01.01.2015 Views

Tüberküloz Tarihi - Türk Toraks Derneği

Tüberküloz Tarihi - Türk Toraks Derneği

Tüberküloz Tarihi - Türk Toraks Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1<br />

TÜBERKÜLOZ TARİHİ<br />

Prof. Dr. Y. İzzettin Barış<br />

GİRİŞ : Bana Türkiye’de Verem ile ilgili tarihi yazı yazma görevi verildiği zaman,<br />

nereden başlayacağım diye düşündüm.Osmnlı’dan mı yoksa, Türkiye’den mi . Zira, verem<br />

gibi, aısırlar boyu milyonlarca insanın ölmesine sebep olan bu hastalık, 600 yıllık Osmanlı<br />

İmparatorluğunda, en modern görüşlü padişahı olan, İkinci Mahmut’un annesi, analığı,<br />

kendisi ve oğlu Abdülmecit ve onu takip eden Sultanların hemen hemen hepsi bu hastalığa<br />

yakalanmıştır.Verem hastalığını annesinden alması çok muhtemel olan İkinci Mahmlut (<br />

1808-1939 ) 14 Mart l927 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane adıyla Askeri Tıp Okulunu<br />

açmıştır. Ondan önceki dönemlerde doktorların çoğu, müslüman olmayan Ermeni,Rum,<br />

Musevi idi. Bunlar, İtalya, Avusturya, Fransa ve Almanya’da tıp eğitimi gördükten sonra<br />

İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde hekimlik yapıyorlardı.. Sarayın doktorluğunu onlar<br />

üstlenmişti. Türk doktorlarının devreye girmesi, tüberkülozlu olan Abdülmeçid’in<br />

hekimliğini yapan saray hekimi, Kostantin ve Zoğrafos isimli hekimler idi. Hekimlik çok<br />

para kazandıran, paşalık ünvanını kazandıran bir meslekti. Abdülmecit’in verem hastalığını<br />

onlar üstelmeşti.. Padişahın gün geçtikçe zayıfladığını gören Türk doktorları onun hristiyan<br />

olan doktorlarını (Konstantin ve Zagrofulos) sıkıştırarak padişahın hastalığını öğrenmek<br />

isteyince, aldıkları cevap “Padişahın ciğerlerni iyi,iç organları sağlam.Kendisi başka<br />

doktorlara görünmek istemiyor” idi. Bu yanıt Türk hekimlerını tatmin etmemişti.. Sonunda<br />

Türk hekimleri konsultasyon yaparak bir rapor sunmuşlardır. Sultanı muayene eden eden<br />

Türk Hekimleri, “Sultanın akciğeri teverrüm ile (verem mikrobunu) kaparak) tüberkül<br />

peydah etmiş ve üst taraf bütün bütün bitmiş” şeklinde rapor vermiştir. (1-3)<br />

Abdülmecid’in hareminde bulunan, l8 kadının yarısı tüberkülozlu olup çocuk yaşta<br />

Kafkasyadan göç etmiş, esir pazarlarında satılmış kızlardı. Göç sırasında karşılaştıkları zor<br />

şartlar, bakımsızlık, beslenme zorluğu, onları tüberküloza yatkın hale getirmişti.Son<br />

padişaholan Vahdettin San Roma’ya sığındıktan sonra orada ölünce, onu takip eden İtanyan<br />

doktor, ölüm sebebinin koroner artar hastalığı olduğunu, ancak sağ akciğerinin tüberkülozdan<br />

tahrip edilmiş olduğunu (Destroyed lung) rapor etmiştir. (4)<br />

Verem hakkında en değerli tarihi kitaplar, Rönesans devrimi yaşamış ülkelerden<br />

gelmiştir. (5-10) Bunların en önemlileri,i)Laennec R TH. A treatise on Diseases of the<br />

chest and Mediate Auscultation, Translted by Jforbes ( London, 1927);ii) Dr. Thomas<br />

Dormandy tarafından yazılmış olan A History of Tüberkülosis. THE WHİTE DEATH<br />

the Hamledon Press, 1999,London..; iii).- Daniel TM. Captain of the death. The story of<br />

tuberculosis. Universitiy ; vi)Dubos R. And J. Press, London,1999.The White Plaque.<br />

Tuberculoss, Man and Socienty,London 1953 Pres.London,1999. ve D)Haggard A. The<br />

Doctor in History. Dorset Pres.New York,1989. Sayfa, 332-335. E)Nikiforuk A.<br />

Mahşerin dört atlısı. İletişim Yayınları, İstanbul 2001. Sayfa l65-186.<br />

Aceves-Avila ve arkadaşlarınn Meksika’da l6. ıncı yüz yılda yaşamış Amerikan<br />

yerlilerine ait ,443 isklette,romatizmal hastalıkları yönünden yaptıkları araştırmada 19 pot<br />

hastalğı (omurga kemikleri veremi) görmelerine karşıın Gut görülmemiştir. (11)<br />

Osmanlı İmparatorluğunun son kırk yılında Türkiye’nin Tüberküloz <strong>Tarihi</strong> hakkındaki<br />

en önemli yazı Ekrem Kadrit Unat tarafından kaleme alınmış ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi


2<br />

Dergisinde ( 1979 : 10;273-284) çıkmıştır (12,13). Yener de son yüzyılda Dünyada ve<br />

Osmanlı- Türkiye’de verem hakkında gelişmeleri, Cerr.Tıp Fakültesi Dergisinde özetlemiştir.<br />

(13,14)<br />

Benim Tüberklozla ilgim, l956 yılında Kasımpaşa Deniz Hastenesinde İntörn olarak<br />

çalışırken, başlamıştır. Sağlık Kurulunda çürük raporlarında (Kekemelik, Optik Nöritis, Gece<br />

Körlüğü gibi)maraza çıkardığım için, hastanenin en üst katındaki l00 yataklı Tüberküloz<br />

servisine gönderilerek cezalandırılmıştım. Bunun ardından, Türkiye’de ilk kez Deniz<br />

Kuvvetleri birliklerinde Verem Tarafa görevi ile Antalya Mayın Gemisine tayin edlmiştim.<br />

