21.11.2014 Views

1999 yargıtay kararları - Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası

1999 yargıtay kararları - Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası

1999 yargıtay kararları - Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ÖNSÖZ<br />

"Yargıtayın Đş Hukukuna Đlişkin Emsal Kararları" serisine <strong>1999</strong> yılı<br />

<strong>kararları</strong>yla devam edilmektedir. Kitabın hacmi, bu hususta Yargıtaydan<br />

gördüğümüz desteğin bir göstergesidir. Şükranlarımızı bir kez daha<br />

tekrarlamaktan büyük bir mutluluk duymaktayız.<br />

Ciddi yayın faaliyeti büyük takdir gören <strong>Kamu</strong>-Đş Đşveren <strong>Sendikası</strong><br />

yöneticilerine, Genel Sekreter Sayın Dr. Naci ÖNSAL'a, baskıya hazırlama ve<br />

baskı sırasında yazım ve düzeltmelerde büyük yardımı geçen <strong>Kamu</strong>-Đş<br />

çalışanlarına ve öncelikle Sayın Sevil ÇOLAKOĞLU'na, baskı işini kısa sürede<br />

ve titizlikle gerçekleştiren Türk Tarih Kurumu Basımevi mensuplarına sonsuz<br />

teşekkürlerimi sunarım.<br />

Prof. Dr. Münir EKONOMĐ


KISALTMALAR<br />

AY : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası<br />

Bak. : Bakınız<br />

BK : Borçlar Kanunu<br />

E. : Esas<br />

gm : geçici madde<br />

ĐşK : 1475 sayılı Đş Kanunu<br />

ĐşMahK : Đş Mahkemeleri Kanunu<br />

K. ve k : Karar<br />

m. : madde<br />

MK : Medeni Kanun<br />

s. : sayfa<br />

SenK : Sendikalar Kanunu<br />

SSK : Sosyal Sigortalar Kanunu<br />

sK : sayılı Kanun<br />

TSGLK : Toplu Đş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu<br />

vd. : ve devamı<br />

Yarg. 9. HD : Yargıtay 9. Hukuk Dairesi<br />

Yarg. HGK : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu


ĐŞ KANUNU ĐLE ĐLGĐLĐ<br />

KARARLAR


I - Đşçi niteliği<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

1. "Zaman" ve "bağımlılık" unsurlarının esas olduğu hizmet akdine<br />

göre çalışanın işçi sayılması<br />

2. Đsnisna aktine göre çalışanın işçi sayılmaması<br />

Bak. k 1<br />

3. Bağ-Kur üyeliğinin hizmet akdine dayalı çalışmaya ve işçi niteliğinin<br />

kazanılmasına engel olmaması<br />

Bak. ĐşK 14/k 14<br />

4. Halk Eğitim Merkezinde 657 sK'a göre geçici personel statüsünde çalışan<br />

usta öğreticinin işçi sayılmaması<br />

5. Sözleşmeli personel olarak çalışanın işçi sayılmaması<br />

6. Üniversitenin Yabancı Diller Okulunda okutman olan ve idari sözleşme<br />

ile istihdam edilen kimsenin işçi sayılmaması<br />

7 Kadrolu işçi statüsüne girebilme sınavında başarısızlık sonucu doğan<br />

işçi-işveren uyuşmazlığı<br />

II - Đşveren niteliği<br />

6<br />

7<br />

8<br />

1. Đşverenin belirlenmesi<br />

2. Đşverenin belirlenmesi<br />

3. Limited şirket ortağının işeveren sayılmaması<br />

III - Đşveren vekili<br />

1. Talimat verme yetkisi<br />

Bak. k1<br />

2


3<br />

2. Đşçi sıfatına dayalı işlem görmesi<br />

Bak. ĐşK 17/k 12, 13<br />

IV - Asıl işveren - alt işveren ilişkisi<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

13<br />

1. Asıl işveren - alt işveren arasındaki istisna aktinden doğan uyuşmazlığın<br />

çözüm yeri<br />

2. Asıl işveren - alt işveren arasındaki sözleşmeden doğan uyuşmazlığın<br />

çözüm yeri<br />

3.<br />

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayanması ve sonuçları<br />

4. Asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin muvafzaalı olup olmadığının<br />

araştırılması<br />

5. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde iş güvenliği önlemlerini alma<br />

görevi ve sorumluluğu<br />

6.<br />

Alt işverenin işçisinin asıl işverenin işçileri için yapılan toplu iş sözleşmesinden<br />

yararlanma imkânı<br />

Bak. k 11, 12; TSGLK 9/k 11, 12<br />

V - Đşçi ve Đşverenin hizmet aktinden doğan borçları<br />

14<br />

15<br />

1.<br />

Đşçinin üstlendiği işi özenle yerine getirmesi ve kusuru ile işverene<br />

verdiği zarardan sorumluluğu<br />

1a) Kullandığı araca kusuru ile çarpışma sonucu verilen zarardan sorumluluk<br />

1b) Göreve gittiğinde işverence teslim edilen ve içinde alet bulunan<br />

çantanın kaybından sorumluluk<br />

1c) Ambar memuru olan işçiye bankaya para yatırma görevinin verilmesi<br />

ve bu işin de özenle görülmesinden sorumluluk


16<br />

17<br />

1d) Đşçi ile birlikte sorumlu tutulan kimseler yönünden uyuşmazlığın çözüm<br />

yeri<br />

2. Đşverenin yabancı ülkeye görevle gönderdiği işçi için gözetme borcu<br />

18<br />

VI - Rekabet yasağı sözleşmeleri<br />

1. Sözleşme ile kararlaştırılan rekabet yasağının şartları ve geçerlilikleri<br />

19<br />

20<br />

2. Sözleşme ile kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davranışın bulunup<br />

bulunmadığının belirlenmesi<br />

Yarg. 9. HD, 9.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/18888, K. <strong>1999</strong>/1810.<br />

"Zaman" ve "bağımlılık" unsurlarının esas olduğu hizmet akdine göre<br />

çalışma-istisna akdinin bulunmaması<br />

1 Merkezi Almanya'da bulunan hasta taşıma servisi işverenin, Türkiye'de<br />

hastalanan kişilerin Almanya'ya nakli işini yürütmek üzere<br />

davacı ile kurduğu ilişki, istisna akdi (eser sözleşmesi) olmayıp, zaman<br />

ve bağımlılık unsurlarının ağır bastığı, ekonomik riskin de işveren<br />

tarafından taşındığı hizmet akdine dayalı bir ilişkidir.<br />

ĐşK 1; BK 313, 355<br />

DAVA : Davacı ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı görev yönünden reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı iş akdinin işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini belirterek kıdem<br />

ve ihbar tazminatları ile eksik ödenen ücretler karşılığı ve manevi tazminat<br />

talep etmiş olup mahkemece taraflar arasında işveren-işveren temsilciliği pozisyonu<br />

bulunduğu kabul edilerek görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar<br />

verilmiş ve karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.<br />

4


Davalı taraf savunmalarında, taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğunu<br />

ileri sürmüştür. Yine davalı taraf mahkemenin kabulünün aksine davacı ile<br />

aralarındaki ilişkinin temsilcilik şeklinde olmadığını da belirtmektedir.<br />

Davalı firmanın merkezi Almanya'da bulunan hasta taşıma (Ambulans) servisi<br />

olduğu ve Türkiye'de hastalanan kişilerin Almanya'ya nakli işini yürüttüğü anlaşılmaktadır.<br />

Davalı firmanın davacıya gönderdiği anlaşma metninde "... davacının görevinin<br />

Türkiye'de ki hastaları tedavi eden hekimlerle temas kurmak, hastalığın teşhisi ve<br />

hastanın taşınmasının mümkün olup olmadığı ile nakliye aracı ve zamanı konusunda,<br />

daha sonra tabbi nakliye standartları dikkate alınarak hızlı bir geri taşıma<br />

gerçekleştirebilmesi için öneriler hazırlamak olduğu, davacıdan istenilen çalışma<br />

şartlarının bütün yıl hazır bulunmak (ağırlıklı olarak yaz aylarında Haziran'dan<br />

Eylül'e kadar) ve ...-Doktorunun karar vermesine yardımcı olmak..." şeklinde görevlerinin<br />

belirtildiği ve yine 28.8.1995 tarihli faks mesajında, davacıdan yaz sezonu<br />

olan Haziran-Eylül ortasına kadar anlaşma gereği Pazartesi den - Cumartesiye<br />

olan çalışma günleri temel süre olarak 09.00'dan-20.00'ye kadar hazır beklemesi<br />

istenmektedir.<br />

Yine taraflar arasında ücretin götürücü ücret olarak da kararlaştırıldığı aynı yazışmalarda<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Bilimsel ve yargısal görüşlere göre "zaman" ve "bağımlılık" unsurları hizmet akdinin<br />

ayırıcı ve belirleyici özellikleridir.<br />

Eser sözleşmesinde, yüklenici, bir sonucu ortaya çıkarma taahhüdünde bulunurken,<br />

hizmet akdinde işçinin taahhüdü belirli veya belirsiz bir süre hizmet ifasından<br />

ibarettir.<br />

Yine eser sözleşmesinde hukuki bağımlılık unsuru bulunmamaktadır. Hizmet<br />

akdinde ise işçi, işini işveren veya işveren vekilinin buyruğu (talimatı) ve denetimi<br />

altında bağımlı olarak yerine getirmektedir.<br />

Hizmet akdi ile istisna aktini birbirinden ayırmak için kabul edilen diğer bir<br />

kıstas ta ekonomik riskdir. Hizmet akdinde ekonomik risk işveren tarafından,<br />

istisna akdinde ise yüklenici tarafından karşılanmaktadır.<br />

Taraflar arasında ki uyuşmazlığın hangi akit kapsamında kaldığını yukarıda ki<br />

açıklamalar karşısında değerlendirmek gerekir.<br />

Davalı belli bir süre göstermek suretiyle davacının çalışmasını istemekte ve çalışmasının<br />

hangi konuları kapsadığını ve kendisinden talimat alınacağını belirtmektedir.<br />

Çalışma süresi belirtildiği gibi gösterilen çalışma saatlerinde kendile-<br />

5


inden emir ve talimat beklenmesi, izne ve tatile çıkmadan önce kendilerine bilgi<br />

verilmesi istenmektedir.<br />

Yine işin ekonomik riskinin de davalıya ait olduğu yazışmalardan anlaşılmaktadır.<br />

Bütün bu anlatımlar karşısında taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olmayıp<br />

hizmet akdi olduğu ve hizmet akdinin temel unsurları olan zaman ve bağımlılık<br />

özelliklerinin ilişkide ağır bastığı belirlenmekle ve yine mahkemenin kabul<br />

ettiği şekilde işveren-işveren temsilciliği ilişkisinin hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici<br />

özellikleri karşısında olayda mevcut olamıyacağı ortada iken mahkemenin<br />

aksi düşünce ile dava dilekçesini görev yönünden reddetmesi hatalı olduğundan<br />

kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 9.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 24.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7930, K. <strong>1999</strong>/9226.<br />

Milli eğitim alanında öğretmen ihtiyacı için 657 sK m.4'e göre geçici<br />

personel statüsünde çalıştırılma-işçi sayılmaması-çıkan uyuşmazlığın iş<br />

mahkemesi değil idari yargıda görülmesi<br />

2 Halk Eğitim Merkezinde ihtiyaç duyulan zamanlarda usta öğretici<br />

sıfatıyla ve 657 sK'nun 4. maddesine göre geçici personel statüsünde<br />

çalıştırılan kişinin ilişkisi, hizmet akdine dayanmayıp Đdare<br />

Hukukuna giren bir ilişkisi olduğundan, taraflar arasındaki uyuşmazlığın<br />

çözüm yeri iş mahkemesi değil, idari yargı olması gerekir<br />

ĐşK 1; 657 sK. 4; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

6


7<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin uzun süreden beri ihtiyaç duyulan zamanlarda Halk Eğitim merkezinde<br />

usta öğretici sıfatıyla Sosyal Sigortalar Kurumuyla irtibatlandırılmak suretiyle<br />

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 4. maddesi kapsamında geçici personel<br />

statüsünde çalıştırıldığı, görev ve ücretlerinin de aynı kanununun 89. uncu maddesi<br />

çerçevesinde tespit edildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.<br />

Her nekadar iş müfettişi tarafından düzenlenen raporda davacı işçinin Đdare Hukuku<br />

ilişkisine göre değil, hizmet akdi ilişkisine dayandırılarak çalıştırıldığı, ortada<br />

muvazaalı bir işlemin bulunduğu sonucuna varılmış ve mahkemece de bu<br />

görüş benimsenerek kıdem tazminatı isteği kabul edilmiş ise de yukarıda sözü geçen<br />

yasanın 4. maddesinin "geçici personel" başlıklı (c) fıkrasında "bir yıldan az<br />

süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye<br />

Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde<br />

ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan<br />

kimselerdir" biçiminde düzenleme öngörülmüş olup, aynı Yasanın 89.<br />

maddesinde de "okul kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda<br />

öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim<br />

üyelerine ve diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders<br />

görevi verilebilir" denildikten sonra son fıkrasında da, "ücretle okutulacak ders<br />

saatinin sayısı, ders görevi alacaklarının nitelikleri ve diğer hususlar ilgili bakanlığın<br />

teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla tespit olunur kuralına yer verilmiştir.<br />

Genel bir anlatımla belirtmek gerekir ki, bu kapsamlı düzenlemeler Milli Eğitim<br />

alanında ani olarak veya tetricen ortaya çıkacak öğretmen ihtiyacını karşılamak<br />

üzere öngörülmüş yasal düzenlemelerdir. Kurs öğreticisi olarak duyulan ihtiyaçlar<br />

gereği davacı bu yasa hükümlerine dayanılarak çalıştırılmış olup aradaki ilişki<br />

hizmet akdine değil, idare hukuku ilişkisine dayanmaktadır. Böyle olunca uyuşmazlığın<br />

çözüm yeri iş mahkemesi yani adli yargı olmayıp, idari yargı yeridir. O<br />

halde dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 6.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6601, K. <strong>1999</strong>/8645.<br />

Sözleşmeli personel-işçi niteliğinde ve Đş Kanunu kapsamında sayılmayacağı-uyuşmazlıklarında<br />

idari yargının görevli olması<br />

3 Kurumunda sözleşmeli personel olarak çalışanlar işçi olarak Đş Kanunu<br />

kapsamına girmedikleri için, bu kişilerle kurumları arasıdaki<br />

uyuşmazlıklarda görevli mahkemeler iş mahkemeleri olmayıp,<br />

idari mahkemelerdir. Bu açıdan dava dilekçesinin görev yönünden<br />

reddedilmesi gerekir.<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, fark kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalı Kurum tarafından kıdem tazminatının yıllık 53.312.500 TL tavan<br />

üzerinden hesaplanmayıp sözleşmeli personel olduğu gerekçesiyle emekli ikramiyesi<br />

tavanı olan 36.100.000 TL üzerinden belirlenip eksik ödeme yapıldığını<br />

belirterek, fark tazminat talebinde bulunmuş ve mahkemece istek kabul edilmiş<br />

olup, karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.<br />

Davacıya, davalı kurum tarafından 17.8.1979-10.7.1996 (emeklilik) tarihleri arası<br />

esas alınmak suretiyle brüt 613.700.000 TL tazminat tahakkuk ettirilmiş ve<br />

ödenmiştir. Bu ödeme yapılırken 36.100.000 TL esas alınmış olup, dava dilekçesinden<br />

anlaşılacağı şekilde, davacı, davalı kurumda geçen hizmeti karşılığının<br />

eksik değerlendirildiğini ileri sürmektedir.<br />

Davacının dosyada ki belgelerden kendi isteği ile sözleşmeli personel statüsüne<br />

geçirildiği anlaşılmaktadır.<br />

Sözleşmeli personel, 1475 sayılı Đş Yasası kapsamında yer almadıklarından, bu<br />

kişilerle kurumları arasında ki her türlü anlaşmazlıklarda görevli mahkemeler iş<br />

mahkemeleri olmayıp idari mahkemelerdir.<br />

Davacının ... Belediyesine bağlı işyerlerinde işçilikte geçen hizmetler dava kapsamı<br />

dışında olduğu gibi, TRT'de gerek işçi statüsünde gerek sözleşmeli personel<br />

statüsünde çalışılan süreler TRT mevzuat ve yönetmeliğine göre değerlendirilmiş<br />

ve buna göre kıdem tazminatı adı altında bir ödeme yapılmıştır. Bu işlemlerin<br />

bütünlüğü karşısında uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı yeri olduğundan dava<br />

dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekir.<br />

8


SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 6.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

9<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 11.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14775, K. <strong>1999</strong>/17402.<br />

Üniversitede yabancı dil okutmanı olan yabancı uyruklu kimsenin idari<br />

sözleşmeye göre istihdamı-hizmet akdine göre çalışan işçi sayılamayacağı-görev<br />

yönünden kararın reddi<br />

4 Üniversite yabancı diller okulunda idari sözleşmeye dayalı olarak<br />

çalıştırılan yabancı dil okutmanı, hizmet akdine göre çalışan işçi niteliğinde<br />

olmadığından, kıdem tazminat isteği ile açılan davasının<br />

görev noktasından reddedilmesi gerekir<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalı üniversitede yabancı diller okulunda Fransızca okutmanlığına atanarak<br />

24.4.1973-24.4.1974 süreli idari sözleşme ile çalışmaya başlayıp tip sözleşmelerle<br />

23.10.1997 tarihine kadar çalışıp bağlı bulunduğu SSK.dan yaşlılık<br />

aylığı almak suretiyle görevinden ayrıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.<br />

Mahkemece davacının 506 sayılı yasaya tabi olarak işyerinde çalışmakta iken<br />

emeklilik nedeniyle iş aktinin son bulduğu kabul edilerek kıdem tazminatı istemi<br />

hüküm altına alınmış, davalı vekilince karar temyiz edilmiştir.<br />

Davacı Fransız uyruklu olup 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun kabulünden<br />

önceki mevzuatta öngörülen prosedür uyarınca davalı üniversite Yabancı Diller<br />

Okulunda Fransızca okutmanlığına 24.4.1973 tarihinde atanarak birer yıllık sözleşmelerle<br />

çalışmış 2547 sayılı kanun ve 12.7.1982 gün ve 8/5102 sayılı Bakanlar<br />

Kurulu kararı uyarınca düzenlenen sözleşmelerle görevini sürdürmüştür.<br />

Dosya içinde bulunan ve taraflarca düzenlenen sözleşmenin dayanağını oluşturan<br />

2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun "yabancı uyruklu öğretim elamanı" baş-


lıklı 34. maddesinde "yüksek öğretim kurumlarında, sözleşme ile görevlendirilecek<br />

yabancı uyruklu öğretim elamanları, ilgili fakülte enstitü veya yüksekokul<br />

yönetim kurulunun önerisi ve üniversite yönetim kurulunun uygun görüşü üzerine<br />

rektör tarafından atanırlar. Bunlar, öğretim görevleri bakımından, bu konuda aylıklı<br />

öğretim elemanları için konulmuş olan hükümlere tabidirler. Yabancı uyruklu<br />

öğretim elemanlarının bu şekilde atanmaları veya görevlendirilmeleri 657<br />

sayılı Devlet Memurları Kanununun Bakanlar Kurulu <strong>kararları</strong>nı gerektiren hükümlerine<br />

tabi olmadan, Yüksek Öğretim Kurulunca Đçişleri Bakanlığına bildirilir<br />

ve iki ay içerisinde alınacak olumlu görüş neticesinde ilgili üniversitesince sözleşmesi<br />

yapılır" denilmektedir. Görüldüğü gibi davacı atama tasarrufu ile göreve<br />

başladıktan sonra da taraflarca sözleşmesi düzenlenmiştir. Bu durum karşısında<br />

sözleşme hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmeyeceğinden sözleşmenin idari<br />

sözleşme niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.<br />

Mahkemece dava dilekçesinin görev noktasından reddi gerekirken yazılı şekilde<br />

davanın esası hakkında hüküm kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 8.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14199, K. <strong>1999</strong>/12803.<br />

Geçici işçi statüsünden kadrolu işçi statüsüne geçme-yapılan sınav sonucuna<br />

karşı açılan davada iş mahkemesinin görevli olması<br />

5 Geçici işçi statüsünde çalışırken açılan kadrolu işçi statüsüne girebilme<br />

sınavında başarısızlık hakkındaki sonuca karşı dava, bir<br />

hizmet akdine dayalı işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıktan doğduğu<br />

için çözüm yeri iş mahkemesi olup, idari yargı değildir<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, sınavın iptaline karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı görev yönünden reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

10


YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı geçici işçi statüsünde çalışırken açılan<br />

kadrolu statüye girme sınavına girmiş ancak başarılı olmamıştır. Sınav sonucu ile<br />

ilgili işlemin iptali isteği ile açtığı bu dava, görevli mahkemenin idari yargı yeri<br />

olduğu gerekçesi ile reddedilmiş ise de öncelikle belirtmek gerekir ki işverenle<br />

işçi arasındaki hizmet akdinden doğan uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemesi<br />

olduğu, 5521 sayılı Đş Mahkemeleri Kanunun 1. maddesi gereğidir. Böyle<br />

olunca mahkemece verilen görevsizlik kararı hatalıdır.<br />

Đşin esası incelenmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 8.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

11<br />

Yarg. 9. HD, 18.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4177, K. <strong>1999</strong>/5544.<br />

Đşverenin belirlenmesi<br />

6 Đşçi tarafından ... Tekstil Lt. A.Ş. aleyhine açılan davada davacının<br />

... A.Ş.'nin işçisi olduğu vurgulanarak yapılan husumet itirazı üzerine;<br />

daha önce işyerinde iş müfettişince yapılan incelemede işverenin<br />

Anonim Şirket olduğu ücret bordrolarını düzenleyen ve işçilik<br />

haklarını ödeyen bu şirket olduğu görülmekle beraber, dosyada<br />

davacı işçinin sigorta belgeleri bulunmadığı için bu hususta da gerekli<br />

inceleme yapılarak bir sonuca gidilmesi gereklidir<br />

ĐşK 1<br />

DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası<br />

ile hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalı ... Tekstil San. ve Tic. Ltd.Şti.nin işçisi olarak çalıştığını işine<br />

haksız olarak son verildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatları ile birlikte<br />

bir kısım işçilik hakları isteğinde bulunmuştur.


Davalı, Limited Şirket gerek cevap dilekçesinde, gerek yargılamanın muhtelif<br />

aşamalarında davacı işçinin kendilerinin değil yine aynı yerde faaliyette bulunan<br />

... Tekstil ve Sanaayii A.Ş.nin işçisi olduğunu vurgulamak sureti ile husumet<br />

itirazında bulunmuştur.<br />

Davacının şikayeti üzerine iş müfettişi tarafından işyerinde yapılan inceleme ve<br />

soruşturma evrakından davacının Limited Şirketinin değil Anonim Şirketin işçisi<br />

olduğu sonucuna varıldığı anlaşıldığı gibi ücret bordrolarında Anonim şirket tarafından<br />

düzenlenerek işçilik haklarının bu şirket tarafından ödendiği görülmektedir.<br />

Dosya içinde sigorta belgeleri mevcut değildir. Bu konuda davacı işçinin<br />

işe giriş bildirgesi ile sigorta pirim bordrolarının incelenme olanağı bulunmadığı<br />

için kesin bir yargıya varılamamaktadır. bu eksikliklerin öncelikle tamamlanarak<br />

husumet itirazı üzerinde mahkemece değinilmemiş olması hatalıdır. Bu durumda<br />

anılan şekilde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16114, K. <strong>1999</strong>/19684.<br />

Đşverenin belirlenmesi-işçilik haklarından sorumluluk<br />

7 Davalı anonim şirketin davacı işçinin işyerinde çalışmadığı aynı adreste<br />

faaliyet gösteren başka bir firmada iş gördüğü iddiası dolayısıyla,<br />

yazılı ve sözlü deliller birbirini doğrulamadığı ve çelişkili bir<br />

durum sözkonusu olduğu için, gerekli inceleme yapılarak çelişki<br />

durum giderilmeden ve işveren niteliği yönünden fiili durum tam<br />

olarak kanıtlanmadan işçilik hakları için hüküm kurulması isabetli<br />

olmaz.<br />

ĐşK 1<br />

DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem tazminatı, izin parası, fazla mesai parası,<br />

9 günlük Haziran ayına ait ücret alacağının ödetilmesi davasının yapılan<br />

yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte<br />

davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı<br />

olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

12


incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.12.<strong>1999</strong><br />

Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı<br />

adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi Duruşmaya başlanarak<br />

hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

13<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi ... Tic. A.Ş.ye ait işyerinde çalıştığını işine haksız son verildiğini ileri<br />

sürerek ihbar kıdem ve bazı işçilik hakları isteğinde bulunmuştur.<br />

Davalı ise, davacı işçinin işyerlerinde çalışmadığını ... firması nezdinde<br />

çalıştığını savunmuştur.<br />

Her ne kadar Anonim şirket ve dava dışı olan firma aynı adreste kurulu ise de<br />

Bölge Çalışma Müdürlüğü evrakında işveren olarak ... firması gösterildiği gibi<br />

20.1.1993 tarihli işe giriş bildirgesinide aynı firma Sosyal Sigortalar Kurumu'na<br />

vermiştir. Prim bordrolarındaki işyeri sicil numarasının da işe giriş bildirgesi veren<br />

firmanın numarası olduğu görülmektedir.<br />

Bunanla beraber bölge çalışma müdürlüğünce davacı işçiye soruşturma sonucunu<br />

da içeren bir yazı göndererek haklarını dava açmak suretiyle davalı Anonim<br />

Şirketten alması gerektiğini açıklamıştır. Dinlenen tanıklar ayrıntılı bir bilgi vermemişlerse<br />

de işyerinin bulunduğu binanın duvarında Anonim Şirket adının yazılı<br />

olduğunu söylemişlerdir. Görüldüğü gibi yazılı ve sözlü deliller birbirlerini<br />

doğrulamamaktadır. Çelişkili bir durum sözkonusudur. Böyle olunca bölge çalışma<br />

müdürlüğüne işveren yetkilisi olarak açıklanacak bulunan kişinin öncelikle<br />

kimliği ve çalıştığı yer tespit edilmeli ve kimin adına açıklama yaptığı açıklığa<br />

kavuşturulmalıdır. Bundan başka işyeri belge ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak<br />

gerektiği takdirde tanıklarda dinlenmek suretiyle keşif yapılmak suretiyle<br />

durumun tespitine çalışılmalıdır. Aradaki çelişki giderilmeden ve fiili durumun<br />

varlığı tam olarak kanıtlanmadan davalı hakkında hüküm kurulması hatalı olup<br />

bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

21.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 4.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14438, K. <strong>1999</strong>/16716.<br />

Limited şirket ortağının işveren sayılmaması<br />

8 Hakkında hüküm kurulan kişinin diğer davalı limited şirketinin<br />

ortaklarından olduğu anlaşıldığından işveren niteliği bulunmayan<br />

bu kimse hakkında husumet sebebiyle davanın reddi gerekir.<br />

ĐşK 1<br />

DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, izin ücreti ve yakacak yardımı alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Hakkında hüküm kurulan davalılardan ....'ın işveren olmayıp diğer davalı limited<br />

şirketin ortaklarından olduğu anlaşıldığından adı geçen davalı hakkında husumet<br />

sebebiyle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde aleyhe hüküm kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. HGK, 3.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9-42, K. <strong>1999</strong>/51.<br />

Asıl işveren ve alt işveren arasındaki istisna aktinden doğan uyuşmazlık-taraflar<br />

arasında eksik teselsüle dayanan ilişkide halefiyet kuralının<br />

uygulanmaması-hukuk mahkemesinin görev alanına girmesi<br />

9 Đki ayrı işveren olan taraflar arasındaki ilişki, hizmet akdine değil,<br />

istisna akdine dayanmakta ve bu ilişkiden doğan davaların çözüm<br />

yeri hukuk mahkemeleridir. Ayrıca taraflar arasındaki teselsül<br />

ilişkisi eksik teselsül olduğu için halefiyet kuralının uygulanması da<br />

mümkün değildir.<br />

ĐşK 1; BK 51, 355 vd.; ĐşMahK 1<br />

14


Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Turgutlu<br />

Asliye 1. Hukuk (Đş) Mahkemesince davanın reddine dair verilen<br />

30.10.1997 gün ve 1997/165-312 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından<br />

istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 29.6.1998 gün ve<br />

1998/8767-10964 sayılı ilamı ile; (... Taraflar iki ayrı işveren olup aralarında<br />

ilişki istisna sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Aralarında hizmet akdi ilişkisi<br />

bulunmamaktadır. Dava, Đş Mahkemesi sıfatı ile açılmış ve sonuçlandırılmıştır.<br />

5521 sayılı Đş Mahkemeleri Kanununun 1 nci maddesinde iş mahkemesinin anılan<br />

ilişkiden doğan davalara bakacağı öngörülmemiştir. Bu tür uyuşmazlıkların<br />

çözüm yeri hukuk mahkemesidir. Bu itibarla görevsizlik kararı verilmesi gerekirken<br />

işin esasına girilerek hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...)<br />

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama<br />

sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.<br />

TEMYĐZ EDEN: Davacı vekili<br />

HUKUK GENEL KURULU KARARI<br />

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği<br />

anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:<br />

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,<br />

bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle taraflar arasında<br />

açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle taraflar arasındaki teselsül ilişkisinin<br />

Borçlar Yasasının 50. maddesindeki dayanışmalı teselsül değil, anılan yasanın<br />

51. maddesindeki eksik teselsül olmasına, böylece eksik teselsüle dayanan hukukilişkide<br />

halefiyet kuralının uygulanmasının mümkün görülmemesine göre Hukuk<br />

Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulma gerekirken, önceki<br />

kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.<br />

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel<br />

Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun<br />

429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının<br />

geri verilmesine 3.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

15


Yarg. 9. HD, 14.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11026, K. <strong>1999</strong>/13180.<br />

Asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmeden doğan uyuşmazlık-iş<br />

mahkemesinin görev alanı dışında olması ve hukuk mahkemesinde görülmesi<br />

10 Bir işverenle "Ambar Hizmetleri Sözleşmesi" adı altında yapılan<br />

ve alt işveren ilişkisi kuran taşaronluk anlaşmasından kaynaklanan<br />

uyuşmazlık işçi ile işveren veya işveren vekili arasında hizmet akdinden<br />

yahut Đş Kanunundan doğan uyuşmazlık olmadığı için, çözüm<br />

yeri iş mahkemesi değil, hukuk mahkemesidir.<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, haftalık çalışma ve yevmiye yıllık farkının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalı ... Holding A.Ş ile 1994 yılında "Ambar Hizmetleri Sözleşmesi"<br />

adı altında taşeronluk anlaşması imzaladıklarını, davalı işverenin kendilerine her<br />

bir işçi için haftada 45 saat üzerinden ücret ödemesi gerekirken 40 saat üzerinden<br />

ödeme yapıldığını, böyle olunca işçi başına haftada 5 saat ücretini kendilerinin<br />

ödemek zorunda kaldığını belirterek taşeronluk sözleşmesinden kaynaklanan işçi<br />

başına haftada 5 saat ücretleri toplamı ile cumatesi çalışmaları karşılığı ücreti alacaklarını<br />

talep etmiştir. Davalı ise sözleşmeden doğan borçların tamamen ödendiğini<br />

ileri sürmüştür.<br />

Mahkemece davacının sözleşmeden kaynaklanan bir alacağı olmadığından bahisle<br />

davanın reddine karar verilmiştir.<br />

5521 sayılı Đş Mahkemeleri Kanununun işçi mahkemelerini "Đş Kanuna göre işçi<br />

sayılan kimselerle ... işveren veya işveren vekilleri arasında iş aktinden veya iş<br />

kanuna dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi<br />

ile "görevli kılmıştır. Somut olayda davacı ile davalı arasında hizmet ilişkisi<br />

olmadığı gibi Đş Kanununa dayanan bir hak iddiasıda söz konusu değildir.<br />

Böyle olunca davacı taşeronun asıl işverene karşı açtığı davanın iş mahkemesinde<br />

değil hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir.<br />

Mahkemece görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına<br />

girilerek hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.<br />

16


SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

17<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 9.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/17926, K. <strong>1999</strong>/1750.<br />

11 Asıl işveren-alt işveren ilişkisi-ilişkinin muvazaalı işleme dayanmasıasıl<br />

işverenin işçisi sayılarak toplu iş sözleşmesinden yararlanma-sendikaya<br />

üye olduğu için akdi feshedilen işçinin sendikal tazminata hak<br />

kazanması<br />

1. Davalı anonim şirket ile taşeron limited şirket arasında bir<br />

istisna sözleşmesi bulunmakla ve ücret bordrolarında davacı<br />

işçinin işvereni olarak limited şirket gösterilmekle beraber; yazılı<br />

ve sözlü kanıtlar göstermelik bir taşeronluk bağlantısını ortaya<br />

koyduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılmalı ve bir sonuca<br />

varılmalıdır. Bu arada istisna sözleşmesine göre limited şirketin<br />

işçi alma ve işten çıkarma işlemlerinde anonim şirketin tasvibinin<br />

aranması ve sigorta giriş bildirgelerinde işveren olarak anonim<br />

şirketin gösterilmesi gerçek anlamda bir asıl işveren-alt işveren<br />

ilişkisinin bulunmadığını belirleyen bulgular olduğundan davacı<br />

işçinin doğrudan anonim şirketin işçisi sayılarak toplu iş<br />

sözleşmesinden yararlanma imkânı araştırılmalı ve buna göre fark<br />

ihbar ve kıdem tazminatları hakkında karar verilmelidir.<br />

2. Tanık anlatımları ve bölge çalışma müdürlüğü inceleme raporu<br />

sonuçları, davacı işçinin hizmet akdi feshinin sendika üyeliği üzerine<br />

ve anonim şirketin taşeron limited şirket üzerinde etki<br />

yaparak gerçekleştiğini gösterdiğinden, işçinin sendikal tazminata<br />

hak kazandığı da kabul edilmelidir<br />

ĐşK 1, 13, 14; SenK 22, 31; TSGLK 9<br />

DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatların ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin<br />

hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi<br />

üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 9.2.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davacı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler.<br />

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten<br />

sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Davacı işçi davalı Anonim Şirkete ait işyerinde çalıştığını ancak muvazaalı biçimde<br />

şirketin taşaronu olarak gösterilen ... Ltd.Şti.'nin işçisi imiş gibi işlem yapıldığını<br />

bunun sonucu olarak da davalı şirketin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesine<br />

göre ihbar ve kıdem tazminatları ödenmediği gibi sözleşmesine sendikaya<br />

üye olması nedeniyle davalı tarafından son verildiğini ileri sürerek fark ihbar ve<br />

kıdem tazminatları ile sendikal tazminat isteğinde bulunmuştur.<br />

Mahkemece ücret bordrolarına ve sigorta işe giriş bildirgelerine dayanarak davanın<br />

reddine karar verilmiştir. Bu karara göre muvazaa iddiası kabul edilmemiş ve<br />

davacı yukarıda adı geçen ... Ltd.Şti.'nin işçisi sayılmıştır. Her nekadar dosyada<br />

davalı Anonim Şirket ile taşaron Limited Şirket arasında bir istisna sözleşmesi<br />

mevcut olup yapılan işin bir bölümü dava dışı şirkete devredilmiş ve ücret bordrolarında<br />

davacının işvereni olarak Limited Şirket gösterilmiş ise de bunlardan<br />

uyuşmazlığın gerçeğe uygun biçimde sonuçlandırılması mümkün görülmemektedir.<br />

Şirketler arasındaki istisna sözleşmesinin çalışan işçilerin değiştirilmesi ve<br />

işe alınacak yeni işçiler konularında davalı Anonim Şirketin onayının alınması<br />

şeklindeki kuralları dikkat çekici olduğu gibi sigorta giriş bildirgelerinde de işveren<br />

olarak davalı Anonim Şirketin gösterilmiş olması da üzerinde durulması gereken<br />

bir keyfiyettir. Davacının dinlettiği ve işyerinde yetkili pozisyonlarda görevli<br />

tanık anlatımlarından davacı işçinin diğer kimi işçiler gibi aslında davalı şirketin<br />

işçileri olduğu, gerçek durumun örtüldüğü sonucu kolaylıkla çıkarılabilmektedir.<br />

Asıl önemli olan davacı işçinin üyesi olduğu sendikanın şikayeti üzerine<br />

düzenlenen bölge çalışma müdürlüğü tahkikat evrakındaki verilerdir. Gerçekten<br />

iş müfettişi yaptığı inceleme ve araştırmalarla ortada davalı Anonim Şirket ile<br />

dava dışı Limited Şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmayıp<br />

gerçek durumun gizlenmesi amacıyla göstermelik bir taşaronluk bağlantısının<br />

yapıldığı ortaya çıkarılmıştır. Mahkemece bu sözlü ve yazılı kanıtlar üzerinde<br />

durulmaksızın ve dolayısıyle bir değerlendirmeye tabi tutulmaksızın sathı bir gerekçeyle<br />

sonuca gidilmiş olması hatalıdır. Ayrıca belirtilmelidir ki bir ihale konusu<br />

dahi yapılmadan önemli bir işin devri muvazaa konusundaki tereddütleri<br />

ortadan kaldırabilecek nitelikte önemli bir olgudur. Sözleşmedeki 5'inci sayfasının<br />

(k) işaretli bendinde "sık sık vukuu bulan değişmeleri önlemek amacıyla müteahhit<br />

çalıştırdığı elemanları AGS'nin tasvibini almadan değiştiremiyecek, kendiliğinden<br />

ayrılan işçilerin yerlerine işçi alındığında yeni işçileri AGS'nin tasvibi<br />

olmadan çalıştırmıyacaktır" şeklindeki hükümlerde aslında gerçek anlamda alt işveren-asıl<br />

işveren ilişkisinin olayda bulunmadığını gösteren önemli olgulardır. Bu<br />

durumda Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları doğrultusunda davacının<br />

davalı şirketin doğrudan işçisi kabul edilerek yararlanma koşulları araştırılarak<br />

hasıl olacak sonuca göre fark ihbar ve kıdem tazminatları konusunda hüküm<br />

18


kurmalıdır. Bir başka anlatımla yararlanmak koşulları Toplu Đş Sözleşmesi hükümlerine<br />

göre tazminatlar hesaplanmalı ve ona göre sonuca gidilmelidir.<br />

2. Davacı işçinin sendikal tazminat isteğine gelince; dosya içinde bulunan sendikaya<br />

üyelik fişi tanık anlatımları ve bölge çalışma müdürlüğünce düzenlenen<br />

soruşturma evrakı; davacı işçinin iş yerinde sendikalaşma yani sendika üyeliği<br />

üzerine aradaki hizmet aktinin feshedildiğini göstermektedir. Bu sözlü ve yazılı<br />

kanıtlara göre davalı Anonim Şirket Đşçilerin sendikaya üye olmalarından rahatsız<br />

olmuş ve bundan dolayı da Limited Şirket üzerinde etki yaparak davacının ve arkadaşlarının<br />

işlerine son verilmesini sağlamıştır. Bu olumsuz tutumdan dolayı<br />

davacı işçinin sendikal tazminata hak kazandığı kabul edilmelidir. Böyle olunca<br />

hesaplama yapılıp belirlenen miktar hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

davacı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

9.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

19<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 28.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16348, K. <strong>1999</strong>/20211.<br />

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığının araştırılması-bölge<br />

çalışma müdürlüğünün tespitleri-alt işveren işçisinin asıl<br />

işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanmaması-asıl işverenin işçisi<br />

olarak sözleşmeden yararlanma<br />

12 Alt işverenin işçisinin asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanma<br />

isteğine ilişkin olayda öncelikle asıl işveren ve alt işveren<br />

arasındaki ilişkisinin açıklığa kavuşturulması, özellikle bölge çalışma<br />

müdürlüğünce yapılan kapsamlı soruşturma sonucu düzenlenen<br />

ve tanık ifadeleriyle de doğrulanan rapordaki tespitlere göre<br />

bütün işin sevk ve idaresinin alt işveren gibi gösterilen kimsede<br />

değil, davalı işverende olduğu dikkate alınarak asıl işveren-alt<br />

işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığının belirlenmesi gerekir.<br />

Asıl işveren alt işveren ilişkisi muvazaalı ise, işçi alt işverenin işçisi<br />

değil, asıl işverenin işçisi kabul edilerek şartlarına göre toplu iş sözleşmesinden<br />

yararlandırılması sonucuna gidilmeli; muvazaalı değilse<br />

hukuka uygun olarak kurulan ilişkide alt işverenin işçisinin<br />

asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlandırılma isteği reddedilmelidir.<br />

ĐşK 1; TSGLK 9


DAVA : Taraflar arasındaki, TĐS.den doğan alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan<br />

yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün süresi içinde<br />

duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.12.<strong>1999</strong> Salı günü<br />

tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ...<br />

geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların<br />

sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalı şirketten taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmadığını<br />

ileri sürerek isteklerde bulunmuştur. Mahkemece davacının davalı işletmenin<br />

yürüttüğü işin bir bölümünü üstlenen taşeronun işçisi olduğu ve taşeronun<br />

tarafı olduğu bir sözleşme varsa ancak yararlanabileceği gerekçe gösterilerek<br />

davanın reddine karar verilmiştir. Davalıya ait işyerinde çalışan işçilerin üyesi oldukları<br />

sendikanın şikayeti üzerine Adana Bölge Çalışma Müdürlüğünce işyerinde<br />

kapsamlı bir soruşturma yapılmış ve bunun sonucunda düzenlenmiş olan<br />

raporda davalı işletmenin işçilerine kıdem tazminatı yada sair hakların daha az<br />

ödenebilmesi amacıyla birer yıllık göstermelik sözleşmeler yaparak işçilerin taşeronun<br />

işçisiymiş gibi işleme tabi tutulduğunu bunun sonucu olarak da asgari ücret<br />

üzerinden çalışmalarının sağlandığını, bütün işin sevk ve idaresinin taşeronlarda<br />

değil davalı işletmede olduğunu, bu itibarla ortada bir muvazaanın sözkonusu olduğu<br />

açıklamıştır. Gerek davacı gerek davalı tanıkları da anılan rapor doğrultusunda<br />

anlatımlarda bulunmuşlar, üretimle ilgili işlerde dahi bir yanda toplu iş<br />

sözleşmesinin tarafı davalı şirketin diğer yanda taşeronların işçilerinin birlikte<br />

çalıştıkları, aynı işi yaptıkları dile getirilmiştir. Mahkemece bu rapor ve tanık anlatımları<br />

üzerinde durulup bir değerlendirme yapılmamıştır. Demirçelik işletmeleri<br />

gibi çok sayıda işçinin çalıştığı işyerlerinde şu yada bu şekilde verilecek bir<br />

kararın olabildiğince gerçeğe uygun verilebilmesi için belirtilen muvazaa konusu<br />

üzerinde mahkemenin hassasiyetle durması gerekir. Kararda bu konular üzerinde<br />

durulmamış, herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece yapılacak<br />

böyle bir inceleme sonucunda, muvazaalı şekilde taşeronluk sözleşmeleri yapıldığı<br />

sonucuna varılacak olursa, bu konuda bilirkişi marifetiyle yapılan<br />

hesaplamalar ayrıca değerlendirilerek istek doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.<br />

Muvazaanın olmadığının anlaşılması halinde şimdiki gibi karar verilmelidir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

28.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

20


Yarg. 9. HD, 18.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3208, K. <strong>1999</strong>/3311.<br />

Asıl işveren-alt işveren ilişkisi-iş güvenliği önlemlerini alma görevibirlikte<br />

sorumluluk<br />

13 Bina inşaatı işini yürüten asıl işverenden asansör montrajı işini üstlenen<br />

alt işverenin işyerinde çalıştığı işçinin (sigortalının) iş güvenliği<br />

mevzuatı çerçevesinde iş güvenliğini sağlama ve buna bağlı olarak<br />

iş güvenliği önlemlerini alma görevinin asıl işverene mi, yoksa<br />

alt işverene mi ait olduğu yaptırılacak inandırıcı ve doyurucu bilirkişi<br />

incelemesine göre belirlenerek, tüm iş güvenliği önlemlerinin<br />

alt işveren tarafından üzerine getirilmesi gerektiği anlaşıldığı takdirde<br />

asıl işverene kusur yükletilmemelidir. Đnceleme sonucu asıl<br />

işverene herhangi bir kusur verilmediği halde dahi, alt işverenin<br />

kusurlu davranışından ötürü birlikte sorumlu tutulacağı dikkate<br />

alınmalıdır.<br />

ĐşK 1, 73, 74; SSK 87<br />

DAVA : Davacı, iş kazasında ölen işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerinde<br />

uğranılan zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.<br />

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hükmün, davacı ve davalılardan (N) avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine<br />

temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen<br />

raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki<br />

karar tespit edildi.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Bina inşaatı sahibinin davalı (N) asansör montajını yapan kişi (taşeronun) ise davalı<br />

(Y) olduğu anlaşılmaktadır. Sigortalı asansör boşluğuna düşmek suretiyle vefat<br />

etmiş olup kendisi davalı (Y)'un sigortalısıdır. Ve giderek (Y), sigortalıyı süresinde<br />

Kuruma bildirmediği için hem 506 sayılı Yasanın 10. maddesine ve hem<br />

de aynı Yasanın 26. maddesine göre rücu alacağından sorumludur.<br />

Davalı (N) asansör montajı yapma işini taşeron (Y)'a verdiğine göre, işgüvenliği<br />

mevzuatı çerçevesinde sigortalının güvenliğini sağlama görevinin ve keza bu iş<br />

nedeniyle işgüvenliği tedbirlerinin işveren tarafından mı yoksa taşeron tarafından<br />

mı alınması gerektiği bilirkişi raporunda inandırıcı ve doyurucu bir biçimde irdelenmemiştir.<br />

Somut olayda tüm işgüvenliği tedbirlerinin taşeron tarafından yerine<br />

getirilmesi gerektiği anlaşıldığı takdirde bina inşaatı sahibine kusur verilemeyeceği<br />

doğaldır. Açıklanan bu ilkeler doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın<br />

eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması isabetsiz olduğu<br />

21


gibi dava dilekçesindeki talep aşılmak suretiyle hüküm kurulması da usul ve yasaya<br />

aykırıdır.<br />

Kuşkusuz yapılacak kusur incelemesinde davalı işverene herhangi bir kusur verilmediği<br />

takdirde 506 sayılı Yasanın 87. maddesi gereğince taşeronun kusurundan<br />

ötürü müteselsilen sorumlu tutulacaktır.<br />

O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm<br />

bozulmalıdır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMA-<br />

SINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.05.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.1.<strong>1999</strong>, E. 1998/18332, K. <strong>1999</strong>/319.<br />

Đşverenin aracına çarpışma sonucu zarar veren işçi ve diğer araç<br />

sahipleri-işçinin taraf olduğu ve iş mahkemesinin görevli bulunduğu<br />

davada diğer davalılar hakkında da uyuşmazlığın çözümlenmesi<br />

14 Đşverenin aracına çarpışma sonucu zarar veren işçi ile birlikte diğer araç<br />

sahipleri hakkında da, işçinin taraf olduğu davada özel görevli mahkeme<br />

olan iş mahkemesince uyuşmazlık çözümlenerek sonuca gidilmesi gerekir.<br />

Đş Hukukunun işçiyi koruma ilkesinin bir gereği olan bu durum, çeşitli kişi<br />

ve kurumlar arasında açılan davalar hakkında çelişkili kararlar<br />

verilmesini de önlemiş olur.<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, hasar bedelinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı ... Genel Müdürlüğü işçisi davalı ...'nın kusurlu hareketi sonucu idaresindeki araca<br />

zarar verdiğini, bir başka anlatımla diğer davalılar ... A.Ş. ile ... Genel Müdürlüğüne ait<br />

araçların çarpışması sonucu hem işçinin hemde diğer araç sahipleri idarelerin kusurlu<br />

olduklarını ileri sürerek hasar bedelinin müştereken ve müteselsilen tahsiline karar<br />

verilmesini talep etmiştir. Mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişi raporu<br />

doğrultusunda davalı işçinin sorumluluğunun kabulüne, diğer davalı idareler hakkındaki<br />

davanın ise 3533 sayılı Yasa gereğince hakem sıfatıyla haklarında dava açılması<br />

gerektiğinden onlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.<br />

22


Đş mahkemesi 5521 sayılı yasa gereğince kurulmuş özel bir mahkeme olup, işçi ve<br />

işveren arasında hizmet aktinden ya da iş kanunlarından doğan uyuşmazlıkları<br />

sonuçlandırmakla görevlidir. Öğretide de benimsenen dairemizin uygulamasına<br />

göre işçinin de taraf olduğu ve iş mahkemesinin görevli bulunduğu davalarda<br />

muhtelif mahkemelerin görevine giren olaylarda özel görevli mahkeme dikkate<br />

alınmak suretiyle diğer davalılar hakkında da uyuşmazlığın çözümlenerek sonuca<br />

gidilmesi gerekir. Bu aynı zamanda Đş Hukukunun işçiyi koruma ilkesinde bir<br />

gereğidir ve böylelikle çeşitli kişi ve kurumlar arasında açılan davalar hakkında<br />

çelişkili karar verilmeside önlenmiş olur. O halde her iki idare hakkındaki davanın<br />

da görülüp sonuçlandırılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.1.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 10.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3272, K. <strong>1999</strong>/4697.<br />

Đçinde lüzumlu aletler bulunan çantanın kaybedilmesi-işverene verilen<br />

zararın tazmini<br />

15 Görevli olarak başka bir yere gönderilirken teslim edilen ve içinde<br />

lüzumlu aletler bulunan çantanın kaybedilmesi sebebiyle işverene<br />

verilen zararın karşılanmasında aynı işi yürüten işyerlerinde benzer<br />

çantalar ve içindekilerden anlayan bir bilirkişinin aracılığı ile<br />

değerlendirmeye gidilmeli, hasıl olacak sonuca göre bir karara gidilmelidir.<br />

ĐşK 1; BK 321<br />

DAVA : Davacı, görev dolayısıyla verilen malzemeleri iade ettiğini, bakiye malzemenin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

23


2. Davacı işverenin davalı işçiyi görevli olarak Çanakkale'ye gönderirken teslim ettiği<br />

içinde lüzumlu aletler bulunan bir çantayı davalının kaybettiği tarafların kabulündedir.<br />

Davalı çanta içinde lokman, cırcır, yıldız, pense, tornavida bulunduğunu açıklamış davacı<br />

da daha önce taraflar arasında açılan ihbar ve kıdem tazminatı davasında kaybolan<br />

çantanın değerinin 30.000.000 TL olduğunu bildirmiştir. Bu tür çantaların hava yollarında<br />

hangi ihtiyaç için alet ve edavatı ihtiva edecek şekilde standart olması mümkündür. Bunun<br />

için bu işlerden anlıyan bir bilirkişi aracılığı ile işyerinde bulunan benzer çantalar<br />

görülmek suretiyle tarafların yukarda anılan beyanları da gözönünde tutularak bir<br />

değerlendirmeye gidilmeli, böylece hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 10.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 2.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12250, K. <strong>1999</strong>/16518.<br />

Đşi ambar memuru olan işçiye bankaya para yatırma görevinin verilmesi-para<br />

yatırma işini sık, sık yerine getirme ve itirazsız kabul ile sorumluluk<br />

üstlenilmesi-bankada iken gerekli özen gösterilmediği için<br />

paranın yankesiciye kaptırılması- kooperatif yönetiminin müterafik<br />

kusuru<br />

16 Đşveren kooperatifin işyerinde ambar memuru olarak çalıştığı sırada<br />

yönetimce verilen bankaya para yatırma işini itiraz etmeden yürüten işçi,<br />

bu işi yerine getirmede sorumluluğu da yüklendiği için, bankada iken<br />

gerekli özeni göstermemesi sonucu parayı yankesiciye kaptırmaktan<br />

sorumludur. Ancak kooperatif yönetiminin böyle bir işi doğrudan ilgili<br />

personele değil de ambar memuruna götürmesinde mütevafik bir kusurun<br />

olup olmadığı da gözönünde tutularak bir sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 1, 17; BK 321<br />

DAVA ... Taraflar arasındaki, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar<br />

tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle<br />

reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi<br />

davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi<br />

olduğu anlaşılmış ve duruşma için 2.11.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara<br />

çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf<br />

adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü<br />

açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

24


YARGITAY KARARI<br />

Davalının davacıya ait kooperatif işyerinde ambar memuru olarak çalıştığı sırada<br />

kooperatif yetkililerince kendisine bankaya yatırılmak üzere Türk parası ve Alman markı<br />

verildiği ancak ... Bankası'nda yatırma işlemlerini yaparken parayı bir yankesiciye<br />

kaptırdığı bunun sonucu olarak da kooperatif zarara uğrattığı dosya içeriğinden<br />

anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının parayı bankaya yatırma işinin görevi içine<br />

girmediği ve kooperatif tüzüğüne göre yöneticilerin kooperatife karşı birinci derecede<br />

sorumlu oldukları görüşü benimsenerek davanın reddine karar verilmiştir. Bu düşünce<br />

şeklinin hatalı olduğu açıktır. Her ne kadar para yatırma işi doğrudan ambar memurunun<br />

görevleri içine girmemekte ise de somut olayda davalının kooperatife ait banka işlerini sık<br />

sık yürüttüğü ve banka personeliyle de yakınlık kurduğu sonucuna varılabilmektedir.<br />

Bundan başka bu görev kendisine verildiği zaman herhangi bir itirazda bulunmamış ve<br />

hemen görevi üstlenmiştir. Asıl önemli olan durum ise normal olarak bankaya para yatıran<br />

bir kimsenin para kendisinin ya da başkasının olsun gereken özeni göstermesi ve paraya<br />

sahip olması icab eder. Olayda, davalı bankanın alt katında personelle görüşmeye gittiği<br />

zaman parayı bırakmış sonra döndüğünde kendisiyle ilgilenen şahıs parayla birlikte<br />

ortadan kaybolmuştur ki böyle bir durum görevin ifasında gerekli dikkat ve ihtimamın<br />

gösterilmediğini ortaya koymaktadır.<br />

Olayın bu özellikleri dikkate alınarak davalı işçinin sorumluluğu cihetine gidilmeli<br />

ancak mahkemece kooperatif yönetiminin böyle bir işi doğrudan ilgili personele<br />

değil de davalı ambar memuruna yaptırmasında müterafik bir kusurun<br />

olup olmadığı da düşünülmek suretiyle sonuca gidilmelidir.<br />

Sorumlu olduğu miktar belirlendikten sonra uyuşmazlıklığın yargılamayı gerektirdiği<br />

ve likit olmadığı da düşünülmelidir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15426, K. <strong>1999</strong>/14542.<br />

Zarardan işçi ile birlikte sorumlu olan kişiler-hizmet akdi bulunmasa<br />

dahi uyuşmazlığın iş mahkemesinde çözümlenmesi<br />

17 Đşveren tarafından işçi ile birlikte aynı olaydan sorumlu oldukları<br />

ileri sürülen kişilere yönelik kusurlu hareketleri nedeniyle verdikleri<br />

zararın tazmini için dava açılmış olduğundan, işçi dışındaki<br />

davalılarla işveren arasında hizmet akdine dayalı ilişki bulunmasa<br />

dahi uyuşmazlığın iş mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.<br />

ĐşK 1; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, uğranılan idare zarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

25


Yerel mahkeme, davayı görev yönünden reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı idare işyerinde çalışan işçisi ile birlikte iki memurunu ve idare ile sözleşme<br />

ilişkisinde bulunan firmayı hasım göstererek kusurlu hareketleri nedeniyle<br />

sebebiyet verdikleri zararın tazmini isteğinde bulunmuştur. Đş yargılaması özel bir<br />

yargılama olduğu için işçi ile birlikte kusurlu olan ve arada hizmet akdi ilişkisi<br />

bulunmayan diğer kişiler hakkında dava da açılabilir. Öğretide ve uygulamada<br />

benimsenen görüş bu tür davaların aynı ilişkiden doğmuş olması koşulu ile özel<br />

mahkemede açılması doğrultusundadır. Somut olayda şayet işçi hakkında dava<br />

açılmamış olsaydı davacı idare ile diğer davalılar arasında hizmet akdi ilişkisi<br />

bulunmadığı için iş mahkemesinin bu davaya bakmamış olması gerekirdi. Ne var<br />

ki işçi ile birlikte aynı olaydan dolayı sorumlu oldukları ileri sürülen kişiler hakkında<br />

da dava açılmış olduğundan bu uyuşmazlığın iş mahkemesinde çözümlenmesi<br />

gerekir. Böyle olunca işin esasının incelenmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16034, K. <strong>1999</strong>/19683.<br />

Đşverenin işçiyi gözetme borcu-yabancı ülkeye götürülen işçi için yazı<br />

ve iklim şartlarına göre güven ortamanın sağlanması-hastalanan işçinin<br />

yurda gönderilmesi için her türlü tedbirin alınması-yabancı ülke de<br />

düzenlenen belgelerin manevi baskı altında alındığının gözönünde tutulması<br />

18 Malezya'da düzenlenen 15-20 günlük Türk Haftasında ahçı yardımcısı<br />

olarak çalışmak üzere götürülen 54 yaşındaki emekli işçinin geçiminde,<br />

sağlık kontrolu yapılması ve gideceği ülkenin iklim ve sosyal şartlarına<br />

uyumu için gerekli özenin gösterilmesi gerekirdi. Đşçiyi gözetme borcunun<br />

gereği işveren, yaşı ve iklim şartlarından etkilenerek hastalanan işçiye<br />

güven ortamı sağlanması yanında yurda gönderilmesi için de her türlü<br />

tedbiri almakla yükümlüdür. Bu açıdan yabancı ülkede düzenlenen ve<br />

işçiyi borçlu kılan belgelerin çaresizlik içinde ve manevi baskı altında<br />

alındığının gözönünde tutulması gerekir.<br />

ĐşK 1, 73; BK 313, 332<br />

26


DAVA : Davacının borçlu olmadığının tespiti ve itirazın iptali ile kötüniyet tazminatının<br />

ödetilmesi, karşı davacının ise icra takibine yapılan itirazın iptali ve<br />

icra inkar tazminatının ödetilmesi isteğiyle açtıkları davanın yapılan yargılaması<br />

sonunda; ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın reddine ve karşı davada gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin<br />

hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 21.12.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davacı ve karşı davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına<br />

Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları<br />

dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

27<br />

YARGITAY KARARI<br />

Malezya'da tertiplenecek olan 15-20 gün süreli Türk haftası için davalı ve karşı<br />

davacı işveren Türkiye'den anılan ülkede otel işyerinde çalışacak işçilerle birlikte<br />

davacı ve karşı davalıyı da ahçı yardımcısı olarak götürmüştür. Davacı ve karşı<br />

davalı ... Genel Müdürlüğünden emekli 54 yaşlarında birkişi olup taraflar<br />

arasında yazılı bir hizmet sözleşmesi yapılmış değildir. Đşçilerin Malezya'ya<br />

götürülmelerinden sonra lüks bir otelde tanıtım haftası başlamış fakat iki gün<br />

davacı karşı davalı işçi çalıştıktan sora muhtemelen yüksek tansiyon ve aşırı<br />

nemden dolayı hastalanmıştır. Bu arada kendisi hastaneye götürülmüş ise de bu<br />

konuda sağlık durumu ile ilgili bir tespit ve teşhis konulduğuna dair herhangi bir<br />

hekim raporu da dosyada mevcut değildir. Ancak Beyoğlu 1. Asliye Hukuk<br />

Mahkemesinde açılan menfi tespit davasının bu dava ile birleştirilmesinden<br />

önceki safhasında dinlenen davacı tanıkları ile özellikle Malezya'ya giden grup<br />

içinde bulunan işçilerin verdikleri ifadelerde davacının iki gün kadar Malezya'da<br />

otelde çalıştıktan sonra hastalandığı çalışmaya devam edemiyeceğinin<br />

anlaşıldığını bunun sonucu olarak hastaneye götürüldüğünü ve doktor tarafından<br />

muaneye edildiğini açık ve kesin şekilde belirtmişlerdir. Đş mahkemesinde de<br />

tanıklar aynı şekilde dinlenmişler ve asliye hukuk mahkemesindeki kadar kesin<br />

bir anlatımıda bulunmamış iseler de yine de davacının hastaneye götürüldüğü<br />

daha sonra Türkiye'ye gönderilebilmesi için çareler aranmaya başladığını tek<br />

başın Türkiye'ye gönderilemeyeceğinin anlaşıldığını, zira davacının yaşlıca bir<br />

kişi olup lisan bilmediğini seyahat formalitelerini yerine getirmekten aciz<br />

olduğunu dört uçak aktarması ile Türkiye'ye dönmesinin mümkün bulunmadığını<br />

açıklamışlardır. Tarafların tanığı olarak gösterilmiş olan ... her ne kadar


mahkemece dinlenmiş değilse de konsolosluğa yaptığı yazılı açıklamada bu<br />

durumları doğrulamıştır. Bu tanık tarafından verilen ifadeyi içeren belgenin aslı<br />

dosyada mevcut değilse de davacı vekili tarafından onaylı olup içeriğine karşı da<br />

bir itirazda bulunulmamıştır. ... davacıya en yakın mesai arkadaşı olup ahçıbaşı<br />

pozisyonunda bulunmuştur.<br />

Davacı işçiyi Malezya'ya götürülürken sağlık kontrolünden geçirilmediği, Malezya<br />

gibi iklim ve sosyal koşulları çok farklı olan bir ülkeye işçi olarak bir seçim<br />

yapılırken gereken özenin de gösterilmediği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.<br />

Đlk defa yurtdışına çıkan ve çok uzak bir yerde kısa süre de olsa çalışmak zorunda<br />

kalacak olan bir işçi için gideceği ülke bakımından kendisine bir güven ortamı<br />

sağlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Dosya içeriğinden davacının yaşı ve iklim<br />

koşulları sonucu iki günlük çalışmadan sonra hastalanmış olduğunun kabulü gerekir.<br />

Böyle durumda davalı işverenin gözetim borcu olduğu gözönünde tutulmalı<br />

ve işçisinin yurda gönderilmesi için her türlü tedbiri alıp sonuçlarına katlanması<br />

gerekirdi. Uzakdoğu'da çaresizlik içinde elinden alınmış belgeler içeriği dikkate<br />

alınarak hüküm kurulması iş hukukunun işçiyi koruma ilkesine ters düşeceği gibi<br />

manevi bir baskı altında olduğu ve böyle bir durumda senetleri imzalamak durumunda<br />

kaldığı düşünülmelidir. Tanık anlatımlarına göre böyle bir borcunu Türkiye'deki<br />

evini satarak da olsa ödeyeceğini söylediği de içinde bulunduğu ruhsal<br />

durumu yansıtması bakımından önem taşımaktadır. Açıklanan bu bilgi ve belgeler<br />

karşısında davacı işçi tarafından açılan menfi tespit davasının kabulüne ve karşı<br />

davacı işverenin açtığı itirazın iptali, takibin devamı isteğini içeren davanın ise<br />

reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,<br />

davacı yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

21.12.<strong>1999</strong> gününde oy çokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Dava dosyasının taraflarından ...'in Haziran 1996 tarihinde Malezya'da ülkemizi<br />

tanıtmak için düzenlenen Türk haftasının organizatörü olduğu, adı geçenin temin<br />

ettiği yedi kişilik ekip içeresine karşı taraf ...'ın da aşçı yardımcısı olarak<br />

katıldığı, bu grubun masraflarının gecenin düzenleneceği Malezya'daki lüks otel<br />

yönetimince karşılanacağının taahüt edildiği, ...'ın otelde aşçı yardımcılığı<br />

görevini hastalandığını ileri sürerek yapmadığı, otel yönetiminin çalışmama<br />

durumunu tespit ederek ....'ın masraflarını karşılamayacağını ve ülkeye iadesini<br />

istediği, ısrarlara rağmen çalışmayan bu şahısla organizatör arasında "... olarak<br />

ben Türk grubu ile aşçı yardımcısı olarak Türk haftasında çalışmak üzere<br />

28


isteğimle geldim. Ancak mutfakta çalışmak istediğimden yedi gün odamda yattım<br />

uyudum. Benim için Haliday lon Hotel ve Avatur tarafından yapılan masrafları<br />

ödemeyi taahhüt ediyorum. Uçak bileti 2400 USA 18 gün tam pansiyon<br />

konaklama 4500 USA çalışma vizesi için 500 USA toplam 7400 USA, şayet 22<br />

Haziran'dan itibarın kalan 6 günde çalışmazsam toplam 7400 ödiyeceğim. 6 gün<br />

çalışırsam 3200 USA ödiyeceğim şeklinde" 22.6.1996 tarihli belge düzenlendiği<br />

bu belgenin ... ve Malezya'da bulunan Türk ekibinde bulunan tanıklarca da<br />

imzalandığı bu belgenin imzalanmasından sonra ...'ın çalışmamayı sürdürmesi<br />

üzerine düzenlenen 24.6.1996 günlü belge ile ...'ın 7.400 USA yı ....'a 1.8.1996<br />

günü ödemeyi taahhüt ettiği,<br />

bu belgenin de Türk ekibinde bulunan kişilerce imzalandığı, ...'ın bu belgede<br />

ödemeyi taahhüt ettiği miktarı ödememesi üzerine, ... 'ın ... aleyhine bu belgelere<br />

dayanarak Beyoğlu 1. Đcra Müdürlüğünün 1996/4184 sayılı dosyası ile<br />

21.10.1996 günü 49 örnekle adi icra takibinde bulunduğu, ... vekilinin 5.11.1996<br />

günlü dilekçe ile müvekkilinin hile ile Malezya'ya götürüldüğünü 1942 doğumlu<br />

ve .. emeklisi olduğu aşçılık yapamıyacak karakterde olduğunu, boş kağıda imzasının<br />

alanıp doldurulduğunu iddia ederek takibe itiraz ettiği, ... tarafından bu itirazın<br />

iptali için 15.11.1996 günü açılan davanın Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin<br />

1996/748 esas sayısına kaydedildiği,<br />

... tarafından da icra takibine konu yapılan borcun olmadığının tespiti için açılan<br />

davanın da aynı mahkemenin 1996/742 esas sayısına kaydedildiği.<br />

her iki dava dosyasının birleştirildiği ve 96/742 esas sayılı dosya üzerinden yargılamanın<br />

sürdürüldüğü, anılan mahkemenin 16.6.1998 günlü görevsizlik kararı<br />

üzerine dosyanın Đstanbul 2. Đş Mahkemesine Đntikal ettiği, iş mahkemesince<br />

17.9.<strong>1999</strong> gün 1998/1134 esas, <strong>1999</strong>/583 karar sayılı ilamla ...'ın davasının reddine,<br />

....'ın davasının kabulüne karar verildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.<br />

....'ın temyizi üzerine mahalli mahkeme kararı yazılı gerekçelerle Dairemizce bozulmuştur.<br />

....'ın aşçı yardımcısı olarak gittiği Malezya'da çalışmadığı bellidir.<br />

Burada önemli olan çalışmamakta haklı bir mezaretinin bulunup bulunmadığıdır.<br />

.... vekili icra dosyasına verdiği 5.11.1996 tarihli itiraz dilekçesinde müvekkilinin<br />

hile ile 14.6.1996 günü Malezya'ya götürüldüğünü, .... emeklisi olup ahçılık yapamayacak<br />

karakterde olduğunu boş kağıda imzasının alındığını ve bilahare<br />

doldurulduğunu, 12.11.1996 tarihli dava dilekçesinde ise, müvekkilinin çay hizmeti<br />

için Malezya'ya götürüldüğünü, zorla ve baskı ile mutfağa yerleştirildiğini,<br />

ömrü boyunca yemek pişirme işlerini hiç yapmadığını, evli ve çocuklu davacının<br />

mutfakta çalışması geçmişten gelen alışkanlığı gereği mümkün olmadığını bu<br />

şartlarda hastalandığını boş kağıda imzasının alındığını iddia etmiştir. ...'ın yemek<br />

dışında odasından çıkmamasının ve çalışmadığının otel yönetimince belirlenip<br />

29


organizatörün uyarılması üzerine adı geçenden görevini yapmasının istendiği cevaben<br />

hasta olduğunu bildirmesi üzerine önce otel doktoruna ve bilaharede bu<br />

doktorun sevki üzerine hastaneye götürüldüğü, bir hastalığının belirlenmediği,<br />

buna rağmen çalışmadığı, bu nedenle masraflarının otel yönetimince karşılanmadığı<br />

iş mahkemesince ayrıntılı şekilde dinlenen, borç belgesini de imzalayan<br />

tanıkların anlatımlarından ve dosyaya sunulan belgelerden anlaşılmaktadır.<br />

....'ın hasta olduğu doktor raporu ile belirlenmemiş, davacı ile aynı ekipte Malezya'ya<br />

giden ve mapkemece dinlenen tanıklarca da doğrulanmamıştır. Daire çoğunluğunun<br />

kabul ettiği gibi ....'ın yüksek tansiyon hastası olduğu da ileri sürülüp<br />

kanıtlanamamıştır. Çalışılan yer çok yıldızlı bir oteldir. Bu tür otellerde her türlü<br />

havalandırma ve lüksün sağlandığı dışardaki iklim şartlarının otel içerisindeki yaşamı<br />

etkilemediği bilenen bir gerçektir.<br />

....'ın icra takibine konu belgeyi vekilinin iddia ettiğinin aksine boşa imza alarak<br />

değil bilerek hata, hile ve ikrah olmadan imzaladığı tanıkların yeminli anlatımlarından<br />

anlaşılmaktadır. Adı geçenin aşçı yardımcısı olarak geldiği bu yerde sarımsak<br />

kokusu gibi sudan bahanelerle çalışmaması işçiye yüklenen işini ihtimamla<br />

yapma yükümlülüğüne aykırı düşmektedir. ... vekilinin yukarıda açıklanan<br />

itiraz ve dava dilekçelerindeki müvekkilinin "aşçılık yapamayacak karakterde olduğu"<br />

"evli ve çocuklu davacının mutfakta çalışması geçmişten gelen alışkanlığı<br />

gereği mümkün değildir" şeklindeki bildirimleri, tüm tanık ifadeleri ve dosya içeriği<br />

ile birlikte değerlendirildiğinde, başlangıçta aşçı yardımcılığını kabul ederek<br />

Malezya'ya giden işçinin orada bazı Anadolu erkeğinin alışkanlıklarını mazeret<br />

yaparak çalışmadığı böylece ....'ın 1475 sayılı yasanan 1. ve 818 sayılı Borçlar yasasının<br />

313 maddesindeki çalışma, aynı yasanın 321. maddesindeki ihtimamla<br />

çalışma mükellefiyetini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Buna rağmen işverenin<br />

gözetim borcunu yerine getirmediğinden söz edilemez.<br />

743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi gereği herkes haklarını kullanmakta<br />

ve borçlarını ifade hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Bir hakkın<br />

sırf gayri izrar geden suistimallerini kanun himaye edemez, aynı yasanın 3. maddesi<br />

gereği kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmiyen kimse hüsnüniyet iddiasında<br />

bulunamaz.<br />

Bu nedenlede mahalli mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan dairemiz<br />

çoğunluğunun bozma kararına katılamıyorum.<br />

❖ ❖ ❖<br />

30


Yarg. 9. HD, 6.7.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8262, K. <strong>1999</strong>/12073.<br />

Rekabet yasağı sözleşmesi-sözleşmenin işçinin ekonomik geleceğini<br />

tehlikeye düşürmeyecek ölçülerde şarta bağlanması<br />

19 Bir bankada müfettiş muavini olarak ve belirsiz süreli hizmek akdi<br />

ile işe alınan işçi ile daha sonra yazılı şekilde BK 348 vd. maddelerine<br />

göre yazılan rekabet yasağı sözleşmesinde, işçinin hizmet akdini<br />

feshettiği bütün hallerde, "iş ilişkinin sona erdiği tarihten itibaren<br />

iki yıl süre ile Türkiye'deki tüm bankalarda çalışmamayı kabul<br />

ettiğine dair şart getirilmiş ve yasak iki yıl süreyle sınırlı tulunmuş<br />

olmakla beraber; yasağın "mahal ve banka açısından" sınırlama<br />

olmaksızın "Türkiye'deki tüm bankaları" kapsar nitelikte<br />

tutulması, işçinin ekonomik geleceği itibariyle ağır sonuçlar getirecek<br />

bir düzenleme olduğu için ve bu yönden geçersiz sayılır<br />

ĐşK 1; BK 348, 349 vd.<br />

DAVA : Taraflar arasındaki, cezai şart alacağının ödetilmesi davasının yapılan<br />

yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

6.7.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davacı adına Avukat ..... ile karşı taraf adına Avukat .... geldiler. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

31<br />

YARGITAY KARARI<br />

Taraflar arasında süresi belirsiz biçimde hizmet akdi ilişkisi kurulduktan bir süre<br />

sonra 23.12.1997 tarihinde rekabet yasağı konusunda bir anlaşma metni düzenlemişlerdir.<br />

Buna göre; "Bankaya müfettiş müavini ünvanı ile işe alınan, özel ve<br />

uygulamalı eğitim ve mesleki olarak yetiştirilen, bankacılık hizmetlerinde sır<br />

saklanması ve gizliliği esas olan konularda bilgi sahibi olan .....; bankaya intisabından<br />

itibaren 4 yıl içerisinde hizmet akdini fesettiği bütün hallerde, iş<br />

ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren 2 yıl süre ile Türkiye'deki tüm bankalarda<br />

çalışmamayı kabul ve taahhüt eder. Bu taahhüdüne uymadığı takdirde, ....<br />

bankaya işe başladığı tarihten itibaren banka tarafından ödenen aylık ücretler ile<br />

diğer ek ödemelerinin tutarı ve son aylık ücretinin 10 katı tutarında bir cezai şartı,<br />

ilk talepte ve herhangi bir itirazda bulunmaksızın derhal ödemeyi kabul ve<br />

taahhüt eder."


Gerek bu anlaşmanın başlığı ve gerek yukarıya alınmayan birinci paragrafı içeriği<br />

ve tüm düzenleniş şekli itibariyle bu metni Borçlar Kanunu 348 ve onu izleyen<br />

maddelerinde öngörülen "Rekabet Memnuiyeti" çerçevesinde düzenlenmiş bir<br />

özel anlaşma niteliğindedir. Mahkemece bu anlaşma bir cezai şart şeklinde değerlendirilmiş<br />

ve bu değerlendirme itibariyle sonuca gidilerek hüküm kurulmuş ise<br />

de bu düşünce tarzının benimsenmesi olanağı yoktur. Açıkça rekabet yasağı konusunda<br />

bir düzenleme sözkonusudur. Ancak sözleşme davacının ekonomik geleceğini<br />

hakkaniyet aykırı şekilde tehlikeye girmesini yasaklayacak ölçülerde şart<br />

edilmemiş ve mahal ve çalışma alanı kapsamında normalin üzerinde sınırlamalar<br />

getirilmiştir. Gerçekten "Türkiyede ki tümbankalarda çalışmamayı kabul ve taahhüt<br />

eder" biçimindeki düzenleme iki yıl süre ile sınırlı olarak getirilmiş ise de,<br />

Türkiye'deki tüm bankaları kapsaması bakımından mahal ve banka açısından bir<br />

sınır sözkonusu olmadığı için davacı bankacının geleceği bakımından ağır sonuçları<br />

beraberinde getirecek bir düzenleme olarak kabul edilmelidir. Rekabet yasağının<br />

bu yönden geçersiz sayılarak sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın<br />

reddedilmesi hatalı ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın yukarıda belirtilen<br />

gerekçeyle ONANMASI gerekmiştir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten ONANMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine 6.7.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile kabul edildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 13.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11359, K. <strong>1999</strong>/12864.<br />

On yıllık bir hizmet aktinde yer alan rekabet yasağı ve cezai şart-yasağa<br />

aykırı hareket edildiği iddiası-yasağın iki yıl süre ile sınırlı tutulmuş<br />

olması-işverenlerin faaliyet konularında ayniyet araştırılması-çalışma<br />

yerlerinin aynı il hudutları içinde olması-zararın tespihi<br />

20 Hizmet aktinde yer alan ve sözleşmenin bitiminden itibaren iki yıl<br />

içinde işverene rekabet edeceği bir iş yapmaması ve böyle bir işte<br />

çalışmaması hakkındaki yasağa aykırı hareket edildiği iddiası dolayısıyla,<br />

işçinin akdi feshinden sonra çalıştığı işveren ile önceki işverenin<br />

faaliyet konularında ayniyet olup olmadığı araştırılmalı ve<br />

sözleşme hükmü gereği bir yararını söz konusu olup olmadığı tespit<br />

edilmek suretiyle bir sonuca gidilmelidir. Diğer yandan işçinin önceki<br />

ve sonraki çalışma yerinin aynı il hudutları içinde bulunması,<br />

bu yönden rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmüne aykırılığı<br />

belirliyen bir gerçektir.<br />

ĐşK 1, 9; BK 348 vd<br />

32


DAVA : Davacı, cezai şart alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işverenle davalı işçi arasında 2.6.1994 tarihli 10 yıllık belirli süreli hizmet<br />

akdi yapılmıştır. Davalı işçi, 1.12.1995 tarihinde hizmet akdini feshederek bir<br />

başka işyerinde çalışmaya başlamıştır. Davacı işverenin aralarında mevcut olan<br />

sözleşmenin 6. maddesine göre, rekabet yasağına aykırı hareket ettiğinden bahisle<br />

5000 dolar karşılığı olarak 361.575.000 TL. talep etmiş bulunmaktadır. Hizmet<br />

akdinin davalı işçi tarafından feshedildiği ve başka işyerinde çalışmaya başladığı<br />

konularında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Gerçekten davalının<br />

mevcut hizmet akdinin 6. maddesinde öngörülen koşullara aykırı davranıp<br />

davranmadığı konuları üzerinde durmak gerekir. Anılan maddede davalının sözleşmesi<br />

bitiminden itibaren iki yıl içinde kendi adına iş sahibi ile rekabet edeceği<br />

bir iş yapmaması rakip bir kurumda çalışmaması ve böyle bir kurumda ortak veya<br />

diğer bir sıfatla ilgilenmiyeceği öngörülmüştür. Mahkemece, davalının çalıştığı<br />

işyeri ile sözleşmeyi feshinden sonra görev yaptığı firmadaki iştigal konularında<br />

ayniyeti mevcut olup olmadığı, bir başka deyişle sözleşme hükmü kapsamında<br />

olup olmadığı, uzman bir bilirkişi marifeti ile inceleme ve araştırma yaptırılarak<br />

ve sözleşme hükmü gereği bir zararının sözkonusu olup almadığı tespit edilerek<br />

sonuca gidilmelidir. Önceki çalışma yeri ile sonraki Değirmendere'deki çalışma<br />

yerinin ayni il hudutları içinde bulunduğu için bu yönden sözleşme hükmünün<br />

uygulama alanı bulduğu gerçeği de ortadadır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

33


1<br />

2<br />

1. Đşçilere bildirilen işyeri adresi ve işvereni bağlaması<br />

2. Đşverenin değişmesi ve işçi haklarından sorumluluk<br />

Yarg. 9. HD, 3.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4371, K. <strong>1999</strong>/3941.<br />

Davanın açılmasından önce işçiye bildirilen işyeri adresinin işvereni<br />

bağlaması<br />

1 Davanın açılmasından önce davalı işçiye çekilen ihtarnamede bildirilen<br />

işyeri adresi işvereni bağlar. Bu belge içeriğine uygun açılan<br />

davada, artık davalının (işçinin) ikametgahının başka yerde olduğu<br />

düşüncesiyle yetkisizlik kararı verilemez.<br />

ĐşK 3; ĐşMahK 1, 5<br />

DAVA : Davacı, iş akdinin bildirimsiz feshi nedeniyle yasa gereği ödenmesi gereken<br />

tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, yetkisizliğine karar vermiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davanın açılmasından önce, davacı işverence davalı işçiye çekilen 9.7.1998 tarihli<br />

ihtarnamede davacının çalıştığı işyeri Đstanbul Maslak Büyükdere C no<br />

69/15 olarak gösterilmiştir ki bu belgedeki adres işvereni bağlar. Davacı bu belge<br />

içeriğine uygun biçimde 5521 sayılı Đş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca<br />

iş mahkemesinde bu davayı açmıştır. Artık davalının ikametgahının Bakırköy<br />

yada Fethiye olduğu şeklindeki düşünceye değer verilemez. Mahkemece işin<br />

esası incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davalının<br />

ikametgahının Bakırköyde olduğu belirtilerek yetkisizlik kararı verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 3.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

34


35<br />

Yarg. 9. HD, 9.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9604, K. <strong>1999</strong>/10073.<br />

Đşverenin değişmesi-işçi haklarından önceki ve sonraki işverenin sorumluluğu<br />

2 1. Gerçek kişi işverene ait işyerinde işe başlayan işçi, işverenin şirketleşmesi<br />

ve bu suretle değişmesi sonrası da çalışmasını sürdürmüş<br />

ve hizmet akdi işveren şirket tarafından feshedilmiş olduğuna<br />

göre ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarından işveren<br />

şirketin sorumlu tutulması gerekir.<br />

2. Kıdem tazminatının tamamından sonraki işveren şirket sorumlu<br />

tutulmakla beraber, ĐşK m. 14/2 gereği önceki işverenin kendi dönemine<br />

ilişkin müteselsil sorumluluğu söz konusu olacaktır.<br />

3. Yüzde usulüne göre ücret sistemine tabi davacı işçi yönünden<br />

ulusal bayram ve genel tatil ücretlerine ilişkin bilirkişi<br />

raporundaki açıklama ve hesaplamalar yeterli ve denetime elverişli<br />

olmadığı için, çalışma karşılığı olan ve olmayan tatil ücretleri<br />

itibariyle istekler dayanaklarına göre değerlendirilerek bir sonuca<br />

gidilmelidir<br />

ĐşK 3, 14, 42, 49<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti, bayram<br />

ve hafta tatili gündelikleri ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi önce ....'ya ait işyerinde çalışmaya başlamış daha sonra işyerinin<br />

31.12.1996 tarihinde şirketleşmesi sonunda çalışmasını sürdürmüştür. Bu durumda<br />

davacı işçinin sözleşmesi 2.2.1998 tarihinde davalı şirket tarafından feshedildiğine<br />

göre davalı gerçek kişinin ihbar tazminatı ve yıllık ücreti izin alacaklarından<br />

sorumlu tutulmaması gerekir. Bir başka anlatımla bu iki kalem alacaktan<br />

son işveren olan davalı Limited Şirket sorumlu tutulmalıdır. Bu itibarla diğer<br />

davalı ....'un sorumluluğu cihetine gidilmesi hatalıdır.


3. Kıdem tazminatının tamamından davalı limited şirketinin sorumlu tutulması<br />

isabetli ise de önceki işveren olan ....'un sonumluluğu, kendi nezdinde çalıştığı<br />

süre ve şirketleşme tarihindeki aldığı ücretle sınırlıdır. Bu çözüm şekli 1475<br />

sayılı Kanunun 14/II maddesi gereğidir.<br />

4. Genel tatil ve bayram ücreti ile ilgili olarak mahkemece mütalasına başvurulan<br />

bilirkişinin raporunda yapılan açıklama ve hesaplamalar denetime elverişli değildir.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 42. maddesinin 2. fıkrasında, "yüzde usulü uygulandığı<br />

işyerlerinde işçilerin ulusal bayram ve genel tatil ücretleri işverence ödenir"<br />

denilmektedir. Anılan maddenin son fıkrasında "bu işyerlerinde ulusal bayram ve<br />

genel tatil ücreti o hafta içinde işçinin elde ettiği yüzde ücretlerinin altıya bölünmesiyle<br />

elde edilen günlük ücrettir" kuralına yer verilmiştir. Bu kural uyarınca<br />

çalışılan ulusal bayram ve genel tatil günleri ücretleri somut olay bakımından ele<br />

alınacak olursa davacı komisyon ücreti ile bahşişleri fiilen almış olduğuna göre<br />

çalışma karşılığı olan ücretin ödenmediği iddiası dayanaksız kalır. Anılan günler<br />

için çalışma karşılığı olmayan ücretin hesap şekli ise 1475 s.K 42. maddesinin<br />

anılan fıkralarında gösterilmiştir. Bu durumda davacı taraftan bayram ve genel<br />

tatil ücretinden neyi kasdettiği sorulmalı çalışma karşılığı olan ve olmayan ücretlerin<br />

hiç birisinin ödenmediği kasd ediliyorsa yukarıda açıklamalara göre sonuca<br />

gidilmelidir. Bunlardan birinin veya diğerinin kasdedildiği takdirde yine aynı<br />

açıklamalar dikkate alınarak değerlendirme yapılarak hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.6.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

ile karar verildi.<br />

1<br />

2<br />

Đş Kanununun uygulama alanı dışında kalan iş ilişkileri<br />

1. Tarım işçisi hakkında ĐşK'nun uygulanmaması<br />

2. Bazı tarım işleri ile bekçilik ve koruyuculuk gibi işlerde (karma işler)<br />

çalışan işçinin iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkta iş mahkemesinin<br />

görevli olması<br />

3. Đşçinin ev hizmetlerinde çalıştığı iddiasının gerekli inceleme<br />

yapılarak sonuca bağlanması<br />

36


3<br />

4<br />

4. 507 sK'nun 2. maddesinde sayılan işlerde çalışan işçinin ĐşK'nun uygulanma<br />

alanı dışında kalması<br />

5. Ağabeyine ait minübüste çalışan işçinin öncelikle ĐşK'nun uygulanma<br />

alanı dışında kalıp kalmadığının belirlenmesi<br />

37<br />

Yarg. 9. HD, 2.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/728, K. <strong>1999</strong>/1231.<br />

Đşyerinde tarım işçisi olarak çalışma-ĐşK'nun kapsamı ve iş mahkemesinin<br />

görev alanı dışında kalma<br />

1 Đşyerinde kümes, kuluçka işçisi olduğu anlaşılan kimsenin tarım<br />

işçisi olarak ĐşK'nun uygulanma alanı dışında kaldığı ve açtığı davanın<br />

da iş mahkemelerinin görev alanına girmediği dikkate alınarak,<br />

gerçekten davacının tarım işçisi olduğu sonucuna varıldığı<br />

taktirde dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmelidir<br />

ĐşK 5; ĐşMahK 1<br />

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile bayram ve<br />

hafta tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosya içeriğinden davacı işçinin işyerinde kümes, kuluçka işçisi olduğu sonucu<br />

çıkarılmaktadır. Mahkemece bu konu üzerinde durulmamıştır. 1475 Sayılı Đş Kanununun<br />

5/2 maddesinde Tarım işlerinde çalışanların hakkında bu kanun hükümlerinin<br />

uygulanamıyacağı öngörülmüş olduğundan ve 5521 sayılı Đş Mahkemeleri<br />

Kanununun 1. maddesi uyarınca da Đş Kanunlarına göre işçi sayılanlarla işverenler<br />

arasında açılan davalarda iş mahkemelerinin görevli olacağı belirtildiğinden iş<br />

mahkemesi böyle bir davayı görmekle görevli değildir. Bu konu üzerinde durularak<br />

gerçekten davacının tarım işçisi olduğu sonucuna varıldığı takdirde dava dilekçesinin<br />

görev yönünden reddine karar verilmelidir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1219, K. <strong>1999</strong>/3616.<br />

Đşyerinde bazı tarım işleri ile bekçilik ve koruyuculuk gibi işlerde çalışma-karma<br />

işlerin yapılması halinde uyuşmazlıkların iş mahkemelerince<br />

çözümlenmesi<br />

2 Dava işçinin işyerinde bazı tarım işlerinde çalıştığı gibi bekçilik ve<br />

koruyuculuk gibi görevleri de yerine getirdiği anlaşıldığı, böyle<br />

karma işlerin üstlenilmesi halinde işçi ve işveren arasında çıkan<br />

uyuşmazlıklar hakkında iş mahkemesinin görevli olduğu 9. Hukuk<br />

Dairesinin yerleşmiş içtihadı olup, buna göre işlem yapılması gerekir<br />

ĐşK 5; ĐşMahK 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla çalışma parası ile hafta tatili gündeliklerinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, görev yönünden davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacı işçi davalıya ait işyerinde 1475 sayılı<br />

Đş Kanunu'nun 5/2 maddesi kapsamında kimi tarım işlerinde çalışmış olduğu<br />

gibi bekçilik ve koruyuculuk gibi işlerlede görevlendirilmiştir. Böyle karma işlerin<br />

yapılması halinde Dairemizin istikrar kazanmış uygulasına göre işçi ve işveren<br />

arasında çıkan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olduğu görüşü benimsenmelidir.<br />

Bu durumda mahkemece yapılacak iş uyuşmazlığı esastan inceleme<br />

ve değerlendirmeye tabi tutularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

38


Yarg. 9. HD, 21.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8540, K. <strong>1999</strong>/14060.<br />

Đşçilik hakları isteğinde bulunan işçinin ev hizmetlerinde çalıştığı iddiası-gerçeğin<br />

ortaya çıkarılması için gösterilen tanıkların tamamının<br />

dinlenmesi<br />

3 Davalı işverene ait işyerinde çalıştığını ileri sürerek işçilik hakları<br />

isteğinde bulunan işçinin ev hizmetlerinde çalıştığı ve ĐşK'nun kapsamı<br />

dışında kaldığı iddiası dolayısıyla, Sosyal Sigortalar belgeleri dışında<br />

dinlenen ikişer tanıkla yetinilmeyip tanıkların tamamı dinlenerek gerçeğin<br />

ortaya çıkarılması için eksikliklerin giderilmesinden sonra tekrar bir<br />

değerlendirme yapılmalı ve karar verilmelidir.<br />

ĐşK 5; ĐşMahK 1<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatı, ücretli izin ile iş arama izninin<br />

ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.9.<strong>1999</strong> salı günü<br />

tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ....<br />

geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın<br />

sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı kadın davalıya ait işyerinde çalıştığını ileri sürerek işçilik hakları isteğinde<br />

bulunmuş, davalı ise, davacının ev hizmetlerinde çalıştığını savunmuş<br />

olup, mahkemece işyerinde ev hizmetleri şeklindeki çalışmaya itibar edilmeyerek<br />

Đş Kanunu'na tabi işçiliğin söz konusu olduğu yolundaki iddiaya değer verilmek<br />

suretiyle istek gibi hüküm kurulmuştur. Sosyal Sigorta belgeleri davacının daha<br />

çok ev hizmetlerini gösterecek nitelikte bir çalışması söz konusu ise de davacı<br />

kadının dosya içeriğine göre okuma yazması olmayan bir kişi olduğu dikkate<br />

alınarak bu kayıtlara diğer deliller karşısında daha fazla değer vermek olanağı<br />

yoktur. Taraflar mahkemenin isteği doğrultusunda ikişer şahit dinletmişler herbir<br />

tarafın şahidi o tarafın lehinde şahedette bulundukları gibi kendi aralarında da<br />

farklılıklar görülmektedir. Bu durumda gösterilen her iki tarafın tanıklarının<br />

tamamının dinlenmesi gerçeğini ortaya çıkarılması bakımından önem<br />

taşımaktadır. Bu eksiklik giderilerek böylece tüm deliler toplandıktan sonra<br />

tekrar bir değerlendirme yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar<br />

verilmelidir.<br />

39


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

21.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12528, K. <strong>1999</strong>/15456.<br />

507 sayılı kanunun 2. maddesinde sayılan işlerde çalışma-ĐşK'nun kapsamı<br />

dışında kalma- uyuşmazlıkta hukuk mahkemesinin görevli olması<br />

4 Somut olayda işverenin 507 sayılı kanunun 2. maddesinin tanımına uygun<br />

şekilde geçimini otomobilcilik ile sağlayan bir kimse olduğu<br />

anlaşıldığından, ĐşK madde 5/5 de öngörülen şarta göre ĐşK'nun kapsamı<br />

dışında kalan bu tür iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkta iş mahkemesi değil,<br />

hukuk mahkemesi görevlidir.<br />

ĐşK 5; ĐşMahK 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti alacağının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de<br />

duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu<br />

bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına<br />

karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1475 sayılı Đş Kanunu'nun 5/5. maddesinde "507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar<br />

Kanunu'nun 2. nci maddesinin tarifine uygun 3 kişinin çalıştığı işyerlerinde "bu kanun<br />

hükümlerinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır. 17.4.1974 tarihli 507 sayılı Esnaf ve<br />

Küçük Sanatkarlar Kanunu'nun 2 maddesinde de bu kanunun kapsamı gösterilmiştir. Buna<br />

göre "...geçimini sınırlı olarak otomobilcilik ve şoförlükte temin eden kimseler" kapsam<br />

içinde yer almıştır. Bu durumda davalının geçimini münhasıran otomobilcilikle sağlayıp<br />

sağlamadığı uyuşmazlığın çözümü bakımından önem taşımaktadır. Somut olay yönünden<br />

değerlendirme yapılacak olursa işverenin geçimini otomobililikle temin ettiği<br />

anlaşıldığından iş mahkemesinin davaya bakmaya görevli olmadığı sonucuna varmak<br />

gerekir. Bir başka anlatımla uyuşmazlığın miktarına göre asliye hukuk mahkemesi<br />

görevlidir.<br />

40


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

41<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14784, K. <strong>1999</strong>/17513.<br />

Ağabeyine ait minübüste şoför olarak çalışma-hizmet akdine dayalı iş<br />

ilişkisi-507 sayılı kanunun 2. maddesindeki tanıma giren işin yürütülmesi-ĐşK'nun<br />

kapsamı ve iş mahkemesinin görev alanı dışında tutulma<br />

5 Ağabeyine ait minübüste şoför olarak çalışırken aracın satılması<br />

sonucu hizmet akdi feshedilen işçi kardeşin ihbar ve kıdem tazminatı<br />

ile ücretli izin parasının ödetilmesine ilişkin davada öncelikle,<br />

iş ilişkisinin ĐşK m.5/5 hükmü gereği, bu kanunun uygulanma alanı<br />

dışında kalıp kalmadığının, özellikle davalının geçimini münhasıran<br />

otomobilcilik ile sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekmektedir.<br />

Bu konu üzerinde durulup, sonucuna göre görev sorunun<br />

çözümlenmesi gerekir.<br />

ĐşK 5; ĐşMahK 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücretli izin parasının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalı ağabeyine ait minübiste şöför olarak çalışırken minibüsün satılması<br />

neticesinde sözleşmesi feshedilmiştir. Bunun üzerine ihbar, kıdem tazminatları<br />

ile yıllık ücretli izin alacağı için bu dava açılmıştır. Davalı taraflar arasında<br />

işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını savunmuştur.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 5/5 maddesinde, (507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar<br />

Kanununun 2. nci maddesinin tarifine uygun 3 kişinin çalıştığı işyerlerinde) Đş<br />

Kanunu hükümlerinin uygulanmıyacağı öngörülmüştür. 17.7.1948 tarihli 507<br />

sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu'nun 2. inci maddesinde de bu kanunun<br />

kapsamı gösterilmiştir. Buna göre (... geçimini sınırlı olarak otomobilcilik ve şöförlükle<br />

temin eden kimseler) kapsamı içinde yer almıştır. Bu düzenleme uyarınca<br />

davalının geçimini münhasıran otomobilcilik ile sağlanıp sağlanamadığının<br />

tespiti önem taşımaktadır.


Mahkemece bu konu üzerinde durularak grev sorununun çözümlenmesi gerekir.<br />

Eksik inceleme ile davanın kabulü yersizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMA-<br />

SINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

I- Belirli süreli hizmet akitlerinin hukuka uygunluğu<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1. Niteliksiz işçi ile bir defa için yapılan hizmet akdinin geçerli bir nedene<br />

dayanması<br />

2. Taraflarca sürenin kısaltılabilmesi ve hizmet akdinin belirli süreli olma<br />

özelliğini etkilememesi<br />

3. Hukuka uygun zincirleme hizmet akitlerinde yeni akdin oluşması<br />

4. Geçerli bir neden bulunmadığı için zincirleme hizmet akitlerinin belirsiz<br />

süreli hizmet akdine dönüşmesi<br />

Bak. ĐşK 13/k 18, 19<br />

5. Taraf iradeleri ile yenilenen ve zincirleme olarak geçerliliğini<br />

koruyan hizmet akitleri<br />

Bak. k 7<br />

II- Belirli süreli hizmet akdinin süresinin bitiminden önce<br />

feshi ve cezai şart<br />

1. Đşverence hizmet akdinin süresinin bitiminden önce feshinde geri kalan<br />

süreye ilişkin ücretle BK m. 325'e göre indirim için inceleme yapılması<br />

4<br />

2. Đşverence hizmet akdinin süresinin bitiminden önce feshinde geri kalan<br />

süreye ilişkin ücretle BK m. 325'e göre indirim için inceleme yapılması<br />

5<br />

3. Zincirleme olan ve belirsiz süreliye dönüşen hizmet aktinde bakiye<br />

süre için bir istekte bulunulamaması<br />

6<br />

42


7<br />

8<br />

9<br />

4. Đşçi tarafından hizmet akdinin süresinin bitiminden önce haklı sebeple<br />

derhal feshinde işveren için öngörülen cezai şartın uygulanamaması<br />

5. Süreye ilişkin tek taraflı olarak işçi yararına cezai şartın geçerliliği ve<br />

hakkaniyete uygun indirim yapılması<br />

6. Đki taraf için süreye ilişkin cezai şart ve indirim ölçütü<br />

Yarg. 9. HD, 23.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10538, K. <strong>1999</strong>/11343.<br />

Belirli süreli hizmet akdinin hukuka uygunluğu-geçerli bir nedenin bulunması-niteliksiz<br />

işçi ile akdin süreye bağlanmaması-akdin belirsiz süreli<br />

olarak kabulü ve sonuçları<br />

1 9. HD'ne göre, öğretide benimsenen görüş doğrultusunda, bir defaya<br />

mahsus belirli süreli hizmet akitlerinin de hukuka uygunluğu için geçerli<br />

bir nedenin bulunması gereklidir. "Nitelikli bir elemanın" işyerinde<br />

çalıştırılmasında böyle bir nedenin bulunmasına karşın somut olayda<br />

"meydancı" olarak işe alınan "niteliksiz bir işçi" yönünden akdin süreye<br />

bağlanmasında bir ihtiyaç olmadığı için, yapılan akdin belirli süreli olarak<br />

geçerliliği söz konusu olamaz. Durum böyle olunca, akit belirsiz süreli<br />

hizmet akdi sayılar ve sürenin bitiminde işçiyi çalıştırmama, işverence<br />

akdin feshi anlamını taşıdığından kıdem tazminatı ödenmesini gerektirir.<br />

ĐşK 9, 14; BK 313<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi, davalıya ait işyerinde meydancı olarak 01.03.1995-28.02.1997 tarihlerini<br />

kapsayan belirli süreli sözleşmeye dayanarak, çalışmış olup, sürenin bitimi<br />

ile aradaki akti ilişki son bulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık kıdem tazminatı<br />

koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda toplanmaktadır. Öğretide<br />

benimsenen görüş doğrultusunda Dairemiz, belirli süreli hizmet akti için<br />

43


özellikle işçinin niteliği itibariyle haklı bir nedenin bulunması gerektiği görüşündedir.<br />

Ancak bu takdirdedir ki işveren belli bir süre nitelikli bir elemanını işyerinde<br />

çalıştırabilme olanağını elde eder. Somut olayda olduğu gibi niteliksiz bir<br />

işçi ile süresi belirli bir sözleşme yapılması ihtiyacı söz konusu olmadığından<br />

böyle bir sözleşmenin geçerliliği kabul edilemez. Bunun doğal sonucu olarak<br />

sözleşmenin bitim tarihinde davacının çalıştırılmamış olması kıdem tazminatının<br />

ödenmesini gerektirir.<br />

Mütalaasına başvurulan bilirkişi kıdem tazminatı hesabı yapmış olduğuna göre<br />

bu rapor bir değerlendirmeye tabi tutularak kıdem tazminatı isteği hüküm altına<br />

alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.6.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 12.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10837, K. <strong>1999</strong>/15658.<br />

Belirli süreli hizmet akdi-süresinin kısaltılması-ihbar tazminatı ödenmemesi<br />

2 1. Taraflarca iki yıl için meydana getirilen hizmet akdinin süresinde<br />

ek protokol düzenleyerek bu kısaltılma yoluna gidilmesi, akdin<br />

türü etkilemez; iş ilişkisi belirli süreli bir hizmet akdine dayanmaktadır.<br />

ĐşK m. 13'de ihbar tazminatı belirsiz süreli hizmet<br />

akitleri için öngörüldüğünden, belirli süreli bir hizmet aktinde<br />

böyle bir hakkın hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

2. Mahkemece davacı işçi yararına hüküm altına alınan cezai<br />

şartta, BK m. 161/son fıkra uyarınca indirim yapılması uygun<br />

görülemez.<br />

ĐşK 9, 13; BK 161<br />

DAVA: Davacının ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, cezai şart ve ücret<br />

alacağının, karşı davacının ise manevi tazminat ile sözleşme gereği cezai şart alacağının<br />

ödetilmesi isteğiyle açtıkları davanın yapılan yargılaması sonunda;<br />

ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak<br />

davacıya verilmesine ve karşı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı<br />

olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.10.<strong>1999</strong><br />

salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı<br />

adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak<br />

44


hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son<br />

verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirci sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Taraflar arasında 20.10.1995 tarihli hizmet akdi düzenlenerek 2 yıl için bir çalışma<br />

öngörülmüş ancak taraflar daha sonra bir ek protokol düzenleyerek sürenin<br />

kısaltılması yoluna gitmişlerdir. Görüldüğü üzere süresi belirli bir hizmet akdiyle<br />

işi ilişkisi kurulmuştur. 1475 sayılı Đş Kanununun 13. ncü maddesine göre ihbar<br />

tazminatı süresi belirsiz hizmet akitleri için söz konusu olur. Bu itibarla ihbar<br />

tazminatının hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

3. Mahkemece davacı işçi lehine cezai şart hüküm altına alınmış ise de, Borçlar<br />

Kanununun 161/son maddesi uyarınca miktar itibarıyla bir değerlendirme yapılarak<br />

indirim yoluna gidilmiştir. Bu yönden de kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirlenen nedenlerle BOZULMA-<br />

SINA, davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının<br />

karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye<br />

iadesine, 12.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3752, K. <strong>1999</strong>/5736.<br />

Hukuka uygun birer yıllık zincirleme hizmet akitleri-son yıla ait sürenin<br />

bitiminden önce yenilememe iradesinin süresinde açıklanmaması-bir<br />

yıllık yeni akdin oluşması haksız fesih ve BK m. 325'e göre hüküm kurulması<br />

3 Özel okulda birer yıllık belirli süreli hizmet akdi ile çalışırken son<br />

yıla ait akdin süresinin bitiminden bir ay önce akdin yenilenmeyeceği<br />

iradesi, zamanında karşı tarafa ulaştırılmadığı için, bir yıllık<br />

yeni bir akit meydana gelmiş sayılır. Bu durumda işverence,<br />

önceki sürenin bitiminden sonra çalıştırılmaması haksız fesih<br />

sayılacağından, işçinin isteği doğrultusunda BK m. 325'e göre<br />

hüküm kurulması gerekir.<br />

ĐşK 9; BK 325, 338<br />

45


DAVA: Davacı, bir yıllık maaş tutarı tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalıya ait özel okulda birer yıllık hizmet sözleşmesi ile çalışırken son<br />

yıla ait sürenin hitam tarihi olan 30.6.1998 tarihinden bir ay önce sözleşmesinin<br />

yenilenmeyeceğinin öğretmene bildirilmesi sözleşme gereği olduğu halde bu<br />

bildiriminin 7.7.1998 tarihinde posta vasıtasıyla yapılarak 9.7.1998 tarihinde<br />

ulaşmıştır. Bozucu yenilik doğuran fesih bildiriminin karşı tarafa ulaştığı tarihte<br />

hüküm doğruacağı temel bir hukuk kuralıdır. Bu itibarla sözleşmenin zamınında<br />

yenilenmiyeceği davacı öğretmene bildirilmediği için bir yıllık süre için yenilenmiş<br />

sayılması gerekir. Bu duruma göre bakiye süre ile ilgili bir değerlendirme yapılarak<br />

B.K'nunun 325. maddesi kuralları çerçevesinde hüküm kurulmalıdır. Hatalı<br />

bir değerlendirme ile aradaki hizmet sözleşmesinin sürenin sonucu olan<br />

30.6.1998 tarihinde sona erdirildiğinin kabulü ve bunun sonucu olarak ta davanın<br />

reddine karar verilmesi isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14565, K. <strong>1999</strong>/17470.<br />

Belirli süreli hizmet akdinin süresinin bitiminden önce haksız feshi-geri<br />

kalan süreye ilişkin ücretin tazminat olarak talebi- BK m. 325 dikkate<br />

alınarak karar verilmesi<br />

4 Belirli süreli hizmet akdi işverence sürenin bitiminden önce ve<br />

haksız olarak feshedildiğinde, işçinin geri kalan süreye ilişkin ücret<br />

isteğinin reddedilmesi uygun görülemez. Đsteğin dosyadaki delillere<br />

göre değerlendirilmesi ve BK m. 325 hükümleri dikkate alınmak<br />

suretiyle hüküm kurulması gerekir.<br />

ĐşK 9; BK 325<br />

46


DAVA: Davacı, sözleşmenin haksız bozulmasından doğan zarar karşılığı alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

47<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dava dilekçesi içeriğinden taraflar arasındaki belirli süreli hizmet aktinin süresinin<br />

bitmesinden önce işveren tarafından haklı bir neden bulunmadığı halde sona<br />

erdirilmesi nedeniyle bakiye sürenin ücretini tazminat olarak istediği anlaşılmaktadır.<br />

Mahkemece bu isteğin yanlış şekilde değerlendirilerek isteğin reddedilmesi<br />

hatalıdır. Dosyadaki deliller bu isteğe göre değerlendirilmeli ve Borçlar Kanunun<br />

325. maddesi hükümleri de nazara alınarak hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14688, K. <strong>1999</strong>/17565.<br />

Bir yıllık belirli süreli hizmet akdi-işverence iki ay sonra haksız feshibakiye<br />

süre için işçinin çalışmış olsaydı alacağı ücretlerinin yüzde elli<br />

olarak kabul edilemeyeceği-BK m. 325'e göre işlem ve indirim yapılması-iş<br />

aradığının ve bulunamadığının kanıtlanmasıyla işçi yükümlü<br />

olması<br />

5 Özel okul müdürü ile yapılan bir yıllık belirli süreli hizmet akdinin işveren<br />

tarafından iki ay sonra haksız olarak feshinde bakiye süre için talep edilen<br />

tazminatta, herhangibir gerekçe gösterilmeksizin geri kalan süreye ilişkin<br />

ücret miktarının yüzde ellisine kadar verilmesi isabetli değildir.<br />

Mahkemece BK m. 325 ve bu hükümde öngörülen şartlara göre bir<br />

indirim yapılarak hüküm kurulmalıdır.<br />

Fesihten sonra iş aradığının ve bulunamadığının kanıtlanması işçiye düşer.<br />

ĐşK 9; BK 325<br />

DAVA: Davacı, ek ders ücreti ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalıya ait eğitim kurumunda 27.7.1998 tarihli bir yıl süreli hizmet aktiyle<br />

müdür olarak göreve başlamış, iki ay kadar sonra sözleşmesi işveren tarafından<br />

sona erdirilmiştir. Davacı bu dava ile sözleşmenin geri kalan süresi için çalışamamaktan<br />

dolayı tazminat isteğinde bulunmuştur. Mütalaasına başvurulan bilirkişi<br />

bakiye süre için davacı çalışmış olsaydı alabileceği ücretin miktarını belirlemiş,<br />

mahkemece de herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin o miktarın yüzde ellisine<br />

karar verilmiştir. Oysa Borçlar Kanunun 325. maddesi açık biçimde<br />

konuyu düzenleyerek "iş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahüt ettiği işi<br />

yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir. Şu kadar ki işi<br />

yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir iş ile kazandığı ve<br />

kazanmaktan kasten feragat eylediği şeyi mahsup ettirmeye mecburdur"<br />

biçimindeki kurala yer vermiştir. Mahkemece bu kuralın ikinci cümlesi uyarınca<br />

bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Buna göre fesihten sonra iş arandığının<br />

ve bulanamadığının kanıtlanması işçiye düşer. Mukabil deliller de işverenden<br />

sorulmalıdır. Tereddüt halinde bu işlerden anlayan uzman bir bilirkişi marifetiyle<br />

dosya içeriğine göre bir inceleme yaptırılarak ne kadar zamanda iş bulabileceği<br />

ya da fesih tarihi, davacının yaşı ve iş tecrübesi dikkate alınarak iş bulup<br />

bulamayacağı açıklığa kavuşturulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 2.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13652, K. <strong>1999</strong>/16594.<br />

Belirli süreli hizmet akdi-taraflarca kararlaştırılan akdin birer yıllık<br />

yenilenme hükmü-Đş Hukukunun işçiyi koruyucu ilkesi uyarınca bu tür<br />

düzenlemenin geçersiz sayılması-belirsiz süreli hizmet aktine dönüşme<br />

sonucu bakiye süre için bir istekte bulunmama<br />

6 Taraflarca düzenlenmiş belirli süreli hizmet akidlerinden daha<br />

sonra yapılan bir yıllık belirli süreli hizmet akdi geçerlidir. Ancak<br />

sözleşmede yer alan ve sürenin bitiminden bir ay önce bildirimde<br />

bulunulmadığında akdin birer yıllık süre ile yenileceğine ilişkin hüküm<br />

geçersizdir. Bir yıllık sürenin geçmesiyle oluşan zincirleme<br />

hizmet akdi belirsiz süreli hizmet akdine dönüştüğünden işverence<br />

aktin feshinde artık bakiye süre için bir istekte bulunulamaz.<br />

ĐşK 9; BK 325, 339<br />

48


DAVA: Davacı, bakiye süre ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerelmahkeme, isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davalının temyiz itirazına gelince;<br />

Taraflar arasında düzenlenmiş olan belirli süreli hizmet akitlerinden daha sonra<br />

düzenlenmiş olan 15.5.1995-14.5.1996 dönemini kapsayan bir yıllık olanın mahkemece<br />

geçerli kabul edilmesi isabetlidir. 1 ay önceden taraflarca bir bildirimde<br />

bulunulmadığı açık olduğuna göre sözleşme Borçlar Kanunu'nun 339. maddesi<br />

uyarınca 1 yıl için yenilenmiş sayılır. Fesih bu bir yıllık süre dolduktan sonra<br />

6.8.1997 de gerçekleşmiştir. Fesih tarihinde akdin belirsiz süreli şekle dönüştüğünü<br />

kabul etmek gerekir. Her ne kadar aynı sözleşmenin 7. maddesinde taraflarca<br />

bir ay önceden feshi ihbarda bulunulmaması halinde sözleşmenin sonraki<br />

seneler için de birer yıl yenilenmiş sayılacağı hükmüne yer verilmiş ise de Đş Hukuku'nun<br />

işçiyi koruyucu ilkesi uyarınca bu tür düzenlemeler geçersiz sayılmalıdır.<br />

Gerçekten dairemizin uygulaması da zincirleme şeklinde yapılan bu tür sözleşmelerin<br />

süresi belirsiz hale dönüştüğü doğrultusundadır. Somut olayda bir yıllık<br />

süre dolmuş olduğundan süresi belirsiz bir sözleşme sözkonusudur. Böyle<br />

olunca artık bakiye süre için bir istekte bulunulamaz.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

49


Yarg. 9. HD, 25.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15188, K. <strong>1999</strong>/17988.<br />

Beş yıllık belirli süreli hizmet akdi ve işveren için öngörülen cezai şartsürenin<br />

bitiminde sözleşmenin aynı şartlarla sürdürülmesi-akdin işyerinin<br />

başka bir ile nakli sebebiyle işçi tarafından feshi-cezai şartın uygulanamaması<br />

7 Beş yıl süreli olarak meydana getirilen ve sürenin bitiminde aynı şartlarla<br />

devam ettirilen iş ilişkisi, işçinin hizmet akdini işyerinin başka bir ile<br />

nakledilmesi sebebiyle feshetmesi suretiyle sona erdiğinde, işçi süreye<br />

ilişkin olarak sözleşmede öngörülen cezai şartı talep edemez. Sözleşme<br />

hükmüne göre hizmet akdi işveren tarafından feshedildiğinde veya<br />

süresinin uzatılmaması halinde işçinin son ücretinin sekiz katı tutarında<br />

bir ödeme yapılacağı belirlenmiş olduğu için, olayda hizmet akdini kendisi<br />

fesheden işçiye tazminat ödenmesi yolunda bir karar verilmesi doğru<br />

değildir.<br />

ĐşK 9; BK 158 vd.<br />

DAVA: Davacı, maaş farkı, ücretli izin, ikramiye, sözleşmenin erken feshi nedeniyle 7<br />

maaş karşılığı tazminatı 8 maaş tutarı cezai şart alacaklarının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında<br />

kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı ile davalı işveren arasında 1.1.1987 tarihinde beş yıl süreli hizmet akti<br />

yapılmıştır. Bu beş yıllık süre sona erdikten sonra sözleşme aynı şartlarla tarafların ortak<br />

iradeleri ile sürdürülmüştür. Taraflar arasındaki hizmet akdi ilişkisinin devam ettiği sırada<br />

işyerinin Đstanbul'dan Adana'ya nakledilmesi üzerine davacı, davalının yeni işyerine<br />

gitmeyerek mevcut akti feshetmiştir. Davacı sözleşmenin 11. maddesinde öngörülen cezai<br />

şartı istemiş bulunmaktadır. Anılan madde de hizmet akti işveren tarafından tek taraflı<br />

feshedilmesi veya süresinin uzatılmaması halinde davalının son bir aylık net maaşının<br />

sekiz katı oranında ödeme yapması göngörülmüştür. Yukarıda belirtildiği gibi hizmet akdi<br />

davalı işveren tarafından değil de davacı tarafından feshedildiğine göre bu tazminata<br />

hükmedilmesi doğru değildir. Kararın bu yönden bozulması gerekir.<br />

50


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

51<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17469, K. <strong>1999</strong>/20361.<br />

Belirli süreli hizmet akdi ve süreye ilişkin cezai şart-işçi lehine tek taraflı<br />

cezai şartın geçerliliği-fahiş olan cezai şarttan yüzde elli indirimin<br />

yeterli olmadığı hakkaniyete uygun bir indirim yapılması<br />

8 Dört yıl için yapılan ve işçiye süre sonunda dilerse üçyıl daha yenileme<br />

hakkı tanınan hizmet aktinde, işverenin yargı kararı olmadıkça<br />

hizmet akdini feshetmesi halinde işçiye yedi yıllık ücret, sosyal<br />

hak ve tazminatları tutarında bir ödeme yapılacağı öngörülmüş<br />

olup, işçi lehine tek taraflı cezai şart niteliğinde olan bu düzenleme<br />

geçerlidir. Ancak BK m. 161/son fıkrası gereğince fahiş olan cezai<br />

şarttan hakkaniyete uygun bir indirim yapılmalıdır ve olayda çok<br />

fazla miktardan yüzde elli inidirim yeterli değildir.<br />

ĐşK 9; BK 158 vd., 161<br />

DAVA: Davacı, ücret ve sosyal hak alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avkutlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, Davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosya içeresindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçinin davalı şirkette genel<br />

müdür sıfatı ile 27.2.1997 tarihli yazılı hizmet sözleşmesi ile çalışmaya başladığı,<br />

31.7.1997 tarihinde haklı sebep olmaksızın sözleşmesinin fesh edildiği anlaşılmaktadır.<br />

Hizmet sözleşmesi 4 yıllık olarak düzenlenmiş, süre sonunda davacıya<br />

dilerse 3 yıl daha yenileme hakkı tanınmıştır. Davacı bu dava ile haksız fesih sebebiyle<br />

sözleşmesinin 6. maddesinde yazılı 7 yıllık maaş, sosyal hak ve tazminat<br />

tutarını talep etmiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davacının çalıştığı


5 aylık süre düşüldükten sonra 6 yıl 7 ay bakiye süre alacakları % 50 indirime<br />

tabi tutularak hüküm altına alınmıştır.<br />

Yazılı hizmet sözleşmesinin 6. maddesinde işverence yargı kararı olmadıkça<br />

hizmet sözleşmesinin feshedilmesi durumunda 7 yıllık maaş sosyal hak ve tazminatların<br />

ödeneceği kuralına yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme niteliği itibarıyla<br />

cezai şarttır. Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre işçi lehine hükümler<br />

içeren tek taraflı cezai şart kuralı geçerlidir. Ne varki Borçlar Kanununun<br />

161/son maddesi gereğince fahiş olan cezai şarttan hakkaniyete uygun bir miktar<br />

indirim yapılmalıdır.<br />

Gerçekten cezai şart olarak belirlenen miktar 42.038.484.827 TL olup çok fazladır.<br />

Bu itibarla % 50 oranındaki indirme azdır. Hakkaniyete uygun daha fazla<br />

oranda bir indirim yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine, 27.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14669, K. <strong>1999</strong>/17566.<br />

Belirli süreli hizmet akdinin süresinin bitiminden önce feshinde karşılıklı<br />

cezai şart-cezai şartta indirim ve ölçüsü<br />

9 Her iki taraf yönünden süreye uyulmasını sağlamak için cezai şartın<br />

öngörüldüğü belirli süreli hizmet aktinde, akti, meydana getirildiği<br />

tarihten bir ay sonra haksız şekilde fesheden işçi hakkında<br />

ve işveren yararına cezai şart fahiş görülerek büyük bir indirim<br />

yapılması isabetli görülemez. 9. Hukuk Dairesinin yerleşik görüşüne<br />

göre olayda çalışılan ve çalışmayan sürelere göre bir orantı<br />

kurulmak suretiyle indirim yapılması doğru olur.<br />

ĐşK 9; BK 158<br />

DAVA: Davacı, sözleşmeye aykırı hareketten doğan cezai şart alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avkutlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

52


YARGITAY KARARI<br />

Taraflar arasındaki karşılıklı, cezai şart kuralına göre iki brüt maaş tutarı<br />

1.800.000.000 TL cezai şartın sözleşmeyi süresinden önce fesheden tarafından<br />

ödenmesi öngörülmüştür. Mahkemece cezai şart fahiş görülerek 300.000.000 TL<br />

davacı banka yararına hüküm altına alınmıştır. Ancak beirtmek gerekir ki ferdi<br />

hizmet sözleşmesi 4.11.1998 tarihli olup bu tarihten yaklaşık bir ay sonra<br />

2.12.1998 tarihinde davalı işini bırakmıştır. Dairemizin konu ile ilgili uygulaması<br />

çalışılan ve çalışılmayan sürelere göre bir orantı kurulmak suretiyle hakkaniyete<br />

uygun bir indirimin yapılması doğru olur. Bu itibarla somut olay bakımından indirim<br />

dosya içeriğindeki olgulara uygun düşmemektedir. Daha makul bir<br />

miktarın hüküm altına alınmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

I- Fesih kavramı<br />

1. Feshin karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğurması ve onaya gerek olmaması<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

2. Feshin bozucu yenilik doğuran bir hak olması ve karşı tarafa ulaşmakla<br />

sonuçlarını doğurması<br />

3. Fesih bildirimi yapıldıktan sonra karşı tarafın rızası olmadıkça fesihten<br />

rücu edilememesi<br />

Bak. k 2<br />

4. Bildirim süresine ait ücreti peşin ödemek suretiyle fesihte işçinin<br />

ödeme tarihe kadar yapılan zamlardan yararlanması<br />

5. Bildirim süresine ait ücreti peşin ödemek suretiyle fesihte işçinin<br />

ödeme tarihine kadar yapılan zamlardan yararlanması<br />

6. Bildirim süresine ait ücretin peşin ödenerek feshinde işçinin işverence<br />

verilen bononun tahsiline kadar yürürlüğe giren toplu iş sözleşmeden<br />

doğan fark alacakları<br />

53


5<br />

7. Bildirim süresi içinde istirahat raporu alındığında bildirim süresinin<br />

rapor süresi kadar uzaması<br />

6<br />

II- Đşçi tarafından fesih<br />

1. Yazılı bildirime dayalı fesih<br />

1a) Đstifa dilekçesi ile fesih iradesinin açıklanması<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

Bak. k 1<br />

1b) Đstifa dilekçesi vererek fesih iradesinin açıklanması<br />

Bak. k 2<br />

1c) Đmzalı dilekçe ile istifa ettiğinin açıklanması<br />

1d) Baskı sonucu alınan istifa dilekçesinin fesih iradesine dayanmaması<br />

Bak. k 12<br />

2. Ücreti az bularak işten ayrılma suretiyle fesih<br />

3. Zam isteği kabul edilmediği için işten ayrılma suretiyle fesih<br />

4. Đşverenle tartışma sonucu işi terk yoluyla fesih<br />

5. Đşyerinde yapılan baskı ve sataşmalar üzerine işten ayrılmak suretiyle<br />

fesih<br />

III- Đşveren tarafından fesih<br />

1. Bildirim süresine ait ücretin peşin ödenmesi suretiyle fesih<br />

Bak. k 3, 4<br />

12<br />

2. Bildirim süresine ait ücretin bono ile ödenmesi suretiyle fesih<br />

Bak. k 5<br />

3. Baskı sonucu alınan istifada işçinin isteğiyle ayrılmasının kabul<br />

edilmemesi ve işverence fesih<br />

4. Aleyhine tanıklık yapıldığı için hizmet akdinin feshedilmesi<br />

54


13<br />

14<br />

15<br />

5. Tutukluluk ve izin sonrası işe alınmayarak hizmet akdinin feshedilmesi<br />

6. Đşveren kurumun yönetim kurulunca verilen karara göre iş ilişkisinin<br />

sona erdirilmesi<br />

IV- Đhbar tazminatı<br />

16<br />

17<br />

18<br />

19<br />

20<br />

21<br />

22<br />

55<br />

1. Bildirim şartına uymayan işçinin ihbar tazminatı ödemekle yükümlü<br />

olması<br />

2. Đşveren yararına ihbar tazminatı<br />

Bak. k 16, 23<br />

3. Đşverene ödenmesi gereken ihbar tazminatından işçi haklarının takas<br />

ve mahsup edilmesi<br />

4. Zincirleme hizmet akitlerinin belirsiz süreli hizmet aktine dönüşmesinde<br />

ihbar tazminatı<br />

4a) Her yıl bir boş gün dışında zincirleme hizmet akitleri yapılan ve<br />

mevsimlik olmayan iş ilişkisinin belirsiz süreli hizmet akdine dönüşmesinde<br />

ihbar şartına uyulması<br />

4b) Zincirleme olarak yapılan kısmi ve belirli süreli hizmet akdinin<br />

belirsiz süreli akde dönüşmesi ve bildirim süresine uyularak sona<br />

erdirilmesi<br />

5. Hizmet akdinin işçinin sağlığı yönünden haklı bir sebep olmaksızın<br />

feshinde ihbar tazminatı ödenmesi<br />

6. Đşçinin izinli olduğu anlaşıldığı halde işverence akdin bildirim şartına<br />

uyulmadan feshedildiğine karar verilmesi<br />

7. Çağrı üzerine çalışma esasına göre yapılan hizmet aktinde çalışılan<br />

sürelere göre ihbar tazminatının belirlenmesi<br />

8. Đhbar tazminatı için istenilen gün tutarı ile bağlılık


23<br />

24<br />

25<br />

26<br />

27<br />

28<br />

29<br />

30<br />

31<br />

9. Đşçinin haklı sebeple derhal feshine ihbar tazminatı talep edememesi<br />

10. Yaşlılık (emekli) aylığı almak amacıyla fesihte ihbar tazminatı talep<br />

edilmemesi<br />

11. Hizmet akdinin derhal feshi için haklı bir sebebin bulunmaması halinde<br />

ihbar tazminatına hükmedilmemesi<br />

Bak. k 20, 21; ĐşK 17/k<br />

12. Đhbar tazminatının geniş anlamda (giydirilmiş) brüt ücret üzerinden<br />

hesaplanması<br />

Bak. k 23<br />

13. Đhbar tazminatı için fesih tarihindeki ücretin esas alınması<br />

14. Đşverene işçi tarafından ödenecek ihbar tazminatından kesilecek<br />

vergi<br />

Bak. k 23<br />

15. Đhbar tazminatında faiz ve başlangıcı<br />

15a) Đhbar tazminatında faiz başlangıcı<br />

15b) Bakiye ihbar tazminatında faiz başlangıcı<br />

15c) Bakiye ihbar tazminatında faiz başlangıcı<br />

15d) Bakiye ihbar tazminatında faiz başlangıcı<br />

16. Đhbar tazminatının ödendiğine ilişkin belgeler<br />

V- Kötüniyet tazminatı<br />

1. Kanıtlanmayan kötüniyet iddiasında tazminata karar verilememesi<br />

32<br />

2. Kötüniyet tazminatının ihbar tazminatının vasıflı bir şekli olması<br />

33<br />

56


57<br />

Yarg. 9. HD, 14.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/12270, K. <strong>1999</strong>/15853.<br />

Đşçi tarafından bildirimli fesih-fesih bildiriminin karşı tarafa ulaştığı<br />

tarihte hüküm doğurması-onay tarihinin esas alınamayacağı<br />

1 1. Bildirim süresine göre istifa dilekçesi vererek hizmet akdi işçi tarafından<br />

feshedildiğinde, dilekçe karşı tarafa ulaşmakla fesih hüküm<br />

doğurur. Feshin hüküm doğurması için karşı taraf olan işverenin<br />

onay tarihinin esas alınacağına dair görüş doğru olmadığından,<br />

işverenin ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

2. Fazla çalışma hesabında işçinin yıllık ücretli izinlerini kullandığı<br />

günlerin dikkate olanmaması gerekir. Ayrıca beş yıl boyunca bir<br />

işçinin hafta tatilleri ve bayram günleri dışında mazeretleri çıkabileceği<br />

düşünülürek makul bir indirim yoluna gidilmesi de gereklidir.<br />

ĐşK 13, 35<br />

DAVA: Davacı, fazla çalışma ve izin ücreti, mevduat primi ve temettü alacağının<br />

ödetilmesine davalı ve karşı davacı ise ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı-karşı davalı işçi 25.12.1996 tarihinde istifa dilekçesi vererek 8 haftalık<br />

önelin hitam tarihi olan 20.2.1997'de ayrılacağını açıklamıştır. Bu dilekçenin<br />

karşı tarafa ulaştıktan sonra hüküm ifade edeceği açıktır ki, böylece içeriği itibariyle<br />

somut olayda bu husus gerçekleşmiştir. Karşı taraf işverenin onay tarihinin<br />

esas alınması doğru değildir. Böyle olunca karşı dava konusu oluşturan ihbar<br />

tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

3. Fazla mesai alacağı hesabına da davacı işçinin yıllık ücretli izinlerini kullandığı<br />

sürelerin dahil edilmemesi gerekir. Gerçekten bir kimsenin izin kullanırken<br />

günlük normal çalışmasını dahi yapmasının sözkonusu olmadığı tartışmasızdır.


