19.11.2014 Views

İdare Hukuku Ders Notları

İdare Hukuku Ders Notları

İdare Hukuku Ders Notları

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İDARE HUKUKU<br />

İdari Fonksiyon ve <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong>nun Kaynakları<br />

<strong>İdare</strong> Kavramı ve <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong>nun konusu<br />

<strong>İdare</strong> hukukunun konusunu devlet idaresi oluşturur.<br />

Bu anlamda özel şirketlerin ve diğer özel idari faaliyetler<br />

idare hukukunun konu kapsamı dışında kalır.<br />

<strong>İdare</strong> kelime olarak iki anlamda kullanılmaktadır.<br />

1. anlamı devlet organlarını, kuruluşlarını ifade eder.<br />

2. anlamı ile idare devletin faaliyetlerini ifade eder.<br />

<strong>İdare</strong>nin bu anlamlarını yapısal ve işlevsel anlamda inceleyeceğiz.<br />

I. YAPISAL (ORGANİK) ANLAMDA İDARE<br />

Kuvvetler ayrılığı kuramına göre devlet, içerisinde yasama,<br />

yürütme ve yargı olarak üç temel gücü ya da faaliyeti<br />

içerir. <strong>İdare</strong> yapısal olarak yasama ve yargıdan ayrıdır.<br />

Ancak idare yapısal olarak yürütmenin içinde yer almasına<br />

rağmen yürütmenin içinde ayrı bir kanat oluşturur.<br />

<strong>İdare</strong>-Yasama ayrılığı, yasama organı devletin hukuk<br />

kurallarını koyan erkidir. Ülkemizde, yasama faaliyeti<br />

TBMM’ye aittir. TBMM, 550 milletvekilinden oluşur.<br />

TBMM, görev ve yetkilerini iki tür irade ile ortaya koyar.<br />

Bu irade biçimleri, kural olarak soyut hukuk kurallarını<br />

belirten kanunlar ve öznel, kişisel durumlar oluşturan<br />

meclis kararlarıdır.<br />

<strong>İdare</strong>-Yürütme ayrılığı, yürütme genel ve soyut hukuk<br />

kurallarının tüm ülkeye ve tüm bireylere uygulanmasıdır.<br />

Siyasi faaliyetleri hariç olmak üzere, yürütme ve idare,<br />

görev ve yetkilerini idari işlemlerle yerine getirir. Yürütme<br />

kuvveti, gerek yasama gerekse yargıya göre çok önemli<br />

farklar içerir. Bu faaliyet, niteliği ve doğası gereği büyük<br />

bir örgüt ve personeli gerektirir. Ayrıca yürütme, temel<br />

hakların ihlal edilmesi konusunda en tehlikeli devlet kuvvetidir.<br />

Bu yüzden hukuk devleti kavramının pek çok ilkesi<br />

yürütme ve idareye yöneliktir.<br />

<strong>İdare</strong>-Yargı ayrılığı, Yargı bağımsız mahkemelere bırakılmıştır.<br />

Ülkemizde, beş ayrı yargı düzeni bulunur. Bunları<br />

şu şekilde sıralayabiliriz:<br />

1. Adli yargı: Kişiler arasındaki özel hukuk uyuşmazlıklarını<br />

çözmek ve ceza kanunlarını uygulamakla görevli<br />

yargı düzenidir. Başında Yargıtay bulunur. Sulh Hukuk,<br />

Asliye Hukuk, Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza ilk derece<br />

adli yargı mahkemelerdir. Adli yargıda henüz kurulma<br />

aşamasında olan ancak yasal olarak düzenlenmiş Bölge<br />

Adliye Mahkemeleri bulunmaktadır.<br />

2. İdari yargı: <strong>İdare</strong>nin işlemlerinin hukuka uygunluğunun<br />

denetlenmesidir. Başında Danıştay bulunur. Ayrıca<br />

ilk ve son derece mahkemesi olarak Askeri Yüksek <strong>İdare</strong><br />

Mahkemesi, Bölge <strong>İdare</strong> Mahkemeleri ve ilk derece idare<br />

ve vergi mahkemeleri ile Sayıştay diğer idari yargı mercileridir.<br />

3. Anayasa yargısı: Yasama organının işlemleri olan<br />

kanun, kanun hükmünde kararname ve TBMM İçtüzüğünün<br />

Anayasaya uygunluğunun yargısal denetimidir. Başında<br />

Anayasa Mahkemesi bulunur.<br />

4. Seçim yargısı: Genel ve yerel seçimlerin gözetim ve<br />

denetimidir. İl ve ilçe seçim kurullarına yapılan şikayet ve<br />

itirazlar hakkında verilen kararlar Yüksek Seçim Kurulunca<br />

kesin olarak karara bağlanır.<br />

5.Uyuşmazlık yargısı: Adli, idari ve askeri yargı mercileri<br />

arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının<br />

kesin olarak karara bağlanmasıdır.<br />

GÖREVSEL-İŞLEVSEL ANLAMDA İDARE<br />

Devletin görevsel-işlevsel yönü, yaptığı faaliyetlere<br />

bakılarak anlaşılabilir. Yapılan faaliyetler açısından idarenin<br />

devlet kuvvetlerinden ayrılması idarenin anlaşılmasında<br />

önem arzeder.<br />

Yasama-<strong>İdare</strong> Ayrılığı<br />

Yasama organını tarafından yapılan işlemler yasama<br />

işlevini, idare tarafından yapılan işlemler de idare<br />

işlevini gösterir. Bunun ötesinde bir ayrım yapmak<br />

mümkün olmamaktadır. <strong>İdare</strong> tarafından genel ve soyut<br />

nitelikte düzenleyici işlemler yapılsa bile bunlar<br />

idareden çıktığı için idare işlevine dahildir.<br />

Yargı-<strong>İdare</strong> Ayrılığı<br />

<strong>İdare</strong> ile yargı organının birbirine benzer nitelikli işlemleri<br />

olabilir. Ancak yargı organı tarafından yargılama<br />

usulleri kullanılarak yapılan işlemler yargı işlemidir.<br />

Yürütme-<strong>İdare</strong> Ayrılığı<br />

Yürütme organı içinde yer alan Cumhurbaşkanı, Bakanlar<br />

Kurulu, Başbakan ve Bakanlar aynı zamanda siyasal<br />

faaliyetlerde de bulunduklarından idareden ayrılırlar.<br />

Ancak idarenin tek faaliyeti idari faaliyettir.<br />

<strong>İdare</strong> hukukunun konusu dışında olan yürütmenin siyasal<br />

faaliyetlerine şu örnekler verilebilir:<br />

TBMM seçimlerinin Cumhurbaşkanınca yenilenmesi,<br />

Başbakanın atanması ve istifasının kabulü,<br />

Bakanların atanması ve azledilmeleri,<br />

Hükümet programının hazırlanması ve hükümetin<br />

TBMM ile olan ilişkileri,<br />

Kanun tasarılarının hazırlanması ve TBMM’ye sunulması,<br />

Cumhurbaşkanının, Türkiye Cumhuriyetini ve Türk<br />

Milletinin birliğini temsil etmek,<br />

Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını<br />

gözetmek<br />

Yürütme organının Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu,<br />

Başbakan, Bakanlar kanadının salt siyasal nitelikli faaliyetleri<br />

dışındaki faaliyetleri idari faaliyettir.<br />

İdari Fonksiyonun Konusu, Amacı ve Özellikleri<br />

İdari işlevin konusu yasama, yargı ve yürütmenin salt<br />

siyasal nitelikli faaliyetleri dışında kalan ve gündelik ihtiyaçları<br />

karşılamak için yürütülen faaliyetlerdir.<br />

1


İDARE HUKUKU<br />

İdari Fonksiyon ve <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong>nun Kaynakları<br />

Siyasi görevlerini bir yana bıraktığımız <strong>İdare</strong>nin, idare<br />

hukukunun inceleme alanını oluşturan idari işlevin temel<br />

amacı, “kamu yararının sağlanmasıdır”.<br />

<strong>İdare</strong>, kamu yararı dışında hiçbir işlem veya eylemde<br />

bulunamaz.<br />

İdari fonksiyonun özellikleri şunlardır:<br />

• İdari işlemlerle yerine getirilir. Yasama, yasama işlemleri<br />

ile yargı da yargısal işlemler ile faaliyetini yürütür.<br />

• Üstün ve ayrıcalıklı yetkiler kullanılır. Bireylerle eşitlik<br />

söz konusu değildir. <strong>İdare</strong> tek taraflı ve icrai karar alma<br />

yetkisine sahiptir.<br />

• Sürekli bir devlet fonksiyonudur. Yani, yasama ve<br />

yargı kesintiye uğrayabilir, fakat idari fonksiyon devamlıdır.<br />

• İdari fonksiyon kendiliğinden harekete geçer.<br />

TÜRKİYE İDARESİNİN GÖREVLERİ<br />

1. Milli güvenliğin sağlanması: Devletin en temel görevi<br />

milli birliğin, bölünmezliğin sağlanması ve vatanın<br />

korunmasıdır. Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı<br />

Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından<br />

TBMM’ye karşı Bakanlar Kurulu sorumludur. Bu görevin<br />

yerine getirilebilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)<br />

kurulmuştur.<br />

2. Kolluk faaliyetleri: İç güvenlik, emniyet ve asayişin,<br />

yani kamu düzeninin korunmasına yönelik faaliyetlerdir.<br />

Bu konuda İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve<br />

Jandarma temel kolluk birimleri olarak görev yaparlar.<br />

3. Kamu hizmetleri: <strong>İdare</strong> organlarının bayındırlık,<br />

eğitim, sağlık, haberleşme gibi konulardaki faaliyetleridir.<br />

4. Özendirme, destekleme faaliyetleri: <strong>İdare</strong> belirli<br />

kişi, sektör veya çalışmaları kamu yararı amaçlı olarak<br />

destekleyebilir.<br />

5. Planlama faaliyetleri: <strong>İdare</strong>nin, devletin ve toplum<br />

hayatının geleceğine yönelik yapmış olduğu planlarıdır.<br />

Siyasi konularda Milli Güvenlik Kurulu, ekonomik konularda<br />

Devlet Planlama Teşkilatı örnek olarak gösterilebilir.<br />

6. İç düzen (öz yönetim) faaliyetleri: <strong>İdare</strong>nin, personel<br />

alımı, personelin eğitilmesi, ihtiyaç duyduğu araç ve<br />

gereç teminine yönelik faaliyetleridir. Kamuya yönelik<br />

olmayan tek faaliyetidir.<br />

İDARE HUKUKUNUN KAYNAKLARI<br />

Kanun<br />

Kanun yapma yetkisi TBMM'dir.<br />

Kanun Önerisi<br />

1- Bakanlar Kurulu (Kanun Tasarısı)<br />

2- Milletvekilleri (Kanun Teklifi)<br />

Kanun önerisi meclis başkanlığına sunulur, başkan<br />

tarafından ilgili komisyona gönderilir, inceleme sonunda<br />

meclis görüşmesine açılır, bir maddenin reddi,<br />

komisyona iadesi, değiştirilmesi veya madde eklenmesi<br />

hakkında milletvekilleri, esas komisyon veya hükümet<br />

tarafından değişiklik önergesi verilebilir.<br />

Meclis tarafından kabul edilmeye kanunlar 1 yıl<br />

geçmedikçe aynı yasam dönemi içinde tekrar teklif<br />

edilemez. Bir yasama meclisinde sonuçlandırılamayan<br />

kanunlar hükümsüz sayılır. Buna “kadük olma” denir<br />

Meclis tarafından kabul edilen kanunlar Cumhurbaşkanınca<br />

15 gün içinde yayınlanır. Metninde yürürlük<br />

tarihi belirtilmiş kanunlar belirtilen bu tarihte, belirtilmemiş<br />

olanlar ise Resmi Gazetede yayımladıkları<br />

tarihten itibaren 45 gün sonra yürürlüğe girerler.<br />

Cumhurbaşkanının yayınlamayıp meclise geri gönderdiği<br />

kanunlar aynen kabul edilirse Cumhurbaşkanı kanunu<br />

yayınlamak zorundadır. Cumhurbaşkanı bütçe<br />

kanunlarını geri gönderemez.<br />

Kanunların Anayasa uygunluk denetimi Anayasa<br />

Mahkemesince yapılır. Anayasa Mahkemesinin uygunluk<br />

denetimi yapamayacağı kanunlar vardır. Bunlar<br />

Anayasanın 174.maddesinde sayılan İnkılap Kanunlarıdır.<br />

Kanuna Eşit Hukuk Kaynakları<br />

Milletlerarası Antlaşmalar: Kanun hükmündedirler.<br />

Anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamaz.<br />

1961 ve 1982 Anayasaları Milletlerarası anlaşmaları<br />

onaylama yetkisini Cumhurbaşkanına vermiştir.<br />

“ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve<br />

süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, devlet maliyesi<br />

bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve<br />

Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına<br />

dokunmamak şartıyla” Cumhurbaşkanının onayı ve<br />

yayını ile yürürlüğe konulabilirler. Keza aynı maddenin<br />

üçüncü fıkrasına göre, “milletlerarası bir andlaşmaya<br />

dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği<br />

yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik<br />

veya idarî andlaşmaları”, Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük<br />

Millet Meclisinin uygun bulma kanununa ihtiyacı<br />

olmadan onaylayarak yürürlüğe koyabilir.<br />

Bu andlaşmalar dışında kalan bütün diğer andlaşmalar<br />

ve keza Türk kanunlarında değişiklik getiren her<br />

türlü andlaşmanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanabilmesi<br />

için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu andlaşmaların<br />

onaylanmasını bir kanunla uygun bulması<br />

gerekir<br />

2


İDARE HUKUKU<br />

İdari Fonksiyon ve <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong>nun Kaynakları<br />

Kanun Hükmünde Kararname: Bakanlar Kurulu'nun<br />

olağan dönemlerde TBMM'nin verdiği bir yetki<br />

kanuna dayanarak, olağanüstü dönemlerde ise böyle<br />

bir yetki kanunu gerekmeksizin çıkardığı kararnamelere<br />

KHK denir.<br />

KHK'ler ilk kez 1971'de sistemimize girmiştir. 1982<br />

Anayasası ile bu durum daha geniş bir biçim almıştır.<br />

Bu düzenlemeler sonucunda olağan dönemlerde temel<br />

haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasal hak ve<br />

ödevler dışındaki haller ile Bütçe Kanunu dışındaki<br />

konular KHK'ler ile düzenlenebilmektedir.<br />

KHK çıkarabilmesi için öncelikle TBMM'nin yazılı bir<br />

izni olmalıdır. Bu izin yetki kanunu ile verilebilir. Yetki<br />

kanununda özellikle KHK'nin amacı-kapsamı-ilkeleriyetkiyi<br />

kullanma süresi ve bu süre içinde birden çok<br />

KHK çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi şarttır.<br />

1961 Anayasasından farklı olarak yetki kanununda<br />

"yürürlükten kaldırılacak kanun hükümlerinin açıkça<br />

gösterilmesi" şartı ortadan kaldırılmıştır. 1982 Anayasası<br />

1961 Anayasasından daha ayrıntılı bir düzenleme<br />

yoluna gitmiştir. Buna göre "Bakanlar Kurulunun istifası,<br />

düşürülmesi veya yasama yılının bitmesi; belli süre<br />

için verilmiş olan yetkinin sona ermesine yol açmaz.<br />

KHK, Resmi Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe<br />

girer ve aynı gün TBMM'nin onayına sunulur. Onaya<br />

sunulmazsa kendiliğinden yürürlükten kalkar. KHK'ler<br />

TBMM komisyonlarınca ve Genel Kurulda öncelik ve<br />

ivedilikle görüşürler. Onaya sunulmuş ancak reddedilmişse<br />

bu ret kararının Resmi Gazetede yayımladığı gün<br />

yürürlükten kalkar. Ret kararı niteliği gereği kanun<br />

biçimde bir işlemdir.<br />

KHK'lerin Cumhurbaşkanınca da imzalanması gerekir.<br />

Gerek yetki kanunun ve gerekse buna dayanılarak<br />

çıkarılan KHK'lerin Anayasaya uygunluk denetimleri<br />

Anayasa Mahkemesi'nce yapılır. Eğer yetki kanunu<br />

Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilirse, KHK'lerin de<br />

iptal edilmeleri gerekir.<br />

Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal Kararnameleri<br />

1982 Anayasası, 1961 Anayasasından farklı olarak,<br />

ancak, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde çıkarılabilen<br />

ve olağan KHK'lerden önemli yönleriyle ayrılan, bir<br />

KHK türüne yer vermiştir. Diğerleri ile önemli farkları<br />

vardır.<br />

Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar<br />

Kurulu tarafından çıkarılır.<br />

TBMM tarafından bir yetki kanunun ile yetki verilmesine<br />

gerek yoktur.<br />

Temel hak ve özgürlüklerde sınırlama yapabilirler<br />

Bu kararnamelerin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla<br />

dava açılamaz<br />

Bu özelliklerinin yanı sıra Sıkıyönetim ve Olağanüstü<br />

Hal Kararnameleri için de bazı sınırlamalar vardır.<br />

Sıkıyönetim veya Olağanüstü Hal ilan edilen bölgede<br />

uygulanabilir<br />

Sıkıyönetim veya Olağanüstü Hal devam ettiği<br />

sürece uygulanabilir<br />

Bu kararnamelerle kanunlarda değişiklik yapılamaz<br />

Bu tür KHK'lerin denetimini TBMM yapar. Anayasaya<br />

göre bu tür KHK'ler Resmi Gazetede yayımlanır ve<br />

aynı gün TBMM'ye sunulurlar.<br />

Burada önemli bir nokta da, TBMM'nin onayından<br />

sonra bu KHK'lerin kanun niteliğinde olması ve dolayısıyla<br />

Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olmasıdır.<br />

Yani anayasa denetim yasağını sadece onay safhasından<br />

öncesi için öngörmüştür.<br />

Düzenleyici İdari İşlemler<br />

<strong>İdare</strong>nin Anayasada düzenlenmiş tüzük ve yönetmeliklerin<br />

dışında, kararname, karar, genelge, tebliğ,<br />

sirküler, tamim vs. düzenleyici işlemleri de vardır.<br />

Tüzükler; Bakanlar Kurulunca, Danıştay'ın incelemesinden<br />

geçirilmesi şartıyla kanunların uygulanmasını<br />

göstermek veya emrettiği işleri belirtmek<br />

amacıyla çıkarılan yazılı kaynaklardandır. Cumhurbaşkanı'nca<br />

imzalanıp Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe<br />

girerler. Tüzüklerin yargısal denetimi ilk derece<br />

mahkemesi olarak Danıştay'da yapılır.<br />

Unsurları:<br />

Yetki (Bakanlar Kurulu yetkilidir),<br />

Şekil (Danıştay incelemesinden geçme şartı),<br />

Sebep (Kanuna dayanması)<br />

Konu (Kanunların uygulanmasını göstermek ve emrettiği<br />

işleri belirtmek).<br />

* Tüzüklerin yürürlüğe girmesinde kanunlara uygulanan<br />

hükümler uygulanır.<br />

Yönetmelikler; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu<br />

tüzel kişilerince kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda<br />

kanun ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak<br />

amacıyla ancak bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkarılan<br />

yazılı kaynaklardır.<br />

Yetki<br />

Başbakanlık,<br />

Bakanlıklar<br />

Kamu tüzel kişileri<br />

Birden çok bakanlığı ilgilendiren konularda<br />

Bakanlar Kurulu<br />

yönetmelik çıkarmaya yetkisi vardır.<br />

Şekil ve yürürlük açısından hangi kanunların Resmi<br />

Gazetede yayımlanacağı kanunla belirtir. Buna göre;<br />

İşbirliğine, yetki ve görev alanlarına ait hükümleri<br />

düzenleyen<br />

3


İDARE HUKUKU<br />

İdari Fonksiyon ve <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong>nun Kaynakları<br />

Kamu personeline ilişkin genel hükümleri kapsayan<br />

ve<br />

Kamuyu ilgilendiren<br />

yönetmelikler Resmi Gazetede yayımlanır.<br />

Resmi Gazetede yayımlananlar yayım tarihinde,<br />

başka surette yayımlanan (mahalli) veya ilgililere duyurulan<br />

yönetmelikler ise orada yayınlandığı tarihte<br />

yürürlüğe girerler.<br />

Bakanların, kamu kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki<br />

meslek kuruluşlarının ülke çapında uygulanacak<br />

nitelikteki yönetmeliklerinin yargısal denetimi<br />

ilk derecede mahkemesi olarak Danıştay'ca yapılır.<br />

Yönetmelik belli bir yöreyi ilgilendiriyorsa denetim<br />

mahkemesi yörenin bağlı olduğu idare mahkemesidir.<br />

4


İDARE HUKUKU<br />

Anayasa’da <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong> İlkeleri<br />

ANAYASA ve İDARE<br />

“MADDE 123- <strong>İdare</strong>, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür<br />

ve kanunla düzenlenir.<br />

<strong>İdare</strong>nin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve<br />

yerinden yönetim esaslarına dayanır.<br />

Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça<br />

verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.”<br />

1982 Anayasası incelendiğinde idareye ilişkin temel ilkelerin<br />

bizzat Anayasada düzenlendiği görülür. <strong>İdare</strong>yi<br />

etkileyen anayasal ilkeler dört grupta ele alınır. Bunlar:<br />

• Hukuk devleti ilkesi,<br />

• Laik devlet ilkesi<br />

• Merkezden ve yerinden yönetim ilkeleri,<br />

• <strong>İdare</strong>nin bütünlüğü ilkesidir.<br />

HUKUK DEVLETİ İLKESİ<br />

Hukuk devleti ilkesi Almanya’da ortaya çıkmış, Fransa’da<br />

geliştirilmiştir. Hukuk devleti yönetilenlere karşı<br />

hukuk kurallarıyla bağlı olan devlettir. Hukuk devleti ilkesinin<br />

unsurları şunlardır:<br />

a. Temel Hak ve Özgürlüklerin Güvence Altına Alınmış<br />

Olması<br />

b. Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Yargısal<br />

Denetimi<br />

c. Kanuni <strong>İdare</strong> (Yasal Yönetim) İlkesi<br />

d. Devlet Faaliyetlerinin Belirliliği İlkesi<br />

e. <strong>İdare</strong>nin Yargısal Denetimi<br />

Any.125: “<strong>İdare</strong>nin her türlü eylem ve işlemlerine karşı<br />

yargı yolu açıktır.”<br />

f. Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Hakim Güvencesi:<br />

Mahkemelerin bağımsızlığı hakimlerin yasama ve yürütme<br />

organına ve idareye bağlı olmamaları, bunların<br />

hakim ve savcılara emir ve talimat verememeleri, tavsiyede<br />

bulunamamaları anlamındadır. Hukuk devletinde<br />

hakimler bağımsızdır ve hakim ve savcı teminatına sahiptir.<br />

g. <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu:<br />

<strong>İdare</strong> sadece işlemlerinde hukuka uygun davranmakla<br />

kalmaz, yönetilenlere vermiş olduğu maddi ve manevi<br />

zararları da giderir. Kusurlu ve kusursuz sorumluluk söz<br />

konusudur.<br />

LAİK DEVLET İLKESİ<br />

Devletin bütün dinlerin mensuplarına eşit davranması<br />

Resmi bir devlet dininin olmaması<br />

Din kurumlarıyla devlet kurumlarının ayrılmış<br />

olması<br />

Devlet yönetiminin din kurallarından etkilenmemesi<br />

Din hizmetlerinin devlet tarafından yürütülmesi<br />

MERKEZDEN ve YERİNDEN YÖNETİM İLKESİ<br />

Merkezden Yönetim<br />

Karar alma ve sorumluluğun merkeze ait olduğu, kamu<br />

hizmetlerinin tek elde, merkezde toplandığı yönetim<br />

modelidir. Merkezi idareler aynı zamanda tüm yurda<br />

dağılan taşra örgütlerine sahiptir.<br />

Yetki Genişliği İlkesi (Tevsii Mezuniyet): Merkezden<br />

yönetimin sakıncalarını gidermek ve kırtasiyeciliği<br />

azaltmak amacıyla yine hizmetin taşrada gecikme ile<br />

yürütülmesine son vermek düşüncesiyle geliştirilmiştir.<br />

Bu ilke ile merkezi idarenin taşra örgütündeki amirlerine<br />

belli konularda merkezi idareye danışmadan,<br />

merkez adına kendiliklerinden karar alabilme yetkisi<br />

tanınmıştır. Böylece bazı gecikme ve aksaklıkları önlemek<br />

hedef alınmıştır. Ülkemizde taşra örgütlerinden<br />

sadece il idaresince (Vali) bu yetki kullanılabilmektedir.<br />

Yani kaymakam ve bucak müdürlerinin bu yetkiyi kullanmaları<br />

imkansızdır.<br />

Yetki genişliğinin özellikleri ise şunlardır;<br />

Merkeze ait bir yetki merkezi idarenin taşra örgütü<br />

amirince (Vali) kullanılmaktadır. Amir merkezi<br />

idarenin hiyerarşisine tabidir.<br />

Yetkiyi kullanan amir, bu yetkiyi merkezi idarenin<br />

yürütmekle ödevli olduğu milli bir kamu hizmetinin<br />

yürütülmesi için kullanır.<br />

Yetkinin kullanmasıyla hizmetin giderleri merkezi<br />

idarenin bütçesinden karşılanır.<br />

Yerinden Yönetim (Adem-i Merkeziyet)<br />

İdari hizmetlerin merkezi idare teşkilatı dışında kalan<br />

ve merkezi hiyerarşiye dahil olmayan kamu tüzel<br />

kişilerince yürütülmesini ifade eder. Bu ilkenin temsil<br />

ettiği idari sistem "siyasal adem-i merkeziyetten" farklıdır.<br />

Siyasal adem-i merkeziyet federalizm demektir.<br />

Yerinden yönetim ilkesi belli bir yöre itibariyle uygulanıyorsa<br />

"yerel yerinden yönetim" (mahalli adem-i<br />

merkeziyet) olarak adlandırılır. Şayet yöre itibariyle<br />

değil de hizmet itibariyle uygulanıyorsa buna da "hizmet<br />

yerinden yönetim" (hizmet adem-i merkeziyeti)<br />

denir.<br />

a) Yerel yerinden yönetim; Anayasanın 127/1.m.<br />

göre belli bir yörede oturanlara, orada oturmaları nedeniyle<br />

doğan müşterek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla<br />

tanınan özerkliği ifade etmektedir. Bu özerkliğe<br />

sahip kamu kişilerine "mahalli idareler" adı verilmektedir.<br />

Özellikleri<br />

Merkezi idareden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptirler.<br />

Ayrı bir bütçeye ve malvarlığına sahiptirler.<br />

5


İDARE HUKUKU<br />

Anayasa’da <strong>İdare</strong> <strong>Hukuku</strong> İlkeleri<br />

Bu kuruluşların kurucuları, kuruluşun hizmet gördüğü<br />

yörenin seçmenleridir. Kişi topluluğu yapısındadırlar.<br />

Kuruluşun organları da seçmenlerce belirlenir.<br />

b) Hizmet yerinden yönetim; kamu hizmetlerinin<br />

çeşitlenmesi bir uzmanlık ve bilgi gerektirmesi sonucunu<br />

doğurmuştur. Bu bilgi ve uzmanlık merkezi yapı<br />

ile karşılanamadığı için hizmet yerinden yönetim kuruluşları<br />

oluşturulmuştur. Başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir;<br />

