14.01.2015 Views

Türkiye'de UNHCR 'Gerçekler & Rakamlar'

Türkiye'de UNHCR 'Gerçekler & Rakamlar'

Türkiye'de UNHCR 'Gerçekler & Rakamlar'

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

[ ]<br />

BM Mülteci<br />

Örgütü<br />

GERÇEKLER & RAKAMLAR<br />

Ocak 2011, Sayı 03<br />

Özel Sayı<br />

<strong>UNHCR</strong> 60. Yıl Dönümü<br />

Kuruluşunun altmışıncı yılında <strong>UNHCR</strong>, mülteciler için uluslararası korumayı teşvik etmeye devam ediyor.<br />

BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya geldi<br />

Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi


<strong>UNHCR</strong> 60. Yıl Dönümü<br />

Kuruluşunun altmışıncı yılında <strong>UNHCR</strong>, mülteciler için uluslararası korumayı teşvik etmeye devam ediyor.<br />

BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya geldi<br />

Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi<br />

İçindekiler<br />

BİRİNCİ BÖLÜM:<br />

Türkiye’ye Tarihi Ziyaret<br />

Guterres, koruma sağladığı için Türkiye’ye teşekkür ediyor<br />

Dünya Genelinde <strong>UNHCR</strong><br />

2011- Yıldönümleri<br />

İKİNCİ BÖLÜM:<br />

Türkiye’de <strong>UNHCR</strong><br />

BM Mülteci Örgütü’nün Yerel Faaliyetleri<br />

Yasal Çerçeve<br />

Geçiş Sürecinde Türkiye’nin İltica Sistemi<br />

İlgi Alanındaki Kişiler<br />

2010’da <strong>UNHCR</strong>’a Kayıtlı 17 bin Mülteci<br />

İlticanın Niteliği<br />

Reform Sürecinde Atılan Olumlu Adımlar<br />

İltica Alanında Kapasite Geliştirme<br />

<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki İltica Sistemini Güçlendirmek adına<br />

Hükümet ve Sivil Toplumla Birlikte<br />

Kamuoyuna Farkındalık Kazandırma<br />

Medya, Etkinlikler, Savunuculuk ve Kamu Bilgilendirme<br />

2<br />

5<br />

15<br />

18<br />

22<br />

27<br />

32<br />

35<br />

BM Mülteci [ Örgütü ]<br />

GERÇEKLER & RAKAMLAR<br />

Ocak 2011, Sayı 03<br />

Özel Sayı<br />

Kapak Fotoğrafı:<br />

BM Mülteciler Yüksek Komiseri António<br />

Guterres’in Abdullah Gül’ü Ziyareti<br />

Yardımlar<br />

Hayırseverler İş Başında<br />

39<br />

HARİTALAR:<br />

Menşe Ülkelerine Göre Türkiye’deki Mülteciler 30<br />

Türkiye’deki Mülteciler ve Sığınmacılar 31<br />

Türkiye’de <strong>UNHCR</strong>: RAKAMLAR VE GERÇEKLER<br />

<strong>UNHCR</strong> Ankara Türkiye Şube Ofisi tarafından hazırlanmıştır.<br />

Ocak 2011, Sayı 3<br />

Koordinatör: Selen Koçak (<strong>UNHCR</strong>)<br />

Tasarım: Betty Bastidas Artuç (<strong>UNHCR</strong>)<br />

Editör: Fikret Hassa<br />

Türkçe sayıya katkıda bulunanlar: Dilara Berberoğlu / Özge Özmen<br />

Baskı:<br />

Anıl Matbaacılık (0 312) 229 37 41<br />

Düzenleme: Selda Türk


BİRİNCİ BÖLÜM<br />

<strong>UNHCR</strong>, 2010 ve 2011 yıllarında Önemli<br />

Günleri Kutluyor:<br />

•BM Mülteci Örgütü’nün kuruluşunun<br />

60. yıldönümü<br />

•Mültecilerin Statüsüne ilişkin<br />

1951 Cenevre Sözleşmesi’nin<br />

imzalanışının 60. yıldönümü<br />

•Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin 1961<br />

Sözleşmesi’nin imzalanışının 50. yıldönümü<br />

•Milletler Cemiyeti ilk Mülteciler<br />

Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen’in<br />

doğumunun 150. yılı<br />

İkinci Dünya Savaşı ardından Avrupa’daki Mülteciler<br />

İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde milyonlarca insan evsiz kaldı. Bunların arasında Almanya’daki bir kampta yaşayan Doğu<br />

Avrupalı mülteciler de bulunuyordu. <strong>UNHCR</strong> 1950 yılında kurulduğunda, yetki alanında 1,250,000 mülteci bulunduğu ve bu<br />

kişilerin 300-400 bininin evsiz ve yardıma muhtaç olduğu tahmin ediliyordu.


TÜRKİYE'YE TARİHİ ZİYARET<br />

Guterres Koruma Sağladığı için<br />

Türkiye’ye Teşekkür Etti<br />

Yüksek Komiser, ‘En Muhtaç haldekilerin korunması ve bu kişilere kalıcı çözümler sağlanmasına ilişkin<br />

ortak hedefimize ulaşmak adına, bu işbirliğinin sürdürülmesini sabırsızlıkla bekliyorum’ dedi.<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mültecilerin korunmasının ortak bir hedef olduğunu tekrar teyit ettiler. 22 Kasım 2010.<br />

Fotoğraf: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri<br />

António Guterres, uzun yıllardan beri çok sayıda<br />

mülteciye koruma sağladığı için Türkiye’ye teşekkür<br />

etti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri,<br />

22-24 Kasım 2010 tarihlerinde, Türkiye’nin sığınmacı<br />

ve mültecilerin korunma ortamını iyileştirmek amacıyla<br />

üstlendiği görevlerini arttırdığı bir dönemde, Ankara’ya<br />

resmi bir ziyaret düzenledi.<br />

Bir Mülteciler Yüksek Komiseri tarafından Türkiye’ye<br />

gerçekleştirilen bu ilk ziyarette António Guterres, Cumhurbaşkanı<br />

Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve<br />

AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ile<br />

görüşmelerde bulundu. Yüksek Komiser Guterres, Komiserlik<br />

ve Türk Hükümeti arasındaki işbirliğinden duyduğu<br />

memnuniyeti ifade etti. Cumhurbaşkanı Abdullah<br />

Gül, Guterres ve diğer katılımcıları cumhurbaşkanlığı<br />

ofisinde ağırladı. Cumhurbaşkanı Gül ile gerçekleştirdiği<br />

görüşme sırasında Guterres; En muhtaç durumdaki<br />

kişilere koruma sağlanması ve kalıcı çözümler getirilmesinin<br />

ortak hedefleri olduğunu ve bu hedefe ulaşmak<br />

adına mevcut işbirliğinin sürdürülmesini sabırsızlıkla<br />

beklleyeceğini kaydetti.<br />

Türk Hükümeti, Türkiye’nin ilk iltica kanun taslağını<br />

tamamlamış ve sivil bir iltica ve göç kurumunun kurulmasına<br />

ilişkin süreci başlatmıştır.<br />

İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile gerçekleştirdiği görüşmede<br />

Yüksek Komiser, Bakanlığın iltica kanun tasarısını<br />

hazırlarken benimsediği istişare yaklaşımını övgüyle<br />

karşıladı. Yüksek Komiser, Türkye’nin uzun yıllardan<br />

beri yüz binlerce insana koruma sağladığını, yasal bir<br />

2


Yüksek Komiser’in Türkiye’ye<br />

düzenlediği tarihi ziyarette António<br />

Guterres ve İçişleri Bakanı Beşir<br />

Atalay, Türkiye ve Dünya’daki<br />

güncel iltica konularını görüştüler.<br />

Yüksek Komiser <strong>UNHCR</strong>’ın<br />

Türkiye’deki varlığının daha fazla<br />

kurumsallaştırılması gerektiğinin<br />

altını çizmiş ve aynı zamanda<br />

Hükümet’in iltica sistemindeki<br />

reform çalışmalarından övgüyle söz<br />

etmiştir. Bakan Atalay, konuşmasında<br />

Türkiye’nin uluslararası iltica<br />

ilkelerine ve insani ilkelere ilişkin<br />

taahhüdünü yinelemiştir. İçişleri<br />

Bakanlığı tarafından, <strong>UNHCR</strong> ve Türk<br />

sivil toplum kuruluşları ile işbirliği<br />

içinde gerçekleştirilen iki yıllık yoğun<br />

bir çalışmanın ardından Türkiye’nin<br />

ilk iltica kanununun taslak<br />

çalışmalarını tamamlanmıştır.<br />

23 Kasım, 2010.<br />

Fotoğraf: İçişleri Bakanlığı<br />

çerçevenin benimsenmesinin duruma tutarlılık kazandıracağını<br />

belirtti. İltica alanının risk altında olduğu bir<br />

dünyada Türkiye’nin insani yardımlara atfettiği önemi<br />

daha da vurgulayacağını dile getirmiştir. Türkiye, doğal<br />

ve insan kaynaklı afetler neticesinde zarar gören dünyanın<br />

en uzak yerlerine dahi acil durum yardımları tedarik<br />

etmiş bir ülke. Yüksek Komiser Guterres, muhatabı olan<br />

Türk yetkililerle görüşmeleri sırasında Türkiye ve Komiserlik<br />

arasındaki işbirliğini arttırarak küresel insani yardım<br />

çalışmaları konusunda birlikte neler yapılabileceği<br />

üzerinde durdu.<br />

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri’nin, Başbakan<br />

Yardımcısı ve Türkiye’nin AB Başmüzakarecisi Egemen<br />

Bağış’a gerçekleştirdiği ziyarette ise, Türkiye’nin Avrupa<br />

Birlği’ne katılım müzakerelerine ilişkin konular hakkında<br />

görüşüldü.<br />

Yüksek Komiser TBMM'de<br />

Yüksek Komiser Guterres, Türkiye Büyük Millet<br />

Meclisi’nde Nüfus ve Kalkınma Grubu, İçişleri Komisyonu,<br />

Dış İşleri Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu,<br />

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu gibi çeşitli alt komisyonları<br />

temsil eden milletvekillerinin oluşturduğu geniş<br />

bir gruba hitap etti.<br />

Nüfus ve Kalkınma Grup Başkanı Öznur Çalık ve<br />

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış’ın<br />

ortaklaşa düzenledikleri bu tarihi toplantıda Guterres,<br />

uluslararası nüfus hareketlerinin küresel niteliğini hatırlatarak,<br />

daha fazla uluslararası işbirliği çağrısında<br />

bulundu. Guterres, konuşmasında sığınmacı ve mültecilerin<br />

azımsanmayacak bir kısmını oluşturduğu büyük<br />

ölçekli göç hususunda Türkiye’nin karşı karşıya olduğu<br />

güçlüklere dikkat çekti. Ayrıca Avrupa ülkelerini hem<br />

küresel uluslararası sorumluluk paylaşımına bir katkı<br />

sağlama, hem de Türkiye’nin iltica kanununu yürürlüğe<br />

sokacağı bu süreçte Türkiye ile dayanışma örneği<br />

sergilemek adına, yerleştirme konusunda Türkiye’den<br />

daha fazla mülteci kabul etmeye teşvik etti.<br />

Türkiye, 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin getirdiği coğrafi<br />

sınırlama uygulamasını sürdürerek, yalnızca Avrupa<br />

ülkerinden gelen mültecilere iltica hakkı tanıma<br />

sorumluluğunu üstlenmektedir. Türkiye’deki sığınmacıların<br />

çoğunu ise İran, Irak, Afganistan ve Somali’den<br />

gelenler oluşturuyor. Avrupalı olmayan sığınmacıların<br />

talepleri <strong>UNHCR</strong> tarafından değerlendirilmektedir.<br />

Türkiye, mülteci olarak kabul edilenlerin üçüncü bir<br />

ülkeye yerleştirilene dek ülkede ikamet etmesine imkan<br />

tanımaktadır. Ancak yerleştirilme kotaları ihtiyacı<br />

karşılamadığından, kalıcı bir çözüm için bekleyen kişilerin<br />

sayısı her geçen gün artıyor. <strong>UNHCR</strong>, yerleştirme<br />

çabalarında dahil olarak Türkiye’yle daha fazla dayanışma<br />

içinde olmaları için ülkeleri, bilhassa da AB üye<br />

ülkelerini teşvik etmektedir.<br />

Guterres, Meclis’teki konuşmasında günümüzün zorunlu nüfus hareketlerinin ele alınması için, uluslararası<br />

işbirliğinin ezorunlu olduğuna değindi. Tüm siyasi partilerden katılım ile gerçekleşen konuşmasında, 50’den<br />

fazla Milletvekili’ne hitap etti. 24 Kasım, 2010. Fotoğraf: Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />

3


BM Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres, Türkiye<br />

ziyareti sırasında Türkiye 'nin kurucusu Mustafa Kemal<br />

Atatürk’ün mozalesi Anıtkabir’e bir ziyarette bulundu.<br />

Türk Sivil Toplumu ile Beraber<br />

Guterres, <strong>UNHCR</strong>’ın uygulayıcı ortaklarının üyelerinin<br />

de aralarında bulunduğu birçok Türk Sivil Toplum<br />

Kuruluşu (STK) temsilcisiyle bir araya geldi. STK<br />

resepsiyonunda Yüksek Komiser, <strong>UNHCR</strong>’ın karşılaştığı<br />

küresel zorluklar hakkında konuştu. Türk Kızılayı Genel<br />

Başkanı Tekin Küçükali,Guterres’i, Kızılay tarafından<br />

çadır barınaklarına alternatif olarak geliştirilen ‘Mevlana’<br />

acil yardım evleri hakkında bilgilendirdi. Türk medyası<br />

Guterres’in Türkiye ziyaretine yoğun ilgi gösterdi.<br />

Yüksek Komiser, çeşitli gazete ve televizyon kanallarına<br />

mülakatlar verdi.<br />

Ankara’da medya, Sivil Toplum Kuruluşları ve akademisyenler için düzenlenen resepsiyonda Yüksek Komiser<br />

António Guterres’e Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali tarafından bir rozet takdim edildi.<br />

23 Kasım 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres ve <strong>UNHCR</strong> heyeti, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabir'deki Mozolesine bir saygı ziyaretinde bulundu.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Yüksek Komiser Hakkında…<br />

30 Nisan 1949’da Lizbon’da doğan ve eğitimini Instituto Superior Técnico’da tamamlayan António Guterres evli<br />

ve iki çocuk babası.<br />

1981-1983 Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis üyeliği ve Nüfus, Göç ve Mülteciler Başkanlığı.<br />

1991 Portekiz Mülteci Konseyi’nin kuruculuğu.<br />

1991-2002 Portekiz Danıştay’ında görev aldı.<br />

1992-1999 Sosyal Demokrat Siyasi Partilerin uluslararası örgütü olan Sosyalist Enternasyonal’ın Başkan<br />

Yardımcılığı.<br />

1995-2002 Portekiz Başbakanı: Doğu Timur’daki krizin çözülmesine yönelik uluslararası çabalarda büyük<br />

rol oynadı.<br />

1999-2005 Sosyalist Enternasyonal Başkanlığı.<br />

2000 Avrupa Konseyi Başkanı sıfatıyla Lizbon Gündemi’nin kabulünü sağlamış ve ilk Avrupa Birliği-<br />

Afrika zirvesinde eş başkanlık yaptı.<br />

António Guterres’ 15 Haziran 2005’te BM Genel Kurulu tarafindan 10. BM Mülteciler Yüksek Komiseri olarak<br />

atanmış, ardından Nisan 2010’da 5 yıllık dönem için yeniden bu göreve layık görüldü.<br />

4


DÜNYA’DA <strong>UNHCR</strong><br />

2011 - Yıldönümleri<br />

14 Aralık 1950’deki kuruluşundan bu güne, BM Mülteci Örgütü milyonlarca insana yardım etti.<br />

Kutlamaların yoğun bir dönemindeyiz. 2010 ve<br />

2011 yılları çağdaş uluslararası mülteci rejiminin<br />

önemli dönüm noktaları olmuştur. Peki, bu dönüm<br />

noktaları nelerdir<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği<br />

(<strong>UNHCR</strong>) 1950 senesinde kurulmuştur. <strong>UNHCR</strong>, 14<br />

Aralık 2010 tarihinde Genel Merkezi’nde, ülke ve bölge<br />

genelinde organize edilen etkinliklerle 60. kuruluş<br />

yıldönümünü kutladı. Cenevre’de 2-25 Temmuz 1951<br />

tarihleri arasında düzenlenen Mültecilerin ve Vatansız<br />

Kişilerin Statüsü Üzerine Birleşmiş Milletler Tam Yetkili<br />

Temsilciler Konferansı’nda, Mültecilerin Hukuki Statüsüne<br />

ilişkin 1951 Sözleşmesi kabul edildi. Mültecilerin<br />

Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü ve BM Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği Tüzüğü ile beraber 1951 Cenevre Sözleşmesi,<br />

mevcut iltica rejimini düzenleyen temel uluslararası<br />

belgeler olarak yer almaktadır. 2011 yılındaki bir<br />

diğer yıldönümü ise Vatansızlığın Azaltılmasına İlişkin<br />

Sözleşmeye aittir. Bu sözleşme, 50 yıl önce 30 Ağustos<br />

1961 tarihinde New York’ta imzalandı.<br />

2011 yılı, aynı zamanda, birçok insan tarafından<br />

çağdaş uluslararası mülteci rejiminin kurucusu<br />

olarak nitelendirilen Fridtjof Nansen’in doğumunun<br />

150. yılına denk gelmiştir. Bu rejim, 20. yüzyıl başlarında<br />

Avrupa’da eşi benzeri görülmemiş bir mülteci<br />

nüfusunun ortaya çıkmasına yanıt olarak, yıllar süren<br />

yoğun gayretler neticesinde oluşturuldu. Birinci Dün-<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın tahsis ettiği bir uçakla güney Angola’daki Lubango’dan ayrılmakta olan bir mülteci grubu.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> / 1989 / L. Aström<br />

ya Savaşı’nın sona ermesiyle Avrupa’da milyonlarca<br />

insan mülteci konumuna düştü. Birleşmiş Milletler’in<br />

selefi olan Milletler Cemiyeti, söz konusu insanların<br />

sorunlarını ele almak için derhal harekete geçti.<br />

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1920<br />

senesinde Norveçli bilim adamı, kutup kaşifi, diplomat,<br />

devlet adamı ve hümanist Fridtjof Nansen, insanlığa<br />

olan derin tutkusu ile 450.000 savaş mahkumunun<br />

ülkelerine geri gönderilmesine yönelik Milletler<br />

Cemiyeti’nin ilk büyük ölçekli insani görevinin başına<br />

getirildi. Fridtjof Nansen, hükümetlerin ve çeşitli gönüllü<br />

örgütlerin desteğini kazanarak bu tarihi görevi başarıyla<br />

yerine getirdi.<br />

Nansen, 1921'de Milletler Cemiyeti tarafından ilk<br />

Yüksek Komiser ilan edildi. Yüz binlerce mültecinin<br />

ülkelerine geri gönderilebilmeleri için yardımcı olmayı<br />

amaçlayan bu zorlu görevi derhal üstlenen Nansen, bu<br />

kişilerin yasal statüye kavuşmaları ve ekonomik bağımsızlık<br />

kazanmalarına da yardımcı oldu.<br />

Yüksek Komiserlik görevi boyunca Fridtjof Nansen<br />

mülteciler adına yürütülen eylemlere yüksek bir standart<br />

getirmiş ve insani gayelerle çalışan herkes için örnek<br />

olmuştur. Çalışmalarını ve hayırseverliğini dikkate<br />

alan <strong>UNHCR</strong>, yıllar önce Nansen Mülteciler Ödüllerini<br />

vermeye başladı. Her yıl bu alandaki katkılarıyla Fridtjof<br />

Nansen’in yolunu izleyen kişilerin takdir edilmesi<br />

için adaylar gösterilmesi yönünde çağrıda bulunuyor.<br />

10 Ekim 2011 tarihinde düzenlenecek ödül töreninde<br />

Nansen’in doğumunun 150. yılı kutlanacak.<br />

<strong>UNHCR</strong>, bu önemli yıldönümlerinin kutlanmasının<br />

uluslararası koruma esaslarının yeniden teyit edilmesini<br />

sağlayacağını öngörmektedir. Eksiklerin ortaya çıkabileceği<br />

alanlar için yeni koruma dinamiklerinin keşfedilmesine<br />

de yardımcı olacağını düşünüyor. Vatansızlığın<br />

önlenmesi ve çözüme kavuşturulmasında ilgi alanındaki<br />

kişilerin sıkıntılı durumları hakkında kamu farkındalığının<br />

arttırılmasının büyük önemi olduğunu düşünüyor.<br />

Bu amaçla, yeni fon kaynaklarının temin edilmesinin,<br />

en çok da anma faaliyet ve etkinliklerine yerinden edilmiş<br />

ve vatansız kişilerin aktif katılımının sağlanmasının,<br />

bu kişilerin seslerinin dünya kamu oyunda duyurulma-<br />

5


1999 Mart’ında çok sayıda mülteci Kosova’dan ayrılarak komşu ülkeler olan Arnavutluk ve Makedonya’ya gitmeye başladılar. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> / R. LeMoyne<br />

sında çok etkili olacağı inancındadır.<br />

BM Mülteci Örgütü’nün önemli günler takviminin<br />

başında, 1951 Mültecilerin Statüsüne ilişkin Sözleşme<br />

ve/veya 1967 Protokolü, Vatansız Kişilerin Statüsüne<br />

İlişkin 1954 Sözleşmesi veya Vatansızlığın Azaltılmasına<br />

ilişkin 1961 Sözleşmesi’ni taraf olarak onaylayan<br />

devletlerin bakanlarının katılımıyla düzenlenecek olan<br />

Bakanlar Toplantısı gelmektedir.<br />

Bu belgelere taraf olmayan devletler de gözlemci<br />

olarak davet ediliyor. Bakanlar Toplantısı, 7 ve 8 Aralık<br />

2011 tarihlerinde Cenevre şehrinde düzenlenecek<br />

olup, bu toplantı sırasında devletler ilgili sözleşmelere<br />

katılımlarına resmiyet kazandırabilecek. Yapılacak olan<br />

toplantı aynı zamanda devletlere, zorunlu yerinden<br />

edilme ve/veya vatansızlık gibi spesifik konuları ele<br />

alacaklarına dair somut taahhütlerde bulunma imkanı<br />

tanıyacak. Ayrıca, kapsamlı ve ileri görüşlü tavsiyeleri<br />

dikkate alma fırsatı sunacaktır.<br />

<strong>UNHCR</strong> YILDÖNÜMLERİNİ KUTLUYOR<br />

2010 & 2011...<br />

• 14 Aralık 2010<br />

BM Mülteci Örgütü’nün kuruluşunun<br />

60. yıldönümü<br />

• 28 Temmuz 2011<br />

Mültecilerin Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre<br />

Sözleşmesi’nin 60. yıldönümü<br />

• 30 Ağustos 2011<br />

Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin<br />

1961 Sözleşmesi’nin 50. yıldönümü<br />

• 10 Ekim 2011<br />

Milletler Cemiyeti’nin ilk Yüksek Komiseri<br />

Fridtjof Nansen’in doğumunun<br />

150. yıldönümü<br />

20 Haziran 2011 tarihinde anılacak olan Dünya<br />

Mülteciler Günü de bu senenin önemli günleri arasında<br />

yer alıyor.<br />

Kuruluşunun 60. Yılında <strong>UNHCR</strong><br />

Örgüt, dünya üzerindeki zorla yerlerinden edilmiş<br />

insanlara yardım konusundaki uluslararası taahhütlerin<br />

yenilenmesi çağrısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler<br />

Mülteci Örgütü’nün Yüksek Komiseri António Guterres,<br />

dünyadaki yeni ve hızla değişen yerinden edilme ve vatansızlık<br />

sorunlarının hala gündemde olduğunu söyledi.<br />

Ayrıca bu sorunlarla daha etkili bir biçimde başa çıkabilmek<br />

için küresel bir ivme kazandırılmasının gerekliliğini<br />

vurgulayarak, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği'nin 60. yılı anıldı.<br />