Bundan başka 5 yıl boyunca bir kimsenin hafta tatilleri ve bayram günleri dışında<br />

zaman zaman başka mazeretleri çıkabileceği düşünülerek makul bir hakkaniyet<br />

indirimi yoluna gidilmesi gerçeklere uygun düşer.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 13.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/13026, K. <strong>1999</strong>/15837.<br />

Feshin (istifa) bozucu yenilik doğuran bir hak olması-karşı tarafa<br />

ulaştığı anda hüküm doğurması-karşı tarafın rızası olmadıkça fesihten<br />

rücu edilememesi-daha sonra bildirim süresi verilememesi-ihbar<br />

tazminatı<br />

2 Fesih iradesi bozucu yenilik doğuran bir işlem olup, karşı tarafa uzlaşmakla<br />

sonuçlarını doğurur. Đşçinin fesih bildirimi olan istifa dilekçesini<br />

işverene verdikten sonra, işverenin rızası olmadıkça fesihten rücu edemez;<br />

bu nedenle istifa dilekçesinde bildirim süresi verdiğini açıklamayan ve<br />

hakkında buna göre işlem yapılan işçinin, iki gün sonra ihtarname çekerek<br />

bildirim süresi vermesi ve çalışmak istediğini bildirmesinin sonuca bir<br />

etkisi olmaz. Bu sebeple işverenin ihbar tazminat isteğinin kabulüne karar<br />

vermek gerekir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı 24.8.<strong>1999</strong> günlü işverene verdiği dilekçesinde istifa ettiğini bildirmiş, ihbar öneli<br />

verdiğini açıklamamış; aynı gün işveren hizmet akdinin sona erdiğini kabul ederek işlem<br />

yapmıştır.<br />

Fesih iradesi bozucu yenilik doğuran bir eylem olup karşı tarafa ulaşmakla sonuçlarını<br />

doğurur. Đşçinin istifadan sonra bu iradesini işverenin rızası olmadan değiştirmesi<br />

mümkün olmadığından bilahare 26.8.<strong>1999</strong> tarihli ihtarname göndermesine önel süresi<br />

vererek bir süre içerisinde çalışmak istemesi sonuca etkili değildir.<br />

58


Bu sebeplerle davacının ihbar tazminat isteğinin kabulüne karar vermek gerekirken<br />

yazılı şekilde red edilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten bozulmasına,<br />

13.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 2.1.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/12252, K. <strong>1999</strong>/16507.<br />

Đşveren trafından fesih-bildirim süresine ait ücretin (ihbar tazminatı)<br />

geç ödenmesi-işçinin ödeme tarihine kadar zamlardan yararlanmasıkıdem<br />

tazminatı faiz hakkının saklı tutulmaması-toplu iş sözleşmesi ile<br />

belirlenen ödeme tarihi-ücretsiz izinde ve grevde geçirilen süre için<br />

fark ödenmemesi<br />

3 1. Đşveren tarafından hizmet akdinin bildirim sürecine ait ücret peşin<br />

ödenerek feshine yönelik bildirim yapıldığı halde, ücret (Đhbar<br />

tazminatı) daha sonra ödendiğinde, işçinin bu ödeme tarihine kadar<br />

yapılan zamlardan yararlandırılması doğrudur. Ancak bildirim<br />

süreci içindeki kıdem tazminatı tavan artışından yararlandırılması<br />

Dairenin oluşan içtihatına aykırıdır.<br />

2. Đşçi kıdem tazminatını alırken veya daha önce faiz hakkını saklı<br />

tutmadığı için, ödenen kıdem tazminatının geçmiş günler faizi tarihinin<br />

reddi gerekir.<br />

Toplu iş sözleşmesinde kıdem tazminatının ödenmesine ilişkin olarak<br />

öngörülen sürenin dikkate alınmaması haklıdır<br />

3. Đşçinin ücretsiz izinli olduğu ve görevde geçirdiği süreyi ilişkin<br />

ücret, ikramiye ve sosyal haklar konusunda fark alacak ödenmesi<br />

mümkün olmadığı için, hesaplamada bu sürelere ilişkin fazla alacak<br />

saptanması doğru değildir.<br />

ĐşK 13, 14, 26; TSGLK 2, 42; BK 113<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret farkı, ikramiye, yıllık izin ücreti<br />

ile sosyal hak alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

59


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin hizmet akdi sona erdirildikten sonra Mart 1997 ayı içinde toplu<br />

iş sözleşmesinin 1.8.1998 ve 1.2.1997 ücret zamları nazara alınarak belirlenen<br />

ücret üzerinden ihbar tazminatının ödendiği anlaşılmaktadır. Bu ödeme tarihine<br />

kadar yapılan zamlardan davacının yararlandırılması doğrudur. Ancak önel süresi<br />

içinde kıdem tazminatı tavan artışı 1997 Temmuz ayında gerçekleşmiş olup, bu<br />

tavandan davacının yararlandırılması Dairemizin oluşan içtihatlarına aykırıdır.<br />

3. Davacı kıdem tazminatını alırken ya da daha önce faiz hakkını saklı tutmamıştır.<br />

Borçlar Kanunu'nun 113 ncü maddesine göre, asıl borç ödendiğinde, saklı tutulmadığı<br />

takdirde faiz gibi fer'i haklar da düşer. Buna göre davacıya ödenen kıdem tazminatının<br />

geçmiş günler faizine ilişkin talebin reddi gerekirken kabulü hatalıdır.<br />

Kabule göre de toplu iş sözleşmesi'nin 59/c maddesindeki 10 günlük ödeme süresinin<br />

nazara alınmaması da hatalıdır.<br />

4. Davacının dava konusu dönem içinde bir süre ücretsiz izinli olduğu, 16.12.1996-<br />

17.1.1997 tarihleri arasında da işyerinde grev uygulandığı dosya kapsamından<br />

anlaşılmaktadır. O halde ücret, ikramiye ve sosyal haklara ilişkin fark alacaklarda bu<br />

süreler gözönüne alınmaksızın hesaplama yapılması gerekirken çalışılmış gibi kabul<br />

edilerek fark alacakların saptanması doğru değildir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.1.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 14.9.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/10825, K. <strong>1999</strong>/12960.<br />

Đşveren tarafından fesih-bildirim süresine ait ücretin (ihbar tazminatı)<br />

geç ödenmesi-işçinin ödeme tarihine kadar zamlardan yararlanmasıkıdem<br />

tazminatı ödeme tarihinin toplu iş sözleşmesi ile bilinmesi ve geçerliliği-faiz<br />

başlangıcı<br />

4 1. Đşveren tarafından hizmet akdinin bildirim süresine ait ücret peşin<br />

ödenerek feshine yönelik bildirim yapıldığı halde, ücret (Đhbar<br />

tazminatı) daha sonra ödendiğinde, işçinin bu ödeme tarihine kadar<br />

yapılan zamlardan yararlandırılması doğrudur. Ancak bildirim<br />

süresi içindeki kıdem tazminatı davan artışından yararlandırılması<br />

Dairenin oluşan içtihadına aykırıdır.<br />

60


2. Toplu iş sözleşmesinde kıdem tazminatı hakkının doğduğu tarihten<br />

itibaren on gün içinde ödeneceğine dair hükmü geçerli olup, bu<br />

halde faiz onuncu günü takip eden günden itibaren yürütülür.<br />

ĐşK 13, 14; TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ikramiye, ücret ve<br />

sosyal hak fark alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin hizmet akdi sona erdirildikten sonra Mart 1997 tarihinde ihbar<br />

tazminatı kendisine ödenmiştir. Bu ödeme tarihine kadar yapılan zamlardan davacının<br />

yararlandırılması doğrudur. Ancak önel süresi içinde kıdem tazminatı tavan<br />

artışı Temmuz 1997 de gerçekleşmiş olup, bu tavandan davacının yararlandırılması<br />

Dairemizin oluşan içtihatlarına aykırıdır.<br />

3. Toplu iş sözleşmesinin 59/c maddesinde kıdem tazminatının hakkın doğduğu<br />

tarihten itibaren 10 gün içinde ödenmesi öngörülmüş olup, bu tür kısa süreler<br />

Dairemizin yerleşmiş uygulamaları gereği hükümsüz sayılamaz. Bu itibarla<br />

onuncu günü takip eden günden itibaren kıdem tazminatı faizi hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

61


Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/16119, K. <strong>1999</strong>/16326.<br />

Đşveren tarafından fesih-bildirim süresine ait ücret (ihbar tazminatı)<br />

için bono verilmesi- bononun tahsil edildiği tarih-toplu iş sözleşmesinden<br />

yararlanma ve fark alacakları<br />

5 Hizmet akdini fesih bildiriminde bulunan işveren işçiye ihbar tazminatı<br />

için bono verdiğinde, bononun tahsil tarihi bu arada yürürlüğe<br />

giren tolu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra ise, işçi sözleşmeden<br />

yararlanır ve fark alacaklarına karar verilmesi, akdi<br />

halde davanın reddine karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 13; TSGLK 9<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret farkı ile ikramiye alacaklarının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı işçinin hizmet sözleşmesinin<br />

5.11.1998 tarihinde feshedildiğinin bildirildiği 10.11.1998 tarihinde kıdem tazminatı<br />

ile birkısım işçilik haklarının ödendiği, ihbar tazminatı için ise 6.1.<strong>1999</strong> vade<br />

tarihli bono verildiği anlaşılmaktadır. Davacı işçi 10.1.<strong>1999</strong> tarihinde imzalanan<br />

1.9.1998-1.9.2000 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğinden<br />

fark alacakları talebinde bulunmuş, mahkemece seri halde görülen diğer<br />

davalarla birlikte bu dosyada da istek gibi hüküm kurulmuştur.<br />

Davacıya ihbar tazminatı alacağı için 6.1.<strong>1999</strong> vade tarihli bono verilmişse de<br />

bunun ne zaman tahsil edildiği dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Mahkemece<br />

bu konuda gerekli araştırma yapılmalı ve şayet toplu iş sözleşmesinin imza<br />

tarihinden sonra ödenmişse şimdiki gibi davanın kabulüne, eğer 10.1.<strong>1999</strong> dan<br />

önce ödenmişse davanın reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

62


63<br />

Yarg. 9. HD, 4.3.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/2826, K. <strong>1999</strong>/4097.<br />

Bildirim süresi içinde istirahat raporu alınması-raporlu süre ile bildirim<br />

süresinin iç içe girememesi ve sürenin uzaması-raporuna sağlık yönetmeliğine<br />

uygun olmaması<br />

6 1. Đşveren tarafından 8 haftalık bildirim süresine akdi feshedilen<br />

işçi bildirim süresi içinde 36 gün istirahat raporu aldığından, raporun<br />

süresi ile bildirim süresi iç içe giremez ve bildirim süresinin rapor<br />

süresi kadar uzatılmış olduğunun kabulü gerekir.<br />

2. Đşçinin aldığı raporun hizmet akdinin eki niteliğindeki sağlık yönetmeliğine<br />

uygun olmadığı dikkate alınmalıdır.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davalı işçinin 1475 sayılı Đş Kanununa göre çalışma süresini dikkate alarak 8<br />

haftalık önel vermek suretiyle hizmet akdini feshedeceğini davacı bankaya bildirmiştir.<br />

Ancak önel içinde toplam 35 gün istirahat raporu almıştır. Öncelikle<br />

belirtmek gerekir ki rapor hizmet akdinin eki niteliğindeki sağlık yönetmeliğine<br />

uygun değildir. Gerçekten yönetmelik hükümlerine göre dışardan alınan hekim<br />

raporunun işyeri hekimi tarafından onaylanması gerekmektedir ki, bu işlem yerine<br />

getirilmemiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki önel vermek suretiyle fesih bildiriminde<br />

taraflardan hangisi bulunursa bulunsun şayet işçi istirahat raporu almış<br />

ise raporlu süreyle ihbar öneli iç içe giremez. Bu nedenle rapor süresi kadar ihbar<br />

önelinin uzatılmış olduğu kabul edilmelidir.<br />

Tüm bu hususlar dikkate alınarak talep edilen 36 günlük ihbar tazminatının tamamının<br />

hüküm altına alınması gerektiği halde yazılı şekilde karar verilmesi hatalı<br />

olup bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.2.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/940, K. <strong>1999</strong>/3316.<br />

Feshin işçi tarafından yapıldığının kabulü-ihbar ve kıdem taznimatının<br />

reddi<br />

7 Önceki iki dönem çalışmaları sonunda verdiği istifa dilekçesiyle<br />

özel nedenlerle işten ayrılmak zorunda kaldığını belirterek iş ilişkisinin<br />

sona erdirildiğinin anlaşıldığı ve çalışmanın sürekliliği konusunda<br />

tek tanıktan başka bir delile dayanılmadığı için davacı işçinin<br />

imzasını taşıyan dilekçelere itibar edilerek akdin işçi<br />

tarafından feshedildiği görüşünden hareket edilmesi ve taznimat<br />

isteklerinin reddine karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem taznimatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin davalı işyerinde dönem dönem çalışırken önceki iki dönem çalışmaları<br />

sonunda verdiği 31.8.1995 ve 31.7.1996 tarihli istifa dilekçeleriyle özel<br />

nedenlerden dolayı işten ayrılmak zorunda kaldığını bildirerek işten ayrıldığı<br />

dosyada bulunan imzalı dilekçelerinden anlaşılmaktadır. Davacının dinlettiği tek<br />

tanık davacının sürekli çalıştığını açıklamış ise de ifadesinde işverenin sözleşmesini<br />

feshettiğini ve işçilik hakları nedeniyle işverene karşı dava açtığını belirtmiştir.<br />

Davacı bu tek tanıktan başka bir delile dayanmış değildir. Bu durumda tarafların<br />

yazılı ve sözlü delilleri karşılaştırıldığında davacının da imzasını taşıyan<br />

dilekçelere itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır. Davacı tanığı da davalı<br />

işverenle hasım durumunda bulunması sözlü delile dayanılamıyacağının diğer<br />

önemli bir nedeni sayılmalıdır. Böyle olunca savunma doğrultusunda davanın<br />

reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır.<br />

64


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Dosyada bulunan belirli süreli hizmet akitlerinden birincisi 1.10.1994 tarihinde<br />

yapılmış olup 9 ay süreli olduğu belirtilmekte ve 31.8.1995 tarihli istifa ile sona<br />

erdiği gösterilmektedir.<br />

Đkinci sözleşme ise 1.10.1995 tarihinde yapılmış olup, yine 9 ay süreli gösterilmiş<br />

ve 31.7.1996 tarihinde istifa ile sona erdiği belirtilmiştir.<br />

31.8.1995 de istifa ettiği belirtilen davacı, 1.10.1995 tarihinde yeniden işe başlatılmış<br />

ve yine 31.7.1996 tarihinde istifa ettiği gösterilen davacı 2.9.1996 tarihinde<br />

yeniden göreve alınmış ve 5.5.1997 tarihinde ise iş akdi fesh edilmiştir.<br />

Davacı ve gösterdiği tanık beyanlarında çalışmanın aralıksız olduğu ifade edilmiştir.<br />

Davalı işten istifa suretiyle 2 kere ayrılan bir kişiyi ne sebeple yeniden işe başlattığını izah<br />

edememiştir. Đstifa ettiği belirtilen davacının tahsil ve diğer kişisel özellikleri gözönüne<br />

alındığında kendisinden vazgeçilemiyecek bir personel olmadığı görülmektedir. Santral<br />

memuru olan davacı iki kere istifa ettiği halde aradan 1 er ay geçtikten hemen sonra<br />

yeniden sözleşme yapılarak işe başlatılmıştır. Çalışma süreleri sözleşmelerde 9 ay<br />

gösterilmekle beraber birinci dönemle 11 ay, ikinci dönemde 10 ay devam ettirilmiştir. Bir<br />

sene süreyle gösterilecek bir çalışmanın kıdem tazminatı hakkı sağlıyacağını düşünen<br />

işveren belirtilen yöntemlere başvurarak işsiz kalma endişesini her zaman taşıyan işçiden<br />

belirtilen istifa dilekçelerini almış ancak hiçbir zaman fiilen ayrılma yaratılmamıştır.<br />

Olayların gelişimi bu yönü hiçbir duraksamaya yer vermiyecek derecede ortaya<br />

koymaktadır. Bütün amaç kıdem tazminatı hakkı tanımamaktır. Bu nedenlerle mahkemenin<br />

gerçeği tespit eden kararının onanması görüşüyle bozma kararına katılamıyorum.<br />

65<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 16.2.<strong>1999</strong> E. 1998/18068, K. <strong>1999</strong>/2365.<br />

Ücreti az bularak işten ayrılma-kıdem tazminatına hak kazanılmamasıfazla<br />

çalışmanın bulunmaması<br />

8 1. Diğer işçilerle birlikte ücretini az bulurak işe devam etmediği ve<br />

işverenin davetine rağmen çalışmak üzere işe dönmediği bölge<br />

müdürlüğü raporu ile diğer bilgi ve belgelerden anlaşıldığından,<br />

feshin işçi tarafından gerçekleştiğinin ve haklı bir sebebe dayanmadığının<br />

kabulü ile kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekir.


2. Vardiya düzenine tabi işçinin, vardiyadaki çalışma süresi 8 saat<br />

olup, bunun yarım saati ara dinlenmesi olarak değerlendirildiğinde,<br />

normal çalışma süresi 7.5 saati aşmadığına göre fazla çalışma<br />

ücreti isteğinin de reddine karar verilmek gerekir.<br />

ĐşK 13, 14, 35<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma parası ve yıllık ücretli izin parasının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

ise de; HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine<br />

ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Özellikle Bölge Müdürlüğü'nce davacı işçinin şikayeti üzerine yapılan soruşturma<br />

sonucunda düzenlenen rapor içeriğine göre davacı ile işyerinde çalışan diğer<br />

işçilerin ücretlerini az bularak işe devam etmedikleri kendilerinin işveren tarafından<br />

işe davet edilmelerine rağmen işyerine dönüp çalışmadıkları anlaşılmaktadır.<br />

Bilirkişi raporunda devamsızlık tutanağının işçiler tarafından düzenlenmiş<br />

olmasının tutanağı geçersiz hale getirdiği şeklindeki görüşe değer verilemez. Bir<br />

delil olarak tutanak da bölge müdürlüğü belgeleri sonucu itibariyle doğrulamaktadır.<br />

Öte yandan dinlenen taraf tanıkları çelişkili ifade vermiş olup, salt bu ifadelerden<br />

sonuca gidilmesi de mümkün görülmemektedir. Bu durumda anılan rapor,<br />

devamsızlık tutanakları ve diğer bilgi ve belgeler feshin işçi tarafından gerçekleştirildiğini<br />

ve haklı bir nedene dayanmadığını gösterdiğinden kıdem tazminatı isteği<br />

reddedilmelidir.<br />

3. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre işyerinde 3 vardiya halinde çalışılmaktadır.<br />

Her bir vardiyanın süresi 8 saat olup, bunun yarım saatide ara dinlenme olarak<br />

değerlendirilmesi gerektiğinden günde 7.5 saati aşmadığı anlaşıldığından fazla<br />

çalışma isteğinin de reddine karar verilmelidir. 8 saatlik vardiya çalışması ile ilgili<br />

Dairemizin yerleşmiş <strong>kararları</strong> da bu doğrultudadır.<br />

66


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerden BOZULMA-<br />

SINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.<br />

67<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 13.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/13025, K. <strong>1999</strong>/15836.<br />

Akdin işveren veya işçi tarafından feshedildiğinin belirlenmesi-işçinin<br />

zam isteği kabul edilmediği için işten ayrılmış olması<br />

9 Đşçinin ücret zammı isteğinin kabul edilmediği ve işverence "bu ücretle<br />

çalışırsan çalış çalışmazsan git" şeklindeki beyanı üzerine işçinin<br />

işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı için, akdin işçi tarafından feshedildiği<br />

sonucuna varılarak, ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin<br />

reddedilmesi gerekir.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile<br />

hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosya içeriğinden ücret zammı isteyen davacının bu isteğinin işverence kabul<br />

edilmediği "bu ücretle çalışırsan çalış çalışmazsan git" şeklinde beyanda bulunduğu,<br />

bu konuşma üzerine davacının işyerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.<br />

Taraflar arasındaki bu konuşmalardan hizmet akdinin işveren tarafından değil<br />

işçi tarafından sona erdirildiği sonucuna varmak gerekir. Buna rağmen<br />

mahkemece hizmet akdinin işveren tarafından sona erdirildiği kabul edilerek<br />

ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin kabul edilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 4.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12471, K. <strong>1999</strong>/14946.<br />

Đşverenle tartışma sonucu işyerini terk-ihbar tazminatı<br />

10 Đşverenle sigorta ile ilgili hakları nedeniyle tartışma sonucu işyerini<br />

terkettiği anlaşılan işçi, ihbar tazminatı isteğinde bulunamaz.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, çalışmanın tespiti ile ihbar tazminatı, fazla çalışma parası ile ücret<br />

alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalı işverenin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosya içeriğine ve özellikle davacı tanıklarının anlatımlarına göre, davacının<br />

sigorta ile ilgili kimi hakları nedeniyle işverenle tartışması sonucu işyerini bıraktığı<br />

anlaşıldığından ihbar tazminatına hak kazanamaz. Buna rağmen bu isteğin<br />

hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

3. Davalı SSK Genel Müdürlüğünün temyizine gelince:<br />

Deliller toplandıktan sonra davacı hizmet tespiti isteğini atiye bırakmış olduğundan<br />

davalı kurum vekili lehinde vekalet ücreti takdiri gerekinken bu konunun hüküm<br />

altına alınmaması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 6.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/12547, K. <strong>1999</strong>/15510.<br />

Đşçinin işyerinde yapılan baskı ve sataşmalar üzerine işten ayrılmak suretiyle<br />

akdi feshetmesi-ihbar tazminatı isteyememesi<br />

11 Đşyerinde kendisine yapılan baskı ve sataşmalar üzerine işten ayrılan işçi, ĐşK m. 13<br />

uyarınca akdin feshinde haklı olsa dahi, ihbar tazminatı talep edemez.<br />

ĐşK 13<br />

68


DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile<br />

bayram hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosya içeriğine ve özellikle ibraname ve tanık anlatımlarına göre davacı işçinin<br />

işyerinde kendisine yapılan baskı ve sataşmalar üzerine işten ayrıldığı sonucuna<br />

varılmaktadır. Đşi kendisi bırakan işçi 1475 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca<br />

işi bırakmakta haklı da olsa, ihbar tazminatı isteyemez. Buna rağmen bu tazminatın<br />

da hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.2.<strong>1999</strong> E. 1998/19726, K. <strong>1999</strong>/2076.<br />

Đşveren tarafından haksız fesih-baskı sonucu işçiden istifa dilekçesinin<br />

alınması-itibar ve kıdem tazminatı<br />

12 Đşyerinde mermilerin kaybolması nedeniyle soruşturma açılıp olayın<br />

davacı işçinin üstüne atıldığı, C. Savcılığına şikayet edileceğinden<br />

söz edilerek de baskı sonucu elinden istifa dilekçesinin alındığı<br />

anlaşıldığından, işçinin işten kendi isteğiyle ayrıldığını kabul etmek<br />

mümkün değildir. Feshin işverence gerçekleştirildiği esas alınarak<br />

işçinin ihbar ve kıdem tazminatları isteği hüküm altına alınmalıdır.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

69


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalı işverenin baskısı sonucu elinden istifa edilekçesi alındığını, bir<br />

başka anlatımla kendisinin istifa etmediğini iş akdine son verildiğini ileri sürerek<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuş mahkemece istifaya dayanılarak<br />

istekler reddedilmiştir.<br />

Dosya içeriğine göre işyerinde birtakım mermilerin kaybolduğu anlaşılmış bundan<br />

dolayı işyerinde soruşturma başlatılmıştır.<br />

Davacı tanık olarak ve halende işyerinde çalıştığı anlaşılan muhasebe şefini ve<br />

diğer görevliyi dinletmiş olup bunların ifadelerine göre, işine bağlı, sorumluluk<br />

duygusu olan bir işçidir. Aynı tanıklara göre bu mermi olayının davacının üzerine<br />

atılmak istendiği, hatta soruşturma sürerken bir gün muhasebe şefi olan tanığın<br />

yanına ağlayarak gittiği ve elinden zorla istifa dilekçesi alındığını söylediği böyle<br />

bir dilekçe vermemesi halinde Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunulacağı<br />

tehdidinde bulunduklarını, bu tehdit üzerine dilekçeyi imzalayıp verdiği anlaşılmaktadır.<br />

Diğer tanık da bu tanığı doğrular şekilde açıklamalar yapmıştır. Olayların<br />

bu gelişme seyri ve tanıkların samimi beyanlarından, baskı sonucu davacı<br />

bayan işçinin elinden istifa dilekçesi alındığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda<br />

bu dilekçeye dayanılarak davacı bayanın kendi isteği ile işyerinden ayrıldığı<br />

kabul edilemez. Feshin işverence gerçekleştirildiği düşünülerek ihbar ve kıdem<br />

tazminatları değerlendirilmeye tabi tutularak hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 9.2.<strong>1999</strong> E. 1998/19655, K. 1998/1789.<br />

Đşveren tarafından aleyhine tanıklık yapıldığı için fesih-ihbar ve kıdem<br />

tazminatı<br />

13 Đşveren aleyhine tanıklık yaptığı için hizmet akdinin feshedildiği<br />

yazılı ve sözlü somut olgulara dayanan kanıtlardan anlaşıldığına<br />

göre, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin hüküm altına<br />

alınması gerekir.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin parası, ikramiye, sosyal<br />

yardım ödeneği, bayram ve genel tatil gündelikleri ile eksik ödenen ücret alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

70


Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz idirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi bir başka davada aleyhine şahadette bulunduğu için işine son verildiğini<br />

belirterek ihbar ve kıdem tazminatı isteğinde bulunmuş, mahkemece davacı tanıklarına<br />

itibar edilmeyerek isteklerinin reddine karar vermiştir. Ancak belirtmek gerekir ki dosya<br />

içeriğinden davacının 12.6.1995 tarihinde işveren aleyhine bir davada tanıklık yaparak<br />

anlatımlarda bulunduğu açık seçik ortadır. Durumu davacı tanığı olan bir kişide açıklamış<br />

olduğuna göre yazılı ve sözlü somut olgulara dayanan bu kanıtlar ortada iken başka<br />

tazminat isteklerinin reddine ve karar verilmesi isabetsizdir. Bundan başka mahkemece<br />

verilen ifadeden itibaren yaklaşık 40 gün sonra fesih gerçekleştirilmiş olması bu işlemin<br />

tanıklığa dayanmadığını göstermez. Bu süre somut olay bakımından uzun bir süre olarak<br />

nitelendirilemez. Nihayet konu ile ilgili olarak davalı tanıklarının anlatımları ele alınacak<br />

olursa bunlar olayla ilgili olarak sonuca etkileyecek nitelikte bulunmadıkları görülmektedir.<br />

Bu maddi ve hukuki olgular karşısında tazminat isteklerinin hüküm altına<br />

alınması gerekirken reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.12.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/17405, K. <strong>1999</strong>/20189.<br />

71<br />

Feshin işçi veya işveren tarafından yapıldığının tespiti-istifa<br />

dilekçesindeki tarih çelişkisi ve önceden alınmış olması-işverenin<br />

haksız feshi-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

14 Đşçinin işverene ait araçla trafik kazası geçiren ve 58 gün tutuklu<br />

kaldıktan sonra 15 gün kullandığı izin sonunda işe alınmayarak<br />

haksız fesih sonucu ihbar ve kıdem tazminatı isteğine karşı; işveren<br />

akdin işçi tarafından istifa yoluyla sona erdirildiğine dair dilekçe<br />

iddia etmekle beraber, tarihindeki çelişkiler ve dosya içeriğinden<br />

hizmet akdi devam ederken çok önce alındığı anlaşıldığından, böyle<br />

bir dilekçeye dayanarak ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin reddi<br />

hatalıdır.<br />

ĐşK 13, 14


DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile<br />

bayram ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş ise de HUMK.nun 438.<br />

maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak<br />

üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalı işyerinde çalışırken 3.12.1996 günü kullandığı davalıya ait araçla<br />

trafik kazası geçirdiğini ve tutuklandığını 58 gün tutuklu kaldığını, tahliye edildikten<br />

sonra 15 gün izin kullandığını izin sonucu işe alınmadığını iddia ederek<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteğinde bulunmuştur. Davalı ise davacının istifa ederek<br />

işyerinden ayrıldığını, kazayı müteakip tutuklu kaldığı sürece hizmet aktinin<br />

devam ettiğini cezaevinden çıktıktan sonra istifa dilekçesi verdiğini ileri sürmüş,<br />

mahkemece savunmaya değer verilerek davacının ihbar ve kıdem tazminatı istekleri<br />

reddedilmiştir.<br />

Davacı yargılama sırasında istifa dilekçesi olarak ibraz edilen belgedeki imzanın<br />

beyaza atıldığını buna değer verilemiyeceğini iddia etmiştir. Đstifa belgesi incelendiğinde<br />

kaza tarihinden bir ay öncesi 3.11.1996 günü davacının istifaen ayrıldığının<br />

yazılı olduğu görülmektedir. Đstifa dilekçesindeki tarihteki çelişki davalının<br />

savunmasını kısmen doğrulamaktadır. Tüm dosya içeriğinden bu dilekçenin<br />

hizmet akti devam ederken çok önce davacıdan alındığı anlaşılmaktadır. Böyle<br />

olunca bu istifa edilekçesine dayanarak davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin<br />

reddi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

72


73<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/13278, K. <strong>1999</strong>/16316.<br />

Đşverenin fesih ve kıdem tazminatı ödenmesi kararı-ihbar tazminatı-yönetmeliğe<br />

göre genel sekreter tazminatı<br />

15 1. Hizmet akdi işveren kurumun yönetim kurulu tarafından feshedildiği<br />

ve işçinin kıdem tazminatı alacağı kabul edildiğine göre, işçinin<br />

dilekçesi istifa niteliğinde olamaz. Durum böyle olunca dava<br />

işçinin ihbar tazminatı isteğinin reddedilmesi hatalıdır.<br />

2. Đşyeri yönetmeliğinin 10. maddesinde genel sekretere her seçim<br />

sonunda iki maaş tutarında ödeme yapılması öngörülmüş olup,<br />

akdi fesheden yönetim kurulu da seçim sonucu değişen kurul olduğu<br />

için davacı hakkında genel sekreterlik tazminatına da karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, sekreterlik tazminatı, ücret farkı ile<br />

ücretli izin parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı tarafından verilen dilekçe istifa mahiyetinde değildir. Hizmet aktinin<br />

işyeri yönetim kurulu kararı ile işveren tarafından bozulduğu ve davacının kıdem<br />

tazminat alacağının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda ihbar tazminatı<br />

isteğinin kabul edilmesi gerekirken yazılı şekilde red edilmesi hatalıdır.<br />

3. Đşyeri yönetmeliğinin 10. maddesinde her seçim sonunda genel sekretere iki<br />

maaş tutarında ödeme yapılması hüküm altına alınmıştır. Davacının hizmet aktinin<br />

yeni yapılan seçim sonunda değişen yönetimce işten çıkarıldığı dosya içeriğinden<br />

anlaşıldığına göre, yönetmeliğin anılan maddesinde düzenlenen genel<br />

sekreter tazminatının da hüküm altına alınması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


‹flK 13<br />

Yarg. 9. HD, 1.11.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/16223, K. <strong>1999</strong>/16478.<br />

Đşveren yararına ihbar tazminatı-brüt ücret üzerinden hesaplanması<br />

16 ĐşK'nun 13. maddesinde ihbar tazminatı yönünden işçi ve işveren<br />

ayrımı yapılmaksızın düzenleme getirilmiş olup, işveren yararına<br />

hesaplanacak ihbar tazminatı brüt ücret üzerinden belirlenmesi gerekir<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatı ve peşin alınan ücretten çalışılmayan günler<br />

karşılığının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı bankanın hak kazandığı ihbar tazminatının brüt ücretten ödenmesi gerekir.<br />

Gerçekten 1475 sayılı Đş Kanununun 13. maddesi bu konuda işçi ve işveren ayrımı<br />

yapmaksızın bir düzenleme öngörmüş olup davacı yararına hesaplanacak<br />

olan ihbar tazminatı brüt ücret üzerinden belirlenip hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 11.11.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/14777, K. <strong>1999</strong>/17407.<br />

Đşverene ödenmesi gereken ihbar tazminatı-işçi alacaklarının takas ve<br />

mahsubu<br />

17 Đşçinin işverene ödemesi gereken ihbar tazminatından, yalnız ücretli yıllık<br />

izin alacağı değil, savunmasında sözü geçen diğer alacaklarının da, tahkik<br />

edilerek tespit edildiğinde mahsubu yoluna gidilmesi gerekir.<br />

ĐşK 13; BK 333<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

74


Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işçi cevap dilekçesinde yıllık ücretli izin alacağı ile birlikte hafta tatili,<br />

bayram günleri çalışmaları ve fazla mesai karşılığı alacağının takas ve mahsubu<br />

isteğinde bulunduğu gibi, mütalaasına başvurulan bilirkişi raporuna karşı yaptığı<br />

itirazlarda da bu alacaklarından söz ederek işyerinde bulunan puantaj kayıtları ve<br />

diğer belgeler istenerek haklarının tespit edilerek mahsubu yoluna gidilmesini<br />

bildirmiştir. Mahkemece sadece izin alacağı ihbar tazminatına mahsup edilmiş,<br />

diğer işçilik hakları bakımından inceleme ve araştırma yoluna gidilmemiştir.<br />

Dava ekonomisinde bir gereği olarak mahkemece savunmada üzerinde durulan<br />

sözkonusu alacakların tahkik edilerek tespit edildiği takdirde ihbar tazminatından<br />

mahsup edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 9.12.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/15937, K. <strong>1999</strong>/18982.<br />

Zincirleme hizmet akitleri-işçinin üstlendiği işe göre mevsimlik işçi<br />

sayılmaması-belirsiz süreli hizmet akdine dönüşmüş olarak sonuçlarını<br />

doğurması-ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağına karar<br />

verilmesi<br />

18 1. Đşyerinde aktarma işçisi olarak her yıl bir boş gün dışında zincirleme<br />

hizmet akitleri ile sürekli şekilde çalıştırılan işçinin, bu çalışma<br />

düzenine göre mevsimlik işçi olduğu kabul edilemez.<br />

2. Đşverence, hizmet akdinin ihbar ve kıdem tazminatını gerektirmeyecek<br />

şekilde son bulduğu ispat edilemediği için belirsiz süreli<br />

akde dönüşen iş ilişkisinde işverenin akdi feshettiğinden hareketle<br />

ihbar ve kıdem tazminatına karar verilmesi gerekir.<br />

3. Somut olayda mevsimlik bir işte çalışma söz konusu olmadığına<br />

göre, işçinin izin parasına ilişkin isteği hakkında bilirkişi hesap raporu<br />

değerlendirilerek bir karar verilmelidir.<br />

ĐşK 13, 9, 14, 49, 50, 56<br />

75


DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, 1996-1997 yıllarına ait izin ücreti, ikramiye ile<br />

yarım aylık ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Davacı işçinin işyerinde aktarma işçisi olarak her yıl bir boş gün dışında<br />

zincirleme akitlerle ve sürekli çalıştığı anlaşılmaktadır. Çalışma düzenine göre,<br />

davacının mevsimlik işçi olduğu kabul edilemez. Davalı işveren davacının ihbar<br />

ve kıdem tazminatı gerektirmeyecek şekilde hizmet akdinin son bulduğunu isbat<br />

edebilmiş değildir. Bölge Çalışma Müdürlüğü yapmış olduğu soruşturma sonucunda<br />

da bu durumu belirterek ihbar ve kıdem tazminatlarına hak kazandığı sonucuna<br />

varmıştır. Böyle olunca ihbar ve kıdem tazminatları hüküm altına alınmalıdır.<br />

2. Yıllık ücretli izin alacağına gelince; birinci bendde açıklandığı üzere mevsimlik<br />

bir iş söz konusu olmadığına göre 1475 sayılı Đş Kanununun 50. maddesinin<br />

sondan bir önceki fıkrasının uygulanması olanağı yoktur. Bu durumda bu alacakda<br />

bilirkişi tarafından hesaplandığına göre hesap raporu bir değerlendirmeye<br />

tabi tutularak istek doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.9.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/9537, K. <strong>1999</strong>/14061.<br />

Kısmı süreli zincirleme hizmet akitleri-belirsiz süreli hizmet akdine dönüşme-ihbar<br />

tazminatı<br />

19 Đşçinin günde 1.5 saat ve haftada 7.5 çalışması şartıyla birer yıllık<br />

hizmet akdine dayalı istihdam edilmesi tarafların rızalarıyla yenilenmiş,<br />

bu suretle oluşan zincirleme hizmet akitleri belirsiz süreli<br />

hizmet akdine dönüştüğü için, son sözleşmenin bir yıllık süreli olduğundan<br />

söz edilerek işçinin ihbar tazminatı isteğinin reddine karar<br />

verilmesi uygun değildir.<br />

ĐşK 13, 9<br />

76


DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatlarının ödetilmesi davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle<br />

birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi ve davalı avukatınca<br />

da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu<br />

anlaşılmış ve duruşma için 21.9.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı<br />

gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına<br />

kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması<br />

dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince:<br />

Davacı günde 1.5 saat ve haftada 7.5 saat olmak üzere çalışma koşuluyla davalıya<br />

ait işyerinde işe başlamış, birer yıllık sözleşmeler tarafların rızalarıyla müteaddit<br />

defalar uzatılmış olup, mahkemenin de benimsediği gibi süresi belirsiz hizmet<br />

akidleriyle zincirleme şekilde çalışmasını sürdürmüştür. Kıdem tazminatı için<br />

mahkemece isabetli şekilde bu sonuca varılmış iken ihbar tazminatı yönünden<br />

son sözleşmenin bir yıllık olup süresi belirli nitelikte bulunduğu kabul edilerek<br />

ihbar tazminatının reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu durumda bilirkişi tarafından<br />

hesap edilmiş olan ihbar tazminatı bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm<br />

altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin olanan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

77<br />

Yarg. 9. HD, 4.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4497, K. <strong>1999</strong>/8393.<br />

Ağır işlerde çalıştırılmaması raporu-hafif iş verilmediği için disiplin<br />

kurulu kararı ile fesih-ihbar tazminatı<br />

20 Ağır işlerde çalıştırılamayacağı raporunu ibraz ederek hafif işte<br />

çalıştırılmasını isteyen işçinin hizmet akdinin, işyerinin ağır ve tehlikeli<br />

işlerin yapıldığı bir yer olduğu bildirilerek disiplin kurulu kararı<br />

doğrultusunda feshedildiğinde, işçinin durumu ĐşK m. 17/I kapsamına<br />

girmediği için ancak ihbar şartına uymak suretiyle feshedilmesi gerekirdi.<br />

Buna uyulmadığı için ihbar tazminatına hak kazanır.<br />

ĐşK 13, 17


DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesi, davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hüküm süresi içinde<br />

duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.5.<strong>1999</strong> salı günü<br />

tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davası asil ... geldi.<br />

Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü<br />

açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi davalıya ait işyerinde çalışırken kalp rahatsızlığından dolayı ağır<br />

işlerde çalıştırılmaması gerektiği şeklindeki doktor raporunu işverene ibraz ederek<br />

hafif işlerde çalıştırılmasını istemiş: davalı işveren işyerinin ağır ve tehlikeli<br />

işlerin yapıldığı bir yer olduğunu bildirmek suretiyle disiplin kurulu kararı doğrultusunda<br />

sözleşmenin feshi yoluna gitmiştir. Đhbar tazminatı isteğiyle açılan<br />

dava Đş Kanunu'nun 17. maddesinin sağlık sebepleri bendinde öngörülen hükümler<br />

uyarınca mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir.<br />

"Sağlık sebepleri" olarak anılan 17. maddede öncelikle iki konu üzerinde durulmuştur.<br />

Bunlardan birincisi, işçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından<br />

yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalık ya da sakatlık halidir<br />

ki, yasa koyucu burada 3-5 günlük bir devamsızlık koşulunun gerçekleşmesini<br />

aramaktadır. Đkinci hal ise, işçinin bulaşıcı veya işiyle bağdaşmayacak derecede<br />

tiksinti verici bir hastalığa tutulmasıdır. Somut olayda davacı işçinin hastalığı bu<br />

iki halden hiçbirine girmemektedir. Bundan başka işçinin devamsızlığı da yoktur.<br />

Yasa koyucu aynı sağlık sebepleri ile ilgili olarak işçinin kendi kusuruna yükletilmeyen<br />

hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde de hizmet akdini bildirimsiz<br />

olarak işveren tarafından bildirim önellerini altı hafta aşmasından sonra<br />

feshedebileceği kuralını da getirmiştir. Davacının durumu bu son hüküm kapsamına<br />

da girmemektedir. Bir an için girmiş olduğu varsayılsa bile hafif işlerde çalışabileceği<br />

konusunda mahkemece araştırma ve inceleme de yapılmış değildir.<br />

Đşverenin beklemeksizin fesih yoluna gitmiş olması davacıyı ihbar tazminatına<br />

hak kazandırmıştır.<br />

78


Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre ihbar tazminat isteğinin hüküm altına<br />

alınması gerekirken reddi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliği<br />

ile karar verildi.<br />

79<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 1.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1273, K. <strong>1999</strong>/3638.<br />

Feshin işveren veya işçi tarafından yapıldığının belirlenmesi-tanık beyanlarına<br />

göre işçinin izin aldığının anlaşılması-işverence haksız fesih<br />

sonucu ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı ödenmesi<br />

21 Đşyerinde çalışırken nişanın bozulması sonucu büyük bir üzüntü<br />

içine düşmekle işverenden izin aldığı tanıkların samimi beyanlarıyla<br />

doğrulandığına göre, hizmet akdinin işverence feshedildiği<br />

esas alınarak ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin hüküm altına<br />

alınması gerçek duruma uygun düşer.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatıyla izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı bayan işçinin, işyerinde çalışırken nişanlısı tarafından nişanın bozulması<br />

sonucu büyük bir üzüntü içine düştüğü bu moral bozukluğunun giderilebilmesi<br />

için ortamını değiştirmek ihtiyacı duyduğu bu nedenle babasının davalı işverenden<br />

bir hafta izin istediği ve bu isteğin olumlu karşılamaması üzerine davacının<br />

Đstanbul'a gittiği, dinlettiği tanıkların açık ve ayrıntılı ifadelerinden anlaşılmaktadır.<br />

Gerçekten tanık olarak dinlenen babası olayı samimi bir biçimde ayrıntılı olarak<br />

anlattığı gibi izin için telefonla babasının işverenden böyle bir istekte bulunduğunu<br />

da orada hazır olan diğer davacı tanığın anlatımlarından bu olay doğrulanmıştır.<br />

Buna mukabil davalı tanıklarının biri fesih konusunda herhangi bir beyanda<br />

bulunmamış diğeri de nişan bozulması "olayını üstü örtülü biçimde doğrulamış<br />

ancak davacının izin almadığını söylemiştir. Bu delil duruma göre davacı


işçinin izin aldığı kanaati uyanmaktadır. Böyle olunca ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteklerinin hüküm altına alınması gerçek duruma uygun düşer. Yazılı şekilde bu<br />

isteklerin reddedilmiş olması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11675, K. <strong>1999</strong>/14527.<br />

Çağrı üzerine çalışma-işin niteliği ve işçinin başka işte çalışması gibi<br />

durumlar dikkate alınarak çalışılan sürenin belirlenmesi-buna göre<br />

ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmesi-her yıl çalışılan süreye göre<br />

yıllık ücretli izne hak kazanabilme imkânı üzerinde durulması<br />

22 1. Çağrı üzerine çalışma usulûne göre yapılan kısmi süreli hizmet<br />

aktinde işçi işverence ihtiyaç çıktığında çağrılıp çalıştırıldığı için,<br />

böyle bir işçinin yılın tamamında çalıştığının kabulü hatalıdır. Đşin<br />

niteliği ve işçinin başka işlerde de çalışıp çalışmadığı dikkate alınmak<br />

suretiyle çalışılan süreler tespit edilerek ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istekleri hüküm altına alınmalıdır.<br />

2. Yıllık ücretleri izin alacağı yönünden her yıl çalışılan süre tespit<br />

edildikten sonra işçinin yıllık izne hak kazanıp kazanmadığı üzerinde<br />

durulmalı ve buna göre sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 13, 14, 49 vd. 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parasının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dairemizin mahkemece uyulan bozma kararında davacı işçinin çağrı usulü ile<br />

çalıştırıldığı ve ihtiyaç hasıl oldukça işverence çağrılıp çalıştırıldığı vurgulanmıştır.<br />

Bu çalışma tarzına göre davacı işçinin yılın tamamında çalıştığının kabulü<br />

hatalıdır. Bu durumda işyerinde davacıya yaptırılan işin niteliği, başkaları tarafın-<br />

80


dan aynı şekilde veya serbest iradesi ile başka işlerde çalıştırılıp çalıştırılmadığı<br />

konuları mahalli adetler dikkate alınmak üzere değerlendirilmeye tabi tutularak<br />

ve dosya içeriği de dikkate alınmak sureti ile çalışan sürelerin tespit edilerek ihbar<br />

ve kıdem tazminatı istekleri hüküm altına alınmalıdır.<br />

Yazılı şekilde yılın tamanının değerlendirilmiş olması hatalıdır.<br />

3. Öte yandan, heryıl çalışılan süre tespit edildikten sonra davacı işçinin yıllık<br />

ücretli izne hak kazanıp kazanmadığı konusu üzerinde durulup hasıl olacak sonuca<br />

göre bir hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

81<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 29.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15435, K. <strong>1999</strong>/18002.<br />

Đhbar tazminatı isteği ile bağlılık-ihbar tazminatının giydirilmiş günlük<br />

brüt ücret üzerinden hesaplanması-işveren yararına ihbar tazminatında<br />

kesilecek vergi-yargılanmanın gerektiği halde icra inkar tazminatına<br />

karar verilememesi<br />

23 1. Davacı işveren açıkça 40 günlük ücret tutarında ihbar tazminatı<br />

isteğinde bulunduğu halde mahkemece tazminatı 56 gün üzerinden<br />

hesaplanması, usulün istekle bağlılık ilkesine aykırıdır.<br />

2. Đhbar tazminatı işçi ve işveren tarafı için bir fark gözetilmeksizin<br />

giydirilmiş günlük brüt ücret üzerinden hesaplanır. Đşveren, yararına<br />

hükmedilen brüt ihbar tazminatından iki kez gelir vergisi ödeyecek<br />

duruma gelmemelidir.<br />

3. Taraflar arasında ihbar tazminatının ödenmesi ve miktarı hakkında<br />

yargılamayı gerektiren bir uyuşmazlık bulunduğu için, icra<br />

inkar tazminatına karar verilemez.<br />

ĐşK 13; HUMK 74<br />

DAVA: Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatına<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı banka dava dilekçesinde açıkça 40 günlük ücrete ilişkin ihbar tazminatı<br />

isteğinde bulunmuş mahkemece bu tazminat 56 gün üzerinden hesaplanmıştır. Bu<br />

şekilde hesaplama ve hüküm kurulması HUMK.nun 74. maddesindeki istek<br />

bağlılık ilkesine aykırıdır.<br />

3. Đhbar tazminatının giydirilmiş günlük brüt ücret üzerinden hesaplanması gerekir,<br />

bu bakımdan talepte bulunan işçi ya da işveren olmasının sonuca bir etkisi<br />

yoktur. Đnfaz aşamasında hüküm altına alınan brüt ihbar tazminatından gelir vergisi<br />

kesilmesi ayrı bir konudur. Aksi halde işveren iki kez gelir vergisi ödeme durumuna<br />

maruz kalabilir.<br />

4. Taraflar arasında ihbar tazminatının ödenmesi gerekip gerekmediği ihtilaflı olduğu gibi<br />

bir önceki bentte de belirtildiği üzere miktarında da uyuşmazlık bulunduğu görülmektedir.<br />

Bu durumda icra inkar tazminatının hüküm altına alınması hatalıdır. Bir başka anlatımla,<br />

konu yargılamayı gerektirmektedir. Böyle olunca icra inkar tazminatına karar verilemez.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16027, K. <strong>1999</strong>/19704.<br />

Haklı sebeple fesihte ihbar tazminatı-fazla çalışmanın belirlenmesi-işin<br />

niteliği-yıllık iznin kullandırıldığının ispatı<br />

24 1. Đşçi hizmet akdini haklı sebeple feshettiğinde, fesihte haklı bir sebebe<br />

dayansa dahi ihbar tazminatı talep edemez.<br />

2. Bölge temsilcisi olan ve firmaları dolaşarak mamulleri tanıtan işçinin<br />

çalışma düzeni, kendisine serbest hareket olanağı sağladığı dikkate<br />

alınarak her gün üç saat değil, günde bir saatlik fazla çalışma yaptığı<br />

sonucuna varılması somut olayın özelliklerine uygundur. Çok uzun süre<br />

hiç ara vermeden fazla çalışma yapıldığının kabulü, hayatın olağan akışına<br />

uygun düşmez.<br />

3. Yıllık iznin kullandırıldığının ispatı tutulan izin defterine dayalı<br />

olarak işverene düşer<br />

ĐşK 13, 35, 58<br />

82


DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, ikramiye ve ücretli<br />

izin alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle<br />

gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin<br />

hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi taraflar avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma<br />

için 21.12.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son<br />

verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı işçi haklı olarak sözleşmesini<br />

kendi feshetmiştir. Sözleşmeyi fesheden taraf haklı da olsa 1475 sayılı Đş<br />

Kanunu'nun 13.ncü maddesinde öngörülen ihbar tazminatını isteyemez. Bu<br />

durumda anılan tazminat reddedilmelidir.<br />

3. Davacı işçinin bölge temsilcisi olarak işyerinde çalıştığı ve günlük çalışma sırasında<br />

firmaları dolaşarak işyeri mamullerinin tanatımıyla görevli olduğu, dinlenen<br />

tanık anlatımlarından anlaşılmaktadır. Böyle bir çalışma düzeni davacı işçiye<br />

serbest hareket etme olanağı sağlar ki, bunun sonucu olarak hergün 3 saat fazla<br />

mesi yapıldığının kabulü doğru olmaz. Günde bir saat fazla mesai sonucuna varılması<br />

somut olayın özelliklerine uygun düşer. 1989 dan beri çalışılma olgusu ve<br />

fazla mesai yapıldığı kabul edildiği takdirde çok uzun süre bunun yapılması aslında<br />

hayatın olağan akışına uygun düşmez. Hastalık, izin, diğer mazeret halleri<br />

iş hacminin azlığı gibi nedenlerle zaman zaman değil fazla mesai, normal mesai<br />

yapılması bile mümkün olmaz. Bu bakımdan Dairemizin uygulaması<br />

doğrultusunda bir hakkaniyet indirimi yapılması gerçek durumun ortaya<br />

çıkarılması bakımından doğru olur. Ancak böyle bir indirimden sonra da 1475<br />

sayılı Đş Kanunun 35. maddesi çerçevesinde yılda 90 gün ve günde 3 saate göre<br />

ayrıca bir indirim yapılması yoluna gidilmemelidir.<br />

4. Davacı işçinin yıllık izinlerinin kullandırıldığının ispatı, 1475 sayılı Đş<br />

Kanunu'nun 58. maddesi gereğince, izin defteri tutulmak suretiyle işverene düşer.<br />

Somut olayda işveren böyle bir defter ya da eşdeğer bir belgeyle izinlerin<br />

kullandırıldığını kanıtlayamadığı için istek doğrultusunda bu alacak hesaplanıp<br />

hüküm altına alınmalıdır.<br />

83


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının davacıya,<br />

davacı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının<br />

davalıya yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye<br />

iadesine, 21.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13281, K. <strong>1999</strong>/16200.<br />

Đşçi çıkarmada özel yöntem-emekliliği gelmiş olanlara ihbar tazminatı<br />

ödenmesi-daha sonra yaşlılık (emekli) aylığı bağlamak amacıyla fesihte<br />

uygulanamaması<br />

25 Đşverenin işyerinin nakli sırasında işçi azaltılması yoluna gidilirken<br />

emekliliği gelmiş olanların başvuruları halinde ihbar (bildirim süresine<br />

ait ücretin) ve kıdem tazminatlarını ödeyerek hizmet akitlerinin<br />

feshine ilişkin uygulama, aynı işyerinde yedi ay sonra emekli<br />

aylığı bağlanması amacıyla hizmet akdini fesheden işçiye ihbar<br />

tazminatı isteğinde bulunabilmek için bir haklılık vermez. Benzer<br />

durumların dayanak alınması da mümkün değildir; zira hataen<br />

yapılan bir ödeme emsal olamaz.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar dazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, işyerinin bir başka yere nakli nedeniyle ortaya<br />

çıkacak sorunların çözümlenebilmesi için davalı işverenin 7.5.1996 tarihinde yönetim<br />

kurulu kararı ile işçi azaltılması yoluna başvurulacağı bunun için de emekliliği<br />

gelmiş işçilerin işverene başvurması halinde sözleşmelerinin ihbar ve kıdem<br />

tazminatları ödemek suretiyle bozulacağı bildirilmiştir. Davacı işçi, yönetim kurulu<br />

kararından sonra istekli olduğunu bildirmemiş yaklaşık 7 ay çalışmasını sürdürmüştür.<br />

Bu kadar süre geçtikten sonra 1997 Ocak ayında verdiği dilekçelerinde emekli<br />

olmak suretiyle işyerinden ayrılacağını davalı işverene bildirmiştir. Olayların bu<br />

84


cereyan şekli itibariyle hizmet akdinin emeklilik nedeniyle davacı işçi tarafından<br />

sona erdirildiği kabul edilmelidir. Böyle bir durumda ise davacı ihbar tazminatına<br />

hak kazanamaz. Mahkemece, davacının ihbar tazminatına hak kazandığına gerekçe<br />

olarak işveren tarafından aynı durumda olan bir başka işçiye anılan tazminatın<br />

ödenmesi gösterilmişse de, dosya içeriğinden o işçinin durumunun davacı<br />

işçi ile ne kadar benzerlik arzettiği anlaşılamadığı gibi, bir an için özdeşlik ya da<br />

benzerlik olduğu varsayılsa bile hataen yapılan bir ödeme emsal olamaz. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş, ihbar tazminatının reddine karar verilmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 20.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13124, K. <strong>1999</strong>/16099.<br />

Đhbar ve kıdem tazminatında fesih tarihindeki ücretin esas alınması<br />

26 Hizmet akdi 31.7.1997 tarihinde feshedildiğine göre, ihbar ve kıdem<br />

tazminatında bu tarihteki ücretin esas alınması gerekir. 1.8.1997<br />

tarihindeki asgari ücret üzerinden hesap ve ödeme yapılamaz. Đşverenin<br />

1.8.1997 günü için ücret tahakkuk ettirmiş olması sonuca etkili değildir.<br />

ĐşK 13, 14, 33<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret, ikramiye ve yol parasının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılardan ... avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, hizmet akdinin 31.7.1997 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek ihbar<br />

ve kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik haklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.<br />

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da hizmet akdinin<br />

85


31.7.1997 tarihinde feshedildiği kabul edilmekle birlikte, ihbar ve kıdem<br />

tazminatının hesabında 1.8.1997 tarihindeki asgari ücret esas alınmıştır. Hizmet<br />

akdi 31.7.1997 tarihinde feshedildiğine göre bu tarihteki ücretin esas alınması<br />

gerekir. Davalı işverence 1.8.1997 günü için ücret tahakkuk ettirilmiş olması<br />

sonuca etkili değildir. Kararın bu yönden bozulmasına gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong> E. <strong>1999</strong>/13270, K. <strong>1999</strong>/16309.<br />

Đhbar tazminatı-faiz başlangıcı<br />

27 Đhbar tazminatı için davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde<br />

düşürülmediğine göre, yasal faizin fesih tarihinde değil, dava tarihinden<br />

yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Hüküm altına alınan ihbar tazminatı için davalı dava tarihinden önce temerrüte<br />

düşürülmüş değildir. Bu sebeple dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken<br />

fesih tarihinden itibaren faize karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

86


Yarg. 9. HD, 25.1.<strong>1999</strong> E. 1998/18348, K. <strong>1999</strong>/310.<br />

Bakiye ihbar tazminatı-faiz başlangıcı<br />

28 Đhbar tazminatına ilişkin ek dava açıldığında, tazminatın tamamı<br />

için ilk kısmi dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır.<br />

Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulamasına göre sonra açılan ek<br />

davalar dikkate alınarak her birinin kapsamına giren miktarlar<br />

için o dava tarihleri başlangıç olarak kabul edilerek faiz yürütülmelidir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatıyla izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Mahkemece ihbar tazminatının tamamı için gerekli kararın baş tarafında gösterilen<br />

ilk kısmi dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır. Dairemizin<br />

kararlık kazanmış uygulamasına göre daha sonra açılan ek davalar dikkate<br />

alınarak herbirinin kapsamına giren miktarlar için o dava tarihleri başlangıç<br />

olarak kabul edilerek faiz yürütülmelidir. Tamamı için ilk dava tarihinin esas<br />

alınması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.1.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1249, K. <strong>1999</strong>/3240.<br />

Bakiye ihbar tazminatı-faiz başlangıcı<br />

29 Kıdem tazminatı dışındaki ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ve ücret<br />

alacakları için ilk dava tarihinden değil, bakiye alacaklar için<br />

son davanın açıldığı tarih dikkate alınarak faiz yürütülmelidir.<br />

ĐşK 13, 14, 26, 54<br />

DAVA: Davacı, bakiye ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

87


Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Kıdem tazminatı dışındaki ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ve ücret alacakları<br />

için ilk dava tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır. Dairemizin kararlılık kazanmış<br />

uygulamasına göre daha önce açılan ilk dava hüküm altına alınan bu alacaklar<br />

için temerrüt oluşturmaz. Bu itibarla anılan alacaklar için bu son davanın açıldığı<br />

tarih dikkate alınarak faiz yürütülmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1168, K. <strong>1999</strong>/3602.<br />

Bakiye ihbar tazminatı-faiz başlangıcı<br />

30 Ek dava olarak istenen bakiye ihbar tazminatının faizi ilk dava tarihinden<br />

değil, son davanın açıldığı tarihten itibaren yürütülmesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir..<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

88


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece hükmedilen ihbar tazminatı için uygulanan faiz hatalı olarak yürütülmüştür.<br />

Gerçekten ek dava olarak istenen bakiye ihbar tazminatının faizi ilk<br />

dava tarihinden değil bu davanın açıldığı tarihten itibaren yürütülmesi gerekir.<br />

Zira ilk davanın açılması olgusu davalıyı temerrüde düşürmüş sayılmaz. Kararın<br />

bu yönden bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 20.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15730, K. <strong>1999</strong>/16111.<br />

Đhbar ve kıdem tazminatının ödendiğine ilişkin belgeler-belgelerin dikkate<br />

alınması<br />

31 Hizmet akdinin ihbar ve kıdem tazminatı ödenerek feshedildiği, işçinin<br />

imzasını taşıyan ödeme belgesi ve ibraname ibraz edilerek<br />

ileri sürüldüğüne göre, ödeme belgeleri dikkate alınmadan sonuca<br />

gidilmemelidir.<br />

ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatın ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işveren cevap dilekçesinde hizmet akdinin ihbar ve kıdem tazminatı<br />

ödenmek suretiyle feshedildiğini ileri sürmüş ve davacı işçinin imzasını taşıyan<br />

ödeme belgeleri ile ibranameyi ibraz etmiş olduğundan mahkemece bunların değerlendirmeye<br />

tabi tutularak varsa fark alacaklarına hükmedilmesi gerekirken,<br />

89


ödeme belgelerinin dikkate alınmamış bulunması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 19.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13145, K. <strong>1999</strong>/15963.<br />

Kötüniyetli fesih iddiası-kanıtlanamaması<br />

32 Dosya içeriği ve tanık anlatımlarından feshin kötüniyetli olmadığı<br />

anlaşıldığından, kanıtlanamayan tazminat isteğinin reddedilmesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları, fazla çalışma ve izin ücreti,<br />

ikramiye ve hafta tatili gündeliğinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosya içeriğinden ve özellikle olaya en yakın ve işyeri aşçıbaşısı tanık ... anlatımlarından<br />

olayda işverenin kötüniyetli olmadığı anlaşıldığından kanıtlanamıyan<br />

kötüniyet tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

3. Kabule göre ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarıyla ilgili olarak ek davaya<br />

konu miktarlara ek dava tarihinden faiz yürütülmesi gerektiği halde ilk dava tarihinden<br />

faize karar verilmesi de bozma nedenidir.<br />

90


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

91


Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14657, K. <strong>1999</strong>/17558.<br />

Kötüniyet tazminatı isteği-ihbar tazminatının vasıflı bir şekli olması-ihbar<br />

tazminatının da hüküm altına alınması<br />

33 Mahkemece, şartları gerçekleşmediği için kötüniyet tazminatı isteğinin<br />

reddine karar verilmesi doğrudur. Ancak kötüniyet tazminatı<br />

içerisinde ihbar tazminatı da bulunduğundan, somut olay yönünden<br />

gerçekleştiği anlaşılan ihbar tazminatının da hüküm altına<br />

alınması gerekir.<br />

ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece davacının kötüniyet tazminatı isteği bu tazminatın koşullarının<br />

gerçekleşmediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğrudur.<br />

Ancak kötüniyet tazminatı kapsamı içerisinde ihbar tazminatıda yer alır. Kötüniyet<br />

tazminatı ihbar tazminatının vasıflı bir şeklidir.<br />

Böyle olunca somut olay yönünden gerçekleştiği anlaşılan ihbar tazminatının da<br />

hüküm altına alınması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

92


I - Kıdem tazminatına hak kazanılan haller<br />

1<br />

1. Hizmet akdinin kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde<br />

feshedildiğinin belirlenmesi ve işçinin iddiasını açıklığa<br />

kavuşturması<br />

2. Đşçi tarafından bildirimli fesihte<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

2a) Đmzalı istifa dilekçesi ile işten ayrılma<br />

Bak. ĐşK 13/k 7<br />

2b) imzalı istifa dilekcesi ile işyerinden ayrılma<br />

2c) Hastanaye gittikten sonra işyerine dönmemek ve işveren çağrısına<br />

uymama suretiyle fesih<br />

2d) Đşi bırakarak hizmet akdini fesih<br />

2e) Fesih sebepleri açıkca gösterilmeden istifa dilekçesiyle iş ilişkisini<br />

sona erdirme<br />

3. Askerlik sebebiyle hizmet akdinin feshi<br />

Bak. k 3<br />

4. Đşçi tarafından derhal fesihte<br />

6<br />

4a) Hizmet akdinin sağlık sebebiyle feshinde<br />

4b) Đşçinin sağlığının tehlikeye sokulması sebebiyle fesihte<br />

Bak. ĐşK 16/k 3, 6<br />

4c) Đşveren tarafından hakaret edildiğinden dolayı fesihte<br />

Bak. ĐşK 16/k 4<br />

94


4d) Đkramiyenin ödenmemesi sebebiyle fesihte<br />

Bak ĐşK 16/k 6<br />

4e) Fazla çalışma ücretinin ödenmemesi sebebiyle fesihte<br />

Bak ĐşK 16/k 5<br />

7<br />

8<br />

9<br />

5. Yaşlılık (emekli) aylığı almak amacıyla fesihte<br />

6. Evlendikten sonra bir yıllık süre içinde hizmet akdinin feshinde<br />

7. Evlenmeden önce hizmet akdini fesheden işçinin kıdem tazminatına<br />

hak kazanamaması<br />

8. Đşveren tarafından bildirimli fesihte<br />

8a) Bildirim süresine ait ücretin peşin ödenerek akdin feshedilmesi<br />

Bak. ĐşK 13/k 3, 4, 5, 25, 26<br />

10<br />

8b) Đşçinin başka bir işverene ait işyerinde görevlendirilmesi ve işçinin<br />

bunu kabul etmemesiyle akdin işverence feshedilmesi<br />

11<br />

8c) Zincirleme hizmet akitlerinden belirsiz süreli hizmet akdine<br />

dönüşen akdin feshedilmesi<br />

Bak. ĐşK 13/k 18, 19<br />

8d) Hizmet akdinin haklı bir sebep olmadan feshedilmesi<br />

Bak. ĐşK 13/k 21; ĐşK 17/k<br />

8e) Tutuklanma sonucu devamsızlık sebebiyle hizmet akdinin<br />

feshedilmesi<br />

II- Kıdem tazminatına hak kazanmada ve tazminat<br />

ödenmesinde dikkate alınacak kıdem süresi<br />

1. Kıdem süresi için işe giriş tarihinin belirlenmesinde Sosyal Sigortalar<br />

Kurumundan gelen tarihin esas alınması<br />

95


12<br />

13<br />

14<br />

15<br />

16<br />

17<br />

18<br />

19<br />

2. Hizmet akdinin sona erdiği tarih için bölge çalışma müdürlüğü<br />

raporunun değerlendirilmesi<br />

3. Bağ-Kur üyesi olarak hizmet akdine göre çalışılan sürenin kıdemde<br />

değerlendirilmesi<br />

4. Tutuklu geçen ve çalışılmayan sürelerin kıdemde dikkate alınmaması<br />

5. Đşyerinin devrinde önceki ve sonraki işverenlere tabi olarak geçirilen<br />

süreler<br />

5a) Đşyerinin devrinde kesintisiz geçen sürelere göre tazminat ödenmesi<br />

ve önceki ödemenin mahsup edilmesi<br />

5b) Đşyerinin devrinde ara vermeden çalışmaya devam edilse dahi<br />

önceki işverenin tazminat ödediği sürenin sonraki işverene bağlı<br />

geçirilen süre ile birleştirilmemesi<br />

6. Aynı işverenin bir veya değişik işyerinde geçirilen süreler<br />

6a) Đşverene ait işyerinde daha önce geçirilen ve kıdem tazminatına hak<br />

kazandıran şekilde sona eren hizmet akdine göre geçirilen sürenin<br />

birleştirilmesi<br />

6b) Kıdem tazminatına hak kazandırmayan şekilde sona eren hizmet<br />

akdine dayalı sürenin sonraki hizmet süretiyle birleştirilememesi<br />

7. Değişik işverenleri ait işyerlerinde geçirilen süreler<br />

7a) Özel hukuk kapsamında bir şirketin işyerinde geçirilen sürenin<br />

belediyeye ait işyerinde geçirilen süre ile birleştirme yoluna<br />

gidilememesi<br />

Bak. k 18<br />

96


7b) Özel hukuk tüzel kişiliğine ait bir işverenin işyerinde geçirilen<br />

sürenin kamu iktisadi teşebbüsüne ait işyerinde geçirilen süre ile<br />

birleştirilememesi<br />

20<br />

8. Borçlanılan askerlik süresinin birleştirilme şartı<br />

21<br />

22<br />

23<br />

24<br />

25<br />

97<br />

8a) Ölen işçinin borçlandığı askerlik süresinin mirasçılarına ödenecek<br />

kıdem tazminatında dikkate alınamaması<br />

8b) Borçlanılan askerlik süresinin birleştirilme şartı ve gerekli<br />

araştırmanın yapılması<br />

8c) Çalıştığı işyeri özelleştirme sonucu kamu kurumu niteliğini yetiren<br />

işçinin borçlandığı sürenin kıdem hesabında birleştirilememesi<br />

9. Kapatılan ve başka işverence işletmeye açılan işyerinde geçen<br />

sürelerin birleştirilememesi<br />

10. Kıdem süresi hesabında bilirkişi raporundaki maddi hata bulunan<br />

hesaba göre karar verilememesi<br />

III- Kıdem tazminatında esas alınacak ücret ve tavanı<br />

26<br />

27<br />

28<br />

1. Đşçinin çalışırken hak ettiği son ücretin esas alınması<br />

2. Đlâve tediye ve ikramiyenin kıdem tazminatına yansıtılması<br />

3. Son aylık ücret için imzalı bordronun dikkate alınması<br />

4. Sözleşme ile düzenlenen vefa tazminatının kıdem tazminatı<br />

anlamında kabul edilerek tavanın aşılmaması


29<br />

30<br />

31<br />

32<br />

5. Kıdem tazminatı tavanının aşılamaması<br />

6. Kıdem tazminatı tavanının aşılamaması<br />

7. Hizmet akdinin devamı sırasında kıdem tazminatı adı altındaki<br />

ödemenin avans niteliğinde olması ve mahsubu<br />

IV- Kıdem tazminatının geç ödenmesi ve faiz uygulaması<br />

1. Geç ödemede faiz hakkının saklı tutulmamış olması<br />

33<br />

34<br />

35<br />

36<br />

37<br />

1a) Kıdem tazminatı ödendikten sonra verilen dilekçenin BK m. 113<br />

kapsamında ihtiyari kayıt niteliğinde olmaması<br />

1b) Kıdem tazminatı ödendikten sonra gönderilen faiz talebine ilişkin<br />

itiraznamenin BK m. 113 şartlarına uygun olmaması<br />

1c) Kısmen peşin ve kısmen bono ile ödemede son taksidin ödendiği<br />

sırada veya daha önce faiz hakkının saklı tutulmamış olması<br />

1d) Taksitlerle ve tamamen ödemede faiz hakkının saklı tutulduğu<br />

kanıtlanmadıkça isteğin reddedilmesi<br />

2. Toplu iş sözleşmesi ile belirlenin ödeme süresi ve geç ödeme faizi<br />

2a) Toplu iş sözleşmesinde hakkın doğduğu tarihten itibaren on gün<br />

içinde ödeneceğinin belirlenmesi<br />

Bak. ĐşK 13/k 4<br />

2b) Toplu iş sözleşmesi ile ödemenin bir aylık bir süre içinde<br />

yapılacağının kabul edilmesi<br />

98


38<br />

2c) Toplu iş sözleşmesi de ödemenin en geç 30 gün için<br />

gerçekleştirileceğinin öngörülmesi<br />

3. Taksitle ödeme ve faiz hakkının saklı tutulması<br />

3a) Taksitler halinde konularla ödemede son ödemeden önce çekilen<br />

ihtarname ile faiz alacağının saklı tutulması<br />

39<br />

40<br />

41<br />

42<br />

43<br />

44<br />

45<br />

3b) Taksitle ve çeklerle ödemede son taksitten önce faiz hakkının saklı<br />

tutulduğu belirlenmesi halinde geçmiş günler için faiz alacağına<br />

hükmedilmesi<br />

3c) Taksitler halinde ödemede faiz alacağının saklı tutulup<br />

tutulmadığının belirlenmesi<br />

4. Geçikme ile ödemede öngörülen mevduata uygulanan en yüksek faiz<br />

ve oranı<br />

4a) Oran gösterilmeksizin en yüksek faize karar verilmesi<br />

4b) Faiz üç yıldan sonra talep edildiğinde ilk yıl için fesih tarihindeki,<br />

sonraki yıllar için her yılın kırşısında mevduata uygulanan en<br />

yüksek faizin dikkate alınması<br />

4c) Geçikme faizi için fesih tarihindeki, geçikme süresi bir yılı<br />

aştığında ikinci yılın başlangıç tarihideki mevduata uygulanan en<br />

yüksek faizin dikkate alınması<br />

4d) 4046 SK'nun geçici 15. maddesinde yer alan reeskont faizi hükmü<br />

AYMah'nce iptal edildiği için özelleştirme kapsamındaki<br />

işlerlerinde çalışan işçiler hakkında da ĐşK'ndaki faiz oranın<br />

dikkate alınması<br />

99


46<br />

47<br />

48<br />

49<br />

5. Geç ödemede miktar ve oran bildirilmek suretiyle faiz istenilmesi ve<br />

istekle bağlı kalınması<br />

5a) Geç ödemede istek olan reeskont faizi oranını aşmamak üzere<br />

mevduata uygulanan en yüksek faizin yürütülmesi<br />

Bak. k 31<br />

5b) Dava dilekçesinde gösterilen oran aşılmamak üzere en yüksek<br />

mevduat faizine karar verilmesi<br />

5c) Geç ödemede faiz oranı için istek aşılmak üzere mevduata<br />

uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi<br />

6. Geç ödemede yürütülecek faizin başlangıcı<br />

6a) Faiz başlangıcı için hizmet akdi fesih tarihinin esas alınması<br />

Bak. k 43, 44, 49<br />

6b) Yaşlılık (emekli) aylığı almak amacıyla fesihte geçmiş günler faizi<br />

için emekliliğin belgelendiği tarihin dikkate alınması<br />

Bak. k 41<br />

7. Kıdem tazminatı için geç ödeme faizinin hataen ödenen ihbar<br />

tazminatı ile takas ve mahsubu<br />

8. Đşyerini devreden işverenin devir tarihindeki süre ve ücretle sorumlu<br />

tutulması<br />

Yarg. 9. HD, 20.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11389, K. <strong>1999</strong>/13921.<br />

Haksız fesihte bulunulduğu için kıdem tazminatı isteği-işçinin iddiasını<br />

ayrıntılı biçimde açıklığa kavuşturması gereği<br />

1 Đşveren tarafından hizmet akdinin haksız feshedildiğini bildirerek ihbar ve kıdem<br />

tazminatı isteğinde bulunan işçinin, çalıştığı işyeri, işe giriş tarihi, çalışma süresi ve<br />

hizmet akdinin feshi konularını ayrıntılı biçimde açıklığa kavuşturmalı ve<br />

iddiaların gerçeğe uygunluğu delillere göre incelenerek sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 14<br />

100


DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı , davalı işveren tarafından işine haksız olarak son verildiğini bildirerek ihbar ve<br />

kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuştur. Ancak, dava dilekçesinde hangi tarihte nerede<br />

ve ne kadar süre ile çalışılmış olduğu açıklanmış değildir. Dinlenen tanıklardan biri<br />

davacının kardeşi olup somut beyanda bulunmadığı gibi diğer davacı tanığı da doyurucu<br />

bilgi vermemiştir. Bu dosya içeriğine göre sonuca gidilmesi olanağı yoktur. Bunun için<br />

öncelikle davacıya açıklama yaptırılarak işe giriş tarihi, çalıştığı işyeri ve o işyerinin<br />

bulunduğu il ya da ilçe çalışma süresi ve fesih tarihi konularında iddiası ayrıntılı biçimde<br />

açıklığa kavuşturulmalı; sonra da tanıklar tekrar dinlenerek iddianın gerçeğe uygun olup<br />

olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Ayrıca işyerinde çalıştığını bildiren tanığın da hangi<br />

tarihlerde çalştığı somut olarak tahkik edilip çalışıp çalışmadığı da açıklığa<br />

kavuşturulmalıdır. Bu dosya içeriğine göre davacı işçinin bir yıl işyerinde çalıştığının<br />

kabulü eksik incelemeye dayanmaktadır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6698, K. <strong>1999</strong>/7641.<br />

Hizmet akdinin işçi tarafından feshi-imzalı dilekçe-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

2 Đşten ayrıldığını belirten dilekçede imzası bulunan ve inceleme<br />

sonucu imzanın kendisine ait olduğu anlaşılan işçinin, hizmet<br />

akdini kendisinin feshettiği kabul edilerek ihbar ve kıdem<br />

tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 14, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin parası ile bayram tatili<br />

gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

101


Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosya içinde yer alan dilekçede davacı, kendisinin işyerinden ayrıldığını belirterek<br />

bunun alt tarafınıda imzalamıştır. Öte yandan davacının iddia ve beyanlarıda birbirini<br />

tutmamaktadır. Davalı savunmasında dilekçeden ibraz ettiği anda davacı imzanın<br />

kendisine ait olmadığını ileri sürmüş bunun üzerine de mahkemece de yaptırılan inceleme<br />

sonucunda, imzanın davacıya ait olduğu anlaşıldığında bu dilekçenin işe gireren boş<br />

olarak imzalattırıldığı şekilde farklı bir iddiada bulunmuştur ki bu durum davacının<br />

iddiasının samimi olmadığının açık göstergesidir. Bu olgular karşısında hizmet<br />

sözleşmesinin istifayla davacı tarafından sona erdirildiği kabul edilerek ihbar ve kıdem<br />

kazminatı istekleri reddedilmelidir. Hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde bu tazminatların<br />

hüküm altına alınması isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine, 22.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11381, K. <strong>1999</strong>/13232.<br />

Đşe dönmeyerek hizmet akdini feshetme-önceki çalışma döneminin askerlik<br />

sebebiyle sona ermesi ve kıdem tazminatı<br />

3 Đşverenin hizmet akdini feshettiği iddiasını ispat edemeyen, aksine<br />

işçinin hastaneye gittikten sonra işyerine dönmediği ve işverin çağrısına<br />

rağmen işe başlamadığı anlaşılan işçinin, akdi kendisi feshetmiş<br />

olması dolayısıyla bu döneme ilişkin ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteklerinin reddi gerekir.<br />

Đşçi, aynı işverene bağlı olarak askerlik önceside işyerinde çalışmış<br />

ve bu döneme ait hizmet akdi askerlik sebebiyle feshedilmiş olduğu<br />

için o döneme ilişkin kıdem tazminatına karar verilmelidir.<br />

ĐşK 14, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminat tasarrufu teşvik ve toplu konut kesintileri,<br />

fazla çalışma parası ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

102


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı hizmet akdinin davalı işveren tarafından feshedildiğini iddia etmiş ise<br />

de iddiasını ispatlamış değildir. Gerçekten davacı tanıkları da davacının<br />

hastaneye gittikten sonra bir daha dönmediğini, işverenin çağrısına rağmen<br />

gelmediğini ifade etmişlerdir. Dosyada mevcut delillere göre davacının askerlik<br />

öncesi ve askerlik sonrası olmak üzere iki dönem çalışması söz konusu olduğuna<br />

göre, askerlik nedeniyle sona eren ilk dönem çalışması için tazminat hakkı<br />

doğmuştur. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davacının ilk dönem çalışması<br />

için kıdem tazminatına hükmetmek, ikinci dönem çalışmasına ilişkin ihbar ve<br />

kıdem tazminatı taleplerini ise reddetmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 6.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12549, K. <strong>1999</strong>/15512.<br />

Hizmet akdinin işçi tarafından feshedilmesi-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

4 Đşi bırakarak hizmet akdini fesheden işçi ihbar ve kıdem tazminatı<br />

talep edemez<br />

ĐşK 14, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, ile çalışma parası ve hafta tatili gündeliklerinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Hizmet akdinin davacının kıdem tazminatını hak edecek şekilde sona erip, ermediği<br />

konusunda uyuşmazlık mevcuttur.<br />

Dinlenen davacı tanıkları, işyerinde fesihten çok önce 1993 yılında davalı işveren<br />

tarafından işten çıkarılmış olan kimselerdir. Bundan başka davalı ile aralarında<br />

husumette mevcuttur.<br />

103


Buna mukabil dinlenen davalı tanıkları fesih tarihinde iş yerinde çalışan kimseler<br />

olup davacının işi bıraktığını açıklamışlardır. Ayrıca davalı işveren davacıya gönderdiği<br />

4.9.1998 tarihli ihtarnamede de işyerine gelmediğini, devamsızlıkta bulunduğunu<br />

bildirmiştir. bu ihtarname davalı tanıklarını doğrulamaktadır. Bu<br />

dosya içeriği dikkate alınınca davacı işçinin işi bıraktığı sonucuna varılmalıdır.<br />

Mahkemece uzun yıllar çalışan bir işçinin işi barıkmasının hayatın olağan akışına<br />

aykırılığı üzerinde durulmakta ise de, taraf delillerinin aynı güçte olması halinde<br />

böyle bir olguya dayanılarak hüküm kurulabilir.<br />

Davalının haklı feshi isbat etmediği görüşü de açıklandığı şekilde, dosya içeriğine<br />

uygun düşmemektedir. Bu durumda davacı işçi ihbar ve kıdem tazminatlarına hak<br />

kazanamaz.<br />

2. Fazla mesai yapıldığı iddiasının da işçi tarafından isbat edilmesi gerekir. Belirtildiği<br />

üzere davacı tanıkları uzun yıllar önce işyerinden ayrılmış eski işçileridir.<br />

Davalı tanıkları ise çalışan kişilerdir. Bu durumda fazla mesai alacağının da hüküm<br />

altına alınması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14665, K. <strong>1999</strong>/17562.<br />

Hizmet akdinin işçi tarafından feshi-istifa dilekçesinde haklı sebebin<br />

gösterilmemesi-kıdem tazminatı<br />

5 Fesih sebeplerinin açıkca gösterilmediği istifa dilekçesiyle işçi,<br />

diğer delillere göre de kendi isteği ile istifa etmek suretiyle<br />

işyerinden ayrıldığı için kıdem tazminatı talebinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma parası, hafta ve genel tatil gündelikleri<br />

ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

104


2. Davacı işçi, işveren trafından bir süre Ukrayna'daki işyerinde görevlendirildiği halde bu<br />

döneme ilişkin ücretinin ödenmemesi ve çalışılan sürenin Sosyal Sigortalar Kurumuna<br />

eksik bildirilmesi sebebiyle işverenle yaptığı görüşme sırasında, kendisine yönelen<br />

hakaretler sonucu işyerinden ayrılmak zorunda kaldığını belirterek kıdem tazminatı<br />

isteğinde de bulunmuştur. Davalı ise davacının 22.5.1997 tarihli dilekçesi ile istifa etmek<br />

suretiyle sözleşmesini feshettiğini ileri sürmüş, anılan isteğin reddini savunmuştur.<br />

Gerçekten de davacı işçi anılan dilekçe ile "bazı nedenlerden dolayı" işyerinden ayrılmak<br />

istediğini belirtmektedir. Fesih nedenleri açıkca gösterilmediği gibi, bu konuda dinlenen<br />

davacı tanıklarından biri, davacının rahatsızlanarak birkaç gün gelmemesi sebebiyle<br />

sözleşmenin işverence fesh edildiğini, diğeri ise fesih konusunda bilgisinin olmadığını<br />

beyan etmiştir. Mahkemece dinlenen davalı tanığı ise davcının maaşı az bulurak ayrıldığını<br />

belirtmiştir. Böyle olunca davacının kendi isteği ile istifa etmek suretiyle işyerinden<br />

ayrıldığının kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak da kıdem tazminatı isteği reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 20.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11358, K. <strong>1999</strong>/13917.<br />

Sağlık sebebiyle fesihte kıdem tazminatı-tazminat gerektirmeyecek şekilde<br />

feshin işverence ispatı-yıllık izinde sürelerin birleştirilmesi<br />

6 1. Đşçinin işyerinde çalıştığı iki dönemde hizmet akdini sağlık sebebiyle<br />

feshettiği anlaşıldığına göre, her iki dönem dikkate alınarak<br />

kıdem tazminatı hesaplanmalı ve hüküm altına alınmalıdır.<br />

Hizmet akdinin kıdem tazminatı gerektirmeyecek bir fesih ile sona<br />

erdirildiğini işveren ispat ile yükümlüdür.<br />

2. Đşçinin aynı işverene ait işyerinde geçen tüm çalışma süreleri<br />

birleştirilerek izin hakkının belirlenmesi gerekir.<br />

ĐşK 14, 49, 50<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık izin ücretinin<br />

ödetilmesine davaı ve karşı davacı ise kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve cezai<br />

şart alacağının ödedilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, her iki davayı da reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

105


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. 1475 sayılı Đş Yasasının 50. nci maddesi gereğince ayni işverene ait işyerinde<br />

geçen tüm çalışma sürelerinin nazara alınarak ücretli izin hakkını belirlemesi gerekir.<br />

O halde bilirkişi tarafından yapılan hesaplama değerlendirmeye tabi tutularak<br />

izin alacağı hüküm altına alınmalıdır.<br />

3. Davacı işçinin 1.8.1995-22.4.1996 ve 12.8.1996-31.7.1997 yılları arasında iki<br />

dönem çalışması olduğu görülmektedir. Hizmet akdinin kıdem tazminatını gerektirmeyecek<br />

şekilde feshinin ispatı davalı işverene düşer. Gerek önceki gerek<br />

sonraki çalışmalarının bu şekilde sona erdirildiği, somut olayda işveren<br />

tarafından kanıtlanmış değildir. Her iki döneminde sağlık nedenleriyle davacı işçi<br />

tarafından feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu itibarla kıdem<br />

tazminatı da hesaplanıp değerlendirilerek hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, eşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 11.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12864, K. <strong>1999</strong>/15613.<br />

Yaşlılık (emekli) aylığı için fesihte faiz başlangıcı<br />

7 Đşçinin yaşlılık aylığı almak amacıyla hizmet akdinin feshinde, kıdem<br />

tazminatının geç ödenmesinde faizin, fesih tarihinden değil,<br />

aylık için Kuruma başvurulduğuna ilişkin belgenin işverene gösterilmek<br />

suretiyle bildirildiği tarihten yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, görev yönünden davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

106


2. Davacı işçinin emekli olmak suretiyle işyerinden ayrıldığı dosya içeriğinden<br />

anlaşılmakta olup esasen bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık mevcut değildir.<br />

Uyuşmazlık faiz başlangıcına esas alınması gereken tarihle ilgilidir. Bu konuda<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrası dikkate alınarak sonuca gidilmelidir.<br />

Böyle olunca davacı işçinin aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış<br />

bulunduğu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık<br />

sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracat ettiğini<br />

belgelemesi şarttır.<br />

Bir başka anlatımla davacının emeklilik için Sosyal Sigortalar Kurumuna başvurduğunun<br />

işverene hangi tarihte belgesini göstermek suretiyle bildirildiği tarihin<br />

araştırılarak o tarihten itibaren faizin yürütülmesi düşünülmelidir. Bu husus dikkate<br />

alınmaksızın yazılı şekilde işten ayrılma tarihinin esas alınması hatalı olup<br />

bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

107<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14857, K. <strong>1999</strong>/17714.<br />

Evlenen ve kıdem tazminatı ödenen kadın işçinin başka işyerinde çalışması-tazminatın<br />

geri istenmemesi<br />

8 Evlendikten 3-4 ay sonra hizmet akdini fesheden ve bu sebeple kıdem<br />

tazminatı ödenen kadın işçi , kısa bir süre sonra başka bir işverene<br />

ait işyerinde işe başladığı için tazminat geri istenemez. Kadın<br />

işçi fesih hakkını kullandıktan sonra Anayasanın güvencesi altındaki<br />

çalışma hakkından yoksun bırakılamaz.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı bayan işçinin evlendikten 3-4 ay sonra<br />

1475 sayılı Đş Kanunun 14/1. fıkrası uyarınca sözleşmesini feshetmiştir. Bu fesihten<br />

10 gün kadar sonra bir başka banka işyerinde işe girmiş ise de sigorta primi


akımından işçinin mağdur olmaması için yeni bankada daha önceki 1.11.1997<br />

tarihinde işe girmiş gibi gösterilmiştir. Bayan işçi evlenme nedeni ile kendisine<br />

tanınmış olan fesih hakkını kullanarak işyerinden ayrıldıktan sonra Anayasanın<br />

güvencesi altında olan çalışma hakkından yoksun bırakılamaz. Durumuna uygun<br />

bir başka iş bulmuş ise fesihten kısa bir süre sonrada o işte çalışma olanağına sahip<br />

olduğu düşünülmelidir. Dosya içinde bir örneği bulunan Hukuk Genel Kurulu<br />

Kararı da bu yöndedir. Böyle olunca davalı kadın işçiye evlenmesi nedeni ile<br />

ödenmiş olan kıdem tazminatı bir başka bankada işe girmesinden dolayı açılan<br />

istirdat davası reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13237, K. <strong>1999</strong>/15918.<br />

Evlenmeden önce hizmet akdinin feshi-kıdem tazminatına hak kazanılmaması-üzerinde<br />

düzeltme yapılan ibranamenin dikkate alınmaması<br />

9 1. Dosyada mevcut belgelere göre işten ayrıldıktan sonra evlenmiş<br />

olduğu anlaşılan kadın işçinin kıdem tazminatına ve ihbar tazminatına<br />

hak kazanması mümkün değildir.<br />

2. Üzerinde düzeltmeler yapılan ibranameye dayanılamaz.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatlarının ödedilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı kadın işi davalı işveren tarafından işine haksız olarak son verildiğini ileri<br />

sürerek ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları isteğinde bulunmuş, davalı ise davacının<br />

işten ayrıldığını savunarak ibraname ibraz etmiştir.<br />

Mahkeme esas itibarı ile ibranameye dayanarak davacının evlenmek için işyerinden<br />

ayrıldığını vurgulayan davanın reddine karar vermiştir.<br />

Đbranamenin düzenleniş biçimi, tarih ve davacı isminde yapılan düzeltmeler dikkate<br />

alındığında bu belgeye dayanılması mümkün değildir. Gerçekten ayrıldığını<br />

108


gösteren tarihin rakamında düzeltme yapıldığı gibi yazılı olan isimde karalanmış<br />

onun yerine davacının adı yazılmıştır. Daktilo ile oluşturulan metnin alt tarafında<br />

bulunan davacıya ait imza da metnin oldukça alt tarafında yer almıştır. Böyle<br />

olunca davacı tanık anlatımlarına itibar edilerek ibranamenin hizmet akti kurulurken<br />

boş olarak düzenlenmiş olduğu sonradan doldurulduğu anlaşılabilmektedir.<br />

Bununla beraber davalı tanıkları ve davacının bir tanığı davacı işçinin evlenmek<br />

için ayrıldığını birbirleri ile tutarlı bir biçimde söylemişlerdir. Ağustos ayının onsekizinde<br />

ya da yirmibeşinde de davacının evlendiği konusunda tereddüt yoktur.<br />

Fesih ise bundan 20-25 gün önce gerçekleşmiş olmaktadır. Dosya içinde bulunan<br />

bordro örneklerinden de Temmuz 1997 ücretini davacının aldığı görülmekte daha<br />

sonra bir bordroya rastlanmamaktadır. B udosya içeriğinden davacının işten ayrıldığı<br />

sonra da evlendiği sonucu çıkarılmaktadır. Böyle bir durumda davacı anılan<br />

tazminatlara hak kazanamaz. Mahkemece de dava reddedildiğine göre sonucu<br />

itibarı ile doğru olan kararın bu gerekçe ile onanması uygun görülmüştür.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen gerekçe ile ONANMASINA,<br />

18.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 7.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11508, K. <strong>1999</strong>/15535.<br />

Đşverenin işçiyi başka bir işverene ait işyerinde görev vermesi-işçinin<br />

kabul etmemesi-hizmet akdinin işveren tarafından feshi olgusu-kıdem<br />

tazminatı<br />

10 Đşverenin, işçinin başka bir işverene ait işyerinde görev yapması<br />

isteği, işçi tarafından kabul edilmemesi halinde hizmet akdinin işveren<br />

tarafından feshi olgusunu oluşturur ve işçinin kıdem tazminatına<br />

hak kazanması sonucunu doğurur.<br />

ĐşK 14; BK 320<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

109


YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalı işveren ... Ltd. Şti.'ndeki işyerinde çalışırken davalı işverene isteğiyle<br />

bir başka işverene ait işyerinde görev yapması uygun görülmüştür. Davacı<br />

yeni işverene ait işyerinde bir gün çalıştıktan sonra işten ayrılmıştır. Gerçekten<br />

davalı işverenin davacıyı bir başkasına ait işyerinde çalıştırmak istemesi ve bu isteğin<br />

davacı tarafından kabul edilmemesi hali hizmet akdinin sona ermesi olgusunu<br />

oluşturur. Bu durumda davacı kıdem tazminatına hak kazanmış bulunmaktadır.<br />

Buna rağmen anılan istemin reddedilmesi isabetsizdir.<br />

Davacı dosyadaki bilgi ve belgelere göre son izin hakkını kazandığı halde bu isteminde<br />

reddedilmesi doğru değildir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15213, K. <strong>1999</strong>/17606.<br />

Tutuklanma sebebiyle fesih-sonra yapılan hizmet akdi ile geçirilen<br />

süre-hizmetlerin birleştirilmesi<br />

11 Yasadışı bir örgüt üyesi olarak faaliyet gösterdiği iddiasıyla tutuklandığında,<br />

hizmet akdi feshedilen ve yargılama sonunda beraat<br />

edip işe alınan işçi, emekli aylığının bağlanması amacıyla feshettiğinde,<br />

kıdem tazminatı hesabında tutukluluk öncesi hizmet süresinin<br />

de dikkate alınması gerekir.<br />

9. HD'nin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işyeri dışında<br />

işlenen bir suçtan dolayı tutuklanma veya gözetim altında kalma<br />

sonucu devamsızlıktan dolayı fesih, ĐşK m. 17/III konusunda gerçekleşmiş<br />

olur ve işçi kıdem tazminatına hak kazanır.<br />

ĐşK 14, 17<br />

DAVA: Davacı, fark kıdem tazminatının ödedilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

110


YARGITAY KARARI<br />

Davacı, yasadışı PKK örgütü üyesi olmak faaliyetlerde bulunmak suçundan<br />

tutuklanmış bu nedenle iş akdi feshedilmiştir. Daha sonra anılan suçtan yapılan<br />

yargalamasında beraat edip yeniden işe alındığı ve emeklilik nedeniyle işten<br />

ayrıldığı açıktır. Bu durumda TĐS'nın 57. maddesinde belirtildiği üzere eski<br />

kıdem hakları saklı olduğundan tutukluluk öncesi çalışmasının kıdem tazminatı<br />

hesabında dikkate alınması gerekmektedir.<br />

Dairemizin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen kararlılık kazanmış<br />

uygulamasına göre; işyeri dışında işlenen bir suçtan dolayı tutuklanma gözetim<br />

altında kalma sonucu devamsızlıktan dolayı hizmet akdinin feshinde işçinin kıdem<br />

tazminatına hak kazanacağının kabulü gerekir. Böyle bir hal 1475 sayılı Đş<br />

Kanunun 17/III. maddesi kapsamında "işyerinde işçiyi bir haftadan fazla süreyle<br />

çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı sebebin ortaya çıkması" şeklinde değerlendirilmelidir.<br />

Bu durumda önceki geçen sürenin de dikkate alınarak hesaplama yapılıp istek<br />

doığrultusunda hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

111<br />

Yarg. 9. HD, 24.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4114, K. <strong>1999</strong>/5909.<br />

Kıdem için işe giriş tarihinin belirlenmesi-Sosyal Sigortalar Kurumundan<br />

bilgi alınması<br />

12 Đşyeri apartman olan kapıcının işe giriş tarihinin belirlenmesinde,<br />

Sosyal Sigortalar Kurumdan gelen ve işverenin beyanına da uygun<br />

düşen tarihlerin esas alınması gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve kötüniyet tazminatları, izin ücreti, bayram alacağı ve<br />

ücret fark alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin apartman işyerinde işe giriş tarihi taraflar arasında uyuşmazlık kosunudur.<br />

Davalı işveren yargılamanın müteaddit aşamalarında işe giriş tarihinin<br />

1.10.1995 olduğunu bu konuda davacının şikayeti üzerine Sosyal Sigortalar Kurumu<br />

tarafından inceleme ve araştırma yapıldığını, bu evrakın getirtilmesi halinde<br />

durumun ortaya çıkacağını savunmuş mahkemece de anılan kuruma yazılar yazılmıştır.<br />

Verilen cevaplarda böyle bir incelemenin sözkonusu olmadığı bildirilmiş<br />

ve bunun üzerine mahkemece savunma dikkate alınmaksızın hüküm kurulmuş<br />

ise de bu hükümden sonra kurumdan her nasılsa cevap gelmiş ve işe başlangıç<br />

tarihi olarak savunmada belirtilen tarih gösterilmiştir. Artık bu cevap dikkate<br />

alınarak gerçeğe uygun bir şekilde hüküm kurulması yani başlangıç tarihi olarak<br />

1.10.1995 in esas alınması gerekir. Dinlenen davacı tanıkları bu tarihten önce davacının<br />

işe başladığını da açıklamış değillerdir. Kurumun son yazısında işin bitiş<br />

tarihi 31.8.1997 gösterilmiş ise de bu tarihten sonra da davacının işyerinde çalıştığı<br />

anlaşılabilmektedir. Bu itibarla mahkemece işe giriş olarak 1.10.1995 tarihi<br />

dikkate alınarak hesaplamaların buna göre yapılması gerekmektedir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15205, K. <strong>1999</strong>/17994.<br />

Kıdem süresinin belirlenmesi-hizmet akdinin sona erdiği tanık için<br />

bölge çalışma müdürlüğü raporunun dikkate alınması<br />

13 Bölge çalışma müdürlüğünce işyerinde yapılan inceleme sonucu<br />

düzenlenen raporda davacı işçinin hizmet akdinin sona erdiği tarih<br />

gösterilmiş ve bu tarihi tanıklar da doğrulamış olduğuna göre ĐşK<br />

m. 89 hükmü uyarınca kıdem tazminatının ve diğer alacağının anılan<br />

tarihe kadar geçen süre dikkate alınarak hesaplanması gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin<br />

parası ile hafta tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

112


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Bölge çalışma müdürlüğünce yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda<br />

davacı işçinin hizmet aktinin 5.2.1997 tarihinde sona erdirildiği görüşüne yer verilmiştir.<br />

Davalı tanıkları da bu tarihi doğrular nitelikte anlatımlarda bulunmuş<br />

davacı tanıkları ise herhangi bir açıklama yapmamışlardır. 1475 Sayılı Đş Kanunun<br />

89. maddesinin son fıkrasına göre "iş hayatını izleme denetleme ve teftişe<br />

yetkili memurlar tarafından tutulan tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar müteberdir".<br />

Bu durumda kıdem tazminatı ve fazla mesai alacağının anılan tarihe kadar<br />

geçen süre dikkate alınarak hesaplaması gerekirken 7.11.1997 tarihinin esas alınması<br />

hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11477, K. <strong>1999</strong>/14400.<br />

Bağ-Kur üyeliğinin hizmet akdi ile çalışmaya engel olmaması-kıdem<br />

süresinde dikkate alınması<br />

14 Đşçinin Bağ-Kur üyesi olması, hizmet akdine dayanarak<br />

çalışmasına engel oluşturmadığı için, o döneme ilişkin hizmet<br />

sürelerinin de değenlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir<br />

ĐşK 14, 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile<br />

bayram ve hafta tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

113


2. Mahkemece davacının Bağ-Kur üyesi bulunduğu 1.8.1996 tarihinden önceki<br />

çalışma süresi ile ilgili istekleri reddedilmiş ise de Bağ-Kur üyesi bulunmak hizmet<br />

akdi ile bir işverenin yanında çalışmaya engel oluşturmaz. Bu durumda<br />

davalı işyerinde anılan tarihten önceki hizmetlerin değerlendirilerek sonuca<br />

gidilmesi gerekirken yazılı şekilde bu süreye ilişkin bir kısım isteklerin kabul<br />

edilmemesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 14.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12716, K. <strong>1999</strong>/15859.<br />

Tutukluluk ve çalışılmayan sürenin kıdemde dikkate alınmaması<br />

15 Đşçinin aynı işverene ait işyerinde kıdem tazminatına hak kazandığı<br />

süreler birleştirilirken tutuklukta geçen ve çalışılmayan sürelerin<br />

kıdem tazminatı hesabına dahil edilmemesi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, fark kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi, davalı idareye ait işyerinde 26.9.1974-13.10.1980 tarihleri arasında<br />

çalışmış olup bu dönem çalışmasının işyeri dışında işlediği bir suçtan tutuklanması<br />

nedeniyle işveren tarafından sona erdirilmiştir. Daha sonra davacı 20.4.1981<br />

tarihinde aynı işyerine girmiş emekli olduğu 12.3.1998 tarihine kadar çalışmıştır.<br />

Davalı idare 13.10.1980 tarihinden 12.3.1998 tarihine kadar geçen süre için kıdem<br />

tazminatını hesaplayarak ödemiştir. Davacı önceki dönemin değerlendirilmediğini<br />

ileri sürerek fark kıdem tazminatı istemektedir. Davalı önceki dönem de<br />

dahil tüm süre dikkate alınarak ödeme yapıldığını savunduğuna göre, tutuklulukta<br />

geçen ve çalışılmayan 13.10.1980-20.4.1981 tarihleri arasındaki sürenin kıdem<br />

tazminatı hesabına dahil edilmemesi gerekir. Bu hususun dikkate alınmamış olması<br />

hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

114


115<br />

Yarg. 9. HD, 15.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/2768, K. <strong>1999</strong>/7356.<br />

Đşverenin işyeri devri ile değişmesi-işverenin hizmet akdini feshetmeden<br />

kıdem tazminatı adı ile ödeme yapması-işyerinde kesintisiz geçen sürelere<br />

göre tazminat-önceki ödemenin mahsubu<br />

16 Đşçinin çalıştığı işyerinin başkasına devri ile değişik işverenlere<br />

bağlı olarak geçirilen sürenin ve bunlardan birinin akdin devamı<br />

sırasında kıdem tazminatı adlı ile ödeme yaptığı dönemin, işçi kesintisiz<br />

şekilde çalıştığı esas tutularak kıdem tazminatının hesap<br />

edilmesi ve daha önce kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemenin<br />

kanuni faizi ile gerçekleşen kıdem tazminatından mahsup edilmesi<br />

gerekir<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı fark alacağının ödetilmesine davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşenmiktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temziyen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

13.4.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek bırakılan günde dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi 11.10.1972 tarihinde ... işyerinde çalışmaya başlamış ve 30.6.1973<br />

tarihine kadar bu çalışması devam etmiştir. Daha sonra işyerinin 1.7.1973 tarihinde<br />

ihale ile ... şirketine geçtiği ve bu şirket nezdinde çalışırken sebebi anlaşılamayan<br />

kıdem tazminatı adı altında 31.12.1977 tarihinde 67.149 TL nin<br />

davacıya ödendiği, bu ödemeden sonra da yani hizmete hiç bir kesinti olmaksızın<br />

30.9.1983 tarihine kadar davacının çalıştığı, 1.10.1983 tarihinde işyerinin ...<br />

şirketine geçtiği bu şirket nezdindede çalışmanın 30.9.1988 tarihine kadar<br />

sürdüğü, 1.10.1988 tarihinde işyerinin ... şirketine geçtiği ve bu şirketin de<br />

30.3.1994 tarihine kadar devam ettiği bütün bunlardan sonra davacının Amerikan<br />

Hava Kuvvetlerine bağlı olarak çalışmasını sürdürdüğü ve sonunda da onun<br />

tarafından 31.12.1977 ve 12.1.1998 dönemini kapsayacak şekilde kıdem<br />

tazminatı ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle hizmet sözleşmesinin feshedildiği<br />

anlaşılmaktadır.


