22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BEŞ ŞEHİR<br />

İSTANBUL<br />

24S<br />

nı gürle, zevkini tam bulamadığı mimarî ve bizzat<br />

kendisinin ön safında geldiği musiki arasında paylaşmış<br />

gibiydi. Devrin bizdeki çehresi biraz da sanata<br />

verdiği üstün yerden gelir. Sanatın bir adım ötesinde<br />

ufuk tahammül edilmeyecek kadar boğucudur,<br />

öyle ki insan devrin şurada burada tek-tük rastlanan<br />

hâtıraları ile karşılaşınca ister istemez Şeyh Galib'in:<br />

Perîşânî-i gam menşuruna tuğra mıyım<br />

bilmem<br />

mısraını hatırlıyor. Hayır bu altın, bir yıkılışın üstünde<br />

parlıyordu. Bu mısraın bulunduğu müseddesin<br />

hâne beyiti ise Şeyh Galib'in bence tek kehanetidir:<br />

Belâ mevcâver-i<br />

Adem sahillerin<br />

girdâb-ı hayret nohuda nâbud<br />

tuttu derîga bang-i nâmevcud!<br />

Şüphesiz bunda en büyük mesuliyet padişahındı.<br />

Bu hükümdar giriştiği işi tutacak kudrette değildi.<br />

Ne de bu cinsten büyük bir değişiklik için zarurî<br />

olan bilgiye ve şahsiyete sahipti. Devri çakırpençe<br />

insan istiyordu. Üçüncü Selim'de ise bu yoktu. Onun<br />

için diktiği yenilik ağacı ancak kanıyle sulandıktan<br />

sonra tutunabildi ve çiçek açtı.<br />

HI. Selim'in beste ve âyinlerini şimdi bizim için<br />

o kadar derin ve mânalı yapan şey, iyi niyeti, yenilik<br />

aşkı gibi faziletlerini karşılayan cihangirlik hülyası,<br />

tereddütleri, yeis ve füturu, hülâsa bütün biri<br />

kompleks psikoloji yüzünden milletçe yaşadığımız<br />

kanlı ve hazin macera mıdır? Hayatını ve yarıda bıraktığı<br />

işleri, imparatorluğun yelken ye dümenine<br />

kadar suya batmış bir gemiye benzeyen o felâketli<br />

manzarasını bilen bizler, bugüne ait his ve düşüncelerimizi<br />

teşmil ederek mi bu eserlerle karşılaşıyoruz?<br />

Yoksa onlar gerçekten, şimdi duyduğumuz şekilde,<br />

bütün bir inkıraz korkusu, inkıraz zevki, azaplar,<br />

tehlikeli sezişler, nefis ithamlan ve kaçışlarla<br />

zengin olarak mı bize geliyorlar?<br />

Bunlar ancak musikimizi bütün tarihiyle gözü<br />

önünde bir obje gibi görebilecek şekilde bilen ve üstünde<br />

duran münekkitlerin cevap verebileceği suallerdir.<br />

Şurası var ki tıpkı kendimiz gibi geçmiş zaman<br />

da, bizdeki aksiyle tekevvün halindedir. Kâinatımızı<br />

nasıl kendi akislerimizle yaratırsak; maziyi<br />

de, düşüncelerimize, duygularımıza ve değer hükümlerimize<br />

göre yaratır, değiştiririz. Kaldı ki talih, bu<br />

hâlis İstanbullu bestekârı, doğusu ve mukadderatına<br />

sahip olduğu imparatorlukla devrinin öbür insanlarından<br />

çok ayırmıştı. İster istemez her hareketinde<br />

öbürlerinden başka şeyler aramamız zarurî oluyor.<br />

Belki de bu yüzden Topkapı sarayındaki iki<br />

odalı köşkünde, bugün pas vurmuş billûruna Galib'in<br />

beyti oyulmuş aynalar, çiniler, âyetler arasında, Aynalı<br />

Kavak sarayının ta'likleri altında, Beşiktaş sarayında<br />

ve Boğaz köşklerinde, kız kardeşlerinin yalılarında,<br />

yeni kurduğu orduyu bütün bir gözde maiyet<br />

ile teftişe gittiği Levent yollarında, her önünden<br />

geçtiği iskelede top sesleriyle selâmlandığı deniz binişlerinde<br />

hemen herkese güvenerek, herkesten şüphe<br />

ederek, en küçük ümitlere yapışarak, en ufak fısıltılaramâna<br />

vererek, dikkati ve düşüncesi o kadar<br />

acıklı, maceraların geçtiği hudutlarda, dostu sandığı<br />

Napoleon'un ve İstanbul'u tehdit eden İngiliz donan-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!