24.12.2014 Views

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

turan-dursun-kulleteyn

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

* * *<br />

Köylüler, imanlarının ücretlerini kendileri öderdi. Genellikle<br />

buğday karşılığı "tutarlar"dı imamlarını. Şu kadar teneke buğday.<br />

Bununla birikte, imamın; tarla, çayır işlerine de göz yumarlardı.<br />

Dahası, bu yönde yardımcı bile olurlardı. Köyün ortak topraklarından<br />

ekeceği, biçeceği yerler ayırırlardı. Bu topraklarda eker, biçerken<br />

imamın kimi namaz vakitlerine geç kalmasını, ya da biç gelmemesini<br />

hoşgörürlerdi. Bu, hem imamın, hem de köylülerin işine geliyordu.<br />

Köylü, fazla ücret ödemekten kurtulmuş oluyordu bu yolla. İmam da,<br />

köylünün verebileceğinden çoğunu elde edebiliyordu. Zamanla, orta<br />

durumlu bir köylüden daha iyi duruma ulaşan imamlara bile<br />

rastlanabilmekteydi.<br />

İşte Abdul Hoca da Simo köyünde bu duruma ulaşntııştı. Simo'da<br />

satınalıp genişlettiği bahçeli, ahu-lı bir evinden başka, mah-davan bile<br />

olmuştu. Dahası, güçlü ve dayanıklı bir kişi olmasından, kendisine<br />

ayrılan toprakları ekip biçmekle yetinesemiş; kendisi de toprak saün<br />

almıştı. Yetişebildiği kadarını, karısı Katun'la birlikte ekip biçiyor;<br />

yetişemediği kesimleri de ücret karşılığında ektirip biçtiriyordu. Hatun<br />

aynca nıala-davara da bakıyordu.'Sürekli işler, Hatun'un üzerindeydi.<br />

"At gibi" ve şaşılası bir dayanıklılıkla her yana koşuyor, bir sürü işi<br />

birarada görüyordu kadıncağız. Tarla-çayır işi bitince Abdul Hoca, cami<br />

işinden başka bir işe hiç mi hiç bakmazdı. Ya cemaatle "sohbet"' eder,<br />

ya oturup teşbih çeker, ya dinsel öyküleri içeren kitapları okur, ya da<br />

yatardı sürekli. Her hizmetinin de görülmesini eksiksiz isterdi.<br />

Hizmetinde bir eksiklik gördü mü, Hatun'u acımasızca döverdi. Ve bu<br />

dövme olayına sık sık rastlanırdı. Kadın, birçok kez ölümün eşiğinden<br />

dönmüştü. Öylesine dövülmüştü. Ama kocasının dövdüğünü kimseye<br />

yansıtmazdı kolay kolay. Kadının, hem dövülebileceğine, henrı<br />

sevilebileceğinc inandırılmıştı. Daha doğrusu, bunu bir "değişmez<br />

kader" olarak benimsemişti Hatun. <<br />

Abdul Hocanın durumunun biraz iyi olması, aile bireylerinin iyi<br />

yiyip iyi içtikleri, iyi beslendikleri, giyim-kuşamlarıriın iyi olduğu<br />

anlamına gelmiyordu. Bu yön çok mu çok berbattı. En kötü durumlu<br />

köylünün beslenmesinden ve giyim, kuşamından farklı değildi. Çünkü<br />

186

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!