Belli bir hizmete özerklik tanınmasını gerektirir.<br />

Kuruluşun organları seçmenlerce belirlenmez.<br />

Mal topluluğu yapısındadırlar.<br />

Ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptirler.<br />

İDARENİN BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİ<br />

<strong>İdare</strong>nin hem merkez, hem taşra teşkilatları ile<br />

bunlar dışında ayrıca kamu tüzel kişilerini içeriyor olması<br />

dağınık bir tablo çiziyorsa da aslında bu yapıların<br />

kuruluş ve görev yönünden birbirlerinden bağımsız<br />

olmadıkları bir gerçektir. Nitekim Anayasanın 123/1 m.<br />

"idare kuruluş ve göreviyle bir bütündür" demektir.<br />

<strong>İdare</strong>nin bütünlüğü hiyerarşi ve idari vesayet dediğimiz<br />

iki hukuki araçla gerçekleştirilmektedir.<br />

Hiyerarşi<br />

Üst basamak veya derecedeki memurun yada makamın<br />

alt basamak veya derecedekiler üzerinde sahip<br />

olması gereken güce hiyerarşi diyoruz.<br />

Hiyerarşi makamlarını kısaca özetleyecek olursak<br />

merkezi idare teşkilatında hiyerarşi düzeninin en üstünde<br />

Bakan yer almaktadır. Yerel yönetimlerde ise<br />

hiyerarşi makamlarının en üstü il özel idaresinde Vali,<br />

belediyelerde belediye başkanı ve köylerde ise muhtardır.<br />

Hiyerarşi gücünün kapsamı ise şöyle özetlenebilir;<br />

Astın memuriyet durumuna ilişkin işlemler<br />

yapma yetkisi (sicil, disiplin cezası, yer değiştirme, görevlendirme<br />

vb.)<br />

Asta emir verme yetkisi<br />

Astın işlemlerini denetleme yetkisi (onama,<br />

onamama, düzeltme, değiştirme, geri alma, kaldırma)<br />

İdari Vesayet<br />

<strong>İdare</strong>nin Bütünlüğü ilkesinin gerçekleştirilebilmesi,<br />

mahalli hizmetlerin buna uygun yürütülmesi, kamu<br />

görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması<br />

ve mahalli ihtiyaçların karşılanması amacıyla<br />

merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki denetim<br />

yetkisi Anayasada “İdari Vesayet” olarak tanımlanmıştır.<br />

İdari Vesayet Yetkisinin Özellikleri<br />

Kanunda açıkça gösterilmelidir<br />

Anayasada düzenlenmiştir<br />

Anayasal düzenlemede sadece yerel yönetimler<br />

üzerindeki denetim yetkisi belirtilmiş olmasına<br />

karşın hizmet yerinden yönetim kuruluşları<br />

ve iki kamu tüzel kişisi arasında uygulanması<br />

mümkündür<br />

Hem organlar hem de işlemler üzerinde denetim<br />

mümkündür<br />

Denetim hukukilik denetimidir. Yerindelik denetimi<br />

yapılamaz<br />

KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ<br />

Yerinden yönetim sisteminin uygulanması devlet<br />

tüzel kişiliği dışında birçok kamu tüzel kişisini ortaya<br />

çıkartmıştır. Gerek mahalli idareler olarak adlandırılan<br />

yer yönünden yönetim kuruluşları ve gerek mesleki ihtiyaçları<br />

gidermek amacıyla kurulmuş hizmet yerinden<br />

yönetim kuruluşları ve gerekse bunlar dışında kalan<br />

diğer hizmet yerinden yönetim kuruluşları (Radyo ve<br />

Televizyon <strong>İdare</strong>si, Üniversiteler vb. ) kamu tüzel kişiliği<br />

vasfını Anayasadan almaktadırlar.<br />

Bunun haricinde yine Anayasada kamu tüzel kişiliğinin<br />

kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulacağı<br />

hükme bağlanmıştır.<br />

Hangi kuruluşların bu vasfı Anayasadan aldığı hangilerinin<br />

almadığının tespitinde değişik ölçütler kullanılır.<br />

Bunlar;<br />

Kanunla yada kanunun açıkça verdiği yetkiye<br />

dayanarak kurulma;<br />

Üstün ve ayrıcalıklı yetkilerle donatılmışlardır.<br />

Mal ve gelirlerin statüsü<br />

Personelin statüsü<br />

Anayasada Düzenlenen Kamu Tüzel Kişileri<br />

İl özel idaresi, belediye, köy<br />

Üniversiteler<br />

TRT<br />

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu<br />

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları<br />

6


İDARE HUKUKU<br />

İdari İşlemler<br />

İDARİ İŞLEMLER<br />

Devlet organları kendi görev ve yetkilerini çeşitli<br />

hukuki işlemlerle yerine getirirler.<br />

Yasama kanun veya parlamento kararlarıyla, idare<br />

idari işlemlerle, yargı ise yargısal işlemlerle yetkilerini<br />

kullanır.<br />

İdari işlemler, idari fonksiyonun yerine getirilmesi<br />

için yapılan kamu hukuku işlemleridir. Ayrıca, yasama<br />

ve yargının da idari işlemler niteliğinde işlemler yaptığını<br />

belirtmek gerekir.<br />

Tek Yanlı İdari İşlemler: İlgilinin rıza ve muvafakatine<br />

bağlı olmaksızın idarenin tek yanlı iradesi ile yapılan<br />

işlemlerdir.<br />

İki Yanlı İdari İşlemler: <strong>İdare</strong> ile ilgili kişinin karşılıklı<br />

olarak açıkladıkları irade beyanlarının uyuşumu ile<br />

yapılan işlemleridir. İdari sözleşmeler iki yanlıdır.<br />

BİREYSEL İDARİ İŞLEMLER (İdari Kararlar)<br />

Bireysel idari işlemler belli kişi ve durumlara ilişkin<br />

idari işlemleridir.<br />

Bireysel idari işlemlerle belli kişiler için hukuki durumlar<br />

oluşturulur, değiştirilir veya kaldırılır. Bunlara<br />

idari kararlar da denilir. Ör: atama, ruhsat verme, kamulaştırma,<br />

vergi tarh ve tahakkuk işlemleri.<br />

Özellikleri<br />

Bütün idari işlemler genel olarak üç temel özelliğe<br />

sahiptir. Bu özellikler, tek yanlılık ve icrailik, hukuka<br />

uygunluk karinesinden yararlanma ve yargısal denetime<br />

tabi olmalarıdır.<br />

1.Tek Yanlılık ve İcrailik<br />

İdari kararlar idarenin tek yanlı olarak iradesini<br />

açıklaması ile alınırlar. İdari kararlar ilgililerin rıza ve<br />

muvafakatına bağlı değildir.<br />

İdari kararların icrailiği, idarenin tek yanlı irade<br />

açıklaması ile ilgililerin hukuki durumları üzerinde etki<br />

yaparlar. İlgililer için yeni hukuki durumlar oluşturur,<br />

hukuki durumlarını değiştirir ya da kaldırırlar.<br />

2.Hukuka Uygunluk Karinesinden Yararlanma<br />

İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlanır.<br />

Yani, idari işlemler yapıldıkları anda hukuka uygun<br />

varsayılırlar. İdari işlemlerdeki hukuka aykırılık<br />

hallerini ancak belirli sürelerde ilgililer iddia edebilir.<br />

Hatta, idari işlemlerin hukuka aykırılıklarının yargı<br />

mercilerinde ileri sürülmesi dahi, işlemin icrailiğini<br />

engellemez, ayrıca işlemin yargı mercileri tarafından<br />

yürütülmesinin durdurulması gerekir.<br />

3.Yargısal Denetim<br />

Kural olarak tüm idari işlemler yargısal denetime<br />

tabidirler. Anayasaya göre bütün idari işlemler yargısal<br />

denetime tabidir. Bu kuralın istisnalarını oluşturan<br />

idari işlemler şunlardır:<br />

Anayasada düzenlenenler:<br />

Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı idari işlemler<br />

Yüksek Askeri Şura’nın terfi ve kadrosuzluk sebebiyle<br />

emeklilik kararları<br />

TSK mensupları hakkındaki disiplin cezaları<br />

HSYK kararları (meslekten çıkarma kararları hariç)<br />

Kanun ve kanun hükmünde kararnameyle düzenlenenler<br />

:<br />

• Sıkıyönetim komutanlarının işlemleri.<br />

• Olağanüstü hal valisinin işlemleri.<br />

İDARİ KARARLARIN TÜRLERİ<br />

Şart İşlem (Durum İşlem)<br />

<strong>İdare</strong>nin yapmış olduğu işlem ile belirli bir kişi ya da<br />

nesnenin önceden hukuk kurallarıyla belli, nesnel bir<br />

statü içine sokulması veya böyle bir hukuki durumdan<br />

çıkarılmasıdır. (Atama, idarenin özel malını tahsis işlemi<br />

ile kamu malına çevirmesi, emekliye sevk etme,<br />

okul kayıtları gibi).<br />

Sübjektif İşlem (Öznel İşlem)<br />

Belirli bir kişiyi ya da nesneyi kapsamını da kendilerinin<br />

belirledikleri hukuki duruma sokan işlemleridir.<br />

Kapsamının belirlenmesinde kişilerin etkin olabildiği<br />

veya işlemin kapsamı kişilere göre belirlenen, herkes<br />

için ayrı sonuçlar doğuran işlemlerdir. İdari sözleşmelerde<br />

iki yanlı idari işlem olarak öznel işlemlerdendir.<br />

Yapıcı İşlem (İnşai İşlem)<br />

Belirli bir kişi hakkında yeni bir hukuki durum doğuran<br />

veya mevcut bir hukuki durumu değiştiren veya<br />

kaldıran işlemlerdir.<br />

Örn. Genel olarak idari kararlar.<br />

Belirleyici İşlemler<br />

Yeni bir durum yaratmayan daha önceden doğmuş<br />

bir durumu belirleyen işlemlerdir. Diploma düzenlenmesi,<br />

Vergi tahakkuk işlemleri, Yaş haddi nedeniyle<br />

emeklilik gibi<br />

İdari işlemler, işlemi yapan kamu görevlilerinin sayısına<br />

veya iradenin açıklanmasında izlenen usule göre<br />

üç kısma ayrılır:<br />

7


İDARE HUKUKU<br />

İdari İşlemler<br />

Basit İşlem<br />

Bir işlemin tek bir kamu görevlisinin iradesiyle yapılmasıdır.<br />

Amirin memuruna uyarma cezası vermesi<br />

gibi.<br />

Kollektif İşlem<br />

Kamu görevlilerinin iradelerini, aynı anda, belli bir<br />

yönde ve aynı amaca yönelik olarak ortaya koyması ile<br />

almış oldukları kararlardır. (Kurul kararları gibi). Kollektif<br />

işlemler tek yanlıdır. İdari sözleşmelerde iradeler<br />

karşılıklı olarak ortaya konulduğu için kollektif işlem<br />

sayılmazlar.<br />

Karma İşlem<br />

Birden çok iradenin bir sıra takip edilerek ortaya<br />

konulması ile tesis edilen işlemlerdir. Müşterek kararnameler<br />

gibi. (Önce Bakan, sonra Başbakan, sonra<br />

Cumhurbaşkanı imzalar). Hem kollektif hem de karma<br />

işlemlerde, basit işlemin aksine, birden çok kamu görevlisinin<br />

iradesi bulunur. Ancak, karma işlemlerde<br />

iradeler belli bir sıra takip eder, yani iradeler eklenerek<br />

ortaya konulurlar.<br />

Zımni İşlemler<br />

<strong>Hukuku</strong>muzda bazı durumlarda idarenin hiçbir şey<br />

yapmaması, susması dahi bir işlem olarak kabul edilmiştir.<br />

Bu işlemler hukukumuzda zımni işlemler olarak<br />

adlandırılmaktadır. <strong>İdare</strong>nin susması ve hareketsiz<br />

kalması duruma göre kabul; duruma göre red anlamına<br />

gelmektedir.<br />

Zımni kabul: Belirli durumlarda idarenin susmasının<br />

kabul ettiği anlamına gelmesine zımni kabul denilmektedir.<br />

Belediyeler, valilikler mal sahiplerinin<br />

müracaatlarını en geç otuz gün içinde neticelendirmek<br />

mecburiyetindedir. Aksi halde bu müddetin sonunda<br />

yapının tamamının veya biten kısmının kullanılmasına<br />

izin verilmiş sayılır.<br />

Zımni red: <strong>İdare</strong>nin bir başvuru karşısında altmış<br />

gün sessiz kalmasının başvuruyu reddettiği anlamına<br />

gelmesi zımni red olarak adlandırılmaktadır. İdari yargıda<br />

zımni reddin gerçekleşmesi için beklenen altmış<br />

günlük süre içinde işleme karşı açılacak davaların süresini<br />

durdurduğunu belirtmek gerekir. <strong>İdare</strong>nin sadece<br />

idari davaya konu olabilecek bir işlem ya da eylemin<br />

tesisi için yapılan başvuru karşısında hareketsiz kalması<br />

zımni red olarak kabul edilir.<br />

İDARİ İŞLEMİN UNSURLARI<br />

Her idari işlem beş unsurdan oluşur. Bunlar, yetki,<br />

şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarıdır.<br />

İdari işlemlerin her bir unsuru kanun tarafından<br />

düzenlenir. <strong>İdare</strong> hiçbir işleminde kanuni dayanak olmaksızın<br />

işlem tesis edemez. Bu unsurlardan herhangi<br />

birisindeki kanuna aykırılık, işlemi sakat hale getirir ve<br />

idari yargı mercileri tarafından iptali ihtimalini beraberinde<br />

getirir. Şimdi sırasıyla bu unsurları ele alalım.<br />

1. Yetki Unsuru<br />

Kanuna göre tüm idari işlemler, kanunda gösterilen<br />

yetkili kişi ya da makamlarca yapılmalıdır. İdari yetki<br />

kamu düzeni ile ilgilidir, dolayısıyla uyuşmazlığın her<br />

safhasında ileri sürülebilir ve yargı mercileri tarafından<br />

resen incelenebilir. Yetki kurallarına aykırılık halleri<br />

dört şekilde karşımıza çıkar.<br />

Kişi yönünden yetki: Bir idari işlemi, en başta ehil<br />

olan kamu görevlisi yapabilir. Dolayısıyla, temyiz kudretinden<br />

yoksun bir kamu görevlisinin yaptığı idari<br />

işlem yok hükmünde sayılır. Ayrıca idari işlem, idare<br />

adına irade açıklamaya yetkili kılınmış idari merciler<br />

tarafından alınmış olmalıdır.<br />

Konu yönünden yetki: Belli konulara ilişkin kararların<br />

hangi idari makamlarca alınacağını ifade eder. Bir<br />

bakanlığın görev alanına giren bir konuda başka bir<br />

bakanlığın karar alması, astın üst (vali yerine kaymakamın<br />

karar alması), üstün ast yerine karar alması konu<br />

yönünden yetkisizlik oluşturur.<br />

Yer yönünden yetki: Her kamu kurum veya görevlisi<br />

sadece kendi coğrafyasında yetkilidir. Ankara Valiliğinin<br />

Kırıkkale sınırlarında işlem yapması yer yönünden<br />

yetkisizlik oluşturur.<br />

Zaman yönünden yetki: Kamu görevlilerinin yetkiyi<br />

kullanabilecekleri süreyi ifade eder. İstifa etmiş, resmen<br />

atanmamış, başka göreve atanmış, izinde bulunan<br />

veya emekli olmuş kamu görevlisinin yaptığı işlemler<br />

veya belli işlemlerin belli sürelerde yapılmasını<br />

emreden hükümlere aykırı olarak tesis edilen işlemler<br />

zaman yönünden yetkisizlik oluşturur.<br />

Yetki Kurallarına Aykırılık Halleri ve Müeyyideleri<br />

Görev Gaspı (Fonksiyon Gaspı): <strong>İdare</strong>nin, yasama<br />

ya da yargının görev alanına giren bir konuda işlem<br />

tesis etmesidir. Bu durumda idari işlem, yok hükmündedir.<br />

Yetki Gaspı: İdari fonksiyona dahil bir işlemin, idare<br />

adına irade açıklamaya yetkili olmayan veya idareye<br />

tamamen yabancı bir kimse tarafından tesis edilmesidir.<br />

Bu durumda idari işlem, yok hükmündedir.<br />

8


İDARE HUKUKU<br />

İdari İşlemler<br />

Yetki Tecavüzü: <strong>İdare</strong> adına irade açıklamaya yetkili<br />

kişinin başka bir idari mercinin görev alanına giren<br />

bir konuda karar alması yetki tecavüzüdür. Bir idari<br />

kuruluşa ait bir görevin, iş bölümü kurallarına açıkça<br />

aykırı bir biçimde bir başka kuruluş veya organ tarafından<br />

tesis edilmesidir.<br />

Yetki ve imza devri:<br />

• Yetki ve imza devri istisnaidir.<br />

• Yetki ve imza devri kanuni izne bağlıdır ve kanuna<br />

uygun olmak zorundadır.<br />

• Yetki devrinde karar alma yetkisi ve sorumluluk,<br />

yetkiyi devralana geçer. Dolayısıyla yetkiyi devreden<br />

makam, yetki devrini kaldırmadıkça o yetkiyi bir daha<br />

kullanamaz.<br />

• İmza devrinde ise karar yetkisi yetkiyi devreden<br />

de kalır. Devredilen kararın altına atılacak imza yetkisidir<br />

• Yetki devrinde yetki bir başka makam veya birime<br />

devredilmektedir. Makamdaki görevli değişse de<br />

yetki devam eder.<br />

• İmza devrinde ise kendisine imza devredilen kişinin<br />

görevden alınması devri sona erdirir.<br />

• Kanunda imza ve yetki devrinin düzenlenmemiş<br />

olması bu şekilde yapılacak işlemleri hukuka aykırı hale<br />

getirir.<br />

2. Şekil Unsuru<br />

İdari işlemler, kamu görevlilerinin iyice düşünmelerini<br />

sağlayabilmek ve idare edilenlere güvence sağlamak<br />

maksadıyla, kanunda gösterilen şekil ve usul kurallarına<br />

uygun olarak yapılmalıdır. Belli başlı şekil kuralları<br />

şunlardır:<br />

Yazılılık kuralı: İdari işlemlerin en önemli şekil şartıdır.<br />

Tüm işlemler, yazılı, imzalı ve ilgililere tebliğ edilerek<br />

yapılmak zorundadır. İstisnaen, bazı idari işlemler<br />

sözlü olarak yapılabilmektedir. Örneğin, trafik polisinin<br />

dur işareti, kolluk faaliyetlerindeki sözlü işlemler veya<br />

zımni red kararları yazılılık kuralının istisnalarıdır.<br />

Gerekçe kuralı: <strong>İdare</strong>, tesis etmiş olduğu işlemlerin<br />

gerekçesini ilgililere göstermek zorunda değildir. Karar<br />

metninde işlemin dayanakları gösterilmez. <strong>İdare</strong>, sadece<br />

yargıya götürülmüş işlemi için mahkemeye gerekçe<br />

göstermek zorundadır. Ayrıca bazı idari işlemlerin<br />

gerekçeli olarak alınması emredilmiş olabilir.<br />

Savunma alınması: <strong>İdare</strong>, işlem tesis ederken ilgililerin<br />

savunmasını almak zorunda değildir. Ancak, savunma<br />

almanın emredildiği işlem ve durumlarda, savunma<br />

alınmaması idari işlemi şekil yönünden sakatlar.<br />

Örneğin, disiplin cezası vermeden önce idarenin<br />

savunma alması şarttır.<br />

Hazırlık işlemlerinin yapılması: <strong>İdare</strong>ye bir işlem<br />

yapmadan önce hazırlık işlemleri yapılması veya belli<br />

mercilerin görüşünün alınması emredilmişse ve idare<br />

bu kurallara uymadan işlem yapmışsa, idari işlem şekil<br />

yönünden sakatlanır.<br />

Kollektif ve karma işlemler: Kollektif işlemlerde<br />

görüşme usullerine uyulmamışsa, toplantı yeri ve zamanına<br />

uyulmamışsa, görüşme yapılmadan veya elden<br />

imza suretiyle karar alınmışsa, karma işlemlerde iradelerin<br />

sırası gözetilmemişse işlem şekil yönünden sakatlanır.<br />

2001 Anayasa Değişikliği: İdari işlemlerde, ilgili kişilerin<br />

hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceğinin<br />

ve sürelerinin belirtilmesi zorunludur.<br />

Yetki ve usulde paralellik ilkesi: Bir idari işlemi kim<br />

ve hangi usulde yapmışsa, aksine hüküm olmadıkça,<br />

aynı işlemi değiştirmeye, geri almaya ve kaldırmaya,<br />

aynı kişi ve aynı usulde yetkilidir. Danıştay tarafından<br />

benimsenmiş bir ilkedir, yani Anayasa ve kanunlarda<br />

yer almaz.<br />

İDARİ İŞLEMLERDEKİ SAKATLIKLARA UYGULANA-<br />

CAK MÜEYYİDELER<br />

1. Yokluk<br />

Kanuna ve yargısal içtihatlara göre idari işlemlerdeki<br />

belirli sakatlıklar yok hükmündedir. <strong>İdare</strong> hukukundaki<br />

yokluk halleri istisnaidir. Yok hükmündeki sakatlıklar,<br />

kamu düzenini ihlal ettiği için sonradan geçerlilik<br />

kazanamaz, eksiklikleri giderilerek diriltilemez.<br />

Yok hükmündeki işlemden beklenen amaç ancak işlemin<br />

yeniden yapılması ile sağlanabilir. Bunlar hiçbir<br />

süreye bağlı olmaksızın ortadan kaldırılabilirler. Üçüncü<br />

kişilerce ileri sürülebileceği gibi, hakim yok hükmündeki<br />

sakatlıkları re’sen nazara alır.<br />

2. Hükümsüz Kılınma<br />

Yok hükmünde olmayan sakat bir idari karar bozuk<br />

bir idari karardır ve hukuka uygun bir idari karar gibi<br />

geçerli sayılır. Bu geçerlilik askıda bir geçerliliktir. İlgilinin<br />

talebi ile yargı yerinde iptal edilebilir ya da idare<br />

tarafından geri alınmakla hükümsüz hale gelebilir. Böylece<br />

askıda geçerliliği sona erer.<br />

Bu sakatlıklar hafiftir, hakimce re’sen nazara alınmaz,<br />

kişiler belirli sürelerde dava açmazlarsa süre sonunda<br />

sakat işlem kendiliğinden geçerli bir hale dönüşür.<br />

Böyle işlemler, ya ilgili tarafından iptal davası yoluyla<br />

kaldırılır ya da sakat işlemi bizzat idare geri alır.<br />

İptal davası: İdari bir işlemden menfaatleri ihlal<br />

edilmiş bulunan kişiler idari yargı mercileri önünde bir<br />

idari işlemin ortadan kaldırılmasını iptal davası yoluyla<br />

talep edebilirler. İptal davasında genel süre işlemin<br />

yazılı bildiriminden itibaren altmış gündür.<br />

Geri Alma: <strong>İdare</strong> sakat bir idari kararı yine başka<br />

bir idari kararla geri alabilir.<br />

9


İDARE HUKUKU<br />

İdari İşlemler<br />

• Geri alma kararı ile önceki idari karar alındığı<br />

tarihten itibaren ortadan kalkacağı için idari kararların<br />

geriye yürümezliği ilkesinin istisnasıdır.<br />

• Geri alma işlemi sadece hukuka aykırı idari kararlar<br />

için geçerlidir.<br />

• Geri alma işlemi idari kararın alınış usullerine<br />

göre yapılır<br />

• Geri alma işlemi önceki idari kararı alan merci<br />

tarafından yapılır<br />

• Sakat olan idari işlemler her zaman geri alınabilir.<br />

Ancak ilgiliye yarar sağlayan idari işlemler iptal davası<br />

açma süresi içinde geri alınabilir.<br />

İDARİ İŞLEMLERİN SONA ERMESİ<br />

İdari işlemler fiili ya da hukuki nedenlerle sona<br />

erebilir. Örneğin, ilgilinin ölmesi veya otel olarak işletilmesine<br />

izin verilen binanın yıkılması fiili bir neden;<br />

işlemin mahkemece iptali veya ilgilinin hakkından feragat<br />

etmesi hukuki bir nedendir. Belli durumlarda,<br />

özellikle süreye bağlı işlemlerde, işlem sürenin dolmasıyla<br />

kendiliğinden ortadan kalkabilir. İdari işlemler<br />

bizzat idarenin iradesiyle de sona erebilir. Buna göre:<br />

Geri Alma<br />

Geçmişe ve geleceğe yönelik sonuç doğurur.<br />

Kaldırma<br />

Kaldırma, bir idari kararın <strong>İdare</strong>nin alacağı bir başka<br />

idari karar ile geleceğe yönelik olarak yürürlükten kaldırılmasıdır.<br />

Kaldırma kararının sebep unsurunu, daha önce<br />

alınmış bulunan bir başka idari karar teşkil eder. Geri<br />

alma kararı için mutlaka hukuka aykırı bir idari kararın<br />

daha önceden alınmış olması zorunlu ise de, kaldırma<br />

kararının sebep unsurunu hem hukuka uygun ve hem<br />

de hukuka aykırı olarak alınmış bulunan idari kararlar<br />

teşkil ederler.<br />

Bununla beraber hukuka uygun olarak alınmış idari<br />

kararlar hiçbir neden olmaksızın geleceğe yönelik olarak<br />

kaldırılamazlar. Hukuka uygun idari kararlar, ancak<br />

kanunda gösterilmiş esas ve usule ilişkin koşulların<br />

varlığı halinde ve bunlara uyularak tersine bir işlem<br />

(karşı işlem) ile kaldırılabilirler. Örneğin, hukuka uygun<br />

olarak alınmış bulunan bir atama kararı, ancak kanunda<br />

belirtilen koşulların varlığı halinde açılacak bir disiplin<br />

soruşturması sonucu verilecek memuriyetten çıkarma<br />

kararı ile yürürlükten kaldırılabilir.<br />

Kaldırmaya yetkili makam, kural olarak kaldırılan<br />

kararı almış olan makamdır. Kaldırma kararı, kaldırılan<br />

karar alınırken izlenen şekil ve usul koşullarına uyularak<br />

alınır. Kaldırma kararının konusu ise, bir idari kararın<br />

yürürlüğüne geleceğe yönelik olarak son verilmesidir.<br />

Değiştirme<br />

Bir idari kararın aynı zamanda hem geleceğe yönelik<br />

olarak ortadan kaldırılması ve hem de onun yerine<br />

yeni bir kararın alınmasıdır. Değiştirme, bir yandan<br />

geçmişe dokunmayıp geleceğe yönelik bir ortadan<br />

kaldırma olduğundan, idari kararların kaldırılmasına<br />

ilişkin hükümlere tabidir.<br />

Düzeltme<br />

Bir idari kararın içeriğine ve doğuracağı sonuçlara<br />

dokunulmaksızın, yanlış hükümleri yerine doğrularının<br />

geçmişe ve geleceğe yönelik olarak konulmasıdır. Düzeltme,<br />

geçmişe yönelik olması dolayısıyla geri almaya,<br />

geleceğe yönelik olması dolayısıyla da kaldırmaya eş<br />

bir işlemdir.<br />

10


İDARE HUKUKU<br />

İdari Sözleşmeler<br />

İDARE ve SÖZLEŞMELERİ<br />

<strong>İdare</strong>nin sözleşmeleri ile idari sözleşme ifadesi birbirinden<br />

farklıdır. <strong>İdare</strong>nin sözleşmeleri idari sözleşmeler<br />

ve özel hukuk sözleşmeleri olmak üzere ikiye ayrılır.<br />

<strong>İdare</strong> belli durumlarda mal ve hizmetlere ihtiyaç duyabilir<br />

ya da özel kişilerin kamu hizmetlerine katılmasını<br />

her zaman tek yanlı işlemleri ile sağlayamayabilir. <strong>İdare</strong>nin<br />

karşılıklı irade uyuşmasına dayalı olarak yapmış<br />

olduğu işlemlerinin tipik örneği, sözleşmelerdir. Bu<br />

sözleşmeler bir yandan şart, diğer yandan subjektif<br />

nitelikli idari işlemlerdendir. <strong>İdare</strong>, mahiyet ve özellikleri<br />

birbirinden çok farklı iki tip sözleşme yapar. Bunlar,<br />

idari sözleşmeler ve idarenin (özel hukuk) sözleşmeleri<br />

olarak adlandırılırlar.<br />

İDARİ SÖZLEŞMELER<br />

Sözleşmenin en az bir tarafı idaredir. Yani sözleşmenin<br />

her iki tarafı da idari bir kuruluş olabilir. <strong>İdare</strong>nin<br />

taraf olmadığı, karşı akidin üçüncü kişilerle yaptığı<br />

veya idarenin sadece fiyat tespit etmek suretiyle müdahale<br />

ettiği sözleşmeler idari sözleşme sayılamaz.<br />

İdari sözleşmeleri tespit edelim.<br />

1. Mali İltizam Sözleşmeleri<br />

Bir kamu hizmetinin götürü bir kazanç, oran veya<br />

ücret karşılığında mültezim adı verilen kimseye gördürülmesidir.<br />

İdari sözleşmedir.<br />

2. Kamu İstikraz Sözleşmeleri<br />

Devletin tahvil, bono gibi adlarla halktan borç para<br />

alınmasını sağlayan akdi ilişkilerdir. İdari sözleşmedir.<br />

3. Yeraltı Ve Yerüstü Servetlerin İşletilmesine İlişkin<br />

Sözleşmeler<br />

Servetlerin işletilmesi, kural olarak sözleşme değil<br />

ruhsat usulüne tabidir. Maden veya petrol arama ruhsatla<br />

yapılır. Bu servetlerden kamu hizmeti biçiminde<br />

işletilenler için (kaplıcalar gibi) idari sözleşme usulü<br />

uygulanmaktadır. Bunların idari sözleşme sayılmasının<br />

nedeni servetlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında<br />

olmasıdır. 1985’den sonra madenlerde imtiyaz usulüne<br />

son verilmiştir.<br />

4.Orman İşletme Sözleşmeleri<br />

Ormanların işletilmesi, bakım ve onarımına ilişkin<br />

sözleşmelerdir. 1961 Anayasası ve 1982 Anayasasının<br />

kabulünden sonra artık anayasal engel sebebiyle orman<br />

işletme sözleşmeleri yapılamamaktadır.<br />

5.İdari Hizmet Sözleşmeleri<br />

<strong>İdare</strong>nin memurları ve sözleşmeli personeliyle akdetmiş<br />

olduğu hizmet sözleşmeleridir. Bu sözleşmeler<br />

idari sözleşmelerdir. Bilindiği gibi kamu işçileri İş Kanunu<br />

hükümlerine tabidirler.<br />

6.Kamu Hizmeti İmtiyaz Sözleşmeleri (KHİS)<br />

Bir kamu hizmetinin hasar, zarar ve masrafları özel<br />

kişiye ait olmak üzere kurulması ve işletilmesini veya<br />

kurulmuş bir kamu hizmetinin işletilmesini düzenleyen<br />

sözleşmedir. Sadece bir hizmetin kurulmasını öngören<br />

sözleşmeler, bayındırlık sözleşmesi niteliğinde olduğu<br />

için özel hukuk sözleşmesi kabul edilmektedir.<br />

İDARENİN ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMELERİ<br />

KAMU İHALELERİ<br />

Konusu, idarenin ihtiyaç duymuş olduğu mal ve<br />

hizmetleri temin etmek için yapılan alım-satım, trampa,<br />

kiralama, yapım, onarım, bayındırlık gibi faaliyetlerdir.<br />

Dikkat edilecek olursa, idari sözleşmelerde sözleşmeci<br />

özel kişi bir kamu hizmetine katılmakta; ancak<br />

bu sözleşmelerde bir kamu hizmetini yürütme söz konusu<br />

olmamaktadır. Burada idare ihtiyaç duyduğu mal<br />

ve hizmetleri temin etmektedir.<br />

Bu sözleşmelerde, yine idari sözleşmelerden farklı<br />

olarak, kural olarak bireylerle eşitlik ilkesi geçerlidir.<br />

Buna rağmen idarenin belirli üstünlüklerine kamu yararı<br />

amacıyla yer verilmektedir.<br />

Bu sözleşmelere Borçlar <strong>Hukuku</strong> kuralları tatbik<br />

edilir ve bunlardan doğan uyuşmazlıklar adli yargıda<br />

çözümlenir.<br />

<strong>İdare</strong>nin ihaleleri 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu<br />

