24.12.2014 Views

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

memelerini bu odada görmüştü. Bacak arasmı da. Ama yalnızca "dış"<br />

kesimini. Safo, Sabo (kötürüm kız) ve analan da oradaydılar. Yemek<br />

yiyeceklerdi, sofra hazırlanıyordu. Beş-altı kişinin sığabileceği<br />

büyüklükte ve taş-topraktan yapılma bir sedirin üzerinde. Bir kalbur.<br />

Üstünde geniş bir tepsi. Bir - iki "gagala" (yuvarlak ekmek) ve lavaş,<br />

yağlarının iyice gitmediği belli olan ağaç kaşıklar, büyükçe iki çanak.<br />

Sofranın yanında buharı yükselen pilav tenceresi. Ayran dolu bakraç.<br />

Duvarlara dayalı, ün, bulgur, buğday dolu çuvallar, yağ, peynir<br />

tenekeleri. "Koşat"lı tavandan ve tavana yakın yerdeki pencerenin<br />

sağından solundan asılı soğan, başak demetleri, "lazıt"lar, mısır,<br />

"kadid"ler (güneşte kurutulan pişmiş gibi olduğu için çiğ de yenebilen<br />

etler), köşelere konmuş sütler, yoğurtlar, "kurut"lar; duvarlara asık,<br />

çapaları eskimiş, islenmiş "üzerlik"ler, göze çarpacak yerde at nalı,<br />

göz boncukları... Ve sinekler, sinekler. Sofra hazırlanmıştı. Onu<br />

oturttular, kendileri de oturdu. Kaşıklamaya koyuldular. Bir pilava, bir<br />

ayrana dalıyordu kaşıklar. Yarışırcasına.. Yarışa, üşüşen sinekler de<br />

katılıyordu. Yerlerden, yiyeceklerden kalkıp sofraya, sofradan uçup,<br />

yerlerdeki yiyeceklere, süte, yoğurda konuyorlardı. Düşüp ölüyordu da<br />

zavallılar. Düşüp ölenlere baktı, batıp çıkmaya çahşanları izledi;<br />

düşüncelere daldı. Ezberlemeye çahştığı "kırk hadis"ten bir hadise<br />

takıldı." - Sineğin bir kanadı batarsa, öbür kanadını da batırırı. Çünkü<br />

bir kanadında zehir, öbür kanadında panzehir vardır." diyordu hadis.<br />

"Bunca sineğin kanadıyla nasıl uğraşılır" diye düşündü. Bir yandan<br />

pilavı ve ayranı kaşıklarken, öbür yandan da bakışlarını sinekler<br />

üzerinde dolaştu-ıyordu. Ve hadisteki öğüde kayıyordu aklı. "Üşüşen,<br />

sürüyle gelen ve yiyeceklere düşen bunca sineğin bir bir üzerinde<br />

durmak, kanatlarına bakmak, hangisinin hangi kanadının battığını,<br />

hangi kanadının batmadığını görüp ayırt etmek, batınlmamış olanları<br />

bir bir batırmak... Nasıl olur, nasıl olabilir Nasıl başa çıkılabilir<br />

Öyleyse neden öğütlenir bu". Düşündü, düşündü; içinden çıkamadı.<br />

Bol yağlı pilav ve ayranla kannlar doymuştu. "Tanrı'nın yerdiği<br />

nimete bin şükür". Kalkılacakü artık. Uygunca uzattığı ağniı ayağını<br />

yavaşça çekti. Zonglayan tabanını gözü gibi koruyordu. Bir yere<br />

dokunmasın diye olanca özeni gösteriyordu. Doğrulup kalkmaya<br />

çalıştı. "Ahh", sakındığı durum basma geldi. Koruduğu tabanı, sediri ı<br />

kıyısındaki sivri yere değmişti birden. Hem de çok kötü biçimde. O<br />

. 95

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!