Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
182 BEŞ ŞEHİR<br />
Yahya Efendi, Kanunî'nin hususî hayatına karışacak<br />
kadar cesur ve kendisini saydırmış bir adamdı.<br />
Devrinin bütün ilim adamları gibi azil, tayin ve<br />
terakkilerle geçen hayatında, padişaha darılmak ve<br />
senelerce saraya uğramamak gibi şeyler de vardır.<br />
Yahya Efendi, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, çok<br />
saffetti bir şiirde övdüğü bahçesinde yatar.<br />
Zaten bu velîlerin çoğu hayatlarında ev, dergâh,<br />
bahçe olarak mezarlarını hazırlarlar. Yaşadıkları ve<br />
ibadet ettikleri yerler, onlar için bir çeşit koza gibidir.<br />
Oraların mezarlık haline gelmesi daha sonra<br />
ruhaniyetlerinden feyz almak isteyenlerin de onlara<br />
komşu olmayı tercih etmelerindendir. İlâhî mağfiret<br />
Yahya Efendi dergâhında âdeta güzel bir insan<br />
yüzü takınır, ölüm burada, hemen iki üç basamak<br />
merdiven ve bir iki sedle çıkılıveren bu bahçede<br />
hayatla o kadar kardeştir ki bir nevi erme yolu,<br />
yahut aşk bahçesi sanılabilir. Yahya Efendi dergâhının<br />
kendisine mahsus zâmını olan ilhamlı yerlerin<br />
başında saymalıdır.<br />
Bahçe zevki bu devrin büyük merakıdır. Devrinde<br />
çok meşhur bir beyit yüzünden ve biraz da<br />
hayatının tesadüfleriyle Deli Birader adı verilen şair<br />
Gazâlî de Beşiktaş'ta bir cami, bir hamam ve bir<br />
bahçe yaptırmıştı. Bu bahçe ve ağaç meraklıları<br />
içinde en zarifi, istanbul'un iklimini en iyi duyan ve<br />
seveni Kanunî'nin veziri Siyavuş Paşa'dır. Çatalca<br />
civarında yaptırdığı köşkün etrafını bir erguvan korusu<br />
ile çevirmişti.<br />
Sümbül Sinan, II. Bayezid'in veziri Koca Mustafa<br />
Paşa'nın camiini zaptetmiştir.<br />
İSTANBUL 183<br />
Daha iyisi bu semti İstanbul peyzajının şairinden<br />
dinliyelim:<br />
Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,<br />
O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada,<br />
Geçer insan bir adım atsa birinden birine<br />
Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.<br />
Ne ledünnı gecedir] Tâ ağaran vakte kadar, '<br />
Bir mücevher gibi Sünbül Sinan'ın ruhu yanar.<br />
Fakat bu camiin bahçesi küçük bir Panteon'dur:<br />
Sarmaşıklar, yazılar, taşlar, ağaçlar karışık,<br />
Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık,<br />
Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor,<br />
BeUi, kabrinde O, bir nuûra sarılmış yatıyor.<br />
Bu camiin bahçesine girenler, onun havasında<br />
dolaşanlar bu Koca Mustafa Paşa'nın, II. Bayezid'in<br />
berberi olduğunu ve kapıcıbaşısı iken sureti hususiyede<br />
gönderildiği italya'da Cem Sultan'ı zehirlemeye<br />
muvaffak olduğu için vezirliğe erdiğini ve belki<br />
de Gedik Ahmed Paşa gibi büyük bir gazinin öldürülmesinde<br />
rol oynadığını bilmem hatırlarlar mı?<br />
Fakat kiliseden değiştirilmiş cami, o küçük kabristan,<br />
Sünbül Sinan'ın kendisi, yambaşında etrafı Yesarî<br />
yazısıyla çevrilmiş, yıldırım vurmuş çınar orada<br />
İstanbul'un en güzel manzaralarından birini yapar.<br />
Şüphesiz yarın bu peyzaj da değişecek. Şimdi<br />
çorap atelyesi filân gibi şeyler olan o eski harap ko-