Davacı işçi 16.10.1972-31.12.1977 döneminde geçen hizmetinin de kıdem tazminatı<br />

hesabında dikkate alınması gerektiğinden söz ederek fark kıdem tazminatı<br />

isteğinde bulunmuş mahkemece de istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Đlk dönemle ilgili bu uyuşmazlığın çözümlenmesine geçilmeden önce belirtmek<br />

gerekir ki; 31.12.1977 tarihinde davacıya yapılan ödemenin nedeni anlaşılamamaktadır.<br />

Gerçekten bu tarihte işverenin değişmesi söz konusu değildir. Ödemeyi<br />

yapan ... 1.7.1973-30.9.1983 tarihleri arasında işveren sıfatını sürdürmüştür. Bundan<br />

başka işverenler değiştiği halde davacı işçinin kesintisiz şekilde çalışmasını<br />

sürdürdüğü de gözlenmektedir.<br />

Hizmete devamlılık unsuru gerçekleştiğinden ve herhangi bir neden olmaksızın<br />

31.12.1977 tarihinde davacıya kıdem tazminatı adı altında bir ödeme yapılmış olduğuna<br />

göre, işçinin korunması ilkesi karşısında çeşitli şirketler nezdinde geçen<br />

tüm çalışmaların kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gerekir. Mahkemede<br />

bu esaslar çerçevesinde bütünlüğü kabul etmiştir ki bu isabetli bir çözüm<br />

şeklidir. Ne varki kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemenin ödeme tarihinden<br />

itibaren yürütülecek olan yasal faizi ile birlikte mahsup edilmiş değildir. Söz konusu<br />

mahsup yapılarak bulunacak miktar hüküm altına alınmak üzere kararın bozulması<br />

gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

15.4.<strong>1999</strong> gününde oyçoklulğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davalı tarafından yapılan ihaleler sonucu önceki tarihlerde muhtelif müteahit şirketler<br />

tarafından işletilen işyeri işçilerinden davacıya 1977 yılında kıdem tazminatı olarak ödeme<br />

yapılan önceki çalışma süresinin bu tarihten sonra yapılan çalışmalarla, kıdem<br />

tazminatının hesaplanması yönünden birleştirilip birleştirilemiyeceği çekişme konusudur.<br />

Davacı ileride daha fazla kıdem tazminatı ödememek için 1977 yılında girdği çıktı<br />

yapılmış gibi işlem yapıldığını, bu tarihte kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemenin<br />

avans niteliğinde olduğuna, bu sebeble tüm çalışma süresine göre son ücretten kıdem<br />

tazminatı hesaplanması gerektiğini iddia ederek fark kıdem tazminatı talep etmiş,<br />

mahkemece bu istek kabul edilmiştir.<br />

Davalı önceki müteahitin, Türkiye'den ayrılırken kıdem tazminatını tasfiye ettiğini, ileride<br />

fazla kıdem tazminatı ödememek için avans niteliğinde ödemenin söz konusu olmadığını<br />

iddia ettiği tarihten itibaren gerçekten çalışmış olup olmadığını bilmediğini o tarihteki<br />

ödemenin Türk parasının değer yitirmesi sebebiyle şimdiki değerinin çok üstünde<br />

olduğunu davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.<br />

116


Bu tür davalar 1995 yılından beri dairemize intikal etmektedir. Önceleri bu tür istekler<br />

Toplu Đş Sözleşmelerindeki önceki ödenen kıdem tazminatlarının son miktardan düşülerek<br />

fark kıdem tazminatının ödeneceği düzenlemelerine dayandırılmış, Dairemizce örneğin<br />

24.10.1995 gün 1995/21887-32839 sayılı kararda olduğu gibi "1475 sayılı Đş Kanunun<br />

14/8'inci maddesinde, aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı<br />

ödemiyeceği kurala bağlanmıştır. <strong>Kamu</strong> düzeni ile ilgili bu emredici kurala aykırı T.Đ.S ne<br />

dayanılarak daha önceki çalışmaların yeniden değerlendirilmesi olanağı yoktur..."<br />

gerekçesiyle <strong>kararları</strong>n bozulması üzerine bu kez önce kıdem tazminatı olarak yapılan<br />

ödemelerin ileride kötüniyetli ve daha fazla kıdem tazminatı ödememek için yapılan avans<br />

niteliğinde ödemeler olduğu ileri sürülmektedir.<br />

Bu iddianın davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Dosyada taraflar arasında 3.3.1994<br />

tarihinde imzalanan hizmet akdi, 1.4.1994 tarihli işe giriş bildirgesi bu tarihten sonraki<br />

ödeme belgeleri daha önceki müteahitlere ait işyeri bildirge fotokopileri son T.Đ.S. 1988<br />

yılına ait bir sendika üyelik fişi, 17 Jan 1978 de düzenlenen bir ödeme belge fotokopisi<br />

delil olarak sunulmuştur. Bu deliller davacının hizmet süresini, 1977 yılında kıdem<br />

tazminatının ne sebeble ödendiğini kanıtlamaya yeterli değildir. 1977 yılında kıdem<br />

tazminatı ödendikten sonra davacının çalışmaya ara verip vermediği, ödemenin avans<br />

niteliğinde olup olmadığı kanıtlanmamıştır.<br />

Davacının sigorta sicil dosyası müteahitler nezdinde geçen çalışmalarla ilgili işyeri<br />

kayıtları celb edilmemiş, 1977 yılındaki ödemenin mahiyeti ile ilgili tanık da<br />

dinletilmemiştir. 1977 deki belgede kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını<br />

davacıda kabul ettiğine göre bu ödemenin ileride daha fazla kıdem tazminatı<br />

ödememek için avans niteliğnde yapılan bir ödeme olduğunu davacının<br />

katılaması gerekir. Bu dosyada bu iddianın kabulünü haklı gösterecek delil<br />

mevcut değildir.<br />

Aynı işyeriyle ilgili başka şahıslar taraından açılmış davalarla ilgili olarak verilen<br />

ve fotokopileri sunulan mahalli mahkeme ve dairemizin <strong>kararları</strong> önümüze temyiz<br />

incelemesi için gelen davanın kabulü için yeterli olamaz. Çünkü her dava ve her<br />

davacının durumu kendine özgüdür.<br />

Eksik inceleme ile karar verildiğinden kararın bozulması gerektiği görüşündeyim.<br />

Mahkemece bu konudaki taraf delilleri toplanmalı 1977 yılında hizmet akdinin<br />

ileride daha fazla kıdem tazminatı ödememek içinkötüniyetle sona erdirip<br />

yeniden hizmet akdi kurulduğu veya akit sona erdirilmediği, halde avans<br />

niteliğinde ödeme yapıldığı kanıtlanması halinde daire bozması doğrultusunda<br />

hesaplama yapılarak karar verilmeli, aksi halde dava reddedilmelidir.<br />

Yukarıda açıklanan nedenlerlede kararın bozulması görüşünde olduğumdan daire<br />

çoğunluğunun kararına bu yönden katılamıyorum.<br />

117<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HGK, 24.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9-968, K. <strong>1999</strong>/983.<br />

Đşyerinin bir alt işverenden diğerine geçmesi-işveren değişikliğinde kıdem<br />

tazminatı ödenmesi-işçinin aralıksız çalışmaya devam etmesi-önceki<br />

sürenin sonraki işverenle geçirilen süre ile birleştirilmemesi-ibranamenin<br />

niteliği<br />

17 Yabancı devlet silahlı kuvvetleri işyerinde faaliyet gösteren alt işverenin<br />

işçisi iken, işin ihale sonucu başka bir işverene verilmesi üzerine<br />

işyeri bu işverene geçtiğinde kıdem tazminatı ödenen, ancak<br />

çalışmasını ara vermeksizin devam ettiren işçinin daha sonra hizmet<br />

akdi kıdem tazminatına hak kazandıran şekilde sona erdiğinde,<br />

önceki işverene bağlı geçen hizmet süreleri birleştirilemez.<br />

ĐşK 14<br />

Taraflar arasındaki "fark kıdem tazminatı" davasından dolaylı yapılan yargılama<br />

sonunda; Adana I. Đş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.4.<strong>1999</strong> gün<br />

ve <strong>1999</strong>/196-218 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi<br />

üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 29.6.<strong>1999</strong> gün ve <strong>1999</strong>/8258-11701 sayılı<br />

ilamıyle; (... Davacı işçi 2.12.1968 tarihinde işyerinde çalışmaya başlamış, ... şirketinin<br />

yeni dönemde ihaleyi alamaması sonucu davacı işçiye 30.6.1973 tarihinde<br />

kıdem tazminatını ödemiştir. Ne var ki davacı ihale üzerinde kalan sonraki işveren<br />

nezdinde de ara vermeksizin çalışmasını sürdürmüş ve en son <strong>1999</strong> yılı ilk aylarında<br />

emekli olmak suretiyle işyerinden ayrılmış olup kendisine son dönem için<br />

kıdem tazminatı ödenmiştir.<br />

Davacı önceki ve sonraki dönemlerin birlikte dikkate alınmak suretiyle kıdem<br />

tazminatı hesabı yapılması gerekitğinden sözederek fark kıdem tazminat isteğiyle<br />

bu davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı işçi tarafından<br />

düzenlenen ibranameye dayanarak davanın reddine karar verilmiştir. 15.2.<strong>1999</strong><br />

tarihli ibraname VBR şirketine hitaben düzenlenmiş olup, metninde "Adı geçen<br />

şirkette çalıştığım zamana ait ... bütün hak ve alacaklarımı tamamen aldım. Adı<br />

geçen şirkette gerek hizmetimden gerekse iş akdinin feshinden mütevellit olarak<br />

hiçbir hak ve alacağım kalmamıştır. ... ile ABD Hükümetini kat'i ve gayri kabulü<br />

rücu olmak üzere tamamen ibra etmiş olduğumu beyan ederim." denildiği gibi ayrıca<br />

"Bütün iddia, talep ve davalardan feragat ettiğimi... kabul ederim" ifadesine<br />

de yer verilmiş olduğu görülmektedir. Bu içerikli ibranamenin VBR dönemi ile<br />

ilgili ve sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Gerçekten ibraname hakkı ortadan kaldıran<br />

bir itiraz niteliğinde olup içeriğinin değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi konusunda<br />

özellikle iş hukukunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Ancak böylelikle<br />

iş hukukunun işçiyi koruma temel ilkesine uyulmuş ve işçilik hakları mev-<br />

118


zuatımız çerçevesinde güvenceye alınmış olur. Bundan başka belirtmek gerekir ki<br />

ibranameye ekli ödeme belgesindeki hesaplamalarında son dönemle ilgili olduğu<br />

açık seçik ortadadır. Bu şekilde düzenlenen ibranamelerin gerek Dairemiz ve gerek<br />

Hukuk Genel Kurulu uygulamalarında kararlılık kazanmış şekilde içerikleriyle<br />

sınırlı olduğu kabul edilmektedir.<br />

Bu maddi ve hukuki olgular karşısında tüm süre dikkate alınarak kıdem tazminatı<br />

hesaplaması yapılmalı ve daha önce ödenmiş olan miktar aradan geçen süre<br />

içinde yürürülğe giren faiz oranlarıyla birlikte mahsup edilmek suretiyle kalan<br />

miktar hüküm altına alınmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle<br />

yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece 15.2.<strong>1999</strong> günlü ibranamenin<br />

dava açma hakkını ortadan kaldıran feragatname niteliğinde olduğunu,<br />

feragatın dava konusu uyuşmazlığı esastan sona erdireceğini, 1475 sayılı Đş Yasa-<br />

'sının 14/8 maddesine göre aynı kıdem süresi için birden fazla kıdem tazminatı<br />

ödenemeyeceğini, bu kuralın kamu düzeni ile ilgili olduğu nedeniyle buna aykırı<br />

olan Toplu Đş Sözleşmesine dayanılarak kıdem tazminatı ödenen önceki çalışmaların<br />

yeniden değerlendirilemeyeceğini belirtmek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.<br />

TEMYĐZ EDEN: Davacı Vekili<br />

119<br />

HUKUK GENEL KURULU KARARI<br />

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme karanının süresinde temyiz edildiği<br />

anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:<br />

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme<br />

kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle belirlerin değerlendirilmesinde<br />

bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme<br />

kararının onanması gerekir.<br />

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda<br />

açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış<br />

olduğundan başkaca harç alınmasına gerek olmadığına, 24.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğu ile karar verildi.<br />

KARŞI OY AÇIKLAMASI<br />

Davacının 2.12.1968 tarihinde davalının üst bakım müteahhidi olduğu ABD Silahlı<br />

Kuvvetleri işyerinde çalışmaya başladığı ve bu çalışmasını aralıksız olarak<br />

sürdürüp 1.2.<strong>1999</strong> tarihinde emekli olmak suretiyle işten ayrıldığı, dosyadaki<br />

bilgi ve belgelerde anlaşılmaktadır. Kıdem tazminatına ilişkin bir içerik<br />

taşımayan matbu olarak düzenlenen 15.2.<strong>1999</strong> tarihli ibranamede davacı, davalı<br />

şirkette geçen hizmeti ile ilgili hak ve alacağının kalmadığı bütün iddia, talep ve


davalardan feragat ettiğini belirterek, işveren ... ve ABD hükümetini ibra ettiği<br />

görülmektedir.<br />

Davacının üyesi olduğu sendika ile işveren arasında 1.1.1998-31.3.2000<br />

dönemini kapsayan toplu iş sözleşmesinin 37. maddesinin C ve D bentlerinde<br />

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19.4.1983 tarih ve 1983/1355-3896 sayılı kararına<br />

da atıf yapılmak suretiyle, işçilerin ..., ..., ..., ..., ..., ... ve bunu takip eden Türkiye<br />

üs bakım müteahhidinin işyerinde geçen hizmet sürelerinin tamamının kıdem<br />

tazminatı hesabında geçerli hizmet süresi sayılacağı kuralına yer verildikten<br />

sonra, anılan maddenin E bendinde, yukarıda D bendinde belirtilen işyerinde<br />

çalışarak ayrılmış ve işverenin işyerlerinde yeniden istihdam edilmiş işçilerin<br />

nihai kıdem tazminatlarının ödenmesini gerektiren hallerde, kıdem tazminatı D<br />

bendinde belirtilen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden hesap edilecek ve var ise<br />

daha önce kendisine ödenen miktarın mahsup edileceği, F bendinde ise,<br />

yukarıdaki C, D ve E bentlerinde belirtilen esasların 1.10.1983 tarihinden sonra<br />

işe girenlere uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir.<br />

Davalı işveren, davacının 1.7.1973-30.9.1983, 1.10.1983-30.9.1998 tarihleri arasında<br />

... ve ... Şirketlerinin ayrı tüzel kişilikleri bulunmasına rağmen o şirketlerde<br />

geçen çalışmalarını, 1.10.1988 tarihinde kendi işyerinde başlayan çalışması ile<br />

birlikte değerlendirerek, kıdem tazminatı ödemiştir. Davacının verdiği ibraname<br />

davalı tarafından kabul edilen dönem için ödenen kıdem tazminatını kapsamaktadır.<br />

Zira varolmadığı savunulan bir hakkın ibrasından da söz edilemez.<br />

Öte yandan, davacının işe girdiği 2.12.1968 tarihinden beri işi ve işyeri değişmeksizin<br />

30.6.1973 de ihaleyi kaybederek işyerini sonraki üs bakım müteahhidi<br />

Boeing Services şirketine devreden ... tarafından ödenen ve adına kıdem<br />

tazminatı verilen ödemenin, olsa olsa, ileride hak edileceği düşünülen kıdem<br />

tazminatına mahsuben yapılan bir avans niteliğinde olduğu düşünülmelidir. Zira,<br />

o zamanki işveren işyerini davacının hizmet akdini feshetmeksizin ... Şirketine<br />

devretmiştir. Bizi bu görüşe sevk eden, davacıya süresi belirsiz hizmet akitlerinde<br />

verilmesi gereken ihbar öneli veya ihbar tazminatı uygulamasının<br />

yapılmamasıdır. Davacı 30.6.1973 tarihi itibariyle yapılan ödemeyi kabul etmek<br />

zorunda kalmıştır. Çünkü işçi işverene karşı zayıf durumdadır. Böyle bir ödemeyi<br />

kabul etmeyen işçinin, işyerini devralan yeni işveren tarafından hizmet akdinin<br />

feshedileceği, hayatın olağan akışının tabi bir sonucudur.<br />

Bir başka açıdan olaya yaklaşıldığında da; ABD hükümetine ait işyerinde belirli<br />

bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde<br />

ve eklentilerinde çalıştıran üs bakım müteahhidi davalı, alt işveren; kendi<br />

uyruğunda işçileri çalıştıran ABD hükümeti ise, asıl işveren durumundadır. Alt<br />

işverenler değiştiği halde davacı ara vermeksizin kesintisiz olarak emeklilik ne-<br />

120


deniyle ayrıldığı tarihe kadar, yaklaşık otuz yıl, çalışmasını sürdürmüştür. Davacı<br />

gibi diğer işçilerinde aynı şekilde çalıştıkları dosya içeriğinden anlaşılabilmektedir.<br />

Bu durumda müteahhitlerin değişmesi ile hizmet akdinin sona ermediği, tüm<br />

çalışmanın bir bütünlük içinde geçtiğinin kabulü gerçeğe uygun düşer. Bu düşünce<br />

tarzı, çeşitli Türk kuruluşlarına ait işyerlerinde çalışan işçiler açısından Dairemiz<br />

uygulamasında uzun yıllardan beri kabul edilegelmekte olup Yargıtay<br />

Hukuk Genel Kurulunun tasvibinden geçmiş olduğu gibi, öğretide de benimsenmiştir.<br />

Çoğunluğun vardığı sonuç ister istemez Türk işverenleriyle yabancı işverenler<br />

arasında ayrım yapılmasına yol açmaktadır ki, böyle bir sonuç,<br />

Anayasa'nın güvencesi altında bulunan "eşitlik ilkesine" ters düşer.<br />

Dairemizin ve Yargıtay'ın konuyla ilgili <strong>kararları</strong>nda yer verilip, daha önce kıdem<br />

tazminatı ödenmesine rağmen işçinin hizmetine devam etmesi hali ile ilgili olarak<br />

ödemenin kötüniyete dayanıp dayanmadığı kriterinin de yanlış anlaşılmaması<br />

gerekir. Böyle durumlarda kötüniyetin asıl olarak kabul edilmesi, aksinin ise, işveren<br />

tarafından kanıtlanması gerekir. Gerçekten bir işçi çalışmasını kesintisiz<br />

olarak sürdürmekte ise, onun kıdem tazminatının çalıştığı sürenin sonunda ödenmesi<br />

gerekeceği açıktır. Arada bir ödeme yapıldığı takdirde, yıllar sonra hizmet<br />

akdinin feshinde son yüksek ücret ve gerçek tüm süre üzerinden kıdem tazminatı<br />

sorumluluğundan kurtulmak için yapıldığı düşünülmelidir. Aksi halde işveren örneğin,<br />

otuz yıl süre ile çalıştırdığı işçi yada işçilerine her bir kaç yılda bir kıdem<br />

tazminatı ödeyerek, 1475 sayılı Đş Kanunu'nun 14. maddesi kurallarına aykırı davranma<br />

olanağına sahip olur. Karşı görüş olarak, böyle sıkça ödemeler halinde kötüniyetin<br />

belirgin olduğu ileri sürülebilir ise de işverenin kötüniyeti gizlemek için<br />

birçok yola başvrabileceği gerçeğide unutulmamalıdır.<br />

Önemli olan husus, kıdem tazminatı ödeme koşulunun gerçekleşmiş olup olmadığının<br />

çözümlenmesi sorunudur. Đş Kanunumuza göre bu tazminatın sınırlı hallerde<br />

ödenmesi ilke olarak benimsenmiş, aksi hal için cezai yaptırım öngörülmüştür.<br />

Taraflar anlaşsalar dahi koşullar gerçekleşmemiş ise kıdem tazminatı ödenmesi<br />

sözkonusu olamaz.<br />

Bu durumda aynı işyerinde davacıya hizmet akdi feshedilmeksizin önceki döneme<br />

ait yapılan ödeme kıdem tazminatı olarak nitelendirilemeyeceğinden, önceki<br />

dönem hizmetin sonraki dönem çalışmasıyla birleştirilerek, son ücret ve tüm<br />

süre gözönüne alınarak hesaplanacak kıdem tazminatından daha önce yapılan<br />

ödemenin faiziyle birlikte mahsup edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesi<br />

gerekirken, davanın reddini hatalı bulduğumuzdan, yerel mahkeme kararının bozulması<br />

gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz.<br />

❖ ❖ ❖<br />

121


Yarg. 9. HD, 26.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/18733, K. <strong>1999</strong>/6672.<br />

Değişik işverenlere ait işyerlerinde geçen süreler-belediyenin hissedar<br />

olduğu şirketteki hizmet süresi-ihbar tazminatında sürelerin birleştirilememesi-toplu<br />

iş sözleşmesinden kaynaklanmayan alacaklarda faiz<br />

oranı<br />

18 1. Büyükşehir Belediyesine ait işyerinde çalıştıktan sonra bu belediyenin<br />

de hissedar olduğu bir şirkette geçirilen süre, daha sonra<br />

yine aynı belediye işyerinde geçirilen süre ile birleştirilemez.<br />

Ancak aynı belediyede daha önceki çalışma döneminin tazminata<br />

hak kazandırmayacak şekilde sona erdiği iddia ve ispat edilmiş<br />

olmadığı için, aynı işverene ait işyerlerinde daha önce ve sonra<br />

şahısların süreler tazminat hesabında belirleştirilerek işlem<br />

yapılmalıdır.<br />

2. ĐşK m. 13'de ihbar tazminatı için hizmet sürelerinin birleştirilmesi<br />

öngörülmüş değildir.<br />

3. Karara bağlanan ilave tediye ve yıllık izin alacağı toplu iş sözleşmesinden<br />

kaynaklanmadığı için, TSGLK m. 61'de yer alan faizin<br />

yürütülmesi hatalı olup, yasal faize göre hüküm verilmelidir.<br />

ĐşK 14, 13, 26, 56<br />

DAVA: ... adına Avukat ... ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına Avukat ...<br />

aralarındaki dava hakkında Mersin Đş Mahkemesinden verilen 23.9.1998 günlü ve<br />

.../... sayılı hüküm, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının önce Büyükşehir Belediyesi işyerinde çalışmaya başladığı sonra bu Belediye<br />

ile birlikte diğer kimi belediyelerin ve özel idarenin de hissedar olduğu ... Limited Şirketi<br />

işyerinde çalışmaya başladığı bu çalışması bir kaç ay devam ettikten sonra oradan ayrılıp<br />

tekrar önceki Büyükşehir Belediye Başkanlığı işyerinde çalıştığı 1994 Mahalli<br />

seçimlerinden sonra kadro fazlalığı nedeniyle son döneme ait kıdem tazminatı ödenmek<br />

suretiyle işine son verildiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık mevcut değildir.<br />

122


Davacı işçi belediyedeki ilk dönem ve Limited Şirketindeki ikinci dönem çalışmalarının<br />

kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gerektiği iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece<br />

yapılan inceleme ve araştırma sonucunda Limited Şirket ile Büyükşehir Belediye<br />

Başkanlığı işyerleri arasında organik bir bağ bulunduğu, çünkü belediye başkanının aynı<br />

zamanda şirketin de müdürü olduğu ve şirket işyerinin belediye binası altında yeraldığı<br />

vurgulanarak üç dönem çalışmayı birleştirmek suretiyle kıdem tazminatı hesaplanıp<br />

hüküm altına alınmıştır.<br />

Limited şirketin dosyada bulunan statüsüne göre özel idare ve çevre belediye başkanlıklarının<br />

katkılarıyla kurulmuş ve amaç ve faaliyet alanlarının belediye hizmetleri<br />

kapsamını çok fazla aşacak şekilde belirlemiş ve dava sırasında da işlevini sürdürmekte<br />

olduğu görülmektedir. Öte yandan yine dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı hangi<br />

işyerinde çalışmış ise, o işverenden yeni belediye başkanlığından ya da Limited Şirket<br />

muhasebesinden aylık ücretlerini almıştır. Dosyada limited şirketin belediyenin ayrılmaz<br />

bir parçası olduğu sonucuna varılması mümkün değildir. Belediye Başkanının şirketin<br />

müdürü olması da bu hukuki sonucu değiştirmez. Bir başka belediye başkanı da müdürlük<br />

görevini ifa edebilirdi. Diğer taraftan işyerinin belediye de bulunması limited şirketin ayrı<br />

bir hükmi şahis olmadığını göstermez. Büyükşehir belediye başkanlığının şirkete katkısı<br />

olması uygulamada böyle bir sonucun ortaya çıkmasına neden olduğu düşünülmelidir.<br />

Bu açıklamalar karşısında limited şirkette geçen hizmetin kıdem tazminatı hesabında<br />

değerlendirilmesi olanağı yoktur. Ancak daha önce belediyede geçen hizmetin<br />

mahkemece değerlendirilmesi doğrudur. Çünkü önceki dönemin kıdem<br />

tazminatını haketmiyecek şekilde davacı tarafından bozulduğu iddia ve ispat<br />

edilmiş değildir. Böyle olunca ilk ve son dönem çalışmalar birleştirilerek kıdem<br />

tazminatı hesaplanmalıdır.<br />

3. Davacı ihbar tazminatı isteğinde de bulunmuş mahkemece tüm süreler dikkate<br />

alınmak suretiyle istek gibi karar verilmiş ise de az önce de açıklandığı üzere limited<br />

şirket de geçen hizmetten dolayı davalı idare sorumlu tutulamaz. Bu durumda<br />

davalı işverenin hizmet sözleşmesinin süresi belirli olduğu için davacının<br />

ihbar tazminatına hak kazanmadığı şeklindeki savunmasına da itibar edilemez.<br />

Gerçekten dosya içeriğine göre davacının süresi belirsiz sözleşme ile çalıştığı<br />

başlangıçta sözleşmenin düzenlenmesinden sonra da müteaddit defalar ve hizmet<br />

akdi devam ederken yenilenmesinden anlaşılmış olup, Dairemizin kararlılık kazanmış<br />

uygulamasına göre zincirleme sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekir.<br />

Mahkeme esasen ihbar tazminatına karar verirken olayı bu şekilde isabetli biçimde<br />

değerlendirilmiştir. Bu açıklamalara göre birinci ve ikinci dönemler bir tarafa<br />

bırakılmak suretiyle davacının son dönem çalışma süresine göre ihbar tazminatı<br />

hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır. Bu konudaki açıklamak gerekir ki;<br />

1475 sayılı Đş Kanunu'nun ihbar tazminatını öngören 13.ncü maddesinde 14'ncü<br />

123


maddede olduğu gibi hizmetlerin birleştirilmesi düzenlenmesine yer verilmemiştir.<br />

Bunun içinde önceki dönemde hesaba dahil edilmemelidir.<br />

4. Hüküm altına alınan ilave tediye ve yıllık izin alacakları Toplu Đş Sözleşmesinden<br />

kaynaklanmış olmadığı için 2822 Sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt<br />

Kanunu'nun 61'nci maddesinde öngörülen işletme kredisi faizinin yürütülmesi<br />

hatalıdır. Bu konuda % 30-%50 oranlarındaki yasal faize yer verilmesiyle yetinilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 6.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12548, K. <strong>1999</strong>/15511.<br />

Hizmet süresinin birleştirilmesi-aynı işverene bağlı fazlalı geçilen<br />

süre-önceki akdin işverenin derhal feshi ile sona erdirilmiş olması<br />

19 Şoför olarak girdiği işte alkollü araç kullanmaktan dolayı hizmet<br />

akdi feshedilen ve daha sonra işverence tekrar işe alınan işçi,<br />

emekli aylığı almak amacıyla hizmet akdini feshettiğinde, son döneme<br />

ilişkin hizmet süresine göre kıdem tazminatına hak kazanır,<br />

önceki iş ilişkisi tazminata hak kazandırmayan şekilde sona erdiğinden<br />

birleştirilerek tüm sürenin dikkate alınması yoluna gidilemez.<br />

ĐşK 14, 17<br />

DAVA: Davacı, bakiye kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalı işyerine ilk defa 20.9.1982 tarihinde şoför olarak girmiş olup, alkollü<br />

araç kullanmaktan dolayı 24.1.1989 tarihinden geçerli olmak üzere işine<br />

son verilmiştir. Ancak davacı 3.9.1990 tarihinde yine işçi statüsünde tekrar işe<br />

alınmış ve emekli olduğu 4.1.1998 tarihine kadar işyerinde çalışmıştır. Son<br />

dönemle ilgili kıdem tazminatı ödendiği işin davacı işçi açmış olduğu bu dava ile<br />

tüm sürenin dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek fark kıdem tazminatı davası<br />

açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda istek gibi karar verilmiştir.<br />

124


Dosya içeriğine ve şahsi sicil dosyasına göre davacının gerçekten alkollü araç<br />

kullandığı için bildirimsiz olarak sözleşmesi feshedilmiştir. O tarihte yürürlükte<br />

olan 1.3.1987-28.2.1989 dönemini kapsayan TĐS'nde fesih işlemin disiplin kurulunda<br />

görüşüleceğine dair bir hükme yer verilmiş değildir. Böyle olunca mahkemece<br />

mütalaasına başvurulan bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmelerin hatalı<br />

olduğu kabul edilmelidir. Her ne kadar dosya içinde işyeri yüksek disiplin kurulunun<br />

bir kararı mevcut ise de, bu kararda disiplin kurulundan feshi işleminin<br />

geçirilmesi gerektiğine ilişkin sözcükler maddi hataya dayanmaktadır. Bu bakımdan<br />

anılan karara dayanılarak da sonuca gidilemez. Bu delil durumu karşısında<br />

önceki dönemin davacının kıdem tazminatını hak etmeyecek şekilde sona erdiğinin<br />

kabulü ve dolayısıyla da davanın reddine karar vermek gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

125<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 8.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3767, K. <strong>1999</strong>/4413.<br />

Özel hukuk tüzel kişiliğinde geçen süre-kamu iktisadi teşebbüse ait<br />

işyerindeki süre ile birleştirilememesi-genel müdürlüğe husumet tevcih<br />

edilememesi<br />

20 1. Özel hukuk tüzel kişiliğine ait Adapazarı Şeker Fabrikasında<br />

emekli olarak işinden ayrılan ve kıdem tazminatı alan işçinin, daha<br />

önce kamu iktisadi teşebbüsü olan Turhal Şeker Fabrikasında geçirdiği<br />

süreninde dikkate alınarak hizmet birleştirilmesi ve fark<br />

tazminat isteği hukuken uygun görülemez.<br />

2. Davalı şirketin genel müdürlüğüne husumet tevcih edilemeyeceği<br />

için davanın öncelikle yönden reddine karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, fark kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi ... Fabrikasına ait işyerinden emekli olmak suretiyle işinden ayrılmış<br />

ve kendisine geçen hizmeti için kıdem tazminatı ödenmiştir.


Davacı işçi daha önce ... Fabrikasında geçen hizmetinin dikkate alınmamış olması<br />

nedeniyle davalı ... Fabrikaları Genel Müdürlüğünü hasım göstererek fark kıdem<br />

tazminatı isteğiyle bu davayı açmaştır.<br />

Mahkemece her iki Şeker Fabrikasının kamu tüzel kişisi oldukları vurgulanarak<br />

istek hüküm altına alınmıştır.<br />

Ülkemizin Cumhuriyet dönemi ilk dört Şeker Fabrikasından biri olan ... Şeker<br />

Fabrikasından biri olan Turhal Şeker Fabrikasının kamu Đktisadi Teşebbüsü olarak<br />

Türk sanayindeki yerini aldığı bilinen bir gerçektir.<br />

... Şeker Fabrikasına gelince davalı Genel Müdürlüğün savunmasında belirtildiği<br />

gibi özel hukuk tüzel kişisidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.12.1985 gün<br />

ve 417-1188 sayılı kararında da açıklandığı üzere Konya, Kütahya, Adapazarı,<br />

Amasya ve Kayseri Şeker Fabrikaları, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.nin iştiraki<br />

ile kurulan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır. Bunların dıında kalan diğer fabrikalar<br />

ise genel müdürlüğe doğrudan doğruya bağlı müdürlükler eliyle işletilen tüzel<br />

kişilikleri bulunmayan işyerleridir. Bir başka deyimle bu sonuncu gruba giren<br />

yerler tüzel kişiliğe sahip ve sermayeleri ile sınırlı sorumlulukları olan kuruluşlar<br />

haline dönüştürülmemiş işlerdir. Bu açıklamalara göre her iki fabrika da geçen<br />

hizmetler birleştirilemeyeceği gibi; esasen böyle bir istekle açılan davada davalı<br />

Genel Müdürlüğe husumet tevcih edilemez. Böyle olunca davanın öncelikle husumet<br />

yönünden reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 8.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 10.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6948, K. <strong>1999</strong>/8678.<br />

Borçlanılan askerlik süresinin kıdemde birleştirilmesi-ölüm halinde<br />

iradi toptan ödeme şartının var olmaması<br />

21 Ölen işçinin borçlandığı muvazzaf askerlik süresi mirascılarına<br />

ödenecek kıdem tazminatının hesabında, ĐşK m. 14/4'de aranılan<br />

iradi bir toptan ödeme şartı gerçekleşmediği için dikkate alınmaz.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, fark kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

126


YARGITAY KARARI<br />

Davacıların murisi işçinin ölümü nedeniyle kıdem tazminatı ödendiği konusunda<br />

taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Ancak, davacılar murislerinin ölmeden<br />

önce muazzaf askerlikte geçen süreyi borçlandığını bu itibarla kıdem<br />

tazminatının hesabında anılan sürenin de dikkate alınmasından söz ederek fark<br />

kıdem tazminatı isteğinde bulunmuşlardır.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 14/4. fıkrasına göre değişik kamu kuruluşlarında bu<br />

arada muvazzaf askerlikte geçen sürenin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınabilmesi<br />

için hizmet aktinin yaşlılık veya malüllük aylığına ya da toptan ödemeye<br />

hak kazandığı için işçinin hizmet sözleşmesini feshetmiş olması gerekir.<br />

Dairemizin uzun yıllardan beri kararlılık kazanmış uygulaması bu doğrultudadır.<br />

Mahkemece, ölüm halinde de toptan ödeme koşulu gerçekleştiği gerekçe gösterilerek<br />

istek kabul edilmiş ise de: böyle bir durumda iradi bir toptan ödeme koşulu<br />

gerçekleşmiş değildir. Konu Dairemiz yönüne müteaddit defalar intikal ettiğinde<br />

yerleşmiş içtihatlardan dönülmesi görüşü benimsenmemiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10/5/<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Mahkemenin kararı 1475 sayılı Yasanın 14. maddesinin lafsına ve ruhuna uygundur.<br />

Anılan maddenin birinci bendinin dördüncü fıkrasında bağlı bulundukları kanunla kurulu<br />

kurum ve sandıkdan yaşlılık, emeklilik ve malüllük aylığı yahut toptan ödeme almak<br />

amacıyla akdin feshini ve ölüm sebebiyle hizmet akdinin sona ermesini kıdem tazminatına<br />

hak kazanma hali olarak düzenlenmiş, üçüncü fıkrada ise "Yukarıda anılan birinci bendin<br />

4'ncü fıkrası hükmünden faydalanması için aylık ve toptan ödemeye hak kazanmış<br />

bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması ve toptan ödeme yapılması için yaşlılık<br />

sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma ve sandığa müracaat etmiş olduğunu<br />

belgelemesi şarttır. Đşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz" hükmü getirilmiştir. Ölüm,<br />

ölüm aylığına veya toptan ödemeye hak kazandıran bir durumdur. Dava konumuzda<br />

davacıların murisi ölüm tarihinde toptan ödemeye ve yaşlılık aylığına hak kazanmış<br />

durumdadır. Ölen bir kişinin toptan ödeme veya yaşlılık aylığı almak için hizmet akdini<br />

sona erdirmesi fiilen mümkün değildir. Zira ölümle yaşam ve hizmet akdi sona ermiştir.<br />

Açıklanan bu nedenlerle davacılara 14 ncü maddenin 4 ncü fıkrası gereği murislerinin<br />

kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu<br />

işvereni olan davalı tarafandan kıdem tazminatı ödenmesi gerekir. Dairemiz çoğunluğunun<br />

bozma kararı yasanın düzenlenmiş amacına uygun olmadığı gibi ölen işçilerin bazı<br />

hallerde uzun yıllar kamu kurumlarında geçen hizmetlerine rağmen mirasçılarının ya çok<br />

az ya da hiçbir surette kıdem tazminatı alamamaları gibi adalet duygularını rencide edici<br />

sonuç yaratabilecektir. Bu nedenlerle mahkeme kararının onanması görüşünde<br />

olduğumdan bozma kararına katılamıyorum.<br />

❖ ❖ ❖<br />

127


Yarg. 9. HD, 4.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12307, K. <strong>1999</strong>/14932.<br />

Borçlanılan askerlik süresinin kıdemde birleştirilmesi-tazminat farkı<br />

22 Borçlanılan askerlik süresi ancak ĐşK m. 14/4'de öngörülen şartların<br />

ve bunlardan biri olarak işçinin çalıştığı işverenin aynı maddenin<br />

7. fıkrasında gösterilen kamu kuruluşlarından biri olması halinde<br />

kıdem tazminatının hesabında dikkate alınır. Bu açıdan işçinin<br />

çalıştığı işveren, ĐşK m. 14/7'de gösterilen 468 sayılı kanunun<br />

yerini alan 3346 sayılı kanun hükümlerinde tanımlanan kamu kuruluşları<br />

kapsamında olup olmadığı araştırılıp hasıl olacak sonuca<br />

göre bir karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatnın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin hizmet akdinin devamı sırasında askerlik süresini borçlandığı ve<br />

emekli olmak suretiyle işyerinden ayrıldığı borçlanılan askerlik süresi için fark<br />

kıdem tazminatı isteğiyle bu davayı açtığı anlaşılmakta olup taraflar arasındaki<br />

uyuşmazlık 1475 sayılı Đş Kanununun 14/4. maddesi kapsamında bir işyerinde<br />

davacının çalışıp çalışmadığı konusunda toplanmaktadır. Anılan 14. maddenin 7.<br />

fıkrası "bu madde de geçen kamu kuruluşları deyimi, genel, katma ve özel bütçeli<br />

idareler ile 468 sayılı Kanunun 4.ncü maddesinde sayılan kurumları kapsar" biçiminde<br />

düzenlenmiş olup uyuşmazlığın çözümünde dikkat edilmesi gereken bir<br />

hüküm niteliğindedir. Ancak, 468 sayılı Kanunun yerine 2.4.1987 tarih ve 3346<br />

sayılı "<strong>Kamu</strong> Đktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince<br />

Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun" geçmiş bulunduğu için bu son<br />

Kanunun gözönünde tutulması icabeder. Bu kanunun "kapsam" başlıklı 2. maddesinde<br />

"ödenmiş sermayesinin yarısından fazlası kamu tüzel kişilerince sağlanmış<br />

olan kurumlar ile bu kurumların ödenmiş sermayesinin yarısından fazlasını<br />

sağlamış oldukları diğer kurumlar yukarıda sayılanlardan olmamakla beraber<br />

kendilerine bazı kamu yetki ve görevleri verilmiş olup galip vasıfları bu kamu<br />

hizmetlerini yürütmek olan ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından<br />

olmayan özel kanunlara tabi ve Đller Bankası, bu kanunla konuları denetime tabidirler"<br />

Kuralına yer verilmiştir. <strong>Kamu</strong> kurumu olup olmadığının anlaşılabilmesi<br />

için bu hükme göre bir değerlendirme yapılmalı. Bunun içinde akdin fesih tarihi<br />

128


esas alınarak öncelikle ödenmiş sermayesinin kamu tüzel kişilerince sağlanmış<br />

olup olmadığı bu koşul gerçekleşmediği takdirde de düzenlemenin bütününe göre<br />

davalı şirketin değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre<br />

bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde isteğin kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14867, K. <strong>1999</strong>/17648.<br />

Borçlanılan askerlik süresinin kıdemde birleştirilmesi-tazminat farkı<br />

23 Emekli olduğu tarihte çalıştığı işyeri özelleştirme sonucu kamu kurumu<br />

niteliğini yitiren işçinin, borçlanılan askerlik süresinin kıdem<br />

tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün değildir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı farkının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

129<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin çalşıtığı işyeri 1992 tarihinde özelleştirilmiş olup bundan önce<br />

muazzaf askerlikte geçen hüzmet süresini 28.12.1988 tarihinde borçlanmıştır.<br />

29.4.1998 tarihinde emekli olurken kendisine borçlanılan süre dikkate alınmaksızın<br />

kıdem tazminatı ödendiğinden, bu dava ile fark tazminat isteğinde bulunmaktadır.<br />

Davacı işçi, emekli olduğu tarihte çalıştığı işyerinin özelleştirme sonucu<br />

kamu kurumu niteliğini yitirdiği tartışmasızdır. Bu durumda borçlanılan muvazzaf<br />

askerlik süresinin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün değildir.<br />

Böyle olunca davanın reddine karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 4.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/2817, K. 1998/4095.<br />

‹flK 14<br />

Kapatılan ve başka işverence işletmeye açılan işyerinde geçen<br />

sürelerin belirleştirilememesi<br />

24 Satış bayiliği yapılan işyeri, bayiliğin iptali üzerine kapatılıp işçiye<br />

kıdem tazminatı verildikten sonra, bayiliği alan yeni işverenin önceki<br />

işverenden eşyaları satın alarak işyeri kurması ve işletmeye<br />

açması halinde bu işveren nezdinde geçen hizmet sürelerinin, işyeri<br />

devri söz konusu olmadığı için, önceki sürelerle birleştirilmesi ve<br />

bundan yeni işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, izin ücreti, dini ve ulusal<br />

bayram ile tatil ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı ... Şti. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi davalı ...'nın dava dışı ... A.Ş. inden satış bayiliği işyerinde şoför<br />

muavini olarak çalışırken anılan Anonim Şirket tarafından bayiliğin iptal edilmesi<br />

üzerine davalı ... davacının hizmet sezleşmesini fesh ederek geçmiş hizmeti için<br />

kıdem tazminatı ödemiştir. Daha sonra ... A.Ş. bayiliği diğer davalı ... Gıda Maddeleri<br />

ve ....ne vermiş ve son şirket tarafından önceki bayii ...'dan eşyalar satın<br />

almak suretiyle işletilmiş ve davacıda bu yeni şirket nezninde çalışmıştır.<br />

Uyuzmazlık önceki davalı gerçek kişi ile sonraki davalı tüzel kişi arasında 1475<br />

sayılı iş kanunun 14/2 maddesi anlamında işyerinin devrinin bulunup bulunmadığı<br />

konusunda toplanmaktadır. Mahkeme işyeri içindeki önceki davalıya ait emtia<br />

ile birlikte işletmenin sonraki davalı şirkete satılması ve işçinin yeni şirket zamanında<br />

çalışmış oması olgularından hareketle devrin söz konusu olduğunu kabul<br />

etmiştir. Ancak belirtmek gerekirki önceki gerçek kişi ruhsatının iptal edilmesi<br />

üzerine çalıştırdığı işçilerin kıdem tazminatlarını ödemiş ve olayda işyerinin kapatılması<br />

söz konusu olduğu için ihbar tazminatından sorumlu bulunmadığı nedeniyle<br />

yani kendi görüşü böyle olduğu için bu tazminatı ödemediğini bildirmiştir.<br />

130


Bu samimi ifade işyerinin önce işçilerinde çıkarılmak suretiyle kapatıldığı daha sonra da<br />

yeni işveren durumunda bulunan davalı tüzel kişinin yeniden işyerini açtınığı ve davacı ile<br />

yeni bir hizmet sözleşmesi yaparak çalıştırdığını göstermektedir. ... A.Ş.nin dosya içinde<br />

bulunan yazısıda bu konudaki tereddütleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Bütün bunlardan<br />

başka aynı bayilikle ilgili olarak Đzmir 1. Đş Mahkemesince verilen benzer bir davayla ilgili<br />

kararda da devrin söz konusu olmadığı vurgulanmış olup Dairemizce de yapılan temyiz<br />

incelemesi aşamasında anılan karar onanmşıtır. Bu durumda önceki ve sonraki işverenler<br />

dönemi birbirinden kesin olarak ayrılarak davalı Limitet Şirketin sadece kendi döneminde<br />

geçen davacının çalışmasından sorumlu tutulması gerektiği düşünülerek sonuca gidilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 11.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19646, K. 1998/2059.<br />

Kıdem süresinin hesabına ilişkin bilirkişi raporu-maddi hata bulunan<br />

hesaba göre karar verilememesi<br />

25 Đşçinin askerlik öncesi ve sonrası işyerinde geçirdiği kıdem süresi<br />

bilirkişi raporu hesaplama bölümünde maddi hata sonucu fazla<br />

gösterildiği için, buna göre kıdem tazminatı hüküm altına<br />

alınamaz.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası ile gece çalışma<br />

ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Bilirkişi raporunun açıklama bölümünde belirtildiği gibi davacı işçinin gerek askerlikten<br />

önce gerek askerlikten sonra davalıya ait işyerinde yaptığı çalışmanın 21 yıl 4 ay 22 gün<br />

olduğu halde raporun hesaplama bölümünde maddi hata sonucu 22 yıl üzerinden kıdem<br />

tazminatı hesaplanıp hüküm altına alınmış olması isabetsizdir. O halde karar bu yönden<br />

bozulmalıdır.<br />

131


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 11.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/17997, K. <strong>1999</strong>/1971.<br />

Đşçinin çalışırken hak ettiği son ücretin esas alınması-işten ayrıldıktan<br />

sonra artırılan emsali işçilerin ücreti<br />

26 Kıdem tazminatında işçinin çalışırken hak ettiği son ücretin esas<br />

alınması gerekir; Đşverenin ücreti, asgari ücrete indirerek bunun<br />

üzerinden tazminat hesaplamak olanağı yoktur. Đşçinin işten ayrıldıktan<br />

sonra emsali işçilerin ücretlerinin artırılmış olması, kıdem<br />

tazminatı hesabında etkili olamaz.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, fark kıdem tazminatı fazla çalışma parası, hafta ve genel tatil<br />

gündelikleri, ikramiye, giyim, kömür, kira yardımları ile ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının<br />

tüm temyiz itirazları ile, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece davacı işçinin çalışırken hak ettiği son ücret üzerinden kıdem<br />

tazminatı hesabı yapılmamıştır ki, bu durum 1475 sayılı Đş Kanununun 14. maddesine<br />

aykırılık oluşturur. Dosya içeriğine göre giydirilmiş brüt ücretinin<br />

46.988.150 TL. olduğu anlaşılmaktadır. Đşveren ücreti asgari ücrete indirmiş ise<br />

de asgari ücretten kıdem tazminatı hesaplama yapılması olanağı yoktur. Davacı<br />

işçi işten ayrıldıktan sonra emsali işçilerin ücreteri artırılmış ise de bu artırılan<br />

ücretler hesaplamada baz olarak alınamaz. Bilirkişi raporu bu bakımdan hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

132


133<br />

Yarg. 9. HD, 12.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/5910, K. <strong>1999</strong>/7119.<br />

Kıdem tazminatında dikkate alınacak ilâve tediye ve ikramiye-bir saatlik<br />

ücrete yansıması<br />

27 Kıdem tazminatında dikkate alınacak ilâve tediye ve ikramiyenin<br />

saat ücretine yansıtılmasında, adı geçen ödemelerin 112 günlük<br />

karşılığının 355'e bölünmesiyle bulunacak günlük miktarın 7.5'a<br />

bölünmesi suretiyle bir saate isabet eden ödeme miktarı bulunmalıdır.<br />

ĐşK 14; 6772 sK 1, 2, 3<br />

DAVA: Davacı, fazla ödenen kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işveren davalı işçiye kıdem tazminatı ödenirken ilave tediye ve akdi ikramiyenin<br />

kıdem tazminatına baz alınan ücrete hatalı yansıtıldığını ve böylece<br />

daha fazla para ödendiğini ileri sürerek fazla yapılan ödenemin geri alınması isteğinde<br />

bulunmuştur. Mahkemece mütalaasına başvurulan birlirkişi raporları<br />

doğrultusunda isteğin reddine karar verilmelidir.<br />

Taraflar arasındaki uyuşmazlık 26+26=52 günlük ilave tediye ile 30+30=60 günlük<br />

akdi ikramiye toplamı olan 112 günlük miktarın, kıdem tazminatına baz alınacak<br />

olan bir saatlik ücrete nasıl yansıtılması gerekeceği konusuna ilişkindir.<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki son yıl içinde herhangi bir ücret artışı yapıldığına<br />

dair dosyada bir iddia ve delil mevcut değildir. Böyle olunca 112 güne tekabül<br />

eden ikramiye ve ilave tediye tutarı belirlenerek bulunacak miktarın 365'e bölünmesi<br />

ile bir günlük bu tür ödemenin tutarı tespit edilmeli, sonra da bu bir günlük<br />

miktar 7.5'a bölünmek sureti ile bir saate isabet eden ödeme miktarı bulunmalıdır.<br />

Bu miktar kıdem tazminatına baz alınacak bir saatlik ücrete belirlenmelidir. Bilirkişi<br />

raporunda da 112 günlük ikramiye karşılığı saat üzerinde aynı şekilde hesaplama<br />

yapılmıştır ki bu hesaplama doğrudur. Ne var ki mahkemece herhangi bir<br />

gerekçe gösterilmediğinden sonucu doğru olan kararın ONANMASINA,<br />

12.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 25.5.<strong>1999</strong>, E. 1998/8186, K. <strong>1999</strong>/9381.<br />

Son aylık ücret miktarı için imzalı bordronun dikkate alınması-kıdem<br />

tazminatı faiz oranında işçinin isteğine göre karar verilmesi<br />

28 1. Đşçinin son aylık ücretinin, belirlenmesinde imzasını içeren bordrolarda<br />

gösterilen ve asgari ücretin de üstünde olan miktarın esas<br />

alınarak hesaplar yapılmalı, imzası ve menşei anlaşılamayan makbuzlar<br />

dayanak alınmamalıdır.<br />

2. Kıdem tazminatı faiz oranında, işçinin talebi aşılmamak üzere<br />

fesih tarihindeki en yüksek mevduat faizine karar verilmelidir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatıyla ikramiye ve ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm temyiz itirazlarıyla davalının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının imzasını içeren bordrolara göre son aylık ücreti otuzmilyon net olduğuna<br />

göre: imzasız ve menşei anlaşılamayan, davacı tarafından ibraz edilen<br />

makbuzlara istinaden son aylık net ücretinin seksenmilyon olduğunun kabulü hatalıdır.<br />

Bordrolarda gösterilen aylık net ücret o tarihlerde yürürlükte olan asgari<br />

ücretin de çok üzerinde olduğu dikkate alınınca bordro içeriğinin gerçeğe uygun<br />

olduğunun kabulu doğru olur. Bu durumda bilirkişi raporu hesaplama kısmında<br />

birinçi şıkka göre istekler hüküm altına alınmalıdır.<br />

3. Davacı dava dilekçesinde kıdem tazminatı için "en yüksek banka iskonto faizi"<br />

talep edildiği halde mahkemece mevduata uygulanan en yüksek faizin yürütülmesi<br />

hatalıdır. Böyle olunca yapılacak iş fesih tarihindeki en yüksek mevduat faizini<br />

geçmemek üzere en yüksek iskonto faizinin hüküm altına alınmasından ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

134


Yarg. 9. HD, 26.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7904, K. <strong>1999</strong>/9388.<br />

Sözleşmede düzenlenen vefa tazminatı-kıdem tazminatı kapsamında değerlendirilmesi-tavanın<br />

aşılamaması<br />

29 Toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ve işçiye hizmet akdinin feshinde<br />

kıdem tazminatı ödemesini gerektiren hallerde verileceği öngörülen<br />

vefa tazminatı, kıdem tazminatı anlamında kabul edilerek,<br />

ĐşK m. 14'de öngörülen tavan aşılmamak kaydıyla ödenebilir.<br />

ĐşK 14; TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları ile vefa ödeneğinin ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı atarfından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

135<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Đşyerinde yürürlükte olan 15.1.1997-14.1.1998 yürürlük süreli TĐS nin 29. uncu<br />

maddesinde öngörülen vefa tazminatı, feshe bağlı olarak ve kıdem tazminatı<br />

ödenmesini gerektirecek haller için öngörülmüştür. Mütalaasına başvurulan bilirkişi<br />

raporunda yer alan verilere göre davacının kıdem tazminatının tavan sınırının<br />

altında gerçekleşmiş olduğu görülmektedir. Bu itibarla tavana göre hesaplanacak<br />

kıdem tazminatı ile gerçekleşen miktar arasındaki farkın hüküm altına alınması<br />

ile yetinilmelidir. Aksi halde 1475 sayılı Đş Kanununun 14. üncü maddesinde<br />

öngörülen kamu düzeni ile ilgili kurallar tarafların iradeleri ile bertaraf edilmiş<br />

olur.<br />

Yazılı şekilde vefa tazminatının tamamının hüküm altına alınmış olması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 26.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10956, K. <strong>1999</strong>/13731.<br />

Tavanının aşılamaması<br />

30 Đşverenin hizmet akdini feshettiği tarihteki kıdem tazminatı tavanının<br />

bilirkişi raporundaki yanlış değerlendirilmeye dayanılarak<br />

aşılması uygun görülemez.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılardan ... Holding avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının hizmet akdi 10.6.1996 tarihinde<br />

işverence feshedilmiştir.<br />

Anılan tarihte kıdem tazminatı tavanı 35.176.250 TL olmasına rağmen bilirkişi<br />

raporunda yanlış değerlendirme yapılarak 41.419.656 TL esas alınmak suretiyle<br />

hüküm kurulması hatalı olup, kararın bu yönden bozluması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.8.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

136


Yarg. 9. HD, 18.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/868, K. <strong>1999</strong>/3246.<br />

Kıdem tazminatı tavanının aşılamaması-faiz oranı için istekte bulunulması<br />

ve bununla bağlılık<br />

31 1. Akdin feshi tarihindeki kıdem tazminatı tavanının aşılacak hüküm<br />

kurulması isabetli değildir.<br />

2. Đşçi tüm alacakları için reoskont faizi isteği halde, dava tarihinden<br />

itibaren en yüksek mevduata hükmedilmesi hatalıdır.<br />

ĐşK 14; TSGLK 61<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, işbaşı tazminatı, ikramiye, kıdemli işçiliği<br />

teşvik primi, izin ücretiyle TĐS fark alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Akdin feshi tarihinde kıdem tazminatının tavanı 7.701.460 TL olduğu halde bu<br />

tavan aşılmak suretiyle kıdem tazminatına hüküm kurulması isabetsizdir.<br />

3. Davacı tüm alacaklar için reoskont faizi istediği halde mahkemece tüm alacaklar<br />

için dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi hatalıdır.<br />

Mahkemece yapılacak iş kıdem tazminatı için dava tarihinden itibaren reoskont<br />

faizini geçmemek üzere en yüksek mevduat faizine diğer alacaklardan ihbar<br />

tazminatı ve izin alacağı için dava tarihlerinden itibaren yasal faize, toplu iş<br />

sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar için ise reoskont faizini geçmemek üzere<br />

en yüksek işletme kredi faizine hükmetmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

137


Yarg. 9. HD, 28.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11656, K. <strong>1999</strong>/14825.<br />

Hizmet akdinin devamı sırasında kıdem tazminatı adı altında ödemeavans<br />

niteliği ve mahsup edilmesi<br />

32 Hizmet akdi devam ederken işçiye kıdem tazminatı adı altında yapılan<br />

ödemenin avans kabul edilerek gerçekleşen kıdem tazminatından<br />

mahsup edilmesinde işlemiş yasal faizininde hesaba katılması<br />

gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücetinin ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece hizmet akdinin devamı sırasında davacıya kıdem tazminatı adı altında<br />

yapılan ödemenin avans olarak kabulu ile gerçekleşen kıdem tazminatından<br />

mahsup edilmesi doğru ise de, ödeme tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile<br />

birlikte mahsup edilmemiş olması hatalıdır. Dosyada mevcut ödeme belgesinde<br />

ödemenin 1996 yılında yapıldığı yazılı olup, ay ve günü belli değildir. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş, taraflardan varsa bu konudaki delillerini isteyip<br />

beyanlarını da almak suretiyle ödemenin yapıldığı tarihi ay ve günü itibariyle<br />

tespit etmek ve bu tarihten itibaren fesih tarihine kadar işlemiş yasal faizi ile birlikte<br />

ödenen kıdem tazminatını gerçekleşen tazminattan mahsup etmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

138


139<br />

Yarg. 9. HD, 17.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7848, K. <strong>1999</strong>/8977.<br />

Kıdem tazminatı faiz talep hakkının saklı tutulabilmesi-faize faiz<br />

yürütülememesi<br />

33 1. Daha önce ödenen kıdem tazminatı için faiz hakkının saklı tutulduğuna<br />

ilişkin sonra verilen dilekçe, BK m. 113 doğrultusunda ve<br />

kapsamında bir ihtirazi kayıt niteliğinde değerlendirilmeye<br />

elverişli değildir.<br />

2. BK m. 104 uyarınca hüküm altına alınan kıdem tazminatı faizine<br />

faiz yürütülemez.<br />

ĐşK 14; BK 104, 113<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. 1.8.1997 tarihli olup, davacı işçi tarafından davalı işveren idareye hitaben verilen<br />

dilekçede "10.12.1996 tarihinde ilişiğimi keserek ayrıldım. Kıdem tazminatım<br />

1.8.1997 tarihinde ödendi, bu ödemedeki gecikmenin karşılığı olan faiz hakkımı<br />

saklı tutuyorum" ibarelerine yer verilmiştir. Bu dilekçe içeriği, kıdem tazminatının<br />

önce davacı işçiye ödendiğini, sonrada davacının faiz talep hakkını saklı tuttuğunu<br />

belirtmek üzere işlemde bulunduğunu göstermektedir ki bu durum Borçlar<br />

Kanununun 113. maddesi doğrultusunda ve kapsamında bir ihtirazi kayıt niteliğinde<br />

değerlendirilmesine elverişli değildir.<br />

Zira anılan madde ya ödeme anında ihtirazi kayıtta bulunulmasını yada gelişen<br />

olaylarda ihtirazi kaydın saklı tutulmuş olduğu anlamının çıkarılmasını gerekli<br />

görmektedir.<br />

Somut olayda bu iki halde gerçekleşmiş değildir. Böyle olunca faiz isteği reddedilmelidir.<br />

2. Kabulü göre de Borçlar Kanununun 104. maddesi faize faiz yürütülemiyeceği<br />

kuralını öngörmektedir. Buna rağmen hüküm altına alınan faiz alacağı için mevduata<br />

uygulanan en yüksek faize karar verilmiş olması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

17.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15225, K. <strong>1999</strong>/15392.<br />

Geç ödemede faiz hakkının saklı tutulmamış olması<br />

34 Kıdem tazminatının geçikme ile ödendiği sırada işçinin faiz hakkını<br />

saklı tuttuğuna dair bir delil bulunmadığı ve faiz talebine ilişkin ihtarname<br />

tazminatın ödenme tarihinden sonra tebliğ edildiği için<br />

BK m. 113 şartlarının gerçekleştiğinden söz edilemez.<br />

ĐşK 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalı işyerinde çalışırken emekli olmak suretiyle hizmet akdini feshettiğini,<br />

kıdem tazminatının ödenmemesi nedeniyle faiziyle birlikte ödenmesi<br />

için davalı işverene gönderdiği ihtarnameden sonra faizsiz ödeme yapıldığını, faiz<br />

alacağı konusunda yaptığı icra takibine davalı işverence haksız olarak itirazda<br />

bulunulduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile % 40 icra-inkar tazminatına karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Mahkemece asıl alacağın tediyesi sırasında davacı alacaklının faiz hakkını saklı<br />

tutduğu gerekçesiyle itirazın iptaline karar verilmişsede, dosyadaki bilgi ve belgelere<br />

göre davacının kıdem tazminatının ödendiği 15.4.<strong>1999</strong> tarihinde veya öncesinde<br />

faiz hakkını saklı tuttuğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı, bu hususta<br />

gönderilen ihtarnamenin ödeme tarihinden sonra 21.4.<strong>1999</strong> tarihinde davalı işverene<br />

tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Borçlar Kanununun 113. maddesindeki<br />

koşulların gerçekleştiğinden söz etmek mümkün değildir. O halde davacının<br />

itirazının iptali isteminin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı<br />

olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

140


Yarg. 9. HD, 21.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16675, K. <strong>1999</strong>/19867.<br />

Kıdem tazminatının kısmen peşin ve kısmen bona ile ödenmesi-faiz<br />

hakkının saklı tutulmaması-faiz isteğinin reddi<br />

35 Kıdem tazminatı kısmen peşin ve kısmen de belirli bir vade tarihli<br />

bono ile ödendiğinde, böyle bir taksitle ödeme halinde asıl borç son<br />

taksidin ödenmesi ile tam olarak ifa edilmiş sayılacağından, son<br />

taksidin ödenmesi sırasında veya daha önce faiz hakkının saklı tutulmadıkça<br />

veya saklı tutulduğu halin icabından anlaşılmadıkça<br />

faiz isteğinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı kıdem tazminatı gecikme faizinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacıya kıdem tazminatının bir miktarının peşin<br />

ödendiği, kalan kısmı için ise 6.7.1998 vade tarihli bono ile ödeme yapıldığı<br />

anlaşılmaktadır. Mahkemece böyle bir ödeme durumunda davacının herhangi bir<br />

ihtirazi kayıt ileri sürmemiş olmasının faiz alacağını dava etmesine engel teşkil<br />

etmeyeceği gerekçesiyle gecikme faizi isteği hüküm altına alınmıs ise de, Borçlar<br />

Kanunu'nun 113. maddesine göre asıl borç ödenirken faiz isteği saklı tutulmamış<br />

ise faiz isteme hakkı ortadan kalkar. Somut olayda olduğu gibi taksitle ödeme halinde<br />

ise, asıl borç son taksidin ödenmesi ile tam olarak ifa edilmiş<br />

sayılacağından son taksidin ödenmesinden önce veya ödenmesi sırasında faiz<br />

hakkının saklı tutulması veya anılan hakkın saklı tutulduğunun halin icabından<br />

anlaşılması gerekir. Davalının bu yöndeki itirazına karşılık, davacı faiz hakkını<br />

saklı tuttuğunu ileri sürmediği gibi bu konuda hiçbir delil de ibraz etmiş değildir.<br />

Böyle olunca isteğin reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

141


Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10937, K. <strong>1999</strong>/13717.<br />

Taksitle ödeme-faiz hakkının saklı tutulması<br />

36 Taksitlerle ve tamamen ödenen kıdem tazminatında, ödeme sırasında<br />

faiz hakkının saklı tutulduğu kanıtlanmadıkça gecikme faizi<br />

talebinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de, HUMK.nun 435.<br />

maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve incelemenin evrak üzerinde<br />

yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Davacılar dava tarihinden önce taksitlerle ve tamamen ödenen kıdem tazminatı gecikme<br />

faizini dava konusu yapmışlar. Mahkemece istek gibi hüküm kurulmuştur. Davacıların<br />

kıdem tazminatının ödenmesi sırasında faiz haklarını saklı tuttukları kanıtlanmış değildir.<br />

B.K.nun 113. maddesi gereğince asıl borç sakıt olduğu taktirde feri haklar dahi sakıt olur.<br />

Bu nedenlerle davacıların kıdem tazminatı faiz isteğinin reddi gerekirken hüküm altına<br />

alınması hatalıdır.<br />

2. Kabule göre faize faiz yürütülmesi B.K.nun 104. maddesine aykırıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 2.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19598, K. <strong>1999</strong>/1264.<br />

Geç ödemede faiz-toplu iş sözleşmesinde öngörülen ödeme süresi<br />

37 Toplu iş sözleşmesinde kıdem tazminatının bir aylık süre içinde<br />

ödeneceği kabul edildiğinde, bu şekilde ödeme için kısa süreleri öngören<br />

taraf iradelerinin sonucu kıdem tazminatı için faiz, sözü edilen<br />

sürenin geçirilmesi halinde yürütülmeli, aksi kaldı istek reddedilmelidir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı gecikme faizi alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

142


YARGITAY KARARI<br />

Davalıya ait iyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinde kıdem tazminatının<br />

bir aylık süre için de ödenmesi öngörülmüştür. Gerçekten yüzlerce hatta<br />

kimi durumlarda binlerce işçinin çalıştığı işyerlerine işçilik haklarının yasanın<br />

öngördüğü biçimde işveren tarafından tam olarak ödenebilmesi için bu şekilde<br />

ödeme için kısa sürelerin öngörülmesi kabul edilmelidir. Ödeme işlemleri için tarafların<br />

iradeleri ile benimsenen bu tür sürelerde işveren işlemin gerçekleştirilmesi<br />

için gerekli özeni gösterebilecektir. Ancak süre geçtikten sonra ödemenin<br />

zamanında yapılmadığı kabul edilerek faiz yürütülmelidir. Mahkemece bu yön<br />

üzerinde durularak süre geçirildiği takdirde sürenin bitimini takip eden günden<br />

itibaren faiz yürütülmeli geçirilmediği takdirde ise faiz isteği reddedilmelidir.<br />

Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu doğrultudadır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 24.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/2481, K. <strong>1999</strong>/3484.<br />

Taksitle ödeme-yaşlılık (emekli) aylığı için fesihte faiz-toplu iş sözleşmesi<br />

ile belirlenen ödeme süresi<br />

38 Emekli aylığı almak amacıyla hizmet akdini fesheden ve kıdem<br />

tazminatı taksitle ödenen işçinin faiz talebi, işyerinde uygulanan<br />

toplu iş sözleşmesinde bu halde tazminatın emeklilik dilekçesinin<br />

verildiği tarihten itibaren en geç 30 gün içinde ödeneceği öngörüldüğü<br />

ve bu hüküm geçerli olduğu için, sözü edilen 30 günlük süreye<br />

ilişkin olarak uygun görülemez; 30 günü aşan süre için gecikme faizi<br />

hüküm altına alınabilir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

143


YARGITAY KARARI<br />

Davacının davalıya ait işyerinde çalışırken 12.2.1998 tarihinde işveren dilekçe vererek<br />

aynı gün emeklilik sebebiyle işyerinden ayrıldığı bu suretle hizmet aktinin emeklilik<br />

nedeni ile davacı tarafından sona erdirildiği, 2 taksit halinde kıdem tazminatının ödendiği,<br />

son taksitin 17.3.1998 tarihinde ödenmiş bulunduğu, davcının kıdem tazminat gecikme<br />

faizi talep ettiği mahkemeninde 16.2.1998-17.3.1998 tarihleri arasındaki gecikme faizi<br />

isteğini kabul ettiği anlaşılmaktadır.<br />

Đşyerinde uygulanan T.Đ.S.nin 65/d maddesinde emekliliğe hak kazanıp SSK.dan<br />

emekli olabilir belgesi alan işçilere işverenin emeklilik dilekçesini verdiği<br />

tarihten itibaren işçinin hesaplanacak kıdem tazminatının en geç 30 gün içinde<br />

ödeme zorunluluğu getirmiştir. T.Đ.S.nin bu maddesi Yargıtay uygulamasına göre<br />

geçerlidir. Bu nedenle davacının emeklilik dilekçesini verdiği 12.2.1998<br />

tarihinden itibaren 30 gün için gecikme faizi talep etmesi uygun değildir. Ancak<br />

30 günü aşan süre için gecikme faizi isteğinin hüküm altına alınması uygundur.<br />

Mahkemece buna göre hesaplama yapılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19727, K. <strong>1999</strong>/2077.<br />

Kıdem tazminatının tarihler halinde bonalarla ödenmesi-faiz talebi<br />

39 Kıdem tazminatı işçiye taksitler halinde bonolarla ödendiğinde, işçiden<br />

miktarı belirtilerek ibraname alınmış olsa dahi, bono ile son<br />

ödemeden önce çekilen ihtarname ile faiz alacağı saklı tutulmuşsa,<br />

ihtirazi kayıt niteliğinde bu belge sonucu ödeme tarihine göre geçmiş<br />

günler faizi hesap edilip hüküm altına alınması gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davacı Avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

ise de; HUMK'nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine<br />

ve incelenmenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

144


145<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı işçiye taksitler halinde bonolarla kıdem<br />

tazminatının ödendiği sonucu çıkarılmaktadır. Her ne kadar mahkemece davacı<br />

işçi imzasını taşıyan ve kıdem tazminatının miktarı belirtilmek suretiyle alındığı<br />

ve borcunun kalmadığı belirtilen ibranameye dayanılarak kıdem tazminatı geçmiş<br />

günler faizi reddedilmiş ise de, bono ile yapılan son ödemeden önce davacı işçi<br />

18.8.1997 tarihli noterlikçe çekilen ihtarname ile faiz alacağını saklı tutmuştur.<br />

Borçlar Kanununun 113. maddesi kapsamında bu belgenin ihtirazi kayıt olarak<br />

nitelendirilerek ödeme tarihlerine göre geçmiş günler faizi hesap edilip hüküm altına<br />

alınması gerekir. Yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirilği ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10938, K. <strong>1999</strong>/13718.<br />

Kıdem tazminatının taksitle ve çekle ödenmesi-hakkın saklı tutulması<br />

halinde faize hükmedilmesi-fesih tarihinden taksiklerin ödenme tarihine<br />

göre faiz hesaplanması<br />

40 Đşveren tarafından taksikle ve çeklerle kıdem tazminatının ödenmesi<br />

yoluna gidildiğinde, ödemelerden önce ve son taksitten önce<br />

faiz hakkı saklı tutulmuş ise, fesih tarihinden taksitlerin ödenme<br />

tarihine kadar geçmiş günlerin faizine hükmedilmesi gerekir.<br />

ĐşK 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının geç ödenmesinden doğan faiz alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi kıdem tazminatının geç ödenmesi nedeniyle geçmiş günler faizi isteminde<br />

bulunmuş makemece istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Dosya içeriğine göre davacı işçiye davalı işveren tarafından kıdem tazminatının<br />

çeklerle ödenmesi yoluna gidilmiş ve çeklerin içerdiği miktarların davacı tarafın-


dan tahsil edilmiş olup olmadığı araştırılmamıştır. Davacının faiz isteğine ilişkin<br />

bulunduğu ihtirazi kaydın çek muhtevalarının tahsilinden önce yapıldığı takdirde<br />

anılan kaydın geçerli sayılması gerekir. Bu itibarla kıdem tazminatı için davacıya<br />

verilen her bir çekin içerdiği miktarın hangi tarihte ödendiği öncelikle belirlenmeli<br />

ve son taksiten önce ihtirazi kaydın yapıldığı anlaşıldığı takdirde fesih tarihinde<br />

ödeme tarihlerine göre geçmiş iş günleri faiz miktarları hesaplanarak hüküm<br />

altına alınmalıdır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir noktada 10 taksit<br />

halinde çekler tanzim edilerek ödenmesi söz konusu olan ve taraflar arasında<br />

uyuşmazlık konusunu oluşturmayan kıdem tazminatının emeklilik sebebiyle sona<br />

erme günü olan 31.7.1997 günümü yoksa son ayrılışın yapıldığı 2.7.1998<br />

tarihinin nazara alınarakmı hesap edildiğinin tespiti hususudur. Şayet davalı 1997<br />

Temmuz ayı sonuna göre kıdem tazminatı ödemek yoluna gitmişse o tarihten<br />

itibaren ödeme tarihlerine kadar faiz hesaplanmalıdır. 2.7.1998 tarihi işveren<br />

tarafından esas alınmışsa bu tarih, faiz başlangıç tarihi olarak nazara alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirilğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13415, K. <strong>1999</strong>/13800.<br />

Taksitle ödemede faiz alacağının saklı tutulması-yaşlılık aylığı için fesihte<br />

faiz başlangıcı<br />

41 1. Kıdem tazminatının taksitler halinde ödendiği için faiz alacağı<br />

isteğinde bulunan işçinin, BK m. 113 gereği ihtirazi kayıt ileri sürüp<br />

sürmediği araştırılmalıdır. Đhtirazi kayıt bulunmuyorsa kıdem<br />

tazminatı için geçmiş günler faizine karar verilemez.<br />

2. Yaşlılık (emekli) aylığı almak amacıyla hizmet akdinin feshinde<br />

hak edilen kıdem tazminatından faiz hesabı için emekliliğin belgelendirildiği<br />

tarihin dikkate alınması ve o tarihteki orana göre faize<br />

karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı gecikme faizinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

146


YARGITAY KARARI<br />

1. Faiz alacağı isteğinde davacının ihtirazi kaydı bulunup bulunmadığı dosya içeresinden<br />

anlaşılamamaktadır. Borçlar Kanununun 113. maddesi gereğince asıl<br />

borç ödendiği takdirde fer'i haklardan olan faiz de sakit olacağından ve faiz hakkını<br />

saklı tutmadığı takdirde faiz isteyemeyeceğinden davacının ihtirazi kayıt ileri<br />

sürüp sürmediğinin araştırılması gerekir. Şayet davacının ihtirazi kaydı bulunmuyorsa<br />

kıdem tazminatı için geçmiş günler faizine karar verilemez. Dolayısıyla bu<br />

hususun açıklığa kavuşturulması gerekir.<br />

Eksik inceleme ile hüküm kuralması hatalıdır.<br />

2. Kabule göre:<br />

Davacı emekli olmak suretiyle işyerinden ayrıldığını, kıdem tazminatının geç ve<br />

taksitler halinde ödendiğini iddia ederek gecikme süresine göre faiz istemiştir .<br />

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 14./3-4 fakralarına göre emeklilik nedeniyle işçinin kıdem<br />

tazminatı isteğinde bulunabilmesi için SSK'ya başvurmuş olduğunu ve<br />

emekliye hak kazandığını belgelemiş olması gerekir. Faiz hesabı için emekliliğin<br />

belgelendirildiği tarih dikkate alınarak o tarihteki orana göre faize karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/991, K. 1998/3332.<br />

Kıdem tazminatı faiz ve oranı<br />

42 Kıdem tazminatı için oranı gösterilmeksizin mevduata uygulanan<br />

en yüksek faize karar verilmelidir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve olağanüste hal tazminatı, ilave tediye ve ikramiye bayram<br />

harçlığı, giyim yardımı, vergi iadesi, ücret ve cezai şart alacaklarının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

147


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. 1475 sayılı ĐşKanununun 14/11. maddesine göre kıdem tazminatı için mevduata<br />

uygulanan en yüksek faize karar vermek gerekir isede dairemizin kararlık kazanmış<br />

uygulaması uyarınca karar yerinde faiz oranı gösterilmemelidir. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş davalı yararına oluşmuş bulunan usulu kazanılmış<br />

hak ilkesi gösterilerek "kıdem tazminatı için % 120 oranını geçmemek üzere<br />

fesih tarihindeki mevduata uygulanan en yüksek faiz yürütülmesine" şeklinde hüküm<br />

kurmaktan ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 4.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4414, K. <strong>1999</strong>/8378.<br />

Gecikme faizi-oranının belirlenmesi<br />

43 Kıdem tazminatı faizi hizmet akdinin feshinden üç yıl sonra talep<br />

edildiğinde, faiz oranı ilk yıl için hizmet akdinin feshi tarihi esas<br />

alınarak tespit edilen mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı,<br />

sonraki yıllar içinde her yılın başında mevduata uygulanan en yüksek<br />

faiz gözönünde tutularak faiz oranı belirlenmeli, yıl içinde artan<br />

ve eksilen oranlara göre faiz yürütülmemelidir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının<br />

ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle<br />

gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine<br />

ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı<br />

avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşıldıktan<br />

sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

148


2. Davacı işçi akdin feshinden üç yıl sonra kıdem tazminatı faizi için de ilamsız icra<br />

takibinde bulunmuştur. Mahkemece fesih bakımından istek gibi itirazın ipatli ve icranın<br />

devamı şeklinde hüküm kurulmuş ise de, faize ait hesaplama hangi oran üzerinden<br />

yapıldığı anlaşılamadığı için denetime elverişli değildir.<br />

Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre akdin feshi tarihi esas alınarak faiz<br />

oranı tespit edilmeli ve bu oran üzerinden 1 yıllık faiz hesaplaması yapılmalıdır.<br />

Đkinci yıl başı yine faiz oranı tespit edilmelidir. Bir yıl içinde bu oran artabilir, eksilebilir.<br />

bu itibarla tekrar bir yıl için hesaplama yapılmalıdır. Üçüncü yılın başında da aynı şekilde<br />

oran tespit edilerek gecikilen süreye göre hesaplama yapılıp bulunan rakamlar toplanmak<br />

suretiyle davalı yararına oluşmuş bulunan usuli kazanılmış hak ilkesi de dikkate alınmak<br />

kaydıyla hüküm kurulmalıdır.<br />

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere faiz alacağı likit olmayıp yargılamayı<br />

gerektirmektedir. Böyle olunca faiz bakımından icra inkar tazminatına karar verilmesi<br />

hatalı görülmüştür.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

4.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/269, K. <strong>1999</strong>/2087.<br />

Gecikme faizi-oranın belirlenmesi<br />

44 Kıdem tazminatının gecikme faizi, fesih tarihindeki bir yıllık mevduata<br />

uygulanan en yüksek faiz oranıdır. Gecikme süresi bir yılı<br />

aştığında ikinci yılın başlangıç tarihindeki mevduata uygulanan en<br />

yüksek esas alınması, takip tarihindeki faiz oranına göre faiz yürütülmemesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de<br />

HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin<br />

evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

149


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi, kıdem tazminatının en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsil amacıyla açmış<br />

olduğu davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemece istek gibi hüküm kurulmuştur.<br />

Đlamın kesinleşmesinden sonra takip talebinde bulunularak kıdem tazminatının ve % 125<br />

üzerinden hesapladığı geçmiş süre için işlemiş olan mevduata uygulanan en yüksek faizin<br />

icra marifetiyle tahsili talebinde bulunmuştur. Alacağını belirttiği miktarlar üzerinden<br />

tahsil ettikten sonra takip tarihinde mevduata uygulanan faiz oranının % 150 olduğunu<br />

öğrenmesi üzerine de faiz farkı olarak % 25 üzerinden yine takip talebinde bulunmuş buna<br />

işverence itiraz edilmesi nedeniyle bu davayı açarak istekte bulunmuştur.<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı işçi ilk kıdem davası ve faizi konusunda<br />

isteğinin mahkemece kabulü ve kararın kesinleşmesi nedeniyle kıdem tazminatıyla<br />

birlikte hizmet sözleşmesinin fesih tarihindeki faiz oranı üzerinden bir yıllık<br />

dönem için ve bir yılı takiben de, ikinci yılın başındaki faiz oranı üzerinden mevduat<br />

faizine hak kazandığı kabul edilmelidir. Bir başka anlatımla faiz oranı fesih<br />

tarihinde ve müteakip ikinci yıllık dönemin başında oran % 125 in üzerinde ise,<br />

bu faize davacı hak kazanır. Mahkemenin de görüşü bu doğrultudadır. Ne var ki,<br />

mahkemece fesih tarihindeki ve müteakip ikinci yılın başındaki faiz oranları araştırılmamış<br />

ve takip tarihindeki % 150 oranı üzerinden hüküm kurulmuştur. Bir<br />

başka deyişle davacının iddiası araştırma yapılmaksızın kabul edilmiştir. Eksik<br />

inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 6.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6736, K. <strong>1999</strong>/8617.<br />

Kıdem tazminatı faizi-özelleştirme kapsamındaki işyeri<br />

45 Kıdem tazminatı için mevduata uygulanan en yüksek faizin hesaplanıp<br />

ödenmesi ĐşK m. 14/11 gereğidir. 4046 SK'nun geçici 15.<br />

maddesinde yer alan reeskont faizi hükmü Anayasa Mahkemesince<br />

iptal edildiğinden, özelleştirme kapsamındaki işyerlerinde çalışanlar<br />

için de ĐşK'daki faiz oranına göre işlem yapılması gerekir.<br />

ĐşK 14; 4046 SK gm<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı faiz ve manevi tazminatın ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

150


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Kıdem tazminatı için mevduata uygulanan en yüksek faizin hesaplanıp hüküm<br />

altına alınması 1475 sayılı Đş Kanununun 14/11 maddesi gereğidir. Her ne kadar<br />

4046 sayılı Özelleştirme Kanununun geçici 15. maddesinde reeskont faizi öngörülmüş<br />

ise de bu hüküm Anayasa Mahkemesinin 31.1.1997 tarih 66-7 sayılı<br />

kararı ile iptal edilmiştir. bu iptal hükmü karşısında Đş Kanununun anılan kuralı<br />

uygulama alanı bulmuştur. Böyle olunca faiz tutarının mevduat faizi üzerinden<br />

uygulanması icap eder.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13823, K. <strong>1999</strong>/13833.<br />

Dava dilekçesinde gösterilen faiz oranı-istekle bağlılık<br />

46 Dava dilekçesinde kıdem tazminatının geç ödenmesi nedeniyle en<br />

yüksek mevduat faizi oranı olarak % 120 oranı üzerinden ödeme<br />

yapılması talebinde bulunulduğu halde, istek ile bağlılık ilkesine<br />

aykırı olarak daha yüksek oranda faiz yürütülmesi hatalıdır.<br />

ĐşK 14; HUMK 74<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı gecikme faizinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosya içinde son celseye ait duruşma tutanağına rastlanmamıştır. Herşeyden<br />

önce bu eksiklik giderilmelidir.<br />

2. Davacı vekili dava dilekçesinde kıdem tazminatının geç ödenmesi nedeniyle en<br />

yüksek mevduat faiz oranı olarak % 120 oranını kabul edip bu oran üzerinden<br />

gecikme faizinin hesaplanmasını istediği halde Hukuk Usulü Muhakemeleri Ka-<br />

151


nununun 74. maddesindeki talep ile bağlılık ilkesine aykırı olarak % 150 oranının<br />

uygulanmak suretiyle gecikme faiz miktarının hesaplanması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/978, K. <strong>1999</strong>/3322.<br />

Yargılamayı gerektiren tazminat ve alacakların likitliğinden söz edilememesi-icra<br />

inkar tazminatının hüküm altına alınmaması-kıdem tazminatı<br />

faiz oranı-istekle bağlılık ilkesi<br />

47 1. Taraflar arasında ücret artırma konusunda tartışma çıktığı vukunun<br />

sonucu hizmet akdinin son bulduğu ortada isede, davacı işçinin<br />

ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı yargılamayı<br />

gerektirdiği anlaşıldığından, bu tazminatların likitliğinden<br />

söz edilemez ve icra inkar tazmunatına hükmedilemez.<br />

2. Davacı işçi, geç ödenen kıdem tazminatı için faiz isteğini % 100<br />

oranı ile sınırlandığından, hakim bu istekle bağlıdır. Bunun sonucu<br />

mahkemece kıdem tazminatı için fesih tarihinden itibaren % 100<br />

oranını geçmemek üzere mevduata uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine<br />

karar verilmelidir.<br />

ĐşK 14; HUMK 74<br />

DAVA: Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptaliyle icra inkar tazminatının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi ihbar ve kıdem tazminatları ile yıllık izin alacağı için icra takibinde<br />

bulunmuş, davalı işverenin itirazı üzerine itirazın iptali ve icranın devamı ile birlikte<br />

% 40 icra inkar tazminatı da talep etmiştir. Dosya içeriğine göre traflar arasında<br />

bir ücret arttırma konusunda tartışma çıktığı bunun sonunda da aradaki<br />

hizmet akdi ilişkisinin son bulduğu ortada ise de davacı işçinin ihbar ve kıdem<br />

152


tazminatlarına hak kazanıp kazanmadığı yargılamayı gerektirdiği ve yıllık ücretli<br />

izin alacağının da davacının talepte bulunduğu gibi olmadığı daha az hakkı bulunduğu<br />

anlaşıldığından bu tazminat ve alacakların likitliğinden söz edilemez.<br />

Böyle olunca icra inkar tazminatı isteğinin hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

3. Kıdem tazminatı için fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizin<br />

yürütülmesi 1475 sayılı Đş Kanununun 14/11 maddesi gereğidir. Ne varki davacı işçi bu<br />

isteğini % 100 faiz oranı belirtmek sureti ile sınırlamıştır. H.U.M.K nun 74. maddesine<br />

göre hakim istekle bağlıdır. Bunun sonucu olarak mahkemece kıdem tazminatı için fesih<br />

trahinden itibaren % 100 oranını geçmemek üzere mevduata uygulanan en yüksek faizin<br />

yürütülmesine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

153<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13059, K. <strong>1999</strong>/16172.<br />

Geç ödemede faiz-hataen ödenen ihbar tazminatı ile takas ve mahsubu<br />

48 Kıdem tazminatının geç ödenmesinden dolayı geçmiş günler faizi<br />

isteğiyle açılan dava işverenin savunmasında ileri sürdüğü hataen<br />

yapılmış bir ihbar tazminatı varsa, dava ekonomisi yönünden bu<br />

davada dikkate alınarak gerektiği takdirde ödenen meblağın mahsubu<br />

ile bakiye bir alacak kaldığı takdirde o farkın hüküm altına<br />

alınması gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı gecikme faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı kıdem tazminatının geç ödenmesinden dolayı geçmiş günler faizi isteğiyle<br />

açılan bu davanın ilk oturumunda davalı işveren hataen ödedikleri ihbar<br />

tazminatının takas ve mahsubu savunmasında bulunmuştur. Mahkemece kıdem<br />

tazminatı için daha önce açılmış olan dava sonunda verilen kararda takas ve mah-


sup isteğinin reddine karar verilmiş olması gerekçe gösterilerek bu savunmaya<br />

itibar edilmemiştir. Ancak belirtmek gerekir ki önceki davada böyle bir savunma<br />

süresi içinde yapılmadığı için usulden reddedilmiştir. Oysa bu davada usulüne<br />

uygun böyle bir savunmada bulunduğu için dikkate alınması gerekirdi.<br />

Bu durumda kesin hükümden söz etme olanağı yoktur. Bunun sonucu olarak savunma<br />

üzerinde durularak haksız biçimde yani hataen yapılmış bir ihbar tazminatı ödemesi varsa,<br />

dava eknomisi bakımından bu davada dikkate alınarak gerektiği takdirde ödenen meblağın<br />

mahsubu ile bakiye bir alacağın kaldığı takdirde o farkın yukarıda alınması icabeder.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 14.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11028, K. <strong>1999</strong>/13179.<br />

Đşyerinin devri sırasındaki süre ve ücrete göre kıdem tazminatına hükmedilmesi-faiz<br />

başlangıcı<br />

49 Hüküm altına alınan kıdem tazminatı, işyerinin devri sırasındaki<br />

süre ve ücrete göre hesaplanmış olsa da, gecikme faizinin devir tarihinden<br />

değil, fesih tarihinden yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücretli izin parasının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Hüküm altına alınan kıdem tazminatı, işyerinin devrinden önceki dönem ve devir<br />

esnasındaki ücrete göre de hesaplanmış olsa mevduata uygulanacak olan faizin devir<br />

tarihinden değil sonraki fesih tarihinden yürütülmesi gerekir. Gerçekten hizmet aktinin<br />

haksız olarak işveren tarafından feshi tarihinde davacı işçi kıdem tazminatına hak kazanır<br />

ki faizininde o tarih esas kararın yürütülmesi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

154


1<br />

2<br />

3<br />

Yeni işverenin sorumluluğu<br />

1. Bidirim süresine uymaksızın başka işverenin işyerine giren işçinin<br />

ihbar tazminatı yükümlülüğünden yeni işverenin sorumluluğu<br />

2. Bildirim süresine uymaksızın başka işverenin işyerinde işe başlayan<br />

işçinin ihbar tazminatı yükümlülüğünden yeni işverenin<br />

sorumluluğu<br />

3. Belirli süreli hizmet aktinde sürenin bitiminden önce başka işverenin<br />

işyerinde işe giren işçinin verdiği zarardan yeni işverenin sorumlu<br />

tutulması<br />

155<br />

Yarg. 9. HD, 3.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/18845, K. <strong>1999</strong>/1327.<br />

Bildirim süresine uymaksızın başka işverinin işine giren işçi-önceki işverene<br />

ihbar tazminatı ve ücret borcunda faiz başlangıcı-yeni işverenin<br />

sorumluluğu<br />

1 1. Belirsiz süreli hizmet akdini bildirim süresine uymaksızın fesheden<br />

ve başka işverenin işyerinde çalışmaya başlayan işçi, sorumlu<br />

olduğu ihbar tazminatı ve haksız olduğu ücretler hakkında önceki<br />

işverence dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünden faiz<br />

başlangıcı için dava tarihi değil, temerrüt tarihi esas alınması gerekir.<br />

2. Yeni işverenin işçiye önceki işverence hak etmediği halde ödenen<br />

ücretten sorumlu tutulması hatalıdır. Diğer yandan bildirim süresine<br />

uymaksızın akdi fesheden ve başka iş yerinde çalışmaya başlayan<br />

işçinin bu davranışından yeni işverenin sorumlu kalabilmesi<br />

için, önceki işverenin bundan bir zararının oluştuğunu ispat etmesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 15, 13, 26<br />

DAVA: Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılardan ... A.Ş ve davacı avukatı tarafından temyiz<br />

edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yerinde<br />

değildir.<br />

2. Davacı banka, davalı ...'ı dava tarihinden önce temerrüte düşürmüş olduğu bir<br />

örneği dosyada bulunan ihtarnameden anlaşılmaktadır. Bu durumda ihbar ve<br />

ücret alacağı için faiz başlangıcı olarak temerrüt tarihi esas alınması gerekir.<br />

Sonraki dava tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır.<br />

3. Diğer davalı ...'ın temyizine gelince:<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki ...'ın diğer davalı ...'ın ücretten mütevellit borcundan<br />

sorumlu tutulması doğru değildir. Bu borç davalı Özkanat'ın hak etmediği<br />

halde ödenen ücretten kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı davalı bankanın sorumlu<br />

tutulması hatalıdır.<br />

Öte yandan yeni işveren durumunda bulunan davalı bankanın, önel vermeksizin iş<br />

aktini fesheden ve kendi işyerinde çalışmaya başlıyan diğer davalı işçinin bu<br />

davranışından dolayı sorumlu tutulabilmesi için Dairemizin oluşan içtihatları<br />

uyarınca önceki işveren durumunda olan davacı bankanın bundan dolayı bir<br />

zararının oluştuğunu isbat etmesi gerek. Somut olayda bu koşul gerçekleşmiş<br />

değlidir. O halde bu isteğinde davalı banka açısından reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 3.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

156


Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11377, K. <strong>1999</strong>/13228.<br />

Bildirim süresine uymadan başka işverenin işine girilmesi-ihbar tazminatından<br />

yeni işverenin sorumlu tutulamaması- zarar halinde sorumluluk<br />

2 Bildirim süresine uymadan hizmet akdini feshedip başka işverenin<br />

işyerinde işe başlanıldığında ihbar tazminatından sadece işçi sorumludur.<br />

ĐşK m. 15'de yeni işverenin sorumluluğu önceki işverenin<br />

zarara uğraması şartına bağlanmıştır. Böyle bir zarar ispat<br />

edilmedikce, yeni işveren sorumlu tutulamaz.<br />

ĐşK 15, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatının, davalı ve karşı davacı ise fazla çalışma parası<br />

ile ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, her iki davayıda kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı banka davalılardan ...'ün işyerinde çalışmakta iken ihbar sürelerine uymadan<br />

diğer davalı bankada çalışmaya başladığından sözederek, ihbar tazminatının<br />

her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Mahkemece istek kısmen kabul edilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen<br />

tahsiline karar verilmiştir.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 15. maddesinde yeni işverenin sorumluluğu eski işverenin<br />

zarara uğraması şartına bağlanmıştır. Böyle bir zarar davacı tarafından ispat<br />

edilmeden yeni işverenin belirtilen şekilde sorumlu tutulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

157


Yarg. 9. HD, 21.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8717, K. <strong>1999</strong>/14063.<br />

Belirli süreli hizmet akdinde cezai şart-süre bitiminden önce işten ayrılarak<br />

başka işverenin işyerinde işe başlama-önceki işverenin zararından<br />

yeni işverenin sorumluluğu<br />

3 Belirli süreli hizmet aktinde süreye ilişkin cezai şart kabul edilen<br />

işçinin, sürenin bitiminden önce akdi haksız feshedip başka işverenin<br />

işyerinde çalışmaya başlaması üzerine yeni işveren, önceki işverenin<br />

bundan dolayı uğradığı zarardan sorumludur. Somut olayda<br />

zararın gerçekleştiği anlaşıldığından mahkemece, takdir yoluna<br />

gidilerek bildirilen miktar aşılmamak kaydıyla istemin kabulu gerekirken,<br />

yeni işvereni cezai şarttan sorumlu tutmak yoluna gidilmesi<br />

hatalıdır.<br />

ĐşK 15<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, cezai şartın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması<br />

sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan<br />

alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak<br />

temyizen incelenmesi davalılar avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek<br />

işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.9.<strong>1999</strong> Salı günü tayin<br />

edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan ... adına<br />

Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır<br />

bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalı işçcinin temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davalı bankanın temyiz itirazlarına gelince:<br />

Davacı banka ile davalı işçi düzenledikleri hizmet sözleşmesi ile iki yıl süreli bir<br />

çalışma koşulu kabul etmişlerdir. Bu koşul uyulmaması halinde bakiye süreye<br />

göre hesaplanacak bir cezai şartın ödenmesi konusunda anlaşmaya varmışlardır.<br />

Davacı işçi süreye uymadan davalı bankanın Kahramanmaraş şubesinde işe başlamıştır.<br />

Davacı sözkonusu hizmet sözleşmesinin 3/a maddesi ve ayrıca 1475<br />

sayılı Đş Kanununun 15. maddesi uyarınca davacı ile birlikte diğer kimi banka<br />

personelinin de davalı bankada çalışmaya başlaması durumu karşısında tazminat<br />

isteğinde bulunmaktadır. Mahkemece davalı banka diğer davalı işçi gibi sorumlu<br />

tutulmuştur. Böyle bir sorumluluğa gidebilmek için 1475 sayılı Đş Kanununun 15.<br />

158


maddesinde öngörülen zarar koşulunun gerçekleşmesi gerekir. Davalı banka tarafından<br />

davacı bankaya yazılan 19.2.1997 tarihli cevabi yazı değerlendirilerek zarar<br />

koşulunun gerçekleştiği kabul edilmelidir. Ancak zarar miktarı bakımından<br />

mahkemece takdir yoluna gidilerek yazıdaki miktar aşılmamak kaydıyla istemin<br />

kabulü gerekirken cezai şarttan davalı bankanında sorumlu tutulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

banka yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının<br />

karşı tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye<br />

iadesine, 21.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

1. Đşçinin dayandığı haklı sebebi ispatla yükümlü olması<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

159<br />

1a) Đşverence aşağılayıcı davranışlarda bulunduğuna dair sebebin<br />

ispat edilememesi<br />

1b) Đşveren tarafından tehdit ve hakarette bulunulduğuna ilişkin<br />

sebebin ispat edilememesi<br />

1c) Đşyeri değişikliği sebebiyle fesihte işçinin ispat yükümlülüğü ve<br />

gerekli inceleme<br />

Bak. k 8<br />

2. Dayanılan haklı sebeple bağlılık<br />

Bak. k 2<br />

3. Sakat işçiyi sağlığını tehlikeye sokacak şekilde zorlamadan dolayı<br />

fesih<br />

4. Đşveren trafından hakaret edilmesi sebebiyle fesih<br />

5. Fazla çalışma ücretinin ödenmemesi sebebiyle fesih


6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

13<br />

14<br />

6. Đkramiyenin verildiği tarihte ücretsiz izinli olma halinde bu tarihe<br />

göre ikramiyenin ödenmediğine ilişkin haklı sebep oluşturmaması<br />

7. Ödeme tarihinden önce ihtarname çekerek ücret ödenmediğine haklı fesih<br />

sebebi olarak dayanılamayacağı<br />

Bak. k 6<br />

8. Đkramiyenin ödenmemesi sebebiyle fesih<br />

9. Đşyeri değişikliğinin derhal fesih için haklı sebep oluşturabilmesi<br />

9a) Đşyeri değişikliği sebebiyle fesihte işverenin bir hususta bu hakkı<br />

bulunup bulunmadığının araştırılması<br />

9b) Personel yönetmeliği ile tanımın işyeri değişikliği yetkisinin<br />

kullanılmasının işçi yönünden haklı sebep oluşturmaması<br />

9c) Şehir merkezine uzak bir işyerine gönderilen ve servis hizmeti<br />

verilmeyen işçinin hizmet akdini fesh edilmesi<br />

9d) Personel yönetmeliğinde sadece aynı il sınırları içinde yetki<br />

verilmesi ve bu sınır aşılarak işyeri değişikliğinde işçinin fesih<br />

hakkına sahip olması<br />

9e) Hizmet akdi ile tanınan işyeri değişikliği yetkisinin kullanılmasının<br />

işçi yönünden haklı sebep oluşturmaması<br />

10. Đş değişikliğinde fesih hakkının kullanılması ve işlemin iptalinin<br />

istenememesi<br />

11. Pirim bildirgelerinin eksik verilmesi ve prim ödeme gün sayısının eksik<br />

bildirilmesi sebebiyle akdin derhal feshedilmesi<br />

15<br />

12. Çalışma saatlerinin artırılması sebebiyle akdin derhal feshedilmesi<br />

160


161<br />

Yarg. 9. HD, 22.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4328, K. <strong>1999</strong>/5778.<br />

Đşverenin aşağılayıcı davranışlarda bulunduğu sebebiyle fesih-haklı<br />

sebebin ispat edilememesi-işverence devamsızlıktan fesih-kıdem<br />

tazminatı isteğinin reddi<br />

1 Hizmet akdinin işverenin aşağılayıcı davranışları sebebiyle<br />

feshettiğini ileri süren işçi, haklı sebebe dayalı feshi<br />

ispatlayamadığı, aksine akdin işverence devamsızlık sebebiyle<br />

feshedildiği anlaşıldığından, kıdem tazminatı isteğinin reddi<br />

gerekir<br />

ĐşK 16, 14, 17<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı ve ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1.-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı, davalı işverenin kendisine aşağılayıcı davranışlarda hakaretlerde bulunduğunu<br />

ve en son "defol git" dediğini ileri sürerek 1475 sayılı Đş Kanununun<br />

16/II. maddesi uyarınca iş aktini feshettiğini bildirmiştir. Davalı işveren ise, davalının<br />

üç gün üst üste işe gelmediğini savunmuştur. Böylece iş sözleşmesinin<br />

davalı tarafından feshedildiği konusunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık<br />

yoktur.<br />

Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları davalının davacıya hakaret ettiği<br />

konusunda herhangi bir ifade de bulunmamışlardır. Böylece davacı iş aktini haklı<br />

olarak feshettiğini kanıtlayamamıştır; bu durumda kıdem tazminatına hak kazanamaz.<br />

Mahkemenin aksine görüşle bu isteği kabul etmesi isabetsiz olup, kararın<br />

bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 13.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12934, K. <strong>1999</strong>/15832.<br />

Tehdit ve hareket sebebiyle fesih-fesih sebebi ile bağlılık-sebebinin<br />

kanıtlanamaması-kıdem tazminatı isteğinin reddi<br />

2 Aleyhine dava açılan işveren tarafından tehdit ve hakarette bulunulduğu<br />

için feshettiğini bildiren, ancak bağlı olduğu fesihe sebebi kanıtlanmayan<br />

işçinin haklı sebeple akdi feshettiği kabul edilemez. Bu durumda kıdem<br />

tazninatı isteğinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatnın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Mahkemece davacının hizmet akdinin Đş Kanunun 16/2 maddesi gereğince haklı olarak<br />

sona erdirildiği kabul edilerek kıdem tazminatı hüküm altına alınmışsa da davacı noter<br />

vasıtasıyla gönderdiği fesih yazısında eşi tarafından işveren aleyhine açılan alacak<br />

davasından vazgeçmesi için tehdit ve hakarette bulunduğunu ileri sürerek akdi feshettiği,<br />

ancak dinletilen tanıkların tehdit ve hakaret fiillerini doğrulamadıkları anlaşıldığından ve<br />

davacı da fesih nedenleriyle bağlı bulunduğundan kanıtlanamıyan davanın kabulüne karar<br />

verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 14.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11503, K. <strong>1999</strong>/15847.<br />

Sakat işçi statüsünde çalışan işçi-sağlığı tehlikeye sokacak şekilde zorlanamama-derhal<br />

fesih hakkı kıdem tazminatı<br />

3 Sakat işçi statüsünde ve aynı işte çalışmakla beraber hekim raporu ile<br />

ayakta çalışmasının sağlığı için tehlikeli olduğu belirlendiğine göre, hizmet<br />

akdini feshinin haklı sebebe dayandığının ve kıdem tazminatı isteğinin<br />

kabulü gerekir.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

162


163<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı 1991 yılında sakat işçi statüsünde işe başlatılmış olup, % 44 oranında işgücü<br />

kaybına maruzdur. Her ne kadar 1997 fesih tarihine kadar aynı işi yapmaya devam etmiş<br />

ise de hekim raporlarına göre davacının ayakta çalışmasının sakıncalı olduğu<br />

anlaşılmaktadır. Davacının bir kamu kuruluşunda iş bulmuş olmasının sonuca gidilmesine<br />

etkisi olduğu düşünülemez. Anayasamızın güvencesi altında olan sağlık hakkı en temel<br />

haklardan biri olup, insanın sağlığını tehlikeye sokacak şekilde çalışmaya zorlanması<br />

beklenemez. Bu itibarla davacının feshinin haklı nedene dayandığı kabul edilerek kıdem<br />

tazminatı isteği kabul edilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davacı 1991 yılında sakat işçi kontenjanından davalıya ait işyerinde işe başlamış<br />

16.5.1997 tarihine kadar işyerinde çalışmış, bu uzun süre içersinde maluliyet oranı ve<br />

yaptığı iş ve çalışma şartları değişmemiştir. Çok uzun süre aynı işi yürüten davacının<br />

şartlar değişmediği halde 1475 Sayılı Yasanın 16/1 maddesine dayanılarak akdi<br />

feshetmesi aynı yasanın 18. maddesine uygun düşmediği gibi objektif iyiniyet kuralları<br />

ilede bağdaşmaz. Zira davacının sakatlığına uygun şekilde çalıştırıldığı davalı tanıklarınca<br />

doğrulandığı gibi davacı fesihden önce sağlık nedeni ile işinin değiştirilmesinide yazılı<br />

şekilde istemeden ... Üniversitesinde iş bulması sonucu akdi sona erdirdiği dosya<br />

içeriğinden anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda dahi davacının sağlık durumunda<br />

kötüleşme olmadığı uzun süre çalışan davacının akdi sona erdirmesinin izahının<br />

bulunmadığı açıklanmıştır. bu nedenlerle kararın onanması görüşündeyim.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14676, K. <strong>1999</strong>/17618.<br />

Đşveren tarafından hakaret üzerine işyerini terk-haklı sebeple fesih-kıdem<br />

tazminatı<br />

4 Đşverenin işçiye hakaret ettiği anlaşıldığına göre, işyerini terk haklı<br />

bir sebebe dayanmakta olup, işçinin kıdem tazminatına hak kazandığının<br />

kabulu gerekir.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma parası ile hafta ve genel<br />

tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere ve tanık anlatımlarına göre işverenlerden Handan<br />

Hazıloğlu'nun davacıya hakaret ettiği özellikle el kol hareketleri ile kendisine ihtiyaç<br />

kalmadığı, pislik gibi laflar ettiği defol ifadesini kullandığı, anlaşılmış bulunmaktadır.<br />

Bu durumda davacının işyerini terketmesi haklı nedenlere dayanmaktadır.<br />

O halde davacı kıdem tazminatına hak kazanmış bulunmaktadır. Bu istemin<br />

red edilmesi isabetsizdir.<br />

3. Davacının açmış olduğu hakaret nedeni ile manevi tazminat istemi hizmet aktinin<br />

uygulanması ile ilgili bulunmaktadır. Böyle olunca bu istemin mahkemece<br />

inceleme ve soruşturma yapılmak suretiyle karara bağlanması gerekirken görevsizlik<br />

kararı verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 9.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/160, K. <strong>1999</strong>/4638.<br />

Fazla çalışma ücretinin ödenmemesi sebebiyle fesih-faizin temerrüd tarihinden<br />

itibaren yürütülmesi<br />

5 1. Đşçi hizmet akdini fazla çalışma ücreti ödenmediği için feshettiğini<br />

bildirdiğine ve mahkemece fazla çalışma ücreti hüküm alındığına<br />

göre, feshin haklı sebebe dayandığı kabul edilerek kıdem tazminatının<br />

ödenmesine karar verilmesi gerekir.<br />

2. Đşçi dava açmadan önce işverene çektiği ihtarname ile fazla çalışma<br />

ve yıllık ücretli izin alacağının ödenmediğini belirttiğinden,<br />

faiz başlangıcında bu temerrüt olgusunun dikkate alınması gerekir.<br />

ĐşK 16, 35, 56<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, fazla çalışma parası, hafta ve genel<br />

tatil gündeliklerinin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda: ilamda<br />

yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya<br />

verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avu-<br />

164


katınca istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 9.3.<strong>1999</strong> Salı<br />

günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı<br />

adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır<br />

bulunan avkutların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son<br />

verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalı işverenin tüm temyiz itirazları ile davacı işçinin aşağıdaki<br />

bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi 15.1.1998 tarihli fesih bildirimi ile işçilik haklarının ve bu<br />

meyanda fazla mesai ücretinin de ödenmediğini ileri sürerek hizmet akdini<br />

feshettiğini bildirdiğine ve mahkemece de fazla mesai ve işçilik haklarının da<br />

hüküm altına alınmış olduğuna göre fesih 1475 sayılı Đş Kanununun 16/II-d<br />

bendinin kapsamında haklı fesih kabul edilerek kıdem tazminatının hüküm altına<br />

alınması gerekir. Gerçekten bir taraftan işçilik haklarının hüküm altına alınması<br />

diğer taraftan feshin haklı olduğunun kabul edilmemesi çelişki oluşturur. Bu<br />

durumda kıdem tazminatı hüküm altına alınmak üzere karar bozulmalıdır.<br />

3. Davacı davanın açılmasından önce davalı işverene çekmiş olduğu ve karşı tarafa<br />

da tebliğ edilen ihtarmanesi ile fazla mesai ve yıllık ücretli izin alacaklarının<br />