Uzman olarak 1967 yılında aynı hastaneye tayin olduktan sonra da, güya çok değerli birisi<br />

olduğumdan daha hızlı terfih etmek amacıyla için (bendün rütbece büyüklerin önerileriyde),<br />

Deniz Altı Filosuna gönderilmiştim ! Dünyada ilk kez Deniz Altı Filosuna bir Göğüs<br />

Hastalıkları Uzmanı tayini !. Bunların hepsi benden kurtuldukları için sevinenlerdi. Aslında<br />

en kazançlı olan da bendim. Nedeni , Benim gördüğüm tüberkülozlu hastaları, 3 yüzyıl<br />

öncesi doktorlara benziyordu. ! Akciğerinde nal gibi kavite olan, ağzından, kesilmiş hayvan<br />

gibi kan gelen,hemoptezili hastalar vardı.<br />

Önce dış kaynaklı kitaplardan yaralarlanarak Dünya’da tüberkülozu yazmaktı. Daha<br />

uygun geldi. Bundan sonra da Tüberküloz <strong>Tarihi</strong> hakkında yazım olabilirdi.<br />

DÜNYADA TÜBERKÜLOZUN TARİHİ.<br />

İnsanlık tarihi kadar eski bir tarihi olan tüberküloz ya da verem hakkında ilk bilgiler<br />

Milattan üç bin yıl önce Nil nehri kenarındaki Dra Abu-El Naga isimli kasabada yaşamış<br />

olan ve kanlı balgam çıkararak ölen genç bir kızdan öğrenilmiştir. (6) M.Ö. binyıl önce<br />

yaşamışolan rahip Nesperehan’ın mumyasında Pott apsesi denilen vertebra tüberkülozu<br />

görüldüğü ortaya çıkarılmıştır (6,7)). Günümüzden 2,500 yıl önce Bodrum’un karşısındaki<br />

Kos adasında yaşamış olan Hippocrates’in kitabında veremin daha çok 18-35 yaşlarındaki<br />

kişilerde görüldüğü yazılıdır (7).<br />

Aceves-Avila ve arkadaşlarınn Meksika’da l6. ıncı yüz yılda yaşamış Amerikan<br />

yerlilerine ait ,443 isklette,romatizmal hastalıkları yönünden yaptıkları araştırmada 19 pot<br />

hastalğı (omurga kemikleri veremi) görmelerine karşıın Gut görülmemiştir. (11)<br />

Verem hastalığının kliniğini Roma Imparatorluğu döneminde hekimlik yapmış olan iki<br />

kişiden öğreniyoruz. (6-8) Veremi, Aretaus Cappadocian isimli doktor hastaları, şu şekilde<br />

tarif etmiştir.“ Sesleri kısık, boyunları hafif bükük ve sert ; parmakları silindirik fakat<br />

eklemleri şiş, bedenleri iyice erimiş olduğu için kemikleri belirginleşmiş. Tırnakları eğri,<br />

yassılaşmış ve kırılgan ; burunları keskin ve silindirik, yanakları belirgin derecede<br />

pembeleşmiş, gözleri iyice çukura çekilmiş fakat parlaklığını kaybetmemiş… Yüzü kadavra<br />

gülüşü haline gelmiş. Kol ve bacak kasları erimiş. Kadınların sadece meme başları kalmış.<br />

Kaburgalarının başladığı ve sonlandığı yerler eklemleri net bir şekilde seçiliyor. Skapulalar<br />

kuş kanadı halini almış”. Dr Aretaus, intermittant ateş ve terleme ile birlikte,genel bitkinliğin<br />

de mevcut olduğuna işaret etmektedir.<br />

Roma döneminin hekimi Bergama’lı Galen, vereme az bulaşıcı bir hastalık olarak<br />

niteleyerek, ateş, terleme ve hemoptezi belirtilerini sıralamaktaydı. Tedavisi içinde perhiz v<br />

egzersiz yapmak, seyahat etmek yeterliydi. İlaç önermemekteydi. Hastayı etki altına almak<br />

için, bugün dahi bazı hekimlerin söylediği gibi ; “Ne söylüyorsam onu yap. En iyisini ben<br />

bilirim” demekteydi.(6-8)<br />

Verem hastalığına bir çok isim verilmiştir. İnsanları erite+rek öldürdüğü için “Tüketim<br />

hastalığı “ anlamındaki “Consumption”, hastaları ı soldurarak yok ettiği için “Beyaz Ölüm”<br />

veya “Beyaz Veba” ve çok insanın yaşamını sonlandırdığı için de “Ölümün Kaptanı (Captain


of the Death) diye anılırd.ı Romalılar bu hastalığı, hırıltılı nefes alıp verme ve öksürükle<br />

balgam atma anlamındaki “Phytisis “ adını koydular (6-10) Bizim dilimizde ise “İnce<br />

Hastalık” en çok kullanılan tanımdır.<br />

Üç yüz milyon yıldan beri soyunu sürdüren verem mikrobu, doğada her yerde,<br />

örneğin sularda, otlaklarda, çamurda, toprakta otta bol miktarda bulunur. İnsanlarda hastalık<br />

yapması sığırların ehlileştirilmesiyle başlamıştır. Büyük baş hayvanları ile yaşamaya başlayan<br />

insanlar, hayvanların sütü ve etiyle ilk kez “Sığır tipi verem basili olan Mycobacterium Bovis<br />

ile karşılaşmışlardır. Önceleri bu mikropla lenf bezlerinde kemiklerde yaptığı verem hastalığı<br />

görülüyordu. İnsanlara bulaşan bu tür mikrop sonradan değişerek en çok akciğerlerde verem<br />

hastalığı yapmaya başlamıştır. İnsanlardaki bu tür mikrop sonradan değişerek İnsan tipi<br />

Verem mikrobu (Mycobacterium Humanus) haline gelmiştir. (9,10)<br />

Beyaz Veba isimli kitabın yazarı Thoımas Domandy (6) veremin ortaya çıkmasında<br />

sadece basilin yetmediğini, kötü barınma koşulları,yetersiz beslenme, aşırı nüfus artışı, göç ve<br />

hava kirliğinin de katkısı olduğunu yazmaktadır.<br />

Verem tarihi hakkında araştırma yapanlar İsanın doğumundan önceki ve sonraki<br />

asırlarda tüberkülozun belirli dalgalanmalar yaptığını ortaya çıkarmışlardır. MÖ 1,500-500 ;<br />

