12.01.2015 Views

Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

Dosya 14.1: tarihi çevrede koruma - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

egemenlik ilişkisine doğru evrilen bir süreç olarak<br />

tarif edilmektedir. Kuşkusuz doğal çevre üzerindeki<br />

bu pasif-aktif tutum insanoğlunun geliştirdiği<br />

teknoloji olanaklarının gücü ile doğru orantılıdır.<br />

Özellikle Sanayi Devriminin etkileri sonucu 17.<br />

yüzyıldan sonra başlayan teknolojik gelişmeler ile<br />

insanoğlunun doğal çevre üzerindeki hakimiyeti<br />

büyük bir hız ve güç kazanmıştır. Bu döneme kadarki<br />

binlerce yıllık süreçte doğayla belli bir uyum<br />

içinde yaşayan ve doğa üzerindeki olumsuz etkileri<br />

kısıtlı bir noktada kalan insanoğlu, bu dönemden<br />

itibaren tahribat ölçeğine ulaşan teknolojik<br />

güce ve fiziksel olanaklara kavuşmuştur. Bu bağlamda,<br />

kıyı alanları da insanoğlunun yarattığı bu<br />

etkiden nasibini almıştır. Nehir, göl, deniz kıyıları<br />

giderek büyüyen endüstri yerleşimlerinin etkisiyle<br />

önce fiziksel sonrasında doğal düzenin bozulduğu<br />

ekolojik bir değişime maruz kalmaya başlamıştır.<br />

Kıyılarda artan nüfusa koşut gelişen kentleşme<br />

baskısı da bu dönemden sonra hızlanarak kıyıların<br />

doğal ve <strong>tarihi</strong> dokusunun geri dönülemez biçimde<br />

yok olmasına sebep olmuştur. Uluslararası örgütler<br />

tarafından yapılan araştırmalara göre dünya<br />

nüfusunun beşte üçü denizden karaya doğru 60<br />

km. uzunluğundaki kıyı bölgesi içinde yer almaktadır<br />

5 ve bugün kıyılarda yaşayan nüfus, 1950’lerdeki<br />

dünya nüfusuna eşittir 6 . Kıyı yerleşimlerinin<br />

gelişmesindeki bir başka etmen de kitle turizmidir.<br />

Bugüne kadar kitle turizmine yönelik yapılan<br />

büyük yatırımların <strong>tarihi</strong>-kültürel çevrelere ve Akdeniz<br />

kıyı ekosistemine büyük zararlar verdiği anlaşılmıştır.<br />

Kıyı alanlarında yaşanan ve hızla artan bozulma<br />

süreci, <strong>tarihi</strong> ve doğal çevreleri ile zengin Türkiye<br />

kıyıları için de önemli bir tehdit durumundadır.<br />

Ülkemizde kıyıların bozulma sürecindeki önemli<br />

etkenlerin başında hızlı nüfus artışı ve kentleşme<br />

gelmektedir. 1950’lerden sonra kırsal alandan<br />

kente başlayan göç, aynı zamanda iç kesimlerden<br />

kıyı alanlarına yönelmiştir. Bu hızlı değişime hazırlıklı<br />

olmayan kıyı kentleri sağlıksız biçimde gelişmiş,<br />

hızlı yapılaşmayla birlikte <strong>tarihi</strong> ve doğal<br />

çevreler de zarar görmüştür. Kentsel altyapı tesisleri;<br />

liman, sahil yolu, köprü gibi ulaşım yapıları,<br />

barajların inşası; nehir ve göl kıyılarının topografik<br />

yapısını ve doğal özelliklerini değiştiren önemli<br />

müdahalelerdir. Bu değişimler kıyıların barındırdığı<br />

hassas doğal ve ekolojik çevreleri tahrip ettiği<br />

gibi; <strong>tarihi</strong> çevreleri de tehdit etmektedir. Birçok<br />

Akdeniz ülkesini olumsuz etkileyen kitle turizmi,<br />

zengin bir kültürel mirasa sahip olan Türkiye’yi de<br />

etkilemiştir. Bu bağlamda ülkemiz kıyılarında turizme<br />

bağlı bozulma süreci özellikle 1960’lardan<br />

sonra artmıştır. Özellikle Ege ve Batı Akdeniz kıyılarında<br />

birçok doğal ve <strong>tarihi</strong> kıyı çevresi, kitle turizmine<br />

yönelik tesisler ve ikinci konut gelişmeleri<br />

ile tahrip olmuştur. Son yıllarda ise AB’ye uyum<br />

kapsamında yabancılara mülk edinme hakkı verilmesi,<br />

kıyılardaki konut üretiminin daha da büyük<br />

bir ivme kazanmasına sebep olmuştur 7 (resim 5).<br />

3. KIYI KORUMA-PLANLAMA YAKLAŞIMLARI-<br />

NA YASAL-YÖNETSEL BAKIŞ<br />

Kıyı alanlarında; <strong>tarihi</strong> ve doğal çevrelerin korunması<br />

ve gelişimine ilişkin yapılan uygulamalar,<br />

<strong>koruma</strong> altına alınan alanlarda (sit alanları, milli<br />

parklar, özel çevre <strong>koruma</strong> bölgeleri, vb) ilgili kurumların<br />

kıyı ve iç bölge ayrımı yapmadan geliştirildikleri<br />

tek tip planlama ve yönetim araçları ile;<br />

<strong>koruma</strong> altına alınmayan bölgelerde ise 3621 sayılı<br />

Kıyı Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na göre<br />

şekillenmektedir.<br />

3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun amacı “deniz, tabii<br />

ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu alanların etkisinde<br />

olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil<br />

şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek<br />

<strong>koruma</strong> ve toplum yararlanmasına açık, kamu<br />

yararına kullanma esaslarını tespit etmek” olarak<br />

belirtilmiştir 8 . Bu tanımda öncelikle kıyıların coğrafi<br />

kapsamının sadece kara ile su yüzeyinin temas<br />

ettiği kıyı çizgisinden ibaret olmadığı, kıyıların etkisinde<br />

bulunan ve sahil şeridi olarak tanımlanan<br />

ard bölgesi ile bir bütün olduğu vurgulanmaktadır.<br />

İkinci önemli vurgu; kıyıların sadece doğal ve<br />

fiziksel özellikleri ile değil kültürel değerleri ile<br />

de bir bütün olduğu ve bu alanların kültür-doğa<br />

birlikteliği ile korunması gerektiğinin belirtilmesidir.<br />

Son nokta ise kıyıların kullanımına ilişkin yapılacak<br />

düzenlemelerde öncelikle kamu yararının<br />

gözetilmesidir. Dolayısıyla, ilgili kanunun düzenlenme<br />

amacında kıyıların kullanım-planlama yaklaşımlarına<br />

ilişkin üç önemli ilke öne çıkmaktadır:<br />

Resim 5. Kaş yerleşiminde ikinci konut yerleşimi ile imara açılan alanlar<br />

dosya <strong>tarihi</strong> <strong>çevrede</strong> <strong>koruma</strong>: yaklaşımlar, uygulamalar-1<br />

31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!