24.12.2014 Views

Bilgi Çağında Kentleşme ve Dezavantajlı Grupların Toplumsal ...

Bilgi Çağında Kentleşme ve Dezavantajlı Grupların Toplumsal ...

Bilgi Çağında Kentleşme ve Dezavantajlı Grupların Toplumsal ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Bilgi</strong> Çağında Kentleşme<br />

<strong>ve</strong> Dezavantajlı Grupların<br />

<strong>Toplumsal</strong> Entegrasyonu<br />

Prof. Dr. Hüsnü Erkan


Sunu Planı<br />

Çalışmanın Amacı<br />

Kentleşmede Yeni Paradigma<br />

Kentlerde Dezavantajlı Gruplar <strong>ve</strong><br />

Dışlanma<br />

Dezavantajlı Grupların Sorunlarına<br />

AB‘nin Temel Yaklaşımı<br />

Türkiye’de Durum<br />

Türkiye İçin Vizyoner –Stratejik çözüm


Çalışmanın Amacı<br />

Kentsel yaşamda, sağlıksız ortamlar, çevre<br />

sorunlarından sosyal <strong>ve</strong> ekonomik sorunlara<br />

kadar uzanan bir seri toplumsal sorunları<br />

üretirken, kentlerin yaşanabilirliğini riske<br />

atmaktadır. Bu nedenle çalışmada “sağlıklı<br />

kentlerin yaratılması”nı , hedef alan insan<br />

merkezli bir kentleşme politikası<br />

amaçlanmıştır.


Kentleşmede Yeni<br />

Paradigma<br />

Bugünün dünyasında “sağlıklı kentler<br />

yaratmak”, <strong>Bilgi</strong> Çağı <strong>ve</strong> <strong>Bilgi</strong> Toplumu<br />

konseptidir.<br />

<strong>Toplumsal</strong> değişim <strong>ve</strong> gelişmenin anahtarı,<br />

bilim <strong>ve</strong> teknolojideki gelişmelerdir.<br />

Sorunların çözümünde, temel alınan “bilimsel<br />

paradigma” bu yönde belirleyicidir.


Sanayi uygarlığının mekanik paradigmaya<br />

dayalı yaklaşımında, bağımsız, bağlantısız,<br />

çevreden kopuk <strong>ve</strong> statik nitelikte atom,<br />

birey, kent, bölge <strong>ve</strong> ulus anlayışı vardır.<br />

<strong>Bilgi</strong> Çağını yaratan bilim <strong>ve</strong> teknolojik<br />

paradigma , “kuantum paradigmasıdır”.<br />

Burada, doğa <strong>ve</strong> evren algılayışı, atom<br />

altının inanılmaz dinamik <strong>ve</strong> değişken<br />

sistem <strong>ve</strong> süreçler içindeki çoklu, karmaşık<br />

<strong>ve</strong> interaktif (karşılıklı) etkileşim ağı<br />

şeklindeki yapılanmalara dayanır.


Bugün, sağlıklı kentler oluşturmayı<br />

amaçlıyorsak;<br />

Kentlerin kendi içindeki <strong>ve</strong> çevresiyle olan ,<br />

çoklu, karmaşık <strong>ve</strong> dinamik karşılıklı<br />

etkileşim ağlarından oluşan kentsel<br />

sistem ,süreç <strong>ve</strong> yapılanmalardan hareket<br />

etmek durumundayız.<br />

Kentsel sorunları, geçmişte olduğu gibi<br />

“noktasal” sorunlara indirgemek yerine,<br />

çoklu <strong>ve</strong> dinamik sistem <strong>ve</strong> süreçleri,<br />

“bütüncül” yaklaşımlar içinde düşünmek <strong>ve</strong><br />

ele almak durumundayız.