(DİK) ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununu ile düzenlenmiş<br />

bulunmaktadır. 4734 sayılı Kanunun yürürlüğe<br />

girmesiyle Devlet İhale Kanunun uygulama alanı daralmış<br />

bulunmaktadır. Buna göre, bu Kanunlara tabi<br />

olan idarelerin harcama gerektiren mal ve hizmet<br />

alımları ile yapım işleri ile ilgili ihaleleri 4734 sayılı<br />

yeni Kanuna tabi tutulmuştur. <strong>İdare</strong>ye harcama gerektirmeyen<br />

gelir getiren özel hukuk sözleşmeleri ise<br />

DİK’na tabidir.<br />

Kamu İhale Kanunu sadece eski Kanuna tabi olan<br />

bazı ihaleleri yeniden düzenlemekle kalmamış, aynı<br />

zamanda kamu ihalelerine yeni usul ve ilkeleri de beraberinde<br />

getirmiştir.<br />

Yeni düzenlemeler karşısında eskisi gibi, genel idareye<br />

dahil dairelerle, katma bütçeli idarelerin (kaldırıldı),<br />

özel idare ve belediyelerin:<br />

- satım,<br />

- kiralama,<br />

- trampa,<br />

- mülkiyetten gayri ayni hak tesisi,<br />

- taşıma işleri,<br />

11


İDARE HUKUKU<br />

İdari Sözleşmeler<br />

konularındaki ihaleleri yine 2886 sayılı Devlet İhale<br />

Kanununa göre akdedilmeye devam edecektir. Yeni<br />

Kanun hem kamu ihale rejimine tabi olan idarelerin<br />

sayısını arttırmış hem de farklı ihale konularını düzenlemiş<br />

bulunmaktadır. Şimdi Kamu İhale Kanununun<br />

kapsamını yakından inceleyelim.<br />

1. Kamu İhale Kanununun Kapsamı<br />

Aşağıda belirtilen idarelerin kullanımında bulunan<br />

her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları<br />

ile yapım işlerinin ihaleleri bu Kanun hükümlerine<br />

göre yürütülür:<br />

a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile<br />

özel bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile<br />

bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar, birlikler,<br />

tüzel kişiler.<br />

(meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile<br />

bunların üst kuruluşları hariç)<br />

b) Kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerinden<br />

oluşan kamu iktisadi teşebbüsleri.<br />

c) Sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla<br />

kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel<br />

kişiliğe sahip kuruluşlar ile bağımsız bütçeli kuruluşlar.<br />

(mesleki kuruluşlar ve vakıf yükseköğretim kurumları<br />

hariç)<br />

d) (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilenlerin doğrudan<br />

veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin<br />

yarısından fazlasına sahip bulundukları her<br />

çeşit kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler.<br />

e) 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar ile bu<br />

bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da<br />

ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları<br />

şirketlerin yapım ihaleleri.<br />

TMSF ve bu Fonun hisselerine kısmen ya da tamamen<br />

sahip olduğu bankalar, Ziraat, Halk ve Emlak Bankası<br />

(yapım ihaleleri hariç) enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon<br />

sektörlerinde faaliyet gösteren teşebbüs,<br />

işletme ve şirketler bu Kanun kapsamı dışındadır.<br />

2. Kamu İhalelerinin Temel İlkeleri<br />

Kamu ihalelerinin ilkelerini her iki kanunu dikkate<br />

alarak incelediğimizde:<br />

a. Ortak ilkeler:<br />

1- Aleniyet İlkesi<br />

<strong>İdare</strong> yapacağı sözleşmede hem en yetenekli kişiyi<br />

bulmak hem de yolsuzluk şüphelerini önlemek amacıyla<br />

sözleşme konusu işi herkese duyurmak ister. Çok<br />

sayıda kişinin başvurması için de işin önemine göre<br />

RG'de veya diğer gazetelerde ilan edilir. İlan zorunludur.<br />

Ayrıca verilen teklif hazır bulunan isteklilerin huzurunda<br />

açılır. Aleniyet ilkesi budur. İstisnaları vardır.<br />

a) İlk istisna kapalı teklif usulüdür. Burada ilan<br />

yapılmayıp teknik yeterliliğe sahip en az 3 firma tebliğe<br />

davet edilir. Bu üç firmanın belirlenmesinde ilgili bakanlığın<br />

onayı gerekir. Üçten az teklif olması halinde<br />

MB'nın görüşü ile BK kararı gereklidir.<br />

b) Doğal afet, salgın hastalık vb. durumlarda veya<br />

savunma ve güvenlikle ilgili özel durumlar ortaya çıkması<br />

halinde ihalenin acele yapılması gereken hallerde<br />

ilan yapılması zorunluluğuna uyulmaz.<br />

c) Pazarlık usulü. Basit alım-satım, kiralama işleri<br />

ile acele durumlardaki işler için uygulanır. İlan hususunda<br />

idare serbesttir.<br />

2- Rekabet İlkesi<br />

İsteklilerin hiçbir etki ve baskı altında almaksızın<br />

teklif yapabilmeleri amacıyla bu ilke düzenlenmiştir.<br />

Bu ilkeye aykırı hareket edenler bir yıla kadar ihalelere<br />

katılmaktan men edilirler. İhaleyi yapan idari kuruluşun<br />

ita amirleri, ihaleyi hazırlayıp yürüten personel ile<br />

bunların eşleri, ortakları ve belli dereceye kadar kan ve<br />

sıhri hısımları ihaleye katılamazlar.<br />

3- Sözleşmeyi Yapmak İsteyende Belli Bir Yeteneğin<br />

Aranması İlkesi<br />

<strong>İdare</strong>, sözleşmeye yapacak kişide teknik bilgi ve<br />

mali yeterliliğin da bulunmasını arar. Ayrıca ihalelerde<br />

ciddiyet kazandırmak için başvuranlardan tahmini bedelin<br />

% 2-4 oranında geçici teminat ister. Ancak pazarlık<br />

usulü söz konusu ise geçici tazminat istenmesi zorunlu<br />

olmayıp idarenin takdirine bırakılmıştır.<br />

b. Yeni ilkeler:<br />

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu bazı yeni ilkeleri de<br />

beraberinde getirmiştir.<br />

Eşitlik ilkesi: <strong>İdare</strong>, ihaleye katılan tüm isteklilere<br />

eşit bir şekilde davranmak zorundadır. Ne var ki, maliyeti<br />

eşik değerlerin altında kalan ihalelerde yerli isteklilere<br />

ihaleye katılma imkânının verilmiş olması bu ilkeden<br />

belli bir oranda sapıldığının göstergesidir.<br />

Gizlilik ilkesi: Kanuna göre idare, ihaleden önce fiyat<br />

araştırması yapmak ve ihalenin yaklaşık maliyetini<br />

belirlemek zorundadır. Yeni Kanun, ihalenin yaklaşık<br />

maliyetinin önceden isteklilere açıklanmasını yasaklamıştır.<br />

Oysa Devlet İhale Kanununa göre ihalenin tahmini<br />

bedeli önceden isteklilere açıklanmaktadır.<br />

Ayrı ayrı ihale düzenlenmesi ilkesi: Kamu yararı<br />

amacıyla, aralarında bağlantı olmadığı sürece mal ve<br />

hizmet alımları ile yapım işleri ayrı ayrı ihale edilmek<br />

zorundadır. Bu ilkenin amacı, her bir iş için isteklilerde<br />

aranacak yeterlik kurallarının farklı olmasıdır.<br />

Kamuoyu denetimi ilkesi: Bu ilkeye göre, ihalelerin<br />

Resmi Gazete veya her türlü yayın araçları ile kamuoyuna<br />

duyurulmalıdır.<br />

12


İDARE HUKUKU<br />

İdari Sözleşmeler<br />

Diğer Yeni İlkeler: Bunlara ek olarak, ödeneği olmayan<br />

bir iş için ihaleye çıkılamaması ve sadece yerli<br />

isteklilerin ihaleye katılmasını sağlamak, yabancı isteklilerin<br />

engellenmesi için ihalelerin kısımlara bölünerek<br />

ihale edilmemesi ilkeleri kabul edilmiştir. Yine, doğal<br />

afetlere bağlı yapım ihaleleri hariç ÇED (Çevresel Etki<br />

Değerlendirme Raporu) alınması da yeni Kanunda yer<br />

bulan bir ilkedir.<br />

3. İhale Usulleri<br />

2886 sayılı Devlet İhale Kanunu<br />

kapalı teklif,<br />

açık arttırma ve eksiltme,<br />

pazarlık<br />

yarışma usulü<br />

olarak dört türlü ihale usulüne yer vermektedir.<br />

4734 sayılı Kanuna göre idare, sözleşmeciyi aşağıdaki<br />

usullere göre seçmek zorundadır.<br />

a. Açık ihale usulü: Kamu ihalelerine bütün isteklilerin<br />

teklif verebileceği usuldür.<br />

b. Belli istekliler arasında ihale usulü: <strong>İdare</strong>nin ön<br />

değerlendirmesi sonucunda, sadece davet edilen isteklilerin<br />

teklif verebileceği usuldür. İşin teknik bilgi ve<br />

ileri teknoloji gerektirmesi durumunda başvurulabilecek<br />

bir yöntemdir. Ancak bu usulde, yeterli kabul edilen<br />

aday sayısı beşten veya teklif veren istekli sayısı<br />

üçten az olursa ihale iptal edilir. Açık ihale ile belli istekliler<br />

arasında ihale usulü temel, bundan sonraki<br />

usuller istisnaidir.<br />

c. Pazarlık usulü: Yukarıda sayılan ilk iki usulde teklif<br />

çıkmaması, doğal afetler, salgın hastalıklar, beklenmeyen<br />

olayların ortaya çıkmasıyla ihalenin acilen yapılmasının<br />

zorunlu olması, savunma ve güvenlikle ilgili<br />

özel durumların bulunması ve mal veya hizmet alımının<br />

yaklaşık maliyetinin elli milyar liraya kadar olması<br />

durumlarında olan uygulanabilecek bir usuldür.<br />

Pazarlık usulünde istekliler iki kez teklif yaparlar. İlkinde<br />

ihalenin teknik boyutları, ikincisinde fiyat teklifleri<br />

yapılır.<br />

d.Doğrudan Temin<br />

Aşağıda belirtilen hallerde ihtiyaçların ilan yapılmaksızın<br />

ve teminat alınmaksızın doğrudan temini<br />

usulüne başvurulabilir.<br />

a) İhtiyacın sadece gerçek veya tüzel tek kişi tarafından<br />

karşılanabileceğinin tespit edilmesi.<br />

b) Sadece gerçek veya tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili<br />

özel bir hakka sahip olması.<br />

c) Mevcut mal, ekipman, teknoloji veya hizmetlerle<br />

uyumun ve standardizasyonun sağlanması için zorunlu<br />

olan mal ve hizmetlerin, asıl sözleşmeye dayalı olarak<br />

düzenlenecek ve toplam süreleri üç yılı geçmeyecek<br />

sözleşmelerle ilk alım yapılan gerçek veya tüzel kişiden<br />

alınması.<br />

d) Büyükşehir belediyesi sınırları dahilinde bulunan<br />

idarelerin on beş milyar, diğer idarelerin beş milyar<br />

Türk Lirasını aşmayan ihtiyaçları ile temsil ağırlama<br />

faaliyetleri kapsamında yapılacak konaklama, seyahat<br />

ve iaşeye ilişkin alımlar.<br />

e) <strong>İdare</strong>lerin ihtiyacına uygun taşınmaz mal alımı<br />

veya kiralanması.<br />

f) Özelliğinden dolayı stoklama imkanı bulunmayan<br />

ve acil durumlarda kullanılacak olan ilaç, tıbbi sarf<br />

malzemeleri ile test ve tetkik sarf malzemesi alımları.<br />

g) Milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülen<br />

uyuşmazlıklarla ilgili davalarda, Kanun kapsamındaki<br />

idareleri temsil ve savunmak üzere Türk veya yabancı<br />

uyruklu avukatlardan ya da avukatlık ortaklıklarından<br />

yapılacak hizmet alımları.<br />

h) 4353 sayılı Kanunun 22 nci ve 36 ncı maddeleri<br />

uyarınca Türk veya yabancı uyruklu avukatlardan hizmet<br />

alımları.<br />

e. Tasarım Yarışmaları<br />

<strong>İdare</strong>ler gerekli gördükleri mimarlık, peyzaj mimarlığı,<br />

mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve<br />

bölge plânlama ve güzel sanat eserleri ile ilgili bir plân<br />

veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak,<br />

ilgili mevzuatında belirlenecek usul ve esaslara göre<br />

rekabeti sağlayacak şekilde ilân yapılmak suretiyle, jüri<br />

tarafından değerlendirme yapılmak üzere ödüllü veya<br />

ödülsüz yarışma yaptırabilir.<br />

İHALE SÜRECİ<br />

Kamu ihaleleri belirli aşamalardan sonra tamamlanır.<br />

Buna göre, ihalenin aşamaları hazırlık, ilan, tekliflerin<br />

sunulması ve değerlendirilmesi, ihale kararının<br />

alınması ve sözleşme yapılması aşamalarıdır.<br />

İhale kararının alınması: İhale kararı gerekçeli olarak<br />

ihale komisyonu tarafından alınır. Bu aşamada,<br />

ihale kararını izleyen en geç beş iş günü içerisinde ihale<br />

yetkilisince ihale kararı onaylanır veya gerekçeli olarak<br />

iptal edilir.<br />

Sözleşme yapılması: İhale yetkilisinin ihale kararını<br />

onaylamasından sonra 2886 sayılı kanuna tabi ihalelerde<br />

sözleşmenin akdedilmesi gereklidir.<br />

Ancak 4734 sayılı kanuna göre harcama gerektiren<br />

sözleşmelerde usul aşağıdaki gibidir:<br />

13


İDARE HUKUKU<br />

İdari Sözleşmeler<br />

Sözleşme tasarısının Maliye Bakanlığınca onbeş<br />

gün içinde vize edilmesi gerekir.<br />

Maliye Bakanlığı uygun görmezse sözleşme tasarısını<br />

gerekçeli olarak ihaleyi yapan kuruluşa geri gönderir.<br />

İlgili kuruluşun aykırılık veya eksiklikleri gidermesinden<br />

sonra Bakanlık, sözleşme tasarısını eksiklikleri<br />

yönünden ikinci kez inceler ve beş iş günü içinde vize<br />

eder veya duruma göre sözleşme tasarısını geri çevirir.<br />

(Geri çevrilen sözleşme tasarısının idarece akdedilebilmesinin<br />

tek koşulu, ilgili kuruluşun ita amirinin sorumluluğu<br />

bizzat üstlenmesidir).<br />

İhale kararıyla (harcama gerektiren sözleşmelerde<br />

vize) birlikte sözleşmeci ile idare için sözleşmenin yapılması<br />

zorunlu hale gelir.<br />

<strong>İdare</strong>, ihale yetkilisinin onayı veya vizenin yapıldığının<br />

kendisine bildiriminden sonraki üç gün içinde,<br />

sözleşmeci tarafa sözleşmeyi imzalaması gerektiği hususunu<br />

tebliğ eder. (Bu tebligatta idare sözleşmeciye,<br />

tebliğden itibaren on gün içinde kesin teminatı yatırması<br />

suretiyle sözleşmeyi imzalaması gerektiğini bildirir).<br />

Harcama gerektiren sözleşmeler, imzalanmalarından<br />

itibaren üç gün içinde tescili için Sayıştay’a gönderilir.<br />

Sayıştay, tescil işlemini onbeş gün içinde sonuçlandırır.<br />

Sayıştay tarafından tescil edilmeyen sözleşmelerin<br />

yürürlüğe girebilmesi mümkün değildir.(kaldırıldı)<br />

Sözleşmelere İlişkin Uyuşmazlıkların Çözümü<br />

a. Yargısal çözüm<br />

Sözleşmelerin akdedilmesine kadar olan aşama<br />

idari aşamadır. Dolayısıyla sözleşme akdedilene kadar<br />

ortaya çıkan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenir.<br />

Ancak sözleşmenin akdedilmesinden sonra ortaya çıkan,<br />

başka bir deyişle uygulanmasından doğan uyuşmazlıklara<br />

adli yargıda bakılır.<br />

b. İdari başvuru yolları<br />

4734 sayılı Kanun ihale sürecinde ortaya çıkabilecek<br />

uyuşmazlıkların idari başvuru yollarıyla çözümlenmesine<br />

ilişkin kurallar getirmiştir. İdari başvuru yolu ile<br />

uyuşmazlıkların giderilmesinin ilk şartı sözleşmenin<br />

imzalanmamış olmasıdır. İdari başvuru yolları, idareye<br />

şikayet ve Kamu İhale Kurumuna itirazen şikayet olmak<br />

üzere iki türlüdür.<br />

Şikayet usulü: Kanuna göre, ihaleye girmiş olan<br />

kimseler her hangi bir şikayet nedeniyle idareye başvuruda<br />

bulunabilirler. Yukarıda belirtildiği gibi, şikayette<br />

bulunabilmesi için sözleşmenin imzalanmamış olması<br />

şarttır. Şikayet yolunda süre, kişilerin şikayete<br />

konu durumun farkına vardıkları tarihi izleyen onbeş<br />

gündür.<br />

Başvuru üzerine idare, otuz gün içinde şikayeti karara<br />

bağlar. Başvuru kısmen veya tamamen haklı bulunursa,<br />

idarece düzeltici önlemler alınır ve bu yöndeki<br />

kararlar isteklilere karardan itibaren yedi gün içinde<br />

bildirilir.<br />

İtirazen şikayet: Şikayet yoluna başvuran kişi, şikayeti<br />

idarece haklı bulunmazsa veya otuz günlük içerisinde<br />

şikayeti karara bağlanmazsa, karardan veya karar<br />

verme süresinin bitiminden sonraki onbeş gün<br />

içinde Kamu İhale Kurumuna itirazen şikayette bulunabilir.<br />

Kamu İhale Kurulu düzeltici işlemlerde bulunabilir,<br />

kanuna ve mevzuata aykırılık tespit ederse, ihale işlemlerini<br />

iptal edebilir veya başvurunun uygun bulunmadığına<br />

karar verebilir.<br />

Kurul, sözleşmenin akdinden sonra yapılan başvuruları<br />

değerlendirmeye almaz. İtirazen başvurular,<br />

sözleşme imzalanıncaya kadar ve başvuruyu izleyen<br />

günden itibaren en geç kırkbeş gün içinde sonuçlandırılmak<br />

zorundadır.<br />

14


İDARE HUKUKU<br />

<strong>İdare</strong>nin Yetkileri<br />

İDARENİN YETKİLERİ<br />

<strong>İdare</strong> görevlerini yerine getirebilmek için kamu gücü<br />

ile donatılmak ve kamu gücü ile bazı yetkileri kullanmak<br />

zorundadır. <strong>İdare</strong>nin yetkileri:<br />

-İcrai nitelikte işlemler yapabilme yetkisi<br />

-Düzenleme Yetkisi<br />

-Örgütlenme Yetkisi<br />

-Yaptırım uygulama yetkisi<br />

-Mal edinme yetkileri<br />

-Kamu alacaklarını tahsil etme yetkisi<br />

DÜZENLEME YETKİSİ<br />

<strong>İdare</strong>nin, Anayasa ve kanunlara aykırı olmamak<br />

şartıyla, genel ve soyut düzenlemeler yapabilme,<br />

normlar koyabilme yetkisidir. Bu yetkisini Anayasada<br />

belirtilen tüzük ve yönetmelikleri çıkararak kullanabilir.<br />

<strong>İdare</strong>nin bu yetkisi; idarenin takdir yetkisinden, hukuk<br />

devleti olmanın gereği olan belirlilik ve düzenli idare<br />

ilkelerinden ve bunların dayanağı olan eşitlik ilkesinden<br />

kaynaklanmaktadır. <strong>İdare</strong> Anayasada belirtilen<br />

düzenleyici işlemlerin dışında karar, kararname, tebliğ,<br />

genelge, sirküler ve tamim vb. adlarla düzenleyici işlemler<br />

de yapabilir.<br />

Düzenleme yetkisiyle ilgili iki hususa dikkat edilmelidir.<br />

Bunlardan ilki idarenin önceden herhangi bir<br />

kanunla düzenlenmemiş bir alanda düzenleme yapmaya<br />

yetkili olduğu anlamına gelmeyeceğidir. İkinci<br />

husus ise idareye düzenleme yetkisi veren yasal düzenlemede<br />

düzenleyici işlem yapma yetkisinin açıkça<br />

öngörülmesinin kural olarak zorunlu olmadığıdır. Bunun<br />

tek istisnası KHK'lerdir.<br />

Üst Hukuk Kurallarına Uygunluk ve Hiyerarşi<br />

Düzenleyici işlemler, dayandıkları üst hukuk kurallarına<br />

aykırı olmamak zorundadır. Bu nedenle düzenleyici<br />

işlemler, bazen üst hukuk kurallarının hükümlerini<br />

aynen tekrar eden nitelikte, bazen de yeni<br />

hükümler taşıyan nitelikte olabilirler. Ancak bu durumda<br />

yeni hükümlerin üst hukuk kuralının amacını,<br />

kapsamını, konusunu ve sınırlarını aşmaması bir zorunluluk<br />

olacaktır.<br />

Nitekim KHK' lerde durum böyledir. Tüzük ve yönetmeliklerin<br />

kanunlara aykırı olamayacağı da buna<br />

örnektir. Ancak birden çok düzenleyici işlem söz konusu<br />

olunca bunlar arasındaki sıralamanın nasıl olacağı<br />

sorun olmaktadır. Bu durumda;<br />

İdari işlem aynı adı taşıyorsa ve aynı makam tarafından<br />

yapılmışsa ve hükümleri çelişkiliyse sonraki<br />

tarihli olan önceki tarihliyi yürürlükten kaldırmış olacaktır.<br />

İdari işlem aynı adı taşıyorsa ancak farklı makamlarca<br />

yapılmışsa, bu durumda bu makamlardan<br />

hiyerarşi bakımından daha üste olanın düzenlemesi<br />

esas kabul edilecektir. Örneğin biri bakanlar kurulu,<br />

diğeri bakanlıksa bakanlar kurulu üstte bir kurumdur.<br />

Ancak bu makamlar arasında astlık-üstlük ilişkisi olmayıp<br />

eşit statü varsa bu takdirde mesele yetki kurallarına<br />

göre çözümlenecektir.<br />

KHK, tüzük ve yönetmelik dışındaki düzenleyici<br />

işlemlerde ise farklı makamlar söz konusu ise sıralama<br />

yine ast - üst hiyerarşisine göre tespit edilecek şayet<br />

aynı makamca yapılmışsa bu takdirde önce tüzük, sonra<br />

yönetmelik ve sonra da diğer düzenleyici işlemler<br />

gelecektir.<br />

YAPTIRIM UYGULAMA YETKİSİ<br />

<strong>İdare</strong>nin görevlerini daha çabuk ve etkili yapabilmek<br />

için bazı yaptırımlar getirilmiş ve idareye bunları<br />

uygulama yetkisi tanınmıştır. Bunlar idari cezalar ve<br />

idari icra olarak ikiye ayrılır.<br />

A- İdari Cezalar: Birey ve toplulukların idari düzene<br />

aykırı davranışlarına öngörülen cezalardır. İdari düzeni<br />

sağlamaya yöneliktirler. İdari düzene aykırı olan bazı<br />

davranışlar aynı zamanda Ceza Kanununca da suç sayılmış,<br />

yasaklanmış olabilir. Bu durumlarda hem idari<br />

ceza hem de (adli) genel ceza verilir. Ancak iki ceza<br />

türünün veriliş biçimi, amacı ve dayanakları birbirlerinden<br />

farklıdır. Örneğin idari cezalar idari mercilerce<br />

verilirken genel cezalar, yargı mercilerince verilirler.<br />

İdari cezaların türleri vardır.<br />

a) Disiplin Cezaları: İdari cezaların başında gelir. Bir<br />

idari kuruluşun mensuplarına verilen cezalardandır.<br />

Bunların başında kamu personeline ilişkin cezalar gelir.<br />

Bir başka türü ise kamu kurumu niteliğindeki meslek<br />

kuruluşların mensuplarına getirilmiş disiplin cezalarıdır.<br />

İlkinde personelin kamu düzenine aykırı davranışları<br />

cezalandırılmaktadır.<br />

b) Öteki idari Cezalar: Kurum ve meslek düzeni dışındaki<br />

aykırılıklar için getirilen cezalardır. Büyük bir<br />

kısmını para cezaları oluşturur. Yine meslek ve sanattan<br />

men cezaları da bu tür cezalardandır.<br />

B- İdari İcra (Re'sen İcra): <strong>İdare</strong>nin, idari işlemleri<br />

kendisinin uygulaması ve kamu hukukundan doğan<br />

alacağını kendisinin tahsil etmesidir. Birey ve toplulukların<br />

özgürlüklerine müdahale niteliğinde olduğundan<br />

yasal bir dayanağı olması zorunludur. Kendisini çeşitli<br />

biçimlerde gösterir. Bunlar;<br />

a) Tahsil Yetkisi: <strong>İdare</strong>, kamu hukuku alanındaki<br />

alacaklarını İcra ve İflas Dairelerine gitmeksizin kendi<br />

teşkilatı ile haciz, satış vb. işlemler yaparak tahsil edebilmektedir.<br />

Bunun yasal dayanağı 6183 sayılı Amme<br />

Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanundur. <strong>İdare</strong>nin<br />

