Hazar Raporu - Issue 02 - Winter 2012
içinde olduğu ve hala devam etmekte olan ekonomik-mali krizdir. Her ne kadar bu kriz AB’ye üye ülkelerde patlak vermişse de bunu bir iç sorundan daha ziyade olumsuz konjonktür olarak görmek gerekir. Dolayısıyla AB son iki yıldaki mesaisinin büyük bölümünü, bu anlamsız ancak oldukça tehlikeli olan mali krizle mücadeleye harcamıştır. Tabii bu arada söz konusu krizin ve AB’deki ekonomik-parasal birlik alanındaki yapıyı/kazanımları ciddi şekilde tehdit ettiğini, yer yer umutların tükendiği anlar yaşandığını, AB için konunun bir ölümkalım sorununa dönüştüğünü belirtmek gerekir. Bu durumda şayet bu yazı bu kriz öncesi yazılmış olsaydı, ya da bu kriz çıkmamış olsaydı tamamen farklı şeyler tartışılıyor olacaktı. Son husus ise AB’deki konuların hassasiyeti konusudur. Örneğin Avrupa Parlamentosundaki üyelerin doğrudan halk tarafından seçilmesi çok çabuk gerçekleşmemiştir. Bu konu başlangıçta çok hassas bulunmuş, ancak zamanla bu çerçevedeki sorunlar aşılabilmiştir. Ancak gene de yaklaşık 30 yıl beklemek gerekmiştir (1951 AKÇT antlaşması/ Haziran 1979 seçimleri). Aynı biçimde 2004 genişlemesi her ne kadar başlangıçta çok net olmayan bir görünüşe sahip olsa da, olayın önemi kavranmış, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle de Romanya ve Bulgaristan çok hızlı bir şekilde AB’ye alınmışlardır. Ancak bunun tam tersine Türkiye konusunda AB’de kafalar karışık olduğu için Türkiye günün birinde üye olabilme umuduyla AB’nin kapısında hala bekletilmektedir. Sonuç olarak AB belirli bir ritme tabi olarak kendi gelişimini sürdürmektedir/yaşamaktadır. Bu süreçte mutabık kalınan ve pürüz çıkmayan konularda AB’de çok çabuk ilerleme sağlanmaktadır. Bunun tersine olan durumlarda ilerleme oldukça yavaş ve sorunlu olmaktadır. Dolayısıyla AB’nin geleceğiyle ilgili senaryolar ortaya konulurken yukarıdaki faktörleri dikkate alarak yapılacak değerlendirmeler daha isabetli olacaktır. Bunun sonucu olarak bu faktörlerin olumlu ya da olumsuz olmasına, pürüz olup olmamasına bağlı olarak birtakım tahminlerde bulunmak mümkündür. Avrupa Birliği’nin Kurumsal Yapısının Geleceğiyle İlgili Muhtemel Senaryolar Yukarıdaki faktörlerin daha olumlu olması durumunda birtakım konularda bazı öngörülerde bulunulabilir: Öncelikle AB’nin kendi içinde kurumsal anlamda birtakım gelişmelerin yaşanması muhtemeldir. Bunların arasında A B’de siyasi birliğin tesisi için öncelikli olanlar nelerdir” diye sorulacak olursa. öncelikle Avrupa Konseyi Başkanı’nın daha güçlü bir konuma gelmesi ve hatta doğrudan seçimlerle işbaşına gelmesi gelmektedir. 34 32
Bu kuşkusuz çok yakın vadede gerçekleşecek bir durum değildir. Ayrıca henüz ne üye devletlerin ne de kamuoyunun böyle bir gelişmeye hazır olmadıklarını vurgulayalım. Ancak gerçekleşmesi durumunda hem AB’yi ABD federalizmine yaklaştıracak, hem de AB’de siyasi birliğin önündeki engellerin pek çoğunu bertaraf edecektir. Aynı bağlamda AB Komisyonu Başkanı’nın seçimle işbaşına gelmesi de muhtemel senaryolardan biridir. Bu noktada Almanya Şansölyesi Merkel daha önce böyle bir fikre sıcak baktığını açıkça belirtmiştir. Dolayısıyla Komisyon Başkanı’nın seçimle işbaşına gelmesi de her ne kadar şu aşamada -yakın vadede- gündemde olmasa da ilerleyen dönemde gündeme gelebilir. Bu durum son dönemlerde güç kaybeden ve adeta Konsey ile Parlamento arasına sıkışıp kalan Komisyon açısından son derece önemlidir. Zira bu sayede Komisyon, belki de Delors döneminde (1985-1995) yaşadığı altın çağı bir kez daha yaşayabilecek, belki de ilelebet daha ön planda olan bir kurum olarak kalacaktır. 