24.12.2014 Views

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kıldı. Herkes gidince yalnız kaldı. Okumaya koyulacaktı ki, Safo'nun,<br />

elinde ekmek ve bir küçük çanakla yoğurt getirdiğini gördü. Elinden.,<br />

aldıktan sonra Safo'yu gönderdi. Kamı aç olmadığı için uygun bir yere<br />

koydu getirilenleri. Yalnızlık, gittikçe "ben vanm!" diyordu. Okumaya<br />

kendini vermek istedi. Ama ayağındaki zonglamalar bırakmıyordu.<br />

Ortalık karanlıklaşmaya başlamıştı. İdare l'âmbasını ateşledi. Yine<br />

cemaatten birkaç kişi geldi. Yatsı namazı kılındı. Cemaat çekilip gitti.<br />

Berbat bir yalnızlık. Ayağındaki ağrılar gibi içine işliyordu. Fakiler,<br />

yataklarını götürdükleri tanıdıklannda yataciiklardı. Bir-iki gün içinde o<br />

köydeki işlerini bitirince, başka köylere gideceklerdi zekât toplamaya.<br />

V Keşke o da Safo'larda kalsaydı. Yalnızlığın böylesine zor olduğunu<br />

düşünememişti. Üstelik, utanmıştı da. O yüzden onlarda kalmayı<br />

önermemişti. Onlar, onun camide yalnız kalacağını bilselerdi,<br />

bırakmazlardı. Neyse şimdi geceyi geçirmeye bakmalıydı. Karnı<br />

acıkmıştı. Safo'nun getirdiklerini alıp önüne koydu. Ekmeğin her<br />

lokmasını kaşık gibi yaparak yoğurdu yemeye başladı. Yavaş yavaş<br />

yiyip bitirdi. Başını kaldırdı ki, idare lâmbası, ıx;k "idare" edecek gibi<br />

değil. Yağı az kalmıştı. YaVım saat ya yeler, ya yetmez. Başka da<br />

yoktu. Söndürmeli, yatmalı, uyumalıydı. Kibriti, yanına, bulabileceği<br />

bir yprc koydu, lambayı söndürdü. Yatü, bir süre sonra da uyudu.<br />

Gece yarısı, tabanından gelen zonglamalarm saldırılarıyla uyandı.<br />

Her yan karanlık. Kibrit alıp çaktı, sözüm ona lambayı yaktı.<br />

Tabanını kucağına aüp üzerine eğildi. Yaranın ucu az kaşınıyordu.<br />

Ağrıyla birlikle. Sargıyı açmanın doğru olmıyacağmı düşündü. Elini<br />

siirgınm üzerinde yavaşça gezdirdi. Biraz çok dokununai dayanılmaz bir<br />

sancı beliriyordu. Yine de dayanarak biraz kaşıdı. Sonra iki avucunu<br />

parmaklarıyla halkalaştirarak içine aldı tabanını. Çevresinden sıkmaya<br />

başladı. Ağrıyı çıkarıp atmak istercesine. Olmadı, yüzüne<br />

yaklaştırmaya çabaladı. Hiç olmadı. Zonglamalar iyice sıklaşmıştı.<br />

Derinden gelen atışlar, bir ân bile ara vermiyordu. Kölü bir düşmanla<br />

karşı karşıyaydı ve yalnızdı.<br />

Savaşırken gözü tabuta ilişti. Kapının yakınındaki köşeye<br />

dayalıydı tabut. Yalnızca kendi çevresini aydınlatan idare lâmbasının<br />

baygın ışığından yansıyanlarla, olduğundan da büyük gözüküyordu.<br />

Büyüdükçe de büyüyordu. Canlanmıştı sanki. O yana bakmamaya<br />

çalıştı. Ne var ki, gözünü alamıyordu. Savaşmak zorunda olduğu<br />

97

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!