bu yetkisi sadece kamu hukuku alanındaki alacakları<br />

için kullanılabilmektedir. Bu çevrede kamu alacağı<br />

15


İDARE HUKUKU<br />

<strong>İdare</strong>nin Yetkileri<br />

olarak şu alacaklar sayılabilir.<br />

b) Re'sen İcra Yetkisinin Öteki Görünmeleri:<br />

Zorla icra yetkisi<br />

<strong>İdare</strong>nin yaptığı işlemin gereği ilgili tarafından<br />

yerine getirilmezse, idareye ilgili hesabına o işlemin<br />

gereğini yerine getirme yetkisi tanınmıştır.<br />

<strong>İdare</strong>, idari karara uymayan ilgili hakkında ceza<br />

uygulaması için adli makamlara başvurulabilir.<br />

MAL EDİNME YETKİSİ<br />

<strong>İdare</strong>, ihtiyaç duyduğu menkul ve gayrimenkulleri<br />

kamu hizmetinin bir gereği olarak zorla ele geçirme<br />

yetkisine sahiptir. <strong>İdare</strong>, satın alma yoluna başvurursa<br />

ilgililerin rızası aranacağı için her malı satın alarak iktisap<br />

edemeyebilir. Zorla mal edinmek iki şekilde olur:<br />

Kamulaştırma ve istimval.<br />

Kamulaştırma, gayrimenkullerin zorla ele geçirilmesidir.<br />

İstimval ise sadece olağanüstü durumlarda<br />

menkullere zorla el atılmasıdır. Menkuller kural olarak<br />

satın alınır. Ancak olağanüstü durumlarda menkuller<br />

de kolaylıkla elde edilemeyecekleri için zorla ele geçirilmeleri<br />

zorunlu olabilir. İstimval, idarenin sadece<br />

olağanüstü durumlarda kullanabileceği bir yetkidir.<br />

İstimval<br />

Yönetim gereksinme duyduğu taşınır malları, piyasadan<br />

sağlama olanağı vardır; taşınır mallar, taşınmaz<br />

mallar gibi değildir. Yönetimin ancak olağanüstü durumlarda,<br />

gereksinme duyduğu taşınırları normal yollarla<br />

elde etme olanağı bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda<br />

yönetim taşınırın kamulaştırılması yoluna gider.<br />

Buna hukukumuzda "istimval" denir. İstimval, geniş<br />

kapsamlı bir deyimdir. Taşınır ya da taşınmaz malları,<br />

mülkiyete ilişmeden, geçici olarak kullanma hakkının<br />

yönetime geçmesini de kapsar. İstimvalin ikinci yönünde<br />

"elkoyma" denebilir. Bu konuyu düzenleyen<br />

genel bir yasa yoktur. Gerçi Anayasa olağanüstü durumlarda<br />

vatandaşlara para, mal ve çalışma yükümlülüklerinin<br />

konulabileceğini ve konunun yasa ile düzenleneceğini<br />

öngörmüştür. Anayasadan önce çıkarılmış<br />

olağanüstü durumlarla ilgili bir çok yasa vardır; "Milli<br />

Müdafaa Mükellefiyeti" "Milli Korunma", "Umumi Hayata<br />

Müessir Afetler" yasası gibi.<br />

"Milli Müdafaa Mükellefiyeti" yasasına, kısaca değinilecektir.<br />

Bu yasa uyarınca, taşınır malların kamulaştırılması,<br />

ya da taşınır veya taşınmaz mallara el konması,<br />

ulusal savunma gereksinimlerini karşılamak ve savaş<br />

alanındaki halkın beslenmesini sağlamak için yapılır.<br />

Bu yasanın ülkenin neresinde, ne zaman uygulanacağını,<br />

Bakanlar Kurulu kararlaştırır. Bu yasanın sağladığı<br />

yetkiler, yasanın uygulanacağı yerdeki en yüksek askeri<br />

üst tarafından kullanılır. Kural olarak, kamulaştırılan<br />

taşınırların değeri, sahibine ödenir.<br />

Taşınırların kamulaştırılması ile ilgili genel koşullar<br />

aşağıdaki gibi sıralanabilir.<br />

1- Bu yola ancak olağanüstü durumlarda başvurulabilir.<br />

2- Yasal bir dayanağa gerek vardır,<br />

3- Taşınırların kamulaştırılması, idari bir kararla<br />

olur.<br />

4- Kural olarak, malın değeri yönetimce ödenir.<br />

5- Malı elinde bulunduran yönetime karşı sorumludur.<br />

Taşınır malların kamulaştırılması, ya da el konulması<br />

ile ilgili idari işlemlere karşı, idari yargıda dava<br />

açılabilir. Mal bedeline ilişkin uyuşmazlıklarla ilgili davalara,<br />

kuramsal olarak idari yargıda bakılabilirse de,<br />

konunun niteliği gereği, bedel uyuşmazlıklarının yerel<br />

olarak, adli yargı yerlerince giderilmesi, hem bireye,<br />

hem de yönetime kolaylık sağlayacaktır.<br />

Kamulaştırma (İstimlak)<br />

Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin Anayasanın<br />

46. maddesine göre, özel mülkiyette bulunan bir gayrimenkulün<br />

tamamına veya bir kısmına bedelini peşin<br />

ve nakden ödemek suretiyle zorla el atmasıdır. Kamulaştırma<br />

olağan bir yetkidir ve kamu yararı amacıyla<br />

yapılır. Şimdi kamulaştırma işleminin unsurlarını inceleyelim.<br />

Yetki Unsuru: Kamulaştırmaya yetkili makamlar<br />

Devlet ve diğer kamu tüzelkişileridir. Bunlar ancak<br />

kendi görev alanlarına giren konularda kamulaştırma<br />

yapabilirler.<br />

<strong>Hukuku</strong>muzda istisnai olarak ve kanunda açıkça<br />

gösterilmek koşuluyla özel kişiler lehine kamulaştırma<br />

yapılabilir. Kanuna göre, imtiyazcılar, maden işletme<br />

ruhsatına sahip olanlar ve petrol işletenler lehine kamulaştırma<br />

mümkündür. Kamulaştırmayı Devlet yapar,<br />

bedelini özel kişi öder. Kamulaştırma sonunda<br />

gayrimenkul özel kişinin mülkiyetine geçer. Ancak<br />

3996 sayılı Yap-İşlet-Devret Kanununa göre yapılan<br />

kamulaştırmalarda gayrimenkul devlet mülkiyetine<br />

geçer.<br />

Sebep Unsuru: Kamulaştırmanın sebebi, kamu yararını<br />

sağlamaya yönelik bir saiktir. Önceleri kamulaştırmanın<br />

sadece bayındırlık işleri için yapılacağı kabul<br />

edilirken bugün artık, turizm, spor veya sosyal saiklerle<br />

kamulaştırma yapılmaktadır.<br />

Konu Unsuru: Kamulaştırmanın konusu, taşınmaz<br />

mal üzerindeki özel mülkiyet hakkının sona ererek<br />

taşınmazın idarenin mülkiyetine geçmesidir. Menkul<br />

mallar kamulaştırmaya konu olmazlar. Bunlarla ilgili<br />

olarak olağan durumlarda satın olma, olağanüstü durumlarda<br />

ise istimval uygulanır.<br />

Kısmi kamulaştırma yapıldığında kalan kısım sahibi<br />

için kullanılamaz hale gelmişse bu kişi kısmın da kamu-<br />

16


İDARE HUKUKU<br />

<strong>İdare</strong>nin Yetkileri<br />

laştırılmasını isteyebilir.<br />

Bir kamu tüzel kişisine ait taşınmaz başka bir kamu<br />

tüzel kişisince gereksinmiş ise bunu taşınmaza sahip<br />

kamu tüzel kişisine bedelini söyle alayım diye bildirir.<br />

Cevap verilmez veya satmaya yanaşılmazsa problem<br />

Danıştay İlgili Dairesince çözümlenir. Ancak bedeli<br />

Danıştay belirlemez.<br />

Amaç Unsuru: Kamulaştırma işleminin amacı kamu<br />

yararıdır. Dolayısıyla, kamu yararı amacı dışında yapılan<br />

bir kamulaştırma işlemi maksat unsuru yönünden<br />

hukuka aykırı duruma gelecektir.<br />

Şekil Unsuru:<br />

1- Kamulaştırma işleminde öncelikle yeterli ödeneğin<br />

hazırlanması gerekir. <strong>İdare</strong>, yeterli ödeneği temin<br />

etmeden kamulaştırma işlemine başlayamaz.<br />

2- Kamu yararı kararı alınmalıdır. Bu kararla kamulaştırma<br />

işleminin sebep unsuru belirlenmiş olur. Buna<br />

göre, kamu yararı kararı almaya yetkili makamlar şunlardır:<br />

Köy lehine kamulaştırmalarda köy ihtiyar meclisi,<br />

(Onay-Kaymakam)<br />

Belediyelerde belediye encümeni, (Onay-<br />

Kaymakam, Vali)<br />

İl özel idarelerinde il encümeni, (Onay-Vali)<br />

Devlet lehine kamulaştırmalarda il idare kurulu,<br />

(Onay-Vali)<br />

Büyük enerji sulama, iskan, yeni ormanların<br />

yetiştirilmesi, kıyıların korunması veya turizm<br />

amaçlı kamulaştırmalarda ilgili bakanlık,<br />

Birden fazla ili içine alan kamulaştırmalarda<br />

Bakanlar Kurulu,<br />

Kamu tüzelkişilerinde tüzelkişiliğin yönetim<br />

organları kamu yararı kararı almaya yetkilidirler.<br />

(Onay- İlgili Bakan)<br />

Yükseköğretim Kurulu yararına kamulaştırmalarda<br />

Yükseköğretim Kurulu, (Onay-Başkan)<br />

Üniversite, Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu,<br />

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu<br />

yararına kamulaştırmalarda yönetim kurulları,<br />

(Onay-Rektör, Genel Müdür, Başkan)<br />

Aynı ilçe sınırları içinde birden çok köy ve belediye<br />

yararına kamulaştırmalarda ilçe idare<br />

kurulu, (Onay-Vali)<br />

Bir il sınırları içindeki birden çok ilçeye bağlı<br />

köyler ve belediyeler yararına kamulaştırmalarda<br />

il idare kurulu, (Onay-Vali)<br />

Ayrı illere bağlı birden çok kamu tüzelkişileri<br />

yararına kamulaştırmalarda Bakanlar Kurulu,<br />

Gerçek kişiler yararına kamulaştırmalarda bu<br />

kişilerin, özel hukuk tüzelkişileri yararına kamulaştırmalarda<br />

ise; yönetim kurulları veya<br />

idare meclislerinin, yoksa yetkili yönetim organlarının<br />

başvuruları üzerine gördükleri hizmet<br />

bakımından denetimine bağlı oldukları<br />

köy, belediye, özel idare veya bakanlık. (Onay-<br />

Vali)<br />

Tasdikli imar planı veya bakanlıklarca tasdikli özel<br />

plana göre yapılacak hizmetler için kamu yararı kararı<br />

almaya gerek yoktur.<br />

3- Kamulaştırılacak taşınmaz tespit edilir.<br />

4- Kamulaştırma kararı alınır. Kamu yararı kararı<br />

soyuttur. Oysa kamulaştırma kararı somuttur, yani<br />

hangi taşınmaza el konulacağının açıkça belirlenmesidir.<br />

5- Satın alma usulünün denenmesi<br />

6- Mahkeme yolu ile bedel tespiti ve tescil kararı<br />

<strong>İdare</strong> tüm bilgi, belgeler ve bedel tespitini içeren<br />

bir dilekçe ile gayrimenkulün bulunduğu yer Asliye<br />

Hukuk Mahkemesine başvurur ve dava açar. <strong>İdare</strong>,<br />

mahkemeden bedelin tespitini, peşin veya taksitle<br />

ödenmesi karşılığında gayrimenkulün idare adına tapuda<br />

tesciline karar verilmesini talep eder.<br />

Asliye hukuk mahkemesi, en geç otuz gün sonrası<br />

için belirleyeceği duruşma gününü tüm belgelerle beraber<br />

malike tebliğ eder. Mahkemenin davetiyesinde,<br />

kamulaştırmayı yapan idare, tebligatı izleyen günden<br />

itibaren otuz gün içinde kamulaştırmanın işleminin<br />

iptalinin idari yargıda, maddi hataların düzeltilmesinin<br />

adli yargıda dava yoluyla istenebileceği, davalarda husumetin<br />

kime yönlendirileceği, işleme karşı iptal davası<br />

açılırsa davanın açıldığı veya yürütmenin durdurulması<br />

kararının alındığının bildirilmemesi durumunda kamulaştırma<br />

işleminin kesinleşeceği ve mahkemece belirlenen<br />

bedel üzerinden gayrimenkulün idare adına tapuda<br />

tescil edileceği, bedelin bir bankaya yatırılacağı,<br />

konuya ve savunmaya ilişkin delillerin mahkemeye<br />

yazılı olarak bildirilmesi gerektiği hususları yer alır.<br />

Ayrıca asliye hukuk mahkemesi, kamulaştırma ve bunun<br />

belgelerini mahalli veya genel bir gazetede en az<br />

bir kere yayınlatır.<br />

Mahkeme duruşma başlayınca öncelikle tarafları<br />

anlaşmaya davet eder. Anlaşma sağlanamazsa hakim<br />

bilirkişi ve keşifle beraber kamulaştırma bedelini tespit<br />

eder.<br />

Mahkeme, anlaşma veya bedel tespitinden sonra<br />

idareye, bedelin veya ilk taksitin yatırıldığına dair dekontun<br />

ibrazı için 15 gün süre verir. Dekontun ibrazından<br />

sonra mahkeme idare adına mülkiyetin tesciline<br />

karar verir.<br />

17


İDARE HUKUKU<br />

<strong>İdare</strong>nin Yetkileri<br />

Kamulaştırmaya Karşı İptal Davası<br />

Malikin, kamulaştırma işleminin hukuka aykırı olduğu<br />

gerekçesiyle idari yargıda iptal davası açması<br />

mümkündür.<br />

Bu davada görevli mahkeme idare mahkemesidir.<br />

Ancak davacı, bu davadan önce ferağ vermişse, iptal<br />

davasının reddedilmesi gerekir. Bu davada süre, asliye<br />

hukuk mahkemesince taşınmaz malikine yapılacak<br />

tebligattan itibaren otuz gündür, yani bu davada altmış<br />

günlük genel süreye uyulmaz. Kamulaştırma işlemi,<br />

imar planına dayalı yapılmışsa kamulaştırmanın<br />

iptali ile planın iptali tek dilekçe ile istenebilir.<br />

Kamulaştırmada Nakden ve Peşin Ödeme<br />

Anayasaya göre, kamulaştırma bedeli nakden ve<br />

gerçek karşılığı ile peşin olarak ödenir. Nakden ödeme<br />

kuralının istisnası, trampa yoluyla kamulaştırmadır.<br />

Buna göre idare, malikin rızası ile, kamu hizmetine<br />

tahsis edilmeyen özel taşınmaz malını trampa edebilir.<br />

Ancak idarenin trampa teklif ettiği malının değeri, kamulaştırma<br />

bedelinin % 120’sini aşamaz.<br />

Kamulaştırma bedeli peşin ödenir. Kural bu olmasına<br />

rağmen belli amaçla yapılan kamulaştırmalarda<br />

taksitle de ödeme yapılabilmektedir. (Tarım reformunun<br />

uygulanması, yeni ormanların yetiştirilmesi, büyük<br />

enerji ve sulama projeleri, iskan projeleri, kıyıların korunması,<br />

turizm vs.) Küçük çiftçinin doğrudan işlediği<br />

toprağın bedeli her halde peşin ödenir. Taksitlendirme<br />

süresi beş yılı aşamaz. Taksitlere, devlet alacaklarına<br />

(2001 Anayasa değişikliği) uygulanacak en yüksek faiz<br />

haddi uygulanır ve taksitler eşit miktarlarda ödenir.<br />

<strong>İdare</strong>nin kamulaştırma yetkisi olağan ve genel bir yetki<br />

olmasına rağmen, taksitlendirme yetkisi istisnai bir<br />

yetkidir.<br />

Malikin Geri Alma Hakkı<br />

Malik, belirli koşullar oluştuğunda gayrimenkulü<br />

geri alma hakkına sahiptir. Bu durumda malik, önce<br />

idareye başvurur. Olumsuz bir cevap alırsa bu kez adli<br />

yargıya başvurarak geri alma hakkını kullanabilir. Geri<br />

almanın koşulları şunlardır:<br />

- <strong>İdare</strong>nin, bedelin kesinleşmesinden itibaren beş<br />

yıl boyunca, kamulaştırma amacına veya bir başka<br />

kamu hizmeti için gayrimenkul üzerinde hiçbir işlem<br />

veya eylemde bulunmaması,<br />

- Bu koşullar oluştuktan sonra malikin hakkını bir yıl<br />

içinde kullanması,<br />

- Malikin almış olduğu kamulaştırma bedelini yasal<br />

faiziyle iade etmesi.<br />

<strong>İdare</strong>nin Kamulaştırmadan Vazgeçmesi<br />

<strong>İdare</strong> kamulaştırmadan vazgeçince idari işlemin geri<br />

alınması hükümleri uygulanır. Bu durumda idare<br />

kamulaştırma tamamlanmadan herhangi bir aşamada<br />

bundan vazgeçebilir. Burada önemli olan kamulaştırma<br />

işlemi tamamlandıktan sonra vazgeçerse bu halde<br />

idare durumu taşınmaz malikine veya mirasçılara bildirir.<br />

Bu kişiler aldıkları kamulaştırma bedelini 3 ay içinde<br />

öderlerse taşınmaza yeniden sahip olurlar.<br />

Kamulaştırmasız El Atma<br />

Hukuka uygun kamulaştırmasız el atma<br />

<strong>İdare</strong>, İmar Kanununa göre imar sınırı içinde bulunan<br />

arsa ve arazileri, maliklerin ve hak sahiplerinin<br />

muvafakatı olmaksızın imar planına uygun ada ve parsellere<br />

ayırmaya, belediye ve mücavir alan içinde belediyeler<br />

ve bu alan dışında valilikler yetkilidir.<br />

Bu düzenleme sonrasında, maliklerin gayrimenkullerindeki<br />

değer artışı karşısında, idare bir defaya mahsus<br />

olmak üzere düzenleme ortaklık payı ayırır. Bu pay,<br />

arazinin yüzölçümünün % 40’ını aşamaz. Düzenleme<br />

ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin<br />

ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi,<br />

yeşil saha, cami ve karakol gibi umumi hizmetlerden<br />

ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarda<br />

kullanılamaz.<br />

Fakat kamu hizmeti gerektiriyorsa geri kalan kısım<br />

kamulaştırılabilir. Düzenleme ortaklık payı için herhangi<br />

bir bedel ödenmez.<br />

Hukuka Aykırı Kamulaştırmasız El atma<br />

<strong>İdare</strong>nin yasal dayanak olmaksızın, usulüne uygun<br />

bir kamulaştırma kararı almadan özel mülkiyette bulunan<br />

bir taşınmazın tamamına veya bir kısmına el atması<br />

hukuka açıkça aykırıdır. Bu tür bir el atma, aslında<br />

<strong>İdare</strong>den çıkmasına rağmen, yasal hiçbir dayanağı bulunmadığı<br />

ve tamamen usul dışı olduğu için, bir idari<br />

eylem olarak değil fakat fiili yol olarak nitelendirilmektedir.<br />

Geçici İşgal<br />

<strong>İdare</strong>nin gayrimenkulün mülkiyetine el atmaksızın<br />

o gayrimenkule geçici olarak el atmasıdır. Anayasada<br />

düzenlenmemiştir. Geçici işgalin sebep unsuru bayındırlık<br />

işidir. Geçici işgalin konusu arsa ve araziler olup,<br />

konut veya eklentiler geçici işgale konu olamaz. İşlemi,<br />

il idare kurulu tesis eder ve ödenecek tazminat bir<br />

yıllığına belirlenir.<br />

Geçici işgal kararnamesine karşı idari yargıda iptal<br />

davası açılabilir ve malik bedeli az bulursa adli yargıya<br />

başvurabilir. <strong>İdare</strong> takdir olunan tazminatı % 20 fazlasıyla<br />

depo ederek işgal eylemini gerçekleştirir.<br />

18


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Hizmetleri – <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu – Kolluk Faaliyetleri<br />

KAMU HİZMETLERİ<br />

<strong>İdare</strong>nin üstlenmiş olduğu hizmetlere veya yürütmüş<br />

olduğu faaliyetlere kamu hizmetleri denir. Anayasa<br />

Mahkemesi ve Danıştay kararlarına göre kamu hizmetleri,<br />

“Giderilmediği, ya da eksik dahi giderildiğinde<br />

toplumu felce uğratacak temel kamusal faaliyetlerdir<br />

”.<br />

Artık günümüzde kamu hizmetleri, 19.yy’dan farklı<br />

olarak sadece devlet tarafından değil, Devletin gözetim<br />

ve denetiminde özel kişiler eliyle de yürütülmektedir.<br />

Sağlık ve eğitim gibi.<br />

Bir faaliyetin kamu hizmeti olup olmayacağına veya<br />

mevcut bir kamu hizmetinin kamu hizmeti olmaktan<br />

çıkarılmasına yasama organı karar verir. Yani kamu<br />

hizmetleri kanunla kurulur. Kaldırılması da aynı usulle<br />

gerçekleşebilir.<br />

Kamu hizmetinin temel ilkeleri, süreklilik, değişkenlik,<br />

eşitlik ve bedelsizliktir. Bu ilkeleri ve sonuçlarını<br />

kısaca inceleyelim.<br />

Süreklilik ilkesi: Kamu hizmetleri sürekli ve düzenli<br />

yürütülmelidir.<br />

Değişkenlik (uyarlama) ilkesi: Kamu hizmetleri değişen<br />

ve gelişen şartlara uyarlanmak zorundadır. <strong>İdare</strong>nin<br />

takdir yetkisi, imtiyaz sözleşmelerinde idarenin<br />

tek taraflı değişiklik yapma yetkisi bu ilkenin sonuçlarındandır.<br />

Nesnellik ve eşitlik ilkesi: Kamu hizmetleri tüm<br />

yurda ve herkese eşit bir biçimde götürülmelidir.<br />

Bedelsizlik ilkesi: Kamu hizmetleri kural olarak bedelsizdir.<br />

Devletin bu hizmetlerden kar elde etmesi<br />

düşünülemez.<br />

Kamu Hizmetinin Özellikleri<br />

1- Kamu hizmeti, kamuya yönelik ve kamuya yararlı<br />

bir hizmettir. Kamuya dolaylı olarak yararlı olan hizmetler,<br />

kamu hizmeti sayılmaz. Örneğin kamu kuruluşunun<br />

özel mallarına ilişkin hizmetler, dolaylı olduklarında<br />

kamu hizmeti sayılmazlar.<br />

2- Kamu hizmetleri, kural olarak, kamu kuruluşlarınca<br />

sağlanır. Kamu hizmetlerinin kamu kuruluşlarınca<br />

yapılması zorunlu değildir. Kamu kuruluşunun denetimi<br />

altında, özel kesimce de yürütülebilir.<br />

3- Bir hizmetin kamuya yönelik olması, kamu hizmeti<br />

sayılması için yeterli değildir. Örneğin, taksi, kamuya<br />

yönelik bir hizmettir; ilgili kamu kurumunun yakın<br />

gözetimi altında yürütülen bir hizmet değildir. Taksi<br />

üzerindeki kolluk açısından bir denetim vardır. Özel<br />

kesim elindeki bir hizmetin, ilgili kurumun yakın gözetimi<br />

altında bulundurulması, gerektiğinde hizmete el<br />

koyması, yasal yetki isteyen konulardır.<br />

4- Kamu hizmeti, kural olarak sürekli hizmetlerdir.<br />

Böyle olmakla birlikte, süreli ya da geçici nitelikte kamu<br />

hizmeti de olabilir. Depremlerde, geçici olarak yürütülen<br />

hizmetler, kamu hizmetidir.<br />

5- Kamu hizmeti, paralı olabileceği gibi, parasız da<br />

olabilir. Kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü parasızdır.<br />

Kolluk hizmetleri, ücretsizdir. İktisadi nitelikli<br />

kamu hizmetlerinin paralı olması kuraldır. Örneğin, Demiryolları,<br />

P.T.T. hizmetleri gibi,<br />

6- Bir hizmetin kamu hizmeti olarak, kamu kuruluşlarınca<br />

yürütülebilmesi ancak yasama organının izni ile<br />

olur. Bu düzenlemenin ayrıntılı olması ne zorunlu, ne<br />

de gereklidir. Anayasa yerel kuruluşların görevlerini<br />

genel olarak belirtmiştir. İl, belediye ve köy halkının<br />

ortak ve yerel gereksinmelerini karşılamak üzere, yerel<br />

kuruluşlar, bazı hizmetleri kamu hizmetine dönüştürebilirler.<br />

7- Kamu hizmetlerinin, kamu kuruluşlarınca, yalnız<br />

kamu hukuku kurallarına göre yürütülmesi gerekli değildir.<br />

Hizmetin niteliğine göre, özel hukuk kuralları da<br />

uygulanır. Özellikle iktisadi nitelikli kamu hizmetinde<br />

özel hukuk kuralları, kamu hukuku kurallarına göre<br />

daha ağır basar.<br />

KAMU HİZMETİNİN GÖRÜLME USULLERİ<br />

Emanet Usulü<br />

Bir kamu hizmetinin bu hizmetten sorumlu olan<br />

kamu idaresi (Devlet, İl Özel <strong>İdare</strong>si, Belediye, Köy)<br />

tarafından kendi imkanları ve görevlileriyle doğrudan<br />

doğruya yerine getirilmesidir.<br />

Müşterek Emanet Usulü<br />

<strong>İdare</strong> tarafından kurulmuş bir kamu hizmetinin hasar,<br />

zarar ve masraflarının Devlete ait olmak koşuluyla<br />

özel kişiye belirli bir ücret veya oran karşılığında gördürülmesidir.<br />

Osmanlı dönemindeki sahil fenerlerinin<br />

işletilmesi müşterek emanet biçimindeydi. Bugün için<br />

terkedilmiş bir usuldür.<br />

İltizam Usulü<br />

Müşterek emanet usulünün mali konularda uygulanma<br />

biçimi olan iltizam usulü, mültezim adı verilen<br />

bir özel kişiye götürü veya orantılı bir kazanç ya da<br />

ücret karşılığında bir kamu hizmetinin gördürülmesidir.<br />

İltizam usulü, bugün terk edilmiştir.<br />

İmtiyaz Yöntemi<br />

Bir kamu hizmetinin özel kişi tarafından kurulmasını<br />

ve belli bir süre işletilmesini veya kurulmuş bir kamu<br />

hizmetinin belli bir süre işletilmesini öngören sözleşmelerdir.<br />

KHİS’de imtiyaz sahibi hizmetten yararlananlardan<br />

bir ücret ya da bedel alarak ve masrafları kar ve<br />

zararı kendisine ait olmak üzere bir kamu hizmetini<br />

kurar ve işletir.<br />

Sözleşmenin bir tarafı idare, diğer tarafı ise özel kişidir.<br />

Özel kişi karşı tarafa imtiyazcı adı verilir.<br />

19


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Hizmetleri – <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu – Kolluk Faaliyetleri<br />

