelik planlar…<br />
2011, önemli günlerin anıldığı bir yıl<br />
olmuştur. <strong>UNHCR</strong>, uzun süredir mülteci<br />
ve vatansız statüsündeki kişileri korumayı<br />
amaçlayan uluslararası yasal çerçeveleri<br />
ana hatlarıyla ortaya koydu. Ayrıca<br />
zorla yerinden edilme durumlarından<br />
sakınılmasına ve söz konusu olayların<br />
engellenmesine yardımcı olabilecek insani<br />
destek çerçevelerini gündeme getirdi.<br />
<strong>UNHCR</strong> kurulduğunda, II. Dünya<br />
Savaşı’nın ortaya çıkardığı sürüncemeli<br />
nüfus hareketlerini çözüme ulaştırmak<br />
için geçici olarak faaliyet göstermeyi amaçlıyordu. Ancak<br />
her yıl, yüz binlerce kişinin insani ihtiyaçları, uluslararası<br />
toplumun <strong>UNHCR</strong>’ın sürekli desteğine ihtiyacı<br />
olduğunu kanıtlamıştır.<br />
2011 yılı itibariyle, dünya genelinde, <strong>UNHCR</strong>’ın ilgi<br />
alanında 43 milyondan fazla kişi bulunuyor. Böylesine<br />
büyük bir nüfusun ihtiyaçlarını ele almak, insanların<br />
acısını dindirmek için yasal çerçevelerin ve ortaklıkların<br />
geliştirilmesini, fedakarlık ile kapsamlı çözümlere müştereken<br />
odaklanılmayı gerektiriyor. Bu ölçekte, yerlerinden<br />
edilmeyle başa çıkmak için küresel düzeyde düşünülmeli,<br />
yerel ve bireysel düzeyde hareket edilmelidir.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın bakış açısına göre, bir “ev”den mahrum<br />
olan biri, vatandaşlıktan mahrum bırakılan bir çocuk<br />
veya güvenlik ya da korunma sağlanamayan bir insan<br />
bile çok fazla. Yalnızca bir kişinin refahını sağlamak,<br />
bir çocuğu, anneyi ya da eşi, hayatına yönelik tehdit<br />
oluşturan koşullardan kurtarmak, bir bireyi savaştan,<br />
çatışmadan ve yıkımlardan korumak değerli ve insancıl<br />
bir eylem ve görev olarak benimsenmelidir. Dünyamızı<br />
geleceğe dair umutlu bir yere dönüştüren bireysel refah,<br />
kollektif bütünü oluşturur.<br />
Küresel barış ve istikrar, yalnızca muhtaç durumdaki<br />
insanlara yardım eli uzatılarak gerçeğe dönüştürülebilir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, hizmet verdiği herkese bu yardım elini<br />
uzatmaya devam etmektedir.<br />
Türkiye, köklü bir gelenekten yola çıkarak, insani<br />
ihtiyaçları olanlara korumayı bireysel ve toplumsal düzeyde<br />
sağlamaktadır. Türkiye, yalnızca kendi sınırları<br />
içinde değil, aynı zamanda dünyanın birçok yerinde<br />
insani amaçlarla hareket ediyor. <strong>UNHCR</strong>, 2011’de ve<br />
ileriki tarihlerde, Türkiye’de ve dünya genelinde bulunan<br />
sığınmacı ve mültecilerin korunma ihtiyaçlarını<br />
daha iyi karşılayabilmek adına, Türkiye ile ortaklığını<br />
güçlendirmeye kendini adamıştır. Türkiye, koruma<br />
rejimini geliştirmeyi amaçlayan önemli adımlar attı.<br />
2011’in ilk aylarında hazırlanan İltica<br />
Kanun Tasarısı Başbakanlık Ofisi’ne sunuldu.<br />
Yenilikçi bir niteliğe sahip olan<br />
kanun taslağı, Türkiye’nin insani meseleler<br />
konusunda ileri sürdüğü güçlü<br />
taahhüdün açık bir göstergesi olarak<br />
algılanmalı. Türkiye’deki mültecilerin ve<br />
sığınmacıların yaşam koşullarının daha<br />
iyiye gitmesi kanunun kabul edilmesiyle<br />
Carol Batchelor<br />
sağlanacak. <strong>UNHCR</strong> ise, Türk makamlarıyla<br />
daha yakın işbirliği kurulmasını<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi<br />
sağlayacak mekanizmalar geliştirmekle<br />
bilfiil ilgilenmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın Türkiye’de gerçekleştirdiği faaliyetler<br />
başlıca sıralanırsa; mülteci statüsü belirleme işlemleri,<br />
genel koruma, mülteci yardımları, kapasite geliştirme<br />
ve teknik bilgi transferi, kamuyu evrensel iltica ve sığınma<br />
ilkeleri hakkında duyarlılaştırma, yerleştirme<br />
seçeneği de dahil olmak üzere mülteciler için kalıcı<br />
çözümler savunma olarak sıralanabilir. <strong>UNHCR</strong>, son<br />
25 senede, üçüncü ülkelerin yardım ve destekleriyle,<br />
70.000’den fazla Avrupa dışından gelen mülteciyi,<br />
Türkiye’den üçüncü bir ülkeye yerleştirmiştir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, Türkiye gibi mültecilere ev sahibi ülkelerin,<br />
diğer devletler tarafından, yerleştirme konusunda<br />
desteklenmesi gerektiğini belirtir. Somut sorumlulukların<br />
paylaşılamasının ve bu konuda tedbirler alınmasının<br />
gerekliliğini vurgular. Bu da, ev sahibi ülkelerin, muhtaç<br />
insanların korunmasına sağladığı açık desteğin bir<br />
göstergesidir.<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres,<br />
2010 yılı Kasım ayında Ankara’ya tarihi bir ziyarette<br />
bulundu. <strong>UNHCR</strong>’ın Türkiye ile yakın ilişkilerinin<br />
ilerletilmesini arzuladığını belirten António Guterres,<br />
uluslararası acil durum operasyonlarının, yardım tedarikinin<br />
ve diplomasiyi geliştirme kapasitesinin olduğu<br />
her alanın genişletilmesini istediğini ekledi. 50 yıldır<br />
Türkiye’de faaliyet gösteren <strong>UNHCR</strong> için 2011 yılı işbirliğinin<br />
artacağı bir yıl olacaktır.<br />
2011 yılında gerçekleştireceğimiz etkinlikler, insanları<br />
düşünmeye sevk ederken, geçmişteki başarılarımızla<br />
beraber geleceğe olumlu adımlar atmamızı ve<br />
önümüzdeki büyük zorluklarla başa çıkabilmemiz için<br />
güçlenmemizi sağlayacaktır. Ofisimiz, ilerisi için Türkiye<br />
ile ortaklıklarını kuvvetlendirmeyi hedefliyor. İnsanlara<br />
koruma sağlanması açısından karşılaşılacak zorlukların<br />
üstesinden ise ancak yapacağımız kuvvetli işbirliği<br />
sayesinde gelebiliriz.<br />
16
BM Mülteci Örgütü’nün 60. kuruluş yılında, eski ve yeni <strong>UNHCR</strong> çalışanları bir araya gelerek anılarını paylaştılar. Bu eşsiz etkinlikte Carol Batchelor bazı çalışanlara ‘takdir sertifikaları’ sundu. Mülteci statü belirleme işlemlerinde<br />
yıllardır kilit rol oynayan tercümanlar da sertifika alanlar arasındaydı. 14 Aralık, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Eski ve yeni <strong>UNHCR</strong> Türkiye Çalışanları Örgütün 60. kuruluş yıldönümünde bir araya geldi<br />
Genç veya yaşlı, uluslararası veya ulusal, emekli<br />
ya da faal, kadrolu çalışan ya da gönüllü, Türkiye’deki<br />
iltica sistemine katkı sağlayan yüzden fazla çalışan,<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın 60. kuruluş yılını anma etkinliğinde<br />
Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Galerisi’nin konferans<br />
salonunda bir araya geldiler. Törene katılanlar, son 50<br />
yıldır Türkiye’deki on binlerce mülteciye ve Türkiye’ye<br />
yardımcı olabilmek için canla başla çalışıyorlar.<br />
<strong>UNHCR</strong>’a 1960’dan bu yana farklı dönemlerde hizmet veren yüzlerce uluslararası ve ulusal çalışan,<br />
mültecilerin dramıyla baş etmek adına paha biçilmez katkılarda bulundular. 14 Aralık, 2010.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> çalışanları mültecilerin korunması<br />
ve başvuru sahiplerinin mülteci statüsüne uygunluklarının<br />
belirlenmesini sağlamak için çalışmaktadır.<br />
Ayrıca, üçüncü ülkelere yerleştirilme durumlarına ve<br />
Türkiye’de iltica sisteminin oluşmasına yardımcı olmak<br />
için uğraş veriyorlar. Kurumun çalışanları, uzun yıllardan<br />
beri hassas durumdaki kişilere kucak açan Türk<br />
halkına, mültecilerin hikayelerini anlatmak için çaba<br />
gösteriyorlar. Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> temsilciliğinin, son<br />
30 senede 70.000’den fazla mülteciyi üçüncü ülkelere<br />
yerleştirdiği göz önünde tutulursa, çözüm yollarının<br />
uzakta olmadığı fark edilir. Son yıllarda, <strong>UNHCR</strong>’da<br />
stajer olarak kariyerlerine başlayan çoğu genç gönüllü,<br />
şimdi dünyanın bazı sorunlu bölgelerinde uluslararası<br />
kadrolu personel sıfatıyla, örgüte küresel düzeyde katkı<br />
sağlıyor. Uluslararası kadrolu çalışanların birçoğu,<br />
Türkiye’deki misyonlarını başarıyla tamamlamalarının<br />
ve böylece deneyimlerini zenginleştirmelerinin ardından<br />
<strong>UNHCR</strong>’da kıdemli pozisyonlara getirilmektedir.<br />
14 Aralık 2010 tarihindeki etkinlikte bir konuşma<br />
yapan, <strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, geçmişte<br />
ve günümüzde, mültecilerin sıkıntılı durumunu ele<br />
alırken sergiledikleri üstün çalışma ve katkılarından dolayı<br />
kadrolu <strong>UNHCR</strong> personeline takdirlerini ifade etti.<br />
Batchelor “Bitmek bilmeyen ve özverili hizmetlerinizden<br />
ötürü, birçok mülteci bugün hayatta kalarak<br />
geleceğe umutla bakabiliyor.” dedi. Sonrasında,<br />
dünyanın birçok yerinde tehlikeli koşullar altında ve<br />
büyük fedakarlıklarla çalışan çok sayıdaki meslektaşımız<br />
için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Anma<br />
sırasında birçok meslektaşımız örgüte sağladıkları özel<br />
katkılarından dolayı ödüllendirildi. <strong>UNHCR</strong> çalışanları<br />
örgüte olan bağlılıklarını daha da pekiştirmiş halde<br />
törenden ayrıldılar.<br />
Mültecilerin Koruma İhtiyaçlarına yönelik<br />
Çalışmalar Sürdürülüyor<br />
ÇALIŞMALAR, Sayfa 15'in devamı<br />
Mevcut ödenekler ile <strong>UNHCR</strong> giderleri arasındaki<br />
önemli fark, sığınmacıların ve kalıcı çözüm sağlayamayan<br />
kişilerin sayılarındaki artış gibi çeşitli sorunlar nedeniyle<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin kaynakları her geçen gün daha ciddi<br />
bir baskı altına girmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, 1960'dan bu yana, Türkiye’deki faaliyetlerine<br />
215.000.000 dolardan fazla ödenek tahsis etti.<br />
17
YASAL ÇERÇEVE<br />
Türkiye’nin İltica Sistemi Geçiş Sürecinde<br />
“Yabancılar ve Uluslararası Koruma” Kanun Tasarısı TBMM’ye Sunuldu<br />
Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951<br />
Cenevre Sözleşmesi’ne 1962 yılında, 1967 Protokolü’ne<br />
ise 1968 yılında taraf oldu. Ayrıca Türkiye,<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme<br />
Komitesi’nin üyesi olarak faaliyet göstermektedir. Ancak<br />
Türkiye, 1951 Sözleşmesi Madde 1B doğrultusunda<br />
sözleşmenin getirdiği coğrafi sınırlamayı muhafaza etmektedir.<br />
Bu sebeple, 1951 Sözleşmesi’ni “Avrupa’da<br />
meydana gelen olaylar neticesinde mülteci olan kişiler”<br />
ile sınırlı olarak uyguluyor. Türkiye, Avrupa’yı; Avrupa<br />
Konseyi’ne üye devletler, Rusya ve Kafkasya da dahil<br />
olmak üzere eski Sovyet ülkelerinden oluşmuş bir bütün<br />
olarak kabul etmektedir.<br />
Türkiye’deki sığınmacıların büyük çoğunluğu Avrupa<br />
dışındaki ülkelerden geliyor. Türkiye, <strong>UNHCR</strong> prosedürleri<br />
ile paralel işleyen “geçici sığınma statüsü” vermeye<br />
dayalı bir sistem oluşturmuştur.<br />
Türkiye’nin geçici sığınma rejimi 1999 ve 2006 yıllarında<br />
yapılan değişikliklerle 1994 İltica Yönetmeliği<br />
tarafından düzenleniyor. Avrupalı olmayan sığınmacılar<br />
“geçici sığınma statüsü” için Türk Hükümeti’ne başvurabilir<br />
ve <strong>UNHCR</strong>’ın yardımları ile kalıcı çözümlere<br />
