kırkaÄaç araÅtırmaları sempozyumu bildirileri - KırkaÄaç KaymakamlıÄı
kırkaÄaç araÅtırmaları sempozyumu bildirileri - KırkaÄaç KaymakamlıÄı
kırkaÄaç araÅtırmaları sempozyumu bildirileri - KırkaÄaç KaymakamlıÄı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
GİRİŞ<br />
Enerji üretimi sanayileşen toplumlarda kalkınmanın temel gereksinimlerinden biridir. Bu<br />
üretim ve tüketime bağlı olarak, hava, su ve toprak kirlenmesi gibi etkileri oluşmaktadır. Fosil<br />
yakıtların kısıtlı kullanım sürelerinin olmasından ve yenilenebilir enerjiler, çevreye karşı<br />
duyarlı ve sürdürülebilir enerji sistemleri olduğundan önemi artmaktadır.<br />
Günümüzde, endüstrileşmiş ülkeler, enerjilerinin yaklaşık %65’lik kısmını fosil yakıtlardan<br />
elde etmektedirler. Yapılan araştırmalar, gelişmiş ülkelerin 2030’a kadar dünya enerji<br />
üretiminin %50’sini gerçekleştireceğini belirtmektedir. Bu ülkeler, enerji üretiminde %65<br />
oranında fosil yakıt kullanımına devam ettikleri takdirde hava kirliliğinde artışın büyük<br />
düzeyde devam edeceği, dünya üzerinde sera etkisinin artacağı ve ayrıca petrol fiyatlarının da<br />
kaynakların azalması ile hızla yükseleceği bilinmektedir [1].<br />
Rüzgar enerjisinin olumlu yönleri; atmosferde serbest olarak bulunur, yenilenebilir ve temiz<br />
bir enerji kaynağıdır, çevre dostudur. Kaynağı güvenilirdir, tükenme ve zamanla fiyat artma<br />
riski yoktur. Maliyeti günümüz güç santralarıyla rekabet edebilecek düzeye gelmiştir. Bakım<br />
ve işletme maliyetleri düşük ve kolaydır. Rüzgar enerji santralleri; toplam santral sahasının<br />
%1'ini işgal ederler. Geri kalan kısım tarımsal ve hayvansal faaliyetler için kullanılabilir.<br />
Yakıt maliyeti yoktur, büyük ölçüde yerli kaynak kullanımı olacağından, ithale dayalı diğer<br />
fosil yakıtların (doğal gaz ve ikincil ithal kömür ve petrol ürünleri) hemen tümüne karşı temin<br />
güvenliği avantajına sahiptir. İthal kömür her ne kadar temiz olarak kabul edilse de karbon<br />
dioksit ve az oranda da diğer kirleticilerin üretimine neden olmaktadır. Buna karşın<br />
yenilenebilir enerji kaynaklarının atmosferik emisyonları yok denecek kadar az olacağından<br />
kirliliğe sebep olmayacak ve sera etkisi azalacaktır. Yenilenebilir enerji kaynakları, dağlık<br />
yöreler gibi kırsal ve gelişmemiş alanlarda iş ve altyapı imkanları sayesinde sosyo-ekonomik<br />
gelişmeye katkıda bulunabilecektir. Olumsuz yönleri ise; ilk yatırım maliyetleri yüksektir,<br />
kapasite faktörü düşüktür (% 25-40 arasında), kesintili bir enerji kaynağıdır, yenilenebilir<br />
enerji kaynakları projelerinin işletmeleri daha ucuz olmakla beraber ilk yatırım maliyetleri<br />
fosil kaynaklı teknolojilere göre daha yüksektir [2, 3].<br />
Fosil esaslı enerji kaynakları sera gazlarının (CO 2 , SO 2 ve NO x ) oluşumuna sebebiyet<br />
verirler. Atmosferdeki CO 2 oranı sanayi çağı öncesine göre şimdiden %25 artmış ve 2050<br />
yılında iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Günümüzde CO 2 emisyonunun yaklaşık 6<br />
milyar ton olduğu söylenmektedir. Ayrıca, SO 2 ve NO x gibi asit gazlarının emisyonu<br />
kullanılan yakıtın kalitesine ve yakma ile filtreleme sistemine göre değişmekle beraber<br />
bölgesel asit yağmurlarına neden olmaktadır.<br />
Avrupa Birliği (AB) 2020 yılına kadar hedef olarak toplam sera gazı miktarını %20<br />
azaltacağını ifade etmektedir. Bu çerçevede 2020 yılı kişi başı sera gazı emisyon miktarının<br />
8,8 ton CO 2 eşdeğerine ulaşacağı hesaplanmaktadır. AB adaylık sürecinde bulunan Türkiye,<br />
AB'nin hedef yılı olan 2020 yılına kadar kalkınmasını her yıl yaklaşık %7.5 oranında<br />
artırdığını varsayarsak, kişi başı toplam emisyon miktarında yapabileceği maksimum azaltma<br />
önlemleri ile her yıl %6 oranında artacağını kabullendiğimizde 2020 yılı itibariyle Türkiye'nin<br />
yaklaşık 8,8-9,0 ton CO 2 eşdeğerine ulaşacağı hesaplanmaktadır. Bu durumda 2025 yılından<br />
itibaren AB azaltım takvimi ile paralel gitmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, AB Komisyonu<br />
küresel iklim değişikliğiyle mücadele için yenilenebilir enerjinin toplam tüketimde halen<br />
yüzde 8,5 olan payının 2020 yılına kadar ortalamada yüzde 20'ye yükseltileceğini<br />
bildirmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre; sera gazı emisyonları sonucu<br />
68