You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Î92<br />
BFS SEHÎK<br />
İSTANBUL 193<br />
mesi için zaman ister. Alsa da evvelkisi, babalarımızm<br />
altında oturdukları, zamanın kutladığı ağaç<br />
olamaz...<br />
Bir ağacın ölümü, büyük bir mimarî eserinin<br />
kaybı gibi bir şeydir. Ne çare ki biz bir asırdanberi,<br />
hattâ biraz daha fazla, ikisine de alıştık. Gözümüzün<br />
önünde şaheserler birbiri ardınca suya düşmüş kaya<br />
tuzu gibi eriyor, kül, toprak yığını oluyor, İstanbul'un<br />
her semtinde sütunları devrilmiş, çatısı harap,<br />
içi süprüntü dolu medreseler, şirin, küçük semt camileri,<br />
yıkık çeşmeler var. Ufak bir himmetle günün<br />
emrine verilecek halde olan bu eserler her gün biraz<br />
daha bozuluyor. Âdeta bir salgının, artık kaldırmaya<br />
yaşayanların gücü yetmeyen ölüleri gibi oldukları<br />
yerde uzanmış yatıyorlar. Gerçek yapıcılığın,<br />
mevcudu muhafaza ile başladığım öğrendiğimiz gün<br />
mesut olacağız.<br />
Ne olurdu, çocukluğumda tanıdığım o her şeyi<br />
bilen, bir kere öğrendiğini bir daha unutmayan meraklı<br />
ihtiyarlara benzeseydim! Burada İstanbul'un<br />
ağaçlarından sadece şikâyetle bahsetmez, onları tanıtır,<br />
Bentler'den, hattâ Belgrat ormanından Çamlıca'ya,<br />
İç Erenköy'ünden Çekmecelere kadar bütün<br />
bahçeleri, koruları, bir uzleti tek başına bekleyen<br />
ulu ağaçları, Çamlıca köşklerinin debdebesinden son<br />
kalan ve çok yüksekten açılmış şemsiyeleriyle yaz<br />
gecelerimizi dolduran o geniş nefesli gazellere benzeyen<br />
fıstık ağaçlarını, yumuşak kokulu ıhlamurları,<br />
sararmış endamları İstanbul sonbaharlarına sarı<br />
kehribardan aynalar biçen kavakları, sade isimleriyle<br />
İstanbul semtlerine şahsiyet ve hâtıra yeren sakız<br />
ağaçlarını, küçük taş basamaklı sur kahvelerinin süsü<br />
asmaları teker teker sayardım.<br />
- IX -<br />
İstanbul'un asıl iç manzarasını şehnişinleri, cumba<br />
ve çıkmalarıyle, saçak ve sayvanlarıyle, bir kadife<br />
gibi yumuşak çizgileri ve süsleriyle çok renkli<br />
olan bu sivil mimarî yapardı.<br />
Yazık ki bu mimarîden pek az şey kaldı. Fetihten<br />
sonra ilk yerleşmelerin zarurî acelesi ile yeni<br />
mahalleler ahşap yapılmıştı. II. Bayezid'in ilk saltanat<br />
yılındaki büyük zelzelenin ve onu takip edenlerin<br />
verdiği korku, iktisadî buhranlar, bu tarzın sonuna<br />
kadar devamına sebep oldu — İstanbul daima<br />
fakiri bol memleketti —. Gariptir ki biz İstanbul'u<br />
tahta binalarla doldurduğumuz ve bunu şehre yerleşmek<br />
sandığımız devirden bir iki asır evvel garp<br />
şehirleri işi kârgir binaya dökmüşlerdi. Buna rağmen<br />
ilk vezir ve Sultan sarayları, zengin konakları<br />
taştandı. Fakat yapmasını çok iyi bilen ve seven<br />
şark muhafaza etmesini bilmez. Sultan Ahmed camimin<br />
yapılması için beş vezir sarayı birden yıkılır.<br />
Şüphesiz ki bu cami ile hakikî bir şaheser kazandık.<br />
Fakat Kanunî devri gibi en parlak devrimizde<br />
yapılan bu sarayların ne olduğunu bilmiyoruz. İbrahim<br />
Paşa Sarayının bize kadar gelen kısımlarından<br />
bu binaların ne kadar muhteşem eserler olduğunu<br />
tahmin edebiliriz. Bu gibi meselelerde verdiği malûmat,<br />
mübalâğasına rağmen, çağdaşlarınınki ile karşılaştırılınca<br />
doğru söylediği anlaşılan Evliya Çele-<br />
13