22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

21* BEŞ SEHÎR<br />

Zeynep Hanım konağına yakın bir kebapçıda Yahya<br />

Kemal ile iftar ederken gördüm. Abdülhak Şinasi'nin<br />

titizliği için söylediği "garson lütfen suyu da yıkayınız!"<br />

sözü bu kebapçıda geçer. Bayezid'deki setli<br />

kahveler, camiin bahçesindeki küllük o devirde bizi<br />

pek çekmezdi. Zaten bu sonuncusunun müşterileri o<br />

günlerde çok karışıktı. Ve henüz o lâtif adı almamıştı.<br />

Buna mukabil bazı ramazan ve kış mevsiminde<br />

cuma geceleri fasıl musikisi yapılan Bayezid - Aksaray<br />

yolunun başında bir zaman bakkaliye olan oldukça<br />

güzel bir kahveye sık sık giderdik. Bu kahveyi<br />

bize Yahya Kemal tanıtmıştı. Yaz günleri Çubuklu<br />

ve İstanbul'un diğer mesire yerlerinde dinlediğimiz<br />

eserlerle burada hasretini çektiğimiz âşinâlar gibi<br />

karşılaşırdık. Onlar bize o bahçelerde hanımlarla<br />

erkekleri ayıran kafeslerin arkasından veya yolda,<br />

vapurda görüp beğendiğimiz ve zaman zaman hatırladığımız<br />

şuh ve güzel kadınlardan birer tebessüm<br />

ve tatlı bakış gibi gelirdi. Bu fasılları son ustalardan<br />

İsmail Hakkı Bey idare ederdi. Beyaz çember<br />

sakak ile daha ziyade ahbaplarımızdan fazla vekarı<br />

zıddıma giden bir Şûrayı Devlet âzasma benzettiğim<br />

İsmail Hakkı Bey'in elindeki defe — eski musikîyi<br />

kudüm veya def idare eder — vurarak şarkı ve besteleri<br />

okuması pek hoşuma giderdi. Sesi dik ve gürdü,<br />

selikası İstanbulluydu.<br />

Divanyolu'ndaki Şark mahfelinin hemen altında<br />

açılan Yıldız kahvesi de gündüzleri uğradığımız<br />

yerlerdendi. Geceleri rakımızı içmek için karşımızdaki<br />

Şule'ye geçivermek gibi bir kolaylığı da vardı.<br />

Mamafih biz o zamanlar daha ziyade Sirkeci'de postahane<br />

binasına çok yakın İsmail Efendi adında bir<br />

İSTANBUL 215<br />

zatın işlettiği bir tezgâh meyhanesini severdik. Buraya<br />

tanınmış muharrirleriyle, mürettipleriyle bütün<br />

Babıâli gelirdi. Bazan da Yunus Kâzım ve Kutsî<br />

ile ben karşıya geçip Taksim bahçesi civarında Liban<br />

adlı bir lokantaya giderdik. Bununla beraber bu Beyoğlu<br />

çıkışlarımızda daha ziyade yeni açılan Rus lokantaları<br />

bizi çekerdi.<br />

Nedense bu beyaz Rus muhacirlerinin İstanbul<br />

hayatındaki tesirinden hiç bahsedilmedi. Halbuki<br />

Tanzimat'ın başında Fransız ve bilhassa İtalyan tesiri<br />

ne ise — Fransız tesiri Büyük İhtilâlin neticesi<br />

olan akmda başlar — bu beyaz Rusların tesiri de<br />

odur. Kadın kıyafetinden, lokanta ve bardan plâjlara<br />

kadar birçok modayı onlar getirdiler.<br />

Bu Rus muhacirleri Beyoğlu'nu iyice zaptettikten<br />

sonra yavaş yavaş İstanbul semtine ve bizim çıktığımız<br />

kahvelere kadar yayıldı. Kürklü, çizmeli, saçları<br />

çok düz taranmış, hafif tombul yanaklı, beyaz<br />

yüzleri bol düzgünlü, bol mücevherli, bir yığın kontes<br />

ve prenses, parasını güçlükle ödediğimiz kahve<br />

ve çaylarımızı, lokantalarda rakı ve yemeklerimizi<br />

getirmeğe, vestiyerlerde yırtık ve eski pardesü ve<br />

paltolarımızı göğsüne kadar sakallı sabık generaller<br />

yeya miralaylar tutmağa başladılar. Çar yaveri, eski<br />

miralay veya asilzade delikanlılar karşımızda çeyik<br />

Kafkas oyunları oynadılar. Hiç bir zaman İstanbul<br />

bu kadar bahtsız, sınıflar muvazenesini alt üst<br />

edecek derecede paralı ve eğlenceli olmamıştı. Hemen<br />

her köşeden Balalayka sesleri geliyordu. 1920'-<br />

den sonra Fransız ve Avrupa tiyatro ve balelerinde<br />

başka bir mevsim denecek kadar değişikliğe sebep<br />

olan Çar'ın bale takımı kısa bir zaman için İstan-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!