Örgütün Cenevre’deki genel merkezinde konuşan<br />

Yüksek Komiser Guterres, kişilerin yerinden edilmesine<br />

neden olan birtakım faktörler konusunda uyarıda bulundu.<br />

Bunların çoğunun yeni oluşumlar olduğunu ve<br />

vatansızlık sözleşmelerinin imzalandığı esnada var olmadıklarının<br />

altını çizdi.<br />

Guterres, ‘Bir çatışma veya zulüm neticesinde ülke<br />

sınırlarının dışına çıkan insanlar olan mültecilere yardım<br />

etmek <strong>UNHCR</strong>’ın genel yaklaşımıdır.’ dedi. Ancak yaşadığımız<br />

dönemde her geçen gün daha fazla insanın<br />

aşırı yoksulluk, iklim değişikliğinin etkileri ve çatışmalardaki<br />

konumları itibariyle sınırları geçtiğini görüyoruz.<br />

Dolayısıyla zorunlu yerinden edilmenin yeni örnekleri<br />

ortaya çıkıyor ve uluslararası toplumun bu zorluklarla<br />

başa çıkabilmesi gerekiyor.’ diyerek soruna dikkat çekti.<br />

<strong>UNHCR</strong>, 14 Aralık 1950 yılında Birleşmiş Milletler<br />

Genel Kurulu tarafından kuruldu. Asıl amacı Birinci<br />

Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da mülteci olan bir<br />

milyondan fazla insanın durumuyla ilgilenmek olan<br />

6


<strong>UNHCR</strong>’ın görev alanı hızla genişledi. 1956'da Macaristan<br />

Devrimini takiben mültecilerin ülke sınırları dışına<br />

taşması ile büyük uluslararası görevini üstlendi.<br />

1960’larda ise Afrika’nın dekolonizasyonu, kıtada<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın müdahalesini gerektiren çok sayıda mülteci<br />

krizini doğurdu. Sonraki yirmi sene boyunca <strong>UNHCR</strong>,<br />

Asya ve Latin Amerika’daki yerinden edilmiş insanların<br />

krizlerine yardımcı olmak durumunda kaldı. İlk başta<br />

üç yıl süreli yetki alanı, 1953 yılından itibaren her beş<br />

senede bir uzatıldı. Aralık 2003 tarihli BM Genel Kurulu<br />

kararıyla ise <strong>UNHCR</strong>’ın görev süresi üzerindeki zaman<br />

sınırlaması kaldırıldı. Günümüzde örgüt dünyanın<br />

her yerinde büyük çaplı yerinden edilme durumları ile<br />

ilgileniyor. Mültecilerin, ülke içinde yerinden edilmiş<br />

kişilerin ve sığınmacıların dünya üzerindeki nüfusu 43<br />

milyonu bulurken, bu insanların çoğu <strong>UNHCR</strong>’in yasal<br />

yükümlülüğü altında yer almaktadır.<br />

Irak, birkaç milyon mülteci ve 1.5 milyon ülke içinde<br />

yerinden edilmiş insan ile dünyanın en büyük yerinden<br />

edilmiş nüfuslarından birine sahiptir. Yerinden<br />

edilmiş kişilerin üçte biri evsizdir ve bu kişiler, kamu<br />

binalarında ve farklı yerlerde tehlikeli koşullar altında<br />

yaşamaktadır. Irak aynı zamanda son üç senede ülkenin<br />

diğer bölgelerinden veya yurtdışından evlerine geri<br />

dönen yaklaşık 500.000 insan ile en büyük geri dönüş<br />

hareketlerine de şahit olmuştur.<br />

Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü, Iraklıların iltica<br />

başvurularını değerlendirme görevini üstlenerek hükümetlerin<br />

bu prosedürü yerine getirmesine yardımcı<br />

olmaktadır. <strong>UNHCR</strong>, aynı zamanda ülke içinde yerinden<br />

edilmiş kişilerin ve ülkeye geri dönenlerin hassas<br />

durumlarının desteklenmesi konularında Irak Hükümeti<br />

ile işbirliği yapmaktadır. Irak, komşu ülkelerden gelen<br />

yaklaşık 40.000 uluslararası korumaya muhtaç mülteciyi<br />

topraklarında barındırmaktadır.<br />

Sayın Guterres, Cenevre’de, birden çok ülkenin sınırlarını<br />

etkileyen ve çözümleri yeni küresel yaklaşımlar<br />

gerektiren 21. yüzyıl mülteci sorunlarına örnek olarak<br />

Somali ve Afganistan’daki büyük çaplı yerinden edilme<br />

durumlarına değinmiş, vatansızlığı da özel dikkat gerektiren<br />

bir olgu olarak değerlendirmiştir.<br />

1954 ve 1981 yıllarında Nobel Barış Ödülü’ne<br />

layık görülen <strong>UNHCR</strong>’ın, kuruluşunun ve başarılarının<br />

60. yılında Yüksek Komiser António Guterres, örgütün<br />

geçmişte ele alınan sorunlar kadar çetin zorluklarla karşılaşabileceğine<br />

odaklanılmasının önemli olduğunun<br />

altını çizdi.<br />

Sayın Guterres, ‘<strong>UNHCR</strong>’ın faaliyetlerinin birçokları<br />

için ölmek yerine yaşamak, mahrumiyet yerine bir<br />

ev, ölüm riski yaratabilecek bir hastalık yerine koruma<br />

anlamına geldiğinin anlaşılmasının çok önemli olduğu<br />

kanaatindeyim.’ dedi. Buna ek olarak ‘Gurur duymak<br />

için birçok nedemiz olsa da, günümüzde karşılaştığımız<br />

zorluklar konusunda endişelenmek için daha fazla<br />

nedenimiz var. Çatışma ve yerinden edilmelerin altında<br />

yatan nedenlerin son bulmayacağının ve önümüzdeki<br />

birkaç senenin geçmiş yıllar kadar zorlu olacağının bilincinde<br />

olmamız gerekiyor.’ dedi.<br />

BM Mülteci Örgütünün 60. kuruluş yılı, sığınma konusundaki<br />

birçok yıldönümü ile beraber anıldı. Bunlar<br />

sırasıyla; Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951<br />

Sözleşmesi'nin yıldönümü (28 Temmuz 2011), Vatansızlığın<br />

Azaltılmasına İlişkin 1961 Sözleşmesi 'nin yıldönümü<br />

(30 Ağustos 2011) ve Milletler Cemiyeti’nin ilk<br />

Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen’in doğumunun 150.<br />

yıldönümü (10 Ekim 2011).<br />

Önümüzdeki aylarda <strong>UNHCR</strong> bu yıldönümlerini,<br />

devletlerin temel mülteci ve vatansızlık sözleşmelerine<br />

katılımını arttırarak, dünyanın vatansız ve yerinden<br />

edilmiş insanların sorunlarını ele alan güçlendirilmiş<br />

bir uluslararası yasal çerçeve için savunuculuk yapma<br />

fırsatı olarak değerlendirecektir.<br />

Vatansızlık Sözleşmelerine<br />

Taraf Olmak<br />

1971’de Hindistan’a gelen yaklaşık 10 milyon Bengalli mülteciye 800 kampta kalacak yer sağlandı.<br />

Fotoğraf: Dünya Gıda Programı / Trevor Page<br />

Hiçbir devletin vatandaşı olmayan, gözardı edilen<br />

milyonlar vatansız insanlar olarak anılmaktadır. Küresel<br />

bir sorun olan vatansızlık dünya genelinde 12 milyon<br />

insanı etkiliyor. Bazı bölgelerde, diğerlerine oranla daha<br />

fazla vatansız nüfus bulunmasına rağmen vatansızlık<br />

olgusuna her kıtada rastlanmaktadır. Birçok devlet, bu<br />

kişilerin başka bir ülke vatandaşı olduğunu varsayarak<br />

onlara vatandaşlık konusunda somut bir politika geliştirmiyor.<br />

Devletlerin, vatandaşlık verilmesine ilişkin küresel<br />

yaklaşımlar benimseyememeleri sonucunda ise, bu kişiler<br />

çoğu zaman yasal boşluklara takılarak korumadan<br />

mahrum kalmaktadır.<br />

<strong>UNHCR</strong>, BM Genel Kurulunca tanınan yetki alanı ve<br />

Yürütme Komitesi’nin rehberliğinde bu durumu değiştirmeyi<br />

taahhüt etmektedir.<br />

Bunun yanında Vatansızlığın Azaltılmasına ilişkin<br />

1961 Sözleşmesi’nin 50. yıldönümü yaklaşırken BM<br />

Mülteciler Yüksek Komiserliği, devletleri hem 1961<br />

Sözleşmesine, hem de Vatansız Kişilerin Statüsüne ilişkin<br />

1954 Sözleşmesine taraf olmaya teşvik etmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong> vatansız kişilere yardım sağlama amacıyla Vatansızlık<br />

Sözleşmeleri Kampanyası’nı başlatmıştır.<br />

7


Söz konusu Sözleşmeler, vatansızlığı engellemek ve<br />

halen vatansız olan kişilerin korunmasını sağlamak için<br />

yasal bir çerçeve oluşturmaktadır. Daha fazla bilgi için<br />

lütfen <strong>UNHCR</strong> tarafından 2010 yılında yayınlanan ‘Vatansız<br />

Kişilerin Haklarının Korunması‘: Vatansız Kişilerin<br />

Hukuki Statüsüne ilişkin 1954 Sözleşmesi’ ve ‘Vatansızlığın<br />

Azaltılması ve Önlenmesi: Vatansızlığın Azaltılması ve<br />

Önlenmesine İlişkin 1961 Sözleşmesi konulu iki broşüre<br />

www.unhcr.org/vatansizlar adresinden ulaşılabilinir.<br />

1954 ve 1961 Vatansızlık Sözleşmelerine taraf olmak için nedenler:<br />

1. Vatansızlık Sözleşmeleri ile küresel standartlar belirlemek.<br />

Bu iki sözleşme vatansızlığın nedenleri ve sonuçlarını ele alan ve diğer herhangi bir sözleşme tarafından<br />

öngörülmeyen uluslararası hukuki dayanakları oluşturmaktadır. 1961 Sözleşmesi vatansızlığın oluşmasını önlemeye,<br />

böylece vatansızlığı zaman içinde azaltmak amacıyla düzenlenmiştir. Doğuştan vatansız olmamaları için<br />

hangi devletlerin çocuklara vatandaşlık vereceğine ilişkin açık hükümler getirmiştir. Aynı zamanda, örneğin, ikinci<br />

bir vatandaşlığa alınmamaları sonucunda kendi vatandaşlıklarını da kaybederek vatansız hale gelen insanların<br />

durumunda olduğu gibi, ileriki yıllarda vatansız kalınmasını da önlemektedir. 1954 Sözleşmesi, vatansızlığın<br />

ortaya çıkmaya devam ettiğini kabul ediyor. Dolayısıyla da vatansız kişilerin bir statüye kavuşmasını ve bu tatsız<br />

durum çözülene dek asgari muamele standartlarından faydalanmalarını sağlamayı amaçlıyor. 1954 Sözleşmesi,<br />

kimin vatansız olduğuna, uluslararası düzeyde kabul edilen bir tanım getiriyor.<br />

2. Kanunlar arasındaki uyuşmazlıkları çözmeye yardımcı olmak.<br />

Küresel göçün ve farklı devletlerin vatandaşları arasında evliliklerin artmasıyla, her geçen gün daha fazla<br />

insan vatandaşlık sorunlarına ilişkin karmaşık yasal prosedür gerekliliklerini yerine getirmek durumunda kalmaktadır.<br />

Bu antlaşmalarda taahhüt edilen dayanak niteliğindeki küresel kurallar her geçen gün daha fazla<br />

devlet tarafından kabul ediliyor. Bu iki vatansızlık belgesine katılım, diğer devletler ile ilişkilerde yasal şeffaflığın<br />

ve öngörülebilirliğin artmasını sağlamaktadır.<br />

3. Uluslararası barışa katkı sağlamak.<br />

Topluma tam katılım için gerekli olan vatandaş statüsü, insanlara bir aidiyet hissi veriyor. Vatansız kişiler,<br />

herhangi bir devletin vatandaşı olmadıklarından, çoğu zaman toplumun haklarından en mahrum edilmiş kesimleri<br />

teşkil etmektedir. Zorla yerinden edilmenin önüne geçebilmek için devletler, vatansızlık sözleşmelerine taraf<br />

olmak suretiyle bu sorunu gündeme taşımaktadır.<br />

4. Sosyal ve ekonomik kalkınmada ilerleme.<br />

Vatansızlık sözleşmelerine katılarak devletler, vatansız nüfusları tespit etmeyi ve kendi sınırları içindeki vatansızlığı<br />

önlemeyi ve azaltmayı taahhüt ederler. Bu sayede devletler, hem devlet himayesine ve hizmetlerine<br />

ihtiyaç duyan, hem de devletin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunabilecek nüfuslara ilişkin açık<br />

bir tabloya erişir.<br />

5. Hukukun egemenliğinin teşviki.<br />

Vatansızlığın azaltılması ve vatansız kişilerin tespit edilerek yasal statüye kavuşturulmaları, sadece ekonomik<br />

ve sosyal kalkınmayı sağlamakla kalmaz, geniş bağlamda tüm toplumlar için hukukun egemenliğini de yüceltir.<br />

Vatandaşlık konularında asgari kuralların karşılıklı kabulü uluslararası göç akınlarının daha etkin biçimde<br />

düzenlenmesini sağlayacağından, vatansızlığın çözülmesine ilişkin gayretler, günümüzün yaygın küresel göç<br />

çağında tüm devletlerin yararına olur.<br />

6. İnsan haklarına bağlılık.<br />

Birtakım uluslararası insan hakları belgeleri vatandaşlık hakkını öne sürer. Ancak sadece Birleşmiş Milletler<br />

Vatansızlık Sözleşmeleri devletlerin bu hakkı gerçeklestirmesine yardımcı olacak uygulama adımlarını belirten<br />

yegane antlaşmalardan oluşur. Devletler, vatansızlık sözleşmelerine taraf olarak, vatansızlığı azaltmak ve ortadan<br />

kaldırmak için uluslararası toplumla işbirliği yapacaklarını ve insan haklarına bağlı kalacaklarını gösterirler.<br />

Ayrıca devletler korunmaya muhtaç tüm bireylerin onuruna saygı duyacaklarını taahhüt ederler.<br />

8


Barınak malzemeleri, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ve partnerlerinin mültecilere sağladığı başlıca yardımlar arasındadır, 2010. Fotoğraf <strong>UNHCR</strong><br />

Günümüzde <strong>UNHCR</strong><br />

Genel Bir Bakış<br />

Uluslararası operasyonlarda liderlik yapmakla<br />

ve bu organizasyonları koordine etmekle yetkili<br />

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (<strong>UNHCR</strong>),<br />

mültecileri korumak ve dünya genelinde mültecilerin<br />

sorunlarına çare bulmak adına kurulmuştur. <strong>UNHCR</strong>,<br />

1950 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından<br />

oluşturulmuş ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından<br />

mülteci olan bir milyondan fazla insana yardımcı olmak<br />

üzere çalışmalarına başlamıştır.<br />

Uzun yıllar boyunca evlerinden edilmiş insanların<br />

sayısının dünya çapında artması ile birlikte, <strong>UNHCR</strong>’ın<br />

aktiviteleri ve operasyonları da genişlemiştir. Başlangıçta<br />

üç yıllığına verilen yetkileri, 1953 yılından itibaren<br />

beş senede bir yenilenmeye başladı. Aralık 2003’te ise<br />

BM Genel Kurulu tarafından, <strong>UNHCR</strong>’ın yetki alanına<br />

getirdiği zaman sınırlamasını kaldırılmıştır.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın ilgi alanında 43 milyon insan bulunuyor.<br />

Bu insanlar yalnızca mültecileri değil, aynı zamanda sığınmacılara<br />

ek olarak evlerine geri dönmüş mülteciler<br />

(returnees), vatansız kişiler ve kendi ülke sınırları içinde<br />

yerlerinden edilmiş kişiler (internally displaced people)<br />

gibi bağlantılı grupları da içermektedir.<br />

Kuruluşundan bu yana <strong>UNHCR</strong>, 50 milyondan fazla<br />

erkek, kadın ve çocuğa yardımcı oldu. Bunun yanısıra<br />

söz konusu insanların hayatlarına yeniden başlayabilmelerini<br />

sağladı ve önemli çalışmalarından ötürü<br />

1954 ile 1981 yıllarında iki kez Nobel Barış Ödülü’ne<br />

layık görüldü.<br />

Mülteci, ‘Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal<br />

gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden,<br />

zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu<br />

için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan<br />

ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan ya<br />

da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen’<br />

kişi olarak tanımlanır.<br />

Madde 1, Mültecilerin Statüsün ilişkin 1951 Sözleşmesi<br />

Mültecilerin Statüsüne ilişkin<br />

1951 Sözleşmesi’nin Önemi<br />

Mülteci korumasının temel taşları olan Mültecilerin<br />

Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Sözleşmesi ve 1967<br />

Protokülü’nde belirlenen hukuki ilkeler, mültecilere yönelik<br />

muameleleri düzenleyen sayısız uluslararası, bölgesel<br />

ve ulusal yasa ile uygulamaya yerleşmiştir. 1951<br />

Mülteci Sözleşmesi, <strong>UNHCR</strong>’a devletlerin sözleşmeyi<br />

nasıl uyguladıklarını denetleme yetkisi verir.<br />

1951 Sözleşmesi, <strong>UNHCR</strong> görevini yerine getirirken<br />

devletlerin işbirliği göstermesi gerektiğini belirtir.<br />

1969‘da Afrika Birliği Örgütü’nün onayladığı Mülteci<br />

Sorunlarının Özel Yönleri Anlaşması ve 1984 yılında<br />

Latin Amerika’daki Mültecilere ilişkin Cartegna Bildirisi<br />

gibi bölgesel belgeler düzenlendi. Söz konusu belgeler,<br />

mülteci tanımını anavatanlarından uzaklaşmış olan<br />

ve çatışmalar, şiddet veya kamu düzenini ciddi biçimde<br />

bozan durumlardan dolayı hayatları, güvenlikleri veya<br />

özgürlükleri ciddi ve ayrım gözetmeyen tehditler altında<br />

olduğu için ülkelerine dönmeyi istemeyen kişileri içerecek<br />

şekilde genişletildi.<br />

9


<strong>UNHCR</strong>’ın Tüzüğünde yer alan mülteci tanımı da,<br />

Genel Kurul ve Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından<br />

benzer şekilde yeniden düzenlendi.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın “uluslararası koruma” olarak bilinen en<br />