1500-0 yıllarında Nil Nehri vadisinde,iki büyük verem epidemisi olduğunu göstermişlerdir.Bu<br />

salgınlarda belirli bir süreç içinde hastalık en yüksek seviyeye çıkmış ve sonradan ani olarak<br />

azalmıştır. İsa’nın doğumundan sonraki 5,000-1,500 yılları arasında Kuzey Amerika’da ;<br />

1,000-2,000 senelere arasında da Avrupa’da tüberküloz epidemisi belirtilmiştir. (6-8) Bu tür<br />

dalgaların oluşmasında, bağışıklık sistemi, sosyo-ekonomik olaylar ve hastalığın doğal<br />

seyrinin etkisi vardır. Bunlar arasında nüfus artışı, gçlir, Yoksulluk ve sanayi devremi<br />

önemli etki göstermiştir.<br />

Tıp alanında reformist ve positif bilime ilk adım atan kişi olarak bilinen ve<br />

konuşmalarında Galen’in kitabını yakan Paracelsus, maden işçilerinde veremin daha yaygın<br />

olduğunu göstererek siliko-tüberkülozu tanıtmıştır. (6)<br />

Tüberkülozun kavite ve skar dokusuna sebep olduğunu gösteren ilk hekim olan Padua<br />

Üniversitesinden Giovanni Battista Morgagni ( 1682-1771), veremin bulaşıcı bir hastalık<br />

olduğuna inandığı için onlara otopsi yapmak istememiştir (6).<br />

Veremin en önemli belirtisinin ateş yükselmesi olduğu eski çağlardan beri<br />

biliniyordu. Beden ısısını ölçebilecek aleti bulmak 1710 yılında Alman fizikçisi Gabriel<br />

Daniel Fahrenheit’e nasip olmuştur (6) Bu aletle vücut ısısını ölçmek için yaklaşık 50 cm.<br />

uzunluğunda camdan yapılmış bir cihazın rektumdan sokulmasına gerek vardı Napoleon’ın<br />

tutsak olduğıu adada ona bakmakla yükümlü olan Dr. Crchibald Arnott, ölmeden önce onun<br />

ateşini ölçmüş ve beden ısısının normalin altında olduğunu görünce, onda verem hastalığı<br />

olmadığına karar vermiştir..<br />

XIX. yüzyılın başlarında Avrupa nüfusunun % 70’inin veremli olduğu biliniyordu.<br />

Manchester fabrikalarında çalışan, göçmen İrlandalıların bir çoğu genç yaşta veremden<br />

ölmüşlerdir.. Eşi de Tüberkülozdan ölen, DuBois bu duruma, “Verem epidemisi kapitalist<br />

toplumun insafsız emek sömürüsünü nedeniyle ödemek zorunda olduğu kefarettir”<br />

demektedir.(8)<br />

Kırsal alanda yaşamayı tercih eden Amerikan yerlileri, Buffalo denilen yabani<br />

sığırlardaki hastalık yapması düşük atipik mikobakterilerin sağladığı bağışıklık sebebiyle<br />

vereme tutulmazken ; beyazların Avrupa’dan getirdiği gerçek verem mikrobunu tanımadığı ya<br />

da bunlara bağışıklıkları olmadığı için kısa sürede hastalanmış ve ağır kayıplar vermişlerdir.<br />

Aynı durum, Güney Afrika ve Yeni Zelanda’da yaşayan Maoriler’in de başına gelmiştir ..<br />

Yerli halk üzerine dışarıdan getirilen verem mikrobunun kötü etksi Pasifik Okyanusundaki<br />

Pitcarin adasındaki olay net olarak göstermektedir.Bu gemi olayı Mutinity on the Bounty<br />

isimli kitapta anlatılmıştır. Ayrıca aynı isimde filmi de vardır. Britanya İmparatorluğunun<br />

HMS.Bounty isimli gemisinin 28 Nisan 1789 günü ikinci kaptan Fletcher Christian ve<br />

3


arkadaşları tarafından isyanla ele geçirilerek, İngiliz yasalarının vereceği ağır cezadan<br />

kurtulmak için yanlarına aldıkları Havai’li yerli kadınlarla birlikten gözden ırak Pitcairn<br />

adasında gizlenmişlerdi. Orada Boutny’i ateşe vererek dış dünya ile ilişkilerini tamamen<br />

kesmişlerdi. Önceden kimsenin yaşamadığı bu adada nüfus 1831 yılında 86’yı bulmuştur.<br />

Yıllar sonra adayı ziyaret eden bir balina avlayan geminin Amerikalı kaptanı adadakilerin<br />

çoğunda verem olduğunu gemi kayıtlarına geçirmiştir. Adadaki kayıtlara göre 1864-1934<br />

yılları arasındaki 70 yıllık süreç içinde l14 kişinin l2.sinin veremden öldüğü yazılıdır (12).<br />

Verem hastalığının 18 ve l9. Yüz yıl Avrupalının sanatçı ve yoksul kesimini kırıp<br />

geçirmesi mezarlık edebiyatı ve şairliğinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Hastalık ile zeka<br />

arasında positif bir ilişki varlığına inanılıyordu. Alexander Duma Fils gibi yazarlar bile<br />

kendilerinde de tüberküloz olduğunu ima etmişlerdir. Gerçekten veremli olanlar arasında<br />

ünlü yazarlar ve müzisyenler vardı. Akciğer veremi kanamasından ölen Moliere, Ünlü<br />

edebiyatçılar, Bronte (Anne, Emily ve Charlotte) ve onların iki küçük kız kardeşleri (Maria<br />

ve Elizabeth), ve ünlü üç edebiyatçı kardeşin ağabeyi üç edebiyatçı kadının yağlı boya<br />

portresini yapan erkek kardeş Branwell de sonradan veremden ölmüşlerdir. (5-10)) Anton<br />

Cekov, Franz Kaka ve Frederick Chopin, Frederich Schiller, Paganini veremden ölen ünlüler<br />

arasında yer alır Nikiforuk, 19 yüz yılda veremden ölen sanatçıların listesinin Toronto<br />