ulaşılabilir. Bu çerçevede <strong>UNHCR</strong>, Avrupalı olmayan<br />
sığınmacılar için mülteci statü belirleme işlemlerini yürütüyor.<br />
İltica prosedürünün başlangıcından itibaren<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın katılımını sağlamak amacıyla standart bir<br />
mekanizma henüz geliştirilemedi.<br />
İltica Yönetmeliği’nde <strong>UNHCR</strong>’dan bahsedilse de,<br />
ilgili hükümler yalnızca <strong>UNHCR</strong>’ın yerleştirme işlemlerini<br />
kolaylaştırmaktaki rolünü ifade etmektedir. İltica taleplerinin<br />
alınması ve değerlendirilmesinde <strong>UNHCR</strong>’ın<br />
resmi bir rolü bulunmuyor. Kapsamlı bir ulusal sistemin<br />
olmayışı, bu insanların Türkiye’nin iç hukukunu çiğneyerek<br />
ülkeye girmelerine, ülkede kalmalarına veya ülkeden<br />
ayrılmaya çalışmalarına neden oluyor. Gözaltına<br />
alındıklarında iltica talebinde bulunmayı seçen kişiler<br />
için <strong>UNHCR</strong>, gözaltı tesisindeki bireysel başvuru sahibini<br />
ziyaret etmek ve kişinin mülteci statüsü belirleme<br />
mülakatını gerçekleştirmek üzere Dışişleri ve İçişleri<br />
Bakanlığı’ndan izin talebinde bulunmaktadır.<br />
Avrupa Birliği’ne katılım<br />
müzakereleri kapsamında<br />
Türkiye, kendi<br />
iltica hukukunu kademe<br />
kademe AB standartlarına<br />
uygun hale<br />
İltica, Göç ve İdari Kapasite<br />
Bürosu, Kanun tasarısı ile<br />
ilgili çalışmalarını 2010'da<br />
tamamladı.<br />
getirmek için taahhütte bulundu. Bu sayede prosedür<br />
teminatlarını da içeren tam donanımlı bir ulusal iltica<br />
çerçevesi geliştirildi. Bu çerçeve, <strong>UNHCR</strong> ile iç usullerin<br />
karışımı olan yürürlükteki karmaşık sistemin yerini<br />
alacak. Ulusal sisteme ilişkin sorumluluk, günümüzde<br />
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Yabancılar,<br />
Hudut ve İltica Dairesi vasıtasıyla İçişleri Bakanlığı<br />
tarafından üstleniyor. Sığınmacılar ve Mülteciler hakkında<br />
Genelge, diğerlerinin yanısıra ilgili makamların<br />
incemelerine müteakip ikamet izni harcını ödeyecek<br />
durumu olmayan kişilerin, bu harçtan muaf tutulması<br />
ihtimal ve imkanını öngörmektedir.<br />
2010 yılında İçişleri Bakanlığı’na bağlı İltica, Göç<br />
ve İdari Kapasite Bürosu, İltica Kanun Tasarısı’nı hazırladı.<br />
Tasarı, bakanlıklar, sivil toplum temsilcileri, akademisyenler<br />
ve <strong>UNHCR</strong> gibi uluslararası kuruluşlara<br />
danışılarak düzenlendi.<br />
İltica, Göç ve İdari Kapasite Bürosu’nun, Avrupa<br />
Konseyi’nin ve Avrupa Birliği’nin yorumları da<br />
dikkate alındı. Kanun taslağı, Ocak 2011’de İçişleri<br />
Bakanlığı’nın internet sitesinde kamuya sunuldu<br />
ve TBMM’nin önüne getirilmek üzere Başbakanlık<br />
Ofisi’nde bekletiliyor. Bu taslak, Türkiye’deki mültecilerin<br />
ve sığınmacıların hayatlarını önemli ölçüde iyileştirecek<br />
hükümler içermektedir.<br />
Tasarı, iltica prosedürlerine ilişkin standartlar, ikincil<br />
koruma statüsü, ilgi alanındaki kişilerin haklara erişimi<br />
ve Türkiye’deki iltica rejiminin planlanması, uygulanması<br />
ve ilerletilmesi için gerekli ulusal yapılanmayı<br />
getirecektir. Türkiye’nin ilk iltica yasası olma yolundaki<br />
taslak, dönüm noktası niteliğinde bir gelişme.<br />
1951 Cenevre Sözleşmesi ile getirilen coğrafi sınırlama<br />
korunurken, Türkiye söz konusu sınırlamayı, süregelen<br />
AB katılım süreciyle ilişkilendiriyor.<br />
18
Dolayısıyla, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin,<br />
bireysel sığınma başvurusu yapanların dosyaları için yürüttüğü<br />
Mülteci Statüsü Belirleme işlemlerini yakın gelecekte<br />
de sürdürmesi bekleniyor.<br />
Ulusal Eylem Planı<br />
Türk Hükümeti, 2005 yılında Danimarka ve İngiltere<br />
Hükümetleri ile birlikte bir Eşleştirme Projesi'ni başarıyla<br />
gerçekleştirdi. Bunun sonucunda, Başbakanlık<br />
tarafından aynı yılın Mart ayında “İltica ve Göç Alanında<br />
Avrupa Müktesebatının Kabülüne ilişkin Türk Ulusal<br />
Eylem Planı” başarıyla tamamlandı ve kabul edildi.<br />
Eylem Planı, hedeflere ulaşmak için gerekli yatırımlar<br />
ve dış destekleri içeriyor. Bunun yanısıra, Türkiye’nin<br />
iltica ve göç prosedürlerini ve uygulanmalarını Avrupa<br />
Birliği standartları ile uyumlu hale getirmek için gerekli<br />
yasal ve kurumsal düzenlemeleri kapsıyor.<br />
Hükümet, bu planda, ilticaya ilişkin yasal ve kurumsal<br />
düzenlemelerin ve AB ile “külfet paylaşımı” anlayışının<br />
elverişli olması koşulunu ileri sürerek, 1951<br />
Cenevre Sözleşmesi’nin öngördüğü yükümlülükler çerçevesinde<br />
“coğrafi sınırlama”yı 2012 yılı itibariyle kaldırmayı<br />
önermiştir. İltica ve göç alanındaki gelişmelerin<br />
ve AB müktesebatının diğer fasıllarına ilişkin müzakerelerin<br />
ivmesi göz önünde bulundurulduğunda, <strong>UNHCR</strong>,<br />
öngörülen tarihte coğrafi sınırlamaların kaldırılmasının<br />
zor olacağını düşünmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, Hükümet’in kapsamlı vizyonunu genel<br />
hatlarıyla sunan, kabul, statü belirleme ve entegrasyonu<br />
da içeren bu geniş kapsamlı ve iddialı, yeni ulusal<br />
iltica sistemini destekliyor. <strong>UNHCR</strong>, bilhassa, planın<br />
yıllardır süregelen iltica eğitimlerinin ve kapasite geliştirme<br />
çalışmalarının etkilerini yansıtan koruma odaklı<br />
boyutlarını da takdir ediyor. Etkiler en çok, sığınma talep<br />
eden kadın ve çocuklara, hassas durumdaki kişilere<br />
atfedilen özel ilgi ve korumada kendini hissettiriyor.<br />
Ulusal Eylem Planı, Türk Kızılayı, ulusal Sivil Toplum<br />
Kuruluşları, barolar ve diğer sivil toplum aktivistlerinin<br />
yanısıra Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
(SHÇEK) gibi devlet kurumlarının, yeni iltica sistemine<br />
katkı sağlamasını öngörüyor. Ulusal Eylem Planı’nın<br />
yansıttığı kapsayıcı yaklaşım ise <strong>UNHCR</strong> tarafından<br />
takdir ediliyor.<br />
Ulusal Eylem Planı ayrıca, mülteci ve sığınmacılar<br />
için bilgilendirici materyaller hazırlanması, iltica karar<br />
makamlarında staj programları düzenlenmesi, yargı<br />
yetkilileri için eğitimler organize edilmesi ve mültecilerin<br />
entegrasyonuna yönelik yardım edilmesi gibi birtakım<br />
alanlarda <strong>UNHCR</strong> ile yakın işbirliğinin sürdürülmesi<br />
gerektiğini öngörüyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, iltica ve göç yönetiminden sorumlu “uzman<br />
birim”in yeni kurumsal yapısına ve personel tahsisine<br />
dikkat çekiyor. Teklif edilen hızlandırılmış usullerin<br />
de içinde bulunduğu Eylem Planı’nın kilit boyutlarının<br />
ise daha ayrıntılı olarak tanımlanması gerektiğinin altını<br />
çiziyor. <strong>UNHCR</strong>, bu hedeflere ulaşabilmek adına<br />
Türk Hükümeti ile sıkı işbirliğini sürdürüyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, 2006 Haziran'da, İçişleri Bakanlığı Emniyet<br />
Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan Uygulama<br />
Talimatı’nı (57 nolu genelge), Ulusal Eylem Planı ile<br />
belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik atılan<br />
ilk adım olarak görüyor. <strong>UNHCR</strong>, sektörel uygulama<br />
planlarının gelişmesinin, ayrıntılı bir geçiş ve destek<br />
planı hazırlanmasına ve Ankara Temsilciliği’nin bu göreve<br />
tahsis ettiği birimin danışma görevini üstlenmesine<br />
bağlı olduğunu belirtiyor ve bu gelişimi destekliyor.<br />
Zorluklar<br />
Türkiye’deki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği, Türk Hükümeti’ni aşağıda yer alan birtakım<br />
kilit konularda desteklemeyi amaçlamaktadır:<br />
⇒ <strong>UNHCR</strong> ve diğer ortakların tavsiye ve desteklerinden<br />
yararlanılarak, AB üye devletleri ve diğer ülkelerce<br />
benimsenen modellerden ve “iyi uygulamalar”dan<br />
Göç ve İltica Alanında Ulusal Eylem Planı’nın 2005 yılında yayınlanmasına müteakip <strong>UNHCR</strong> ve Türk makamları Türk milletvekillerini, Plan’ın detayları hakkındaki özel bir toplantıda bilgilendirdiler. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
19
20<br />
faydalanan, mülteci koruması ve ilticaya ilişkin yeni<br />
bir yasal çerçeve oluşturmak<br />
⇒ Sığınmacıların insanlık onuruna yakışır ve minimum<br />
AB standartlarını karşılayacak şekilde kabulü için<br />
ulusal bir kapasite oluşturmak. Türk vatandaşları<br />
için sosyal “güvenlik ağı”nın güçlendirilmesi gereken<br />
bu dönemde, ulusal kapasitenin oluşturulması<br />
için önemli yatırımlar gerekmektedir.<br />
⇒ Mültecilik statüsü belirleme işlemlerini yürütecek<br />
Türk makamları için, azimli, uzman ve becerikli bir<br />
sığınma mercii ve diğer profesyonellerden oluşan<br />
bir kadronun kurulmasını da kapsayan kurumsal<br />
düzenlemeler yapmak<br />
⇒ Bazı mültecilerin Türkiye’ye tam entegrasyonun<br />
sağlanması, diğerleri içinse farklı kalıcı çözümleri<br />
desteklemek amacıyla beceri geliştirme ve kendine<br />
yeterlilik ihtimallerini görüşmeye başlamak. Bu<br />
amaç, yasal reformların yanısıra mültecileri, ekonomik<br />
olarak kendine yeterlilik ve sosyal açıdan dahil<br />
olmaya teşvik eden programları da zorunlu kılar.<br />
⇒ Sivil toplumla yeni ortaklıklar kurmak ve mülteciler<br />
ile sığınmacılara hizmet verebilecek, onların korunmaları<br />
için savunucu rol üstlenebilecek ulusal Sivil<br />
Toplum Kuruluşlarını, vakıfları, üniversiteleri, baroları<br />
ve diğer aktivistleri teşvik etmek.<br />
⇒ Mültecilerin yerleştirilmesini sürdürmek ve modern<br />
bir iltica sisteminin geliştirilmesiyle bağlantılı giderlere<br />
katkı sağlamak, Avrupa Birliği’nin ve üye<br />
devletlerin, diğer hükümetlerin külfet ve sorumluluk<br />
paylaşımını ve desteklerini arttırmak.<br />
⇒ İkamet harcından muafiyetin tutarlı hale getirilmesini<br />
savunmak. Bugüne dek sığınmacıların ve mültecilerin<br />
altı ayda bir Türkiye’deki ikametleri için<br />
resmi bir ödeme yapması gerekiyordu, bu ödeme<br />
İkamet Harcı olarak adlandırıldı. İkamet harçları,<br />
Türkiye’de ikamet eden ve mali kaynakları yeterli<br />
olmayan mülteciler ve sığınmacılar için sıkıntı yaratıyordu.<br />
22 Mart 2010’da İçişleri Bakanlığı, sığınmacı<br />
ve mültecilerin belirli koşullar altında ikamet<br />
harcından muaf tutulması talimatını içeren bir genelge<br />
yayımladı. Bu genelge, daha etkin korumaya<br />
erişime ve yerleştirme ülkesine gideceklerin ülkeden<br />
erken ayrılabilmelerine yardımcı oldu. <strong>UNHCR</strong>,<br />
Başbakanlık Ofisi’ne sunulmuş olan iltica kanun<br />
tasarısı taslağı uyarınca, sığınmacı ve mültecilerin<br />
ikamet izni yükümlülüğünden tamamen muaf tutulacağını<br />
bildirmekten memnuniyet duymaktadır.<br />
⇒ <strong>UNHCR</strong> ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi arasında<br />
“İşbirliği Sözleşmesi” kurulmasını sağlamak,<br />
bu işbirliğini teşvik etmek. Türk İşbirliği ve Kalkınma<br />
İdaresi, teknik işbirliği faaliyetleri ve kalkınma<br />
projeleri aracılığıyla ortak olduğu ülkelerde sosyal<br />
ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlamaktadır. TİKA<br />
ve <strong>UNHCR</strong>, ortak çalışmalarının birçok ülkede iki<br />
taraf için de avantajlı olacağını düşünüyor. Bireysel<br />
sığınmacıların ve mültecilerin korunmasına ilişkin<br />
Türk Hükümeti’ne tavsiyeler veren <strong>UNHCR</strong> Türkiye,<br />
hem doğrudan hem operasyona dayalı bir rol üstleniyor.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye, sığınmacılara güvenlik sağlanması,<br />
onların gözaltına alınmamaları veya geri<br />
gönderilmemeleri, iltica usullerine erişebilmeleri<br />
adına Türk yetkilileriyle ortak çalışmalar yürütüyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın bugüne kadar karşılaştığı ana sorunlar:<br />
⇒ Sınırlı kaynaklara rağmen adil ve etkin bir mülteci<br />
statüsü belirleme prosedürünün temini;<br />
⇒ Türkiye’de uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişiler<br />
için daha iyi nitelikte ve daha geniş kapsamlı bir<br />
sığınmanın savunulması;<br />
⇒ Gönüllü geri dönüşe elverişli koşulların çoğunun<br />
mültecinin anavatanında bulunmaması, Türkiye’de<br />
yerel entegrasyon ihtimallerinin son derece düşük<br />
olması, uluslararası sorumluluğun paylaşılması<br />
gerekirken, yerleştirme yerlerinin dünya genelinde<br />
sınırlı sayıda olmasının sonucunda, Türkiye’deki<br />
mülteciler için kalıcı çözümler elde edilmesinin zorlaşması,<br />
çözüm arayışının sürdürülmesi;<br />
⇒ Sağlam ortaklıkları güvence altına alarak, bir yandan<br />
uluslararası dayanışma ve sorumluluk paylaşımını<br />
muhafaza etmek, diğer yandan koruma ihtiyaçlarını<br />
ele alan yerel kapasiteyi oluşturmak için<br />
sivil toplumu güçledirmek: BM Mülteci Örgütü, ilticaya<br />
ilişkin yeni yasal çerçeve kabul edildiğinde,<br />
korumanın sağlanmasının daha sistemli olacağı ve<br />
bunun işlerin yürütülmesini büyük ölçüde kolaylaştıracağını<br />
belirtmektedir.<br />
Bir grup mülteci çocuk bir uydu şehirde eğlence aktivitelerine katıldı. Mülteci çocuklar Türkiye’de okula<br />
gidebilseler de, sorunlardan uzaklaşamıyorlar. 3 Eylül, 2008. Fotoğraf: SGDD
Türk-Yunan Sınırındaki Gelişmeler<br />
Devletler sınır kontrollerini arttırdıkça, <strong>UNHCR</strong><br />
zulümden kaçan kişilere karşı daha duyarlı<br />
olunması gerektiği çağrısında bulunuyor.<br />
Yasadışı göçle mücadelede birtakım sorunlar yaşayan<br />
Yunanistan, Avrupa Komisyonu’ndan 2010 yılının Ekim<br />
ayında, AB’nin Sınır Yönetim Örgütü olan FRONTEX’e<br />
bağlı Hızlı Sınır Müdahale Ekipleri’nin, Türk-Yunan<br />
kara sınırlarına konuşlandırılmasını ve yardımcı olunmasını<br />
talep etti. Ocak 2011 başlarında Yunanistan,<br />
Evros (Meriç) bölgesindeki Türk-Yunan sınırı boyunca<br />
12 kilometrelik bir çit çekilebileceğini duyurdu.<br />
Türkiye ile Yunanistan arasındaki kara sınırı, yasadışı<br />
göçmenlerin ve sığınmacıların Avrupa Birliği'ne ana<br />
giriş noktası haline geldi. Yunan Hükümeti’nin kaynaklarından<br />
alınan bilgilere göre, günümüzde bu sınırdan<br />
her gün birkaç yüz insan geçmektedir.<br />
Geçtiğimiz yıl, kırk dört kişinin Meriç Nehri’nden<br />
geçmeye çalışırken boğulduğu bildirildi. Karşıya geçebilenlerin<br />
bazıları, Türkiye ile Yunanistan arasında<br />
imzalanan geri kabul anlaşması gereği Türkiye’ye geri<br />
gönderiliyor. Çok sayıda kişinin son derece zorlu koşullarda<br />
gözaltında tutulduğu sınırın Yunan tarafı incelendiğinde<br />
insani durumun kritik olduğu anlaşılıyor.<br />
Birleşmiş Milletler’in İşkence Özel Raportörü Manfred<br />
Nowak, bölgeye düzenlediği ziyaretin ardından, söz<br />
konusu duruma dikkat çekti. Bakıldığında acil ihtiyaçların<br />
barınma, sağlık yardımları ile psikolojik ve sosyal<br />
destekleri kapsadığı görülüyor.<br />
Yunanistan’ın konu hakkındaki yorumlarına cevap<br />
veren <strong>UNHCR</strong>; yasadışı göçmenlerin ülke sınırları içine<br />
girmesinin engellenmesi amacıyla tedbirler alınırken<br />
uluslararası koruma arayışındaki kişiler için garantilerin<br />
de sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Aksi takdirde<br />
durumun endişe verici bir hal alacağını ekledi.<br />
BM Mülteci Örgütü, “Her devletin kendi sınırlarını<br />
kontrol etmeye hakkı var; ancak Türkiye’den Avrupa<br />
Birliği’ne giren insanların çoğunluğunun zulüm ve<br />
şiddetten kaçtığı bir gerçektir. Bu nedenle, korunma<br />
arayışındaki kişilerin ihtiyaçları konusunda duyarlı sınır<br />
kontrol mekanizmalarının oluşturulması son derece<br />
önemlidir.” açıklamasında bulundu.<br />
Yunanistan’ın sınırda çit inşasına ilişkin planlarını<br />
duyurması sonucunda <strong>UNHCR</strong> bir basın bülteni yayımladı.<br />
Bültende “Çit inşaları, altta yatan göç baskılarına<br />
ilişkin sorunu nadiren çözüme kavuşturur. Gelmeye<br />
çalışan kişilerin ayrım gözetilmeden engellenmesine<br />
yönelik bu tür tedbirler, sığınma arayışındaki kişilerin<br />
güvenliğe ulaşmak amacıyla daha da tehlikeli yollara<br />
başvurmak zorunda kalmaları riskini doğurmaktadır.<br />
Bu, çok sayıda sığınmacının günümüzde kendilerini<br />
insan kaçakçılığı çetelerinin ellerine atmasının nedenlerinden<br />
biridir.” görüşüne yer verildi.<br />
Yunanistan'ın Kuzeydoğu kasabalarından biri olan Nea Vyssa yakınlarında Yunan polisleri<br />
devriye geziyorlar. 5 Kasım 2010. Fotoğraf: Nikolas Giakoumidis<br />
Bu gelişmelerin ortasında Avrupa İnsan Hakları<br />
Mahkemesi, bir sığınmacının Dublin II Düzenlemesi<br />
kapsamında Yunanistan’a transfer edilmesiyle, Avrupa<br />
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. ve 13. maddelerinin<br />
ihlal edildiğine karar verdi. Yunanistan’daki “iltica prosedürlerindeki<br />
eksiklikler” ve “gözaltı ve yaşam koşulları”<br />
neden olarak gösterildi.<br />
<strong>UNHCR</strong>, Yunanistan’ın insan haklarını ve sığınma<br />
talebinde bulunma hakkını ihlal ettiği sürece, sığınmacıların<br />
Yunanistan’a geri gönderilmemesi gerektiğini<br />
belirten AHİM kararını takdirle karşılamıştır.<br />
Öte yandan <strong>UNHCR</strong>, Yunanistan’ın iltica sistemini<br />
güçlendirme ve ıslah etmeye yönelik taahhüdünü de<br />
memnuniyetle karşıladı ve bu gayretlere katkı sağlamayı<br />
sürdürüyor. Ancak Yunanistan’da son dönemlerde<br />
kabul edilen yasal reformların tamamen uygulanmadığını<br />
da vurgulamak gerekiyor. Yunanistan’da zulüm<br />
veya ciddi zarar riski altındaki insanların haklarını gözeten,<br />
tamamen işlevsel bir mülteci sisteminin yürütülmesi,<br />
ciddi bütçeleri ve zaman ayrılmasını gerektiriyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, Avrupa hükümetlerini ve kurumlarını, bu reform<br />
gayretlerinde Yunanistan’ı desteklemeye, dayanışma<br />
sağlamaya davet etmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong> aynı zamanda Türkiye’nin, Mültecilerin<br />
Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin getirdiği<br />
coğrafi sınırlamayı sürdürdüğünü, bu yüzden Avrupa<br />
ülkelerinden gelen mültecilere sığınma statüsü verme<br />
sorumluluğunu üstlendiğini hatırlatıyor. Türkiye’de bulunan<br />
sığınmacıların çoğu İran, Irak, Afganistan ve<br />
Somali’den gelmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü,<br />
“Avrupalı olmayan sığınmacıların statülerine ilişkin<br />
değerlendirmeler, Türkiye’de, <strong>UNHCR</strong> tarafından<br />
yürütülmektedir. Mülteci olarak nitelendirilen bireylerin,<br />
üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeyi bekledikleri süre<br />
zarfında ülkede kalmalarına müsaade edilir. <strong>UNHCR</strong><br />
daha fazla ülkeyi, özellikle AB üye devletlerini, yerleştirme<br />
çabalarına iştirak ederek Türkiye ile dayanışma<br />
göstermeye davet etmektedir.”<br />
21
İLGİ ALANINDAKİ KİŞİLER<br />
2010’da <strong>UNHCR</strong>’a Kayıtlı 17 bin Kişi Bulunuyor<br />
Türkiye yaklaşık 50 ülkeden sığınmacı ve mülteci kabul ediyor<br />
Türkiye’deki sığınmacıların ve mültecilerin çoğu 18 ile 59 yaşları arasında, ancak özel ilgi gerektiren çocukların ve yaşlıların sayısı da önemli düzeyde. Eylül, 2005.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
31 Ocak 2011 itibariyle, Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong>'a<br />
kayıtlı olup Avrupa dışından gelen kişi sayısı<br />
17.271'dir. Kayıtlı kişilerin 10.391’ini mülteciler,<br />
6.880’ini ise başvuru sonucunu bekleyen sığınmacılar<br />
oluşturuyor. Son altı senede, Türkiye’ye gelenler arasında<br />
Iraklı, İranlı, Afgan ve Somalili insanlardan oluşan<br />
gruplar, ülkedeki genel sığınmacı nüfusun yüzde 90’ını<br />
oluşturmakta ve açık ara en büyük gruplar haline gelmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin ilgi alanındaki nüfus,<br />
elliden fazla ülkeden gelen mülteci ve sığınmacılar ile<br />
çeşitlilik kazanmaktadır.<br />
Sığınmacı ve mültecilerin yaklaşık beşte ikisini kadınlar,<br />
geri kalanını ise erkekler oluşturur. İlgi alanın-<br />
IRAK<br />
İRAN<br />
daki nüfusun üçte ikisinden fazlası aktif AFGANİSTAN işgücü yaşındayken<br />
(18-59), yaklaşık yüzde 10’u 5-11 ve 12-17<br />
SOMALİ<br />
DİĞER<br />
yaşlarında, yüzde 8’i ise 4 yaşın altında bulunuyor.<br />
<strong>UNHCR</strong> resmi verilerine göre, Afganistan, Irak, İran<br />
ve Somali’den insanlar gelmeye devam edecektir. Kayıt<br />
ve kabul standartlarına göre, gelen sığınmacılar ve<br />
mültecilerden oluşan gruplar, cinsiyet, yaş ve çeşitliliklerine<br />
göre değerlendirilecek. İltica taleplerinin gözden<br />
geçirildiği bekleme sürelerini azaltmak için ise her türlü<br />
gayret sarf ediliyor.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin İlgi Alanındaki Kişiler<br />
Tabiiyete Göre Dağılım - 31 Aralık 2010 itibariyle<br />
Şekil 2.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin İlgi Alanındaki Kişiler<br />
Tabiiyete <strong>UNHCR</strong> Göre Türkiye’nin Dağılım - İlgi 31 Alanındaki Aralık 2010 Kişiler itibariyle<br />
Tabiiyete Göre Dağılım - 31 Aralık 2010 itibariyle<br />
5877<br />
4617<br />
3447<br />
1267<br />
1539<br />
IRAK<br />
İRAN IRAK<br />
AFGANİSTAN<br />
İRAN<br />
SOMALİ AFGANİSTAN<br />
DİĞER SOMALİ<br />
DİĞER<br />
5877<br />
4617 5877<br />
3447 4617<br />
1267 3447<br />
1539 1267<br />
1539<br />
22
Tablo 2.<br />
1998'den bu yana <strong>UNHCR</strong> Türkiye'nin<br />
İlgi Alanına Giren Kişiler (31.12.2010 itibariyle)<br />
20.000<br />
18.000<br />
16.000<br />
14.000<br />
12.000<br />
10.000<br />
8.000<br />
6.000<br />
4.000<br />
2.000<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın ilgi alanındaki kişiler<br />
Yerleştirilen Mülteciler<br />
Mülteciler<br />
Sığınmacılar<br />
-<br />
1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />
5.438 7.008 8.312 7.648 5.892 5.943 6.962 7.271 8.852 12.145 18.209 16.337 16.747<br />
1.629 1.844 2.334 2.615 2.818 2.935 2.292 1.262 1.609 2.667 3.832 6.038 5.336<br />
1.868 1.874 3.103 3.472 3.301 2.490 3.033 2.399 2.633 6.956 11.103 10.350 10.032<br />
3.570 5.134 5.209 4.176 2.591 3.453 3.929 4.872 6.219 5.189 7.106 5.987 6.715<br />