Devlet adına imtiyaz vermek yetkisi Bakanlar Kuruluna<br />

aittir. Belediye Kanunu ile Devletçe saptanan kurallara<br />

uygun olarak ve 49 yılı aşmamak kaydıyla belediyelerin<br />

de imtiyaz verebileceği kabul edilmiştir. Belediye<br />

adına imtiyaz verme yetkisi Belediye Meclisi’ndedir.<br />

İmtiyaz sözleşmeleri yazılı olmak zorundadır. Bu<br />

sözleşmeler, bir yönden şart, bir yönden sübjektif nitelikli<br />

bir işlemdir. 1982 Anayasası ile Danıştay’ın sözleşmeleri<br />

inceleme yetkisi kabul edilmiştir. 1999 yılında<br />

yapılan Anayasa değişikliği ile Danıştay’ın imtiyaz<br />

sözleşmelerini inceleme yetkisi, salt iki ay içinde görüş<br />

bildirme görevi haline getirilmiştir.<br />

İmtiyaz alabilecekler, sadece TAŞ (Türk Anonim Şirketi)’lardır.<br />

Bu sözleşmelerde idare, denetim ve yaptırım uygulamak<br />

yetkisine sahiptir. (para ödetme, işletmeye geçici<br />

el koyma, işletmeyi feshetme gibi).<br />

Ayrıca, idare sözleşmede tek taraflı değişiklikler<br />

yapabilir ve tek yanlı fesih yoluna gidebilir.<br />

<strong>İdare</strong>, imtiyazcının ağır kusuru varsa, sözleşmeyi<br />

doğrudan feshedebilir ve bu durumda tazminat ödemez.<br />

Rachat: İmtiyazcının kusuru yoksa idare, hizmetin<br />

bedelini ve özel kişinin zararını ödeyerek tüm tesisatı<br />

satın alabilir.<br />

Bu sözleşmelerde, imtiyaz sahibi mali dengesinin<br />

korunmasını isteyebilir,<br />

(Emprevizyon) Öngörülemezlik kuramına göre sözleşmenin<br />

yeni koşullara uydurulmasını, lehine kamulaştırma<br />

yapılmasını isteyebilir.<br />

Ancak idarenin denetimine katlanmak, tek yanlı<br />

değişikliklerini kabul etmek, kazancından yıllık aidat<br />

ödemek ve hizmeti bizzat yürütmek zorundadır. Hizmetten<br />

alınacak ücret kural olarak idarece belirlenir.<br />

İmtiyaz sözleşmesi sürenin dolması, idarece fesih<br />

ve mahkeme kararıyla fesih ile sona erer. Bu durumda<br />

tesisat bedelsiz olarak idareye geçer. Sözleşme, idarece<br />

feshedilebilir. <strong>İdare</strong>nin, imtiyazcının ağır kusuru<br />

nedeniyle mahkemece fesih yoluna gitmesi mümkündür.<br />

İmtiyaz sahibi de idarenin kusuru varsa veya şartlar<br />

ağırlaşırsa mahkemeden fesih isteyebilir.<br />

Tahkim: Anayasada, 1999 yılında yapılan değişiklikle<br />

imtiyaz sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların milli<br />

ya da milletlerarası tahkimle çözülebileceği hükmü<br />

getirilmiştir. Buna ek olarak, 1999 Anayasa değişikliği<br />

ile Anayasa ve Tahkim Yasası, bu sözleşmelerden doğan<br />

uyuşmazlıklarda “yabancılık unsuru içermesi halinde”<br />

milletlerarası tahkime gidilebileceği hükmünü<br />

kabul etmiştir. Milli hakem heyetlerinin kararlarının<br />

temyiz mercii ile milletlerarası hakem kararlarının tenfiz<br />

mercii Yargıtay olacaktır.<br />

Ruhsat usulü<br />

Ruhsat usulünde hizmete katılan özel kişiyle sözleşme<br />

yapılmaz. Özel kişi, idarenin tek taraflı iznine<br />

dayalı olarak kamu hizmetine katılır. Belediyelerin toplu<br />

taşımacılık hizmetleri, eğitim ve sağlık hizmetleri<br />

gibi. 2001 yılında kabul edilen Elektrik Piyasası Kanununa<br />

göre elektrik hizmetlerinde imtiyaz yöntemi terk<br />

edilerek ruhsat usulüne geçilmiştir. Buna göre, Türkiye<br />

Elektrik İletim Anonim Şirketinin tekeline bırakılan<br />

iletim dışındaki bütün elektrik hizmetleri Enerji Piyasası<br />

Üst Kurulunun ruhsatına tabi tutulmuştur.<br />

Yap İşlet Usulü<br />

Termik santrallerin yapılması ve işletilmesi ile sınırlı<br />

uygulama alanı bulmuştur. Yeni belediye kanununda<br />

termik santrallerden başka alanlarda da uygulanabilir<br />

Yerli veya yabancı sermaye şirketi ile sözleşme yapılır.<br />

Mülkiyet şirkete aittir. Üretilen enerji TEAŞ’a satılacak.<br />

TEAŞ ile şirket arasında sözleşme süresi azami<br />

20 yıldır. Bu sözleşme idari sözleşmedir. Enerji Bakanlığı’nın<br />

izni gerekir.<br />

İDARENİN MALİ SORUMLULUĞU<br />

<strong>İdare</strong> Anayasa gereği vermiş olduğu zararları gidermekle<br />

sorumludur. Mali sorumluluk bu anlamıyla<br />

hukuk devleti olmanın bir gereğidir. <strong>İdare</strong>nin özel hukuka<br />

tabi faaliyetlerindeki mali sorumluluğu özel hukuka,<br />

idare hukukuna tabi faaliyetlerindeki mali sorumlulukları<br />

da idare hukukuna dayandırılmış bazen<br />

de kusursuz olsa dahi sorumlu tutulması kabul edilmiştir.<br />

Kusurlu Sorumluluk - Hizmet Kusuru Kavramı<br />

<strong>İdare</strong>nin kusurlu sorumluluğu hizmet kusuru kavramı<br />

ile açıklanmaktadır. Hizmet kusuru, <strong>İdare</strong>nin yürüttüğü<br />

bir hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde<br />

ya da işleyişindeki bozukluk ve aksaklığı ifade etmektedir.<br />

Hizmet kusurundaki hizmet deyimi ise, sadece<br />

idari faaliyetlerin belli bir türü olan kamu hizmetini<br />

değil, genel olarak herhangi bir idari görevi veya faaliyeti<br />

belirtmektedir.<br />

<strong>İdare</strong>nin istihdam ettiği kamu görevlileri kusurlu olsa<br />

da olmasa da, eğer hizmetin kuruluş, düzenleniş ve<br />

işleyişinde bir bozukluk veya aksaklık söz konusu ise,<br />

hizmet kusuru da var demektir. Dolayısıyla hizmet kusurunun<br />

varlığını kanıtlayabilmek için, kusuru işleyen<br />

kamu görevlisinin de ortaya çıkarılmasına gerek yoktur.<br />

<strong>İdare</strong> hep tüzel kişilerden oluştuğuna göre, hizmet<br />

kusuru olarak adlandırılan kusur, kişiselleştirilebilsin ya<br />

da kişiselleştirilemesin, aslında kamu görevlilerinin<br />

kusurlarıdır. Ancak kamu görevlilerinin yürütülen hizmetle<br />

ilgili kusurları da hizmet kusuru olarak kabul<br />

edilmektedir. Bir başka anlatımla kamu görevlilerinin<br />

20


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Hizmetleri – <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu – Kolluk Faaliyetleri<br />

öznel kusuru hizmete ilişkin ise, idari sorumluluğu ortadan<br />

kaldırmamaktadır.<br />

Hizmet Kusuru Sayılan Haller<br />

Her şeyden önce hizmet kusurunun belli bir yoğunlukta<br />

olması şarttır. Hizmet kusurunun ağır olup<br />

olmamasının önemi yoktur. Çünkü idare kuşkusuz sorumlu<br />

da olabilir.<br />

Hizmetin kötü işlemesi,<br />

Hizmetin geç işlemesi,<br />

Hizmetin hiç işlememesi<br />

Hizmetin hukuka aykırı olarak yapılması<br />

hizmet kusuru sayılır.<br />

Hizmet Kusuru - Kişisel Kusur Kavramı<br />

Kamu görevlilerinin hizmetle ilgisi olmayan kusurları<br />

kişisel kusurdur. Bu halde sorumluluk idareye değil<br />

kamu görevlisine aittir.<br />

Bazen kamu görevlisi hizmeti yaparken de kişisel<br />

anlamda kusurlu davranabilir. Bu haller şu durumlar<br />

olarak kabul edilmektedir.<br />

Ağır kusur,<br />

Kamu görevlilerinin kötü niyetli davranmaları,<br />

Kamu görevlilerinin suç niteliğindeki davranışları<br />

Yargı kararlarına uymama<br />

Kamu hizmetinin görülmesinde yukarıda sayılan bu<br />

kişisel kusurların varlığı halinde zarar gören kişi kamu<br />

görevlisine değil idareye karşı dava açmalıdır. Ancak<br />

idare memura rücu edebilecektir.<br />

Kusursuz Sorumluluk<br />

<strong>İdare</strong>nin bir işlemi, davranışı ile meydana gelen bir<br />

zarar arasında illiyet (nedensellik) bağı varsa idare kusursuz<br />

sorumlu sayılır. Kusursuz sorumluluk gönümüzdeki<br />

iki ilkeye dayandırılmaktadır ki bunlar;<br />

a) Tehlike (Risk) ilkesi<br />

• <strong>İdare</strong>nin tehlikeli faaliyetleri ve araç gereçleri<br />

• Mesleki Risk<br />

• Sosyal Risk<br />

b) Fedakarlığın Denkleştirilmesi İlkesi<br />

Bu ilkeye göre idare kamu hizmeti için birtakım faaliyetlere<br />

girişmekte ve istemese de bir zararın doğmasına<br />

neden olmaktadır. İşte bu halde zararın kamulaştırmada<br />

olduğu gibi idarece karşılanması esası söz konusu<br />

olmaktadır ki buna fedakarlığın denkleştirilmesi<br />

denir.<br />

Sorumluluğun Koşulları<br />

<strong>İdare</strong>nin kusurlu da olsa kusursuz da olsa sorumlu<br />

tutunabilmesinin şartları<br />

Zarar<br />

İdari Davranış<br />

İlliyet (Nedensellik) Bağı<br />

Sorumluluğun Kalkması veya Azalması<br />

Bazen idari davranış ile meydana gelen zarar arasında<br />

başka bir şahsın davranışı da bulunmakta olabilir.<br />

Bu nedenle illiyet bağı azalabilir yada tamamen<br />

ortadan kalkabilir. Bu hallere şunları örnek vermek<br />

mümkündür.<br />

Mücbir sebep (zorlayıcı neden)<br />

Beklenmeyen durum( kaza vb.)<br />

Zarar görenin kendi kusuru<br />

3. kişinin kusuru<br />

KOLLUK FAALİYETLERİ<br />

<strong>İdare</strong> kamu düzenini korumak ve sağlamak için bazı<br />

faaliyetlerde bulunur. Buna kolluk faaliyetleri diyoruz.<br />

<strong>İdare</strong> kamu düzenini sağlamak için bazı emir ve yasaklar<br />

düzenlenmiştir. Bu yüzden idare ile bireyler temel<br />

hak ve özgürlükler konusunda karşı karşıya gelmektedir.<br />

Eğer kamu düzeni söz konusu ise temel hak ve<br />

özgürlükler, sınırlanabilir. Ancak bu Anayasa gereği<br />

yasalarla yapılmak zorundadır. İşte idari kolluk kanunların<br />

genel ve objektif biçimde koyduğu kuralları idari<br />

kararlarla belli ve somut durumlara ve kişilere uygulamak<br />

suretiyle kolluk faaliyetlerinde bulunmakta ve<br />

kamu düzenini koruyup sağlamaktadır.<br />

Kolluk, geniş kapsamlı bir kavramdır. Kolluk bir<br />

yandan, kamu düzenini sağlayan, koruyan ya da bozulduğunda<br />

eski durumuna getiren idari faaliyetle,<br />

diğer yandan da bu tür faaliyetleri yürüten görevliler<br />

anlamında kullanılır. Kolluğa, "zabıta" veya "polis" de<br />

denir.<br />

Toplumsal yaşamın gerektirdiği düzenin sağlanması<br />

için, yönetimin bireylerin özgürlüklerine karışmasına<br />

sınırlarını belirtmesine idari kolluk denir. Bunu yapabilmek<br />

için, idari kolluk emir ve yasaklar koyar, idari<br />

kolluğun emir ve yasakları, yalnız yönetimin dışında<br />

kalanlara değil, yönetimin içinde bulunan görevlilere<br />

de uygulanır.<br />

İdari kolluğun yanında bir de "adli kolluk" vardır.<br />

İdari kolluk kamu düzenini sağlar, adli kolluk ise, kamu<br />

düzenini bozanları kovuşturur ve yargı yerlerine verir.<br />

İdari Kolluğun Amacı<br />

İdari kolluğun amacı, kamu düzenini, toplumun gü-<br />

21


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Hizmetleri – <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu – Kolluk Faaliyetleri<br />

venliğini, esenliğini ve sağlığını içerir. Başka bir deyişle,<br />

Kamu düzeni, toplumun barış ve güven içinde gelişmesini<br />

ve yaşamını sürdürmesini sağlayacak bir ortamdır.<br />

İdari kolluk kamu düzenini sağlarken, kamu yararı ile<br />

bireysel hak ve özgürlükler arasında da bir denge sağlar.<br />

Kolluk yetkisi ancak bu amaçla kısıtlanabilir. Bunun<br />

için de yasal dayanağa gerek vardır. Kolluk ancak maddi<br />

düzeni korur. Düşünce ve ahlak alanındaki düzenin<br />

korunması, kolluğun görevi dışındadır. Böyle olmakla<br />

birlikte, ahlak alanındaki düzensizlik, kamu düzenini<br />

bozucu bir nitelik kazanırsa, kolluk bunu da önler.<br />

Kamu Düzenin Öğeleri<br />

İdari kolluk kamu düzenini sağlamaya ve korumaya<br />

çalışır. İdari kolluğun uğraş alanı olan kamu düzeni<br />

genel olarak üç alanda söz konusu olur. Bunlar, güvenlik,<br />

esenlik ve sağlık konularıdır.<br />

Güvenlik: Güvenlik geniş kapsamlı bir deyimdir.<br />

Devletin korunmasından, kazaların önlenmesine kadar,<br />

geniş bir alana yayılmıştır. Bireylerin, can ve mallarına<br />

karşı endişe duymalarının önlenmesi, saldırıya,<br />

zorlamaya, engellemeye, kazaya uğramamaları güvenlikle<br />

ilgili konulardır.<br />

Esenlik: Esenlik, toplum gereklerini aşan maddi düzensizlik<br />

ve rahatsızlıkları bulunmayışıdır. Gürültü,<br />

duman, koku, toz gibi toplumu ve bireyleri etkileyen<br />

etkenlerin olağan sınırları içinde kalması ve tutulmasıdır.<br />

Sağlık: Sağlık bireylerin bulaşıcı ve yaygın hastalıklardan<br />

korunması, toplumun sağlık koşulları içinde<br />

tutulmasıdır. Buna "genel sağlık" da denir.<br />

Genel ahlakın korunması: Kamu düzenini ilgilendiren<br />

ilk üç konu, maddi ve dış düzeni ilgilendiren konulardır.<br />

Dış düzeni tehlikeye sokan, açığa vurulmuş ahlaki<br />

tutum ve davranışlar sınırlı da olsa, idari kolluğun<br />

görevlerin içine girmektedir. İdari kolluk bireylerin<br />

düşünce ve inanç alanlarını düzenlemez; ancak bunların<br />

kamu düzenini bozacak biçimde, dışa yansıması ile<br />

ortaya çıkan durumları önler.<br />

İdari Kolluk- Adli Kolluk- Siyasi Polis<br />

İdari kolluk-adli kolluk ayrımı sadece kuramsal açıdan<br />

değil aynı zamanda pratik açıdan da önemlidir.<br />

Her iki kolluğun görev ve amaçları farklıdır. Adli kolluk<br />

adli kovuşturma amacıyla yürütülen bir faaliyettir ve<br />

kanunların suç saydığı fiillerin işlenmesinden sonra<br />

kendini gösterir. İdari kolluk ise suç sayılan fiil henüz<br />

işlenmemişken kamu düzenini tehdit eden tehlikeli bir<br />

durum ortaya çıktığı için yürütülen bir kolluk türüdür.<br />

Bu nedenle idari kolluğun önleyici, durdurucu yönü ön<br />

plandadır. Adli kolluğun ise bastırıcı yanı ön planda<br />

sayılır.<br />

Bu iki kolluk teşkilat ve personel olarak birbirinden<br />

ayrılmaz ancak görevlilerin nitelik ve amaçları farklıdır.<br />

Siyasi polis ve emniyet teşkilatının özel önem taşıyan<br />

işlerle uğraşan bölümüdür. Bu nedenle idari kolluğun<br />

görevlerinden tamamen farklıdır.<br />

İki kolluk türü, ülkemiz açısından yalnız görev yönünden<br />

ayrılmıştır. Her iki kolluk da aynı kuruluşlar ve<br />

kişiler tarafından yürütülür. Yalnızca, yaptıkları görevlerin<br />

türüne göre, emir aldıkları yerler değişir.<br />

Her iki kolluk birbirini karşılıkla olarak etkilerler.<br />

İdari kolluk iyi çalışıyorsa, suç ve suçlular azalır. Adli<br />

kolluk iyi çalışırsa, kamu düzeninin bozulması büyük<br />

ölçüde önlenir.<br />

Bütün polis karakollarında değil, sadece tam<br />

teşekküllü polis karakollarında adli kolluk kadroları<br />

bulunur.<br />

Adli kolluk faaliyeti, ancak kanunların suç saydığı<br />

eylemlerin işlenmesinden sonra yürütülen bir faaliyet<br />

olması nedeniyle daha ziyade bastırıcı niteliği ağır<br />

basar.<br />

Adli kolluk adli makamların emri altında faaliyet<br />

gösterir.<br />

Adli kolluk görevlilerinin görevleri dolayısıyla<br />

işledikleri suçlar doğrudan doğruya Cumhuriyet Savcısı<br />

tarafından kovuşturulur.<br />

Adli kolluk İçişleri Bakanlığı bünyesinde örgütlenmiştir.<br />

Adli kolluk, adli makamların emri altında faaliyet<br />

gösterir.<br />

Genel İdari Kolluk-Özel İdari Kolluk<br />

Genel İdari Kolluk tüm ülke düzeyine kamu düzenini<br />

ve kamu düzeninin öğelerini (güvenlik, sağlık, dirlik<br />

ve esenlik) sağlamakla görevli kolluktur. Bu kolluk İçişleri<br />

Bakanı, Vali ve kaymakam emrinde görev yapar.<br />

Özel kolluk ise genel zabıta dışında kalıp da özel yasalara<br />

göre kurulup belirli görevleri üstlenen zabıtadır.<br />

Gümrük ve turizm kolluklarını buna örnek gösterebiliriz.<br />

Mahalli kolluklara gelince bunlar nitelikleri gereği<br />

genel kolluğa dahil kabul edilirler.<br />

İdari Kolluk Makamları ve Personeli<br />

İdari Kolluk Makamları: Kamu düzenin sağlanması<br />

ve korunması için gerek düzenleyici gerekse bireysel<br />

işlemler yapmaya yetkili mercilerdir.<br />

Genel İdari Kolluk<br />

Bakanlar Kurulu,<br />

İçişleri Bakanı,<br />

Valiler,<br />

Kaymakamlar<br />

22


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Hizmetleri – <strong>İdare</strong>nin Mali Sorumluluğu – Kolluk Faaliyetleri<br />

Bucak müdürleri<br />

Mahalli İdari Kolluk<br />

Belediye Başkanı,<br />

Belediye Meclisi,<br />

Belediye Encümeni<br />

Belediye Başkan Yard.<br />

Köy İhtiyar Meclisi<br />

Köy Muhtarı<br />

Hizmet kolluk makamları (Bağlı olduğu bakanlık<br />

veya kuruluşa göre değişir.)<br />

Kolluk Personeli: Esas itibariyle kamu görevlileri<br />

sayılırlar. Kolluk konusunda işlem tesis etmezler ancak<br />

kolluk makamınca tesis edilen işlemleri uygularlar.<br />

Görev yapılan yere göre çeşitliliğe sahiptirler;<br />

Genel idari kolluk personeli polis ve jandarmadır.<br />

Belediye kolluk personeli bir kısmı sivil bir kısmı<br />

ise üniformalı zabıtalardır<br />

Köy kolluk personeli silahlı köy korucularıdır.<br />

Hizmet kolluk personeli ise kolluğun bağlı olduğu<br />

bakanlık veya kuruluşa göre değişir.<br />

Kolluk İşlemleri, Usulleri ve Yaptırımları<br />

Kolluk İşlemleri<br />

İdari, kolluk görevlerini işlemler yaparak ve belli<br />

usullere uyarak yerine getirir. Bu işlemler genel hatlarıyla<br />

düzenleyici ve bireysel kolluk işlemleri olarak ikiye<br />

ayrılabilir. Düzenleyici kolluk işlemlerine en çok kamu<br />

düzenini tehdit edecek yada tehlikeye düşürecek tutum<br />

ve davranışların ayrıntılarının düzenlenmesinde<br />

rastlanır. <strong>İdare</strong> bazen kolluk kanunlarını, (tüzük, yönetmelik<br />

vb.) bunların uygulanmasının gösterilmesi ile<br />

bunların belli kişi ve durumlara tatbiki amacıyla bireysel<br />

işlemler de yapmaktır.<br />

Kamu düzenini sağlamak ve korumak amacıyla idare<br />

bazı faaliyetleri yasaklayıp denetim ve gözetime tabi<br />

tutar. Bunun için de izin ve bildirim adı verilen usulleri<br />

kullanır.<br />

Bildirim usulünde idarenin bireyin bazı faaliyetlerinden<br />

önceden haberdar olmak ve önlemler alabilme<br />

amacı vardır. İzin usulünde ise bireyin bazı faaliyetlerinin<br />

önceden (haberdar olmak değil) denetlenebilmesi<br />

ve gerektiğinde engellenebilmesi esası yatmaktadır.<br />

Bu amaçla idare bireye izin veya ruhsat verme yada<br />

vermeme yetkisini elinde tutar.<br />

Genel ve özel kolluk yaptırımları şeklinde ikiye ayrılır.<br />

Özel kolluk yaptırımları özel yasalarda düzenlenmiştir<br />

ve atıfta bulunulmadıkça genel kolluk müeyyideleri<br />

bunlara uygulanmaz. Genel müeyyideler ise<br />

23<br />

idarenin kolluk işlemlerine uymayanlara mahkemelerce<br />

verilecek cezalardan ibarettir. Bunlar para, hapis<br />

gibi adli nitelikli cezalar olabileceği gibi işyerinin kapatılması<br />

gibi idari nitelikli de olabilir.<br />

Re'sen İcra ve Zor Kullanma Yetkisi:<br />

Kamu düzenini tehdit eden veya bozan durumlarda<br />

yasaların izin vermiş olması şartıyla idare kendiliğinden<br />

harekete geçip kamu düzenini koruyabilir ve sağlayabilir.<br />

Bunun için gerekiyorsa silah da kullanabilir ancak<br />

bu durumda amacı aşarsa idarenin mali sorumluluğu<br />

doğar.<br />

Re'sen icra ve zor kullanmaya izin alınmadan gösterilen<br />

bir filmin gösteriminin polisçe durdurulması örnek<br />

gösterebilir.<br />

Kolluk Yetkisinin Sınırları<br />

<strong>İdare</strong> yasalarla bireyin bazı davranış ve faaliyetlerini<br />

yasaklamıştır. Bu nedenle bu yasağa aykırı davranana<br />

idare müdahale edilmektedir. Ancak idarenin<br />

yasaklanmış olmasına rağmen bireyin faaliyetlerine<br />

müdahalesi engellemesi olursa ne olacaktır. İşte bu<br />

nedenle idarenin müdahalelerine bir sınır getirilmiştir.<br />

Bu sınırlar;<br />

Anayasal sınırlar: Anayasanın 13. m. temel hak ve<br />

özgürlüklerin Anayasada her bir temel hak ve özgürlük<br />

ile ilgili maddede gösterilen sebeplerle ve ancak kanunla<br />

sınırlanabileceğini düzenlemiştir. Bu sınırlamayı<br />

yasal bir yetkiye dayanmadan yapamaz. Çünkü idarenin<br />

getireceği sınırlamalar demokratik toplum düzeninin<br />

ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine<br />

aykırı olamaz ve amacı dışında kullanılamaz.<br />

Kolluk Yetkilerinin Genişlemesi<br />

Kolluk yetkileri ve önlemler kamu düzeninin sağlanması<br />

ve korunması açısından normal dönemlerde<br />

yeterli olsalar da olağanüstü dönemlerde yetersiz kalırlar.<br />

Olağanüstü Hal ve Sıkıyönetim dönemlerinde alınan<br />

kararlar ve yapılan yasal düzenlemeler ile kolluk<br />

yetkileri genişletilebilir.


