Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Şapkin sessizliği;<br />
- Yalnız başına uyuyor, diyerek bozdu. Kabahati üzerine aldığı, durmadan konyak<br />
içtiği için artık üzülmüyordur da... Kabul edin, Boris Petroviç!<br />
Uzelkov neşesiz bir sesle;<br />
- Neyi diye sordu.<br />
Şapkin kır saçlarını gösterdi.<br />
- Neyi mi Şu durumumuzu görüyor musunuz Geçmiş günler ne kadar iğrenç olursa<br />
olsun, gene de bunlardan daha iyidir.<br />
- Doğrusunu söyleyeyim mi Eskiden ecel saatini hiç düşünmezdim, ölümle<br />
karşılaşacak olsam yüzüne güler geçerdim. Ama şimdi...<br />
Uzelkov'un içine bir hüzün çökmüştü. Bir zamanlar sevilmeyi istediği gibi şimdi<br />
de hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu. Bu ağlamanın çok hoşuna gideceğini, ruhuna<br />
bir ferahlık getireceğini hissediyordu. Gözlerine yaş yürümüş, ama bir yumruk<br />
gelip boğazına tıkanmıştı. Yanında Şapkin vardı. Uzelkov bir başkasının yanında<br />
yufkayüreklilik göstermekten çekindiği için geriye dönerek kiliseye doğru<br />
yürüdü.<br />
Aradan iki saat geçip, arkadaşıyla birlikte kilise başkanıyla görüştükten sonra<br />
bir fırsatını bularak ağlamak üzere doğruca oraya koştu.<br />
Đkide bir arkasına bakarak, bir hırsız gibi, sessizce mezara sokuldu. Küçük<br />
beyaz mezar taşı, karşısında öylesine düşünceli, hüzünlü, suçsuz duruyordu ki!<br />
Sanki altında yatan kocasından ayrılmış, sefih bir kadın değil de, ufacık, masum<br />
bir kız çocuğuydu.<br />
Uzelkov, "Ağlamalı, durmadan ağlamalı..." diye düşündü.<br />
Ancak ağlama durumu kalmamıştı artık... Gözlerini ne denli kırpıştırsa, kendini<br />
ne denli zorlasa da göz yaşları akmıyor, yumru gelip boğazına durmuyordu. Orada<br />
on dakika kadar dikildikten sonra boş verircesine elini sallayıp Şapkin'i<br />
aramaya gitti.<br />
AH ŞU ĐNSANLAR!<br />
- Paydos, bir daha içki içmeyeceğim!.. Asla! Aklımı başıma toplama zamanı çoktan<br />
geldi. Çalışmalı, insanlara hizmet etmeliyim. Aylık almasını seviyorsan<br />
namusunla, bütün gücünle, vicdanının sesini dinleyerek çalış; dinlenmeyi, uykuyu<br />
bir yana bırakarak çalış, arkadaş! Beleşten aylık almaya iyice alıştın, işte tüm<br />
kötülüklerin başı da bu...<br />
Kendi kendine bu tür birkaç öğüt daha veren başkondüktör Podtiagin, en sonunda<br />
içten gelen bir çalışma dürtüsüyle kıpırdanıyor. Saat gecenin ikisi olmasına<br />
karşın yardımcısı kondüktörleri uykudan uyandırıyor, onlarla birlikte bilet<br />
kontrolüne başlıyor. Zımba aletini neşeyle şakırdatarak;<br />
- Bileeeetleriniz! diye bağırıyor.<br />
Vagonların alaca karanlığına gömülerek uyuyan yolcular bu ses üzerine<br />
irkiliyorlar, başlarını silkeliyorlar, biletlerini uzatıyorlar.<br />
Podtiagin, ikinci mevki vagonda kürküne, battaniyesine sarınmış, çevresi<br />
yastıklarla desteklenmiş zayıf, kuru yapılı yolcuya;<br />
- Bileet! Bileetiniz! diye sesleniyor.<br />
Adamdan yanıt yok. Derin bir uykuya daldığı belli. Başkondüktör adamın omzuna<br />
dokunuyor, sabırsızlıkla yineliyor:<br />
- Bileetiniz!<br />
Yolcu irkiliyor, gözlerini açıyor, korku dolu bakışlarını Podtiagin'e dikiyor.<br />
- Ne Kim Ha<br />
- Size adam gibi söyledik. Bileetiniz! Çabuk olun!<br />
Zayıf adam ağlamaklı bir yüzle inliyor:<br />
- Aman Tanrım! Romatizmam azdı... Üç gündür uykusuzum, uyumak için morfin<br />
almıştım, sizse bilet diye tutturdunuz! Sizin yaptığınız düpedüz acımasızlıktır.<br />
Bu hareketiniz insanlığa sığar mı Uyumak için ne zorluklar çektiğimi bilseniz<br />
böyle önemsiz şeylerle beni rahatsız etmezdiniz... Đnsafsızlık bu, çok anlamsız<br />
bir davranış! Gece yarısı biletimi ne yapacaksınız! Düpedüz saçmalık!<br />
Podtiagin bir an gücenip gücenmeme konusunda ikircik geçiriyor, gücenmeye karar<br />
veriyor.