22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

18 BE? ÎEHfH<br />

ANKARA 19<br />

rina götürüyor, onun tabiî neticesi olan büyük meselelerle<br />

karşılaştırıyor.<br />

Bu o kadar böyle M Ankara, istiklâl mücadelesi<br />

yıllarından bütün mazisini yakarak çıkmış denebilir.<br />

Ovaya bakıyorum; o muharebeler buna benzer<br />

ovalarda, mor gölgeli sırtlarıyle ufku plâstik bir<br />

madde gibi yuğuran bu dağlara benzeyen dağlarda<br />

geçti. İnönü zaferini millete ve tarihe müjdeleyen<br />

telgrafı yazarken Garp Cephesi Kumandanı'nm gözü<br />

önünde olan manzara, ufak tefek değişikliklerle<br />

bu gördüğüm manzaranın devamıydı; galip kumandan<br />

bu tepeye, yahut yanıbaşmdakine, biraz ötede,<br />

sağda solda görünen tepelere benzer bir yerden düşman<br />

askerinin kaçtığını, Bozöyüğün yandığını seyretmiş,<br />

gene böyle bir yerde asırlara verdiği müjdeyi<br />

yanındakilere dikte ettirmişti.<br />

Saat 6,80 dan sonra. Metris Tepe'den gördüğüm<br />

vaziyet: Gündüzbey şimalinde sabahtanberi sebat<br />

eden ve dümdar olması muhtemel bulunan bir düşman<br />

müfrezesi sağ cenah grubunun taarruzuyla gayri<br />

muntazam çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye<br />

istikametinde temas ve faaliyet yok. Bozöyük<br />

yanıyor. Düşman binlerce maktulleriyle doldurduğu<br />

muharebe meydanını süahlarımıza terketmiştir.<br />

Garp Cephesi Kumandam<br />

İsmet<br />

Sade, tok ve son derecede vâzıh belâgatiyle gölümüzün<br />

önünde bir harp sahasını, yangım, ölü ve<br />

yarakları, karışıklığı, ufukta kaçan ve kovalayan<br />

muharipleriyle, kendi panoraması içinde canlandıran<br />

bu satırlara benzer bir edebiyatla ilk defa karşılaşıyorduk.<br />

İnönü'nde genç kumandan İsmet Paşa, 1922 yılının<br />

26 Ağustos gecesi Dumlupmar'da Başkumandan<br />

Mustafa Kemal eğer — uyudularsa — nasıl bir<br />

rüya gördüler? Milletlerine hazırladıkları istikbal<br />

kendilerine açıldı mı? Bu geceler düşüncemi başka<br />

büyük geceye, 1071 senesi Ağustos'unun 26 ncı gecesine<br />

götürüyor. Malazgirt'te bileğinin kuvvetiyle,<br />

dehâsının zoruyle bize bu aziz vatanın kapılarım<br />

açan Alpaslanı, muharebe emrini vermeden evvel<br />

hangi kuvvetler ziyaret etti ve ona neler gösterdi?,<br />

Üç kıtada genişleyecek yeni bir Roma'yı kurmak<br />

üzere olduğunu, talihini avuçları içinde taşıdığı milleti,<br />

yeni bir tarih ve coğrafyanın emrine verdiğini,<br />

yeni bir terkibin doğmasına bir çınar gibi yetişip<br />

kök salmasına sebep olduğunu acaba hissetmiş miydi?<br />

Hiç tanımadığı dehâlı çocuklar müstakbel zaferlerin<br />

kumandanları, henüz söylenmemiş şiirlerin şairleri,<br />

henüz yükselmemiş şaheser yapıların mimarları,<br />

henüz duyulmamış nağmelerin bestekârları etrafında<br />

henüz açmamış bir fecrin gülleri gibi dolaşmıyorlar<br />

mıydı? Gözlerinde Sultan hanından, İnce<br />

Minareden bir hayal yok muydu? Eğer yokduysa,<br />

bütün bunlardan habersiz, bu müjdeleri içinde konuşur<br />

bulmadan o büyük işi nasıl yaptı? Nasıl on senede<br />

Malazgirt'ten Akdeniz kıyılarına bu toprağın<br />

tanımadığı ve tatmadığı bir ideali taşıdı? Fatih'in<br />

İstanbul fethinden evvelki uykusuzlukları, Bâkî'nin<br />

ye Nedim'in, Neşatî ye Nailî'nin, Sinan'la Hayret-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!