Kentlerde Dezavantajlı Gruplar<br />

<strong>ve</strong> Dışlanma<br />

Sağlıksız <strong>ve</strong> çarpık kentleşmenin ürettiği en önemli<br />

sorun Dezavantajlı Sosyal Gruplar <strong>ve</strong> bunların<br />

karşılanamayan ihtiyaçlarıdır.<br />

• işsizler<br />

• Yoksullar<br />

• Eğitimsizler<br />

• Sosyal Gü<strong>ve</strong>nliği olmayanlar<br />

• Evsizler<br />

• Ayrımcılığa uğrayan sosyal gruplar<br />

• Bağımlılar<br />

• Engelliler<br />

• Çocuklar <strong>ve</strong><br />

• Yaşlılar


Bu dezavantajlar çoğu kez bir birinden kopuk değil,<br />

iç içe <strong>ve</strong>ya birbirini besleyerek şekillenebilir.<br />

Örneğin, eğitimsizler genellikle işsiz; işsiz insanlar<br />

yoksul <strong>ve</strong> çoğu kez de sosyal gü<strong>ve</strong>nlikten yoksun<br />

olabilmektedir.<br />

Dezavantajlı olmak, toplumsal süreçte dışlanmışlığı<br />

getirmektedir.<br />

Dışlanmışlık olgusu da;<br />

Ekonomik Dışlanma<br />

Sosyal Dışlanma<br />

Kurumsal-kültürel dışlanma <strong>ve</strong><br />

Politik dışlanma<br />

şeklinde gerçekleşebilir.


Ekonomik dışlanma; bunlar arasında en<br />

önemlisidir. İnsanların topluma<br />

entegrasyonu en başta işi ile gerçekleşir.<br />

İnsanının işi <strong>ve</strong> geliri ile gelirinin<br />

yüksekliği, ekonomik <strong>ve</strong> sosyal<br />

dışlanmışlığa karşı en güçlü araçtır.<br />

Kurumsal dışlanma; dezavantajlı grupları,<br />

ekonomik <strong>ve</strong> sosyal dışlanmaya karşı<br />

koruyacak, kurumsal sistem <strong>ve</strong> yapıların<br />

olmayışından kaynaklanır. Yaşlıların,<br />

çocukların <strong>ve</strong> ihtiyaç içindeki kadınların<br />

ihtiyaçlarını karşılayacak kurum <strong>ve</strong><br />

kurumsal örgütlenme yetersizliği, kurumsal<br />

dışlanma yaratmaktadır.


Dezavantajlı grupların dışlanması, ekonomik<br />

gelişme ile ekonomik <strong>ve</strong> toplumsal değişim <strong>ve</strong><br />

uyum sorunları yanında , tarihten gelen<br />

kurumsal <strong>ve</strong> yapısal nedenlerden de<br />

kaynaklanabilir.<br />

Örneğin, bugünün Avrupa’sında karşılaşılan<br />

sorunların önemli bir kesimi, sanayi<br />

toplumundaki refah devletinin, bilgi toplumu <strong>ve</strong><br />

küresel gelişmeler nedeniyle geçirdiği<br />

değişim <strong>ve</strong> yeniden yapılanmaya karşı<br />

gösterilen uyum sorunundan<br />

kaynaklanmaktadır. İş gücü piyasalarındaki<br />

köklü değişime ekonomiler ayak uydurmada<br />

önemli sıkıntılar yaşanmaktadır.


Türkiye’de yaşanan sorunlar ise,<br />

bunlara ek olarak, bazı kurumların<br />

yokluğu <strong>ve</strong> yetersizliğinden<br />

kaynaklanmaktadır. Ayrıca gelir<br />

dağılımındaki adaletsizlik, mutlak <strong>ve</strong><br />

göreli yoksulluğa yol açarken,<br />

dezavantajlı grupların ortaya<br />

çıkmasının önemli bir nedenidir.


Dezavantajlı Grupların<br />

Sorunlarına AB ‘nin<br />

Temel Yaklaşımı<br />

Dezavantajlı grupların sorunlarının çözümü<br />

<strong>ve</strong> ihtiyaçlarının karşılanması, geçmişin<br />

geleneksel tarım toplumunda, aile kurumu<br />

tarafından üstlenilmiştir.<br />

Ancak sanayi toplumu ile birlikte artan<br />

rizikolar <strong>ve</strong> çoğalan sosyal sorunlar<br />

nedeniyle bu görev; refah toplumu <strong>ve</strong><br />

sosyal devlet anlayışı içinde kamu<br />

tarafından çözüme ulaştırılmıştır.<br />

Oysa, Günümüzün bilgi toplumu <strong>ve</strong> küresel<br />

yapılanmaları, bu sorunların çözümünü<br />

daha farklı boyutlara taşımıştır.