önemli insani sorumluluğu, sığınma talep eden ve zulme<br />

uğrayacağından endişe eden ya da uğrayan kişilerin,<br />

kendi rızaları dışında ülkelerine geri gönderilmemesini<br />

sağlar. Bunun neticesinde, temel insani haklarının<br />

gözetilmesini sağlar. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği,<br />

uluslararası mülteci anlaşmalara taraf olunmasını teşvik<br />

eder. Hükümetlerin uluslararası mülteci hukukuna<br />

uygunluğunu izler ve az gelişmiş ülkelerde mümkün<br />

olduğunca, mültecilere ve ilgi alanındaki diğer gruplara,<br />

gıda, su, barınma ve tıbbi yardımlar gibi maddi<br />

yardımlar sağlar.<br />

Tablo 1.<br />

2010 Yılının Başlıca Yerleştirme Ülkeleri<br />

Ülke<br />

Mülteci Sayısı<br />

Amerika Birleşik Devletleri 42.025<br />

Kanada 4.752<br />

Avustralya 4.410<br />

İsveç 1.244<br />

Norveç 812<br />

Kalıcı Çözümler Bulmak<br />

BM Mülteci Ofisi, hükümetlerle işbirliği içerisinde,<br />

mülteciler için üç kalıcı çözümden birine ulaşmaya çalışır;<br />

bunlar gönüllü geri dönüş, yerel entegrasyon ve<br />

yerleştirmeden oluşur.<br />

Mevcut koşulların güvenli ve insan onuruna yakışır<br />

biçimde geri dönmeye imkan tanıdığı durumlarda, birçok<br />

mülteci için evlerine gönüllü geri dönüş en tercih<br />

edilen çözüm haline gelir. Dünyanın dört bir yanındaki<br />

milyonlarca mülteci için evlerine geri dönmek, sürgüne<br />

son vermek için en büyük umut anlamına gelir.<br />

Eve geri dönmeye ilişkin cesur kararı alanların istikrarlı<br />

bir ortamda hayatlarını yeniden kurmalarını ve devam<br />

ettirmelerini sağlamak için, çatışma sonrasındaki kritik<br />

süreç boyunca uluslararası toplumun desteği gerekir.<br />

Ancak bu her zaman mümkün olamıyor. Söz konusu<br />

durumlarda <strong>UNHCR</strong>, insanların hayatlarına yeniden,<br />

farklı bir yerde (ya ilk sığınma talebinde bulundukları<br />

ülkeye entegre olarak ya da onları yerleştirmek için gönüllü<br />

olan üçüncü bir ülkede) başlamalarına yardımcı<br />

olmaya çalışır.<br />

Yerel entegrasyonun başarılı olabilmesi için hem ev<br />

sahibi ülke hem de mülteciler tarafından uzlaşma ve<br />

gönüllülük gerekir. Bu, birbirinden farklı ancak bağlantılı<br />

olan hukuki, ekonomik ve sosyo-kültürel boyutları<br />

içeren kademeli bir süreçten oluşur.<br />

Yerleştirme çözümü, mülteci statüsündeki kişilerin ülkelerine<br />

dönemedikleri ve sığınma ülkelerinde risk altın-<br />

da oldukları durumlarda geçerlidir. Ayrıca, mültecilerin<br />

sürüncemeli ya da sorunlu bir kalış süreci geçirdikleri<br />

zamanlarda da göz önünde bulundurulur. Uluslararası<br />

mülteci hukuku ve politikası; yerleştirme, mültecilerin<br />

korunması ve aynı zamanda uluslararası sorumluluğun<br />

paylaşılması için bir araçtır. Bununla birlikte, kendine<br />

yeterlilik imkanları, mültecilerin kalıcı çözümlerin herhangi<br />

birine kendilerini hazırlamaları açısından önemli<br />

bir rol oynar.<br />

Vatansız Kişiler<br />

Vatansız olmak, hiçbir devlete yasal vatandaşlık<br />

bağı bulunmaması anlamına gelir. Vatansız kişiler, çoğu<br />

zaman, vatandaşların sahip olduğu varsayılan haklara<br />

erişemezler. Vatansızlık, ne bir yasal kimliğe, ne de<br />

sağlık hizmetleri, eğitim, mülkiyet hakları ve serbest dolaşım<br />

imkanı gibi yasal kimliğin getirdiği haklara sahip<br />

olmadan yaşamak anlamına gelir.<br />

Vatansız statüsündeki kişiler; devletlerin gözünde<br />

görünmez olabileceğinden, doğum ve ölümleri kayıt<br />

altına alınmayabilir; bu sebeple söz konusu kişiler asla<br />

yasal olarak tanınmazlar. Altmış yıl önce İnsan Hakları<br />

Evrensel Beyannamesi herkesin bir tabiiyete sahip olma<br />

hakkı olduğunu teyit etmiştir. O günden beri, korunmanın<br />

arttırılması ve vatansızlığın azaltılmasına yönelik iki<br />

uluslararası belge daha kabul edilmiştir: Vatansız Kişilerin<br />

Statüsüne ilişkin 1954 Sözleşmesi ile Vatansızlığın<br />

Azaltılmasına ilişkin 1961 Sözleşmesi.<br />

1961 Vatansızlık Sözleşmesi’nin onaylanmasından<br />

kısa süre sonra, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu aldığı<br />

kararla, <strong>UNHCR</strong>’ın söz konusu belgenin uygulanması<br />

konusunda spesifik sorumluluklar üstlenmesini istedi.<br />

Genel Kurul, 1990’larda yayımladığı bir dizi karar aracılığıyla<br />

<strong>UNHCR</strong>’a, devletlerin vatansızlığı önlemek ve<br />

azaltmak adına atacağı adımlarında, savunuculuk faaliyetleri<br />

yürütmeye ilişkin resmi yetki verdi.<br />

Ayrıca Genel Kurul, <strong>UNHCR</strong>’dan, 1954 ve 1961<br />

yıllarında onaylanan vatansızlık sözleşmelerine katılımı<br />

teşvik ve tavsiye etmesini, devletlere vatandaşlık kanunu<br />

ve uygulamaları hakkında teknik hizmet ve istişare<br />

hizmeti sunmasını talep etmektedir. Ayrıca devletlerin,<br />

Vatansız bir köylü, eşinin Sri Lanka hükümetine yaptığı vatandaşlığa kabul başvurusunun onaylandığını<br />

gösteren belgeyle. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> 2003<br />

10


çalışanlara ve hükümet görevlilerine uygun eğitimler<br />

sağlamasını, bilgi aktarımını diğer örgütlerle işbirliğini<br />

zenginleştirmesini istiyor.<br />

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni yöneten Yürütme<br />

Komitesi, bu yetki alanını nasıl uygulayacağı hususunda<br />

rehberlik sağlamakta, sorunların çözümünde ise<br />

<strong>UNHCR</strong>’ı hükümetlerle, diğer BM örgütleriyle ve sivil<br />

toplumla birlikte çalışmaya yönlendirmektedir.<br />

Ülke İçinde Yerlerinden<br />

Edilmiş Kişiler<br />

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, <strong>UNHCR</strong>’dan,<br />

belirli aralıklarla, ülke içinde yerlerinden edilmiş bazı<br />

gruplara yardım etmesini talep eder. Son yıllarda, dünya<br />

genelinde meydana gelen iç savaşların sayısındaki<br />

artış sonucunda, ülke içinden yerlerinden edilmiş insanların<br />

sayısı çarpıcı şekilde yükselmiştir.<br />

Ülke içinde yerlerinden edilmiş insanlar, uluslararası<br />

sınırların ötesine geçemediklerinden mültecileri koruyan<br />

uluslararası sözleşmelerin kapsamı dışında kalırlar.<br />

Ancak bu iki grubun sıkıntılı durumları çoğu zaman kesişir<br />

ve eşgüdümlü tek bir operasyon bazen en belirgin<br />

ve makul bir yaklaşım haline gelir. Bu durum, bilhassa,<br />

ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, ülkelerine geri<br />

dönen mülteciler ile aynı coğrafi bölgede bulundukları<br />

ve benzer yardımlara ihtiyaç duydukları geri dönüş operasyonları<br />

esnasında görülür.<br />

<strong>UNHCR</strong> ve diğer uzman örgütler, 2005 yılında, ülke<br />

içinde yerlerinden edilmiş kişilerin sorunlarının daha<br />

uyumlu bir yaklaşımla üstesinden gelinmesi gerektiğine<br />

karar verdi. Bu yeni “işbirlikçi” yaklaşım kapsamında<br />

<strong>UNHCR</strong>, söz konusu kişilerin korunmasının ve acil durum<br />

konaklama ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra<br />

koordinasyon sağlama ve kampların yönetimi husularında<br />

da lider rol üstlenmiştir.<br />

<strong>UNHCR</strong> bazı durumlarda operasyonun tamamına<br />

liderlik etmektedir. Ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere<br />

yardım sağlamak üzere, 1970’lerden bu yana<br />

Sri Lanka, Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti,<br />

Kolombiya ve Afganistan gibi birçok ülkede otuzdan<br />

fazla operasyona katılan Birleşmiş Milletler Mülteciler<br />

Yüksek Komiserliği, yakın zamanlarda Sudan ve<br />

Darfur’da faaliyet gösterdi. <strong>UNHCR</strong> günümüzde, ülke<br />

içinde yerlerinden edilmiş 15.6 milyon insana yardım<br />

elini uzatmaktadır.<br />

Afrika Birliği (AU), 2009 yılının Ekim ayında, taraf<br />

devletlere, çatışma ve doğal afetler nedeniyle ülke içinde<br />

yerlerinden edilmiş kişilere yardım ve gözetim yükümlülüğü<br />

getiren Kampala Sözleşmesi’ni (Afrika’da<br />

Ülke İçinde Yerlerinden Edilmiş Kişiler Koruma ve Yardım<br />

Sözleşmesi) onayladı. Bu niteliğe sahip ilk yasal<br />

çerçeve olan Kampala Sözleşmesi, uluslararası insani<br />

hukukun temel boyutlarını birleştirir.<br />

Sözleşme, devletleri, yerinden edilme sorununu önleme<br />

konusunda teşvik etmek, söz konusu soruna çözüm<br />

bulmak ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere<br />

sosyo-ekonomik haklar da dahil olmak üzere temel<br />

haklar sağlamak gibi yükümlülükler getirmektedir.<br />

2009'da onaylanan Kampala Sözleşmesi uyarınca<br />

ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilere yardım sağlayamayan<br />

devletler, insani yardım kuruluşlarından destek<br />

talebinde bulunabilirler.<br />

Makedonya'ya sığınan Kosovalılara kaçarken bir <strong>UNHCR</strong> çalışanları sınırdan itibaren eşlik ettiler 2001 Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong>/ J.Austin<br />

11


Şekil 1.<br />

Çalışanlar<br />

2010 yılında en çok bağış yapan Devlet ve Kuruluşlar<br />

ABD<br />

Avrupa Komisyonu<br />

Japonya<br />

İsveç<br />

Norveç<br />

Hollanda<br />

İngiltere<br />

Danimarka<br />

Almanya<br />

Kanada<br />

Gönüllülerin Katkıları<br />

712.220.805<br />

143.494.234<br />

118.215.496<br />

111.937.438<br />

80.974.783<br />

74.079.339<br />

57.002.306<br />

56.768.147<br />

49.739.460<br />

46.520.016<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın programları, çoğunlukla hükümetlerden<br />

gelen katkılarla finanse edilmekte, özel kişi ve kuruluşların<br />

gönüllü yardımları da kabul edilmektedir. İdari<br />

giderlerinin bir kısmı ise Birleşmiş Milletler’in olağan<br />

bütçesinden sınırlı bir ödenekle karşılanmaktadır.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın yıllık bütçesi, 2011 yılında 3.32 milyar<br />

Amerikan doları ile rekor seviyeye ulaştı. Kurumun hizmetleri,<br />

ilgilendiği insanların gerçek ihtiyaçlarına dayalı<br />

olduğu için, bu miktarın artmaya devam etmesi muhtemel<br />

gözüküyor. 2010 yılında A.B.D. 712.220.805<br />

dolar, Avrupa Komisyonu 143.494.234 dolar, Japonya<br />

118.215.496 dolar, İsveç 111.937.438 dolar ve Norveç<br />

80.974.783 dolar vererek en çok katkıda bulunan<br />

devletler arasına girdiler.<br />

Yerlerinden Edilmiş Kişilere Yardım<br />

ABD<br />

Avrupa Komisyonu<br />

Japonya<br />

İsveç<br />

Norveç<br />

Hollanda<br />

İngiltere<br />

Danimarka<br />

Almanya<br />

Kanada<br />

Aralık 2010 itibariyle 123 ülkedeki 396 <strong>UNHCR</strong><br />

ofisinde kadrolu veya geçici olarak faaliyet gösteren<br />

yaklaşık 7,190 çalışanın 702’si Cenevre merkezinde<br />

görev almaktadır. 396 <strong>UNHCR</strong> ofisinin 124’ünü bölge<br />

ve şube ofisleri, 272’sini ise alt ve saha ofisleri oluşturmaktadır.<br />

Çalışanların 5.440’ü yerel, 1.740 ise uluslararası<br />

çalışan statüsüne sahip. Bu insanların yaklaşık<br />

712.220.805<br />

yüzde 80’i 143.494.234 çoğu zaman ücra ve tehlikeli yerlerdeki saha<br />

118.215.496<br />

görevlerinde 111.937.438 faaliyet gösterir. Çalışanlarımız, koruma,<br />

80.974.783<br />

yönetim,<br />

74.079.339<br />

kamu hizmetleri, halkla ilişkiler, lojistik, sağlık<br />

ve toplumsal cinsiyeti kapsayan geniş yelpazeli iş<br />

57.002.306<br />

56.768.147<br />

alanlarında<br />

49.739.460<br />

aktif olarak görev alırlar. Birleşmiş Milletler<br />

46.520.016<br />

Mülteciler Yüksek Komiserliği, bazıları kara sınırlarında,<br />

bazıları ise Atlantik Okyanusu, Aden Körfesi, Akdeniz<br />

ve diğer sularda ilerleyen mültecilerin, sığınmacıların<br />

ve ekonomik göçmenlerin durumlarıyla ilgilenir. İnsani<br />

krizler karmaşıklaştıkça, <strong>UNHCR</strong>'ın birlikte çalıştığı kurum<br />

ve kuruluşların sayısı ve çeşitliliği de artmaktadır.<br />

İşbirliği içinde bulunduğu kurumlardan bazılarını BM<br />

kardeş örgütler ve 600’dan fazla sivil toplum kuruluşu<br />

oluşturuyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, son yıllarda<br />

genel merkezdeki çalışan sayısını azaltarak, saha<br />

operasyonlarının yürütülmesine daha fazla kaynak tahsis<br />

etmeye başlamıştır.<br />

2010 yılında en çok bağış yapan Devlet ve Kuruluşlar<br />

Yerlerinden edilmiş kişilerin korunması ile maddi<br />

destek unsuru birbirleriyle bağlantılı ilerler. <strong>UNHCR</strong>,<br />

ancak kişinin barınma, gıda, su, temizlik ve sağlık ihtiyaçları<br />

karşılandığı takdirde etkin bir yasal koruma<br />

sağlanabileceğini belirtir. Dolayısıyla, kurum, bu unsurların<br />

tedarik edilmesini ve dağıtımını düzenler ve bireysel<br />

kampların yönetimiyle ilgilenir. “Olağan” bir mülteci<br />

nüfusunun yüzde 80’ini oluşturacak olan hassas durumdaki<br />

kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için ise spesifik<br />

projeler hazırlar.<br />

<strong>UNHCR</strong> çalışanları, <strong>UNHCR</strong>'ın ilgi alanındaki insanların hayatlarını kolaylaştırmak gayesiyle dünya<br />

genelinde canla başla çalışıyor. 21 Temmuz 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong><br />

12


<strong>UNHCR</strong>'ın İLGİ ALANINDAKİ NÜFUSLAR<br />

Alt Bölge<br />

Orta Afrika Ve Büyük Göller<br />

Doğu Afrika, Somali Yarımadası (2)<br />

Bati Afrika<br />

Güney Afrika (3)<br />

Güney Afrika (4)<br />

Ortadoğu (5)<br />

Güneybati Asya (6)<br />

Orta Asya<br />

Güney Asya<br />

Güney Doğu Asya (7)(8)<br />

Uzak Doğu Ve Pasifik (9)<br />

Doğu Avrupa<br />

Güney Doğu Avrupa<br />

Orta Avrupa<br />

Kuzey, Batı Ve Güney Avrupa<br />

Kuzey Amerika Ve Karayipler<br />

Latin Amerika<br />

Toplam<br />

Mülteciler<br />

<strong>UNHCR</strong>’dan koruma/<br />

Toplam Mülteci <strong>UNHCR</strong>'dan<br />

Geri Dönen yardım alan ülke Evlerine geri dönen<br />

İlgi alanındaki<br />

Sığınmacılar<br />

içinde yerinden edilmiş ülke içinde yerinden Vatansız kişiler Çeşitli<br />

Sayısı yardım alan kişiler<br />

Mülteciler<br />

(1)<br />

toplam nüfus<br />

kişiler kişiler(IDPler) edilmiş kişiler<br />

(1)<br />

Önceki sütunlarda <strong>UNHCR</strong>'ın ilgi<br />

Mültecilerle<br />

benzer<br />

durumdaki<br />

Veriler Hükümetler tarafından hükümetlerin kendi tanımlarına ve veri toplama yöntemlerine dayalı<br />

olarak sağlanmıştır. (-)erişilemeyen veya uygulanabilir olmayan sıfır değerini ifade eder .<br />

alanındaki kişiler dâhil edilmemiştir;<br />

<strong>UNHCR</strong>'ın koruma veya yardım sağladığı<br />

kişileri ifade eder.<br />

(2)<br />

Uganda: IDP sayıları kamplarda ve transit<br />

alanlarda kalan IDPleri ifade eder. Köylerine<br />

dönen 408 bin kişi ile birlikte bu gruplar<br />

<strong>UNHCR</strong>'ın ilgi alanında olmaya devam<br />

etmektedir.<br />

(3)<br />

Güney Afrika: 2009 yılı sonu itibariyle<br />

tahmini 171,700 kişi ve 2008 sonu itibariyle<br />

138,100 kişi, birinci aşama usullerde<br />

bekletildikleri için sığınmacı olarak kabul<br />

edilmektedir (güncel bilgi bulunmamaktadır).<br />

(4)<br />

Cezayir Hükümeti’ne göre, Tindouf<br />

kamplarında tahmini 165 bin Sahravi mülteci<br />

bulunmaktadır.<br />

(5)<br />

Ürdün’deki ve Suriye Arap<br />

Cumhuriyeti’ndeki Iraklı mültecilerin sayıları<br />

hükümetlerin tahminlerine dayanmaktadır.<br />

(6)<br />

Pakistan’daki mülteci rakamlarına<br />

mülteci olarak tanınan Afganlar (2800),<br />

<strong>UNHCR</strong>'ın yardım ettiği mülteci<br />

köylerindeki kayıtlı Afganlar (756,000) ve<br />

mülteci benzeri koşullarda köylerin dışında<br />

yaşayan Afganlar (981,000) dâhil edilmiştir.<br />

(7)<br />

Malezya: <strong>UNHCR</strong>’a ve mülteci<br />

topluluklarınca derlenen listelere göre<br />

Malezya’da, mevcut sığınmacı ve mülteci<br />

profilleriyle aynı profile sahip olan ve her<br />

geçen gün daha çok kayıt yaptırarak MSB<br />

usullerine dâhil olan kayıt dışı 20,000<br />

sığınmacı bulunmaktadır.<br />

(8)<br />

Tayland’daki vatansız kişilere ilişkin<br />

önceden belirtilen sayılar netlik kazanan<br />

kriterlere göre gözden geçirilmektedir.<br />

(9)<br />

Çin: 300,000 Vietnamlı ülkeye entegre<br />

olmuştur ve uygulamada Çin Hükümeti’nden<br />

koruma almaktadır.<br />

<strong>UNHCR</strong> Global Appeal 2011 Update<br />

13


İKİNCİ BÖLÜM<br />

“Genç Mültecilerin Gözünden Gaziantep” sergisinden bir fotoğraf. Mayıs 2010 Fotoğraf: SGDD


TÜRKİYE'DE <strong>UNHCR</strong><br />

BM Mülteci Örgütü’nün Yerel Faaliyetleri<br />

<strong>UNHCR</strong> 50 Yılda, Türkiye’deki Mültecilere $215.000.000 tahsis etti<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye faaliyetlerini Ankara’daki şube<br />

ofisi ve İstanbul ile Van’da bulunan saha ofisleri<br />

yardımıyla yürütmektedir. Toplam çalışan sayısı,<br />

1 Ocak 2011 tarihi itibariyle, 116’ya ulaşmıştır. Çalışanların<br />

6’sını uluslararası profesyonel görevliler, 2’sini<br />

kıdemsiz profesyonel görevliler, 9’unu ulusal profesyonel<br />

görevliler, 49’unu genel hizmet çalışanları, 2’sini<br />

uluslararası gönüllüler, 26’sını ulusal Birleşmiş Milletler<br />

gönüllüleri (UNV), 3’ünü danışmanlar, 4’ünü özel hizmet<br />

sözleşmesine bağlı çalışanlar ve 15’ini harici tercümanlar<br />

oluşturur. <strong>UNHCR</strong> Türkiye, ülke programı için<br />

2011 operasyon bütçesini 16.942.996 dolar olarak<br />

belirlemiştir, Nisan 2011 itibariyle gerçekleşen bütçe ise<br />

11.153.164 dolardır. Bütçe öncelikli olarak aşağıdaki<br />

konulara tahsis edilmektedir:<br />

• Türk Hükümeti tarafından iltica mevzuatının kabul<br />

edilmesi, ulusal bir iltica otoritesinin kurulması ve iltica<br />

taleplerine cevap verebilecek ulusal kapasitenin<br />

oluşturulması. Bunların gerçekleşebilmesi için destek<br />

sağlamak ve işbirliklerini güçlendirmek,<br />

• Uluslararası sorumluluk paylaşımını arttıracak savunuculuk<br />

faaliyetleri dahil olmak üzere acil, orta ve<br />

uzun vadedeki koruma ihtiyaçlarını ele almak,<br />

• Hak temelli yaklaşımı teşvik etmek, koruma ve yardımlara<br />

erişimi kolaylaştırmak,<br />

• Mültecileri üçüncü ülkelere yerleştirmek, gönüllü<br />

geri dönüşleri kolaylaştırmak veya mümkün olduğu<br />

durumlarda dönüşleri organize etmek, uzun süre<br />

Türkiye’de kalan mülteciler için çözüm bulmak, çözüm<br />

yollarını savunmak,<br />

• Türk kamuoyuna sığınmacı ve mültecilerin ihtiyaçları<br />

konusunda duyarlılık kazandırmak ve uluslararası<br />

toplumu bilgilendirmek.<br />

Mevcut finansman, <strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin kritik dosyalara<br />

sınırlı ve istisnai bir şekilde yardım etmesini sağlar.<br />

Finansman, yoğun emek gerektiren statü belirleme çalışmaları<br />

ve yerleştirme operasyonlarına personel tahsis<br />

edilmesi açısından kullanılır. Buna ek olarak, <strong>UNHCR</strong><br />

Türkiye, kapasite geliştirme ve kamuda farkındalık yaratma<br />

faaliyetlerine de öncelik vermektedir.<br />

GAYRETLER, devamı 17. Sayfada<br />

ÖZGEÇMİŞ<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Sayın Carol Batchelor<br />

Carol Batchelor, uzun yıllar boyunca<br />

<strong>UNHCR</strong>’da çeşitli görevlerde hizmet verdi.<br />

Bir önceki görevinde, 2008 yılında<br />

kurulan Etik Bürosu’nun direktörü olarak<br />

çalıştı. Batchelor, bu görev öncesinde,<br />

Hindistan ve Maldivler’i kapsayan <strong>UNHCR</strong><br />

operasyonlarında Misyon Şefi Yardımcısı,<br />

sonrasında ise Misyon Şefi olarak faaliyet gösterdi. Ayrıca, <strong>UNHCR</strong><br />