ödenmediğini bildirmiştir. ihtarnamenin bu içeriği dikkate alınarak her iki alacak<br />

için ihtarnamede belirtilen tarihin hitamından itibaren faiz yürütülmelidir. Bu temerrüt<br />

olgusu hem ilk hem de ek dava için geçerlidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı<br />

yararına takdir edilen 20.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

9.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

165


Yarg. 9. HD, 23.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1213, K. <strong>1999</strong>/5830.<br />

Ücret ve ikramiyenin ödenmemesi sebebiyle fesih-ikramiyenin veriliş<br />

tarihinde izinli olma-ücretin ayın bitimini takiben ödenmesi-haklı sebebin<br />

oluşmaması<br />

6 Ödeme tarihi işçinin ücretsiz izinli bulunduğu döneme rastlayan<br />

ikramiyesinin bu işçiye ücretsiz izni, bitiminden ve işe<br />

başlamasından bir gün sonra ödendiği düşünülmelidir. Ödeme<br />

tarihinde işyerinde bulunmadığı için bu tarihine göre ikramiyenin<br />

verilmeyişi haklı sebep oluşturmaz.<br />

Ayın 24 günü ücretsiz izinli olan ve 25. günü işe başlayan işçiye<br />

ayın bitimini takiben ücretinin ödenmesi gerektiğinden, ayın 27.<br />

günü çektiği ihtarnamede ücretinin ödenmediğini fesih için haklı<br />

sebep dayanağı yapamaz.<br />

ĐşK 16, 26<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatı, ikramiye, depo tazminatı, emtea<br />

kupon bedeli ile ücret alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda;<br />

ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya<br />

verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı<br />

avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 23.3.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son<br />

verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalıya ait işyerinde çalışırken 2-24.4.1996 tarihleri arasında yıllık iznini<br />

kullanmış; bu izinden döndükten sonra 24.4.1996 tarihinde ailevi sebeplerden dolayı toplu<br />

iş sözleşmesindeki hükümlere göre bir aylık süre ile ücretsiz izin hakkını kullanmak<br />

istediğini bildirmiş; işverenlikçe bu isteği olumlu karşılanarak ücretsiz izne çıkmış sonra<br />

da dönüşünde ikinci kez ücretsiz izin isteğinde bulunmuş ve tekrar bu hakkını da<br />

kullandıktan sonra 24.6.1996 tarihinde işbaşı yapmıştır. Birkaç gün sonra 27.6.1996<br />

tarihinde davalı işverene bir ihtarname keşide ederek ücret ikramiye ve diğer işçilik<br />

haklarının ödenmediği için hizmet sözleşmesini 1.7.1996 tarihi itibariyle feshettiğini<br />

bildirmiştir.<br />

Davacı haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle kıdem tazminatı ile birlikte ücret,<br />

ikramiye ve işçilik hakları talebinde bulunmuş, mahkemece işçilik haklarından bir alacağı<br />

bulunmadığı ancak feshin haklı olduğu sonucuna varılarak kıdem tazminatı hüküm altına<br />

alınmıştır.<br />

166


Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı işçinin ücret ya da ikramiyenin zamanında<br />

ödenmemesi nedeniyle gerçekleştirdiği feshin haklı olup olmadığı noktasında<br />

toplanmaktadır. Đşyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesi hükümlerine<br />

göre ikramiyeler Mart-Haziran, Eylül ve Aralık ayları için öngörülmüş<br />

olup, bunların ödeme tarihleri işyerindeki uygulamaya göre müteakip ayın 15 inci<br />

günüdür. Davacının hakettiği Mart 1996 ikramiyesinin kendisine 15 Nisan 1996<br />

da ödenmesi gerekmekte ise de o tarihte ücretli izinde olduğu dikkate alınmalı ve<br />

24.4.1996 tarihinde işyerine döndükten sonra da tekrar ücretsiz izne çıkmış olduğu<br />

için ikinci ücretsiz iznin bitiminden ve işe başlamasından bir gün sonra<br />

25.6.1996 da ödendiği düşünülmelidir. Kendisine işyerinde bulunmadığı için anılan<br />

ikramiyenin ödenmediği açıkca görülmektedir.<br />

Ücret ödemesinin geç yapılıp yapılmadığı konusuna gelince: Haziran ayında 24<br />

gün çalışmamış, son 6 gün çalışması sözkonusu olduğuna göre Haziran ücretinin<br />

geç ödenmeside sözkonusu değildir. Haziran ayı ücretinin işledikten sonra Temmuz<br />

ayı günü ödenmesi gerekirdi ki bu konuda da haklı fesih dayanağının bulunduğu<br />

kabul edilemez. Bir başka anlatımla ihtarnamenin çekildiği 27.6.1996 tarihinde<br />

davacı işçinin gerçekleşip ödenmeyen herhangi bir işçilik hakkı mevcut<br />

değildir. Böyle olunca davanın reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 20.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

23.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

167<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13249, K. <strong>1999</strong>/16231.<br />

Đkramiyenin ödenmemesi sebebiyle fesih-kıdem tazminatı<br />

7 ĐşK m. 26 anlamında sözleşme ile kararlaştırılan ücret kapsamına<br />

dahil olan ve onun eki niteliğinde bulunan ikramiyenin<br />

ödenmemesi işçi yönünden haklı sebep oluşturur ve bu tür fesihte<br />

işçi kıdem tazminatına hak kazanır.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, ikramiye, yakacak ve giyecek yardımının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince:<br />

Đşyerinde uygulanmakta olan Toplu Đş Sözleşmesi 50. maddesi işçilere yılda otuzar<br />

gün üzerinden iki ikramiye ödenmesini öngörmekte olup, davacı 1995 yılı<br />

Ekim ayı ikramiyesinin ödenmediğini bunun üzerine davacının 16.11.1998 tarihli<br />

bildirimle hizmet aktini feshettiği, 6.12.1998 tarihinde de dava açarak haklı fesih<br />

nedeni ile ikramiye alacağını ve kıdem tazminatını da talep ettiği 1.12.1998 tarihinde<br />

davalı işverenin ikramiyeyi ödediği konularında uyuşmazlık yoktur. Đkramiyenin<br />

ödenmemiş olması haklı fesih yetkisini kullanma imkanı verip vermediği<br />

tartışma konusu oluşturmaktadır. Mahkemece akti ikramiyenin ücret kavramı dışında<br />

kaldığı görüşüne yer verilerek böyle bir alacağın ödenmemiş olması haklı<br />

feshe imkan vermeyeceği sonucuna varılmıştır.<br />

1475 sayılı Đş Kanunun 26. maddesi anlamında akdi ikramiyenin de ücret kapsamı<br />

için de yine onun bir eki olarak düşünülmesi gerekir. Dairemizin istikrar kazanmış<br />

uygulaması da bu doğrultudadır. Mahkemece ikramiyenin ödenmemesinin<br />

işçi için çekilmez bir hal olarak nitelendirilemiyeceği şeklindeki görüşü kabul<br />

edilemez. Çekişmezlik kıstasına dayanıldığı takdirde işçinin kendisi için hayati<br />

önemi olan bu tür ödemelerin zamanında yapılmamış ya da hiç yapılmamış olmasının<br />

olumsuz bir sonuç doğuramayacağı şeklindeki bir çözümle karşılaşılmış<br />

olur ki Đş Hukukun da böyle bir çözüme yer verilemez. Açıklanan bu maddi olgular<br />

karşısında bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatı bir<br />

değerlendirmeye tabi tutularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10998, K. <strong>1999</strong>/13244.<br />

Đşyeri değişikliği sebebiyle fesih-dayanılan sebebin işçi tarafından ispatı<br />

8 Đşyeri değişikliği sebebiyle hizmet akdini fesih ettiğini ileri süren işçi, bu sebebi<br />

ispat ile yükümlüdür. Bu açıdan hizmet akdi, personel yönetmeliği varsa toplu iş<br />

sözleşmelerinin incelenerek işyerinin değiştirilmesi hakkında bir düzenlenemenin<br />

bulunup bulunmadığı incelenerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 16<br />

168


DAVA: Davacı, eksik ödenen kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Fark kıdem tazminatı isteği ile açılan davada taraflar arasındaki uyuşmazlık<br />

14.3.1988 tarihinde davacının istifasının haklı nedene dayanıp dayanmadığı konusuna<br />

ilişkindir.<br />

Davacı, bir başka yere naklinin yapıldığını iddia ederek istifa ettiğini belirtmektedir.<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 16/II-e maddesine göre, sözleşmede başka türlü<br />

bir kayıt yoksa işçi, iş şartlarının esaslı bir tarzda değişmesi yada başkalaşması<br />

halinde hizmet sözleşmesini bildirimsiz olarak fesh edebilir. Böyle bir durumda<br />

da isbat külfeti işçiye düşer. Bu itibarla davacı işçinin öncelikle şahsi sicil dosyasının<br />

getirtilerek ferdi hizmet sözleşmesinde nakille ilgili bir kayıt olup olmadığı,<br />

böyle bir sözleşme düzenlenmemiş ise o tarihte işyerinde uygulanan TĐS hükümlerinin<br />

incelenmesi yada işyeri yönetmeliği varsa değerlendirme yoluna gidilmesi<br />

ve hasıl olacak sonuca görede bir karar verilmesi icap eder.<br />

Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11530, K. <strong>1999</strong>/14500.<br />

Đşyeri değişikliği-işverenin yetkisi-kıdem tazminatı<br />

9 Hizmet akdinin bir eki niteliğinde olan personel yönetmeliğinde işverene<br />

işçiyi başka bir yerde ve sahada çalıştırma yetkisini tanındığına göre,<br />

işçinin işyeri değişikliğine haklı sebep olarak dayanması mümkün değildir.<br />

Bu nedenle kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ile harcırah parasının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm duruşmalı olarak davalı Avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK/nun<br />

435. maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve incelemenin evrak<br />

üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

169


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, Đstanbul'da bir banka şubesinde çalışırken bir süre Gümüşhane Şubesinde<br />

görevlendirilmiş, daha sonra yine Đstanbul'da bu kez Soğanlı Şubesinde<br />

çalıştırılması uygun görülmüştür. Personel yönetmeliğinin 51. maddesine göre<br />

davalı banka davacı işçiyi bir başka yerde ve Şubede çalıştırabilme yetkisine sahiptir.<br />

Personel yönetmeliğinin hizmet sözleşmesinin eki olduğu kabul edilerek iş<br />

şartlarında değişiklik yapıldığı iddiasına değer verilmesi olanağı yoktur. Bu durumda<br />

davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazanmadığı kabul edilerek bu isteğin<br />

reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 4.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12484, K. <strong>1999</strong>/15318.<br />

Đşyeri değişikliği sebebiyle fesih-ihbar tazminatı isteğinin reddi-ödeme<br />

belgesi<br />

10 1. Alt işverenin işçisi olarak çalışan ve işyeri, yeni ihalenin alınamaması<br />

sonucu değiştirilerek şehir merkezine 20 km uzaktaki işyerinde<br />

görevlendirilen ve servis hizmeti verilmeyen işçinin bu<br />

işyerinde çalışmayarak akdi feshetmesi haklı bir sebebe<br />

dayanmakta; haklı sebebe dayansada akti kendisi feshettiği için<br />

ihbar tazminatına hak kazanamamaktadır.<br />

2. Đzin ücretinin ödendiğine dair belge değerlendirilmeye tabi tutularak<br />

yıllık ücretli izin alacağı hakkında karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 16, 13, 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin parası ile bayram<br />

tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

170


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının davalı temizlik şirketi işçisi olarak<br />

Bursa Sosyal Siortalar Kurumu hastanesinde çalışırken 1998 yılı Temmuz<br />

ayında davalı şirketin temizlik ihalesini yeniden alamaması üzerine davacıya<br />

Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü işyerinde çalışması yönünde bildirimde bulunulduğu<br />

davacının ise bu yeni işyerinin merkeze uzak oluşu ve servis imkanı bulunmayışı<br />

gibi sebeplerle kabul etmeyerek hizmet akdini feshettiği anlaşılmaktadır.<br />

Davacının çalıştığı davalı işyerinin şehir merkezinde olduğu halde, yeni işyerinin<br />

şehir merkezine 20 km uzakta bulunduğu ve servis hizmetinin de verilmediği<br />

mahkemece kabul edilmektedir. Böyle olunca davacı işçinin yeni işyerinde çalışmayı<br />

kabul etmeyerek 1475 sayılı Đş Kanununun 16/II-e maddesi gereğince<br />

hizmet sözleşmesini feshettiği kabul edilerek haklıda olsa hizmet akdini sona<br />

erdiren davacının ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

3. Davalı vekili tarafından temyiz dilekçesi ekinde davacıya izin ücreti ödendiğine<br />

dair ve davacının imzasını taşıdığı ileri sürülen ödeme belgesi sunulmuştur.<br />

Mahkemece bu belge değerlendirmeye tabi tutularak yıllık ücretli izin alacağı<br />

hakkında karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

171


Yarg. 9. HGK, 10.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9-947, K. <strong>1999</strong>/924.<br />

Đşyeri değişikliği-personel yönetmeliğinde işverene verilen yetkinin<br />

sınırları-kıdem tazminatına hak kazanma<br />

11 Đşyeri personel yönetmeliğinde işverene aynı il sınırları içinde<br />

başka bir işyerinde görevlendirme yetkisi tanınmış, başka bir ile<br />

göndermede böyle bir yetki verilmediği için işçinin, başka ildeki<br />

işyerinde iş başı yapmaması haklı sebebe dayanan derhal fesihtir.<br />

Bu nedenle kıdem tazminatı isteğinin hüküm altına alınması<br />

gerekir.<br />

ĐşK 16, 14<br />

DAVA: Tarflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;<br />

Kartal I. Đş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.4.<strong>1999</strong> gün ve<br />

E.98/134-K.99/143 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarfından istenilmesi<br />

üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 7.6.<strong>1999</strong> gün ve E.99/8729-K.99/9817 sayılı<br />

ilamı ile; (..... 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni<br />

gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi Đstanbul'daki işyerinde çalışırken Bursa'ya nakli yapılmış ancak bu<br />

yeni işyerine giderek çalışmaya başlamamıştır. Bu durumda çözümlenmesi gereken<br />

sorun davacının Bursa'ya gitmemekte haklı olup olmadığıdır.<br />

Đşyeri personel yönetmeliğinin "görev ve işyeri değişikliği" başlıklı 19. maddesinin<br />

a bendinde "gerektiğinde, personel, çalışmakta olduğu görevden başka bir görevde<br />

veya şirketin aynı il sınırları içerisindeki başka bir işyerinde görevlendirilebilir.<br />

Đşi veya işyeri değiştirilen personelin yeni işi aynı il sınırları içinde ise<br />

ertesi günü, ayrı bir ilde ise en geç 10 gün içinde işe başlaması gerekir." denilmektedir.<br />

Bu madde içeriğine göre şirketin aynı il sınırları içindeki başka bir<br />

işyerinde işçiyi görevlendirebilmesi yetkisi vardır. Bir başka deyişle diğer bir ilde<br />

işçiyi görevlendirme olanağı davalı işverene tanınmamıştır. Bu durumda davacı<br />

işçinin Bursa'daki işyerinde iş başı yapmaması haklı nedene dayanmaktadır ki bunun<br />

sonucu olarak kıdem tazminatına hak kazanır. Bu isteğin hüküm altına alınması<br />

için kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine<br />

geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda<br />

direnilmiştir.<br />

TEMYĐZ EDEN: Davacı Vekili<br />

172


HUKUK GENEL KURULU KARARI<br />

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği<br />

anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:<br />

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma<br />

kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Gene Kurulu'nca da benimsenen<br />

Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya<br />

aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire<br />

bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince<br />

BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 10.11.<strong>1999</strong><br />

gününde, oybirliği ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 22.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16771, K. <strong>1999</strong>/19937.<br />

Đşverenin sözleşme ile belirlenen işyeri değişikliği yetkisi-işçi için haklı<br />

feshin ileri sürülememesi-üyelik sebebiyle işyeri değişikliği ve sendikal<br />

tazminat<br />

12 1. Hizmet akdinde işçinin çalıştığı işyerinin ana tüzük ve teşkilât<br />

yönetmeliğindeki amaçlar doğrultusunda değiştirilebileceği kabul<br />

edildiğinden, işverenin bu hükümle kendisine verilen yetkiyi kullanarak<br />

yaptığı işyeri değişikliği artık işçi tarafından haklı sebep olarak ileri<br />

sürülemez. Bu nedenle kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekir.<br />

2. Đşverenin işyerinin sendikaya üye olması sebebiyle değiştirildiği tanık<br />

ifadelerinden anlaşıldığına ve işveren kadro fazlalığı iddiasını<br />

kanıtlayamadığına göre, işçinin sendikal tazminat isteği hüküm altına<br />

alınmalıdır.<br />

ĐşK 16, 14; SenK 31<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve sendikal tazminat, 1998 Şubat ayı ücreti ile fazla mesai ücretinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

173


2. Taraflar arasında düzenlenen 1.4.1994 tarihli hizmet sözleşmesinde davacının işyerinin<br />

ana tüzükte ve teşkilat yönetmeliğindeki amaçlar doğrultusunda değiştirilebileceği kabul<br />

edilmiş bulunmaktadır. Đşyeri Anatüzüğüne göre davalı Đşverenin Türkiye'deki hava<br />

meydanlarında yer hizmetleri yapacağı amaçlar arasında belirtilmiş ve işverenin bu amaç<br />

doğrultusunda davacının çalıştığı ve atandığı hava meydanlarında teşkilatlandığı<br />

anlaşılmaktadır. Đşveren hizmet sözleşmesinin kendisine verdiği bu yetkiye dayanarak<br />

davacıyı yeni görev yerine atamış bulunmaktadır artık davacı bu atamayı haklı fesih<br />

nedeni olarak ileri sürüp Đş Yasasının 16/II. maddesi gereğince akti feshedemez.<br />

Davacının feshi haklı fesih sayılamaz. Bu sebeplerle davacının kıdem tazminatı isteğinin<br />

reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

3. Davacının temyizine gelince; Davacının 9.2.1998 tarihinde ... <strong>Sendikası</strong>na üye olması<br />

üzerine işveren tarafından bu üyelik sebebiyle işyerinin 11.2.1998 günü değiştirildiği<br />

davacı tanıklarının anlatımlarından anlaşılmaktadır. Davalı her ne kadar kadro fazlalığı<br />

sebebiyle atama işlemini yaptığını ileri sürmüş ise de bu savunmasını kanıtlayamamıştı.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31. maddesinde sendika üyesi olması sebebiyle işçiler<br />

aleyhine farklı muamele yapılması yasaklanmış, bu gibi hallerde sendikal tazminat<br />

ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Buna rağmen davacının sendikal tazminat isteğinin<br />

kabülü gerekirken yazılı şekilde reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12438, K. <strong>1999</strong>/16167.<br />

Đş değişikliği-işverenin işin düzenlenmesi ve yürütülmesi yetkisi-işçinin<br />

derhal fesih hakkı ve diğer seçimlik hakları-işlemin iptali yoluna gidilememesi<br />

13 Đşverenin işin düzenlenmesi ve yürütülmesi kapsamında işçiyi bir<br />

görevden başka bir göreve verdiğinde, işçi buna karşı derhal fesih<br />

hakkını veya eda davası açmak ya da diğer seçimlik haklarını kullanabilir.<br />

Ancak istemin iptaline karar verilmesine yönelik bir tespit<br />

davası açamaz.<br />

ĐşK 16<br />

DAVA: Davacı, ünvan değiştirme işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, istek gibi karar vermiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

174


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi hareket amiri görevini ifa ederken işletme işçiliğine verildiğini ileri<br />

sürerek usulsüz işlemin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması ve iptali isteminde<br />

bulunmuş, mahkemece istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Đş Hukukunda işverenin işin düzenlenmesi ve yürütülmesi yetkisinin işverene ait<br />

olduğu böylece iş barışının sağlanabileceği şeklindeki görüş geçerlidir. Şayet bir<br />

işçi bir görevden diğer bir göreve verilmiş ve böylece maddi ve manevi zarara<br />

uğramışsa hakkında eda davası açmak yada mevzuatın kendisine verdiği yollara<br />

başvurmak ve özellikle ilgili mercilere şikayette bulunmak, fesih hakkını kullanmak<br />

şeklinde seçimlik haklarını kullanabilir. Usul Hukukumuzda da kural olarak<br />

eda davası açılabilecek hallerde tespit davası dinlenmez. Ayrık duruma örnek<br />

olarak işyeri sendika temsilcileri için öngörülen güvenceden söz edilebilir ki, bu<br />

husus 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 30. maddesinde düzenlenmiştir.<br />

Açıklanan nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü<br />

hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13242, K. <strong>1999</strong>/15923.<br />

Sosyal Sigortalar Kurumuna prim bildirgelerinin ve prim ödeme gün<br />

sayısının eksik bildirilmesi-haklı fesih-ihbar tazminatı isteğinin reddi<br />

14 Đşverence bazı aylara ilişkin sigorta prim bildirgelerinin verilmediği<br />

ve prim ödeme gün sayısının eksik bildirildiği için haklı<br />

sebeple hizmet akdini feshettiği belirlenen işçi, ihbar tazminatı<br />

isteğinde bulunamaz.<br />

ĐşK 16, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası<br />

ile hafta tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

175


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosya içeriğinden davalı işveren tarafından kimi sigorta prim bordrolarının Sosyal<br />

Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne verilmediği böylece eksik bildirilmiş olduğu<br />

anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları tüm sürenin bildirilmediği için kendisinin sözleşmeyi<br />

feshettiğini bildirmişlerdir ki bu açıklamalar dosyaya uygun düşmektedir. Sözleşmeyi<br />

fesheden taraf haklı da olsa 1475 sayılı Đş Kanunun 13. maddesi uyarınca ihbar tazminatı<br />

isteyemez. Böyle olunca bu isteğin reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14684, K. <strong>1999</strong>/17620.<br />

Çalışma saatlerinin artırılmasına karşı çıkarak akdin feshi-ihbar tazminatına<br />

hak kazanılmaması<br />

15 Çalışma saatlerinin artırılmasına bir grup işçi ile birlikte karşı çıkan,<br />

ancak yapılan şikayetle durumun düzeltilmesine ve diğer işçilerin<br />

işyerine dönmesine rağmen işe dönmeyen davacı işçi hizmet<br />

akdini haklı sebeple derhal feshetmiş sayılır ve bu nedenle ihbar<br />

tazminatına hak kazanamaz.<br />

ĐşK 16, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık izin parasının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı bilgi ve belgelere göre davalı işverenin mesai saatlerini artırması üzerine<br />

davacı ile bir grup işçinin karşı çıktıkları, davalı işverenin de isteyen çalışır istemeyen<br />

çalışmaz çeker gider dediği daha sonra ve özellikle ... ye şikayetten sonra<br />

mesailerin düzeltildiği, bir kısım işçilerin döndüğü davacının ise dönmediği anlaşıldığına<br />

göre, bu durum işverenin feshi olarak değerlendirilemez.<br />

176


Ortada davacı işçinin haklı nedenle hizmet akdini feshi söz konusudur. Đşçi haklıda<br />

olsa hizmet sözleşmesini feshetmesi halinde kabulunü ihbar tazminatına hak<br />

kazanamaz. O halde ihbar tazminatının reddi gerekirken kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

1. Haklı sebeple derhal fesihte eşit işlem yapma ilkesine uygun davranılması<br />

2. Açıklanan fesih sebebiyle bağlılık ve sebebin ispatı<br />

2a) Đşverence dayanılan devamsızlık sebebin ispatı<br />

2b) Gösterilen birden fazla sebebin ispat yükümlülüğü<br />

2c) Đşverence gösterilen haklı sebebin ispat edilememesi<br />

2d) Đşverence gösterilen devamsızlık olgusunun ispat edilememesi<br />

2e) Đşverenin açıkladığı işçinin kavga ettiği ve görevlerini yapmadığı<br />

sebeplerinin ispat edilememesi<br />

3. Haklı sebebin soyut bir dayanak olarak gösterilmeyip işçinin somut<br />

davranış ve işlerinin belirtilmesi<br />

4. Derhal fesih için haklı sebebin öngörülen şartlara göre oluşması<br />

4a) Hafif işlerde çalıştırılması için rapor alan işçinin hizmet akdinin işyerinde<br />

ağır ve tehlikeli işler yapıldığı sebebiyle feshedilememesi<br />

177


8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

13<br />

14<br />

15<br />

16<br />

17<br />

4b) Đşveren vekiline işyerine ilişkin bazı şikayet ve temennileri<br />

kapsayan dilekçe verilmesinin hakaret fiilini oluşturmaması<br />

Bak. k 1<br />

4c) Haklı sebebin şartlarına göre gerçekleştiğinin araştırılması<br />

5. Đş kazası sonucu istirhatli olunan ve hizmet akdinin askıda kaldığı sırada<br />

bekleme süresi dikkate alınarak derhal fesih<br />

6. Đşçinin raporlu olduğu sürede hizmet akdinin haklı sebeple derhal<br />

feshedilmesi Bak. ĐşK 18/k<br />

7. Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılan haklı nedene dayalı şikâyetin<br />

şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve şikâyet sayılmaması<br />

8. Đşverenin başka işçisine sataşma sebebiyle fesih<br />

8a) Vardiya amirine sataşmadan dolayı fesih<br />

8b) Đşveren vekiline hakaret sebebiyle fesih<br />

9. Đşyerine sarhoş gelme sebebiyle fesih<br />

10. Doğruluk ve bağlılığa uymayan (sadakat formuna aykırı) davranışlar<br />

sebebiyle fesih<br />

10a) Vekaletsiz satış işlemi yapılması<br />

10b) Đşverenin haberi olmaksızın işyerinden bir malın kullanılmak<br />

üzere çıkarılması<br />

10c) Đşyerinden çok miktarda hurda demirin çıkarılması<br />

178


18<br />

19<br />

20<br />

21<br />

10d) Ferdi kredilerde usulsüzlük yapılması ve kamu davasının sonucunun<br />

belirlenilmesi<br />

10e) Şeker satış bedelinin bir kısmının yazar kasadan geçirilmemesi ve<br />

müşteriden gerçeğe aykırı beyanda bulunmasının istenilmesi<br />

10f) Gerçeğe uygun olmayan rapor düzenlenmesi ve belirlenmesinde<br />

gerekli incelemenin yapılması<br />

10g) Đşyerinin kötülenmesi ve işverene hizmet edenlere "yalaka" denilmesi<br />

10h) Gece döneminde iş görülecek sürede uyunması Bak. ĐşK 18/k 5<br />

11. Đşe devamsızlık sebebiyle fesih<br />

22<br />

23<br />

24<br />

25<br />

26<br />

27<br />

28<br />

11a) Đzin almadan üst üste üç gün işe gelmeme<br />

11b) Raporlu süreden sonra haklı bir gerekçe olmadan beş gün işe<br />

gelmeme<br />

11c) Ücretli izin süresini takiben üç iş günü mazeretsiz işe gelmeme<br />

11d) Đzin bitiminden sonra mazeretsiz iki gün işe gelmeme<br />

11e) Üst üste iki iş günü işe gelmeme<br />

11f) Üst üste üç gün işe gelmeme<br />

11g) Üst üste iki iş günü işe gelmeme ve mazeret gösterilmemesi<br />

11h) Üst üste üç iş günü mazeretsiz ve izinsiz işe gelmeme<br />

179


29<br />

30<br />

31<br />

32<br />

33<br />

34<br />

35<br />

36<br />

37<br />

38<br />

39<br />

11i) Üst üste dört gün işe gelmeme<br />

11j) Devamsızlıkta haklı mazeretin işçi tarafından ispatlanması ve yeterli<br />

belgelere dayanılması<br />

11k) Devamsız olunan günler için şartlarına uygun rapor alındığı incelenerek<br />

bir sonuca gidilmesi<br />

11l) Devamsızlık için saat kartları ve tutanaklar incelenerek bir sonuca<br />

varılması<br />

12. Đşçi hakları ödenmediği için işi bırakma ve diğer bazı eylemlerde bulunulduğu<br />

sebebiyle fesih<br />

13. Çalışma saatlerinde işi topluca terkederek direniş eyleminde bulunma<br />

sebebiyle fesih<br />

14. Đşverene zarar verilmesi sebebiyle fesih<br />

14a) Kalite ve kontrolden sorumlu işçinin kusurlu mal üretildiği halde<br />

önlem almayarak zararın çoğalmasına neden olunduğu için fesih<br />

14b) işverenin aracında hasar meydana getirilmesinden dolayı fesih ve<br />

şartlarının araştırılması<br />

14c) Đşçinin çalıştığı makinaya hasar vermesi sebebiyle fesih ve kusur<br />

ile hasar miktarı hakkında araştırma yaptırılması<br />

14d) Hatalı mal üretiminden ve satılan malların iadesine neden olmadan<br />

dolayı fesih Bak. ĐşK 18/k 1<br />

15. Tutukluluk sonucu işe devamsızlık sebebiyle fesih<br />

180


181<br />

Yarg. 9. HD, 1.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13603, K. <strong>1999</strong>/16485.<br />

Đşveren vekiline hakaret fiili bulunmaksızın akdin derhal feshi-akdin<br />

feshinde aynı durumda olanlar arasında eşit işlem yapma borcuna aykırılık-dilekçe<br />

eylemine öncülük ettiği iddiasının ispat edilememesihaksız<br />

fesih-ihbar ve kıdem tazminatı ödenmesi-ikramiye alacağının<br />

hesaplanması<br />

1 1. Davacı işçinin işyerinde çalışan işçilerle birlikte imzalayarak<br />

verdikleri dilekçede işyerine ilişkin bazı şikayetleri dile getirip temennilerde<br />

bulunmalarında işveren vekiline hakaret yapıldığı sonucu<br />

çıkarılamadığı için, işverence hizmet akdinin derhal feshinde<br />

haklı sebebin bulunduğu kabul edilemez.<br />

2. Diğer yandan, işverenin dilekçeyi imzalayanların tamamının değil,<br />

yalnız davacı işçinin hizmet akdine son vermesi, eşit işlem<br />

yapma ilkesine aykırılık oluşturur. Davacı işçinin dilekçeyi imzalayanlar<br />

arasında ön sırada yer almasından eyleme öncülük ettiği sonucu<br />

çıkarılamaz.<br />

3. Davacı işçinin akdi haksız feshedildiği için ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istekleri karara bağlanmalıdır.<br />

4. Tanık anlatımlarından anlaşılan diğer işçi hakları ve bu arada<br />

ikramiye alacağı da hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.<br />

ĐşK 17, 13, 14, 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazmitanı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası,<br />

bayram ve genel tatil gündelikleri ile ortaklık kesintisi alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi işyerinde kendisi gibi çalışan diğer işçilerinde imzası bulunan bir<br />

dilekçe ile işyeri Bölge Müdürlüğüne doğrudan başvurarak işyerinin verimli ve<br />

rantabl çalışmasını önlediğini, çalışanlar arasında eşit davranmadığını, şikayetler<br />

yapılmasına yol açtığını bildirerek bazı temennilerde bulunmuştur. Dilekçe içeri-


ğinin incelenmesinden Bölge Müdürüne herhangi bir haraket yapıldığı sonucuna<br />

varılamamaktadır. Bu bakımdan davalı işverenin davacının sözleşmesini feshetmesinin<br />

haklı nedene dayandığını kabul etmek olanağı yoktur. Bir an için hakaretin<br />

mevcut olduğu kabul edilse dahi davalı işverenin dilekçeyi imzalıyanların tamanının<br />

işlerine son vermemiş yalnız, davacı işçinin işine son vermiştir. Böyle<br />

bir davranış Đş Hukukunun eşit işlem yapılmasına ilişkin kuralına aykırılık oluşturur.<br />

Bundan başka davalı işveren davacının bu konuda öncülük ettiğini savunmakta<br />

ise de bu da kanıtlanmış değildir. Davacının dilekçeyi imzalıyanlar arasında<br />

ilk sırada yer almasının böyle bir girişimde bulunulmasında öncülük ettiği<br />

sonucu çıkarılamaz. Bu durumda feshin haksız olduğu kabul edilerek bilirkişi tarafından<br />

hesap edilen ihbar ve kıdem tazminatları değerlendirilmek sureti ile hüküm<br />

altına alınmalıdır.<br />

3. Davacı ve davalı tanıklarının anlatımlarında davacı işçinin fazla mesai yaptığı<br />

genel tatil günlerinde çalıştığı ve ayrıca ikramiye alacağı olduğu, bilirkişi tarafından<br />

da hesaplanması yapılacağına işaret edildiği halde ikramiye alacağının<br />

hesaplanmadığı görülmektedir. Mevcut deliller değerlendirmeye tabi tutularak<br />

gerçekleşen bu alacakların da hüküm altına alınması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 4.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/19680, K. <strong>1999</strong>/1498.<br />

Đşyerinin dayandığı haklı sebebi ispat yükümlülüğü-eksik inceleme<br />

2 Çalıştığı sırada iş kazısı geçirdiği ve raporlu olduğu süre sonunda<br />

iş verilmeyerek hizmet akdinin haksız feshedildiğini ileri sürerek<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteğinde bulanan işçinin görüşlerine<br />

karşı, işveren, akden ĐşK m. 17/II f'e göre devamsızlık sebebiyle<br />

feshedildiğini iddia etmiş olduğundan, haklı sebebin varlığını ispat<br />

işverene düşer. Bu amaçla gerekli belgeler getirilerek tüm deliller<br />

toplanmalı ve oluşan sonuca göre karar verilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatıyla maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

182


YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalıya ait işyerinde hizmet akdi ile çalıştığı sırada iş kazası geçirdiğini,<br />

raporu sonunda iş verilmiyerek davalıca hizmet sözleşmesinin haksız olarak sona<br />

erdirildiğini iddia ederek ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve iş kazası sebebiyle<br />

maddi ve manevi tazminat isteklerinde bulunmuştur.<br />

Davalı cevap layihasında hizmet akdini 1475 sayılı Yasanın 17/2-f maddesine<br />

göre haklı nedenle sona erdirdiklerini iş kazasının oluşunda kusursuz olduklarını<br />

ve kusurun davacıda bulunduğunu bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.<br />

Mehkemece kesin mehile rağmen davacının delil listesi vermediğini gerekçe göstererek<br />

davanın reddine karar vermiştir. Davalı davacının hizmet akdi ile çalıştığını ve iş kazası<br />

geçirdiğini kabul ettiğine göre, hizmet akdini haklı nedenle sona erdirdiğinin ve iş<br />

kazasında kusursuz bulunduğunun isbat külfeti davalı işverene düşer. Bu nedenlerle işyeri<br />

şahsi dosyası, işyeri ve SSK, kayıtları, iş kazası tahkikat evrakı ve bu yoldaki belgeler celb<br />

edilmeden ve tüm deliler toplanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın<br />

reddedilmesi hatalı olup bozma nedenidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 12.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12911, K. <strong>1999</strong>/15779.<br />

Haklı sebeple derhal fesih-birden fazla sebep-gösterilen sebeple bağlılık-dayanılan<br />

sebepleri ispat yükümlülüğü-haksız fesih sonucu ihbar ve<br />

kıdem tazminatı<br />

3 Hizmet akdinin işveren tarafından ve haklı sebebe dayanarak feshedildiği<br />

belirlenen olayda, işveren görevleri yapmamak, diğer işçilere sataşmak,<br />

devamsızlık ve işverene zarar vermek gibi birden fazla sebebe<br />

dayanmıştır. Haklı sebebe dayanarak akdi fesheden taraf, gösterdiği<br />

sebeplerle bağlı olup, bunları kanunda düzenlenen şartlara göre<br />

gerçekleştiğini ispat ile yükümlüdür. Haklı sebeple derhal fesihde,<br />

kanunda gösterilen sebeplerden birinin varlığı yeterli olmakla beraber,<br />

işveren gösterdiği sebeplerin gerçekleştiğini ispat edemediği için, hizmet<br />

akdini haksız feshetmiş olduğundan işçinin ihbar ve kıdem tazminat<br />

isteklerini reddi hatalıdır.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

183


Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

ise de HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine<br />

ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı hizmet akdinin feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteğinde<br />

bulunmuştur. Buna karşı davalı işveren hizmet akdinin haklı nedenle feshedildiğini öne<br />

sürmüş ve fesih nedeni olarak davacının verilen görevleri yapmaması, işyeri huzurunu<br />

bozması, hatalı ütüleme nedeniyle zarara sebebiyet vermesi ve işi terketmesi gibi sebepleri<br />

göstermiştir. Đşyerinde düzenelenen 17.9.1998 tarihli tutanakta da fesih sebebi ve kim<br />

tarafından yapıldığı açıkça bellidir. Böylece hizmet akdinin davalı işveren tarafından<br />

yapıldığı olgusu üzerinde taraf iradeleri birleşmiş olup, buna rağmen feshin davacı<br />

tarafından yapıldığını söylemek mümkün değildir.<br />

Bu konuda belirtilmesi gereken bir başka husus: kural olarak hizmet akdini fesheden<br />

taraf, ileri sürdüğü fesih sebepleri ile bağlı olup, hizmet akdini haklı nedenle<br />

feshettiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Böyle olunca davalı işveren tarafından<br />

gerek 17.9.1998 tarihli tutanakta gerekse cevap dilekçesinde belirtilen fesih<br />

nedenleri yönünden mevcut deliller çerçevesinde değerlendirme yapmak zarureti<br />

sözkonusu olur ki, olayda davacı işçinin fesih tarihinden geriye doğru hak düşürücü<br />

süre içinde hatırlatıldığı halde verilen görevleri yapmadığı veya başka bir işçiye<br />

veya işverene sataşmada bulunduğu kanıtlanmış değildir. Öte yandan davacının<br />

16.9.1998 gününden itibaren işe gelmediği kabul edilse bile 17.9.1998 tarihinde<br />

hizmet akdinin fesedildiği dikkate alındığında devamsızlık nedeniyle fesih<br />

koşullarının da oluşmadığı açıkca ortadadır. Burada üzerinde durulması gereken<br />

husus, davacı işçinin işverene zarar verip vermediği ve miktarının ne olduğudur.<br />

Dosya kapsamına ve özellikle davalı tanıklarının anlatımlarına göre davacı ütücü<br />

yardımcısı olup, yanında bir de ütücü ustası olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir<br />

durumda ütüsü yapılmadığı için iade edilen 30-40 adet malın hatalı<br />

ütülenmesinden tek başına davcının sorumlu olabileceği düşünülemiyeceği gibi,<br />

bu konuda ne şekilde zarar oluştuğu ve miktarı da açıkça belirlenmiş değildir.<br />

Davalı işverence bu konuda ileri sürülen herhangi bir delil ve yapılmış bir tespit<br />

dosyada mevcut bulunmamaktadır. O halde 1475 sayılı Đş Kanununun 17/II-h<br />

maddesinde koşulları gerçekleşmediğine göre hizmet akdinin davalı işverence<br />

haksız feshedildiğini kabul etmek gerekirken aksi düşünceyle davacının ihbar ve<br />

184


kıdem tazminatı isteklerinin reddi hatalı olup, kararın bu nedenle bozulması<br />

gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 29.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11671, K. <strong>1999</strong>/14866.<br />

Haksız fesih-haklı sebebin bulunmaması-kötüniyetle fesih iddiası-ihbar<br />

ve kıdem tazminatı<br />

4 Yerel televizyonda işveren belediye aleyhine sözler sarfetmesi nedeniyle<br />

hizmet aktinin feshedildiği açıklanmakla beraber işverence<br />

feshin haklı sebebe dayandığı kanıtlanamadığı gibi, işçi tarafından<br />

da işverence yapılan feshin kötüniyete dayandığı kanıtlanmamıştır.<br />

Bu durumda yalnız ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı hizmet akdinin davalı tarafından kötüniyetle feshedildiğini iddia ederek ihbar,<br />

kıdem ve kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkemece istek gibi karar<br />

verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının yerel televizyonda davalı belediye<br />

aleyhinde sözler sarfetmesi nedeniyle hizmet akdinin feshedildiği anlaşılmaktadır.<br />

Đşverenin feshinin haklı nedene dayandığı davalı tarafça kanıtlanamadığı gibi davacı işçi<br />

tarafından bu davalının kötüniyetli olarak sözleşmeyi feshettiği ispatlanmış değildir. Bu<br />

durumda yalnız ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmesiyle yetinilmesi gerekirken,<br />

ayrıca kötüniyet tazminatına da hükmedilmiş olması hatalıdır.<br />

185


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13076, K. <strong>1999</strong>/1678.<br />

Devamsızlık sebebiyle fesih ve olayın ispat edilememesi-sendika üyeliğinden<br />

dolayı fesih için gerekli araştırma yapılması-yüzde on çoğunluğu<br />

aşmamanın sendika faaliyeti engellememesi<br />

5 1. Hizmet akdinin üst üste üç gün işe devamsızlık sebebiyle feshedildiği<br />

ileri sürülmekle beraber devamsızlık olgusu sabit olmadığından<br />

işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi hatalıdır.<br />

2. Đşçinin sendikaya üye olması sebebiyle hizmet akdinin feshedildiği<br />

iddia için, sendikaya üyeliğinin ve hangi tarihte bunun gerçekleştirildiğinin<br />

araştırılması, bunun için de sendikadan üye kayıt<br />

fişlerinin getirilip incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi<br />

gerekir.<br />

3. Davacı işçinin üyesi olduğu sendikanın ülke düzeyinde yüzde on<br />

barajını geçmemiş olması, sendikal faaliyette bulunmasını engellemez.<br />

ĐşK 17, 13, 14; SenK 31<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatların ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Davacı hizmet akdinin davalı işverence sendikal sebebe dayanılarak feshedildiğini<br />

ileri sürmek suretiyle ihbar kıdem tazminatı ile birlikte sendikal tazminatın<br />

ödetilmesini istemiştir.<br />

Davalı davanın reddini savunmuştur.<br />

Mahkeme davayı reddetmiştir.<br />

186


Hizmet akdinin devamı sırasında 7.10.1997 tarihinde sözleşme işverence devamsızlık<br />

nedeniyle feshedilmiştir. Yargılama aşamasında hizmet akdinin 8, 9, 10 Ekim 1997<br />

tarihlerinde davacının işe gelmediği gerekçesiyle işverence bozulmuş ise de gerek dosya<br />

içeriği gerekse her iki tarafın tanıklarının yargılamadaki ifadelerine göre davalının ileri<br />

sürdüğü gibi davacıların devamsızlık olgusu sabit olmamıştır. Bu durumda hizmet akdinin<br />

davalı işverence haklı nedenle feshedildiği kanıtlanamadığından davacı ihbar ve kıdem<br />

tazminatına hak kazanmış olduğu halde bu isteklerin reddi hatalıdır.<br />

2. Yukarıda açıklandığı gibi davacının sendikal tazminat isteği reddedilmiştir. Yargılama<br />

sırasında dinlenen davacı tanığı davacının sendikaya üye olması nedeniyle işten<br />

çıkarıldığını açıklamıştır. Buna karşılık davalı tanığı ise sendika lehine bazı eylemlerde<br />

bulunduğu için hizmet akdinin feshedildiğini bildirmişlerdir. Ancak bu açıklamalarla<br />

sendikal tazminat konusunda kesin bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu konuda kesin<br />

bir sonuca varmak için davacıların gerçekten sendikaya üye olup olmadıkları konusunda<br />

ilgili sendikadan üye kayıt fişlerinin getirtilmesi gerekir. Ayrıca davacıların hangi tarihte<br />

sendikaya üye oldukları fesih işleminin ne zaman gerçekleştiği araştırılmalı, hasıl olacak<br />

sonuca göre bu istek konusunda bir karar verilmesi gerekir. Ayrıca belirtmek gerekirki<br />

davacıların üyesi olduğu sendikanın ülke düzeyinde % 10 barajını geçmemiş olması<br />

davacıların sendikal faaliyette bulunmasını engellemez. Nitekim barajı aşmayan bir<br />

sendikada üye kaydetmek için gerekli çalışmaları yapabilir. Mahkemenin bu gerekçeye<br />

dayanarak anılan isteği reddetmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirligiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 24.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15179, K. <strong>1999</strong>/17983.<br />

Đşyerinde diğer bir işçi ile kavga ettiği ve görevini yapmadığı-sebeplerin<br />

kanıtlanamaması-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

6 Hizmet akdi, işyerinde çalışan başka bir işçi ile kavga ettiği ve görevlerini<br />

yapmadığı sebepleri açıklanarak feshedildiği halde, her<br />

iki sebebin de kanıtlanamaması sonucu feshin haklı bir sebebe<br />

dayanmadığı anlaşıldığından, ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin<br />

kabulü gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ikramiye alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

187


YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı işçinin kavga ettiği ve tartıştığı işçi ... dinlenmediği<br />

gibi olayı gördüğü belirtilen ve bilgilerine başvurulan ... ve ... adlı tanıkların<br />

böyle bir olay görmedikleri sadece duydukları anlaşılmaktadır. Davalı taraf<br />

kavganın tarafı olan ...'ın tanıklığına dayanmadığından böyle bir olayın gerçekleştiğinin<br />

kanıtlanmadığı görülmektedir. Öte yandan davalı işveren fesih yazısında<br />

1475 sayılı Yasanın 17/2.g maddesinin de fesih nedeni olarak belirtmiş<br />

ise de, davacı işçinin yazılı olarak uyarı üzerine görevlerini yapmadığı isbatlanamamıştır.<br />

Bu durumda davacının hizmet aktinin haklı nedenle feshedildiği düşünülemez.<br />

Kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulü yerine reddi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 1.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19612, K. 1998/1220.<br />

Fesih için işçinin somut davranış ve işlemlerinin belirtilmesi - performansın<br />

tam olmamasının haklı sebep oluşturmaması-ihbar ve kıdem<br />

tazminatı<br />

7 Uzun yıllardan beri işyerinde çalışan ve aşçılık ile temizlik işlerini<br />

yürüten işçinin hizmet akdi görevlerini gereği gibi yerine getirmediği<br />

şeklindeki soyut bir dayanakla feshedilemez; ĐşK m. 17/II düzenleme<br />

uyarınca işçinin somut davranış ve işlemlerinin<br />

belirtilmesi gerekir. Dosya içeriğinden işçinin performansının tam<br />

olmadığı anlaşılmakla beraber, bu durum işverene hizmet akdini<br />

haklı sebeple fesih yetkisi vermez. Bu nedenle işçi bildirimli feshe<br />

ilişkin ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanır.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatıyla hafta ve genel tatil gündeliklerinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

188


189<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi davalıya ait öğrenim işyerinde aşçıbaşı olarak çalışmış ve sözleşmesi<br />

işyerinde gerek aşçılık ve gerekse temizlik hizmetlerini gereği gibi yerine getirmediğini<br />

gösteren tutanaklara dayanılarak feshedilmiş ve de feshe dayanak olarak gösterilen bu<br />

tutanak içeriklerinden ve tanık anlatımlarından davacı işçinin hangi gün hangi yemeğin<br />

bozuk çıktığını ve temizlikle ilgili hangi işleri hangi gün ve saatte yapmadığı somut bir<br />

biçimde kanıtlanmış değildir. Gerek tutanaklar ve gerek dinlenen tanıklar somut ve genel<br />

biçimde düzenlenmiş ve anlatımlarda bulunmuşlardır. Yıllarca işyerinde çalışmasını<br />

sürdüren bir işçinin somut davranış ve işlemleri belirtilmeksizin işine son verilmesi Đş<br />

Hukununun işçiyi koruyucu ilkelerine ve bu konuda 1475 sayılı Đş Kanununun 17/II<br />

maddesinde öngörülen özel düzenlemeye uygun düşmez. Dosya içeriğinden davacının<br />

performansının tam olmadığı anlaşılmakta ise de bu durum işverene haklı olarak<br />

sözleşmeyi feshetme yetkisi vermez. Ancak meşru ve makul neden ile bir fesih söz konusu<br />

olabilirki bu takdirde davacı işçi feshe bağlı tazminatlara hak kazanmış olur. O halde ihbar<br />

ve kıdem tazminatları hüküm altına alınmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 4.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4497, K. <strong>1999</strong>/8393.<br />

Kalp rahatsızlığından dolayı işçinin hafif işlerde çalıştırılması-gerekli<br />

araştırmanın yapılması-derhal fesih sebebi oluşturmaması-ihbar tazminatı<br />

8 Kalp rahatsızlığından dolayı ağır işte çalıştırılmaması gerektiğine<br />

dair doktor raporunu işverene verip hafif işlerde çalıştırılmasını isteyen<br />

işçinin hizmet akdinin, işyerinde ağır ve tehlikeli işler yapıldığı<br />

belirtilmek suretiyle ve disiplin kurulu kararıyla derhal feshedilmesi,<br />

ĐşK m. 17/I'de belirtilen şartlar bulunmadığı ve özellikle<br />

işçinin işe devamsızlığı söz konusu olmadığı için önceden bildirim<br />

şartına uyulmaksızın yapılan haksız bir fesih sayılır ve işçiye ihbar<br />

tazminatının ödenmesi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesi, davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün<br />

süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi<br />

üzerine dosya incelenerek, gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi davalıya ait işyerinde çalışırken kalp rahatsızlığından dolayı ağır<br />

işlerde çalıştırılmaması gerektiği şeklindeki doktor raporunu işverene ibraz ederek<br />

hafif işlerde çalıştırılmasını istemiş davalı; işveren işyerinin ağır ve tehlikeli<br />

işlerin yapıldığı bir yer olduğunu bildirmek suretiyle disiplin kurulu kararı doğrultusunda<br />

sözleşmenin feshi yoluna gitmiştir. Đhbar tazminatı isteğiyle açılan<br />

dava Đş Kanununun 17. maddesinin sağlık sebepleri bendinde öngörülen hükümler<br />

uyarınca mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir.<br />

"Sağlık sebepleri" olarak anılan 17. maddede öncelikle iki konu üzerinde durulmuştur.<br />

Bunlardan birincisi, işçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayından<br />

yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalık ya da sakatlık halidir<br />

ki, yasa koyucu burada 3-5 günlük bir devamsızlık koşulunun gerçekleşmesini<br />

aramaktadır. Đkinci hal ise, işçinin bulaşıcı veya işiyle bağdaşmayacak derecede<br />

tiksinti verici bir hastalığa tutulmasıdır. Somut olayda davacı işçinin hastalığı bu<br />

iki halden hiçbirine girmemektedir. Bundan başka işçinin devamsızlığı da yoktur.<br />

Yasa koyucu aynı sağlık sebepleri ile ilgili olarak işçinin kendi kusuruna yükletilmeyen<br />

hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde de hizmet akdini bildirimsiz<br />

olarak işveren tarafından bildirim önellerini altı hafta aşmasından sonra<br />

feshedilebileceği kuralını da getirmiştir. Davacının durumu bu son hüküm kapsamına<br />

da girmemektedir. Bir an için girmiş olduğu varsayılsa bile hafif işlerde<br />

çalışabileceği konusunda mahkemece araştırma ve inceleme de yapılmış değildir.<br />

Đşverenin beklemeksizin fesih yoluna gitmiş olması davacıyı ihbar tazminatına<br />

hak kazandırmıştır.<br />

Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre ihbar tazminat isteğinin hüküm altına<br />

alınması gerekirken reddi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliği<br />

ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

190


Yarg. 9. HD, 20.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13125, K. <strong>1999</strong>/16100.<br />

Haklı sebebin şartlarına göre gerçekleşmesi-çelişkili tutanaklar - eksik<br />

inceleme<br />

9 Hizmet akdinin feshine sebep olan olay hakkında düzenlenen tutanaklar,<br />

gerek tarihleri ve gerek içerikleri yönünden çelişkili olduğu<br />

dikkate alınıp, bu çelişkiler giderilmeden eksik inceleme ile işçinin<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi isabetli değildir.<br />

ĐşK 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücreti izin parası<br />

ile bayram ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektiğrici<br />

sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Akdin feshine neden olan olay ile ilgili 7.1.1998 ve 11.1.1998 tarihlerini taşıyan<br />

iki adet tutanak mevcuttur. Bu tutanaklar gerek düzenleme tarihleri ve gerekse<br />

içerikleri yönünden farklılık arzetmektedir. Tutanaklar arasındaki bu çelişkiler<br />

giderilmeden eksik inceleme ile davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin<br />

reddedilmesi hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş, emniyet görevlilerince düzenlenen<br />

11.1.1998 tarihli tutanakla ilgili tahkikat evraklarını celbetmek, gerekli<br />

görülürse her iki taraf tanıklarının dinlenerek olay ve tutanaklar hakkındaki çelişki<br />

konusunda bilgilerini almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

191


Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10999, K. <strong>1999</strong>/13243.<br />

Đş kazası sonucu birbiri ardına raporla istirahat alınması-hizmet akdinin<br />

askıda kalması-derhal fesih hakkının doğması için öngörülen beklemesi<br />

süresi-işverence sürenin uzatılması-ihbar tazminatı ve fesih tarihinden<br />

sonraki haklardan yararlanamama<br />

10 Đş kazası sonucu uğradığı cismani zarardan dolayı birbiri ardına rapor<br />

alan ve hizmet akdi askıda kalan işçinin akdi ilişkisini işveren süre vererek<br />

belirli bir tarihte sona ereceğini bildirdiğinde, bu sürenin ĐşK madde<br />

17/Ib'de öngörülen fesih hakkının doğmasına ilişkin süre olarak kabul<br />

edilmesi gerekir ve sürenin uzun tutulması sonuca etkili olmayıp, akit<br />

belirtilen tarihte açıklanan fesih iradesinden dolayı sona erer. Bu<br />

durumda işçi, ihbar tazminatından ve fesih tarihinden sonra gerçekleşen<br />

haklardan yararlanamaz.<br />

ĐşK 17, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret ve sosyal hak alacaklarının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi işyerinde çalışırken maruz kaldığı iş kazası sonucu 28.4.1997 tarihinden<br />

itibaren cismani zararından dolayı peş peşe raporlar alarak 15.2.1998 tarihine<br />

kadar istirahatli kalmıştır. Davalı işveren 6.8.1997 tarihli bildirimle önel vermek<br />

suretiyle davacının 1.12.1997 tarihinde sözleşmesinin sona ereceğini davacıya<br />

duyurmak istemiş ancak kendisi tebellüğden imtina etmiştir. Dosya içeriğine göre<br />

1.12.1997 tarihindeki süre dikkate alınarak kıdem tazminatı ve TĐS.den doğan<br />

hakları ödenmiştir.<br />

Davacı işçi raporlu sürede sözleşmesinin askıya alınmış olduğunu ancak sürenin<br />

sonunda geçerli olan kıdem tazminatı tavanının dikkate alınması gerektiğini<br />

1.12.1997 tarihinden sonra gerçekleşen ayni ve sosyal yardımlara da hak kazandığını<br />

iddia ederek fark kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve TĐS.den kaynaklanan<br />

hakların tahsili isteği ile bu davayı açmış mahkemece de istek gibi hüküm kurulmuştur.<br />

Uyuşmazlığın çözümü için 1475 sayılı Đş Kanununun 17/I-b maddesinin dikkate<br />

alınması gerekir. Buna göre işçinin kendi kusuruna yükletilmiyen hastalık, kaza<br />

192


gibi hallerde işverenin hizmet aktini bildirimsiz fesih hakkı, işçinin işyerinde çalışma<br />

süresine göre bildirim önelini 6 hafta aşmasından sonra doğar. Somut<br />

olayda davacı işçinin çalışma süresine göre bildirim öneli 14 hafta olup, 6 hafta<br />

bu önele eklendiğinde 20 hafta sonra işverenin fesih hakkının doğduğunun<br />

kabulü gerekir. Bu veriler itibariyle daha açık bir anlatımla işverenin fesih hakkı<br />

18.9.1997 tarihinde doğmuş olmaktadır.<br />

Davalı ise henüz fesih hakkı doğmadan 6.8.1997 tarihinde davacı işçiye verdiği<br />

önelle 1.12.1997 tarihinde sözleşmesinin bittiğini bildirmiş olmakla fesih: yukarıda<br />

belirtilen 18.9.1997 tarihinden sonra 1.12.1997 tarihinde gerçekleşmiş olduğu<br />

için bildirimin daha önce yapılmış olmasının sonucu etkili görülmemesi<br />

gerekir. Böyle olunca davacı işçi 1.12.1997 den sonra gerçekleşmiş olan kıdem<br />

tazminatı tavanından, ayni ve sosyal haklardan yararlanamıyacağı gibi, ihbar<br />

tazminatına da hak kazanamaz. Belirtilen hususlar dikkate alınmaksızın isteklerin<br />

kabulü hatalıdır. Böyle olunca dava red edilmek üzere kararın bozulması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

193<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 16.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14573, K. <strong>1999</strong>/17495.<br />

Sosyal Sigortalar Kurumuna haklı nedene dayalı şikayet-şeref ve haysiyet<br />

kırıcı asılsız ihbar ve şikayet sayılması-haksız fesih-ihbar ve kıdem<br />

tazminatı<br />

11 Dosyadaki bilgi ve belgelere, özellikle Kurum müfettişinin tutanağına<br />

göre işçinin, bazı yıllara ilişkin prim ödeme gün sayısının kayıtlarda<br />

gözükmemesinin işverence eksik bildirim yapıldığını düşünerek<br />

haklı nedene dayalı şikayette bulunmak, şikayetin asılsız olduğunu<br />

kabule imkân vermez, bu itibarla işverence şikayete dayalı<br />

fesih, haksız sayılır ve ihbar ile kıdem tazminatı isteklerine karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, hizmet akdinin haksız feshedildiği iddiasıyla ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren ise davacının kendisi hakkında şeref ve haysiyet<br />

kırıcı asılsız ihbar ve şikayette bulunduğunu, hizmet akdinin 1475 sayılı Đş Kanunu'nun<br />

17/II-b maddesi uyarınca feshedildiğini belirterek isteğin reddine karar verilmesini<br />

istemiştir. Mahkemece savunma haklı bulunarak davacının tazminat istekleri reddedilmiş<br />

ise de; dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişinin<br />

tutanağına göre davacı işçinin işveren hakkında şikayette bulunmadan önce Sosyal<br />

Sigortalar Kurumu Đl Müdürlüğüne sigortalı günlerini öğrenmek amacıyla başvurduğu,<br />

1995, 1996 ve 1997 yıllarına ait prim ödeme gün sayısının başvuru tarihi itibariyle<br />

kayıtlarda gözükmemesi üzerine, işverence eksik bildirim yapıldığını düşünerek ilgili<br />

kuruma şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır. Böylece, davacı işçiyi şikayete götüren haklı<br />

bir neden açıkca ortada iken şikayetin asılsız olduğunu düşünmek olanağı bulunmamaktadır.<br />

Şikayet sonrası yapılan denetimde prim ödeme gün sayısının tam olarak<br />

bildirilmiş olduğunun tespiti sonuca etkili değildir. Bu durumda hizmet akdinin haksız<br />

feshedildiği sonucuna varılarak ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin hüküm altına<br />

alınması gerekirken aksi düşünceyle reddi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13078, K. <strong>1999</strong>/16180.<br />

Vardiya amiri diğer işçiye sataşma-işverene verilen dilekçe-duruşmada<br />

şaka olduğunun açıklanması-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

12 Đşyerinde çalışan vardiya amirine sataştığı, amirin eylemi açıklayan<br />

dilekçesi ile tespit edilip hizmet akdi feshedildikten sonra ve duruşma<br />

sırasında amirin bunun acıma duygusu ile bir "şaka" olduğunu<br />

açıklaması, haklı sebeple yapılan feshi, haksız fesih haline getirmez. Davacı<br />

işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi gerekirken kabulü<br />

hatalıdır.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

194


Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

195<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacının 22.5.1997 günü hatalı hareketlerinden dolayı kendisini uyaran Vardiya<br />

amiri Bayram Arslan'a üretilen bobinlere sarılan ambalajın üzerine "Böyle iyi mi<br />

tam a... göre 35 cm" şeklinde yazarak sataştığı bu eylemin vardiya amiri tarafından<br />

işverene intikal ettirilmesi üzerine hizmet akdinin 1475 sayılı Đş Kanununun<br />

17/II. maddesi gereğince sona erdirildiği, mahkemenin de kabulündedir. Davacının<br />

bu eyleminin 1475 sayılı Yasanın 17/II-ç maddesine girdiği hususunda bir tereddüt<br />

mevcut değildir. Mahalli mahkeme hakarete uğrayan vardiya şefi ...'ın duruşmada<br />

tanık olarak dinlendiği sırada bunun şaka olduğunu açıklamasını<br />

gerekçe göstererek davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerini kabul etmiştir.<br />

Hakarete uğrayan vardiya şefinin olaya müteakip işverene verdiği dilekçede<br />

eylemleri etraflıca açıklayıp hakaret kastı ile yapıldığını bildirmiş, işverende bu<br />

belgelere dayanarak hizmet akdini haklı olarak sona erdirmiştir. Vardiya amirinin<br />

çok sonra duruşmada acıma duygusu ile verdiği anlaşılan beyanı, işverenin haklı<br />

feshini haksız fesih haline getirmez. Davacının ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 4.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14439, K. <strong>1999</strong>/16717.<br />

Đşveren vekili olan başka işçiye hakaret sebebiyle fesih-ihbar ve kıdem<br />

tazminatı<br />

13 Đşyerinde çalışan bant şefine hakaret ettiği tüm tanıkların birbirini<br />

tamamlayan anlatımlarından anlaşıldığına göre, işverenin feshinin<br />

haklı sebebe dayandığının kabulü ile işçinin ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istekleri reddedilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile<br />

ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacının davalı işyerinde çalışırken aynı işyerinde çalışan bant şefi ...'e hakaret<br />

ettiği tüm tanıkların birbirini tamamlayan anlatımlarından anlaşılmaktadır. Đşveren<br />

de bu eylem sebebiyle hizmet akdini Đş Kanunun 17/II-ç bendi gereğince<br />

sona erdirmiştir. Davacının feshe neden olan eylemi 1475 sayılı Đş Yasasının<br />

17/II-ç maddesine uygun düşmektedir. Bu nedenle davacının ihbar ve kıdem<br />

tazminatı taleplerinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 24.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1492, K. <strong>1999</strong>/3494.<br />

Đşyerine sarhoş gelmesi sebebiyle fesih-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

14 Đşyerine ayakta duramayacak kadar sarhoş geldiği tutanağa imza<br />

koyan görgü tanıklarının yeminli beyanlarıyla doğrulandığından<br />

akdin haklı sebeple feshedildiğinin kabulü ile ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteklerinin reddi cihetine gidilmemesi hatalıdır.<br />

ĐşK 17, 13, 14, 77<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve izin ücretiyle hafta ve<br />

genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

196


2. Aktin feshine neden olan olayla ilgili tutanağı imzalayan görgü tanıkları oldukları<br />

anlaşılan ... ve ... mahkemedeki yeminli beyanlarında davacının işyerine<br />

ayakta duramıyacak kadar sarhoş geldiğini doğrulamışlardır. Mahkemece bu<br />

görgü tanıklarının bilgilerine değer verilmiyerek somut beyanda bulunan diğer<br />

tanıkların ifadelerine dayanılarak davacının ihbar-kıdem tazminatı isteklerinin<br />

hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

197<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 25.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1496, K. <strong>1999</strong>/3573.<br />

Vekaletsiz satış işlemi yapılması sebebiyle fesih-altı iş günlük sürenin<br />

geçirilmemiş olması-haklı sebebin bulunup bulunmadığının incelenmesi<br />

15 Noterlik işyerinde çalışan işçinin süresi geçen bir vekaletnameye<br />

rağmen geçerliymiş gibi bir araba satış işleme yaptığının işveren<br />

nüter hakkında satış senedinin iptali istemi ile dava açılmasıyla öğrenilmesi<br />

üzerine hizmet akdinin feshedilmesi karşısında, altı iş<br />

günlük sürenin geçirildiği iddia edilmişse de, bu iddianın gerçek<br />

olmadığı görüldüğü için esasa girilerek fesh işleminde işverenin<br />

haklı olup olmadığı incelenip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14, 18<br />

DAVA: Davacı, bakiye ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalıya ait Noterlik işyerinde işçi olarak çalışırken dava dışı bir şahsa<br />

ait vekaletnamenin süresi geçtiği halde sanki geçerliymiş gibi 7.11.1990 tarihinde<br />

bir araba satış işlemini gerçekleştirdiği, bunun üzerine satış senedinin iptali<br />

istemi ile davalı Noter hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılıp dava<br />

dilekçesininde 4.3.1991 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, böylece işyerinde bir<br />

yolsuzluğun olmuşsa bunun ne dereceye kadar yolsuz veya doğru olduğu<br />

konusunda davalı noterin soruşturma yaptığı ve bunun sonucunda da 12.3.1991<br />

tarihinde de işine son verdiği anlaşılmaktadır.


Davacı akdin feshinin haksız olduğunu ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde<br />

bulunarak açtığı bu davanın yargılaması sonucunda mahkemece 1475<br />

sayılı Đş Kanununun 18. maddesinde öngörüen 6 işgünlük sürenin işveren tarafından<br />

geçirildiği gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.<br />

Feshin dayanağı olay yukarıda ayrıntılı biçimde açıklandığı gibi vekaletsiz satış<br />

işlemidir ki bunu davalı noter, hakkında açılan satış senedinin iptaline ilişkin<br />

dava dilekçesinin kendisine tebliğ edildiği 4.3.1991 tarihinde öğrenmiştir. Fesih<br />

ise 12.3.1991 tarihinde gerçekleştiğine göre öğrenildiği 4.3.1991 günün ertesi<br />

günü 5.3.1991den itibaren arada bulunan cumartesi ve pazar tatil günleri dikkate<br />

alınmaksızın henüz 6 işgünlük süre dolmadan 12.3.1991 tarihinde fesih yoluna<br />

süresi içinde gitmiş bulunmaktadır. Böyle olunca mahkemece işin esası incelenerek<br />

davalı noterin fesih işleminde haklı olup olmadığı incelenip araştırılarak hasıl<br />

olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

Yazılı şekilde hatalı değerlendirmeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir. Ayrıca belirtmek<br />

gerekir ki, önceki olayların değerlendirmeye alınması olanağı yoktur. Sadece<br />

vekaletname ile ilgili son işlem üzerinde durulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1243, K. <strong>1999</strong>/3234.<br />

Đşverenin haberi olmaksızın işyerinden fındık naylonu alıp götürmesihizmet<br />

akdinin derhal feshi-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

16 Đşçinin değeri ne olursa olsun işverene ait işyerindeki bir madde<br />

veya malzemeyi kullanmak üzere işyeri dışına çıkardığında, doğruluk<br />

ve bağlılığa uymayan böyle bir davranış hizmet akdinin derhal<br />

feshi için haklı bir sebep oluşturur. Bunun sonucu işçinin ihbar ve<br />

kıdem kazminatı istekleri reddedilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13,1 4<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücretli izin parasının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

198


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kasamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı yıllık ücretli izin kullanmak için davalı işverene başvurduğunu, kullandırılmadığını,<br />

bunun müteaddit yıllar devam ettiğini, son defa istemesi üzerine<br />

de sözleşmesini işverenin fesh ettiğini bildirerek ihbar ve kıdem tazminatı talebinde<br />

bulunmuştur.<br />

Mahkemece; davacı işçinin işyerinden 1 fındık naylonu alması ve bu aldığı şeyin<br />

de fazla bir kıymeti olmadığı gibi bu konuda işyerinde işçilerin naylonu kullanmak<br />

üzere götürdükleri şeklinde bir teamülün oluştuğu, bunun sonucu olarak da<br />

işverenin akti feshinin haksız olduğu gerekçesiyle istekleri hüküm altına alınmıştır.<br />

Görüldüğü üzere davacının gösterdiği fesih nedeni mahkemece kabul edilmemiş<br />

bir başka olgu üzerinde durulmuştur. Davacı tanıkları dahi izin isteme gibi davacının<br />

bir davranışı olduğunu doğrulamamışlar, olayın fındık naylonu ile ilgili olduğunu<br />

açıklamışlardır.<br />

Tüm dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı işçinin olay tarihinde en az 3-4 milyon<br />

değerinde olan bir naylonun davalı işverenin haberi olmadan bir pazar günü<br />

alıp götürdüğü tartışmasızdır. Böyle bir davranış 1475 sayılı Đş Kanununun<br />

17/11-D maddesindeki doğruluk ve bağlılığa uymayan bir davranış olarak<br />

nitelendirilmelidir. Bir işçi değeri ne olursa olsun işverene ait işyerindeki<br />

herhangi bir madde yada malzemeyi kullanmak üzere işyeri dışına çıkartamaz.<br />

Hizmet aktinde tarafların güven ortamı içinde üzerlerine düşen görevi yerine<br />

getirmesi esastır. Somut olayda olduğu gibi sonradan işverenin kabul<br />

edemeyeceği böyle bir davranışta bulunulması, işçinin aktinin haklı olarak<br />

feshedilmesi sonucunu doğurur. Böyle olunca savunmaya değer verilerek<br />

davacının işine haklı olarak son verildiği kabul edilmeli ve bunun sonucu<br />

olarakta ihbar ve kıdem tazminatı istekleri reddedilmelidir.<br />

Dairemizin görüşü benzer olaylarda bu doğrultuda olduğu gibi Yargıtay Hukuk<br />

Genel Kurulu da uygulamasını bu yönde sürdürmektedir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

199


Yarg. 9. HD, 4.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/2813, K. <strong>1999</strong>/4093.<br />

Đşyerinden çok miktarda hurda demirin çıkarılması-doğruluk ve bağlılığa<br />

uymayan davranış-eylemin birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilme<br />

ihtimali-gerekli inceleme<br />

17 Đşyerinden çok miktarda hurda demirin çıkarılıp kiralanan bir<br />

yere konulduğu, eylemin gerçekleştirilmesinde yardımlaşma<br />

ihtimalinin bulunduğu, olaya katılanlardan birinin mahkum<br />

olduğu dikkate alınarak olayla ilgili soruşturma evrakı ve ceza<br />

dosyası getirtilerek delillerin birlikte değerlendirilmesi ve feshin<br />

haklı olup olmadığı sonucuna göre ihbar ve kıdem tazminatı<br />

hakkında karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ikramiye alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin çalıştığı davalıya ait işyerinden bir tona yakın hurda demirin o civarda<br />

Belediye'ye ait soyunma kabinlerine taşındığı, bu kabinlerin davacı işçi tarafından<br />

Belediyeden kiralandığı konu ile ilgili işyerinde idari tahkikat açıldığı ve sonradan<br />

durumun Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirildiği, davacı ile birlikte yine işyerinde<br />

çalışan iki işçi hakkında yapılan hazırlık soruşturması sonucunda dava dışı diğer işçi<br />

hakkında kamu davası açılarak hırsızlık suçundan mahkum olduğu, davacının hakkındaki<br />

soruşturmanın ise takipsizlik kararı ile sonuçlandığı konularında taraflar arasında bir<br />

uyuşmazlık yoktur.<br />

Mahkemece, fesih haksız kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatları hüküm<br />

altına alınmış ise de: niçin bu sonuca varılmış olduğu açık ve ayrıntılı bir gerekçe<br />

gösterilmeksizin sonuca gidilmiştir. Taraflar arasında uyuşmazlığı oluşturan<br />

böyle önemli bir konuda karar verilirken dosyanın sonuca etkili yazılı ve sözlü<br />

delillerin ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulması gereği<br />

200


tartışmasızdır. Bundan başka taraflar tanık dinletmemiş olduklarına göre kamu<br />

davası ile ilgili dosyanın getirtilerek lehte ve aleyhte ne gibi belgelerin<br />

bulunduğu tespit edilerek inceleme ve araştırma yapılması gerekirdi. Gerçekten<br />

üç kardeşin birlikte hareketiyle sonuçlandığı ileri sürülen ve iş akitleri feshedilen<br />

işçilerle ilgili böyle bir konuda çok miktarda hurda demirin birbirlerinden<br />

habersiz işyeri dışına çıkarılmasının güçlüğü karşısında bunların yardımlaşarak<br />

eylemde bulunmaları ihtimali kuvvet kazanmaktadır. Böyle bir varsayımda<br />

kardeşlerden birisi hakkında dava açılıp mahkum edilmesi, diğerlerinin iş<br />

hukuku bakımından sorumlu tutulmamalarını gerektirmez. Onlar için doğruluk ve<br />

bağlılığa uymayan bir davranıştan sözedilebilir ki 1475 sayılı Đş Kanununun<br />

17/II-d maddesi bu hali öngörmüştür. Ancak varsayımla sonuca gidilemez. Bu<br />

durumda yukarıda açıklandığı üzere olayla ilgili soruşturma evrakı ve ceza<br />

dosyası getirtilerek delillerin birlikte değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle<br />

hasıl olacak sonuca göre ihbar ve kıdem tazminatı istemleri hakkında karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.3.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Varsayımla sonuca gidilemiyeceğini kabul eden daire çoğunluğu varsayımı<br />

bozma gerekçesi yapmaktadır. Birey kendi eyleminden sorumludur. Kardeşin<br />

suçlu bulunup hırsızlık fiilinden mahkum olması diğer kardeşlerin (davacıların)<br />

suçlu olabileceğinin kanıtı olamıyacağı gibi aile bağları, işyeri arkadaşlığı gibi<br />

yakınlıklar başkaca kanıt olmadıkça suçlama değil şüphe sebebi dahi olamaz. Bu<br />

nedenlerle daire çoğunluğunun bozma kararındaki gerçekten üç kardeşin birlikte<br />

hareketiyle sonuçlandığı ileri sürülen ve iş akitleri fesih edilen işçilerle ilgili<br />

böyle bir konuda çok miktarda hurda demirin birbirilerinden habersiz işyeri<br />

dışına çıkarılmasının güçlüğü karşısında bunların yardımlaşarak eylemde<br />

bulundukları ihtimali kuvvet kazanmaktadır" gerekçesine katılamıyorum.<br />

❖ ❖ ❖<br />

201


Yarg. 9. HD, 29.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6559, K. <strong>1999</strong>/8240.<br />

Ferdi kredilerde usulsüzlük yapılması sebebiyle fesih-açılan kamu davasının<br />

sonucunun beklenilmesi-bilirkişi aracılığıyla inceleme ve araştırma<br />

yaptırılarak kusur ve zararın belirlenmesi-yıllık ücretli izin alacağı<br />

ve kayıtlara dayalı ispat<br />

18 1. Banka şubesinde şef yardımcısı olan işçinin hizmet akdinin ferdi<br />

kredilerde usulsüzlük yapılmasından ötürü feshedilmesi üzerine,<br />

işçi haksız fesih davası açmış olmakla beraber, işverence de yolsuzluktan<br />

dolayı kamu davası açıldığına göre öncelikle bu davanın sonucunun<br />

beklenerek, ceza dosyası içeriğine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi,<br />

araştırılması; bu yolda imkân bulunamadığı takdirde<br />

bilirkişi marifetiyle kusurlu davranışın bulunup bulunmadığı ve<br />

verilen zarar araştırılarak bir sonuca gidilmelidir.<br />

2. Hak edilip de kullanılmayan yıllık ücretli izin alacağını talep için<br />

feshin haklı veya haksız olmasının önemi yoktur. Đşverence tutulması<br />

gereken kayıtlara göre işçinin izin hakkını kullanıp kullanmadığı<br />

belirlenerek izin alacağına ilişkin sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 17, 49, 56<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatnın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz ve davalı avukatınca da<br />

duruşma talep edilmiş ise de; katılma yoluyla duruşma talep edilemiyeceğinden<br />

duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten<br />

sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Davacının davalıya ait banka şubesinde şef yardımcısı olarak çalışırken ferdi<br />

kredilerde usulsüzlük yapılmasından dolayı işine son verildiği anlaşılmaktadır.<br />

Davacı feshin haksız olduğunu ileri sürerek kıdem tazminatı isteğiyle bu davayı<br />

açmış, mahkemece davacı hakkında yolsuzluktan dolayı kamu davasının açılmış<br />

olması gerekçe gösterilerek istek reddedilmiştir.<br />

Davacı hakkında kamu davası açıldığına göre, bu dava dosyası sonucunun öncelikle<br />

beklenmesi gerekir. Daha sonra ceza dosyası içeriği bir değerlendirmeye<br />

tabi tutulmak ve o dosyaya göre uyuşmazlığın çözümlenmesi mümkün<br />

görülmediği takdirde bankacılık işlerinden anlayan bilirkişi marifetiyle araştırma<br />

ve inceleme yaptırılarak davacının kusurlu davranışının bulunup bulunmadığı, bir<br />

202


zarara sebebiyet verdiği takdirde, bunun miktarı açıklığa kavuşturulmalıdır.<br />

Kusur ve zarar konuları belirlenmeden yazılı şekilde eksik incelemeyle kıdem<br />

tazminatının reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

2. Davacı işçi yıllık ücretli izin alacağı da talep etmiştir. Mahkemece hiçbir gerekçe<br />

gösterilmeksizin bu istekte reddedilmiştir. Herşeyden önce belirtmek gerekir<br />

ki böyle bir alacak feshe bağlı değildir. Bir başka anlatımla fesih haklı yada<br />

haksız olsa dahi koşulları gerçekleşmiş ise bu alacak hüküm altına alınmalıdır.<br />

Öte yandan 1475 sayılı Đş Kanununun 58. maddesi uyarınca işveren işyerinde çalışan<br />

işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir bir kayıt tutmak zorundadır. Böyle<br />

bir kanıtla ancak iznin kullandırılıp kullandırılmadığı ispat edilebilir. Bundan<br />

başka yine aynı kanunun 56. maddesi uyarınca son ücret üzerinden kullandırılmayan<br />

ücret alacağı hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Bu konuda bilirkişice<br />

yapılan hesaplama mahkemece bir değerlendirmeye tabi tutularak hasıl olacak<br />

sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten bozulmasına peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar erildi.<br />

203<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12522, K. <strong>1999</strong>/15450.<br />

Şeker satış bedelinin bir kısmının yazar kasaya dahil edilmemesi-müşteriden<br />

gerçeğe aykırı beyanda bulunmasını istemek-haklı sebep-ihbar<br />

ve kıdem tazminatı<br />

19 Đşçinin bir kısım eylemi feshi gerektirecek ağırlıkta olmamakla beraber,<br />

25 kilo toz şeker bedelini yazar kasadan geçirmemesi ve şeker<br />

alan müşteriden gerçeğe aykırı beyanda bulunmasını istemesi,<br />

doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışlar olup, işverene hizmet akdini<br />

derhal fesih yetkisi kazandırır. Aksi düşünceyle davacı işçinin<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin hüküm altına alınması isabetli<br />

değildir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve kötüniyet tazminatı, fazla mesai ile maddi ve manevi<br />

tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçinin davalı işverene ait satış mağzasında<br />

kasiyer olarak çalışırken müşterilere verilmesi gereken yazar kasa fişlerini<br />

müşterilere vermeyerek alıkoyması veya personele vermesi, müşteri tarafından<br />

bulunan ve kendisine teslim edilen 150.000 lirayı yetkililere teslim etmeyerek<br />

kullanması ve 25 kilo toz şeker bedelini yazar kasaya dahil etmemesi gibi davranışlarda<br />

bulunduğu iddiasıyla hizmet akdinin işveren tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır.<br />

Mahkemece davacıya isnat edilen bir kısım eylemlerin feshi gerektirecek<br />

ağırlıkta olmadığı, kasadan geçirilmeden şeker çıkarılmasına izin vermek<br />

eyleminin ise şeker açığının tespit edilememiş olması nedeniyle sabit<br />

bulunmadığı gerekçesiyle hizmet akdinin haksız feshedildiği sonucuna varılarak<br />

davacının ihbar ve kıdem tazminatları hüküm altına alınmıştır. Ancak, yargılama<br />

sırasında dinlenen davacı tanığı ... beyanında; Cumartesi günü mağazadan 50 kg<br />

toz şeker aldığını ve parasını ödediğini, fişinin kesilip kesilmediğini bilmediğini,<br />

Pazartesi günü tekrar mağazaya gittiğinde davacının kendisine "... abi sana<br />

sorarlarsa 25 kg şeker aldım dersin" dediğini ancak kendisine yalan<br />

söylemeyeceğini bildirdiğini açıklamıştır. Davacının bu eylemi 1475 sayılı Đş<br />

Kanunun 17/II-d maddesinde öngörülen doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış<br />

olup, Şeker açığının tespit edilmemiş olması sonuca etkili değildir. Mahkemenin<br />

aksi düşünceyle davacının ihbar ve kıdem tazminat isteklerini hüküm altına<br />

alması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 21.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8537, K. <strong>1999</strong>/14036.<br />

Gerçeğe uygun olmayan rapor düzenlemekten dolayı fesih-işçinin<br />

rapor düzenlerken yanılgı sonucu isimleri karıştırdığı iddiasıtereddütlerin<br />

giderilmesi için incelemenin tamamlanması<br />

20 Đlaç propogandisti olan davacı işçi gerçeğe uygun olmayan rapor<br />

düzenlemekten dolayı hizmet akdinin feshi üzerine açtığı davada, sağlık<br />

ocağında ziyaret ettiği ve raporuna geçirdiği isimleri karıştırdığını, aynı<br />

dönemde görevli başka bir doktorun da ismini verdiğini savunmasında<br />

açıkladığı dikkate alınarak tereddütleri giderici incelemenin yapılması<br />

gereklidir. Sekiz yıldan beri işyerinde çalışıp doğruluk ve bağlılığa<br />

uymayan bir davranışta bulunmadığı anlaşılan davacı yönünden konunun<br />

açıklığa kavuşturulması hakkaniyet ve adalet duyguları açısından da önem<br />

taşımaktadır.<br />

ĐşK 17<br />

204


DAVA: Taraflar arasındaki ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan<br />

yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün<br />

süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 21.9.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı<br />

gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat<br />

... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları<br />

dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalıya ait işyerinde ilaç propogandisti olarak çalışırken gerçeğe uygun<br />

olmayan raporlar düzenlemekten dolayı davalı işveren tarafından sözleşmesi feshedilmiştir.<br />

Davacı yakacık Sağlık Ocağı'nda Dr. ...'yı 2.3.1998 ve 17.3.1998 tarihlerinde ziyaret<br />

ettiğini bildirir şekilde rapor düzenlemiş ancak adı geçen doktorun o tarihten<br />

daha önce Konya'ya atanmış olduğu başka propogandistin raporlarından anlaşılmıştır.<br />

Bu durumun tespiti üzerine işveren soruşturma yaparak bildirimsiz fesih<br />

yoluna başvurmuştur.<br />

Davacı işçi Yakacık Sağlık Ocağı'nda ... isimli bir başka bayan doktorunda anılan<br />

tarihlerde görevli olduğunu, isimleri karıştırma sonucu raporu düzenlerken yanıldığını<br />

söylemiştir.<br />

Öte yandan düzenlenen raporunda davacı bir başka erkek doktordan da söz etmiştir<br />

ki, savunmanın doğruluğunu tespit bakımından ... ismini taşıyan o doktorun<br />

dinlenip tereddütlerin ortadan giderilmesi gerekir.<br />

Eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Sekiz yıldan beri<br />

işyerinde çalışıp doğruluk ve balılığa uymayan bir davranışta bulunmadığı anlaşılan<br />

davacı bakımından konunun açıklığa kavuşturulması hakkaniyet ve adalet<br />

duyguları bakımından da önem taşımaktadır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davacı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükseltilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

21.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

205


Yarg. 9. HD, 20.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13220, K. <strong>1999</strong>/16148.<br />

Đşyerini kötülemek ve işverene hizmet edenlere "yalaka" demek- doğruluk<br />

ve bağlılığa uymayan davranış-olayın temadi etmesi<br />

21 Đşyerinde reyon şefi olarak çalışırken değişik tarihlerde diğer işçilere<br />

ve özellikle bölüm şeflerine karşı bu işyerinde çalışılamayacağını<br />

açıklamak, işyerini kötülemek ve işverene hizmet eden ve çalışanlara<br />

"yalaka" demek suretiyle doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışlarda<br />

bulunan işçinin hizmet akdinin feshi haklı sebebe dayanmaktadır.<br />

Olayların temadi etmesinden işverenin fesih hakkını kullanamayacağı<br />

sonucu çıkarılamaz; bu durum işçinin davranışlarını düzelteceği<br />

ümidinden ileri gelmiş olabilir.<br />

ĐşK 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin davalıya ait işyerinde reyon şefi olarak çalışırken müteaddit tarihlerde<br />

diğer işçilere özellikle bölüm şeflerine karşı işyerinde çalışılamayacağını işyerini<br />

kötülediği, işverene hizmet eden ve çalışanlara "yalaka" demek sureti ile<br />

doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunduğu açık seçik ortadır. Esasen<br />

bu husus mahkemeninde kabulünde olmakla beraber bu tür davranışların temadi<br />

etmesi gerekçe gösterilen feshin haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Olayların<br />

temadi etmesinden işverenin bildirimsiz fesih hakkını kullanamayacağı sonucuna<br />

varılamaz. Gerçekten işveren bir süre olaylar karşısında sessiz kalmış ise<br />

de çeşitli nedenlerden ve özellikle işçinin davranışlarını düzeltebileceği<br />

ümidinden ileri gelmiş olabilir. Somut olayda böyle bir durumun söz konusu<br />

olmadığı düşünülemez. Böyle olunca feshin haklı olduğu sonucuna varılarak<br />

ihbar ve kıdem tazminatları reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

206


207<br />

Yarg. 9. HD, 16.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/712, K. <strong>1999</strong>/2343.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

22 Đşyeri dışındaki bir kişi ile kaçarak üç gün üst üste izin almadan işe<br />

devam etmeyen işçinin durumunda, fesih işlemi ile ilgili tutanaktan<br />

sonra işyerinde yetkisiz bir kişiye telefon ederek izin isteğinde bulunmuş<br />

olması bir değişiklik yaratmaz. Evlenmek için de olsa izinsiz<br />

olarak işe devamsızlık yapmanın haklı bir mazerete dayandığını<br />

kabul etmek mümkün değildir. Bu neden davacı işçinin ihbar ve<br />

kıdem tazminatı isteklerinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13,1 4<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatnın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı haklı bir neden bulunmadığı halde hizmet akdinin feshedildiğini idida<br />

ederek ihbar ve kıdem tazminatı isteğinde bulunmuş, davalı ise davacının izinsiz<br />

ve mazeretsiz olarak üç gün devamsızlık yaptığını bu nedenle akdin Đş Kanununun<br />

17/II-f bendi gereğince haklı olarak feshettiğini savunmuştur. Davacının<br />

feshe neden gösterilen 4, 5 ve 6 Kasım 1996 günleri işyerine izin almadan devam<br />

etmediği konusunda ihtilaf yoktur. Davacının devamsızlık yaptığı bu tarihlerde<br />

işyeri dışındaki bir şahısla kaçarak devamsızlık yaptığı ancak hakkında fesih işlemi<br />

ile ilgili tutanak tutulduktan sonra yetkisiz bir şahsa telefon ederek izin isteğinde<br />

bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacının evlenmek için de olsa izinsiz olarak<br />

işyerine devamsızlık yapmasının haklı bir mazerete dayandığını kabul etmek<br />

mümkün değildir. Akit evlenmek nedeniyle sona erdirilmediğinden davacının kıdem<br />

ve ihbar tazminatı isteklerinin reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü<br />

hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖


Yarg. 9. HD, 22.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/929, K. <strong>1999</strong>/3305.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-raporlu süreden sonra haklı bir neden<br />

olmadan işe gelmeme-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

23 Đstirahatli olduğu süreden sonraki beş gün işe devam etmeyen ve o<br />

günler için haklı bir nedeni de göstermeyen işçinin hizmet akdinin<br />

işveren tarafından feshi haklı sebebe dayandığı için, ihbar ve<br />

kıdem tazminat istekleri hüküm altına alınamaz.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin 6-15 Mayıs 1998 tarihleri arasında istirahatli olduğu, istirahatinin<br />

sona ermesinden sonra 16, 18, 20, 21, 22 Mayıs 1998 tarihlerinde işyerine<br />

gitmediği tutulan müteaddit tutanaklardan ve bunu doğrulayan tanık anlatımlarından<br />

anlaşılmaktadır. Davacının raporunun sonraki günleri kapsamadığı gibi davacı<br />

o günler için haklı bir neden de göstermiş değildir. Bu delil duruma göre işverenin<br />

akdi feshi haklı nedene dayandığı için davacı işçi ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteyemez. Buna rağmen gerekçe gösterilmeden bu isteklerin hüküm altına<br />

alınması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

208


Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10944, K. <strong>1999</strong>/13724.<br />

Ücretli izin süresini takiben üç iş günü mazeretiz işe gelmeme-haklı sebeple<br />

fesih-ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamama<br />

24 Đşverence verilen ücretli izin süresini takip eden iş günü ve onu izleyen<br />

üst üste iki iş gününde işe devam etmeyen ve bunun için de<br />

bir mazeret gösteremeyen işçinin hizmet akdinin feshi, haklı sebebe<br />

dayandığı için ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı iş akdinin davalı işverence feshedildiğinden bahisle ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istemiştir.<br />

Mahkeme davacının istemi doğrultusunda davayı kabul ederek hüküm kurmuştur.<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı 5.1.1998 tarihinde davalı şirketten ayrılmak<br />

istemişse de dayalı işveren davacının mağdur olmaması için davacıya ücretini<br />

ödemek kaydıyla izin vermiştir. Đzin süresinin bitimi sonunda davalı şirketçe<br />

davacıya 27.2.1998 tarihinde Şubat 1998 ayının ücreti ödenmiştir. Davacının<br />

izini 27.2.1998 tarihinde sona ermiş olup 2.3.1998 tarihinde işbaşı yapması<br />

gerekirken bu gün ve müteakiben 3 ve 4 Mart 1998 günlerinde de işe gelmemiştir.<br />

Ayrıca davacı bu devamsızlık konusunda bir mazerette göstermemiştir. Bu<br />

durumda hizmet akdinin davalı işverence feshi 1475 sayılı kanununun 17/II-f<br />

maddesine uygundur. Diğer bir deyişle hizmet akdinin feshi haklı nedene dayandığından<br />

davacı ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz. Mahkemenin aksine<br />

görüşle davayı kabul etmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

209


Yarg. 9. HD, 20.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11400, K. <strong>1999</strong>/13932.<br />

Đzinden sonraki günlerde devamsızlık-haklı mazereti bulunduğunu işçinin<br />

ispat etmesi-işverene ispat külfeti yüklenememesi-ihbar ve kıdem<br />

tazmitanının reddi<br />

25 Đşyerinden izinli ayrılıp izin bitiminde iki gün işe devam etmeyen<br />

ve bu sebeple hizmet akdi feshedilen işçi, izin bitiminde meşru bir<br />

mazareti olduğunu bildirmekle yetinip, bunu ispat edemememiş<br />

olduğundan işverenin feshi işleminin hukuka uygunluğu kabul<br />

edilerek işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi gekerir.<br />

Bu itibarda hatalı değerlendirme ile ispat külfetinin işverene ait<br />

olduğu şeklinde gerekçeye dayanılamaz.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı fazla çalışma ve yıllık izin ücret ve ücret<br />

alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosya içeriğine, özellikle dinlenen davalı tanıkları ile davacı asilin duruşmada<br />

yaptığı ayrıntılı açıklamalarına göre, davacı işçinin izinli olarak işyerinden ayrıldıktan<br />

sonra izin bitiminden itibaren 2 tam gün devamsızlıkta bulunduğu ve bunun<br />

sonucu olarak işine son verildiği anlaşılmaktadır. Đzin bitiminde meşru bir<br />

mazereti olduğununun isbat külfeti davacı işçiye düşer. Davacı, ailevi bir sebepten<br />

dolayı işyerine gidemediğini bildirmekle yetinmiş ve mazeretini ispatlayamamıştır.<br />

Mahkemece hatalı bir değerlendirme ile ispat külfetinin davalı işverene<br />

ait olduğu şeklindeki gerekçeye dayanılamaz. Böyle olunca ihbar ve kıdem tazminatları<br />

reddedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

210


211<br />

Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11636, K. <strong>1999</strong>/13711.<br />

Devamsızlık sebebiyle fesih-fesih bildirimini almama ve tutanak düzenlenmesi-feshe<br />

ve sonuçlarına engel olunamaması-çalışılmayan süre<br />

için ücret isteğinin reddi<br />

26 1. Üst üste iki iş günü devamsızlık yapması sebebiyle hizmet akdinin<br />

derhal feshine ilişkin bildirimin alınmaması ve bu hususta bir<br />

tutanak düzenlenmesinden sonra, işçinin başka haklı neden yaratarak<br />

sözleşmeyi kendisinin feshettiğini ileri sürmesi, işverence yapılan<br />

ve haklı sebebe dayanan feshi ve sonuçlarını etkilemez. Bu nedenle<br />

kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekir.<br />

2. Fesih tarihinden sonra işçinin bir çalışması söz konusu olmadığı<br />

için bu günlere ilişkin ücret isteğinin de kabul edilmesi mümkün<br />

değildir.<br />

ĐşK 17, 14, 26<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebelere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin 29-30 Temmuz 1996 tarihlerinde 2 gün üst üste devamsızlıkta<br />

bulunması üzerine davalı işverenin 31.7.1996 tarihinde bir tutanak düzenleyerek<br />

devamsızlık nedeniyle hizmet sözleşmesinin feshedildiğini davacıya bildirmek<br />

istemiş ise de davacı fesih bildirimini tebellüğden imtina etmiştir. Bu husus tutanak<br />

ve tanıklar tarafından doğrulanmış olup feshin 31.7.1996 tarihinde gerçekleştiğinin<br />

kabulü gerekir. Daha sonra davacı işçinin 8.8.1996 tarihinde noterlik<br />

marifetiyle sigorta primlerinin yatırılmaması ve benzer hususlar ileri sürerek<br />

haklı nedenle bizzat kendisinin sözleşmeyi feshettiğini bildirmesinin<br />

gerçekleşmiş olan hukuki sonuca etkili olduğu düşünülemez.<br />

Buna göre davalı işverenin feshine itibar edilerek haklı nedenin oluştuğu kabul<br />

edilmek suretiyle kıdem tazminatı isteğinin ve 1.8.1996 tarihinden sonra da bir<br />

çalışma söz konusu olmadığı için 8 günlük ücret isteğinin reddine karar verilmesi<br />

gerekir. Hatalı değerlendirme ile davacının feshine itibar edilmesi isabetsizdir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12516, K. <strong>1999</strong>/15444.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-kıdem tazminatı-yurtdışı seferlerinde<br />

fazla çalışmanın kanıtlanması-zamanı serbestçe kullanma-işverenin<br />

fazla çalışma talimatı<br />

27 1. Uzun süreden beri Tır şoförü olarak yurtdışı ve yurtiçi taşıma<br />

işlerinde çalışırken işverence yurtiçinde çalıştırılması şeklinde uygulamaya<br />

başlatılıp bir süre bu şekilde iş gördükten sonra hizmet<br />

akdi üst üste üç gün devamsızlıktan feshedildiği anlaşılan davacı işçinin,<br />

kıdem tazminatı isteği reddedilmelidir.<br />

2. Yurtdışı seferlerinde fazla çalıştığını ileri sürmekle beraber<br />

bunları kanıtlamadığı gibi, anılan işlerde işçinin zamanını<br />

serbestçe kullandığı, ayrıca işverence verilmiş fazla çalışma<br />

talimatının bulunmadığı da dikkate alınarak fazla çalışma ücreti<br />

isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 35<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatları, yolluk ücreti, fazla çalışma parası ve<br />

hafta tatili gündeliğinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin uzun bir süreden beri tır şoförü olarak yurtiçi ve yurtdışı taşıma işlerinde<br />

çalıştırılırken işverenin yurt içinde çalıştırması şeklinde uygulamaya başladığı ve bir süre<br />

bu şekilde çalıştıktan sonra da davacının 21.11.1996 tarihinden itibaren üst üste 3 gün<br />

devamsızlıkta bulunması üzerine 27.11.1996 tarihli bildirimle sözleşmesi davalı işveren<br />

trafından feshedildiği, tutulan tutanak ve dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından<br />

anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları işçinin işi bıraktığını bildirmişlerse de bizzat davacı<br />

sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini ileri sürmüş olup, böylece feshin davalı<br />

tarafından gerçekleştiği konusunda tarafların iradeleri birleşmiş bulunmaktadır. Az önce<br />

belirtildiği gibi fesih işlemi devamsızlığa dayandığı için haklılık kazanmıştır ki bu<br />

durumda davacının kıdem tazminatı hakkı yoktur. Böyle olunca kıdem tazminatı isteği<br />

reddedilmelidir.<br />

212


2. Fazla çalışma ve bayram tatili ücretine gelince:<br />

Davacı yurtdışı seferlerinde fazla mesai yaptığını kanıtlamış değildir. Dinlenen<br />

tanıklar bu konu ile ilgili bir bilgi vermemişlerdir. Diğer yandan yurtdışı seferi<br />

yapan davacı şoför zamanı serbestçe kullanmaktadır. Kendisine normal çalışma<br />

süresinin üzerinde bir çalışma yaptırıldığına dair işveren tarafından verilmiş bir<br />

talimat da yoktur. Böyle olunca fazla çalışma ve bayram tatili ücretlerinin<br />

reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

213<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 1.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13671, K. <strong>1999</strong>/16491.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-kart basma belgeleri-mazeret ileri<br />

sürülmemesi-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

28 Üst üste iki iş günü işe gelmediği kart basma belgelerine dayanan<br />

ve devamsızlık hakkında herhangi bir mazeret ileri sürmemiş olan<br />

işçinin hizmet akdinin derhal feshi, haklı sebebe dayandığı için ihbar<br />

ve kıdem tazminatı istekleri kabul edilemez.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı hizmet aktinin davalı işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve<br />

kıdem tazminatı istemiştir.<br />

Davalı cevap dilekçcesinde davacının üst üste iki gün işe devam etmediği için<br />

hizmet aktinin feshedildiğini savunmuştur. Gerçekten davalı tarafından ibraz<br />

edilen tutanakta davacının 10 ve 11 Şubat 1998 tarihlerinde işe gelmediği kart<br />

basma belgelerine dayanarak tespit edilmiş bulunmaktadır. Davacı buna karşılık<br />

devamsızlık konusu ile ilgili olarak herhangi bir mazeret ileri sürmemiştir. Davacının<br />

bu davranışı 1475 sayılı Đş Kanunun 17/2-f maddesinde yazılı hale uymaktadır.<br />

Hal böyle olunca davacı ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz. Mahkemenin<br />

aksi görüşle bu istekleri kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 17.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14682, K. <strong>1999</strong>/17572.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-altı iş günlük sürenin geçirilmemiş<br />

olması-ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin reddi<br />

29 Đşveren tarafından hizmet akdinin işçinin üst üste üç iş günü izinsiz<br />

ve mazeretsiz işe devamsızlığı sebebiyle feshedildiği, tutanak içeriği<br />

ve tanım anlatımlarından anlaşıldığı için işçinin ihbar ve kıdem<br />

tazminatı isteklerinin reddedilmesi gerekir. Diğer yandan devamsızlık<br />

sürüp gittiğine göre altı iş günlük sürenin geçirilmesi de söz<br />

konusu olamaz.<br />

ĐşK 17, 13, 14, 18<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ikramiye ve ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara , toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici<br />

sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz<br />

itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, işyerinde çalışırken meydana gelen bir yangın sebebiyle davalı işveren<br />

tarafından hakarete maruz kaldığını sonra da işten çıkarıldığını beyan ederek,<br />

kıdem ve ihbar tazminatları isteğinde bulunmuştur. Davalı ise, işyerinde<br />

meydana gelen yangının 8.3.1997 tarihinde olduğunu, bu olay sebebiyle davacıya<br />

ihtarda bulunulduğunu, davacının 9, 10, 11 Ekim 1997 tarihlerinde izinsiz ve mazeretsiz<br />

olarak işyerine gelmemesi sebebiyle haklı olarak sözleşmesinin feshedildiğini<br />

savunmuştur. Mahkemece kıdem, ihbar tazminatları hüküm altına alınmıştır.<br />

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere; göre davacının işyerinde 8.3.1997 tarihinde<br />

meydana gelen yangın olayından sonra çalışmaya devam ettiği, işverence 9, 10,<br />

11, Ekim 1997 tarihleri için 13.10.1997 tarihinde devamsızlık tutanağının düzenlendiği<br />

anlaşılmaktadır. Mahkemece dinlenen tutanak tanıkları da tutanağı ve de-<br />

214


vamsızlık olgusunu doğrulamışlardır. Diğer yandan davacı tanıklarının ise işverence<br />

hizmet sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğine dair somut bir anlatımları<br />

yoktur. Ayrıca davacı tarafından ileri sürülen yangın olayının fesih ile ilgisi<br />

bulunmamaktadır. Davacı işçinin izinsiz ve mazeretsiz olarak işyerinden ayrıldığı<br />

ve bir daha gelmediği işverence tutulan tutanak içeriği ve tanık anlatımından anlaşılmaktadır.<br />

Devamsızlık sürüp gittiğine göre altı iş günlük sürenin geçirilmesi<br />

sözkonusu olamaz. Bu bakımdan feshin haklı olduğu kabul edilerek ihbar ve kıdem<br />

tazminatı istekleri reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

215<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 29.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15874, K. <strong>1999</strong>/18090.<br />

Devamsızlık sebebiyle fesih-ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi<br />

30 Davacı işçinin işten çıkarıldığı iddiasına karşı işverenin üst üste<br />

dört gün işe gelmemesi üzerine hizmet akdinin feshedildiği iddiası<br />

tutanak ve tanık anlatımlarıyla doğrulandığı dikkate alınarak işverenin<br />

işleminin hukuka uygunluğu sonucu işçinin ihbar ve kıdem<br />

tazminatı isteklerinin reddi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai alacağı, izin ücreti bayram<br />

ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi işten haksız çıkarıldığını, davalı ise üstüste dört gün işyerine gelmemesi<br />

sebebi ile sözleşmeyi fesih durumunda kaldığını ileri sürmüşlerdir. Dinlenen<br />

davacı tanıkları fesih konusunda açık bir anlatımda bulunmamışlar sadece<br />

davacının ustabaşının önerisi üzerinde bir gün gelmediğini söylemişlerdir. Davalının<br />

delillerine gelince; 18.4.1998 tarihli tutanaktan davacının işe gelmediği belirtilmiş,<br />

20.4.1998 tarihinde işverenin davacıya çektiği ihtarnamede de


16.4.1998 tarihinden itibaren davacının işyerine gelmediği, üç gün içinde işe<br />

gelmediği takdirde sözleşmesinin feshedileceği hususu vurgulanmıştır. Dinlenen<br />

davalı tanığıda bu yazılı delilleri doğrulamıştır. Bu delil durumuna göre<br />

davacının işyerine gelmediği kabul edilmelidir. Đşveren devamsızlık olgusunu<br />

tuttuğu tutanak ve çektiği ihtarname gibi yazılı ve tanık anlatımı gibi sözlü<br />

delillerle savunmasını ispat etmiştir. Bu durumda ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istekleri reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 27.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11536, K. <strong>1999</strong>/14775.<br />

Đşe devamsızlık sebebiyle fesih-haklı mazeretin işçi tarafından ispatıyeterli<br />

belgelere dayanılması-mazeretin zamanında işverene<br />

bildirilmesi<br />

31 Đşe devamsızlık sebebiyle hizmet akdinin derhal feshedilmesi karşısında,<br />

feshin böyle bir sebebe dayanmadığını ileri süren işçi, devamsızlığı<br />

için gösterdiği haklı mazeretleri yeterli belgelerle ispat<br />

etmek ve işe gelemediğini zamanında işverene bildirmekle yükümlüdür.<br />

Bu açıdan mazeretlerden biri de eşinin halasının öldüğü<br />

olayı olup, resmi mercilerden durum tahkik edilerek sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin 23.10.1997-1.11.1997 ve 12.11.1997 tarihlerinde devamsızlıkta bulunması<br />

nedeniyle davalı işveren tarafından 1475 sayılı Đş Kanununun 17/II-f maddesi uyarınca<br />

sözleşmesi bildirimsiz feshedilmiştir. Davacı ise feshin haklı nedene dayanmadığını ileri<br />

sürerek 1.11.1997 tarihindeki devamsızlığının kayınpederinin Dinar'a nakli nedeniyle ona<br />

yardımda bulunmasından, 12.11.1997 tarihli devamsızlığının ise eşinin halasının<br />

ölümünden kaynaklandığını ileri sürmektedir.<br />

216


23.10.1997 tarihindeki devamsızlığın neye dayandığını davacı ispat edememiştir.<br />

1.11.1997 tarihindeki devamsızlığını ise işyeri yetkililerine mazaretini bildirmek<br />

istemesine rağmen intikal ettirememiş fakat sonuçta izin almadan anılan gün işyerine<br />

gidememiştir. Bu devamsızlığın da haklı nedene dayandığı kabul<br />

edilemez. 12.11.1997 tarihindeki devamsızlığın gerçekten eşinin halasının<br />

ölümünden dolayı mı gerçekleştiği dosya içeriğinde anlaşılamamaktadır. Zira<br />

kendi oturduğu mahallesindeki muhtardan almış olduğu tarihsiz ve disiplin<br />

soruşturması sırasında dosyaya sunulan tutanak yetersizdir. 12.11.1997 tarihinde<br />

davacının eşinin halasının öldüğü konusu resmi mercilerden tahkik edilerek<br />

gerçekten iddia edildiği gibi böyle bir ölüm olmuş ise mazeretin ülkemizin<br />

gelenek ve görenekleri uyarınca kabulü düşünülmeli aksi halde mazeret<br />

gerçekleşmemesi nedeniyle anılan günde de devamsızlıkta bulunduğu kabul<br />

edilerek ihbar ve kıdem tazminatı isteleri reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13556, K. <strong>1999</strong>/17635.<br />

Devamsızlık sebebiyle fesih-işe gelinmeyen süre için rapor ibrazı-raporun<br />

denetimi ve gerçek durumun belirlenmesi<br />

32 Devamsız olduğu günler için hastanede görevli bir doktorun düzenlediği<br />

rapor ibraz edilmiş olmakla beraber; raporda protokol numarası<br />

olmadığından gerçek durumun anlaşılabilmesi için raporun<br />

hastane başhekimliğine gönderilip anılan tarihlerde başvurduğu ve<br />

raporu aldığı konusunda tereddüte yer vermeyecek bilgi alınmalı<br />

ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde<br />

duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.11.<strong>1999</strong> salı günü<br />

tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebligata rağmen<br />

taraflar adına kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar<br />

verildikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

217


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin devamsızlıkta bulunduğu savunulan günlerde raporlu olduğu ileri<br />

sürülerek ... Hastanesinde görevli bir doktorun düzenlediği rapor ibraz edilmiştir.<br />

Ancak raporda protokol numarası yoktur. Gerçek durumun anlaşılabilmesi için<br />

raporun anılan hastane baştabipliğine gönderilerek gerçekten davacının 1998 yılı<br />

Temmuz ayında hastalığı nedeniyle hastaneye başvurup başvurmadığı ve istirahat<br />

raporu alıp almadığı tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklığa<br />

kavuşturulmalıdır. Alınacak cevabi yazı değerlendirmeye tabi tutularak hasıl<br />

olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirilği ile karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 20.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13128, K. <strong>1999</strong>/16066.<br />

Devamsızlık sebebiyle derhal fesih-fesih tarihi için farklı beyanlar-saat<br />

kartları ve devamsızlık tutanaklarının incelenmesi<br />

33 Đşçinin hizmet akdinin haksız feshedildiğine dair bildirdiği tarihten<br />

sonraki günlerde işyerinde çalıştığı saat kartlarından anlaşıldığına<br />

göre işveren verdiği sonraki tarihde yapılan ve devamsızlık eylemine<br />

dayanan fesih için saat kartları ve devamsızlık tutanakları incelenerek<br />

hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve ücretli izin parası ile<br />

hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı, 30.8.1997 tarihinde davalı işveren tarafından haklı bir neden bulunmadığı<br />

halde hizmet aktinin sona erdirildiğini iddia ederek ihbar ve kıdem tazmi-<br />

218


natı isteğinde bulunmuş mahkemece anılan tarihte aktin sona erdirildiği kabul<br />

edilerek istekler hüküm altına alınmıştır.<br />

Davalı ise davacının 5.9.1997 tarihinden itibaren işyerinde devamsızlık yaparak<br />

akti sona erdirdiğini savunmuş, savunmayı doğrulayan tutanakları ibraz etmiştir.<br />

Davacının 30.8.1997 tarihinden sonra Eylül ayının ilk dört günü işe devam ettiğine<br />

dair saat kartlarının mevcut olduğu bilirkişi tarafından tespit edildiği anlaşılmaktadır.<br />

Bu delillerler karşısında aktin 30.8.1997 tarihinde sona erdirildiğine<br />

dair mahkemenin kabulünü benimsemek mümkün değildir. Eksik inceleme ile<br />

sonuca gidilmesi hatalıdır. Mahkemece saat kartları da celbedilip devamsızlık tutanakları<br />

değerlendirilmeli gerek görülüyorsa tutanak mümzileride dinlenmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

219<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10941, K. <strong>1999</strong>/13721.<br />

Đşçi hakları ödenmediği için işi bırakma ve diğer bazı eylemlerde bulunduğu<br />

sebebiyle fesih-hakkı sebeble fesih-ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin<br />

reddi<br />

34 Davacı işçinin, başka bir işçi ile bazı işçilik hakları ödenmediği için<br />

işi bırakma, servis aracının önünü kesme gibi eylemlerde bulunduğundan<br />

dolayı hizmet akdinin derhal feshi, haklı sebebe dayanır;<br />

bu nedenle ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi gerekir.<br />

9. Hukuk Dairesinin öğretide benimsenen, kararlılık kazanmış uygulamasına<br />

göre, işveren tarafından işçinin hakkının ödenmemesi,<br />

ona işi bırakma ya da başka türlü yolların başvurma hakkını vermez;<br />

böyle bir durumda işçinin yasal yollara başvurma, bu meyenda<br />

akdi feshetme, yetkili mercilere şikayette bulunma gibi hakları<br />

kullanmanın yolu açılır.<br />

ĐşK 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık izin ücretinin<br />

ödedilmesine, davalı ve karşı davacı ise uğranılan idare zararının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, asıl davayı kısmen hüküm altına almış karşı davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi bir başka işçi ile birlikte kimi işçilik haklarının ödenmesi isteğinde<br />

bulunmuş ancak bu hakların verilmemesi üzerine işi bıraktığı, servis aracının önünü kesme<br />

gibi eylemde bulunduğu, işin emniyete intikal ettirildiği ve eylemlerin önüne geçildiği,<br />

bunun üzerine de davalı işveren tarafından davacının ve öteki dava dışı işçinin işine son<br />

verildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Đşveren tarafından hizmet akdinin sona<br />

erdirildiği davacı işçinin de kabulundedir. Bu itibarla mahkemece haklı nedenle<br />

sözleşmenin bizzat davacı tarafından feshedildiğinin düşünülmesi dosya içeriğine uygun<br />

düşmemektedir. Öte yandan Dairemizin öğretide benimsenen kararlılık kazanmış<br />

uygulamasına göre işçinin işveren tarafından hakkının ödenmemesi ona işi bırakma ya da<br />

başka türlü eylemlerde bulunma hakkını vermez. Böyle bir durumda işçinin yasal yollara<br />

başvurma ve bu meyanda Bölge Çalışma Müdürlüğüne şikayette bulunma, dava açma ya<br />

da fesih bildiriminde bulunma gibi hakları kullanma yolu açıktır. Böyle olunca hizmet<br />

sözleşmesinin işveren tarafından feshinin haklı nedene dayandığının kabul edilerek ihbar<br />

ve kıdem tazminatı taleplerinin reddi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 13.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15236, K. <strong>1999</strong>/15792.<br />

