Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
tur. Yapılı çevrelerde <strong>tarihi</strong> süreklilik sağlamayı<br />
amaçlayan kentsel <strong>koruma</strong> çalışmaları, Amsterdam<br />
Bildirgesi’nde ortaya konulan “Bütünleşik<br />
Koruma” kavramıyla birlikte hız kazanmıştır. Bütünleşik<br />
Koruma yaklaşımı içinde, <strong>tarihi</strong> <strong>çevrede</strong><br />
yeni yapı etkinlikleri, <strong>koruma</strong> sürecinin son ve tamamlayıcı<br />
parçası olarak açıklanmaktadır 3 .<br />
Tarihi süreklilik, <strong>tarihi</strong> çevre <strong>koruma</strong>sının temel<br />
amaçlarından biridir. Bu süreklilik, <strong>tarihi</strong>n belli<br />
bir döneminde oluşturulmuş olan, eski varlıkların<br />
dondurulması anlamına gelmez 4 . Tarihi süreklilik<br />
ve değişim kavramları arasındaki ilişkileri anlamak,<br />
<strong>koruma</strong> çalışmalarının amaçları açısından<br />
çok önemlidir. Tarihi sürekliliği sağlamak <strong>koruma</strong><br />
ve yeni yapılaşma çalışmalarında dokuların doğal<br />
değişimini sürdürmekle ve <strong>koruma</strong>kla mümkün<br />
olabilmektedir. Değişimi anlamaya dönük bir çalışma<br />
yapılmaz ve zaman etmeni reddedilerek, değişim<br />
gözardı edilirse, dokular sadece bulundukları<br />
dönemi içeren durumla dondurulmuş olacaktır.<br />
Bu ise, yalnızca, somut olanın taşlaştırılmasından<br />
başka bir şey değildir. Başka bir deyişle, yaşayan<br />
bir organizma olan <strong>tarihi</strong> dokuların canlılıklarını<br />
dikkate almamakla eş anlamlıdır. Tam tersine, doğru<br />
bir <strong>koruma</strong> yaklaşımı, içinde yaşamın sürdüğü<br />
bu mekanların canlılıklarını koruyarak sürdürmeyi<br />
amaçlamalıdır. 5<br />
Eski dokuların yaşadığı dönemlerin, kültürel değerlerin<br />
ve yaşamın sürekliliğini sağlama konusunda,<br />
“canlılık”- vitality sözcüğü, anahtar sözcük<br />
olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni yapı eylemi,<br />
dokuların canlılığını sağlamayı amaçlayan <strong>koruma</strong><br />
sürecinin bir parçası olarak düşünülmelidir. Dokuların<br />
canlılığı ise, değişim süreçlerinin anlaşılması<br />
ve sürdürülmesiyle sağlanabilir. “Yaşayan organizmalar<br />
olan <strong>tarihi</strong> dokularda” 6 , geleneksel yapıların<br />
kimi özellikleri, gelenekler ve kültürel değerler,<br />
gereksinimlere yanıt verebildikleri sürece değişime<br />
dayanabilirler. Başka bir deyişle, <strong>tarihi</strong> dokular,<br />
çağdaş yaşamla ne kadar bütünleşebilirlerse,<br />
yokolma, bozulma ve insansızlaşma riskleri de o<br />
kadar azalır. Öte yandan, yeni bir yapı, içinde bulunduğu<br />
dokuyla <strong>tarihi</strong> süreklilik sağladığı sürece,<br />
bağlamın bütünleşik bir parçası olabilir; kendinden<br />
sonra gelecek olan yeni mimari için, tasarım<br />
altyapısının bir parçasını oluşturabilir; ve bu anlamda<br />
dokunun canlılığına katkıda bulunur.<br />
Ülkemiz, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi kontrolsüz<br />
kentleşme sürecinin yol açtığı, kentsel<br />
kimliği yok eden, hızlı değişim sürecini yaşamaktadır.<br />
Tarihi çevreleri tehdit eden bu değişimin hatalı<br />
kentleşme ve turizm politikalarıyla ilişkili iki<br />