<strong>Bilgi</strong> toplumu, katılımcı demokrasi anlayışını<br />

öne çıkarırken, dezavantajlı grupların kendi<br />

sorunlarının çözümü yönünde<br />

örgütlenmelerini, kendi sorunlarına çözüm<br />

bulma konusunda etkin olma fırsatını<br />

yaratmıştır.<br />

Böylece, dezavantajlı sosyal grupları <strong>ve</strong><br />

bunların sosyal <strong>ve</strong> ekonomik çıkarlarını<br />

koruma <strong>ve</strong> geliştirme yönünde örgütlenen<br />

dernekler <strong>ve</strong> vakıflar; sendikalar yanında,<br />

yeni baskı grubu olarak gündeme gelmiştir.<br />

Bu örgütlerin temsilcilerini parlamentolara<br />

kadar göndermesi, günümüzde, toplumsal<br />

yapıdaki farklı kesimlerin, meclis yapısına<br />

yansımasını <strong>ve</strong> parlamenter yapının<br />

değişimine yol açmıştır.


AB, 2000 yılında açıkladığı Lizbon Stratejisi<br />

ile, “2010 yılında dünyanın en rekabetçi bilgi<br />

toplumu olma” hedefini koyarken; “daha<br />

fazla <strong>ve</strong> daha nitelikli istihdamla birlikte daha<br />

kapsamlı bir sosyal kaynaşma” <strong>ve</strong><br />

sürdürülebilir büyümeyi de bu stratejiye dahil<br />

etmiştir.<br />

Bu çerçe<strong>ve</strong>de , istihdam <strong>ve</strong> piyasa yapılarının<br />

reforme edilmesi yanında insana <strong>ve</strong> eğitime<br />

yatırım ile sosyal gü<strong>ve</strong>nlik, sosyal koruma <strong>ve</strong><br />

dışlanmışlıkla mücadele için yeni bir Avrupa<br />

sosyal modeli oluşturuldu.


Dezavantajlı kesimlerin dışlanmak yerine,<br />

sistem içinde kapsanması <strong>ve</strong> bu grupların<br />

entegrasyonu için, kamu kurumları yanında,<br />

sosyal tarafların, sivil toplum örgütlerinin <strong>ve</strong><br />

diğer ilgili tarafların güçlü <strong>ve</strong> etkin bir<br />

işbirliği ihtiyacı gündeme getirilmiştir.<br />

AB, gerek bilgi toplumu , gerekse<br />

dezavantajlı sosyal kesimlerin<br />

dışlanmışlığı ile mücadele konularında<br />

arzulanan hedeflere varamamış olup, bu<br />

yöndeki çabalarını yoğun biçimde<br />

sürmektedir.


Türkiye’de Durum<br />

Anayasamız z gereği, devletimiz bir sosyal devlettir.<br />

Avrupa model alınarak oradaki sosyal<br />

devlet<br />

yapılanmalar<br />

lanmaları örnek alınm<br />

nmıştır.<br />

Son yıllarda y<br />

da aday üyelik<br />

çerçe<strong>ve</strong>sinde,<br />

e<strong>ve</strong>sinde, AB tarafından<br />

talep edilen sosyal reformlar sürds<br />

rdürülmeye<br />

çalışılmaktadır.<br />

Bununla birlikte<br />

Türkiye’nin sağlıktan, ktan, yoksulluğa;<br />

işsizlikten, gelir dağlımı<br />

bozukluğuna una <strong>ve</strong> dezavantajlı<br />

grupların n yetersiz örgütlenmesi ile kurumsal dışd<br />

ışlanmaya<br />

kadar uzanan bir seri alandaki yetersizlikler nedeniyle,<br />

dışlanmışlıkla mücadelede m<br />

de başar<br />

arısız z kalınmaktad<br />

nmaktadır.<br />

Diğer yandan 35 yıldy<br />

ldır r süren s<br />

yüksek enflasyon<br />

ortamının<br />

yaratığı<br />

ekonomik çarpıklıklar klar ile işsizlik i<br />

<strong>ve</strong> artan sosyal<br />

sorunlar Türkiye’de dezavantajlı<br />

grupların n <strong>ve</strong> bu yöndeki y<br />

sorunların n artmasına yol açmışa<br />

ıştır.


