You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BES 5EHtR<br />
ERZURUM 58<br />
ran meşin kokusunu bile bana duyurmayan bir heyecan<br />
içindeydim, üzerine bastığım bu taşlara değen<br />
başları onların kaderini, uğrunda yoruldukları şeyin<br />
büyüklüğünü düşünüyordum.<br />
insan kaderinin büyük taraflarından biri de, bugün<br />
attığı adımın kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir.<br />
Bakî'nin Fatih Camii'nde fakir bir müezzin<br />
olan babası, oğlunun Türkçeyi kendi adına fethedeceğini,<br />
sözün ebedî saltanatını kuracağını; Nedim'<br />
in anası, Türkçenin ikliminde oğlunun bir bahar rüzgârı<br />
gibi güleceğini, onun geçtiği yerlerde bülbül şakımasının<br />
kesilmeyeceğini, ağzından çıkan her sözün<br />
ebedîliğin bir köşesinde bir erguvan gibi kanayacağım<br />
biliyorlar mıydı? Bunun gibi, Malazgirt Ovası'nda<br />
döğüşen yiğitler, kılıçlarının havada çizdiği<br />
kavsin, bütün ufku dolduran nal şakırtılarının Sinan'ın,<br />
Hayreddin'in, Itrî'nin, Dede'nin dünyalarına<br />
gebe olduğundan elbette habersizdiler. Kader, insan<br />
ruhu bir tarafını tamamlasın, yaratılışın büyük rüyalarından<br />
biri gerçekleşsin diye, onları bu ovaya<br />
kader göndermişti. Yaratıcı ruhun emrinde idiler,<br />
onun istediğini yaptılar.<br />
Osmanlı devri mimarisi Erzurum'da Lala Paşa<br />
Camii ile yaşar. Fakat Lala Paşa, gömüldüğü yerden<br />
şehre hâkim değildir. Hattâ görülmesi için yanına<br />
sokulmak lâzımdır. Sonra küçük nisbetiyle daha<br />
ziyade büyük bir heykelin topraktan yapılmış örneğine<br />
benzer. Kısacası, Süleymaniye'nin, Yeni Cami'nin<br />
canlılığını, âdeta bakanın derisinden geçen<br />
sürükleyici ruhaniliğini, onda bulabilmek için biraz<br />
yorulmak, biraz da böyle olmasını istemek lâzımdır.<br />
-Bu yüzden, küçük bir pırlantaya benzeyen güzelliği-<br />
ni ben ancak Erzurum'a üçüncü gidişimde duyabildim.<br />
Bir akşamüstü önünden geçerken XVI. asrın<br />
mucizesi olan o hârikûlâde nispet beni yakaladı.<br />
Burada eski bir merkez olan Erzurum'daki bütün<br />
sanatlardan bahsetmek benim için imkânsızdır.<br />
Fakat Saltuk künbetlerinin ve medreselerinin<br />
kitabeleriyle başlayan ve asırlar boyunca devam eden<br />
Erzurum'daki yazı ocağım ihmal etmek istemem.<br />
Erzurum Halkevinin himmetiyle küçük bir koleksiyonu<br />
artık gözönünde bulunan bu ustaların bir kısmının<br />
adını biliyoruz. Osmanlı devrinden adı bize<br />
kadar gelen en eski hattat Derviş Ali (1080) dir. Yusuf<br />
Fehmi, Tahtacızade ve damadı Âsim Efendi, Topçuoğîu<br />
Ahmet Efendi, Nâmık Efendizade, Âsim Bey<br />
daha yakın zamanlarda yetişmişlerdir. Bunların yanı<br />
başında Kadızade Mehmet Şerif ve şakirdi Kâmil<br />
Efendi gibi müzehhip ve mücellitler de vardı.<br />
- V -<br />
Erzurum'da kaldığım müddetçe mahallî diyebileceğimiz<br />
musikiyi şahsî bir macera gibi yaşamıştım.<br />
Fakat ancak yıllardan sonra onunla yemden<br />
karşılaşınca, taşıdığı ıztırap yükünü anlayabildim.<br />
Tabiî bu havaların hepsinde, olgun bir sanat kuvvetini<br />
aramak, onlardan meselâ bir Tellâlzade'nin veya<br />
tab'î Mustafa Efendi'nin, Sadullah Ağa'nın, Seyyid<br />
Nuh'un veya millî hayatın her yanını yoklamış bir<br />
dehâ olan Dede Efendi'nin eserlerinden beklediklerimizi<br />
isteyemeyiz. Fakat bilhassa böyle olduğu içindir<br />
ki kendilerini yaratan insanların malıdırlar, bi-