Merkez Ofisi’nde hem Koruma, Destek ve İzleme Dairesi’nde hem<br />

de Standartlar ve Hukuk Danışmanlığı Dairesi’nde, kıdemli hukuk<br />

memuru olarak çalıştı. 1990’larda, <strong>UNHCR</strong>’ın vatansızlıkla ilgili<br />

çalışmalarının genişletilmesi ve duyurulması için çaba sarf eden<br />

Batchelor, bu çalışmalarda danışman ve odak kişi oldu. Batchelor<br />

<strong>UNHCR</strong>’da çalışmaya başlamadan önce özel sektörde, Amerika’daki<br />

Media Marketing şirketinde, operasyonlardan sorumlu direktör<br />

başlığı altında çalıştı. Daha sonrasında ise, Terrada Investment<br />

adlı Japon şirketinde danışman olarak çalışmalarını sürdürdü.<br />

Ayrıca, Mayer, Brown and Platt Hukuk Bürosu’nun Londra ve Los<br />

Angeles departmanlarında avukatlık yaptı. Lisans eğitimini A.B.D.<br />

Seattle’da bulunan Washington Üniversitesi’nde tamamlayan<br />

Batchelor, uluslararası özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında<br />

aldığı “Juris Doctor” unvanını Stanford Üniversitesi’nde kazandı.<br />

İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde uluslararası kamu hukuku<br />

dalında master yaparak “Legum Magister” unvanını aldı. Carol<br />

Batchelor, şu anda, atandığı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği Türkiye Ofisi’nin temsilciliğini üstlenmektedir.<br />

Vizyon Bildirisi<br />

Türkiye ile genişletilmiş ortaklık ve geleceğe<br />

yönelik planlar…<br />

Batchelor’un Başmakalesi, sonraki sayfa<br />

15


Vizyon Bildirisi<br />

Türkiye’yle genişletilmiş ortaklık ve geleceğe yönelik planlar…<br />

2011, önemli günlerin anıldığı bir yıl<br />

olmuştur. <strong>UNHCR</strong>, uzun süredir mülteci<br />

ve vatansız statüsündeki kişileri korumayı<br />

amaçlayan uluslararası yasal çerçeveleri<br />

ana hatlarıyla ortaya koydu. Ayrıca<br />

zorla yerinden edilme durumlarından<br />

sakınılmasına ve söz konusu olayların<br />

engellenmesine yardımcı olabilecek insani<br />

destek çerçevelerini gündeme getirdi.<br />

<strong>UNHCR</strong> kurulduğunda, II. Dünya<br />

Savaşı’nın ortaya çıkardığı sürüncemeli<br />

nüfus hareketlerini çözüme ulaştırmak<br />

için geçici olarak faaliyet göstermeyi amaçlıyordu. Ancak<br />

her yıl, yüz binlerce kişinin insani ihtiyaçları, uluslararası<br />

toplumun <strong>UNHCR</strong>’ın sürekli desteğine ihtiyacı<br />

olduğunu kanıtlamıştır.<br />

2011 yılı itibariyle, dünya genelinde, <strong>UNHCR</strong>’ın ilgi<br />

alanında 43 milyondan fazla kişi bulunuyor. Böylesine<br />

büyük bir nüfusun ihtiyaçlarını ele almak, insanların<br />

acısını dindirmek için yasal çerçevelerin ve ortaklıkların<br />

geliştirilmesini, fedakarlık ile kapsamlı çözümlere müştereken<br />

odaklanılmayı gerektiriyor. Bu ölçekte, yerlerinden<br />

edilmeyle başa çıkmak için küresel düzeyde düşünülmeli,<br />

yerel ve bireysel düzeyde hareket edilmelidir.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın bakış açısına göre, bir “ev”den mahrum<br />

olan biri, vatandaşlıktan mahrum bırakılan bir çocuk<br />

veya güvenlik ya da korunma sağlanamayan bir insan<br />

bile çok fazla. Yalnızca bir kişinin refahını sağlamak,<br />

bir çocuğu, anneyi ya da eşi, hayatına yönelik tehdit<br />

oluşturan koşullardan kurtarmak, bir bireyi savaştan,<br />

çatışmadan ve yıkımlardan korumak değerli ve insancıl<br />

bir eylem ve görev olarak benimsenmelidir. Dünyamızı<br />

geleceğe dair umutlu bir yere dönüştüren bireysel refah,<br />

kollektif bütünü oluşturur.<br />

Küresel barış ve istikrar, yalnızca muhtaç durumdaki<br />

insanlara yardım eli uzatılarak gerçeğe dönüştürülebilir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, hizmet verdiği herkese bu yardım elini<br />

uzatmaya devam etmektedir.<br />

Türkiye, köklü bir gelenekten yola çıkarak, insani<br />

ihtiyaçları olanlara korumayı bireysel ve toplumsal düzeyde<br />

sağlamaktadır. Türkiye, yalnızca kendi sınırları<br />

içinde değil, aynı zamanda dünyanın birçok yerinde<br />

insani amaçlarla hareket ediyor. <strong>UNHCR</strong>, 2011’de ve<br />

ileriki tarihlerde, Türkiye’de ve dünya genelinde bulunan<br />

sığınmacı ve mültecilerin korunma ihtiyaçlarını<br />

daha iyi karşılayabilmek adına, Türkiye ile ortaklığını<br />

güçlendirmeye kendini adamıştır. Türkiye, koruma<br />

rejimini geliştirmeyi amaçlayan önemli adımlar attı.<br />

2011’in ilk aylarında hazırlanan İltica<br />

Kanun Tasarısı Başbakanlık Ofisi’ne sunuldu.<br />

Yenilikçi bir niteliğe sahip olan<br />

kanun taslağı, Türkiye’nin insani meseleler<br />

konusunda ileri sürdüğü güçlü<br />

taahhüdün açık bir göstergesi olarak<br />

algılanmalı. Türkiye’deki mültecilerin ve<br />

sığınmacıların yaşam koşullarının daha<br />

iyiye gitmesi kanunun kabul edilmesiyle<br />

Carol Batchelor<br />

sağlanacak. <strong>UNHCR</strong> ise, Türk makamlarıyla<br />

daha yakın işbirliği kurulmasını<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi<br />

sağlayacak mekanizmalar geliştirmekle<br />

bilfiil ilgilenmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın Türkiye’de gerçekleştirdiği faaliyetler<br />

başlıca sıralanırsa; mülteci statüsü belirleme işlemleri,<br />

genel koruma, mülteci yardımları, kapasite geliştirme<br />

ve teknik bilgi transferi, kamuyu evrensel iltica ve sığınma<br />

ilkeleri hakkında duyarlılaştırma, yerleştirme<br />

seçeneği de dahil olmak üzere mülteciler için kalıcı<br />

çözümler savunma olarak sıralanabilir. <strong>UNHCR</strong>, son<br />

25 senede, üçüncü ülkelerin yardım ve destekleriyle,<br />

70.000’den fazla Avrupa dışından gelen mülteciyi,<br />

Türkiye’den üçüncü bir ülkeye yerleştirmiştir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, Türkiye gibi mültecilere ev sahibi ülkelerin,<br />

diğer devletler tarafından, yerleştirme konusunda<br />

desteklenmesi gerektiğini belirtir. Somut sorumlulukların<br />

paylaşılamasının ve bu konuda tedbirler alınmasının<br />

gerekliliğini vurgular. Bu da, ev sahibi ülkelerin, muhtaç<br />

insanların korunmasına sağladığı açık desteğin bir<br />

göstergesidir.<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres,<br />

2010 yılı Kasım ayında Ankara’ya tarihi bir ziyarette<br />

bulundu. <strong>UNHCR</strong>’ın Türkiye ile yakın ilişkilerinin<br />

ilerletilmesini arzuladığını belirten António Guterres,<br />

uluslararası acil durum operasyonlarının, yardım tedarikinin<br />

ve diplomasiyi geliştirme kapasitesinin olduğu<br />

her alanın genişletilmesini istediğini ekledi. 50 yıldır<br />

Türkiye’de faaliyet gösteren <strong>UNHCR</strong> için 2011 yılı işbirliğinin<br />

artacağı bir yıl olacaktır.<br />

2011 yılında gerçekleştireceğimiz etkinlikler, insanları<br />

düşünmeye sevk ederken, geçmişteki başarılarımızla<br />

beraber geleceğe olumlu adımlar atmamızı ve<br />

önümüzdeki büyük zorluklarla başa çıkabilmemiz için<br />

güçlenmemizi sağlayacaktır. Ofisimiz, ilerisi için Türkiye<br />

ile ortaklıklarını kuvvetlendirmeyi hedefliyor. İnsanlara<br />

koruma sağlanması açısından karşılaşılacak zorlukların<br />

üstesinden ise ancak yapacağımız kuvvetli işbirliği<br />

sayesinde gelebiliriz.<br />

16


BM Mülteci Örgütü’nün 60. kuruluş yılında, eski ve yeni <strong>UNHCR</strong> çalışanları bir araya gelerek anılarını paylaştılar. Bu eşsiz etkinlikte Carol Batchelor bazı çalışanlara ‘takdir sertifikaları’ sundu. Mülteci statü belirleme işlemlerinde<br />

yıllardır kilit rol oynayan tercümanlar da sertifika alanlar arasındaydı. 14 Aralık, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Eski ve yeni <strong>UNHCR</strong> Türkiye Çalışanları Örgütün 60. kuruluş yıldönümünde bir araya geldi<br />

Genç veya yaşlı, uluslararası veya ulusal, emekli<br />

ya da faal, kadrolu çalışan ya da gönüllü, Türkiye’deki<br />

iltica sistemine katkı sağlayan yüzden fazla çalışan,<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın 60. kuruluş yılını anma etkinliğinde<br />

Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Galerisi’nin konferans<br />

salonunda bir araya geldiler. Törene katılanlar, son 50<br />

yıldır Türkiye’deki on binlerce mülteciye ve Türkiye’ye<br />

yardımcı olabilmek için canla başla çalışıyorlar.<br />

<strong>UNHCR</strong>’a 1960’dan bu yana farklı dönemlerde hizmet veren yüzlerce uluslararası ve ulusal çalışan,<br />

mültecilerin dramıyla baş etmek adına paha biçilmez katkılarda bulundular. 14 Aralık, 2010.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> çalışanları mültecilerin korunması<br />

ve başvuru sahiplerinin mülteci statüsüne uygunluklarının<br />

belirlenmesini sağlamak için çalışmaktadır.<br />

Ayrıca, üçüncü ülkelere yerleştirilme durumlarına ve<br />

Türkiye’de iltica sisteminin oluşmasına yardımcı olmak<br />

için uğraş veriyorlar. Kurumun çalışanları, uzun yıllardan<br />

beri hassas durumdaki kişilere kucak açan Türk<br />

halkına, mültecilerin hikayelerini anlatmak için çaba<br />

gösteriyorlar. Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> temsilciliğinin, son<br />

30 senede 70.000’den fazla mülteciyi üçüncü ülkelere<br />

yerleştirdiği göz önünde tutulursa, çözüm yollarının<br />

uzakta olmadığı fark edilir. Son yıllarda, <strong>UNHCR</strong>’da<br />

stajer olarak kariyerlerine başlayan çoğu genç gönüllü,<br />

şimdi dünyanın bazı sorunlu bölgelerinde uluslararası<br />

kadrolu personel sıfatıyla, örgüte küresel düzeyde katkı<br />

sağlıyor. Uluslararası kadrolu çalışanların birçoğu,<br />

Türkiye’deki misyonlarını başarıyla tamamlamalarının<br />

ve böylece deneyimlerini zenginleştirmelerinin ardından<br />

<strong>UNHCR</strong>’da kıdemli pozisyonlara getirilmektedir.<br />

14 Aralık 2010 tarihindeki etkinlikte bir konuşma<br />

yapan, <strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, geçmişte<br />

ve günümüzde, mültecilerin sıkıntılı durumunu ele<br />

alırken sergiledikleri üstün çalışma ve katkılarından dolayı<br />

kadrolu <strong>UNHCR</strong> personeline takdirlerini ifade etti.<br />

Batchelor “Bitmek bilmeyen ve özverili hizmetlerinizden<br />

ötürü, birçok mülteci bugün hayatta kalarak<br />

geleceğe umutla bakabiliyor.” dedi. Sonrasında,<br />

dünyanın birçok yerinde tehlikeli koşullar altında ve<br />

büyük fedakarlıklarla çalışan çok sayıdaki meslektaşımız<br />

için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Anma<br />

sırasında birçok meslektaşımız örgüte sağladıkları özel<br />

katkılarından dolayı ödüllendirildi. <strong>UNHCR</strong> çalışanları<br />

örgüte olan bağlılıklarını daha da pekiştirmiş halde<br />

törenden ayrıldılar.<br />

Mültecilerin Koruma İhtiyaçlarına yönelik<br />

Çalışmalar Sürdürülüyor<br />

ÇALIŞMALAR, Sayfa 15'in devamı<br />

Mevcut ödenekler ile <strong>UNHCR</strong> giderleri arasındaki<br />

önemli fark, sığınmacıların ve kalıcı çözüm sağlayamayan<br />

kişilerin sayılarındaki artış gibi çeşitli sorunlar nedeniyle<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin kaynakları her geçen gün daha ciddi<br />

bir baskı altına girmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, 1960'dan bu yana, Türkiye’deki faaliyetlerine<br />

215.000.000 dolardan fazla ödenek tahsis etti.<br />

17


YASAL ÇERÇEVE<br />

Türkiye’nin İltica Sistemi Geçiş Sürecinde<br />

“Yabancılar ve Uluslararası Koruma” Kanun Tasarısı TBMM’ye Sunuldu<br />

Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951<br />

Cenevre Sözleşmesi’ne 1962 yılında, 1967 Protokolü’ne<br />

ise 1968 yılında taraf oldu. Ayrıca Türkiye,<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme<br />

Komitesi’nin üyesi olarak faaliyet göstermektedir. Ancak<br />

Türkiye, 1951 Sözleşmesi Madde 1B doğrultusunda<br />

sözleşmenin getirdiği coğrafi sınırlamayı muhafaza etmektedir.<br />

Bu sebeple, 1951 Sözleşmesi’ni “Avrupa’da<br />

meydana gelen olaylar neticesinde mülteci olan kişiler”<br />

ile sınırlı olarak uyguluyor. Türkiye, Avrupa’yı; Avrupa<br />

Konseyi’ne üye devletler, Rusya ve Kafkasya da dahil<br />

olmak üzere eski Sovyet ülkelerinden oluşmuş bir bütün<br />

olarak kabul etmektedir.<br />

Türkiye’deki sığınmacıların büyük çoğunluğu Avrupa<br />

dışındaki ülkelerden geliyor. Türkiye, <strong>UNHCR</strong> prosedürleri<br />

ile paralel işleyen “geçici sığınma statüsü” vermeye<br />

dayalı bir sistem oluşturmuştur.<br />

Türkiye’nin geçici sığınma rejimi 1999 ve 2006 yıllarında<br />

yapılan değişikliklerle 1994 İltica Yönetmeliği<br />

tarafından düzenleniyor. Avrupalı olmayan sığınmacılar<br />

“geçici sığınma statüsü” için Türk Hükümeti’ne başvurabilir<br />

ve <strong>UNHCR</strong>’ın yardımları ile kalıcı çözümlere<br />

ulaşılabilir. Bu çerçevede <strong>UNHCR</strong>, Avrupalı olmayan<br />

sığınmacılar için mülteci statü belirleme işlemlerini yürütüyor.<br />

İltica prosedürünün başlangıcından itibaren<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın katılımını sağlamak amacıyla standart bir<br />

mekanizma henüz geliştirilemedi.<br />

İltica Yönetmeliği’nde <strong>UNHCR</strong>’dan bahsedilse de,<br />

ilgili hükümler yalnızca <strong>UNHCR</strong>’ın yerleştirme işlemlerini<br />

kolaylaştırmaktaki rolünü ifade etmektedir. İltica taleplerinin<br />

alınması ve değerlendirilmesinde <strong>UNHCR</strong>’ın<br />

resmi bir rolü bulunmuyor. Kapsamlı bir ulusal sistemin<br />

olmayışı, bu insanların Türkiye’nin iç hukukunu çiğneyerek<br />

ülkeye girmelerine, ülkede kalmalarına veya ülkeden<br />

ayrılmaya çalışmalarına neden oluyor. Gözaltına<br />

alındıklarında iltica talebinde bulunmayı seçen kişiler<br />

için <strong>UNHCR</strong>, gözaltı tesisindeki bireysel başvuru sahibini<br />

ziyaret etmek ve kişinin mülteci statüsü belirleme<br />

mülakatını gerçekleştirmek üzere Dışişleri ve İçişleri<br />

Bakanlığı’ndan izin talebinde bulunmaktadır.<br />

Avrupa Birliği’ne katılım<br />

müzakereleri kapsamında<br />

Türkiye, kendi<br />

iltica hukukunu kademe<br />

kademe AB standartlarına<br />

uygun hale<br />

İltica, Göç ve İdari Kapasite<br />

Bürosu, Kanun tasarısı ile<br />

ilgili çalışmalarını 2010'da<br />

tamamladı.<br />

getirmek için taahhütte bulundu. Bu sayede prosedür<br />

teminatlarını da içeren tam donanımlı bir ulusal iltica<br />

çerçevesi geliştirildi. Bu çerçeve, <strong>UNHCR</strong> ile iç usullerin<br />

karışımı olan yürürlükteki karmaşık sistemin yerini<br />

alacak. Ulusal sisteme ilişkin sorumluluk, günümüzde<br />

Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Yabancılar,<br />

Hudut ve İltica Dairesi vasıtasıyla İçişleri Bakanlığı<br />

tarafından üstleniyor. Sığınmacılar ve Mülteciler hakkında<br />

Genelge, diğerlerinin yanısıra ilgili makamların<br />

incemelerine müteakip ikamet izni harcını ödeyecek<br />

durumu olmayan kişilerin, bu harçtan muaf tutulması<br />

ihtimal ve imkanını öngörmektedir.<br />

2010 yılında İçişleri Bakanlığı’na bağlı İltica, Göç<br />

ve İdari Kapasite Bürosu, İltica Kanun Tasarısı’nı hazırladı.<br />

Tasarı, bakanlıklar, sivil toplum temsilcileri, akademisyenler<br />

ve <strong>UNHCR</strong> gibi uluslararası kuruluşlara<br />

danışılarak düzenlendi.<br />

İltica, Göç ve İdari Kapasite Bürosu’nun, Avrupa<br />

Konseyi’nin ve Avrupa Birliği’nin yorumları da<br />

dikkate alındı. Kanun taslağı, Ocak 2011’de İçişleri<br />

Bakanlığı’nın internet sitesinde kamuya sunuldu<br />

ve TBMM’nin önüne getirilmek üzere Başbakanlık<br />

Ofisi’nde bekletiliyor. Bu taslak, Türkiye’deki mültecilerin<br />

ve sığınmacıların hayatlarını önemli ölçüde iyileştirecek<br />

hükümler içermektedir.<br />

Tasarı, iltica prosedürlerine ilişkin standartlar, ikincil<br />

koruma statüsü, ilgi alanındaki kişilerin haklara erişimi<br />

ve Türkiye’deki iltica rejiminin planlanması, uygulanması<br />

ve ilerletilmesi için gerekli ulusal yapılanmayı<br />

getirecektir. Türkiye’nin ilk iltica yasası olma yolundaki<br />

taslak, dönüm noktası niteliğinde bir gelişme.<br />

1951 Cenevre Sözleşmesi ile getirilen coğrafi sınırlama<br />

korunurken, Türkiye söz konusu sınırlamayı, süregelen<br />

AB katılım süreciyle ilişkilendiriyor.<br />

18


Dolayısıyla, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin,<br />

bireysel sığınma başvurusu yapanların dosyaları için yürüttüğü<br />

Mülteci Statüsü Belirleme işlemlerini yakın gelecekte<br />

de sürdürmesi bekleniyor.<br />

Ulusal Eylem Planı<br />

Türk Hükümeti, 2005 yılında Danimarka ve İngiltere<br />

Hükümetleri ile birlikte bir Eşleştirme Projesi'ni başarıyla<br />

gerçekleştirdi. Bunun sonucunda, Başbakanlık<br />

tarafından aynı yılın Mart ayında “İltica ve Göç Alanında<br />

Avrupa Müktesebatının Kabülüne ilişkin Türk Ulusal<br />

Eylem Planı” başarıyla tamamlandı ve kabul edildi.<br />

Eylem Planı, hedeflere ulaşmak için gerekli yatırımlar<br />

ve dış destekleri içeriyor. Bunun yanısıra, Türkiye’nin<br />

iltica ve göç prosedürlerini ve uygulanmalarını Avrupa<br />

Birliği standartları ile uyumlu hale getirmek için gerekli<br />

yasal ve kurumsal düzenlemeleri kapsıyor.<br />

Hükümet, bu planda, ilticaya ilişkin yasal ve kurumsal<br />

düzenlemelerin ve AB ile “külfet paylaşımı” anlayışının<br />

elverişli olması koşulunu ileri sürerek, 1951<br />

Cenevre Sözleşmesi’nin öngördüğü yükümlülükler çerçevesinde<br />

“coğrafi sınırlama”yı 2012 yılı itibariyle kaldırmayı<br />

önermiştir. İltica ve göç alanındaki gelişmelerin<br />

ve AB müktesebatının diğer fasıllarına ilişkin müzakerelerin<br />

ivmesi göz önünde bulundurulduğunda, <strong>UNHCR</strong>,<br />

öngörülen tarihte coğrafi sınırlamaların kaldırılmasının<br />

zor olacağını düşünmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, Hükümet’in kapsamlı vizyonunu genel<br />

hatlarıyla sunan, kabul, statü belirleme ve entegrasyonu<br />

da içeren bu geniş kapsamlı ve iddialı, yeni ulusal<br />

iltica sistemini destekliyor. <strong>UNHCR</strong>, bilhassa, planın<br />

yıllardır süregelen iltica eğitimlerinin ve kapasite geliştirme<br />

çalışmalarının etkilerini yansıtan koruma odaklı<br />

boyutlarını da takdir ediyor. Etkiler en çok, sığınma talep<br />

eden kadın ve çocuklara, hassas durumdaki kişilere<br />

atfedilen özel ilgi ve korumada kendini hissettiriyor.<br />

Ulusal Eylem Planı, Türk Kızılayı, ulusal Sivil Toplum<br />

Kuruluşları, barolar ve diğer sivil toplum aktivistlerinin<br />

yanısıra Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

(SHÇEK) gibi devlet kurumlarının, yeni iltica sistemine<br />

katkı sağlamasını öngörüyor. Ulusal Eylem Planı’nın<br />

yansıttığı kapsayıcı yaklaşım ise <strong>UNHCR</strong> tarafından<br />

takdir ediliyor.<br />

Ulusal Eylem Planı ayrıca, mülteci ve sığınmacılar<br />

için bilgilendirici materyaller hazırlanması, iltica karar<br />

makamlarında staj programları düzenlenmesi, yargı<br />

yetkilileri için eğitimler organize edilmesi ve mültecilerin<br />

entegrasyonuna yönelik yardım edilmesi gibi birtakım<br />

alanlarda <strong>UNHCR</strong> ile yakın işbirliğinin sürdürülmesi<br />

gerektiğini öngörüyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, iltica ve göç yönetiminden sorumlu “uzman<br />

birim”in yeni kurumsal yapısına ve personel tahsisine<br />

dikkat çekiyor. Teklif edilen hızlandırılmış usullerin<br />

de içinde bulunduğu Eylem Planı’nın kilit boyutlarının<br />

ise daha ayrıntılı olarak tanımlanması gerektiğinin altını<br />

çiziyor. <strong>UNHCR</strong>, bu hedeflere ulaşabilmek adına<br />

Türk Hükümeti ile sıkı işbirliğini sürdürüyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, 2006 Haziran'da, İçişleri Bakanlığı Emniyet<br />

Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan Uygulama<br />

Talimatı’nı (57 nolu genelge), Ulusal Eylem Planı ile<br />

belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik atılan<br />

ilk adım olarak görüyor. <strong>UNHCR</strong>, sektörel uygulama<br />

planlarının gelişmesinin, ayrıntılı bir geçiş ve destek<br />

planı hazırlanmasına ve Ankara Temsilciliği’nin bu göreve<br />

tahsis ettiği birimin danışma görevini üstlenmesine<br />

bağlı olduğunu belirtiyor ve bu gelişimi destekliyor.<br />

Zorluklar<br />

Türkiye’deki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği, Türk Hükümeti’ni aşağıda yer alan birtakım<br />

kilit konularda desteklemeyi amaçlamaktadır:<br />

⇒ <strong>UNHCR</strong> ve diğer ortakların tavsiye ve desteklerinden<br />

yararlanılarak, AB üye devletleri ve diğer ülkelerce<br />

benimsenen modellerden ve “iyi uygulamalar”dan<br />

Göç ve İltica Alanında Ulusal Eylem Planı’nın 2005 yılında yayınlanmasına müteakip <strong>UNHCR</strong> ve Türk makamları Türk milletvekillerini, Plan’ın detayları hakkındaki özel bir toplantıda bilgilendirdiler. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

19


20<br />

faydalanan, mülteci koruması ve ilticaya ilişkin yeni<br />

bir yasal çerçeve oluşturmak<br />

⇒ Sığınmacıların insanlık onuruna yakışır ve minimum<br />

AB standartlarını karşılayacak şekilde kabulü için<br />

ulusal bir kapasite oluşturmak. Türk vatandaşları<br />

için sosyal “güvenlik ağı”nın güçlendirilmesi gereken<br />

bu dönemde, ulusal kapasitenin oluşturulması<br />

için önemli yatırımlar gerekmektedir.<br />

⇒ Mültecilik statüsü belirleme işlemlerini yürütecek<br />

Türk makamları için, azimli, uzman ve becerikli bir<br />

sığınma mercii ve diğer profesyonellerden oluşan<br />

bir kadronun kurulmasını da kapsayan kurumsal<br />

düzenlemeler yapmak<br />

⇒ Bazı mültecilerin Türkiye’ye tam entegrasyonun<br />

sağlanması, diğerleri içinse farklı kalıcı çözümleri<br />

desteklemek amacıyla beceri geliştirme ve kendine<br />

yeterlilik ihtimallerini görüşmeye başlamak. Bu<br />

amaç, yasal reformların yanısıra mültecileri, ekonomik<br />

olarak kendine yeterlilik ve sosyal açıdan dahil<br />

olmaya teşvik eden programları da zorunlu kılar.<br />

⇒ Sivil toplumla yeni ortaklıklar kurmak ve mülteciler<br />

ile sığınmacılara hizmet verebilecek, onların korunmaları<br />

için savunucu rol üstlenebilecek ulusal Sivil<br />

Toplum Kuruluşlarını, vakıfları, üniversiteleri, baroları<br />

ve diğer aktivistleri teşvik etmek.<br />

⇒ Mültecilerin yerleştirilmesini sürdürmek ve modern<br />

bir iltica sisteminin geliştirilmesiyle bağlantılı giderlere<br />

katkı sağlamak, Avrupa Birliği’nin ve üye<br />

devletlerin, diğer hükümetlerin külfet ve sorumluluk<br />

paylaşımını ve desteklerini arttırmak.<br />

⇒ İkamet harcından muafiyetin tutarlı hale getirilmesini<br />

savunmak. Bugüne dek sığınmacıların ve mültecilerin<br />

altı ayda bir Türkiye’deki ikametleri için<br />

resmi bir ödeme yapması gerekiyordu, bu ödeme<br />

İkamet Harcı olarak adlandırıldı. İkamet harçları,<br />

Türkiye’de ikamet eden ve mali kaynakları yeterli<br />

olmayan mülteciler ve sığınmacılar için sıkıntı yaratıyordu.<br />

22 Mart 2010’da İçişleri Bakanlığı, sığınmacı<br />

ve mültecilerin belirli koşullar altında ikamet<br />

harcından muaf tutulması talimatını içeren bir genelge<br />

yayımladı. Bu genelge, daha etkin korumaya<br />

erişime ve yerleştirme ülkesine gideceklerin ülkeden<br />

erken ayrılabilmelerine yardımcı oldu. <strong>UNHCR</strong>,<br />

Başbakanlık Ofisi’ne sunulmuş olan iltica kanun<br />

tasarısı taslağı uyarınca, sığınmacı ve mültecilerin<br />

ikamet izni yükümlülüğünden tamamen muaf tutulacağını<br />

bildirmekten memnuniyet duymaktadır.<br />

⇒ <strong>UNHCR</strong> ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi arasında<br />

“İşbirliği Sözleşmesi” kurulmasını sağlamak,<br />

bu işbirliğini teşvik etmek. Türk İşbirliği ve Kalkınma<br />

İdaresi, teknik işbirliği faaliyetleri ve kalkınma<br />

projeleri aracılığıyla ortak olduğu ülkelerde sosyal<br />

ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlamaktadır. TİKA<br />

ve <strong>UNHCR</strong>, ortak çalışmalarının birçok ülkede iki<br />

taraf için de avantajlı olacağını düşünüyor. Bireysel<br />

sığınmacıların ve mültecilerin korunmasına ilişkin<br />

Türk Hükümeti’ne tavsiyeler veren <strong>UNHCR</strong> Türkiye,<br />

hem doğrudan hem operasyona dayalı bir rol üstleniyor.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye, sığınmacılara güvenlik sağlanması,<br />

onların gözaltına alınmamaları veya geri<br />

gönderilmemeleri, iltica usullerine erişebilmeleri<br />

adına Türk yetkilileriyle ortak çalışmalar yürütüyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın bugüne kadar karşılaştığı ana sorunlar:<br />

⇒ Sınırlı kaynaklara rağmen adil ve etkin bir mülteci<br />

statüsü belirleme prosedürünün temini;<br />

⇒ Türkiye’de uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişiler<br />

için daha iyi nitelikte ve daha geniş kapsamlı bir<br />

sığınmanın savunulması;<br />

⇒ Gönüllü geri dönüşe elverişli koşulların çoğunun<br />

mültecinin anavatanında bulunmaması, Türkiye’de<br />

yerel entegrasyon ihtimallerinin son derece düşük<br />

olması, uluslararası sorumluluğun paylaşılması<br />

gerekirken, yerleştirme yerlerinin dünya genelinde<br />

sınırlı sayıda olmasının sonucunda, Türkiye’deki<br />

mülteciler için kalıcı çözümler elde edilmesinin zorlaşması,<br />

çözüm arayışının sürdürülmesi;<br />

⇒ Sağlam ortaklıkları güvence altına alarak, bir yandan<br />

uluslararası dayanışma ve sorumluluk paylaşımını<br />

muhafaza etmek, diğer yandan koruma ihtiyaçlarını<br />

ele alan yerel kapasiteyi oluşturmak için<br />

sivil toplumu güçledirmek: BM Mülteci Örgütü, ilticaya<br />

ilişkin yeni yasal çerçeve kabul edildiğinde,<br />

korumanın sağlanmasının daha sistemli olacağı ve<br />

bunun işlerin yürütülmesini büyük ölçüde kolaylaştıracağını<br />

belirtmektedir.<br />

Bir grup mülteci çocuk bir uydu şehirde eğlence aktivitelerine katıldı. Mülteci çocuklar Türkiye’de okula<br />

gidebilseler de, sorunlardan uzaklaşamıyorlar. 3 Eylül, 2008. Fotoğraf: SGDD


Türk-Yunan Sınırındaki Gelişmeler<br />

Devletler sınır kontrollerini arttırdıkça, <strong>UNHCR</strong><br />

zulümden kaçan kişilere karşı daha duyarlı<br />

olunması gerektiği çağrısında bulunuyor.<br />

Yasadışı göçle mücadelede birtakım sorunlar yaşayan<br />

Yunanistan, Avrupa Komisyonu’ndan 2010 yılının Ekim<br />

ayında, AB’nin Sınır Yönetim Örgütü olan FRONTEX’e<br />

bağlı Hızlı Sınır Müdahale Ekipleri’nin, Türk-Yunan<br />

kara sınırlarına konuşlandırılmasını ve yardımcı olunmasını<br />

talep etti. Ocak 2011 başlarında Yunanistan,<br />

Evros (Meriç) bölgesindeki Türk-Yunan sınırı boyunca<br />

12 kilometrelik bir çit çekilebileceğini duyurdu.<br />

Türkiye ile Yunanistan arasındaki kara sınırı, yasadışı<br />

göçmenlerin ve sığınmacıların Avrupa Birliği'ne ana<br />

giriş noktası haline geldi. Yunan Hükümeti’nin kaynaklarından<br />

alınan bilgilere göre, günümüzde bu sınırdan<br />

her gün birkaç yüz insan geçmektedir.<br />

Geçtiğimiz yıl, kırk dört kişinin Meriç Nehri’nden<br />

geçmeye çalışırken boğulduğu bildirildi. Karşıya geçebilenlerin<br />

bazıları, Türkiye ile Yunanistan arasında<br />

imzalanan geri kabul anlaşması gereği Türkiye’ye geri<br />

gönderiliyor. Çok sayıda kişinin son derece zorlu koşullarda<br />

gözaltında tutulduğu sınırın Yunan tarafı incelendiğinde<br />

insani durumun kritik olduğu anlaşılıyor.<br />

Birleşmiş Milletler’in İşkence Özel Raportörü Manfred<br />

Nowak, bölgeye düzenlediği ziyaretin ardından, söz<br />

konusu duruma dikkat çekti. Bakıldığında acil ihtiyaçların<br />

barınma, sağlık yardımları ile psikolojik ve sosyal<br />

destekleri kapsadığı görülüyor.<br />

Yunanistan’ın konu hakkındaki yorumlarına cevap<br />

veren <strong>UNHCR</strong>; yasadışı göçmenlerin ülke sınırları içine<br />

girmesinin engellenmesi amacıyla tedbirler alınırken<br />

uluslararası koruma arayışındaki kişiler için garantilerin<br />

de sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Aksi takdirde<br />

durumun endişe verici bir hal alacağını ekledi.<br />

BM Mülteci Örgütü, “Her devletin kendi sınırlarını<br />

kontrol etmeye hakkı var; ancak Türkiye’den Avrupa<br />

Birliği’ne giren insanların çoğunluğunun zulüm ve<br />

şiddetten kaçtığı bir gerçektir. Bu nedenle, korunma<br />

arayışındaki kişilerin ihtiyaçları konusunda duyarlı sınır<br />

kontrol mekanizmalarının oluşturulması son derece<br />

önemlidir.” açıklamasında bulundu.<br />

Yunanistan’ın sınırda çit inşasına ilişkin planlarını<br />

duyurması sonucunda <strong>UNHCR</strong> bir basın bülteni yayımladı.<br />

Bültende “Çit inşaları, altta yatan göç baskılarına<br />

ilişkin sorunu nadiren çözüme kavuşturur. Gelmeye<br />

çalışan kişilerin ayrım gözetilmeden engellenmesine<br />

yönelik bu tür tedbirler, sığınma arayışındaki kişilerin<br />

güvenliğe ulaşmak amacıyla daha da tehlikeli yollara<br />

başvurmak zorunda kalmaları riskini doğurmaktadır.<br />

Bu, çok sayıda sığınmacının günümüzde kendilerini<br />

insan kaçakçılığı çetelerinin ellerine atmasının nedenlerinden<br />

biridir.” görüşüne yer verildi.<br />

Yunanistan'ın Kuzeydoğu kasabalarından biri olan Nea Vyssa yakınlarında Yunan polisleri<br />

devriye geziyorlar. 5 Kasım 2010. Fotoğraf: Nikolas Giakoumidis<br />

Bu gelişmelerin ortasında Avrupa İnsan Hakları<br />

Mahkemesi, bir sığınmacının Dublin II Düzenlemesi<br />

kapsamında Yunanistan’a transfer edilmesiyle, Avrupa<br />

İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. ve 13. maddelerinin<br />

ihlal edildiğine karar verdi. Yunanistan’daki “iltica prosedürlerindeki<br />

eksiklikler” ve “gözaltı ve yaşam koşulları”<br />

neden olarak gösterildi.<br />

<strong>UNHCR</strong>, Yunanistan’ın insan haklarını ve sığınma<br />

talebinde bulunma hakkını ihlal ettiği sürece, sığınmacıların<br />

Yunanistan’a geri gönderilmemesi gerektiğini<br />

belirten AHİM kararını takdirle karşılamıştır.<br />

Öte yandan <strong>UNHCR</strong>, Yunanistan’ın iltica sistemini<br />

güçlendirme ve ıslah etmeye yönelik taahhüdünü de<br />

memnuniyetle karşıladı ve bu gayretlere katkı sağlamayı<br />

sürdürüyor. Ancak Yunanistan’da son dönemlerde<br />

kabul edilen yasal reformların tamamen uygulanmadığını<br />

da vurgulamak gerekiyor. Yunanistan’da zulüm<br />

veya ciddi zarar riski altındaki insanların haklarını gözeten,<br />

tamamen işlevsel bir mülteci sisteminin yürütülmesi,<br />

ciddi bütçeleri ve zaman ayrılmasını gerektiriyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, Avrupa hükümetlerini ve kurumlarını, bu reform<br />

gayretlerinde Yunanistan’ı desteklemeye, dayanışma<br />

sağlamaya davet etmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong> aynı zamanda Türkiye’nin, Mültecilerin<br />

Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin getirdiği<br />

coğrafi sınırlamayı sürdürdüğünü, bu yüzden Avrupa<br />

ülkelerinden gelen mültecilere sığınma statüsü verme<br />

sorumluluğunu üstlendiğini hatırlatıyor. Türkiye’de bulunan<br />

sığınmacıların çoğu İran, Irak, Afganistan ve<br />

Somali’den gelmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü,<br />

“Avrupalı olmayan sığınmacıların statülerine ilişkin<br />

değerlendirmeler, Türkiye’de, <strong>UNHCR</strong> tarafından<br />

yürütülmektedir. Mülteci olarak nitelendirilen bireylerin,<br />

üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeyi bekledikleri süre<br />

zarfında ülkede kalmalarına müsaade edilir. <strong>UNHCR</strong><br />

daha fazla ülkeyi, özellikle AB üye devletlerini, yerleştirme<br />

çabalarına iştirak ederek Türkiye ile dayanışma<br />

göstermeye davet etmektedir.”<br />

21


İLGİ ALANINDAKİ KİŞİLER<br />

2010’da <strong>UNHCR</strong>’a Kayıtlı 17 bin Kişi Bulunuyor<br />

Türkiye yaklaşık 50 ülkeden sığınmacı ve mülteci kabul ediyor<br />

Türkiye’deki sığınmacıların ve mültecilerin çoğu 18 ile 59 yaşları arasında, ancak özel ilgi gerektiren çocukların ve yaşlıların sayısı da önemli düzeyde. Eylül, 2005.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

31 Ocak 2011 itibariyle, Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong>'a<br />

kayıtlı olup Avrupa dışından gelen kişi sayısı<br />

17.271'dir. Kayıtlı kişilerin 10.391’ini mülteciler,<br />

6.880’ini ise başvuru sonucunu bekleyen sığınmacılar<br />

oluşturuyor. Son altı senede, Türkiye’ye gelenler arasında<br />

Iraklı, İranlı, Afgan ve Somalili insanlardan oluşan<br />

gruplar, ülkedeki genel sığınmacı nüfusun yüzde 90’ını<br />

oluşturmakta ve açık ara en büyük gruplar haline gelmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin ilgi alanındaki nüfus,<br />

elliden fazla ülkeden gelen mülteci ve sığınmacılar ile<br />

çeşitlilik kazanmaktadır.<br />

Sığınmacı ve mültecilerin yaklaşık beşte ikisini kadınlar,<br />

geri kalanını ise erkekler oluşturur. İlgi alanın-<br />

IRAK<br />

İRAN<br />

daki nüfusun üçte ikisinden fazlası aktif AFGANİSTAN işgücü yaşındayken<br />

(18-59), yaklaşık yüzde 10’u 5-11 ve 12-17<br />

SOMALİ<br />

DİĞER<br />

yaşlarında, yüzde 8’i ise 4 yaşın altında bulunuyor.<br />

<strong>UNHCR</strong> resmi verilerine göre, Afganistan, Irak, İran<br />

ve Somali’den insanlar gelmeye devam edecektir. Kayıt<br />

ve kabul standartlarına göre, gelen sığınmacılar ve<br />

mültecilerden oluşan gruplar, cinsiyet, yaş ve çeşitliliklerine<br />

göre değerlendirilecek. İltica taleplerinin gözden<br />

geçirildiği bekleme sürelerini azaltmak için ise her türlü<br />

gayret sarf ediliyor.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin İlgi Alanındaki Kişiler<br />

Tabiiyete Göre Dağılım - 31 Aralık 2010 itibariyle<br />

Şekil 2.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin İlgi Alanındaki Kişiler<br />

Tabiiyete <strong>UNHCR</strong> Göre Türkiye’nin Dağılım - İlgi 31 Alanındaki Aralık 2010 Kişiler itibariyle<br />

Tabiiyete Göre Dağılım - 31 Aralık 2010 itibariyle<br />

5877<br />

4617<br />

3447<br />

1267<br />

1539<br />

IRAK<br />

İRAN IRAK<br />

AFGANİSTAN<br />

İRAN<br />

SOMALİ AFGANİSTAN<br />

DİĞER SOMALİ<br />

DİĞER<br />

5877<br />

4617 5877<br />

3447 4617<br />

1267 3447<br />

1539 1267<br />

1539<br />

22


Tablo 2.<br />

1998'den bu yana <strong>UNHCR</strong> Türkiye'nin<br />

İlgi Alanına Giren Kişiler (31.12.2010 itibariyle)<br />

20.000<br />

18.000<br />

16.000<br />

14.000<br />

12.000<br />

10.000<br />

8.000<br />

6.000<br />

4.000<br />

2.000<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın ilgi alanındaki kişiler<br />

Yerleştirilen Mülteciler<br />

Mülteciler<br />

Sığınmacılar<br />

-<br />

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

5.438 7.008 8.312 7.648 5.892 5.943 6.962 7.271 8.852 12.145 18.209 16.337 16.747<br />

1.629 1.844 2.334 2.615 2.818 2.935 2.292 1.262 1.609 2.667 3.832 6.038 5.336<br />

1.868 1.874 3.103 3.472 3.301 2.490 3.033 2.399 2.633 6.956 11.103 10.350 10.032<br />

3.570 5.134 5.209 4.176 2.591 3.453 3.929 4.872 6.219 5.189 7.106 5.987 6.715<br />