Hükümetlerin Çözüm Arayışları<br />

Hükümetler, Vizyoner stratejiler üretmekten çok;<br />

Geleneksel yöntemlere dayalı yardım <strong>ve</strong> dayanışma,<br />

AB’den önerilen sosyal reform paketlerinin kısmen yerine<br />

getirilmesi <strong>ve</strong>ya Seçimler nedeniyle, yeterince<br />

olgunlaştırmadan, oportünist politika uygulamaları ( seçim<br />

öncesi sağlık uygulaması)<br />

gibi seçeneklere yönelmek şeklinde gerçekleşmektedir.<br />

Ayrıca hükümetlerin bu yöndeki uygulamalarının büyük<br />

ölçüde yerel yönetimler yoluyla gerçekleştiğini<br />

görmekteyiz. Dolayısı ile yerel yönetimler, her ne kadar<br />

kendi inisiyatifleri ile meslek <strong>ve</strong> iş kazandırmaya yönelik<br />

kurslar düzenleme <strong>ve</strong> eğitim gibi alanlara da yöneldikleri<br />

görülmekle birlikte; bunların sistematik <strong>ve</strong> kurumlaşmış<br />

yapılanmalar olmaktan uzaktır.


Sonuç olarak;<br />

Türkiye’de dezavantajlı kesimlerin<br />

hem ekonomik, hem de sosyal<br />

ihtiyaçlarının karşılanması yetersiz<br />

kalmakta <strong>ve</strong> bu kesimlerin, ekonomik,<br />

sosyal <strong>ve</strong> kurumsal dışlanmışlıkları,<br />

yoğun biçimde sürmektedir.<br />

Bu durum, sağlıklı kentsel yapılanmayı<br />

önlemekte; büyük kent varoşları,<br />

işsizlik, yoksulluk <strong>ve</strong> kent suçlarına<br />

kaynaklık etmesi nedeniyle<br />

dışlanmışlığın kaynağını<br />

oluşturmaktadır.


Türkiye İçin<br />

Vizyoner –Stratejik çözüm<br />

Türkiye’nin yukarıda değinilen sorunların üstesinden<br />

gelmesi, geleceğe yönelik, Vizyoner stratejilere dayalı,<br />

kapsamlı <strong>ve</strong> bütüncül bir “bilgi toplumuna geçiş <strong>ve</strong><br />

kalkınma stratejisi” ile bütünleşik bir “sosyal<br />

politika strateji” ni uyumlu olarak yaşama<br />

geçirmesiyle mümkün olabilecektir.<br />

Türkiye artık 35 yıllık istikrar politikası yerine, bilgi<br />

çağına geçişi garantileyen , yani bilgi bazlı yenilikçi<br />

sanayileşme stratejisini, bilgi çağının gerektirdiği<br />

eğitim <strong>ve</strong> yeni sosyal yapılanma mantığı içinde<br />

bütünleştiren bir genel stratejik planlamayı<br />

uygulamaya koymalı <strong>ve</strong> bunu kararlılıkla<br />

uygulamalıdır.


