22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

198 BES SEHIR<br />

olan üç yalı, II. Mahmud'un son hastalığında uzun<br />

müddet kaldığı Bağlarbaşı ile Çamlıca arasındaki<br />

büyük saray, Fâzıl Mustafa Paşa'nın yine Çamlıca'-<br />

daki köşkü, Abdülhak Molla'nm, Sami Paşa'mn köşkleri,<br />

bir imparatorluğun yıkılışı pahasına Boğaz'ı süsleyen<br />

Mısır'lı malikâneleri hep yangında, ona benzer<br />

kazalarla, bazan da parasızlık ve ihmal yüzünden<br />

kayboldular. Öyle ki bugün dışarıdan görünen manzarasıyle<br />

hasta bir İstakoza benzeyen Meşruta yalı<br />

ile, Kanlıcada bulunan ve Lâle devrine kadar çıktığı<br />

söylenen Kadri Cennaî Bey yalısı ve Emirgân'daki<br />

Mirgün yalısının parçası, Akbıyık'ta şimdi polis karakolu<br />

olan Hamamı İsmail Dede'nin evinin harem<br />

kısım, Sütlüce'nin üstünde Şeyh Galib'in evi olduğu<br />

söylenen büyük ve harap konak gibi birkaç eser istisna<br />

edilirse eski devirlere ait hemen hemen pek az<br />

şey bulabiliriz.<br />

Bununla beraber İstanbul'da hâlâ geçmiş zamanı<br />

ve hayatı veren birkaç köşeye insanıyla beraber<br />

rastlanır. Bir gün adı n. Mahmud devrine karışan<br />

bir şeyhin hayatına dair bir şeyler ararken Abdülhamid-i<br />

evvelin maktul veziri Halil Hâmid Paşa'mn<br />

torunlarından Hayrullah Bey isminde bir zatta bu<br />

adamın bazı hâtıraları bulunduğunu söylediler ve<br />

evvelce Şâzilî tekkesi olan Hırka-i Şerifteki evinin<br />

adresini verdiler. Ev oldukça haraptı, fakat üslûp<br />

bir asır evvelini muhafaza ediyordu. İçindeki havanın<br />

daha evvellere çıktığım kapıdan girince anladım.<br />

Eski âyin yeri olan asma katın trabzanlı sofası o<br />

kadar eski ve her şey âdeta öyle yerli yerinde idi ki<br />

insanın her merdiven gıcırtısında büyük ve üst üste<br />

gelen dalgaların uğultusunu andıran eski zikirleri<br />

İSTANBUL 199<br />

hatırlamaması kabil değildi, üst katın sofasında ise<br />

bir hayli kuş kafesi vardı. Hayrullah Beyle çabuk<br />

dost olduk. Alnındaki urla, beyaz, geniş sakalıyla<br />

Michel Ange'ın Musa'sından değişerek gelmiş hissini<br />

veriyordu. Hayatımda bu kadar temiz ve saf insan<br />

görmedim. Bir gün bana sabahlan zikir ve semâ<br />

ederken kuşlarının da beraberce zikir ve tehlîl ettiklerini<br />

söyledi. Hattâ ricam üzerine bunu bana gösterdi<br />

de. O karşımda döner dönmez bir lâhzada geniş<br />

sofa sanki bir gül fırtınasına tutuldu. O gün gördüğüm<br />

şey eski hayatımızla en mesut tesadüflerimden<br />

biri oldu. Hayrullah Bey'in bende eski üslûpla seci'li<br />

ye kendisinden aldığım şeyh mektuplarının neş'e ve<br />

hafif alayı ile yazılmış son derecede safdil bir mektubu<br />

vardır. Ne zaman kâğıtlarımın arasında rastlasam<br />

semâm ve zikirlerin ritmini tutan bu kuş seslerini<br />

duyar gibi oluyorum.<br />

- X -<br />

Ne gariptir ki hayatımızı o kadar çıplak bırakan<br />

yangın Tanzimat'tan sonra İstanbul'da şehirli<br />

arasında bayağı bir çeşit zevk yarattı. Kırmızı ceketli,<br />

yarı çıplak, ellerindeki kargı kadar ince köşklüler<br />

koşarak bağırdıkları o korkunç "yangın var!"<br />

sesi duyulur duyulmaz bu işin amatörü olan insanlar,<br />

tanınmış beyler ve paşalar yangın seyrine çıkarlardı.<br />

İçlerinde arabasını koşturarak gidenler, yanlarına<br />

üşümemek için mevsimine göre sırtlarındaki<br />

kürkten başka battaniye götürenler, kaminota denen<br />

ispiroto lâmbaları ile kendilerine seyir esnasın-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!