2010’da Yunanistan’da patlak veren mali kriz bu açıdan değerlendirildiğinde Komisyon açısından son derece olumlu gelişmeler barındırmaktadır. Bunlara ilaveten Avrupa Konseyi başkanlığı göreviyle Komisyon başkanlığı görevinin uzun vadede aynı elde/kişide birleşmesi gündeme gelebilir. Ancak tam tersi, yani şu anki durumun devamı şeklinde de bu mümkündür. Diğer taraftan Avrupa Parlamentosu’nun gittikçe artan tempoda güçlenmesi, AB’nin, üye devletlerdeki siyasal sistemlere paralel olarak Parlamenter Demokrasi yönünde ilerleyeceğini göstermektedir. Bu noktada tıpkı ABD’de Kongre ile dengelenen bir başkanlık sistemi söz konusu olduğu gibi, AB’de de Parlamento’nun etkin olduğu bir yarı başkanlık sistemi gündeme gelebilir. Bunlara ek olarak Avrupa Birliği’nde karar alma mekanizmalarında birtakım değişikliklerin gündeme gelmesi olasıdır. Örneğin oy birliğinin en aza indirilmesi, nitelikli çoğunluk çerçevesindeki kuralların gevşetilmesi gündeme gelebilir. Bu durum doğal olarak üye devletleri biraz rahatsız edebilir. Dolayısıyla çok yakın vadede gerçekleşmeyebilir. Bu noktada unutulmaması gereken husus; üye devletlerin önemli konularda henüz kontrolü elden bırakmaya hiç mi hiç niyetli olmadıkları hususudur. Şayet bir konu üye devletler açısından önemliyse o konuda kısa vadede baş döndürücü gelişmeler beklenmemelidir. Son olarak Avrupa Birliği’nde doğrudan demokrasinin gelişimi konusunda birtakım ilerlemeler beklenebilir. Örneğin; Lizbon Antlaşması ile getirilen yurttaş girişiminin kurallarının daha da esnetilmesi ve bu girişimin yaygınlaştırılması gündeme gelebilir. Dolayısıyla AB’de uzun vadede İsviçre’dekiyle aynı olmasa da benzer türden sık sık yurttaş girişimlerini görmek muhtemeldir. HAZAR RAPORU 33 35
- Page 1 and 2: OCAK - MART 2013 / SAYI:2 Fiyatı:
- Page 3: HAZAR RAPORU Yayıncı: Hazar Strat
- Page 6 and 7: HAZAR RAPORU Orta Asya Bölgesi’n
- Page 9 and 10: Stratejik Projeksiyon: Avrasya’da
- Page 11 and 12: kendisini Urumçi, Çin’e götür
- Page 13 and 14: kazanmasında ve bölgenin petrol k
- Page 15 and 16: parçasıdır. Kuşbakışı perspe
- Page 17 and 18: olmalı ve Bakü Havaalanı rekabet
- Page 19 and 20: Kalkınma için Bölgesel İşbirli
- Page 21 and 22: Dünya Ticaret Örgütü verisi mev
- Page 23 and 24: ve Türkmenistan’ı kapsayan bir
- Page 25 and 26: 10,0 5,0 0,0 -5,0 -10,0 dönemine g
- Page 27 and 28: eskisinden daha rahat borçlanabili
- Page 29 and 30: BP - Rosneft Anlaşması: Beklentil
- Page 31 and 32: grubu, bir yatırım holdingi hiçb
- Page 33: Avrupa Birliği’nin Geleceği: Mi
- Page 37 and 38: Gürcistan Parlamento Seçimleri So
- Page 39 and 40: Hristiyan Demokratlar, Yeni Sağcı
- Page 41 and 42: Gürcistan Dış Politikası: Seçi
- Page 43 and 44: B ununla birlikte Gürcistan politi
- Page 45 and 46: Kuzey Kafkasya’da Güvenlik ve İ
- Page 47 and 48: irbirine açık tutmaları, ulaşı
- Page 49 and 50: “Freedom Support Act”a 907’nc
- Page 51 and 52: Ermenistan’ı Rusya’nın mandas
- Page 53 and 54: için bu fiyatın 330 dolara çıka
- Page 55 and 56: ve Pf P-Barış İçin Ortaklık pr
- Page 57 and 58: SSCB’nin tasfiyesi sonrasında b
- Page 59 and 60: ittifaka dönüşümü, Soğuk Sava
- Page 61 and 62: projeleri ile realize etmeyi hedefl
- Page 63 and 64: çıkan olaylar da enerji jeopoliti
- Page 65 and 66: aşlattığı yeni dış politikas
