Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
176 BEŞ ŞEHİR<br />
Ben bu camiin akşam saatlerini severim. Bu<br />
saatlerde bu zarif bina bir sükût musikîsi olur; çarşının<br />
uğultusundan onun havasına geçer geçmez başka<br />
bir dünya başlar. ,<br />
Bu sonbahar yine gittim. Cami tenha idi. Birkaç<br />
lâmbanın binayı doldurmayan, fakat gölgeleri<br />
iyice besleyen ışığı altında, bütün yaldızlar ve mermerler,<br />
yabancı remizler, uzak dünyalarından sadece<br />
korku getiren esrarlı işaretler gibi parlıyorlardı.<br />
Daha evvel Selimiye'de çalışmış iki gözü kör bir;<br />
müezzin bu gölgeler ve esrarlı remizler diyarında<br />
hiç bir çizgisi kımıldamayan yüzüyle, benim farkına<br />
yarmadığım birtakım hakikatleri yoklaya yoklaya<br />
dolaşıyordu. Hayat, şüphesiz sadece gözlerimizde değildir.<br />
Fakat, belki aydınlığın adaleler üzerindeki tesirinden<br />
mahrum olduğu için, belki insan yüzü kendi<br />
ışığıyle aydınlanmadığı için, körlerde ağzın hareketlerine<br />
varıncaya kadar her şey değişiyor, ancak<br />
cansız maddelerde görülen bir gerginlik, hiç biç<br />
sesin kıramadığı bir nevi sessizlik siniyor.<br />
O akşam, bu görmediği için sessiz bir muamma<br />
olan ve benimle bir yığın perdenin arkasından konuşan<br />
adamın kendi adımlarının peşinde gezinmesi, etrafındaki<br />
sırrı büsbütün arttırıyordu. İşte böyle boşluğa<br />
suallerini sora sora bana iç avlunun kapısını<br />
açtı.<br />
Fakat çıktığım aydınlık artık demin geldiğim<br />
aydınlık değildi. Mekândan ziyade zamana ait, onunla<br />
konuşan ellerle açıldığı için çok ayrı bir dünyaya<br />
çıkmış gibi oldum. Belki de sırf bu yüzden camiin<br />
hakikî muasırları âdeta etrafımda idiler.<br />
İSTANBUL 177<br />
Valide-i Cedid'in mimarı kimdir? Bilmiyoruz,<br />
Bir gün adını öğrenirsek elbette ki Nedim'in, o zarif<br />
Ali İzzet Paşa'nm, Tâib'in, Tab'î Mustafa Efendi'nin.<br />
ye Ebubekir Ağa'nm yanında onu da saymağa alışacağız.<br />
Fakat o akşam saatinde bu muasırlardan en<br />
fazla düşündüğüm Bayatî Aksak Semai'siyle Tab'î<br />
Mustafa Efendi oldu.<br />
Valide-i Cedid'e bir aşk nezri halini veren lezzetlerin<br />
hepsi bu küçük parçada vardır. Belki de<br />
Tab'î Mustafa Efendi'nin ve bu bestenin muasırı' olduğunu<br />
bildiğim için bu camii o kadar seviyorum.<br />
Çünkü bu küçük parça musikîmizin devrini aşan birkaç<br />
şaheserinden biridir.<br />
Bu camiin yanında, çarşı içindeki Hatice Emetullah<br />
Sultan'ın türbesinde insan devir denen şeyi<br />
çok iyi anlıyor. Ne on beşinci, ne de on altıncı asırlarda<br />
böyle bir türbe yapılamazdı. Bu hislilik, ölüme<br />
sindirilen bu kadınlık ancak geleneklerin çözülmeğe<br />
başladığı bir zamanda olabilirdi. Uzaktan büyük bir;<br />
kuş kafesini andıran şekli de ancak XVII. asır sonunda<br />
yavaş yavaş başlayan ve İbrahim Paşa zamanında<br />
tam kıvamını bulan o çocukça natüralizmden<br />
doğabilirdi.<br />
Hakikatte, IV. Mehmed'e, ikisi de ardı ardına<br />
hükümdar olan iki erkek çocuk veren, seferlerine<br />
bile beraber götürdüğü — III. Ahmed, Leh seferi esnasında<br />
ve yolda doğmuştu — kafes hayatında Afife<br />
kadınla beraber yalnızlığını paylaşan Hatice Emetullah<br />
Sultan, mimarînin ve zevkin bir fantazisi ile<br />
bugün mezardan ziyade, etrafındaki yumuşak çimeni<br />
ve mevsim çiçekleri ile bir gelin yatağında, eşsiz<br />
bir zifaf odasında yatıyor.<br />
13