Tablo 3.<br />
<strong>Türkiye'de</strong> Sığınma Talep Eden Kişilerin<br />
Yıllara Göre Dağılımı (2005-2010) (31.12.2010 itibariyle)<br />
IRAK İRAN AFGANİSTAN SOMALİ<br />
YIL Yeni Gelen Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />
Sığınmacıların<br />
Toplam Sayısı<br />
2005 3914 1047 27% 1716 44% 364 9% 473 12%<br />
2006 4553 724 16% 2297 51% 261 6% 680 15%<br />
2007 7646 3470 45% 1688 22% 705 9% 1125 15%<br />
2008 12981 6899 53% 2113 16% 2642 20% 647 5%<br />
2009 7834 3763 48% 1981 25% 1009 13% 295 4%<br />
2010 9226 3656 40% 2881 31% 1248 14% 448 5%<br />
Tablo 4.<br />
<strong>UNHCR</strong>'a başvuran Sığınma Talep Etmiş Kişilerin<br />
Yaş, Cinsiyet ve Ülke Dağılımı 31.12.2010 itibariyle<br />
0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />
Ülke K E K E K E K E K E<br />
Ülke<br />
Toplamı<br />
AFGANİSTAN 77 78 134 179 144 181 446 687 10 20 1956<br />
İRAN 56 85 97 99 89 105 820 1300 33 22 2706<br />
IRAK 38 34 43 48 28 33 129 239 2 6 600<br />
SOMALİ 13 11 22 22 11 17 104 133 2 - 335<br />
DİĞER 62 73 46 46 31 41 241 559 3 6 1118<br />
TOPLAM K/E 246 281 342 394 303 377 1740 2928 50 54 -<br />
Genel Toplam 527 736 680 4668 104 6715<br />
K= Kadın , E= Erkek<br />
23
Tablo Table 5.<br />
Mültecilerin Yaş, Cinsiyet ve Ülke Dağılımı<br />
31.12.2010 itibariyle<br />
0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />
Ülke<br />
Toplamı<br />
Ülke K E K E K E K E K E<br />
AFGANİSTAN 48 53 104 126 121 135 389 494 7 14 1491<br />
İRAN 59 32 75 69 73 88 625 839 22 29 1911<br />
IRAK 214 274 274 341 234 288 1359 2108 96 89 5277<br />
SOMALİ 37 43 68 66 64 61 302 288 1 2 932<br />
SUDAN 8 7 2 7 - 1 10 95 - - 130<br />
DİĞER 13 8 8 16 17 17 92 118 8 1 291<br />
TOPLAM K/E 379 417 531 625 509 590 2777 3942 127 135 -<br />
GENEL<br />
TOPLAM<br />
796 1156 1099 6719 262 10032<br />
Tablo 6.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Ofisi'nde Kayıtlı Kişilerin (Sığınma Talep Edenler<br />
ve Mülteciler) Cinsiyet ve Yaş Dağılımı 31.12.2010 itibariyle<br />
0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />
Ülke<br />
Toplamı<br />
Ülke K E K E K E K E K E<br />
AFGANİSTAN 125 131 238 305 265 316 835 1181 17 34 3447<br />
İRAN 115 117 172 168 162 193 1445 2139 55 51 4617<br />
IRAK 252 308 317 389 262 321 1488 2347 98 95 5877<br />
SOMALİ 50 54 90 88 75 78 406 421 3 2 1267<br />
KIRGIZİSTAN 18 26 17 12 12 13 53 92 2 - 245<br />
SUDAN 11 10 6 8 - 2 18 151 - - 206<br />
FİLİSTİN 8 9 8 5 9 8 24 68 1 2 142<br />
DİĞER 46 43 25 44 27 36 248 471 1 5 946<br />
Table TOPLAM 7. K/E 625 698 873 1019 812 967 4517 6870 177 189 -<br />
GENEL<br />
TOPLAM<br />
1323 1892 1779 11387 366 16747<br />
Tablo 7.<br />
Türkiye’deki Mülteci ve Sığınma Talep Edenlerin Nüfusunun Meslek Dağılımı<br />
31.12.2010 itibariyle<br />
Din görevlisi<br />
14<br />
Yönetici<br />
196<br />
Seyahat<br />
12<br />
Eğitim<br />
288<br />
Hukuk<br />
10<br />
Şoför<br />
59<br />
Polis & Müfettiş<br />
40<br />
Çiftçi<br />
301<br />
Yazar, Gazeteci ve Yazı işleri<br />
73<br />
Tüccar<br />
239<br />
Kıdemli devlet memuru<br />
89<br />
Öğrenci<br />
430<br />
Mühendis & Mimar<br />
115<br />
Ev Hanımı, Bakıcı & Temizlik görevlisi<br />
1845<br />
Bilgisayarla ilgili işler<br />
123<br />
Skilled workers<br />
1789<br />
Medikal<br />
199<br />
Bilinmiyor<br />
1450<br />
İdari asistan, Kâtip & Sekreter<br />
255<br />
İşsiz<br />
1822<br />
Sanatçılar & Fotoğrafçılar<br />
156<br />
Genel Toplam 11250<br />
24
Çeçenlerin Durumu<br />
Rusya Federasyonu’ndan gelen ve 2000 kişi civarında<br />
oldukları bildirilen küçük bir Çeçen grubu<br />
Türkiye’de bulunuyor. Bu kişilerin 400’ü İstanbul yakınlarındaki<br />
üç bölgede ikamet ederken, sayısı tam<br />
olarak belirlenemeyen diğer Çeçenler kendi imkanları<br />
çerçevesinde yaşıyor. Rusya’nın Avrupa Konseyi üyesi<br />
olmasından dolayı, Çeçen kökenli kişiler Türk makamlarınca<br />
Avrupalı olarak kabul edilmekte ve olası iltica<br />
talepleri Türk Hükümeti’nce değerlendirilmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, bu kişilerin Türk insani yardım kuruluşlarının<br />
yardımlarıyla, 2000 yılından itibaren Türkiye’ye<br />
gelmeye başladıklarını değerlendirmektedir. Geçerli<br />
kimlik belgeleri ve pasaportları olmayan Çeçenler,<br />
birçok zorlukla karşılaşmalarına rağmen, genel olarak<br />
geçici ikamet izni alabiliyorlar. Ancak ikamet izinlerinin<br />
verilmesinde gecikmeler yaşandığı da bildiriliyor. Kesin<br />
bir yasal statüye sahip olmamaları, Türkiye’deki Çeçen<br />
topluluğunda korunmasızlık hissi uyandırıyor.<br />
Yerel Sivil Toplum Kuruluşlarından alınan bilgiye<br />
göre, Türkiye’deki Çeçenler, resmi çalışma iznine sahip<br />
olmamaları nedeniyle ciddi zorluklar yaşıyor. Zorlukların<br />
başında işsizlik ve serbestçe hareket edememek geliyor.<br />
Geçici olan sağlık yardımları ile kronik hastalıklar<br />
tedavi edilemiyor. Çocuklar okula kayıt yaptırabilseler<br />
de ancak gayri resmi bir şekilde eğitim görebiliyorlar.<br />
Fakat kesin bir yasal statüye sahip olmayan bazı Çeçenler,<br />
çocuklarını devlet okullarına kaydettiremediklerini<br />
bildirdiler. Sonuç olarak, bazı Çeçen çocuklara<br />
karne ve mezuniyet belgelerinin verilmediği anlaşılıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, tüm devletlere, Çeçen sığınmacılara, ulusal<br />
mülteci statü belirleme prosedürlerine erişmeleri konusunda<br />
destek olunmasını ve bunun mümkün olmadığı<br />
durumlarda ise alternatif olarak etkin bir koruma<br />
sağlanmasını tavsiye etmektedir. Etkin koruma, anavatanlarına<br />
zorla gönderilmekten korunma, yasal statü,<br />
kayıt ve belgelendirme ile insan onuruna yakışır şekilde<br />
temel haklara ve yardımlara erişimi kapsamaktadır.<br />
Irak’taki Türk Mülteciler - Gönüllü<br />
Geri Dönüş<br />
Kuzey Irak’ta, yaklaşık 13.000 Kürt kökenli Türk<br />
mülteci yaşıyor. Bunların çoğu Nineva Valiliği’ne bağlı<br />
Mahmur mülteci yerleşkesinde kalıyor. Küresel yetki<br />
alanı çerçevesinde <strong>UNHCR</strong>, Mahmur Kampı’ndaki<br />
binlerce mülteciye yönelik olarak, organize gönüllü<br />
geri dönüş ve yeniden entegrasyon gibi kalıcı çözümler<br />
bulunması için ilgili tüm hükümetlere uzmanlık ve yardım<br />
teklifinde bulunmuştur.<br />
İlgili hükümetlerle işbirliği içerisinde, mültecilerin<br />
sığınma ülkelerinden anavatanlarına gönüllü geri dönüşlerini<br />
kolaylaştıran ya da organize eden <strong>UNHCR</strong>,<br />
siyasi amaç gütmüyor ve tarafsız olarak mültecilerin<br />
Mahmur Türk mülteci kampındaki 10,000 kişilik nüfusun büyük bir kısmını çocuklar oluşturuyor.<br />
Ekim, 2003. Fotoğraf: Jake Nowakowski<br />
korunmasını amaçlıyor. Bu bağlamda Örgüt, Irak’taki<br />
mültecilerin uygun, güvenli ve insan onuruna yakışır<br />
bir şekilde Türkiye’ye gönüllü olarak geri dönmelerini<br />
sağlayacak üç taraflı bir gönüllü dönüş anlaşmasının<br />
imzalanması için ilgili tüm hükümetlerle görüşme yapmaya<br />
istekli olduğunu ifade etmektedir.<br />
Avrupalı Mülteciler<br />
Hükümet kaynaklarından alınan bilgilere göre, 1951<br />
Sözleşmesi’ne taraf olunduğundan bu yana Yunanistan,<br />
Bulgaristan, Sırbistan, Azerbaycan ve Arnavutluk’tan gelen<br />
44 kişiye Türkiye’de mülteci statüsü verildi. Yürürlükteki<br />
mevzuat, mülteci statüsü ve öngörülen hakları düzenleyen<br />
spesifik hükümler içermemesine rağmen, yeni<br />
iltica yasasının taslağında ikamet harcının kaldırılacağı<br />
belirtildi. Bunun yanısıra yeni kanun taslağının, uluslararası<br />
hukuk ile ana hatları çizilen standartları çok yönlü<br />
olarak yansıtacağına ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde<br />
düzenlenen haklara mültecilerin erişimlerini kolaylaştıracağına<br />
inanılıyor.<br />
Yasal mülteci statüsüne sahip 44 kişi dışında, Türkiye,<br />
ülkelerindeki iç çatışmalardan kaçan 17.000 Bosna<br />
Hersek ve Kosova vatandaşına ev sahipliği yaptı. Türkiye,<br />
bu kişileri uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda<br />
topraklarına kabul etti ve bu kişilere geçici koruma<br />
sundu. Bu gruplar, Türkiye’de bulundukları süre boyunca,<br />
Kırklareli’nde kurulan ve 2000 yılına kadar faaliyet<br />
gösteren bir kampta konaklatıldı. Bölgedeki durumun<br />
istikrar kazanması üzerine, Bosna Hersek vatandaşlarının<br />
çoğu 1997 yılında anavatanlarına gönüllü olarak<br />
geri döndüler. 1999 Mart ayında Kosova’da patlak veren<br />
kriz üzerine Türkiye, barınma ve korunma arayışıyla<br />
ülkelerinden kaçan Kosovalıların varış ülkelerinden biri<br />
oldu. Bu grup, Türkiye'ye sığınmasından birkaç ay sonra,<br />
gönüllü geri dönüşü tercih ederek sorunlarını çözdü.<br />
25
NAZIM HAJİYEV<br />
…Uzun ve Sabırlı bir Yolculuğun<br />
Mutlu Sonu<br />
Nazım Hajiyev, 2006'da, BM Mülteci Örgütü’ne<br />
telefon açtı. Birçok defa ofisle irtibata geçen<br />
Hajiyev’in sesi bu sefer son derece neşeliydi. Hajiyev,<br />
“Nihayet mülteci statüsüne kavuştum… Artık bu ülkede<br />
kalabileceğim.” diyordu. Beş yıl sonra Hajiyev,<br />
uzun yıllardır sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesini<br />
bir adım daha ileri taşıyarak geleceğini teminat altına<br />
aldı; Türk vatandaşlığına kabul edildi ve Türkiye’deki<br />
diğer mültecilere örnek oldu.<br />
Süregelen trajediler ve tehditler Hajiyev’i ve eşini<br />
anavatanından ayrılmaya zorladı. Bazı tanıdıklarının<br />
halen daha iyi bir yaşam koşullarına kavuştuğu<br />
Türkiye’ye gelmeye karar verdiler. Buraya yerleştiler<br />
ve 1995 yılında oğulları doğdu. Hajiyev, turizm sektöründe<br />
çalışmaya başlayarak yetenekli bir ressam<br />
olarak isim yapmayı başardı. Sanat çalışmaları özellikle<br />
Antalya ve Akdeniz bölgesindeki oteller tarafından<br />
yoğun talep gördü.<br />
2002 yılında, uluslararası bir ticaret fuarına katılan<br />
Hajiyev’e, geri döndüğünde, artık Türkiye’de kalmasına<br />
izin verilmediği ve ailesiyle birlikte ülkeden<br />
ayrılması gerektiği söylendi. Son yıllarda elde ettiği<br />
her şeyi kaybetme düşüncesinin getirdiği çaresizlik ve<br />
umutsuzlukla yardım için <strong>UNHCR</strong>’a başvurdu.<br />
Hajiyev’in coğrafi sınırlama kapsamında olmayan<br />
bir ülkeden gelmesi sebebiyle, <strong>UNHCR</strong>, başvurusunun<br />
Türk makamlarına sunulmasına yardımcı oldu,<br />
bunun üzerine Türkiye başvuruyu kabul etti.<br />
Dört yılın ardından neşeli bir telefon alındı, tüm<br />
aileye mülteci statüsü verildi. Yine de Türkiye böylesi<br />
bir durumun nasıl ele alınacağı konusunda donanımlı<br />
değildi. Türk makamlarınca, Sözleşme kapsamında<br />
tanınan ilk Avrupalı sığınmacı olmanın getirdiği<br />
sevinç, Hajiyev’e üzerinde “Kart sahibinin çalışma<br />
izni yoktur.” yazan bir yıllık ikamet izni verilmesiyle<br />
gölgelendi. Bu durum özellikle halen okula giden ve<br />
gelecek planlarının şimdiden önünün tıkandığını gören<br />
oğlunu üzdü. Hajiyev, oğluna “Pes etme. Daha<br />
kötü günler geçirdik ama ayakta kalabilmeyi başardık.<br />