- Page 67 and 68: Tunus, Mısır, Libya, Körfez ülk
- Page 69 and 70: DEĞERLENDİRMELER Dr. Şener Aktü
- Page 71 and 72: olamadı. 1. Dünya Savaşı’nda,
- Page 73 and 74: Ama Ulusçuluğun, Milliyetçilik o
- Page 75 and 76: E ğer bu çözüm gerçekleşirse,
- Page 77 and 78: ir reaksiyon yaratmıyor, ve yaratm
- Page 79 and 80: olursak, ya da 80-90 senedir Batı
- Page 81 and 82: durumdadır, lideri hapistedir aske
- Page 83 and 84: elden gidiyor gibi bir algı hızla
içinde olduğu ve hala devam etmekte<br />
olan ekonomik-mali krizdir. Her ne<br />
kadar bu kriz AB’ye üye ülkelerde patlak<br />
vermişse de bunu bir iç sorundan daha<br />
ziyade olumsuz konjonktür olarak<br />
görmek gerekir. Dolayısıyla AB son iki<br />
yıldaki mesaisinin büyük bölümünü, bu<br />
anlamsız ancak oldukça tehlikeli olan<br />
mali krizle mücadeleye harcamıştır. Tabii<br />
bu arada söz konusu krizin ve AB’deki<br />
ekonomik-parasal birlik alanındaki<br />
yapıyı/kazanımları ciddi şekilde tehdit<br />
ettiğini, yer yer umutların tükendiği anlar<br />
yaşandığını, AB için konunun bir ölümkalım<br />
sorununa dönüştüğünü belirtmek<br />
gerekir. Bu durumda şayet bu yazı bu<br />
kriz öncesi yazılmış olsaydı, ya da bu kriz<br />
çıkmamış olsaydı tamamen farklı şeyler<br />
tartışılıyor olacaktı.<br />
Son husus ise AB’deki konuların<br />
hassasiyeti konusudur. Örneğin Avrupa<br />
Parlamentosundaki üyelerin doğrudan<br />
halk tarafından seçilmesi çok çabuk<br />
gerçekleşmemiştir. Bu konu başlangıçta<br />
çok hassas bulunmuş, ancak zamanla<br />
bu çerçevedeki sorunlar aşılabilmiştir.<br />
Ancak gene de yaklaşık 30 yıl beklemek<br />
gerekmiştir (1951 AKÇT antlaşması/<br />
Haziran 1979 seçimleri). Aynı biçimde<br />
2004 genişlemesi her ne kadar başlangıçta<br />
çok net olmayan bir görünüşe sahip olsa<br />
da, olayın önemi kavranmış, Orta ve Doğu<br />
Avrupa ülkeleri, özellikle de Romanya<br />
ve Bulgaristan çok hızlı bir şekilde AB’ye<br />
alınmışlardır. Ancak bunun tam tersine<br />
Türkiye konusunda AB’de kafalar karışık<br />
olduğu için Türkiye günün birinde üye<br />
olabilme umuduyla AB’nin kapısında<br />
hala bekletilmektedir. Sonuç olarak<br />
AB belirli bir ritme tabi olarak kendi<br />
gelişimini sürdürmektedir/yaşamaktadır.<br />
Bu süreçte mutabık kalınan ve pürüz<br />
çıkmayan konularda AB’de çok çabuk<br />
ilerleme sağlanmaktadır. Bunun tersine<br />
olan durumlarda ilerleme oldukça yavaş ve<br />
sorunlu olmaktadır.<br />
Dolayısıyla AB’nin geleceğiyle ilgili<br />
senaryolar ortaya konulurken yukarıdaki<br />
faktörleri dikkate alarak yapılacak<br />
değerlendirmeler daha isabetli olacaktır.<br />
Bunun sonucu olarak bu faktörlerin<br />
olumlu ya da olumsuz olmasına, pürüz<br />
olup olmamasına bağlı olarak birtakım<br />
tahminlerde bulunmak mümkündür.<br />
Avrupa Birliği’nin Kurumsal Yapısının<br />
Geleceğiyle İlgili Muhtemel Senaryolar<br />
Yukarıdaki faktörlerin daha olumlu olması<br />
durumunda birtakım konularda bazı<br />
öngörülerde bulunulabilir:<br />
Öncelikle AB’nin kendi içinde<br />
kurumsal anlamda birtakım gelişmelerin<br />
yaşanması muhtemeldir. Bunların arasında<br />
A B’de siyasi birliğin tesisi için öncelikli olanlar<br />
nelerdir” diye sorulacak olursa. öncelikle Avrupa<br />
Konseyi Başkanı’nın daha güçlü bir konuma<br />
gelmesi ve hatta doğrudan seçimlerle işbaşına<br />
gelmesi gelmektedir.<br />
34 32