Çalışma saatlerinde işi topluca terkedip çalışmama-haklı sebep- ihbar<br />

ve kıdem tazminatının reddi<br />

35 Çalışma saatlerinde işi ve işyerini topluca terkederek çalışmamak<br />

suretiyle direnişte bulunma, işveren için hizmet akdinin feshinde<br />

haklı sebep oluşturduğunun, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin<br />

reddi gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

220


YARGITAY KARARI<br />

Davalı işveren 7.9.1998 günü mesai saatinde davacı ile bir kısım işçinin topluca<br />

direniş yaparak iş başı yapmadıklarını gerekçe göstererek Đş Kanununun 17/2.<br />

maddesi uyarınca davacının hizmet akdini sona erdirmiştir. Teşeron firma olan<br />

davalı ... Ltd.Şti. tarafından davacı ve bir kısım işçinin 7.9.1998 günü işi bıraktıklarını,<br />

işyerini terkettiklerini ve çalışmadıklarını tespit açısından mahkeme marifetiyle<br />

mahallinde tespit yaptırıldığı, bu tespitte işyerinde hiçbir işçinin işbaşı<br />

yapmadığı herhangi bir çalışmanın mevcut olmadığı işçilerin işyeri ve civarında<br />

bulunmadığı tespit edilmiştir.<br />

Her ne kadar davacı ve bir kısım işçiler 8.9.1998 günü işverence işe alınmadıklarını<br />

gerekçe göstererek mahallinde tespit yaptırmışlarsa da 7.9.1998 günü mesai<br />

saatlerinde işi ve işyerini topluca terkedip çalışmamakla direnişte bulundukları<br />

bu durumun işveren açısından haklı bir fesih nedeni oluşturduğu kabul<br />

edilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile kıdem ve ihbar tazminatına<br />

hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11383, K. <strong>1999</strong>/13234.<br />

Kalite ve kontrolden görevli işçi-kusurlu mal üretimi-zararın çoğalmasına<br />

sebep olma-haklı sebep-ihbar ve kıdem tazminatı<br />

36 Kalite ve kontrolden sorumlu olan işçi bu görevi devam ederken<br />

çok sayıda kusurlu mal üretildiği halde herhangi bir önlem almayarak<br />

zararın çoğalmasına sebebiyet verdiği için hizmet akdinin<br />

haklı sebebe dayandığından ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin<br />

reddi yolunda karar verilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti, bayram,<br />

hafta ve genel tatil gündeliği ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

221


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin işyerinde üretilen işlerin kalite ve kontrolünden de sorumlu olduğu<br />

anlaşılmakta olup, bu görevi devam ederken çok büyük sayıda malların kusurlu<br />

üretildiği halde herhangi bir önlem almayarak zararın çoğalmasına sebebiyet<br />

verdiği görülmektedir. Her ne kadar uzman bilirkişi düzenlediği raporda davacının<br />

sorumlu olamıyacağı sonucuna varmış ise de toplanan bilgi ve belgeler<br />

bu görüşün kabulüne olanak bulunmadığını gösterecek niteliktedir. Bu durumda<br />

işverenin feshinin haklı nedene dayandığından dolayı ihbar ve kıdem tazminatları<br />

talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 24.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14871, K. <strong>1999</strong>/17975.<br />

Đşverenin aracında hasar meydana getirildiği için fesih-işçinin kusurunun<br />

ve zarar miktarının araştırılması-yıllık ücretli izin alacağı<br />

37 1. Yönettiği çöp kamyonunda hasara neden olduğu için hizmet akdinin<br />

feshine karşı açılan dava dolayısıyla işçinin kusuru ve hasarın<br />

giderilmesine ilişkin faturanın uygunluğu bilirkişiye incelettirilmeden<br />

işçinin ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi hatalıdır.<br />

2. Đşçinin yıllık ücretli izin alacağı bilirkişi tarafından belirlendiğine,<br />

hizmet akdi ne şekilde sona erirse ersin bu alacağa hak kazandığının<br />

kabulü gerekir.<br />

ĐşK 17, 13, 14, 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık ücretli izin<br />

parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

222


YARGITAY KARARI<br />

Davacı hizmet aktinin davalı Belediye tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini<br />

ileri sürerek kıdem ile ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretini talep etmiştir.<br />

Davalı davanın reddini savunmuştur.<br />

Yapılan yargılama sonunda dava mahkemece reddedilmiştir.<br />

Davalı, davacının yönettiği çöp kamyonunu kullandığı sırada hasara sebebiyet<br />

verdiğini ileri sürerek 1475 sayılı Đş Kanunun 17/II.h maddesine dayanarak iş<br />

akdini feshettiğini bildirmiştir. Dosyadaki belgelere göre kamyonunun ayna maruti<br />

dişliği kırılmış olduğu, bu kırılmanın nedenininde davacının araca fazla patinaj<br />

yaptırması ve karayolunda çok hızlı gitmesi sonucu aracın kasasının zıplamasından<br />

ve yokuş yukarı vitesi zorlamasından dolayı düştüğü belirtilmiştir. Yargılama<br />

sırasında davacının mevcut belge ve diğer deliler gözönünde tutulmak sureti<br />

ile kusur bilirkişisinden rapor alınmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan davalı tarafından<br />

ibraz edilen faturanın hasarın giderilmesine uygun olup olmadığı da tartışılmamıştır.<br />

Tüm bu hususlar irdelenip tartışılmadan ve yukarıdaki açıklamalarda<br />

belirtildiği gibi kusur yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmadan ihbar ve kıdem<br />

tazminatlarının reddi hatalıdır.<br />

2. Davacının yıllık izin ücreti alacağı bilirkişi raporunda belirlenmiş bulunmaktadır.<br />

Buna rağmen anılan isteğin reddedilmesi doğru değildir. Gerçekten yıllık<br />

izin ücreti işçi alacakları kapsamı içindedir. Sözkonusu alacak gerçekleştiği taktirde<br />

hizmet akti ne şekilde sona ererse ersin davacı bu alacağa hak kazanır. Bu<br />

nedenle kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

223


Yarg. 9. HD, 30.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/18058, K. <strong>1999</strong>/20472.<br />

Đşçinin çalıştığı makinada hasar meydana gelmesi sebebiyle fesih-kusurun<br />

bulunması-miktarının belirlenmesi<br />

38 Hizmet akdinin işçinin çalıştığı makinaya hasar vermesi sebebiyle<br />

feshinde, hasarın meydana gelmesinde işçinin kusurunun bulunup<br />

bulunmadığı ve zararın miktarı konusunda bilirkişi aracılığı ile inceleme<br />

yaptırılıp hasıl olacak sonuca göre ihbar ve kıdem tazminatları<br />

için karar vermek yoluna gidilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem taminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi, açmış olduğu bu davada davalı işyerinde çalışırken sendikaya üye olmaya<br />

hazırlandığı sırada, görev yaptığı makinada daha önce oluşan arızadan dolayı davalı<br />

işverence hizmet aktinin haksız bir şekilde feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem<br />

tazminatı istemiştir.<br />

Davalı, davacının çalıştığı iş makinasına büyük zarar verdiğini ve bu zararın<br />

1.200.000.000 lira olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.<br />

Yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.<br />

Yukarıda belirtildiği gibi, davalı işveren, davacının çalıştığı makinada hasar meydana<br />

geldiğini ve bu hasarın 1.200.000.000 TL olduğunu ileri sürmüş bulunmaktadır. 1475<br />

sayılı Đş Kanununun 17/II-h maddesine göre, işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden<br />

eli altında bulunan makinaları on günlük ücretinin tutarıyla ödemeyecek derecede hasara<br />

uğratması halinde işverene hizmet aktinin beldirimsiz feshine hak verir.<br />

Mahkemece davacının çalıştığı iş makinasının hasara uğramasında kusuru bulunup<br />

bulunmadığı konusunda uzman teknik bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılıp<br />

rapor alınmamış ve yine bilirkişiden zararın miktarı konusunda mütala istenmemiştir.<br />

Mahkemece eksik incelemeye dayanılarak davanın reddedilmesi isabetsiz<br />

olup kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

224


❖ ❖ ❖<br />

Yarg. 9. HD, 1.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15603, K. <strong>1999</strong>/18220.<br />

Tutuklanma sonucu devamsızlık sebebiyle fesih-ihbar tazminatının<br />

reddi-kıdem tazminatı<br />

39 Hizmet akdi tutuklanması sonucu feshedilen ve daha sonra beraat<br />

eden işçi yönünden bu feshin ĐşK m. 17/III kapsamına girdiği Yargıtayın<br />

istikrar kazanan içtihadır. Ancak bu halde kıdem tazminatının<br />

kabulü gerekli olduğu halde ihbar tazminatı isteği reddedilmelidir.<br />

ĐşK 17, 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatınca temyiz edilmiş ise de<br />

HUMK'nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve<br />

incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacının hizmet akdi tutuklanması sonucu işe devam edememesi nedeni ile<br />

sona erdirilmiş ve davacı tutuklanmasına neden olan suçtan bilahare beraat etmiştir.<br />

Bu durumda davacının hizmet akdinin feshinin dayanağı 1475 sayılı Đş<br />

Yasasının 17/III. maddesidir. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanan<br />

<strong>kararları</strong>na göre bu tür fesih hallerinde kıdem tazminatının hüküm altına<br />

alınması doğru ise de ihbar tazminatına karar verilemez. Mahkemece yazılı şekilde<br />

ihbar tazminatının da hüküm altına alınması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

❖ ❖ ❖<br />

225


1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

1. Gerekli araştırma ve inceleme sonucu haklı sebebi oluşturan olayın<br />

tereddüte yer vermeyecek şekilde öğrenildiği tarihten itibaren altı iş<br />

günlük sürenin başlatılması<br />

2. Feshe yetkili makamca haklı sebebin öğrenilmesi ve akdin feshi<br />

tarihi arasında altı iş günlük hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması<br />

3. Fesih sebebi şartlarının varlığının ve altı iş günlük sürenin geçirilip<br />

geçirilmediğinin incelenerek sonuca gidilmesi<br />

4. Đşçiye isnat olan eylemlerin çok önce meydana gelmiş olması ve altı iş<br />

günlük sürenin geçirilmesi<br />

5. Feshe yetkili kişi veya kurulun haklı feshi öğrendiği tarihten itibaren<br />

altı iş günlük sürenin geçirilmemiş olması<br />

Yarg. 9. HD, 2.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1764, K. <strong>1999</strong>/3828.<br />

Hatalı mal üretimi ve satılan malların iadesine sebep olmadan dolayı<br />

fesih-altı iş günlük sürenin geçirildiği iddiası- işverenin gerekli incelemeyi<br />

yaptırması-olay ve zararı tereddüte yer vermeyecek şekilde öğrenme<br />

1 Kalite kontrol elemanı olan işçinin görevini gereği şekilde yapmamak<br />

sonucu hatalı mal üretimine ve şahsına, satılan malların iadesine ve<br />

işvereni yazara uğratması sebebiyle hizmet akdinin feshinde, altı iş günlük<br />

sürenin geçirildiği görüşü isabetli değildir.<br />

Đşçinin haklı sebep oluşturan davranışları kapsamında en son sevkiyat<br />

üzerine işverene gönderilen faxs tarihinden itibaren altı iş günlük sürenin<br />

başlatılması hatalıdır. Faxs üzerine işverenin gerekli araştırma ve<br />

incelemeyi yaptırması doğal karşılanmalı ve kusurun sonucu olayı ve<br />

zararı tereddüte yer vermeyecek şekilde öğrendiği tarihten altı iş günlük<br />

sürenin başlatılması gerekir.<br />

ĐşK 18, 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

226


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalıya ait işyerinde kalite kontrol elemanı olarak çalışırken<br />

görevini gereği şekilde yapmaması sonucu hatalı mal üretimine ve satışına daha<br />

sonra da satılan bu malların iadesine sebebiyet verdiğinin anlaşılması üzerine<br />

sözleşmesi 1475 sayılı Đş Kanununun 17/II-h maddesi uyarınca fesh edilmiştir.<br />

Davacı feshin haksız olduğunu ileri sürerek tazminat isteklerinde bulunmuş mahkemece<br />

bir yandan 1475 sayılı Đş Kanununun 18. maddesinde öngörülen 6 işgünlük<br />

sürenin geçirildiğini öte yandan da işverenin yayınladığı genelge içeriğini<br />

gerekçe göstererek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerini hüküm altına almıştır.<br />

Dosya içeriğine göre gerçekten işyerinde üretilen hatalı malların Đstanbul da satıldığı<br />

ve bunların iade edildiği ve faks ile de en son 12.5.1997 tarhinde sevkiyatın<br />

yapıldığı bu faks üzerine işverence defolu üretim ve zararla ilgili incelemeler<br />

sonucunda hizmet akdinin 6 işgünlük süre içinde fesh edildiği açıktır. Bu sürenin<br />

faksın işverene ulaştığı tarihten başlatılması görüşü hatalıdır. Faks üzerine işverenin<br />

konu ile ilgili inceleme araştırma yapma yoluna gitmesi doğal karşılanmalıdır.<br />

Ne zaman ki olayı ve zararı tereddüte yer vermeyecek şekilde işveren öğrenmiştir.<br />

Hak düşürücü sürenin bu tarihten başlatılması anılan 18. madde gereğidir.<br />

Dairemizin kararlılık kazanmış görüşü bu doğrultudadır.<br />

Öte yandan davacı kalite kontrol görevlisi olarak işyerinde çalıştığına göre üretilen<br />

malların kalitesinden birinci derecede kendisinin sorumlu tutulması görevi<br />

gereğidir. Mahkemenin dayandığı işyeri genelgesi bu görevin kendisinden<br />

alındığı şeklinde yorumlanamaz. Genelge ile teknik gelişmelerle ilgili ve ileriye<br />

yönelik soyut ve genel kurullarında dikkate alınması öngörülmüştür.<br />

Mahkemenin yorumu kabul edildiği takdirde davacının asli görevinin elinden<br />

alınması sonucu çıkar ki bunun kabulü olanağı yoktur. Malların iade edildiği ve<br />

zararında 10 günlük ücretin üzerinde gerçekleştiği tartışmasızdır. Böyle olunca<br />

feshin haklı nedene dayandığı kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatları istekleri<br />

reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alanan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

227


Yarg. 9. HD, 14.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/5819, K. <strong>1999</strong>/7307.<br />

Đşçinin raporlu olduğu günde derhal fesih-feshin sonucunu doğurmasıaltı<br />

iş günlük sürenin başlangıcı ve geçirilmiş olması<br />

2 Haklı sebeple derhal (bildirimsiz) fesih hakkı işçinin raporlu olduğu<br />

sürede kullanılabilir. Ancak fesih rapor süresinin sonunda<br />

hüküm doğurur. Bu durumda feshe yetkili makam olayı öğrendikten<br />

ve altı iş günlük süre geçirildikten sonra feshi gerçekleştirdiği<br />

ve hak düşünücü süre aşıldığı için haklı fesihten söz edilemez.<br />

ĐşK 18, 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalıya ait işyerinde çalışırken doğruluk ve bağlılığa uymayan bir davranışta<br />

bulunduğu 3.11.1997 tarihinde işyerinde düzenlenen tutanakla tespit edildiği toplu iş<br />

sözleşmesi hükümleri uyarınca bu eyleminden dolayı 4.11.1997 tarihinde savunmasının<br />

alındığı, davacı işçinin 11.11.<strong>1999</strong>7 tarihinden itibaren ardı ardına birer aylık raporlar<br />

aldığı, rapor süresi içinde davalı işveren tarafından 6.1.1998 tarihinde hizmet<br />

sözleşmesinin feshedildiği, feshin haklı nedene dayanmadığı iddiasıyla davacı işçi<br />

tarafından daha sonra ihbar ve kıdem tazminatı isteği ile dava açıldığı, mahkemece altı iş<br />

günlük sürenin geçirilmediği görüşü benimsenerek ve feshin haklı olduğu kabul edilmek<br />

suretiyle davanın reddediliği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.<br />

Uyaşmazlık 1475 sayılı Đş Kanunun 18. maddesinde öngörülen feshe neden olan<br />

olayın öğrenilmesinden itibaren işyecek olan altı iş günlük sürenin somut olayda<br />

geçirilmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.<br />

Davacı işçinin istirahat süresi içinde sözleşmesinin feshedilemeyeceği görüşü<br />

benimsenemez. Bir başka anlatımla bildirimsiz fesih hakkı raporlu sürede<br />

kullanılabilir. Ancak fesih rapor süresinin sonunda hükmünü icra eder. Bu<br />

durumda 3.11.1997 tarihinde feshe yetkili makam olayı öğrenmiş olup altı<br />

işgünlük süre geçirildikten sonra 6.1.1998 tarihinde feshi gerçekleştirmiş<br />

bulunduğundan hak düşürücü süre geçirilmiştir. Bunun sonucu olarak da artık<br />

haklı fesihten söz edilemeyeceğinden istekleri değerlendirmeye tabi tutularak<br />

hüküm altına alınmalıdır.<br />

228


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.4.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 13.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11345, K. <strong>1999</strong>/12851.<br />

Đşverenin zarara uğratılması sebebiyle fesih-altı iş günlük sürenin geçirildiği<br />

iddiası<br />

3 Hizmet akdinin işveren tarafından işçinin on günlük ücret tutarını<br />

aşacak şekilde zarara uğratılması sebebiyle feshedildiği durumda,<br />

altı iş günlük sürenin aşıldığı iddiası da dikkate alınarak, fesih sebebinin<br />

şartlarının varlığı ve fesih süresinin geçirilip geçirilmediği<br />

incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

ĐşK 18, 13, 14, 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Gerek davacı gerek davalı taraf aradaki hizmet sözleşmesinin davacı işçinin 10 günlük<br />

ücretini aşacak şekilde işvereni zarara uğratması sonucu işveren tarafından feshedildiğini<br />

bildirmiş olup bu konu uyuşmazlığı oluşturmaktadır. Đş müfettişliğince yapılan inceleme<br />

ve araştırma sonucu düzenlenen raporda da feshin davalı işveren tarafından<br />

gerçekleştirildiği vurgulanmış olup 6 işgünlük süreye riayet edilmediği için davacı işçinin<br />

ihbar ve kıdem tazminatına hak kazandığı görüşüne yer verilmiştir. Bu olgular ortada iken<br />

mahkemece hizmet sözleşmesinin davacı işçi tarafından feshedildiği sonucuna varılarak<br />

davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş fesih<br />

işleminin işveren tarafından gerçekleştirildiği kabul edilerek 1475 sayılı Đş Kanunun<br />

17/II/h ve 18. maddeleri değerlendirmeye tabi tutulmak ve haklı fesih nedeni oluştuğunun<br />

kabulü halinde de hak düşürücü sürelerin geçip geçmediğine bakılarak hasıl olacak sonuca<br />

göre bir karar vermekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

229


Yarg. 9. HD, 22.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11465, K. <strong>1999</strong>/14364.<br />

Haklı sebeb oluşturan işçinin eylemlerinin çok önce meydana gelmiş<br />

olması-altı iş günlük sürenin geçirilmiş olması<br />

4 Đşyerinde kapıcı-kaloriferci olarak çalışan işçinin hizmet akdi birden<br />

fazla haklı sebep gösterilerek feshedilmiş olmasıyla beraber,<br />

işçiye isnat olunan eylemler fesih tarihi ve altı iş günlük süreden<br />

çok önce meydana geldiği anlaşıldığı için, fesih ĐşK m. 18'de öngörülen<br />

süre geçirildikten sonra yapılmış olmakta ve bunun sonucu<br />

işçinin ihbar ve kıdem tazminatlarının hüküm altına alınması gerekmektedir.<br />

ĐşK 18, 13, 14, 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası,<br />

bayram, hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin konut işyerinde kapıcı-kaloriferci olarak çalışmakta iken, görevlerini<br />

yerine getirmemek, işveren vekiline hakaret ve sataşmada bulunmak, işverenin<br />

güvenini kötüye kullanmak ve doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışları<br />

nedeniyle Kat Malikleri kurulunun 3.10.1997 tarihli toplantısında hizmet akdinin<br />

feshi için apartman yöneticisine yetki verdiği ve yönetici tarafından 3.11.1997<br />

tarihli noter ihtarnamesi ile hizmet akdinin feshedildiği anlaşılmaktadır.<br />

Mahkemece hizmet akdinin davalı işverence haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle<br />

davacının ihbar ve kıdem tazminatı istekleri reddedilmişse de fesih<br />

yazısının içeriği ve dosya kapsamına göre davacıya isnat olunan eylemlerin<br />

fesihten 6 iş günlük süreden çok önce meydana geldiği anlaşılmaktadır.<br />

Gerçekten kat malikleri kurulunun 3.10.1997 tarihli kararında fesih yazısında<br />

belirtilen eylem ve davranışlardan bahsedildiği gibi, davacının ödenmesine<br />

230


sebebiyet verdiği iddia edilen idari para cezasının 20.10.1997 tarihinde ödenmiş<br />

olması ve davacıya daha önce gönderilen 21.7.1997 ve 12.8.1997 tarihli<br />

ihtarnamelerde bu olguyu doğrulamaktadır. Dinlenen davalı tanıklarının sözü<br />

edilen belge içeriklerini tekrarlamaktan öte yeni bir olay hakkında bilgileri<br />

dosyada bulunmamaktadır. Bu durumda feshin 1475 sayılı kanunun 18.<br />

maddesinde öngörülen 6 işgünlük süre geçirildikten sonra yapıldığını kabul<br />

etmek gerekir. Böyle olunca davacının gerçekleşen ihbar ve kıdem tazminatları<br />

hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 26.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11570, K. <strong>1999</strong>/16298.<br />

Güvenlik görevlisi-gece döneminde iş görürken uyuma-danışmanlık şirketince<br />

tespit-işverenin olayı öğrenme tarihi-altı iş günlük sürenin<br />

geçirilmemiş olması<br />

5 Đşyerinde bekçi olarak çalışmakta iken 2495 sayılı kanun kapsamında<br />

güvenlik görevlisi statüsüne geçirilen işçinin, gece dönemine<br />

raslayan çalışma sırasında uyuduğu bu işlerde danışmanlık hizmeti<br />

veren şirket tarafından tespit edilip işverene bildirildiğinde, altı iş<br />

günlük sürenin başlangıcı feshe yetkili kişi veya kurumun<br />

öğrendiği tarih esas olacağı dikkate alınarak anılan bildiri<br />

tarihinden hesaplanmak gerekir. Bu durumda feshin altı iş günlük<br />

sürenin geçirilmediğine göre, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı<br />

istekleri reddedilmelidir.<br />

ĐşK 18, 13, 14, 17<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem ve manevi tazminat ile aynı yardıma<br />

ilişkin alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda<br />

yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya<br />

verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi<br />

davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya<br />

tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.10.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara<br />

çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı<br />

taraf adına Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların<br />

sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

231


YARGITAY KARARI<br />

Davacı davalıya ait işyerinde bekçi olarak çalışırken 2495 sayılı yasa kapsamında<br />

güvenlik görevlisi statüsüne getirilmiş ve sendika üyeliğinden de istifa ederek bu<br />

görevini sürdürmekte iken 9-10 Ocak 1998 gecesi yapılan denetimde aynı görevi<br />

ifa eden arkadaşları ile uyudukları tespit edilmiştir. Dosya içeriğine göre<br />

güvenlik görevi danışmanlık hizmetleri dava dışı bir şirket tarafından<br />

yürütülmekte olup bu son şirketce uyuma işlemi ortaya çıkarılmış ve 21.1.1998<br />

tarihinde davalı şirket bu eylemden haberdar olmuştur. Daha sonrada 1475 sayılı<br />

Đş Kanununun 17/II-d maddesine göre eylem doğruluk bağlılığa uymayan<br />

davranış olarak nitelendirilerek davacının işine son verilmiştir.<br />

Mahkemece altı iş günlük sürenin geçirildiği düşünülerek feshin haksızlığı sonucuna<br />

varılmak suretiyle ihbar ve kıdem tazminatları hüküm altına alınmıştır. Ancak<br />

belirtmek gerekir ki danışmanlık hizmeti yapan dava dışı şirketin olayı tespit<br />

edip davalı şirketi durumdan haberdar ettiği tarihe kadar geçen sürenin davalı şirketi<br />

durumdan haberdar ettiği tarihe kadar geçen sürenin hak düşürücü şahıs durumundaki<br />

şirketin işçisi olmadığı gibi, hizmet akdi ilişkisi davacı ile davalı işçi<br />

arasında kurulu bulunduğu için 6 işgünlük sürenin belirlenmesinde feshe yetkili<br />

kişi yada kurulun olayı öğrenme tarihi önemlidir. Somut olayda; dosyadaki bilgi<br />

ve belgelere göre öğrenme" 21.1.1998 de gerçekleşmiş olup, davalı işveren 6<br />

günlük hak dürüşücü süre geçmeden 26.1.1998 tarihinde fesih yoluna<br />

başvurmuştur. Öte yandan doğruluk bağlılığa uymayan bir davranışın sözkonusu<br />

olduğu mahkemenin de kabulündedir. Süre de geçmediğine göre ihbar ve kıdem<br />

tazminatı istekleri reddedilmelidir. Bu konuda özellikle belirtmek gerekir ki<br />

davacı güvenlik görevlisi gibi işyeri için hayati önemi haiz bir görevde<br />

bulunduğu sürede gece vakti diğer iki güvenlik görevlisi ile birlikte uyumuştur.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirilğiyle karar verildi.<br />

<br />

232


1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

1. Asıl ücretin asgari ücret olarak belirlenmesi ve daha az ödemede ücret<br />

farkının istenebilmesi<br />

2. Dokuma ustası işçinin asgari ücretle çalışdığının kabul edilememesi<br />

3. Ücret miktarı için imzalı bordroların esas alınması<br />

4. Yabancı para üzerinden ödeneceği kabul edilen aylık ücret<br />

miktarının işçinin niteliklerine uygun şekilde belirlenmesi<br />

5. Sözleşme süresinin bitiminden sonraki çalışma için ödenecek paranın<br />

cezai şart niteliği<br />

6. Sınavla eksperliğe geçirilen ve görevi yürütememesi üzerine tekrar<br />

düz işçiliğe verilen işçinin ücretinde indirim yapılabilmesi<br />

7. Ücretin işçinin banka hesabına yatırılarak ödenmesi ve banka hesap<br />

ekstreleri ile bilgilenmesi<br />

8. Ücret kural olarak iş karşılığı olduğundan çalışılmayan süre için ücret<br />

istenmemesi<br />

8a) Belirli süreli hizmet akdinin yenilenmeyeceğinin bildirildiği bir aylık<br />

sürede çalışılmadığı için ücret talep edilememesi<br />

8b) Tutukluluk sonucu hizmet akdi münfesih sayılan işçinin çalışmadığı<br />

iki yıla yakın zaman için ücret talep edememesi<br />

9. Ücret ödendiğinin işçinin parafı bulunan bordrolarda ispat edilmesi<br />

10. Ücretin ve tam ödendiğinin işveren tarafından ispat edilmesi<br />

11. Đşciye ikramiye ödenmesi<br />

11a) Đkramiye ödenmesine ilişkin bir düzenlemenin olmaması ve işyeri<br />

uygulanmasının oluşması<br />

233


12<br />

13<br />

14<br />

15<br />

16<br />

17<br />

18<br />

19<br />

20<br />

21<br />

22<br />

23<br />

11b) Đkramiye ödenmesi hakkında işyeri uygulaması olup olmadığının<br />

araştırılması<br />

12. Đşçiye prim ödenmesi<br />

12a) Tam ödenmeyen satış priminin gerçeğe uygun tespiti için inceleme<br />

ve bilirkişi raporu<br />

12b) Prim ödeme taahhüdü ve şartlarının gerçekleşmesi dolayısıyla<br />

ödeme yükümlülüğü<br />

13. Đşyeri değişikliğinde aynı göreve devam edildiği için işçinin lojmandan<br />

çıkarılabilmesinde geçerli nedenlerin bulunması<br />

14. Yakacak yardımının ödendiği ve erzak yardımı hakkında dayanak<br />

bulunmadığı için isteklerin reddedilmesi<br />

15. Ücret ve ekleri hakkında düzenlenen ibranameler<br />

15a) Đbranamenin niteliği ve içerik olarak düzenlenmesi<br />

15b) Önceki çalışma dönemi için alınan ibranamenin geçerliliği<br />

16. Ücret ve eklerinde faiz<br />

16a) Ücret alacağına ilişkin faizin dava tarihinden yürütülmesi<br />

16b) Dolar olarak belirlenen ücret hakkında dolara uygulanan en yüksek<br />

banka faizinin yürütülmesi<br />

16c) Jestiyon primi alacağından temerrüde düşülmedikçe faizin dava<br />

tarihinden başlatılması<br />

16d) Kanundan doğan ikramiye hakkında kanuni faizin yürütülmesi<br />

234


Yarg. 9. HD, 30.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15167, K. <strong>1999</strong>/18140.<br />

Asgari ücrete göre belirlenen ücret-daha az miktarda ödenmesi ve<br />

ücret faizi isteği-hafta tatili ve bayram günleri çalışma karşılığı-işin<br />

niteliği<br />

1 1. Đşçiye asgari ücrete göre belirlenen ücreti daha az miktarda<br />

ödendiği takdirde, işçinin fark ücret isteği doğrultusunda karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

235<br />

2. Davacı işçi, hafta tatili ve bayram günleri çalıştığını ispat etmediği<br />

gibi, konutun kalorifersiz de olduğu dikkate alınarak anılan<br />

günler çalışma karşılığı ücret isteğinin reddine hüküm kurulmalıdır.<br />

ĐşK 26, 33, 41, 42<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem, kötüniyet tazminatı, hafta ve genel tatil<br />

gündelikleri, dini ve milli bayram ücreti ile eksik ücret alacaklarının ödetilmesi<br />

davacının yapılan yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün<br />

süresi içinde duruşmalı olarak temyizin incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi<br />

üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

30.11.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanana delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı ücretinin asgari ücret üzerinden ödenmesi gerekirken her ay 3.000.000 TL.<br />

ödendiğini ileri sürerek, ücret farkı isteğinde bulunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi<br />

tarafından asgari ücret hesabıyla ücret alacağı hesaplanmış, daha önce ödenen miktarların<br />

düşülmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece böyle bir indirim yapılmaksızın toplam<br />

miktarın hüküm altına alınması Hukuk Usulu Muhakameleri Kanununun 74. maddesinde<br />

yazılı istekle bağlılık kuralına aykırıdır. Davacıya ödenen miktarın indirilmesi suretiyle<br />

sonuca gidilmesi gerekir.<br />

3. Davacı, davalı işyerinde hafta tatilleri ile bayram günlerinde çalıştığını ispat<br />

etmiş değildir. Dinlenen tüm taraf tanıkları bu konuda bir açıklamada bulunmamışlardır.<br />

Ayrıca davalı apartmanın kaloriferli olmadığıda anlaşılmaktadır. Bu<br />

durumda sözkonusu isteğin reddine karar verilmelidir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

30.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12511, K. <strong>1999</strong>/15440.<br />

Dokuma ustası işçinin asgari ücretle çalıştığının kabul edilmemesi-bordroları<br />

umzalanmış olsa dahi tanık ifadelerine göre belirlenen ücret<br />

miktarının dikkate alınması<br />

2 Altı yıl kadar dokuma ustası olarak iş gören işçinin asgari ücretle<br />

çalıştığı, dosya içeriğindende anlaşıldığı üzere uygun görülemez.<br />

Bordrolar asgari ücrete göre inzalanmış olsa dahi, işçinin ücreti<br />

olarak tanık ifadelerinde açıklanan miktarın dikkate alınması ve<br />

buna göre istekler hüküm altına alınmalıdır.<br />

ĐşK 26, 33<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili gündeliği<br />

ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacı işçinin davalıya ait işyerinde 6 yıl kadar<br />

dokuma ustası olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hüküm altına alınan alacaklar<br />

ve tazminatlar asgari ücret üzerinden hesaplanmıştır ki bu hesaplama dosya içeriğine<br />

uygun düşmez. Her ne kadar davacının asgari ücretle çalıştığını gösteren bordrolarda<br />

davacının imzası varsa da, mahkemece dinlenen davalı tanıkları dahi davacının asgari<br />

ücretin üzerinden bir ücretle çalıştığını açıklamışlar ve miktarlarını da bildirmişlerdir.<br />

Bilirkişi raporunda davalı tanıklarının ifadelerini dikkate alarak hesaplama yapmış<br />

olduğuna göre bu hesaplamalar değerlendirmeye tabi tutularak istekler hüküm altına<br />

alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

236


Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10048, K. <strong>1999</strong>/15348.<br />

Ücret miktarı için imzalı bordroların esas alınması-davacı ile aynı durumda<br />

olup menfaatı sözkonusu iki tanık anlatımlarına değer verilmemesi<br />

3 Davacı işçinin imzası bulunan ücret bordroları her iki taraf için de<br />

bağlayıcıdır.<br />

Dosya içeriğinde bordroları geçersiz kılan delil bulunmadığı,<br />

davacı işçi de usta olmadığı için, bordrolara itibar edilmesi<br />

gerekirken, aynı durumda olmaları itibariyle menfaati söz konusu<br />

iki taraf anlatımlara değer verilmesi hatalıdır.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesi davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle<br />

birlikte davalıdın alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

5.10.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... geldi Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delilerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosya içinde bulunan ücret bordroları ve bu meyanda 1997 Kasım, Aralık ayları ile<br />

1998 Ocak ayına ilişkin olanları davacı tarafından imzalıdır. Bu belgeler tarafları ve bu<br />

arada davacıyı bağlayıcı niteliktedir.<br />

Dosya içeriğinden belgeleri geçersiz kılacak herhangi bir delil mevcut değildir. Davacının<br />

usta olduğu da anlaşılamamaktadır. Bu durumda imzalı bordrolara itibar edilmesi<br />

gerekirken davacı gibi sözleşmesi fesedilen kişi durumunda bulunması itibariyle menfatı<br />

söz konusu olan iki tanık anlatımlarına değer verilmesi hatalıdır.<br />

Mahkemece yapılacak iş davanın reddine karar verilmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

237


Yarg. 9. HD, 14.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/5829, K. <strong>1999</strong>/7316.<br />

Aylık ücret miktarının belirlenmesi-hizmet akdinde ruble üzerinden<br />

ödemenin kararlaştırılması-tanık ifadeleri ve belgelere göre dolar ile<br />

ödeme yapıldığının anlaşılması-ilgili meslek kuruluşundan işçinin niteliklerine<br />

uygun bir kimsenin Rusya'da dolar üzerinden ne kadar aylık<br />

ücret alacağının sorulması<br />

4 Şantiye şefi mühendisi olarak çalışan davacı işçinin hizmet aktinde<br />

aylık ücretinin ruble üzerinden ödeneceği öngörülmüşse de, tanık<br />

ifade ve belgelerinden dolar ile ödeme yapıldığı anlaşıldığından,<br />

ilgili meslek kuruluşlarından işçinin niteliklerine uygun bir kimsenin<br />

Rusya'da dolar ücretinden ne kadar aylık ücret aldığı sorularak<br />

gerçek durumunun ortaya çıkarılması ve sonuca gidilmesi isabetli<br />

olacaktır.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, kasa tazminatı, fazla çalışma parası ile ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince;<br />

a) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

b) Davacı işçinin 1.5.1997-14.10.1997 tarihleri arasında şantiye şefi Mühendisi<br />

olarak çalıştığı, herne kadar taraflarca düzenlenen hizmet sözleşmesinde ruble<br />

üzerinden aylık ücretlerinin ödeneceği örgörülmüşse de, gerek davacının gösterdiği<br />

tanıkların anlatımlarından gerek kendisine yapılan ödemelere ilişkin belgelerde<br />

dolar olarak aylık ücretlerin ödendiği sonucuna varılmaktadır. Ancak<br />

davacı Rusya'da bir taraftan çalışırken öte yandan Türkiye'deki eşinin adresine<br />

değişen miktarda Amerikan doları ödenmiş olduğu da görülmektedir. Rusya'da<br />

238


yapılan ödeme miktarı ile Türkiye'dekiler dikkate alınsa dahi yine de aylık ücret<br />

miktarının belirlenmesi güçlük arzetmektedir. Bu durumda yurt dışında<br />

müteahhitlik hizmetleri yürüten ... Birliğinden ya da ilgili kuruluştan; davacı<br />

işçinin kıdemi, görevi, formasyonu açıklamak suretiyle yurt dışında yani<br />

Rusya'da aylık ne miktar dolar üzerinden ücret alabileceği sorularak mümkün<br />

mertebe gerçek durumun ortaya çıkarılması gerekir.<br />

Mahkemece hizmet sözleşmesi dikkate alınarak Ruble üzerinden hüküm kurulması<br />

yukarıda yapılan açıklamalara ters düştüğü gibi istekle bağlılık kuralına da<br />

aykırılık oluşturur. Mahkemece dolar olarak yapılan ödemeler de mahsup edilmemiştir.<br />

Bundan başka Rus parası üzerinden hüküm kurulduğu halde fiili ödeme<br />

tarihindeki dolar kuru üzerinden tahsili şeklinde sonuca varılmıştır. Bu da ayrı bir<br />

çelişki oluşturur.<br />

Bu açıklamalara göre talep konusu alacaklar tespit edilerek yapılan ödemeler<br />

mahsup edilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.4.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 22.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3782, K. <strong>1999</strong>/5767.<br />

Sözleşme süresinin bitiminden sonraki çalışma süresi için her gün bir<br />

miktar üzerinden ödeme yapılması-cezai şart<br />

5 Sözleşmede belirlenen sürenin bitiminde işin devamı dolayısıyla çalışmada<br />

her gün için belirli miktar ödeme sayılacağı hakkındaki<br />

sözleşme hükmü cezai şart olup kanun hükmüne göre indirim yapılması<br />

gerekir.<br />

ĐşK 26; BK 158, 161<br />

DAVA: Davacı, ücret ve telefon faturasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

239


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mütalaasına başvurulan ve mahkemece de benimsenen bilirkişi raporundaki<br />

açıklamalara göre işin bitirilmesi gereken 6.12.1995 tarihinden sonraki geçen her<br />

gün için 6 milyon TL nin işverence ödeneceğine dair kural cezai şart niteliğinde<br />

olup Borçlar Kanunun 161/son maddesi uyarınca bir değerlendirme ve indirime<br />

yapılmamış olması isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davalı şirket ... Bankasının Đstanbul'da ki bir şubesinin tadilat-onarım işini<br />

yüklenmiş ve davacı ile davalı şirket arasında bu işin şantiye sorumluluğu<br />

yönünde 13 Kasım 1995 tarihli "iş sözleşmesi" düzenlenmiştir.<br />

Bu sözleşmede, 13 Kasım-6 Aralık süresi için ücret 150 Milyon TL olarak belirlenmiş<br />

olup, çalışma süresi belirtilen tarihten sonrada devam ederse hergün için 6<br />

milyon TL nin davacıya şirket tarafından ödeneceği kabul edilmiştir.<br />

Davacı, işverence yüklenilen işin uzamasına rağmen ücretlerin ödenmediğini belirterek<br />

alacak talebinde bulunmuş olup, mahkemece istek kabul edilmekle beraber<br />

daire çoğunluğu tarafından "her gün için 6 milyon TL ödeneceği şeklinde ki<br />

anlaşmanın" cezai şart olarak tavsifi yönüne gidilmiştir.<br />

Borçlunun, asıl borcunu ileride, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya<br />

karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edim cezai şart olarak adlandırılmaktadır.<br />

Ayrıca cezami koşul asıl bir borcun varlığını farz eder. Öyle ki, cezai şart, asıl<br />

borcun yanında fer'i bir borç niteliğindedir.<br />

Cezai şart, geçerli bir borcun yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkar.<br />

Taraflar arasında ki "Đş sözleşmesi" davacı işverene ücret dışında herhangi bir<br />

borç yüklememektedir. Sözleşme incelendiğinde işveren ... Bankasına olan edimini<br />

6 Aralık tarihine kadar yerine getirmediği takdirde 13 Kasım-6 Aralık tarihleri<br />

için kararlaştırılan 150 Milyonluk maktu ücret dışında işin her gün için uzaması<br />

halinde gün başına 6 milyon TL ücret kararlaştırılmıştır. Đşveren işin kaç<br />

gün geçikmeyle bitebileceğini bilemediği için ücret gün başına belirlenmiştir.<br />

Ayrıca belirlenen miktar cezai şart olarak kabul edilecek olursa, hizmet ifa eden<br />

davacı işçinin ücreti boşlukta kalacaktır. Sözleşmede gösterilen ücret olup, işverenin<br />

o ücret borcunu şu tarihe kadar ödememesi halinde hergün için 6 milyon<br />

240


TL ödecekdir şeklinde bir düzenlemede sözleşmede yer almamıştır. Günlük 6<br />

milyon TL ödemeyi cezai şart olarak kabul edecek olursak, davacının hizmetinin<br />

karşılığı olan asıl ücret borcu ortaya çıkmıyacaktır. Asıl borcun olmadığı yerde<br />

onun ödenmemesi nedeniyle cezai şartta hükmolunabilir? Bu durumda belirlenen<br />

ve hüküm altına alınan meblağ davacının çalışmasının karşılığı olduğundan ve<br />

ücretten de herhangi bir indirim yapılamıyacağından, davacının alacağını cezai<br />

şart olarak kabul eden bozma kararına katılamıyorum. Hükmün onanması<br />

görüşündeyim.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 20.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8116, K. <strong>1999</strong>/9174.<br />

Vasıfsız (düz) işçi iken sınavla eksperlik ünvanı ve bu ünvanın ücretini<br />

alması-bu görevi yapamayacağı anlaşılıp tekrar düz işçiliğe verildiğinde<br />

ücretinin de indirilebilmesi<br />

6 Vasıfsız (düz) işçi olarak çalışmakta iken açılan sınavı kazanarak<br />

eksperlik ünvanını ve bu ünvanın karşılığı ücreti artan işçi, eksperlik<br />

görevini gereksiz şekilde yürütemediği için düz işçiliğe verilen<br />

işçi, eksperlik ücretinin ödenmeye devamı talep edemez; yaptığı<br />

işin karşılığı ücretin kendisine ödenmesini isteyebilir. Bu halde ĐşK<br />

m. 60'da öngörülen ücrette indirim yasağının uyulanması mümkün<br />

değildir. ĐşK 26, 60<br />

DAVA: Davacı, sataşmanın önlenmesiyle eksperlik ve düz işçilik ücretleri arasındaki<br />

farkın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin davalıya ait işyerinde vasıfsız işçi olarak çalışmaktayken 1996 yılında<br />

açılan sınavı kazanarak eksperlik ünvanını ve bu ünvan karşılığı ücreti almaya<br />

başladığı, ancak yapılan denetimlerde ise devamsızlıklarının birçok defalar<br />

tespit edilmesi sonucu davalı işverence eksperlik görevini yapamayacağı düşünülerek<br />

tekrar düz işçiliğe getirildiği, dosya içeriğine göre davacının tevilli beyanlarından<br />

da gerçekten eksperliğin gerektirdiği ciddiyet ve devamlılığı gösteremediği<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Davacı işçi ücretten indirme yapılamayacağını ileri sürerek hem sataşmanın önlenmesi ve<br />

hem de düz işçiliğe getirilmesi sonucu indirilen ücreti nedeniyle, yani ekpserlik ve düz<br />

işçilik ücretleri arasındaki farkın ödetilmesi isteklerinde bulunmuştur.<br />

241


Öncelikle belirtmek gerekir ki davacının düz işçiliğe getirilmesi haklı bir nedene<br />

dayanmaktadır. Bu durumda toplu iş sözleşmesinin eksperlik görevi için öngördüğü ücreti<br />

isteme hakkından söz edilemez. Yaptığı işin karşılığı ücretin kendisine ödenmesi gerekir.<br />

Her bir görev için farklı ücretler öngörüldüğüne göre yapılan işin karşılığı ücrete hak<br />

kazandığının kabulü gerekir. Bu durumda 1475 sayılı Đş Kanununun 60. maddesi<br />

anlamında ücrette indirme yasağının uygulanması mümkün değildir. Aynı görevin<br />

yapılması halinde ücrette indiriminden söz edilebilir. Burada açıklandığı üzere davacı<br />

daha üst görevi yapamayacağının tespit edildiği için işveren tarafından düzenleme ve<br />

yönetim hakkı kullanılmak suretiyle düz işçiliğe getirilmiş ve kendisine de o işin ücreti<br />

ödenmiştir. Bu durumda davanın reddine karar vermek gerekirken kabulü isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belitilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 22.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16749, K. <strong>1999</strong>/19950.<br />

Ücretin ödenme yeri ve süresi-ücretin ödeme tarihinde banka hesabına<br />

yatırılmış olması-ödemenin banka hesap ektresi ile belgelenmesi-hesap<br />

ekstresi ile ilgili bilgilerin bankaya sorulması ücret ödenmediğine ilişkin<br />

haklı sebebin şartlarına bakılarak sonuca gidilmesi-işyerinde işe<br />

başlama tarihi olarak kuruma verilen işe giriş bildirgesindeki tarihin<br />

esas alınması<br />

7 1. Dava işçinin Haziran 1998 sayısına ait ücretinin ödenmediğine ve<br />

haklı sebebin oluştuğuna dair iddiasına karşılık işveren tarafından<br />

dosyaya konulan banka hesap ekstresinde anılan aya ait ücretin<br />

30.6.1998 günü ödendiği anlaşıldığından, işçinin iddiasına dayalı<br />

hüküm kurulması isabetli görülemez. Mahkemece dosyadaki<br />

banka ekstresi ile ilgili bilgiler bankadan sorulmadığı, anılan aya<br />

ait ücret davacı işçi adına süresi içersinde bankaya yatırılmış ise<br />

işçinin kıdem tazminatı isteği reddedilmesi, aksi halde isteğin<br />

kabulüne dair hüküm kurulmalıdır.<br />

2. Đşçinin işyerinde işe başladığı tarih olarak Sosyal Sigortalar Kurumuna<br />

verilen işe giriş bildirgesindeki işe başlama tarihi esas<br />

alınmalıdır.<br />

ĐşK 26, 16<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı ve ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

242


Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı Haziran 1998 ayı ücret alacağının ödenmediğini iddia ederek bu aya ait<br />

ücret alacak isteğinde bulunmuş ise de, dosyaya sunulan banka hesap ekstresinde<br />

anılan aya ait ücretin davacı adına 30.6.1998 günü bankaya yatırıldığı<br />

anlaşılmaktadır. Bu husus araştırılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken<br />

eksik inceleme ile Haziran 1998 ayına ait ücret alacağının hüküm altına alınması<br />

hatalıdır.<br />

3. Davacı Haziran 1998 ayı ücret alacağının süresinde ödenmediğini ileri sürerek<br />

hizmet aktini iş yasasının 16/2. maddesi gereğince feshettiğini bildirerek kıdem<br />

tazminatı isteğinde bulunmuş mahkemecede istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Yukarıda açıklandığı gibi Haziran 1998 ayına ait ücretin süresi içerisinde<br />

davacı adına bankaya yatırıldığına dair banka hesap ekstresi dosyaya sunulmuştur.<br />

Mahkemece bu ekstre ile ilgili bilgiler bankadan sorulmalı, eğer anılan aya<br />

ait ücret davacı adına süresi içerisinde bankaya yatırılmış ise davacının kıdem<br />

tazminatı isteği reddedilmeli, aksi halde şimdiki gibi hüküm kurulmalıdır.<br />

4. Kabulü göre de; mahkemece her ne kadar davacının 25.11.1990 tarihinde davalı<br />

işyerinde çalışmaya başladığı yönünde hüküm kurulmuş ise de, anılan tarihte<br />

davacının başka bir işverene ait işyerinde çalışmağa başladığına dair Sosyal Sigortalar<br />

Kurumuna işe giriş bildirgesi verildiği, davalıya ait işyerinden verilen<br />

bildirgede ise işe başlamanın 1.5.1991 tarihinin gösterdiği anlaşıldığından, işe<br />

başlama tarihinin 1.5.1991 olarak kabulü gerekir. Yanlış değerlendirme ile daha<br />

önceki bir tarihin işe başlangıç tarihi kabul edilmesi de bozma nedenidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

243


Yarg. 9. HD, 17.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3300, K. <strong>1999</strong>/5529.<br />

Ücretin iş karşılığı olması-çalışılmayan süre için aksi belirtilmedikçe<br />

ücret talep edilememesi-işten ayrılış başka bir işyerinde çalıştıktan<br />

sonra emekliliğe ayrılmasıda kıdem tazminatı talebi<br />

8 1. Belirli süresi hizmet akdini, süresinin bitiminden bir ay önce yenilemeyeceğini<br />

bildiren ve bu süre içinde çalışmayan işçi ücret talebinde<br />

bulunamaz. Çalıştırılmayan süre için aksine bir düzenleme<br />

olmadıkça ücret istenemez.<br />

2. Emekliliğe hak kazandığı için işyerinden ayrılmak istediğini bildiren,<br />

ancak daha sonra başka işverene ait işyerinde çalışıp emekli<br />

aylığı bağlanması için Kuruma başvuran işçi, önceki işverenden kıdem<br />

tazminatı isteğinde bulunamaz.<br />

ĐşK 26, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

ise de; HUMK.'nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine<br />

ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi,<br />

gereği konuluşup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Davacı öğretmen davalıya ait özel okulda çalışmakta iken taraflar arasında düzenlenmiş<br />

olan hizmet sözleşmesinin 5. maddesindeki düzenlemeyi de dikkate<br />

alarak emekli olacağı için bir ay önceden haber vererek sözleşmeyi yenilemeyeceğini<br />

bildirmiş olup, bu bildirim üzerine 1994 Ağustos ayında bir başka anlatımla<br />

sözleşmenin son ayında çalışmamıştır. Đş hukukunun temel kurallarından<br />

biri de ücretin çalışma karşılığı olmasıdır. Çalışılmayan süre için kanunda aksine<br />

bir hüküm olmadıkça ücret istenemez. Buna rağmen 1994 Ağustos ayı ücretine<br />

karar verilmiş olması hatalıdır. Belirli süreli bir sözleşmenin bulunması da bu<br />

somut olay bakımından sonuca etkili değildir. Zira kendisi sözleşmenin sonuna<br />

kadar çalışmayı beklemeden sözleşmenin feshini gerektirecek haklı bir neden<br />

bulunmaksızın çalışma iradesini karşı tarafa ulaştırarak işten ayrılmıştır. Dosya<br />

içeriğine göre davacı öğretmen 01.08.1994 tarihinden itibaren başka okulda iş te<br />

bulmuştur. Böyle olunca ücrete ilişkin istek reddedilmelidir.<br />

244


2. Dosya içinde bulunan 27.07.1994 tarihli davacı öğretmenin dilekçesinde<br />

emekliliğe hak kazandığı için işyerinden ayrılmak istediğini bildirmiş ve<br />

01.08.1994 tarihinde de bir başka okulda çalışmaya başlamıştır. Davacı yeni işyerinde<br />

bir süre çalıştıktan sonra SSK Genel Müdürlüğü'ne başvurarak<br />

30.12.1994 tarihinde emekli olmuştur. Bir başka anlatımla davacı davalıya ait işyerinden<br />

ayrıldıktan sonra sigortaya başvurup emeklilik işlemlerinin yapılmasını<br />

istemiş sonra da emekli olmuş değlidir. Bu durumda 1475 Sayılı Đş Kanunu'nun<br />

14/1. maddesinde öngörülen emeklilik nedeniyle işten ayrılma koşulu gerçekleşmiş<br />

olmadığından kıdem tazminatı isteği reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

17.03.<strong>1999</strong> gününde oybirilğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 19.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16029, K. <strong>1999</strong>/15954.<br />

Tutukluluk sonucu hizmet akdi münfesih sayılan işçinin çalışmadığı<br />

yaklaşık iki yıl için ücret, ikramiye ve toplu iş sözleşmesi farkı talep<br />

edemeyeceği<br />

9 Tutukluluk süresi otuz günden fazla sürdüğü için hizmet akdi<br />

münfesih sayılan işçinin çalışmadığı iki yıla yakın süre için ücret,<br />

ikramiye ve toplu iş sözleşmesi farkları gibi işçilik hakları talep<br />

edilemez. Ücret bir çalışma karşılığıdır.<br />

ĐşK 26; TSGLK 2, 9<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ikramiye ve TĐS'den doğan alacaklarının ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda: ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi<br />

üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

12.10.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kâğıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına Avukat ... geldi. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek bırakılan günde dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

245


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin bir suçtan dolayı tutaklandığı ve yargılaması sonunda da beraat ettiği ancak<br />

tutukluğun 30 günden fazla sürmesi nedeniyle hizmet akdinin münfesih sayılarak iş<br />

ilişkisinin sona erdirildiği tartışmasız olup mahkemenin de kabulündedir. Davacı<br />

çalışmadığı yaklaşık 2 yıllık bir süre için ücret, ikramiye, toplu iş sözleşmesi farkları gibi<br />

işçilik hakları talep ederek bu davayı açmış mahkemece de istek doğrultusunda hüküm<br />

kurulmuştur. Ne varki çalışılmayan süre için bu tür haklar talep edilemez. Gerçekten ücret<br />

bir çalışma karşılığıdır. Kaldı ki mahkemece dava kapsamı dışına çıkıldığı görülmektedir.<br />

Bu davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14829, K. <strong>1999</strong>/17866.<br />

Ücretin ödendiğinin ispatı-bordrolarda işçinin parafı-gerekli inceleme<br />

10 Đşçinin 1997 Ekim ve Kasım aylarına ait ücretinin ödenmediği iddiasına<br />

karşılık, anılan aylar bordrolarında parafı bulunduğu dikkate<br />

alınarak bu husus davacıya sorulmalı ve gerekli inceleme<br />

yapılarak ücretlerin ödenip ödenmediği açıklığa<br />

kavuşturulmalıdır.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücretli izin ve ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca tarafından temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin dışında<br />

kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece 1997 Ekim ve Kasım aylarına ait ücretlerinin ödenmediği kabul<br />

edilerek istek doğrultusunda hüküm kurulmuş ise de; bilirkişi raporunda da açık-<br />

246


landığı üzere anılan aylara ait borndrolarda paraf mevcuttur. Bu husus davacıdan<br />

öncelikle sorulmalı ve gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sözkonusu ücretlerin<br />

ödenip ödenmediği açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu yön üzerinde durulmaksızın<br />

isteğin kabul edilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle kararv<br />

erildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 29.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15873, K. <strong>1999</strong>/18089.<br />

Ücretin ve tam ödendiğinin işverence ispatı-kapıcılık hizmetinin kış<br />

aylarında bayram günlerinde de görüldüğü<br />

11 1. Kapıcı olan davacı işçi, asgari ücret üzerinden belirlenen ücretinin<br />

yarısının ödenmediği iddiası karşısında ücretin ve tam olarak ödendiğinin<br />

ispak yükümlülüğü işverene aittir. Đşverence ödeme kanıtlanmadığı için<br />

bilirkişi raporundaki hesap değerlendirilmeye tabi tutularak istek<br />

doğrultusunda karar verilmelidir.<br />

2. Kapıcılık hizmeti gören işçinin konutun ısıtılması işini yerine getirdiği<br />

dikkate alınarak kış aylarına rastlayan bayram tatili günlerinde çalışma<br />

karşılığı alacağı da hüküm altına alınmalıdır.<br />

ĐşK 26, 33, 42<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı izin, fazla mesai ücreti ile hafta talili<br />

gündeliğinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Yokluğunda hüküm kurulan davalıya gerekçeli karar 14.9.<strong>1999</strong> tarihinde tebliğ edilmiş<br />

ancak davalı işveren 8 günlük temyiz süresini geçirdikten sonra 29.9.<strong>1999</strong> tarihinde<br />

temyiz yoluna başvurmuş olduğu için süreyi geçirmiştir. Bu itibarla davalı tarafın süre<br />

aşımı nedeniyle temyiz isteminin reddine.<br />

2. Davacının temyizine gelince:<br />

247


a) Davacı eksik ücret ödendiğini iddia ederek istekte bulunmuş, mahkemece daha<br />

önce açılmış bulunan hizmet tespit davasında böyle bir istek ileri sürmediğinden<br />

bu alacak talebinin reddine karar vermiştir.<br />

Öncelikle belirtmek gerekirki önceki tespit davasının sonuçlanıp kesinleşmiş olmasının<br />

bu davaya bir etkisi olamaz. O dava ile davacı işçinin asgari ücretle çalıştığı<br />

belirlenmiştir. Bu davada ise davacı işçi asgari ücretin yarısının ödenmediğini<br />

ileri sürmektedir. Görüldüğü gibi istekler farklıdır. Öte yandan ücretin işçiye<br />

ödendiğinin ve ödemenin tam olduğunun ispatı davalı işverene düşer. Davalı<br />

ise bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini kanıtlamış değildir. Mütalaasına başvurulan<br />

bilirkişi düzenlediği raporda ücret hesabı yapmış olduğundan mahkemece<br />

bu hesap bir değerlendirmeye tabi tutulup istek doğrultusunda da hüküm kurulmalıdır.<br />

b) Bayram günleri çalışma ücreti isteği de dinlenen davacı, davacının kapıcılık<br />

hizmeti gördüğü konutun bütün ısıtıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu<br />

itibarla kış aylarına rastlayan bayram tatili günleri çalışma alacağı da hesaplanarak<br />

hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 12.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12910, K. <strong>1999</strong>/15778.<br />

Đkramiye verilmesine ilişkin düzenlemenin bulunmaması-Kârlılık durumuna<br />

göre ödenen ikinci yılda değerlendirme yapılan ikramiyenin henüz<br />

işyeri uygulaması haline gelmemiş olması<br />

12 Đşçiye ikramiye verilmesi hakkında bir düzenleme bulunmadığı ve<br />

işverence 1997 yılında kârlılık durumuna göre ödenen ikramiye,<br />

kararlılık arzeden bir işyeri uygulaması haline gelmediği için işçinin<br />

ikramiye isteğinin reddedilmesi gerekir. ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile ikramiye alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

248


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece davacının ikramiye alacağı da hüküm altına alınmış ise de işyerinde<br />

ikramiye verildiği konusunda Bölge çalışma müdürlüğü müfettişinin tesbitinden<br />

başka bir delil yoktur.<br />

Ne varki bu tespitte işyerinde işçilere sadece 1997 yılında karlılık durumuna göre<br />

ikramiye verildiği, 1998 yılı için ise işverence değerlendirme yapılmakta olduğu<br />

belirtilmektedir. Bu durumda işyerinde kararlılık arzeden ve işyeri uygulaması<br />

haline gelen bir ikramiye ödemesinin olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Öyleyse<br />

davacının ikramiye alacağı istemi reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

249<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13565, K. <strong>1999</strong>/16386.<br />

Hizmet akdi ile düzenlenen ikramiye bulunmaması-ikramiye ödendiğine<br />

ilişkin kanıt sunulmaması-iki makbuzda yıllık ücretli izin alacağı yanında<br />

ikramiye sözcüğünün yer alması-makbuzla yapılan ödemelerin<br />

hangi alacaklara ait olduğunun belirlenmesi-eksik inceleme<br />

13 Hizmet akdi ile ikramiye düzenlenmemiş ve ikramiye ödendiğine ilişkin bir<br />

kanıt sunulmamış olmakla beraber, iki makbuzda yıllık ücretli izin alacağı<br />

yanında ikramiye sözcüğüne de yer verildiğine göre, eksik inceleme ile bu<br />

belgelerin değerlendirilmesine gidilmemesi hatalıdır.<br />

Mahkemece, işyerinde ikramiye uygulaması olup olmadığı araştırılmalı,<br />

böyle bir uygulama yoksa makbuzlardaki miktarın yılılk ücretli izin<br />

karşılığı olduğuna, ikramiye varsa makbuzlardaki ödemenin ne miktarının<br />

ikramiye ve ne miktarının yıllık ücretli izin karşılığı olduğu saptanarak<br />

sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 26, 54<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin parasının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Taraflar arasında düzenlenen hizmet aktinde ikramiye verileceği konusunda bir<br />

hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca işyerinde ikramiye ödemesi olduğu hususunda<br />

bir kanıtta sunulmamıştır. Dosyaya ibraz edilen iki adet ödeme makbuzunda<br />

açıkca 1995-96, 1997-98 yıllarına ait ücretli izin alacaklarının ödendiği, bu makbuzlarda<br />

izin ücreti yanında parantez içinde ikramiye şeklinde beyan da yazıldığı<br />

görülmektedir.<br />

Đşyerinde ikramiye ödemesi olup olmadığı hususunda bir araştırma yapmadan bu<br />

belgelerde ödemenin izin ücreti ile ilgili olduğu yazılı olmasına rağmen eksik inceleme<br />

ile bu belge ve ödemelerin değerlendirilmiyeceğine karar verilerek<br />

sonuca gidilmesi hatalıdır. Mahkemece işyerinde ikramiye uygulaması olup<br />

olmadığı belirlenmeli ikramiye uygulaması mevcut değilse iki makbuzdaki<br />

ödemelerin izin ücreti karşılığı olduğu kabul edilmesi. Đşyerinde ikramiye<br />

uygulaması mevcut ise, makbuzla yapılan ödemelerin ne miktarının ikramiye, ne<br />

miktarının izin ücreti karşılığı olduğu saptanarak sonuca gidilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 25.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13269, K. <strong>1999</strong>/16243.<br />

Satış pirimi alacağı-bilirkişi raporunda hatalı tespit-ek rapor<br />

14 Satışa göre prim ödemediği kararlaştırılan ancak tam olarak<br />

ödenmeyen primler için açılan davada, bilirkişi raporunda hatalı<br />

tespit ve hesaplama yapıldığı için varsayımla sonuca varılmak yerine<br />

gerçeğe uygun tespite gidilebilmesini sağlamak üzere bilirkişiden<br />

ek rapor alınarak tereddütler giderilmeli ve buna göre karar<br />

verilmelidir. ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile prim alacağının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

250


251<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin prim esasına göre çalıştığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık<br />

yapılan satışa göre davacıya primlerinin tam olarak ödenmediği konusunda<br />

toplanmaktadır. Tarafların ibraz ettikleri deliller bilirkişi tarafından incelenmiş<br />

ve yaklaşık 3 yıllık bir dönemde davacı işçinin yaklaşık iki milyon prime hak kazandığı<br />

ve davalı işverence bunun çok daha fazlasının işçiye ödenmiş olduğu sonucuna<br />

varılarak prim alacağının bulunmadığı görüş olarak açıklanmıştır. Mahkemece<br />

bilirkişinin maddi hata sonucu birmilyon yerine birmilyar rakamını rapora<br />

yazdığı belirtilerek birmilyara göre ödenen ve ödenmeyen miktarları tespit<br />

etmiş ve aradaki fark üzerinden hüküm kurmuştur.<br />

Bilirkişi raporunda varılan bu sonuç oldukça uzun bir süre çalışan davacının hak<br />

ettiği bir prim alacağı olarak düşünülemez. Esasen mahkemede bu görüşten hareket<br />

etmiştir. Ne var ki varsayımla böyle bir sonuca varılması olanağı yoktur. Gerçekten<br />

bilirkişi raporunda belirtilen dönem dönem prim alacakları da çok küçük<br />

rakamlardan oluştuğu görülmektedir. Pirim alacağının gerçeğe uygun tespit edilebilmesi<br />

için bilirkişiden ek rapor alınarak ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi<br />

zorunludur. Eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi hatılıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 3.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13891, K. <strong>1999</strong>/16687.<br />

Prim ödeme taahhüdü-şartların gerçekleşmesi üzerine ödemenin yapılması<br />

15 Đşveren şirketin yönetim kurulunca ISO 9002 kalite belgesinin<br />

alınması ve bunun 1998 Eylül ayına kadar gerçekleşmesi halinde işçilere<br />

bir maaş tutarında prim ödeneceği kararlaştırıp işçilere duyurulmuş<br />

ve amaçlanan belge de süresinde alınmış olduğuna göre,<br />

işçilere anılan pirimin ödenmesi gereklidir; mahkemece gerekli değerlendirme<br />

yapılarak davacı işçinin prim alacağının hüküm altına<br />

alınması gereklidir.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, izin ücreti, prim ve ücret alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince;<br />

26.5.1998 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında ISO 9002 kalite belgesinin alınması<br />

ve bunun 1998 Eylül ayına kadar gerçekleşmesi halinde işçilere 1 maaş tutarında<br />

prim ödenmesi kararlaştırılmış ve işyerinde yapılan ilanlarla işçilere de<br />

duyurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda dinlenen taraf tanıkları da 1998<br />

Ağustos ayında anılan belgenin alındığı ve yönetim kurulu kararının da daha<br />

önce ilan edilerek işçilere duyurulduğu konusunda birbirleriyle tutarlı<br />

açıklamalarda bulunmuşlardır. Đşyerinde yapılan, bir örneği dosyada bulunan<br />

tarihsiz bir duyuruda da yine primden söz edilmekte ancak ekonomik<br />

nedenlerden dolayı yarım maaş tutarında vadelilen pirimin ödenemeyeceği,<br />

ileriki bir tarihte bunun yapılabileceği açıklanmıştır. Bu bilgi ve belgelere göre<br />

işveren işçilerine karşı prim konusunda taahhüt altına girmiştir. Mahkemece buna<br />

rağmen prim alacağının reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş 26.5.1998 tarihli yönetim kurulu kararı ile tarihsiz<br />

duyurudaki açıklamaların değerlendirmeye tabi tutularak prim alacağının hüküm<br />

altına alınması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 3.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 23.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13550, K. <strong>1999</strong>/14468.<br />

Đşyeri değişikliğinde lojmanın boşaltılması kararı-aynı görevi sürdürme-haklı<br />

gerekçelere bırakılması-aksi halde davanın kabulü<br />

16 Đşyeri değiştirildiği halde görevini sürdüren işçinin, oturduğu lojmandan<br />

çakırılmasına dair işverenin kararı, haklı gerekçelere dayanması<br />

gereklidir; mahkemenin gerekçeleri açıklığa kavuşturacak<br />

inceleme yaparak dosya içeriğine göre farklı hususlar bulunmadığı<br />

takdirde davanın kabulü ile işçinin isteği doğrultusunda sonuca<br />

gidilmelidir. ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, konutta oturma hakkının tespiti ile genel müdürlüğün boşaltma<br />

yönünde almış olduğu kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

252


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin Kahramanmaraş işyerine naklinden itibaren Makina Tamir ve Bakın Ustası<br />

olarak bu görevini sürdürdüğü, görevde herhangi bir değişiklik olmadığı dosya içeriğinden<br />

anlaşılmaktadır. Bu itibarla lojmandan çıkartılması kararının neye istinaden verildiği<br />

anlaşılamamaktadır. Mahkemece davacı işçinin görevine ihtiyaç kalmadığı şeklinde bir<br />

gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu gerekçenin dayanakları kararda<br />

gösterilmiş değildir. Dosya içeriğine göre davanın reddinin doğru olmadığı anlaşılmakta<br />

ise de gerçek durumun anlaşılabilmesi için mahkemenin gerekçesinin dayanakları<br />

gösterilmediği için bu konuda kesin bir sonuca varılmamaktadır. Durumun açıklığa<br />

kavuşturulması bunun sonucu olarak şayet dosya içeriğine göre izlenimi ortadan<br />

kaldıracak nitelikte hususlar varsa bunların tadadi edilmek suretiyle gösterilmesi için<br />

kararın bozulması gerekmiştir. Şayet farklı bir husus bulunmuyorsa dava kabul<br />

edilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13305, K. <strong>1999</strong>/16348.<br />

Erzak ve yakacak yardımı talebi-alacakların bulunmaması<br />

17 Đşçi erzak ve yakacak yardımı alacakları talebinde bulunmuş ise<br />

de, erzak yardımı yapıldığını gösteren bilgi ve belge olmadığı,<br />

yakacak yardımının da ödendiği anlaşıldığından isteklerin reddine<br />

karar verilmesi gerekir. ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, erzak kesintisi ve yakacak yardımı alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

253


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, erzak yardımı ve yakacak yardımı alacaklarını taleb etmiş ve mahkemece<br />

istekler hüküm altına alınmıştır. Dosya içeresinde, işyerinde erzak yardımı<br />

yapıldığını gösteren bilgi ve belge bulunmadığı gibi, yakacak, yardımının da<br />

ödendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişi de bu alacakların<br />

mevcut olmadığı sonucuna varmıştır.<br />

Anılan isteklerin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 1.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/2427, K. <strong>1999</strong>/3759.<br />

Đbraname-hakkı ortadan kaldırıcı niteliği-açık ve kesin şekilde düzenlenmiş<br />

olması-genel ve soyut açıklamanın isteklerin reddine imkân vermemesi<br />

18 Hakkı ortadan kaldırıcı nitelikte olan ibranın açık ve kesin şekilde<br />

düzenlenmiş olması gerekir. Alacaklar tek tek sayılmayıp "hiçbir<br />

alacağım kalmadı" şeklinde genel ve soyut bir açıklamanın bulunduğu<br />

belgeden hareketle bazı işçilik haklarının reddine karar verilmesi<br />

doğru değildir. Deliller toplanıp değerlendirilmeye tabi tutularak<br />

sonuca gidilirken, yıllık ücretli izin alacağı konusunda ĐşK<br />

m. 58'de öngörülen izin defteri üzerinde durulmalıdır.<br />

ĐşK 26, 56, 58<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

254


2. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda kıdem tazminatı dışında kalan işçilik<br />

haklarını davacı işçinin imzalı ibranamesi karşısında isteyemiyeceği sonucuna<br />

varılarak bu işçilik hakları reddedilmiş ise de: hakkı ortadan kaldırıcı nitelikte<br />

olan ibranın açık ve kesin şekilde düzenlenmiş olması icabeder. Hükme dayanak<br />

yapılan 4.6.1997 tarihli anılan belgede dava konusu yapılan fazla mesai, hafta tatili<br />

genel tatil ve yıllık ücretli izinle ilgili alacaklar tek tek sayılmış olmayıp "hiçbir<br />

alacağım kalmadı" şeklinde genel ve soyut bir açıklamada bulunulmuştur ki<br />

bu belgeden hareketle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş tarafların delillerini toplayıp değerlendirmeye<br />

tabi tutarak sonuca varmaktan ibarettir. Đzin ücreti konusunda da sonuca gidilirken<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 58. maddesinde sözkonusu edilen izin defteri üzerinde<br />

durulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15210, K. <strong>1999</strong>/17604.<br />

Önceki çalışma dönemi sonunda alınan ibranamenin geçerliliği -miktar<br />

belirtilmemesinin ibranameyi geçersiz kılmaması-önceki dönem işçi<br />

haklarının reddine karar verilmesi<br />

19 Đşverene ait işyerinde daha önce kurulan iş ilişkisinin sona ermesini<br />

takiben düzenlenen ve geçerli olan ibranamede, o döneme ilişkin<br />

genel tatil ve fazla çalışma ile ilgili alacaklarını almış olduğu açıkça<br />

belirtildiğinden, anılan işçi haklarının reddine karar verilmesi gerekir.<br />

Diğer yandan ibranamede miktarların belirtilmemiş olması, onu<br />

geçersiz kılmaz.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, fazla çalışma ve izin ücreti, ikramiye ile genel tatil gündeliklerinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

255


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. 27.12.1995 tarihinden önce davacının davalıya ait Đstanbul'daki işyerinde<br />

geçen çalışma dönemi esnasında, genel tatil ve fazla mesai ile ilgili acaklarının<br />

ve ikramiyelerinin ödendiği ve davacının bunları aldığı açıkça belirtilmiş<br />

bulunmaktadır. Alınan ibranamenin önceki çalışmanın sona ermesinden sonra<br />

düzenlenmiş olması da dikkate alınarak geçerli sayılmalı ve bunun sünucunda da<br />

o dönemle ligili sözü geçen işçilik haklarının reddine karar verilmelidir.<br />

Đbranamede miktarların belirtilmemiş olması onun geçersizliğini göstermez<br />

Dairemizin oluşan içtihatları bu doğrultudadır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 1.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/18826, K. 1998/1142.<br />

Ücret alacağı için faizin dava tarihinden yürütülmesi<br />

20 Đşveren temerrüde düşürülmedikçe aylık ücret ödenmesinde faiz,<br />

ödenmesi gereken aydan değil, dava tarihinden itibaren yürütülür.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davalı davacı tarafından temerrüde düşürülmediği halde aylık ücretlerin ödenmesi<br />

gereken tarihlerden itibaren faiz yürütülmesi doğru değildir.<br />

Gerçekten dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir Karar bu nedenle bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 1.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

256


257<br />

Yarg. 9. HD, 22.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11440, K. <strong>1999</strong>/14359.<br />

Yabancı para (dolar) ile ücret alacağı - en yüksek banka faizi<br />

21 Yabancı para üzerinden ücret alacağı için hüküm tutulduğuna<br />

göre, bu durumda dolara uygulanan en yüksek banka faizinin yürütülmesi<br />

gerekir.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Yabancı para üzerinden hüküm kurulduğuna göre dolara uygulanan en yüksek<br />

banka faizinin yürütülmesine karar verilmesi gerektiği halde yasal faize karar verilmesi<br />

hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 19.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11106, K. <strong>1999</strong>/15939.<br />

Jestiyon prim alacağında faiz başlangıcı<br />

22 Hüküm altına alınan jestiyon primi alacağında işverenin dava tarihinden<br />

önce temerrüde düşüldüğü anlaşılmadığından, böyle bir<br />

temerrüd yoksa faizin dava tarihinden yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 26<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, jestion priminin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması<br />

sonunda: ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte<br />

davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı<br />

olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incele-


nerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.10.<strong>1999</strong> salı<br />

günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı<br />

adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına Avukat ... geldi. duruşmaya başlanarak<br />

hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek<br />

dosya incelendi gereği düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Hüküm altına alınan jestiyon primi alacağı için davalı işverenin dava tarihinden<br />

önce temerrüde düşürülmüş olduğu anlaşılamamaktadır. Böyle bir temerrüt<br />

söz konusu değil ise o takdirde dava tarihinde faiz yürütülmelidir. Daha önce temerrüt<br />

söz konusu ise bu husus açıklığa kavuşturularak sonuca gidilmelidir.<br />

O halde karar bu yönden bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 22.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14845, K. <strong>1999</strong>/17707.<br />

Kanundan doğan ikramiye-kanuni faiz<br />

23 Hüküm altına alınan 6772 sayılı Kanundan doğan ikramiye olduğu<br />

için, dava tarihinden itibaren işletme kredisi faizi değil, kanuni faiz<br />

yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 26; 6772 sK 1, 2, 3<br />

DAVA: Davacı, TĐS'den doğan işçilik haklarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

258


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değiltir.<br />

2. Hüküm altına alınan 6772 sayılı yasadan doğan ikramiye için dava tarihinden itibaren<br />

% 30-%50 faiz yürütülmesi gerekirken işletme kredisi faizi yürütülmesi hatalı olup kararın<br />

bu yönden bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

1. Fazla çalışmanın belirlenmesi<br />

1a) Uzun süre hergün fazla çalışma yapıldığının hayatın olağan akışına<br />

uygun düşmemesi<br />

1b) Kanıtlara göre haftada üç saatlik fazla çalışmanın kabul edilmesi<br />

1c) Müdür yardımcısı görevini de üstlenen öğretmenin fazla çalışma<br />

yaptığının tespiti<br />

1d) Fazla çalışmanın belirlenmesinde işi yürüten işçi sayısının ve işin<br />

niteliğinin dikkate alınması<br />

1e) Đzin kullanılan ve istirahatlı geçirilen süreler için fazla çalışma ücretinde<br />

indirim yapılması<br />

1f) Tanık beyanları ile doğrulanan fazla çalışma ve ücretinin ihbar<br />

tazminatından mahsup edilmesi<br />

1g) Dört yıldan fazla bir süreyle haftada altı gün iki saat fazla çalışılmasının<br />

insan tabiatına ve hayatına olağan akışına uygun olamaması<br />

2. Fazla çalışma ücreti<br />

2a) Üç vardiya halinde çalışmada fazla çalışma ücreti isteğinin kabul<br />

edilmemesi<br />

259


8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

13<br />

2b) Yüksek tutulan asıl ücrete bir kısım fazla çalışma ücretinin dahil<br />

olması<br />

2c) Fazla çalışma ücretinde isteğe bağlı kalınması<br />

2d) Fazla çalışma ücretinin bordro ile ödendiği itirazının dikkate alınması<br />

ve inceleme yapılması Bak. k 10<br />

2e) Đsteği aşan şekilde fazla çalışma ücretine karar verilememesi<br />

3. Fazla çalışma ücretinde faiz başlangıcı<br />

3a) Temerrüde düşülmediği halde dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi<br />

3b) Temerrüde düşülmediği halde dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi<br />

Yarg. 9. HD, 17.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1107, K. 1998/2621.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-hayatın olağan akışına uygun düşmeyen<br />

çalışma-bilirkişinin belirlediği fazla çalışma miktarından indirim<br />

1 Đşçinin uzun süre her gün fazla çalışma yaptığının kabulü, hayatın<br />

olağan akışına uygun düşmemektedir. Hastalık, izin ve diğer mazeretler<br />

nedeniyle işe devam edilmeyen ve fazla çalışma yapılmayan<br />

günlerin bulunacağı çalışma yaşamının bir gereğidir. Bu nedenle<br />

mahkemece bilirkişinin hesapladığı fazla çalışma miktarından indirim<br />

yapılarak sonuca gidilmesi gerekir.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası<br />

ile bayram tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

260


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Bir işçinin uzun süre her gün fazla mesai yaptığının kabulü hayatın olağan<br />

akışına uygun düşmemektedir. Zira hastalık izin ve sair mazeretler gibi<br />

nedenlerle işe devam edilemeyen ve fazla mesai yapılamıyan günlerin bulunacağı<br />

çalışma yaşamının bir gereğidir. Bu nedenle mahkemece bilirkişinin hesapladığı<br />

fazla mesai miktarından bir indirim yapılarak sonuca gidilmesi gerekir. Karar bu<br />

nedenle bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 16.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3265, K. <strong>1999</strong>/5424.<br />

Kanıtlara göre 3 saatlik fazla çalışmanın kabul edilmesi-fazla çalışma<br />

ücretinin yapıldığı dönemlere göre tespit edilmesi<br />

2 1. Dosyadaki kanıtlara göre işçinin haftada 3 saat fazla çalışma<br />

yaptığı belirlendiği halde, haftada 12 saat fazla çalıştığının kabulü<br />

isabetsizdir.<br />

2. Fazla çalışma ücretinin kuralında her dönemin ücreti gözönünde<br />

tutulması gerekirken son ücret üzerinden hüküm konulması hatalıdır.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası, bayram ve genel tatil<br />

gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

261


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirci sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki kanıtlara göre davacının haftada 3 saat fazla çalışma yaptığı belirlendiği<br />

halde haftada 12 saat üzerinden fazla çalışma yapıldığının kabulü isabetsizdir.<br />

3. Fazla mesai çalışmalarının ücretleri belirlenirken her dönemin ücreti gözönünde<br />

tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekirken son ücret üzerinden hüküm kurulması<br />

ayrı bir bozma nedenidir.<br />

SONUÇ: Temyuz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

16.03.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 22.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4459, K. <strong>1999</strong>/5803.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-müdür yardımcısı görevini de yapan öğretmenin<br />

saat 08-19.00 arasında çalışmış olması-bir saatlik ara dinlenmesi<br />

dışında fazla çalıştığının kabulu-yazılı belgeye göre bir hafta<br />

izin kullanıldığının anlaşılması<br />

3 1. Müdür yardımcısı görevini de üstlenen öğretmenin (işçinin), saat<br />

08-19.00 arasında çalışmış olduğu tanık anlatımlarından da anlaşıldığına<br />

göre, dosya içeriğinde görülen bir saatlik ara dinlenmesi dışında<br />

fazla çalışma yaptığının kabulü ve bu karşılığı ücrete karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

2. Yazılı belgede işçinin kullanmak istediği bir haftalık yıllık izne<br />

işverenin duru da bulunduğu için, işverenin 14 günlük izin kullandığı<br />

iddiasını kabul etmek imkanı yoktur. Bu nedenle kullanılmayan<br />

7 günlük izne ilişkin ücretin de hesaplamada dikkate alınması<br />

gerekir.<br />

ĐşK 35, 56, 58<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı fazla çalışma ve izin ücretiyle bayram ve<br />

hafta tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

262


263<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentleri kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı öğretmenin dershane işyerinde müdür yardımcısı olarak da görev yaptığı ve<br />

dinlenen tanıkları da davacının bu görevi gereği sabah 08'den akşam 19.00'a kadar<br />

işyerinde çalıştığını açıklamışlardır. Bu dosya içeriğine göre davacı işçinin bir saat ara<br />

dinlenmesi düşülse bile yine de fazla mesai yaptığının kabulü gerekir.Buna göre<br />

mahkemece takdir edilecek fazla mesai karşılığı ücret alacağı hüküm altına alınmalıdır.<br />

3. Dosya içinde bulunan 8.6.1996 tarihli dilekçe ile davacı 1996 yılında gösterdiği<br />

tarihler arasında iznini kullanmak istediğini işverene bildirmiş işveren de<br />

"22.7.1996'dan 30.7.1996 tarihleri arası yıllık ücretli iznini kullanması uygundur"<br />

şeklindeki olurla bir hafta süre ile davacının izne ayrılmasını kabul etmiştir. Bu<br />

delil durumuna göre davacının 1996 yılında 14 gün izin kullandığının kabulü hatalıdır.<br />

Buna göre davacı işçinin hakedipte kullandırılmadığı 7 gün için de izin<br />

ücreti hesaplanmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11538, K. <strong>1999</strong>/14777.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-bekçi sayısının ve işin niteliğinin dikkate<br />

alınması-lojmanda oturma<br />

4 Başlangıçta diğer bir bekçiyle çalışıp sonra bekçilik görevini yalnız<br />

yürüten işçinin fazla çalışma ve hafta tatili çalışması karşılığı, sırf<br />

lojmanda oturması sebebiyle reddedilemez.<br />

Tek bekçi olarak günde iki saat fazla çalışma yapabileceği ve hafta<br />

tatillerinde de çalışmak gerekeceği yönü ile hesapları yapan belirkişi<br />

raporu ve özellikle önceki ve sonraki bekçi sayısı ile işin niteliği<br />

dikkate alınacak hakkaniyete uygun bir hüküm kurulmalıdır.<br />

ĐşK 35, 41<br />

DAVA: Davacı, fazla çalışma parası, hafta ve bayram tatili gündelikleri ile<br />

işsizlik tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi işyerinde 1993 Ekim ayından itibaren çalışmaya başlamış ve kendisinden<br />

başka üç kişiyle birlikte bekçilik görevini ifa etmiştir. 15.5.1995 tarihinde<br />

işyerinde bekçi olarak sadece davacı kalmış ve sözleşmesinin feshi tarihine<br />

kadar bu şekilde çalışmasını sürdürmüştür.<br />

Davacı fazla mesai ve hafta tatili çalışması karşılığı alacakları da talep etmiş ise<br />

de mahkemece lojmanda oturması gerekçesiyle Hukuk Genel Kurulunun bir kararına<br />

da dayanılarak istekler reddedilmiştir.<br />

Başlangıçta dört bekçiyle davacının çalışıp daha sonra yalnız başına bırakılmış<br />

bulunması taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi bakımından önemli bir<br />

hususu oluşturmaktadır. Bilirkişi de bu konu üzerinde durarak tek bekçinin bu<br />

görevi yapmaya başladığı tarihten itibaren davacının günde iki saat fazla mesai<br />

yapabileceği ve hafta tatillerinde de çalışması gerekeceği cihetle hesaplama yapmıştır.<br />

Bu konuda gösterilen tanıkların bilgi sahibi olmadıkları anlaşılmakta ise<br />

de, önceki ve sonraki bekçi sayısı ve işin niteliği dikkate alınarak bilirkişi raporunda<br />

varılan sonuca göre hüküm kurulması hakkaniyete uygundur. O halde karar<br />

bu yönden bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10218, K. <strong>1999</strong>/15342.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-izin kullanılan ve istirahatli geçirilen<br />

süreler için fazla çalışma ve hafta tatili ücretinde indirim<br />

5 Đşverence belirkişi ek raporuna davacı işçinin izin kullandığı ve istirahatli<br />

olduğu sürelerin hesaplanan fazla çalışma ve hafta tatili<br />

ücretlerinden indirilmesi gerektiği itirazı yapıldığına göre, bu itirazlar<br />

değerlendirilmeden ve gerçege uygun indirim yapılmadan<br />

sonuca gidilemez. ĐşK 35, 42<br />

DAVA: Taraflar arasındaki fazla çalışma parası ve hafta tatili gündeliğinin ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin<br />

hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

264


duruşma için 5.10.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı<br />

gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat geldi. Karşı taraf adına kimse<br />

gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları<br />

dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davalı işveren ayni bilirkişi tarafından düzenlenen ek bilirkişi raporuna karşı<br />

tarihlerini de bildirmek suretiyle davacının iznini kullandığı ve istirahatlı olduğu<br />

sürelerin düşürülmesi gerektiğini belirterek itirazlarda bulunmuş, mahkemece bu<br />

itirazlar bir değerlendirmeye dahi tabi tutulmadan sonuca gidilmiştir. Somut itirazların<br />

inceleme konusu yapılarak gerçekten belirtilen tarihlerde davacı işçinin<br />

çalışmadığı sonucuna varılıyorsa gerçekleşen fazla mesai ve hafta tatili ücretlerinden<br />

düşülmesi gerekir.<br />

Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

265<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 13.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13040, K. <strong>1999</strong>/15810.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-tanık beyanları-fazla çalışma ücretinin<br />

işverenin ihbar tazminatı alacağından mahsup edilmesi-işyeri devam<br />

kartları ve işçinin sicil dosyasının celbi<br />

6 Davalı işçi, ihbar tazminatı isteği ile davacı olan işverenin işyerinde fazla<br />

çalışma ücretlerinin ödemediğini ve bu ücretlerin ihbar tazminatından<br />

mahsubunu savunmuş ve fazla çalışma iddiası tanık beyanları ile<br />

doğrulanmış olduğuna göre, işçinin beyanettiği belgeler işyerinden<br />

getirilerek gerekli inceleme yapılması ve tespit edilerek fazla çalışma<br />

ücretinin ihbar tazminatından mahsup edilmelidir.<br />

ĐşK 35, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı Aras Samet Selçuk avukatı tarafından temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

Davalı işçi davacıya ait işyerinde yaptığı fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini,<br />

kendisinden talep edilen ihbar tazminatından bu fazla mesai alacaklarının mahsubu<br />

gerektiğini savunmuştur.<br />

Davalı tanıkları, davalı işçinin fazla mesai yaptığını doğrulamışlardır. Davalının<br />

dayandığı işyeri devam kartları ve işyerinden sicil dosyası celbedilerek davalının<br />

fazla mesai ücret alacakları belirlenmeli ve tespit edilecek fazla mesai ücret alacağı<br />

işveren tarafından talep edilen ihbar tazminatı alacağından mahsup edilmelidir.<br />

Mahkemece eksik inceleme ile davalı işçinin bu yoldaki mahsup isteğinin<br />

reddedilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 19.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13140, K. <strong>1999</strong>/15958.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-insan tabiatı ve hayatın olağan akışına<br />

uygun olmayan çalışma-faizin istenmemiş olması<br />

7 1. Bu işçinin dört yılın üzerinde bir süreyle haftada altı güne ikişer<br />

saat fazla çalışma yaptığının kabulü, insan tabiatı ve hayatın<br />

olağan akışına uygun düşmez. Hastalık, özel izin gibi sebeplerle<br />

işçinin çalışmadığı günlerin olması olağandır. Mahkeme bu nedenle<br />

fazla çalışma alacağından hakkaniyete uygun takdiri bir indirim<br />

yapılmalıdır.<br />

2. Dava dilekçesinde istenilmediği halde faiz hakkınında hüküm<br />

kurulması hatalıdır.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı fazla çalışma ve yıllık izin ücretinin ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

266


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı, davalıya ait işyerinde çalışırken evlilik sebebiyle hizmet sözleşmesini<br />

feshettiğinden bahisle kıdem tazminatı, fazla mesai ve yıllık ücretli izin alacaklarından<br />

ayrı ayrı miktar belirtilmeksizin 10.000 TL yi talep etmiş mahkemece<br />

istek gibi hüküm kurulmuştur. Mahkemece davacıya talep konusu alacaklardan<br />

ne miktarı istediği açıklatılmalı ve buna göre sonuca gidilmelidir.<br />

3. Mahkemece davacı işçinin haftada 6 gün ikişer saat fazla mesai yaptığı kabul<br />

edilmiştir. Bir işçinin dört yılın üzerinde bir süreyle belirtildiği şekilde sürekli<br />

çalıştığının kabulü insan tabiatı ve hayatın olağan akışına uygun değildir. Gerçekten<br />

de hastalık, özel izin gibi sebeplerle davacı işçinin belirtildiği şekilde çalışmadığı<br />

günlerin olması olağandır. Mahkemece fazla mesai alacağından hakkaniyete<br />

uygun bir miktar takdiri indirim yapılmalıdır.<br />

4. Davacı, dava dilekçesinde faiz istemediği halde mahkemece faiz hakkında hüküm<br />

kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 9.2.1998, E. <strong>1999</strong>/19675, K. <strong>1999</strong>/1806.<br />

Fazla çalışmanın belirlenmesi-üç vardiya halinde çalışmada fazla çalışma<br />

ücreti isteğinin kabul edilmemesi-işyeri kayıtlarının incelenmesi<br />

8 9. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işyerinde<br />

üç vardiya halinde çalışma söz konusu ise, fazla çalışma ücreti<br />

isteği kabul edilemez. Sekiz saatlik dönemde yarım saat ara<br />

dinlenmesi yapıldığı dikkate alınarak durumu, işyeri kayıtları üzerinde<br />

inceleme yapılmasıyla belirlemek yoluna gidilmelidir. ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası ile<br />

ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

267


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının dinlettiği tanıklardan biri işyerinde 3 vardiye halinde çalışıldığını ifade<br />

etmiş, diğer iki tanık ise davacı işçinin 06-18 arasında çalıştığını belirtmişlerdir. Ancak bu<br />

sonuncular fesihten bir kaç sene önce işyerinden ayrıldıklarını da ilave etmişlerdir.<br />

Mahkemece fazla mesai isteği hüküm altına alınmıştır. Ancak tanıkların bu çelişkili<br />

anlatımları ile sonuca gidilmesi olanağı yoktur. Şayet işyerinde üç vardiye halinde çalışma<br />

söz konusu ise dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre fazla mesai isteği kabul<br />

edilemez. Çünkü 8 saatlik çalışma süresi içerisinde yarım saatlik ara dinlenmesi de<br />

bulunmaktadır. Bu konunun gerçeğe uygun, biçimde anlaşılabilmesi için işyeri kayıtları<br />

üzerinde inceleme yapılmalıdır. Yazılı şekilde bu isteğin kabulü hatalı olup bozmayı<br />

gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 14.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11364, K. <strong>1999</strong>/13215.<br />

Haftalık çalışma süresinin 45 saatin üzerinde 48 saat olarak kararlaştırılması-asıl<br />

ücretin yüksek tutulmuş olması-haftalık üç saate kadar<br />

fazla çalışma ücretinin asıl ücret kapsamında olması- yabancı para ile<br />

ödenen kıdem tazminatı faizinin fesih tarihinden yürütülmesi<br />

9 1. Yazılı olarak yapılan hizmet aktinde haftalık çalışma süresi 48 saat ve<br />

aylık ücret de 1.500 dolar üzerinden belirlendiğinde, ücretin yüksek<br />

tutulmasıyla işçinin haftada 48 saat içinde kalan fazla çalışma ücretinin<br />

asıl ücrete dahil olduğu, bunun üzerinde fazla çalışmalar için ayrıca fazla<br />

çalışma ücretine karar verilebileceği kabul edilmelidir.<br />

2. Hüküm altına alınan kıdem tazminatı dolar ile ödenecek olsa dahi,<br />

faizin dava tarihinden değil, hizmet akdinin feshi tarihinden itibaren<br />

yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 35, 14, 26, 61<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, bakiye ücret alacağı ile fazla çalışma parasının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

268


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre,<br />

tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Taraflar arasında düzenlenmiş olan yazılı hizmet sözleşmesinde haftalık çalışma süresinin 48 saat<br />

olduğu ve aylık ücretini de 1.500 dolar üzerinden ödenmesi gerektiği öngörülmüştür.<br />

Đstek konusu fazla çalışma ücreti bilirkişi tarafından 45 saatin üzerindeki tüm çalışma süreleri<br />

dikkate alınarak hesaplanmıştır. Bu hesap şekli hatalıdır. Gerçekten 48 saatlik bir haftalık çalışma<br />

dikkate alınarak hizmet sözleşmesinde aylık ücretin daha yüksek tutulduğu kabul edilmelidir. Bu<br />

durumda haftalık 48 saati aşan çalışmalar fazla mesai niteleğinde olduğu düşünülerek o sürenin<br />

karşılığı fazla mesai ücreti tespit edilip hüküm altına alınmalıdır.<br />

3. Hüküm altına alınan kıdem tazminatı için faizin dava tarihinden değil, daha önceki fesih<br />

tarihinden yürütülmesi 1475 sayılı Đş Kanunun 14/11. maddesi gereğidir. bu tazminatın döviz<br />

üzerinden tahsiline karar verilmesi sonuca etkili değildir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz<br />

harcının istek halinde igiliye iadesine, 14.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 28.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10047, K. <strong>1999</strong>/14743.<br />

Fazla çalışma ücreti-istekle bağlılık-bordro ile ödendiği itirazının dikkate<br />

alınması<br />

10 Đşçi dava dilekçesinde 1994 yılına kadar fazla çalışma ücretlerini aldığını<br />

kabul ettiği halde, istekle bağlılık kuralına aykırı olarak 1993 yılı için de<br />

fazla çalışma ücretine karar verilmesi hatalıdır.<br />

Diğer yandan işverence 1994 yılı fazla çalışma ücretleri için bordro ile<br />

ödendiği itirazı yapıldığı ve bu hususta tanık beyanları da bulunduğuna<br />

göre, gerekli inceleme yapılmadan karar verilmesi doğru değildir.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatıyla fazla çaışma parasının ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde<br />

duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya<br />

incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.9.<strong>1999</strong> salı günü<br />

tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ...<br />

ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların<br />

sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

269


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı, dava dilekçesinde 1994 yılına kadar fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini<br />

kabul ettiği halde HUMK'nun 4. maddesindeki istekle bağlılık kuralına<br />

aykırı olarak 1993 yılı fazla çalışma ücretlerininde hüküm altına alınması<br />

hatalıdır.<br />

3. Öte yandan davalı vekilinin 1994 yılına ait fazla çalışma ücretlerinin<br />

28.3.1995 tarihli bordro ile ödendiğine dair itirazı ve bunu doğrulayan taraf<br />

tanıklarının beyanları üzerinde bir değerlendirme ve inceleme yapılmadan karar<br />

verilmiş olması doğru değildir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

28.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1490, K. 1998/3492.<br />

Đsteği aşar şekilde fazla çalışma ücretine karar verilememesi<br />

11 Đşçi dava dilekçesinde 1997 yılı dışındaki çalışma süreleri ile ilgili<br />

fazla çalışma ücreti talep ettiği halde isteği aşar şekilde 1997 yılı<br />

fazla çaışma ücretine hükmedilmesi hatalıdır.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve izin ücretiyle ücret alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

270


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı dava dilekçesinde açıkca 1997 yılı dışındaki çalışma süreleri ile ilgili<br />

fazla mesai ücret talebinde bulunduğu halde HUMK'nun 74. üncü maddesinde<br />

düzenlenen isteği aşar şekilde 1997 yılı fazla mesai ücretine hükmedilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 19.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13134, K. <strong>1999</strong>/15956.<br />

Fazla çalışma karşılıı ücret alacağı-faiz başlangıcı<br />

12 Fazla çalışma ya da hafta tatili ve bayram günleri çalışmanın karşılığı<br />

alacaklar için, işveren daha önce temerrüde düşürülmediği<br />

takdirde, faizin dava tarihinden başlatılması gerekir.<br />

ĐşK 35, 41, 42<br />

DAVA: Davacı, fazla çalışma parası bayram ve hafta tatili gündelikleri ile sendikal<br />

haklar alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Hüküm altına alınan fazla mesai, hafta tatili ve bayram günleri çalışma karşılığı<br />

alacaklar için davalı işveren daha önce temerrüde düşürülmediği için yürütülen<br />

faizin fesih tarihinden geçerli olarak kabulü hatalıdır.<br />

271


Bu itibarla bu alacaklar için faiz başlangıç tarihi olarak dava tarihinin esas alınması<br />

gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 26.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13531, K. <strong>1999</strong>/16253.<br />

Fazla çalışma ücreti-faiz başlangıcı<br />

13 Mahkemece hükmedilen fazla çalışma ücreti için davalı işveren<br />

daha temerrüde düşürülmediğinden bu ücrete ilişkin kanuni faizin<br />

dava tarihinden yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 35<br />

DAVA: Davacı, fazla mesai alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece hükmedilen fazla mesai ücreti için davalı yönetim davacı tarafından<br />

temerrüde düşürülmediği halde ödenmesi gereken tarihten itibaren faize<br />

hükmedilmesi yanlıştır. Burada yapılacak iş hükmedilmiş alacak için dava tarihinden<br />

itibaren yasal faize karar vermekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

26.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

272


1<br />

2<br />

273<br />

1. Ulusal bayram ve genel tatil günleri ücretine ibranamede yer<br />

verilmesi halinde o günlerde çalışmanın varlığı araştırılarak sonuca<br />

gidilmesi<br />

2. Đş olduğunda çalışılan genel tatil günlerinin ücreti<br />

Yarg. 9. HD, 23.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19196, K. <strong>1999</strong>/3346.<br />

Genel tatil günlerinde çalışma karşılığı ücret-ibraname içeriğinde yer<br />

almaması<br />

1 Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma karşılığı ücrete ibraname<br />

içeriğinde yer verilmediği için ibraname sınırlı biçimde geçerli<br />

olduğu esasından hareket ederek anılan ücretler hakkında gerekli<br />

inceleme ve araştırma yapılarak sonuca gidilmelidir.<br />

ĐşK 42, 26<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, fazla çalışma parası ile genel tatil gündeliklerinin<br />

ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine<br />

ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı<br />

avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış<br />

ve duruşma için 23.2.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı<br />

gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına Avukat<br />

... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten<br />

sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosya içinde bulunan 31.10.1997 tarihli ibraname kapsamı ile sınırlı olarak geçerlidir.<br />

Esasen ibranamenin geçersiz olduğu görüşü, mahkemece de isabetli bir biçimde kabul<br />

edilmemiştir. Ne varki iş hukukunun özelliği itibariyle ibraname sınırlı bir biçimde geçerli<br />

olduğu düşünülerek genel tatil ulusal bayram günleri çalışma karşılığı ücretleri içermediği<br />

için bu konuda ibranameye dayanarak sonuca gidilmesi doğru değildir. Böyle olunca<br />

mahkemece bu iki kalem alacak için ibraname yokmuş gibi değerlendirme yapılarak<br />

gerektiği takdirde inceleme ve araştırmayı da yapmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre<br />

bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.


Yarg. 9. HD, 15.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11376, K. <strong>1999</strong>/13227.<br />

Genel tatil günlerinde iş olduğunda çalışma-tanık ifadelerinin dikkate<br />

alınması-Ücret<br />

2 Davalı tanıkları da iş olduğunda ulusal bayram ve genel tatil günlerinde<br />

çalışıldığını açıkladıkları için, anılan günlerde çalışmadığının<br />

kabulü hatalıdır. Tanık anlatımları dikkate alınarak ücret isteği<br />

için hakkaniyete uygun karar verilmesi gerekir.<br />

ĐşK 42<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatları fark ve faizleri, yıllık izin ücreti ile<br />

bayram ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı tanıkları ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işyerinde çalışıldığını,<br />

davalı tanıklarıda iş olduğu takdirde çalışıldığını, olmadığı takdirde çalışılmadığını<br />

açıklamış olup, anılan günlerde hiç çalışılmadığının kabulü hatalıdır. Tanık<br />

anlatımları dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmak suretiyle hakkaniyete<br />

uygun şekilde kısmen de olsa bu isteğin kabulü uygun olur.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

1. Đzne hak kazanılması için en az bir yıl çalışılmış olması<br />

2. Bir yılı doldurmayan hizmet süresi için izne hak kazanılmaması<br />

3. Yıllık ücretli izin hakkının kişisel hak niteliğinde olması<br />

Bak. ĐşK 56/k1<br />

274


Yarg. 9. HD, 12.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7287, K. <strong>1999</strong>/8840.<br />

Đzne hak kazanılması için en az bir yıl çalışılmış olması-birer yıllık süreye<br />

göre kazanılan izinlerin toplamı dikkate alınarak kullanılan izin<br />

süresinin belirlenmesi ve ücret ödenmesi<br />

1 Yıllık ücretli izne hak kazanılabilmesi için en az bir yıl çalışılmış<br />

olması gerekmektedir.<br />

Đşçinin işe giriş tarihine göre tamamladığı her hizmet yılına göre<br />

kazandığı yıllık ücretli izinlerin toplamı dikkate alındığında, kullandırılan<br />

sürelerin tamamı daha az ise, fark süre için son ücret<br />

üzerinden hesap yapılarak gerekli ödeme yapılır.<br />

ĐşK 49, 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatı ile ücret alacağının, karşı davacı ise fazla<br />

çalışma, ücretli izin ve ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, her iki davayı da kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı ve karşı davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup dünüşüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Taraflar arasında uyuşmazlığı oluşturan konulardan biri davacı işçinin 1996<br />

yılı ücretli izin hakkını kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır. 1475<br />

Sayılı Đş Kanununun 49. maddesi uyarınca izne hak kazanılabilmesi için işçinin<br />

en az bir yıl çalışmış olması gerekmektedir.<br />

Karşı davacı işçi 7.12.1987 tarihinde iş başı yapmış olup 7.12.1988 tarihinde ücretli<br />

izin hakkı doğmuştur. Đkinci yıl için de 7.12.1989 ve aynı şekilde en son<br />

7.12.1995 tarihinde doğmuş olmaktadır. Đznin hangi yıla ilişkin olduğu işçi veya<br />

işveren tarafından karıştırılabilir. Bunun için davacının kullandırılmayan bir izni<br />

olup olmadığının anlaşılabilmesi bakımından, az önce açıklandığı üzere 6.5.1996<br />

tarihine kadar 7.12.1987 işbaşı tarihinden itibaren geçen tam yıllar belirlenerek<br />

herbir tam yılın tamamlanmasından sonra ne kadar süre ile izin kullandırıldığı ve<br />

böylece toplam kullandırılmış olan izinler gün olarak tespit edilerek tüm çalışma<br />

dönemince kullandırılması gereken süre ile karşılaştırılmak suretiyle arada bir<br />

fark kaldığı takdirde o süre farkı için son ücreti üzerinden izin ücreti tespit edilmelidir.<br />

Örnek vermek gerekirse, işçinin sözleşmesine göre her tam yıl için 20<br />

gün izin hakkı öngörülmüş ise çalışma süresi de on yıl olduğu varsayılırsa on yı-<br />

275


lın sonunda 200 günlük izin hakkının kullandırılmış olması gerekir. Kendisine<br />

195 gün kullandırılmış ise 5 günlük izin alacağı son ücret üzerinden hesap edilmesi<br />

gerekir.<br />

2. Davacı banka tahakkuk belgesi (dekont) de ibraz etmek üzere ikramiye borcunu<br />

ödediğini savunmuştur. mahkemece anılan belge bir değerlendirmeye tabi<br />

tutularak gerçekten davalı işçiye ödenip ödenmediği tespit edilerek sonuca göre<br />

karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9 HD, 21.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11435, K. <strong>1999</strong>/14354.<br />

Bir yıllık hizmet süresinin doldurulmamış olması-hak kazanılmayan<br />

süre için izin ücreti ödenmemesi<br />

2 Đşe giriş tarihine göre hizmet akdinin feshinden öne bir yıllık hizmet<br />

süre doldurulmadığı için, bu süreye ilişkin izin ücretine hak<br />

kazanılması söz konusu olamaz.<br />

ĐşK 49, 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, hafta ve bayram tatili gündelikleriyle izin<br />

ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davalı taraf temyiz dilekçesinde ekli olarak ibraname ve ödeme belgeleri ibraz<br />

etmiştir. Bu belgelerin mahkemece incelemeye tabi tutularak geçerli olup olmadıkları<br />

ve gerçekten ödemeler yapılmış olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.<br />

Bu belgeler hakkı ortadan kaldıracak nitelik taşıdığından itiraz olarak kabul edilmeli<br />

ve inceleme sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Aksi halde mükerrer ödemeye<br />

yol açılmış olur.<br />

276


3. Davacı işçi 1.7.1985 tarihinde işe girmiş olup fesih 16.6.1998 tarihinde gerçekleştiğine<br />

göre son yıla ait izin ücreti gerçekleşmiş değildir. Son tam yıl dolmadan<br />

fesih yoluna gidilmiş olduğu görülmektedir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 21.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

277<br />

Mevsimlik olmayan inşaat işinde aralıklı çalışmaların eklenmesiyle<br />

hizmet süresinin hesabı<br />

Yarg. 9. HD, 14.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11375, K. <strong>1999</strong>/13226.<br />

Mevsimlik olmayan işte aralıklı çalışma-çalışılan sürelerin birbirine<br />

eklenmesiyle her tam yıla göre izin hakkı<br />

Mevsimlik olmayan inşaat işinde aralıklı çalışan işçinin yıllık ücretli<br />

izin hakkı, çalıştığı süreler birbirine eklenerek bulunacak her<br />

tam yıllık hizmet süresine göre hesaplanır ve ücretli izin alacağı belirlenir.<br />

ĐşK 49, 50, 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası<br />

ile hafta ve bayram tatili gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin davalıya ait işyerinde mevsimlik işçi olarak değil, aralıklarla<br />

çalıştığı anlaşılmaktadır. Gerçekten 1.3.1996-20.4.1998, 15.5.1996-16.12.1996,<br />

22.4.1994-2.11.1997, 25.11.1997-22.12.1997 ve 4.3.1998-14.4.1998 tarihleri<br />

arasında bir çalışma sözkonusudur ki, görüldüğü üzere 1 yıl içinde bir kaç kez<br />

çalışma gerçekleştiği gibi işe başlama ve bitim tarihleri de her seferinde farklıdır.


Esasen davacı inşaat işlerinde çalışan bir işçi durumundadır. Hava şartları<br />

müsade ettiği sürece çalıştığı ve işi bıraktığı sonucuna varılmaktadır. Böyle<br />

olunca davacı işçinin çalışma süreleri birbirine eklenerek bir tam yıl geçen her<br />

dönem için yıllık ücretli izin alacağına davacının hak kazandığı kabul edilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

1<br />

2<br />

3<br />

<br />

1. Kişisel bir hak olan izin hakkının mirasçılara intikal etmemesi ve ücretinin<br />

dava yolu ile istenememesi<br />

2. Đşverence tek taraflı düzenlenen ve işçinin imzası bulunmayan belgeler<br />

karşısında belge yokmuş gibi izin ücreti alacağının tespit edilmesi<br />

3. Đznin kullanıldığı işçinin imzasını taşıyan belgelere dayalı olduğu süreler<br />

için ücret alacağının olmadığının kabulü<br />

4. Đzin kullanılan süreler hak edilen toplam süreye göre az ise fark süre<br />

için ücrete hükmedilmesi<br />

Bak. ĐşK 49/k1<br />

5. Fesih sonucu kullanılamayan hal edilmiş izin süreleri için son ücret<br />

üzerinde ödeme yapılması<br />

Bak. ĐşK 49/k1<br />

6. Fesih halinde ödenecek kullanılmayan izin sürelerine ilişkin ücret<br />

alacağının faizi<br />

4<br />

6a) Đzin ücreti alacağı izin faizin dava tarihinden önceki temerrüd tarihinden<br />

yürütülmesi<br />

6b) Fesihte ödenecek izin ücreti için yasal faizin yürütülmesi<br />

278


5<br />

6<br />

6c) Đzin ücret alacağı için en yüksek işletme kredisi faizi uygulanmayıp<br />

yasal faiz oranın yürütülmesi<br />

7. Fesih halinde ücret alacağına ilişkin beş yıllık zamanaşımının fesih<br />

tarihinden başlatılması<br />

279<br />

Yarg. 9. HD, 4.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15693, K. <strong>1999</strong>/15133.<br />

Đzin hakkının kişisel hak olması - izin hakkının ölüm sebebiyle mirasçılara<br />

intikal etmemesi - izin ücretinin mirasçılar tarafından dava yolu<br />

ile istenememesi<br />

1 Yıllık ücretli izin hakkı işçinin kişisel bir hak olup, kendisi tarafından<br />

kullanılması ve kullanılmayan izin karşılığı ücretin de kendisine ödenmesi<br />

gerekir. Bu nedenle hizmet akdi devam ederken ölen işçinin izin hakkının<br />

ölüm nedeni ile mirasçılara intikal etmesi ve onlar tarafından izin<br />

ücretinin dava yolu ile istenmesi mümkün değildir.<br />

ĐşK 56, 49<br />

DAVA: Davacı, ücretli izin alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkenme, isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacılar murisleri olan ...'in davalı Genel Müdürlükte hizmet akdi ile çalışmasını<br />

sürdürdüğü sırada 4.12.1998 tarihinde öldüğünü belirterek daha önce hakettiği halde<br />

kullandırılmayan yıllık izin ücretini talep etmişlerdir. Mahkemece bu istek kabul<br />

edilmiştir.<br />

Đş Mevzuatımızda işçinin izin hakkı kişisel bir hak olup bizzat kendisi tarafından<br />

kullanılması gerekir. Kullandırılmayan izninin karşılığı olan ücretinin ise işçinin kendisine<br />

işverence ödenmesi gerekir. Somut olayda davacıların murisi hizmet aktinin devamı<br />

sırasında ölmüştür. Böylece izin hakkının ölüm nedeni ile mirasçılarına intikal etmesi<br />

mümkün değildir. Mirasçılarına intikal etmeyen bir hakkın karşılığı olan izin ücretinin de<br />

dava yolu ile istenmesi mümkün olmadığından bu isteğin reddine karar verilmesi<br />

gerekirken kabulü isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.


