You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
tiz<br />
BEŞ ŞEHÎR<br />
ÎSTANBUL<br />
213<br />
dönen arkadaşlarımızdan İnönü ve Sakarya muharebelerinin<br />
en son havadislerini alırdık.<br />
Sultan Ahmet'te tam köşedeki ilk kahveyi bulan<br />
yine bizden evvelki felsefe talebeleriydi. Adım<br />
Hasan-Âli Yücel Akademi koymuştu. Bu kahve ve<br />
yanındakiler de İkbal gibi hâlâ duruyor. Fakat müşterisi<br />
değişmiş, etrafı fakirleşmiş bugününde eski<br />
Akademi'yi tahayyüle imkân yoktur. Umumî hapishaneye<br />
ve Adliye'ye yakınlığı dolayısıyle millî mücadele<br />
senelerinin, mühim dâvaları bu kahvelerde<br />
her yerden fazla konuşulurdu. Ressam Zeki Faik'i,<br />
Elif Naci'yi bu kahvede tamdım. Bir ramazan gecesi<br />
Rıza Tevfik bu kahvede çoğu talebesi olan bir kalabalık<br />
önünde zeybek oynamış ve satıcı ve bilhassa<br />
Yahudi taklitleri yapmıştır.<br />
Rıza Tevfik sözü kesilmemek şartıyle bir oturuşta<br />
farkında olmadan bütün marifetlerini gösterenlerdendi.<br />
Hakikaten güzel konuşurdu. Fakat söz<br />
uzadıkça mecrası değişir ve şaşırtıcı tezatlar başlardı.<br />
Yahya Kemal'in, onun meşhur Londra seyahati<br />
dönüşünde bu halini anlatan çok lâtif bir hikâyesi<br />
yardır. Bir gün koltuğu altında büyükçe bir paket<br />
taşıyan SES şairi yolda Rıza Tevfik'e rastlar. "Ne o<br />
Kemal?" diye sorunca, Yahya Kemal mahcup: "Eski<br />
elbiselerimi çevirtmeğe vermiştim. Terziden onları<br />
aldım." cevabım verir. Rıza Tevfik, içini çekerek:<br />
"Ne mes'ut insansın Kemal, der, hiç olmazsa eski<br />
elbiselerin var, benim o da yok ya!" Fakat ayak<br />
üstündeki konuşma birkaç dakika uzayınca devrin<br />
Âyan reisi biraz evvelki iç çekişlerini unutur, Loncadan<br />
bahse başlar ve orada yaptırdığı elbiselerin<br />
rahatlığını anlatır. "Monşer, İngiliz terzisinden şaş-<br />
ma, onun üstüne yoktur." Bir iki defa gittiğim dersinde<br />
onu bu yeni kostümler içinde gördüm. Hakikaten<br />
yakışmıştılar. Bu derslerin birinde Rıza Tevfik<br />
bize o günlerde düşünülmesi bile yersiz olan konfordan<br />
bahsetmişti. Rıza Tevfik'in dersleri şahsî buluşlarıyle<br />
çok çekiciydi. Şark şiiri felsefenin yanıbaşında<br />
bir iç sokaktan geçilen çok zengin bir bahçe gibiydi,<br />
oraya saptı mı büsbütün cezbelenirdi.<br />
Rıza Tevfiği hoşmeşrepliği ve birkaç şiiri için<br />
çok severdim. Fakat bir bir gün beraberce köprüden<br />
geçerken millî hareket üzerinde bir münakaşadan<br />
sonra soğudum. Söz epeyce uzamıştı. Tam köprünün<br />
üstünde durarak bana limandaki müttefik zırhlılarını<br />
gösterdi ve "bunlar buradayken hiç bir şey yapamazsınız!"<br />
dedi.<br />
Bu kahveye ait hâtıralarımdan biri de millî cepheye<br />
ihanet eden hocalar aleyhindeki talebe hareketinde,<br />
bilmem nasılsa Yahya Kemal'in aleyhinde<br />
bulunan dev gibi bir tıbbiyeli ile Nurullaç Ataç'ın<br />
yaptığı kavgadır. Nurullah üzerine yürüyen düşmanına<br />
kekeliye kekeliye: "Bana istediğini yaparsın<br />
ama, gençliğin bu kadar sevdiği bir adam hakkında<br />
karşımda lâf söyleyemezsin!" diye âdeta tepiniyordu.<br />
Türbe'deki Yeni Şark kahvesinde Yahya Kemal'<br />
in masasına rahmetli Süleyman Nazif de sık sık gelirdi.<br />
O civarda gazetesini çıkaran Rauf Ahmed Hotinli'yi<br />
de ilk defa orada tanıdık. Bu kahveye daha<br />
ziyade Hilmi Ziya ile beraber giderdik. Süleyman Nazif'i<br />
daha evvel Darülfunun'da verdiği Piyer Loti<br />
konferansında, bir de Yüksek Muallim'deki konuşmasında<br />
tanımıştım. Bir ramazan gecesi, Bayezid'de