Tablo 3.<br />

<strong>Türkiye'de</strong> Sığınma Talep Eden Kişilerin<br />

Yıllara Göre Dağılımı (2005-2010) (31.12.2010 itibariyle)<br />

IRAK İRAN AFGANİSTAN SOMALİ<br />

YIL Yeni Gelen Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />

Sığınmacıların<br />

Toplam Sayısı<br />

2005 3914 1047 27% 1716 44% 364 9% 473 12%<br />

2006 4553 724 16% 2297 51% 261 6% 680 15%<br />

2007 7646 3470 45% 1688 22% 705 9% 1125 15%<br />

2008 12981 6899 53% 2113 16% 2642 20% 647 5%<br />

2009 7834 3763 48% 1981 25% 1009 13% 295 4%<br />

2010 9226 3656 40% 2881 31% 1248 14% 448 5%<br />

Tablo 4.<br />

<strong>UNHCR</strong>'a başvuran Sığınma Talep Etmiş Kişilerin<br />

Yaş, Cinsiyet ve Ülke Dağılımı 31.12.2010 itibariyle<br />

0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />

Ülke K E K E K E K E K E<br />

Ülke<br />

Toplamı<br />

AFGANİSTAN 77 78 134 179 144 181 446 687 10 20 1956<br />

İRAN 56 85 97 99 89 105 820 1300 33 22 2706<br />

IRAK 38 34 43 48 28 33 129 239 2 6 600<br />

SOMALİ 13 11 22 22 11 17 104 133 2 - 335<br />

DİĞER 62 73 46 46 31 41 241 559 3 6 1118<br />

TOPLAM K/E 246 281 342 394 303 377 1740 2928 50 54 -<br />

Genel Toplam 527 736 680 4668 104 6715<br />

K= Kadın , E= Erkek<br />

23


Tablo Table 5.<br />

Mültecilerin Yaş, Cinsiyet ve Ülke Dağılımı<br />

31.12.2010 itibariyle<br />

0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />

Ülke<br />

Toplamı<br />

Ülke K E K E K E K E K E<br />

AFGANİSTAN 48 53 104 126 121 135 389 494 7 14 1491<br />

İRAN 59 32 75 69 73 88 625 839 22 29 1911<br />

IRAK 214 274 274 341 234 288 1359 2108 96 89 5277<br />

SOMALİ 37 43 68 66 64 61 302 288 1 2 932<br />

SUDAN 8 7 2 7 - 1 10 95 - - 130<br />

DİĞER 13 8 8 16 17 17 92 118 8 1 291<br />

TOPLAM K/E 379 417 531 625 509 590 2777 3942 127 135 -<br />

GENEL<br />

TOPLAM<br />

796 1156 1099 6719 262 10032<br />

Tablo 6.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Ofisi'nde Kayıtlı Kişilerin (Sığınma Talep Edenler<br />

ve Mülteciler) Cinsiyet ve Yaş Dağılımı 31.12.2010 itibariyle<br />

0-4 5-11 12-17 18-59 60+<br />

Ülke<br />

Toplamı<br />

Ülke K E K E K E K E K E<br />

AFGANİSTAN 125 131 238 305 265 316 835 1181 17 34 3447<br />

İRAN 115 117 172 168 162 193 1445 2139 55 51 4617<br />

IRAK 252 308 317 389 262 321 1488 2347 98 95 5877<br />

SOMALİ 50 54 90 88 75 78 406 421 3 2 1267<br />

KIRGIZİSTAN 18 26 17 12 12 13 53 92 2 - 245<br />

SUDAN 11 10 6 8 - 2 18 151 - - 206<br />

FİLİSTİN 8 9 8 5 9 8 24 68 1 2 142<br />

DİĞER 46 43 25 44 27 36 248 471 1 5 946<br />

Table TOPLAM 7. K/E 625 698 873 1019 812 967 4517 6870 177 189 -<br />

GENEL<br />

TOPLAM<br />

1323 1892 1779 11387 366 16747<br />

Tablo 7.<br />

Türkiye’deki Mülteci ve Sığınma Talep Edenlerin Nüfusunun Meslek Dağılımı<br />

31.12.2010 itibariyle<br />

Din görevlisi<br />

14<br />

Yönetici<br />

196<br />

Seyahat<br />

12<br />

Eğitim<br />

288<br />

Hukuk<br />

10<br />

Şoför<br />

59<br />

Polis & Müfettiş<br />

40<br />

Çiftçi<br />

301<br />

Yazar, Gazeteci ve Yazı işleri<br />

73<br />

Tüccar<br />

239<br />

Kıdemli devlet memuru<br />

89<br />

Öğrenci<br />

430<br />

Mühendis & Mimar<br />

115<br />

Ev Hanımı, Bakıcı & Temizlik görevlisi<br />

1845<br />

Bilgisayarla ilgili işler<br />

123<br />

Skilled workers<br />

1789<br />

Medikal<br />

199<br />

Bilinmiyor<br />

1450<br />

İdari asistan, Kâtip & Sekreter<br />

255<br />

İşsiz<br />

1822<br />

Sanatçılar & Fotoğrafçılar<br />

156<br />

Genel Toplam 11250<br />

24


Çeçenlerin Durumu<br />

Rusya Federasyonu’ndan gelen ve 2000 kişi civarında<br />

oldukları bildirilen küçük bir Çeçen grubu<br />

Türkiye’de bulunuyor. Bu kişilerin 400’ü İstanbul yakınlarındaki<br />

üç bölgede ikamet ederken, sayısı tam<br />

olarak belirlenemeyen diğer Çeçenler kendi imkanları<br />

çerçevesinde yaşıyor. Rusya’nın Avrupa Konseyi üyesi<br />

olmasından dolayı, Çeçen kökenli kişiler Türk makamlarınca<br />

Avrupalı olarak kabul edilmekte ve olası iltica<br />

talepleri Türk Hükümeti’nce değerlendirilmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, bu kişilerin Türk insani yardım kuruluşlarının<br />

yardımlarıyla, 2000 yılından itibaren Türkiye’ye<br />

gelmeye başladıklarını değerlendirmektedir. Geçerli<br />

kimlik belgeleri ve pasaportları olmayan Çeçenler,<br />

birçok zorlukla karşılaşmalarına rağmen, genel olarak<br />

geçici ikamet izni alabiliyorlar. Ancak ikamet izinlerinin<br />

verilmesinde gecikmeler yaşandığı da bildiriliyor. Kesin<br />

bir yasal statüye sahip olmamaları, Türkiye’deki Çeçen<br />

topluluğunda korunmasızlık hissi uyandırıyor.<br />

Yerel Sivil Toplum Kuruluşlarından alınan bilgiye<br />

göre, Türkiye’deki Çeçenler, resmi çalışma iznine sahip<br />

olmamaları nedeniyle ciddi zorluklar yaşıyor. Zorlukların<br />

başında işsizlik ve serbestçe hareket edememek geliyor.<br />

Geçici olan sağlık yardımları ile kronik hastalıklar<br />

tedavi edilemiyor. Çocuklar okula kayıt yaptırabilseler<br />

de ancak gayri resmi bir şekilde eğitim görebiliyorlar.<br />

Fakat kesin bir yasal statüye sahip olmayan bazı Çeçenler,<br />

çocuklarını devlet okullarına kaydettiremediklerini<br />

bildirdiler. Sonuç olarak, bazı Çeçen çocuklara<br />

karne ve mezuniyet belgelerinin verilmediği anlaşılıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, tüm devletlere, Çeçen sığınmacılara, ulusal<br />

mülteci statü belirleme prosedürlerine erişmeleri konusunda<br />

destek olunmasını ve bunun mümkün olmadığı<br />

durumlarda ise alternatif olarak etkin bir koruma<br />

sağlanmasını tavsiye etmektedir. Etkin koruma, anavatanlarına<br />

zorla gönderilmekten korunma, yasal statü,<br />

kayıt ve belgelendirme ile insan onuruna yakışır şekilde<br />

temel haklara ve yardımlara erişimi kapsamaktadır.<br />

Irak’taki Türk Mülteciler - Gönüllü<br />

Geri Dönüş<br />

Kuzey Irak’ta, yaklaşık 13.000 Kürt kökenli Türk<br />

mülteci yaşıyor. Bunların çoğu Nineva Valiliği’ne bağlı<br />

Mahmur mülteci yerleşkesinde kalıyor. Küresel yetki<br />

alanı çerçevesinde <strong>UNHCR</strong>, Mahmur Kampı’ndaki<br />

binlerce mülteciye yönelik olarak, organize gönüllü<br />

geri dönüş ve yeniden entegrasyon gibi kalıcı çözümler<br />

bulunması için ilgili tüm hükümetlere uzmanlık ve yardım<br />

teklifinde bulunmuştur.<br />

İlgili hükümetlerle işbirliği içerisinde, mültecilerin<br />

sığınma ülkelerinden anavatanlarına gönüllü geri dönüşlerini<br />

kolaylaştıran ya da organize eden <strong>UNHCR</strong>,<br />

siyasi amaç gütmüyor ve tarafsız olarak mültecilerin<br />

Mahmur Türk mülteci kampındaki 10,000 kişilik nüfusun büyük bir kısmını çocuklar oluşturuyor.<br />

Ekim, 2003. Fotoğraf: Jake Nowakowski<br />

korunmasını amaçlıyor. Bu bağlamda Örgüt, Irak’taki<br />

mültecilerin uygun, güvenli ve insan onuruna yakışır<br />

bir şekilde Türkiye’ye gönüllü olarak geri dönmelerini<br />

sağlayacak üç taraflı bir gönüllü dönüş anlaşmasının<br />

imzalanması için ilgili tüm hükümetlerle görüşme yapmaya<br />

istekli olduğunu ifade etmektedir.<br />

Avrupalı Mülteciler<br />

Hükümet kaynaklarından alınan bilgilere göre, 1951<br />

Sözleşmesi’ne taraf olunduğundan bu yana Yunanistan,<br />

Bulgaristan, Sırbistan, Azerbaycan ve Arnavutluk’tan gelen<br />

44 kişiye Türkiye’de mülteci statüsü verildi. Yürürlükteki<br />

mevzuat, mülteci statüsü ve öngörülen hakları düzenleyen<br />

spesifik hükümler içermemesine rağmen, yeni<br />

iltica yasasının taslağında ikamet harcının kaldırılacağı<br />

belirtildi. Bunun yanısıra yeni kanun taslağının, uluslararası<br />

hukuk ile ana hatları çizilen standartları çok yönlü<br />

olarak yansıtacağına ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde<br />

düzenlenen haklara mültecilerin erişimlerini kolaylaştıracağına<br />

inanılıyor.<br />

Yasal mülteci statüsüne sahip 44 kişi dışında, Türkiye,<br />

ülkelerindeki iç çatışmalardan kaçan 17.000 Bosna<br />

Hersek ve Kosova vatandaşına ev sahipliği yaptı. Türkiye,<br />

bu kişileri uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda<br />

topraklarına kabul etti ve bu kişilere geçici koruma<br />

sundu. Bu gruplar, Türkiye’de bulundukları süre boyunca,<br />

Kırklareli’nde kurulan ve 2000 yılına kadar faaliyet<br />

gösteren bir kampta konaklatıldı. Bölgedeki durumun<br />

istikrar kazanması üzerine, Bosna Hersek vatandaşlarının<br />

çoğu 1997 yılında anavatanlarına gönüllü olarak<br />

geri döndüler. 1999 Mart ayında Kosova’da patlak veren<br />

kriz üzerine Türkiye, barınma ve korunma arayışıyla<br />

ülkelerinden kaçan Kosovalıların varış ülkelerinden biri<br />

oldu. Bu grup, Türkiye'ye sığınmasından birkaç ay sonra,<br />

gönüllü geri dönüşü tercih ederek sorunlarını çözdü.<br />

25


NAZIM HAJİYEV<br />

…Uzun ve Sabırlı bir Yolculuğun<br />

Mutlu Sonu<br />

Nazım Hajiyev, 2006'da, BM Mülteci Örgütü’ne<br />

telefon açtı. Birçok defa ofisle irtibata geçen<br />

Hajiyev’in sesi bu sefer son derece neşeliydi. Hajiyev,<br />

“Nihayet mülteci statüsüne kavuştum… Artık bu ülkede<br />

kalabileceğim.” diyordu. Beş yıl sonra Hajiyev,<br />

uzun yıllardır sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesini<br />

bir adım daha ileri taşıyarak geleceğini teminat altına<br />

aldı; Türk vatandaşlığına kabul edildi ve Türkiye’deki<br />

diğer mültecilere örnek oldu.<br />

Süregelen trajediler ve tehditler Hajiyev’i ve eşini<br />

anavatanından ayrılmaya zorladı. Bazı tanıdıklarının<br />

halen daha iyi bir yaşam koşullarına kavuştuğu<br />

Türkiye’ye gelmeye karar verdiler. Buraya yerleştiler<br />

ve 1995 yılında oğulları doğdu. Hajiyev, turizm sektöründe<br />

çalışmaya başlayarak yetenekli bir ressam<br />

olarak isim yapmayı başardı. Sanat çalışmaları özellikle<br />

Antalya ve Akdeniz bölgesindeki oteller tarafından<br />

yoğun talep gördü.<br />

2002 yılında, uluslararası bir ticaret fuarına katılan<br />

Hajiyev’e, geri döndüğünde, artık Türkiye’de kalmasına<br />

izin verilmediği ve ailesiyle birlikte ülkeden<br />

ayrılması gerektiği söylendi. Son yıllarda elde ettiği<br />

her şeyi kaybetme düşüncesinin getirdiği çaresizlik ve<br />

umutsuzlukla yardım için <strong>UNHCR</strong>’a başvurdu.<br />

Hajiyev’in coğrafi sınırlama kapsamında olmayan<br />

bir ülkeden gelmesi sebebiyle, <strong>UNHCR</strong>, başvurusunun<br />

Türk makamlarına sunulmasına yardımcı oldu,<br />

bunun üzerine Türkiye başvuruyu kabul etti.<br />

Dört yılın ardından neşeli bir telefon alındı, tüm<br />

aileye mülteci statüsü verildi. Yine de Türkiye böylesi<br />

bir durumun nasıl ele alınacağı konusunda donanımlı<br />

değildi. Türk makamlarınca, Sözleşme kapsamında<br />

tanınan ilk Avrupalı sığınmacı olmanın getirdiği<br />

sevinç, Hajiyev’e üzerinde “Kart sahibinin çalışma<br />

izni yoktur.” yazan bir yıllık ikamet izni verilmesiyle<br />

gölgelendi. Bu durum özellikle halen okula giden ve<br />

gelecek planlarının şimdiden önünün tıkandığını gören<br />

oğlunu üzdü. Hajiyev, oğluna “Pes etme. Daha<br />

kötü günler geçirdik ama ayakta kalabilmeyi başardık.<br />

Haklarımıza erişmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”<br />

dediğini anımsıyor.<br />

Bu yıl, ailenin mücadelesi uzun süredir beklenen<br />

mutlu sona ermiş gibi görünüyor. Türk vatandaşlığı<br />

alan aile, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının sağladığı<br />

tüm haklardan faydalanabilecek.<br />

Yine de sorun haklara erişimle sona ermiyor.<br />

Hajiyev’in ailesi Türk toplumuna entegre olmak için<br />

üstlerine düşeni yerine getirmek üzere tüm güçleriyle<br />

çalışıyor. Oğlu okulunda başarılı bir öğrenci ve<br />

parlak bir otel yöneticisi olma yolunda ilerliyor. 15<br />

yaşındayken, yetenekli bir badmington oyuncusu olduğundan<br />

Antalya Şampiyonası’nda birinci oldu ve<br />

Türkiye Kupası’ndan üçüncü olarak ayrıldı.<br />

Nazım Hajiyev, oğlunun bir gün Antalya’daki büyük<br />

turistik otellerden birinde iyi bir yönetici olacağına<br />

inanıyor. Kendisinin de Türkiye’ye birçok katkı sağladığını<br />

düşünüyor. Antalya’da yeni inşa edilen beş yıldızlı<br />

oteller için yaptığı tablolar bir yana, “Yaramaz”<br />

gibi birçok ödül alan filmlerde sanatını sergiliyor.<br />

Hajiyev, Türk film endüstrisinde, yakın dönemdeki<br />

gelişmelere rağmen daha çok katedilecek yol olduğunu<br />

söylüyor. Dolayısıyla kendi bilgi ve deneyimlerini<br />

paylaşmaya gönüllü oluyor.<br />

Son 16 senedir, Türkiye’yi ikinci vatanları haline<br />

getirmek için ellerinden geleni yapmış olan aile, sonunda<br />

hem Türkiye’de yeni bir hayata kavuşmayı,<br />

hem de durumlarına resmi bir çözüm bulmayı başardı.<br />

Avrupalı ve Avrupa dışından gelen mülteciler için<br />

yerel entegrasyonun kalıcı bir çözüm olarak öngörüldüğü<br />

yeni bir iltica sistemine geçiş sürecindeyken, bu<br />

ailenin durumu, diğer birçok insana umut veriyor.<br />

26


İLTİCANIN NİTELİĞİ<br />

Reform Sürecinde Atılan Olumlu Adımlar<br />

Genelgelerle güçlendirilen sığınmacı ve mültecilere yönelik destek sistemleri zorlu<br />

yaşam koşullarını iyileştirmeyi amaçlıyor<br />

Mülteciler, Türkiye’deki uzun kalışları sırasında karşılaştıkları zorlu yaşam koşullarına rağmen, geleceğe dair umutlarını, cesaretlerini ve canlılıklarını asla kaybetmiyorlar. 8 Mart, 2008. Fotoğraf: SGDD<br />

Sığınmacıların ve mültecilerin, İçişleri Bakanlığı’nca<br />

uygun görülen 51 şehirden birinde ikamet etmesi<br />

gerekiyor (bkz: Haritalar, sf. 30-31). Belirlenmiş<br />

51 şehirden farklı bir yere seyahat edebilmek için ise<br />

izin almaları gerekiyor. Ayrıca Emniyet bünyesindeki<br />

Yabancılar Şubelerinde düzenli olarak imza vermekle<br />

yükümlü tutuluyorlar.<br />

Sığınmacılar ve mülteciler, belirlenen şehirlerdeki<br />

emniyet müdürlüklerine kayıt yaptırıyor, her altı ayda<br />

bir ikamet izni için harç ödüyorlar ve Türkiye’deki<br />

kalışlarını bu şekilde yasallaştırıyorlar. İkamet harcı,<br />

günümüzde, bir yetişkin için 511.30 TL iken, her bir<br />

çocuk için 330.15 TL. Sığınmacı ve mültecilerin çoğunun<br />

maddi durumu bu yüksek meblağları ödemeye<br />

elvermiyor. Bunun sonucunda, devletin sağladığı temel<br />

yardımlara erişimleri engelleniyor. 2010 Mart ayında,<br />

İçişleri Bakanlığı iltica alanıyla bağlantılı iki genelge<br />

yayımladı. Sığınmacılar ve mülteciler hakkındaki ge-<br />

nelge, diğerlerinin yanısıra mali durumu ikamet izni<br />

harcını ödemeye yeterli olmayanların, ilgili yetkililerce<br />

yürütülecek incelemelerin ardından, bu harçtan muaf<br />

tutulabilme ihtimalini öngörüyor.<br />

2010 Nisan ayında ise İçişleri Bakanlığı farklı bir<br />

genelge yayımlayarak, iltica başvuruları için mecburi<br />

olan tek giriş vize harcını kaldırdı. Bu genelge aynı<br />

zamanda, 2010 Mart Genelgesi’nin yeknesak uygulanmasını<br />

sağlamak üzere, sığınmacı ve mültecilerin<br />

ikamet harçlarından muaf tutulmasına ilişkin kriterlerin<br />

altını çiziyor. Yasadışı göçle mücadele hakkındaki<br />

genelge, diğerlerinin yanısıra, geri gönderme merkezlerinde<br />

tutuldukları sırada iltica talebinde bulunan kişilere,<br />

<strong>UNHCR</strong> ile iletişim kurma imkanı sağlıyor. Söz<br />

konusu olan uygulama, bölgeden bölgeye farklılık<br />

gösterse de, bu genelge iltica reform sürecinde atılan<br />

kararlı ve şüphesiz olumlu adımları temsil ediyor.<br />

27


2006 tarihli Uygulama Talimatı, yardım ve kabul<br />

koşullarındaki eksiklikleri ele almayı amaçlarken, ilgi<br />

alanındaki kişilerin temel haklara erişiminin önemini<br />

vurguluyor. Bu belge kabul tesislerindeki eksiklikleri gidermese<br />

de, sığınmacılara yönelik maddi desteklerin<br />

tedariki bakımından devlet kurumlarının rolüne açıklık<br />

kazandırıyor. Maalesef, ihtiyaç sahibi kimselere sağlanan<br />

yardım düzenli değildir. Sivil Toplum Kuruluşlarının<br />

çalışmaları veya Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar<br />

Dairesi’nin ildeki şubelerinin örnek bir davranış sergileyerek<br />

yerel kaynakları seferber etmesi sayesinde bazı<br />

şehirlerdeki kabul koşulları daha memnun edici durumda<br />

bulunuyor. Bazı şehirlerdeki iyi niyete rağmen, sosyal<br />

destek ve sevk mekanizmalarındaki boşluklar, mali<br />

sıkıntılar, kendine yeterliliğe ilişkin gerçekçi seçeneklerin<br />

bulunmayışı, sığınmacıların ve mültecilerin büyük<br />

çoğunluğunun çok zorlu sosyal ve ekonomik koşullar<br />

altında yaşamayı sürdüreceği anlamına gelmektedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın uygulayıcı ortağı olan SGDD’nin Afyon Şubesi, 20 Haziran 2010 Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle<br />

Afyon’da ikamet eden sığınmacılar ve mülteciler için bir piknik düzenledi. 80 kişi basketbol, futbol, voleybol<br />

gibi çeşitli etkinliklere katıldı. Fotoğraf: SGDD<br />

Çalışma yasağı getirilmese de idari usuller, mültecilerin<br />

ve sığınmacıların yasal olarak çalışmalarını neredeyse<br />

imkansız hale getirmektedir. Yabancıların Çalışma<br />

İzinleri hakkında Kanun (2003 tarihli 4817 sayılı<br />

Kanun), teoride 6 aylık ikamet izni bulunan mültecilerin<br />

ve sığınmacıların meşru istihdamı için bir yol açıyor. Fakat<br />

ilgili kanun yalnızca yapılacak işi icra edebilecek,<br />

vasıflı bir Türk vatandaşı bulunmadığı takdirde yabancılara<br />

çalışma izni verilmesini öngörüyor. Sığınmacıların<br />

çoğu, çalışma izni almalarını sağlayacak dil becerisine<br />

ya da uzmanlığa sahip değil; dolayısıyla kendine yeterli<br />

insanlar olamıyorlar. 2010 Ocak ayında, Yabancıların<br />

Çalışma İzinleri hakkında Kanun’da yapılan değişiklik<br />

ile sığınmacıların (ulusal makamlarca statü verilen<br />

Avrupalı olmayan kişilerin) ve mültecilerin iş hayatına<br />

erişimleri bir nebze daha kolaylaştırıldı. Yapılan değişikliğe<br />

göre, İçişleri Bakanlığı tarafından “mülteci” ya<br />

da “sığınmacı” statüsü verilen yabancılardan ikamet<br />

izni süresi sorulmayacak. Ayrıca, söz konusu kişilerin<br />

çalışma izni prosedürlerinin hızlandırılması için gerekli<br />

tedbirler alınacak.<br />

Sığınmacıların ve mültecilerin birçoğu kayıtdışı işlerde<br />

çalışmaktadır. Ancak kayıt dışı olarak çalışmak<br />

sığınmacı ve mültecileri Türkiye’den yasadışı olarak ayrılmaya<br />

sürüklüyor ve kendilerini trajik bir şekilde insan<br />

kaçakçılarının ellerinde bulmalarına neden oluyor.<br />

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Kanunu’nun<br />

kabul edilmesi, 1 Kasım 2008 tarihinde gerçekleşen<br />

önemli bir yasal gelişme kabul edilir. Kanun<br />

primlerin “ilgili ulusal kurumlar” tarafından ödenmesi<br />

koşuluyla, sığınmacıları ve vatansız kişileri genel sağlık<br />

sigortası kapsamına alıyor. Bu kişilere sağlık sigortası<br />

yapılabilme imkanını öngören hükümleri memnun edici<br />

gelişmeler olarak kabul eden <strong>UNHCR</strong>, kanundaki<br />

eksiklikler dolayısıyla uygulanmasındaki kısıtlamalara<br />

dikkat çekiyor. Kanunun sınırlı kapsamı ve kurumlar<br />

arası bilgi alışverişinin yetersizliği uygulamada sorunlara<br />

neden oluyor ve sağlık hizmetlerinin yürütülmesini<br />

aksatıyor. Sosyal Yardımlar ve Dayanışma Vakfı’nın<br />

2009 yılının Mayıs ayında yayımladığı genelge bu eksik<br />

unsurları tamamlamayı amaçlıyor. Fakat uygulamanın<br />

her bir şehirdeki karar makamlarının takdirine kalması,<br />

sorunların tamamen çözülmesinde yetersiz kalınmasına<br />

yol açıyor.<br />

6-14 yaş arasındaki çocukların ilköğretim okullarına<br />

kaydı, Türk Anayasası uyarınca, sığınmacı ve mülteci<br />

çocuklar açısından da bir hak teşkil etmektedir. Fakat<br />

eğitim hakkı, ancak bazı prosedür gereklilikleri yerine<br />

getirildiği takdirde söz konusu olabiliyor. Mülteci ve<br />

sığınmacıların çocukları veya bireysel olarak sığınma<br />

talebinde bulunan ebeveynlerinden ayrı düşmüş çocuklar,<br />

ikamet izni alarak ve Türkiye’deki kalışlarını yasal<br />

hale getirerek okullara kayıt yaptırabiliyorlar.İkamet<br />

harcı ödenerek ikamet izni alındığında, çocukların yerel<br />

okullara serbest erişimi oluyor ve muhtaç çocuklara<br />

bulundukları ildeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma<br />

Vakfı tarafından eğitim yardımları sağlanıyor.<br />

Mülteci ve sığınmacı ailelerin çocukları okula devam<br />

ettikleri süre zarfında ikamet izninden muaf tutuluyor.<br />

Öte yandan çocuğun ailesinin geçerli bir ikamet<br />

izni bulunmasının okula kayıt için önkoşul olarak aranması,<br />

eğitim hakkına erişimi tehlikeye atabilecek bir<br />

faktör olarak değerlendirilmeli.<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu<br />

