Hazar Raporu - Issue 02 - Winter 2012
DEĞERLENDİRMELER Fatih Sultan Mehmed’in Rum Ortodoks Patriği Gennadios’a Patrikhaneyi kurdurması ve Fetih projesinde çok önemli rol atfetmesi dikkat edilecek bir husustur. F atih ve ondan sonra gelen Osmanlı imparatorları, Osmanlı kimliğini evrensel bir kimlik olarak, Roma İmparatorluğu gibi gördükleri için, bugün Rum Ortodokslar, yarın Protestanlar, Katolikler, belki Budistler, Hindular potansiyel olarak dünyanın bütün dinlerini, Osmanlı kimliğinin birer parçası gibi düşündükleri için çok önem vermişlerdir. 1821’de başlayan isyan 1829’da Elen Cumhuriyeti olarak Yunanistan’ın kurulmasıyla sonuca ulaştı ve daha sonra gelen Sırbistan’ın bağımsızlığı, Karadağ’ın bağımsızlığı, Bulgaristan’ın ve Romanya’nın bağımsızlığı, tek tek Rum Ortodoks milletini Osmanlı’dan kopardı. Ve bir ayak, önemli olan ikinci ayak tamamıyla çökmüş oldu. Bu dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kimlik politikasının birkaç aşamadan geçtiğini görüyoruz. Ulusçuluk, Milliyetçilik akımına reaksiyon olarak önce Osmanlıcılık benimsendi, ama gayrimüslim etnik unsurların en önemlileri olan Rum Ortodokslardan başlayarak daha sonra Ermeniler de dahil olmak üzere, kopması neticesinde Osmanlıcılıktan İslamcılığa, İslamcılıktan Türkçülüğe geçiliyor ve burada ben resmi ve yaygın tarih yazımından farklı olarak şunu vurguluyorum, 1. Dünya Savaşı sonrasında Türkçülükten tekrar İslamcılığa geçiliyor ve sonra tekrar Türkçülüğe geçiliyor. Kısaca açmak gerekirse 1821- 1829 Rum Ortodoks milleti başta olmak üzere gayrimüslim kopuşu ve Osmanlıcılık siyasetinin iflasını gösteren süreç yürümedi. Çünkü gayrimüslimler olmadan Rum Ermeni olmadan Osmanlıcılık olamazdı, olamadı da. 1912 kırılma noktasıydı. Çünkü ilk defa Müslüman bir etnik grup da, kendi ulus devletini kuran Arnavutluk var, Balkan Savaşı’nda Balkanlar etnik gruplara ayrıldı. Sırpların, Bulgarların, Yunanların ulus devletini genişletmesi, ondan önceki 80 yıllık bir sürecin devamı ama Osmanlı’dan bağımsız farklı bir Müslüman ulus devletinin, Arnavutluk’un ortaya çıkması, psikolojik olarak büyük bir kırılış oldu. Bunu Mehmet Akif’te çok fazlasıyla görebiliyoruz. Biliyorsunuz kendisi Arnavut’tur ama Türk milli şairidir, İstiklal Marşı’nın da yazarı. Daha sonra Araplarda bunu daha da artarak göreceğiz 1. Dünya Savaşı’nda fakat Arnavutluk’un kopuşu Araplardaki bağımsızlık hareketleri, kimlik politikasını doğrudan Türkçülüğe kaydırdı. İslamcılık da terk edildi, iflas etti ve başarılı 70 68
olamadı. 1. Dünya Savaşı’nda, Türkçülüğün iktidarda olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 1913 İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği Saray Darbesi ve 1913’ten 1918’e kadar, yani bütün 1. Dünya Savaşı boyunca İttihat ve Terakki’nin muhalefetsiz tek parti döneminde aslında Türkçülük tatbik edildi. Teorisi zaten vardı, uygulamasını da o beş yıllık süreçte gördük. Fakat malumunuz 1. Dünya Savaşı kaybedildi. Kafkasya’dan Orta Asya’ya ulaşma hayalleri, İran üzerinden Hindistan’ı vurma hayalleri iflas etti. Sonuçta, 1. Dünya Savaşı Türkçülüğün de iflasıydı o anlamda. Bu noktadan sonra ise yani en çok söylenen, Türkiye’de ve dünyada, sırasıyla Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülüğe geçilişidir. Oysa Mondros Mütarekesi’nde, Sevr Anlaşması’nda ve Anadolu’nun parçalanma sürecinde ki bu benim kişisel görüşüm, akademik çalışmalarımda da vurguladım, İslamcılığa bir geri dönüş var. Ankara Hükümeti’nin kurulması ve milli mücadelenin organize edilişi. Burada bir kaynak. Bu konular üzerine pek çok yerde yazdım fakat Middle Eastern Studies dergisinde Kasım 2009’da yayınladım, “Persistence of the Islamic Millet” adlı makalede. Aynı zamanda yine 2009-2010 yıllarında Doğu Batı Dergisi’nin 51. sayısında çıkan “Osmanlı Devleti’nde dini çeşitlilik” adlı makalede. İkisinde de vurguladığım şu oldu; Milli Mücadele özellikle Middle Eastern Studies makalesinde de değindiğim üzere, şimdi Türk Kurtuluş Savaşı olarak da tarif edilen olay aslında din temelinde gerçekleşmişti. Milli kelimesinin Arapça, Aramice, Süryanice kökenine baktığımız zaman “dini topluluk ve cemaat” anlamına geliyor. 