22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

114 BIS SEHtR<br />

BURSA'DA ZAMAN 115<br />

Belki de bu yeni Beylik bu izdivaçla o zaman<br />

Anadolu'da ve Suriye taraflarında çok yaygın olan<br />

fütüvvet teşkilâtıyle birleşiyordu. Filhakika mal ve<br />

menal sahibi olan Şeyh Edebali'nin geleni ve geçeni<br />

misafir ettiği bir misafirhanesi bulunduğu ve bazı<br />

akrabasının isimleri düşünülürse ahi teşkilâtından<br />

olduğu tahmin edilebilir. îbni-i Battuta, Anadolu'da<br />

uğradığı yerlerde hemen daima bir ahî'ye rastlar,<br />

ahi evlerinde kalır.<br />

İznik'teki o güzel imaret beş kapılı revakı ve<br />

çok rahat kubbesiyle Nilüfer Hatun'a izafe edilir.<br />

Selçuk mimarisinin renkli, teferruat üzerinde fazla<br />

duran itikâfmdan, bu imaretle ve Murad-ı Hüdavendigâr'ın,<br />

Çekirge'deki camiiyle çıkarız. Bu ikincisinin<br />

kapısının üstündeki galeriler ve tek sütunla ayrılmış<br />

ikiz pencereler, imaretin revakı ve kubbe sistemi<br />

gibi yeni mimarinin ilk ritm araştırmalarıdır.<br />

Orhan'ın karısına olan sevgisi veya I. Murad'ın<br />

evlât muhabbeti bu kadının adını Bursa'nın ve Iznik'in<br />

tarihine ayrılmaz bir şekilde bağlamıştır.<br />

Fakat bu destan devresinde aşk hikâyesi bir<br />

değildir. Aydos kalesinin kapılarını Türklere Orhan'­<br />

ın akrabasından Abdurrahman Gazi'ye âşık olan bir<br />

tekfur kızı açar. Hakikaten bu devir geleceği müjdeleyen<br />

rüyalarıyle, aşklarıyle, kahramanlıkları ve<br />

ermiş hikâyeleriyle tam bir destandır. Ve bizim ilk<br />

büyük şairlerimiz de bu destanı o kadar saf bir dille<br />

parça parça veren Âşık Paşazade, Neşri, Lütfi Paşa<br />

gibi müverrihlerimizdir.<br />

Yaptırdığı camilerin kandillerini kendi elleriyle<br />

yakan, imaretlerinde pişirttiği ilk yemeği kendi<br />

eliyle fakirlere ve gariplere dağıtan Orhan Gazi'nin<br />

yarı evliya çehresi bu destanın asıl merkezidir. Bütün<br />

bu ruh kuvveti ve mânevîlik hep ondan taşar. O<br />

bir başlangıç noktasını bir imparatorluk yapmakla<br />

kalmaz, ona rahm ve şefkatin derinliğini de katar.<br />

üstüne aldığı imparatorluğun tarihçisi vazifesini<br />

zaman zaman unutan ve bilhassa bu illi devirde<br />

Garp âleminin ve Bizans'ın ufak bir himmetle vaziyeti<br />

kurtarabileceklerinde ısrar eden Von Hammer'-<br />

in kalemi ondan bahsederken birdenbire yumuşar,<br />

bir azizden bahseder gibi bir hal alır. Orhan hakikatte<br />

Horasan erlerinin silâh ve keramet arkadaşıdır.<br />

Daha doğrusu o devirden kalan birçok şey gibi<br />

onlar Orhan'ın devamıdırlar.<br />

Fakat ben onu daha ziyade Bursa'da kendi küçük<br />

imaretinde ve çarşı içindeki harap camiinde tasavvur<br />

etmekten hoşlanırdım. Bazı akşam saatlerinde<br />

bu küçük camiin önünden geçer veya kapısından<br />

bakarken o kadar kalenin kapısını zorlamış ellerini,<br />

kendi yaktığı kandillere uzanmış zannederim<br />

ve içim saadetle dolar.<br />

I. Murad, ufak tefek çizgi değişiklikleriyle Yıldırım<br />

Bayezid, 1402 felâketinden sonra imparatorluğu<br />

derleyip toparlayan o kadar akıllı ve iradeli I.<br />

Mehmed, büyüklükle sadeliği birleştiren devrinin birinci<br />

sınıf devlet ve harp adamı, sırasına göre şair<br />

ve estet II. Murad az çok onun ileri zamana vurmuş<br />

akisleri gibidirler. Fakat niçin bu devamı sade prenslerde<br />

arıyoruz? Bir buçuk asır bütün imparatorluk<br />

için model Orhan'dı.<br />

Bu kuruluş asrından sonra Bursa, sevdiği ve büyük<br />

işlerinde o kadar yardım ettiği erkeği tarafın-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!