Madde kullanımı ve eşlik eden psikiyatrik durumlar - Kültegin Ögel

Madde kullanımı ve eşlik eden psikiyatrik durumlar - Kültegin Ögel Madde kullanımı ve eşlik eden psikiyatrik durumlar - Kültegin Ögel

13.01.2015 Views

yapılandırılmı görüme çizelgesidir. Hem belirti alanlarını saptar, hem de belirtilerin iddetini ölçer (Steinberg 1994). Türkçe geçerlik vevenirlii ar ve arkadaları tarafından yapılmıtır (2004). Madde baımlılıı ve disosiyatif bozukluklar arasındaki iliki çok az gündeme gelen ve çou kez atlanılan bir ilikidir. Bu konuda çok az epidemiyolojik çalıma vardır. Madde baımlıı disosiyatif bozukluk açısından tarama gerektiren bir hasta grubudur. Disosiyatif kimlik bozukluu (DKB) iddeti depresyon, intihar eilimi, fobik anksiyete, somatizasyon ve borderline özellikler gibi iitsel varsanılarla birlikte psikotik bozukluklarla da bir arada görülür (Ellason ve Ross 1997). Psikiyatrik bir tanı ile birlikte madde kötüye kullanımını arasında dorudan bir iliki olduuna dair genel kanı vardır (Marcou ve ark. 1998). Genel olarak psikiyatrik tanı ne kadar iddetli ise elik eden madde kullanım bozukluu da o kadar iddetlidir. iddetli, yineleyici ve erken yata yaanılan travmalar ile ilikili olan DKB bu nedenle travma sonrası stres bozukluu (TSSB) ile, TSSB ise madde kötü kullanımı ile (özellikle de alkol, kokain ve opiyat) yakından ilikilidir (Pribor ve Dinwiddie 1992). DKB ile çalıan pek çok klinisyen alkol ve madde baımlılıının bu hastaların büyük bir çounluunda görüldüü konusunda hemfikirdirler. Bir çok olguda madde baımlıı iddetlidir ve erken yata balamaktadır (Ellason ve ark. 1996). Kluft (1996) DKB olan hastaların tedavisi ile ilgili yazdıı gözden geçirme yazısında madde kullanımının bu hasta grubunda önemli bir problem olduunun ve bu hastalarla nasıl baa çıkılacaı ile ilgili bir bilgi bulunmadıını bildirmitir. Bu durumla ilgili bazı açıklamalar yapılabilir. Ama en olası olan açıklama disosiyasyon ve madde baımlılıı ile ilgili çalımaların ayrı ayrı yapılmasından ve bu iki çalıma alanı arasında çok az diyalog kurulmasından kaynaklanmasıdır. Disosiyatif bozukluklar ve madde baımlılıı arasında önemli balantılar olduu pek çok yazar tarafından söylenmekle beraber bu ilikiyi inceleyen çok az sayıda sistematik çalıma vardır. Tedavi ile ilgili ise yapılmı bir çalıma bulunmamaktadır. Dunn ve arkadaları (1993) Disosiyatif Yaantılar Ölçei (DYÖ) kullanarak yaptıkları tarama çalımasında 265 yatarak tedavi gören madde baımlısı erkek hastada %41 oranında yüksek disosiyasyon skoru buldular. Ross ve arkadaları (1992) ise DDIS kullanarak yaptıkları 100 kimyasal baımlılıı olan hastada %39 oranında disosiyatif bozukluk buldular. Bu hastaların %14 ünde DKB saptadılar. Yine Dunn ve arkadaları (1995) Ross ve arkadalarının 1992 yılında yaptıkları çalımanın bir örneini yaptılar ve 100 baımlılıı olan hastada 15 kiide disosiyatif bozukluk saptadılar. 6 kii de ise DKB vardı. Aradaki bu fark ilk çalımada kadın hastaların fazlalıı ile açıklandı. Ancak bu çalımaya 66 alkol baımlılıı ve 34 madde baımlılıı olan hasta dahil edilmiti ve 15 disosiyatif bozukluk tanısı konulan hastaların 10 tanesinde madde baımlılıı 5 inde ise alkol baımlılıı vardı. Bir baka deyile alkol baımlılıı olan hastalarda %8 ve madde baımlılıı olanlarda sie %34 oranında disosiyatif bozukluk görülmütü. Bir dier çalımada ise baımlılarda görülen disosiyatif belirtilerin uzun süre alkol ve kokain kullanımına balı kronik artık bir etkiye balı olduu ileri sürüldü (Wenzel ve ark. 1996). Karada ve arkadalarının 2005 yılında yayınladıkları çalımada ise DYGÇ ve SCID-D kullanıldı ve 215 alkol ve madde baımlılıı olan hastada %17.2 oranında disosiyatif bozukluk saptandı. Disosiyatif bozukluu olan hastaların (n:37) %73 ünde çoul madde baımlılıı, %23 ünde ise alkol baımlılıı görüldü. Disosiyatif bozukluu olan hastalar 330