(SHÇEK) refakatsiz veya ebeveynlerinden ayrı düşmüş<br />

sığınmacı ve mülteci çocukları himayesi altına alıyor.<br />

28


SHÇEK’nin müdahale edebilmesi için, çocuğun yaşının<br />

tespitine yönelik tıbbi muayene ve kemik testi önkoşul<br />

olarak aranıyor.<br />

Bazı çocuklar veya ergenler, yanılma payı her zaman<br />

dikkate alınmadığından, gerekli bakımdan mahrum<br />

bırakılabiliyor. Türk Medeni Kanunu uyarınca şart<br />

koşulmasına rağmen, ebeveynlerinden ayrı düşmüş<br />

çocuklara her zaman kanuni temsilci atanmıyor.<br />

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 2010<br />

Mart ayında, Sığınmacılar ve Mültecilere ilişkin Usuller<br />

hakkında bir genelge yayımladı. Bu genelge, eğitim<br />

alma hakkı gibi birtakım konuları ele alarak, yerel<br />

SHÇEK personeline, ebeveynlerinden ayrı düşmüş sığınmacı<br />

veya mülteci çocuklara, “Cinsel ve Toplumsal<br />

Cinsiyete Dayalı Şiddet” mağduru olan kadınlara, engellilere<br />

ve yaşlılara ilişkin usullerin yürütülmesi açısından<br />

rehberlik sağlıyor.<br />

Sınırlı bütçesi dahilinde Birleşmiş Milletler Mülteciler<br />

Yüksek Komiserliği, Türkiye’deki Avrupa dışından<br />

gelen mülteci ve sığınmacılardan risk altında olanların,<br />

acil temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı<br />

sağlamaya çalışıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, uygulayıcı ortaklık anlaşması imzaladığı<br />

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği<br />

(SGDD), İnsan Kaynağını Geliştirme Derneği (İKGV)<br />

aracılığıyla, sığınmacıların ve mültecilerin hizmetlere<br />

erişimini kolaylaştırmak, daha etkin kabul koşulları yaratmak,<br />

koşulları iyileştirmek adına uydu şehirlerde de<br />

hazır bulunmaya çalışıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong> ve İçişleri Bakanlığı, sığınmacılar için tüm<br />

dillerde Türkiye’deki usulleri, yasal hakları ve hizmetlere<br />

erişimlerini açıklayan bilgilendirici broşürler hazırlamaktadır.<br />

Ayrıca, birçok zorluğu çözmek amacıyla yeni<br />

bir iltica yasası hazırlıyor.<br />

Türkiye’de Yerleştirme<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği,<br />

spesifik üç kalıcı çözümü teşvik eder; yerel entegrasyon,<br />

gönüllü geri dönüş ve yerleştirme. Türkiye’de halihazırda<br />

varolan iltica statüsünün kendine özgü niteliğinden<br />

dolayı, ülkedeki yerel entegrasyon halen gelişme aşamasında<br />

kalıyor. Buna ek olarak, anavatanları dikkate<br />

alındığında, Türkiye’deki mültecilerin çoğu için güvenli<br />

ve insan onuruna yakışır biçimde gönüllü geri dönüş<br />

günümüzde mümkün değil. Bu nedenle <strong>UNHCR</strong>, dünya<br />

genelinde uygulamakta olduğu sekiz yerleştirme<br />

kriterinden en az birine uyan kişilerin yerleştirilmesi ihtimaline<br />

odaklanır.<br />

Türkiye’deki sığınma başvurusu sahiplerinin yüksek<br />

sayısı ve dünya genelinde yerleştirme imkanlarının sınırlı<br />

olması neticesinde Türkiye’deki tüm mültecilere<br />

yerleştirme imkanı sunulamıyor.<br />

2008'de yerleştirilen mültecilerin sayısı 3.832 iken,<br />

2009'da bu rakam 6.038’e ulaştı. 2010’da 6.800’den<br />

fazla başvuru ibraz edildi ve 5.335 mülteci yerleştirildi.<br />

Başlıca yerleştirme ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri,<br />

Avustralya, Kanada, Norveç, İsveç, Fransa ve Almanya.<br />

Yerleştirme, insani ihtiyaçlara ilişkin küresel düzeydeki<br />

sorumluluk paylaşımı bakımından önemli bir araç<br />

olarak kullanılır. <strong>UNHCR</strong> faaliyetleri, devletleri üçüncü<br />

bir ülkeye daha fazla mültecinin yerleştirilmesi için<br />

yer sağlamak suretiyle, mültevilere ev sahipliği yapan<br />

Türkiye’yi desteklemeyi teşvik etmektedir.<br />

Tablo 8.<br />

Yerleştirme İstatistikleri<br />

1998-2010<br />

8000<br />

7000<br />

6000<br />

5000<br />

4000<br />

3000<br />

2000<br />

1000<br />

0<br />

İbraz<br />

Kabul<br />

Ayrılış<br />

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

2374 2764 3416 4046 3231 2547 2093 1084 1994 5287 7590 6731 6871<br />

1920 1845 2334 2747 2918 2935 2292 1262 1609 2667 3832 6038 5335<br />

29


İLTİCA ALANINDA KAPASİTE GELİŞTİRME<br />

BM Mülteci Örgütü, sivil toplum kuruluşlarını (STK’ları) iltica alanında çalışmaya teşvik ediyor. Mültecilere yardım eden STK’ların sayısı 1995 yılından bu yana büyük ölçüde arttığından, <strong>UNHCR</strong>, sivil toplumun temsilcileriyle olağan<br />

istişare toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Şubat, 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki İltica Sistemini Güçlendirmek için<br />

Hükümet ve Sivil Toplumla Birlikte<br />

Türk Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü<br />

(<strong>UNHCR</strong>), Türkiye’nin AB yolunda aday olarak<br />

tanınmasının öncesinde de, ulusal iltica sistemini<br />

güçlendirmek için beraber çalışıyordu. Türkiye’de,<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın kilit muhatabı olan Dışişleri Bakanlığı’yla<br />

ilticaya ilişkin politika ve prosedür konuları hakkında<br />

geniş kapsamlı diyaloglar kuruluyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın iltica alanında yürüttüğü kapasite geliştirmeye<br />

yönelik destek faaliyetleri; mülteci korunması,<br />

uluslararası standartlar ve koruma mekanizmalarının<br />

hukuki ve sosyal boyutlarını ele alan programları<br />

ve kapasite geliştirme programlarını içermektedir. Bu<br />

programlar sadece Ankara’da değil ama aynı zamanda<br />

Van’daki <strong>UNHCR</strong> ofislerinde de, İçişleri Bakanlığı<br />

yetkilileri için düzenlenen yoğun eğitimlerle tamamlanıyor.<br />

Bütün bunlara ek olarak, Türkiye’nin ilgi alanındaki<br />

kişilerin kabul koşullarıyla ilgilenen aktif personellerin<br />

altyapı kapasitelerinin geliştirilmesine odaklanıyor.<br />

Kapasite geliştirilerek ilgi alanındaki kişilere, insan<br />

onuruna yakışır yaşam koşulları sunulabilmekte bunun<br />

neticesinde de hak temelli yaklaşımların benimsenmesi<br />

sağlanmaktadır.<br />

İçişleri Bakanlığı Emniyet Müdürlüğü, kapasite geliştirme<br />

faailyetlerinde <strong>UNHCR</strong>’ın geleneksel muhatabı<br />

sayılıyor. 2009 ve 2010 yılları boyunca <strong>UNHCR</strong>, yasama<br />

çalışmalarında ve kurumsal yapılandırma alanlarında<br />

İçişleri Bakanlığı İltica ve Göç Bürosu ile yakın<br />

işbirliğini sürdürdü. Bununla birlikte <strong>UNHCR</strong>, bilhassa,<br />

Jandarma Genel Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı<br />

ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı sınır görevlilerinin<br />

katılımıyla ortak eğitim aktiviteleri düzenlemek<br />

için Jandarma Genel Komutanlığı ile yakın ilişkiler<br />

kuruyor. <strong>UNHCR</strong>, hakim, savcı ve avukatlara, mülteci<br />

hukuku eğitimleri vermek üzere Adalet Bakanlığı ve<br />

Türk Barolar Birliği ile irtibat halindedir.<br />

<strong>UNHCR</strong>, Emniyet Genel Müdürlüğü ile sürdürdüğü<br />

32


yakın işbirliğinin yanısıra, kapasitelerinin geliştirilmesi<br />

konusunda destek vermektedir. Ayrıca, 2010 yılının<br />

ikinci yarısında, BM Mülteci Örgütü, Emniyet Genel<br />

Müdürlüğü için eğitim aktiviteleri düzenlemeye devam<br />

ederken, yeni atanmış kişileri bilgilendirmek adına “Adil<br />

ve Etkin Mülteci Statüsü Belirleme” adı verilen üç çalıştay<br />

organize etti. Bu çerçevede, sınır kontrol güçleri<br />

çalışanları için uluslararası mülteci hukuku konusunda<br />

seminerler ortaya koydu.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye, İngiltere Büyükelçiliği ve Hollanda<br />

Büyükelçiliği tarafından finanse edilen ve Jandarma<br />

Genel Komutanlığı’nın işbirliğiyle düzenlenen “Sınır<br />

ve Kolluk Kuvvetleri Personelinin Korumaya Hassas Bir<br />

Sınır Yönetimi Sistemi ile Yasadışı Göçü Daha İyi Ele<br />

Alması” konulu projede, Jandarma, Kara Kuvvetleri ve<br />

Sahil Güvenlik çalışanları için seminerler düzenlenmesi<br />

görevini üstlenmiştir. Toplamda yedi seminerden oluşan<br />

aktivitenin ilk dört semineri düzenlemiş olup kalan üç<br />

seminer ise 2011’in ilk yarısında organize edilecektir.<br />

Proje; sınır yetkililerini, geri göndermeme ilkesi (nonrefoulement),<br />

Türkiye’deki iltica sistemi ve yetkililer arasındaki<br />

sevk sistemi hakkında bilgilendirmeyi amaçlıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın kapasite geliştirme faaliyetleri, önemli<br />

rol üstlenebilecek çeşitli aktivistlere yayılmaya devam<br />

ediyor. <strong>UNHCR</strong>, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu, Sosyal Yardımlar ve Dayanışma Vakfı, ilgili<br />

bakanlıklar ve kamu kuruluşlarının yanısıra, sivil toplum<br />

gibi iltica sistemindeki diğer paydaşlarla yoğun<br />

bir işbirliği içinde hareket etmektedir. Hukuki ve sosyal<br />

savunuculuk ile lobicilik faaliyetlerinde ise Sivil Toplum<br />

Kuruluşları ve akademisyenler bu ağa katılım sağlıyor.<br />

Örneğin, 2009 ve 2010 yıllarında yapılan kapasite<br />

ağı oluşturma girişimleri Türkiye’deki ulusal iltica sistemini<br />

güçlendirmeye yönelik ulusal gayretlerin artmasıyla<br />

yoğunlaştı. İltica kanun taslağına ilişkin gelişmeler<br />

de göz önünde alındığında, <strong>UNHCR</strong> Türkiye, iltica kanun<br />

taslağının temel hükümleri hakkında Sivil Toplum<br />

Kuruluşları ve akademisyenlerle iki yuvarlak masa toplantısı<br />

düzenledi. 6-7 Ocak 2011 tarihinde düzenlenen<br />

“Türkiye’nin Tarihi İltica Geleneği” isimli akademisyenler<br />

semineri, farklı disiplinlerden birçok akademisyene,<br />

zorunlu göç, iltica ve vatansızlık meselelerindeki makalelerini,<br />

farklı çalışmalarını ve araştırmalarını sunmak<br />

için eşsiz bir olanak yarattı. Birleşmiş Milletler Mülteci<br />

Örgütü, seminer sunumlarını bir kitaba dönüştürmek<br />

için çalışmalarda bulunmaktadır.<br />

<strong>UNHCR</strong>, ilgili Bakanlıklara ve Türkiye Büyük Millet<br />

Meclisi’ne, genelgeler, kanun tasarıları ve mevcut<br />

mevzuattaki değişiklikler hakkında görüşlerini sunarak<br />

teknik destek sağlamaktadır.<br />

Sivil Toplum Kuruluşları ile İlişkiler<br />

<strong>UNHCR</strong>, Türkiye’deki iltica sistemi kapsamında<br />

sivil toplum kuruluşlarına ve sivil toplumun rolünün<br />

güçlendirilmesine büyük önem vermektedir.<br />

Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye’deki geniş faaliyet<br />

alanları ve ülkenin sosyal ve hukuk alanlarının çeşitli<br />

yönlerindeki deneyimleri sayesinde Türkiye’nin ilgi<br />

alanındaki kişilerin içinde bulundukları koşulların iyileştirilmesinde<br />

kritik bir rol üstelenebilir.<br />

Bu bağlamda 2009 ve 2010 yıllarında <strong>UNHCR</strong><br />

Türkiye, Sivil Toplum Kuruluşları ile olan ilişkilerini<br />

güçlendirerek uygulayıcı ortaklarının faaliyet alanını<br />

genişletti. 2010 Ekim ayında, <strong>UNHCR</strong> Türkiye, Sivil<br />

Toplum Kuruluşları ve avukatlar için “İltica Usullerinde<br />

Yasal Temsil” temalı bir seminer düzenledi.<br />

Uydu şehirler, İçişleri Bakanlığı tarafından belirleniyor.<br />

Günümüzde uydu şehirlerin sayısı 51’e yükseldi.<br />

<strong>UNHCR</strong>, 25 uydu şehirdeki nüfusun yüzde 90’ına,<br />

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Vakfı, İnsan<br />

Kaynağını Geliştirme Vakfı ve iki sözleşmeli avukat<br />

aracılığıyla ulaşıyor. <strong>UNHCR</strong>, farklı sektörlerde<br />

faaliyet gösteren kuruluşlar ile işbirliği anlaşmaları<br />

yapıyor. Ayrıca, hassas durumdaki dosyaların durumunu<br />

tartışabilmek adına, mültecilik ve yardım alanlarla<br />

ilgili faailyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları<br />

ile düzenli olarak bir araya gelmektedir.<br />

Bilgi alışverişi ve en iyi uygulamaların paylaşılması için <strong>UNHCR</strong> düzenli STK toplantıları organize etmektedir.<br />

Ağustos, 2004. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

<strong>UNHCR</strong>, Sivil Toplum Kuruluşları ile, Barolarla<br />

ve akademi dünyasıyla yakın temas halinde kalarak<br />

mültecilere yönelik sosyal desteği arttırmayı<br />

amaçlamaktadır. Birçok Türk Sivil Toplum Kuruluşu,<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın Cenevre’de düzenlediği yıllık danışma<br />

toplantılarına katılmaya başladı.<br />

33


“Türkiye’nin Tarihi İltica Geleneği:<br />

Geliştirilen Yasal Çerçeveler<br />

Bağlamında Geçmişteki ve<br />

Gelecekteki Uygulamalar”<br />

<br />

Second Academic Network Seminar<br />

6-7 January, 2011<br />

www.unhcr.org.tr<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye, 6-7 Ocak 2011'de,<br />

Ankara Hilton Otel’de, “Türkiye’nin Tarihi<br />

İltica Geleneği: Geliştirilen Yasal<br />

Çerçeveler Bağlamında Geçmişteki ve<br />

Gelecekteki Uygulamalar” temalı iki<br />

günlük akademisyenler semineri düzenledi.<br />

2009 yılının Aralık ayında düzenlenen<br />

ilk seminere gösterilen yoğun<br />

ilgiden dolayı <strong>UNHCR</strong> Türkiye, ikinci bir<br />

akademisyenler semineri düzenlemeye<br />

karar verdi.<br />

İçinde bulunduğumuz geçiş süreci<br />

de dikkate alındığında, ikinci seminer,<br />

<strong>Türkiye'de</strong>n ve yurtdışından gelen seçkin<br />

akademisyenler için önemli bir platform<br />

oluşturdu. Türkiye’deki önemli tarihi<br />

yaklaşımlar tartışma konusu olurken,<br />

bu yaklaşımların yeni yasal çerçeve için<br />

dayanak oluşturduğuna dikkat çekildi.<br />

Seminere Türkiye’den ve uluslararası<br />

üniversitelerden gelen akademisyenler<br />

ve araştırmacılar katıldılar.<br />

Yerli ve yabancı katılımcılar, çeşitli panellerde,<br />

uzmanlık alanları hakkında sunumlar yaptılar. Dinleyicilerin<br />

de yoğun katılımıyla alevlenen tartışma oturumlarının<br />

ardından, ilticaya ilişkin yeni yaklaşımlar<br />

üzerinde duruldu. Bunların yanısıra iltica durumunun<br />

yarattığı zorluklarla baş etmek amacıyla geliştirilen<br />

yaklaşımlar değerlendirildi.<br />

İltica alanında faaliyet gösteren çeşitli kamu kurumları<br />

ve özel kuruluşların temsilcilerinin yanısıra,<br />

diplomatlar da bu seminere katıldılar.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor ve<br />

İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Zekeriya Şarbak’ın açılış<br />

konuşmalarının ardından, İçişleri Bakanlığı yetkilileri,<br />

iltica kanun tasarısının detaylarını katılımcılar ile<br />

paylaştı. Türk iltica tarihi ve yürürlükteki uygulamalar<br />

hakkındaki sunumlarda, geçmişe ve günümüze dair<br />

genel bir portre çizildi. İltica konularına olan ilginin<br />

hızla artması birçok katılımcı tarafından büyük bir<br />

memnuniyetle karşılandı.<br />

İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Zekeriya Şarbak, 6-7 Ocak 2011.Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

34


KAMUOYUNA<br />

FARKINDALIK KAZANDIRMAK<br />

Medya, Etkinlikler, Savunuculuk ve Kamuyu Bilgilendirme<br />

Önemli Bir Öncelik: Kamuyu Bilinçlendirmek<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın kamu bilgilendirme çalışmaları, televizyon, radyo ve haber ajansları ile yakın işbirliği kurarak ve ortak çalışmalarını sürdürerek,<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın ülkedeki ve dünyadaki faaliyetleri hakkında söz konusu kurumları düzenli olarak bilgilendirmeyi amaçlar.<br />

<strong>UNHCR</strong> aynı zamanda (gerektiği üzere) basın brifingleri ve konferanslar düzenler ve medyaya demeçler verir.<br />

Dış İlişkiler Birimi, Türkiye’deki <strong>UNHCR</strong> Ofisi’nin sözcülüğünü üstlenmiştir.<br />

