22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BBS ŞEHİR<br />

yeşil bir ova, ancak kenarından geçtiğimiz Bitlis<br />

şehri namına bir bakkal dükkânının camlarına dizilmiş<br />

gördüğüm küçük lâmba şişeleri; Balkan Harbi'nin<br />

kimbilir hangi cefasına katlandıktan sonra<br />

memleketine yorgun dönen bir redif taburuyle üstünde<br />

karşılaştığımız eski, harap Murat Suyu köprüsü,<br />

nihayet bir gece, dibinde yattığımız Yıldız Dağı ve<br />

bir gün uzağından geçtiğimiz Suphan Dağı, sonra bu<br />

dağların benim çocuk muhayyilemde yaptığı acaip<br />

tesir...<br />

Bu dağlardan sonra Âşık Kerem benim için bir.<br />

hayalet yolcu gibi kervanımıza takılmıştı. Zaten ninemin<br />

sık sık hatırlayışları yüzünden bu yolculuk<br />

biraz da onun namına yapılıyor gibiydi. Bu Trabzonlu<br />

kadının bütün coğrafya bilgisi memleketiyle gençliğinde<br />

gittiği Yemen, Mekke bir yana bırakılırsa,<br />

bu hikâyeden gelirdi. Bu, bilgiden ziyade dine benzeyen<br />

bir coğrafya idi. Bütün akarsulara, dağlara<br />

canlı, ebedî varlıklar gibi bakardı. Sanki şiir, din,<br />

gurbet duygusu, hayat tecrübesi, birbiri ardınca yaşanmış<br />

hayatların rüyalarımızda birbirine karışmasına<br />

çok benzeyen bir yığın inanış artığı bu dağları,<br />

dereleri onun için ilâhî varlıklar yahut veliler haline<br />

getirmişlerdi. İkide bir beni mahfesinin yanma<br />

çağırarak biraz sonra uzağından geçeceğimiz veya<br />

huzuruna varacağımız ebediyetin adını, varsa hikâyesini<br />

söyler, Yunus'tan, Âşık Kerem'den beyitler<br />

okurdu. Suphan Dağının yolumuzun hangi tarafına<br />

düşeceğini, hangi gece Yıldız Dağı'nın dibinde konaklayacağımızı<br />

mekkârecilerden daha yola çıkmadan<br />

sorup öğrenmişti. Onun için ikimiz de hazırdık.<br />

ANKARA<br />

Bu dağlar sadece adlarıyle memleketin bir köşesinde<br />

bir nevi "semâvât" rüyası kurmuş gibidirler.<br />

Asırlar boyunca bu yaylalarda sürü otlatan, kışın<br />

günlerce süren kurt avları yapan, masal kızları bakışlı<br />

geyiklerin peşinde yolunu şaşıran, hülâsa hemen<br />

bütün seneyi yıldızlarla sarmaş dolaş yaşayan<br />

insanların rüyası. Bu yüzdendir ki bu dağlarla ilk<br />

defa karşılaşan ve tıpkı aydınlattığı su parçası içinde<br />

çalkalanan bir ışık gibi, onların kudret ve nüfuzlarının<br />

muhayyelemizde ayrı bir şekilde canlandırdığı<br />

manzara içinde adlarım duyan yolcunun, bir an<br />

bile olsa, bir nevi ebediyet vehmiyle dolmaması, hüviyetlerini<br />

yapanjuztetm bir kader duygusu halinde<br />

kendisinde yerleşmemesi kabil değildir.<br />

Yıldız Dağının dibinde, gecenin dört bir yandan<br />

getirip çadırımızın üzerine yıktığı bin türlü ses ve<br />

uğultu arasında ben hep bu dağın şöyle bir gördüğüm<br />

mağrur ve dumanlı başını düşünmüştüm. Onda<br />

bir nevi Ecdat-Tanrı çehresi sezer gibiydim. Bana<br />

öyle geliyordu ki kulağımı biraz daha iyi versem, yıldızlarla<br />

ne konuştuğunu duyacaktım. Kimbilir, belki<br />

de her gece, olduğu yerden ellerini uzatarak, tıpkı<br />

üç yıl önce Sinop'ta iptidaî mektebine giderken<br />

her sabah önünden geçtiğim Muvakkithanenin penceresinden,<br />

şevkle büyük asma saatleri kurduğunu<br />

gördüğüm ihtiyar gibi, yıldızların saatini kuruyor,<br />

Kervankıran'la Çobanyıldızı'm, Büyük Ayıyı, Küçük<br />

Ayılı, Ağlayan Kadınları, kiminin mesafeler içindeki<br />

yalnızlığına hüzün duyduğum, kiminin kadife kadar<br />

yumuşak ve koyu karanlığa uzattığı mücevher salkımlarına<br />

imrendiğim bütün öteki yıldızları birbirine<br />

ayarlıyor, güneşin doğacağı dakikayı, ayın si-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!