22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

S8<br />

BES ŞEHİR<br />

ERZURUM 39<br />

lumlar geniş selâmlık sofralarında ortaya konur,<br />

gözlüklü ihtiyar kürk ustaları tığlarıyle onları düzeltir,<br />

eksiklerini tamamlarmış. Bu, Erzurum'un ikinci<br />

hayatının başlangıcı, sıcak sobanın, gümüş çay<br />

tepsisinde küçük bir şafak gibi gülen çayların, uzun^<br />

sohbetlerin devridir.<br />

Şehir, kapılarını kapatır, kendi âleminde yağardı;<br />

kızak üstünde siyah yamçılı, uzun konçlu çizmeli,<br />

kıvrak bıyıklı postacıların acaip kurt, tipi hikâyeleriyle<br />

beraber iki üç haftada bir getirdikleri<br />

gazetelerin havadisleri uzun uzun münakaşa edilir,<br />

geçmiş zaman hâtıraları anlatılır, dedikodu yapılır,<br />

çok zarif, ustalıklı cümlelerle eşe dosta tariz edilirdi.<br />

Belki de bu kapalı kış aylarının beslediği sohbet<br />

yüzünden hemen her Erzurumlu nükteci, biraz hicivcidir.<br />

Fakat, her şeyde olduğu gibi, her nesilden<br />

birkaç kişi bu umumî mazhariyetin üstüne çıkar.<br />

Bunlar konuşma sanatının şöhret kurmuş ustalarıdır.<br />

Mütareke yıllarında Ermeni meselesi doluyısıyle<br />

Erzurum'a gelmiş olan Amerikan Heyetine o zamanın<br />

Belediye Reisi Zâkir Bey'in verdiği cevabı<br />

kim hatırlamaz? Tercümana:<br />

"— Dilmaç, bana bak, bu beyler uzun boylu<br />

anlatıyorlar. Ben kısa bir misalle Erzurum'da ekseriyet<br />

kimlerde idi, Cenerale anlatayım" diyerek Heyeti<br />

oturdukları evin penceresine götürmüş,<br />

"— Bakın, demiş, şurada bütün şehri saran bir<br />

taşlık var. Onun da ortasında yirmide biri kadar duyarla<br />

çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman<br />

mezarlığı, o küçüğü de Ermeni mezarlığıdır;<br />

bunlar kendi ölülerini yemediler ya!"<br />

Erzurum'da Türklerin daima ezici bir çokluk<br />

halinde yaşadıkları bin türlü şekilde gösterilebilirdi.<br />

Zâkir Bey'in hazır cevaplılığı bunların en kısasını,<br />

itiraza yer bırakmayanını bulmuştu.<br />

Erzurum'da bu konuşma ustalarının birini bol<br />

bol dinlediğim hikayeleriyle, birini de şahsen tanıdım.<br />

Kaleli Burhan Bey 1923'ten çok önce ölmüştü.<br />

Fakat keskin hicvi ve istihzası, hazırcevaplılığı hâlâ<br />

canlı bir hâtıraydı. Edip Hoca ise hayattaydı. Bana<br />

üç yüz yılın üzerinden aşarak, XVI. asrın şair<br />

İshak Çelebi'sini hatırlatan, onun çok meşhur "Şam'­<br />

dan çıktığım akşama dedim Şâm-ı Şerif" mısraını<br />

tekrar ederek anlatan bu şaşırtıcı adam, gerçekten<br />

hatırlanmağa değer. Gevad'm odasında tanıdığım<br />

Edib Hoca'yı ben çok sevmiştim. Bu uyanık adam<br />

bana daima eski kültürümüzün bir incarnaüon'u gibi<br />

görünmüştü. Geniş atlet gövdesiyle her geçtiği<br />

yolu kendi etrafında bir tablo zemini gibi toplayan,<br />

karşısına çıkan her şeyi ikinci plânda bırakan bu<br />

adam, Erzurum'da, bütün eskiliğe rağmen belki en<br />

canlı nokta idi.<br />

Edip Hoca 1923 Erzurumunda, XVI. veya XVII.<br />

asırların şark ordularından biriyle gelip orada kalıvermiş<br />

bir mâzi yadigârına, yahut Üsküdar'dan<br />

Şam'a, oradan da Hicaz'a gitmek üzere tehlillerle,<br />

tekbirlerle yola çıkarıldıktan sonra yanlışlıkla Erzurum'a<br />

gelmiş bir sürre alayına benzerdi. Neşesi, pervasızlığı,<br />

mücadeledeki -hazırcevaplığı, kafasındaki<br />

ölçü duygusuyle, iyi kalbiyle Edip Hoca bütün bir<br />

âlemdi.<br />

Bir gün dostlarından birine uğrayarak çay bardağı<br />

istemiş, çok güzel bir takımı beğenmiş, "Hak-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!