Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
- Götürüyorlar! Götürüyorlar! sesleri yükseliyor.<br />
Mımrina'nın evinden bir insan kalabalığı sökün ediyor. Yüzlerinden üzüntü akan<br />
iki polis memuru en önde yürümektedir. Onların ardından da triko paltolu,<br />
silindir şapkalı güvey Aplombov... Delikanlının yüzünde, "Ben namuslu bir<br />
adamım, ama kimsenin beni aldatmasına izin veremem!" diyen bir anlam var. Genç<br />
adam ikide birde başını arkaya çevirerek:<br />
- Durun, adalet size benim ne kıratta bir adam olduğumu gösterecek! diye<br />
homurdanıyor.<br />
Daha geriden Tatyana Petrovna ile Daşenka yürüyorlar. Kalabalığın sonundaysa<br />
elinde defter tutan kapıcıyla bir sürü çocuk göze çarpıyor.<br />
Çamaşır yıkayan kadınlar önlerinden geçtiği sırada Daşenka'ya soruyorlar:<br />
- Niye ağlıyorsun, gelin kız<br />
Soruyu onun yerine annesi yanıtlıyor:<br />
- Döşeğe acıyor da... Tam on beş okka kuş tüyü koymuştuk, yavrum! Hem de ne tüy!<br />
Elimizle tek tek seçmiştik, arasında bir tanecik telek yoktu. Bu geçkin yaşımda<br />
bu da mı gelecekti başıma!<br />
Kalabalık köşeyi dönüyor, Piatisobaçyi Sokağı eski sessizliğine bürünüyor.<br />
Tüyler o günün bitimine değin havada uçuşup duruyorlar...<br />
YAŞAYAN TARĐHLER<br />
Valilik danışmanı Şaramıkin'in odası hoş bir loşluğa bürünmüş. Yeşil kalpaklı<br />
geniş tunç abajur duvarları, mobilyaları, insanların yüzlerini Ukrayna<br />
gecelerini anımsatan yeşil bir renge boyuyor... Şöminede sönmeye yüz tutmuş odun<br />
ateşi arada bir parlayıverince yüzlere yangın kızıllığı vursa da bu durum odanın<br />
renk uyumunu bozmuyor, ressamların deyimiyle "genel hava" değişmiyor.<br />
Memur tarzı favorilerine kır düşmüş, gök gözlü, uysal bakışlı, ileri yaşlarda<br />
bir bay olan Şaramıkin, yemeğini yeni yemiş bir adamın gevşekliği içinde<br />
şöminenin önündeki koltuğunda oturmaktadır. Yüzünden sevecenlik okunuyor,<br />
dudaklarına hüzünlü bir gülümseme yapışmış sanki. Onun biraz ilerisinde, kırk<br />
yaşlarında, babayiğit bir adam, vali yardımcısı Lopnev küçük bir kanepede<br />
ayaklarını şömineye doğru uzatarak otururken tembel tembel geriniyor. Piyanonun<br />
yanında Şaramıkin'in çocukları Nina, Kolya, Nadya, Vanya didişip duruyorlar.<br />
Bayan Şaramıkin'in odasının kapı aralığından ürkek bir ışık sızıyor içeriye.<br />
Orada, çalışma masasının başında otuz yaşlarında, alımlı, civelek bir kadın<br />
olan, Şaramıkin'in karısı, Kadınlar Derneği'nin başkanı Anna Pavlovna kitap<br />
okumakta; burun gözlüğünün arkasında canlı gözleri Fransızca romanın<br />
sayfalarında fıldır fıldır dolaşmaktadır. Romanın altında yıpranmış bir kâğıt<br />
göze çarpmaktadır, bir yıl önceki Kadınlar Derneği hesap bilançosudur bu.<br />
Yumuşak bakışlarını kütüklerin kızıllığına diken Şaramıkin:<br />
- Eskiden kentimiz daha şanslıydı, dedi. Tanınmış sanatçılardan birini<br />
seyretmeden kışı geçirdiğimizi anımsamıyorum. Ayrıca ünlü oyuncuların,<br />
şarkıcıların uğrak yeriydi bizim burası. Ya şimdi öyle mi Birkaç hokkabazdan,<br />
sokak şarkıcısından başkasını gördüğümüz yok. Bunlarla mı estetik zevkimizi<br />
gidereceğiz Ormanda yaşar gibiyiz vallahi. Beyefendi, hani bir Đtalyan ağlatı<br />
oyuncusu gelmişti... Adı neydi bakayım Uzun boylu, esmer bir adamdı. Adı<br />
dilimin ucunda. Tamam, Luigi Ernesto de Ruggero! Ne büyük bir yetenekti!<br />
Söylediği her sözün ardından yer yerinden oynuyordu. Karım Anyutoçka adama az<br />
destek vermedi doğrusu. Tiyatro salonunu o buldu, on temsilin biletlerini o<br />
sattı. Bunun karşılığında da adam bizimkine konuşma sanatını, mimikleri öğretti.<br />
Can adamdı, doğrusu. Kentimize gelmesinin üzerinden... yanılmıyorsam... on iki<br />
yıl geçti. Evet, tam olarak söyleyebilirim, on yıldan fazla değil. Anyutoçka,<br />
bizim Nina kaç yaşında<br />
Anna Pavlovna odasından seslenir:<br />
- On. Niçin sormuştun<br />
- Hiç, şekerim. Bir şey için gerekti de... Kentimize uğrayan şarkıcılar<br />
birbirinden üstündü. Hani şu "tenore di grazia"yı (20) anımsıyor musunuz Adı da<br />
Prilipçin'di. Sarışın, yakışıklı, sevimli bir adam. Tıpkı Parisliler gibi<br />
zarifti davranışları. Hele yüzünün anlatımı ne denli etkileyiciydi! Ya o sesi,