şehrinin telefon rehberinden daha kalabalık olduğunu yazmaktadır.<br />

Akciğer tüberkülozundan ölenler arasında VIII. Henry’nin oğlu olan Edward VI da<br />

vardır. Babasının ölümü üzerine 9 yaşında kral olan Edward VI, önce kızamık, ardından<br />

çicek hastalığına tutulmuş, bunlardan kurtulmasına rağmen akciğer tüberkülozundan öldüğü<br />

otopsi ile gösterilmiştir.(14)<br />

Verem hastalığının salgın yaptığı yüz yıllarda tedavi yöntemleri korkunç olduğu<br />

kadar da gülünçtür. Hastalığın sebebi bilimsel olarak bilinmediği için piyasaya çıkan şarlatan<br />

hekimler, tedavi için hastalardan kan alma, müshil ilacı verme veya lavmanla forforik asit,<br />

eter, digitalis, karbonik asit, afyon gibi ilaçları kullanılıyorlardı. İngiltere’nin Hippocrates’i<br />

olarak bilinen Thomas Sydenheim vereme at ile gezinmenin yararlı olduğunu söylemekteydi.<br />

(6) Şarlatan hekimlerin en ünlüleri arasında Fransız İhtilalinde değerli kimyacı Lavosier’in<br />

giyotin ile idamına karar veren Dr. Jean-Paul Marat, veremlilere kendi adıyla önerdiği<br />

solüsyonun ( L’eau antipulmonaire du Docteur Marat) terkibinde sadece Calcium<br />

Phosphate bulunuyordu (6)<br />

Veremin tedavisinde taze insan kanı içmenin etkili olduğu da ileri sürülmüştür.<br />

Ispanyanın Andalucuia bölgesinde 8 yaşındaki bir çocuk kaçırılıp, koltuk altını bıçakla<br />

kesilmiş ve buradan akan taze kan zengin bir veremliye içirilmiştir. (9)<br />

Orta Çağ ve sonrasındaki “King’s Evil” olarak bilinen lenf bezi tüberkülozu çok<br />

yaygındı. İngiltere Kralı Edward VI, Fransız Kralı Charles IX, bu hastalıktan ölmüşlerdir.<br />

(4,5). Bu krallar lenf bezi tüberkülozlu hastalara el sürerek tedavi ettiklerini sanıyorlardı.<br />

İngiltere Kralı I Edward bir ay içinde 533 hastaya el sürerek tedavi ettiğini sanıyordu.. Fransız<br />

Kralı Philip Augustos, bir toplantıda 1,500 hastaya el sürmüştür. Bu yöntemle tedavi<br />

İngiltere’de II. Charles ve Queen Anne ve Macar Kralı Franz Joseph tarafından da<br />

kullanılmıştır. (6-8)<br />

XIX yüz yılın sonlarında ve XX. Yüz yılda veremli hastaların izolasyonu düşünülerek<br />

bunun için dağlık yerlerde sanatoryumlar yapılmaya başlamıştır. Çoğu fakir olan hastalar için<br />

hapishane gibi evler kullanılıyordu Zengin olanlar İşviçre’nin Davos ve St.Moritzde<br />

şehirlerinde yapılan sanatoryumları tercih ediyorlardı.(6-9)) Bunların sayesinde bu ülkede<br />

yeni doğmuş olan ilaç sanayi hızla gelişmişti ve onlarla birlikte bankacılık sektörü de<br />

temelini at başı gidiyordu..<br />

Verem hastalığının tanınması,sebebinin öğrenilmesi ve tedavisinde ileri adımların<br />

atılması Paris’teki Necker hastanesinde çalışanlar gibi kendisi de veremli olan Rene<br />

Laennec’in çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Beş yaşında öksüz kalan Laennec ve iki kardeşini<br />

4


5<br />

Nantes şehrinde doktor olan amcası büyütmüştür. Amca, ihtilalin en alevli günlerinde evin<br />

önünde kurulan giyotinin devamlı çalışmasının yeğenlerinin görmemesi için, onları evin<br />

arkasındaki kapıdan çıkarıp okula gönderiyordu. (5)<br />

Laennec,Napoleon’un İmparatorluğun doktoru için “Tıbba inanmam fakat<br />

Corvisartt’a inanırım” dediği hocanın yanında yetişmişti. Üniversite hocası, bilim adamı,<br />

otör,editör, çok iyi bir klinisyen olan Laenenec tüberkülozun bütün klinik formlarını gün<br />

yüzüne çıkarmıştır. Bu bilim adamı,başta akciğer olmlak üzere,karaciğer, dalak ve diğer<br />

organlarda “ denilen kab.arcıkların bulunduğunu tarif etmiştir. Otopsi yaparken 7 kez<br />

parmağı ölüden kaynaklanan mikrop ile enfekte olmuştur. 19. yüz yılın ikinci on yılında<br />

sağlığı bozulmuş ve kendi tabiriyle Paraxysms Asthma diye değerlendirdiği sağlık sorunu<br />

sonradan üzerine ateş yükselmesi de eklenince, Reenfeksiyon Tipi Tüberküloz olduğu<br />

anlaşılmıştır. Britanya’nın havası iyi olur düşüncesiyle İngiltereye gitmesinin hiç yararını<br />

görmeyince tekrar Paris’e dönmüştür, Öksürüknöbetleri üzerine eklenen ateş ve ishal onu<br />

iyice zayflatmıştır. Eskiden tüberklozlu hastaların bazılarında durdurulamayan ishal ile Perde<br />

kapınıyordu. Bu deyim Laennec için de geçerli olmuş 1826 yılında üzerinde çok çalıştığı<br />

tüberkülozdan ölmüştür. Yakınarkadaşı olan Boyle 39 yaşında,Marie Francois-Xavier Bichat<br />

ise aynı hastalıktan henüz 31 yaşındayken ölmüşlerdir. Bu iki klinik araştırıcı içinde 900<br />

otopsi raporu olan tüberkülozlu hastaların bulgularını “Recherchez sur la phythisic<br />

pulmonaire isimli kitabı yayınlamışlardır (5)<br />

Laannec ve Boylu, “l” 113 yılında şişman bir hastayı muayene ederken, solunum<br />

seslerini iyi duyamadığı zaman, çocukluk devrinde yaptığı gibi ,eline geçirdiği kalın bir<br />

kağıdı boru haline getirdikten sonra hastanın göğüs duvarına dayadığı zaman kalb ve<br />

solunum seslerini daha net duyduğunu anladı. Akciğer ve kalb sesleri daha net duyması<br />