olmayanlara göre hem daha gençtiler yani daha erken yata tedaviye bavuruyorlardı, hem de bırakma süreleri daha kısaydı. Yine disosiyatif bozukluu olan hastalar birden fazla madde kullanıyorlardı. Çok sayıda disosiyatif bozukluu olan madde baımlısı hasta tedaviyi erken terk etmiti. Yaklaık olguların %65 inde disosiyatif yaantılar madde kullanımına balamadan ortalama 3.6 yıl önce (1-11 yıl) balamıtı. Baımlılıı olan hastalarada kadın olmak, geçmite intihar giriimlerinin varlıı ve çocukluk çaı duygusal istismar öyküsü bu hastalarda disosiyatif bozukluk gelimini kestirmek için anlamlı bulundu. Evren ve arkadalarının (2007) çalımasında ise alkol baımlılıı olan 111 hastanın %9 unda disosiyatif bozukluk bulundu. Daha yeni yayınlanan dier bir çalımada ise (Schaefer ve ark 2007) alkol baımlılıı olan 100 hastaya DYÖ ölçei uygulanmı ve ortalama DYÖ puanları düük bulunmu ve disosiyasyon çocukluk çaı duygusal istismar öyküsü ile ilikili bulunmutur. Bu hastalarda baımlılık disosiyasyonu olmayanlara göre daha erken yata balamaktaydı. Disosiyatif bozukluun tedavi sürecindeki etkisi ile ilgili yayınlanan tek çalımada Kolodner ve Frances (1993) 26 disosiyatif kimlik bozukluu ya da baka türlü adlandırılamayan disosiyatif bozukluk tanısı alan alkol ve madde baımlıı olan hasta ile ilgili klinik gözlemlerini yazmılar ve bu iki ektanı alan hastada iki önemli klinik konuyu ön plana çıkarmılardır. Birincisi duygusal(emosyonel) acı, dieri atipik nükslerdir. Kimyasal baımlılıı olan hastaların büyük çounluunda sıkıntı hissi hasta tedaviye baladıında hızlıca ortadan kalkar. Madde baımlılıına elik eden depresyon ya da anksiyete bozukluu varsa bu hastalar depresyon yada anksiyete bozukluu tedavi edilmedikçe kendilerini daha iyi hissetmezler. Ama elik eden disosiyatif bozukluk varsa alkol yada madde kullanımını kestikleri zaman kendilerini özellikle kötü hissederler. Bu hastaların bu emosyonel acıyı bastırabilmek için alkol veya madde kullandıkları düünülebilir. Atipik nükslere gelince baka bir ektanısı olmaya baımlılarda nüksler çounlukla göreceli bir rahatlık ve klinik olarak düzelme sırasında ortaya çıkar. Bu tür nükslerin altında genelde hastaların kendilerine aırı güvenleri ve baımlılıklarını inkar etmeleri yatar. Bu tipik nükstür. Bu hastalar genelde nükse neden olan duygusal ve durumsal olayları gayet net bir ekilde tanımlarlar. Bazı hastalar ise duygusal bir acı veya klinik olarak düzelmenin görülmedii durumlarda nüks olurlar. Bu tarz nüksler özellikle geçmiteki istismarın anıları akla geldikçe oluuyor gibi görünmektedir. Bir dier atipik nüks ekli ise hasta nüksü kabul eder fakat ilk aldıı içkiyi hatırlamaz. Bu durum içme eylemini ev sahibi kiiliin farkında olmadıı alter tarafından yapıldıı zaman ortaya çıkmaktadır. Bu tarz nüks öncesi hafıza bolukları (blackout) içmeyi takiben tipik olarak oluan hafıza bolukları yaayan hastalar tarafından anlaılması zordur. Bu tarz duygusal acı ve buna balı atipik nüksler madde baımlılıı ve disosiyatif bozukluu olan hastalarda tedavi sürecini olumsuz etkilediini belirtilmektedirler. Sonuç olarak disosiyatif bozukluk ve madde baımlılıı birliktelii ile ilgili aratırılması gereken çok alan bulunmaktadır. Baımlılık alanında çalıan hekimlerin, özellikle de madde baımlılıında disosiyatif bozukluk olasılıın akılda tutmaları önemlidir. Bu alanda yapılan az sayıdaki çalımalara ramen disosiyatif bozukluk ektanısının varlıı sadece kesitsel olmayıp, tüm baımlılık sürecinde maddeye balamada, tedavi seyrinde, sonucunda etkili gibi durmaktadır. 331

yapılandırılmı görüme çizelgesidir. Hem belirti alanlarını saptar, hem de belirtilerin<br />

iddetini ölçer (Steinberg 1994). Türkçe geçerlik <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nirlii ar <strong>ve</strong> arkadaları tarafından<br />

yapılmıtır (2004).<br />

<strong>Madde</strong> baımlılıı <strong>ve</strong> disosiyatif bozukluklar arasındaki iliki çok az gündeme gelen <strong>ve</strong> çou<br />

kez atlanılan bir ilikidir. Bu konuda çok az epidemiyolojik çalıma vardır. <strong>Madde</strong> baımlıı<br />

disosiyatif bozukluk açısından tarama gerektiren bir hasta grubudur. Disosiyatif kimlik<br />

bozukluu (DKB) iddeti depresyon, intihar eilimi, fobik anksiyete, somatizasyon <strong>ve</strong><br />

borderline özellikler gibi iitsel varsanılarla birlikte psikotik bozukluklarla da bir arada<br />

görülür (Ellason <strong>ve</strong> Ross 1997). Psikiyatrik bir tanı ile birlikte madde kötüye kullanımını<br />

arasında dorudan bir iliki olduuna dair genel kanı vardır (Marcou <strong>ve</strong> ark. 1998).<br />