Haklarımıza erişmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”<br />
dediğini anımsıyor.<br />
Bu yıl, ailenin mücadelesi uzun süredir beklenen<br />
mutlu sona ermiş gibi görünüyor. Türk vatandaşlığı<br />
alan aile, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının sağladığı<br />
tüm haklardan faydalanabilecek.<br />
Yine de sorun haklara erişimle sona ermiyor.<br />
Hajiyev’in ailesi Türk toplumuna entegre olmak için<br />
üstlerine düşeni yerine getirmek üzere tüm güçleriyle<br />
çalışıyor. Oğlu okulunda başarılı bir öğrenci ve<br />
parlak bir otel yöneticisi olma yolunda ilerliyor. 15<br />
yaşındayken, yetenekli bir badmington oyuncusu olduğundan<br />
Antalya Şampiyonası’nda birinci oldu ve<br />
Türkiye Kupası’ndan üçüncü olarak ayrıldı.<br />
Nazım Hajiyev, oğlunun bir gün Antalya’daki büyük<br />
turistik otellerden birinde iyi bir yönetici olacağına<br />
inanıyor. Kendisinin de Türkiye’ye birçok katkı sağladığını<br />
düşünüyor. Antalya’da yeni inşa edilen beş yıldızlı<br />
oteller için yaptığı tablolar bir yana, “Yaramaz”<br />
gibi birçok ödül alan filmlerde sanatını sergiliyor.<br />
Hajiyev, Türk film endüstrisinde, yakın dönemdeki<br />
gelişmelere rağmen daha çok katedilecek yol olduğunu<br />
söylüyor. Dolayısıyla kendi bilgi ve deneyimlerini<br />
paylaşmaya gönüllü oluyor.<br />
Son 16 senedir, Türkiye’yi ikinci vatanları haline<br />
getirmek için ellerinden geleni yapmış olan aile, sonunda<br />
hem Türkiye’de yeni bir hayata kavuşmayı,<br />
hem de durumlarına resmi bir çözüm bulmayı başardı.<br />
Avrupalı ve Avrupa dışından gelen mülteciler için<br />
yerel entegrasyonun kalıcı bir çözüm olarak öngörüldüğü<br />
yeni bir iltica sistemine geçiş sürecindeyken, bu<br />
ailenin durumu, diğer birçok insana umut veriyor.<br />
26
İLTİCANIN NİTELİĞİ<br />
Reform Sürecinde Atılan Olumlu Adımlar<br />
Genelgelerle güçlendirilen sığınmacı ve mültecilere yönelik destek sistemleri zorlu<br />
yaşam koşullarını iyileştirmeyi amaçlıyor<br />
Mülteciler, Türkiye’deki uzun kalışları sırasında karşılaştıkları zorlu yaşam koşullarına rağmen, geleceğe dair umutlarını, cesaretlerini ve canlılıklarını asla kaybetmiyorlar. 8 Mart, 2008. Fotoğraf: SGDD<br />
Sığınmacıların ve mültecilerin, İçişleri Bakanlığı’nca<br />
uygun görülen 51 şehirden birinde ikamet etmesi<br />
gerekiyor (bkz: Haritalar, sf. 30-31). Belirlenmiş<br />
51 şehirden farklı bir yere seyahat edebilmek için ise<br />
izin almaları gerekiyor. Ayrıca Emniyet bünyesindeki<br />
Yabancılar Şubelerinde düzenli olarak imza vermekle<br />
yükümlü tutuluyorlar.<br />
Sığınmacılar ve mülteciler, belirlenen şehirlerdeki<br />
emniyet müdürlüklerine kayıt yaptırıyor, her altı ayda<br />
bir ikamet izni için harç ödüyorlar ve Türkiye’deki<br />
kalışlarını bu şekilde yasallaştırıyorlar. İkamet harcı,<br />
günümüzde, bir yetişkin için 511.30 TL iken, her bir<br />
çocuk için 330.15 TL. Sığınmacı ve mültecilerin çoğunun<br />
maddi durumu bu yüksek meblağları ödemeye<br />
elvermiyor. Bunun sonucunda, devletin sağladığı temel<br />
yardımlara erişimleri engelleniyor. 2010 Mart ayında,<br />
İçişleri Bakanlığı iltica alanıyla bağlantılı iki genelge<br />
yayımladı. Sığınmacılar ve mülteciler hakkındaki ge-<br />
nelge, diğerlerinin yanısıra mali durumu ikamet izni<br />
harcını ödemeye yeterli olmayanların, ilgili yetkililerce<br />
yürütülecek incelemelerin ardından, bu harçtan muaf<br />
tutulabilme ihtimalini öngörüyor.<br />
2010 Nisan ayında ise İçişleri Bakanlığı farklı bir<br />
genelge yayımlayarak, iltica başvuruları için mecburi<br />
olan tek giriş vize harcını kaldırdı. Bu genelge aynı<br />
zamanda, 2010 Mart Genelgesi’nin yeknesak uygulanmasını<br />
sağlamak üzere, sığınmacı ve mültecilerin<br />
ikamet harçlarından muaf tutulmasına ilişkin kriterlerin<br />
altını çiziyor. Yasadışı göçle mücadele hakkındaki<br />
genelge, diğerlerinin yanısıra, geri gönderme merkezlerinde<br />
tutuldukları sırada iltica talebinde bulunan kişilere,<br />
<strong>UNHCR</strong> ile iletişim kurma imkanı sağlıyor. Söz<br />
konusu olan uygulama, bölgeden bölgeye farklılık<br />
gösterse de, bu genelge iltica reform sürecinde atılan<br />
kararlı ve şüphesiz olumlu adımları temsil ediyor.<br />
27
2006 tarihli Uygulama Talimatı, yardım ve kabul<br />
koşullarındaki eksiklikleri ele almayı amaçlarken, ilgi<br />
alanındaki kişilerin temel haklara erişiminin önemini<br />
vurguluyor. Bu belge kabul tesislerindeki eksiklikleri gidermese<br />
de, sığınmacılara yönelik maddi desteklerin<br />
tedariki bakımından devlet kurumlarının rolüne açıklık<br />
kazandırıyor. Maalesef, ihtiyaç sahibi kimselere sağlanan<br />
yardım düzenli değildir. Sivil Toplum Kuruluşlarının<br />
çalışmaları veya Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar<br />
Dairesi’nin ildeki şubelerinin örnek bir davranış sergileyerek<br />
yerel kaynakları seferber etmesi sayesinde bazı<br />
şehirlerdeki kabul koşulları daha memnun edici durumda<br />
bulunuyor. Bazı şehirlerdeki iyi niyete rağmen, sosyal<br />
destek ve sevk mekanizmalarındaki boşluklar, mali<br />
sıkıntılar, kendine yeterliliğe ilişkin gerçekçi seçeneklerin<br />
bulunmayışı, sığınmacıların ve mültecilerin büyük<br />
çoğunluğunun çok zorlu sosyal ve ekonomik koşullar<br />
altında yaşamayı sürdüreceği anlamına gelmektedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın uygulayıcı ortağı olan SGDD’nin Afyon Şubesi, 20 Haziran 2010 Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle<br />
Afyon’da ikamet eden sığınmacılar ve mülteciler için bir piknik düzenledi. 80 kişi basketbol, futbol, voleybol<br />
gibi çeşitli etkinliklere katıldı. Fotoğraf: SGDD<br />
Çalışma yasağı getirilmese de idari usuller, mültecilerin<br />
ve sığınmacıların yasal olarak çalışmalarını neredeyse<br />
imkansız hale getirmektedir. Yabancıların Çalışma<br />
İzinleri hakkında Kanun (2003 tarihli 4817 sayılı<br />
Kanun), teoride 6 aylık ikamet izni bulunan mültecilerin<br />
ve sığınmacıların meşru istihdamı için bir yol açıyor. Fakat<br />
ilgili kanun yalnızca yapılacak işi icra edebilecek,<br />
vasıflı bir Türk vatandaşı bulunmadığı takdirde yabancılara<br />
çalışma izni verilmesini öngörüyor. Sığınmacıların<br />
çoğu, çalışma izni almalarını sağlayacak dil becerisine<br />
ya da uzmanlığa sahip değil; dolayısıyla kendine yeterli<br />
insanlar olamıyorlar. 2010 Ocak ayında, Yabancıların<br />
Çalışma İzinleri hakkında Kanun’da yapılan değişiklik<br />
ile sığınmacıların (ulusal makamlarca statü verilen<br />
Avrupalı olmayan kişilerin) ve mültecilerin iş hayatına<br />
erişimleri bir nebze daha kolaylaştırıldı. Yapılan değişikliğe<br />
göre, İçişleri Bakanlığı tarafından “mülteci” ya<br />
da “sığınmacı” statüsü verilen yabancılardan ikamet<br />
izni süresi sorulmayacak. Ayrıca, söz konusu kişilerin<br />
çalışma izni prosedürlerinin hızlandırılması için gerekli<br />
tedbirler alınacak.<br />
Sığınmacıların ve mültecilerin birçoğu kayıtdışı işlerde<br />
çalışmaktadır. Ancak kayıt dışı olarak çalışmak<br />
sığınmacı ve mültecileri Türkiye’den yasadışı olarak ayrılmaya<br />
sürüklüyor ve kendilerini trajik bir şekilde insan<br />
kaçakçılarının ellerinde bulmalarına neden oluyor.<br />
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Kanunu’nun<br />
kabul edilmesi, 1 Kasım 2008 tarihinde gerçekleşen<br />
önemli bir yasal gelişme kabul edilir. Kanun<br />
primlerin “ilgili ulusal kurumlar” tarafından ödenmesi<br />
koşuluyla, sığınmacıları ve vatansız kişileri genel sağlık<br />
sigortası kapsamına alıyor. Bu kişilere sağlık sigortası<br />
yapılabilme imkanını öngören hükümleri memnun edici<br />
gelişmeler olarak kabul eden <strong>UNHCR</strong>, kanundaki<br />
eksiklikler dolayısıyla uygulanmasındaki kısıtlamalara<br />
dikkat çekiyor. Kanunun sınırlı kapsamı ve kurumlar<br />
arası bilgi alışverişinin yetersizliği uygulamada sorunlara<br />
neden oluyor ve sağlık hizmetlerinin yürütülmesini<br />
aksatıyor. Sosyal Yardımlar ve Dayanışma Vakfı’nın<br />
2009 yılının Mayıs ayında yayımladığı genelge bu eksik<br />
unsurları tamamlamayı amaçlıyor. Fakat uygulamanın<br />
her bir şehirdeki karar makamlarının takdirine kalması,<br />
sorunların tamamen çözülmesinde yetersiz kalınmasına<br />
yol açıyor.<br />
6-14 yaş arasındaki çocukların ilköğretim okullarına<br />
kaydı, Türk Anayasası uyarınca, sığınmacı ve mülteci<br />
çocuklar açısından da bir hak teşkil etmektedir. Fakat<br />
eğitim hakkı, ancak bazı prosedür gereklilikleri yerine<br />
getirildiği takdirde söz konusu olabiliyor. Mülteci ve<br />
sığınmacıların çocukları veya bireysel olarak sığınma<br />
talebinde bulunan ebeveynlerinden ayrı düşmüş çocuklar,<br />
ikamet izni alarak ve Türkiye’deki kalışlarını yasal<br />
hale getirerek okullara kayıt yaptırabiliyorlar.İkamet<br />
harcı ödenerek ikamet izni alındığında, çocukların yerel<br />
okullara serbest erişimi oluyor ve muhtaç çocuklara<br />
bulundukları ildeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma<br />
Vakfı tarafından eğitim yardımları sağlanıyor.<br />
Mülteci ve sığınmacı ailelerin çocukları okula devam<br />
ettikleri süre zarfında ikamet izninden muaf tutuluyor.<br />
Öte yandan çocuğun ailesinin geçerli bir ikamet<br />
izni bulunmasının okula kayıt için önkoşul olarak aranması,<br />
eğitim hakkına erişimi tehlikeye atabilecek bir<br />
faktör olarak değerlendirilmeli.<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />
(SHÇEK) refakatsiz veya ebeveynlerinden ayrı düşmüş<br />
sığınmacı ve mülteci çocukları himayesi altına alıyor.<br />
28
SHÇEK’nin müdahale edebilmesi için, çocuğun yaşının<br />
tespitine yönelik tıbbi muayene ve kemik testi önkoşul<br />
olarak aranıyor.<br />
Bazı çocuklar veya ergenler, yanılma payı her zaman<br />
dikkate alınmadığından, gerekli bakımdan mahrum<br />
bırakılabiliyor. Türk Medeni Kanunu uyarınca şart<br />
koşulmasına rağmen, ebeveynlerinden ayrı düşmüş<br />
çocuklara her zaman kanuni temsilci atanmıyor.<br />
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 2010<br />
Mart ayında, Sığınmacılar ve Mültecilere ilişkin Usuller<br />
hakkında bir genelge yayımladı. Bu genelge, eğitim<br />
alma hakkı gibi birtakım konuları ele alarak, yerel<br />
SHÇEK personeline, ebeveynlerinden ayrı düşmüş sığınmacı<br />
veya mülteci çocuklara, “Cinsel ve Toplumsal<br />
Cinsiyete Dayalı Şiddet” mağduru olan kadınlara, engellilere<br />
ve yaşlılara ilişkin usullerin yürütülmesi açısından<br />
rehberlik sağlıyor.<br />
Sınırlı bütçesi dahilinde Birleşmiş Milletler Mülteciler<br />
Yüksek Komiserliği, Türkiye’deki Avrupa dışından<br />
gelen mülteci ve sığınmacılardan risk altında olanların,<br />
acil temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı<br />
sağlamaya çalışıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, uygulayıcı ortaklık anlaşması imzaladığı<br />
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği<br />
(SGDD), İnsan Kaynağını Geliştirme Derneği (İKGV)<br />