üzerine ilk kez stetoskop’u bulan kişidir (6)<br />

Laennec, önceleri paroxyms astma tanısı ile tedavi edilmişse de hastalığının reenfeksiyon<br />

tipi tüberküloz olduğu anlaşılmış ve çalışma arkadaşları olan Boyle ve Marie<br />

Francois-Xavier gibi tüberkülozdan ölmüştür.<br />

VEREM BASİLİNİN BULUNMASI<br />

Tüberküloz hastalığının sebebinin, ne olduğu hakkında fikir uyuşmazlığı vardı.<br />

Bazılarına göre hastalık genetik idi, bazıları göre kötü beslenmeden kaynaklandığına<br />

inanılıyordu...Tüberküloz hastalığının özelliklerini ilk kez Fransız askeri hekimi Jean<br />

Villemin saptamıştır. Hastalığın oluşmasında bir mikroorganizmanın varlığından uzun süredir<br />

kuşkulanıyordu. Jean, tüberkülozun bir mikroorganizma ile oluşan, bulaştırılabilen, bir<br />

hastalık olabileceğini göstermiştir. 1765 yılında “ Tüberkülozun Nedeni ve Özellikleri ile<br />

İnsandan tavşana bulaştırılması” adındaki eserinde deneylerinin sonuçlarını yayınladı.<br />

Tüberkülozlu balgam şırınga ederek tavşanlara ve maymunlara hastalığı bulaştırdığını<br />

bildirdi. Villemin 1768 yılında yayınladığı “Tüberküloz üzerinde İncelemeler” adındaki<br />

yazısında bu fikrini ortaya atmıştır. (6)<br />

Koch, 1940 yılında Göttingen’deki hocası Jacop Henle’nin infeksiyon hastalıklarında<br />

mikrobun tam izolasyonu için gerekli olduğunu ileri sürdüğü üç önemli koşul şunlardı İlki<br />

yerine getirilmişti diğer koşullar hastalığa yakalanan organda mikrobun gösterilmesi, ikincisi<br />

mikrobun organdan izole edilmesi ve saf kültürde üretilmesi ve böylece onun morfolojik ve<br />

fonksiyonel özelliklerinin anlaşılması , ve saf kültürlerinin deney hayvanlarında üretilmesi ve<br />

bunlardan mikrobun elde edilmesiydi. Koch bu ilkelere uyarak yaptığı çalışmalarla 1876 da<br />

bacillus anthracis, Kolera vibrionu bulmuştu. (6-9).<br />

Tüberküloz basilini ilk kez 1882 yılında Robert Koch isimli bir kasaba doktoru, eşi<br />

Emmy’nin , kendisine yaş günü hediyesi olarak verdiği mikroskopla gösterdi. Ayrı<br />

mikroorganizmayı vereme yakalanmış herkeste verem mikrobunu gösterdi ve sonunda “


6<br />

Tüberküloz bulaşıcı, korunabilir ve iyileştirilebilir bir hastalıktır “ tezini yayınladı. Bu<br />

buluşunu, Almanya, Fransa ve İngiltere’deki tıbbi toplantılarda bilim heyetlerine sundu.(6)<br />

Tüberkülozun sebebini bulan Koch, onun aşısını da bulmak istedi. Bunun için, hayvan<br />

ve insanlardan elde ettiği tüberküloz kültürlerinin virülansını deney hayvanlarında gösterdi. ve<br />

sonrada bu kültürleri yüksek ısı ile sterilize ederek, basillerin virülansını ortadan kaldırdı..<br />

Ortaya çıkan yeni solüsyona “Koch’un Lymph’ı veya Old Tuberculin’ ismi verilerek aşı<br />

olarak kullanılmaya başlamıştır. Koch ile birlikte çalışanlar, bu solüsyonla hayvanlarda ve<br />

insanlarda aşı şeklinde kullanarak eklem ve kemik tüberkülozlu 38 olguda tedavi<br />

ettiklerini bildirdiler. Ancak sonraki deneylerde Old tuberkülinin akciğer vereminin<br />

tedavisinde aynı başarıyı göstermediği de ortaya çıktı. Koch, bulduğu tüberkülini veremin<br />

tedavisinde kullanmayı planlıyordu. (6-10)<br />

Koch’un bilimsel şöhreti eşini boşayarak kendisinden 32 yaş genç ve güzel, öğrencisi<br />

Hedvig Freuberg ile aşk hayatı yaşaması yüünden sonra onunla evlenmesi çevresinde hoş<br />

karşılanmamıştı.. Sonra kendi adı ile anılan Enfeksiyöz hastalıkları Enstitüsünün başına<br />

getirildi. Burada iken Afrika ve Asya’ya giderek Kolera, Tifo ve Uyku hastalığının etkenleri<br />

üzerinde çalıştı. 1905 tarihinde verem mikrobunu bulması yüzünden Nobel ödülünü aldı. 27<br />

Mayıs l910 tarihinde Baden-Baden’de 67 yaşında kalb krizinden öldü. (6)<br />

CALMETTE VE GUERİN’in BCG AŞISI<br />

Fransız Albert Calmette Nice şehrinde lise öğrencisi iken l0 arkadaşını tifo’dan<br />

kaybetmişti. Lise’den ayrıldıktan sonra l881 yılında Brest’teki Deniz Tıp Kolejine girmiş,<br />

tabip yardımcısı olarak Honkong ve Amoyve Formoza adasında tropikal hastalıklar üzerinde<br />

çalışmak üzere görevlendirilmiştir. Buradaki hocası Flariasis hastalığının amilini bulan Patric<br />

Manson idi. Calmette, buradan Fransız Kongo’sundaki Gabon’a, giderek uyku hastalığı ve<br />

karasu ateşi üzerinde çalışmalar yapmıştı.. Daha sonra, Fransız’ların Newfoundland adası<br />

yakınındaki iki küçük adada, kırmızı leke humması denilen hastalık üzerinde çalışmış ve bunu<br />

yapan mikrobu bulmuştu. Ardından Paristeki Pastör enstitüsündeki mikrobiyoloji<br />

laboratuarının başında olan Emile Roux’un yanına gönderilmişti. Enstitüde başarısı üzerine<br />