1920 yılında bunu duyan kişiler için de İslami dini anlamı vardı. O yüzden de bu temelde bir mücadele yapıldı, Anadolu’nun bütün Müslüman etnik unsurları, İngiliz, Fransız ve Yunan işgal kuvvetlerine karşı bir direniş örgütlediler ve bunu başardılar. Lozan Anlaşması’yla da Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Ama Cumhuriyet kurulduktan sonra tekrar bir Türkçülüğe dönüş var ve bu sefer millet kelimesinde bir anlam kayması oluyor. Yüzyıllar boyunca dini cemaat, dini topluluk olarak tanımlanmış olan İslam milleti, Ortodoks milleti, Protestan milleti Osmanlı İmparatorluğu’nda hayat bulmuş iken Lutheran milleti diye bir millet kuruluyor. Millet kelimesi dini içeriğini kaybediyor ve etnik bir içerik kazandırılmaya başlıyor resmi kullanımda. Türk milleti gibi Arap milleti gibi daha önceden anlaşılamayacak, etnik anlamlı dinsel anlamlı kültürel anlamlı milletler ihdas ediliyor. Burada aslında Ulusçuluktan bahsetmek mümkün çünkü Cumhuriyet’in kuruluş döneminde zaten Türk milletinden daha fazla, özellikle 1930’lardan itibaren, Türk ulusu deniyordu. Yine kökeni Süryanice ve Arapça da olan dini metinlerde, Kuran, Tevrat gibi millet kavramının yerine Moğolcadan gelen “Ulus” kavramı ikame ediliyor ve bu tamamen etnik bir topluluğu ifade eden Türkçe konuşan, Orta Asya’da HAZAR RAPORU 69 71
- Page 19 and 20: Kalkınma için Bölgesel İşbirli
- Page 21 and 22: Dünya Ticaret Örgütü verisi mev
- Page 23 and 24: ve Türkmenistan’ı kapsayan bir
- Page 25 and 26: 10,0 5,0 0,0 -5,0 -10,0 dönemine g
- Page 27 and 28: eskisinden daha rahat borçlanabili
- Page 29 and 30: BP - Rosneft Anlaşması: Beklentil
- Page 31 and 32: grubu, bir yatırım holdingi hiçb
- Page 33 and 34: Avrupa Birliği’nin Geleceği: Mi
- Page 35 and 36: Bu kuşkusuz çok yakın vadede ger
- Page 37 and 38: Gürcistan Parlamento Seçimleri So
- Page 39 and 40: Hristiyan Demokratlar, Yeni Sağcı
- Page 41 and 42: Gürcistan Dış Politikası: Seçi
- Page 43 and 44: B ununla birlikte Gürcistan politi
- Page 45 and 46: Kuzey Kafkasya’da Güvenlik ve İ
- Page 47 and 48: irbirine açık tutmaları, ulaşı
- Page 49 and 50: “Freedom Support Act”a 907’nc
- Page 51 and 52: Ermenistan’ı Rusya’nın mandas
- Page 53 and 54: için bu fiyatın 330 dolara çıka
- Page 55 and 56: ve Pf P-Barış İçin Ortaklık pr
- Page 57 and 58: SSCB’nin tasfiyesi sonrasında b
- Page 59 and 60: ittifaka dönüşümü, Soğuk Sava
- Page 61 and 62: projeleri ile realize etmeyi hedefl
- Page 63 and 64: çıkan olaylar da enerji jeopoliti
- Page 65 and 66: aşlattığı yeni dış politikas
- Page 67 and 68: Tunus, Mısır, Libya, Körfez ülk
- Page 69: DEĞERLENDİRMELER Dr. Şener Aktü
- Page 73 and 74: Ama Ulusçuluğun, Milliyetçilik o
- Page 75 and 76: E ğer bu çözüm gerçekleşirse,
- Page 77 and 78: ir reaksiyon yaratmıyor, ve yaratm
- Page 79 and 80: olursak, ya da 80-90 senedir Batı
- Page 81 and 82: durumdadır, lideri hapistedir aske
- Page 83 and 84: elden gidiyor gibi bir algı hızla
- Page 85 and 86: kampanyaları yapıldı, kamusal al
- Page 87 and 88: DEĞERLENDİRMELER Prof. Dr. Fuat K