aracılığıyla, sığınmacıların ve mültecilerin hizmetlere<br />
erişimini kolaylaştırmak, daha etkin kabul koşulları yaratmak,<br />
koşulları iyileştirmek adına uydu şehirlerde de<br />
hazır bulunmaya çalışıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong> ve İçişleri Bakanlığı, sığınmacılar için tüm<br />
dillerde Türkiye’deki usulleri, yasal hakları ve hizmetlere<br />
erişimlerini açıklayan bilgilendirici broşürler hazırlamaktadır.<br />
Ayrıca, birçok zorluğu çözmek amacıyla yeni<br />
bir iltica yasası hazırlıyor.<br />
Türkiye’de Yerleştirme<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği,<br />
spesifik üç kalıcı çözümü teşvik eder; yerel entegrasyon,<br />
gönüllü geri dönüş ve yerleştirme. Türkiye’de halihazırda<br />
varolan iltica statüsünün kendine özgü niteliğinden<br />
dolayı, ülkedeki yerel entegrasyon halen gelişme aşamasında<br />
kalıyor. Buna ek olarak, anavatanları dikkate<br />
alındığında, Türkiye’deki mültecilerin çoğu için güvenli<br />
ve insan onuruna yakışır biçimde gönüllü geri dönüş<br />
günümüzde mümkün değil. Bu nedenle <strong>UNHCR</strong>, dünya<br />
genelinde uygulamakta olduğu sekiz yerleştirme<br />
kriterinden en az birine uyan kişilerin yerleştirilmesi ihtimaline<br />
odaklanır.<br />
Türkiye’deki sığınma başvurusu sahiplerinin yüksek<br />
sayısı ve dünya genelinde yerleştirme imkanlarının sınırlı<br />
olması neticesinde Türkiye’deki tüm mültecilere<br />
yerleştirme imkanı sunulamıyor.<br />
2008'de yerleştirilen mültecilerin sayısı 3.832 iken,<br />
2009'da bu rakam 6.038’e ulaştı. 2010’da 6.800’den<br />
fazla başvuru ibraz edildi ve 5.335 mülteci yerleştirildi.<br />
Başlıca yerleştirme ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri,<br />
Avustralya, Kanada, Norveç, İsveç, Fransa ve Almanya.<br />
Yerleştirme, insani ihtiyaçlara ilişkin küresel düzeydeki<br />
sorumluluk paylaşımı bakımından önemli bir araç<br />
olarak kullanılır. <strong>UNHCR</strong> faaliyetleri, devletleri üçüncü<br />
bir ülkeye daha fazla mültecinin yerleştirilmesi için<br />
yer sağlamak suretiyle, mültevilere ev sahipliği yapan<br />
Türkiye’yi desteklemeyi teşvik etmektedir.<br />
Tablo 8.<br />
Yerleştirme İstatistikleri<br />
1998-2010<br />
8000<br />
7000<br />
6000<br />
5000<br />
4000<br />
3000<br />
2000<br />
1000<br />
0<br />
İbraz<br />
Kabul<br />
Ayrılış<br />
1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />
2374 2764 3416 4046 3231 2547 2093 1084 1994 5287 7590 6731 6871<br />
1920 1845 2334 2747 2918 2935 2292 1262 1609 2667 3832 6038 5335<br />
29
İLTİCA ALANINDA KAPASİTE GELİŞTİRME<br />
BM Mülteci Örgütü, sivil toplum kuruluşlarını (STK’ları) iltica alanında çalışmaya teşvik ediyor. Mültecilere yardım eden STK’ların sayısı 1995 yılından bu yana büyük ölçüde arttığından, <strong>UNHCR</strong>, sivil toplumun temsilcileriyle olağan<br />
istişare toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Şubat, 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki İltica Sistemini Güçlendirmek için<br />
Hükümet ve Sivil Toplumla Birlikte<br />
Türk Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü<br />
(<strong>UNHCR</strong>), Türkiye’nin AB yolunda aday olarak<br />
tanınmasının öncesinde de, ulusal iltica sistemini<br />
güçlendirmek için beraber çalışıyordu. Türkiye’de,<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın kilit muhatabı olan Dışişleri Bakanlığı’yla<br />
ilticaya ilişkin politika ve prosedür konuları hakkında<br />
geniş kapsamlı diyaloglar kuruluyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın iltica alanında yürüttüğü kapasite geliştirmeye<br />
yönelik destek faaliyetleri; mülteci korunması,<br />
uluslararası standartlar ve koruma mekanizmalarının<br />
hukuki ve sosyal boyutlarını ele alan programları<br />
ve kapasite geliştirme programlarını içermektedir. Bu<br />
programlar sadece Ankara’da değil ama aynı zamanda<br />
Van’daki <strong>UNHCR</strong> ofislerinde de, İçişleri Bakanlığı<br />
yetkilileri için düzenlenen yoğun eğitimlerle tamamlanıyor.<br />
Bütün bunlara ek olarak, Türkiye’nin ilgi alanındaki<br />
kişilerin kabul koşullarıyla ilgilenen aktif personellerin<br />
altyapı kapasitelerinin geliştirilmesine odaklanıyor.<br />
Kapasite geliştirilerek ilgi alanındaki kişilere, insan<br />
onuruna yakışır yaşam koşulları sunulabilmekte bunun<br />
neticesinde de hak temelli yaklaşımların benimsenmesi<br />
sağlanmaktadır.<br />
İçişleri Bakanlığı Emniyet Müdürlüğü, kapasite geliştirme<br />
faailyetlerinde <strong>UNHCR</strong>’ın geleneksel muhatabı<br />
sayılıyor. 2009 ve 2010 yılları boyunca <strong>UNHCR</strong>, yasama<br />
çalışmalarında ve kurumsal yapılandırma alanlarında<br />
İçişleri Bakanlığı İltica ve Göç Bürosu ile yakın<br />
işbirliğini sürdürdü. Bununla birlikte <strong>UNHCR</strong>, bilhassa,<br />
Jandarma Genel Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı<br />
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı sınır görevlilerinin<br />
katılımıyla ortak eğitim aktiviteleri düzenlemek<br />
için Jandarma Genel Komutanlığı ile yakın ilişkiler<br />
kuruyor. <strong>UNHCR</strong>, hakim, savcı ve avukatlara, mülteci<br />
hukuku eğitimleri vermek üzere Adalet Bakanlığı ve<br />
Türk Barolar Birliği ile irtibat halindedir.<br />
<strong>UNHCR</strong>, Emniyet Genel Müdürlüğü ile sürdürdüğü<br />
32
yakın işbirliğinin yanısıra, kapasitelerinin geliştirilmesi<br />
konusunda destek vermektedir. Ayrıca, 2010 yılının<br />
ikinci yarısında, BM Mülteci Örgütü, Emniyet Genel<br />
Müdürlüğü için eğitim aktiviteleri düzenlemeye devam<br />
ederken, yeni atanmış kişileri bilgilendirmek adına “Adil<br />
ve Etkin Mülteci Statüsü Belirleme” adı verilen üç çalıştay<br />
organize etti. Bu çerçevede, sınır kontrol güçleri<br />
çalışanları için uluslararası mülteci hukuku konusunda<br />
seminerler ortaya koydu.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye, İngiltere Büyükelçiliği ve Hollanda<br />
Büyükelçiliği tarafından finanse edilen ve Jandarma<br />
Genel Komutanlığı’nın işbirliğiyle düzenlenen “Sınır<br />
ve Kolluk Kuvvetleri Personelinin Korumaya Hassas Bir<br />
Sınır Yönetimi Sistemi ile Yasadışı Göçü Daha İyi Ele<br />
Alması” konulu projede, Jandarma, Kara Kuvvetleri ve<br />
Sahil Güvenlik çalışanları için seminerler düzenlenmesi<br />
görevini üstlenmiştir. Toplamda yedi seminerden oluşan<br />
aktivitenin ilk dört semineri düzenlemiş olup kalan üç<br />
seminer ise 2011’in ilk yarısında organize edilecektir.<br />
Proje; sınır yetkililerini, geri göndermeme ilkesi (nonrefoulement),<br />
Türkiye’deki iltica sistemi ve yetkililer arasındaki<br />
sevk sistemi hakkında bilgilendirmeyi amaçlıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın kapasite geliştirme faaliyetleri, önemli<br />
rol üstlenebilecek çeşitli aktivistlere yayılmaya devam<br />
ediyor. <strong>UNHCR</strong>, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />
Kurumu, Sosyal Yardımlar ve Dayanışma Vakfı, ilgili<br />
bakanlıklar ve kamu kuruluşlarının yanısıra, sivil toplum<br />
gibi iltica sistemindeki diğer paydaşlarla yoğun<br />
bir işbirliği içinde hareket etmektedir. Hukuki ve sosyal<br />
savunuculuk ile lobicilik faaliyetlerinde ise Sivil Toplum<br />
Kuruluşları ve akademisyenler bu ağa katılım sağlıyor.<br />
Örneğin, 2009 ve 2010 yıllarında yapılan kapasite<br />
ağı oluşturma girişimleri Türkiye’deki ulusal iltica sistemini<br />
güçlendirmeye yönelik ulusal gayretlerin artmasıyla<br />
yoğunlaştı. İltica kanun taslağına ilişkin gelişmeler<br />
de göz önünde alındığında, <strong>UNHCR</strong> Türkiye, iltica kanun<br />
taslağının temel hükümleri hakkında Sivil Toplum<br />
Kuruluşları ve akademisyenlerle iki yuvarlak masa toplantısı<br />
düzenledi. 6-7 Ocak 2011 tarihinde düzenlenen<br />
“Türkiye’nin Tarihi İltica Geleneği” isimli akademisyenler<br />
semineri, farklı disiplinlerden birçok akademisyene,<br />
zorunlu göç, iltica ve vatansızlık meselelerindeki makalelerini,<br />
farklı çalışmalarını ve araştırmalarını sunmak<br />
için eşsiz bir olanak yarattı. Birleşmiş Milletler Mülteci<br />
Örgütü, seminer sunumlarını bir kitaba dönüştürmek<br />
için çalışmalarda bulunmaktadır.<br />
<strong>UNHCR</strong>, ilgili Bakanlıklara ve Türkiye Büyük Millet<br />
Meclisi’ne, genelgeler, kanun tasarıları ve mevcut<br />
mevzuattaki değişiklikler hakkında görüşlerini sunarak<br />
teknik destek sağlamaktadır.<br />
Sivil Toplum Kuruluşları ile İlişkiler<br />
<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki iltica sistemi kapsamında<br />
sivil toplum kuruluşlarına ve sivil toplumun rolünün<br />
güçlendirilmesine büyük önem vermektedir.<br />
Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye’deki geniş faaliyet<br />
alanları ve ülkenin sosyal ve hukuk alanlarının çeşitli<br />
yönlerindeki deneyimleri sayesinde Türkiye’nin ilgi<br />
alanındaki kişilerin içinde bulundukları koşulların iyileştirilmesinde<br />
kritik bir rol üstelenebilir.<br />
Bu bağlamda 2009 ve 2010 yıllarında <strong>UNHCR</strong><br />
Türkiye, Sivil Toplum Kuruluşları ile olan ilişkilerini<br />
güçlendirerek uygulayıcı ortaklarının faaliyet alanını<br />
genişletti. 2010 Ekim ayında, <strong>UNHCR</strong> Türkiye, Sivil<br />
Toplum Kuruluşları ve avukatlar için “İltica Usullerinde<br />
Yasal Temsil” temalı bir seminer düzenledi.<br />
Uydu şehirler, İçişleri Bakanlığı tarafından belirleniyor.<br />
Günümüzde uydu şehirlerin sayısı 51’e yükseldi.<br />
<strong>UNHCR</strong>, 25 uydu şehirdeki nüfusun yüzde 90’ına,<br />
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Vakfı, İnsan<br />
Kaynağını Geliştirme Vakfı ve iki sözleşmeli avukat<br />
aracılığıyla ulaşıyor. <strong>UNHCR</strong>, farklı sektörlerde<br />
faaliyet gösteren kuruluşlar ile işbirliği anlaşmaları<br />
yapıyor. Ayrıca, hassas durumdaki dosyaların durumunu<br />
tartışabilmek adına, mültecilik ve yardım alanlarla<br />
ilgili faailyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları<br />
ile düzenli olarak bir araya gelmektedir.<br />
Bilgi alışverişi ve en iyi uygulamaların paylaşılması için <strong>UNHCR</strong> düzenli STK toplantıları organize etmektedir.<br />
Ağustos, 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
<strong>UNHCR</strong>, Sivil Toplum Kuruluşları ile, Barolarla<br />
ve akademi dünyasıyla yakın temas halinde kalarak<br />
mültecilere yönelik sosyal desteği arttırmayı<br />
amaçlamaktadır. Birçok Türk Sivil Toplum Kuruluşu,<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın Cenevre’de düzenlediği yıllık danışma<br />
toplantılarına katılmaya başladı.<br />
33
“Türkiye’nin Tarihi İltica Geleneği:<br />
Geliştirilen Yasal Çerçeveler<br />
Bağlamında Geçmişteki ve<br />
Gelecekteki Uygulamalar”<br />
<br />
Second Academic Network Seminar<br />
6-7 January, 2011<br />
www.unhcr.org.tr<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye, 6-7 Ocak 2011'de,<br />
Ankara Hilton Otel’de, “Türkiye’nin Tarihi<br />
