You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
162 BES SEHÎR<br />
ÎSTANBUt<br />
zarayı başka kıyafetlerde yayarlar, istanbul, Yahya<br />
Kemal'in:<br />
Baktım, konuşurken, daha tir kerre<br />
güzeldin<br />
mısraıyle övdüğü güzele benzer.<br />
Doğrusu da budur. İstanbul, ya hiç sevilmez;<br />
yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her;<br />
haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.<br />
Bu güzelliklerde peyzajın kendisinden sonra,<br />
yahut onunla beraber en büyük pay, şüphesiz mimarînindir.<br />
Bu üst üste hayal mevsimleri hep onun<br />
beyaz çiçeği etrafında, bu sessiz orkestranın nağmelerini<br />
biraz daha derinleştirmek, daha renkli, daha<br />
içten yapmak için açarlar. Lodos poyrazla, akşam<br />
sabahla, mevsimler birbirleriyle âdeta bunun için<br />
yarış ederler.<br />
O, aydınlığın daima zengin rüyası, saatlerin sazıdır.<br />
Eski ustalarımızın asıl başarısı tabiatla bu işbirliğini<br />
sağlamalarındadır. Pek az mimarîde taş<br />
mekanik rolünü, şekiller sabit hüviyetlerini istanbul<br />
camileri kadar unutur, pek az mimarî kendisini ışığın<br />
cilvelerine istanbul mimarîsinde olduğu kadar;<br />
hazla, onun tarafından her an yeni baştan yaratılmak<br />
için teslim eder.<br />
Bir katedralin heykel kalabalığım mimarî tesirle<br />
karıştıranlar, istedikleri kadar başka sanatları övsünler;<br />
benim hayranlığım, çıplak bir insan vücudu<br />
gibi yalnız kendisi olmakla kalan âbidelerin yapıcılarına,<br />
ruhlarındaki ilâhî nispet sezişiyle duayı zekânın<br />
bir tebessümü haline getiren, duygusuz maddeyi<br />
güneşin adına söylenmiş bir kaside yapan mi-<br />
marlarımıza, çoğunun adım unuttuğumuz ve hayatımızda<br />
hüküm süren gömlek değiştirme telâşı içinde<br />
eserlerine bir kere olsun dönüp bakmadığımız,<br />
hattâ sabırla, imanla, karış karış işledikleri şehrin<br />
hangi köşesinde, hangi devrilmiş servinin altında<br />
yattıklarını bilmediğimiz o derviş feragatli ustalara<br />
gider.<br />
Onlar istanbul'u iyi bir elmas yontucusunun eline<br />
geçmiş bir mücevher gibi işlediler. Niçin övünmeyelim?<br />
Dışından ve içinden camilerimiz kadar güzel<br />
mimarî eseri azdır.<br />
Şüphesiz bu bir günde olmadı. Bu incinin böyle<br />
sade kendi ışık külçesi olarak teşekkül edebilmesi<br />
için ilkin Selçuk sedefinin yüzyıllarca bir yığın mazi<br />
mirası ve yerli anane üzerine kapanması, sonra İznik'le<br />
Bursa'nm imbiklerinden geçmesi, kabuklarını<br />
yavaş yavaş atması; Nilüfer imaretinde, Yıldırım'da,<br />
Yeşil'de, Edirne'deki Üç Şerefeli'de sağlamlığını denemesi<br />
lâzım geldi.<br />
imparatorluk mimarîsi imparatorluğun kendisine<br />
benzer: Kayserlerin tahtına yerleşmek için karargâh<br />
payitahtlarda, yeni fethedilmiş şehirlerde bir<br />
yığın mirası, geleneği ayıkladı, birçok incelikleri denedi,<br />
sonunda Fatih'in pazısı büyük şehrin kapılarını<br />
kendisine açtığı zaman, kudretinden emin Ayasof'-<br />
ya'nm yanıbaşma geçip oturdu.<br />
Gerçek Bizans saltanatı Fatih ile Bayezid külliyelerinin,<br />
İstanbul'un iki tepesine bir fecirden ardı<br />
ardına boşanmış güvercin sürüleri gibi beyaz ve yumuşak<br />
kondukları zaman yıkılır. Üçüncü tepeyi onlardan<br />
hemen biraz sonra gelen Sultan Selim'in çok<br />
Vsta ye rahat plâstiği fetheder.