Zengin bir iltica geleneğine sahip olan Türkiye, Avrupalı<br />

olmayan mültecilerin ülkede geçici olarak<br />

kalmasına izin vermektedir. Doğu ile Batı, Güney<br />

ile Kuzey arasında bir kavşakta yer alan Türkiye, küresel<br />

zorunlu göç hareketlerinden doğrudan etkilenir.<br />

Toplumun iltica konusunda eğitilmesi ve mülteci<br />

nüfusları ile daha yakından ilgilenilmesi, mültecilerin<br />

koruma altına alınmasına ilişkin problemlerin daha iyi<br />

anlaşılabilmesini sağlayacaktır.<br />

<strong>UNHCR</strong>, mülteci hareketleri ile insani ve ilticaya<br />

ilişkin konular hakkında farkındalığın arttırılması için<br />

uğraşır. Bu şekilde, gelecekte karşılaşılabilecek küresel<br />

sıkıntılar hakkında daha kapsamlı bir yaklaşım geliştirilebilir.<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın yürüttüğü faaliyetler, ilgi alanındaki<br />

kişilerin temel insan haklarının ihlal edilmesini önleme<br />

ve kişilere tolerans gösterilmesini sağlama amacı taşır.<br />

<strong>UNHCR</strong>, kamuyu bilgilendirme ve farkındalık yaratma<br />

faaliyetlerine girişir, medya ile sıkı ilişkiler kurar.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye, kamuda farkındalık yaratmak için<br />

etkinlikler düzenler, medyayı kullanır ve savunuculuk<br />

faaliyetlerinde bulunur.<br />

<strong>UNHCR</strong>, açık ve saydam temsilden yana bir tutum<br />

sergiler. Medya, kamuoyunun şekillenmesi ve insani<br />

desteğe ihtiyaç duyan milyonlarca insanın sıkıntılı durumuna<br />

ışık tutulması bakımından son derece önemli<br />

bir rol oynamaktadır.<br />

Düzenli olarak medya ile irtibat halinde olan<br />

<strong>UNHCR</strong> temsilcisi ve dış ilişkiler sorumlusu, medyadan<br />

gelen sorulara, gerçeklere dayalı cevaplar verir. Ulusal<br />

basın ve yayında, insan hakları odaklı hikayeler ve<br />

makaleler yayınlanmıştır. Medyanın, hızlı ve doğru bilgi<br />

sunarak, ilticayla bağlantılı konulara dikkat çektiği<br />

fark ediliyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, düzenli olarak, yüksek izlenme oranlı tartışma<br />

programlarına, televizyon yarışmalarına katılım<br />

sağlamayı amaçlıyor. Bunun yanısıra, gazetelere, dergilere,<br />

radyo kanallarına ve internet medyasına demeçler<br />

vererek, farkındalık yaratma gayretlerini ve mültecilerin<br />

hayatlarına ilgi duyulmasını desteklemeyi umuyor. Ayrıca<br />

<strong>UNHCR</strong>, Başbakanlık Ofisi’ne bağlı olarak faaliyet<br />

gösteren İnsan Hakları Başkanlığı ile kurmuş olduğu iyi<br />

ilişkisini de sürdürmektedir.<br />

35


Etkinlikler<br />

‘<strong>UNHCR</strong> Güzel Sanatlar Projesi 2009-2010: ‘Genç Sanatçılar Mülteciler Hakkında Konuşuyor’<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, sergi açılış töreninde sanatçılara ve ziyaretçilere bir konuşma yaptı. Birçok katılımcı, sanat eserlerinden derinden etkilendi.14 Aralık, 2010.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Üniversite öğrencilerinden oluşan genç sanatçılar,<br />

sanat eserleri aracılığıyla mülteci olmanın anlamını<br />

sorguladı. Türkiye’nin farklı bölgelerinde<br />

21 üniversitenin güzel sanatlar fakülteleri tarafından yapılan<br />

sanat eserleri, 14-26 Aralık 2010 tarihleri arasında,<br />

Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde<br />

düzenlenen sergide, sanat aşıklarıyla buluştu. Resmi<br />

açılışı, <strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor tarafından<br />

yapılan sergi, medyadan, parlamenterlerden ve<br />

Sivil Toplum Kuruluşlarından büyük ilgi gördü.<br />

Güzel Sanatlar Fakültelerinin ortaya koyduğu proje,<br />

ilk defa 2008-2009 akademik yılında <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

tarafından düzenlendi. İkinci kez gerçekleştirilen proje,<br />

iltica temasını yansıtmayı ve mültecilik hakkında kamu<br />

bilincini arttırmayı hedefliyor. Söz konusu sanat eserleri,<br />

hassas durumdaki mültecilerin ihtiyaçlarına ve korumaya<br />

erişmelerini sağlamaya odaklanıyor. <strong>UNHCR</strong>, bu<br />

çalışmaları, mültecilerin yaşadıkları dramın ve ilticanın<br />

insani boyutlarının açığa çıkması için kullanmayı amaçlamaktadır.<br />

Projeye; Afyon Kocatepe, Başkent, Cum-<br />

‘İnsan Hakları, Yoksulluk ve Dayanışma<br />

Fotoğraf Sergisi’<br />

17-22 Aralık 2010 tarihleri arasında, Ankara<br />

Metrosu Sanat Galerisi’nde, “İnsan Hakları,<br />

Yoksulluk ve Dayanışma Fotoğraf Sergisi” açıldı.<br />

İnsan Hakları Günü’ne dikkat çekmek amacıyla<br />

düzenlenen sergi, her gün metrodan geçen<br />

binlerce insanın beğenisine sunuldu. Ankara<br />

Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı ve<br />

<strong>UNHCR</strong>’ın işbirliğiyle düzenlenen sergi, insan<br />

haklarının boyutlarına, sığınmacıların ve mültecilerin<br />

hassas durumlarına dikkat çekerek farkınladığın<br />

arttırılmasında yardımcı oldu.<br />

huriyet, Çanakkale 18 Mart, Çukurova, Doğuş, Dokuz<br />

Eylül, Erciyes, Gazi, İstanbul Teknik, İstanbul Bilgi, İstanbul<br />

Kültür, Kadir Has, Kocaeli, Maltepe, Mersin, Sakarya,<br />

Süleyman Demirel, Trakya ve Yeditepe Üniversiteleri<br />

katıldı. <strong>UNHCR</strong>’ın, 2009-2010 akademik yıllarında<br />

düzenlediği Güzel Sanatlar Projesine katılan 21 güzel<br />

sanatlar fakültesi, değerli akademisyenleri ve öğrencileri,<br />

<strong>UNHCR</strong> tarafından sertifikalarla ödüllendirildi.<br />

Batchelor, katılımcıların değerli katkılarından ötürü<br />

büyük şükran ve minnet duyduğunu belirtti ve “Konuklar<br />

olarak, acının insan yüzündeki yansımasına yakından<br />

bakabildik.” dedi.<br />

<strong>UNHCR</strong> Güzel Sanatlar Projesi 2008-2009<br />

‘Sanat Kataloğu’ Yayınlandı<br />

T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi, 2008-2009<br />

Akademik Yılında <strong>UNHCR</strong>’ın ilk defa düzenlediği<br />

ve on üniversitenin katıldığı güzel sanatlar projesi<br />

kapsamında sergilenen eserlerin tamamını herhangi<br />

bir ücret talep etmeden sanat kataloğu haline<br />

getirdi.<br />

Katolog yüze yakın güzel sanatlar öğrencisinin<br />

seçkin çalışmalarını içermektedir ve sanat eserlerinin<br />

önemini gösteren kalıcı bir kanıt niteliğindedir.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilciliği önümüzdeki yıllarda<br />

düzenlenecek olan güzel<br />

sanatlar projesine katılacak<br />

öğrencilerin eserleri<br />

için de benzer kataloglar<br />

yayımlamayı planlıyor.<br />

36


<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin Websitesi<br />

Onbinlerce Ziyaretçi<br />

www.unhcr.org.tr<br />

İçinde bulunduğumuz iletişim, internet ve sosyal<br />

medya çağında internet siteleri, fikir ve mesajların<br />

etkileşimli şekilde paylaşımı için günden güne daha<br />

etkin ortamlara dönüşüyor. Yeni medya, <strong>UNHCR</strong> ve<br />

farkındalık yaratma faaliyetleri için giderek artan<br />

bir öneme sahip. <strong>UNHCR</strong>’ın İngilizce internet sitesi,<br />

dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişi tarafından<br />

ziyaret ediliyor.<br />

Türkiye’de internet kullanımının yüksekliği göz<br />

önünde tutulduğunda, elektronik medya da <strong>UNHCR</strong><br />

Türkiye için çok önemli bir araç teşkil ediyor. Çağdaş<br />

iletişimdeki rolüne güvenen <strong>UNHCR</strong> Türkiye,<br />

1990’ların sonundan itibaren Türkçe internet sitesini<br />

başarıyla kullanıyor. Bunun neticesinde ise ziyaretçi<br />

sayısı her geçen gün artıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye’nin internet sitesinde, iltica hakkındaki<br />

uluslararası haberler, sığınmacı ve mülteci<br />

sorunları hakkında bilgiler, aktiviteler ve güncel duyurular<br />

yer alır. Ayrıca, sığınmacıların mülakat sonuçlarını<br />

öğrenecekleri ve yerel makamlar ile destek<br />

örgütlerinin iletişim bilgilerine erişebilecekleri bir<br />

platform sağlar. 2010 yılı boyunca internet sitesi çeşitli<br />

sebeplerden ötürü toplam 48.105 kişi tarafından<br />

ziyaret edildi.<br />

2011 yılında, internet sitesinin önemli gelişmelere<br />

ve bilgilere erişimi kolaylaştıracak şekilde hem<br />

Türkçe hem de İngilizce olarak güncellenmesi ve<br />

geliştirilmesi planlanıyor. Son yapılan yeniliklerle<br />

Mültecilere daha fazla destek olabilmek için İngilizce<br />

dışında farklı dillerde hizmet seçenekleri de sunulmuştur.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye, iletişim teknolojilerindeki<br />

son gelişmeler doğrultusunda sosyal medya erişim<br />

ağını genişletmeye devam edecektir.<br />

Medya<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye, Yasemin Akis<br />

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi, çeşitli ulusal gazetelerde yayınlanan sığınmacılar ve mültecilerle<br />

ilgili haberler vasıtasıyla basında geniş yer alıyor. BM Mülteci Örgütü, seminerler, çalıştaylar, sergiler<br />

ve konserler gibi Ofisin düzenlediği tanıtıcı faaliyetler ile medyada gerektiğince ilgi görmeyi amaçlıyor.<br />

<strong>UNHCR</strong>, basın bültenleri, raporlar, gazete makaleleri ve ilgili materyaller dağıtıyor.<br />

37


Çatalca’daki Mübadele Müzesi, Fridtjof Nansen’in<br />

150. Doğum Yılında Kapılarını Ziyaretçilere Açtı<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, Çatalca Mübadele Müzesinin açılışını memnuniyetle karşıladı. 14 Aralık, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

İstanbul'da gerçekleştirilen ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’<br />

etkinliklerinde sona yaklaşılırken, 90 kilometre<br />

kuzeyinde küçük bir belediye olan Çatalca’da Mübadele<br />

Müzesi’nin açılması dolayısıyla son derece duygusal<br />

bir tören gerçekleşti.<br />

Mübadele Müzesi, Lozan Antlaşması Göçmenleri<br />

Vakfı, yerel yönetim ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür<br />

Organizasyonları Başkenti tarafından kuruldu ve 30<br />

Ocak 1923’te imzalanan ve Yunanistan ile Türkiye arasında<br />

nüfus değişiminin başlangıç noktası olan Lozan<br />

Antlaşması’nın 87 yıl ardından açıldı. Nüfus değişimi<br />

kararı, Yunanistan ve Türkiye’den yaklaşık 2 milyon<br />

insanın evlerinden ayrılması ile sonuçlanmıştı. Müzede,<br />

Kuzey Yunanistan’dan ayrılmak zorunda kalan Türklere<br />

ait belgeler ve eşyalar sergileniyor. Türkiye’deki evlerinden<br />

ayrılan Yunanlılara ait hatıra objeleri ise bu yıl<br />

müzeye dahil edilecek.<br />

Kuzeydoğu Yunanistan’daki Ptolemaida şehrinden<br />

törene katılmak için gelen Anadolu kökenli bazı Yunan<br />

mültecilerin torunlarının da katıldığı açılış töreninde,<br />

Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara Türkiye’de ilk<br />

defa bu nitelikte bir müze açıldığını vurguladı. <strong>UNHCR</strong><br />

Türkiye temsilcisi Batchelor ise, bu müzenin hem Türkiye<br />

hem Yunanistan’da evlerini terk etmek zorunda<br />

bırakılmış insanların ızdıraplarını sembolize ettiğini,<br />

hem de insanların zorla yerlerinden edildiği tüm olayların<br />

insani boyutunu gün yüzüne çıkarttığını belirtti.<br />

Müzenin açılış yılı; bilim adamı, kutup kaşifi, diplomat,<br />

devlet adamı ve hümanist olan Nansen’nin doğumunun<br />

150. yılına denk geliyor. 1920’li yıllarda Milletler<br />

Cemiyeti’nin ilk Mülteciler Yüksek Komiseri olan Fridtjof<br />

Nansen, mülteciler adına liderlik ettiği çalışmalardan<br />

ötürü biliniyor ve takdir ediliyor.<br />

Çatalca’daki Müzede 1920’li yıllardaki insanlık trajedisine ait birçok belge sergileniyor. 20 Aralık, 2010.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

38


YARDIMLAR<br />

Hayırseverler İş Başında…<br />

Çeşitli Gönüllü Gruplarının Büyük Katkıları Sayesinde<br />

Mültecilerin İhtiyaçları Daha İyi Karşılanıyor.<br />

Konu ile ilgisi olmayan bir kişi, Ankara’daki Birleşmiş<br />

Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ofisinin<br />

bulunduğu sokaktan geçerken ofisin, önünde<br />

seyahat vizelerini almak için insanların sıraya girdiği<br />

konsolosluk binalarından biri olduğunu düşünebilir.<br />

Sıra, ilk bakışta benzer bir tablo ortaya çıkarıyor. Fakat<br />

sabahın erken saatlerinde orada bekleyen insanların<br />

amacı çok daha farklı. <strong>UNHCR</strong> kapısında toplanan<br />

insanların orada olmalarının sebebi, uluslararası korumaya<br />

ihtiyaç duyuyor olmaları. Çoğu durumda bu<br />

kişiler, hayatlarında gerçek bir dönüm noktası olacak<br />

çok önemli bir mülakata alınmak için bekliyorlar.<br />

Sığınmacılar ve mülteciler <strong>UNHCR</strong> ofisine çoğu<br />

zaman Türkiye tarafından ikamet etmelerinin uygun<br />

görüldüğü şehirlerden gelirler. Genellikle <strong>UNHCR</strong> ofislerine<br />

zamanında ulaşabilmek için, uzak şehirlerden<br />

gece yolculuğu yapar, geldiklerinde bitkin ve aç olurlar.<br />

Neredeyse tüm günü kabul veya mülakat odalarında<br />

geçirirler. Çeşitli gönüllü grupların üstün çabaları, bu<br />

zor günleri onlar için katlanılabilir hale getirir.<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye temsilcisi Carol Batchelor, Ankara<br />

ofisinde ‘Öğle yemeği / Kurabiye Hanımları’ olarak<br />

adlandırılan bir heyet ile yakınlarda düzenlediği toplantıda,<br />

‘Her gün neredeyse yüz sığınmacıya dağıttığınız<br />

gıdalar, bizim koruma işlevimiz için paha biçilmez<br />

bir katkı sağlamaktadır. Başından geçen korkunç<br />

deneyimleri tüm detayları ile anlatması beklenen bir<br />

sığınmacıdan, kahvaltı yapmamış veya öğle yemeği<br />

yememiş ise, bunu yapacak güce sahip olmasını beklemek<br />

adil değildir.’ dedi. Öğle yemeği hanımları; gayrı<br />

resmi ve katılımcıları hergün artan bir birlik olup insani<br />

amaçlarla hareket etmekte ve muhtaç insanlara hergün<br />

gıda sağlamayı amaçlamaktadır.<br />

Grubun faaliyetleri, 2008 tarihinde hayırsever<br />

Amerikalı Bridget Guerrero tarafından organize edildi.<br />

Çoğu üyesi Ankara’da yaşayan yabancılardan oluşan<br />

Kurabiye Hanımları adlı grup, <strong>UNHCR</strong> Ankara çalışanlarına<br />

ev yapımı kurabiyeler satarak yardım toplamaya<br />

başlamasıyla gündeme geldi.<br />

Ankara Mülteci Destek Grubu, mültecilerle dayanışma halinde kıyafet, oyuncak ve temel ihtiyaç malzemeleri<br />

dağıttı. 9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Vatikan Konsolosluğu ile birlikte, mültecilere ve sığınmacılara kıyafet ve benzer yardım malzemeleri dağıtıldı.<br />

9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

39


25-26 Eylül 2010 tarihlerinde Kayseri Mevlana Parkında,<br />

sığınmacılar ve mülteciler için Tıbbi Eylem Programı<br />

düzenlendi. Bu projenin çalışmaları, Kayseri’deki<br />

SGDD ofisinin katkılarıyla Temmuz ayında başlatıldı.<br />

Prof. Dr. İlhan Sezgin liderliğinde farklı ihtisas alanlarından<br />

sekiz gönüllü doktor bir araya gelerek, sığınmacıları<br />

ve mültecileri ücretsiz muayene ettiler. Mültecilerin<br />

ihtiyaç duydukları ilaçlar tedarik edildi. Bu etkinlik için<br />

SGDD, Ağustos ayında valilikten izin aldı. Buna ek olarak<br />

SGDD çalışanları, İl Sağlık Müdürlüğü’ne giderek<br />

yetkilileri bahsedilen tıbbi eylem programı hakkında<br />

bilgilendirdi, ardından Kocasinan Belediyesi ile bir toplantı<br />

düzenleyerek yardım talebinde bulundu. Eylül ayı<br />

ortalarında, gönüllü doktorlar ve kamu teşebbüsleri ile<br />

düzenlenen son toplantının ardından eylem için gerekli<br />

koşullar hazırlandı.<br />

24 Eylül 2010 tarihinde İzmir, İstanbul, Eskişehir ve<br />

Sivas’tan gelen doktorlar etkinlik alanına götürüldü.<br />

Doktorlar yanlarında getirdikleri geniş spektrumlu ilaçları<br />

sınıflandırdılar. Neredeyse 450 sığınmacı ve mülteci<br />

sağlık taraması programından faydalandı. İlaçlar, etkinliğe<br />

katılan sığınmacıların hepsine ücretsiz olarak dağıtıldı.<br />

İlaçların yanısıra ciddi sağlık sorunları olan bazı<br />

sığınmacı ve mülteciler hastanelere sevk edildi. Türk<br />

vatandaşları da sağlık taramasından faydalandılar.<br />

Mülteci bir çocuk, Aslı Börek Şirketi’nin tedarik ettiği poğaçalardan alırken, Şirket, Ankara’daki mültecilere<br />

ve sığınmacılara her gün sabah kahvaltısı yardımı yaparak <strong>UNHCR</strong>’ı destekliyor.16 Ocak, 2011.<br />

Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

Toplanan paralarla alınan yemekler ise mültecilere<br />

dağıtılıyordu. Grup, Mine Ekşi’nin liderliğinde son üç<br />

yılda hızla büyüdü. Günümüzde büyük bir grup haline<br />

gelen kuruluşun üyeleri, gıda dağıtımı için <strong>UNHCR</strong> ofisine<br />

dönüşümlü olarak gelmeye başladılar. Bitmek bilmeyen<br />

yardım toplama gayretleri neticesinde, Öğle Yemeği<br />

Hanımları, şimdi Ankara’daki ünlü restoranlardan<br />

ve kebapçılardan ücretsiz gıda temin ediyorlar. <strong>UNHCR</strong><br />

ofisindeki toplantıda Mine Ekşi, ‘Sorunlarımızdan biri,<br />

üyelerimizin çoğunun konsolosluklarla bağlantılı olmasıdır.<br />

Türk halkından daha fazla katılım bekliyoruz.’<br />

dedi. Türk toplumundan beklenen katılım, özel sektörde<br />

bağımsız olarak gerçekleşti. Ünlü pastane zinciri Aslı<br />

Börek, kahvaltı için yüksek proteinli ekmek tedarik etmeye<br />

başladı.<br />

Öte yandan Ankara’nın farklı yerlerinde sığınmacılar<br />

için gıda dışında yardımlarda bulunan, bilhassa<br />

da kıyafet toplayan bir hayır grubu daha oluşturuldu.<br />

Kurabiye Hanımları ile işbirliği içinde olan Ankara Mülteci<br />

Destek Grubu adındaki grubun lideri olan Agata<br />

Kawicka-Özbayoğlu, 300’den fazla insanın bu güne<br />

kadar yapılan yardım dağıtımlarından faydalandığını<br />

bildiriyor. Ankara Mülteci Destek Grubu, bağışlanan<br />

kıyafetleri öylesine düzenli muhafaza ediyor ki depoları<br />

sofistike bir mağazayı andırıyor. Grup, kapasitelerini<br />

arttırmak amacıyla hayır konserleri ve baloları organize<br />

ediyor. Diğer faaliyetlerinin yanında, mülteciler için<br />

Türkçe kursları düzenliyor.<br />

Vatikan Konsolosluğu ile birlikte, mültecilere ve sığınmacılara kıyafet ve benzer yardım malzemeleri dağıtıldı.<br />

9 Ocak, 2010. Fotoğraf: <strong>UNHCR</strong> Türkiye<br />

İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Sivil Toplum<br />

Kuruluşları ve yerel makamlar ile işbirliği kurarak<br />

kamuyu bilinçlendirme gayretleri ile Türkiye’de kalan<br />

sığınmacıların ve mültecilerin günlük hayatlarını kolaylaştırmaya<br />

çalışıyor.<br />

40


Uluslararası Korumaya<br />

Ihtiyaç Duyanlara<br />

Bir El Uzatın<br />

<strong>UNHCR</strong> Türkiye Yüzlerce Mültecinin<br />

Yaşam Koşullarını iyileştirmeye Çalışan<br />

Yardımsever Kişi ve Kuruluşlara Teşekkür Eder.<br />

Siz de mültecilere yardim etmek istiyorsaniz,<br />

lütfen Ofisimizle irtibata geçin<br />

www.unhcr.org.tr


Meral Başaran’ın eseri, Sivas, Cumhuriyet Üniversitesi. <strong>UNHCR</strong> ‘Güzel Sanatlar Projesi’ 2009-2010.<br />

<strong>UNHCR</strong> Ankara<br />

Sancak Mah. Tiflis Cad.<br />

552 Sok. No: 3<br />

Ankara-TÜRKİYE<br />

Tel: (312) 409 70 00<br />

Fax: (312) 441 21 73<br />

E-Mail: turan@unhcr.org<br />

<strong>UNHCR</strong> İSTANBUL<br />

İKGV aracılığıyla<br />

Abdülhak Hamit Cad.<br />

Elmas Apt. Kat: 3 Daire: 10<br />

Talimhane<br />

İstanbul-TÜRKİYE<br />

Tel : (212) 251 32 32<br />

<strong>UNHCR</strong> Van<br />

İstasyon Mah. Terminal 1. Cad.<br />

Hayırlar Sok. No: 40/2<br />

Van-TÜRKİYE 65100<br />

Tel : (432) 223 13 00<br />

(432) 223 48 58<br />

Fax: (432) 223 32 44<br />

E-Mail: turva@unhcr.org<br />

www.unhcr.org.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!