İltica Geleneği: Geliştirilen Yasal<br />
Çerçeveler Bağlamında Geçmişteki ve<br />
Gelecekteki Uygulamalar” temalı iki<br />
günlük akademisyenler semineri düzenledi.<br />
2009 yılının Aralık ayında düzenlenen<br />
ilk seminere gösterilen yoğun<br />
ilgiden dolayı <strong>UNHCR</strong> Türkiye, ikinci bir<br />
akademisyenler semineri düzenlemeye<br />
karar verdi.<br />
İçinde bulunduğumuz geçiş süreci<br />
de dikkate alındığında, ikinci seminer,<br />
<strong>Türkiye'de</strong>n ve yurtdışından gelen seçkin<br />
akademisyenler için önemli bir platform<br />
oluşturdu. Türkiye’deki önemli tarihi<br />
yaklaşımlar tartışma konusu olurken,<br />
bu yaklaşımların yeni yasal çerçeve için<br />
dayanak oluşturduğuna dikkat çekildi.<br />
Seminere Türkiye’den ve uluslararası<br />
üniversitelerden gelen akademisyenler<br />
ve araştırmacılar katıldılar.<br />
Yerli ve yabancı katılımcılar, çeşitli panellerde,<br />
uzmanlık alanları hakkında sunumlar yaptılar. Dinleyicilerin<br />
de yoğun katılımıyla alevlenen tartışma oturumlarının<br />
ardından, ilticaya ilişkin yeni yaklaşımlar<br />
üzerinde duruldu. Bunların yanısıra iltica durumunun<br />
yarattığı zorluklarla baş etmek amacıyla geliştirilen<br />
yaklaşımlar değerlendirildi.<br />
İltica alanında faaliyet gösteren çeşitli kamu kurumları<br />
ve özel kuruluşların temsilcilerinin yanısıra,<br />
diplomatlar da bu seminere katıldılar.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor ve<br />
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Zekeriya Şarbak’ın açılış<br />
konuşmalarının ardından, İçişleri Bakanlığı yetkilileri,<br />
iltica kanun tasarısının detaylarını katılımcılar ile<br />
paylaştı. Türk iltica tarihi ve yürürlükteki uygulamalar<br />
hakkındaki sunumlarda, geçmişe ve günümüze dair<br />
genel bir portre çizildi. İltica konularına olan ilginin<br />
hızla artması birçok katılımcı tarafından büyük bir<br />
memnuniyetle karşılandı.<br />
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Zekeriya Şarbak, 6-7 Ocak 2011.Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
34
KAMUOYUNA<br />
FARKINDALIK KAZANDIRMAK<br />
Medya, Etkinlikler, Savunuculuk ve Kamuyu Bilgilendirme<br />
Önemli Bir Öncelik: Kamuyu Bilinçlendirmek<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın kamu bilgilendirme çalışmaları, televizyon, radyo ve haber ajansları ile yakın işbirliği kurarak ve ortak çalışmalarını sürdürerek,<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın ülkedeki ve dünyadaki faaliyetleri hakkında söz konusu kurumları düzenli olarak bilgilendirmeyi amaçlar.<br />
<strong>UNHCR</strong> aynı zamanda (gerektiği üzere) basın brifingleri ve konferanslar düzenler ve medyaya demeçler verir.<br />
Dış İlişkiler Birimi, Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> Ofisi’nin sözcülüğünü üstlenmiştir.<br />
Zengin bir iltica geleneğine sahip olan Türkiye, Avrupalı<br />
olmayan mültecilerin ülkede geçici olarak<br />
kalmasına izin vermektedir. Doğu ile Batı, Güney<br />
ile Kuzey arasında bir kavşakta yer alan Türkiye, küresel<br />
zorunlu göç hareketlerinden doğrudan etkilenir.<br />
Toplumun iltica konusunda eğitilmesi ve mülteci<br />
nüfusları ile daha yakından ilgilenilmesi, mültecilerin<br />
koruma altına alınmasına ilişkin problemlerin daha iyi<br />
anlaşılabilmesini sağlayacaktır.<br />
<strong>UNHCR</strong>, mülteci hareketleri ile insani ve ilticaya<br />
ilişkin konular hakkında farkındalığın arttırılması için<br />
uğraşır. Bu şekilde, gelecekte karşılaşılabilecek küresel<br />
sıkıntılar hakkında daha kapsamlı bir yaklaşım geliştirilebilir.<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın yürüttüğü faaliyetler, ilgi alanındaki<br />
kişilerin temel insan haklarının ihlal edilmesini önleme<br />
ve kişilere tolerans gösterilmesini sağlama amacı taşır.<br />
<strong>UNHCR</strong>, kamuyu bilgilendirme ve farkındalık yaratma<br />
faaliyetlerine girişir, medya ile sıkı ilişkiler kurar.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye, kamuda farkındalık yaratmak için<br />
etkinlikler düzenler, medyayı kullanır ve savunuculuk<br />
faaliyetlerinde bulunur.<br />
<strong>UNHCR</strong>, açık ve saydam temsilden yana bir tutum<br />
sergiler. Medya, kamuoyunun şekillenmesi ve insani<br />
desteğe ihtiyaç duyan milyonlarca insanın sıkıntılı durumuna<br />
ışık tutulması bakımından son derece önemli<br />
bir rol oynamaktadır.<br />
Düzenli olarak medya ile irtibat halinde olan<br />
<strong>UNHCR</strong> temsilcisi ve dış ilişkiler sorumlusu, medyadan<br />
gelen sorulara, gerçeklere dayalı cevaplar verir. Ulusal<br />
basın ve yayında, insan hakları odaklı hikayeler ve<br />
makaleler yayınlanmıştır. Medyanın, hızlı ve doğru bilgi<br />
sunarak, ilticayla bağlantılı konulara dikkat çektiği<br />
fark ediliyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, düzenli olarak, yüksek izlenme oranlı tartışma<br />
programlarına, televizyon yarışmalarına katılım<br />
sağlamayı amaçlıyor. Bunun yanısıra, gazetelere, dergilere,<br />
radyo kanallarına ve internet medyasına demeçler<br />
vererek, farkındalık yaratma gayretlerini ve mültecilerin<br />
hayatlarına ilgi duyulmasını desteklemeyi umuyor. Ayrıca<br />
<strong>UNHCR</strong>, Başbakanlık Ofisi’ne bağlı olarak faaliyet<br />
gösteren İnsan Hakları Başkanlığı ile kurmuş olduğu iyi<br />
ilişkisini de sürdürmektedir.<br />
35
Etkinlikler<br />
‘<strong>UNHCR</strong> Güzel Sanatlar Projesi 2009-2010: ‘Genç Sanatçılar Mülteciler Hakkında Konuşuyor’<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, sergi açılış töreninde sanatçılara ve ziyaretçilere bir konuşma yaptı. Birçok katılımcı, sanat eserlerinden derinden etkilendi.14 Aralık, 2010.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Üniversite öğrencilerinden oluşan genç sanatçılar,<br />
sanat eserleri aracılığıyla mülteci olmanın anlamını<br />
sorguladı. Türkiye’nin farklı bölgelerinde<br />
21 üniversitenin güzel sanatlar fakülteleri tarafından yapılan<br />
sanat eserleri, 14-26 Aralık 2010 tarihleri arasında,<br />
Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde<br />
düzenlenen sergide, sanat aşıklarıyla buluştu. Resmi<br />
açılışı, <strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor tarafından<br />
yapılan sergi, medyadan, parlamenterlerden ve<br />
Sivil Toplum Kuruluşlarından büyük ilgi gördü.<br />
Güzel Sanatlar Fakültelerinin ortaya koyduğu proje,<br />
ilk defa 2008-2009 akademik yılında <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
tarafından düzenlendi. İkinci kez gerçekleştirilen proje,<br />
iltica temasını yansıtmayı ve mültecilik hakkında kamu<br />
bilincini arttırmayı hedefliyor. Söz konusu sanat eserleri,<br />
hassas durumdaki mültecilerin ihtiyaçlarına ve korumaya<br />
erişmelerini sağlamaya odaklanıyor. <strong>UNHCR</strong>, bu<br />
çalışmaları, mültecilerin yaşadıkları dramın ve ilticanın<br />
insani boyutlarının açığa çıkması için kullanmayı amaçlamaktadır.<br />
Projeye; Afyon Kocatepe, Başkent, Cum-<br />
‘İnsan Hakları, Yoksulluk ve Dayanışma<br />
Fotoğraf Sergisi’<br />
17-22 Aralık 2010 tarihleri arasında, Ankara<br />
Metrosu Sanat Galerisi’nde, “İnsan Hakları,<br />
Yoksulluk ve Dayanışma Fotoğraf Sergisi” açıldı.<br />
İnsan Hakları Günü’ne dikkat çekmek amacıyla<br />
düzenlenen sergi, her gün metrodan geçen<br />
binlerce insanın beğenisine sunuldu. Ankara<br />
Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı ve<br />
<strong>UNHCR</strong>’ın işbirliğiyle düzenlenen sergi, insan<br />
haklarının boyutlarına, sığınmacıların ve mültecilerin<br />
hassas durumlarına dikkat çekerek farkınladığın<br />
arttırılmasında yardımcı oldu.<br />
huriyet, Çanakkale 18 Mart, Çukurova, Doğuş, Dokuz<br />
Eylül, Erciyes, Gazi, İstanbul Teknik, İstanbul Bilgi, İstanbul<br />
Kültür, Kadir Has, Kocaeli, Maltepe, Mersin, Sakarya,<br />
Süleyman Demirel, Trakya ve Yeditepe Üniversiteleri<br />
katıldı. <strong>UNHCR</strong>’ın, 2009-2010 akademik yıllarında<br />
düzenlediği Güzel Sanatlar Projesine katılan 21 güzel<br />
sanatlar fakültesi, değerli akademisyenleri ve öğrencileri,<br />
<strong>UNHCR</strong> tarafından sertifikalarla ödüllendirildi.<br />
Batchelor, katılımcıların değerli katkılarından ötürü<br />
büyük şükran ve minnet duyduğunu belirtti ve “Konuklar<br />
olarak, acının insan yüzündeki yansımasına yakından<br />
bakabildik.” dedi.<br />
<strong>UNHCR</strong> Güzel Sanatlar Projesi 2008-2009<br />
‘Sanat Kataloğu’ Yayınlandı<br />
T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi, 2008-2009<br />
Akademik Yılında <strong>UNHCR</strong>’ın ilk defa düzenlediği<br />
ve on üniversitenin katıldığı güzel sanatlar projesi<br />
kapsamında sergilenen eserlerin tamamını herhangi<br />
bir ücret talep etmeden sanat kataloğu haline<br />
getirdi.<br />
Katolog yüze yakın güzel sanatlar öğrencisinin<br />
seçkin çalışmalarını içermektedir ve sanat eserlerinin<br />
önemini gösteren kalıcı bir kanıt niteliğindedir.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilciliği önümüzdeki yıllarda<br />
düzenlenecek olan güzel<br />
sanatlar projesine katılacak<br />
öğrencilerin eserleri<br />
için de benzer kataloglar<br />
yayımlamayı planlıyor.<br />
36
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin Websitesi<br />
Onbinlerce Ziyaretçi<br />
www.unhcr.org.tr<br />
İçinde bulunduğumuz iletişim, internet ve sosyal<br />
medya çağında internet siteleri, fikir ve mesajların<br />
etkileşimli şekilde paylaşımı için günden güne daha<br />
etkin ortamlara dönüşüyor. Yeni medya, <strong>UNHCR</strong> ve<br />
farkındalık yaratma faaliyetleri için giderek artan<br />
bir öneme sahip. <strong>UNHCR</strong>’ın İngilizce internet sitesi,<br />
dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişi tarafından<br />
ziyaret ediliyor.<br />
Türkiye’de internet kullanımının yüksekliği göz<br />
önünde tutulduğunda, elektronik medya da <strong>UNHCR</strong><br />
Türkiye için çok önemli bir araç teşkil ediyor. Çağdaş<br />
iletişimdeki rolüne güvenen <strong>UNHCR</strong> Türkiye,<br />
1990’ların sonundan itibaren Türkçe internet sitesini<br />
başarıyla kullanıyor. Bunun neticesinde ise ziyaretçi<br />
sayısı her geçen gün artıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin internet sitesinde, iltica hakkındaki<br />
uluslararası haberler, sığınmacı ve mülteci<br />
sorunları hakkında bilgiler, aktiviteler ve güncel duyurular<br />
yer alır. Ayrıca, sığınmacıların mülakat sonuçlarını<br />
öğrenecekleri ve yerel makamlar ile destek<br />
örgütlerinin iletişim bilgilerine erişebilecekleri bir<br />
platform sağlar. 2010 yılı boyunca internet sitesi çeşitli<br />
sebeplerden ötürü toplam 48.105 kişi tarafından<br />
ziyaret edildi.<br />
2011 yılında, internet sitesinin önemli gelişmelere<br />
ve bilgilere erişimi kolaylaştıracak şekilde hem<br />
Türkçe hem de İngilizce olarak güncellenmesi ve<br />
geliştirilmesi planlanıyor. Son yapılan yeniliklerle<br />
