Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
too<br />
BEŞ ŞEHÎB<br />
da kahve hazırlatanlar bile vardı. Benim çocukluğumda<br />
Şehzadebaşı'nda epeyce itibarlı bir paşa böyle<br />
atı ve arabasıyle yangına gidenlerdendi. Yalnız<br />
paşa, kahve değil çay meraklısı olduğu için arabasında<br />
semaver bulunurmuş.<br />
Eyledim icâd bin yangın bir âteşpâreden<br />
mısraının sahibi Naci kitaplarının Ateşpâre, Şerare<br />
gibi isimlerine ve şiirlerinde yangın, ateş kelimesine<br />
yerdiği yere bakılırsa belki de bu amatörlerdendi.<br />
Zehra ve Kara Bibik sahibi Nâbizâde Nâzım'ın, Fikret'ten<br />
evvel aruzun büyük virtiözü olan İsmail Safa<br />
Bey'in Abdülhamid devrinde bu amatörlerin en fazla<br />
tanınanları arasında oldukları söylenir. İsmail Safa<br />
Bey'in, Recaizâde Ekrem Bey'in yakınlarda yıkılan<br />
Istinye'deki yalısında misafir olduğu bir gece<br />
yarısı böyle yangına gitmek için ev sahibini epeyce<br />
zorladığını bana birkaç kişi birden nakletti. Ne yazık<br />
ki onun bu zevkinden Türkçede yalnız:<br />
Karşımda yangın olsa ısıtsam<br />
vücudumu<br />
mısraından başka bir şey kalmadı. Zaten Namık<br />
Kemal'in Cezmi'sindeki, şahsî müşahedenin hissesi<br />
bilinmeyen tasvir istisna edilirse bütün edebiyatımızda<br />
yangın yok gibidir. Bazı ecnebi seyyahlar da yangın<br />
meraklısı idiler. Hattâ m. Selim zamanlarında<br />
İstanbul'a gelen Delleway bunu açıkça itiraf ederken<br />
pek az şeyin bu kadar güzel olduğunu söyler.<br />
Biri kendi mahallemde olmak üzere ben de birkaç<br />
yangın gördüm. İşin içindeki trajik tarafı dü-<br />
ÎSTANBUL 201.<br />
fünmeden konuşmak imkâm varsa başta Neron olmak<br />
üzere bütün bu acaip zevkin amatörlerini pek<br />
de haksız bulmadım diyebilirim. Sonuncusu en hazini<br />
oldu. Bir gece Cihangir sırtlarından eski Sabiha<br />
Sultan yalısı ve Meclis-i Mebusan olan Güzel Sanatlar<br />
Akademisi'nin yandığını gördüm. Bir saatten fazla<br />
süren ve bir yığın infilâkle etrafını kıvılcım yağmuruna<br />
boğan bu acaip mahşerde havaya doğru bir<br />
lâhzada yükselen ve devrilen alev ve duman sütunları<br />
arasında H. Mahmud devrinin en güzel binalarından<br />
biri, bir yığın hâtıra çalışma eseri ve koleksiyonla,<br />
bilhassa bir daha elimize geçeceğini hiç sanmadığım<br />
ve her gün dakikalarca karşısında hayran<br />
hayran durup seyrettiğim emsalsiz derecede güzel<br />
bir Velasquez ve bir Goya kopyasıyle beraber kül<br />
oldular. Bu iki kopyaya ve bilhassa yalının geniş yayvan<br />
sofasına hâlâ yanarım. Böyle yananlar arasında<br />
bir de o kadar çok şey vaat eden Mithad'ın en güzel<br />
eserlerinden biri olan Ingres'in Pınar kopyası vardı.<br />
Yangının devamı boyunca hep, kendi gençlik günlerimin<br />
böyle yanışını seyretmiş olmanın şaşkınlığı<br />
içindeydim.<br />
Tulumbacı dediğimiz ve şimdi bize bir daha dönmeyecek<br />
şeylerin büyüsü ve rengi ile beraber geldiği<br />
için biraz da yokluğunu yadırgadığımız, yalnız<br />
İstanbul'a mahsus o çok acaip ve süzme külhanbeyi<br />
tipini de bu korkunç âfet doğurmuştu. Eski İstanbul<br />
nasıl bir tarafı ile yeniçeri ise Tanzimat'tan sonraki<br />
İstanbul'un bütün bir tarafı da az çok külhanbey<br />
idi. Bazı küçük esnafın, sokak satıcılarının mânilerini<br />
ve destanlarını o kadar ince ve zarif yapan, onların<br />
ağzına kendine mahsus bir konuşma ve yaşama.