22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

j<br />

24<br />

\<br />

BEJ SEHÎR<br />

hirli sandalının geçeceği suları tayin ediyor, doğan<br />

çocukları gök defterine parlak bir noktayla işaret<br />

ediyor, ölenlerin adını bir başka yıldızın gözlerini<br />

yavaşça yumarak siliyor, hülâsa kâinat ve kader dediğimiz<br />

büyük gidiş-gelişi oradan tek başına ve kendi<br />

kendine idare ediyordu.<br />

O gece Yıldız Dağının eteğinde yatarken benim<br />

çocuk hayalim, bugün bile ne olduğunu bilmediğim,<br />

fakat hangi derin kaynaklardan geldiğini az çok tahmin<br />

edebildiğim bu tesirin altında idi. Çadırın karanlığında,<br />

her yanın, her şeyin sihirli bir kimya içinde<br />

yüzdüğünü, yıldız parıltılarıyle yıkanıp temizlendiğini,<br />

içten büyüdüğünü sanıyordum, öyle ki akşamleyin<br />

sürüleriyle dağ yoluna doğru çıktığını gördüğümüz<br />

kıl abalı Bingöl çobanlarına ertesi sabah gene<br />

rastgelince, bu kıl abalar üzerimde âdeta yıldız<br />

ışıklarından örülmüş bir harmani tesiri yaptılar ve<br />

sürünün koyunları, babamın kitapları arasında seyrettiğim<br />

kâinat haritasının o muhteşem ve hoyrat<br />

bakışlı koçu gibi içimi ürperme ve hayretle doldurdular,<br />

îşte birkaç gün sonra Erzurum'a bu duygularla,<br />

tıpkı koyunlarını bütün bir yaz boyunca menzil<br />

menzil bu otlaklarda otlata otlata güz başında şehre<br />

getiren Cizre ve Bingöl çobanları gibi girdim.<br />

O zamanın Erzurum'u, on yıl sonra 1923'te gördüğüm<br />

Erzurum'dan çok başkaydı. Her türlü kıyafette<br />

bir kabalığın çarşı pazarını doldurduğu, saraç,<br />

kuyumcu, bakırcı dükkânlarıyle senede o kadar malın<br />

girip çıktığı hanlarıyle, ambarlarıyle, eşraf ve<br />

âyanı, esnafı, otuz sekiz medresesi, elli dört camisiyle,<br />

îran transitinin beslediği refahlı ve mâmur Erzurum'la<br />

on yıl sonra gördüğüm harap şehir arasın-<br />

BRZURUM 15-<br />

da kölay kolay münasebet tasavvur edilemezdi. Sonradan<br />

öğrendiğime göre, muhtelif çarşılarında onbinlerce<br />

zenaatçı çalışır, saraçlarının yaptığı eğerler<br />

bütün şark vilâyetlerine hattâ Tebriz'e kadar gidermiş.<br />

Ben babamla, annemle gittiğimiz siyah kehribarcıları<br />

şimdi bir masal gibi hatırlıyorum. Küçük<br />

ye yan aydınlık dükkânlarda ince, dikkatli işin terbiyesini<br />

almış, âdeta iş terbiyesiyle durulmuş birtakım<br />

adamlar, oturdukları yerden konuşuyorlar, pazarlıklar<br />

ediyorlar, ellerindeki kehribar işlerini hayı<br />

dökülmüş çuha şalvarlarına sürterek cilâlıyorlardı.<br />

Sonra keskin bir meşin kokusu, yumuşak derinin<br />

âdeta söndürdüğü, kıvamını bozduğu tokmak sesleri<br />

ve bir yığın uğultu...<br />

— II —<br />

Bu sefer geldiğim Erzurum başka bir Erzurum'­<br />

du. Ona Doğu Anadolu dağlarının eski bir şarap gibi<br />

zamanla takdis edilmiş, ruh besleyici uzletinden<br />

değil, dört Cihan Harbi yılının ve İstiklâl Savaşı'nm<br />

üstünden aşarak gelmiştim. Vâkıa bu sefer de muhteşem<br />

bir tabiatın arasından geçmiştik; fakat ona,<br />

birinci seferde olduğu gibi, her şeyini yeni ve hârikulâde<br />

bulan bir ruhla değil sihrini bir yığın ıztırap<br />

tecrübesinin soldurduğu bir gözle bakıyordum. Ne<br />

Ziganalar'm her dönemeçte bir kere daha şaşırtıcı<br />

olan güzelliği, ne Kop Dağı'nm ihtişamı beni peşinden<br />

sürüklemiyordu. Dekordan ziyade bu yerlerde<br />

birkaç yıl önce oynanmış kanlı oyunun tesiri altındaydım.<br />

Tiyatroda nasıl boş sahnede dekorun oyaladığı<br />

seyirci, söz başlar başlamaz bütün o teferruatı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!