22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

226 BEŞ ŞEHlR<br />

Vaniköy adını, Fazıl Ahmed Paşa'mn Erzurum'­<br />

dan bulup getirdiği ve saraya takdim ettiği Vanî<br />

Mehmed Efendi'nin yalısından alır. Âsım'm "Fenn-i<br />

intisapta bînazîr" diye vasıflandırdığı Vanî Efendi<br />

cerbezeli, mutaassıp, tefsiri çok iyi bilen bir âlimdi.<br />

Fakat fırsatım bulunca padişaha hâmisinin aleyhinde<br />

bulunacak kadar haristi. Zaten entrika ve ihanet<br />

bu devirde tabiî işler arasındadır.<br />

Bu devirde Boğaz, hiç olmazsa Rumeli Hisarı<br />

ye Kanlıca'ya kadar olan kısmında iyiden iyiye moda<br />

idi. Nâimâ tarihinde, Fındıklı'da maceralarını<br />

okuduğumuz, ihtiraslarına ve entrika kabiliyetlerine<br />

şaşırdığımız, yahut hüsnüniyetlerini beğendiğimiz<br />

gözü pek vezirlerin, haris, devletin ihtiyacı olan<br />

parayı bulmak için daima azapta defterdarların, nazik<br />

ve çelebi reisülküttapların, çoğu ocak kapısından<br />

ayrılmayan ulemanın ekserisinin Boğaz'da yalıları<br />

vardı ve İstanbul baharı başlar başlamaz bu<br />

yalılara taşmıyorlar, sisli lodos sabahlarını, ışığın<br />

kanlı cümbüşü akşamları karşı sahillerde bir ağaç<br />

kümesinin veya biraz fazla çıkıntılı kayaların vücuda<br />

getirdikleri kararmış gümüşten yalnızlıkları pencerelerinden<br />

çubuklarını ve kahvelerini içerek, afyonlarını<br />

yutarak seyrediyorlar, geceleri mehtabın<br />

kabarttığı suları bir kere daha görmek için elbette<br />

yataklarından fırlıyorlar, fırtınalı gecelerde şimşek<br />

ışıklarının akıntılı sularda eski minyatürlerde gördükleri<br />

Çin ejderhaları gibi renkli ve korkunç akışını<br />

seyrediyorlardı. Hülâsa bizim bugün Monet'de,<br />

Bonnard'da, Marquet'de, Turner'de, Canaletto'da görüp<br />

kendi hâtıralarımızdaki anlara yerleştirdiğimiz<br />

İSTANBUL 227<br />

güzellikler onlar için günlük şeylerdi ve şüphesiz onlarla<br />

karşılaşmaktan haz alıyorlardı.<br />

Yazık ki Venedik ve Napoli'den başka hiç bir<br />

memlekette rastlanmayan şekilde denizle böyle başbaşa<br />

yaşamak imkânını veren Boğaziçi'nin açık bir<br />

tesirini edebiyatımızda görmek imkânsızdır. Nesrin<br />

ye resmin yokluğu, şiirin bir san'at oyunu oluşu yaşanmışı<br />

çok gerilere atar. Onun için Boğaz tesirini<br />

sanatkârlarımızda ancak karışık bir rüyanın tesadüfleri<br />

içinde seçilen günlük hâtıralar gibi en tanınmayacak<br />

terkipler içinde ararsak bulabiliriz.<br />

IV. Mehmed de Boğaz'ı severdi. Şüphesiz daha<br />

ziyade bir oyun olan:<br />

Gönül ne Göksu'ya mâil ne Sânyâra<br />

Sipâh-ı gamdan emin olmağa Hisara<br />

gider<br />

gider<br />

beyti onundur. Ve belki de çocukluğunu o kadar fırtınalı<br />

yapan isyanların birinde, yahut onların hâtırası<br />

ile söylenmiştir. Binbir Gece'ye sonradan ilâve<br />

edilmiş bir sahife gibi pırıl pırıl saltanat kayığı Boğaz<br />

sularında sık sık süzülürdü. Fakat bu padişah<br />

daha ziyade av ve çok gösterişli büyük alayların<br />

meraklısı idi. İlk ava, cülusundan iki sene sonra dokuz<br />

yaşında iken çıkar. Köprülü Mehmed Paşa'mn<br />

vezirliğine kadar olan zamanda yazları Üsküdar sarayında<br />

geçirmekten hoşlanıyor, ara sıra da Çatalca<br />

taraflarında avlanıyordu. Köprülü'nün getirdiği nisbî<br />

sükûndan sonra — hiç bir büyük mesele kökünden<br />

halledilmemiş olmakla beraber, ortalık durulur<br />

ve devlet eski kudretini iade etmişe benzer — ve bilhassa<br />

Fazıl Ahmed Paşa ve Kara Mustafa Paşa za-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!