boyutu vardır 7 . Köyden kente göç olgusu, yerel<br />
yöneticilerin ranta dayalı kentleşme politikaları,<br />
kıyı alanlarında artan turizm etkinlikleri ile koşut<br />
olarak, standart, tek tip apartmanlar ve bağlamını<br />
gözardı eden gecekondu alanları hızla artmıştır.<br />
Bununla bağlantılı olarak, <strong>tarihi</strong> çevrelerde, yanlış<br />
<strong>koruma</strong> politikaları, geleneksel yapıların kopyalarının<br />
artmasıyla birlikte yapay bir özgünlük<br />
yaratmaya neden olmuşlardır. Sonuç olarak, <strong>tarihi</strong><br />
çevreler insansızlaşmış, özgünlüğünü ve kendine<br />
özgü özelliklerini yitirmiş ve kimliksiz bir çevre<br />
uğruna feda edilmiştir.<br />
Bu gelişmeler, <strong>tarihi</strong> çevrelerin <strong>koruma</strong> ve çağdaş<br />
yaşamla bütünleşme gereksinimini beraberinde<br />
getirmiştir. Eski dokuda yeni yapı konusu da bu<br />
bağlamda, hem bir <strong>koruma</strong> problemi, hem de<br />
çevrelerin canlanma sürecine katkıda bulunacak<br />
bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Uzun yıllardır, <strong>tarihi</strong><br />
çevrelerde yeni yapı konusunda farklı bir çok<br />
görüş ortaya konulmuştur. Fakat bu tartışmalar,<br />
sorunun çözümüne ilişkin, her yerde uygulanabilecek<br />
bir formül olmadığını da ortaya koymuştur.<br />
“Yeni”, ister eskinin restorasyonu, isterse yeni yapı<br />
anlamında olsun, eski dokuların canlılığını sürdürme<br />
konusundaki en önemli çözümdür. Fakat, yeni<br />
yapının niteliği ve dokuya yaklaşımı, önemli bir<br />
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyla ilgili,<br />
kritik olan iki nokta vardır: “yerin kendine özgülüğü”<br />
ve mimarın yeri analiz etmedeki yaratıcılığı.<br />
Eski dokuda yeni yapı tasarlama işi, mimar tarafından<br />
yönetilen yaratıcı bir süreci kapsayan, geniş<br />
kapsamlı bir çalışma gerektirir. Bu çalışmanın,<br />
geçmişteki, imar planlarının ve bazı <strong>koruma</strong> imar<br />
planlarının katı kuralları içinde yapılamadığı anlaşılmıştır.<br />
Yeni yapı, <strong>tarihi</strong> doku <strong>koruma</strong>sının bütünleşik<br />
bir parçası olma sorumluluğu ve duyarlılığıyla<br />
ele alınması gerekli bir konudur. Kendine<br />
özgü özellikleriyle, eşsiz ve tek kabul edilmesi<br />
gereken <strong>tarihi</strong> çevreler, hem bu özellikleri hemde<br />
evrim süreçleri açısından, anlaşılmalı ve yeniden<br />
yorumlanmalıdırlar. Aynı zamanda, yeni yapılar,<br />
döneminin teknolojisi ve sosyo- ekonomik bağlamı<br />
içinde, <strong>tarihi</strong> sürekliliğe de katkıda bulunmalıdır.<br />
Yerin kendine özgülüğü, ya da Norberg Schulz’un 8<br />
“yerin ruhu” olarak tanımladığı “genius loci” nin<br />
bütünleşik bir parçası olması gereken geleneksel<br />
dokuda yeni yapı tasarımı, dokuların özgünlüklerini<br />
anlamak ve onlardan ilham almakla sıkı ilişkiler<br />
içinde olması gerekmektedir. Fiziki ve kültürel yapılarıyla<br />
bütünlükler olarak düşünülen <strong>tarihi</strong> çevre<br />
içerisinde yapılacak yeni yapılar, bu bütünlüğü<br />
dosya <strong>tarihi</strong> <strong>çevrede</strong> <strong>koruma</strong>: yaklaşımlar, uygulamalar-1<br />
51