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Görevlileri<br />

KAMU GÖREVLİLERİ (Devlet Memurları)<br />

<strong>İdare</strong>nin insan ögesini kamu görevlileri oluşturur. <strong>Hukuku</strong>muzda<br />

kamu görevlileri kavramı iki değişik kapsamda<br />

kullanılmaktadır. Geniş anlamda kamu görevlileri,<br />

Cumhurbaşkanından herhangi bir kamu işçisine kadar<br />

herkesi kapsar. Dar anlamda kamu görevlileri ise, Devletin<br />

siyasi yapısını oluşturan organlar ile özel hukuk hükümlerine<br />

göre çalışanlar hariç, bir kamu idaresine bağlı<br />

olarak çalışan herkesi kapsamaktadır. Anayasa ve Türk<br />

Ceza Kanununa göre memur tanımı geniş anlamda kamu<br />

görevlilerini kapsar. Oysa idare hukukunda esas alınan<br />

tanım dar anlamda kamu görevlileridir.<br />

<strong>İdare</strong> hukukunda memur tanımı 657 sayılı Kanuna göre<br />

şu ölçütleri içermektedir:<br />

- genel idare esaslarına göre çalışmak,<br />

- kamu hizmetini asli ve sürekli olarak görmek,<br />

- bir kamu kuruluş veya kurumuna bağlı olmak.<br />

657 sayılı Devlet Memurları Kanununda, kamu görevlileri<br />

kavramı dört temel kategoride ele alınır:<br />

Memurlar<br />

Bir kamu hizmetini bir idari organa bağlı olarak asli ve<br />

sürekli olarak yürüten kimselerdir.<br />

Sözleşmeli Personel<br />

Özellikle teknik bilgi ve uzmanlık isteyen konularda bir<br />

kimsenin kamu hizmetine alınmasıdır. Bunlar sözleşme ile<br />

çalıştırılırlar ve işçi sayılmazlar. Sözleşmeli personel, Devlet<br />

Personel Başkanlığı ve Maliyenin görüşü alınarak Bakanlar<br />

Kurulu kararı ile istihdam edilirler. Ödeneklerini de<br />

Bakanlar Kurulu belirler.<br />

Geçici Personel<br />

Bir yıldan az süreli veya mevsimlik işlerde sözleşme ile<br />

çalıştırılan ve işçi niteliği taşımayan personeldir.<br />

İşçiler<br />

Kamu işçileri, bir hizmet akdine dayalı olarak ve özel<br />

hukuk hükümlerine tabi bir biçimde çalışırlar. Bunlar için<br />

toplu sözleşme ve grev yasağı yoktur, siyasi partilere üye<br />

olabilirler, iş hukuku hükümleri çerçevesinde çalışırlar.<br />

Memurluk Mesleğinin Temel İlkeleri<br />

Bu ilkeler sınıflandırma, kariyer ve liyakat olarak<br />

sayılır.<br />

Memurların sınıflandırılması<br />

657 sayılı Kanun devlet memurlarını görevlerine göre<br />

çeşitli sınıflara ayırmıştır. Sınıflandırmada memur esas<br />

alınıyorsa rütbe sınıflandırılması; görev esas alınıyorsa<br />

kadro sınıflandırması söz konusudur. 657 sayılı kanun<br />

rütbe sınıflandırmasını esas almıştır. Buna göre memurlar<br />

şu sınıflara ayrılır:<br />

Genel idare hizmetleri sınıfı<br />

Teknik hizmetler sınıfı (mimar, mühendis, jeolog)<br />

Sağlık hizmetleri sınıfı<br />

Eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı<br />

Avukatlık hizmetleri sınıfı<br />

Din hizmetleri sınıfı<br />

Emniyet hizmetleri sınıfı<br />

Yardımcı hizmetler sınıfı (aydınlatma, temizlik)<br />

Mülki idare amirliği hizmetleri sınıfı<br />

Milli istihbarat hizmetleri sınıfı<br />

Kural, memurların kendi sınıflarında çalışmalarıdır.<br />

Bununla beraber, geçilecek sınıfın niteliklerine sahip olmak<br />

koşulu ile eşit dereceler arasında veya derece yükselmesi<br />

suretiyle bir sınıftan diğerine geçmek mümkündür.<br />

Kariyer<br />

Yaptıkları hizmet ve bilgilerine uygun olarak memurların<br />

bulundukları sınıf içinde en yüksek dereceye<br />

kadar ilerleme imkanına sahip olmayı ifade eder.<br />

Liyakat<br />

Memurluğa girmeyi sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi<br />

ve görevin sona erdirilmesini yetenek esasına<br />

dayandırarak memurları güvence altına alır.<br />

Memurluğa giriş koşulları<br />

Genel Koşullar:<br />

Türk vatandaşlığı: Çifte vatandaşlık memuriyete girmeye<br />

engel değildir ve yabancılar sözleşmeli olarak çalıştırılabilir.<br />

Yaş: Kural olarak onsekiz yaşın doldurulması gereklidir.<br />

Ancak bir meslek veya sanat okulunu bitirenler ile<br />

onbeş yaşını doldurmak ve kazai rüşt kararı almak koşuluyla<br />

onsekiz yaşından önce memur olmak mümkündür.<br />

Öğrenim: En az ortaokul mezunu olmak şarttır. İstekli<br />

bulunamazsa ilkokul mezunları da memuriyete alınabilir.<br />

Belli mesleklerde daha yüksek öğrenim koşulu aranır.<br />

Mahkumiyet: Taksirli suçlar hariç 6 ay hapis cezası<br />

alanlar ile ağır hapis cezası alanlar memur olamazlar. Bu<br />

cezalar tecil edilirse memurluğu engellemez. Bunun yanında<br />

aşağıda sayılan suçlardan herhangi birisinden herhangi<br />

bir mahkumiyet alan kişiler de yine memur olamaz.<br />

• Devlet sırlarını açığa vurma<br />

• Devletin şahsiyetine karşi cürümler<br />

• Zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, sahtecilik,<br />

• İnancı kötüye kullanma<br />

24


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Görevlileri<br />

• Dolanlı iflas<br />

• Kaçakçılık<br />

• İhaleye fesat karıştırma<br />

Bunlar affa uğrasa, tecil dahi edilse durumu değiştirmez,<br />

memurluğa girişe engel teşkil eder.<br />

Bir kimse birden çok, fakat her biri 6 aydan az ceza<br />

alırsa cezalar toplanarak kişinin memurluğa alınmaması<br />

veya görevine son verilmesi Danıştaya göre hukuka aykırıdır.<br />

Askerlik: Askerliğini yapmış, muaf, tecilli olmak gerekir.<br />

Sağlık: 657 sayılı Kanunda sakatların da belli görevlerde<br />

çalışabilecekleri hükme bağlanmıştır.<br />

Özel Koşullar:<br />

Çeşitli hizmetler için ruhsatname, yabancı dil gibi özel<br />

koşullar da memuriyete girişte aranabilir.<br />

MEMURLUKTA ADAYLIK<br />

Memurlar mesleğe aday olarak başlarlar. Memurlukta<br />

adaylık, en az bir, en çok iki yıldır. Aday memur bu süre<br />

içinde yalnızca kendi kurumunda çalıştırılır, diğer kurumlara<br />

nakledilemez. Bu sürede hizmet içi eğitimlerini ve<br />

stajlarını tamamlarlar. Adaylık süresi içinde memurlukla<br />

bağdaşmayan hal ve hareket sergileyenlerin, sicil amirinin<br />

teklifi, atamaya yetkili amirin onayı ile görevlerine son<br />

verilir.<br />

GÖREVE BAŞLAMA<br />

Memur, adaylık süresi bittikten sonra yetkili amir tarafından<br />

atanır. Atama işleminin yazılı olması şarttır.<br />

Atama işleminin sebep unsurunu, atanacak boş bir kadronun<br />

bulunması oluşturur. Memur, bulunduğu yere<br />

atanmışsa tebligattan bir sonraki gün, bir başka yere<br />

atanmışsa 15 gün içinde görevine başlamak zorundadır.<br />

Memurların Değerlendirilmesi: Her memura bir<br />

numara verilir ve memur cüzdanı düzenlenir. Yine her<br />

memurun bir özlük dosyası bir de sicil dosyası vardır.<br />

Memurlar hakkındaki sicil, denetleme raporları ve mal<br />

beyanları bu dosyalara işlenir. Sicil raporlarının 100<br />

üzerinden 60'ın aşağısını alanlar olumsuz sicil almış<br />

sayılırlar ve bunun sonucunda kademe ve derece ilerlemesi<br />

yapılamaz.<br />

İki kez üst üste olumsuz sicil alanlar ise başka bir sicil<br />

amirinin emrine atanır. Orada da başarılı olamazsa<br />

memuriyetle ilişkileri kesilerek emekliliğe ait hükümler<br />

uygulanır.<br />

İSTİSNAİ MEMURLUKLAR<br />

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisinin memurlukları<br />

Başbakan Başmüşaviri<br />

Bakan Yardımcılıkları<br />

Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme<br />

idaresi Başkanlığı ile Toplu Konut <strong>İdare</strong>si Başkanlığına<br />

ait Başkan, Başkan Yardımcısı, Hukuk Müşaviri, Daire<br />

Başkanı, Uzman, Uzman Yardımcısı, Müşavir Avukat ve<br />

Şube Müdürleri (Uzman)<br />

Başbakan Müşavirlikleri<br />

Özelleştirme <strong>İdare</strong>si Başkanlığında Başkan,<br />

Başkan Yardımcısı, Başkanlık Müşaviri, Daire Başkanı,<br />

Proje Grup Başkanı ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği<br />

Başbakanlık ve Bakanlık Müşavirlikleriyle Basın<br />

ve Halkla İlişkiler Müşavirlikleri<br />

Başbakanlık Basın Müşavirliği<br />

Türkiye İstatistik Kurumu Basın ve Halkla İlişkiler<br />

Müşavirliği<br />

Avrupa Birliği Bakanlığı Başkanlıkları<br />

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı<br />

Başkan Yardımcısı, Başkanlık Müşaviri, Basın Müşaviri<br />

ve Hukuk Müşaviri<br />

Gelir <strong>İdare</strong>si Başkanlığında Basın ve Halkla İlişkiler<br />

Müşavirliği<br />

Bakanlar Kurulu Sekreterliği<br />

Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri<br />

kadrolarında veya kadro açıklamalar bölümünde<br />

özel nitelikli olarak gösterilen görev yerleri, Özel Kalem<br />

Müdürlükleri<br />

Özel Kalem Müdürlükleri<br />

Vali<br />

Büyükelçilik<br />

Elçilik<br />

Daimi Temsilcilik<br />

Dış kuruluşlarda çalışma müşavirlikleri nezdinde<br />

görevlendirilecek sendika uzmanlıkları<br />

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyelikleri<br />

Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri<br />

Diyanet İşleri Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler<br />

Müşaviri<br />

Milli İstihbarat Teşkilatı memurlukları<br />

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Müşavirlikleri,<br />

Hukuk Müşavirliği ve Genel Sekreter Sekreterliği,<br />

ÖSYM Başkanlığında Basın ve Halkla İlişkiler<br />

Müşavirliği ve Başkanlık Müşavirliği<br />

Anayasa Mahkemesi Basın Müşavirliği<br />

25


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Görevlileri<br />

Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirlikleri<br />

Devlet Konservatuarında görevlendirilecek<br />

uluslararası ün yapmış üstün yeteneklere sahip Devlet<br />

sanatçıları, olimpiyat şampiyonluğu veya olimpik spor<br />

dallarından birinde büyükler kategorisinde birden fazla<br />

Dünya şampiyonluğu kazananlar arasından atanacak<br />

spor müşavirleri<br />

Fiili Memurluk<br />

Yetkisiz bir kişinin yaptığı işlemleri, belli şartlar altında<br />

geçerli sayma amacıyla ortaya konmuş bir kuramdır.<br />

Bu kavram, üç ana başlıkta ortaya çıkmaktadır<br />

Atama işleminde bir sakatlık vardır ancak, ilgili<br />

memur ve üçüncü kişiler bu durumu bilmemektedirler.<br />

Üçüncü kişilerin haklarını korumak amacıyla, bu memurun<br />

yaptığı işlemlerin geçerli olması kabul edilmektedir.<br />

Bazı olağanüstü durumlarda, kamu hizmetlerinin<br />

yürütülmesi zarureti karşısında yetkisi olmayan,<br />

hatta idareye tamamıyla yabancı kişilerin yaptığı, kamu<br />

yararının gerçekleştirilmesine yönelik bazı işlemlerin<br />

geçerli olduğu ve bu kişilerin “fiilî memur” olduğu<br />

kabul edilmektedir<br />

<strong>İdare</strong>, bazı memurları ilerde bir göreve atamak<br />

kaydıyla görevden alır, ancak uzun bir süre yeni bir<br />

göreve atamaz. Bu durum, “askıda memur” olarak<br />

adlandırılmaktadır. Bu durumdaki memurun yaptığı<br />

işlemler açısından da fiili memur sayılması gerektiği<br />

yönünde görüşler vardır.<br />

Memurların Hak ve Ayrıcalıkları: Dört grup altında<br />

toplanırlar;<br />

a) Mesleki hak ve ayrıcalıklar<br />

Güvenlik ve hizmet hakkı<br />

İlerleme ve yükselme (terfi) hakkı: Yatay (kademe)<br />

ilerleme ve dikey (derece veya sınıf) ilerleme olarak<br />

ikiye ayrılır. Kademe ilerlemesi için bulunduğu kademede<br />

en az bir yıl çalışmış olması, olumlu sicil alması<br />

ve aynı derecede ilerleyeceği bir kademenin bulunması<br />

gerekir.<br />

İzin hakkı; Çalışma saatleri içinde işinin başında<br />

bulunma durumunda olan memura, izin hakkı tanınmıştır.<br />

Memurlara tanınan izinler, yıllık izin, sağlık izni,<br />

hastalık izni, aylıksız izin olmak üzere beş türdür. Birde<br />

bunlara öğrenim izni eklenebilir.<br />

Yıllık izin: Her memurun yıllık dinlenme izni vardır.<br />

Devlet Memurları Kanununu aylık izin süresini, memurların,<br />

hizmet sürelerine göre düzenlenmiştir. Hizmet<br />

süreleri on yıla kadar olanlara yirmi gün, on yıldan<br />

çok olanlara otuz gün yıllık izin verilir. Yıllık izinler, üstün<br />

uygun bulacağı zamanlarda toptan ya da parça<br />

parça kullanılır. Öğretmenler yaz tatili ile dinlenme<br />

tatillerinde izinli sayılırlar, bunlara ayrıca yıllık izin verilmez.<br />

Sağlık izni: Radyoaktif ışınlara maruz kalan devlet<br />

memurlarına, yıllık izinlerine ek olarak bir aylık sağlık<br />

izni verilir. Bu izin Devlet Memurları Kanunu tarafından<br />

getirilmiş yeni bir izin türüdür.<br />

Mazeret izni: Mazeret izinleri iki kümede toplanır.<br />

Birinci kümede yer alan mazeret izinlerinin neler olduğu<br />

ve süreleri yasa ile saptanmıştır, takdire bırakılmamıştır.<br />

Buna göre, kadın memurlara doğumdan önce<br />

sekiz hafta, doğumdan sonra sekiz hafta, sekiz haftadan<br />

sonra altı ay süre ile günde bir buçuk saat emzirme<br />

izni, erkek memura karısının doğumunda on gün;<br />

kendisinin ya da çocuğunun evlenmesinde yedi gün;<br />

anasının babasının, eşinin, çocuğunun ya da kardeşinin<br />

ölümünde yedi gün mazeret izni verilir<br />

Hastalık izni: Memura, aylık ve özlük hakları korunarak,<br />

verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine,<br />

kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye<br />

ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde onsekiz aya<br />

kadar, diğer hastalık hâllerinde ise oniki aya kadar izin<br />

verilir.<br />

Aylıksız izin: Memurlara yasanın belirttiği zorunluluk<br />

hallerinde aylıksız izin verilebilir. Aylıksız izin verilebilecek<br />

durumlar aşağıda sıralanmıştır:<br />

Memurların bakmaya mecbur olduğu, ya da eşlik<br />

etmediği takdirde, yaşamı tehlikeye girecek yakın akrabalarından<br />

birinin ağır bir kaza geçirmesi, ya da<br />

önemli bir hastalığa tutulması durumunda onsekiz aya<br />

kadar aylıksız izin verilir.<br />

Doğum yapan memura, doğum sonrası analık izni<br />

süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise,<br />

doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmidört<br />

aya kadar aylıksız izin verilir.<br />

Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte<br />

veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur<br />

olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi<br />

hâlinde memur olan eşlerine, istekleri üzerine yirmidört<br />

aya kadar aylıksız izin verilir.<br />

Yetiştirilmek üzere yurtdışına gönderilen veya sürekli<br />

görevle yurtiçine ya da yurtdışına atanan veya en<br />

az altı ay süreyle yurtdışında geçici olarak görevlendirilen<br />

memurlar veya yurtdışına kamu kurumlarınca gönderilmiş<br />

olan öğrencilerin memur olan olan eşlerine<br />

görev veya öğrenim süresi içinde aylıksız izin verilebilir.<br />

Memura, yıllık izinde esas alınan süreler itibarıyla<br />

beş hizmet yılını tamamlamış olması ve isteği hâlinde<br />

memuriyeti boyunca ve en fazla iki defada kullanılmak<br />

üzere, toplam bir yıla kadar aylıksız izin verilebilir.<br />

Muvazzaf askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince<br />

görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılır.<br />

26


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Görevlileri<br />

Sosyal yardımlar; aile yardımı, doğum ve ölüm<br />

yardımı, tedavi yardımı, yiyecek ve giyecek yardımları,<br />

mahrumiyet yeri ödeneği vb.<br />

Sendika kurma, sendikaya üye olma ve toplu görüşme<br />

yapma hakkı<br />

b) Mali haklar<br />

Maaş hakkı<br />

Emekli maaşı<br />

Emekli ikramiyesi<br />

Dul ve yetim maaşı<br />

Toptan ödeme<br />

c) Memurların 3. kişilere karşı korunmasıyla ilgili<br />

hak ve ayrıcalıklar; Memurların daha rahat görev yapabilmeleri<br />

ve dış baskılardan uzak kalmaları için yasalarla<br />

koruma altına alınmışlardır. Memurlar hakkında<br />

yapılacak kovuşturma ve soruşturmalar farklı düzenlenmişlerdir.<br />

Memurun Muhakematı Hakkındaki Kanun<br />

da buna yöneliktir.<br />

d) Memurların şikayet ve dava hakları; Memurlar,<br />

memurluk statülerinin ihlali halinde şikayette bulunabilir<br />

ve dava açabilirler. Ancak toplu şikayet yasaklanmıştır.<br />

Memurların Mali Sorumlulukları<br />

Memurların mali sorumluluğu hem idareye hem de<br />

idare edilenlere karşı mevcuttur. <strong>İdare</strong> edilenlere karşı<br />

sorumluluk konusunda DMK 13.m. ile "güvence sistemi"<br />

getirilmiştir. Bu sisteme göre kişiler, kamu hakkında<br />

tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan<br />

dolayı bu görevi ifa eden personel aleyhine değil ilgili<br />

kurum aleyhine dava açabilirler. Anayasanın 129/5.m.<br />

de bu doğrultuda hüküm getirerek memur aleyhine<br />

dava açılması önlenmiştir.<br />

<strong>İdare</strong>ye karşı sorumluluğa gelince; memurlar kasıt,<br />

kusur, ihmal ve tedbirsizlik nedeniyle idareyi zarara<br />

uğratmışlarsa bu zararı rayiç bedel üzerinden ödemek<br />

zorundadırlar.<br />

MEMURLARIN YARGILANMASI<br />

Memurlar hakkında görev suçlarından dolayı kovuşturma<br />

yapılması ve ceza davası açılması özel usullere tabi<br />

tutulmuştur. Kamu görevlilerinin yargılanması bugün,<br />

1999 yılında kabul edilen Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin<br />

Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine<br />

tabidir.<br />

Memurların ve diğer kamu görevlilerinin görevleri<br />

nedeniyle işledikleri suçlara görev suçu denilir. Kanun,<br />

memurların yargılanmasında ağır suçüstü halini kapsam<br />

dışında bırakmıştır. Ayrıca özel kanunla, memur tarafından<br />

işlenen rüşvet, irtikap, zimmet, ihalelere fesat karıştırma<br />

gibi suçların da doğrudan Cumhuriyet Savcıları tarafından<br />

kovuşturulabileceği kabul edilmiştir. Cumhuriyet<br />

27<br />

savcısı, memurun bu Kanunun kapsamına giren bir suç<br />

işlediğini öğrendiğinde, durumu soruşturmaya yetkili<br />

amire bildirir ve bu merciden izin ister.<br />

Soruşturmaya izin vermeye yetkili merci, ihbar veya<br />

şikayet üzerine memur hakkında bir ön inceleme başlatır.<br />

Bu inceleme sonucunda bir rapor hazırlanır ve bu rapora<br />

istinaden yetkili merci, suçu öğrenmesinden itibaren 30<br />

gün içinde soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine<br />

karar verir. Memur, soruşturma izni verilmesi kararına<br />

karşı, veya Savcı aksi karar için, 10 gün içinde itiraz<br />

edebilir. İtiraz, duruma göre Danıştay 2. Dairesi veya bölge<br />

idare mahkemesinde incelenir.<br />

MEMURLARA UYGULANAN DİSİPLİN CEZALARI<br />

Memurun eylemi, hem bir disiplin suçu ve hem de ceza<br />

kanunlarında öngörülmüş bir suçu oluşturuyor ise,<br />

hem disiplin soruşturması, hem de ceza kovuşturması<br />

yapılır. Memura, aynı eyleminden dolayı ceza kovuşturması<br />

açılmışsa, bu durumda disiplin soruşturması geciktirilemez.<br />

657 sayılı Kanuna göre disiplin cezaları şunlardır:<br />

1. Uyarma: Memura daha dikkatli olması gerektiğinin<br />

yazı ile bildirilmesidir.<br />

2. Kınama: Memura kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.<br />

3. Aylıktan kesme: Memurun brüt aylığından 1/30 -<br />

1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.<br />

4. Kademe ilerlemesinin durdurulması: Memurun<br />

bulunduğu kademedeki ilerlemesinin 1 ila 3 yıl durdurulmasıdır.<br />

5. Çıkarma: Memurun, bir daha Devlet memurluğuna<br />

alınmamak üzere çıkarılmasıdır.<br />

Disiplin Cezalarıyla İlgili Genel Açıklamalar<br />

Disiplin cezalarını disiplin amiri verir. Kademe ilerlemesinin<br />

durdurulmasını ise disiplin kurulunun kararı<br />

alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının<br />

kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından<br />

verilir. Ancak çıkarma cezasını amirlerin talebi üzerine<br />

sadece Yüksek Disiplin Kurulu verebilir. Yüksek Disiplin<br />

Kurulu atamaya yetkili amirin önerdiği cezadan başka<br />

bir ceza tayin edemez.<br />

Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin<br />

durdurulması gerektiren fiilin işlenildiğinin öğrenilmesinden<br />

itibaren 1 ay, çıkarmada 6 ay içinde disiplin<br />

soruşturması başlatılmalıdır. Her halde ise eylemden itibaren<br />

iki yıl içinde ceza verilmelidir. Aksi halde tüm bu<br />

durumlarda zamanaşımı söz konusu olur. Anayasaya göre<br />

memura, savunması alınmadan disiplin cezası verilemez.<br />

Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması<br />

cezası alanlar vali - büyükelçi - müsteşar - müsteşar<br />

yardımcısı - genel müdür - genel müdür yardımcısı ve<br />

daire başkanı görevlerine atanamazlar.


İDARE HUKUKU<br />

Kamu Görevlileri<br />

Memur, disiplin cezalarına karşı idari yargıda iptal davası<br />

açabilir.<br />

GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA<br />

Hizmette fiilen durması sakıncalı olan hakkında disiplin<br />

soruşturması veya ceza kovuşturması başlatılan memurun<br />

geçici bir tedbir olarak görevinden uzaklaştırılmasıdır.<br />

Amacı, açılmış bir soruşturmanın selametle yürütülmesidir.<br />

Hatta memur, henüz soruşturma açılmamış<br />

dahi olsa görevden uzaklaştırılabilir.<br />

Görevden uzaklaştırmaya yetkili makamlar,<br />

Atamaya yetkili amirler<br />

Bakanlık ve genel müdürlük müfettişleri<br />

İllerde valiler<br />

İlçelerde kaymakamlar<br />

Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya<br />

olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına<br />

alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte<br />

ikisi ödenir. Sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya<br />

devam ederler.<br />

MEMURLUĞUN SONA ERMESİ<br />

Çekilme (istifa): Memur, yerine gelecek kimseyi 1 ay<br />

beklemeden, amirine haber vermeden görevi bırakırsa 1<br />

yıl, gerekli ise devir ve teslim yapmadan görevini bırakırsa<br />

3 yıl, olağanüstü hallerde yerine atanan kimseyi beklemeden<br />

görevini bırakırsa hiçbir surette devlet memurluğuna<br />

alınmaz. Kurallara uygun çekilen memurlar için bu<br />

süre altı aydır.<br />

Çekilmiş sayılma: Memurun, belli hallerde <strong>İdare</strong>nin<br />

yapacağı bir işlemle çekilmiş sayılmasıdır. Kadro açığına<br />

alınan memur başka göreve atanmasına rağmen göreve<br />

başlamazsa, başka yere atanan memur 15 gün sonra ve<br />

10 günlük de ek süreden sonra göreve başlamazsa, aynı<br />

yere atanan memur bir sonraki gün göreve başlamazsa,<br />

memur aralıksız 10 gün görevi terk ederse, izinli olarak<br />

yurt dışına çıkan memur izin bitimi sonrası 15 gün içinde<br />

görevine başlamazsa çekilmiş sayılır. Bunlar çekilmiş sayılma<br />

tarihinden itibaren 1 yıl devlet memuru olamaz.<br />

Çıkarılma: İki türde olabilir. İlki, disiplin cezası olarak<br />

memura çıkarma cezası verilmesidir. İkincisi ise<br />

memurun olumsuz sicil almaya devam etmesi sonucu<br />

hakkında emekli sandığı hükümlerinin uygulanması<br />

suretiyle memuriyetiyle ilişkisinin kesilmesidir.<br />

Koşullarda eksiklik: Memur olma koşullarının taşınmadığının<br />

anlaşılması veya koşulların sonradan yitirilmesi<br />

nedeniyle memuriyetin son bulmasıdır.<br />

Bağdaşmazlık: Memurlukta bağdaşmayan bir görevin<br />

kabul edilmesiyle memuriyetin sona ermesidir.<br />

Örneğin milletvekili seçilme...<br />

Ölüm<br />

Emeklilik: Belli bir yaşa ulaşmış veya belli bir hizmet<br />

süresini doldurmuş memurlara bazı sosyal haklar<br />

verilmek suretiyle memuriyetlerine son verilmesidir.<br />

Emeklilik nedenleri; zorunlu, ihtiyari ve re'sen olmak<br />

üzere üç türlüdür. Emeklilere emekli aylığı, emekli ikramiyesi,<br />

dul ve yetim aylığı ve toptan ödeme gibi mali<br />

haklar tanınmıştır.<br />

Emeklilikte yaş haddi kural olarak 65’dir. Görevi nedeniyle<br />

sakatlanan veya hastalanan memur vazife malulüdür.<br />

Görev dışında olması adi malullük sayılır. 30 yılını<br />

veya 60 yaşını dolduran memurlar kurumlarınca emekliye<br />

sevk edilebilirler. Olumsuz sicil alanlar, kurumlarınca<br />

emekli edilebilirler. Bunlar içinde 25 hizmet yılını dolduranlara<br />

emekli aylığı bağlanır. Emeklilik hakkı iki durumda<br />

düşer. Bunlar, Türk vatandaşlığından çıkma ya da çıkarılma<br />

ile Türk vatandaşlığını muhafaza etmeden başka devletin<br />

vatandaşlığına geçmedir.<br />

28


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

TÜRKİYE’NİN İDARİ TEŞKİLAT YAPISI<br />

Türkiye Cumhuriyeti idari teşkilatı, merkezden ve<br />

yerinden yönetim olmak üzere teşkilatlanmıştır.<br />

Merkezden yönetim sisteminin uygulanması sonucu<br />

bir merkezi (genel) idare teşkilatı mevcuttur. Merkezi<br />

idare teşkilatı, ana idari hizmetlere ilişkin yetki ve<br />

sorumlulukları yürüten bir başkent teşkilatı ile bu idari<br />

hizmetlerin tüm ülke çapında yürütülmesini sağlayan<br />

merkezin taşra teşkilatından oluşur.<br />

Ayrıca merkezi idarenin başkent teşkilatında bu<br />

idare organlarına görüş bildirme, öneri ve tavsiyelerde<br />

bulunma suretiyle yardımcı olan kurul ve kurumlarda<br />

bulunmaktadır.<br />

Anayasaya göre diğer teşkilatlanma şekli ise yerinden<br />

yönetim sistemidir. Yerinden yönetim sistemi ise<br />

yer ve hizmet yönünden olmak üzere ikiye ayrılır.<br />

Yer yönünden yerinden yönetim kuruluşları; kamu<br />

tüzel kişiliğine sahip olan il özel idaresi, belediye ve<br />

köydür.<br />

Hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları ise<br />

idari, sosyal, iktisadi, bilimsel, teknik ve kültürel olmak<br />

üzere sınıflandırılan ve ayrı bir kamu tüzel kişiliğine<br />

sahip olan mal veya kişi topluluklarıdır. Bunlar ya kanunla<br />

veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idari<br />

bir işlemle kurulurlar.<br />

MERKEZİN BAŞKENT TEŞKİLATI<br />

Merkezi idarenin başkent teşkilatı; Cumhurbaşkanı,<br />

Başbakan, Bakanlar Kurulu ve bakanlıklar ile yardımcı<br />

kuruluşlardan oluşur. Devletin yürütme organı olan ve<br />

hükümet de denilen Bakanlar Kurulunun aynı zamanda<br />

siyasi görevleri de vardır. Yürütmenin sorumlu kanadını<br />

Bakanlar Kurulu, sorumsuz kanadını ise Cumhurbaşkanı<br />

oluşturur.<br />

Merkezi idare, yani devlet, bir bütün olarak tek bir<br />

kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Dolayısıyla merkezin<br />

başkent teşkilatının devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir<br />

kamu tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Merkezi idarenin<br />