Yarg. 9. HD, 17.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7706, K. <strong>1999</strong>/9044.<br />

Đzin ücreti alacağı belgelerde işçinin imzasının bulunmaması-dolar<br />

üzerinden hesaplanan kıdem tazminatında dolara uygulanan faize<br />

karar verilmesi<br />

2 1. Yıllık izin ücreti alacağı davalarında işverenin tek taraflı düzenlediği<br />

ve işçinin imzanın bulunmadığı belgeler esas alınarak sonuca<br />

gidilemez. Bu itibarla olayda alınan belgeler yokmuş gibi izin alacağı<br />

tespit edilip hüküm verilmelidir.<br />

2. Đşçi kıdem tazminatı dolar bazında istenilmiş ve mahkemece dolar<br />

olarak hesaplanmış ve hüküm konulmuşsa, faizin de devlet<br />

bankalarınca dolara her yıl için uygulanan en yüksek faiz üzerinden<br />

yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 56, 14, 58<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve izin ücretli ile bayram,<br />

hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde<br />

değildir.<br />

2. Mahkemece davalı işverenin ibraz ettiği izin belgeleri dikkate alınarak o belgelerde<br />

kullandırıldığı gösterilen süreler mahsup edilmek suretiyle bakiye süre için yıllık ücretli<br />

izin alacağı belirlenmiş ise de izin belgelerinde davacının imzasına yer verilmiş değildir.<br />

Böylece olunca tek taraflı olarak işverenin düzenlediği belgeler esas alınarak sonuca<br />

gidilemez. Bu itibarla anılan belgeler yokmuş gibi izin alacağı tespit edilip hüküm altına<br />

alınmalıdır.<br />

3. Davacı kıdem tazminatı için dolar bazında istekte bulunmuş, mahkemece de bu<br />

tazminat dolar olarak hesaplanıp belirlenmiş ancak ne varki infazda kolaylık sağlanması<br />

düşüncesiyle doların ödeme tarihindeki kur üzerinden Türk Parası karşılığı bulunarak<br />

hüküm altına alınmıştır. Bu şekilde hüküm kurulmuş olması Türk parası olarak kıdem<br />

tazminatının tespit edildiğini göstermez. Bunun tabi sonucu olarak da Amerikan Doları<br />

üzerinden hüküm kurulduğuna göre fesih tarihindeki devlet bankalarınca bir yıllık dolara<br />

280


uygulanan en yüksek faizni yürütülmesi şeklinde karar verilmelidir. Bir başka anlatımla<br />

somut olayda kıdem tazminatı için Türk parasına uygulanan en yüksek banka mevduat<br />

faizinin fesih tarihinden itibaren yürütülmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA),<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 20.9.<strong>1999</strong>, E. 1998/11419, K. 1998/13983.<br />

Đzin ücreti alacağı - işçinin imzasını taşıyan belgeler-kullanıldığı<br />

belgelenen izinler için alacak hakkının bulunmaması<br />

3 Davalı işverence mahkemeye sunulan ve işçinin imzasını taşıyan<br />

belgelerin değerlendirilmesi gerekli olup, imzanın davacıya ait olduğu<br />

belirlenen belgelere göre kullanıldığı anlaşılan izinler için işçinin<br />

hakkı olmadığı kabul edilerek bir sonuca gidilmelidir.<br />

281<br />

ĐşK 56, 58<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları ile yıllık izin ücretinin<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davalı vekili tarafından mahkemeye sunulan 3.5.<strong>1999</strong> havale tarihli bilirkişi raporuna<br />

itiraz dilekçesi ekinde, davacının imzasını taşıdığı görülen bir kısım izin belgelerinin<br />

bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından bu kayıtlarla ilgili beyanda<br />

bulunulmadığı gibi, mahkemece de belgeler izin alacağı açısından değerlendirilmiş<br />

değildir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmaksızın eksik incelemeyle hüküm tesisi<br />

hatalıdır. Şayet imzalar davacıya ait ve bunun sonucu olarakda belgelerde belirtilen<br />

tarihlerde izin kullanmış ise davacının o tarihlerden dolayı bir izin alacağına hakkı<br />

olmadığı kabul edilerek sonuca gidilmesi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.


Yarg. 9. HD, 15.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19660, K. <strong>1999</strong>/2088.<br />

Fesih halinde izin ücretin alacağı - faiz başlangıcı - temerrüde düşürülmesi<br />

4 Hüküm altına alınan izin alacağı için işçi, davalı işvereni dava tarihinden<br />

önce ihtarname ile temerrüde düşürdüğü için kanuni faizin<br />

ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren yürütülmesi gerekir.<br />

ĐşK 56; BK 101<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti ile hafta ve genel tatil<br />

gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi için davalı ... ve davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalı ...'ın tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında<br />

kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Hüküm altına alınan izin alacağı için davacı davalıyı dava tarihinden önce çektiğ ibir<br />

ihtarnameyle temerrüde düşürmüştür. Bu itibarla ihtarnamenin davalı işverene yani ..'a<br />

tebliği belirlenerek o tarihten itibaren %30-% 50 oranındaki yasal faizin yürütülmesine<br />

karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 25.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3302, K. <strong>1999</strong>/6645.<br />

Fesihte ödenecek ücret için yasal faiz<br />

5 Fesih halinde hükmedilen izin ücreti, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanmadığı<br />

için yasal faiz yürütülmesi gerekir. ĐşK 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile işçilik alacaklarının ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

282


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece hükmedilen yıllık izin ücreti ile ücret alacakları toplu iş sözleşmesinden<br />

kaynaklanmadığından bu alacaklar için yasal faiz yürütülmesi gerekirken<br />

en yüksek işletme kredisi faizine hükmedilmesi hatalı olup, kararın bu yönden<br />

bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 8.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13541, K. <strong>1999</strong>/12791.<br />

Yıllık izin ücreti alacağının faizi - Yasal faiz oranı<br />

6 Mahkemece uyulan bozma kararında sadece ihbar tazminatı ve ücret<br />

alacakları için TSGLK m. 61'de öngörülen faizin uygulanması<br />

gerektiği belirtildiğinden, yıllık izin ücreti alacağı için kanuni faiz<br />

oranının uygulanmasıyla hüküm kurulmalıdır.<br />

ĐşK 56<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ve ücret alacağı, ikramiye ile<br />

ayni ve sosyal hak alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici<br />

sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz<br />

itirazları yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece uyulan dairemizin bozma kararında sadece ihbar ve ücret fark alacakları<br />

için 2822 sayılı yasanın 61. maddesinde öngörülen en yüksek işletme<br />

kredisi faizi uygulanması gerektiği belirtilmiş izin alacağı açısından böyle bir faizden<br />

sözedilmemiştir. Buna rağmen mahkemece izin alacağı içinde en yüksek<br />

işletme kredisi faizi uygulanmış olması hatalıdır. % 30, % 50 oranındaki faizin<br />

283


uygulanması ile yetinilmelidir ki mahkeme ilk kararında da bu şekilde hüküm<br />

kurmuştur.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde, ilgiliye iadesine, 8.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 30.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15166, K. <strong>1999</strong>/18132.<br />

Fesih halinde izin ücreti alacağına ilişkin zamanaşımı ve başlangıcı kıdem<br />

tazminatı faizinde işçinin isteği-toplu iş sözleşmesinden kaynak ücret<br />

farkı alacağında faiz<br />

7 1. Đşçi tarafından izin ücreti alacağı için dava, fesih tarihinden sonraki<br />

beş yıl içinde açıldığına göre, işçinin kullanmadığı ve karşılığının<br />

ödenmediği belirlenen izin sürelerine göre gerçekleşen haklarına<br />

karar vermek gerekir.<br />

2. Dava işçinin kıdem tazminatı için istekte bulunduğu faize göre<br />

hakiki hükme bağlanmalıdır.<br />

3. Ücret farkı alacağı, toplu iş sözleşmesinden kaynaklandığı için<br />

faiz, isteği hakkında TSGLK m. 61 uyarınca en yüksek işletme kredisi<br />

faizi yürütülmelidir.<br />

ĐşK 56, 14; TSGLK 61<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem tazminatı, kıdem faizi izin, yakacak, ikramiye<br />

alacağı, yakacak yardımı, TĐS.den kaynaklanan bayram harçlığı ile sosyal<br />

hak alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda<br />

yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak<br />

davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar<br />

avukatınca istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

30.11.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir.<br />

Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler.<br />

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten<br />

sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

284


2. Hizmet sözleşmesinin feshinden sonra beş yıl içinde dava açılmış olup dairemizin<br />

öğretide de benimsenen oluşan içtihatlarına göre yıllık ücretli izin alacağı<br />

yönünden somut olayda zamanaşımı süresinin geçmediğinin kabulü gerekir. Bu<br />

durumda davacı işçinin kullanmadığı ve karşılığının ödenmediği anlaşılan yıllık<br />

ücretli izin sürelerine göre gerçekleşen daha fazla bir hakkı varsa onun da hüküm<br />

altına alınması gerekir.<br />

3. Davacı işçi dava tarihine kadar işlemiş olan kıdem tazminatı faizini de talebetmiş<br />

ve mahkemece kabul edilmiş olduğuna göre hüküm altına alınan bu tazminat<br />

için fesih tarihinden faiz yürütülmesi mükerrer ödeme ve yararlanmaya yol<br />

açar. Bu nedenle kıdem tazminatı için somut olayın özelliği dikkate alınarak dava<br />

tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.<br />

4. Ücret farkı alacağı yasadan değil yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinden<br />

kaynaklanmaktadır. Bu niteliği dikkate alınarak 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi<br />

Grev ve Lokavt Kanununun 61. maddesi uyarınca bankalarca uygulanan en yüksek<br />

işletme kredisi faizi yürütülmelidir. Gerçi bu faizde yasal niteliktedir. Ancak<br />

uygulamada tereddüte yer vermemek için bunun açıklığa kavuşturulması doğru<br />

olur.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının davalıya,<br />

Davalı yararına takdir edilen 65.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının davacıya<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye<br />

iadesine, 30.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

285


SENDĐKALAR KANUNU<br />

ĐLE ĐLGĐLĐ KARARLAR


1<br />

2<br />

1. Metro hizmetlerinin yürütüldüğü işyerlerinin demiryolu taşımacılığı<br />

işkoluna girmesi<br />

2. Kanepe ve oturma gruplarının üretildiği işyerinin ağaç işkoluna girmesi<br />

Yarg. 9. HD, 22.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6668, K. <strong>1999</strong>/7624.<br />

Metro işletmeciliği hizmetinin yürütüldüğü işyerlerinde yapılan asıl işgirdiği<br />

işkolu<br />

1 Metro işletmeciliği hizmetinin yürütüldüğü işyerlerinde yapılan<br />

asıl iş, yolcuların elektrikle çalışan demiryolu ile taşınmaları<br />

olduğu için, bu işyerlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik<br />

Bakanlığının tespit kararında olduğu gibi 19 sıra numaralı<br />

"demiryolu taşımacılığı" işkoluna girdiği kabul edilerek sonucu<br />

gidilmelidir.<br />

SenK 4, 60<br />

... sendikası adına Avukat ... ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına<br />

Avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 10. Đş Mahkemesinden verilen<br />

9.3.<strong>1999</strong> günü ve 680/74 sayılı hüküm, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Resmi Gazetenin 8.7.1998 tarih ve 23396 sayısında yayınlanan Çalışma ve Sosyal<br />

Güvenlik Bakanlığının 25.6.1998 tarih ve 40 sayılı kararına göre ... A.Ş.'ye ait<br />

Ankara Metro Đşletmesi ve Ankaray Đşletmesinin 19 sıra numaralı "Demiryolu<br />

taşımacılığı" işkoluna girmektedir.<br />

Davacı ... <strong>Sendikası</strong> 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 4. maddesi uyarınca Đş<br />

Mahkemesinde itiraz davası açarak anılan iş yerlerinin iş kolları tüzüğünün 28.<br />

sıra nolu "Genel Đşler" işkoluna girdiğini iddia etmiş olup mahkemece yapılan<br />

yargılama sonucunda: mütaalasına başvurulan bilirkişi raporu doğrultusunda<br />

istek gibi hüküm kurulmuştur.<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ... Genel Müdürlüğü ile ... arasında yapılan<br />

protokol gereği Ankara Metro raylı sisteminin (Ankaray) Đşletmeciliği ve Ankara<br />

Metrosunun Đşletmeciliği hizmetleri şirket tarafından üstlenilmiştir.<br />

288


Protokoller içeriğinden şirketin yaptığı iş, Ankara'da belli bir güzergah üzerinde<br />

Demiryolu ile yolcu taşıma işi olduğu açıktır. Metro, genellikle yer altında ya da viyadük<br />

üzerinde ve tümüyle kapalı bir mekanda kurulan ve yalnız yolcu taşımaya yarayan<br />

elektrikle çalışan demiryolu olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla yapılan hizmet, işkolları<br />

tüzüğünün 19. sıra numarasında öngörülen "Demiryolları ve bağlı işyerlerinde görülen her<br />

türlü işler Demiryolu bakım onarım ve yenileme işleri"ni oluşturan "Demiryolu<br />

Taşımacılığı" işkolunda sayılanlar kapsamında bulunmaktadır.<br />

Yolcuların Ankaray'dan ya da Metrodan sonra gidecekleri yere kadar belediye<br />

otobüsleri ile ücretsiz götürülmeleri ücretin şu ya da bu şekilde belirlenmiş veya<br />

bütünlük arzetmiş olmasının oluşmuş olan bu hukuki sonuca bir etkisi düşünülemez.<br />

Son yıllarda ülkemizin önemli yerleşim yerlerinde raylı sistemin büyük bir<br />

ağırlık kazandığı ve devletçe de buna büyük bir önem verildiği, metro işletmeciliğinin<br />

gelişmeler gösterdiği böylece belediye hizmetlerinden farklı bir nitelik kazanılarak<br />

toplumumuzda yer ettiğide gözlenmektedir. Bu maddi ve hukuki olgular<br />

karşısında anılan hizmetlerin Bakanlıkça kararlaştırıldığı şekilde Demiryolu<br />

işkoluna girdiği düşünülerek davanın reddine karar verilmesi icap etmekte iken<br />

kabulü hatalı olduğundan kararın bozularak yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.<br />

Davacı aynı şekilde ... işletmesinde yapılan işlerin nitelik itibariyle işkolları tüzüğünün<br />

18 sıra numaralı "Kara Taşımacılığı" işkoluna, Afyon Jeotermal ısıtma tesisinin<br />

16 sıra numaralı "Enerji" işkoluna, şirketin bağlı işyerlerinin sevk ve idaresinin<br />

yürütüldüğü merkez büro işyerlerinde yapılan işlerin 17 sıra numaralı "Ticaret,<br />

Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar" işkoluna girdiğine dair Bakanlık tespitine<br />

de itiraz ederek dava açmış olup mahkemece bu işyerleri bakımından dava reddedilmiş<br />

bulunmaktadır ki yerel mahkemenin bu yönlere ilişkin olarak vardığı<br />

sonuç, yani isteğin reddi isabetli olup bu yönlerden temyiz de söz konusu değildir.<br />

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle:<br />

1. Ankara 10. Đş Mahkemesinin 9.3.<strong>1999</strong> tarih ve Esas: 1998/680, Karar: <strong>1999</strong>/74<br />

sayılı kararının Ankara Metro ve Ankaray Đşletmeleri ile ilgili davanın kabulüne<br />

dair kısmının bozularak ortadan kaldırılmasına;<br />

2. Ankara Metro ve Ankaray Đşletmeleriyle Đlgili Bakanlık işkolu tespitine itiraz<br />

davasının reddine:<br />

3. 1.370.000 TL red harcının davacıdan tahsiline;<br />

4. 20.250.000 TL maktu ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı Bakanlığa<br />

verilmesine ve yapılan yargı giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,<br />

22.4.<strong>1999</strong> tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.<br />

<br />

289


Yarg. 9. HD, 26.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7098, K. <strong>1999</strong>/7696.<br />

2 Đşyerinde kanepe ve oturma gruplarının yapılması - girdileri ve çalışan<br />

işçi sayısı dikkate alındığında işin mobilya olduğunun ve işyerinin ağaç<br />

işkoluna girdiğinin tespiti<br />

Đşyerinde nihai ürün olarak mobilya diye adlandırılan kanepe ve<br />

oturma gruplarının üretimi işi, dokuma işkoluna değil, Çalışma ve<br />

Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan tespit kararında belirlendiği<br />

üzere 8 sıra numaralı "ağaç" işkoluna girmektedir. Üretilen mobilya<br />

girdileri ve çalışan işçi sayısının da doğruladığı bu tespit kapsamında<br />

döşeme bölümü işi yardımcı işlerden olup, asıl işin girdiği<br />

işkoluna dahil sayılmaktadır.<br />

SenK 4, 60<br />

DAVA: ... Tic. A.Ş. adına Avukat ... ile 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,<br />

adına Avukat ... 2. ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Kayseri<br />

Đş Mahkemesinden verilen 11.2.<strong>1999</strong> günlü ve 522-21 sayılı hüküm davalılar<br />

avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı sendika ve işveren, Kayseri de kurulu ... Ticaret A.Ş. Đşyerinin niteliği itibariyle<br />

Đş Kolları Tüzüğü'nün (06) sıra numarasında yer alan "DOKUMA' işkoluna<br />

giren bir işyeri olarak tespiti gerekirken, davalılardan Çalışma ve Sosyal<br />

Güvenlik Bakanlığınca aynı tüzüğün (08) sıra nubarasında yer alan "A⁄AÇ" işkoluna<br />

girdiğinin tespit edildiğini belirterek Bakanlığın 20.5.1998 gün ve<br />

1998/34 sayılı işkolu tespit kararının iptalini istemişlerdir.<br />

Davalı Bakanlık ve ... <strong>Sendikası</strong> açılan davanın reddini talep etmişlerdir.<br />

Mahkeme almış olduğu bilirkişi raporu doğrultusunda Bakanlık tespit kararını<br />

iptal ederek işyerinin "DOKUMA" işkolunda yer aldığını kabul etmiş olup, karar<br />

davalılar tarafından temyiz edilmiştir.<br />

... Ticaret A.Ş.'nin esas mukavelesinin 3. maddesinin "dayanıklı tüketim mamülleri"<br />

başlıklı (a) bendinde amaçları "her nevi büro çelik eşyası, mobilya,<br />

mefruşat, lambiri, parke, kromajlı büro malzemeleri, saçtan mamül büro<br />

malzemeleri, ev gereçleri imalatı, alım satımı, bunlar için lüzumlu bulan ham ve<br />

yardımcı malzemelerin ithali ve ihracı ile bu konularda her türlü ve yatırım<br />

imalatı için gerekli fabrika ve tesisleri kurmak, işletmek ve başkalarına kiraya<br />

vermek" olarak belirtilmiştir.<br />

290


Đş müfettişleri tarafından işyerinde yapılan incelemede, "... işyerinde kanepe ve<br />

oturma grubu olarak iki geçit ürünün imal edildiği, işyeri üretimi olan kanepenin<br />

% 9 hırdavat, % 7 plastik, % 18 kimyasal madde, % 18 metal malzeme, % 23<br />

tekstil, % 25 ağaç; oturma grubunun ise % 10 hırdavat, % 8 plastik, % 16 kimyasal<br />

madde, % 18 metal malzeme, % 22 tekstil, % 26 ağaç girdilerinden oluştuğu,<br />

işyerinde çalışan (854) işçiden (199)nun mobilya, (40) işçinin idare (44) işçinin<br />

yay, (87) işçinin metal, (92) işçinin hizmet, (242) işçinin döşeme, (150) işçinin<br />

terzihane ünitelerinde çalışmakta olduğu ve işyerinde kanepe ve oturma grubundan<br />

oluşan mobilya imalatı dışında bir üretimin olmadığı..." tespit edilmiştir.<br />

Đşkolları Tüzüğünün (06) numaralı "DOKUMA" işkolu kapsamına girecek işler,<br />

"her türlü dokuma sanayii giyecek eşyası sanayii hazır dokuma eşyası yapımı<br />

(trikotaj ve femuar yapımı), her türlü iplik sanayii (sun'i ve sentetik elyaf işleri<br />

dahil), çırçır sanayii (idrofil pamuk yapımı dahil), çamaşırhanede yapılan işler,<br />

ütü, kola, boyama ve temizleme işleri..." olarak belirlenmiştir.<br />

Đşyerinde yapılan kanepe ve oturma gruplarının imalinin bu işkoluna girmediği<br />

açıktır. Đşyerinde dokuma işleri yapılmadığı gibi, giyecek eşyası imal edilmemekte,<br />

çırçır sanayiine girecek hiçbir mamülün imali yapılmamakta iplik sanayii<br />

ile ilgili hiçbir çalışma bulunmamakta ve dokuma işkolunda yer alan diğer faaliyetlere<br />

işyerinde rastlanmamaktadır. Ayrıca esas olan neyin imal edildiği ve ağırlıklı<br />

faaliyetin ne olduğudur. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı şekilde işyerinde<br />

dokuma işkoluna giren hiçbir mamülün imali yapılmadığı gibi, ağırlıklı<br />

faaliyette dokuma işkolunda gösterilen işlerden değildir.<br />

Đşkolları Tüzüğünün (08) numaralı "A⁄AÇ" işkoluna giren işler arasında mobilya<br />

yapımı başlıca faaliyet olarak gösterilmiştir.<br />

Đşyerinde nihai ürün olarak mobilya olarak adlandırılan kanepe ve oturma gruplarının<br />

imalinin yapılması ve bunlar dışında başka bir üretimin olmaması karşısında<br />

işyerinin "A⁄AÇ" işkoluna girmesi gerektiği açıktır.<br />

Ayrıca girdilerin incelenmesinde, kanepe de % 25, oturma grubunda ise % 26<br />

oranlarında en yüksek yüzde girdileri ile ağaç girdisinin yer alması çalışan (854)<br />

işçiden (242) işçinin döşeme bölümünde, (199) işçinin mobilya ünitesinde çalıştığı,<br />

döşeme ve mobilya ünitelerinin son ürün olan mobilya imalatını müştereken<br />

geliştirdikleri tartışmasız olup, döşeme bölümünün esas iş olan mobilya ünitesine<br />

yardımcı iş yaptığı ve asıl işe yardımcı işler kavramından, işin görülmesi ve sonuçlandırılması<br />

bakımından o süre içinde doğrudan doğruya asıl işe yardımcı<br />

olan ve o işi tamamlayıcı nitelikteki işlerin anlaşılması ve dolayısıyla döşeme<br />

bölümününde bu kavram içinde değerlendirilmesi gerektiği tartışmasız olup ayrıca<br />

döşeme bölümünde kullanılan hiçbir mamülün imalatının işyerinde yapılma-<br />

291


dığı ve üretilmediği de açık olup, mahkemenin hatalı değerlendirme ve davanın<br />

reddi yerine kabulü yönüne gitmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün<br />

bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;<br />

1. Kayseri Đş mahkemesi'nin 11.2.<strong>1999</strong> tarih ve Esas: 1998/522 Karar: <strong>1999</strong>/21<br />

saylıı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına.<br />

2. Davanın reddine,<br />

3. Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına gerek olmadığına,<br />

4. Davalılar yararına takdir olunan 20.250.000 TL. avukatlık ücretinin davacılardan<br />

tahsili ile müştereken ve eşit olarak davalılara verilmesine,<br />

5. Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 26.4.<strong>1999</strong><br />

günü oyçokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Yerel mahkemenin kararında açıklandığı üzere işkolları Tüzüğünün 8. sıra numarasında<br />

yer alan mobilya yapımı ağaç ve mamüllerinden yapıldığı takdirde "ağaç<br />

işkoluna" girecektir. Aksinin kabulü halinde madeni eşyadan imal edilen mobilyanın<br />

da ağaç işkolunda sayılması gerekecektir. Davalı ile, aynı sermaye grubuna<br />

bağlı olarak Kayseri'de faaliyet gösteren kanepe, oturma grubu, yatak, yorgan,<br />

yastık, uyku tulumu, nevresim üretimi yapan ... Ticaret A.Ş. ile ilgili Çalışma ve<br />

Sosyal Güvenlik Bakanlığı Đş Tefteş Kurulu Müfettişi ...'ün düzenlediği<br />

27.4.1995/35 sayılı rapor işyerinin Đşkolları Tüzüğünün 6 sıra nolu "Dokuma" işkoluna<br />

girdiğinin belirlendiği ve Kayseri Đş Mahkemesinin E: 1996/348, K:<br />

1997/26 sayılı aynı doğrultuda verdiği kararın Dairemizce onanarak kesinleştiği<br />

anlaşılmaktadır. Üretim konusu ve mamulleri ayniyet arzeden işyeri için alınan<br />

yargı <strong>kararları</strong>nın eşitlik ve hukuka güvenlilik için mahkemece esas alınmış olması<br />

bu bakımdan isabetlidir. Kaldı ki davacı işverenlikçe üretilen mamüllerin<br />

yapımında kullanılan 13 ana maddeden 6 adedi dokuma 3 adedi metal işkolu ile<br />

ilgili olup, mahallinde yapılan keşif ve alınan uzman bilirkişi raporunda da işyerinin<br />

dokuma işkoluna girdiği belirlenmiştir. Bu rapora göre işyerinde çalışan<br />

854 işçiden 199 işçinin mobilya bölümünde çalışmasına karşın 242 kişinin<br />

döşeme kısmında çalıştığı döşeme ünitesinde kullanılan kumaş, elyaf ve köpüme<br />

işi sonucu kapitone imaltı ve hazırlık çalışmasında yarı malülleri tam mamül<br />

haline getirilmesi işlerin işkolları tüzüğünün 06 numarlaı "Dokuma işkoluna<br />

meydana getiren 23 ve 24 numaralı büyük grupların 239 ve 244 numaralı alt<br />

gruplarına girdiği tartışmasızdır.<br />

292


Bu durumda sadece bir kısım kanepe ve oturma gruplarının iskeletine meydana<br />

getiren metal malzeme yanında ağaç kullanılmış olması işyerini 8 numaralı<br />

"Ağaç" işkoluna dahil edemeyeceğinden davalı sendikanın temyiz itirazlarının<br />

reddi ile usul ve yasaya uygun kararın onanması düşüncesiyle, çoğunluğun<br />

bozma kararına katılmıyorum.<br />

<br />

Sendikanın ismindeki değişikliklerin ve son isminin tespiti<br />

Yarg. 9. HD, 17.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9873, K. <strong>1999</strong>/11149.<br />

Sendikanın ismindeki değişikliklerin ve son aldığı ismin tespiti - isteğin<br />

sendikanın varlığı ve tanıtımı ile ilgili bulunması-sendikanın menfaatinin<br />

bulunması-ilgili bakanlıkların hasım gösterilmesi<br />

Đşçi sendikası, kuruluşta tüzük ile belirlenen ve daha sonra genel<br />

kurul <strong>kararları</strong>yla değişitirilen isimlerin ve son aldığı ismin<br />

tespitini mahkemeden isteyebilir ve bu hususta görevli mahkeme iş<br />

mahkemesidir. Sendikanın varlığını gösteren ve dış dünyaya<br />

tanıtımını sağlayan ismin, farklı zamanlarda değişik isimler<br />

olduğunun belirlenmesinde hukuki yararı vardır. Sen. m. 6'nın<br />

düzenlenmesi dikkate alındığında yasal hasmın ilgili bakanlıklar<br />

olması gerekir.<br />

SenK 6, 7, 63<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... tarafından hasımsız olarak açılan dava hakkında<br />

Ankara 7. Đş Mahkemesinden verilen 13.4.<strong>1999</strong> günlü ve 970/513 sayılı<br />

hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi sendikası; kuruluşunda "Maden Tetkik Arama Enstitüsü Bilumum<br />

Đşçileri <strong>Sendikası</strong>" (M.T.A.-ĐŞ) olan isminin 7. olağan genel kurulunda "Maden<br />

Arama Bilumum Đşçileri <strong>Sendikası</strong>" (MAB-ĐŞ): yine aynı yıl yapılan sonraki olağanüstü<br />

genel kurulunda "Maden Arama ve Đşletme Bilumum Đşçileri <strong>Sendikası</strong>"<br />

ve 1976 yılında yapılan olağanüstü genel kurulunda son ismi olan "Türkiye Devrimci<br />

Maden Arama ve Đşletme Đşçileri <strong>Sendikası</strong>" (DEV MADEN SEN) ismini<br />

aldığının tespitine karar verilmesini istemiş ve bu davayı hasımsız olarak açmıştır.<br />

293


Mahkemece böyle bir davanın iş mahkemesinde açılamayacağı, idari bir işlem<br />

olduğu davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın<br />

reddine karar verilmiştir.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 63/2. maddesine göre "Bu kanunun uygulanmasından<br />

doğan bütün uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli mahkemelerde<br />

çözümlenir" kuralına yer verilmiştir. Bir sendikanın isimlerinin muhtelif tarihlerde<br />

değiştirilmiş olduğunun tespitinin istenmesi ile ilgili uyuşmazlığın sendikanın<br />

varlığı ile doğrudan ilgili onu dış dünyaya tanıtan ibareler olduğu için sendikalar<br />

kanunundan doğduğunun kabulü zorunludur. Sendika tüzüğünde isim belirtileceği<br />

gibi sonraki değişiklikler de tüzükte gösterileceği gözönünde tutulmalıdır.<br />

Öte yandan böyle bir kuruluşun muhtelif tarihlerde değişik isimler almış olduğunun<br />

kabul edilmesi yada edilmemesi sendikanın hukuki menfaati ile doğrudan<br />

ilgilidir. Çünkü üye sayısının kapsamı, yaşı buna bağlıdır. Ancak böyle bir<br />

davanın hasımsız açılması olanağı yoktur. Gerek 275 sayılı önceki ve gerek 2821<br />

sayılı sonraki sendikalar kanunu kuralları ve özellikle son yasanın 6. maddesi düzenlemesi<br />

dikkate alındığında yasal hasmın Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Đç<br />

Đşleri Bakanlıkları olmak gerekir. Bu durumda anılan Bakanlıkların dahili dava<br />

edilerek ve dava dilekçesinde ayrı ayrı gösterilen deliller toplanıp<br />

değerlendirmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.6.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

1. Delege sıfatı bulunmayanların genel kurula katıldıkları iddiası ve<br />

toplantının iptali istemi<br />

2 Delegelerin usulsüz seçimi ve iptali<br />

3. Delege seçiminin denetiminde iş mahkemesinin görevli olması<br />

3<br />

294


Yarg. 9. HD, 11.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3738, K. <strong>1999</strong>/5268.<br />

Delege sıfatını kaybeden veya bu sıfatı olmayanların genel kurula katıldıkları<br />

iddiası-genel kurul toplantısının iptali istemi<br />

1 Olağanüstü genel kurul toplantısının iptali istemi ile açılan davada,<br />

istemin gerekçesi olarak gösterilen olgular arasında delege sıfatını<br />

kaybedenlerin ve delege olmayanların genel kurula katıldıkları ve<br />

bazı delegelerin de genel kurula katılmalarına engel olunduğu vurgulandığı<br />

dikkate alınarak, bu kapsamlı iddiaların her biri yönünden<br />

inceleme ve değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre<br />

bir karar verilmesi gerekir.<br />

SenK 10, 14, 52<br />

... ve arkadaşları adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> ... Genel Başkanlığı adına Avukat ...<br />

aralarındaki dava hakkında Ankara 4. Đş Mahkemesinden verilen 27.11.<strong>1999</strong> günlü ve<br />

1007/12 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Sendika üyesi olan davacılar 20-21 haziran 1998 tarihinde yapılan davalı sendika<br />

olağanüstü genel kurulunun iptaline ve seçimlerin yenilenmesi ile yönetimin işten el<br />

çektirilmesine, yönetici seçilen ve delege olarak oy kullanan kimi kişilerinde delegelik<br />

sıfatlarının bulunmadığının tespitine karar verilmesi isteğiyle açılan davanın mahkemece<br />

yapılan yargılama sonucunda reddine karar verilmiştir. Mahkemece gerekçe olarak seçim<br />

hakimi tarafından delegelik sıfatlarına yapılan itirazların reddedilmiş olduğu, Ankara 7. Đş<br />

Mahkemesince daha önce verilmiş olan olağanüstü genel kurul talebi ve bazı şubelerin<br />

olağan genel kurul yapmaları ve genel merkez delege seçimlerine ilişkin red <strong>kararları</strong><br />

gösterilmiştir.<br />

Dava dilekçesinde istemin gerekçesi olarak birçok olgular ve olaylar üzerinde durulmuş<br />

ve bu arada olağanüstü genel kurulda tekrar başkan seçilen kişinin yıllar önce emekli<br />

olduğu ve 1996 yılında yapılan sendika olağan genel kurulunda da seçimi kaybederek<br />

yöneticilik niteliği kalmadığı birkaç delegenin de olağanüstü genel kuruldan öcne sendika<br />

üyeliğinden istifa ettiği böylece delegelik sıfatını yitirdiği, delege olmayan işçilerin genel<br />

kurula katıldıkları, delege olan bir kısım işçilerin ise genel kurula katılmalarına engel<br />

olunduğu vurgulanmıştır. Bu kapsamlı iddia ve gerekçe üzerinde mahkemece önemle<br />

durulup herbiri yönünden ineleme ve değerlendirme yoluna gidilmemiştir. Bu bakımdan<br />

bu konular 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 10, 14, 52. maddeleri de dikkate alınmak<br />

sureti ile araştırma ve incelemeye tabi tutularak hasıl olacak sonuca göre bir karar<br />

verilmelidir.<br />

295


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 25.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17445, K. <strong>1999</strong>/17961.<br />

Şube genel kuruluna oluşturacak delegelerin usulsüz seçimi-iptal<br />

davası - kayyım atanmasını gerektiren bir durum olmaması<br />

2 Sendikanın şube genel kurulunu oluşturan delegelerin usulsüz seçimi<br />

nedeniyle seçimin iptali için açılan davada SenK m. 53 uyarınca<br />

kayyım atanmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.<br />

SenK 10, 53<br />

... ve diğerleri adlarına Avukat ... ile 1. ... <strong>Sendikası</strong> Genel Merkezi adına Avukat<br />

... 2. ... <strong>Sendikası</strong> Elbistan Şubesi temsilcileri aralarındaki dava hakkında Elbistan<br />

1. Asliye Hukuk Hakimliğinden Đş Mahkemesi sıfatıyla verilen 8.10.<strong>1999</strong> günlü<br />

ve 201-244 sayılı hüküm davacılar ve ... <strong>Sendikası</strong> Genel Merkezi avukatınca<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacılar yargılama aşamasında ayrıca davalı sendika şubesinin yönetimden el<br />

çektirilmesi ve yerine kayyum tayin edilmesini istemiştir. Davanın konusu davalı<br />

sendikanın şube genel kurulunu oluşturacak delegelerin seçiminin iptaline ilişkin<br />

bulunmaktadır. 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 53. maddesinde aynı kanunun<br />

12. madde hükmüne aykırı hareket eden konfederasyon, sendika ve sendika şubesi<br />

yönetim kuruluna, kurulun üyelerinden birinin veya durumu tespit eden Çalışma<br />

ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının başvurusu üzerine iş davalarına bakmakla<br />

görevli mahkeme kararıyla işten el çektirilir. Bu durumda görevli mahkeme genel<br />

kurulu kanun ve tüzük hükümleri gereğince en kısa zamanda toplamak ve yeni<br />

yönetim kurulu seçilinceye kadar cari işlemleri yürütmekle görevli olmak üzere<br />

Medeni Kanun hükümleri uyarınca kayyum tayin eder.<br />

296


Yukarıda da açıklandığı gibi yalnız delegelerin usulsüz seçimi dolayısıyla bu seçimin<br />

iptali istenmiştir. Bu durumda kayyum tayinini gerektiren bir husus yoktur.<br />

Diğer bir deyişle anılan Yasanın 53. maddesindeki unsurlar oluşmamıştır. O<br />

halde kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13616, K. <strong>1999</strong>/13690.<br />

Delege seçiminin denetiminde iş mahkemesinin görevli olması<br />

3 SenK m. 10'a göre delege seçimlerinin denetiminde iş mahkemesi<br />

görevli olduğu için, bu hususta açılan davanın esası hakkında karar<br />

verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle davanın reddi hatalıdır.<br />

297<br />

SenK 10<br />

... ve 14 arkadaşı adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> aralarındaki dava hakkında<br />

Adıyaman Asliye Hukuk Hakimliğinden Đş Mahkemesi sıfatıyla verilen<br />

22.4.<strong>1999</strong> günlü ve 255-166 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacılar, davalı sendikanın Adıyaman şubesinin olağan genel kuruluna iştirak<br />

edecek olan delegelerin tespiti için 21.9.1998 delege seçimi yapıldığı ancak bu<br />

seçilen delegelerin Đlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca kabul edilmediğini bunun<br />

üzerine 8.4.<strong>1999</strong> tarihinde yeniden delege seçimi yapıldığını sonraki delege seçiminin<br />

usulsüz olduğunu belirterek 21.9.1998 tarihinde yapılan delege<br />

seçiminde delegelik sıfatını kazandıklarının tespitine ve şube genel kurulunun<br />

dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar<br />

verilmesini istemişlerdir.<br />

Mahkemece delegelerin tespiti ve seçilmesine ilişkin <strong>kararları</strong>n ilçe seçim kurulu<br />

görevinde olduğu iş mahkemesinin bu tür davalara bakmaya görevli olmadığı<br />

belirtilerek dava görev yönünden reddedilmiştir.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 10. maddesine göre yapılan delege seçimlerinin<br />

daha önce Đlçe seçim Hakiminin denetiminde iken yukarıda anılan kanun<br />

maddesinde yapılan değişiklik uyarınca delege seçimlerinin denetimi 10. mad-


deye göre iş mahkemesi hakiminin görev alanına dahil edilmiştir. Bunun sonucu<br />

olarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle<br />

reddi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1. Olağanüstü genel kurul toplantısı için beşte bir delege sayısının belirlenmesi<br />

2. Denetim kurulunun genel kurulun olağanüstü toplantısı için başvurusu<br />

ve yönetim kurulu <strong>kararları</strong><br />

3. Şube olağanüstü genel kurul toplantısı hakkında başvuru ve isteğin<br />

reddi üzerine açılan iptal davası<br />

Yarg. 9. HD, 3.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8744, K. <strong>1999</strong>/9776.<br />

Olağanüstü toplantı için beşte bir delegenin yazılı isteği-beşte bir sayının<br />

belirlenmesi - üyelik ve delege sıfatının sona erenlerin hesaba katılmaması<br />

1 Sendika şubesi olağanüstü genel kurulunun toplantıya çağırılması<br />

için aranılan beşte bir delege sayısının belirlenmesinde, olağan genel<br />

kurulda seçilen delegelerden, ölüm, emeklilik veya istifa gibi sebeplerle<br />

sendika üyeliği ve dolayısıyla delegelik sıfatı sona erenler<br />

dikkate alınmazlar. Bu açıdan delegelik sıfatını kaybeden kişiler<br />

gözönünde tutularak değerlendirme yapılarak beşte bir gerçekleşip<br />

gerçekleşmediği açıklığa kavuşturulmalı ve buna göre sonuca varılmalıdır.<br />

SenK 12, 10<br />

DAVA: 1. ..., 2. ..., 3. ... adlarına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ...<br />

aralarındaki dava hakkında Đstanbul 2. Đş Mahkemesinden verilen 28.4.<strong>1999</strong><br />

günlü ve 1277/269 sayılı hüküm davacılar avukatınca temyiz edilmiş olmak<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

298


YARGITAY KARARI<br />

Uyuşmazlık sendika şubesi olağanüstü genel kurulunun toplantıya çağırılabilmesi için 1/5<br />

delege sayısının oluşup oluşmadığına ilişkindir.<br />

Sendika şube olağan genel kurulu 25.6.1995 tarihinde toplanmış olup 159 delege<br />

mevcuttur. Dosyadaki bilgilere göre 13.12.1997 tarihinde sendika şube listesine göre<br />

delege sayısı 89 rakamına düşmüştür. Bu delege sayıları dikkate alınmak suretiyle olağan<br />

ve olağanüstü genel kurullar gerçekleştirilmiştir.<br />

Çözümlenmesi gereken asıl sorun 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 10. maddesinin<br />

sondan bir önceki fıkrasında yer alan "delege sıfatı, müteakip olağan genel kurul için<br />

yapılacak delege seçimi tarihine kadar devam eder" kuralının olayda uygulanması olanağı<br />

bulunup bulunmadığıdır. Dosya içeriğine göre 25.6.1995 tarihli olağan genel kuruldan<br />

sonra emeklilik sendika üyeliğinden istifa ölüm gibi nedenlerle delege sayısında azalmalar<br />

meydana gelmiştir. Gerçekten bu olgular 2821 sayılı Sendikalar Yasası'nın ilgili kuralları<br />

gereğince gerçekleşmiş ise önceki olağan genel kurul tarihindeki delege sayısının esas<br />

alınması imkanı yoktur. Aksi halde fiili delegelikler sona ermesine rağmen önceki toplam<br />

delege sayısına göre 1/5 oranının aranması zorunluluğu karşısında daha çok sayıda<br />

delegenin olağanüstü genel kurulu toplaması istenmiş olacaktır ki böyle bir durum 2821<br />

sayılı Sendikalar Kanununda öngörülen bireysel sendikal hakların kullandırılmasının<br />

güçleştirilmesini ve giderek engellenmesi sonucunu doğurur. Kaldıki, aynı kanunun 10/1.<br />

maddesi" işçi sendika şubesi genel kurulu üyelerden oluşur" kuralına yer verildikten sonra<br />

2. fıkrasında üyelerin çok sayıda olması halinde genel kurulun delegelerle toplanacağı<br />

kurala bağlanmıştır. Demekki delegelik için esas olan üyelik sıfatının varlığıdır. Bir başka<br />

anlatımla üyelik sıfatını yitiren bir işçinin delegelik sıfatından sözedilemez. Bu<br />

açıklamalar karşısında mahkemece son olağanüstü genel kurulun gerçekleştiği tarihteki<br />

delege sayısı ile ilgili liste bir değerlendirmeye tabi tutularak gerçekten üyelik ve<br />

dolayısıyla delegelik sıfatlarını kaybeden kişiler değerlendirmeye tabi tutularak 1/5<br />

nisabın gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekir. Gerçeleşmediği<br />

sonucuna varıldığında şimdiki gibi davanın reddine karar verilmelidir. Aksi halde işin<br />

esası üzerinde durulup inceleme ve değerlendirmeye tabi tutularak olağanüstü genel kurul<br />

talebinin yerinde olup olmadığı sorunu çözümlenmelidir. Mahkemece soyut ve genel<br />

şekilde esastan da istek reddedilmiş ise de niçin bu sonuca varıldığı gerekçesi<br />

gösterilmediği için anlaşılmamaktadır.<br />

Yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 3.6.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

299


GEREKÇEYE KARŞI OY YAZISI<br />

Öncelikle çözümlenmesi gereken husus olağanüstü kongre talebinde bulunan 21<br />

delegenin 2821 sayılı Yasanın 12/4 maddesinde düzenlenen 1/5 sayısı için yeterli<br />

olup olmadığı bu sayının ne şekilde belirlenmesi gerektiğidir.<br />

25.6.1995 tarihinde toplanan olağan genel kurulun kesinleşen delege sayısı<br />

159'dur. Bu sayıya göre istekde bulunan 21 delege 1/5'i bulmadığından mahalli<br />

mahkemece dava red edilmiştir. Bu olağan genel kuruldan sonra 13.12.1997 günü<br />

olağanüstü genel kurul yapılmamış olsaydı mahkemenin kabulüne itibar etmek<br />

gerekecekti. Ancak dava konumuzda 13.12.1997 tarihinde olağanüstü kongre<br />

yapılmış ve bu genel kurul için delege sayısı 89 olarak kesinleşmiştir. Bu nedenle<br />

1/5 sayısının tespitinde 89 delege sayısını esas almak gerekir. 21 delege olağanüstü<br />

genel kurul için başvurduğuna göre bu sayı 89'un 1/5 olan 18 sayısının<br />

üzerinde ve olağanüstü genel kurul başvurusu için yeterlidir. Bu sebepledir ki daire<br />

çoğunluğunun bozma kararı sonuç itibariyle doğrudur.<br />

Ancak bozma gerekçesine katılmıyorum. 31.12.1997 tarihli genel kurulda 89 delege sayısı<br />

kesinleştiğine göre delege sayısı yönünden mahkemece yeniden araştırma yapılmasına<br />

gerek bulunmamaktadır. 1/5 başvuru sayısının tespitini esas alınacak genel kurul delege<br />

sayısı bir önceki gerçekleşen genel kurulda (olağan ve olağanüstü olsun..) kesinleşen<br />

delege sayısı olmalıdır. Daire çoğunluğunun karara tam yansımayan görüşündeki gibi<br />

olağanüstü genel kurulun yapıldığı tarihteki mahkemece belirlenecek geçerli genel kurul<br />

delege sayısının 1/5 oranının tespiti için esas alınması büyük sakıncalar doğurur. Zira bu<br />

başvuruyu ilk değerlendirecek olan sendika yönetim kurulunun böyle bir itilafı çözme<br />

yetkisi bulunmadığından her başvuruda bu tür itilaflar yaratılacak ve bu çekişmelerin<br />

çözümü için mahkemelere başvurma zorunluluğu doğacak yargılama aşamasında da bu tür<br />

itilafların delillerinin toplanması zaman alacak sendika içi çekişmeler artacak ve sonuca<br />

ulaşabilmek için çok uzun süre gerekecektir. Sendikal uyuşmazlıkların süratle çözümünün<br />

yararlarının izahına gerek bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki 2821 ve 2822 sayılı yasalar<br />

itilaflarda daima belirli tarihleri esas almıştır. Olayımıza uygulanan 2821 sayılı Yasanın<br />

10/7 maddesi "Delege sıfatı olağan genel kurul için yapılacak delege seçimine kadar<br />

devam eder". 12/4 maddeside olağanüstü genel kurul... genel kurul üye veya delegelerinin<br />

beşte birinin yazılı isteği ile toplanır" hükümlerini getirmiştir. Açıklanan bu<br />

nedenlerdendir ki 1/5 sayısının tespitinde bir önce yapılan genel kurulda olağan veya<br />

olağanüstü kesinleşen delege sayısı esas alınmalıdır.<br />

Olayımızda beşdebir sayısı mevcut olduğundan mahkemece olağanüstü kongre isteğinin<br />

şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar<br />

verilmelidir.<br />

<br />

300


Yarg. 9. HD, 13.7.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11446, K. <strong>1999</strong>/12261.<br />

Denetim kurulunun olağanüstü genel kurulun toplantıya çağırılması<br />

başvurusu-yönetim kurulunun isteğin reddi ve toplantıya çağrı konusunda<br />

çelişkili <strong>kararları</strong>-çağrı kararına iptal davası açılmış olması ve<br />

öncelikle bu dosyanın karara bağlanması<br />

2 Sendika merkez denetim kurulunun denetim sonucunda yönetim<br />

kuruluna genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılması başvurusu<br />

yönetim kurulunca reddedilip durum kendilerine bildirilmesine<br />

kararın bu hususta toplantıya çağrı kararının da bulunduğu<br />

ve buna ilişkin iptal davası açıldığına göre, öncelikle bu dosyanın<br />

sonucu beklenmeli ve daha sonra birlikte değerlendirmeye hak<br />

bulunarak hüküm bulunmalıdır.<br />

301<br />

SenK 12, 19<br />

1. ..., 2. ... adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> Genel Başkanlığı adına Avukat ... aralarındaki<br />

dava hakkında Ankara 1. Đş Mahkemesinde verilen 17.6.<strong>1999</strong> günlü ve<br />

1594/1351 sayılı hüküm davacılar avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Sendika Merkez Denetleme Kurulunca yapılan denetleme sonucu düzenlenen raporda<br />

Yönetim Kurulunca mevzuata aykırı bazı işlemleri sebebiyle denetleme<br />

kurulu üyeleri genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılması başvurusunda bulunmuş,<br />

bu istek Yönetim Kurulunca 26.3.<strong>1999</strong> tarih ve 12 sayılı karar ile reddedilerek<br />

bu karar ilgili denetleme kurulu üyelerine 7.4.<strong>1999</strong> tarihinde tebliğ edildiği<br />

ancak Ankara 5. Đş Mahkemesinde <strong>1999</strong>/1371 esas sayı ile açılan davada da<br />

yönetim kurulunun genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırması kararının iptali<br />

istendiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi Yönetim Kurulunca<br />

verilmiş olağanüstü genel kurulun toplanması ile ilgili birbiriyle çelişkili iki karar<br />

bulunmaktadır. Ancak Ankara 5. Đş Mahkemesinde görülmekte olan dava dosyası<br />

bulunmadığı için o dava ile ilgili yönetim kurulu kararının tarihi gerekçesi ile davanın<br />

açıldığı tarih konusunda bilgi edinme olanağı bulunmamaktadır. Yönetim<br />

Kurulunca olağanüstü toplantıya çağırma kararı alınmış bulunduğuna göre öncelikle<br />

o dosyanın sonucunun beklenerek ve daha sonrada birlikte değerlendirmeye<br />

tabi tutulmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken Medeni Kanunun 68. maddesinde<br />

bir aylık hak düşürücü sürenin geçirildiğinden söz edilerek davanın reddine<br />

karar verilmesi hatalıdır. Bu itibarla olayların akışı ve davaların birbirini izlemesi<br />

dikkate alınarak bir aylık hak düşürücü süre yönünde Dairemizce bir değerlendirme<br />

yapılmasına gerek görülmemiştir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.7.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Sendika genel kurulunun olağanüstü olarak toplantıya çağırılması talebinin<br />

yönetim kurulu tarafından reddedildiğinin davacılar tarafından öğrenildiği<br />

tarihten itibaren bir aydan fazla bir sürenin geçirildikten sonra dava açıldığı<br />

dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.<br />

Sendikalar Kanunun 53. maddesine göre açılacak davaların hangi süreye tabi olduğu<br />

konusunda Yasada bir açıklık bulunmamaktadır. Bu durumda 2821 sayılı<br />

Sendikalar Kanunun 63. maddesi uyarınca Medeni Kanunun 68. maddesinde öngörülen<br />

bir aylık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiğinden mahkemece<br />

hak düşürücü sürenin geçirilmesi sebebiyle davanın reddi kararının onanması görüşüyle<br />

çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 4.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16629, K. <strong>1999</strong>/16696.<br />

Şube olağanüstü genel kurulu toplantısı için başvuru-isteğin reddiaçılan<br />

davada basım gösterilmesi gereği<br />

3 Sendika şubesi olağanüstü genel kurul toplantısı yapılması için<br />

usulüne uygun başvurusunun merkez yönetim kurulunca<br />

reddedilmesi üzerine bu karara karşı davanın hasımsız olarak<br />

açılıp yürütülmesi mümkün değildir.<br />

SenK 12<br />

1. ..., 2. ... adına Avukatları ... ile 1. ..., 2. ... adlarına Avukat ... aralarındaki dava<br />

hakkında Çerkezköy Asliye Hukuk Hakimliğinden Đş Mahkemesi sıfatiyle verilen<br />

16.9.<strong>1999</strong> günlü ve 289/444 sayılı hüküm, davalılar avukatınca temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacılar Sendika Şubesi olağanüstü genel kurul toplantısı yapılması için usulünce<br />

yapılan başvurularının Genel Merkez Yönetim Kurulunca reddilmesi üzerine<br />

bu karara karşı olağanüstü genel kurul yapılması şube yönetim kurulunun işten<br />

el çektirilmesi ve kayyum atanması için bu davayı açmışlardır. Ancak dava<br />

dilekçesinde hasım gösterilmediği hasımsız olarak yapılan yargılama sonunda<br />

tefhim edilen kararda isteklerin kabulüne karar verildiği, gerekçeli kararda ise<br />

302


şube başkan ve yardımcısının davalı olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu tür<br />

davaların hasımsız olarak açılıp yürütülmesi mümkün değildir. Davalı gösterilmeyen<br />

şube başkan ve yardımcısının gerekçeli kararda davalı olarak gösterilmesi<br />

de yasaya aykırıdır.<br />

Usulüne uygun olarak açılmayan bu davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü<br />

hatalı olup karar bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

303<br />

Mahkemenin genel kurul toplantısının iptali ve yapılan seçimlerin<br />

iptali şeklinde çelişkili kararı ve bunun giderilmesi<br />

Yarg. 9. HD, 2.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17345, K. <strong>1999</strong>/18282.<br />

Mahkemece kısa kararında "genel kurul toplantısının iptali" ve gerekçeli<br />

kararında "seçimlerin iptali" şeklinde çelişkili karar<br />

oluşturulması- sonuçları farklı çelişkili kararın bozulması<br />

Tarafların yüzüne tefhim edilen kısa kararda davalı sendikanın<br />

olağan genel kurul toplantısının iptali şeklinde karar oluşturulduğu<br />

halde, gerekçeli kararda genel kurulda gerçekleşen seçimlerin<br />

iptaline karar verildiği açıklanmakla yaratılan çelişki, Yargıtayın<br />

10.4.1992 tarihli Đçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca bozmayı gerektirir.<br />

SenK 13, 14<br />

DAVA: ... ve 34 arkadaşı adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> Genel Merkezi adına<br />

Avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 5. Đş mahkemesinden verilen<br />

13.10.<strong>1999</strong> günlü ve 1677/2039 sayılı hüküm taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş<br />

ve davacılar Avukatınca da duruşma talep edilmiş ise de işin mahiyeti itibariyle<br />

duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar<br />

verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Tarafların yüzüne karşı tefhim edilen kısa kararın "...Davalı sendikanın 21-22<br />

Kasım 1998 tarihinde yapılan 14. Olağan Genel Kurul toplantısının iptaline, kayyum<br />

atanmasına yer olmadığına tüzük ve seçim yönetmeliğinde yapılan değişikliğin<br />

iptaline ilişkin yasada yazılı usule uygun bir başvuru olmadığından bu hususta<br />

hüküm kurulmasına yer olmadığına..." şeklinde karar oluşturulduğu halde,<br />

gerekçeli kararda "... Davalı sendikanın 21-22 Kasım 1998 tarihinde yapılan se-


çimlerin bütün sonuçları ile iptaline, kayyum atanmasına yer olmadığına, tüzük<br />

ve seçim yönetmeliğinde yapılan değişikliklerin iptaline ilişkin talep hakkında<br />

hüküm kurulmasına yer olmadığına..." denilmiştir.<br />

Görüldüğü üzere metinleri yukarıya alınan kısa kararla gerekçeli karar arasında<br />

açık bir çelişki bulunmaktadır. Kısa kararda genel kurul toplantısının iptaline karar<br />

verilmiş iken gerekçeli kararda, "seçimlerin iptali" şeklinde daha sınırlı bir<br />

hüküm oluşturulmuştur. Toplantının iptali bütçenin onayı, tüzük değişikliği, yönetim<br />

ve denetleme kurullarının raporlarının görüşülmesi, yönetim, denetleme<br />

kurulunun ibrası gibi, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 11. maddesinde öngörülen<br />

pek çok görev ve işlemleri içermektedir. Şayet gerekçeli kararda vurgulandığı<br />

şekilde seçimlerin iptali ile yetinildiği takdirde, genel kurulda karara bağlanan diğer<br />

işlemlerin geçerli olduğu sonucuyla karşılaşılır. Đşte bu noktada çelişki oluşmuştur.<br />

Yargıtay Đçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.4.1992 tarih ve esas<br />

1991/7, karar 1992/4 sayılı Đçtihadı Birleştirme kararı uyarınca salt olarak, kısa<br />

karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki bozmayı gerektirir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 2.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Zorunlu organlarda görev alacak işçilere ilişkin ek nitelikler ve bunların<br />

hukuka uygunluğu<br />

Yarg. 9. HD, 27.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/8272, K. <strong>1999</strong>/9417.<br />

Zorunlu organlarda görev alacak işçiler için ek nitelikle-aidat ödemiş<br />

ve delege olmak demokratik ve katılımcılık ilkesine uygun düşmemeleri<br />

Sendika tüzüğünde yapılan değişiklikle genel kurul dışındaki zorunlu<br />

organlara seçilebilmek için kanunen öngörülenleri ek olarak<br />

getirilen "aidat ödemiş olmalı" ve "delege olmalı" şartları,<br />

sendikaların yapıları ve amaçları yönünden demokratik ve katılımı<br />

artırıcı bir düzenleme olmadığından hukuken uygun görülmez.<br />

SenK 14, 5, 10<br />

... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Bakırköy Đş Mahkemesinden<br />

verilen 11.3.<strong>1999</strong> günlü ve 276/313 sayımlı hüküm davacı tarafından<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

304


YARGITAY KARARI<br />

... <strong>Sendikası</strong>'nın 30 Mayıs 1997-1 Haziran 1997 tarihlerinde yapılan Merkez Genel<br />

Kurulunda: Sendika Tüzüğünün 27. maddesinin (b) işaretli bendinde değişiklik<br />

yapılmıştır. Değişiklikten önceki metinde "Yöneticilerde Aranan Nitelikler" olarak<br />

"sendikanın şube sorumlu organlarına seçilebilmek için, 2821 sayılı Yasanın 5.<br />

maddesinde aranan koşullar" yeterli görülmüş iken, son genel kurul toplantasında bunlara<br />

ilaveten bazı nitelikler de öngörülmüştür. Böylece 27. maddenin anılan bölümü şu<br />

biçimde oluşturulmuştur:<br />

"Sendikanın şube zorunlu organlarına seçilebilmek için 2821 sayılı Yasa'nın 5.<br />

maddesinde aranan koşullara ilaveten şube genel kurulu üyelerle yapılıyorsa aidat ödemiş<br />

olmak, delegelerle yapılıyorsa delege olmak şarttır."<br />

Sendika merkez genel kurul delegesi olan davacı bu değişikliğin 2821 sayılı Sendikalar<br />

Kanunun 5. maddesinin genel esprisine aykırı olduğunu iddia ederek yapılan ilavenin<br />

iptali istemiyle bu davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonucunda mütalaasına<br />

başvurulan bilirkişi raporundaki sendikaların serbestçe tüzüklerini değiştirebilmelerinin<br />

demokratik esaslara aykırı olmadığı şeklindeki görüş benimsenerek davanın reddine karar<br />

verilmiştir.<br />

Yapılan değişiklikle sendika şube zorunlu organlarına seçilebilmek için ayrıca şube genel<br />

kurulu üyelerle toplanıyorsa aidat ödemiş olmak, delegelerle toplanıyorsa delege olmak<br />

şartı öngörülmüştür. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 1. maddesinde de belirtildiği<br />

üzere sendikalar çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerin korunması<br />

ve geliştirilmesi için işçiler ve işverenler tarafından meydana getirilen kuruluşlardır. Bu<br />

itibarla sendikaların genel kurul dışındaki zorunlu organlarına seçilebilmek için<br />

olabildiğince demokratik ve katılımı artıran bir düzenleme yapılması bu kuruluşların<br />

amaçlarını gerçekleştirebilmeleri açısından yerinde olur. Böylece hemen hemen her<br />

görüşe organlarda yer verme olanağı sağlanır. Bu genel açıklamadan sonra uyuşmazlığı<br />

oluşturan konulara, gelinirse şube genel kurulu üyelerle yapılıyorsa aidat ödemiş olmak<br />

koşulu yönetime katılmayı haklı bir neden olmaksızın kısıtladığı görülmektedir. Gerçekten<br />

bir üye aidatını şu veya bu sebepten dolayı yatıramıyorsa aidatın yatırılmamasının<br />

yaptırımları Kanun ve tüzükte gösterilmiş olduğundan onların uygulanması gerekir.<br />

Böylelikle aidatı yatırmamış olan bir üye bunun nedenlerini o prosedür içerisinde<br />

yapacağı savunmada açıklama ve hakkını koruma imkanı bulmuş olur. Böyle bir imkan<br />

tanımaksızın salt aidatın yatırılmamış olması sendikalarda yönetime katılma hakkı ile<br />

bağdaşmaz.<br />

Yine tüzük değişikliğiyle şube zorunlu organlarına seçilebilmek için şube genel kurulu<br />

delegelerle yapılıyorsa delege olma koşulu getirilmiştir.<br />

Çok sayıda üyenin söz konusu olduğu hallerde sendika merkez ve şube genel kurullarının<br />

delegelerle toplanması öngörülmüştür. Bu düzenleme uygulamanın yani genel kurulların<br />

toplanmasının kolaylaştırılması için getirilmiş bunun dışında bir başka amaç güdülmüş<br />

değildir. Bu bakımdan şube zorunlu organlarına seçilebilmek için delege olma koşulunun<br />

305


yasal bir dayanağı yoktur. Delege olmayan üyelerde delege olanlar gibi genelde üyelik hak<br />

ve yetkilerine sahiptirler. Aralarındaki tek fark delege seçiminde yapılan bir tercih sonucu<br />

bir kısım üyeler delege seçilmiş diğerleri ise seçilememiş olmaktadır. Öyle üyeler vardır<br />

ki, delege seçilebilmek için hiçbir girişimde bulunmamış üye kalmayı yeğlemiş fakat<br />

zorunlu organlarda görev almayı istemiş olabilirler. Söz konusu koşul da demokratik<br />

sendikal hak ve özgürlüğü ile bağdaşmaz.<br />

Açıklanan nedenler karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı<br />

şekilde reddedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.5.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

1. Şube yönetim kurulu üyesine hizmet akdi kurulmasına yol açan işler<br />

gördürülmesi<br />

2. Yönetim kurulunun şubelerin birleştirilmesine ilişkin kararının iptali<br />

istemi<br />

Yarg. 9. HD, 24.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10211, K. <strong>1999</strong>/11460.<br />

Şube yönetim kurulu üyesine genel yönetim kurulunca sendikaya ait<br />

bazı işleri ifa etme görevinin verilmesi-kurul üyeliği dışında hizmet akdinin<br />

kurulması-hizmet akdinin sona ermesinde ihbar ve kıdem<br />

tazminat gibi işçilik hakları<br />

1 Şube yönetim kurulu üyeliğine seçildikten sonra genel yönetim kurulunca<br />

sendika için belirli işleri yürütmek üzere görevleri üstlenen kimse, ile<br />

sendika arasında yönetim kurulu üyeliği ilişkisinden başka bir hizmet<br />

kurulmuş olur.<br />

Hizmet akdi, yönetim kurulu üyeliği sona ermesini takiben ihbar ve kıdem<br />

tazminat ödenmesini gerektirecek şekilde sona erdiğinde, belirtilen haklar<br />

talip edilebilir, aksi halde istenilemez. Mahkemece bu konu üzerinde<br />

durulup, gerekli inceleme sonucuna göre karar verilmelidir.<br />

SenK 16; ĐşK 1, 13, 14<br />

... adına Avukat ... le ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đstanbul<br />

2. Đş Mahkemesinden verilen 26.4.<strong>1999</strong> günlü ve 1279/263 sayılı hüküm<br />

davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

306


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının sendika şube olağan genel kurulunda<br />

yönetim kurulu üyeliğine seçildikten sonra Genel yönetim kurulu kararı ile sendika üyelik<br />

aidatı ve dayanışma aidatını toplama ve sendikaya üye kayıt işlemlerini yürütmekle<br />

görevlendirildiği ve fiilen de yıllarca bu görevleri ifa ettiği, daha sonra sendika şube<br />

yönetim kuruluna seçilemediği anlaşılmaktadır.<br />

Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı isteği ile de bu davayı açmış, mahkemece istekler hüküm<br />

altına alınmıştır.<br />

Yönetim kurulu üyeliği gerçekleştikten sonra davacıya sendika tarafından yukarıda özet<br />

olarak belirtilen işleri yürüttüğü ve böylece ayrıca hizmet akdi ile davacının yönetim<br />

kurulu üyeliği dışında çalıştırıldığı dosya içeriğiyle ortada olduğu gibi esasen bu konuda<br />

taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.<br />

Uyuşmazlık aradaki hizmet akdi ilişkisinin kıdem tazminatını gerektirecek şekilde sona<br />

erip ermediği noktasında toplanmaktadır. Şayet davacı yönetim kurulu üyeliği sona<br />

erdikten sonra bu görevini yerine getirmemiş bir başka anlatımla işi bırakmış ise davacı<br />

ihbar ve kıdem tazminatı isteyemez. Böyle olmayıp da işe devam etmek istemiş fakat<br />

sendikaca iş yaptırılmamışsa tazminatlara hak kazanır. Mahkemece bu konu üzerinde<br />

durulmaksızın ve konu ile ilgili varsa tarafların delilleri toplanmaksızın eksik incelemeyle<br />

hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgilie iadesine, 24.6.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla karar<br />

verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davacının amatör sendika yöneticisi olduğu ve istemi üzerine kendisine üye kaydetmek ve<br />

işyerlerinden kesilen üyelik aidatı ve dayanışma aidatlarını toplamak ve toplanan<br />

aidatların % 15'ini ücret olarak almak yetkisi verilmiştir.<br />

Davacı bu yetkilendirme işlemi ile sendika arasında hizmet akdi doğduğunu belirterek<br />

sona eren yöneticilikten dolayı ihbar kıdem tazminatları ile izin ücreti ve diğer işçilik<br />

haklarını talep etmiştir.<br />

Sendikalar yasasının 16. maddesinde yönetim kurulunun gerekli gördüğü hal ve konularda<br />

üyelerinden bir veya birkaçına yetki vermesinin mümkün olduğu belirtilmektedir.<br />

307


Ancak davacıya bu yetkinin şube yönetim kurulu tarafından değil Bölge şubesi<br />

yönetim kurulunca verildiği görülmektedir.<br />

Sendika ana tüzüğünün Bölge Şubeleri Yönetim Kurullarının Görev ve Yetkileri<br />

başlıklı 30. maddesinde şube yönetim kurulu üyelerinden birisine yukarıda<br />

belirtilen yetkinin verileceğine ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca tüzüğün<br />

şube yönetim kurulunun görev ve yetkileri başlıklı 44. maddesinde de sözkonusu<br />

bir yetkiye işaret edilmemiştir.<br />

Yine tüzüğün görevlilerin ücret tazminat ve sosyal hakları başlıklı 61. maddesinde,<br />

sendikada ve şubelerin yönetim kurulu üyeleri ile başkanlarına verilecek<br />

ücretler, her türlü ödenek yolluk ve tazminatları Genel Kurul tarafından tespit<br />

olunur, denilmektedir.<br />

Bütün bu anlatımlardan anlaşılacağı şekilde, yetkili olmayan bir kurul görevleri<br />

arasında yer almayan bir tasarrufta bulunarak davacıya yetki vermiştir. Aslında<br />

yetkilendirilen işlem ancak yasaya göre şahsın görevli olduğu, yönetim kurulunca<br />

görev olarak verilebilir. Bu görev yönetim kurulunun vazife ve yetkileri arasında<br />

olup iş bölümü yapılarak böyle bir yetki verilebilir. Şube yönetim kurulu böyle<br />

bir yetki vermemiştir. Yine Genel Kurulun yetkisi içinde bulunan ücret ve diğer<br />

hakların ödenmesine de yetkisi olmayan bir yönetim kurulu karar vermiştir. Davacının<br />

amatör yönetici olduğu açık olup, sendika yönetici yönetmeliğinde kendisine<br />

ücret ödenmeyip makam tazminatı ödeneceği öngörülmüştür.<br />

Davacıyla sendika arasında yasanın tanımladığı anlamda bir hizmet ilişkisi bulunmadığı<br />

açıktır. Davacı seçim yoluyla amatör yönetici olmuştur. Yetkili olmayan<br />

bir kurulun verdiği görev yöneticinin tabii görevlerinden olup, ücret sağlamak<br />

amacıyla yetkilendirme adıyla görev verilmesi ve yetkili olmayan bir kurul<br />

tarafından ücret ödenmesine karar verilmesi geçerli değildir. Sendika ile davacı<br />

arasında bağımlılık unsuru da bulunmamaktadır. Yasal bir görevin ek bir görev<br />

olarak verilmesi hizmet akdinin oluşumuna olanak sağlamaz.<br />

Bütün bu anlatımlar karşısında davacı ile sendika arasında hizmet akdi oluşmadığından<br />

kararın esastan bozulması gerektiği görüşüyle Daire bozma gerekçesine<br />

katılamıyorum.<br />

<br />

308


Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12855, K. <strong>1999</strong>/13686.<br />

Yönetim kurulunun şubelerin birleştirilmesine ilişkin kararının kanuna<br />

aykırılık iddiası ve iptali istemi-şube başkanlarının yönetim kurulu kararına<br />

karşı iptal davaları hakkında MK m. 68'in uygulanamaması<br />

2 Sendika merkez yönetim kurulunun, şubelerin birleştirilmesine<br />

ilişkin kararının SenK m. 11/8'e aykırılığı nedeniyle açtıkları iptal<br />

davasında, MK m. 68'de yer alan bir aylık hak düşürücü süreye<br />

dair kural uygulanmaz. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi<br />

hatalı olur, gerekli inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna<br />

göre bir hüküm kurulmalıdır.<br />

SenK 16, 11; MK 68<br />

1. ... 2. ... 3. Mustafa Kaya adlarına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> Genel Başkanlığı<br />

adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 1. Đş Mahkemesinde verilen<br />

8.7.<strong>1999</strong> günlü ve 1374/1545 sayılı hüküm, davacılar avukatınca temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı Sendikanın Artvin, Đzmir Konut Muğla şubeleri başkanları olan davacılar, sendika<br />

Merkez Yönetim Kurulunun Đzmir Konut Şubesi ile Đzmir 5. nolu şubesinin, Artvin Şubesi<br />

ile Rize Şubesinin ve Muğla şubesiyle Aydın şubesinin birleştirilmesine dair 15.9.1998<br />

tarih ve 39 sayılı kararının 2821 sayılı sendikalar Kanunu 11/8 maddesine aykırılığı<br />

nedeniyle iptali istemiyle dava açmış olup mahkemece yapılan yargılama sonucunda Türk<br />

Medeni Kanunun 68. maddesinde öngörülen bir aylık sürenin geçilmesi gerekçe<br />

gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.<br />

Medeni Kanunun anılan maddesinde "Azadan herbiri, kanuna veya cemiyetin nizamnamesine<br />

uygun olmayıp da kendi muvafakatine iktiran etmemiş olan bir karar<br />

aleyhine ona ittiladan itibaren bir ay içinde mahkemeye müracaatla itiraz etmeye<br />

selahiyattardır." kuralına yer verilmiş ise de, bu kuralın şube başkanları tarafından<br />

yönetim kurulu kararına karşı açılmış bulunan bu iptal davasında uygulanma yeri yoktur.<br />

Bu bakımdan sürenin geçirilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

Uyuşmazlığın çözümü sendikalar Kanununun yukarıda anılan maddesi ile ilgili<br />

olduğundan gerekli inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir<br />

karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

309


Đşveren sendikasına üye olan işveren vekilinin üyelik ilişkisinin devamı<br />

Yarg. 9. HD, 30.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12290, K. <strong>1999</strong>/14902.<br />

Đşveren sendikasına üye olan işveren vekili-başka göreve atanma-idari<br />

yargıya intikal eden uyuşmazlık sırasında üyeliğin devamı<br />

Đşveren vekili sıfatıyla işveren sendikasına üye olan genel müdür<br />

yardımcısı, başka bir göreve atanması üzerine idari yargıya başvurup<br />

yürütmeyi durdurma kararı verildiğinde işveren sendikasındaki üyeliği<br />

devam eder. Bu nedenle üyeliğe ilişkin istekleri hakkında karar verilmek<br />

üzere işin esası incelenmeli ve hasıl olacak sonuca göre hüküm<br />

kurulmalıdır.<br />

SenK 25<br />

DAVA: .... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 4. Đş<br />

Mahkemesinden verilen 12.5.<strong>1999</strong> günlü ve 1356/130 sayılı hüküm davacı avukatınca<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı genel müdür yardımcısı sıfatıyla işveren vekili durumunda bulunması nedeni ile<br />

davalı işveren sendikası üyesi iken bir başka göreve atanmış, ancak idari yargı yerine<br />

başvurarak atama kararının iptali davasını açtığı gibi yürütmeyi durdurma isteminde<br />

bulunmuş ve Danıştay 5. Dairesi yürütmeyi durdurma istemini kabul etmesi sonucu davacı<br />

eski görevine dönmüş bulunmaktadır.<br />

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının bir başka göreve atanmasından sonra Danıştayca<br />

verilen yürütmeyi durdurma kararı karşısında işveren vekilliği ve işveren sendikası<br />

üyeliğinin son bulup bulmadığı noktasında bulunmaktadır.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 25/4 maddesinde "Đşveren veya işveren vekili sıfatını<br />

kaybedenlerin işveren sendika veya konferasyonlarındaki üyelikleri ve görevleri bu sıfatı<br />

kayıp ettikleri tarihte kendiliğinden sona erer" kuralı öngörülmüştür. Mahkemece bu kural<br />

dikkate alınarak işveren sendikası üyeliğinin sona erdiği kabul edilmiştir. Bunun sonucu<br />

olarakta davacının kimi parasal istekleri reddedilmiştir. Oysa ortada idari işlemin<br />

durdurulması yolunda Danıştay kararı mevcut olup bu karara gerek idarenin gerek<br />

mahkemenin uyma zorunluluğu vardır. Đdarede bunu yerine getirmiştir. Mahkemenin bu<br />

olguyu dikkate almaması yürütmeyi durdurma kararını boşlukta bırakır. Böyle olunca<br />

üyeliğin devam ettiği sonucuna varılarak işin esası incelenmeli ve hasıl olacak sonuca göre<br />

hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

310


1<br />

2<br />

1. Temsilcinin işyerinin değiştirilmesi halinde iş güvencesinden yararlanması<br />

2. Đşe iade edilen temsilcinin işe başlatılmaması karşısında ihbar ve kıdem<br />

tazminatı isteği<br />

Yarg. 9. HD, 13.1.<strong>1999</strong>, E. 1998/19710, K. <strong>1999</strong>/57.<br />

Temsilcinin işyerinin değiştirilmesi-güvenceden yararlanma<br />

1 Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin öğretide de benimsenen içtihadına göre<br />

SenK m. 30 sadece hizmet akdinin feshi halini değil, temsilci işçinin<br />

başka işyerine naklini de kapsamaktadır. Böyle olunca mahkemece<br />

nakil sebebiyle verilen işe iade kararının da kesin olduğu kabul edilmelidir.<br />

SenK 30<br />

... adına Avukat ... ile Milli Savunma Bakanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava<br />

hakkında Ankara 5. Đş Mahkemesinden verilen 15.12.1998 günlü ve 861/1166<br />

sayılı hüküm, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi üyesi olduğu sendika temsilcisi sıfatıyla da davalıya ait işyerinde çalışmakta<br />

iken Sivas'a nakledilmiş ancak temsilcilik sıfatı nedeniyle 2821 sayılı<br />

Sendikalar Kanununun 30. maddesindeki güvenceden yararlandğı düşüncesiyle<br />

bunun mümkün olamayacağını ileri sürürek eski işine iadesini istemiştir. Öte<br />

yandan bu gelişme karşısında davalı işveren davacının işine son vermiş bunun<br />

üzerine davacı açmış olduğu ikinci bir dava ile de fesih işleminin geçersiz sayılarak<br />

eski işine iadesini istemiştir.<br />

Mahkemece her iki dava birleştirilerek yapılan yargılama sonunda istek doğrultusunda<br />

davacının Đstanbul'daki işine iadesine karar verilmiştir.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanunu "işyeri sendika temsilcilerinin teminatı" başlıklı<br />

30. maddesinde "işveren işyeri sendika temsilcilerinin hizmet akitlerinin haklı bir<br />

sebep olmadıkça ve sebebini açık ve kesin şekildre belirtmedikçe feshedemez.<br />

Fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temsilci veya üyesi bu-<br />

311


lunduğu sendikanın iş mahkemesinde dava açmaya hakkı vardır. Dava seri muhakeme<br />

usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin kararı kesindir..."<br />

kurallarına yer verilmiştir. Öğretide benimsenen Dairemizin oluşan içtihadına<br />

göre 30. madde sadece iş akdinin feshi halini değil, işçinin başka bir yere naklini<br />

de kapsamaktadır. Gerçekten nakil suretiyle bir işçinin temsilcilik görevini yapamaz<br />

hale geldiği uygulamada ortaya çıkan uyuşmazlıklardan anlaşılmaktadır.<br />

Böyle olunca mahkemece nakil sebebiyle verilen işe iade kararının da kesin olduğu<br />

kabul edilmelidir.<br />

Yukarıda açıklanan durum karşısında yerel mahkeme kararının kesin olması sonucu<br />

temyizi kabil bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar vermek gerekmektedir.<br />

SONUÇ: Yukarıda açkılanan nedenle mahkemece verilen işe iade kararı kesin olduğundan<br />

davalı işverenin temyiz isteminin REDDĐNE 13.1.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4122, K. <strong>1999</strong>/6572.<br />

Temsilcinin işe iadesine karar verilmesi-işverence temsilcinin işe alınmaması-temsilcinin<br />

akdin feshedildiği iddası ile ihbar ve kıdem tazminatı<br />

isteği-işe alınmama tarihinden sonraki işçilik haklarına hükmedilmemesi<br />

2 Haklı bir neden olmaksızın hizmet akdi feshedildiği için işe iade<br />

edilmesine karar verilen temsilci, işverence işe alınmadığını ileri<br />

sürerek ihbar ve kıdem tazminat ve çalışılmayan süreye ilişkin<br />

üretimi ve sosyal haklarını talep ettiğinde; işe alınmama tarihi<br />

feshi gerçekleştiği tarih olarak kabul edilerek istek konusu haklara<br />

karar verilmekle yetinilmeli işe alınmama tarihinden sonraki<br />

dönem için işçilik haklarına hükmedilmelidir.<br />

SenK 30; ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, izin ücreti, ücret ve sosyal hak alacaklarının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

312


YARGITAY KARARI<br />

Davacı, davalıya ait işyerinde sendika işyeri temsilcisi olarak çalışırken haklı bir neden<br />

olmaksızın işine son verildiğini ve Đş mahkemesine başvurarak işe iade talebiyle dava<br />

açtığını mahkemece işe iadesine karar verildiği ancak davalı işveren tarafından işe<br />

alınmadığını ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatları ile çalışılmayan süre için ücret ve<br />

sosyal haklarla birlikte yıllık ücretli izin isteğinde bulunmuştur.<br />

Mahkemece işe alınmama tarihinde hizmet sözleşmesinin feshi isteminin gerçekleştiği<br />

kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatları ile temsilcilik görevinin devam ettiği Toplu Đş<br />

Sözleşmesinin hitam tarihine kadar ücret ve sosyal haklar ve ayrıca fesih tarihine kadar<br />

geçen süre için yılılk izin parası hüküm altına alınmıştır.<br />

Mahkemece işe alınmama tarihi, davalının dava dilekçesinde dile getirdiği iradesi<br />

doğrultusunda sözleşmenin feshinin gerçekleştiği tarih kabul edildiğine göre artık<br />

temsilcilik görevinin devam ettiği süreye ait işçilik haklarının hüküm altına alınması hem<br />

çelişki oluşturması hem de davacının iradesine aykırılık bakımından hatalıdır. Bu durumda<br />

açıklandığı üzere mahkemece yapılacak iş, işe alınmama tarihinden sonraki dönem için<br />

işçilik haklarına hükmedilmesinden ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1. Sendika değiştirilmesi nedeniyle fesih tanık ifadelerinden anlaşılmakla<br />

beraber soruşturma evrakının da incelenerek sonuca gidilmesi<br />

2. Sendika üyeliği nedeniyle fesih iddiası<br />

2a) Üyelik ve işyerinde sendikal faaliyetin yoğunlaşması nedeniyle<br />

fesih iddiası üzerine nedenlerin varlığı için değişik olgulara göre<br />

inceleme yapılması<br />

2b) Üyelik nedeniyle fesih iddiası dolayısıyla nedenin varlığı için<br />

değişik olgulara inceleme yapılması<br />

3. Sendikal nedenle fesih iddiası<br />

3a) Sendikal nedenle fesih iddiası dolayısıyla nedenin hangi<br />

faaliyetten kaynaklandığın somut şekilde belirlenmesi<br />

313


4.<br />

5.<br />

6.<br />

3b) Sendikal nedenle fesih iddiası dolayısıyla sadece tanık ifadelerine<br />

göre karar verilmemesi ve nedenin gerçekleşen olaylara göre<br />

tespitler de ortaya çıkarılması<br />

3c) Sendikal nedenle fesih iddiasında tazminat için esas alınacak<br />

sendikal faaliyetin somut biçimde ortaya konulması<br />

4. Sendikal nedenle fesih iddiasında ispat yükümünün işçiye ait olması<br />

Bak. 2, 4, 6<br />

Yarg. 9. HD, 11.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19631, K. <strong>1999</strong>/2047.<br />

Sendika değiştirilmesi sebebiyle fesih-tanık ifadeleri-bölge çalışma müdürlüğü<br />

soruşturma evrakının incelenerek sonuca gidilmesi<br />

1 Đşçinin üyesi bulunduğu sendikadan ayrılıp başka bir sendikaya<br />

üye olması sebebiyle hizmet akdinin feshedildiği tanık<br />

ifadelerinden de anlaşılmakla beraber, hiçbir kuşkuya yer<br />

bırakmamak üzere, daha önce işyerinden aynı nedenlerle hizmet<br />

akdi feshedilenler dolayısıyla bölge çalışma müdürlüğünce yapılan<br />

soruşturma evrakının getirtilip incelenmesi ve değerlendirilmesi,<br />

olayların türünün gözönünde tutularak bir sonuca gidilmesi<br />

isabetli olacaktır.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Davacı, sendikal tazminat, ikramiye, ücret ve aile yardımı alacaklarının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş ve<br />

davacı avukatıncada duruşma talep edilmiş ise de; HUMK/nun 438. maddesi gereğince<br />

duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına<br />

karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

314


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davalı işveren tarafından işyeri panolarına asılı yazılarda sendika değiştirmenin<br />

doğru olmadığı belirtilmiştir. Dosyaya ibraz edilen Dairemizin 27.1.1998 tarih<br />

ve 1997/19717-851 sayılı bozma kararında sözleşmesi feshedilen işçiler tarafından<br />

yapılan şikayet üzerine bölge çalışma müdürlüğünce düzenlenen soruşturma<br />

evrakında feshin sendikal nedene dayandığı görüşüne yer verildiği vurgulanmıştır.<br />

Bu soruşturma evrakı bu dava dosyasında yer almamış ise de davacı<br />

işçininde diğer işçiler gibi önce ... <strong>Sendikası</strong>na üye iken bu üyelikten istifa ettiği<br />

ve sonrada ... Sendika'sına üye olduğu dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi dinlenen<br />

davacı tanıklarıda davalı işveren tarafından diğer işçilerle birlikte davacının da<br />

sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildğini belirtmişlerdir. Ancak herhangi bir<br />

tereddüdün kalmaması için davacı işçinin de ismine yer verilmiş olup olmadığının<br />

soruşturmayı yapan bölge çalışma müdürlüğünden sorularak, soruşturma evrakının<br />

da celp edilerek bu dava açısından da bir değerlendirme yapılması gerçeğin<br />

ortaya çıkması bakımından yerinde olur. Bir başka anlatımla işyerinde cereyan<br />

eden olayların tümünün de göz önünde tutulmasında yarar vardır. Çünkü<br />

olaylar birbirini izlemiş ve bunun sonucunda da çok sayıda işçinin iş sözleşmeleri<br />

feshedilmiştir. Bunun içindir ki davacı Dairemizin bozma kararını dosyaya sunmuştur.<br />

3. Davalı bir takım ödeme belgesi niteliğnide banka dekontları ibraz etmiş ve davacı<br />

da bunlara itiraz etmemiştir. Bu konu üzerinde durularak gerçekten savunulduğu<br />

gibi bir ödeme varsa bunların gerçekleşen haklardan mahsubu gerekir.<br />

4. Hüküm altına alınan alacaklar için davalı işveren daha önce temerrüde düşürülmüş<br />

değildir. Bu itibarla hüküm altına alınan alacaklar için fesih tarihinden<br />

değil dava tarihinden faiz yürütülmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

315


Yarg. 9. HD, 4.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4501, K. <strong>1999</strong>/8394.<br />

Üyelik ve işyerinde sendikal faaliyetinin yoğunlaşması nedeniyle fesih<br />

iddiası-işçinin ispat yükümlülüğü-sendikal nedene dayalı feshin varlığı<br />

için değişik olgulara göre inceleme<br />

2 Üyelik ve toplu iş sözleşmesi yapılmasına yönelik sendikal<br />

faaliyetin yoğunlaşması nedeniyle hizmet akdinin feshi iddiaları<br />

üzerine, ispat yükümlülüğünün işçide olduğu gözönünde tutularak<br />

her fesih ve gösterilen olay yönünden iddianın gerçekleştiğinin<br />

açıkça ortaya çıkarılması gerekir. Bu açıdan fesih tarihinden önce<br />

işyerinde kaç işçinin çalıştığı bunlardan kaçının sendikaya üye<br />

olduğu, üye olanlardan kaç işçinin işine son verildiği, üye olanların<br />

daha sonra sendikadan istifa edip etmedikleri, toplu iş sözleşmesi<br />

prosedürü aşamalarına göre belirlenmeli, bu hususta gerekli<br />

inceleme ve araştırma tamamlanarak sonuca gidilmelidir.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatları, fazla çalışma ve yıllık<br />

ücretli izin parası ile kıt ikramiye alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması<br />

sonunda: ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte<br />

davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı<br />

olarak temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca<br />

da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek gereği konuşulup düşünüldü:<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi sendikaya üyeliği ve işyerinde sendikal faaliyeti yoğunlaşması<br />

üzerine işine son verildiğini ileri sürerek sendikal tazminat isteğinde bulunmuş,<br />

mahkemece yapılan yargılama sonunda bir gerekçe gösterilmeksizin bu isteğin<br />

reddine karar verilmiştir.<br />

Dosya içeriğine göre işyerinde 1997 Ağustos - Eylül ve daha sonraki aylarda işçilerin<br />

daha sonra yürürlüğe girecek olan toplu iş sözleşmesi taraf sendikaya üye<br />

olmaları konusunda bir faaliyetin giderek yoğunlaştığı ve üyelikler kazanılmasından<br />

sonra bir kısım işçilerin işlerine son verildiği daha sonra ayrı ayrı zamanlarda<br />

müteaddit işçiler işe alınhdığı, 18.8.1997 tarihinde sendikanın çoğunluğunun tesbiti<br />

için Çalışma ve Sosyal Güvnelik Bakanlığı'na başvurduğu daha sonra sendikanın<br />

yetkili olduğunun anlaşıldığı ve toplu iş sözleşmesinin yürürlüğe konul-<br />

316


duğu, işçilerin işten çıkarıldıktan sonra Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne şikayette<br />

bulundukları ve böylece konuyla ilgili soruşturma ve inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 31. maddesinde işçilerin serbestçe yasal<br />

sınırlar içinde sendikal faaliyette bulunmaları güvence altına alınmış ve yaptırımı<br />

da kurala bağlanmıştır. "Sendikal tasminat" olarak isimlendirilen bu yaptırımın<br />

koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispatı işçiye aittir. Bununda herbir<br />

fesih ve gösterilen olay bakımından gerçekleştiğinin tereddüte yer vermeyecek<br />

şekilde ortaya çıkarılması ile mümkün olacağı doğaldır. Aksi halde işçi ve<br />

işveren ilişkileri konusunda sağlanması gereken dengeler ve dolayısıyla iş barışı<br />

bozulabilir.<br />

Yukarıda ayrıntılı biçimde yapılan açıklamalardan sendikal tazminatı gerektiren<br />

koşulların tereddüte yer vermeyecek biçimde gerçekleşmiş olduğu sonucuna varılamamaktadır.<br />

Bunun için davacının işine son verildiği tarihten önceki dönemden<br />

itibaren işçi ve üyelik sayılarının tam olarak belirlenmesi, bir başka anlatımla kaç<br />

işçinin işyerinde çalıştığı bunlardan ne kadarının sendikaya üye oldukları ne kadarının<br />

olmadığı, üye olanlardan kaç işçinin işine son verildiği, üye olanların<br />

daha sonra sendikadan istifa edip etmedikleri, toplu iş sözleşmesi prosedürü aşamalarına<br />

göre ortaya çıkarılması zorunluluğu vardır.<br />

Đşten çıkarılan işçilerin yerine işçi alınıp alınmadığı da ayrı bir araştırma konusu<br />

yapılmalıdır.<br />

Davalı ekonomik nedenle bir kısım işçilerin işine son verildiğini savunduğuna<br />

göre mahkemece bu konu üzerinde de araştırma ve inceleme yapılmalıdır.<br />

Bölge Çalışma Müdürlüğünce yaptırılan soruşturma sonucunda da kesin bir kanaate<br />

varılmış değildir.<br />

Bütün bu sebeplerden dolayı eksik inceleme ile sonuca varılmış olması isabetsiz<br />

görülmüştür.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA),<br />

davacı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

4.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

317


Yarg. 9. HD, 12.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7717, K. <strong>1999</strong>/8817.<br />

Üyelik nedeniyle fesih iddiası-sektörün dar boğaza girdiği ve ekonomik<br />

nedenle savunması-sendikal nedenle fesih varlığı için değişik olgulara<br />

göre inceleme ve değerlendirme<br />

3 Đşçinin sendikaya üye olduğu için işten çıkarıldığı iddiasına karşılık<br />

işverenin sektörde dar boğaza girildiği ve ekonomik nedenlere dayalı<br />

işten çıkarma savunması da dikkate alınarak feshin gerçek nedeninin<br />

anlaşılabilmesi için fesihten önceki dönemde çalışan ve<br />

bunlardan işten çıkarılanların sayıları, sendika üyesi olup olmadıkları,<br />

çıkarılanların yerine başka işçi alınıp alınmadığı, çalışanlardan<br />

sendikaya üye olanların sayıları ve sözleşme yetkisinin tespiti<br />

için başvuru tarihi üzerinde durulup, tüm dosya içeriği değerlendirmeye<br />

tutulup elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatların ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince:<br />

Taraflar arası uyuşmazlık, aradaki hizmet aktinin davalı işveren tarafından sendikal<br />

nedenle feshedilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.<br />

Davacı tanıkları, davacı gibi işlerine son verilen işçiler olup, davacının sendikaya<br />

üye olması üzerine işten çıkarıldığını açıklamışlardır. Davacı üyesi olduğu<br />

sendika genel başkanlığının mahkemeye gönderdiği cevabi yazıda üyelik tarihleri<br />

belirtildiği gibi Bölge Çalışma Müdürlüğünün yazısında da TĐS prosedürünün<br />

feshin gerçekleştiği tarihe yakın bir zamanda başlatıldığı ve sendikaya verilen<br />

yetkinin iptali için dava açıldığı bildirilmiştir.<br />

318


Davalı işveren ekonomik nedenle verimsiz işçilerin işten çıkartıldığını ve tazminatlarının<br />

ödendiğini bildirdiği gibi gösterdiği tanık da bu savunmayı doğrulamıştır.<br />

Ülkemizde Tekstil sektörünün son yıllarda bir dar boğaza girdiği yetkililerin<br />

açıklamalarından anlaşılmaktadır. Bu olgu da dikkate alınarak feshin gerçek nedeninin<br />

anlaşılabilmesi için fesihten önceki dönemde işyerinde çalışan işçi ile<br />

bunlardan sendikaya üye olanların ve olmayanların, işten çıkarılanların üye olanlardan<br />

ve olmayanlardan çıkarılan işçilerin sayılarının öncelikle belirlenmesi tekrar<br />

işe alınan alınmayan işçi olup olmadığını, TĐS yapmak üzere sendikanın yetkili<br />

makama başvuru tarihinin açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu bilgiler toplandıktan<br />

sonra tüm dosya içeriği bir değerlendirmeye tabi tutularak bir karar<br />

vermesi gerekirken "yeterli delil bulunmadığı" şeklindeki soyut bir gerekçeyle<br />

reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.5.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

319<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelerden ve davacının üyesi olduğu sendikadan<br />

mahkemeye gönderilen yazıdan, davacının 17.9.1997 tarihinde sendika üyesi<br />

olduğu ve 26.9.1997 tarihinde hizmet akdinin fesh edildiği anlaşılmaktadır.<br />

Yine Bölge Çalışma Müdürlüğü yazısından Toplu Đş Sözleşmesi prosedürünün<br />

22.9.1997 tarihinde başlatıldığı ve davacının üyesi olduğu sendikanın bu tarihte<br />

yetki başvurusunda bulunduğu görülmektedir. Ayrıca işverence sendikaya verilen<br />

yetkinin iptali için dava açıldığı da belirlenebilmektedir.<br />

Bütün bu hususlar daira bozma kararında da kabul edilmektedir. Đşyerinden davacı<br />

ile birlikte pek çok işçinin çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Đşveren bu işçilerin<br />

verimsiz olduğunu ileri sürmektedir. Verimsiz bir işçinin beş seneden fazla çalıştırılmayacağı<br />

açık olup, verimsizliğe sendika üyeliğinden sonra muttali olunması<br />

da dikkat çekicidir.<br />

Bilirkişi belirlemesine göre işveren verimsiz kabul ettiği işçisine Eylül ayı ücret<br />

zammını da ödemiştir. Ayrıca ekonomik nedenlere dayanan işveren iddiası da kanıtlanmamıştır.<br />

Beş seneyi aşkın bir süredir işyerinde çalıştırılan işverenle hiçbir problemi olmayan<br />

ve son anlara kadar verimsizliği ileri sürülmeyen bir işçinin sendikaya üye<br />

olduktan sonra geçerli hiçbir neden yok iken ve üyeliğinden 9 gün ve sendikanın<br />

yetki başvurusundan 4 gün sonra işten çıkarılması ancak sendikaya üye olması ile


izah edilebilir. Ekonomik nedene dayanan işverenin verimsizliğe de dayanması<br />

çelişkilidir. Ekonomik sıkıntı içinde olmayan işveren verimli eleman çalıştırmayı<br />

düşünebilir. Bütün bu olgular davacının sendikal nedenle işten çıkartıldığının<br />

göstergesi olup kesin olarak bozma yerine araştırmaya yönelik bozma kararına<br />

katılamıyorum.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 8.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6211, K. <strong>1999</strong>/6962.<br />

Sendikal nedenle fesih iddiası-ispat yükümlülüğünün işçiye ait olmasısendikal<br />

nedenin hangi faaliyetten kaynaklandığının somut şekilde belirlenmesi-tanıkların<br />

özel durumunun dikkate alınması<br />

4 Davalı işveren bankanın değişik şubelerinde davacı ile birlikte işten<br />

çıkardığı 25 işçinin sendikal nedenle tazminat istemiyle açtıkları<br />

davaların mahkemece birlikte yürütülüp ayrı tutanak düzenlemeksizin<br />

tanıkların soyut ifadelerine göre bir sonuca bağlanması<br />

isabetli görülemez.<br />

Sendika özgürlüğü için özel güvence getiren SenK m. 31'e göre<br />

sendikal nedenin varlığı her bir davacı yönünden ayrı ayrı<br />

üzerinde durulup gerçekleştiğinin kuşkuya yer vermiyecek şekilde<br />

kanıtlanmış olması gerekir. Burada ispat yükümlülüğü işçiye aittir.<br />

Sendikal tazminat isteğiyle açılan davaca sendikal nedenin hangi<br />

faaliyetten kaynaklandığını somut bir şekilde ortaya koymada Dairenin<br />

kararlılık kazanmış uygulaması yanında, tarafların gösterdikleri<br />

tanıkların özel durumları da gözönünde tutulmalıdır.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Davacı, sendikal tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalıya ait bankanın Đstanbul'daki bir şubesinde çalışmakta iken görevini<br />

yerine getirmediği ve bankaya faydalı olmadığı gerekçesiyle hizmet akdi<br />

kıdem ve ihbar tazminatları ödenmek suretiyle feshedilmiştir.<br />

Davacı feshin sendikal nedene dayandığını idda ederek sendikal tazminat isteğinde<br />

bulunmuş ve mahkemece de istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

320


Davacı ile birlikte aynı tarihte davalı bankanın muhtelif şubelerinde çalışan 25 işçi<br />

hakkında aynı nedenle açılan davalar mahkemece birlikte yürütülmüş olup duruşma<br />

tutanakları ayrı ayrı düzenlenmeksizin suretler çıkarılmak suretiyle hepsi için geçerli<br />

şekilde hazırlanmıştır. Dinlenen gerek davacı gerekse davalı tanıkları herbir davacı<br />

hakkında ayrı ayrı açıklama yapmamışlar bir veya iki davacının adından bahsetmek<br />

suretiyle beyanda bulunmuşlardır. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu sendikal tazminata özel<br />

bir önem vermiş ve 31. maddesinde çok ayrıntılı düzenlemeler öngörmüştür. Sendikal<br />

nedenle feshin ispati halinde de sendikalı işçinin bir yıllık ücretinden az olmamak gibi ağır<br />

bir yaptırımın uygulanması kabul edilmiştir. Bu itibarla sendikal nedenin herbir davacı<br />

bakımından ayrı ayrı üzerinde durulup gerçekleştiğinin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek<br />

şekilde kanıtlanmış olması gerekir ki burada isbat yükümlülüğünün davacı işçiye ait olduğu<br />

açıktır.<br />

Đddianın ileri sürülüş şekline göre sendikal nedenin varlığının kabulü için eğer üyelik<br />

sözkonusu ise hangi tarihte gerçekleştiği, varsa hangi tarihte sendikadan istifa edilip bir<br />

başka sendikaya üye olunduğu, feshin hangi tarihte yapıldığı toplu sözleşme prosedürünün<br />

sendikaca başlatılıp başlatılmadığı ve başlatılmış ise hangi aşamada bulunduğu; şayet<br />

sendikal neden üyelik dışında bir faaliyetten kaynaklanmış ise bu faaliyetin somut olarak<br />

ne zaman gerçekleştiği ve neden ibaret olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.<br />

Dairemizde kararlılık kazanmış uygulamaya göre özellikle sendikal nedenle çok sayıda<br />

işçinin çıkarıldığı iddia olunan durumlarda ve somut olay bakımından banka şubelerinin<br />

her birinde kaç işçinin çalıştığı, bunlardan kaçının hangi sendikaya üye olduğu, kaç işçinin<br />

de üye olmadığı, işten çıkarılanların sendikalı ve sendikasız olarak sayılarının,<br />

çıkarılmayanların sayılarının belirlenmesinin büyük bir öneminin olduğu kabul<br />

edilmektedir.<br />

Bu tür çok sayıda işçi tarafından aynı anda sendikal tazminat isteğiyle açılmış<br />

olan davalarda tarafların göstermiş oldukları tanıklar bakımından da burada bazı<br />

açıklamalarda bulunulması yerinde olacaktır. Davacı yada davalı tanıklarının işyerinde<br />

çalışmalarını sürdürüp sürdürmedikleri, davacıların birbirlerine tanıklık<br />

yapıp yapmadıkları, yada mahkemece sendikal tazminat isteği kabul edildiği takdirde<br />

bunların böyle bir sonuçtan hukuki bir yararlarının bulunup bulunmadığı<br />

hususu da inceleme konusu yapılmalıdır. Bütün bunlardan başka her bir tanıktan,<br />

davacının adı görevi, durumu belirtilmek suretiyle, yani dosyaların ferdileştirilerek<br />

bildiklerinin anlatılması istenilmelidir. Đsim ve görevleri belirtilmeksizin salt<br />

"davacı" denilmek suretiyle tanıkların verdiği ifadelerin sonuca götürmekte yeterli<br />

olmadığı bu tür davalarda önemle ve özenle durulmalıdır.<br />

Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 8.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

321


Yarg. 9. HD, 3.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/6706, K. <strong>1999</strong>/8314.<br />

Sendikal nedenle fesih iddiası-tanık ifadeleri-sendikal faaliyetin olaylara<br />

göre somut biçimde ortaya çıkarılması-feshin sendikal nedene<br />

bağlı olup olmadığına ilişkin tespitlerin yapılması<br />

5 Sendikal nedenle hizmet akdinin feshedildiği iddiası ve sendikal tazminat<br />

için sadece tanık anlatımlarına göre karar verilemez. Sendikal tazminat<br />

isteğinin hüküm altına alınabilmesi için sendikal faaliyet kapsamında<br />

gerçekleşen olayların somut biçimde her dosya bakımından ortaya<br />

çıkarılması zorunludur. Bu konuda isabetli bir sonuca varabilmek için<br />

feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığını gösterecek tespitler<br />

yapılarak dosya tümüyle değerlendirilmeye tabi tutulmalı ve hasıl olacak<br />

sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Davacı, sendikal tazminat, izin ücreti ve yakacak yardımının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, sendikal nedenle işine son verildiğini ileri sürerek sendikal tazminat<br />

isteğinde bulunmuş ve bunun için üç tanık dinletmiştir. Bu tanıklardan biri<br />

davacı gibi işine son verilen bir işçi, ikincisi de sendikada görevli bir kimsedir.<br />

Tanıklar idda doğrultusunda anlatımlarda bulunmuşlardır. Buna mukabil davalı<br />

işveren banka verimsiz olduğu için davacının işten çıkarıldığını savunmuş ve<br />

herhangi bir tanık da dinletmemiştir.<br />

Mahkemece, daha önce çeşitli iş mahkemelerinden benzer davaların geçtiği ve isteklerin<br />

kabul edildiği de gerekçe gösterilerek sendikal tazminat hüküm altına<br />

alınmıştır.<br />

Hukuk Dairemizin öğretide de benimsenen ve genel kurulun denetiminden de geçen<br />

yerleşmiş uygulamasına göre, sendikal tazminat isteğinin hüküm altına alınabilmesi<br />

için sendikal faaliyet kapsamında gerçekleşen olayların somut biçimde<br />

her dosya bakımından ortaya çıkarılması zorunludur. Gerçekten, 2821 sayılı Sen-<br />

322


dikalar Kanununun 31. maddesinde ayrıntılı biçimde düzenlenen böyle bir yaptırımın<br />

ağır sonuçlarını da beraberinde getirmektedir. Bunun için Mahkemelerce,<br />

herbir olay üzerinde titizlikle durulması gereği tartışmasızdır. Somut herbir olay<br />

üzerinde titizlikle durulması gereği tartışmasızdır. Somut olay bakımından değerlendirme<br />

yapılacak olursa feshin gerçekleştiği 1995 yılı ortalarında ne gibi<br />

olaylar ve faaliyetler meydana gelmiş ki, sendikal faaliyetin yoğunlaştığından söz<br />

edilebilsin. Davacı, örneğin hangi tarihte sendikaya üye olmuş hangi tarihte işten<br />

çıkarılmış o tarihte işyerinde kaç kişi çalışmakta olup bunlardan sendikalı ve<br />

sendikasız işçi sayılarının neler olduğu sendika üyeliğinden istifa eden işçinin<br />

bulunup bulunmadığı TĐS si prosedürünün başlatılıp başlatılmadığı açık ve kesin<br />

şekilde tespit edilerek dosya içeriği ile birlikte bir değerlendirilmeye tabi<br />

tutulmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 3.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14887, K. <strong>1999</strong>/17913.<br />

Sendikal nedenle fesih iddiası-sendikal faaliyetin somut olarak ortaya<br />

konulması-ispat yükünün işçide bulunması<br />

6 Đşverenin hizmet akdini sendikal nedenle feshettiği ileri sürülmekle<br />

beraber, dosya içeriğinden işçinin sendika üyeliğinin işverene bildirildği<br />

tarih anlaşılmadığı gibi, tanık anlatımlarıyla da tazminat<br />

için esas olabilecek sendikal faaliyet somut biçimde ortaya konulamamıştır.<br />

Diğer yandan toplu işçi çıkarma ile ilgili olarak bölge çalışma<br />

müdürlüğünce yapılan inceleme ve araştırmada davacı işçinin<br />

verimli çalışmadığı ve arkadaşlarıyla uyum sağlayamadığı üzerinde<br />

durulmaktadır. Bu maddi ve hukuki olgular karşısında sendikal<br />

tazminatın hüküm altına alınması dosya içeriğine uygun<br />

düşmemekte, reddi gerekmektedir.<br />

SenK 31<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve sendikal tazminat ile ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

323


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi hizmet sözleşmesinin sendikal sebeplerle feshedildğini ileri<br />

sürerek sendikal tazminat isteğinde de bulunmuş, mahkemece anılan tazminat<br />

hüküm altına alınmıştır. Davacı işçi, 27.8.1998 tarihinde sendikaya üye olmuştur.<br />

Üyeliğin işverene bildirildiği tarih ise dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır.<br />

Davacı tanıkları işverenin sendikal sebeple çıkardığını belirtmekle yetinmişler,<br />

bu konuda somut bir anlatımda bulunmamışlardır. Diğer yandan davalı tanıkları<br />

ise davacının işinde verimsiz olduğu gerekçesiyle sözleşmesinin feshedildiğini<br />

beyan etmişler, bu doğrultuda biri sendikaya üyelik tarihinden önce olmak üzere<br />

çeşitli tutanaklar tutulmuştur. Davalının dayandığı ve somut bir olayı<br />

göstermeyen tutanaklara itibar edilmeyerek feshin haklı olmadığı sonucuna<br />

varılması doğru ise de; sendikal tazminat açısından sendikal faaliyet kapsamında<br />

gerçekleşen olayların somut biçimde ortaya çıkarılması zorunludur. Gerçekten<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31. maddesi sendikal tazminatı ayrıntılı<br />

şekilde düzenlemiş, sendikal nedenlerle feshedildiğinin ispatı halinde bir yıllık<br />

ücretinden az olmamak üzere bir yaptırım uygulanması kabul edilmiştir. Bu<br />

itibarla sendikal nedenin gerçekleştiğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde<br />

kanıtlanmış olması gerekir ki burada ispat yükümlülüğünün işçide olacağı da<br />

açıktır. Bundan başka toplu işten çıkarma ile ilgili olarak konunun Bölge Çalışma<br />

Müdürlüğüne intikal ettiği, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda adı geçen<br />

müdürlüğün davacının mesai arkadaşları ile uyum sağlayamadığı ve verimli<br />

çalışmadığı gibi nedenler üzerinde durduğu da sonuca gitmede önemli bir veri<br />

oluşturmaktadır. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında sendikal<br />

tazminat isteğinin hüküm altına alınması dosya içeriğine uygun düşmemektedir.<br />

Böyle olunca bu istek reddedilmek üzere karar bozulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

324


Konfederasyonun Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kuruluna göndereceği<br />

temsilci sayısının tespitinde çıkan uyuşmazlığın iş mahkemesinde<br />

görülmesi<br />

Yarg. 9. HD, 25.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3027, K. <strong>1999</strong>/3566.<br />

Konfederasyonun Kurumu Genel Kuruluna temsilci göndermesi-üyeleri<br />

arasında eşitlik ilkesine uyulması-temsilci sayısının tespitinde kanuna<br />

aykırılık iddası ve iptali davasının iş mahkemesinde görülmesi-Sosyal<br />

Sigortalar Kurumu Genel Kurulunun iptali konusundaki uyuşmazlıkta<br />

iş mahkemesinin görevli olamayacağı<br />

Sendika ve konfederasyonların sosyal faaliyetlerinden biri de kanun<br />

hükümlerine göre toplanan kurullara temsilci göndermek<br />

olup, diğerleri gibi bu faaliyetlerinden de yararlandırmada üyeleri<br />

arasında eşitlik ilkelerine uymak zorundadırlar.<br />

Belirtilen faaliyetlerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların<br />

çözüm yeri iş mahkemeleridir. Bu itibarla Türk-Đş'in Sosyal Sigortalar<br />

Kurulu Genel Kuruluna katılacak temsilci sayısının<br />

tespitinde Kurum kanuna aykırılık teşkil edecek sonuca gittiği<br />

nedeniyle işlemin iptaline ilişkin uyuşmazlık iş mahkemesinde<br />

görülür. Buna karşılık Sosyal Sigortalar Kurumu Genel<br />

Kurulunun iptali ile ilgili uyuşmazlıkta ise iş mahkemesinin değil,<br />

asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınarak ve bu<br />

iddia sınırlı olarak davanın reddine karar verilmek gerekir.<br />

SenK 33, 63<br />

... <strong>Sendikası</strong>nı temsilen ... ile 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlğı adına<br />

Avukat ... 2. ... Genel Müdürlüğü adına Avukat ... Dahili Davalı: ... Sendikaları<br />

Konfederasyonu adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 10. Đş Mahkemesinden<br />

verilen 9.12.1998 günlü ve 1867/1483 sayılı hüküm taraflar avukatlarınca<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun "Sendika ve Konfederasyonların Sosyal Faaliyetleri"<br />

başlıklı 33. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde "Kanun ve uluslararası antlaşma<br />

hükümlerine göre toplanan kurullara temsilci göndermek" şeklinde sendikaların faaliyette<br />

bulunabilecekleri kurala bağlandıktan sonra aynı maddenin son fıkrasında da, "Sendika ve<br />

Konfederasyonlar faaliyetlerinden yararlandırmada, üyeleri arasında eşitliğe uymak


zorundadırlar." denilmektedir. Bu kuralların uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların<br />

çözüm yeri aynı Yasanın 63/2 maddesi uyarınca iş mahkemeleridir. Bu itibarla davalı<br />

Türk-Đş'in Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kuruluna katılacak temsilci sayılarının<br />

tespitinde 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 12. maddesine aykırılık teşkil<br />

edecek şekilde sonuca gittiği nedeniyle işlemin iptali davasının iş mahkemesinde<br />

çözümlenmesi gerekeceği doğaldır. Dairemizce aynı konuda açılmış olan davalarda bu<br />

görüş kabul edilmiştir. Ne varki, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulunun iptali ile<br />

ilgili uyuşmazlık konusunda aynı görüşten hareketle iş mahkemesinin görevli olduğu<br />

kabul edilemez. Zira Genel Kurulun toplanması faaliyetleri, iptali gibi konular ne Đş<br />

Kanunlarında ne 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda ne de Sendikalar Kanunun da<br />

düzenlenmiştir. Daha açık deyimle böyle bir davanın dayanağı 4792 sayılı Sosyal<br />

Sigortalar Kurumu kanunu hükümleridir.<br />

Ayrıca belirtmek gerekir ki bu son kanunda bu kanunun uygulanmasından doğan<br />

uyuşmazlıkların Đş Mahkemesinde görüleceğine dair bir kurala yer verilmiş değildir. Bu<br />

durumda mahkemece Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulunun iptali ile ilgili<br />

uyuşmazlık konusunda Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu düşünülerek dava<br />

dilekçesinin bu iddia ile sınırlı olarak reddine karar vermesi gerekirken işin esasına girmek<br />

suretiyle sonuçta bu istemin reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.2.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

1. 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 12. maddesinde, Sosyal Sigortalar<br />

Kurumu Genel Kurulunun ne şekilde oluşacağı belirtilmiş ve diğer katılanlar yanında en<br />

fazla işçiyi ve işvereni temsil eden işçi ve işveren konfederasyonu tarafından iş kollarına<br />

göre eşit sayıda seçilecek en az 50'şer işçi ve işveren temsilcisinde genel kurula<br />

katılmalarının gerektiği öngörülmüştür.<br />

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulu, Kurumun sevk ve idaresi için öngörülen bir<br />

kuruldur. Bu genel kurulun diğer bazı Devlet Kuruluşları genel kurullarından bir farkı<br />

bulunmamaktadır.<br />

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulu 7.8.1997 tarihinde yapılmış olup,<br />

26.8.1997 tarihinde açılan dava ile Genel Kurulun iptali istenmektedir. Davacı<br />

usulsüz şekilde seçilmiş temsilcilerle yapılan genel kurulun iptalini istemektedir.<br />

Asıl istek konusu iptaldir. Bozma kararında işaret edildiği şekilde konuyu ikiye<br />

ayırıp, bir bölümünün iş mahkemesinde diğer bölümünün Asliye Hukuk Mahkemesinde<br />

çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Çoğunluk kararında da belirtildiği<br />

şekilde genel kurul iptali ile ilgili yargılamanın Asliye Hukuk mahkeme-<br />

327


sinde yapılması tabidir. Daha önce de açılmış davalarla ilgili daire <strong>kararları</strong>nda<br />

da karşı görüş olarak bu düşünceyi geliştirdiğimizden, genel kurulun iptali<br />

davasının Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği şeklinde ki<br />

düşünceye katılmakla beraber konunun ikiye ayrılıp bütünlüğünün bozulmasına<br />

ve iki ayrı yargı mercii gösterilmesine karşı çıkmaktayız.<br />

Şöyle ki;<br />

Genel Kurul iptal talebinde gerekçe gösterilen husus temsilci sayısında hata yapıldığı<br />

şeklindeki iddia doğrudan doğruya genel kurula yönelik olduğundan ve<br />

genel kurul iptali için ilgili ve görevli mahkeme yapacağı yargılamada iptal<br />

istemi için gösterilen nedenleri tartışacağından ve temsilci sayısındaki tartışma<br />

mahkemenin inceleme alanı dışına çıkarıldığında Hukuk Mahkemesi iptal<br />

istemini hangi olgular çerçevesinde inceleyebilecektir. Ortada incelenecek bir<br />

olgu olmazsa mahkeme nasıl sonuca ulaşacaktır.<br />

Asliye Hukuk Mahkemesi konuyu bir bütün olarak ele alıp inceleme durumundadır.<br />