Fransız hükümeti ona Saygonda üç tane Pastör enstitüsünü kurma görevini verdi Burada su<br />

çiceği ve yılan zehnirlenmesine karşı aşı yapılmasını yönetti Yakalandığı dizanteri sebebiyle<br />

Fransa’ya dönmek zorunda kaldı Pastör enstitüsünde yılan zehirlenmesine karşı polivalent<br />

serum üzerinde çalıştı. Laboratuarda çalışırken işaret parmağını ısıran yılan zehirlenmesini,<br />

kendi bulduğu serum ile tedavi etti. Fakat parmağının uçunu da kaybetmiş oldu. Calmette<br />

Uzak Doğudaki Veba salgını üzerinde de çalışmıştı (15).<br />

Calmette başarıları yüzünden Lille’de yeni açılan Pastör enstitüsünün başına tayin<br />

edildi. Burada şehir kanalının temizlenmesi üzerine ağırlık verdi. Sonra da maden işçilerinin<br />

ankylostomiasis tedavisini yönettikten sonra ,Portekiz ,Cezayir ve Yunanistandaki veba<br />

epidemisini durdurma görevini aldı..<br />

Birinci dünya savaşının l914 yılında başlamasından sonra Almanlar Kuzey Fransayı<br />

işgal ettiler. Calmett’in Lille kalması emredildi fakat eşi Almanyaya sürgüne gönderildi.<br />

Calmette, Alman askerlerinde başlayan tifo salgınını durdurma görevi verildi. Savaş bittikten<br />

sonra , Lille’deki görevini veteriner olan arkadaşı Guerin’e devrettikten sonra Paristeki Pastör<br />

enstitüsüne döndü. Yeni görevi verem hastalığına karşı aşı hazırlanması idi<br />

Calmette ve Guerin, birlikte verem aşısını bulmaya yönelik araştırmalar yapmaya<br />

başladılar Amaçları, vereme karşı bağışıklık kazandıracak ama virülansı düşük ı bir<br />

mikobakterium üretmekti. Bir inekten elde ettikleri virülan bir tüberküloz mikrobunu patates,<br />

sığır safrası ve gliserinden oluşan yapay bir ortama –kültüre- ektiler. Yirmi yıl süren 230


7<br />

paşajdan sonra istedikleri sonuca vardılar..Sonunda yaşamını sürdüren, ancak hastalık yapma<br />

gücünü yitiren bir bakteri elde ettiler.Bilim çevreleri,bağışıklık yapma özelliği lan bu<br />

bakteriye Bacile Calmette-Guerin ( BCG) adını verdiler. (16)<br />

Başarılı ilk çalışma l temmuz 1921 de Paris’te başlandı.Paris Belediye Hastanesinde<br />

anneleri tüberkülozlu olan 600 çocuk aşılandı. Hiçbiri hastalanmayınca, aşı uygulanması hızla<br />

yayıldı Ancak Alman’yanın Lubeck kentinden aşılanan 249 çocuktan 73.ü tüberkülozdan<br />

ölmüştü. Herkes yeniden laboratuara kapandı..Uygulamalar ve tüm kayıtlar sabırla didid didik<br />

incelendi. Sonunda, Almanya’nın Lubeck kentindeki çocuk hastanesine gönderilen BCG<br />

aşısı şuşunun içine virülan verem basili karıştırıldığı anlaşıldı. Böylece Calmette ve<br />

Guerin’in suçsuzluğu kabul edildi.. BCG aşısı dünyanın bir çok yerinde, Avrupa ülkelerinde<br />

ABD.de yaygın olarak kullanılmış ve başarılı sonuçlar alınmıştı. Türkiye’de , zamanın Verem<br />

Savaş Genel Müdürü olan Hamdi Açan ve ekibi dağda bayırda yaptığı tarama ve aşılama<br />

yapılan 60 milyonun üstünde PPD. testi negatif kişiye BCG aşısı yapılmış ve önemli hiçbir<br />

komplikasyona rastlanmamıştır. WHO. Türkiye’de verem savaşı için çök önemli başarılı adım<br />

atıldığını kabul etmişti.<br />

OSMANLI’DA TÜBERKÜLOZ<br />

Osmanlıda veremin etkisini, Topkapı ve Dolmabahçe Sarayında veremli hastanlarında<br />

görüyoruz.. III Selimin gözdesi olan Safinaz isimli kadının, Kafkasyadan göç eden bir ailenin<br />

kızı olduğunu biliyoruz. Genç kızın giderek zayıflaması, öksürük nöbetlerine tutulmsı ve<br />

ateşlenmesi sebebiyle saray doktorları tarafından tedavi edilmek istenmiştir. Kendisine ince<br />

hastalık teşhisi ve Gallopan ftizi teşhisi konmuştur. III. Selim’in Safinaz’ın iyileştirilmesi için<br />

gösterdiği gayretler işe yaramamıştır.(2)<br />

II. Mahmut’un babası I. Abdülhamit’in Fransız uyruklu, Nakşidil kadın’nın veremden<br />

öldüğünü sanıyoruz. II. Mahmut ise akciğer tüberkülozundan öldüğü kesindir. Ona Annelik<br />

eden, korsanlar tarafından Akdeniz’den kaçırılan Aimee’ye de sarayda Nakşidil ismi<br />

verilmişti. Nakşidilin akciğer tüberkülozundan öldüğü kesindir. II.Mahmut’un alkolik,<br />

karaciğer yetmezliği ve epilepsi nöbetleri geçiriyordu. Ancak onun da aslında tüberkülozlu<br />

olduğu biliniyor. Annesinde ve analığında tüberküloz olması bu görüşü destekler.(2)<br />

Kronik alkolizm ve verem’den ölen II. Mahmut’un yerini henuz l7 yaşıdayn<br />

Abdülmecid almıştır. Abdülmecit’in haremende bulunan 18 kadının yarısından fazlasında<br />

tüberküloz vardır. (2,3) Bunlar, II. Abdülhamit’in annesi, Trimüjgan, Düzdidil,<br />