Genel olarak <strong>psikiyatrik</strong> tanı ne kadar iddetli ise elik <strong>eden</strong> madde kullanım bozukluu da o<br />

kadar iddetlidir. iddetli, yineleyici <strong>ve</strong> erken yata yaanılan travmalar ile ilikili olan DKB<br />

bu n<strong>eden</strong>le travma sonrası stres bozukluu (TSSB) ile, TSSB ise madde kötü kullanımı ile<br />

(özellikle de alkol, kokain <strong>ve</strong> opiyat) yakından ilikilidir (Pribor <strong>ve</strong> Dinwiddie 1992).<br />

DKB ile çalıan pek çok klinisyen alkol <strong>ve</strong> madde baımlılıının bu hastaların büyük bir<br />

çounluunda görüldüü konusunda hemfikirdirler. Bir çok olguda madde baımlıı<br />

iddetlidir <strong>ve</strong> erken yata balamaktadır (Ellason <strong>ve</strong> ark. 1996). Kluft (1996) DKB olan<br />

hastaların tedavisi ile ilgili yazdıı gözden geçirme yazısında madde kullanımının bu hasta<br />

grubunda önemli bir problem olduunun <strong>ve</strong> bu hastalarla nasıl baa çıkılacaı ile ilgili bir<br />

bilgi bulunmadıını bildirmitir. Bu durumla ilgili bazı açıklamalar yapılabilir. Ama en olası<br />

olan açıklama disosiyasyon <strong>ve</strong> madde baımlılıı ile ilgili çalımaların ayrı ayrı<br />

yapılmasından <strong>ve</strong> bu iki çalıma alanı arasında çok az diyalog kurulmasından<br />

kaynaklanmasıdır.<br />

Disosiyatif bozukluklar <strong>ve</strong> madde baımlılıı arasında önemli balantılar olduu pek çok<br />

yazar tarafından söylenmekle beraber bu ilikiyi inceleyen çok az sayıda sistematik çalıma<br />

vardır. Tedavi ile ilgili ise yapılmı bir çalıma bulunmamaktadır. Dunn <strong>ve</strong> arkadaları (1993)<br />

Disosiyatif Yaantılar Ölçei (DYÖ) kullanarak yaptıkları tarama çalımasında 265 yatarak<br />

tedavi gören madde baımlısı erkek hastada %41 oranında yüksek disosiyasyon skoru<br />

buldular. Ross <strong>ve</strong> arkadaları (1992) ise DDIS kullanarak yaptıkları 100 kimyasal baımlılıı<br />

olan hastada %39 oranında disosiyatif bozukluk buldular. Bu hastaların %14 ünde DKB<br />

saptadılar.<br />

Yine Dunn <strong>ve</strong> arkadaları (1995) Ross <strong>ve</strong> arkadalarının 1992 yılında yaptıkları çalımanın<br />

bir örneini yaptılar <strong>ve</strong> 100 baımlılıı olan hastada 15 kiide disosiyatif bozukluk saptadılar.<br />

6 kii de ise DKB vardı. Aradaki bu fark ilk çalımada kadın hastaların fazlalıı ile açıklandı.<br />

Ancak bu çalımaya 66 alkol baımlılıı <strong>ve</strong> 34 madde baımlılıı olan hasta dahil edilmiti<br />

<strong>ve</strong> 15 disosiyatif bozukluk tanısı konulan hastaların 10 tanesinde madde baımlılıı 5 inde<br />

ise alkol baımlılıı vardı. Bir baka deyile alkol baımlılıı olan hastalarda %8 <strong>ve</strong> madde<br />

baımlılıı olanlarda sie %34 oranında disosiyatif bozukluk görülmütü. Bir dier çalımada<br />

ise baımlılarda görülen disosiyatif belirtilerin uzun süre alkol <strong>ve</strong> kokain kullanımına balı<br />

kronik artık bir etkiye balı olduu ileri sürüldü (Wenzel <strong>ve</strong> ark. 1996).<br />

Karada <strong>ve</strong> arkadalarının 2005 yılında yayınladıkları çalımada ise DYGÇ <strong>ve</strong> SCID-D<br />

kullanıldı <strong>ve</strong> 215 alkol <strong>ve</strong> madde baımlılıı olan hastada %17.2 oranında disosiyatif<br />

bozukluk saptandı. Disosiyatif bozukluu olan hastaların (n:37) %73 ünde çoul madde<br />

baımlılıı, %23 ünde ise alkol baımlılıı görüldü. Disosiyatif bozukluu olan hastalar<br />

330

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!