Bir genel kurul iptaline yönelik iddiaların birbirinden farklı görev alanı<br />

olan iki mahkemede incelenmesi mümkün değildir. Genel Kurula temsilci gönderme<br />

süreci bitmiş ve genel kurul yapılmıştır. Yapılan bir genel kurula şu veya<br />

bu sayıda temsilci gönderilmesi gerekirken az sayıda temsilci gönderildi şeklindeki<br />

iddia ancak yapılmış bir genel kurulun iptali talebine dayanak yapılabilir ve<br />

davacıda iptal talebine bu hususu dayanak yapmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi<br />

iptal sebebi olarak bu iddia ile bağlıdır.<br />

Bu nedenle davanın konusu itibariyle ayrılmaz bir bütün teşkil eden iki konunun<br />

ayrı ayrı mahkemelerde incelenmesi gerektiği şeklindeki görüşe katılamıyorum.<br />

2. Davacı Sendika, Genel kurula katılacak temsilci sayılarının (3) olarak tespitini<br />

de talep etmektedir.<br />

Gerek Sosyal Sigortalar Kurumu Yasasında gerekse Kurum Genel Kurulu çalışma<br />

usul ve esasları hakkındaki yönetmelikte sendikalardan temsilci seçileceğine<br />

ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Sendikada açtığı davada bu konuda ki<br />

yetkinin kendisinde olmayıp konederasyonda olduğunu açıkça kabul etmekte ve<br />

belirlenecek sayıda temsilciyi kendisinin seçip konfederasyonu önereceğini ileri<br />

sürmemektedir.<br />

Sendikalar Yasasının 33. maddesinde, sendika ve konfederasyonların sosyal faaliyetleri<br />

arasında, Kanun ve uluslararası andlaşma hükümlerine göre toplanan<br />

kurullara temsilci göndermek sayılmışsa da Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu bu<br />

gönderme hakkını sadece işçi ve işveren konfederasyonlarına vermiş olup, temsilcilerin<br />

konfederasyonlarca ne şekilde tespit edileceğine dair bir düzenleme ge-<br />

328


tirilmemiş olup, sadece her iki konfederasyonun eşit sayıda temsilci ile temsil<br />

edilmeleri öngörülmüştür. Genel Kuruldaki temsilciler sendikaların değil, Konfederasyonların<br />

temsilcileridirler. Bu nedenle kendisine temsilci ile ilgili olarak yasaca<br />

hiçbir yetki ve görev verilmeyen sendikanın temsilci sayısına müdahalesi<br />

yasal olarak olanaksızdır.<br />

3. Daire çoğunluk kararı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar<br />

Kurumunun temyiz itirazları red edilmektedir.<br />

Mahkeme kararının gerekçe bölümünde, temsilci belirlemesinde Bakanlığın ve<br />

Sosyal Sigortalar kurumunun bir etkileri olmadığını belirtmekle her iki kuruluşu<br />

sorumlu tutmadığını ifadeye çalışmışsa da hüküm fıkrasında bu kuruluşları<br />

davacı sendikaya yargılama gideri ödemekle sorumlu tutmuştur. Ayrıca harçtan<br />

bağışık olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı harca mahkum edilmiştir.<br />

Yukarıda da vurgulandığı şekilde Genel Kurul'a temsilci göndermek Đşçi<br />

Sendikaları Konfederasyonunun yetki alanı içindedir. Çalışma Bakanlığı ile<br />

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünün Genel Kurula katılacak olan işçi<br />

ile işveren temsilcilerini belirleme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle her iki<br />

kuruluşu yargılama gideri ve harçla mahkum eden mahkeme kararına karşı<br />

yöneltilen temyiz itirazını red eden Daire çoğunluk kararına katılamıyorum.<br />

4. Dava dilekçesinde davalılar olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile<br />

Sosyal Sigortalar kurumu gösterilmiş Türkiye Đşçi Sendikaları Konfederasyonu<br />

davalı olarak belirtilmemiştir. Buradan çıkan sonuçta, davacı sendikanın istemi<br />

Genel Kurul iptalidir. Türk-Đş daha sonra harçsız bir ihbar dilekçesiyle davaya<br />

dahil edilmiştir.<br />

Türk-Đş'e karşı usulüne uygun olarak ve harcı yatırılan bir dava yöneltilmemiştir.<br />

Đhbar ve dahili dava suretiyle açılmış bir davaya yeni bir hasım katılamaz.<br />

Ayrıca sendikanın Türk-Đş'e karşı temsilci sayısı ile ilgili olarak bir dava hakkı<br />

bulunduğu kabul edilecek olursa Türk-Đş yasal hasım değil, doğrudan doğruya<br />

tabii hasım olması gerekir. Tabii hasımda da harcı yatırılmış ve usulüne uygun<br />

dava dilekçesinde bu davalının yer alması gerekirdi. Çalışma Bakanlığı ve Sosyal<br />

Sigortalar Kurumunun temsilci seçiminden sorumlu olamıyacakları ve tek sorumlunun<br />

Türkiye Đşçi Sendikaları Konfederasyonu olduğu Dairemizin 3.7.1997 gün<br />

ve 1997/11204 esas, 1997/13583 karar sayılı ilamıyla kabul edilmiştir. O halde<br />

Türk-Đş ihbar edilen sıfatı ile davada yer alamaz. Mahkeme kararında bu kuruluş<br />

dahili davalı olarak gösterilmiştir. Bu tüzel kişinin temyiz itirazının bu gerekçe<br />

329


ile reddi gerekirdi. Temyiz itirazının davanın esası ile ilgi kabul edilmemesi<br />

gerektiği düşüncesindeyim.<br />

5. Ayrıca sendikalar Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulunda tüzel kişi olarak temsil<br />

edilmedikleri ve kurulun katılmaları gereken delegeleri arasında sendikalar yer<br />

almadığından, Genel Kurulun iptali nedeniyle dava da açamazlar. Đlgili Konfederasyon<br />

yasanın öngördüğü temsilci ile Genel Kurula katılmış ve Genel Kurul da yapılmış<br />

olduğundan sendikanın gerek temsilci sayısına ve gerekse Genel Kurul iptaline yönelik<br />

isteklerinin Sendikaca dava konusu yapılmasının yasal olmadığı ve Genel Kurulun<br />

iptalinin sadece katılanlar tarafından istenebileceği görüşleriyle Daire bozma kararına<br />

katılamıyorum.<br />

<br />

Kapatma davasının usulüne uygun açılmaması<br />

Yarg. 9. HD, 24.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10435, K. <strong>1999</strong>/11461.<br />

Usulüne uygun kapatma davasının açılmamış olması-faaliyetlerin durdurulması<br />

istenen sendika hakkında açılan bir davanın bulunmaması<br />

Sendika hakkında usulüne uygun bir kapatma davası açılmadığı<br />

gibi faaliyetlerinin durdurulması istenen anılan sendika hakkında<br />

bir dava da açılmamış bulunduğuna göre davacının temyiz itirazlarının<br />

reddiyle mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.<br />

SenK 58<br />

Đçişleri Bakanlığı adına Avukat ... ile ... ve diğerleri adlarına Avukat ... aralarındaki<br />

dava hakkında Eskişehir Đş Mahkemesinden verilen 25.5.<strong>1999</strong> günlü ve 444-<br />

169 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve<br />

özellikle 2821 sayılı Sendikalar kanununun 58/1. maddesi uyarınca Eskişehir Fırıncılar<br />

sendikası hakkında usulüne uygun bir kapatma davası açılmadığı gibi<br />

faaliyetlerinin durdurulması istenen anılan sendika hakkında bir davada açılmamış<br />

bulunduğuna göre davacının temyiz itirazlarının reddiyle kararın ONAN-<br />

MASINA, 24.6.<strong>1999</strong> gününde oy çokluğuyla karar verildi.<br />

330


KARŞI OY YAZISI<br />

Sendikalar yasanın 58. maddesinde, maddede öngörülen hallerden birisinin<br />

mevcudiyeti halinde, sendika ve konfederasyonların Cumhuriyet Savcısının<br />

istemi üzerine iş davalarına bakmakla görevli mahalli mahkeme kararı ile<br />

kapatılacağı öngörülmüştür.<br />

Bu davada da Cumhuriyet Savcısı Eskişehir Fırıncılar <strong>Sendikası</strong>nın<br />

faaliyetlerinin durdurulması ve yöneticilerinin görevlerine son verilmesi<br />

iddiasıyla Sendikalar Yasasının 58. maddesi gereğince dava açmıştır.<br />

Dava Đçişleri Bakanlığı tarafından açılmamış olup, Bakanlık bu davada taraf değildir.<br />

Nitekim Bakanlık vekili de temyiz dilekçesinde savcılık tarafından açılan<br />

dava tabirini kullanmaktadır. Ayrıca mahkeme kararında da davacı kamu yerine<br />

usule aykırı olarak içişleri Bakanlığı gösterilmiş buna karşılık karar Cumhuriyet<br />

Savcılığına tebliğ edilmiştir.<br />

Sendikalar Yasasının 56. maddesinde Valiye ve Çalışma Bakanına yetki tanınmakta<br />

olup, Yasanın 54. maddesinde Đçişleri Bakanlığına başvurma hakkı tanınmış<br />

olup, bu hak tüzük ve belgelerdeki kanuna aykırılık ile ilgilidir.<br />

Yasanın 58. maddelerinde Đçişleri Bakanlığına (valiye) tanınmış dava hakkı bulunmamaktadır.<br />

Davaya konu iddialar 58. madde kapsamına girmekte olup, yasaya<br />

göre savcı dava açmıştır. Đçişleri Bakanlığının davanın tarafı olmaması gerekir.<br />

Bu nedenle bu Bakanlığın temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin<br />

reddi yerine kararın onanması görüşüne katılmıyorum.<br />

331


TOPLU ĐŞ SÖZLEŞMESĐ<br />

GREV VE LOKAVT KANUNU<br />

ĐLE ĐLGĐLĐ KARARLAR<br />

332


I - Hizmet akdinin muhtevasına ilişkin düzenlemeler<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

333<br />

1. Sözleşmeden doğan alacaklara ilişkin temyiz denetimi için sözleşme<br />

metninin dosyada bulunması<br />

2. Sözleşme ve ekinde düzenlenen iş grupları ayırımına uygun<br />

çalıştırma ve ücret ödenmesi<br />

3. Sözleşmeye göre işçinin meslek lisesi mezunu olarak üstlendiği işe<br />

uygun dereceye intibak ettirilmesi<br />

4. Sözleşmeye göre iş ve işyerinin devamlı değiştirilmesinin disiplin kurulu<br />

kararına bağlı tutulması ve işverenin buna uyma zorunluluğunun<br />

bulunmaması<br />

5. Sözleşme uyarınca asgari ücret artışı farkının ücret zammı olarak<br />

sendika üyelerini yansıtılması<br />

6. Devredilen işyerinde uygulanacak kıdem zammı için işçinin işe giriş<br />

tarihinin esas alınması<br />

7. Sözleşmeye göre yalnız vardiyasız çalışanlara Cumartesi iş görmeleri<br />

halinde ek gündelik verilmesi<br />

8. Verimlilik priminin iş başında kalınan saat için ödenmesi<br />

9. Sözleşme zammının ödendiğinin belgelenmesi<br />

10. Sözleşme ile düzenlenen koruyucu eşyanın sosyal yardım<br />

sayılmaması ve işyerinin dışında kullanılamaması


11<br />

12<br />

13<br />

14<br />

15<br />

11. Sözleşmeler arasında giyim yardımı farkının işverence karşılanacağına<br />

ilişkin hükmün son sözleşmede yer almaması<br />

12. Ayni ve sosyal hakların düzenlendikleri dönem sözleşmesine göre hesaplanması<br />

13. Ayni ve sosyal hakhların düzenlendikleri dönem sözleşmesine göre<br />

belirlenmesi<br />

14. Yakacak yardımı ve ayni sosyal hakların düzenlendikleri sözleşmeye<br />

göre hesap edilmesi<br />

15. Sözleşme ile düzenlenen disiplin cezasının fiilin meydana geldiği tarihten<br />

üç yıl sonra verilmeyeceği<br />

II- Hizmet akdinin sona ermesine ilişkin düzenlemeler<br />

16<br />

17<br />

18<br />

19<br />

1. Sözleşme ile getirilen ve cezai şart niteliğinde olan iş güvenliği<br />

tazminatı<br />

1a) Sözleşme ile getirilen haksız fesih tazminatının cezai şart niteliğinden<br />

dolayı indirim için değerlendirilmeye tabi tutulması<br />

1b) Sözleşmeye göre keyfi ve haksız işten çıkarmada öngörülen iş güvencesi<br />

tazminatının işverence hizmet akdinin askıya alınması suretiyle<br />

fesihte uygulanamaması<br />

1c) Tenkisata dayalı bir işten çıkarmanın bulunmadığı halde sadece iş<br />

güvencesi tazminatına hükmedilmesi<br />

1d) Sözleşme ile getirilen iş güvencesi tazminatı ile kötüniyet tazminatının<br />

birleşememesi<br />

2. Sözleşmeye göre bildirim süresinin daha uzun tutulması sonucu<br />

ihbar tazminatının bu sürelere göre hesaplanması<br />

334


20<br />

21<br />

22<br />

23<br />

24<br />

3. Disiplin kurulu kararı ile hatalı kumaş dokuma nedeniyle fesihte işçinin<br />

kusuru ile verilen zarar miktarının araştırılması<br />

4. Sözleşme ile "tenkisatta usul" hakkında düzenleme getirilerek tazminat<br />

öngörülmesi<br />

Bak. k.3<br />

5. Sözleşmeye göre hizmet akdi muhtevasını oluşturan ücret ve<br />

eklerinin sona ermeye ilişkin haklara yansıması<br />

5a) Sözleşme ile getirilen ücret zammı ve sosyal hakların kıdem tazminatında<br />

da dikkate alınması<br />

5b) Bildirim süresine ait ücretin peşin ödenerek hizmet akdinin<br />

feshinde ücretin hesabında ödeme tarihine kadar yapılan sözleşme<br />

zamlarının dikkate alınması<br />

5c) Bildirim süresine ait ücretin ve kıdem tazminatının sözleşme zamlarının<br />

dikktate alınarak ödenmesi<br />

Yarg. 9. HD, 4.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15416, K. <strong>1999</strong>/15108.<br />

Temyiz denetimi için toplu iş sözleşme metninin dosyada bulunması -<br />

sözleşmede alacaklar için öngörülen ödeme günleri - alacaklar için faiz<br />

başlangıç tarihinin açıklığa kavuşturulması-6772 sayılı kanundan doğan<br />

ikramiyenin faizi<br />

1 1. Toplu iş sözleşmesinden doğan alacakları hüküm altına alınan mahkeme<br />

kararının temyiz denetimi için, hükme dayanak yapılan sözleşmenin<br />

dosyada bulunması gerekir; öncelikle sözleşme dosyaya konulmalıdır.<br />

Diğer yandan hüküm altına alınacakların sözleşmeye göre ödeme günleri<br />

ile faiz başlangıç tarihlerinin açıklığa kavuşturulması gereklidir.<br />

2. 6772 sayılı kanundan doğan ilâve tediye alacağı hakkında TSGLK m.<br />

61'de öngörülen faizin yürütülmesi mümkün değildir<br />

TSGLK 2, 61; 6772 sK 1-3<br />

DAVA: Davacı TĐS.den doğan alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

335


Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşlup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Toplu Đş Sözleşmesi dosya içinde bulunmadığı için temyiz denetiminin yapılması<br />

mümkün değildir. Öncelikle hükme dayanarak yapılan dönemi kapsayan Toplu Đş<br />

Sözleşmesi dosyaya konulmalıdır. Öte yandan hangi tür alacaklar için ödeme gününün<br />

anılan sözleşmede öngörüldüğü, hangilerinin öngörülmediği belli olmadığı gibi temyiz<br />

dilekçesinde belirtildiği üzere belki de hiçbir alacak için ödeme günü öngörülmüş değildir.<br />

Bu itibarla faiz başlangıç tarihi ile ilgili olarak Toplu Đş Sözleşmesindeki süreler dikkate<br />

alınarak her bir alacak için faiz başlangıç tarihi belirtilmek sureti ile hükmün açıklığa<br />

kavuşturulması gerekir. Aksi halde ilamın infazı aşamasında tereddütler ve yeni<br />

uyuşmazlığın ortaya çıkmasına sebebiyet verilebilir.<br />

3. Đlave tediye alacağı 6772 sayılı kanundan kaynaklanmaktadır. Böyle olunca 2822 sayılı<br />

Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 61. maddesinde öngörülen işletme<br />

kredisi faizinin yürütülmesi isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 4.10.<strong>1999</strong><br />

gününde oybirlğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 6.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7374, K. <strong>1999</strong>/8600.<br />

Sözleşme ve eki iş grupları ayırımına göre aşağı iş grubuna verildiği<br />

iddiası - ücret farkı talebi - sözleşmeye uygun uygulama<br />

2 Đşçinin toplu iş sözleşmesi ve eki iş gruplamasına göre gördüğü işin ağırlığı<br />

dolayısıyla 4. gruba girmesi gerektiği halde 5. gruba dahil edilmesi sonucu<br />

bazı haklarının daha az ödendiğini iddia ederek fark alacak istemişse de,<br />

dosya içeriğine ve değerlendirilmesine göre işverence yapılan uygulamanın<br />

ve ödemelerin sözleşme hükümlerine uygun bulunduğu anlaşıldığından<br />

isteklerin reddine karar verilmesi gerekir. TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ücret ve ikramiye farkı, vardiya primi verimlilik değerlendirme primi<br />

farkı, hafta tatili ücreti farkı ile fazla çalışma parasının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

336


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi Punker Operatörü olarak davalıya ait işyerinde çalışmaktadır. Kendisinin<br />

1.1.1997-31.12.1998 dönemini kapsar ve 9.7.1997 tarihinde imzalanan<br />

Toplu Đş Sözleşmesinin eki olan iş gruptan 4. grupta olması gerekirken 5. grup<br />

olarak işveren tarafından sayılarak ücret ve buna bağlı kimi hakların daha az<br />

ödendiğini iddia ederek alacak isteğinde bulunmuş, mahkemece makina mühendisleri<br />

olan bilirkişi kurulunca keşif sonucunda düzenledikleri rapora itibar edilerek<br />

istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Toplu Đş Sözleşme eki "Kapsam içi<br />

personel kadro ünvan Grupları Dağılım Tablosu" kapsamındaki iş gruplarından<br />

davacının yer almak isteği, 4. grup olarak "OPERATÖR" (Tüm fabrika ve Yrd.<br />

Đşletmelerde ki kontrol odası) panel ve koruma Güv. Amir Yrd. ünvanlarına yer<br />

verilmiştir. Bu grupta esas olan operatör ünvanıdır ki, bu ünvanla tüm fabrika ve<br />

yardımcı işletmelerindeki kontrol odası ya da paneli alanında çalışma koşulu<br />

aranmaktadır. Ayrıca uyuşmazlıkla ilgili olmayan koruma güvenlik amir yardımcılığı<br />

ünvanına da yer verilmiştir.<br />

Aynı tablonun 5. grubunda ise operatör / Teknisyen ünvanı söz konusudur. Bu<br />

ünvanla çalışma şekli olarak "tüm fabrika yardımcı işletme üretim ve bakım,<br />

merkez atölyeler, kalite kontrol, teknik kısım, teknik emniyet atık saha ve çöp<br />

yakma ya da yıkama işlerini kapsamaktadır. Ayrıca iş makina operatör teknisyeni,<br />

başmuhafız, usta, unvanlarına yer verilmiştir. Đşlerin bu teknik ve sistemini<br />

oluşturulması, 9 Eylül üniversite Endüstri Mühendisliği Bölümünce gerçekleştirildği<br />

ve bu bilimsel kurumun ortaya koyduğu anılan iş grup tablosunun Toplu Đş<br />

Sözleşmesi taraflarınca aynen kabul edildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.<br />

Görüldüğü üzere iş grupları tablosunun 4. grubunda yer alan operatör<br />

ünvanı çok sınırlı bir biçimde ve yüksek düzeydeki işlere ilişkin olarak iş yapan<br />

kişiler için söz konusudur. 5. grupta yer alan "operatör" ünvanı ise 4. grup dışındaki<br />

tüm kişiler için söz konusu olup davacı bu grup içinde yer almaktadır. Esasen<br />

taraflar arasında bir uyuşmazlıkta yoktur. Davacı bu gruplandırmaların sunni<br />

olduğunu yaptığı işin ağırlığı bakımından 4. gruba girmesi gerektiğini ileri sürmektedir.<br />

Makina mühendisi bilirkişilerden sonuç itibarı ile bu görüşü benimsemişler,<br />

bir bakıma olması gereken gruplandırma bakımındran davacının 4. grupta<br />

yer alması gerektiği sonucuna varmışlardır.<br />

Dosyadaki bilgilerden 9 Eylül Üniversite Endüstri Mühendisliği bölümünce de<br />

2.12.1997 dava tarihinden sonra da 16.12.1997 tarihinde yaptığı yeni bir gruplandırma<br />

cetvelinde davacıya saha operatörü kapsamı içinde ve yine beşini grupta<br />

yer verdiği anlaşılmaktadır. Bütün bunlarda göstermektedir ki davacı dört değil<br />

beşinci grup içinde yer almıştır. Đşyeri uygluaması ve yapılan ödemeler bu gruba<br />

337


yugun olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden hatalı değerlendirme<br />

ile kimi isteklerin kabulü isabetsizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliği<br />

ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 30.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12946, K. <strong>1999</strong>/14926.<br />

Sözleşmeye göre işçinin meslek lisesi mezunu olarak üstlendiği işe intibakının<br />

yapılması - ücret farkının ödenmesi<br />

3 Dönemlerine göre yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesi hükümleri<br />

uyarınca meslek lisesi mezunu olarak ve üstlendiği işe uygun<br />

intibak ettirilmediği iddiası, bilirkişi raporu ve sözleşme hükümleri<br />

dikkate alındığı doğru görülmekte ve ücret farkının ödenmesi isabetli<br />

bulunmaktadır.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, 4. derecenin 2. kademesine intibakının yapılması ile derece ve<br />

saat ücret fırkanını ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı, 15.6.1992 tarihinde davalı kurumda geçici olarak işe başladığını ve<br />

12.6.1997 tarihinde sanatkar işçilik kadrosu verilerek 9. derecenin 1. kademesine<br />

intibakının yapıldığını, gerçekte ise Meslek lisesi mezunu oluşuda gözönüne alınarak<br />

17. dönem Toplu Đş Sözleşmesinin 25/d maddesi gereğince 6. derecenin 1.<br />

kademesine intibakının yapılması suretiyle dava tarihi itibariyle 4. derecenin 2.<br />

kademesinden ücret alması gerekirken 9. derecenin 1. kademesinin kendisine uygulanması<br />

nedeniyle 12.6.1997-8.2.<strong>1999</strong> dönemi için ücret fark alacağı talebinde<br />

bulunmuştur.<br />

Mahkeme istek gibi karar vermiş olup, karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.<br />

Davalı taraf yapılan intibak işleminin yerine olduğunu savunmuştur.<br />

Davacı Meslek Lisesi mezunu olmasına karşılık 15.6.1992 tarihinde bu tarih için<br />

yürürlükte olan Toplu Đş Sözleşmesinin 25. maddesinin 2. fıkrasına göre 9. dere-<br />

338


ceden ve sanatsız işçi poziyonunda göreve başlatılmıştır. Bu şekilde çalışmaya<br />

devam eden davacı, işverenin toplu iş sözleşmesinin 60/II. maddelerinin II. fıkrası<br />

gereğince yapmış olduğu tasarrufla sanatkar işçi kadrosuna geçirilmiş ve intibakı<br />

da 9. derecenin 1. kademesine yapılmıştır.<br />

Mahkemenin kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunda, davacının Endüstri<br />

Meslek Lisesi mezunu olması dolayısıyla sözleşmenin 25. maddesinin I/d fıkrasına<br />

göre 6. dereceden işe başlatılması ve yine sözleşmenin 58. maddesine göre<br />

askerlikte geçen süre ve 57. maddeye görede her derecedeki 3 yıllık bekleme durumu<br />

gözönüne alınarak davacı tarihler itibariyle 4-4/1 ve 4/2 derece ve kademelerine<br />

intibak ettirilerek fark ücret tahakkuku yönüne gidilmiştir.<br />

Davacının işe giriş tarihinden itibaren borçlanılan askerlik süreside dahil geçirilmiş<br />

7-8 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına karşılık ilk girişteki 9. derecenin<br />

1. kademesinden haklarının ödenmesi Toplu Đş Sözleşmesinin anılan kuralları<br />

dikkate alındığında doğru görülemez. Bu itibarla davanın kabulü dosya içeriğine<br />

uygun olmakla hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz<br />

edene yükletilmesine 30.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 17.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9663, K. <strong>1999</strong>/11148.<br />

Đş ve işyerinin devamlı değiştirilmesinde disiplin kurulu kararının alınması<br />

gereği - işverenin işi yürütme ve düzenleme olanağına ilşkin sınırlama<br />

- bu sınırlamaya uyulmasının istenemeyeceği<br />

4 Toplu iş sözleşmesinde işçinin iş ve işyerinin değiştirilmesi halinde<br />

disiplin kurulu kararının alınacağı öngörülmekle beraber, işverenin<br />

işi yürütme ve düzenleme olanağından yoksun bırakan böyle<br />

bir sınırlamaya uyması istenemez. Ancak böyle bir değişiklik bir<br />

nevi disiplin cezası anlamı taşıdığında, disiplin kurulundan geçirilmesi<br />

gerekir.<br />

TSGLK 2<br />

... <strong>Sendikası</strong> üyeleri 1. ..., 2. ..., 3. ... adına Avukat ... ile ... Belediye Başkanlğı<br />

adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đstanbul 3. Đş Mahkemesinde verilen<br />

21.4.<strong>1999</strong> günlü ve 168/165 sayılı hüküm, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

339


YARGITAY KARARI<br />

Đşyerinde uygulanmakta olan 1.3.1998-29.2.2000 dönemini kapsayan Toplu Đş<br />

Sözleşmesinin "Đşin Denetlenmesi, Đşe Alma ve Çalışma Esasları" Başlıklı 3. bölümünde<br />

yer alan "Đş ve Đşyeri Değişikliği" başlığını taşıyan 18. maddesinde "işçiler<br />

genel olarak istihdamına esas olan işinde ve branşında çalıştırılır. Đşçinin işyerinin<br />

ikametgahına yakın olmasına özen gösterilir. Ancak iş icap ve zaruretlerine<br />

göre işçiler işyeri içinde veya belediyeye bağlı başka bir işyerinde ünvan veya<br />

niteliği benzer yahut birbirine yakın başka işle de veya yerde de geçici olarak işveren<br />

tarafından çalıştırılabilir. Ancak bu süre 5 ayı geçemez. Müdürlük içi görevlendirmelerde<br />

Anadolu yakasındaki bir işyerinde çalışan işçinin yine Anadolu<br />

yakasındaki başka bir işyerinde, Avrupa yakasında bir işyerinde çalışan işçinin de<br />

aynı müdürlüğün yine Avrupa yakasındaki başka bir işyerinde çalışan işçinin de<br />

aynı müdürlüğün iyne Avrupa yakasındaki baka bir işyerinde görevlendirilmesine<br />

özen gösterilir" denildikten sonra birinci ve üçüncü fıkralarında da "görülen işin<br />

niteliğinde benzerlik olmak kaydıyla yapılacak devamlı nakillerde disiplin kurulu<br />

kararı alınır." "Đş ve işyeri değişikliği ceza mahiyetinde olamaz. Đşçiler, devamlı<br />

olarak kadro ünvanları dışındaki işlerde çalıştırılamazlar." kurallarına yer verilmiştir.<br />

Somut olayda davacı işçi, davalı Büyükşehir Belediyesi işletme müdürlüğünde<br />

vasıfsız işçi olarak çalışırken kendisi gibi iki işçiyle birlikte yine aynı belediyeye<br />

bağlı tanzim satış müdürlüğünde çalışması talimatı verilmiştir. Ancak bu görevlendirme<br />

devamlı mahiyet arz ettiği için disiplin kurulundan geçerilmemesi olgusu<br />

üzerinde davacı alınarak bu nakil işleminin iptaline karar verilmesini istemiş,<br />

mahkemece de Dairemizin bir kararı gerekçe gösterilerek işlemin iptaline<br />

karar verilmiştir.<br />

Đş Hukukunda geçerli olan ilke işin yürütülmesi ve düzenlenmesinde işverenin<br />

yetkili olmasını gerektirir. Ancak bu şekilde işyerinde kuruluş amacına uygun<br />

olarak işçilerin çalıştırılması, iş barışının sağlanması ve verimli bir biçimde sonuç<br />

alınması sağlanmış olur. Bu itibarla işverenin işin başkalaştırılması ya da ağırlaştırılması<br />

gibi sonuçlar doğurmaması kaydıyla işçinin işine benzer başka bir işe<br />

verilmesi ya da başka bir yerde çalıştırılması yetkisi olduğu kabul edilmeli, tabi<br />

bütün bunların işin gereği olarak yapılmasıyla sınırlı olduğuda her zaman gözönünde<br />

tutulmalıdır. Fakat uygulmaada zaman zaman iş ve işyeri değişiklikleri bir<br />

ceza şeklinde yapılmakta ve bunun sonucu olarak da hakkın kötüye kullanılması<br />

ile de sıkça karşılaşılmaktadır. Bu tür kötüye kullanmaları, engellemek amacıyla<br />

Toplu Đş Sözleşmeleri ya da ferdi sözleşmelerine bir nevi iş güvencesi olarak hükümler<br />

konulmaktadır. Somut olayda da Toplu Đş Sözleşmesi hükmü genel de bu<br />

nitelikte bir düzenlemeyi içermektedir. Ancak her görevlendirme ve yer değiştir-<br />

340


menin disiplin kurulu kararı ile gerçekleştirilmesi işverenden istenemez. Böyle<br />

bir durumda işveren gereği şekilde işi yürütme ve düzenleme olanağından yoksun<br />

kalır ki, bunun kabulü mümkün değildir. Fakat öyle hallerle karşılaşılabilirki bu<br />

tür işlemler bir nevi disiplin cezası anlamı taşır. Đşte o zaman konunun disiplin<br />

cezası üzerinde durularak disiplin kurulundan geçirilmesi koşulunu aramak gerekir.<br />

Tekrar olaya dönmek gerekirse dava dilekçesinde böyle bir disiplin cezasından<br />

söz edilmediği gibi dosya içeriğinden bu anlamda bir uygulamanın varlığından<br />

söz etmek olanağı yoktur. Mahkemece Dairemizin dosya içine konan <strong>kararları</strong>na<br />

atıf yapılmış ise de, alınan kararlar işyeri sendika temsilciliği ile ilgili ve temsilcilik<br />

sıfatını önler mahiyetteki işlemlerin iptali istemi ile açılmmış davalar sonunda<br />

verilen kararlara ilişkin olduğu anlaşılabilmektedir. Zira yerel mahkemenin gerekçesinde<br />

de bu temsilcilik üzerinde durulmaktadır. Bu sebeplerle davanın reddi<br />

gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.6.<strong>1999</strong> gününde<br />

oyçokluğuyla ile karar verildi.<br />

341<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davalı Belediye Başkanlığı adına sendika ile bağıtlanan Toplu Đş Sözleşmesinin<br />

iş ve işyeri değişikliği başlıklı 18. maddesinde "görülen işin niteliğinde benzerlik<br />

olmak kaydı ile yapılacak devamlı nakillerde disiplin kurulu kararı alınır.."<br />

denilmektedir.<br />

Daire bozma kararında özetle, böyle bir düzenlemenin işverenin yönetim hakkına<br />

müdahale olduğu ve sonuç itibariyle geçerlilik taşımayacağı belirtilmektedir.<br />

Đşverenin vereceği emirlerle, yasa, toplu iş sözleşmesi ve iş akdine aykırı olmamak<br />

üzere işin yürütümünü düzenleme hakkına işverenin yönetim hakkı denir. Bu<br />

hakka bir çok sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Yasa, Toplu Đş Sözleşmesiyle<br />

düzenlenmiş bulunan konularda yönetim hakkının uygulanması mümkün değildir.<br />

Yine işverenin yönetim hakkının Toplu Đş Sözlemleri ve iş akitleri ile sınırlandırılabileceği<br />

öğretide de benimsenen bir hususdur. Ayrıca Toplu Đş Sözleşmeleri ve<br />

iş akitleri ile işverenin yönetim hakkının da genişletilmesi mümkündür. Đşverenin<br />

Toplu Đş Sözleşmesini imzalamakla yönetim hakkına sınırlama getirilmesini kabul<br />

etmiştir.<br />

Toplu Đş Sözlemesi Grev ve Lokavt Kanununun 5. maddesinde Toplu Đş Sözleşmesine<br />

konulamıyacak hükümler belirtilmiştir.<br />

Đşverenin yönetim hakıkın kısıtlayan hükmün kamu düzenine de aykırı olduğu<br />

ileri sürülemez.


Đşverenin yönetim hakkı, çalışma şartlarını belirleyen kaynaklar arasında en altta<br />

yer aldığından tüm üst hukuk kaynakları tarafından sınırlandırılabilir. Bu sınırlandırma<br />

bir anlamda işverenin keyfi uygulamalarına getirilen bir güvencedir.<br />

Davaya konu olayda da, işverenin yönetim hakkı daha üst hukuk kaynağı olan<br />

Toplu Đş Sözleşmesi ile sınırlandırılmış olup, bu sınırlandırma yasaların emredici<br />

kurallarına aykırı olmadığından ve serbest iradesiyle işveren yönetim hakkının sınırlandırılmasını<br />

kabul ettiğinden yasalarnı emredici hükümlerine ve kamu düzenine<br />

aykırı olmayan Toplu Đş Sözleşmesi hükmüne müdahale edilmemesi gerektiği<br />

görüşleriyle bozma kararına iştirak edemiyor ve hükmün onanması gerektiği<br />

düşüncesindeyiz.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 4.3.<strong>1999</strong>, E. 1998/949, K. <strong>1999</strong>/4108.<br />

Sözleşme uyarınca asgari ücret artışı farkının ücret zammı olarak sendika<br />

üyelerine yansıtılması. - Sayıştay raporunun bağlayıcılığının olmaması<br />

5 Toplu iş sözleşmesindeki düzenlemeye göre asgari ücretin artırılması<br />

halinde aradaki farkın ücret zammı olarak sendika üyelerine<br />

yansıtılacağı kabul edildiğinden, bu husustaki istek doğrultusunda<br />

hüküm kurulması gerekir. Sayıştay denetçinin değinilen zamdan<br />

sendika üyelerinin yararlandırılamayacağı ve daha önce ödenenlerin<br />

geri alınmasına ilişkin raporunun bağlayıcılığı sözkonusu olamaz.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi 1.3.1998-28.2.2000 yürürlük süreli işletme Toplu Đş Sözleşmesinin<br />

48. maddesinde "Bu toplu iş sözleşmesi kapsamına giren işyerlerinde en az ücret<br />

yasal en az ücret olup, eğer yasal ücret artar ise aradaki fark sendika üyesi işçilere<br />

de yansıtılacaktır." şeklindeki kurala rağmen davalı idarenin bu hükümden Sayıştay<br />

denetçisinin bir raporuna dayanarak yararlandırılmadığını, daha önce yapılan<br />

yararlandırılmların da geri alındığını ileri sürerek idarenin işleminin hatalı olduğunun<br />

tespiti ile birlikte kesilen ücretinin iadesi istemi ile açtığı davanın yargılaması<br />

sonunda mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.<br />

342


Davacı işçinin üyesi olduğu Sendika ile işveren arasında düzenlenen yürürlük süresi<br />

yukarıda açıklanmış olan Toplu Đş Sözleşmesindeki asgari ücretle ilgili kural daha önceki<br />

3-4 dönem Toplu Đş Sözleşmelerinde de aynı şekilde yer verilmiş olup uzun yıllar bu<br />

sözleşmelerin asgari ücret farkından sendika üyesi işçilerin yararlandırılmaları gerektiği<br />

şeklinde uygulanmış olup, Toplu Đş Sözleşmesi tarafları arasında bir uyuşmazlık çıkmış<br />

değildir. Dava dilekçesinde de açıklanmış olduğu gibi asgari ücret farkı ile ilgili kuralın<br />

dört sözleşme dönemi yani 8 yıl boyunca ücret zammı şeklinde uygulanmış olması,<br />

tarafların maddeyi nasıl yorumladıklarının açık bir kanıtıdır. Yıllarca davalı idare de<br />

uygulamasını davacının isteği doğrultusunda yapmış bulunduğuna göre sözleşmenin davalı<br />

tarafından yorumu da davacının yararı doğrultusundadır. Bundan başka yıllarca aynı<br />

kuralın asgari ücret farkından davacı işçinin yararlandırılacağı şeklindeki uygulamadan<br />

dönülmüş olması yerleşmiş olan iş koşuluna da aykırılık teşkil eder ki Đş Hukukunda<br />

bunun kabulü mümkün değildir. Öte yandan Sayıştay raporunun da bağlayıcılığından söz<br />

edilemez. Böyle olunca gerekli hesaplama yapıp istek doğrultusunda hüküm kurulmak<br />

üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 7.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4677, K. <strong>1999</strong>/6924.<br />

Devredilen işyerinde kıdem zammı için işe giriş tarihinin esas alınması<br />

- aile yardımının ancak aile kavramı kapsamında olanlara verilmesi -<br />

bekar işçilerin yararlanamamaları<br />

6 1. Toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ve işçilere işyerinde geçirilen her bir<br />

tam hizmet yılı için uygulanacak kıdem zammında kıdem süresinin<br />

başlangıcı olarak işyerinin devredildiği tarih değil, işçinin işyerinde işe ilk<br />

giriş tarihi esas alınacaktır.<br />

2. Sözleşmede "tüm işçilere her ay memur statüsünde personele ödenen<br />

miktarda aile yardımı yapılır" hükmüyle, adı geçen yardımdan<br />

yararlanacaklardan aile kavramı içinde olan işçiler kastedilmiş olup,<br />

yardımın bekar işçileri de kapsar şekilde yorumlamak hatalıdır.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, sözleşmenin 26/f maddesine göre işçilere aile yardımı yapılmasına devam<br />

edilmesi ve 29/b maddesine göre de işçilerin işyerinde geçirdikleri toplam hizmete göre<br />

kıdem zammı uygulaması gerektiğinin tespitine, ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, istek gibi karar vermiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

343


YARGITAY KARARI<br />

Taraflar arasındaki Toplu Đş Sözleşmesinin kıdem zammı başlıklı 29. maddesinin<br />

(B) bendinde "1.1.1997 tarihinde işyerinde çalışan işçilerin 31.12.1996 tarihi itibariyle<br />

işyerinde geçirdikleri her bir tam hizmet yılı için günlük çıplak ücretlerine<br />

5.000 TL. kıdem zammı yapılır. Ancak, kadın işçiler için 20, erkek işçiler için 25<br />

yıldan fazla kıdem süreleri dikkate alınmayacaktır" denilmektedir.<br />

Davacı sendika dava dilekçesinde davalının yukarıda belirtilen madde metninde<br />

örgörülen 31.12.1996 tarihini esas almıyarak işyerinin ... Kaymakamlığına devredildiği<br />

tarihi başlangıç kabul ederek kıdem zammı uygulamasının toplu iş sözleşmesi<br />

hükmüne aykırı olduğunu, işçilerin çalışmalarına ara vermeden hizmetlerini<br />

sürdürdüklerine göre, tüm çalışma süresi üzerinden kıdem zammının belirlenmesi<br />

gerektiğini ileri sürmüştür.<br />

Davalı taraf ise yapılan uygulamanın işçi yararına olduğunu savunmuştur.<br />

Ancak toplu iş sözleşmesinin ilgili maddesi, hiç bir duraksamaya yer vermiyecek<br />

şekilde işçilerin 31.12.1996 tarihi itibariyle işyerinde geçirdikleri her bir tam<br />

hizmet yılının kıdem zammında ölçü olacağını belirtmekle, tarafların iradelerinin<br />

kıdemli işçiliği teşvik olduğu ve kıdeminde işe ilk giriş tarihinden itibaren hesaplanması<br />

gerekliliği temel bir kural olduğundan, davalının uygulamasının toplu iş<br />

sözleşmesi hükmüne aykırı olduğu açıktır.<br />

Taraflar arasındaki diğer bir uyuşmazlık konusu; toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin<br />

(f) bendinde belirtilen Aile Yardımı ile ilgilidir. Bu madde de "Tüm işçilere<br />

her ay memur statüsündeki personele ödenen miktarlarda aile yardımı yapılır"<br />

denilmektedir.<br />

Davalının bu yardımı evli çalışanlara uyguladığı, davacı sendikanında maddede<br />

yer alan tüm işçiler sözcüğünden hareketle evli-bekar ayrımı yapılmaksızın uygulanmasını<br />

istediği görülmektedir.<br />

Aile yardımı, toplu iş sözleşmesinin Sosyal Yardımlar başlıklı 26. maddesinde<br />

yer almış olup, temel amacının aileye yardım olduğu tartışmasızdır. Tüm işçiler<br />

tabirinin aile kavramı içinde düşünülmesi ve aile sahibi tüm işçilere ayrım yapılmaksızın<br />

ve ancak memur statüsündeki personele yapılan ödeme miktarında yardım<br />

yapılmasının kararlaştırıldığı açık olup, bekar çalışanlarla önce evli olup çeşitli<br />

nedenlerle aile kavramı dışında kalan kişilere bu yardımın yapılamıyacağı<br />

açık olup, mahkemenin aksi düşüncelerle bu yardımın tüm çalışanlara yapılması<br />

gerektiği şeklindeki kabulü hatalı olup, kararın bu bölümünün bozulmasına ve<br />

2822 sayılı Yasanın 60. maddesi gereğince işin esasına ilişkin karar verilmesi<br />

gerekmiştir.<br />

344


Hüküm:<br />

1. Taraflar arasındaki Toplu Đş Sözleşmesinin Kıdem Zammı başlıklı 29/B maddesindeki<br />

hükmün, işçinin işe ilk giriş tarihinden itibaren hizmet süresinin hesaplanması<br />

suretiyle uygulanması gerektiği şeklindeki mahkeme hükmünün yerinde<br />

olduğunun tespitiyle buna ilişkin davalı temyizinin yerinde olmadığına,<br />

2. Aile yardımının, evlilik birliği devam eden tüm işçilere memur statüsündeki<br />

personele ödenen miktarlar gözönünde tutulmak suretiyle yapılması gerektiğinin<br />

tespitiyle bu yöne yönelik davalının temyiz itirazlarının kabulüne,<br />

3. Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına gerek olmadığına,<br />

4. Taraflar yararına ayrı ayrı takdir olunan 13.500.000 TL. avukatlık ücretlerinin<br />

karşılıklı olarak tahsil ve ödenmelerine,<br />

5. Davacı tarafından yapılan 16.200.000 TL. yargılama giderinin takdiren<br />

8.100.000 TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine 2822 sayılı Yasanın<br />

60. maddesi gereğince 7.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 11.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4006, K. <strong>1999</strong>/5294.<br />

Vardiyasız çalışmada cumartesi iş görülmesinde ek gündelik - vardiyalı<br />

çalışanın yararlanamaması<br />

7 Toplu iş sözleşmesinde vardiyasız çalışan işçinin cumartesi günleri<br />

çalışması için ek gündelik ödeneceği öngörüldüğü için, dosya ve bilirkişi<br />

raporunun içeriğinden vardiyalı çalıştığı anlaşılan işçinin bu<br />

husustaki isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalıya ait işyerinde cumartesi günleride dahil olmak üzere çalıştırıldığını,<br />

oysa toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre 5 gün ve 40 saat üzerinden çalıştırılması<br />

gerektiğini, bu fiili çalışma durumuna göre cumartesi günleri çalışma karşılığı olarak iki<br />

yevmiyeye hak kazandığını ileri sürerek alacak davası açmıştır. Davalı ise savunmasında,<br />

işyerinde üç vardiya halinde çalışmanın söz konusu olduğunu, cumartesi günü çalışması<br />

nedeniyle bir hak talep edemeyeceğini bildirmiştir.<br />

345


Mahkemece mütaalasına başvurulan bilirkişi raporunda davacı işçinin vardiyalı<br />

çalışmadığını açıklayarak hesaplama yapılmış ve sonuçta buna göre hüküm kurulmuştur.<br />

1.3.1994-28.2.1996 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin 58-a maddesinde şu biçimde<br />

bir düzenlemeye yer verilmiştir. "Vardiyalı çalışan işçilerin hafta tatili altı<br />

iş günü çalışmasından sonraki gündür. Ancak çalışılmayan cumartesi günü ve<br />

onun yerini alan çalışılmayan gün 6 iş günü hesabında çalışılmış gibi sayılır.<br />

Normal çalışma yapılan yerlerde hafta tatili pazar günüdür. Belediye hizmetlerinin<br />

özelliği itibariyle, işveren zaruri gördüğü hallerde ve işin gereği hafta tatili<br />

günlerinde çalıştırılan işçilere müteakip hafta içinde 1 gün izin vermez ise kendi<br />

yevmiyesine ilaveten (2) iki yevmiye daha öder. Đşveren müteakip hafta içinde<br />

uygun görüp 1 gün izin verirse işçiye kendi yevmiyesine ilaveten (1.5) ilave<br />

yevmiye öder.<br />

Normal çalışma yapılan yerlerde cumartesi günü çalıştırılan işçiye müteakip hafta<br />

içinde 1 gün tatil verilirse ayrıca 1.5 ilave yevmiye, tatil verilmez ise 2 ilave<br />

yevmiye ödenir."<br />

Uyuşmazlığın çözümü için işyerinde davacının vardiyalı mı vardiyasız mı çalıştığının<br />

belirlenmesi gerekmektedir. Vardiyasız çalışma halinde Cumartesi mesaisinden<br />

dolayı davacı ilave yevmiyeye hak kazanır. Vardiyalı çalışma var ise hak<br />

kazanamaz.<br />

Bilirkişi raporunda davacının vardiyalı çalışmadığı kabul edilerek hesaplama yapılmış<br />

ise de raporda yer alan bilgi ve verilerden süreleri belirtildiği şekilde vardiyalı<br />

bir çalışma sistemiyle davacının çalıştığı anlaşılabilmektedir. Her vardiyada<br />

eşit sayıda işçi çalıştırılmaması ve vardiyaların periyodik şekilde (aynı zamanlarda)<br />

değişmemesi olgusundan hareketle davacının vardiyasız çalıştığı kabul<br />

edilemez. Gerçekten "Postalar Halinde Đşçi Çalıştırılarak Yürütülen Đşlerde Çalışmalara<br />

Đlişkin Bazı Özel Usul ve Kurallar Hakkında Tüzük" hükümleri bu konuda<br />

açıktır. "Kapsam" başlıklı 1. maddesinde "Nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları<br />

için durmaksızın bir biri ardına postalar halinde işçi çalıştırılarak işletilen<br />

yahut nöbetleşe işçi postaları ile yapılan işlerde, çalışma sürelerine gece çalışmalarına,<br />

çalışma ortasındaki zorunlu dinlenmelere ve hafta tatillerine ilişkin<br />

özel usul ve kurallar bu tüzükte belirtilmiştir" denilmektedir. "Đşçi postalarının<br />

sayısının düzenlenmesi" başlıklı 4. maddesinde de "nitelikleri dolayısıyla sürekli<br />

çalıştıkları için durmaksızın bir biri ardında postalar alinde işçi çalıştırılarak<br />

yürütülen işlerde posta sayısı 24 saatlik süre içinde enaz 3 işçi postası<br />

çalıştırılacak şekilde düzenlenir." kuralına yer verilmiştir. bu kurallara göre<br />

346


davacının çalışmasının vardiyalı çalışma olduğu sonucuna varılmalıdır. Böyle<br />

olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

347<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 2.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1774, K. <strong>1999</strong>/3837.<br />

Verimliliği teşvik primi - işbaşında kalınan saat için ödeme - görevli<br />

olarak yolda geçirilen süreye ödenmemesi<br />

8 Toplu iş sözleşmesinde günlük çalışma süresi 8.5 saat ve üzerinde<br />

olan işçilere işin başında kaldıkları her saat başına, saat ücretinin<br />

% 15 oranında verimliliği teşvik primi ödeneceği hükme bağlandığı<br />

dikkate alındığında, verimlilik üretim ile ilgili bir kavram olduğu<br />

gibi, "iş başında kalma" şartının gereği de primin işyerinde çalışmaya<br />

bağlı tutulduğunu gösterdiği için işçinin görevli olarak yolda<br />

geçirdiği sürede verimlilik primine hak kazanması söz konusu olamaz.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, teşvik primi alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Uyuşmazlık iş yerinde uygulanmakta olan 1.3.1997-28.02.<strong>1999</strong> yürürlük süreli<br />

Toplu Đş Sözleşmesinin 60/e maddesinde ve müktesep hak sayılmamak ve başka<br />

bir sözleşmeyi etkilememek kaydıyla günlük normal mesai süresi 8,5 saat ve üzerinde<br />

olan bütün işçilere, çalıştıkları normal mesai günleri için iş başında kaldıkları<br />

saat başına, saat ücretinin % 15'i oranında verimliliği teşvik primi ödenir."<br />

şeklindeki hüküm kapsamına işveren tarafından görevli olarak gönderilen bir işçinin<br />

yolda geçirdiği süre için de teşvik primi ödenip ödenmiyeceği konusu üzerinde<br />

toplanmaktadır. Toplu iş sözleşmesinin 30. maddesinde "işçinin... işiyle ilgili<br />

başka bir yere gönderilmesi veya işverenle ilgili başka bir yerde meşgul edilmesi<br />

suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler" in çalışma süresinden sayılması<br />

öngörüldüğü için bu yolda geçen sürenin verimliliği teşvik priminde de


dikkate alınması gerektiği idda edilerek davacı işçi tarafından tespit ve alacak davası<br />

açılmış olup mahkemece TĐS sözleşmesinin her iki maddesi dayanak yapılarak<br />

istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Anılan 60/e maddesinde açık biçimde "verimliliği teşvik primi" kavramından ve<br />

"çalıştıkları normal mesai günleri için iş başında kaldıkları" değiminden söz<br />

edilmektedir ki bu kavram ve değimlerin anlam ve kapsamından hareket edilerek<br />

sonuca gidilmesi gerçeğin ortaya çıkması bakımından gerekli görülmektedir.<br />

Gerçekten "verimlilik" iş yerinde üretimle ilgili kavram olduğu gibi "iş başında<br />

kalma" koşuluda iş yerinde çalışmayı gerektirmektedir.<br />

Böyle olunca yolda geçen sürenin verimliliği teşvik primi alacağının tespitinde<br />

dikkate almış olması hatalıdır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş davanın<br />

reddine karar vermekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

2.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 4.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4787, K. <strong>1999</strong>/8382.<br />

Sözleşme ile getirilen zammın ödendiğinin belgelenmesi - sözleşme ile<br />

kıdem tazminatının on gün içinde ödeneceğinin kararlaştırılması-ücretsiz<br />

izin ve grevde geçen süreler için ücret farkı hesabı yapılamaması<br />

9 1. Toplu iş sözleşmesinde öngörülen zammın işçiye ödendiği,<br />

imzasının bulunduğu bir belge ile kanıtlandığına göre, bu zammın<br />

hüküm altına alınması doğru değildir.<br />

2. Sözleşme kıdem tazminatı hakkının doğduğu tarihten itibaren on<br />

gün içinde ödeneceği kabul edildiği için, geçerli olan bu hükmün<br />

sonucu kıdem tazminatı faizinin, onuncu günü takip edeng ünden<br />

itibaren yürütülmesi gerekir.<br />

3. Ücretsiz izin ve grevde geçen çalışılmayan süreler için ücret farkı<br />

hesabının yapılması hatalıdır.<br />

TSGLK 2; ĐşK 14, 26<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem tazmnatı, ücret ikramiye, izin ücreti ve<br />

sosyal haklar alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda;<br />

ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak<br />

davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi<br />

davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya<br />

tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.5.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara<br />

348


çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı taraf<br />

adına Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü<br />

açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin dosya içeriğine göre işyerinde 23.8.1973 tarihinde 28.1.1997'ye<br />

kadar geçen 23 yıl 5 ay 5 gün süreyle çalıştığı halde hata sonucu 24 yıl olarak kabul<br />

edilip kıdem tazminatına karar verilmesi isabetsizdir.<br />

3. Yargılama aşamasında 1.8.1996 tarihindeki toplu iş sözleşmesi zammının davacı<br />

işçiye ödendiği savunulmuş ve ödeme belgesi de ibraz edilmiştir. Bu ödeme<br />

belgesi imzalı olup, davacıyı bağladığından bu zammın hüküm altına alınması<br />

doğru değildir.<br />

4. Ücretsiz izin ve grevde geçen süreler için ücret farkı hesaplaması yapılması<br />

hatalıdır. Zira çalışılmayan bu süreler için ücret söz konusu olamaz.<br />

5. Toplu Đş sözleşmesinin 59/c maddesinde kıdem tazminatının hakkın doğduğu<br />

tarihten itibaren 10 gün içinde ödenmesi öngörülmüş olup, bu tür kısa sürelerin<br />

toplu iş sözleşmeleriyle kabulü Dairemizin yerleşmiş uygulamaları gereği hükümsüz<br />

sayılamaz. Bu itibarla onuncu günü takip eden günden itibaren kıdem<br />

tazminatı faizi hüküm altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesini, 4.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

349


Yarg. 9. HD, 27.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17421, K. <strong>1999</strong>/20197.<br />

Sözleşme ile düzenlenen koruyucu eşya - sosyal yardım sayılması ve işyeri<br />

dışında kullanılamaması - faiz başlangıcı için dava tarihinin dikkate<br />

alınması<br />

10 1. Toplu iş sözleşmesinde koruyucu eşya olarak işçiye verileceği öngörülen<br />

havlu ve sabun, sosyal yardım niteliğinde olmadığı ve<br />

işyeri dışında kullanılamayacağı için, bu eşyalara ilişkin alacak<br />

isteğinin reddine karar verilmelidir.<br />

2. Kıdem tazminatı söz konusu olmayan alacaklar hakkında<br />

işveren daha önce temerrüde düşürülmediğine göre ilk dava ve ek<br />

dava tarihinden faizin yürütülmesi gerekir.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, sendikal tazminat, izin ücreti, yakacak yardımı ile giyim ve koruyucu<br />

eşya alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı taraından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davalı işveren usulüne uygun biçimde gerek ilk kısmı gerek son ek dava aşamasında<br />

zamanışımı definde bulunmuştur. Mahkemece bu savunma üzerinde durulmamıştır.<br />

Sendikal tazminat dışındaki hakların 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu<br />

düşünülerek zaman aşımına uğramayan miktarların hüküm altına alınması<br />

ile yetinilmelidir.<br />

3. Toplu Đş Sözleşmesinde koruyucu eşya ve giyim yardımı başlığnı taşıyan 69.<br />

maddesinde işyerinde kullanılmak üzere havlu ve sabun yardımından sözedilmektedir.<br />

Bu tür koruyucu eşyalar sosyal yardım kapsamı dışında bulunduğu için işyeri<br />

dışında bu malzemeleri kullanmak imkanı yoktur. Bu durumda koruyucu<br />

eşya kapsamı içine giren havlu ve sabun yardımından kaynaklanan alacak isteğinin<br />

reddine karar verilmelidir.<br />

4. Faiz başlangıç tarihi bakımından da mahkemece hataya düşülmüştür. Kıdem<br />

tazminatı dava konusu olmadığına göre hüküm altına alınan miktarlar için ilk<br />

350


dava kapsamına girenler için ilk dava tarihinden ve ek dava kapsamına girenler<br />

için de ek dava tarihinden faiz yürütülmelidir. Davalı işveren daha önce temerrüde<br />

düşülmediğinden hüküm altına alınan miktarların tamamı için fesih tarihinden<br />

faiz yürütülmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4074, K. <strong>1999</strong>/3516.<br />

Önceki iki dönem sözleşmesindeki giyim yardımı farkının işverence<br />

karşılanmasına ilişkin geçici madde hükmü-son dönem sözleşmede de<br />

bulunup bulunmadığının araştırılması-bilirkişiye başvurulmasıhakimin<br />

görevi<br />

11 Önceki iki dönem sözleşmesinde giyim yardımı farkının işverence<br />

karşılanacağına ilişkin geçici madde düzenlemesinin, son dönem<br />

sözleşmesinde de bulunup bulunmadığı hakim tarafından araştırılarak<br />

istek hakkında bir sonuca gidilmelidir.<br />

351<br />

Bir davada hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgi gereken<br />

hallerde bilirkişiye başvurulması gerekir. Mahkemenin görevine giren ve<br />

görev nedeniyle bilinmesi gereken doğal olan hukuki sorunlar için<br />

bilirkişiye başvurulamaz.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, işçilik haklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup üşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Mahkemece bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacı lehine verilen karar dairemizce<br />

"... Dosya içinde bulunan Toplu Đş Sözleşmeleri metinlerine göre, gerçekten<br />

1982-1985 süreli olanında ayni giyim yardımı, 1985-1987 süreli olanında<br />

da nakti giyim miktarı belirtilmek suretiyle yapılması ve yine bu son sözleşmenin<br />

gecici 7/2-a maddesinde de işçi aleyhine giyim yardımından bir durum hasıl<br />

olursa aradaki farkın karşılanması kuralına yer verilmiştir. Bu kurallar dikkate<br />

alındığından anılan iki dönem Toplu Đş Sözleşmeleri arasında aleyhe bir farkın<br />

bulunduğu, ne var ki bu dönem itibariyle zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıl-


maktadır. 1987-1989 dönemi Toplu Đş Sözleşmesinde önceki 1985-1987'de olduğu<br />

gibi bir önceki sözleşmedeki hakları saklı tutan geçici bir maddenin yer alıp<br />

almadığı kuşkuya yer vermiyecek şekilde incelenmiş ve araştırılmış değildir. Şayet<br />

bu dönem sözleşmesinde böyle bir hükme yer verilmemişse 28.2.1987 tarihinden<br />

sonraki isteklerin reddine karar vermek gerekir. Bir talebin dikkate alınabilmesi<br />

için yasal bir dayanağı bulunmalıdır..." şeklinde bozulmuştur. Mahkeme<br />

bozma kararına uyduktan sonra, 27.10.1998 tarihli oturumda, davacı tarafın alacağını<br />

tespit için 10.000.000 TL. bilirkişi ücreti ve ayrıca talimat giderlerini yatırması<br />

için davacı vekiline 15 günlük kesin mehil vermiştir. Müteakip son oturumda<br />

ise bu kesin mehile rağmen davacı vekili bilirkişi ücretini yatırmadığından<br />

dolayı davanın reddine karar vermiştir.<br />

Şu hususu özellikle belirtmek gerekir ki, bir davada hakim tarafından bilinmiyen özel ve<br />

teknik bilgi gereken hallerde bilirkişiye başvurulması gerekir. Diğer bir anlatımla bilirkişi,<br />

özel ve teknik bilginin yetmediği hallerde hakime yardımcı olabilir. Mahkemenin görevine<br />

giren ve görev nedeniyle bilinmesi doğal olan hukuki sorunlar için bilirkişiye<br />

başvurulamaz. O halde öncelikle çözümlenmesi gereken husus, yukarıda belirtilen bozma<br />

kararında açıklandığı gibi, dava konusu alacaklardan faydalanabilmesi için 1987-1989<br />

dönemini kapsayan Toplu Đş Sözleşmesinde de daha önceki Toplu Đş Sözleşmesinde<br />

olduğu gibi işçinin yararlanmasına yönelik böyle geçici bir hükmün olup olmadığının<br />

saptanması gerekir. Bu durumun incelenip araştırılması ise hukuki bir sorun olup<br />

mahkemenin görevine girer. Şayet 1987-1989 dönemi Toplu Đş Sözleşmesinde böyle bir<br />

hüküm bulunduğu tespit edildiği taktirde daha önce alınan dosyada mevcut bilirkişi<br />

raporunda da faydalanmak suretiyle bir sonuca mümkünken mahkemenin bu hususları dikkate<br />

almadan kesin mehile rağmen davacı vekilinin bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçe<br />

gösterilmek suretiyle davanın reddine karar vermiş olması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 23.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/19188, K. <strong>1999</strong>/3365.<br />

Ayni ve sosyal hakların düzenlendiği dönem sözleşmesine göre hesaplanması<br />

12 Talep edilen ayni ve sosyal haklar, son toplu iş sözleşmesine göre değil,<br />

dayandıkları dönem sözleşmesi hükümlerine göre hesalanıp sonuca<br />

gidilmelidir.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı farkı, ihbar ve kötüniyet tazminatı,<br />

yıllık izin ücreti, ücret alacağı farkı ve yakacak ile ayni sosyal hak alacaklarının<br />

352


ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin<br />

hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 23.2.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler.<br />

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinledikten<br />

sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

353<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Ayni ve sosyal hakların son Toplu Đş Sözleşmesine göre hesap edilip hüküm<br />

altına alınması hatalıdır. Bu hakların gerçekleştiği dönemlerdeki Toplu Đş Sözleşmelerine<br />

göre hesaplanıp sonuca gidilmesi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

23.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.4.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4372, K. <strong>1999</strong>/7960.<br />

Ayni ve sosyal hakların miktarlarının düzenlendikleri dönem sözleşmesine<br />

göre belirlenmesi<br />

13 Đşçinin hak ettiği ayni ve sosyal hakların miktarları, son sözleşme<br />

hükümlerine değil, gerçekleştikleri dönem yürürlükte bulunan<br />

sözleşme hükümlerine göre belirlenerek hüküm altına alınmalıdır.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatı farkı, ücret ve izin farkı ile ikramiye<br />

ve sosyal haklar alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda<br />

yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya<br />

verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı<br />

avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 27.4.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinledikten sonra duruşmaya son<br />

verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamlı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçinin hakettiği ayni ve sosyal haklar nedeniyle talep edebileceği miktarlar<br />

belirlenirken son Toplu Đş Sözleşmesinde sonuca gidilmesi hatalıdır. Mahkemece<br />

yapılacak iş bu alacakların gerçekleştiği her dönem yürürlükte bulunan<br />

Toplu Đş Sözleşmesine göre belirlenip hüküm altına almaktan ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 20.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

27.4.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 6.5.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4567, K. <strong>1999</strong>/8649.<br />

Yakacak yardımı ve aynı sosyal hakların düzenlendikleri dönem sözleşmesine<br />

göre hesaplanması<br />

14 Talep edilen yakacak yardımı ile aynı sosyal yardımların dava konusu<br />

sürede her dönem yürürlükte olan sözleşmeye göre gerçekleşen<br />

alacaklara göre belirlenmesi ve hesaplanması gerekir.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Davacı, ikramiye, yıllık izin ücreti ve sosyal yardım alacaklarının ödetimlmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan dellilerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacının talep ettiği yakacak ile ayni sosyal haklar yönünden; dava konusu<br />

sürede her dönem yürürlükte olan Toplu Đş Sözleşmelerine göre gerçekleşen ala-<br />

354


cakların belirlenmesi gerekir. Yazılı şekilde ve 23.6.1996 tarihinden daha sonra<br />

yürürlüğe giren Toplu Đş Sözleşmesi nazara alınarak hesaplama yapılması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.5.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 3.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/3426, K. <strong>1999</strong>/3916.<br />

Sözleşme ile düzenlenen disiplin cezası - fiilin meydana geldiği tarihten<br />

üç yıl sonra karar verilemeyeceği-zamanaşımına ilişkin makul sürenin<br />

aşılmış olması - cezanın kaldırılması<br />

15 Toplu iş sözleşmesi ile düzenlenen meslekte yükseltilmenin durdurulması<br />

cezasının, disiplin komisyonu tarafından fiilin meydana<br />

geldiği tarihten üç yıl, "makul" zamanaşımı süresi geçirildikten<br />

sonra verildiği için kaldırılmasına ilişkin istemin mahkemece kabulü<br />

hakkındaki kararın onanması gerekir.<br />

TSGLK 2, 6; ĐşK 18<br />

DAVA: Davacı, disiplin cezasının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kabul etmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçinin işyeri deposunda kabuklu fındığı çıkarmak eyleminden dolayı hakkında<br />

işyerinde uygulanmakta olan Toplu Đş Sözleşmesinin 46/D. maddesi uyarınca Disiplin<br />

Komisyonunca meslekte yükselmesinin durdurulması cezasının uygulanmasına karar<br />

verilmiş olup, bu kararın iptali istemi ile davacı tarafından dava açılmıştır.<br />

Mahkemece Toplu Đş Sözleşmesinin 49. maddesindeki "zamanışımı konusunda<br />

yasa hükümleri uygulanır" kuralı gözönünde tutularak burada 657 sayılı Devlet<br />

Memurları Kanunu'na atıfta bulunulduğu ve anılan kanunda da iki yıllık zamanaşımının<br />

öngörüldüğü gerekçe gösterilerek davanın zamanışımından reddine karar<br />

verilmiştir.<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının eylemi 11.1.1994 tarihinde meydana<br />

gelmiş olup komisyon kararı ise 9.1.1997 tarihlidir. Dava ise 15.4.1997 tarihinde<br />

açılmıştır. Mahkemenin dayanak yaptığı Toplu Đş Sözleşmesi de, olayın meydana<br />

geldiği tarihi kapsayan 1.8.1992-31.7.1994 yürürlük süreli Toplu Đş Sözleşmesi-<br />

355


dir. Bir başka anlatımla komisyon kararı bu Toplu Đş Sözleşmesi döneminden<br />

sonra alınmıştır.<br />

Öte yandan Toplu Đş Sözleşmesi hükümleri yorumlanırken taraflar arasındaki<br />

ilişkinin idare hukukuna dayanan bir ilişki olmayıp hizmet akti ilişkisi olduğu düşünülmelidir.<br />

Bunun sonucu olarak da şayet bir Toplu Đş Sözleşmesinden soyut<br />

biçimde "yasa hükümleri"ne atıfta bulunulmuşsa sözkonusu yasanın idare Hukuku<br />

alanında değil, Đş Hukuku alanında bir yasa olduğu kabul edilmelidir. Bu<br />

nedenle bu iptal davasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun zamanışımı<br />

ile ilgili hükümlerinden hareket edilmesi olanağı yoktur.<br />

1457 sayılı Đş Kanununda ne kadar süre içinde disiplin cezası verileceğine ilişkin olarak<br />

özel bir hükme yer verilmiş değildir. Hizmet akti eki olan personel yönetmeliğinde ve<br />

Toplu Đş Sözleşmesinde de bu konuda bir düzenleme mevcut değildir. Bu itibarla yasada<br />

bir boşluktan sözedilebilir. Gerek işçinin gerek işverenin fesih hakkı konusunda 1475<br />

sayılı Đş Kanunun 18. maddesi 6 işgünlük ve bir yıllık oldukça kısa ve makul sürelere yer<br />

vermiş olup olayda kıyasen bu hükmün uygulama olanağı vardır. Bu kapsamda en ağır<br />

disiplin cezası "fesih" cezası olduğuna göre aynı mantıkla daha hafif cezalarda da makul<br />

sürelerin çalışma barışının sağlanması açısından gözetilmesi gereği kuşkusuzdur. Olay<br />

1994 yılında, disiplin kurulu kararı ise 1997 yılında gerçekleştiğine göre artık olayda<br />

makul sürenin geçtiği kabul edilerek sonuca gidilmelidir. Mahkemece de iki yıllık süre<br />

geçtiği vurgulandığına göre sonucu itibari ile doğru olan kararın yukarıda açıklanan gerekçelerle<br />

ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine<br />

3.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 16.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/11654, K. <strong>1999</strong>/13713.<br />

Sözleşmede öngörülen haksız fesih tazminatı-cezai şart niteliği-BK m.<br />

161/sonfıkra uyarınca değerlendirme<br />

16 Toplu iş sözleşmesine göre dava edilen ve hüküm altına alınan haksız fesih<br />

tazminatı cezai şart niteliğinde olduğundan BK m. 161/son fıkra uyarınca<br />

bir değerlendirme ve indirim cihetine gidilmemiş olması hatalıdır. Ek dava<br />

ile hüküm altına alınan haksız fesih tazminatı için faiz, fesih tarihinden<br />

değil, davanın açıldığı tarihten itibaren yürütülmelidir.<br />

TSGLK 2; BK 158, 161<br />

DAVA: Davacı, bakiye haksız fesih tazminatının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

356


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Toplu Đş Sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca dava edip hüküm altına alınan<br />

haksız fesih tazminatı cezai şart niteliğinde olduğundan Borçlar Kanununun<br />

151/son maddesi uyarınca bir değerlendirme ve indirim cihetine gidilmemiş olması<br />

hatalıdır.<br />

3. Kabule göre de bu ek dava ile hüküm altına alınan miktar için fesih tarihinden<br />

faiz yürütülmesi de ayrı bir bozma nedenidir. Mahkemece yapılacak iş Yargıtay<br />

uygulamaları dikkate alınarak bu ek davanın açıldığı tarihten itibaren yasal faiz<br />

yürütülmelidir. Davalı işveren dava tarihinden önce temerrüte düşürülmediği gibi<br />

ilk kısmı dava da ek dava kapsamına giren miktar için temerrüt oluşturmaz.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13302, K. <strong>1999</strong>/16376.<br />

Hizmet akdinin keyfi ve haksız feshinin sözleşme ile sınırlandırılması-iş<br />

güvencesi tazminat isteği ve reddi-askıya alınma suretiyle fesihsözleşmeden<br />

doğan alacakların faizi için istekle bağlılık-6772 sayılı<br />

kanundan doğan ikramiye için kanuni faiz<br />

17 1. Sözleşmede yer alan işçilerin keyfi ve haksız işten çıkarılmaları halinde<br />

ödeneceği öngörülen işçinin "maaşının 12 katı tutarında iş güvencesi<br />

ödeneği" somut olayda uygulanamaz. Đşverence dava işçinin hizmet akdi<br />

askıya alınmak suretiyle ve haklı bir sebebe dayanmadan feshedilmiş<br />

olmakla beraber işverenin keyfi olarak hareket ettiği yönünde dosyada<br />

bilgi ve belge mevcut değildir. Bu nedenle ve benzer olaylarda karar<br />

verildiği üzere iş güvencesi tazminatının reddi gerekir.<br />

2. Đşçi tüm alacakları için en yüksek banka mevduat faizini talep ettiğinden,<br />

toplu iş sözleşmesinden doğan alacakları hakkında en yüksek<br />

mevduatı geçmemek üzere işletme kredisi faizi yürütülmelidir. Kıdem<br />

tazminatı için en yüksek mevduata uygulanan faize karar verilmelidir.<br />

Toplu iş sözleşmesinde 6772 sayılı kanuna yollama yayılmakla bu<br />

kanundan doğan ilave tediyenin niteliğinde bir değişiklik olmayacağı<br />

için ilave tediye alacağı hakkında dava tarihinden itibaren kanuni<br />

faiz yürütülmesi gerekir.<br />

TSGLK 2, 61; ĐşK 13, 17; 6772 sK 1-3<br />

357


DAVA: Davacı, ihbar, kıdem kötüniyet tazminatları, ücret, ikramiye, fazla çalışma<br />

parası ve ücretli için, giyim yardımı ile iş güvencesi tazminatının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup rüşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Toplu Đş Sözleşmesinin 63. maddesinde "işyerinde çalışmakta olan işçiler keyfi<br />

olarak ve haksız bir sebepten dolayı gerek bireysel gerekse toplu şekilde işten çıkartılmalarda<br />

işveren işten çıkardığı her işçiye yasalar ve toplu iş sözleşmesi ile<br />

kazanılan hakların dışında ve ayrıca maaşının 12 katı tutarında iş güvencesi ödeneği<br />

ödemeyi taahhüt eder" hükmüne yer vermiştir. Davacı işçinin hizmet sözleşmesi<br />

daha önce de askıya alınmış ve sonradan tekrar işe çağırılmış davacı gelerek<br />

işbaşı yapmıştır. Davacı işçinin hizmet sözleşmesinin askıya alınması suretiyle<br />

feshedildiği ve haklı bir sebebe dayanmadığı anlaşılmakta ise de işverenin<br />

keyfi olarak hareket ettiği yönünde dosya içerisinde bilgi ve belge mevcut değildir.<br />

Mahkemece iş güvencesi tazminatının reddine karar verilmelidir. Kaldı ki<br />

benzer olaylarda aynı doğrultuda yani iş güvencesi tazminatının koşullarının gerçekleşmediği<br />

sonucuna varılarak kurulan hüküm dairemizin 4.5.<strong>1999</strong> gün ve Esas<br />

12906 karar 15774 sayılı kararıyla onanmıştır. Bu itibarla mahkemece yapılacak<br />

iş, işgüvencesi tazminatının reddine karar vermekten ibarettir.<br />

3. Davacı tüm alacakları için en yüksek banka mevduat faizi talep etmiştir. Mahkemece<br />

toplu iş sözleşmesinden doğan alacaklara en yüksek işletme kredisi faizi<br />

yürütülmüş olması Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesinde öngörülen<br />

isteğe bağlılık kuralına aykırıdır. Bu durumda toplu iş sözleşmesinden<br />

doğan alacaklara en yüksek mevduat faizini geçmemek kaydıyla işletme kredisi<br />

faizi yürütülmelidir.<br />

4. 1475 sayılı Đş Kanunu'nun 14/II. maddesi uyarınca kıdem tazminatına bankalarca<br />

uygulanan en yüksek mevduat faizinin yürütülmesi gerekirken en yüksek<br />

işletme kredisi faizine hükmedilmesi hatalıdır.<br />

5. Davalı işverenin bir kamu kurumu olması nedeniyle ilave tediye alacağı 6772<br />

sayılı kanundan doğmaktadır. Toplu Đş Sözleşmesinde anılan yasaya yollama yapılmış<br />

olması bu alacağın toplu iş sözleşmesinden kaynaklandığı anlamına gel-<br />

358


mez. Böyle olunca bu alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken<br />

en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 23.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16560, K. <strong>1999</strong>/17815.<br />

Hizmet akdinin feshi dolayısıyla sözleşmede yer alan "tenkisatta usul"<br />

hükmüne göre tazminat talebi-ayrıca akdin feshinden öngörülen cezai<br />

şartın gereği tazminat ödenmesi isteği<br />

18 Çok sayıda işçi ile birlikte hizmet akdi feshedilen işçi yönünden<br />

sözleşmenin "tenkisata gidilmesi" haline dayalı bir işten çıkarma olmadığı<br />

için, bu husustaki tazminat isteminin reddi gerekir.<br />

Sözleşmenin getirdiği başka bir düzenlemeye göre işverenin ĐşK m. 17/II<br />

dışında bir sebeple hizmet akdini feshetmesi halinde işçiye cezai şart<br />

olarak onsekiz aylık brüt ücret tutarında iş güvencesi tazminatı ödeme<br />

yükümlülüğü, somut olayın şartlarına uygun düştüğü için, bu maddenin<br />

uygulaması ile yetinilmelidir.<br />

TSGLK 2; BK 158, 161<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatın ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı işçi, kendisi ile birlikte yetmişyedi işçinin işine son verildiğini ileri sürerek<br />

işyerinde uygulanmakta olan Toplu Đş Sözleşmesinin "Tenkisatta usul" başlıklı<br />

27. maddesinde öngörülen tazminatın da hüküm altın alınmasını istemiş,<br />

mahkemece istek gibi karar verilmiştir. Ancak anılan maddede "tenkisata gidilmesi"<br />

hali öngörülmüş olup, somut olayda bu maddenin uygulanma olanağı bu-<br />

359


lunmamaktadır. Zira, işverenin çok sayıda işçinin sözleşmelerini feshettikten<br />

sonra işyerine çok sayıda işçi aldığı savunma içeriğinden ve dosyadaki bilgi ve<br />

belgelerden anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı aynı Toplu Đş Sözleşmesinin 26.<br />

maddesinde sözkonusu olan cezai şart isteğinde de bulunmuş, bu istek de mahkemece<br />

kabul edilmiştir. Bu son maddede hizmet akdinin 1475 sayılı Đş Kanununun<br />

17/II. maddesi dışında bir sebeple işveren tarafından feshedilmesi halinde<br />

akdi feshedilen işçiye cezai şart olarak onsekiz aylık brüt ücret tutarında iş güvencesi<br />

tazminatı ödeme yükümlülüğü altına girmiştir. Mahkemece bu tazminat<br />

yani cezai şartın kabulü ile yetinilmesi, aynı olaydan dolayı 27. maddedeki tazminata<br />

karar verilmemelidir.<br />

3. Az önce üzerinde durulan 26. maddedeki ceza şartın uygulanması ile ilgili olarak<br />

mahkemece talep edilen miktara göre değil, bilirkişi tarafından belirlenen<br />

gerçekleşmiş miktar dikkate alınarak indirim yapılması yoluna gidilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.11.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Đşyerinde uygulanan T.Đ.S. cezai şartı düzenleyen 26. maddesinde "Taraf sendika<br />

üyesi işçilerin hizmet akitleri 1475 sayılı kanunun 17/2 maddesi dışında her ne<br />

sebeble olursa olsun işverence feshedilmesi halinde hizmet akitleri feshedilen işçiye<br />

işveren yasadan doğan tazminatları ile diğer haklarla birlikte ayrıca cezai<br />

şart olarak onsekiz aylık brüt giydirilmiş ücreti tutarı iş güvencesi tazminatı<br />

ödemeyi kabul eder." düzenlenmesine yer verilmiş, davacının bu maddeye dayalı<br />

isteği kabul edilmiş, daire çoğunluğu da bu maddeye dayalı isteğin kabulünü<br />

tenkisat sebebi dışında yerinde görmüştür.<br />

Davalı, davacının hizmet akdini 3.5.<strong>1999</strong> tarihli devamsızlık tutanağı ile belirlenen<br />

22.4.<strong>1999</strong>-3.5.<strong>1999</strong> tarihleri arasındaki devamsızlığa dayanılarak 4.5.<strong>1999</strong><br />

tarihli encümen kararı ile 1475 sayılı yasanın 17/2 maddesine göre sona erdirmiştir.<br />

Bu konudaki devamsızlık tutanağı ve encümen kararı dosyadadır. Malatya<br />

Bölge Çalışma Müdürlüğünün işverene yazdığı 6.7.<strong>1999</strong> gün, 4381 sayılı yazıda<br />

da iş müfettişi tarafından yapılan denetim sonucu "Đşyerinde geçici işçi<br />

statüsünde çalışan 77 işçinin 24.4.<strong>1999</strong> tarihinden 3.5.<strong>1999</strong> tarihine kadar izinsiz<br />

ve mazeretsiz olarak işe gelmedikleri gerekçesiyle 1475 sayılı Đş Yasası'nın 17/2-f<br />

maddesi uyarınca iş akitlerinin feshedildiği, yapılan işlemin yerinde olduğu..."<br />

bildirildiği anlaşılmaktadır.<br />

Mahkeme bu belgeleri yeterli görmüyorsa, aksi kanıtlanıncaya kadar değer verilmesi<br />

gerekli güçlü delil olan iş müfettişi denetim evrakı celb edilmeli<br />

360


devamsızlık tutanağına imzalayan tanıkları dinletmesi için davalıya mehil<br />

vermeli, dava sonucundan menfaati olan davacı tanığı ...'ın ifadesi ile yetinmeyip<br />

tüm deliller değerlendirilerek karar verilmelidir. Eksik inceleme ile sonuca<br />

gitmek usul ve yasaya aykırıdır.<br />

T.Đ.S.nin 69. maddesi gereği işten çıkarma cezası verme yetkisi disiplin kuruluna<br />

aittir. Disiplin kuruluna gidilmeden işten çıkarma cezası verildiği için davacının<br />

ihbar ve kıdem tazminat isteklerinin hüküm altına alınması Dairemizin ve<br />

H.G.K.nun istikrar kazanan içtihatlarına uygun düşmektedir.<br />

Ancak yukarıda açıklanan T.Đ.S.nin cezai şart uygulaması yönünden aynı sonuca<br />

varılamaz. Đşveren Akdi Đş Yasası'nın 17/2 maddesi gereğince sona erdirmiş ve bu<br />

husustaki delillerini de dosyaya sunmuştur. Önceki açıklamalara göre bu husustaki<br />

dellier usulünce toplanmalı ve sonucuna göre T.Đ.S.nin 26 maddesi gereğince<br />

cezai kural yönünden hüküm kurulmalıdır.<br />

Mahalli mahkeme kararının bu yönden de bozulması gerektiği kanısında olduğumdan<br />

daire çoğunluğu kararının 1 nolu bendine katılamıyorum.<br />

361<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 25.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14443, K. <strong>1999</strong>/17962.<br />

Sözleşme ile getirilen cezai şart niteliğindeki iş güvencesi tazminatısendikal<br />

tazminat ile birleşemeyeceği<br />

19 Davacı işçi için kötüniyet tazminatı hüküm altına alındığına göre,<br />

aynı olaydan ötürü toplu iş sözleşmesinde düzenlenen iş güvencesi<br />

tazminatı da kabul edilemez.<br />

TSGLK 2; ĐşK 13; SenK 31<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları, fazla çalışma ve izin ücreti,<br />

ikramiye, kupon bedelleri, iş güvencesi tazminatı ve ücret alacağının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.


2. Davacı işçi hem kötüniyet tazminatı hem de toplu iş sözleşmesinde öngörülmüş<br />

olup belli nedenler dışında hizmet sözleşmesinin feshi halinde cezai şart<br />

ödeneceği yolundaki hüküm gereği tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece<br />

her iki istemde hüküm altına alınmıştır. Kötüniyet tazminatı hüküm altına alındığına<br />

göre ayrıca ceza-i şartın kabulü doğru olmaz. Sendikalar Kanununda da kötüniyet<br />

tazminatı ile sendikal tazminatı aynı olaydan dolayı kabul edilemeyeceği<br />

belirtilmiştir. Bu itibarla somut olay bakımından kötüniyet tazminatı hüküm altına<br />

alındığından işgüvencesi tazminatı reddedilmelidir. Böylece davacının mükerrer<br />

yararlanması önlenmiş olur. Kaldı ki kötüniyet tazminata davacı işçinin<br />

daha yararınadır.<br />

3. Davacı işçi kıdem tazminatı için 23.4.1998 tarihinden itibaren faiz istediği<br />

halde bu istek aşılarak 8.1.1998 tarihinden faiz yürütülmesi keza hatalı olup bozmayı<br />

gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 27.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13568, K. <strong>1999</strong>/16389.<br />

Sözleşme ile düzenlenen bildirim süresi-faiz başlangıç tarihinin açıkça<br />

yazılması<br />

20 1. Hizmet akdinin feshi tarihinde işyerinde uygulanan ve davacı işçiyi<br />

de kapsayan sözleşmede hizmet süresi on yıldan fazla olan işçiler<br />

için bildirim süresi on hafta olarak öngörüldüğü halde ihbar<br />

tazminatının kanunda belirtilen sekiz hafta üzerinden hesaplanması<br />

hatalıdır.<br />

2. Ek dava ve ilk dava kapsamına giren alacak miktarlarına ilişkin<br />

faiz başlangıç tarihinin açıkça ve duraksamaya yer vermeyecek<br />

şekilde yazılması gerekir.<br />

TSGLK 2; ĐşK 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ve ücret alacağı ile ikramiye alacaklarının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

362


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Đşyerinde feshi tarihinde uygulanmakta olan TĐS hükümlerine göre hizmet süresi<br />

10 yıldan az olan işçiler için ihbar önelinin 10 hafta olarak öngörüldüğü davacınında<br />

bu madde kapsamında bulunduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlmaşılmaktadır.<br />

Buna rağmen ihbar tazminatı hesabının yasada öngörülen 8 hafta<br />

üzerinden yapılması hatalıdır.<br />

3. Hüküm altına alınan alacaklar için ek dava kapsamına giren miktarların ek<br />

dava tarihinden ilk kısmi dava kapsamına girenlere de ilk dava tarihinden faiz yürütülmesi<br />

gerektiği halde "dava tarihinden" denilmek sureti ile bu ayırıma uyulmaması<br />

infaz aşamasında güçlüklerle karşılaşılmasına yol açar. Bu bakımdan faiz<br />

başlangıç tarihinin açıkca tereddüte yer vermeyecek şekilde yazılması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 2.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16138, K. <strong>1999</strong>/18295.<br />

Disiplin kurulu kararı ile hatalı kumaş dokuma nedeniyle fesih- zararın<br />

on günlük ücret tutarını aşması-işçinin kusuru<br />

21 Toplu iş sözleşmesindeki düzenlemeye göre hizmet akdi hatalı kumaş<br />

dokuması nedeniyle disiplin kurulu kararı ile feshedilen işçinin,<br />

haksız fesih iddiası dikkate alınarak işçinin dokuma işinde kusuru<br />

bulunup bulunmadığı ve sebebiyet verilen zararın on günlük<br />

ücreti aşıp aşmadığı incelenerek elde edilecek sonuca göre karar<br />

verilmelidir.<br />

TSGLK 2; ĐşK 13, 14, 17<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücretli izin alacağı, fazla mesai ile<br />

hafta sonu çalışma ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

363


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davalı davacının nezdinde çalıştığı süre içinde yaptığı işte gerekli dikkat ve<br />

özeni göstermeyerek kendisini zarara uğrattığını ileri sürürek TĐS'in 59/c-4 maddesi<br />

uyarınca iş akdinin feshedildiğini savunmuştur. Bu arada 7.3.1997 tarihinde<br />

kusurlu çalışması sonucu kumaşın hatalı dokunmasına sebebiyet verdiğinden disiplin<br />

kurulu kararıyla hizmet akdi feshedilmiştir. Anılan tarihte davacının hatalı<br />

kumaş dokumasına sebebiyet verdiği miktar ne kadar olduğu bunun 10 günlük<br />

ücret tutarını aşıp aşmadığı, ayrıca bu dokuma işinde kusurunun bulunup blunmadığı<br />

varsa ne oranda olduğunun bilirkişi marifetiyle tespit edilmeden eksik incelemeyle<br />

verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 6.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12551, K. <strong>1999</strong>/15514.<br />

Sözleşmenin getirdiği ücret zammı ve sosyal hakların kıdem tazminatında<br />

dikkate alınması-işe giriş tarihine göre farklı tazminat<br />

22 Kıdem tazminatının, hizmet akdinin feshi tarihinde yürürlükte bulunan<br />

toplu iş sözleşmesi ile getirilen ücret zamları ve sosyal<br />

hakları dikkate alınarak ve sözleşmede işçilerin işe giriş tarihlerine<br />

göre farklı şekilde belirlenen sayıdaki günlük ücret tutarına göre<br />

hesaplanması gerekir.<br />

TSGLK 2; ĐşK 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar<br />

verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı Orman Genel Müdürlüğü ve davacı avukatı tarafından<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

364


365<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı vekili kıdem tazminatının hesabı sonunda somut itirazlarda bulunmuş olmasına<br />

rağmen değerlendirilmemiştir. Dosya içeriğine göre hizmet sözleşmesinin feshedildiği<br />

Haziran 1997 ayında işyerinde uygulanmakta olan 1.1.1997-31.12.1998 yürürlük süreli<br />

TĐS.nin getirdiği ücret zamları ve sosyal haklar, kıdem tazminatı hesabında dikkate<br />

alınmalıdır. Bir başka anlatımla fesih tarihine göre gerçekleşmiş giydirilmiş brüt ücret<br />

üzerinden hesaplama yapılmalıdır. Bundan başka her yıl için bu TĐS işçilerin giriş<br />

tarihlerine göre farklı şekilde kıdem tazminatı öngörmüştür. Davacının görüşüne göre<br />

TĐS.nin 87/3. maddesi uyarınca her yıl için 30 gün üzerinden hesaplama yapılmalıdır.<br />

3. Davacı işçinin mevsimlik olarak çalışmadığı dosya içeriği ile ortadır. Bu bakımından işe<br />

giriş ve çıkış tarihleri ve kullandırılan izin süreleri dikkate alınmak sureti ile her tam yıl<br />

için ücret alacağına karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 6.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 23.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13791, K. <strong>1999</strong>/17721.<br />

Bildirim süresine ait peşin ödenecek ücretin hesabında ödeme tarihine<br />

kadar yapılan sözleşme zamlarının dikkate alınması-çalışılmayan bildirim<br />

süresinin yıllık ücretli izinde kıdeme ekleneceğine ilişkin<br />

sözleşme hükmünün kanuna aykırılığı<br />

23 1. Bildirim süresine ait ücretin fesih bildiriminden sonra ödendiğinde,<br />

ücret tutarının hesabında ödeme tarihine kadar yapılan sözleşme<br />

zamlarının dikkate alınması gerekir. Ancak bildirim süresi<br />

içinde gerçekleşen tavan artışından işçi yararlanamaz.<br />

2. Toplu iş sözleşmesinde yer alan ve çalışılmayan bildirim süresinin<br />

yıllık ücretli izin hakkı için esas alınacak hizmet süresine ekleneceği<br />

öngören hüküm, kanun hükümlerine aykırı olup, buna göre<br />

yıllık izin isteminin reddi gerekir.<br />

TSGLK 2; ĐşK 13, 49, 50, 51, 56<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ikramiye,<br />

ücret ile ayni ve sosyal hak alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması<br />

sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan<br />

alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı


olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek<br />

işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 23.11.<strong>1999</strong> salı<br />

günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı<br />

adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak<br />

hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek<br />

dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece dava konusu istekler hakkında iki kez bilirkişiye hesaplama yaptırılmış;<br />

ilk bilirkişi raporunda işçilik hakları yönünden ödeme nedeniyle alacak<br />

bulunmadığı belirtilmiş iken, hükme dayanak ikinci bilirkişi raporunda bu haklar<br />

yönünden fark alacak hesaplanmıştır. Çalışma süreleri hususunda taraflar arasında<br />

bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, iki bilirkişi raporu arasındaki bu<br />

çelişki denetlemeye elverişli şekilde giderilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır.<br />

3. Davacı işçinin hizmet akdi sona erdirildikten sonra Mart 1997 ayı içinde Toplu<br />

Đş Sözleşmesinin 1.8.1996 ve 1.2.1997 ücret zamları nazara alınarak belirlenen<br />

ücret üzerinden ihbar tazminatının ödendiği anlaşılmaktadır. Bu ödeme tarihine<br />

kadar yapılan zamlardan davacının yararlandırılması doğrudur. Ancak önel süresi<br />

içinde kıdem tazminatı tavan artışı 1997 Temmuz ayında gerçekleşmiş olup, bu<br />

tavandan davacının yararlandırılması Dairemizin oluşan içtihatlarına aykırıdır.<br />

4. Toplu Đş Sözleşmesinin 26/A-b/4 maddesinde, mevcut hizmet süresine ihbar<br />

öneli eklenerek bulunacak süre üzerinden yıllık izin süresinin hesabı kabul edilmiş<br />

ise de, çalışılmayan böyle bir sürenin çalışılmış gibi değerlendirilmesi 1475<br />

sayılı Đş Kanununun 49 ve 51 maddelerindeki ayrıntılı ve sınırlı düzenlemeye<br />

aykırılık oluşturur. Buna göre yıllık izin istemi reddedilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı<br />

tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

23.11.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

366


Yarg. 9. HD, 28.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15608, K. <strong>1999</strong>/20213.<br />

Bildirim süresine ait ücret (ihbar tazminatı) ve kıdem tazminatının sözleşme<br />

zamları dikkate alınarak ödenmesi-tavan artışından yararlanamama-faiz<br />

hakkının saklı tutulmamış olması<br />

24 1. Bildirim süresine ait ücretin peşin ödenerek feshinde bu ücret ve<br />

kıdem tazminatı toplu iş sözleşmesi ile yapılan zamlar dikkate alınarak<br />

hesaplanmış olduğuna göre, bildirim süresi için tavan artışı<br />

nedeniyle fark kıdem tazminatına hükmedilmesi hatalıdır.<br />

367<br />

2. Đşçi kıdem tazminatını alırken faiz, hakkını saklı tuttuğuna ilişkin<br />

bir belgeye rastlanmadığı için, Bk. m. 113/2 gereğince faiz talep<br />

edilemez.<br />

TSGLK 2; ĐşK 13, 14; BK 113<br />

DAVA: Davacı, kıdem tazminatı farkı ve faizi ücret farkı ikramiye farkı ve sosyal<br />

haklar farkının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacının hizmet sözleşmesi, 1.8.1996 ve 1.2.1997 de yürürlüğe giren Toplu Đş<br />

Sözleşmesi zamları nazara alınarak hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatları<br />

ödenmek suretiyle feshedilmiştir. Đhbar öneli içerisinde tavan artışı gerçekleşmesi<br />

durumunda bu artıştan yararlandırılması ve fark kıdem tazminatının hüküm altına<br />

alınması hatalıdır. Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin oluşan içtihadı<br />

bu doğrultudadır.<br />

3. Davacının kıdem tazminatını alırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair bir belgeye<br />

dosya içinde rastlanmamıştır. Borçlar Kanunu 113/2 maddesine göre asıl<br />

borç ödendiğinde saklı tutulmadığı takdirde fazi istenemez, karar bu yönden de<br />

hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.


1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

Toplu iş sözleşmesinden yararlanma<br />

1. Đmza tarihi ile yürürlük tarihi arasında hizmet akdi feshedilen işçinin<br />

sözleşmeden yararlanabilmesi<br />

2. Sözleşme kapsamına giren işyeri alanında yeni bir işyeri oluşturulması<br />

ve burada çalışan işçilerin sözleşmeden yararlanabilmeleri<br />

3. Đşyerinin girdiği işkolunun değişmesinden sonra yapılan sözleşmeden<br />

daha önceki sözleşmenin kapsamına giren işçilerin yararlanabilmeleri<br />

4. Đşçinin hizmet akdinin feshinden sonra uygulanan zamdan yararlanamaması<br />

5. Ayni ve sosyal yardım haklarının yararlanılan dönem sözleşmesine<br />

göre belirlenmesi<br />

Bak. k 4, 5<br />

6. Ücret zammı alacak miktarından işverence yapılan telâfi zammının<br />

mahsup edilmesi<br />

7. Đşçinin belirli hakları için işe giriş tarihine göre sözleşme veya kanun<br />

hükümlerinin uygulanması<br />

8. Güvenlik görevlisinin genel müdürlük kararına göre sözleşmeden yararlandırılması<br />

9. Kapsam dışı iken kapsam içine alınan işçinin sözleşmenin ikinci yıl<br />

zammından yararlanması<br />

10. Đşçinin gördüğü iş ve görev ünvanı itibariyle kapsam dışı olup olmadığının<br />

belirlenmesi ve sonuçları<br />

368


9<br />

11. Alt işverenin işçilerinin sözleşmeden yararlanabilmesi<br />

10<br />

11<br />

11a) Alt işverenin işyeri için yapılan sözleşmeden kendi işçinin dayanışma<br />

aidatı ödeyerek yararlanması<br />

11b) Alt işverenin işçinin asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden<br />

yararlanamaması<br />

Yarg. 9. HD, 28.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14531, K. <strong>1999</strong>/14833.<br />

Đmza tarihinden önce hizmet akdi feshedilen işçi-sözleşmeden yararlanmaya<br />

ilişkin hükmün bulunmaması<br />

1 Sözleşmenin imza tarihinden önce hizmet akdi işveren tarafından<br />

feshedilen sendika üyesi işçi, sözleşmede bu hususta bir hüküm yer<br />

almadıkça imza tarihinden önce yürürlüğe konulan sözleşmeden<br />

yararlanamaz. Yürürlükteki sözleşmede böyle bir hüküm bulunmadığına<br />

göre ihbar tazminatı ve diğer işçilik haklarının hesaplanmasının toplu iş<br />

sözleşmesi dikkate alınmaksızın yapılması gerekir.<br />

TSGLK 9; ĐşK 13, 26<br />

DAVA: Davacı, ihbar tazminat, ikramiye ve ücret alacağı, giyim yardımı ile bayram<br />

harçlıklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatına temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davalı işyerinde 22.11.1994 tarihinde imzalanan<br />

1.1.1994-31.12.1995 yürürlük süreli Toplu Đş Sözleşmesinin uygulandığı,<br />

davacının sözleşmeye taraf işçi sendikasına üye olduğu ve davalı işyerinde<br />

31.12.1993-23.6.1994 tarihleri arasında çalıştığı anlaşılmaktadır.<br />

369


Mahkemece davacının Toplu Đş Sözleşmesinden yararlandırılması gerektiği düşünülerek<br />

istek doğrultusunda karar verilmiş ise de Toplu Đş Sözleşmesinin imza<br />

tarihinden önce hizmet akdinin feshedildiği olgusu karşısında davacının anılan<br />

Toplu Đş Sözleşmesinden yararlanması mümkün değildir. Gerçekten 2822 sayılı<br />

Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu'nun 9/2. maddesine göre Toplu Đş<br />

Sözleşmesinden Sendika üyesi işçilerin yararlanabilmesi için imza tarihinde de<br />

çalışması gerekir. Ancak sözleşmede yürürlük başlangıç tarihinden sonra çalışması<br />

gerekir. Ancak sözleşmede yürürlük başlangıç tarihinden sonra ve imzadan<br />

önce hizmet akdi feshedilen işçilerin yararlanacaklarına dair bir hüküm varsa o<br />

takdirde isteklerde bulunabilir. Söz konusu Toplu Đş Sözleşmesinde böyle ayrık<br />

bir kurala yer verilmemiş olduğundan anılan sözleşme hükümlerine göre ihbar<br />

tazminatı ve diğer işçilik haklarının belirlenmesi olanağı yoktur. Hesaplamaların<br />

Toplu Đş Sözleşmesi dikkate alınmaksızın yapılması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.9.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 12.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/10855, K. <strong>1999</strong>/15674.<br />

Sözleşme kapsamına giren işyerlerinden birinin alanında yeni bir işyeri<br />

kurulması - yeni işyerinin farklı işkoluna girdiği iddiası ve işçilerin<br />

sözleşmeden yararlandırılmaması - işyerinin girdiği işkolunun usulûne<br />

göre tespiti ve buna dayanarak sonuca gidilmesi<br />

2 Bir işverenin aynı işkoluna giren iki işyeri için sözleşme yapıldıktan sonra<br />

bu işyerlerinden birinin alanında bağımsız bir işyeri oluşturulması üzerine<br />

burada çalışan işçilerin de mevcut sözleşmeden yararlanmaları konusunda<br />

çıkan uyuşmazlıkta, öncelikle yeni kurulan işyerinin SenK nun m. 4'deki<br />

usule uygun olarak girdiği işkolunun belirlenmesi ve elde edilecek sonuca<br />

göre yeni işyerinde çalışan işçilerin diğer işyerleri için yürürlükte olan<br />

sözleşmeden yararlanıp yararlanamayacaklarına karar verilmek gerekir.<br />

TSGLK 9; SenK 4<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ücret farkı, ikramiye ve bayram harçlığının ödetilmesi<br />

davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün<br />

süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.10.<strong>1999</strong> Salı<br />

günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına<br />

Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan<br />

avukatlarnı sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

370


371<br />

YARGITAY KARARI<br />

... Sanayii A.Ş. ile ... <strong>Sendikası</strong> arasında düzenlenen 1.1.1998 31.12.<strong>1999</strong> yürürlük<br />

süreli Toplu Đş Sözleşmesi, "kapsam"başlıklı 4. maddesi "... işverenin Adana<br />

Tarsus yolu üzerinde kurulu işyeri ile Silivri işyerini işin niteliği ve yürütümü bakımından<br />

kanunen bu işyerlerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme,<br />

yemekhane, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslek eğitim yerleri<br />

ile avlu gibi sair eklentileri" yer itibariyle kapsamına almış olup 2.4.1998 tarihinde<br />

imzalanmıştır.<br />

Bu toplu iş sözleşmesinin yürürlük ve imza tarihinden sonra Adana Tarsus yolu<br />

üzerinde kurulu işyeri alanı içinde "... Elyaf ve Đplik Đşletmesi" adı altında bir<br />

ünetinin açılıp faaliyete geçirildiği ve Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'ne<br />

ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğüne 06 Dokuma<br />

işkolu olarak tescil edildiği 160 kadar işçinin çalıştırılmaya başlandığı taraflar<br />

arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu yeni üretim alanında çalışmakta<br />

olup, ... <strong>Sendikası</strong>na üye olan davacı ve diğer işçilerin yukarıda anılan<br />

Toplu Đş Sözleşmesinden yararlanabilip yararlanamayacaklar konusu üzerinde<br />

toplanmaktadır. Bu yeni işyerinin işkolları tüzüğünün 03 sıra numarasında yer<br />

alan "petrol, kimya ve lastik" işkoluna girdiği kabul edildiği takdirde çalışan işçilerin<br />

toplu iş sözleşmesinden yararlanmaları gerektiği kuşkusuzdur. Böyle bir<br />

varsayımla bu ünitenin sonradan kurulmuş olmasının sonuca etkili olmadığı<br />

kabul edilmelidir.<br />

Aksi durumda ise, işçiler dokuma işkoluna giren bir işyerinde çalıştıkları için<br />

başka işkoluna giren işyeri için bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanamazlar.<br />

Mahkemece dosya içinde bulunan Bölge Müdürlüğü yazılarında bu yeni işyerinin<br />

dokuma işkoluna girdiği şeklindeki yazısına değer verilerek ve anılan toplu iş<br />

sözleşmesi tarafı ... <strong>Sendikası</strong>'nın da bu tespite karşı bir itirazda bulunmadığı<br />

gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.<br />

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Bölge Müdürlüğü'nden gelen cevabi yazı, 2821<br />

sayılı Sendikalar Kanununun 4. maddesinde öngörülen prosedür sonucu yapılan<br />

işkolu tespiti niteliği ve gücünde değildir. Gerçekten aynı konuda açılmış olup,<br />

Adana 2. Đş Mahkemesinde yargılaması devam eden davalar nedeniyle yapılan<br />

keşif sonucu Avukat, kimya mühendisi ve makine mühendisinden oluşan bilirkişi<br />

kurulu tarafından düzenlenen 22.7.<strong>1999</strong> tarihli bilirkişi raporu eldeki bu dava<br />

dosyasına ibraz edilmiş olup, işyerinin Petrol-Kimya ve lastik" işkoluna girdiği<br />

sonucuna varılmıştır. Bu rapor dava dosyamız için bağlayıcı nitelikte değilse de<br />

işin mahkemeler tarafından farklı biçimlerde sonuçlandırılmasının önlenebilmesi


için köklü bir çözüm şeklinin bulunması kaçınılmazdır ki 2821 sayılı Sendikalar<br />

Kanunu 'nun 4. maddesi uygulayıcılara yol göstermektedir. Gerçekten bu maddede<br />

"bir işyerinin girdiği işkolunun tespiti Çalışma Bakanlığı'nca yapılır. Çalışma<br />

Bakanlığı tespiti ile ilgili kararını Resmi Gazetede yayınlar. Kararın yayımını<br />

müteakip bu tespite karşı ilgililer iş davalarına bakmakla görevli mahalli<br />

mahkemede 15 gün içinde dava açabilirler. Mahkeme iki ay içinde kararını verir.<br />

Kararın temyiz edilmesi halinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak<br />

karara bağlar" denilmektedir. Bu madde karşısında mahkemece yapılması<br />

gereken iş toplu iş sözleşmesi tarafı olup işçilerden aldığı yetki belgesi ile davayı<br />

açan sendikaya önel verilerek anılan ünitenin hangi işkoluna girdiğinin tespiti<br />

isteği ile Çalışma Bakanlığına başvurarak 4. maddedeki prosedürün işletilmeye<br />

başlatılarak sonucunun beklenmesi yoluna gidilmelidir. Đşkolu belirlendikten<br />

sonrada davanın kabulü ya da reddi şeklinde uyuşmazlığın çözümlenmesi<br />

gerçeğin ortaya çıkması bakımından uygun olacaktır.<br />

Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı<br />

yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye<br />

iadesine, 12.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 2.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16061, K. <strong>1999</strong>/18286.<br />

Đşyeri işkolunun değişmesi ve buna göre yapılan yeni sözleşme-daha<br />

önce farklı işkolundaki sendikaya üye işçinin yeni sözleşmeden yararlanamaması<br />

3 Đşyerinde işkolu değişikliği olmadan çalışan ve o dönemde yürürlükte<br />

bulunan sözleşmeden sendika üyesi olarak yararlanan ile kıdem<br />

tazminatı da bu sözleşme hükümlerine göre ödenen işçi, işkolunun<br />

farklı işkoluna girmesi üzerine yapılan yeni sözleşmeden yararlanamaz.<br />

TSGLK 9, 2, 12; ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

372


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının ... <strong>Sendikası</strong> üyesi iken hizmet akdinin işveren tarafından feshedildiği<br />

dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Orman tamir atölyesinin kapatılarak işkolu<br />

değişikliğinden sonra işyerinin girdiği işkolunda Orman-Đş <strong>Sendikası</strong>nın işveren ile<br />

bağıtladığı ve 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesinden davacı<br />

yararlanamaz. Zira Davacı ... <strong>Sendikası</strong> üyesi olup, Orman-Đş <strong>Sendikası</strong>na dayanışma<br />

aidatı da ödemiş değildir.<br />

Đşveren tarafından davacıya yapılan kıdem tazminatı ödemesi ... <strong>Sendikası</strong>nın taraf olduğu<br />

toplu iş sözleşmesine göre yapılmış bulunmaktadır. Şayet işverenin yeni toplu iş<br />

sözleşmesine göre davacıya bir ödeme yapmış olması sözkonusu ise, hataen yapılan böyle<br />

bir ödeme kazanılmış hak oluşturmayacağından işverence her zaman geri istenebilir.<br />

Bu durumda kıdem tazminatı farkı talebine ilişkin istemin reddi ve ihbar tazminatının<br />

kıdem tazminatına esas ücrete göre hesap edilerek hüküm altına alınması gerekirken yazılı<br />

şekilde davanın kabulü hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 2.12.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar<br />

verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 23.2.<strong>1999</strong>, E. 1998/19194, K. <strong>1999</strong>/3356.<br />

Hizmet akdinin feshinden sona verilen sözleşme zammından yararlanamama<br />

- yararlanılan aynı ve sosyal hakların ait oldukları dönem<br />

sözleşmesine göre belirlenmesi - ödendiği tespit edilen ikramiye hakkında<br />

hüküm verilmemesi<br />

4 1. Đşçi hizmeti akdini feshedildikten sonra sözleşmeye göre yapılan<br />

zamdan yararlanamayacağı için, işçilik haklarının bu zam dikkate<br />

alınarak belirlenmesi söz konusu olamaz.<br />

2. Değişik dönem sözleşmelerinde öngörülen aynı ve sosyal haklardan<br />

yararlanacak işçinin alacakları, son dönem sözleşme hükümlerine<br />

göre değil, ait oldukları dönem sözleşmesinin hükümlerine<br />

göre belirlenebilir.<br />

3. Bilirkişi tarafından ikramiye alacağının ödendiği tespit edildiği halde,<br />

bu kalem alacağın da hüküm altına alınması isabetli görülemez.<br />

TSGLK 9<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı farkı, faizi, yıllık izin ücreti ve ikramiye<br />

ile ayni ve sosyal hak alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan<br />

yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle<br />

373


irlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde<br />

duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

23.2.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra<br />

duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YAGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçi hizmet sözleşmesini 15.8.1996<br />

tarihinde feshetmiştir. Böyle olunca aylarca sonra yürürlüğe giren 1997 Şubat<br />

Ayı zammından yararlanamaz. Böyle olunca hakların bu zam dikkate<br />

alınmaksızın belirlenmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.<br />

3. Davacı çalışma süresine göre yürürlüğe giren muhtelif Toplu Đş Sözleşmeleri<br />

hükümlerinde öngörülen ayni ve sosyal haklardan yararlanma durumundadır.<br />

Esasen mahkemede bu görüşte ise de, bu ayni ve sosyal haklar fesih tarihinde<br />

yürürlükte olan son Toplu Đş Sözleşmesine göre değil gerçekleştiği tarihte yürürlükte<br />

bulunan Toplu Đş Sözleşmeleri hükümleri dikkate alınmak suretiyle belirlenmelidir.<br />

4. Đkramiye alacağı ödendiği bilirkişi tarafından tespit edildiği halde mahkemece<br />

bu alacaklar da hüküm altına alınmıştır. Kararın gerekçeli bölümde mahkeme, bilirkişi<br />

raporundaki varılan sonucu kabul etmiş olmasına rağmen sonuçta bu kalem<br />

alacağı da hüküm altına almıştır ki, bu yönde kararın bozulmasını gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 20.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin olanın temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

23.2.<strong>1999</strong> gününde oybirlğiyle karar verildi.<br />

<br />

374


Yarg. 9. HD, 2.3.<strong>1999</strong>, E. 1998/19242, K. <strong>1999</strong>/3789.<br />

Ücret zamlarından kaynaklanan alacak miktarından işverence yapılan<br />

telafi zammının mahsup edilmesi - aynı ve sosyal hakların yararlanılan<br />

sözleşme hükümlerine göre belirlenmesi.<br />

5 1. Ücret zamlarından kaynaklanan alacak miktarı belirlenirken işverence<br />

telafi zammı adı altında yapılan ödemenin mahsup<br />

edilmesi gerekir.<br />

375<br />

2. Ayni sosyal haklara ilişkin alacak miktarlarının yararlanılan dönem<br />

sözleşmesinin hükümlerine göre belirlenmesi gerekir.<br />

TSGLK 2<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatları, yıllık izin ücreti,<br />

yakacak yardımı, ikramiye, ayni ve sosyal haklar ile ücret fark alacağının<br />

ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen<br />

miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin<br />

hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca<br />

istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve<br />

duruşma için 2.3.<strong>1999</strong> Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.<br />

Duruşma günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına Avukat ...<br />

geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten<br />

sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Ücret zamlarından kaynaklanan alacak miktarı belirlenirken 1997 Nisan ayında<br />

davalı işverence telafi zammı adı altında yapılan ödemenin mahsup edilmemiş<br />

olması hatalıdır.<br />

3. Ayni Sosyal haklardan doğan alacakların son dönem Toplu Đş Sözleşmesi hükümleri<br />

dikkate alınarak tespit edilmesi doğru değildir. Bir başka anlatımla bu<br />

alacak miktarları gerçekleştikleri dönemde yürürlükte olan Toplu Đş Sözleşmelerine<br />

göre ayrı ayrı hesaplanarak sonradan miktarlar toplanmak suretiyle hüküm<br />

altına alınmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı<br />

yararına takdir edilen 20.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

2.3.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla karar verildi.


