12.01.2015 Views

kırkağaç araştırmaları sempozyumu bildirileri - Kırkağaç Kaymakamlığı

kırkağaç araştırmaları sempozyumu bildirileri - Kırkağaç Kaymakamlığı

kırkağaç araştırmaları sempozyumu bildirileri - Kırkağaç Kaymakamlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

has bir planlaması ve mimari yapıları bulunuyordu. Bu sayede bir kentin ve onu<br />

oluşturan mimari yapıların başka yerde taklidini görmek mümkün değildi. Aslında her<br />

şehrin ve yörenin insanı, gelenek-görenekleri, giyim kuşam tarzları, konuşma aksanı,<br />

mutfak kültürü vb. pek çok değerleri ile de bir kültür zenginliğine sahipti. Öyle ki, bu<br />

özellikleri ile insanların nereli olduklarını çoğu kere sormadan kestirmek mümkün<br />

oluyordu. Ne yazık ki, küreselleşen bir dünyada, yerel kültürler giderek kaybolmaya yüz<br />

tuttu ve adeta “tek tip insan” olarak nitelendirebileceğimiz bir anlayış hakim olmaya<br />

başladı. Karşı konulması oldukç a zor olan böyle bir süreç, olumlu gibi görünen<br />

yönlerinin yanında pek çok kaygıyı da beraberinde getirmiştir. Bunların başında, yerel<br />

kültür değerlerinin ciddi anlamda kaybolması ve buna bağlı olarak da bir anlamda<br />

köksüz ve kimliksiz bir kuşağın hızla ortaya çıkarak yaygınlaşması gelmektedir.<br />

Konuya gelenekli mimarimiz ve onların oluşturduğu tarihi kentlerimiz açısından<br />

bakacak olursak, böyle bir değişimin olumsuz yönlerini somut şekilde izleyebiliriz.<br />

Zira, bugün şehirleşmede ve mimari kimlikte de benzer bir durum yaşanmaktadır.<br />

Artık, New York’ta ya da Tokya’da gördüğümüz bir gökdelenin benzerini dünyanın<br />

herhangi bir köşesinde, hatta yurdumuzda da görmek mümkün olmaktadır. Böylece<br />

şehirlerimiz kendi kimliğini kaybetmekte; insanımız çoğu kez yaşadığı kente<br />

yabancılaşmakta, her geçen gün yepyeni sorunlarla yüz yüze gelmektedir.<br />

Oysa bizim, kökleri yüzlerce yıllık geçmişe dayanan bir şehir kültürümüz ve milli<br />

mimarimiz vardı. Merhum bilge mimar Turgut Cansever’in ifadesiyle “20. asrın<br />

dengesizlik ve tutarsızlıklarının aşılması için Osmanlı şehirleri tarih boyunca vücuda<br />

getirilmiş çok önemli bir örnek teşkil etmektedir.” 1 Ne yazıktır ki, günümüzde bu model<br />

yeterince örnek alınmadı ve şehirlerimiz giderek özünden ve kimliğinden uzaklaştı. 20.<br />

yüzyılda, yeni teknikler, yapı malzemeleri ve yeni anlayışla birlikte şehirlerimiz<br />

yüzyılların birikimi olarak edindiği oluşumunu ve mimari kimliğini hızla yitirmeye<br />

başladı. Bu bağlamda, “dünya evlerinin en insanisi” olarak nitelendirilen gelenekli<br />

evlerimizin çoğu birer birer yıkılarak, yerlerine betonarme, çok katlı yenileri inşa edildi.<br />

Bunların sayısı çoğalınca, şehirlerimizin de silüeti değişmeye, kimliği giderek yok<br />

olmaya yüz tuttu. Fakat değişen sadece, gelenekli mimarimiz ve şehirlerimiz değildi. Bu<br />

durum, toplumumuzun temeli olan aile yapısını, dolayısıyla toplum hayatımızı<br />

1 Turgut Cansever, Ev ve Şehir, İstanbul, 1994, s.32.<br />

2

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!