22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2« BES ŞEHİR<br />

ERZURUM 27<br />

görmez olursa, ben de öylece insan ıztırabı karşısında<br />

tabiat güzelliğine kayıtsızdım, yabancıydım.<br />

Gümüşhane'den sonra yavaş yavaş artan bu<br />

duygu, Erzurum'da âdeta ezici bir hale geldi. İkinci<br />

defa gördüğüm bu şehir, artık şark vilâyetlerinin iktisadî<br />

merkezi, yaylanın gülü, bu havalide söylenen<br />

türkülerin yarısından çoğunun güzelliğini övdüğü eski<br />

Erzurum değildi. Harp, hicret, katliamlar, tifüs,<br />

çeşit çeşit felâket, üzerinden ağır bir silindir gibi<br />

geçmiş, her şeyi ezip devirmişti.<br />

Hiç bir yerde memleketin Birinci Cihan Harbinde<br />

geçirdiği tecrübenin acılığı burada olduğu kadar<br />

vuzuhla görülemezdi. Bu, eski ressamların tasvir<br />

etmekten hoşlandıkları şekilde, ölümün zaferi<br />

idi. Dört yıl, bu dağlarda kurtlara insan etinden ziyafetler<br />

çekilmiş, ölüm her yana dolu dizgin saldırmış,<br />

seçmeden avlamıştı. Uğursuz tırpan durmadan,<br />

bir saat rakkası gibi işlemiş, rastgeldiği her şeyi biçmişti.<br />

Bununla beraber, nüfusu altmış binden sekiz<br />

bine inen Erzurum Millî Mücadele'ye önayak olmuş,<br />

Ermenistan zaferini idrak etmiş, yavaş yavaş sağ<br />

kalan hemşerilerini toplamaya başlamıştı.<br />

Ölümün zaferinin yanıbaşında, imkânsız bir kığın<br />

kasıp kavurduğu bir bahçede, buzların kilidi çözülür<br />

çözülmez başlayan o acaip baharlar gibi, yavaş<br />

yavaş hayatın türküsü yükseliyordu.<br />

Yıkılmış şehirde yeniden gençler evleniyor, çocuklar<br />

doğuyor, yarısı toprak olmuş evlerde baba<br />

ocakları tütüyor, akşamın alaca karanlığında kılıç<br />

artığı çocuklar türkü söylüyorlar, adlarıyle artık<br />

mevcut olmayan şeylere hudut çizen Şehir Kapılan-<br />

nın önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit,<br />

bar oynanıyordu.<br />

Hülâsa fırtınanın dağıttığı kartal yuvası yeniden<br />

kuruluyor, sağ kalanlar güneşin adına neşide<br />

söylüyorlardı. Her yerde marazî denebilecek bir bahar<br />

şenliği vardı. Kıvamını henüz bulmamış olan bu<br />

canlılık insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem<br />

yazdan daha başka türlü sarıyordu. Bu, her şeye<br />

rağmen hüküm süren hayatın zaferi idi. O, geniş<br />

akışında kendisiyle birlikte gelemeyenlerin etrafını<br />

zalim bîr yalnızlıkla çevirerek yolunda yürüyordu.<br />

Fakat dört kapılı şehrin kendisi yoktu. Denebilir<br />

ki asırlarca gururunu yapan ve topluluk hayatına<br />

istikamet veren serhat şehri ruhundan başka<br />

ortada pek az şey kalmıştı. Bu yıkılış, Erzurum'da<br />

ilk defa mı oluyordu? 1828 mağlûbiyeti, 1876 felâketi<br />

ve daha önce birçok isyanlar muhakkak ki buraları<br />

gene sarsmıştı. Birincisinde yüz otuz iki bin<br />

olan nüfus, yüzbine inmişti. İkincisinde şehir kökünden<br />

sarsılmıştı. Fakat bu seferki yıkılış çok başka<br />

bir şeydi. Bu sefer ölüm, geride kendinden başka<br />

hiç bir canlı şey koymamak ister gibi, şehre saldırmıştı.<br />

Gerçekten kendi malı olan uçsuz bucaksız bir<br />

mezarlığın bir ucunda küçük bir şehir iskeleti, artık<br />

sadece bir harabeyi çevreleyen birkaç kapı adiyle<br />

birkaç bozuk yol bırakarak çekilip gitmişti.<br />

Hemen herkesin yalnız kendisinin anlatabileceği<br />

bir hikâyesi vardı. Hemen herkes birkaç kişiye<br />

ağlıyor ve akıbetini hâlâ bilmediği bir sevdiğini bekliyordu.<br />

Bir ihtiyar adamdan bahsettiler ki yıllarca pencere<br />

önünden ayrılmamıştı. Kafkasya'ya giden to-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!