üstlendiği milli kamu hizmetleri devlet merkezinde<br />

(başkentte) planlanır ve devlet tüzel kişiliği tarafından<br />

yerine getirilir.<br />

CUMHURBAŞKANI ve TEŞKİLATI<br />

1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanı merkezi<br />

idarenin başkent teşkilatı ile belli ölçüde bütünleşmiştir.<br />

Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler aleyhine<br />

Anayasa Mahkemesi dahil diğer yargı mercilerine<br />

başvurulamaması onun yürütmenin sorumsuz kanadı<br />

olduğunu gösterir.<br />

Parlamenter sistemde; Cumhurbaşkanı yürütmenin<br />

tarafsız ve sorumsuz kanadıdır. Cumhurbaşkanı, Devletin<br />

başı, ülkenin ve devletin bölünmez bütünlüğünün<br />

temsilcisidir. Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde<br />

sembolik yetkilerle donatılmıştır.<br />

Seçimi<br />

Seçim görevde olan Cumhurbaşkanının, görev süresinin<br />

dolmasından önceki altmış gün içinde, cumhurbaşkanlığının<br />

ölüm, istifa gibi sebeplerle boşalması<br />

halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde<br />

başlar ve tamamlanır.<br />

Halk sandık başına gider. Genel oyla yapılacak seçimde,<br />

geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday<br />

Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.<br />

İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı<br />

izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu<br />

oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki<br />

aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday<br />

Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.<br />

İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan<br />

birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi<br />

halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki<br />

sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır.<br />

İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama<br />

referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu<br />

aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş<br />

olur.<br />

Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev<br />

süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.<br />

Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir<br />

ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.<br />

Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük<br />

Millet Meclisi önünde andiçer<br />

Cumhurbaşkanının Görevleri: Cumhurbaşkanının<br />

yasama, yürütme ve yargıya ilişkin görevleri vardır.<br />

a) Yasama ile ilgili görevleri: Kanunları yayınlamak<br />

veya geri göndermek, TBMM'yi toplantıya çağırmak,<br />

Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak, Anayasa<br />

değişikliklerini halkoyuna sunmak, TBMM seçimlerinin<br />

yenilenmesine karar vermektir.<br />

b) Yargı ile ilgili görevleri: Anayasa Mahkemesi,<br />

AYİM, HSYK, Askeri Yargıtay üyelerinin tamamını, Danıştay<br />

üyelerinin ¼’ünü, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı<br />

ve vekilini seçmektir.<br />

c) Yürütme ile ilgili görevleri: Başbakanı atamak ve<br />

istifasını kabul etmek, bakanları atamak ve görevine<br />

son vermek, Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek, bazı<br />

kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak, YÖK<br />

Başkanı ve rektörleri atamak, DDK başkan ve üyelerini<br />

atamak, Genelkurmay Başkanını atamak, MGK’yı toplantıya<br />

çağırmak ve başkanlık etmek, tüzükleri imzalamak.<br />

29


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı: Cumhurbaşkanlığının<br />

iki örgütü bulunur. Her ikisi de ilk kez 1982 Anayasası<br />

ile düzenlenmiştir.<br />

A- Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği: Cumhurbaşkanının<br />

sekreterya hizmetlerini yürütür. Cumhurbaşkanı<br />

kararnamesi ile kurulur. Örgüt, genel sekreterlik,<br />

Cumhurbaşkanı danışmanlığı, başyaverlik, özel<br />

kalem müdürlüğünden oluşur. Yakın güvenliğini başyaverlik,<br />

yazışma ve diplomasi ilişkilerini özel kalem<br />

müdürlüğü yerine getirir.<br />

B- Devlet Denetleme Kurulu: Cumhurbaşkanına<br />

bağlı inceleme ve araştırma kuruludur. Amacı, idarenin<br />

hukuka uygun hareket etmesini sağlamaktır. Devlet<br />

Denetleme Kurulu şu kuruluşlarda denetleme yapmakla<br />

yetkilidir: Tüm kamu kurum ve kuruluşları, sermayesinin<br />

yarısından fazlası devlete ait teşekküller, kamu<br />

kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, her türlü işçiişveren<br />

ve meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernek<br />

ve vakıflar. DDK, askeri makamlar ve yargı organlarında<br />

inceleme yapamaz.<br />

DDK, re'sen değil, Cumhurbaşkanının isteği ile harekete<br />

geçer. Kurul, inceleme sonunda hazırladığı<br />

raporu Cumhurbaşkanına sunar. Cumhurbaşkanı raporu,<br />

gereği 45 günde yapılmak üzere Başbakanlığa gönderir.<br />

(Doğrudan savcılıklara suç duyurusu yapabilir).<br />

Kurul 9 üyelidir. Başkan ve üyelerini, Cumhurbaşkanı<br />

seçer. Üyelerin 1/3'ü, 2 yılda bir yenilenir. Başkanın<br />

görev süresi 2 yıldır. Kurul kararları bağlayıcı değildir<br />

ve gerekçeli olarak yazılır. Kararlar çoğunlukla alınır.<br />

Soruşturma ve ceza verme yetkisi yoktur.<br />

BAKANLAR KURULU<br />

Bakanlar Kurulu, Başbakanın başkanlığında tüm<br />

hizmet ve devlet bakanlarından oluşan bir organdır.<br />

Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulunun üyesi değildir.<br />

Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırabilir<br />

veya Bakanlar Kuruluna kimi durumlarda başkanlık<br />

edebilir.<br />

Bakanlar Kurulunun oluşumunu şu şekilde gösterebiliriz:<br />

TBMM seçimleri yapılır, Cumhurbaşkanı TBMM<br />

içinden bir milletvekilini hükümeti kurmak üzere görevlendirir,<br />

Başbakan, TBMM içinden veya dışından<br />

bakanları seçer ve Bakanlar Kurulu listesini Cumhurbaşkanına<br />

sunar, Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunu<br />

atar.<br />

Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı bakanları atadığı<br />

anda kurulmuş sayılır. Kuruluştan itibaren en geç 1<br />

hafta içinde hükümetin programı Başbakan veya bir<br />

bakan tarafından TBMM’de okunur ve güvenoyuna<br />

başvurulur. Güvenoyu sadece göreve devam etmenin<br />

bir koşuludur.<br />

Bakanlar Kurulu, Anayasaya göre genel siyaseti yürütmekle<br />

görevlidir. Yani Bakanlar Kurulu siyasi bir<br />

organdır. Bakanlar Kurulu aynı zamanda, tüzük ve<br />

yönetmelik çıkarmak, bazı idari işlemler tesis etmek<br />

veya yüksek memurları atamak gibi idari görevlere de<br />

sahiptir. Bakanlar Kurulu, iradesini kararname veya<br />

karar denilen işlemlerle yerine getirir.<br />

Bakanlar Kurulunun bütün kararları Cumhurbaşkanı<br />

tarafından imzalanır. Bakanlar Kurulunun karar<br />

alabilmesi için tüm bakanların, ortak sorumluluk ilkesi<br />

gereğince, kararı imzalaması zorunludur. Hükümet<br />

kollektif olarak sorumludur. Karara imza atmak istemeyen<br />

bakan istifa etmek zorundadır.<br />

Güvenoyu alamayan veya düşen Bakanlar Kurulu<br />

yenisi kurulana kadar görev başındadır. Bakanlar Kurulu<br />

gizli toplanır. Kararlarını genellikle çoğu kez tartışılmadan,<br />

elden imza usulü ile alır ve görüşmeler tutanağa<br />

geçirilmez.<br />

BAŞBAKAN ve TEŞKİLATI<br />

Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve TBMM<br />

üyeleri arasından atanır. Bakanlar üzerinde hiyerarşik<br />

yetkisi yoktur. Oysa 1982 Anayasası getirdiği iki yeni<br />

hükümle Başbakanın konumunu bir hayli güçlendirmiştir.<br />

Bu hükümler, Başbakanın düzeltici önlemler<br />

alması ve Bakanların görevlerine son verilmesini Cumhurbaşkanına<br />

teklif etmesidir. Başbakan izinli ve özürlü<br />

hiçbir bakana vekalet edemez.<br />

Başbakanın idari nitelikte görev ve yetkileri şunlardır:<br />

Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder, bakanlıklar<br />

arasında işbirliğini sağlar, bakanların görevlerini yerine<br />

getirmesini gözetir, MGK’ya katılır, Cumhurbaşkanı<br />

katılamadığı zaman MGK’ya başkanlık eder, Devlet<br />

tüzel kişiliğini temsil eder, hiyerarşi ve idari vesayet<br />

yetkisini kullanır.<br />

Başbakanlık bugün adeta bir hizmet bakanlığına<br />

çevrilmiştir. Pek çok kurum Başbakanlığa bağlanmıştır.<br />

Başbakanlık teşkilatı merkez teşkilat ile bağlı ve ilgili<br />

kuruluşlar olarak ikiye ayrılır.<br />

Merkez Teşkilat: Başbakanlık müsteşarı dışında<br />

ana hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri<br />

(Teftiş Kurulu Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, Başbakanlık<br />

Müşavirleri vb.) ve yardımcı birimlerden (Bakanlar<br />

Kurulu Sekreterliği, İdari ve Mali İşler Başkanlığı, Halkla<br />

İlişkiler Daire Başkanlığı vb.)<br />

Bağlı ve İlgili Kuruluşlar: Başbakanlığa bağlı ve ilgili<br />

kuruluşlar adeta bir hizmet bakanlığı gibi doğrudan<br />

Başbakanlığa bağlı veya ilgili kuruluşlardır.<br />

BAKAN ve TEŞKİLATI<br />

Bir kamu hizmetinin, konusuna göre uzmanlaşmış<br />

en yüksek örgütüne Bakanlık denir. Örneğin, eğitim<br />

hizmetinin en yüksek örgütü Milli Eğitim Bakanlığıdır.<br />

Merkezi idarede kamu hizmetleri arasında bir işbölümü<br />

yapılmış olduğu için bakanlıkların ayrı tüzel kişiliği<br />

yoktur.<br />

30


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

Bakanlıklar kanunla kurulur. Bakan, örgütlenmiş bir<br />

kamu hizmetinin ve merkezi idarenin en yüksek amiridir.<br />

Bakan siyasi bir kişidir. 1961 Anayasası ile kabul<br />

edilen dışarıdan Bakan atanması usulü, 1982 Anayasasında<br />

da kabul edilmiştir. Dışarıdan atanacak kişinin,<br />

milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması yeterlidir.<br />

Bakan, Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır.<br />

(Yine Başbakanın teklifi ile Cumhurbaşkanınca<br />

azledilir).<br />

Bakanın yetkileri: Bakanlık hizmetlerinin hükümet<br />

programına, kalkınma planlarına ve mevzuata uygun<br />

olarak yürütülmesinden Başbakana karşı sorumlu<br />

olması nedeniyle, tüm kuruluşu ve personeli üzerinde<br />

denetim yetkilerini kullanmak, hiyerarşi ve vesayet<br />

yetkisini kullanmak, devlet tüzel kişiliğini temsil etmek.<br />

(Bakan mahkemelerde davacı ve davalı olarak Devleti<br />

temsil edebilir. Devleti alacaklı, borçlu kılabilir), Bakan,<br />

sadece bir bakana vekalet edebilir, bakan, yetki devri<br />

ile bir kısım yetkilerini üst düzey bakanlık memurlarına<br />

devredebilir. Ancak Bakan şu yetkilerini devredemez:<br />

Siyasi yetkiler, yönetmelik çıkartma yetkisi, atama<br />

yapmak, vesayet yetkilerini kullanmak, Bakanlar Kurulu<br />

toplantısına katılmak, bir başka bakana vekalet<br />

etmek.<br />

Bakanlık Teşkilatı<br />

Bakanlıklar, merkez teşkilatı, ihtiyaca göre taşra ve<br />

yurtdışı teşkilatından oluşur.<br />

Bakanlığın merkezi, yani başkent teşkilatı, ana hizmet<br />

birimleri, danışma ve denetim birimleri, yardımcı<br />

birimler ve müsteşarlık örgütünden oluşur.<br />

a-Ana hizmet birimleri: Bakanlığın çeşitli hizmet<br />

alanlarında uzmanlaşmış birimlerdir. Bu birimler genellikle<br />

Genel Müdürlük biçiminde örgütlenmişlerdir.<br />

Genel müdürlükler, ilgili oldukları bakanlığın kuruluş<br />

kanununda düzenlenmişlerdir ve ayrı mali veya hukuki<br />

bir varlığa sahip değillerdir. Genel müdürlüklerin altında,<br />

şube müdürlükleri ve şeflikler yer alır.<br />

b-Danışma ve denetim birimleri: Bakana ve ana<br />

hizmet birimlerine idari, hukuki ve mali konularda<br />

istişari (danışma) nitelikte yardımcı olan birimlerdir:<br />

Teftiş Kurulu Başkanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı,<br />

Hukuk Müşavirliği, Bakan Müşavirliği ve Basın Halkla<br />

İlişkiler Müşavirliği<br />

c-Yardımcı birimler: Tüm bakanlığa idari, mali, güvenlik,<br />

sivil savunma gibi konularda yardımcı olurlar:<br />

Personel Genel Müdürlüğü, Savunma Sekreterliği, Özel<br />

Kalem Müdürlüğü, Eğitim Daire Başkanlığı.<br />

Müsteşar: Bakandan sonra bakanlıktaki en yüksek<br />

hiyerarşik amirdir. Sürekli bir meslek memurluğudur.<br />

Bakanın en yakın yardımcısı ve danışmanıdır. Tüm<br />

bakanlıkta hiyerarşi yetkisini kullanır. Bakanlık kararları,<br />

müsteşarın incelemesi ve parafından sonra bakana<br />

sunulur.<br />

31<br />

Bakanlık Bağlı ve İlgili Kuruluşları<br />

Bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarını ana hizmet<br />

birimleri ile karıştırmamak gerekir. Çünkü ana hizmet<br />

birimlerinin ayrı bir hukuki ve mali varlığı yoktur ve<br />

bakanlıkların kuruluş kanunlarında düzenlenmişlerdir.<br />

Bağlı Kuruluş: Özel bir kanunla kurulan, genel bütçe<br />

içinde ayrı veya katma bütçeli kuruluşlardır. Genel<br />

müdürlük biçiminde özel bir kanunla kurulan kuruluşlara<br />

bağlı kuruluş denilmektedir. Örneğin, İçişleri Bakanlığı<br />

Emniyet Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı<br />

Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü.<br />

İlgili Kuruluş: Özel kanun veya statü ile kurulan,<br />

KİT’ler ile bunların müessese ortaklık ve iştirakleri veya<br />

özel hukuki, idari ve mali statüye tabi, hizmet bakımından<br />

yerinden yönetim kuruluşlarıdır.<br />

MERKEZE YARDIMCI KURULUŞLAR<br />

DANIŞTAY<br />

Danıştay, Anayasaya göre, hem bir yüksek mahkeme<br />

hem de merkezi idarenin en yüksek danışma ve<br />

inceleme merciidir. Merkezi idare kuruluşları, Başbakanlık<br />

aracılığı ile Danıştay ile yazışabilir. Cumhurbaşkanı<br />

da doğrudan yazışarak görüş isteyebilir.<br />

Danıştay’ın idari görevleri şunlardır: Kanun tasarı<br />

veya teklifleri hakkında görüş bildirmek, tüzük tasarılarını<br />

incelemek, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında<br />

görüş belirtmek, Cumhurbaşkanı veya Başbakanca<br />

gönderilen işler hakkında görüş belirtmek, kanunlarla<br />

verilen diğer görevleri yapmak<br />

Danıştay meslek mensupları: Başkan, Başsavcı,<br />

Başkanvekilleri, Daire Bşk ve üyeleridir.<br />

Başkan, vekilleri, başsavcı, daire başkanları, Danıştay<br />

Genel Kurulu'nca kendi üyeleri arasından gizli oyla<br />

ve 4 yıl için seçilirler.<br />

Danıştay üyelerinin: 1/4 ’ü Cumhurbaşkanı tarafından,<br />

3/4 ’ü ise HSYK tarafından seçilir.<br />

SAYIŞTAY<br />

Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki<br />

kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün<br />

gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet<br />

Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve<br />

işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen<br />

inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini<br />

yapmakla görevlidir.<br />

Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı<br />

bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye<br />

mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde<br />

bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idarî yargı yoluna<br />

başvurulamaz.<br />

Vergi, benzeri malî yükümlülükler ve ödevler hakkında<br />

Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuş-


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

mazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.<br />

Mahalli idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi<br />

ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından yapılır.<br />

Kamu iktisadi teşebbüsleri, Özelleştirme <strong>İdare</strong>sinin<br />

özelleştirme işlemleri, kimi bütçe dışı fonlar ve bazı<br />

özerk idareler Sayıştay denetimine tabi değildir.<br />

5018 Sayılı Kanun ile 01.01.2006 tarihinden itibaren<br />

Sosyal Güvenlik Kuruluşları ile Üst Kurullar (BİO)<br />

Sayıştay’ın denetimine tabi olmuştur.<br />

Sayıştay Başkanı ve üyeleri TBMM Genel Kurulunca<br />

gizli oyla seçilir. Meslek mensupları; 1. başkan,<br />

daire başkanları, üyeler, raportörler, uzman denetçiler,<br />

baş denetçi, denetçi ve denetçi yardımcılarıdır. Yardımcı<br />

personel müdür, müdür yardımcıları ve memurlardır.<br />

Savcı ve savcı yardımcıları müşterek kararname<br />

ile atanır.<br />

MİLLİ GÜVENLİK KURULU<br />

Anayasaya göre, Devletin milli güvenlik siyasetinin<br />

tayini konusunda Bakanlar Kuruluna yardımcı olur.<br />

Milli Güvenlik Kurulu ilk kez 1961 Anayasasında düzenlenmiştir.<br />

MGK kararları Bakanlar Kurulunda değerlendirilir.<br />

MGK kararları bağlayıcı değildir.<br />

MGK, Cumhurbaşkanı başkanlığında, Başbakan,<br />

Başbakan Yardımcıları, İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma<br />