Mahitap,Nüketseza,Nesrin,Navermisal ; Sultan 5. Mehmet’in annesi Gülcemal, Vahdetinin<br />

annesi Gülüstü ve V.Murat’ın annesi Şefkefza isimli kadınlardır.(Tablo 1, Şekil l ve Resim 5)<br />

II.Abdrülhamit’in kalfası Nakşidil’de de Gallopan ftizi vardı. (2,3) Tirimüjganın oğlu olan II.<br />

Abdülhamit’in uzun süre sebebi bilinmeyen ateş’ten hasta olduğu biliniyor. Abdülmecit’in en<br />

sevdiği kadın olan Gülcemal’in hastalığı için Dolmabahçe’deki hareme getirilen Viyanalı<br />

Dr. Spitzer isimli yabancı doktor tarafından verem teşhisi konmuştur.(2,3) Osmanlı’da uzun<br />

zaman Tazminat devrinde sadrazamlık yapan Ali Paşa’da tüberkülozdan ölmüştür.<br />

Osmanlıda yapılan nüfus sayımlarına göre XX.Yüz yılda İstanbullun nüfusu 1.2<br />

milyon imiş. Yılda 2.800 kişinin akciğer vereminden öldü bildiriliyor (Bu genel ölümlerin %<br />

15.8.ü) İzmir’in nüfusu 200,000 iken, 1892-1914 yılları arasında ölen 92.942 kişinin 14.700<br />

ü veremden ölmüştür. Genel ölümlerin % 15.8’i tüberkülozdanmış (13,14)<br />

Verem ve kuduz hastalığı ile savaşı II. Abdülhamit başlatmıştır. 1882 yılında Robert<br />

Koch verem basilini bulmuştu. 1885 yılında İstanbul da balgamda boyama ile verem basili<br />

gösterilmiştir. Alman’ yada 1890 yılında Tüberkülin ile veremin tedavisi Alman Hastanesinde<br />

denenmişti denenmişti. Tüberkülin aynı yılda İstanbul’da da veremli hastaların tedavisinde<br />

kullanıldı..


II Abdülhamid’in arzusu üzerine Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane tekrar tüberküloz<br />

konusunu eğilmiştir. Önemli bildiriler arasında Dr. Nazım Şerafettin’in veremden korunma<br />

tedbirlerini sıralayan çalışması ile Dr. Avlonitis’in tüberküloza karşı bir savaş derneği<br />

kurulması önerisi büyük ilgi görmüştür. Öneriler arasında hastane ve cezaevlerinde veremli<br />

hastalara tükürük hokkası verilmesi şart koşulmuştur.<br />

Türkiye’de ilk çocuk verem hastanesi 1906 yılında Şişli’de baş tabib İbrahim beyin<br />

emrinde Etfal hastanesinde faaliyete geçmiştir. Paşa, hernekadar Kütahyada da bir<br />

sanatoryum yapılmasını istemişsse de bu gündemden çıkarılmıştır<br />

Wilhelm Conrad Röntgen 1895. de x ışınlarını rontgen de kullanmaya başlamıştır.İki<br />

sene sonra İstanbulda Dr.Esat Fevzi bey kendi yaptığı rontgen cıhazı ile Yıldız, Gülhane ve<br />

Hamidiye hastaneleride radyoloji ünütelerini kurmuştur.<br />

Pavia üniversetisinden Carlo Forlanini’nin uyguladığı pnomotoraks tedavisi, Akil<br />

Muhtar ve Muzaffer Şevki tarafından Istanbulda kullanılmaya başlamıştır. (13)<br />

1923 tarihinde İzmir’de Verem Savaş Derneği kurulmuş.1925 yılında Tevfik<br />

Sağlam’ın organize ettiği Milli Türk Tıp Kongresinde esas konu olarak Veremle savaş<br />

gündeme girmiştir. İstanbul’da verem savaş dispanserlerinin sayısı hızla artmıştır. 1948 de<br />

Çapa’da Naile Sağlam Verem Araştırma Enstitüsü kurulmuştur.<br />

1949 yılında İstanbuldaki Verem Savaş dernekleri İstanbulda Ulusal Verem Savaş<br />

derneği ismiyle birleştirildi.<br />

İstanbul da yayınlanan Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane dergisinde, veremin bulaşıcı<br />

olduğu yazılmış ve korunma yollarını Gazete Medicale D’Orient’te yayınlanmıştır. Veremli<br />

hastalara tükürük hokkası verilerek, sokak ve kışlada yere tükürmesi yasaklandı<br />

Unat’ın yazısında , verem hastalığının Osmanlıda önemli bir sağlık sorunu olduğu,<br />

II.Mahlmut’un analığı Nakşidil Sultan, oğlu Abdülmeçid’in veremden<br />

öldüğü,bildirilmektedir.(13) Veremin Osmanlıda yaygınlık derecesi hakkında araştırmalar<br />

sadece İstanbul ve İzimir’de yapılmıştır.Bu şehirlerde verem kayıtlarının tutulması, II<br />

Abdülhamid zamanında başlamıştır. Yirminci Yüzyılın başında nufusu 1.2 milyon olan<br />

İstanbul’da ortalama 2,800 kişinin veremden öldüğü ve şehirde gnel ölüm sayısının<br />

kaymakamlık kayıtlarına geçirildiğini, verem ölümlerinin % 15.8’i bulduğu tahmin<br />

edilmiştir. Tahmini nüfusu 200.000 olan İzmirde 1892-1914 yılları arasında ölen 92.900<br />

kişinin 14,700 ünün ( % 15.8) akciğer tüberkülozundan kaybedildiği kayıtlara geçmiştir.<br />

(13,14).<br />

1876 yılanda tahta çıkan II. Abdülhamid, halk sağlığana çok önem vermiiş ve<br />

Avrupa’daki yenilikleri en kısa zamanda ülkesine getirtmiştir. Örneğin Robert Koch verem<br />

basilini 1885 yılında bulmuş, üç yıl sonra da Istanbulda, balgam<br />

ların boyanması ile verem mikrobu gösterilmeye başlamıştır. Keza Robert Koch’in<br />

