Hazar Raporu - Issue 02 - Winter 2012
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
DEĞERLENDİRMELER<br />
Türkiye’deki kimlik ve etnik kimlik<br />
tartışmaları sizce yeni anayasa<br />
çalışmalarına nasıl yansıyacak<br />
Bugün Türkiye’de cumhuriyetin idealize ettiği<br />
vatandaş tiplemesinin bir nebzeye kadar<br />
başarılı olduğunu, bir noktadan sonra da bu<br />
homojen kimliğin,makbul vatandaşın dışında<br />
kalan kimliklerin bir şekilde kendilerine kamu<br />
alanında yer arama girişimlerinin olduğunu<br />
söyleyebilirim. Yani Türkiye’de İslamcılık, diğer<br />
yerlerden farklı olarak tarikatlar, cemaatler<br />
şeklinde örgütlendi ve bunlar aslında toplumsal<br />
hayatın içerisinde de kendi kurumlarını<br />
oluşturdular, kendilerine bir yer buldular. Yani<br />
diğer kimliklerden farklı olarak kendilerine<br />
bir yer açtılar kamusal alanda. Aynı şeyi<br />
Kürt kimliği için söyleyemeyiz.<br />
Yani artık Kürt dilinin, Kürt<br />
kültürünün inkâr edildiği,<br />
anayasada yer bulmadığı bir<br />
çerçevenin Kürtler açısından da<br />
kabul edilebilir bir hali kalmadı.<br />
Tabii ki 1980’ler sonrasında<br />
başlayan o şiddetle birlikte<br />
toplumlar arası bir gerilimin<br />
de ortaya çıktığını görüyoruz<br />
ki artık homojen bir kimlik<br />
çerçevesi, vatandaşlık çerçevesi<br />
Türkiye için kabul edilebilir bir<br />
çerçeve değil. Aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />
de zaman zaman dünyadaki gelişmelere<br />
kendini adapte etmesi; mesela 2. Dünya<br />
Savaşında NATO’ya girmemizle birlikte<br />
başlayan demokratikleşme sürecimiz bir başarı<br />
hikâyesidir. Aynı başarıyı farklı kimliklerin<br />
belli anayasal çerçeve altında haklar vermesi<br />
konusunda gösteremedik. Yani daha önceki<br />
o başarısız homojen kimlik inşa etme<br />
deneyimi aslında bundan sonraki anayasa<br />
çalışmalarına da bir şey temsil edecektir. Bu<br />
bağlamda, evrensel standartlar, insan hakları<br />
genel çerçevesi ve Avrupa Birliği’nin sunduğu<br />
hukuki standartların anayasa çerçevesi için<br />
olumlu bir temsil oluşturacağını düşünüyorum.<br />
Türkiye’de siyaset normal gitse varacağımız yer<br />
buydu. Ancak elbette ki şiddetin olumsuz rolü,<br />
Türkiye’deki demokratikleşme sürecine bazı<br />
engeller teşkil etti. Süreç içerisinde şiddetin<br />
olumsuz rollerinden dolayı bu meselelerin<br />
çözümü maalesef biraz gecikti. Ancak yeni<br />
anayasal çerçeve içerisinde farklı kimliklerin<br />
anayasal koruma altına alması gerekecektir. Bu<br />
noktada, evrensel standartlarda bazı haklar<br />
verilecektir. Ancak Türk milliyetçiliğinin,<br />
Türk kimliğinin anayasasında belirli sınırları<br />
olacaktır; bunu da kabul etmemiz gerekiyor.<br />
Pazarlık süreciyle alakalı olarak, sonuçta<br />
işin gelip tıkandığı noktalardaolacaktır. Ama<br />
şunu biliyoruz ki, zaten şu anda “de facto” bir<br />
şekilde bazı haklar ortaya çıktı. Yani Kürtçe<br />
96 94