Mültecilere daha fazla destek olabilmek için İngilizce<br />
dışında farklı dillerde hizmet seçenekleri de sunulmuştur.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye, iletişim teknolojilerindeki<br />
son gelişmeler doğrultusunda sosyal medya erişim<br />
ağını genişletmeye devam edecektir.<br />
Medya<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye, Yasemin Akis<br />
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi, çeşitli ulusal gazetelerde yayınlanan sığınmacılar ve mültecilerle<br />
ilgili haberler vasıtasıyla basında geniş yer alıyor. BM Mülteci Örgütü, seminerler, çalıştaylar, sergiler<br />
ve konserler gibi Ofisin düzenlediği tanıtıcı faaliyetler ile medyada gerektiğince ilgi görmeyi amaçlıyor.<br />
<strong>UNHCR</strong>, basın bültenleri, raporlar, gazete makaleleri ve ilgili materyaller dağıtıyor.<br />
37
Çatalca’daki Mübadele Müzesi, Fridtjof Nansen’in<br />
150. Doğum Yılında Kapılarını Ziyaretçilere Açtı<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, Çatalca Mübadele Müzesinin açılışını memnuniyetle karşıladı. 14 Aralık, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
İstanbul'da gerçekleştirilen ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’<br />
etkinliklerinde sona yaklaşılırken, 90 kilometre<br />
kuzeyinde küçük bir belediye olan Çatalca’da Mübadele<br />
Müzesi’nin açılması dolayısıyla son derece duygusal<br />
bir tören gerçekleşti.<br />
Mübadele Müzesi, Lozan Antlaşması Göçmenleri<br />
Vakfı, yerel yönetim ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür<br />
Organizasyonları Başkenti tarafından kuruldu ve 30<br />
Ocak 1923’te imzalanan ve Yunanistan ile Türkiye arasında<br />
nüfus değişiminin başlangıç noktası olan Lozan<br />
Antlaşması’nın 87 yıl ardından açıldı. Nüfus değişimi<br />
kararı, Yunanistan ve Türkiye’den yaklaşık 2 milyon<br />
insanın evlerinden ayrılması ile sonuçlanmıştı. Müzede,<br />
Kuzey Yunanistan’dan ayrılmak zorunda kalan Türklere<br />
ait belgeler ve eşyalar sergileniyor. Türkiye’deki evlerinden<br />
ayrılan Yunanlılara ait hatıra objeleri ise bu yıl<br />
müzeye dahil edilecek.<br />
Kuzeydoğu Yunanistan’daki Ptolemaida şehrinden<br />
törene katılmak için gelen Anadolu kökenli bazı Yunan<br />
mültecilerin torunlarının da katıldığı açılış töreninde,<br />
Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara Türkiye’de ilk<br />
defa bu nitelikte bir müze açıldığını vurguladı. <strong>UNHCR</strong><br />
Türkiye temsilcisi Batchelor ise, bu müzenin hem Türkiye<br />
hem Yunanistan’da evlerini terk etmek zorunda<br />
bırakılmış insanların ızdıraplarını sembolize ettiğini,<br />
hem de insanların zorla yerlerinden edildiği tüm olayların<br />
insani boyutunu gün yüzüne çıkarttığını belirtti.<br />
Müzenin açılış yılı; bilim adamı, kutup kaşifi, diplomat,<br />
devlet adamı ve hümanist olan Nansen’nin doğumunun<br />
150. yılına denk geliyor. 1920’li yıllarda Milletler<br />
Cemiyeti’nin ilk Mülteciler Yüksek Komiseri olan Fridtjof<br />
Nansen, mülteciler adına liderlik ettiği çalışmalardan<br />
ötürü biliniyor ve takdir ediliyor.<br />
Çatalca’daki Müzede 1920’li yıllardaki insanlık trajedisine ait birçok belge sergileniyor. 20 Aralık, 2010.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
38
YARDIMLAR<br />
Hayırseverler İş Başında…<br />
Çeşitli Gönüllü Gruplarının Büyük Katkıları Sayesinde<br />
Mültecilerin İhtiyaçları Daha İyi Karşılanıyor.<br />
Konu ile ilgisi olmayan bir kişi, Ankara’daki Birleşmiş<br />
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ofisinin<br />
bulunduğu sokaktan geçerken ofisin, önünde<br />
seyahat vizelerini almak için insanların sıraya girdiği<br />
konsolosluk binalarından biri olduğunu düşünebilir.<br />
Sıra, ilk bakışta benzer bir tablo ortaya çıkarıyor. Fakat<br />
sabahın erken saatlerinde orada bekleyen insanların<br />
amacı çok daha farklı. <strong>UNHCR</strong> kapısında toplanan<br />
insanların orada olmalarının sebebi, uluslararası korumaya<br />
ihtiyaç duyuyor olmaları. Çoğu durumda bu<br />
kişiler, hayatlarında gerçek bir dönüm noktası olacak<br />
çok önemli bir mülakata alınmak için bekliyorlar.<br />
Sığınmacılar ve mülteciler <strong>UNHCR</strong> ofisine çoğu<br />
zaman Türkiye tarafından ikamet etmelerinin uygun<br />
görüldüğü şehirlerden gelirler. Genellikle <strong>UNHCR</strong> ofislerine<br />
zamanında ulaşabilmek için, uzak şehirlerden<br />
gece yolculuğu yapar, geldiklerinde bitkin ve aç olurlar.<br />
Neredeyse tüm günü kabul veya mülakat odalarında<br />
geçirirler. Çeşitli gönüllü grupların üstün çabaları, bu<br />
zor günleri onlar için katlanılabilir hale getirir.<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor, Ankara<br />
ofisinde ‘Öğle yemeği / Kurabiye Hanımları’ olarak<br />
adlandırılan bir heyet ile yakınlarda düzenlediği toplantıda,<br />
‘Her gün neredeyse yüz sığınmacıya dağıttığınız<br />
gıdalar, bizim koruma işlevimiz için paha biçilmez<br />
bir katkı sağlamaktadır. Başından geçen korkunç<br />
deneyimleri tüm detayları ile anlatması beklenen bir<br />
sığınmacıdan, kahvaltı yapmamış veya öğle yemeği<br />
yememiş ise, bunu yapacak güce sahip olmasını beklemek<br />
adil değildir.’ dedi. Öğle yemeği hanımları; gayrı<br />
resmi ve katılımcıları hergün artan bir birlik olup insani<br />
amaçlarla hareket etmekte ve muhtaç insanlara hergün<br />
gıda sağlamayı amaçlamaktadır.<br />
Grubun faaliyetleri, 2008 tarihinde hayırsever<br />
Amerikalı Bridget Guerrero tarafından organize edildi.<br />
Çoğu üyesi Ankara’da yaşayan yabancılardan oluşan<br />
Kurabiye Hanımları adlı grup, <strong>UNHCR</strong> Ankara çalışanlarına<br />
ev yapımı kurabiyeler satarak yardım toplamaya<br />
başlamasıyla gündeme geldi.<br />
Ankara Mülteci Destek Grubu, mültecilerle dayanışma halinde kıyafet, oyuncak ve temel ihtiyaç malzemeleri<br />
dağıttı. 9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Vatikan Konsolosluğu ile birlikte, mültecilere ve sığınmacılara kıyafet ve benzer yardım malzemeleri dağıtıldı.<br />
9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
39
25-26 Eylül 2010 tarihlerinde Kayseri Mevlana Parkında,<br />
sığınmacılar ve mülteciler için Tıbbi Eylem Programı<br />
düzenlendi. Bu projenin çalışmaları, Kayseri’deki<br />
SGDD ofisinin katkılarıyla Temmuz ayında başlatıldı.<br />
Prof. Dr. İlhan Sezgin liderliğinde farklı ihtisas alanlarından<br />
sekiz gönüllü doktor bir araya gelerek, sığınmacıları<br />
ve mültecileri ücretsiz muayene ettiler. Mültecilerin<br />
ihtiyaç duydukları ilaçlar tedarik edildi. Bu etkinlik için<br />
SGDD, Ağustos ayında valilikten izin aldı. Buna ek olarak<br />
SGDD çalışanları, İl Sağlık Müdürlüğü’ne giderek<br />
yetkilileri bahsedilen tıbbi eylem programı hakkında<br />
bilgilendirdi, ardından Kocasinan Belediyesi ile bir toplantı<br />
düzenleyerek yardım talebinde bulundu. Eylül ayı<br />
ortalarında, gönüllü doktorlar ve kamu teşebbüsleri ile<br />
düzenlenen son toplantının ardından eylem için gerekli<br />
koşullar hazırlandı.<br />
24 Eylül 2010 tarihinde İzmir, İstanbul, Eskişehir ve<br />
Sivas’tan gelen doktorlar etkinlik alanına götürüldü.<br />
Doktorlar yanlarında getirdikleri geniş spektrumlu ilaçları<br />
sınıflandırdılar. Neredeyse 450 sığınmacı ve mülteci<br />
sağlık taraması programından faydalandı. İlaçlar, etkinliğe<br />
katılan sığınmacıların hepsine ücretsiz olarak dağıtıldı.<br />
İlaçların yanısıra ciddi sağlık sorunları olan bazı<br />
sığınmacı ve mülteciler hastanelere sevk edildi. Türk<br />
vatandaşları da sağlık taramasından faydalandılar.<br />
Mülteci bir çocuk, Aslı Börek Şirketi’nin tedarik ettiği poğaçalardan alırken, Şirket, Ankara’daki mültecilere<br />
ve sığınmacılara her gün sabah kahvaltısı yardımı yaparak <strong>UNHCR</strong>’ı destekliyor.16 Ocak, 2011.<br />
Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
Toplanan paralarla alınan yemekler ise mültecilere<br />
dağıtılıyordu. Grup, Mine Ekşi’nin liderliğinde son üç<br />
yılda hızla büyüdü. Günümüzde büyük bir grup haline<br />
gelen kuruluşun üyeleri, gıda dağıtımı için <strong>UNHCR</strong> ofisine<br />
dönüşümlü olarak gelmeye başladılar. Bitmek bilmeyen<br />
yardım toplama gayretleri neticesinde, Öğle Yemeği<br />
Hanımları, şimdi Ankara’daki ünlü restoranlardan<br />
ve kebapçılardan ücretsiz gıda temin ediyorlar. <strong>UNHCR</strong><br />
ofisindeki toplantıda Mine Ekşi, ‘Sorunlarımızdan biri,<br />
üyelerimizin çoğunun konsolosluklarla bağlantılı olmasıdır.<br />
Türk halkından daha fazla katılım bekliyoruz.’<br />
dedi. Türk toplumundan beklenen katılım, özel sektörde<br />
bağımsız olarak gerçekleşti. Ünlü pastane zinciri Aslı<br />
Börek, kahvaltı için yüksek proteinli ekmek tedarik etmeye<br />
başladı.<br />
Öte yandan Ankara’nın farklı yerlerinde sığınmacılar<br />
için gıda dışında yardımlarda bulunan, bilhassa<br />
da kıyafet toplayan bir hayır grubu daha oluşturuldu.<br />
Kurabiye Hanımları ile işbirliği içinde olan Ankara Mülteci<br />
Destek Grubu adındaki grubun lideri olan Agata<br />
Kawicka-Özbayoğlu, 300’den fazla insanın bu güne<br />
kadar yapılan yardım dağıtımlarından faydalandığını<br />
bildiriyor. Ankara Mülteci Destek Grubu, bağışlanan<br />
kıyafetleri öylesine düzenli muhafaza ediyor ki depoları<br />
sofistike bir mağazayı andırıyor. Grup, kapasitelerini<br />
arttırmak amacıyla hayır konserleri ve baloları organize<br />
ediyor. Diğer faaliyetlerinin yanında, mülteciler için<br />
Türkçe kursları düzenliyor.<br />
Vatikan Konsolosluğu ile birlikte, mültecilere ve sığınmacılara kıyafet ve benzer yardım malzemeleri dağıtıldı.<br />
9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Sivil Toplum<br />
Kuruluşları ve yerel makamlar ile işbirliği kurarak<br />
kamuyu bilinçlendirme gayretleri ile Türkiye’de kalan<br />
sığınmacıların ve mültecilerin günlük hayatlarını kolaylaştırmaya<br />
çalışıyor.<br />
40
Uluslararası Korumaya<br />
Ihtiyaç Duyanlara<br />
Bir El Uzatın<br />
<strong>UNHCR</strong> Türkiye Yüzlerce Mültecinin<br />
Yaşam Koşullarını iyileştirmeye Çalışan<br />
Yardımsever Kişi ve Kuruluşlara Teşekkür Eder.<br />
Siz de mültecilere yardim etmek istiyorsaniz,<br />
lütfen Ofisimizle irtibata geçin<br />
www.unhcr.org.tr
Meral Başaran’ın eseri, Sivas, Cumhuriyet Üniversitesi. <strong>UNHCR</strong> ‘Güzel Sanatlar Projesi’ 2009-2010.<br />
<strong>UNHCR</strong> Ankara<br />
Sancak Mah. Tiflis Cad.<br />
552 Sok. No: 3<br />
Ankara-TÜRKİYE<br />
Tel: (312) 409 70 00<br />
Fax: (312) 441 21 73<br />
E-Mail: turan@unhcr.org<br />
<strong>UNHCR</strong> İSTANBUL<br />
İKGV aracılığıyla<br />
Abdülhak Hamit Cad.<br />
Elmas Apt. Kat: 3 Daire: 10<br />
Talimhane<br />
İstanbul-TÜRKİYE<br />
Tel : (212) 251 32 32<br />
<strong>UNHCR</strong> Van<br />
İstasyon Mah. Terminal 1. Cad.<br />
Hayırlar Sok. No: 40/2<br />
Van-TÜRKİYE 65100<br />
Tel : (432) 223 13 00<br />
(432) 223 48 58<br />
Fax: (432) 223 32 44<br />
E-Mail: turva@unhcr.org<br />
www.unhcr.org.tr