24.12.2014 Views

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hem soba, hem boru gerekliydi. Nerden bulunup, nerden<br />

ahnacaktı Hemen hiç "imkân" yoktu. Genç kadın, orâya-buraya<br />

atılmış paslı tenekeleri topladı. Bunlardan, fınn biçiminde bir soba ve<br />

borular yapıp ortaya koydu. Tenekeden fınnm ve borulannıh dış<br />

kesimlerine de, kumla, tuzla kardığı çamur sıvmıştı. Öylesine ki,<br />

fırının ve borularının tenekeden değil de, çamurdan olduğu sanılıyordu.<br />

Bütün bunları, üç gün içinde bitirmişti Hatun. Öbür işlerini de pek<br />

aksatmadan. Abdul Hoca, akşam odadan eve gelirken iki de "konuk" .<br />

alıp getirmişti. Evde, yiyecek-içccck bir şey var mı, yok mu<br />

düşünmeden. Böyle şeyleri düşünmek, onun geleneği değildi.<br />

Konuklarıyla gelip, evde fırın biçimindeki çamurdan sobayı ve<br />

borularını, hem de lam kurulu olarak görünce şaşırdı. Konuklar geçip<br />

minderlere otururken, bu şaşılası nesneye bakıyorlardı. Şaşkın şaşkm.<br />

Hatun, yarattığı şeylerden hep mutlu olurdu, bu kez de çok muüuydu.<br />

Başında örtü.sünü, ağzında yaşmağını eksik etmeden sobayı yaktı.<br />

Sobanın üstten iki gözü vardı, bir gözüne yemek tenceresini,'bir<br />

gözüne de çaydanlığı koydu. Ve öbür işlerle ilgilenmeye koyuldu.<br />

Soğuklar iyice düşene değin, hemen her şey oldukça iyi gitti,<br />

"îdare" ediliyordu, sorun hiç yok değildi: Gök gürültülü, sağanak<br />

bilimindeki yağmurlar sırasında yalnız kalışı, Hatun'an zaman zaman<br />

tüylerini ürpertiyordu. Hele geceleri, gazsız, lambasız olarak..<br />

"Cinli-pcrili" diye ün salmış bir evde. Ayrıca sık sık deprem de<br />

oluyordu bu yörede. "Bu bel vermiş duvarlar bir zelzeleye dayanmaz."<br />

diye düşünüyor ve korkuyordu kadın. Ama kışın, başına gelecek dertler<br />

karşısında bunlar, çok küçük, önemsiz kalacaktı.<br />

Sonunda kış geldi, karakış bastırdı. Oranın kışı. Aman vermeyen,<br />

"zâlim kış". Uluyarak esen tipisiyle soluk kesen, ayazıyla el-ayak<br />

doğrayan, solukları daha çıkar çıkmaz donduran, insanın "canının içine<br />

işleyen" kış. Kış ki ne kış! Ama Abdul Hoca için hava hoş. Alır<br />

yanına oğlunu, doğru odahırdan birine. Gittiği ağaların odaları sıcacık.<br />

Bakar keyfine. Anası da torunlarını yanma alarak komşulara,^ nerede<br />

sıcak yer bulursa oraya gider. Okuması-üflemesi de olduğu için herkes<br />

buyur eder. Ve kalır zavallı Hatun. Yapayalnız. Kolay ısıtılamayan,<br />

ısıtıldığında da çabuk soğuyan ve yakacak yetmediği için çoğu kez<br />

soğuk kalan "perili ev"de.<br />

Sancdan tutmuştu Hatun'un. Doğuracaktı. Sancılar, dışardaki tipi<br />

205

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!