öldürülmüş verem mikrobu atıklarından elde ettiği Tüberkülin’i aşı olarak denemesi, 1890<br />

yılında Berlin’den getirilen Tüberkülin aşı olarakIstanbulda da kullanılmaya başlamışsa da<br />

başarılı sonuç alınamamıştır. Bu gerçeği Berlin’den dönen Türk doktorları İstanbulda aşı<br />

olarak tüberkülünü kullanar ve olumlu sonuç vermediğini Gazette Medicale d’orient’te<br />

yayınlamışlrdır.<br />

II.Mahmut, Maslak’ta sonradan Prevantoryumu olarak kullanılan verem hastanesini<br />

yapmıştırmıştır..<br />

Abdülhamit II.nin baş hekimi Dr Dr.Marvoyeni Paşa ve Cemiyeti tıbbiyei Şahane’nin<br />

üyeleri bir araya gelerek veremin bulaşıcı bir hastalık olduğunu ve korunma yollarını aynı<br />

dergide yayınlamışlardır. Öte yandan Avlonidis. ilk kez tüberküloza karşı bir savaş derneğinin<br />

kurulmasını önermiştir. Rus hastanesi hekimlerinden, Stchepatiew, Marmara’daki Prens<br />

adalarını veremliler için sanatoryum yapılmasını önermişlerdir.<br />

8


9<br />

KAYNAKLAR<br />

1.-Uluçay MÇ. Padişahlarınkadınları ve kızları.3. Bask.Ankara.Türk Tarih<br />

Kurumu Basımevi,1992 : 149, 184—l87.<br />

2.- Barış YI. Osmanlı Padişahlarının Yaşamlarından Kesitler,hastalıkları ve<br />

Ölüm sebepleri. Bilimsel Tıp Yayınları, Ankara 2002.<br />

3.- Barış YI., Hillerdal G.Tuberculosis in the Ottoman harem in the 19th<br />

Century Journal Medical biography 2009; 17:170-173..<br />

4.- Bardakçı M. Şahbaba.7 Baskı. Istanbul Fan Yayımcılık,1999 :388-95.<br />

5.- Laennec R.Treate de L7auscultaton mediate ve laannec et Boyle :<br />

Recherches sur la phytisic pulmonaire. 1810.<br />

6.- Thomas Dormandy. A History of Tuberculosis. The White DeathThe<br />

Hambledon Press 1999 London.<br />

7.-Daniel ım. TM Captain of the Death.The story of tuberculosis.Univesity of<br />

Rochester.Press Rochester,New York 1997.<br />

8.- Dubos R, and J. The White plaque. Tuberculosis, man and Society. Londan 1.<br />

1953.<br />

9.- Hagard A. The doctor in History.Dorset Press.New York 1989. Sayfa332-35.<br />

10.- Nikiforuk A. Mahşerin Dördüncü Atlısı. İletişim Yayınları. İstanbul 2001<br />

11.-Aceves-Avila FJ, Baez-Molgado S,Medina F, Fraga A. Paleopathology in<br />

osseous remains from 6 th century. A Survey of rhematoloic diseases. J.Rheumatol 1998<br />

; 4, 776<br />

12.-Nordhoff C,Hall JN.Mutinity on the Bounty,Bak Bay Books,Little Brown<br />

and Company.Bostdn New York Toronto,London 1960<br />

13.- Onat EK. Osmanlı İmaratorluğunun son 40 yılında Türkiuyenin Tüberkloz<br />

Tarihçesi. Cerr Tıp Fak.Derg 1879 :10: 273-284.<br />

14. -Yenel F. Türkiye’de son yüzyılda akciğer tüberkülozu tedavisinde aşamalar.<br />

Cerr Tıp Fak.Derg. 1981: 12: 266-270..<br />

15.- Holmes G,Holmes F, McMorrough J. The Death of young King Edward VI.<br />

New Eng J.Med 2001: 345: 60.<br />

16.-Sokulo A. BCG: Who were Calmette and Guerin. Thorax 1982 :38: 806-812.<br />

----------------------------------------------------------------------<br />

Tablo, şekil ve resim altlıkları.<br />

Tabl01.19.yüzyılda ve 20.inci yüzyılın ilk senelerinde görev yapmış, Osmanlı Sultanları<br />

Şekil 1. 1757 ve 1922 yılları arasındaki Osmanlı Sultanlarının aile ağaçları. Koyu renkli<br />

işaretler verem’i belirtiyor..<br />

Resim 1. Sultan Abdülmeçid’in haremindeki kadınlar.Koyu yazıile gösterilen<br />

tüberkülozlu kişiler. Ortada Sultan Abdülmecid.


10<br />

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------<br />

Önder,<br />

Bana verdiğin tb. <strong>Tarihi</strong> hakkındakigörevi çok zorlukla tamamladım. Benden bu konu<br />

hakkında o kadar kaynak var ki, b.unları ayıklamak kolay olmadı. Eskiden daha<br />

kolaydı. Şimdi 80. yaşı geçtik. Unutknlık başladı. Gönerdiğim yazı ve CD.yi tekrar<br />

gözden geçirmen gerekir. Referanslarda, kaynaklarda hata olmasın. Sen gençolduğun<br />

için bunları kolayca düzeltirsin. İstersen, Düzelttikten sonra bana gönder, ben de tekrar<br />

bakayım.<br />

Yazıyı bğenmezsen, basılmasını istemiyebilirsin. Ben alınmam. Amabana kalırsa fena<br />

olmadı. Kaynaklar arasında 3 no.lu referansta, Avrupada çıkmış (J.Medical Biograhy)<br />

benim için çokönemli. Bu yazının çıkması için bumutlakayanıma bir Avrupalı almam<br />

lazımdı. İyi oldu. Herifler bu yazının basılmaması için ellerinden geleni yaptılar. Bir bu<br />

yazıya bak, bir de Holmes’in N ENGJMED. Yazdığı yazıya hangisi daha iyi. Bize<br />

inanmadılar Eninde sonunda bastılar.<br />

Bu yazıdan üç resim alınması uygun olur. Alınan resimlerin fotokopisini gönderiyorum.<br />

Bunları istersen yazıya, koyarsın, istemezsen çek sifonu gitsin.<br />

Gözlerinden öperim. En kısa zamanda görüşmek ümidiyle. Bana en kolay ve iyi olarak<br />

çep telefonum veya e-mail ( .538348 41 14 ( izzettinbaris@TTMAİL. Com<br />

Dr. İzzet Barış

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!