KARŞI OY YAZISI<br />

1. Kapsam dışı personel olarak işyerinde çalışan davacının ücret farkı alacağına<br />

konu dönemde ücretlere zam yapmaya yetkili yönetim kurulunca zam yapılacağı<br />

hususunda bir karar verilmemiş aksine mali güçlük nedeniyle zam yapılmasının<br />

ertelenmesine karar verilmiştir. Bakanlığın ücretlere zam yapma yetkisi yoktur.<br />

Bakanlık birlikler arasında dengeyi sağlamak için yapılabilecek ücret zammının<br />

tavanını bildirmektedir. Bu bildirimi işyeri yönetim kurulu kararı olmadan ücret<br />

zammı olarak kabul etmek işyeri tüzüğüne ve yasalara aykırıdır. Bu nedenlerle<br />

mahkeme kararının bozulması görüşündeyim.<br />

2. Yukarıda açıkladığım nedenlerle % 30 ücret zammının uygulanması mümkün<br />

olmadığından ihbar ve kıdem tazminatı ile ilgili mahkeme kararının bu yönden de<br />

bozulması gerekir.<br />

3. Davacı kapsam dışı personel olduğundan Toplu Đş Sözleşmesinden yararlanması<br />

mamül yardımları dışında mümkün değildir. Zira işyeri yönetmeliğinin 93<br />

maddesinde düzenlenen mamül yardımının T.Đ.S.ne göre verileceği açıklanmıştır.<br />

Kapsam dışı personele ödeneceği işyeri yönetmeliğinin 83-92 ve 94-97 maddelerinde<br />

düzenlenen sosyal hakların ödeme şekli ve miktarları yönetim kurulunca kararlaştırılacaktır.<br />

Yönetmeliğin 104. maddesi gereği yönetim kurulu isterse bu<br />

sosyal haklar yönünden de T.Đ.S.leri ile paralellik sağlıyabilir. Ancak dava konumuzda<br />

yönetim kurulunun böyle bir karar aldığı iddia edilmediği gibi bu konuda<br />

delilde sunulmamıştır. Yönetmeliğin 88. maddesinde düzenlenen yakacak<br />

yardımı 2.10.1990 gün ve 6/4 sayılı kararla ücrete katılarak son beş yıldır bu şekilde<br />

ödeme yapıldığı ve 1990 dan sonra yönetim kurulunca yakacak zammının<br />

belirlenmediği anlaşıldığından davacının T.Đ.S.nden yararlandırılarak yakacak<br />

yardımı ödenmesi isteğinin kabul edilmesi işyeri tüzüğüne ve uygulamasına T.Đ.S.<br />

düzenine ve yasalara aykırı olup bu yönden de mahalli mahkeme kararının bozulması<br />

görüşünde olduğumdan bu yönden dairenin onamasına katılmıyorum.<br />

SONUÇ: Mahalli mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması<br />

gerektiği kanısında olduğumdan daire çoğunluğunun kararına bu yönlerden katılmıyorum.<br />

<br />

376


Yarg. 9. HD, 28.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/13074, K. <strong>1999</strong>/16404.<br />

Đşe giriş tarihine göre bildirim süresi ve kıdem tazminatına esas olan<br />

gün sayısının sözleşme veya kanun hükümlerine göre belirlenmesi<br />

6 Toplu iş sözleşmesi hükmüne göre bildirim süresi ve kıdem tazminatına<br />

esas olan gün sayısı hakkında belirli bir tarihten önce işe girenler<br />

için sözleşme hükümlerinin, bu tarihten son işe girenlerin ise<br />

kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörüldüğünden ve davacı işçi<br />

de anılan tarihten sonra işe başlamış olduğundan her iki tazminatı<br />

hakkında da ĐşK hükümlerinin uygulanması gerekir.<br />

TSGLK 9; ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin parası ile ücret alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Taraflar arasında açılmış olup halen sonuçlanmadığı anlaşılan hizmet tespiti<br />

davasının davalı idare bekletici mesele kabul edilmesini istediği halde o davanın<br />

sonuçlanmasının beklenmemesi hatalıdır. Gerçekten çelişkili kararlar verilmesine<br />

yol açılabileceği gibi, hizmet süresi bakımından o davanın önem taşıdığı açıkdır.<br />

3. Davalı işveren süresi içerisinde zamanaşımı def'inde bulunmuş ancak ücret konusunda<br />

5 yıllık zamanışımı süresi aşılacak şekilde alacağın tespiti ve hüküm altına<br />

alınması yoluna gidilmiştir.<br />

4. Đhbar ve kıdem tazminatlarının hesabında 1475 sayılı Đş Kanunun 13. maddesinde<br />

8 haftalık önel ile kıdem tazminatı için yılda 30 güne göre alacaklar yani<br />

tazminatlar tespit edilerek hüküm altına alınması gerektiği halde Toplu Đş Sözleşmesi<br />

kurallarına göre sonuca gidilmesi hatalıdır. Gerçekten Toplu Đş Sözleşmesinde<br />

dikkate alınmış olan belli bir tarihten önce işe girenler için TĐS'nin daha<br />

sonra işe girenler içinde Đş Kanunu hükümlerinin uygulanması öngörülmüş olup<br />

davacı o tarihten sonra işe başlamış bulunduğundan her iki tazminat miktarları<br />

hesaplanırken 1475 sayılı Đş Kanunun hükümlerinin uygulanması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

377


Yarg. 9. HD, 22.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/988, K. <strong>1999</strong>/3329.<br />

Güvenlik görevlisinin genel müdürlük kararı ile sözleşmeden yararlandırılması<br />

- sözleşmeye dayalı haklara ilişkin istek - ihbarnamenin dayanak<br />

alınamayacağı ve geçerliliği - gerekli inceleme yapılması<br />

7 Güvenlik görevlisi olan işçinin, işveren kuruluşun genel müdürlüğü<br />

kararı ile sözleşmeden yararlandırılması gerektiği halde bu yolda<br />

uygulama yapılmadığı için sözleşmeden doğan hakları talep etmesi<br />

karşısında alınan ibranamenin dayanak yapılması ve geçerliliği kabul<br />

edilemez.<br />

Đbranamede dava konusu yapılan ve sözleşmeden kaynaklanan çeşitli<br />

işçilik hakları yer almadıktan başka, sendikal haklar ve sendika<br />

üyeliğinden de söz edilmektedir ki, sendikaya üyeliği ve faaliyeti yasak<br />

olan güvenlik görevlisi yönünden böyle bir ihbarnamenin geçerliği ileri<br />

sürülemez. Bu itibarla ibrarname dayanak alınarak isteklerin reddini<br />

gidilemez; genel müdürlüğün davacı işçiyi sözleşmeden yararlandırma,<br />

ilgili <strong>kararları</strong> getirtip tüm dosya incelenerek bir sonuca gidilmelidir.<br />

TSGLK 9; 2495 sK<br />

DAVA: Davacı, ücret ve ikramiye farkı, sosyal yardım, vardiya zammı, ikramiye ve kıdem<br />

tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi davalıya ait işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışmakta iken ... ortaklıgının<br />

tarafı olduğu Toplu Đş Sözleşmesinden Genel Müdürlük kararı ile faydalandırılması<br />

gerektiği halde faydalandırılmadığını ileri sürerek Toplu Đş Sözleşmesince öngörülen ücret<br />

zammı, sosyal yardımlar, ikramiye farkı vardiya zammı gibi işçilik hakları isteğinde<br />

bulunmuştur.<br />

Mahkemece hizmet sözleşmesinin feshinden kısa süre sonra düzenlenen 2.5.1995 tarihli<br />

ibranameye dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesi olarak da<br />

Dairemizin ibraname ile ilgili görüşünün ibranamenin geçerli olduğu doğrultusunda<br />

bulunduğu gösterilmiştir.<br />

378


Öncelikle belirtmek gerekir ki 26.4.1995 fesih tarihinden sonra düzenlenen anılan<br />

ibranamede dava konusu yapılan ve Toplu Đş Sözleşmesinden kaynaklanan çeşitli<br />

işçilik hakları sayılmamış ve gösterilmemiştir. Öte yandan ibranamenin geçerli<br />

olduğu bir başka açıdan da düşünülemez. Zira ibranamede sendikal faaliyetlerden<br />

ve sendika üyeliğinden de söz edilmektedir. Oysa güvenlik görevlisinin bağlı olduğu<br />

yasa gereği sendikaya üyeliği ve sendikal faaliyeti sözkonusu olamaz. Mahkemece<br />

Dairemizin ibranameye ilişkin görüşü de hatalı şekilde değerlendirilmiştir.<br />

Gerçekten her halükarda ibranamenin geçerli olduğu şekilde dairemizin bir<br />

görüşü olmadığı gibi, hakkı ortadan kaldırdığı için bu tür belgelerin sınırlı şekilde<br />

yoruma tabi tutulduğu bilinmektedir. Haklar sayıldığı takdirde salt miktarın gösterilmemiş<br />

olması ibranemeyi geçersiz kılmaz. Açıklanan nedenlerden dolayı ibranameye<br />

dayanılarak isteklerin reddine karar verilmesi isabetli değildir. Bu durumda<br />

mahkemece yapılacak iş ... ortaklığı Genel Müdürlüğünün Toplu<br />

Sözleşmeden yararlandırma ile ilgili <strong>kararları</strong>, Toplu Đş Sözleşme metinlerinin<br />

tüm dosya içeriği inceleme ve değerlendirmeye tabi tutularak hasıl olacak sonuca<br />

göre bir karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 24.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/954, K. <strong>1999</strong>/3549.<br />

Kapsam dışında iken kapsam içine alınan işçinin ikinci yıl zammından<br />

yararlanması - çalışılan iş grubunun ücreti esas alınarak zammın uygulanması<br />

8 Sözleşmenin yürürlük tarihinden sonra ve imza tarihinden önce kapsam<br />

dışı iken daha sonra kapsam içine alınan işçi, sözleşmenin ikinci yıl<br />

zammından yararlanır. Bu zam, işçinin çalıştığı işçi grubunun ücreti esas<br />

alınıp bu ücrete uygulanır ve bulunan miktar işçinin almakta olduğu<br />

ücretten fazla ise aradaki farkın hüküm altına alınması gerekir.<br />

TSGLK 9, 2<br />

DAVA: Davacı, ücret, ikramiye, yıllık izin, tatil, vardiya zammı, fazla çalışma parası ile<br />

gece zammının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de<br />

HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin<br />

evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup<br />

düşünüldü:<br />

379


YARGITAY KARARI<br />

Đşyerinde uygulanan 10.9.1996 tarihinde imzalanan 1.3.1996 - 28.2.1998 yürürlük<br />

süreli toplu iş sözleşmesinin "Ücret Zammı ve Avans" başlıklı 41. maddesinde<br />

ikinci yıl zammının işçilerin iş gruplarına göre 1.3.1996 tarihinde belirlenen<br />

zamlı çıplak yevmiyesine % 50 oranında olmak üzere 1.3.1997 tarihinden geçerli<br />

olmak üzere zam yapılmasını öngörmüştür. Anılan toplu iş sözleşmesinin yürürlük<br />

başlangıç tarihinden sonra ancak imza tarihinden önce 6.9.1996 tarihinde<br />

kapsam dışı iken kapsam içine alınan davacıya çalıştığı beşinci iş grubuna göre<br />

1.700.000 TL esas alınarak ödenmesi gereken ikinci yıl için % 50 oranındaki<br />

zammın davacıya uygulanması gerekir. Şayet bu zamlı ücret davacının almış olduğu<br />

ücretten daha fazla ise bu farkın hüküm altına alınması gerekir. Öte yandan<br />

davacı bu toplu iş sözleşmesi ile kapsam dışından kapsam içine alınmamış ise de<br />

ücretinde bir indirim yapılamaz. Zira davacının 1.3.1997 tarihinden başlayarak<br />

toplu iş sözleşmesinin ikinci yıl zammından yararlandırılması gerekir. Ancak<br />

ikinci yıl zammının kapsam dışı ücrete yapılarak alacağın hüküm altına alınması<br />

hatalı olduğundan yukarıdaki esasa göre hesap raporu alınarak karar verilmesi gerektiğinden<br />

yazılı şekilde davanın kabulü bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 28.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9911, K. <strong>1999</strong>/14728.<br />

Đşçinin gördüğü iş ve görev ünvanı itibariyle kapsam dışı olup olmadığının<br />

belirlenmesi - işçiye sözleşmeden doğan zamlar uygulanırken<br />

kapsam dışı kaldığı düşüncesiyle yapılan zamların dikkate alınması -<br />

mükerrer ödemeye yer verilmemesi<br />

9 Đşçinin sözleşmeye dayalı haklardan fark isteğine karşı işverenin davacının<br />

kapsam dışı kaldığını savunması üzerine, öncelikle davacı işçinin gördüğü<br />

iş ve görev ünvanı itibariyle sözleşmenin kapsamı dışında kalıp<br />

kalmadığının belirlenmesini gerektirmekte ve yapılacak inceleme<br />

sonucuna göre bir karar verilmesi isabetli görülmektedir.<br />

Đşçinin sözleşmeden yararlanması gerektiği sonucuna varıldığında<br />

işverenin kapsam dışında kaldığı düşüncesiyle yaptığı zamlar dikkate<br />

alınarak sözleşmede öngörülen zamlar uygulanmalı, mükerrer ödemeye<br />

yer verilmemelidir.<br />

TSGLK 9<br />

DAVA: Taraflar arasındaki, ikramiye ve ücret farkı alacaklarının ödetilmesi davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

380


içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

28.9.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya<br />

başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra<br />

duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi 1.1.1996 - 31.8.1998 yürürlük süreli Toplu Đş Sözleşmesinin hakkında<br />

uygulanarak ücret ve ikramiye fark isteklerinde bulunmuş, davalı işveren ise, davacının<br />

kapsam dışı statüde bulunduğunu bu statü nedeniyle ücretine zam yapılmış<br />

olduğunu savunmuştur.<br />

Mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen rapor gözönünde<br />

tutularak istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

Bilirkişi raporundan hareketle sonuca varmak mümkün görülmemektedir.<br />

Gerçekten bilirkişi sendika üyeliğinin kazanıldığı tarihi dikkate alarak davacının<br />

Toplu Đş Sözleşmesinden yararlanabileceğini belirtmekle yetinerek hesaplamalar<br />

yapmıştır. Oysa davacının fiilen yaptığı iş ve görev ünvanı itibariyle kapsamdışı<br />

personel olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.<br />

Bu konunun mahkemece açıklığa kavuşturulması bunun için de gerektiği takdirde<br />

teknik bir bilirkişi marifetiyle mahallinde inceleme yaptırılarak, sonra da bir<br />

değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle bir karar verilmesi icap eder.<br />

Öte yandan kabul şekli itibariyle de davalı işveren savunmanın müteaddit aşamalarında<br />

davacı işçiye toplu iş sözleşmesinin zammından yararlanamıyacağı düşüncesiyle<br />

ayrıca zam yaptığını savunmuş bordrolar ibraz etmiştir. Mükerrer ödemeye<br />

yer verilmemesi için bu zamların yapılıp yapılmadığı da incelemeye tabi tutulmalı,<br />

yapıldığı takdirde mahsup konusu üzerinde durularak fark ücret<br />

alacakları ile ilgili hüküm kurulmalıdır.<br />

Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa<br />

yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

28.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile karar verildi.<br />

<br />

381


Yarg. 9. HD, 25.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1794, K. <strong>1999</strong>/3577.<br />

Alt işverenin işçisinin kendi işyeri için yapılan sözleşmeden dayanışma<br />

aidatı ödeyerek yararlanması - şartlar gerçekleşmediği için yararlanamama<br />

- bu nedenle asıl işverenin sorumluluğu olmayacağı<br />

10 Alt işverenin işçisi bu işverenle ait işyeri için yapılan sözleşmeden<br />

dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak istemişse de dilekçesi<br />

usulüne uygun ve zamanında verilmediği için sözleşme ile getirilen<br />

haklardan yararlanmak imkânını elde edememiştir. Bu nedenle davalı<br />

asıl işveren alt işverenin borçlarından sorumlu olmakla beraber,<br />

davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatının toplu iş sözleşmesi<br />

hükümleri dikkate alınmaksızın hesaplanması gerekir.<br />

TSGLK 9; ĐşK 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret farkı, ilave tediye ve ikramiye,<br />

yıllık izin ücreti ile sosyal yardım alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Mahkemenin kabulüne göre davacı işçi davalı işverenin taşerona verdiği işin<br />

yapıldığı işyerinde çalışmaktadır. Her ne kadar dayanışma aidatı ödemek<br />

suretiyle Toplu Đş Sözleşmesinden yararlanmak istediğini bildirmiş ise de bu<br />

dilekçe usulüne uygun olarak zamanında verilmediği için Toplu Đş Sözleşmesi ile<br />

getirilen haklardan yararlanacak durumda değildir. Bu nedenle asıl işverenin<br />

1475 sayılı Đş Kanununun 1/son maddesi uyarınca alt işverenin borçlarından<br />

sorumlu olduğu için ihbar ve kıdem tazminatlarında da anılan madde uyarınca<br />

asıl işveren durumundaki davalının sorumluluğu cihetine gidilmesi ve buna göre<br />

Toplu Đş Sözleşmesi esas alınmaksızın ihbar ve kıdem tazminatları<br />

hesaplattırılarak hüküm altına alınması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

382


Yarg. 9. HD, 11.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12756, K. <strong>1999</strong>/15544.<br />

Alt işverenin işçisinin asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanamaması-asıl<br />

işverenin sözleşme dışında alt işverenin yükümlülüklerinden<br />

sorumlu olması-fesihte kötüniyet bulunduğu değerlendirmesinin<br />

yapılmaması<br />

11 1. Alt işverenin işçisi, asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden<br />

yararlanamaz ve bu durumda asıl işverenin sorumluluğu,<br />

sözleşme dışında alt işverenin yükümlülükleri ile sınırlıdır.<br />

383<br />

2. Alt işverenin işçisinin, asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden<br />

yararlanma girişimlerinden sonra feshinde kötüniyetin bulunduğu<br />

şeklinde bir değerlendirme yapılamaz.<br />

TSGLK 9; ĐşK 1, 13<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini<br />

istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları<br />

yerinde değildir.<br />

2. Davacı, asıl işverenden ihale ile işinin bir bölümünü almış olup alt işveren durumunda<br />

bulunan ...'in işçisi olarak çalışmakta iken, asıl işverenin tarafı olduğu<br />

TĐS.den yararlanabilmek için girişim ve isteklerde bulunduğu mahkemenin kabulündedir.<br />

Ancak, fesih bu istekler üzerine alt işveren tarafından gerçekleştirilmiş<br />

olduğu için kötüniyet tazminatına da karar verilmiştir ki, böyle bir değerlendirme<br />

Dairemizin son yıllarda oluşan içtihatlarına aykırıdır. Öğretide de benimsenen<br />

Dairemizin uygulaması alt işveren işçisinin asıl işverenin taraf olduğu TĐS.den<br />

yararlanamayacağı doğrultusundadır. Bunun sonucu olarak somut olayda gerçekleşen<br />

fesih işleminin kötüniyete dayandırılması olanağı yoktur. Bu bakımdan ihbar<br />

tazminatına karar verilmekle yetinilerek kötüniyet tazminatı reddedilmelidir.<br />

Bu hususda belirtilmelidir ki 1475 sayılı Đş Kanununun 1/son maddesinin asıl işverenin<br />

tarafı olduğu TĐS.den kaynaklanan alacaklar dışında alt işverenin sorumluluğuyla<br />

sınırlı olarak asıl işverenin sorumlu tutulması şeklinde yorumlanarak<br />

uygulanmalıdır.


3. Kabule göre de, davalı temerrüde düşürülmemiş olduğu için kötüniyet tazminatına<br />

fesih tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temkyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

Toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi açısından çoğunluk<br />

1. Đşkolunda çoğunluğu belirleyen istatistiğe itirazda aynı işkolunda<br />

faaliyet gösteren diğer sendikaların taraf gösterilmesi<br />

2. Alt işverenin kendi işyerinde sözleşme yetkisi için çoğunluğun<br />

tespitinde asıl işverenin ve diğer alt işverenlerin işçilerinin birlikte<br />

dikkate alınmaması<br />

Yarg. 9. HD, 10.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9533, K. <strong>1999</strong>/10565.<br />

Đşkolu istatistiğine itirazda aynı işkolunda faaliyet - diğer sendikaların<br />

taraf gösterilmesi<br />

1 Đşkolu istatistiğine itiraz davasında sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik<br />

Bakanlığı değil, hukuki yararı bulunan aynı işkolunda kurulu<br />

diğer işçi sendikalarının da taraf gösterilmesi gerekir.<br />

TSGLK 12<br />

DAVA: ... Đşçiler <strong>Sendikası</strong> adına avukat ... ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

adına avukat ... aralarındaki dava hakkında Ankara 9. Đş Mahkemesinden<br />

verilen 11.5.<strong>1999</strong> günlü ve 59/490 sayılı hüküm davalı avukatınca temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca <strong>1999</strong> Ocak ayı istatistiği Resmi Gazetenin<br />

17 Ocak <strong>1999</strong> tarih ve 23586 sayılı nüshasında yayınlanmış olup buna göre<br />

"04 Gıda Sanayii" iş kolunda çalışan toplam işçi sayısı 323.105, davacı sendikanın<br />

üye sayısı 77189 yüzdesi de 23,88'dir.<br />

Davacı sendika, Bakanlığın bu tespitinin hatalı olduğunu üye sayılarının hesabında<br />

son dönemde üye olan 4770 işçiden sadece 1657'sinin dikkate alınıp kalanın<br />

alınmadığını ve yüzde oranında daha yüksek olduğunu ileri sürerek itiraz davası<br />

açmıştır.<br />

384


Mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişi kurulu raporu dikkate alınarak davacı<br />

sendikanın üye sayısının 78.679 ve yüzdesininde % 24.35 olduğu kabul<br />

edilmek suretiyle istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.<br />

2822 sayılıToplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 12. maddesine göre<br />

yapılan istatistik tespit, bu tespit kapsamına giren bütün sendikaların hukuki durumunu<br />

etkiler. Bu itibarla "Gıda" iş kolunda kurulu bütün sendikaların taraf<br />

gösterilmesi gerekir. Bu itiraz davasına sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

taraf gösterilmiş, hukuki yararı bulunan diğer sendikalar gösterilmemiştir.<br />

Bu durumda mahkemece yapılacak iş, itiraz kapsamı içinde davaya katılacak<br />

diğer sendikaların yine aynı kapsam içinde kalan varsa itirazları da dikkate<br />

alınarak yeni bir inceleme yapılıp davacı sendikanın gerçek üye sayısını ve bu<br />

üye sayısının aynı iş kolunda çalışanlara oranla yüzdesinin tespitine karar<br />

verilmekten ibarettir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.6.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 30.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/20287, K. <strong>1999</strong>/20455.<br />

Alt işverenin üstlendiği iş dolayısıyla oluşan kendi işyerinde çalışan<br />

işçi ve sendika üyeleri sayısına göre yetkinin belirlenmesi-yetki için<br />

çoğunluk tespitinde asıl işverenin veya diğer alt işverenlerin<br />

çalıştırdığı işçilerin birlikte değerlendirilmemesi<br />

2 Bir işverenin işyerinde yürütülen işin bir bölümünde veya bölümlerinde iş<br />

alan ve gerçek anlamda alt işveren olarak faaliyet gösterenler için de asıl<br />

işverenin işyeri alanında işyerleri kurulmuş olur ve bu işyerlerinde çalışan<br />

alt işveren işçileri için uygulanmak üzere toplu iş sözleşmesi yetkisinin<br />

kazanılmasında, o alt işverenin işçileri ve bunlardan sendikaya üye<br />

olanların sayıları dikkate alınır. Bu açıdan alt işverenin kendi işyerinde<br />

çalıştırdığı işçilerin, asıl işverenin işçileri veya varsa diğer alt işverenlerin<br />

işçileri ile birlikte değerlendirilmesi söz konusu olamaz.<br />

TSGLK 12, 15; ĐşK 1<br />

DAVA: ... adına Avukat ... ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat<br />

... Dahili Davalı ... T.A.Ş adına Avukata ... aralarındaki dava hakkında Aydın<br />

1. Asliye Hukuk Hakimliğinden Đş mahkemesi sıfatıyla verilen 22.9.<strong>1999</strong> günlü<br />

ve 1103/765 sayılı hüküm davacı Avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

385


YARGITAY KARARI<br />

Davacı ... sendikası, davalı ... AŞ'ye ait işyerinde bağlı taşeronlara verilmiş ...'la<br />

ilgili işyerlerinde Toplu iş sözleşmesi yapılabilmek için çoğunluğa sahip olduğunun<br />

tespiti isteğiyle 24.9.1996 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı-<br />

'na başvuruda bulunmuş Bakanlıkça yapılan incelemelere göre de işyerlerinde<br />

toplam 538 işçinin çalıştığı, bunlardan 135'nin davacı sendikaya üye olduğu belirlenerek<br />

olumsuz tespit yazısını davacı ile birlikte ilgililere gönderilmiştir.<br />

Davacı sendika bu itiraz davası ile olumsuz tespitin iptaline karar verilmesini talep<br />

etmiş, mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişinin raporu dikkate alınarak<br />

davanın reddine karar verilmiştir.<br />

Başvuru dilekçesinde ve anılan Bakanlık'ça yapılan tespitlerde belirtildiği üzere<br />

davalı işverenin sahip olduğu iş yerinde görülmekte olan işçilerin bir bölümünün<br />

müteaddit taşeronlara verildiği anlaşılmaktadır. Şayet ortada gerçek taşeronluk<br />

varsa taşeronların üstlendikleri işlerin ayrı ayrı iş yerleri kapsamında bulunduğu<br />

dikkate alınarak sadece davalı işverenin yürüttüğü işlerin yapıldığı işyerindeki<br />

çalışan işçi sayısı ile sendika üyesi sayısı belirlenerek davacı sendikanın çoğunluğunun<br />

bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Bir başka anlatımla gerçek taşeronluk<br />

durumlarında taşeronların aldığı işlerde çalıştırdığı işçiler asıl işverenin<br />

çalıştırdığı işçilerle birlikte değerlendirmeye tabi tutulamaz.<br />

Böyle bir halde sadece asıl işverenin işyeri esas alınmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir<br />

ki davalı şirkete ait işlerin tamamı bölüm bölüm taşeronlarla verilmiş ise<br />

böyle bir durumda asıl işverenlikten söz edilemez. Mahkemece bu hususlar dikkate<br />

alınarak hüküm kurulmuş değildir.<br />

Đsabetli bir sonuca varılabilmesi için öncelikle eksiklikler tamamlanmalıdır. Bunun<br />

için de SSK prim bardroları prosedür dosyası işçilerin ücret bordroları taşeronluk<br />

sözleşmeleri sendikaya üyelik fişleri getirtilerek değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.<br />

Öte yandan Muvaazalı işçi alımı yada işten çakıralması gibi durumlar<br />

mevcut ise bunlar geçersizdir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

386


Yetki tespitinde bakanlığa başvuru tarihinin ve o tarihteki üyelerin<br />

esas alınması<br />

1<br />

2<br />

1. Yetki için çoğunluğun tespitinde bakanlığın başvuru tarihinin ve o<br />

tarihteki üyelerin gözönünde tutulması<br />

2. Yetkinin tespitinde bakanlığa başvuru tarihinin dikkate alınması ve<br />

başvuru tarihinden sonraki istifaların yetkiyi etkilememesi<br />

3. Başvuru tarihinden sonra işverenin değişmesinin yetkiyi etkilememesi<br />

Bak. k. 2<br />

Yarg. 9. HD, 25.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/5776, K. <strong>1999</strong>/6651.<br />

Yetki için çoğunluğun tespitinde bakanlığa başvuru tarihinin esas alınması-üyelikten<br />

çekilme işlemi ve bunun sonucu üyeliğin sona erdiği tarihin<br />

belirlenmesi-üyelikten çekilme ve sonucunun başvuru tarihinden<br />

önce meydana gelmesi<br />

1 Đşçi sendikasının sözleşmeye taraf olma yetkisi, bakanlığa başvuru<br />

tarihi esas alınarak belirlenirken, üyelikten çekilen işçilerin buna<br />

göre üyeliklerinin sona erdiği tarihin açıklığa kavuşturulması, üyelikleri<br />

başvuru tarihinden önce sona erenlerin sendika üyeleri arasında<br />

hesaba katılmamaları gerekir.<br />

TSGLK 13, 12, 15; SenK 25<br />

DAVA: ... A.Ş. adına Avukat ... ile 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat<br />

... 2. ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đstanbul Üçüncü Đş<br />

Mahkemesinden verilen 3.2.<strong>1999</strong> günlü ve 1132-9 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz<br />

edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işçi sendikası 26.9.1997 tarihinde davacıya ait işyerinde çoğunluk tespiti isteğiyle<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurmuş, Bakanlıkça yapılan araştırma ve<br />

inceleme sonucunda işyerinde 59 işçinin çalıştığı bunlardan 31'inin davalı sendikaya üye<br />

olduğu belirlenerek bir tespit yazısıyla ilgililere bu durum tebliğ edilmiştir.<br />

387


Davacı işveren üye sayısının gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek itiraz davası açmıştır.<br />

Mahkemece mütalaasına başvurulan bilirkişi raporunda işçi sayısının 48,<br />

üye sayısının 25 olduğunu belirlemiş mahkemece bu rapor esas alınarak<br />

davacının davasının reddine karar verilmiştir.<br />

Dosya içeriğine göre 4 işçinin davalı sendikadan istifa ettikleri anlaşılmaktadır.<br />

2821 sayılı Sendikalar Kanunun 25. maddesinin 4101 sayılı Yasa ile değişik 2.<br />

fıkrasına göre üyelikten çekilme başvurma tarihinden itibaren bir ay sonra geçerlidir.<br />

Dosyada bulunan belgelerden dört işçi ile ilgili olarak çekilme işleminin hangi<br />

tarihte gerçekleştiği konusunda tereddütler mevcuttur. ... ile ilgili olarak noterlikçe<br />

çekilme iradesinin tasdikinin 4.9.1997 tarihinde gerçekleştiği, bu tasdik belgesinin<br />

üst tarafında ise yevmiye numarasının 4.8.1997 tarihinde verildiğinin<br />

gösterildiği bir başka anlatımla bu tarihlerin birbirini tutmayıp farklı oldukları<br />

anlaşılmaktadır. Dört işçi ile ilgili olarak yapılacak bir değerlendirme sonuca etkilidir.<br />

Gerçekten çekilme işlemi 4.8.1997 tarihinde gerçekleşmiş ise bir ay sonra<br />

bu çekilme etkisini doğuracağından 26.9.1997 başvurma tarihinde bunun davalı<br />

sendika üyesi olarak kabul edilmesi doğru değildir. 4.9.1997 tarihi esas alınacak<br />

olursa bir aylık süre geçmediği için sendika üyeliği devam ettiği sonucunun kabulü<br />

gerekir. Görüldüğü gibi bu sorun verilecek karar açısından son derece<br />

önemlidir. Mahkemece konu üzerinde durulup değerlendirme yapılmamıştır. Eksik<br />

incelemeyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA),<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.3.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 14.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15658, K. <strong>1999</strong>/15844.<br />

Çoğunluğun tespitinde bakanlığa başvuru tarihi esas alınması-sonraki<br />

istifaların veya işveren değişmesinin yetkiyi etkilememesi<br />

2 Đşçi sendikasının sözleşmeye taraf olması yetkisinin tespitinde, bakanlığa<br />

başvrulduğu tarihte işyerinde çalışan işçilerin sendikaya üye olanlarının<br />

çoğunluğu esas alınır. Başvuru tarihinden sonra sendikadan istifalar veya<br />

işverenin değişmesi yetkiyi etkilemez ve bu açıdan yetkinin düştüğü<br />

yolunda bir tespit mahkemeden talep edilemez.<br />

TSGLK 13, 12, 14, 15<br />

DAVA: ... A.Ş. adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... Dahili Davalı: Çalışma ve<br />

Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đzmir 4. Đş<br />

Mahkemesinden verilen 9.9.<strong>1999</strong> günlü ve 933/487 sayılı hüküm davalılar avukatınca<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

388


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işveren, davalı işçi sendikasına üye olupda işyerinde çalışan işçilerinin<br />

tamamının sendikadan istifa ettiklerini bu itibarla sendikanın Toplu Đş Sözleşme<br />

yapma yetkisini kaybettğini ileri sürerek bunun tespitini istemiş, mahkemee istek<br />

gibi hüküm kurulmuştur.<br />

2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 12. ve bunu izleyen<br />

maddesinde; Toplu Đş Sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası yada işveren tarafının<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren işletilecek<br />

prosedür ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre başvuru tarihi çoğunluk<br />

tespitinde esas alınması gereken bir tarih olup bütün inceleme o tarih<br />

itibariyle yapılması gerekir. Başvuru tarihinden sonra işveren tarafının değişmesi<br />

yada istekte bulunan sendikadan istifalar olması gibi hususlar Toplu Sözleşme<br />

yapma yetkisini etkilemez. Davacı başvuru tarihi itibariyle bu konuda herhangi<br />

bir iddiada bulunmamakta sadece başvuru tarihinden sonra istifaların<br />

gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Böyle olunca davalı işçi sendikasının yetkisinin<br />

düştüğü kabul edilemez. Bunun sonucu olarak da davacı işverenin açtığı bu<br />

davanın reddine karar verilmelidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

Yetki Đtirazı<br />

1. Bölge Müdürlüğüne kayıt yaptırılmayan itiraz dilekçesinin reddedilmesi<br />

2. Yetki itirazına ilişkin mahkeme kararının Yargıtayca kesin karara<br />

bağlanması ve tashihi karar yoluna gidilememesi<br />

3. Đtiraz üzerine çoğunluk belirlenirken bakanlığa başvuru tarihinden<br />

önceki istifa ve diğer sendikalara üyeliklerin dikkate alınması<br />

4. Đtiraz üzerine çoğunluğun belirlenmesinde üyelik ilişkilerinin varlığı<br />

için araştırma yapılarak sonuca gidilmesi<br />

5. Bakanlığa başvuru tarihinden iki gün önce muvazaalı işçi alındığı<br />

iddiası incelenerek sonuca gidilmesi<br />

389


5<br />

6<br />

7<br />

6. Yetki uyuşmazlığının temyiz aşamasında işçinin istifa durumunun<br />

dikkate alınabilmesi<br />

7. Çoğunluk belirlenirken işyerinde çalışan özel güvenlik görevlilerinin<br />

dikkate alınmamasının kanuna uygun olması<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16805, K. <strong>1999</strong>/17592.<br />

Đtiraz dilekçesinin bölge müdürlüğüne veya bakanlığa kayıt ettirilip<br />

mahkemeye verilmesi - geçerlilik şartı<br />

1 Bakanlıkça yapılan işyeri çoğunluk tespitine itiraz halinde dilekçenin<br />

Bölge Müdürlüğüne kayıt ettirilip mahkemeye verilmesi<br />

gerekli olup, geçerlilik şartı olan kayıt yaptırılmadığına göre<br />

davanın reddi gerekir.<br />

TSGLK 15, 12, 13<br />

DAVA: ... adına Avukat ... ile 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına<br />

Avukat ..., 2. ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Kocaeli 1.<br />

Đş Mahkemesinden verilen 11.10.<strong>1999</strong> günlü ve 296/510 sayılı hüküm, davalı<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işveren vekili, davalı sendikanın başvurusu üzerine davalı Bakanlık tarafından<br />

davalı işyerinde yapılan çoğunluk tespitine davalı sendikanın yasal çoğunluğu<br />

bulunmadığından bahisle itiraz etmiştir.<br />

Davalı sendika vekili, vekaletnamesindeki yetkiye dayanarak ilk oturumda davayı<br />

kabul etmiştir.<br />

Davalı Bakanlık vekili ise dava dilekçesinin Bakanlık veya Bölge Müdürlüğüne<br />

itirazın süresi içerisinde kayıt ettirilmediğini ve yapılan tespitin doğru olduğunu<br />

belirterek itirazın reddine karar verilmesini istemiş; mahkemece davalı sendika<br />

vekilinin beyanı doğrultusunda işverenin itirazının kabulüne ve yetki tespit yazısının<br />

iptaline karar verilmiştir.<br />

390


Öncelikle itiraz davası dilekçesinin işyerinin bağlı olduğu Bölge Müdürlüğüne<br />

veya Bakanlığa kayıt ettirilip mahkemeye verilmesi gerekir. Bu işlem itirazın geçerlilik<br />

koşulu olup 6 işgünlük hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin saptanması<br />

için gereklidir. Dosya içeriğinden kayıt işleminin yapılmadığı sonucuna varıldığına<br />

göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esası<br />

incelenerek kabulüne karar verilmiş olması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 6.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14648, K. <strong>1999</strong>/14904.<br />

Yetki itirazına ilişkin mahkeme kararının Yargıtayca kesin karara bağlanması<br />

- ĐşMahK'nda tashihi karar yoluna yer verilmemiş olması<br />

2 Đşletme toplu iş sözleşmesi yapmak üzere çoğunluk tespiti ile ilgili<br />

uyuşmazlık Yargıtayca kesin karara bağlanmış olduğu ve ĐşMahK-<br />

'nda tashihi karar yoluna yer verilmediği için, verilen kararda<br />

maddi hata bulunduğu nedeni ile tavzih talebinin reddine karar<br />

verilmesi gerekir.<br />

391<br />

TSGLK 15, 12<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... ile 1. ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... 2. Çalışma<br />

ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında<br />

Ankara 1. Đş Mahkemesinden verilen 1.7.<strong>1999</strong> günlü ve 892/1528 sayılı hüküm,<br />

davacı avukatınca temyiz edilmiş (Adli Aravermede) Nöbetçi Hukuk Dairesince<br />

16.8.<strong>1999</strong> günlü ve 1292/12659 sayılı kararla bozulmuş olup, davalı vekili tarafından<br />

maddi hata bulunduğu nedeni ile tavzih talebinde bulunulmuş olmakla<br />

dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

... ve ... Sendikaları 3.9.1998 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına<br />

... Genel Müdürlüğüne ait işletme kapsamındaki işyerlerinde Toplu Đş Sözleşmesi<br />

yapmak amacıyla çoğunluk tespiti isteğinde bulunmuşlar ve Bakanlıkça yapılan<br />

inceleme sonucunda 3.11.1998 tarihli tespit yazısı ile ... <strong>Sendikası</strong>nın çoğunluğunun<br />

bulunduğu ... <strong>Sendikası</strong>nın ise çoğunluğunun bulunmadığı sonucuna<br />

varılarak durum kendilerine bildirilmiştir. ... <strong>Sendikası</strong> olumlu ve olumsuz<br />

tespitlerin iptali istemiyle itiraz davası açmış, mahkemece yapılan incelemeler<br />

sonucunda da ek bilirkişi raporundaki veriler dikkate alınarak davanın reddine


karar verilmiştir. Bu karara karşı ... <strong>Sendikası</strong> temyiz yoluna başvurmuş, yapılan<br />

temyiz incelemesi sonucunda da Yargıtay Nöbetçi Hukuk Dairesi 16.8.<strong>1999</strong> tarih<br />

12927-12659 sayılı kararla yerel mahkeme kararının bozularak ortadan<br />

kaldırılmasına karar verdikten sonra, anılan işletmeye ait işyerinde ...<br />

<strong>Sendikası</strong>nın yetkili olduğunu belirterek taraflar arasındaki uyuşmazlığı kesin<br />

olarak karara bağlamıştır.<br />

... <strong>Sendikası</strong> 6.9.<strong>1999</strong> havale tarihli dilekçesiyle Dairemize başvurarak; Yargıtay<br />

Nöbetçi Hukuk Dairesinin 1128 işçinin ... <strong>Sendikası</strong>na üyeliğinin geçersiz sayılarak<br />

ek bilirkişi raporunda belirtilen ... <strong>Sendikası</strong> üyesi 3014 rakamından indirilmesi<br />

sonucu uyuşmazlığı çözme yoluna gittiğini, oysa 1128 işçinin daha önce<br />

anılan sendikanın üye sayısından indirilmiş olduğunu böylece aynı rakamdan mükerrer<br />

indirimler yapılarak maddi hataya düşüldüğünü, öte yandan aynı kararda<br />

bir yandan bilirkişi raporu eleştirilirken diğer yandan bu rapordaki veriler dikkate<br />

alınarak sonuca gidilmek suretiyle çelişkiye de yol açıldığını ileri sürmektedir.<br />

Nöbetçi Hukuk Dairesi kararının incelenmesinden, bilirkişi raporuna dayanılarak<br />

uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gidilmediği, hüküm fıkrasında varılan sonuca<br />

uygun bir gerekçe gösterildiği, ayrıntılı gerekçede tarafların isim ve sıfatlarında<br />

bir hataya düşülmediği gibi, rakam hatası da yapılmadığı dosyadaki veriler tespit<br />

edilmek suretiyle toplam işçi sayısı, ... <strong>Sendikası</strong> üyesi işçilerden yasanın öngördüğü<br />

koşullara uymayan geçersiz üyeliklerin sayısı ve daha sonra da her bir sendikaya<br />

üye olan işçilerin sayıları belirlenerek; ... <strong>Sendikası</strong>nın başvuru tarihinde<br />

işletmeye ait işyerlerinde çoğunluğunun bulunduğu sonucuna varıldığı görülmektedir.<br />

Maddi hata kapsamı dışında kalan bir hata söz konusu olsa dahi bunun iş yargılamasında<br />

düzeltilmesi olanağı yoktur. Gerçekten 5521 sayılı Đş Mahkemeleri<br />

Kanununda tashihi karar yoluna yer verilmediği gibi, 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi<br />

Grev ve Lokavt Kanunun 15. maddesinde de yetki itirazı şeklinde iş<br />

mahkemelerinde açılan davalar sonunda verilen <strong>kararları</strong>n Yargıtayca kesin karar<br />

bağlanacağı da öngörülmüş bulunmaktadır. Bu maddi olgular karşısında istemin<br />

reddine karar verilmesi gerekmişitr.<br />

SONUÇ: Yukarıda belirtilen sebeplerle ... <strong>Sendikası</strong>nın 6.9.<strong>1999</strong> tarihli isteminin<br />

REDDĐNE, 30.9.<strong>1999</strong> gününde oybirliği ile karar verildi.<br />

<br />

392


Yarg. 9. HD, 28.1.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/151, K. <strong>1999</strong>/1062.<br />

Yetki tespitine itiraz - başvuru tarihinden önceki üyelikten çekilme ve<br />

diğer sendikaya üyeliğin dikkate alınarak çoğunluğun tespitinin uygunluğu<br />

3 Belediye'ye ait işyerlerinde işletme toplu iş sözleşmesi yapmak ve<br />

çoğunluğun belirlenmesi isteği ile Bakanlığa başvuran iki işçi sendikası<br />

hakkında verilen olumlu ve olumsuz tespit yazısına karşı yapılan<br />

itirazda, mahkemece başvuru tarihinden öcne gerçekleşen<br />

üyelikten çekilme ve diğer sendikaya üyelik dikkate alınarak<br />

çoğunluğun belirlenmesi isabetlidir.<br />

393<br />

TSGLK 15, 12, 13; SenK 22, 25<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> Genel Başkanlığı adına Avukat ... ile 1- ... <strong>Sendikası</strong> adına<br />

Avukat ... 2- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat ... Dahili Davalı;<br />

... Belediye Başkanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Gaziantep<br />

Đş Mahkemesinden verilen 15.12.1998 günlü ve 275-465 sayılı hüküm davalılar<br />

avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

... <strong>Sendikası</strong> ve ... <strong>Sendikası</strong> Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 3.9.1997<br />

tarihinde ayrı ayrı başvurularda bulunarak Gaziantep ... Belediye Başkanlığına<br />

ait işletmeye bağlı işyerlerinde Toplu Đş Sözleşmesi yapmak üzere gerek % 10<br />

barajını açtıklarının ve gerekse üye çoğunluğuna sahip olduklarının tespitine<br />

karar verilmesini istemişler. Bakanlıkça yapılan inceleme sonucunda işletmede<br />

toplam 775 işçinin çalıştığını, bunlardan 371 inin ... <strong>Sendikası</strong>na, 396 sının da ...<br />

<strong>Sendikası</strong>na Üye olduklarının anlaşılması üzerine ayrı ayrı tespit yazıları<br />

düzenlenerek ... <strong>Sendikası</strong>nın çoğunluğa sahip olmadığı, ... <strong>Sendikası</strong>nın ise<br />

çoğunluğunun bulunduğu kabul edilerek olumlu ve olumsuz tespit yazıları adı<br />

geçen sendikalara ve ilgililere gönderilmiştir. Bu gelişme üzerine ... <strong>Sendikası</strong>,<br />

gerekse olumsuz ve gerek olumlu tespitlerin doğru olmadığını iddia ederek 2822<br />

sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 15. maddesi uyarınca itiraz<br />

davası açmış olup yapılan yargılama sonunda mahkemece istek doğrultusunda<br />

tespit yazılarının iptaline ve çoğunluğun sonuç itibariyle ... <strong>Sendikası</strong>nda<br />

olduğuna karar verilmiştir.<br />

Toplanan bilgi ve belgelere göre işletmeye ait işyerlerinde 775 işçinin çalıştığı<br />

konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık taraf sendikaların<br />

üye sayıları konusunda toplanmakta olup 24 işçinin istifa ve öteki sendikaya üye-


lik işlemlerinin başvuru tarihi olan 3.9.1997 den önce hüküm ifade edip etmediğinin<br />

tespiti önem taşımaktadır. Gerçekten 22 işçi ... <strong>Sendikası</strong> üyeliğinden istifa<br />

etmek üzere 26.7.1997 ve iki işçi de 31.7.1997 tarihlerinde notere başvurarak<br />

üyelikten ayrılma yolunda irade açıklamasında bulunduklarını iddia ederek aynı<br />

tarihlerde de ... <strong>Sendikası</strong>na üye olduklarını bildirerek üyelik fişleri tanzim ettirmişlerdir.<br />

Üyelik fişlerinin noterlik tarafından 28.8.1997 tarihinde noterlikçe<br />

onaylanıp deftere kayıt olunarak yevmiye numarası almış oldukları ve bu tarihten<br />

itibaren üyelikten çekilme bildirimlerinin hüküm ifade ettiği Gaziantep Asliye 3.<br />

Hukuk Mahkemesinin 25.3.1998 tarih ve 1997/619 esas, 1998/351 karar sayılı<br />

kararı ile belirlenip, temyiz edilmiyerek kesinleşmiştir. Davacı ve davalı sendika<br />

arasında kesinleşen anılan karar tarafları bu dava yönünden de bağlayacaktır.<br />

Esasen ikinci sendika üyeliği geçersiz olduğu gibi, sendikadan çekilme bildiriminin<br />

noterce onaylandığı tarih daha önceki bir tarih olmadığından 28.8.1997 tarihinde<br />

yevmiye numarası alındığı tarihe göre ... <strong>Sendikası</strong>ndan çekilmenin hüküm<br />

ve sonuç doğurduğundan sonucu itibariyle doğru olan kararın bu gerekçe ile<br />

ONANMASINA 28.1.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Mahkeme, ... <strong>Sendikası</strong> üyeliğinden çekilen 24 işçinin istifa tarihleri olarak irade<br />

beyanlarının noterce tespit edildiği tarihi değil, noter masraflarının yatırıldığı<br />

tarihi esas almak suretiyle bu istifaların değerlendirmeye alınamıyacağını kabul<br />

etmiştir.<br />

Đşçilerin istifa tarihlerinden en sonuncusunun 31.7.1997 tarihi olduğu, noter harç<br />

ve masraflarının 28.8.1997 tarihinde yatırılıp yevmiye numarası verildiği ve yetki<br />

için başvuru tarihininde 3.9.1997 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.<br />

3.9.1997 yetki başvuru tarihinde ... yerinde 775 işçi çalıştığı bilirkişi belirlemesinde<br />

bu işçilerden 400 ünün ... <strong>Sendikası</strong>na, 366 sının ise ... <strong>Sendikası</strong>na üye oldukları<br />

ifade edilmektedir. Bilirkişi 24 işçinin ... <strong>Sendikası</strong>ndan 28.8.1997 tarihinde<br />

ayrılmış sayılmaları gerektiğini raporunda belirtmiştir.<br />

Sendikalar yasasının 25/2. maddesinde çekilme bildiriminin noter huzurunda<br />

yapılacağı öngörülmektedir.<br />

1512 sayılı Noterlik Kanununun 72. maddesinde "noterler, ilgililerin istemi üzerine,<br />

hukuki işlemleri belgelendirirler. Belgelendirme, bu kısım hükümleri ile diğer<br />

kanunlar ve yönetmelikte gösterilen şekilde yapılır..." denilmektedir.<br />

Belirtilen yasa hükmünden hareketle sendikadan çekilme iradesinin belgelendirmesinin<br />

özel kanundaki kural da gözönüne alınarak yapılması gerekir.<br />

394


Sendikalar yasasının 25/2. maddesinde, "... çekilme bildirimi noter huzurunda<br />

münferiden kimliğin tezbiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olacağı..."<br />

belirtilmektedir.<br />

Üyelikten çekilme bildirimlerinin incelenmesinde, noterin iş yaptıran işçinin<br />

kimlik adres ve yeteneğini, gerçek isteğini tespit ettiği ve hukuki işlem mahiyetindeki<br />

istifa iradesini taşıyan çekilme bildirimi altındaki imzanın kendi huzurunda<br />

ve noter dairesinde atıldığını belgelendirdiği görülmektedir.<br />

1512 sayılı Noterlik yasasının 90. maddesine göre onamanın şekil şartları tamamlanmıştır.<br />

Aynı yasanın 91. maddesinde onaylama imzanın noter huzurunda atılması veya<br />

kendisine ait olduğunun ilgili tarafından kabulü ile kabildir denilmektedir. Bu koşulda<br />

yerine getirilmiş ve ilgili hiçbir zaman imzanın kendisine ait olmadığını<br />

ifade etmemiştir.<br />

Yine noterlik yasasının 82. maddesinin 2. fıkrasında, noterler tarafından bu kısmın<br />

ikinci bölümü hükümlerine göre düzenlenen hukuki işlemlerinin sahteliği<br />

sabit oluncaya kadar geçerli olacağı belirtilmiş olup, belgelendirilen hukuki işlemin<br />

yasanın dokuzuncu kısmının bir ve ikinci bölümlerine uygun olarak yapıldığı<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Yasanın noterlik işlemlerinde uyulması gerekli genel hükümleri düzenleme şekilleri<br />

ve onaylama koşulları istifa iradesinin geçerliliği yönlerinden yerine getirilmiş<br />

olup, noterlerin alacakları ücretler ve harç, vergi ve resimlerin tahsil şekli ile<br />

ilgili hükümlerin ve yevmiye numarası verme gibi şekli şartların noterlik işlemlerinde<br />

uyulması gerekli (zorunlu) genel hükümler arasında yer almadığı görülmektedir.<br />

Đlgilinin sendikalar yasasının 25. maddesine göre noter huzurunda çekilme<br />

bildirimi tespit edilmiş ve imzası da tasdik edilmekle yasal koşul gerçekleşmiş<br />

olup, deftere kayıt işleminin gecikmesi yasal gerçekleşme işlemini ortadan kaldıramaz.<br />

Dairemizin 14.5.1998 gün ve 1998/8396-8860 sayılı kararında; "çekilme, çekilme<br />

bildirimin işçi tarafından notere verilmesi ve noterinde huzurunda ilgilinin kimliğini<br />

belirleyerek onaylaması suretiyle olur. Bozucu yenilik doğuran bir hakkın<br />

kullanılmasından ibaret olan üyelikten çekilme iradesinin yöntemine uygun bir<br />

biçimde açıklanması üye ile sendika arasındaki üyelik ilişkisini çekilme<br />

iradesinin karşı tarafa ulaşması ile ortadan kaldırır. Dosyada bulunan istifa<br />

bildirimlerinde onay tarihinde, istifa sahibi işçilerin kimlik ispat belgelerinin<br />

türü, tarih ve numarası şerh olarak bulunmaktadır. Sendikalar yasasının 22 ve 25.<br />

maddelerinde düzenlenen sendika üyelik ve üyelikten çekilme serbestisi, 1512<br />

sayılı Noterlik Kanunun 92. maddesinde öngörülen şekil koşullarına tam<br />

395


uyulmaması nedeniyle kısıtlanması doğru olmaz. Özetle işçinin kasti ve kusurlu<br />

bir işlemi ve eylemi bulunmadığına göre, noterlik tarafından bazı hususların<br />

belge metninde belirtilmemesi üyelikten çekilme hakkının kullanılmasını ortadan<br />

kaldırmaya neden olmamalıdır. Bu nedenle uyuşmazlık konusu istifa bildirimleri<br />

geçerlidir..." denilmektedir.<br />

Bu davada ise Noterlik Kanununun 92. maddesindeki tüm koşullar çekilme bildirimleri<br />

yönünden geçerli olup gerekli emredici noterlik yasası hükümleri dışında<br />

kalan yevmiye, numarasının verilmesi gibi işlemlerin daha sonra yapılmasında işçinin<br />

kasdi veya kusurlu bir işlemi veya eylemi bulunmadığına göre, üyelikten<br />

çekilme serbestisinin engellenmemesi gerekir.<br />

Yine Dairemizin 7.6.1976 gün ve 11200 esas, 14652 sayılı kararında, üyelikten<br />

çekilmenin noter önünde kimlik tespiti ve imza onayı yapıldıktan sonra geçerli<br />

olacağı vurgulanmıştır.<br />

Yine 26.3.1985 gün ve 1985/3346-3225 sayılı kararla 20.3.1985 gün ve<br />

1985/9065-7614 sayılı kararlarda da, sendikadan çekilme, noterde kimlik tespiti<br />

ve imzanın tasdikinden itibaren yasal süre geçtikten sonra geçerli olacağı kabul<br />

edilmiştir.<br />

1512 sayılı Noterlik Kanunu ve Sendikalar Yasasının 25/2. maddesi ile Dairemiz<br />

<strong>kararları</strong>na göre sendikadan çekilmenin geçerlilik sağlıyacağı sürenin başlangıç<br />

tarihi noterce kimlik tespiti ve imzanın tasdik tarihidir. Davada tartışma konusu<br />

olan çekilme iradelerinin yapılması noterce tespitleri ve imzaların tasdik tarihlerinin<br />

en sonuncusu 31.7.1997 olup, yasal koşulları taşıyan irade beyanlarını numaranın<br />

geç verilmesi nedeniyle ortadan kaldırmak usul ve yasalara aykırıdır.<br />

Ayrıca bu bildirimlerin sahte olmadığıda belirlenmiştir. Bu işçiler en geç<br />

31.8.1997 tarihinden itibaren ... <strong>Sendikası</strong> üyesi sayılamazlar. Başvuru tarihi olan<br />

3.9.1997 tarihinde ... <strong>Sendikası</strong> üyesi olmayan işçileri bu sendika üyesi olarak kabul<br />

eden ve davalı sendikanın ... rakamlara ve isimlere dayanan açık itirazlarını<br />

değerlendirmeye yönelik ek bilirkişi raporu almak suretiyle karşılamayan mahkeme<br />

kararının usul ve yasaya aykırı olduğu görüşleriyle bozulması gerektiği düşüncesindeyim.<br />

<br />

396


397<br />

Yarg. 9. HD, 11.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16721, K. <strong>1999</strong>/17385.<br />

Yetki itirazı - üyelik ilişkisinin varlığı için gerekli araştırmanın yapılması-ücret<br />

bordrosunda ismi yazılı ve üyeliği geçerli işçinin çoğunlukta<br />

hesaba katılması<br />

4 Yetki tespit belgesine işverence itiraz üzerine yaptırılan bilirkişi incelemesinde<br />

önemli sayıda üyeliğin gerçekleşmediği varsayıldığı dikkate<br />

alınarak, bu hususta bir araştırma yapılmalı ve anılan üyeliklerde<br />

başvurunun yönetim kurulunca kabulünden veya otuz günlük reddi<br />

süresinin geçirilmesinden önce istifa yolu ile başvuru iradesinin geri<br />

alınması söz konusu ise, çoğunluğun bulunmadığına, sonuç aksi yönde<br />

çıkarsa üyelik ilişkisinin gerçekleşmiş olması ve çoğunluğun olması<br />

nedeniyle itirazın reddi ve karar verilmelidir.<br />

TSGLK 15, 12<br />

DAVA: ... Personel Yardımlaşma Derneği ile 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

adına Avukat ..., 2. ...<strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında<br />

Đzmir 4. Đş Mahkemesinden verilen 14.10.<strong>1999</strong> günlü ve 644/626 sayılı hüküm<br />

davalı Bakanlık Avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işçi <strong>Sendikası</strong> 3.3.<strong>1999</strong> tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına<br />

başvururak davacıya ait işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak üzere çoğunluğunun<br />

bulunduğunun tespitini istemiş bakanlıkça yapılan inceleme sonucunda işyerinde<br />

toplam 30 işçinin çalıştığı bunlardan 18'inin davalı işçi sendikasına üye olduğu<br />

tespit edilerek tespit yazısı ilgili yerlere gönderilmiştir.<br />

Davacı işveren davalı işçi sendikasının üyesinini bulunmadığını ve dolayısıyla da<br />

çoğunluğu haiz olmadığını iddia ederek yetki itirazı davası açmıştır.<br />

Mahkemece mütaalasına başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen rapor dikkate<br />

ahlınarak yetki tespit yazısının iptaline karar verilmiştir.<br />

Bilirkişi raporunda işyerinde 40 işçinin çalıştığı, bunlardan geçerli üyeliğin 6 olduğu,<br />

14 işçinin üyeliğinin sendika yönetim kurulunun üyeliğe kabul ettiği<br />

17.2.<strong>1999</strong> tarihinden önce istifalar nedeni ile geçerli sayılamayacakları belirtilmiştir.<br />

Bilirkişi raporunda varılna sonucun doğru olup olmadığı, davanın sonuçlanması<br />

bakımından önem taşımaktadır. Gerçekten üyelik için 2821 sayılı Sendikalar Kanunun<br />

22. maddesinin 3. fıkrasının öngördüğü prosedürün dikkate alınarak üye


kayıt fişinin sendikaya verilmesinden sonra yetkili organın kabulü ile gerçekleşeceği<br />

30 gün içinde üyelik başvurusu reddedilmediği takdirde ise üyelik isteminin<br />

kabul edilmemiş sayılacağı şeklinde bir düzenleme yer almıştır. Davaya konu<br />

olayda üye kayıt fişlerinin sendikaya verildiği ve sendika yönetim kurulunca<br />

17.2.<strong>1999</strong> tarihinde üyeliklerinin kabulüne karar verildiği açıktır. Ancak 14 işçinin<br />

sendikadan noter huzurunda gerçekleştirdikleri çekilme bildirimlerinin sendikaya<br />

hangi tarihte ulaştırıldığı belli değildir. Şayet çekilme bildirimleri sendika<br />

yönetim kurulu kararından veya bir aylık üyelik için kabul süresi geçmeden önce<br />

sendikaya ulaşmış ise henüz üyelik gerçekleşmemiş olan bir evrede istifa söz konusu<br />

olduğu için çekilme iradesine üstünlük vermek yani üyelik iradesinin geri<br />

alınması şeklinde düşünmek gerekir. Çekilme yönetim kurulu kararından veya bir<br />

aylık süre geçmesinden sonra ise ancak bir ay sonra geçerli olacağı için başvuru<br />

tarihi itibariyle 14 işçinin sendikaya üye olarak değerlendirilmeleri gerekir. Bu<br />

konu öncelikle açıklığa kavuşturulmalıdır. Yapılan inceleme sonucunda "14" işçininde<br />

sendikaya üye oldukları kabul edildiği takdirde davanın reddine karar<br />

verilmelidir. Zira 6 üyeliğin geçerli olduğu tartışmasız bulunduğuna 14<br />

üyeliğinde aynı şekilde üyeliği kesinleştiğine göre çoğunluğun 21 üye ile<br />

gerçekleşeceğinden aradaki farkında ücret bordrosunda ismi yazılı olan ve<br />

üyeliğinde geçerli bulunan ... ile kapatılabileceği açıkça gördülmektedir. Her<br />

nasılsa bilirkişi raporunda bu üyelik üzerinde durulmamıştır.<br />

Eksik inceleme ile davanın kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 25.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17410, K. <strong>1999</strong>/17959.<br />

Đşverenin yetki itirazı - işçi sendikasının Bakanlığa başvuru tarihinden<br />

çok kısa süre önce muvazaalı işçi alındığı iddiası - gerekli inceleme<br />

yapılarak sonuca gidilmesi<br />

5 Yetki tespiti belgesine işverenin açtığı itiraz davasında, işçi sendikasının<br />

bakanlığa başvuru tarihinden iki gün önce işverence çok<br />

sayıda işçinin muvazaalı olarak işe alındığı iddiası dolayısıyla,<br />

mahkemece gerçeği ortaya çıkarmak üzere işverenin işçi alımı<br />

inceleme konusu yapılmak ve gerek görüldüğü bilirkişi görüşü<br />

alınmak suretiyle elde edilecek sonuca göre hüküm bulunmalıdır.<br />

TSGLK 15, 12, 13<br />

DAVA: ... Tic. Ltd. Şti. adına Avukat ... ile 1- ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... 2-<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava<br />

398


hakkında Bursa 1. Đş Mahkemesinden verilen 14.9.<strong>1999</strong> günlü ve 528/717 sayılı<br />

hüküm, davalılar avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davalı işçi sendikasının 3.6.1998 tarihinde diğer davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik<br />

Bakanlığına başvurarak muteriz işveren Limited şirketinin işyerinde toplu<br />

iş sözleşmesi yapmak üzere çoğunluğun tespiti isteğinde bulunduğu, Davalı Bakanlıkça<br />

sendikanın çoğunluğu temsil ettiği tespit edilerek tespit yazısının ilgililere<br />

tebliğ edildiği, davacı şirketin tespit yazısının iptali istemiyle itiraz davasını<br />

açtığı, mahkemece yapılan yargılama sırasında mütalaasına başvurulan bilirkişice<br />

düzenlenen raporda 1.6.1998 tarihinde işe alınan 30 işçinin dikkate alınması ya<br />

da alınmaması varsayımına dayanarak ayrı ayrı düşünce bildirildiği, mahkemenin<br />

ise 30 işçi ile ilgili bir değerlendirme yapılmaksızın 30 işçi sanki uyuşmazlığı<br />

oluşturan bir konu değilmiş gibi davalı sendikanın işyerinde çoğunluğunun<br />

bulunmadığı kabul edilmek suretiyle istek gibi hüküm kurulmuştur.<br />

Gerek işçi sendikası gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işe alınan 30<br />

işçinin muvazaalı bir işlemle alındığını zira 3.6.1998 başvuru tarihinden çok kısa<br />

süre içinde bu işlemin muvazaaya dayandığının açık olduğunu yargılamanın her<br />

aşamasında ileri sürmüşlerdir.<br />

Başvuru tarihinden önce yapılan işçi alımlarını gerektiren bir sebebin<br />

araştırılması gerçeğinin ortaya çıkması bakımından önemlidir. Bilirkişi de<br />

düzenlediği raporda bu konuyu vurgulamıştır. Đşe alınan 30 işçinin işlerine devam<br />

edip etmedikleri de anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan mahkemece işçi alımı<br />

konusu üzerinde durulmalı davacı işverenden işçi alımının nedenleri ve bunun<br />

dayanağı belgeler istenmeli mukabil delillerde davalılardan sorularak ibrazları<br />

yoluna gidilmeli daha sonrada değerlendirmeye, gerek görüldüğü takdirde işlem<br />

ve kayıtlar üzerinde uzman bir bilirkişi marifetiyle incelemeye gidilerek hasıl<br />

olacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.11.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.<br />

399


Yarg. 9. HD, 23.9.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/14750, K. <strong>1999</strong>/14448.<br />

Yetki uyuşmazlığında üyelikten istifa eden işçinin durumunun dikkate<br />

alınması - çoğunluğun bulunmadığı halde davanın reddi<br />

6 Mahkemece yapılan incelemede bilirkişi tetkikatına sunulmayan ve<br />

temyiz aşamasında dosyaya konulan işçinin üyelikten istifasına<br />

ilişkin belge, mahkemece resmen araştırılması gerekli bir delil olduğundan<br />

ve çoğunluğun sağlanamaması sonucunu getirdiğinden,<br />

bu yönden gerekli inceleme yapılarak karar verilmelidir.<br />

TSGLK 15, 12<br />

DAVA: ... A.Ş. adına Avukat ... ile 1- ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... 2- Çalışma ve<br />

Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đstanbul<br />

3. Đş Mahkemesinden verilen 22.7.<strong>1999</strong> günlü ve 67-519 sayılı hüküm davacı<br />

avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Mahkemece yapılan inceleme sırasında bilirkişinin tetkikatına sunulmayan, temyiz<br />

aşamasında dosyaya ibraz edilen ve mahkemece sendika üyesi işçiler arasında<br />

sayılan ...'in Büyükçekmece Noterliğince düzenlenen 24.1.1995 tarihli ... <strong>Sendikası</strong><br />

üyeliğinden istifası ile ilgili itiraz niteliğindeki belge değerlendirilmek üzere<br />

kararın bozulması gerekir. Esasen mahkemece bu delilin resen araştırılması gerekirdi.<br />

Gerçekten böyle bir istifa mevcut ise ve adı geçenin anılan sendikaya istifa<br />

tarihinden sonra yeni bir üyeliği gerçekleşmemiş ise davalı sendikanın işyerinde<br />

yeterli çoğunluğa sahip olmadığı anlaşılmaktadır.<br />

Eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddedilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.9.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

kesin olarak karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Đşyerinde (8) işçinin çalıştığı dosya içeriğinden anlaşılmakta olup esasen bu<br />

konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık mevcut değildir. Yetki tespit yazısına<br />

karşı açılan bu itiraz davasında taraflar delillerini sunmuşlar ve mahkemece de<br />

re'sen diğer delliler de toplanmak suretiyle dosya bilirkişiye tevdi edilmiş,<br />

düzenlenen raporda da bilirkişi davalı sendikaya 5 (beş) işçinin üye olduğu<br />

sonucuna vararak raporunu düzenlemiştir. Bu rapora karşı davacı işveren "kabul<br />

etmiyoruz" biçiminde bir itirazda bulunmakla yetinmiş, itirazın dayanağı belge ve<br />

400


ilgiyi vermekten kaçınmıştır. Toplu Đş Sözleşmesinin düzenlenmesi konusunda<br />

yasa koyucu konunun özelliğine uygun çok kısa süreli bir prosedür öngörmüş<br />

bulunmaktadır. Bu sürenin ve prosedürün yasa koyucunun amacına uygun şekilde<br />

işletilmesi gerekeceğinden iş mahkemelerininde bu konuda hassasiyet göstermesi<br />

kamu düzeni açısından gereklidir. Yargılama sona erdikten sonra temyiz<br />

aşamasında bir istifa dilekçesinden söz ederek kararın bozulması isteminde<br />

bulunması iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Esasen yargılama aşamasında ileri<br />

sürülmeyen hususlara temyiz aşamasında da dayanılamaz. Somut olayda davalı<br />

işçi sendikası 3.9.1998 tarihinde işyerinde çoğunluğunun olduğunun tespiti için<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurmuştur. Görüldüğü üzere bir<br />

yıldan daha fazla bir süre geçtiği halde çoğunluğun tespiti ile ilgili uyuşmazlık<br />

çözümlenmiş değildir.<br />

Açıklanan nedenlerden dolayı yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan<br />

çoğunluk kararına katılmamız mümkün olmamıştır.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 18.11.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/17253, K. <strong>1999</strong>/17595.<br />

Bakanlığın yetki tespitine itiraz - işyerinde çoğunluğun özel güvenlik<br />

görevlilerinin hesaba katılmadan belirlenmesinin kanuna uygunluğu<br />

7 Bakanlığın yetki tespitine karşı yazılan itirazla mahkemece işyerinde<br />

çalışan özel güvenlik görevlilerinin hesaba katılmadan çoğunluk<br />

belirlenmesine göre sonuca gitmesinde bir isabetsizlik yoktur.<br />

TSGLK 15, 12, 13<br />

DAVA: ... Đşletmesi adına Avukat ... ile 1- T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

adına Avukat ... 2- Sosyal Đş <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında<br />

Antalya Đş Mahkemesinden verilen 11.10.<strong>1999</strong> günlü ve 66/607 sayılı hüküm davacı<br />

avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.<br />

YARGITAY KARARI<br />

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle<br />

delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün<br />

temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,<br />

18.11.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davacı şirket tarafından yetki tespitine yapılan itirazla ilgili davada mahkeme<br />

bilirkişi raporuna bağlı kalarak ve kendisine göre hiçbir gerekçe göstermeden<br />

işyerinde çalışan işçi sayısını 104 olarak tespit ederek sendikanın 59 üye işçiyle<br />

yasal çoğunluğu sağladığını kabul ederek iptal istemini reddetmiştir.<br />

401


Taraflar arasındaki sorun özel güvenlik görevlilerinin işçi sayısında dikkate alınıp<br />

alınmayacağı noktasındadır.<br />

2822 sayılı yasanın 12. inci maddesinde kurulu bulunduğu iş kolunda çalışan işçilerin<br />

en az yüzde onunun üyesi bulunduğu işçi sendikası "Toplu Đş Sözleşmesinin<br />

kapsamına girecek işyeri veya işyerlerinin herbirinde çalışan işçilerin yarıdan<br />

fazlasının kendi üyesi bulunması halinde bu işyeri ve işyerleri için toplu iş sözleşmesi<br />

yapmaya yetkilidir" denilmektedir.<br />

Yine aynı maddede bir işkolunda çalışan tüm işçilerin yüzde on tespitinde değerlendirmeye<br />

alınacağı belirtilmektedir.<br />

Maddede bütün işçi sayısından söz edilmektedir. Nitekim Dairemizin 30.3.1987<br />

gün ve 3006 esas 3382 sayılı kararında işyerinde çoğunluğun tespitinde işçi olarak<br />

çalışan kimselerin sendikaya üye olup olamıyacakları nazara alınmaksızın hesaplamaya<br />

katılmaları gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar tamamen yasanın düzenlenişine<br />

uygun olarak alınmış olduğundan ve aradan geçen süre içerisinde<br />

yasanın ilgili maddelerinde yeni bir düzenlemeye gidilmediğinden karardan rücu<br />

edilmesi için herhangi bir yasal yön bulunmamaktadır.<br />

Yasanın belirtilen hükmünde işyerinde çalışıpta işçi sendikasına üye olması yasaklanan<br />

işçilerin" işyerinde çalışan işçi sayısı"na dahil edilemiyeceğinden söz<br />

edilmemiştir.<br />

Yasanın 13. ncü maddesinde de işyerindeki işçi ve üye sayısının Bakanlıkça<br />

belirleneceğine işaret edilmektedir. Yasada sendikaya üye olabilme koşullarını<br />

taşıyan kişilerin çalışan işçi sayısına esas alınacağına ilişkin bir hüküm<br />

bulunmamaktadır. Yasanın birbirini tamamlayan hükümlerinde çalışan işçiden<br />

söz edilmektedir. 1475 sayılı Đş Yasasının 1.nci maddesine göre hizmet akdine<br />

dayanarak bir ücret karşılığı çalışan kişiye işçi denir. Özel Güvenlik görevlileri<br />

de bu tanımın kapsamında yer aldıkları ve işyerinde çalışan işçi olarak kabul<br />

edildiklerinden yasa maddelerinde yer alan işyerinde çalışan bütün işçi sayısı<br />

kavramından bağışık tutulmaları yasal olarak mümkün olamıyacağından,<br />

işyerinde çalışan işçi sayısına dahil edilmemeleri gerektiği şeklindeki kabule<br />

katılamadığımızdan yasaya aykırı olarak verilmiş bulunan mahkeme kararının<br />

bozulması düşüncesindeyim.<br />

<br />

402


403<br />

Sözleşmeye hileye dayalı madde konulduğu iddiasında bakanlıktan<br />

getirtilen metin ile görüşme tutanaklarının ve tekliflerin incelenerek<br />

sonuca gidilmesi<br />

Yarg. 9. HD, 30.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/19952, K. <strong>1999</strong>/20454.<br />

Sözleşmedeki asgari ücret farkının ayrıca zam olarak verileceğini<br />

ilişkin kuralın hile ile esasta hataya düşünülerek konulduğu ididası -<br />

sözleşme metni ve görüşme tutanaklarının incelenmesi<br />

Sözleşmede yer alan asgari ücret farkının ayrıca zam olarak verileceğine<br />

ilişkin kuralın hile ile esasta hataya düşürülerek konulduğu<br />

iddasının çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından getirtilen sözleşme<br />

metni yanında, toplu görüşme tutanaklarının ve sözleşme<br />

tekliflerinin de inelenerek diğer delillerle değerlendirilmeye tabi<br />

tutulması ve hasıl olacak sonuca göre karara bağlanması gerekir.<br />

TSGLK 24<br />

DAVA: ... Belediye Başkanlığı adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ...<br />

aralarındaki dava hakkında Bandırma 1. Asliye Hukuk Hakimliğinde Đş Mahkemesi<br />

sıfatıyla verilen 19.10.<strong>1999</strong> günlü ve 520-373 sayılı hüküm davacı avukatınca<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı Belediye Başkanlığı 14.9.1998 tarihinde açmış olduğu bu dava ile işletmeleriyle<br />

ilgili olup 5.5.1998 tarihinde imzalanan Toplu Đş Sözleşmesinin 44. maddesinin son<br />

fıkrasındaki bu toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresi içinde asgari ücretin yükselmesi<br />

halinde eski ve yeni asgari ücretler arasındaki farkında ayrıca ödeneceğine dair kuralın<br />

hile ile esasta hataya düşülerek kendilerine imzalatıldığını, gerçekten madde madde<br />

yapılan görüşme tutanakları Bölge Müdürlüğünden getirtildiği takdirde bu tutanaklarda<br />

redaksiyon aşamasında sözleşme metnine konan sözkonusu düzenlemeye yer<br />

verilmediğinin görüleceğini ileri sürerek anılan maddenini iptaline karar verilmesini talep<br />

etmektedir.<br />

Mahkemece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlğından sözkonusu toplu iş sözleşmesi<br />

getirtilmiş ve Belediye Başkanlığındaki sözleşme ile karşılaştırılması yapılarak anılan<br />

madde bakımından bir farklılık bulunmadığı tespit edilerek, davanın reddine karar<br />

verilmiştir.<br />

Davacının yargılamanın her aşamasında ileri sürdüğü görüş ve tutanaklarının getirtilip<br />

sendikaca yapılan teklifleri içeren metinle ve ayrıca taraflarca imzalanan sözleşmeye göre<br />

karşılaştırma ve farklılık bulunduğu takdirde taraflardan diyecekleri sorularak, varsa diğer<br />

delillerde toplanıp bir değerlendirmeye tabi tutularak hasıl olacak sonuca göre karar<br />

verilmelidir.


SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.12.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Toplu Đş Sözleşmesi normatif hükümler taşıyan, yetkili işçi sendikası ile işveren<br />

veya işveren sendikası arasında bağıtlanan kendine özgü bir sözleşmedir.<br />

2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev de Lokavt Kanunu'nun 24. maddesinde<br />

Bölge Müdürlüğüne gönderilen tutanakların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında<br />

saklanması ve toplu iş sözleşmeleri için sicil tutulması, toplu iş sözleşmesinin<br />

metni üzerinde anlaşmazlık çıktığı takdirde de esas alınacak olanın bu sicildeki<br />

metin olacağı hüküm altına alınmıştır.<br />

Bu durumda mahkemece celb olunan Bakanlıktaki sicilde saklanan Toplu Đş Sözleşmesi<br />

metnine itibar edilmesi ve bu sebeple davanın reddini isabetli bulduğumdan<br />

kararın onanması görüşüyle çoğunluğun noksan tahkikata yönelik bozma kararına<br />

katılmıyorum.<br />

<br />

Grevin uygulamaya konulmasında altı iş günlük sürenin hesabı<br />

Yarg. 9. HD, 13.1.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/148, K. <strong>1999</strong>/65.<br />

Grevin uygulanmaya konulmasında altı iş günlük süre - sürenin hesabında<br />

uygulama kararının tebliğ tarihinin ve uygulama başlangıç tarihinin<br />

dikkate alınmaması - 29 Ekim genel tatil gününün hesaba katılmaması<br />

- Cumartesi günü çalışılıp çalışılmadığı belirlenirken önceki<br />

sözleşme hükmünün gözönünde tutulması<br />

TSGLK m. 37 uyarınca grevin uygulamaya konulması için uygulama<br />

tarihinin altı iş günü önce karşı tarafa bildirilmesine ilişkin kural gereği<br />

belirtilen sürenin hesabında uygulama kararının karşı tarafa tebliğ<br />

edildiği itarih ile uygulamanın başlangıç tarihi dikkate alınmaz. Diğer<br />

yandan her iki tarih arasına rastlayan 29 Ekim genel tatil günü hesaba<br />

katılmadıktan başka, cumartesi gününün iş günü sayılması yönünden<br />

işyerinde çalışılıp çalışılmadığının araştırılması ve önceki toplu iş<br />

sözleşmesinde cumartesi günlerinin işgünü sayılacağına dair bir hüküm<br />

varsa, kararda dikkate alınması gerekir.<br />

TSGLK 37<br />

DAVA: ... Odası adına Avukat ... ile ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... aralarındaki<br />

dava hakkında Đstanbul 87. Đş Mahkemesinden verilen 3.12.1998 günlü ve 1548-<br />

847 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

404


YARGITAY KARARI<br />

Davacı işveren 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 37.<br />

maddesinde "Grev ve Lokavt kararı karşı tarafa tebliğinden itibaren 60 gün içinde<br />

ve karşı tarafa noter aracılığıyla 6 işgünü önce bildirilerek tarihte uygulamaya konabilir"<br />

kuralının öngörüldüğünü davalı sendikaca bu kurala aykırılık oluşturacak<br />

şekilde işlemler yapıldığını yani sürelerin dikkate alınmadığını ileri sürerek grevin<br />

yasadışı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece grevin uygulanmasında<br />

bir aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar<br />

verilmiştir.<br />

Dosya içeriğinden davalı sendikaca tarafların anlaşmaya varmamaları üzerine<br />

13.10.1998 tarihinde grev kararı alınmış, bu karardan sonra işçilerden dörte birinden<br />

fazla sayıdakiler grev oylaması talebinde bulunduğu ancak salt çoğunluğun<br />

grevin uygulanmaması görüşü doğrultusunda sağlanamadığı 22.10.1998<br />

tarihinde alınan kararla 4.11.1998 tarihinde grevin uygulamaya konulacağının<br />

davacı işverene 26.10.1998 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.<br />

Görüldüğü üzere grev oylaması talebi sonuçsuz kaldığı gibi, 37. maddedeki 60 günlük<br />

süreye riayet edilmediği iddiası da dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Bu durumda<br />

taraflar arasındaki uyuşmazlık altı işgünlük süre konusunda toplanmaktadır. Grevin<br />

işyerlerinde öngörülen tarihte uygulanması kararının tebliğ edildiği 26.10.1998 gününün<br />

dikkate alınmaması gerektiği gibi, uygulama başlangıç tarihi olan 4.11.1998 gününde 6<br />

işgünlük süre hesabında gözönünde tutulmaması gerekir. Her iki tarih arasında 29 Ekim<br />

genel tatil günü bulunduğu görülmekte olup bu günde hesaba katılmayacağına göre<br />

31.10.1998 cumartesi gününün davalı işveren bakımından işgünü olup olmadığının<br />

belirlenmesi o uyuşmazlığın çözümünde büyük bir önem arzetmektedir. Davalı işveren<br />

cumartesi günlerinin önceki dönem Toplu Đş Sözleşmesinde açıklandığı üzere iş günü olmadığını<br />

ileri sürmektedir. Mahkemece bu işgünü üzerinde durulmamıştır. Bu durumda<br />

mahkeme tarafından yapılması gereken iş 31.10.1998 cumartesi gününün işyerinde<br />

çalışılıp çalışılmadığını sorunun çözümlenebilmesi için davacının delillerinin istenmesine<br />

ve bu arada önceki Toplu Đş Sözleşmesinin dosyaya celb edilmesini karşı taraf sendikadan<br />

da mukabil delillerin istenip değerlendirmeye tabii tutularak sonuca gidilmesi gerekir.<br />

Toplu Đş Sözleşmesinde cumartesi günü çalışma günü olmadığı şeklindeki bir düzenleme<br />

varsa bu durum sonuca götürmede önemli bir kural niteliğindedir. Önceki toplu iş<br />

sözleşmesindeki böyle bir kuralın yeni sözleşme yapılıncaya kadar normatif bir hüküm<br />

olarak varlığını sürdürdüğü kabul edilmelidir.<br />

Bu sorun çözümlenmeden eksik incelemeyle sonuca gidilmesi isabetsiz olup<br />

bozmayı gerektirir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.1.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi. <br />

405


Grev sırasında hammaddenin işyeri dışına çıkarılamayacağının tespiti<br />

Yarg. 9. HD, 4.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/995, K. <strong>1999</strong>/1481.<br />

Grev sırasında hammaddenin işyeri dışına çıkarılması-bu eylemin yapılmaması<br />

gerektiğinin tespitine ilişkin istemin kabulü<br />

Đşverenin grevin uygulanması sırasında hammaddeyi işyeri dışına<br />

çıkardığı ve bunun yapılmaması gerektiğinin tespiti istemiyle açılan<br />

davada, işverenin cevaplayıp ve deliller arasında bulunan sevk irsaliyelerinde<br />

gösterilen şekilde grevin uygulamaya başlamasından sonra<br />

hammaddeyi işyeri dışına çıkardığı anlaşıldığına göre, davanın kabulü<br />

gerekir.<br />

TSGLK 38<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... ile ... A.Ş. adına Avukat Ahmet aralarındaki<br />

dava hakkında (Kayseri Đş Mahkemesi)nden verilen 3.12.1998 günlü ve 1120/674<br />

sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı Sendika davalı işverene ait işyerinde grev uygulanmasına rağmen hammaddenin<br />

işyeri dışına çıkarıldığını belirterek bu işlemin yapılmaması gerektiğinin<br />

tespitini istemiş, davalı işveren fabrikadan çıkışı yapılan tüm hammadde ve<br />

ambalaj malzemelerinin şirketlerine ait olduğunu kendilerinin grevin muhatabı<br />

bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.<br />

Mahkemece davalı şirtketin işyerinde bulunan mamülleri dışarı çıkarttığı ve<br />

başka yerde işlediğine dair yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği<br />

gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafça hammaddelerin işyeri<br />

dışına çıkarılmış olduğu kanıtlandığından bahisle kararın bozulması talep<br />

edilmiştir.<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 27.4.1998 tarih ve 010369 sayılı yazısıyla<br />

itiraza uğramıyarak yapılan çoğunluk tespitine göre davacı Sendikaya işletme<br />

toplu iş sözleşmesi yapmak üzere yetki belgesi verilmiştir. Bu yetki belgesi<br />

kapsamında davalı Şirketin adı ve fabrika işyeri ile Đstanbul'da bulunan işyeri<br />

gösterilmiştir.<br />

Dosyadaki bilgi ve belgelerden 12.10.1998 tarihinde işletmede uygulanan grev<br />

kararına rağmen davalı işverenin gerek cevap layihasında kabul edilen ve gerekse<br />

sevk irsaliyelerinde gösterilen şekilde bu tarihten sonra işyerinden hammadde çı-<br />

406


kışı yapıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan grev sırasında grev dışı kalan işçilerin<br />

işyerine sokulmayıp çalıştırılmadıkları, stokların ise daha önce bu işi yapan şirketin<br />

işçileri ile davalı şirketin başka bölümlerinde çalışan işçiler tarafından sevk<br />

edildiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Kayseri Bölge Müdürlüğünün<br />

30.10.1998 tarih ve 8495 sayılı yazısı ile de belirlendiğinden davanın kabulü gerekirken<br />

reddi hatalı bulunmuştur.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle (BOZULMASINA),<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.2.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

407<br />

<br />

Grev ve lokavta katılamayacak işçi listesine itiraz üzerine mahkemece<br />

olumlu veya olumsuz karar verilmesi<br />

Yarg. 9. HD, 24.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4112, K. <strong>1999</strong>/5908.<br />

Grev ve lokavta katılamayacak işçi listesine süresinde itiraz-mahkemece<br />

süresi içinde hüküm kurulmaması - grevin uygulanmaya başlamasının<br />

sendikanın davada menfaati kalmadığını göstermemesi<br />

Đşverenin toplu iş sözleşmesi yapılması prosedürü kapsamında ilan<br />

ettiği ve gönderdiği grev ve lokavta katılamayacak işçi listesine,<br />

sendika tarafından süresi içinde itiraz edilmesi üzerine,<br />

mahkemece kısa sürede inceleme yapılıp hüküm kurmaması uygun<br />

görülemeyeceği gibi, grevin uygulanmaya başlamış olması da<br />

sendikanın artık hukuki menfaati kalmadığını göstermez.<br />

Mahkemece gerekli inceleme yapılarak olumlu veya olumsuz bir<br />

karar verilmesi gerekir.<br />

TSGLK 39<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... ile ... Corp. adına Avukat ... aralarındaki<br />

dava hakkında Adana 2. Đş Mahkemesinden verilen 11.9.1998 günlü ve 263-611<br />

sayılı hüküm davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

Davacı işçi sendikası davalıya ait işyerinde toplu iş sözleşmesi yapılmak üzere<br />

başlatılan prosedür kapsamında işveren tarafından grev ve lokavta katılamayacak<br />

işçilerin liste halinde işyerinde ilan edilip kendilerine gönderildiğini 2822 sayılı<br />

Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 39. maddesinde öngörülen süre<br />

içinde itiraz haklarını kullanarak bu davayı açtıklarını bildirmektedir.


Mahkemece bu itiraz davasının sonuçlanabilmesi için birkaç kez işyerinde inceleme<br />

ve araştırma yapma gereğini duymuş ve bu arada işyerinde 23.7.1998 tarihinde<br />

grev uygulamasına da başlandığını tespit ederek hukuki yararın kalmaması<br />

nedeniyle bu itiraz davasının reddine karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir<br />

ki 2822 sayılı kanunun 39/2. maddesi prosedürüne uyulmak suretiyle işin<br />

esası incelenerek mahkemece verilen <strong>kararları</strong>n kesin olduğu tartışmasızdır.<br />

Böyle bir varsayımda verilen kararın Yargıtayca denetlenmesi olanağı yoktur. Ne<br />

var ki somut olayda mahkemece bu prosedür işletilerek verilmiş bir olumlu yada<br />

olumsuz karar sözkonusu değildir. Salt grevin uygulanmaya başlamış olması<br />

gerekçe gösterilerek hukuki yarar kavramından hareketle davanın reddilmesi<br />

halinde anılan prosedür dışında bir karar verilmiş olmaktadır ki böyle bir kararın<br />

dairemizin yerleşmiş uygulamaları doğrultusunda incelenmesi mümkündür.<br />

Bu açıklamadan sonra işin esasına gelince:<br />

Davacı işçi sendikası anılan 39. maddede öngörülen kısa sürelere uyarak itiraz<br />

davasını açmış mahkemece belirtilen süre içinde inceleme ve araştırma yapılıp<br />

kısa sürede hüküm kurulmamıştır. Öte yandan grev uygulamasının başlanmış olması<br />

sendikanın artık hukuki menfatinin kalmadığını göstermez. Bu bakımdan<br />

prosedür çerçevesinde mahkemece inceleme yapılarak olumlu ya da olumsuz bir<br />

karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddedilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.3.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Kanun dışı lokavtın tespitinde yetkili iş mahkemesi<br />

Yarg. 9. HD, 28.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/16338, K. <strong>1999</strong>/16399.<br />

Kanun dışı lokavtın tespiti davası - davada yetkili iş mahkemesi<br />

TSGLK m. 46 gereğince işverence kanun dışı lokavt uygulandığının<br />

tespitine ilişkin davanın, işyerinin bağlı olduğu bölge çalışma<br />

müdürlüğünün bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli<br />

mahkemede alıp sonuçlandırılması gerekir.<br />

TSGLK 46, 15<br />

DAVA: ... adına Avukat ... ile ... San. ve Tic. adına Avukat ... aralarındaki dava<br />

hakkında Edremit Asliye Hukuk Hakimliğinden Đş Mahkemesi sıfatıyle verilen<br />

12.3.<strong>1999</strong> günlü ve 493/121 sayılı hüküm, davalı avukatınca temyiz edilmiş<br />

olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.<br />

408


YARGITAY KARARI<br />

Davacı Đşçi sendikası, işyerinde işçilerin hizmet sözleşmelerinin feshedilerek işverenin<br />

kanun dışı lokavt yaptığını iddia etmek suretiyle kanun dışı lokavtın tesbiti istemiyle<br />

davalı işveren hakkında 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev Lokavt Kanunun 46.<br />

maddesi uyarınca Edremit Asliye Hukuk-Đş Mahkemesinde bu davayı açmıştır.<br />

Anılan maddeye göre "... uyuşmazlığın tarafı olanlardan herbiri 15'nci maddeye<br />

göre yetkili iş mahkemesinden" karar verilen veya uygulanmakta olan bir grev ve<br />

lokavtın kanun dışı olup olmadığının tespitini isteyebilir. Bu hükümden de anlaşılacağı<br />

gibi böyle bir tespit davasının işyerinin bağlı olduğu Bölge Müdürlüğünün<br />

bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli iş mahkemesinde açılması gerekir.<br />

Somut olayda işyerinin bağlı bulunduğu Bölge Müdürlüğü Bursa'da olduğuna<br />

göre bu davanın Bursa'da açılıp sonuçlandırılması gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

1<br />

2<br />

Yorum davası<br />

1. Yorum davasının sözleşme taraflarınca açılabilmesi<br />

2. Yürürlükten kalkan sözleşmenin yorumunun istenememesi<br />

Yarg. 9. HD, 4.2.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/1192, K. <strong>1999</strong>/1484.<br />

Yorum davasının sözleşme taraflarınca açılabilmesi-işveren sendikası<br />

üyesi işverene karşı dava açılamaması-sözleşme hükmünün yorumu gerektirmeyecek<br />

kadar açık olması ve hukuki kararın bulunmaması<br />

1 Sözleşmenin yorumu davası ancak sözleşme taraflarınca açılabilir,<br />

husumete ehliyet yönünden de kural aynıdır. Bu nedenle sözleşmeye taraf<br />

işveren sendikası üyesine karşı dava açılamaz.<br />

Diğer yandan ileri sürülen sözleşme hükmü, yorumu gerektirme-yecek<br />

kadar açık olduğu için, bu tür karar istemekte davacının bir yararı da<br />

yoktur.<br />

TSGLK 60<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> adına Avukat ... ile ... A.Ş. Genel Müdürlüğü adına Avukat<br />

... aralarındaki dava hakkında Đstanbul 6. Đş Mahkemesinden verilen 19.11.1998<br />

günlü ve 696-936 sayılı hüküm davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya<br />

incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:<br />

409


YARGITAY KARARI<br />

2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 60. maddesine göre<br />

uygulanmakta olan bir Toplu Đş Sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıkta<br />

sözleşmenin taraflarından herbiri yetkili Đş Mahkemesinde yoruma ilişkin bir<br />

tespit davası açabilir. Bu hükümden; sözleşmenin tarafı olmayan işveren sendikası<br />

üyesi işverenin böyle bir yorum davası açamayacağı anlaşılmaktadır. Somut<br />

olayda 1.4.1997-31.12.1998 dönemini kapsayan Toplu Đş Sözleşmesinin tarafları<br />

işçi ve işveren Sendikaları olduğuna göre; kamu işverenleri sendikası (TÜHĐS)<br />

üyesi olan işverene karşı dava açılamaz. Bir başka anlatımla gerek dava açmak<br />

bakımından ve gerek husumete ehliyet bakımından kural aynıdır. Bu itibarla bu<br />

davanın öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmelidir. Kaldı ki, Toplu<br />

Đş Sözleşmesinin 5/son maddesi yorumu gerektirmeyecek biçimde açıktır. Mahkemece<br />

anılan kural temel alınarak tespite karar verilmiştir ki, bu tür kararı istemekte<br />

de davacının hukuki bir yararı yoktur. O halde davanın reddedilmesi için<br />

kararın bozulması gerekmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.2.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 11.3.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/4386, K. <strong>1999</strong>/5269.<br />

Yürürlükten kalkan sözleşmenin yorumunun istenememesi - sözleşmede<br />

düzenlenen iş riski ve tazminatının çalışılan günlerde ödenmesi<br />

2 Sendika tarafından birbirini izleyen iki sözleşmede değişik iki<br />

hükmün yorumuna ilişkin davada, sözleşmelerden ilki yürürlükten<br />

kalkmış olduğundan bu sözleşmede yer alan hükmün yorumu istenemez.<br />

Sonraki sözleşmenin 29. maddesinde düzenlenen iş riski ve<br />

sorumluluk tazminatının çalışılmış gibi sayılan günlerde de ödenip<br />

ödenmeyeceği konumundaki uyuşmazlık yönünden ise, maddede<br />

açıkça "çalışma karşılığı"ndan söz edilmiş olduğu için anılan tazminatın<br />

çalışılmış gibi sayılan günlerde ödenmeyeceğinin kabulü<br />

doğru olur.<br />

TSGLK 60<br />

DAVA: ... <strong>Sendikası</strong> Başkanlığı adına Avukat ... ile Đstanbul Üniversitesi Rektörlüğü<br />

adına Avukat ... aralarındaki dava hakkında Đstanbul 8. Đş mahkemesinden<br />

verilen 29.12.1998 günlü ve 846/1548 sayılı hüküm davacı avukatınca temyiz<br />

edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

410


YARGITAY KARARI<br />

Davacı sendika, tarafı olduğu 1.1.1995 - 31.12.1996 yürürlük süreli Toplu Đş<br />

Sözleşmesinin 35/B maddesinde öngörülen "Deri Ceket" ile ilgili kuralın ve<br />

1.1.1997 - 31.12.1998 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesininde 29. maddesinde<br />

öngörülen" Đş riski ve sorumluluk tazminatı" ile ilgili kuralın yorumundan doğan<br />

bir tespit davası açmış olup mahkemece eda davası açılabilecek hallerde tespit<br />

davası açılamıyacağını gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.<br />

2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunun 60. maddesine göre;<br />

"uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıktan<br />

sözleşmenin taraflarının her biri... yoruma ilişkin bir tespit davası açabilir..."<br />

Temyize konu bu davada anılan Toplu Đş Sözleşmelerinin kimi hükümlerinin aynı<br />

sözleşme tarafı işveren taraından hatalı yorumlanarak uygulandığını vurgulayarak<br />

tipik bir "yorum davası" açmıştır. Bu bakımdan mahkemenin gerekçesi hatalıdır.<br />

Dava, 23.10.1997 tarihinde açılmış olup, 1.1.1995 - 31.12.1996 süreli Toplu Đş<br />

Sözleşmesi dava tarihinde yürürlükte değildir. Bu itibarla anılan 60. madde kapsamında,<br />

yürürlükten kalkmış olan Toplu Đş Sözleşmesinin bir hükmünün yorumu<br />

istenilemez.<br />

Sonraki sözleşmeye gelince;<br />

Toplu Đş Sözleşmesinin 29. maddesinin" Bu Toplu Đş Sözleşmesinin kapsamın da bulunan<br />

işçilere ve gemi adamlarına müktesap hak teşgil etmemek ve diger ödemeleri etkilememek<br />

kaydıyla aşağıda düzenlenen gruplara göre, bu gruplardaki görevlerde yaptıkları çalışma<br />

karşılığı her gün için; karşılarında belirtilen miktarlarda iş riski ve sorumluluk tazminatı<br />

ödenir..." biçiminde düzenlendiği görülmektedir. Uyuşmazlık bu tazminatın iş günleri<br />

dışında çalışılmış gibi sayılan günlerdede ödenip ödenmiyeceği konusu üzerinde<br />

toplanmaktadır. Madde açıkca" çalışma karşılığı"ndan söz ettiğine göre çalışılmış gibi<br />

sayılan günlerde bu tazminatın ödenmiyeceğinin kabulü doğru olur. Bu bakımdan işveren<br />

uygulaması isabetlidir.<br />

Mahkemece dava reddedildiğine göre sonucu itibariyle doğru olduğundan yukarıda<br />

gösterilen gerekçelerle kararın onanması uygun görülmüştür.<br />

Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen gerekçe ile ONANMASINA, 11.3.<strong>1999</strong><br />

gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

411


Toplu iş sözleşmesinden doğan alacak ve temerrüt faizi<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

1. Sözleşmeden doğan alacakların hesaplanmasına itiraz ve bilirkişiden<br />

ek rapor alınması<br />

2. Sözleşmeden doğan alacaklar için bankalarca uygulanan en yüksek<br />

işletme kredisi faizi yürütülmesi<br />

Bak. k1<br />

3. Ek dava tarihinden önce alacaklar için ihbarname gönderildiğinde<br />

faizin ihbarnamenin teblig tarihinden yürütülmesi<br />

Bak. k1<br />

4. Sözleşmeden doğan alacak farkı için temerrüt tarihinden itibaren faizin<br />

başlatılması<br />

5. Sözleşmeden doğan alacak için kanuni faiz yerine en yüksek işletme<br />

kredisi faizinin hükmedilmesi<br />

6. Sözleşmeden doğan alacaklar için istekle bağlılık<br />

7. 6772 SK'dan doğan ilâve tediye ve yıllık ücretli izin alacağı için kanuni<br />

faizin uygulanması<br />

Bak. k 4<br />

8. Sözleşmeden doğan fark alacaklar için en yüksek işletme kredisi faizinin<br />

yürütülmesi<br />

412


Yarg. 9. HD, 8.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/7157, K. <strong>1999</strong>/9898.<br />

Hüküm altına alınan sözleşme alacaklarının hesaplanmasına itiraz -<br />

bilirkişiden ek rapor - en yüksek işletme kredisi faizi - ek dava kapsamındaki<br />

alacaklar için temerrüd tarihinden faiz yürütülmesi<br />

1 1. Sözleşmeden doğan alacakların istek doğrultusunda karara<br />

bağlanması isabetle olmakla beraber, hesaplama tarzına itiraz<br />

edildiğinden bilirkişiden alınacak ek rapor değerlendirilmek<br />

suretiyle sonuca gidilmelidir.<br />

2. Sözleşmeden doğan alacaklar için bankalarca uygulanan en<br />

yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir.<br />

Ek dava tarihinden önce bu davaya konu alacaklar için ihtarname<br />

gönderildiğine göre, sözü edilen alacaklar hakkında ihtarnamenin<br />

teblig tarihinden faiz yürütülmesi gerekir.<br />

TSGLK 61<br />

DAVA: Taraflar arasındaki ikramiye, fazla çalışma ve yıllık izin ücreti, bayram ve<br />

genel tatil gündeliği, gece zammı, vardiya ile ücret alacağının ödetilmesi davasının<br />

yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın<br />

faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi<br />

içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi üzerine<br />

dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için<br />

8.6.<strong>1999</strong> salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma<br />

günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına ... geldiler. Duruşmaya başlanarak<br />

hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya<br />

son verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz<br />

itirazları yerinde değildir.<br />

2. Mahkemece toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınmak suretiyle bu sözleşmeden<br />

kaynaklanan alacakların istek doğrultusunda hüküm altına alınması<br />

doğrudur. Ne var ki bilirkişi raporuna karşı taraf vekilleri hesaplama ile ilgili itirazlarda<br />

bulunmuş olup bu itirazların değerlendirilmesi için bilirkişiden ek rapor<br />

alınmış değildir. Đtirazlar karşılanmak suretiyle alınacak ek raporun değerlendirmeye<br />

tabi tutularak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.<br />

CDXIV


3. Kabul şekli itibarı ile de alacakların toplu iş sözleşmesinden kaynaklandığı tartışmasızdır.<br />

Bu itibarla hüküm altına alınan miktarlar için Borçlar Kanununda öngörülen<br />

yasal faizin değil. 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun<br />

61. maddesinde hüküm altına alınan en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir.<br />

Öte yandan ilk davanın açılmasından sonra davacı 21.1.1998 tarihinde<br />

ihtarname göndererek alacağın derhal ödenmesi isteğinde bulunduğuna göre ek<br />

dava kapsamındaki alacak miktarları için ek dava tarihinden değil daha önceki<br />

ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihten itibaren faizin yürütülmesi gerekir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

davalı yararına takdir edilen 65.000.000 TL duruşma avukatlık parasının davacıya,<br />

davacı yararına takdir edilen 65.000.000 TL avukatlık parasının davalıya<br />

yükletilmesine 8.6.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 9.6.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/9010, K. <strong>1999</strong>/10138.<br />

Sözleşmeden kaynaklanan fark alacak - dava tarihinden önce işverenin<br />

temerrüde düşünülmesi ve faiz başlangıcı<br />

2 Sözleşmeden kaynaklanan alacak farkı için işveren dava tarihinden<br />

önce çekilen ihtirname ile temerrüde düşürüldüğünden faizin dava<br />

tarihinden başlatılması hatalıdır.<br />

TSGLK 61<br />

DAVA: Davacı, TĐS'den doğan alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandğı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacının temyizine gelince;<br />

Taraflar arasındaki uyuşmazlığı oluşturan ve mahkemece hüküm altına alınan<br />

toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark alacaklar için dava tarihinden itibaren<br />

faiz yürütülmüş olması hatalıdır. Gerçekten üyesi işçilerden aldığı yetki belgelerine<br />

dayanarak davacı sendika bu davanın açıldığı 29.12.1997 tarihinden önce<br />

8.4.1997 tarihinde davalı idareye çektiği ihtarnamede 15 gün içinde anılan<br />

CDXV


alacakların ödenmesini istemiş olup, davalı idare 24.4.1997 tarihinde sendikaya<br />

gönderdiği cevapta da alacak isteğinin inelenmekte olduğu, sonucuna göre işlem<br />

yapılacağı bildirilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekirki davacı sendikanın ihtarnamesinde<br />

müteaddit defalar üyesi işçiler için aynı konuda fark alacak davalarının açılarak<br />

kararlar verilip Yargıtayca da onandığı ayrıntılı bir şekilde açıklanmış olduğu<br />

gibi, Yargıtay kararı da eklenmek suretiyle muhatabına ulaştırılmıştır. Bir<br />

başka anlatımla taraflar arasındaki uyuşmazlık sendikaya üye olan işçiler bakımından<br />

somutlaştırılmış ve bu sorun davalı işveren önüne intikal ettirilmiştir. Bu<br />

gelişmelerden sonra davalı işverenin davanın açılmasından çok önce 24.4.1997<br />

tarihinde temerrüde düşürülmüş olduğu kabul edilmelidir. Ancak kimi alacaklar<br />

bu tarihten sonra zaman içinde tedricen doğmuş olduğundan, doğuş tarihleride taraflarca<br />

toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılmış bulunduğundan, bu olguda dikkate<br />

alınarak temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Kaldıki sendika davalı<br />

işvereni peşinen uyarmış böylece istikrar kazanmış uygulamanın gözönünde tutulmasını<br />

istemiştir. Bütün bu nedenler ortada iken dava tarihi esas alınarak faize<br />

karar verilmesi hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.6.<strong>1999</strong> gününde oyçokluğuyla<br />

karar verildi.<br />

KARŞI OY YAZISI<br />

Davacı 1.3.1992-28.2.1994 tarihleri arasında yürürlükte bulunan T.Đ.S. gereğince<br />

1.3.1993 tarihinde yapılması gereken % 73,33 oranındaki ücret, zammının % 68.3<br />

olarak eksik uygulandığını, bu hususun Yargıtaya intikal eden dosyalarla<br />

belirlendiğini, bu zammın 28.2.1994 tarihine kadar eksik yansıtıldığını, 1.3.1994-<br />

28.2.1996 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 6. dönem 1.3.1996 tarihinden<br />

itibaren yürürlükte olan 7. dönem T.Đ.S. lerinin getirdiği zamların 1.3.1993<br />

tarihindeki eksik zam uygulaması sebebiyle noksan uygulandığını iddia ederek<br />

1.3.1993 tarihinden dava tarihine kadar olan devre için barem ve sorumluluk<br />

zammı dahil ücret, fazla mesai, bayram, genel tatil, hafta tatili, kanuni ve akdi<br />

ikramiye alacaklarının tahsilini talep etmiştir.<br />

Daire çoğunluğu ile farklı düşündüğüm husus faiz başlangıç tarihi ve ... <strong>Sendikası</strong><br />

tarafından işverene gönderilen 8.4.1997 tarihli ihtarnamenin temerrüt için yeterli<br />

olup olmadığıdır.<br />

Öncelikle belirtmek gerekirki davacı tarafından bu konuda işverene bizzat gönderilmiş<br />

bir ihtarname bulunmadığı gibi daha önce açılmış ve sonuçlanmış bir davada<br />

yoktur.<br />

CDXVI


Sendika tarafından davalıya gönderilen 8.4.1997 tarihli ihtarnamede ... ve ... Genel<br />

Müdürlüğü işyerlerinde 1.3.1992-28.2.1994 tarihleri arasında yürürlükte bulunan<br />

T.ĐS.nin 2. yıl zammının % 73.33 olarak 1.3.1993 tarihinden itibaren uygulanarak<br />

üyelerinin yeni yevmiyeleri tespit edilip, anılan tarihten itibaren doğmuş<br />

bütün fark alacaklarının 15 gün içerisinde ödenmesi istenilmiştir.<br />

Bu ihtarnamede alacağı bulunduğu iddia olunan sendika üyesi işçilerin isimleri,<br />

çalışma süreleri ve birimleri alacakların ayrı ayrı cinsleri ve miktarları açıklanmış<br />

değildir. Temyiz incelemesine aynı gün tabi tutulan benzer dosya sayısı 487 dir.<br />

Đhtarnamede anılan ... Genel Müdürlüğü ve ... A.Ş. iş yerlerinde binlerce işçi<br />

çalıştığı bu nedenle işyerine ve sendikaya giriş-çıkışlarda büyük sirkilasyon<br />

yaşandığı bir gerçektir. Dava konusu yapılan alacak türlerinin çokluğu ve<br />

farklılığı beş yıla yakın bir süreyi kapsamasıda gözönünde bulundurulduğunda,<br />

bu tür yetersiz bir ihtarnameye dava konusu alacaklar yönünden temerrüd tarihi<br />

başlangıcı olarak değer vermek mümkün görülmemiştir.<br />

Diğer taraftan daire çoğunluğunun ihtarname tarihine kadar doğan alacaklar için 24.4.1997<br />

tarihini, bu tarihten sonra doğan alacaklar için alacağın doğuş tarihlerini faiz başlangıcı<br />

olarak kabul etmeside bir çelişkidir. Hüküm altına alınan alacaklar normal mesai, vardiya<br />

mesaisi, fazla mesai, akdi ve kanuni ikramiye alacaklarıdır. Toplu iş sözleşmesinde bu<br />

alacakların ödeme tarihlerinin belirlendiği de dosya içeriğinden anlaşılmamaktadır.<br />

Bu nedenlerle hüküm altına alınan alacaklara dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi<br />

yerinde görüldüğünden mahalli mahkeme kararının onanması görüşündeyim. Daire<br />

çoğunluğunun bozma kararına katılamıyorum.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 5.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12521, K. <strong>1999</strong>/15449.<br />

Sözleşmeden doğan alacak - en yüksek işletme kredisi faizinin yürütülmesi<br />

3 Sözleşmeden doğan alacak için bankalarca uygulanan en yüksek<br />

işletme kredisi faizi yürütülmesi gerekirken, % 30-% 50 yasal faize<br />

hükmedilmesi hatalıdır.<br />

TSGLK 61<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, ücret ve ikramiye alacağı, yemek parası,<br />

yakacak yardımı, gıda yardımı ile izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

CDXVII


YARGITAY KARARI<br />

Mahkemece 2822 sayılı Toplu Đş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 61.<br />

maddesi uyarınca Toplu Đş Sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara en yüksek işletme<br />

kredisi faizinin yürütülmesine karar verilmesi gerekirken % 30-% 50 yasal<br />

faize hükmedilmiş bulunması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.10.<strong>1999</strong> gününde oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

<br />

Yarg. 9. HD, 12.10.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/12906, K. <strong>1999</strong>/15774.<br />

Tüm alacaklar için en yüksek mevduat faizi istenilmesi - sözleşmeden<br />

doğan alacaklar hakkında istekle bağlılık - kanundan doğan ilave tediyeye<br />

kanuni faiz yürütülmesi<br />

4 1. Davacı işçi tüm alacakları için en yüksek mevduat faizi talep ettiğinden,<br />

istekle bağlılık kuralı gereği, sözleşmeden doğan alacakları<br />

hakkında en yüksek mevduat faizini geçmemek kaydıyla bankalarca<br />

uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmesi gerekir.<br />

2. 6772 SK'dan doğan ilâve tediye alacağına kanuni faiz yürütülmesi<br />

gerekir. Sözleşmede adı geçen kanuna yollama yapılması,<br />

ilâve tediye alacağının sözleşmeden kaynaklandığı anlamına<br />

gelmez.<br />

Aynı şekilde yıllık ücretli izin alacağına kanuni faiz yerine, sözleşmeden<br />

kaynaklandığı gerekçesiyle en yüksek işletme kredisi faizinin<br />

yürütülmesi hatalıdır.<br />

TSGLK 61; ĐşK 14, 49, 56; 6772 SK 1<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatı, iş güvencesi tazminatı, ücret,<br />

ikramiye, fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parası ile giyim yardımı alacağının<br />

ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

CDXVIII


YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Davacı tüm alacakları için en yüksek mevduat faizi talep etmiştir. Mahkemece<br />

toplu iş sözleşmesinden doğan alacaklara en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmüş<br />

olması Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesinde öngörülen<br />

isteğe bağlılık kuralına aykırıdır. Bu durumda Toplu Đş Sözleşmesinden doğan<br />

alacaklara en yüksek mevduat faizini geçmemek kaydıyla işletme kredisi faizinin<br />

yürütülmesi gerekir.<br />

3. 1475 Sayılı Đş Kanunu'nun 14/11. maddesi uyarınca kıdem tazsminatına bankalarca<br />

uygulanan en yüksek mevduat faizinin yürütülmesi gerekirken en yüksek<br />

işletme kredisi faizine hükmedilmesi hatalıdır.<br />

4. Davalı işverenin bir kamu kurumu olması nedeniyle ilave tediye alacağı 6772<br />

Sayılı Kanundan doğmaktadır. Böyle olunca bu ikramiye alacağına yasal faiz yürütülmesi<br />

gerekir. Toplu Đş Sözleşmesinde anılan yasaya yollama yapılmış olması<br />

bu alacağın Toplu Đş Sözleşmesinden kaynaklandığı anlamına gelmez. Mahkemece<br />

en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmesi hatalıdır.<br />

5. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hakettiği izin süresi 5 yıllık<br />

hizmet süresine göre hesaplanmıştır. Dosya kapsamına göre davacının hizmet<br />

süresi 4 yıl 9 ay 8 gün olduğuna göre 4 yıllık süre üzerinden yıllık ücretli izin süresi<br />

hesap edilip kullanılan izin süresi mahsup edildikten sonra bakiyesi hüküm<br />

altına alınmalıdır.<br />

6. Yıllık ücretli izin alacağına yasal faiz yerine toplu iş sözleşmesinden kaynaklandığı<br />

gerekçesiyle en yüksek işletme kredisi faizinin yürütülmesi hatalı olup, bu<br />

husus bir başka bozma nedenidir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,<br />

peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.10.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirlğiyle karar verildi.<br />

<br />

CDXIX


Yarg. 9. HD, 28.12.<strong>1999</strong>, E. <strong>1999</strong>/15199, K. <strong>1999</strong>/20229.<br />

Sözleşmeden doğan fark alacaklar - en yüksek işletme kredisi - faizi kıdem<br />

tazminatı için tavan artışından yararlanılamaması<br />

5 1. Đhbar tazminat, ücret ve ikramiye farkı alacakları sözleşmeden<br />

kaynaklandığına göre, bu alacaklar hakkında bankalarca uygulanan<br />

en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir.<br />

2. Bildirim süresine ait peşin ödenmesi gereken ücret, geç ödenmiş<br />

olsa dahi işçi, bildirim süresi içindeki tavan artışından yararlanamaz.<br />

TSGLK 61; ĐşK 13, 14<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, eksik ödenen ücret, izin alacağı, yakacak<br />

bedeli, bayram harçlığı, ikramiye ve ayni yardımlar alacaklarının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,<br />

gereği konuşulup düşünüldü:<br />

YARGITAY KARARI<br />

1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan<br />

temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. Đhbar tazminatı farkı, ücret farkı ikramiye farkı alacakları da Toplu Đş Sözleşmesinden<br />

doğan farktan kaynaklanmaktadır. Buna göre bu fark alacaklarına da<br />

2822 sayılı Kanunun 61 maddesi uyarınca en yüksek banka işletme kredisi faizi<br />

uygulanması gerekirken yazılı şekilde % 50 yasal faiz uygulanması hatalıdır.<br />

3. Davacı işçinin hizmet akdi sona erdirildikten sonra kıdem ve ihbar tazminatları<br />

peşin ödenmiştir. Ancak önel süresi içinde kıdem tazminatı tavan artışı ihbar<br />

tazminatının ödenmesinden çok sonra Temmuz 1997 ayında gerçekleşmiş olup,<br />

bu tavandan davacının yararlandırılması Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen<br />

Dairemizin oluşan içtihatlarına aykırıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin<br />

alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.12.<strong>1999</strong> gününde<br />

oybirlğiyle karar verildi.<br />

CDXX


CDXXII

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!