<strong>Bilgi</strong> Çağının, bilim teknolojisinin gerektirdiği, yeni<br />

kalkınma yaklaşımı sosyal boyutu da kendi içermek<br />

zorundadır. Zira bilgi çağının kalkınma anlayışı insan<br />

merkezli dizayn edilmek durumundadır. İnsan<br />

merkezli dizayn edilmeyen bir gelecek stratejisinin<br />

bilgi çağını yaratma şansı yoktur.<br />

<strong>Bilgi</strong> çağının kalkınma modeli insan merkezli olurken,<br />

eğitim <strong>ve</strong> sağlığı ,stratejik planlama <strong>ve</strong> stratejik<br />

yönetimin, stratejik değişkenleri olarak almak<br />

durumundadır. Sürdürülebilir yenilikçi büyümenin<br />

ana kaynağı nitelikli işgücü <strong>ve</strong> entelektüel sermaye<br />

olurken; diğer yandan nitelikli eğitim <strong>ve</strong> sağlığın<br />

finansman katkısı sürdürülebilir büyümeden<br />

kaynaklanacak <strong>ve</strong> aynı zamanda işsizlik <strong>ve</strong> yoksulluğa<br />

çözüm üretebilecektir.<br />

Bu yöndeki stratejik yaklaşım; piyasa ekonomisini, bir<br />

yönüyle bilgi çağının yenilik <strong>ve</strong> rekabet boyutunu;<br />

diğer yönüyle işbirliği <strong>ve</strong> sinerji yaratan, ekip<br />

çalışmasına yatkın, sosyal sorumluluk sahibi <strong>ve</strong> eğitimli<br />

insan boyutunu birlikte bağdaştırmak durumundadır.


<strong>Bilgi</strong> çağının kalkınması, bir yönüyle bilgi <strong>ve</strong><br />

yenilik birikimine , diğer yönüyle yerel<br />

potansiyelleri katılımcı işbirliği içinde<br />

harekete geçirmeye dayanır. Doğal olarak<br />

bu süreçte, yerel iş dünyası ile yerel<br />

üni<strong>ve</strong>rsitelerin de önemli işlevleri vardır.<br />

<strong>Bilgi</strong> çağında yerel potansiyellerini<br />

kalkınma yönünde harekete geçirmek <strong>ve</strong><br />

yerel işbirliği için “kalkınma ajansları”<br />

gündeme gelmiştir. Ne yazık ki, kalkınma<br />

ajanslarının düzenlenesi Türkiye ‘de<br />

sağlıklı yapılamadığı gibi, tanıtımı da etkin<br />

yapılamamıştır.


Ancak, etkin düzenlenmiş kalkınma<br />

ajansları, yerel yönetimlerin elinde sağlıklı<br />

kentleşme, sağlıklı kent planlaması, kentsel<br />

kalkınma, <strong>ve</strong> nihayet dezavantajlı grupların<br />

toplumsal entegrasyonu için etkin olarak<br />

kullanılabilecek bir araçtır.<br />

Tebliğde değinilen sorunların bugünkü<br />

çözümü, uzun dönemli dinamik <strong>ve</strong><br />

stratejik bir planlamayı <strong>ve</strong> stratejik<br />

yönetim anlayışını gerektiriyor. Stratejik<br />

çözümler, konuların uzun dönemli <strong>ve</strong><br />

kararlılık içinde politik sahiplenmeye<br />

ihtiyaç gösteriyor.<br />

Ayrıca sağlıklı kentsel yapılanma, kentsel<br />

düzeydeki katılımcı işbirliği kadar, kentler,<br />

bölgeler <strong>ve</strong> ulusal düzeyle , hatta küresel<br />

bağlantılarla şekillenmek durumundadır.


Son Söz; S<br />

Siyasi kararlılık <strong>ve</strong> bilimsel tutarlık içinde<br />

geliştirilecek bir yaklaşımın başarısız olma<br />

<strong>ve</strong>ya çözümsüz kalma şansı yoktur.<br />

Ayrıca bugünün bilimsel anlayışı, artık tek<br />

yolcu çözümleri aşmış <strong>ve</strong> gerektiğinde<br />

hatalarımızdan ders çıkararak,<br />

bulunduğunuz noktadan, gelecek için<br />

belirlenmiş hedefe varıncaya kadar,<br />

yorulmadan kararlılıkla yürümeyi<br />

gerektiriyor.<br />

Bu anlayış içinde uygulanacak kentsel<br />

stratejik planlarla, dezavantajlı kesimlerin<br />

ihtiyaçları dahil, her türlü kentsel sorunları<br />

aşarak, insan merkezli sağlıklı kentler<br />

yaratmak mümkündür.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!