You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
170<br />
BEŞ ŞEHİR<br />
İSTANBUL 171<br />
tın en küçük pas lekesi değmemiş aynası olan vej<br />
zevkinde tamamiyle millî olan İstanbul'da idi. Bütün<br />
modalar, zarafetler, ferdî ve içtimaî hayatta her;<br />
türlü yaratıcı hamle etrafa oradan gidiyordu. O kadar<br />
her cüzü birbirini tutan hayatımız vardı; bu hayatın<br />
arkasında öyle bir şuurlu ruh yaşıyordu ki bu<br />
terkipte en küçük bir çatlağa hiç kimse razı olamazdı.<br />
Dışardan gelecek bir tesire sade garp için değil,<br />
§ark için de kapalıydık. Iskolâstik tahsile, dinî tesirlere<br />
rağmen Arap zevki imparatorluğa girememişti.<br />
Kaldı ki edebiyatımıza üç asır örnek olan İran bile<br />
bizden ayrı ve uzak telâkki edilmeğe başlanmıştı.<br />
İmparatorluk Iklîm-i Rûm idi. Millî olmadığı yerde<br />
mahalli kalmak biricik düsturu idi. Bununla övünürdü.<br />
Bu itibarla mimarlarımız gelenekten ayrılmazlardı.<br />
Zaten yaptıkları şeyin güzelliğini, asilliğini biliyorlardı.<br />
Onun için daha gerilere zaman zaman<br />
dönmek şartıyle Sinan'ın bıraktıkları içinde dolaştılar.<br />
Hem merkez kubbe ile yan kubbelerin teşkil<br />
ettiği bütün, son sözünü söylememişti. Bu tanburda,<br />
icat veya hüner, aranacak ve bulunacak bir yığın<br />
nağme vardı. XVII. asır mimarları ve daha ince bir<br />
zevkle onları devam ettiren XVIII. asrın ilk yarımı<br />
bu nağmelerden hiç birini kaçirmaz.<br />
Sinan'dan sonra Türk mimarlığının meşalesini<br />
eline alan Sadefkâr Mehmet Usta'nm bazı nisbet de¬<br />
ğişikliklerine bakarak ondan tamamiyle ayrıldığını<br />
iddia edemeyiz. Çünkü Sultan Ahmed'in hususiyetini<br />
veren dört yarım kubbe üstünde yükselen orta<br />
kubbe fikri, Şehzade camii ile Sinan'ındır. Her eserinde<br />
yeni şekiller aramaktan hoşlanan ve bazan<br />
bulduklarım âdeta kaydetmekle iktifa eden Sinan,<br />
bir daha ona dönmemişti. Sadefkâr Mehmet, ustasının<br />
buluşunu çok değiştirmiştir. Bu değişikliklerin<br />
başında dışardan binaya kademe kademe yontulmuş<br />
bir dağ manzarası veren küçük yarım kubbeler manzumesi<br />
vardır.<br />
Şehzadede görülen ayna duvarlarının çoğu burada<br />
ehramı ritmik bir şekilde tamamlayan kasnaklar<br />
olur. Bu itibarla Sadefkâr Mehmed mimarlığımızın<br />
en büyük virtüözüdür, denilebilir. Camiin içinde<br />
de aynı şey vardır. İstediği genişliği elde edebilmek<br />
için mimar âdeta binayı içten boşaltır!<br />
Sultan Ahmed'in içi bütün bir mavi bahar rüyasıdır.<br />
Pek az mimarî, ışığı bu kadar lezzetle dokur.<br />
Şüphesiz mimarîden fazla çininin tesiri, fakat<br />
ne olsa yine mimarînin idaresi altında. Suya biçim<br />
veren o sun'î çağlayanlar gibi, ışığa o hükmediyor,<br />
onun imbiklerinde süzülüyor, onun duvar ve kemerlerine<br />
çarpa çarpa kıvamını buluyor. Camiye girer<br />
girmez bir menşura hapsedilmiş gibi bir rüya havası<br />
başlıyor.<br />
Renkli cam sanatının başka yerlerde bizden daha<br />
iyi, daha mükemmel eserler verdiğini, büyük resimle<br />
el ele yürüdüğünü hiç düşünmüyorum. Çocukluğumun<br />
biricik sarhoşluğu olan bu bal ve akik sarısı<br />
ışığı, onun yanındaki aydınlık yeşili, bütün o<br />
kırmızı lâleleri yerinde bulmam bana yeter. Onların<br />
rengi zihnimde eski hafızların sesiyle taganni ediyor.<br />
Başımı onlardan çevirdiğim zaman yıldız hâreli<br />
bir mavilik başlıyor. Sultan Ahmed'den bahsederken<br />
çinilerin güzelliğini överler. Ben onlara ayrı ayrı<br />
dikkat edilmesi taraftarı değilim. Bütünün meka-