- Page 89 and 90: durması gerekiyor. Türkiye’nin
- Page 91 and 92: seçimlerindeki cumhurbaşkanı de
- Page 93 and 94: unun tam tersi durum yaşanıyor. A
- Page 95 and 96: Sait isyanı da aslında bunun bir
- Page 97 and 98: artık yasak değil, grup toplantı
- Page 99 and 100: yılların organizasyonel deneyimi
- Page 101: hazar strateji enstitüsü H A S E
- Page 104 and 105: Strategic Assessment of Euro-Asian
- Page 106 and 107: to take a free bus tour of Tbilisi
- Page 108 and 109: Azerbaijan: Potential Catalyst for
- Page 110 and 111: Most of the states of Central Euras
- Page 112 and 113: member of leading international all
- Page 114 and 115: (CENTO). Five years later, in 1964,
- Page 116 and 117: Caspian states, (bar Turkmenistan,
- Page 118 and 119: To be more specific, a project embr
DEĞERLENDİRMELER<br />
Fatih Sultan Mehmed’in Rum Ortodoks<br />
Patriği Gennadios’a Patrikhaneyi<br />
kurdurması ve Fetih projesinde çok önemli rol<br />
atfetmesi dikkat edilecek bir husustur.<br />
F<br />
atih ve ondan sonra gelen Osmanlı<br />
imparatorları, Osmanlı kimliğini evrensel<br />
bir kimlik olarak, Roma İmparatorluğu gibi<br />
gördükleri için, bugün Rum Ortodokslar,<br />
yarın Protestanlar, Katolikler, belki Budistler,<br />
Hindular potansiyel olarak dünyanın bütün<br />
dinlerini, Osmanlı kimliğinin birer parçası<br />
gibi düşündükleri için çok önem vermişlerdir.<br />
1821’de başlayan isyan 1829’da Elen<br />
Cumhuriyeti olarak Yunanistan’ın<br />
kurulmasıyla sonuca ulaştı ve daha sonra<br />
gelen Sırbistan’ın bağımsızlığı, Karadağ’ın<br />
bağımsızlığı, Bulgaristan’ın ve Romanya’nın<br />
bağımsızlığı, tek tek Rum Ortodoks milletini<br />
Osmanlı’dan kopardı. Ve bir ayak, önemli<br />
olan ikinci ayak tamamıyla çökmüş oldu. Bu<br />
dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki<br />
kimlik politikasının birkaç aşamadan<br />
geçtiğini görüyoruz. Ulusçuluk, Milliyetçilik<br />
akımına reaksiyon olarak önce Osmanlıcılık<br />
benimsendi, ama gayrimüslim etnik<br />
unsurların en önemlileri olan Rum<br />
Ortodokslardan başlayarak daha sonra<br />
Ermeniler de dahil olmak üzere, kopması<br />
neticesinde Osmanlıcılıktan İslamcılığa,<br />
İslamcılıktan Türkçülüğe geçiliyor ve burada<br />
ben resmi ve yaygın tarih yazımından farklı<br />
olarak şunu vurguluyorum, 1. Dünya Savaşı<br />
sonrasında Türkçülükten tekrar İslamcılığa<br />
geçiliyor ve sonra tekrar Türkçülüğe<br />
geçiliyor. Kısaca açmak gerekirse 1821-<br />
1829 Rum Ortodoks milleti başta olmak<br />
üzere gayrimüslim kopuşu ve Osmanlıcılık<br />
siyasetinin iflasını gösteren süreç yürümedi.<br />
Çünkü gayrimüslimler olmadan Rum<br />
Ermeni olmadan Osmanlıcılık olamazdı,<br />
olamadı da. 1912 kırılma noktasıydı.<br />
Çünkü ilk defa Müslüman bir etnik grup da,<br />
kendi ulus devletini kuran Arnavutluk var,<br />
Balkan Savaşı’nda Balkanlar etnik gruplara<br />
ayrıldı. Sırpların, Bulgarların, Yunanların<br />
ulus devletini genişletmesi, ondan önceki 80<br />
yıllık bir sürecin devamı ama Osmanlı’dan<br />
bağımsız farklı bir Müslüman ulus devletinin,<br />
Arnavutluk’un ortaya çıkması, psikolojik<br />
olarak büyük bir kırılış oldu. Bunu Mehmet<br />
Akif’te çok fazlasıyla görebiliyoruz.<br />
Biliyorsunuz kendisi Arnavut’tur ama<br />
Türk milli şairidir, İstiklal Marşı’nın da<br />
yazarı. Daha sonra Araplarda bunu daha<br />
da artarak göreceğiz 1. Dünya Savaşı’nda<br />
fakat Arnavutluk’un kopuşu Araplardaki<br />
bağımsızlık hareketleri, kimlik politikasını<br />
doğrudan Türkçülüğe kaydırdı.<br />
İslamcılık da terk edildi, iflas etti ve başarılı<br />
70 68