ve Adalet Bakanları, Genelkurmay Başkanı, Hava, Deniz,<br />

Kara ve Jandarma komutanlarından oluşur.<br />

MGK Genel Sekreteri Genelkurmay Başkanının görüşü<br />

alınarak Başbakanın önerisi Cumhurbaşkanının<br />

onayıyla atanır.<br />

2 ayda bir kez olağan veya olağanüstü toplanabilir.<br />

Toplantıları kapalıdır. Gündemi Cumhurbaşkanı belirler.<br />

Kararlar çoğunlukla alınır.<br />

MGK Genel Sekreteri, MİT Müsteşarı, Emniyet Genel<br />

Müdürü gibi görevliler, kurul üyesi olmayıp sadece<br />

dinlemek için çağrılırlar, oylamalara katılamazlar.<br />

MERKEZİ İDARENİN TAŞRA TEŞKİLATI<br />

Merkezi idare, üstlendiği kamu hizmetlerini tüm<br />

ülke düzeyinde yürütebilmek için taşrada da örgütlenmiştir.<br />

Merkezin taşra teşkilatı tek bir bütündür ve<br />

Devlet tüzel kişiliğinin içinde yer alır. Anayasa, sadece<br />

illerden söz etmiştir. Diğer mülki idare amirliklerinin<br />

benimsenmesinde kanun koyucuya takdir yetkisi verilmiştir.<br />

Ayrıca Anayasa, birden çok ili içine alan bölge<br />

idarelerini düzenlemiştir.<br />

Taşra teşkilatı iller, ilçeler ve bucaklardan oluşur.<br />

Bölge idareleri kurmak Anayasaya göre mümkünse de<br />

henüz gerçekleşmemiştir.<br />

İL (GENEL) İDARESİ<br />

İllerin kurulması, kaldırılması, ad, merkez ve sınırlarının<br />

belirlenmesi ve değiştirilmesi, bir ilçenin bir ilden<br />

ayrılıp başka bir ile bağlanması kanunla olur. Fakat, bir<br />

ilçe sınırlarının yeniden düzenlenmesi veya bir bucağın<br />

bağlı olduğu ilin değiştirilmesi suretiyle il sınırlarının<br />

değiştirilmesi, İçişleri Bakanının hazırladığı müşterek<br />

kararname ile olur. Bugün il sayısı 81'dir.<br />

İl idaresi üç bölümden oluşur. Bunlar, vali, il idare<br />

kurulu ve il idare şube başkanlarıdır.<br />

Vali<br />

Vali, yetki genişliğine sahip olduğu için ilde devletin,<br />

hükümetin ve ayrı ayrı her bakanlığın temsilcisidir.<br />

Vali, hükümetin ve bakanlıkların idari ve siyasal yürütme<br />

organıdır. Her bakana karşı sorumlu olan valiye,<br />

bakanlar emir verebilir. Vali kanun, tüzük, yönetmelik<br />

ve hükümet kararlarının kendisine verdiği yetkileri<br />

kullanmak ve yüklediği ödevleri yerine getirebilmek<br />

için genel emirler çıkarma yetkisine sahiptir<br />

Valilik, istisnai memurluktur. Vali, İçişleri Bakanının<br />

teklifi, Bakanlar Kurulunun kararı, Cumhurbaşkanının<br />

onayı ile müşterek kararname ile atanır. Hükümet,<br />

Türk vatandaşı, 65 yaşını aşmayan ve en az ortaokulu<br />

bitiren herkesi vali olarak atayabilir. Valiler, göreve<br />

atanma ve görevden alınma dışında Devlet memuru<br />

statüsündedirler. Fakat vali muavinliği güvenceli devlet<br />

memurluğudur. Vali muavini olmak için, 2 yılını doğuda<br />

geçirmek şartıyla 10 yıl kaymakamlık yapmak şarttır.<br />

Vali, ildeki tüm merkezi idare örgütlerinin ve personelinin<br />

başıdır. Ayrıca bölge kuruluşlarının ildeki<br />

birimlerini denetleyebilir. Vali, askeri makamlar ve<br />

yargı organları üzerinde yetki sahibi değildir. (Ancak<br />

vali, olağanüstü şartlar ortaya çıktığında derhal emri<br />

yerine getirilmek suretiyle askeri birlik komutanından<br />

yardım isteyebilir, askerlikle ilgili şikayetleri dinleyebilir.)<br />

İl <strong>İdare</strong> Şube Başkanları<br />

Bunlar bakanlıkların veya bazı bağlı kuruluşların ildeki<br />

temsilcileridir. Valiye karşı sorumludurlar ve yılda<br />

en az dört kere Vali başkanlığında toplanırlar. Bunlar<br />

doğrudan doğruya işlem yapamazlar, kararları valinin<br />

onayına tabidir Bakanlıklarıyla yazışmalarım vali aracılığıyla<br />

yaparlar. Vali bunlara, yetki veya imza devrinde<br />

bulunabilir. İl idare şube başkanları, valinin görüşü<br />

alındıktan sonra, ilgili bakanlıkça atanırlar. İl idare şube<br />

başkanlarının emri altında çalışan şube müdürleri,<br />

şefler ve memurlar ilin ikinci derecede memurlarıdır.<br />

İldeki belli başlı il idare şube başkanları, Hukuk İşleri<br />

Müdürü, İl Milli Eğitim, İl Sağlık, İl Tarım, İl Veteriner,<br />

İl Bayındırlık Müdürleri ile Defterdardır. Ayrıca ilde<br />

Emniyet Müdürü, Jandarma Komutanı, Nüfus Müdürü<br />

32


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

gibi bağlı kuruluş temsilcileri de yer alır. Vali, ilde servisi<br />

bulunmayan bakanlıkların işlerini öteki servislere<br />

gördürme yetkisine sahiptir.<br />

İl <strong>İdare</strong> Kurulu<br />

Vali veya Vali muavini başkanlığında Hukuk İşleri, İl<br />

Milli Eğitim, İl Sağlık, İl Tarım, İl Veteriner, İl Bayındırlık<br />

Müdürleri ve Defterdardan oluşur. Bu kurul danışma<br />

niteliğinde valiye yardımcı olur ve idari bazı yetkiler<br />

kullanır. Yani merkeze yardımcı olan Danıştay’a benzer.<br />

Kurulun idari görevleri şunlardır:<br />

İl merkezinde belediye sınırları içinde mahalle yönetimi<br />

kurmak, kaldırmak ve birleştirilmesine karar<br />

vermek. Kurul, bu konudaki kararını belediye meclisi<br />

ile birlikte verir ve bu karar valinin onayı ile kesinleşir.<br />

İlçe kurulması ve kaldırılması için görüş bildirmek,<br />

askere alma işleminin sağlık nedeni ile ertesi yıla ertelenmesine<br />

karar vermek görevleri arasındadır.<br />

İLÇE İDARESİ<br />

İlçelerin kurulması, kaldırılması, ad ve merkezlerinin<br />

belirlenmesi ve değiştirilmesi, bir ilçenin başka bir<br />

ile bağlanması kanunla olur. Fakat, ilçenin komşu il ile<br />

olan sınırlarının yeniden düzenlenmesi İçişleri Bakanlığının<br />

hazırladığı müşterek kararname ve Bakanlar<br />

Kurulu kararı ile olur.. Bu durumda ilgili illerin idare<br />

kurullarının görüşü alınır.<br />

Her ilde birden çok ilçe bulunur. Ayrıca her ilde<br />

hiçbir ilçeye bağlı olmayan bucak ve köylerin oluşturduğu<br />

birime merkez ilçe denir. Bunlar valiye bağlıdır.<br />

Bugün ilçelerin sayısı 839'a ulaşmıştır. İlçe idaresi üç<br />

bölümden oluşur. Bunlar, kaymakam, ilçe idare şube<br />

başkanları ve ilçe idare kuruludur.<br />

Kaymakam<br />

Kaymakam, ilçe idaresinin başı, ilçede devletin değil,<br />

hükümetin temsilcisidir. Kaymakam, vali gibi askeri<br />

makamlar ve yargı organları dışında, merkezi örgütler<br />

ve personelin başıdır. (Kaymakam, askeri makamlardan<br />

doğrudan yardım isteyemez, olağanüstü durumlar<br />

ortaya çıkınca durumu valiye ve askeri komutana derhal<br />

bildirir, askerlik hakkında talep ve şikayetleri dinleyebilir,<br />

askerlik dairesinin cevabını yeterli bulmazsa<br />

durumu valiye bildirir).<br />

Kaymakamlık, güvenceli meslek memurluğudur.<br />

Kaymakam olabilmek için, genel şartlar yanında hukuk,<br />

siyasal veya İİBF mezunu olmak, 29 yaşını aşmamak ve<br />

stajı başarıyla tamamlamak koşulları aranır. Kaymakamlar;<br />

İçişleri Bakanlığı Müdürler Kurulunun önerisi<br />

bakanın onayı ile müşterek kararname ile atanırlar.<br />

Kaymakamın Görevleri: İlçede merkez kuruluş ve<br />

personeli üzerinde hiyerarşi yetkilerini kullanmak,<br />

kolluk güçlerini kullanarak kamu düzenini sağlamak,<br />

ilçede kanun tüzük, yönetmelik ve hükümet kararlarının<br />

uygulanmasını sağlamak, yerinden yönetimler<br />

üzerinde vesayet yetkileri kullanmak.<br />

İlçe <strong>İdare</strong> Şube Başkanları<br />

Bakanlıkların ilçedeki servisleri olup, ilçe müdürleridir.<br />

Kaymakama karşı sorumludurlar.<br />

İlçe <strong>İdare</strong> Kurulu<br />

Kaymakam başkanlığında Yazı İşleri Müdürü, Sağlık<br />

Ocağı hekimi, İlçe Milli Eğitim ve Tarım ve Köyişleri<br />

Müdüründen oluşur. Bunların görevleri, il idare kurulunun<br />

görevlerine benzemektedir.<br />

Vali ve Kaymakamın Görev Farkları<br />

Vali, Devletin hükümetin ve ayrı ayrı her bakanlığın<br />

temsilcisidir. Kaymakam sadece hükümeti temsil eder.<br />

Bu sebeple kaymakam, sadece kanunda açıklık olan<br />

durumlarda Devlet adına işlemler yapabilir.<br />

Kaymakam valinin tersine yetki genişliğine sahip<br />

değildir ve askeri birliklerden doğrudan yardım isteyemez.<br />

Kaymakam genel emirler çıkaramaz, sadece zabıta<br />

alanında düzenleyici işlemler yapabilir.<br />

Yabancı konsoloslar ve sınır devlet makamları ile<br />

kaymakam hukuki ilişki kuramaz. Bu yetki valinindir.<br />

Vali ilde devlet memuru atayabilirken, kaymakam<br />

bu yetkiyi çok sınırlı kullanır.<br />

BUCAK İDARESİ<br />

Bucaklar, aralarında münasebet bulunan kasaba ve<br />

köylerden oluşur. Bucak, il ve ilçelerin aksine, İçişleri<br />

Bakanının hazırladığı müşterek kararname ile kurulur.<br />

Ad ve merkezlerinin belirlenmesi, kaldırılması, köy ve<br />

kasabanın veya bucağım başka bir ile bağlanması da<br />

aynı usulle olur. Bucakların kurulmasının temel amacı,<br />

devletin yapacağı teknik ve mali yardımları bir merkezi<br />

idare amirinin sorumluluğu ve yönetimi altında mahalli<br />

idarelere sağlamak ve böylece kırsal alanlardaki toplumsal<br />

kalkınmayı gerçekleştirmektir. Ancak bugün<br />

bucaklar sadece kağıt üzerinde kalmışlardır. Bucak<br />

idaresi üç bölümdür. Bunlar, bucak müdürü, bucak<br />

meclisi ve bucak komisyonudur.<br />

33


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

YERİNDEN YÖNETİM KURULUŞLARI<br />

MAHALLİ İDARELER (YEREL YÖNETİMLER)<br />

Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî<br />

müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş<br />

esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene<br />

kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek<br />

oluşturulan kamu tüzelkişileridir.<br />

Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri,<br />

yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.<br />

Mahallî idarelerin seçimleri, beş yılda bir yapılır.<br />

Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki<br />

veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî<br />

idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin<br />

genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara<br />

seçimleriyle birlikte yapılır. Kanun, büyük yerleşim<br />

merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.<br />

Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını<br />

kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri,<br />

konusundaki denetim yargı yolu ile olur.<br />

Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında<br />

soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare<br />

organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı,<br />

geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.<br />

Yerel yönetim birimleri İl Özel <strong>İdare</strong>si, Belediye ve<br />

Köy yönetiminden oluşur. Merkezî idare, mahallî idareler<br />

üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü<br />

ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde<br />

birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve<br />

mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla,<br />

kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî<br />

vesayet yetkisine sahiptir.<br />

Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi<br />

amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun<br />

izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve<br />

kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri<br />

kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı<br />

gelir kaynakları sağlanır.<br />

İL ÖZEL İDARESİ<br />

İl özel idaresi: İl halkının mahallî müşterek nitelikteki<br />

ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar<br />

organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan,<br />

idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini,<br />

İl özel idaresinin organları: İl genel meclisini, il encümenini<br />

ve valiyi, ifade eder.<br />

İl özel idaresi, ilin kurulmasına dair kanunla kurulur<br />

ve ilin kaldırılmasıyla tüzel kişiliği sona erer.<br />

İl özel idaresinin görev alanı il sınırlarını kapsar.<br />

İl özel idaresinin görev ve sorumlulukları<br />

İl özel idaresi mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;<br />

a) Sağlık, tarım, sanayi ve ticaret; ilin çevre düzeni<br />

plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun<br />

önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara<br />

mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme<br />

yurtları; ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini,<br />

binalarının yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının<br />

karşılanmasına ilişkin hizmetleri il sınırları içinde,<br />

b) İmar, yol, su, kanalizasyon, katı atık, çevre, acil<br />

yardım ve kurtarma, kültür, turizm, gençlik ve spor;<br />

orman köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park<br />

ve bahçe tesisine ilişkin hizmetleri belediye sınırları<br />

dışında,<br />

Yapmakla görevli ve yetkilidir.<br />

İl özel idaresi hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde<br />

ve en uygun yöntemlerle sunulur.<br />

Hizmetlerin diğer mahallî idareler ve kamu kuruluşları<br />

arasında bütünlük ve uyum içinde yürütülmesine<br />

yönelik koordinasyon o ilin valisi tarafından sağlanır.<br />

İl özel idaresinin yetkileri ve imtiyazları<br />

a) Kanunlarla verilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek<br />

için her türlü faaliyette bulunmak, gerçek<br />

ve tüzel kişilerin faaliyetleri için kanunlarda belirtilen<br />

izin ve ruhsatları vermek ve denetlemek.<br />

b) Kanunların il özel idaresine verdiği yetki çerçevesinde<br />

yönetmelik çıkarmak, emir vermek, yasak<br />

koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları<br />

vermek.<br />

c) Hizmetlerin yürütülmesi amacıyla, taşınır ve taşınmaz<br />

malları almak, satmak, kiralamak veya kiraya<br />

vermek, takas etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak<br />

tesis etmek.<br />

d) Borç almak ve bağış kabul etmek.<br />

e) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı<br />

25000 Türk Lirasına kadar olan dava konusu uyuşmazlıkların<br />

anlaşmayla tasfiyesine karar vermek.<br />

f) Özel kanunları gereğince il özel idaresine ait vergi,<br />

resim ve harçların tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak.<br />

g) Belediye sınırları dışındaki gayri sıhhî müesseseler<br />

ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat<br />

vermek ve denetlemek.<br />

İl Özel <strong>İdare</strong>sinin Organları<br />

İl genel meclisi<br />

İl genel meclisi, il özel idaresinin karar organıdır ve<br />

ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre ildeki<br />

seçmenler tarafından seçilmiş üyelerden oluşur.<br />

34


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

İl genel meclisinin görev ve yetkileri<br />

a) Stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını,<br />

il özel idaresi faaliyetlerini ve personelinin performans<br />

ölçütlerini görüşmek ve karara bağlamak.<br />

b) Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek, bütçede kurumsal<br />

kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın<br />

birinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.<br />

c) İl çevre düzeni plânı ile belediye sınırları dışındaki<br />

alanların imar plânlarını görüşmek ve karara bağlamak.<br />

d) Borçlanmaya karar vermek.<br />

e) Bütçe içi işletmeler ile ortaklıklar kurulmasına<br />

veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve<br />

gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.<br />

f) Taşınmaz mal alımına, satımına, trampa edilmesine,<br />

tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya<br />

tahsisli bir taşınmazın akar haline getirilmesine izin; üç<br />

yıldan fazla kiralanmasına ve süresi yirmibeş yılı geçmemek<br />

kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine<br />

karar vermek.<br />

g) Şartlı bağışları kabul etmek.<br />

h) Vergi, resim ve harç dışında kalan miktarı 5000<br />

liradan 25000 Türk Lirasına kadar ihtilaf konusu olan<br />

özel idare alacaklarının anlaşma ile tasfiyesine karar<br />

vermek.<br />

i) İl özel idaresi adına imtiyaz verilmesine ve il özel<br />

idaresi yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret<br />

modeli ile yapılmasına, il özel idaresine ait şirket, işletme<br />

ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.<br />

j) Encümen üyeleri ile ihtisas komisyonları üyelerini<br />

seçmek.<br />

k) İl özel idaresi tarafından çıkarılacak yönetmelikleri<br />

kabul etmek.<br />

l) Norm kadro çerçevesinde il özel idaresinin ve<br />

bağlı kuruluşların kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine<br />

karar vermek.<br />

m) Yurt içindeki ve yurt dışındaki mahallî idareler<br />

ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı işbirliği yapılmasına<br />

karar vermek.<br />

n) Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş<br />

birliklere katılmaya veya ayrılmaya karar vermek.<br />

o) İl özel idaresine kanunlarla verilen görev ve hizmetler<br />

dışında kalan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler<br />

için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.<br />

Meclis başkanlık divanı<br />

Meclis, üyeleri arasından ve gizli oyla meclis başkanını,<br />

meclis birinci ve ikinci başkan vekillerini, ilk iki<br />

yıl için görev yapmak üzere seçer. İlk iki yıldan sonra<br />

seçilecek başkanlık divanı, yapılacak ilk mahallî idareler<br />

seçimlerine kadar görev yapar.<br />

Meclis toplantısı<br />

İl genel meclisi, il genel meclisince belirlenecek bir<br />

aylık tatil hariç her ayın ilk haftası meclis tarafından<br />

önceden belirlenen günde mutat toplantı yerinde<br />

toplanır.<br />

Mutat toplantı yeri dışında toplanılmasının zorunlu<br />

olduğu durumda üyelere ve valiye önceden bilgi vermek<br />

kaydıyla meclis başkanının belirlediği yerde toplantı<br />

yapılır.<br />

Toplantı ve karar yeter sayısı<br />

İl genel meclisi, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla<br />

toplanır ve katılanların salt çoğunluğuyla karar verir.<br />

Ancak, karar yeter sayısı, üye tam sayısının dörtte<br />

birinden az olamaz. Oylamada eşitlik çıkması durumunda<br />

meclis başkanının bulunduğu taraf çoğunluk<br />

sayılır. Gizli oylamalarda eşitlik çıkması durumunda<br />

oylama tekrarlanır, eşitliğin bozulmaması durumunda<br />

meclis başkanı tarafından kura çekilir.<br />

Meclis kararlarının kesinleşmesi<br />

İl genel meclisi tarafından alınan kararların tam<br />

metni, en geç beş gün içinde valiye gönderilir. Vali,<br />

hukuka aykırı gördüğü kararları, yedi gün içinde gerekçesini<br />

de belirterek yeniden görüşülmek üzere il genel<br />

meclisine iade edebilir. Valiye gönderilmeyen meclis<br />

kararları yürürlüğe girmez.<br />

Meclisin feshi<br />

İl genel meclisi;<br />

a) Kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde<br />

yapmayı ihmal eder ve bu durum il özel idaresine ait<br />

işleri aksatırsa,<br />

b) İl özel idaresine verilen görevlerle ilgisi olmayan<br />

siyasî konularda karar alırsa,<br />

İçişleri Bakanlığının bildirisi üzerine Danıştay’ın kararı<br />

ile feshedilir.<br />

İl encümeni<br />

İl encümeni valinin başkanlığında, il genel meclisinin<br />

her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla<br />

seçeceği üç üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak<br />

üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği<br />

iki üyeden oluşur.<br />

Valinin katılamadığı encümen toplantısına genel<br />

sekreter başkanlık eder.<br />

35


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

Encümenin görev ve yetkileri<br />

a) Stratejik plân ve yıllık çalışma programı ile bütçe<br />

ve kesin hesabı inceleyip il genel meclisine görüş bildirmek.<br />

b) Yıllık çalışma programına alınan işlerle ilgili kamulaştırma<br />

kararlarını almak ve uygulamak.<br />

c) Öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini<br />

belirlemek.<br />

d) Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyleri<br />

arasında aktarma yapmak.<br />

e) Kanunlarda öngörülen cezaları vermek.<br />

f) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı<br />

5000 Türk Lirasına kadar olan ihtilafların sulhen halline<br />

karar vermek.<br />

g) Taşınmaz mal satımına, trampa edilmesine ve<br />

tahsisine ilişkin kararları uygulamak, süresi üç yılı geçmemek<br />

üzere kiralanmasına karar vermek.<br />

h) Belediye sınırları dışındaki umuma açık yerlerin<br />

açılış ve kapanış saatlerini belirlemek.<br />

i) Vali tarafından havale edilen konularda görüş<br />

bildirmek.<br />

j) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.<br />

Encümen toplantısı<br />

Encümen, haftada en az bir defa olmak üzere toplanır.<br />

Encümen üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır<br />

ve katılanların salt çoğunluğuyla karar verir. Oyların<br />

eşitliği durumunda başkanın bulunduğu taraf çoğunluk<br />

sayılır.<br />

Vali kanun, tüzük, yönetmelik ve il genel meclisi kararlarına<br />

aykırı gördüğü encümen kararının bir sonraki<br />

toplantıda tekrar görüşülmesini isteyebilir. Encümen,<br />

kararında ısrar ederse karar kesinleşir. Bu takdirde,<br />

vali, kesinleşen encümen kararının uygulanmasını<br />

durdurur ve idari yargı mercilerine yürütmeyi durdurma<br />

talebi ile birlikte on gün içinde başvurur. İtiraz<br />

Danıştay’ca en geç altmış gün içinde karara bağlanır.<br />

Vali<br />

Vali, il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.<br />

İl Özel <strong>İdare</strong>lerinin Denetimi<br />

Denetimin kapsamı ve türleri<br />

İl özel idarelerinde iç ve dış denetim yapılır. Denetim,<br />

iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve performans<br />

denetimini kapsar.<br />

İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi<br />

ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır.<br />

Ayrıca, il özel idaresinin malî işlemler dışında kalan<br />

diğer idarî işlemleri, idarenin bütünlüğüne ve kalkınma<br />

plânı ve stratejilerine uygunluğu açısından İçişleri<br />

Bakanlığı, vali veya görevlendireceği elemanlar tarafından<br />

da denetlenir.<br />

İl özel idaresi bütçesi<br />

Vali tarafından hazırlanan bütçe tasarısı eylül ayı<br />

başında il encümenine sunulur. Encümen, bütçeyi<br />

inceleyerek görüşüyle birlikte kasım ayının birinci<br />

gününden önce il genel meclisine sunar.<br />

İl genel meclisi bütçe tasarısını yıl başından önce<br />

aynen veya değiştirerek kabul eder. Ancak, meclis<br />

bütçe denkliğini bozacak biçimde gider artırıcı ve gelir<br />

azaltıcı değişiklikler yapamaz.<br />

BELEDİYE<br />

Belediye: Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki<br />

ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar<br />

organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan,<br />

idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini,<br />

Belediyenin Kuruluşu ve Sınırları<br />

Kuruluş<br />

Nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde<br />

belediye kurulabilir. İl ve ilçe merkezlerinde belediye<br />

kurulması zorunludur. Yeni iskân nedeniyle oluşturulan<br />

ve nüfusu 5.000 ve üzerinde olan herhangi bir<br />

yerleşim yerinde, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine<br />

müşterek kararnameyle belediye kurulabilir.<br />

Belediyenin görev ve sorumlulukları<br />

Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;<br />

a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt<br />

yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre<br />

sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım,<br />

kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar;<br />

ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür<br />

ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal<br />

hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma;<br />

ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar<br />

veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu<br />

100.000'i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için<br />

koruma evleri açar.<br />

b) Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı<br />

ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir,<br />

her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir;<br />

sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir.<br />

Belediyenin Organları<br />

Belediye Meclisi<br />

Belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve ilgi-<br />

36


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

li kanunda gösterilen esas ve usûllere göre seçilmiş<br />

üyelerden oluşur.<br />

Meclisin görev ve yetkileri<br />

a) Stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını,<br />

belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans<br />

ölçütlerini görüşmek ve kabul etmek.<br />

b) Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek, bütçede kurumsal<br />

kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın<br />

birinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.<br />

c) Belediyenin imar plânlarını görüşmek ve onaylamak,<br />

büyükşehir ve il belediyelerinde il çevre düzeni<br />

plânını kabul etmek.<br />

d) Borçlanmaya karar vermek.<br />

e) Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine,<br />

tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir<br />

taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması<br />

hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına<br />

ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar<br />

üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek.<br />

f) Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu<br />

yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler<br />

için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.<br />

g) Şartlı bağışları kabul etmek.<br />

h) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı<br />

beşbin YTL'den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarını<br />

sulh ile tasfiyeye, kabul ve feragate karar<br />

vermek.<br />

i) Bütçe içi işletme ile ortaklıklar kurulmasına veya<br />

bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul<br />

yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.<br />

j) Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye<br />

yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile<br />

yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin<br />

özelleştirilmesine karar vermek.<br />

k) Meclis başkanlık divanını ve encümen üyeleri ile<br />

ihtisas komisyonları üyelerini seçmek.<br />

l) Norm kadro çerçevesinde belediyenin ve bağlı<br />

kuruluşlarının kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine<br />

karar vermek.<br />

m) Belediye tarafından çıkarılacak yönetmelikleri<br />

kabul etmek.<br />

n) Meydan, cadde, sokak, park, tesis ve benzerlerine<br />

ad vermek; mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi,<br />

adlarıyla sınırlarının tespiti ve değiştirilmesine<br />

karar vermek; beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerlerini<br />

kabul etmek.<br />

o) Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş<br />

birliklere katılmaya veya ayrılmaya karar vermek.<br />

p) Yurt içindeki ve İçişleri Bakanlığının izniyle yurt<br />

dışındaki belediyeler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı<br />

iş birliği yapılmasına; kardeş kent ilişkileri kurulmasına;<br />

ekonomik ve sosyal ilişkileri geliştirmek amacıyla<br />

kültür, sanat ve spor gibi alanlarda faaliyet ve projeler<br />

gerçekleştirilmesine; bu çerçevede arsa, bina ve benzeri<br />

tesisleri yapma, yaptırma, kiralama veya tahsis<br />

etmeye karar vermek.<br />

r) Fahrî hemşehrilik payesi ve beratı vermek.<br />

s) Belediye başkanıyla encümen arasındaki anlaşmazlıkları<br />

karara bağlamak.<br />

t) Mücavir alanlara belediye hizmetlerinin götürülmesine<br />

karar vermek.<br />

u) İmar plânlarına uygun şekilde hazırlanmış belediye<br />

imar programlarını görüşerek kabul etmek.<br />

Meclis toplantısı<br />

Belediye meclisi, seçim sonuçlarının ilânını takip<br />

eden beşinci gün belediye başkanının başkanlığında<br />

kendiliğinden toplanır. Meclis bu toplantıda, üyeleri<br />

arasından, gizli oyla meclis birinci ve ikinci başkan<br />

vekili ile en az iki kâtip üyeyi ilk iki yıl için görev yapmak<br />

üzere seçer. İlk iki yıldan sonra seçilecek başkanlık<br />

divanı yapılacak ilk mahallî idareler seçimlerine kadar<br />

görev yapar.<br />

Belediye meclisi, her ayın ilk haftası, önceden kararlaştırdığı<br />

günde toplanır.<br />

Mutat toplantı yeri dışında toplanılmasının zorunlu<br />

olduğu durumda üyelere önceden bilgi vermek kaydıyla<br />

meclis başkanının belediye sınırları içerisinde belirlediği<br />

yerde toplantı yapılır.<br />

Toplantı ve karar yeter sayısı<br />

Belediye meclisi, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla<br />

toplanır ve katılanların salt çoğunluğuyla karar<br />

verir. Ancak, karar yeter sayısı, üye tam sayısının dörtte<br />

birinden az olamaz.<br />

Meclis kararlarının kesinleşmesi<br />

Belediye başkanı, hukuka aykırı gördüğü meclis kararlarını,<br />

gerekçesini de belirterek yeniden görüşülmek<br />

üzere beş gün içinde meclise iade edebilir.<br />

Yeniden görüşülmesi istenilmeyen kararlar ile yeniden<br />

görüşülmesi istenip de belediye meclisi üye tam<br />

sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar kesinleşir.<br />

Belediye başkanı, meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar<br />

aleyhine on gün içinde idarî yargıya başvurabilir.<br />

Kararlar kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi<br />

gün içinde mahallin en büyük mülkî idare amirine<br />

gönderilir. Mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar<br />

37


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

yürürlüğe girmez.<br />

Kesinleşen meclis kararlarının özetleri yedi gün<br />

içinde uygun araçlarla halka duyurulur.<br />

Meclisin feshi<br />

Belediye meclisi;<br />

a) Kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde<br />

yapmayı ihmal eder ve bu durum belediyeye ait işleri<br />

sekteye veya gecikmeye uğratırsa,<br />

b) Belediyeye verilen görevlerle ilgisi olmayan siyasî<br />

konularda karar alırsa, İçişleri Bakanlığının bildirimi<br />

üzerine Danıştay’ın kararı ile feshedilir.<br />

İçişleri Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde meclisin<br />

feshine dair bildirim ile birlikte, karar verilinceye kadar<br />

meclis toplantılarının ertelenmesini de ister. Danıştay,<br />

bu hususu en geç bir ay içinde karara bağlar.<br />

Meclis çalışabilir duruma gelinceye veya yeni meclis<br />

seçimi yapılıncaya kadar meclis görevi, belediye<br />

encümeninin memur üyeleri tarafından yürütülür.<br />

Belediye encümeni<br />

Belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında;<br />

a) İl belediyelerinde ve nüfusu 100.000'in üzerindeki<br />

belediyelerde, belediye meclisinin her yıl kendi<br />

üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği üç üye,<br />

malî hizmetler birim amiri ve belediye başkanının<br />

birim amirleri arasından bir yıl için seçeceği iki üye<br />

olmak üzere yedi kişiden,<br />

b) Diğer belediyelerde, belediye meclisinin her yıl<br />

kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği iki<br />

üye, malî hizmetler birim amiri ve belediye başkanının<br />

birim amirleri arasından bir yıl için seçeceği bir üye<br />

olmak üzere beş kişiden,<br />

Oluşur.<br />

Encümenin görev ve yetkileri<br />

a) Stratejik plân ve yıllık çalışma programı ile bütçe<br />

ve kesinhesabı inceleyip belediye meclisine görüş<br />

bildirmek.<br />

b) Yıllık çalışma programına alınan işlerle ilgili kamulaştırma<br />

kararlarını almak ve uygulamak.<br />

c) Öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini<br />

belirlemek.<br />

d) Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyleri<br />

arasında aktarma yapmak.<br />

e) Kanunlarda öngörülen cezaları vermek.<br />

f) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan dava konusu<br />

olan belediye uyuşmazlıklarının anlaşma ile tasfiyesine<br />

karar vermek.<br />

g) Taşınmaz mal satımına, trampasına ve tahsisine<br />

ilişkin meclis kararlarını uygulamak; süresi üç yılı geçmemek<br />

üzere kiralanmasına karar vermek.<br />

h) Umuma açık yerlerin açılış ve kapanış saatlerini<br />

belirlemek.<br />

Belediye başkanı<br />

Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye<br />

tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı,<br />

görevinin devamı süresince siyasî partilerin yönetim ve<br />

denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor<br />

kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde<br />

bulunamaz.<br />

Belediye başkanlığının sona ermesi<br />

Belediye başkanlığı, ölüm ve istifa hâllerinde kendiliğinden<br />

sona erer.<br />

Belediye başkanının;<br />

a) Mazeretsiz ve kesintisiz olarak yirmi günden fazla<br />

görevini terk etmesi ve bu durumun mahallin mülkî<br />

idare amiri tarafından belirlenmesi,<br />

b) Seçilme yeterliğini kaybetmesi,<br />

c) Görevini sürdürmesine engel bir hastalık veya<br />

sakatlık durumunun yetkili sağlık kuruluşu raporuyla<br />

belgelenmesi,<br />

d) Meclisin feshine neden olan eylem ve işlemlere<br />

katılması,<br />

Hâllerinden birinin meydana gelmesi durumunda<br />

İçişleri Bakanlığının başvurusu üzerine Danıştay kararıyla<br />

başkanlık sıfatı sona erer.<br />

Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma<br />

veya kovuşturma açılan belediye organları<br />

veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri<br />

Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.<br />

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ<br />

Büyükşehir Belediyesinin Kuruluşu ve Sınırları<br />

Kuruluş<br />

Toplam nüfusu 750.000’den fazla olan illerin il belediyeleri<br />

kanunla büyükşehir belediyesine dönüştürülebilir.<br />

Büyükşehir belediyesinin sınırları<br />

Büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırlarıdır.<br />

İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin mülki<br />

sınırlarıdır.<br />

Büyükşehir Belediyesinin Organları<br />

Büyükşehir belediye meclisi<br />

Büyükşehir belediye meclisi, büyükşehir belediye-<br />

38


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

sinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas<br />

ve usullere göre seçilen üyelerden oluşur.<br />

Büyükşehir belediye başkanı büyükşehir belediye<br />

meclisinin başkanı olup, büyükşehir içindeki diğer<br />

belediyelerin başkanları, büyükşehir belediye meclisinin<br />

doğal üyesidir.<br />

Meclis toplantısı<br />

Büyükşehir belediye meclisi, her ayın ikinci haftası<br />

önceden meclis tarafından belirlenen günde mutat<br />

toplantı yerinde toplanır.<br />

Mutat toplantı yeri dışında toplanılmasının zorunlu<br />

olduğu durumda üyelere önceden bilgi vermek kaydıyla<br />

belediye hudutları dahilinde meclis başkanının belirlediği<br />

yerde toplantı yapılır.<br />

Meclis kararlarının kesinleşmesi<br />

Büyükşehir belediye başkanı, hukuka aykırı gördüğü<br />

belediye meclisi kararlarını, yedi gün içinde gerekçesini<br />

de belirterek yeniden görüşülmek üzere belediye<br />

meclisine iade edebilir.<br />

Yeniden görüşülmesi istenilmeyen kararlar ile yeniden<br />

görüşülmesi istenip de büyükşehir belediye<br />

meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen<br />

kararlar kesinleşir.<br />

Büyükşehir belediye başkanı, meclisin ısrarı ile kesinleşen<br />

kararlar aleyhine idarî yargıya başvurabilir.<br />

Kararlar, kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi<br />

gün içinde mahallin en büyük mülkî idare amirine<br />

gönderilir. Mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar<br />

yürürlüğe girmez.<br />

Büyükşehir belediye encümeni<br />

Büyükşehir belediye encümeni, belediye başkanının<br />

başkanlığında, belediye meclisinin her yılın ilk<br />

olağan toplantısında kendi üyeleri arasından bir yıl için<br />

gizli oyla seçeceği beş üye ile biri genel sekreter, biri<br />

malî hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının<br />

her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş<br />

üyeden oluşur.<br />

Büyükşehir belediye başkanı<br />

Büyükşehir ve büyükşehir kapsamındaki ilçe ve ilk<br />

kademe belediye başkanları görevlerinin devamı süresince<br />

siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında<br />

görev alamaz; profesyonel spor klüplerinin başkanlığını<br />

yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.<br />

Belediye başkanlığının sona ermesi<br />

Belediye Kanunundaki hükümler saklı kalmak kaydıyla<br />

büyükşehir belediye meclisinin feshine neden<br />

olan eylem ve işlemlere katılan büyükşehir, ilçe ve ilk<br />

kademe belediye başkanlarının görevlerine Danıştay<br />

kararıyla son verilir.<br />

KÖY İDARESİ<br />

Köyler, en eski mahalli idare organı olup kendiliğinden<br />

oluşmuşlardır. Köyler, 1924 tarihli Köy Kanunu<br />

ile tüzel kişilik kazanmıştır. Köy Kanununa göre, nüfusu<br />

150'den çok 2000'den az yerler köy, 2000'den fazla<br />

20000'den az yerler kasaba, 20000'den fazla nüfuslu<br />

yerler şehir olarak tanımlanır.<br />

Yeni bir köy, il idare kurulu, il genel meclisi ve Bayındırlık<br />

Bakanlığının mütalaası ile İçişleri Bakanının<br />

kararı ile kurulur. Adlarının değiştirilmesi, bağlı olduğu<br />

merkezlerin değiştirilmesi de aynı şekilde olur. Ayrıca,<br />

nüfusu 150'den az olan birden fazla yerin birleştirilerek<br />

ayrı bir köy oluşturulması durumunda, her bir<br />

yerdeki seçmenlerin yarısından çoğunun bunu istemesi<br />

gereklidir. Nüfusu 150'nin altına düşen köyün ortadan<br />

kaldırılması, İçişleri Bakanının belirleyici bir işlemi<br />

ile olur.<br />

Köyün Görev ve Yetkileri:<br />

Köyün mecburi işleri, köylülerin sağlık, eğitim ve<br />

güvenliğine ilişkin faaliyetlerdir. Köyün isteğe bağlı<br />

işleri, köyün güzelleştirilmesi ve kalkınmasına yönelik<br />

faaliyetlerdir.<br />

Köyün yetkileri; kamulaştırma yapmak, isteğe bağlı<br />

işleri mecburi tutmak, mecburi işleri yapmayanları<br />

cezalandırmak, zabıta ve kolluk faaliyetlerinde bulunmak,<br />

vergi salmak ve alacaklarım gerekirse icra yoluyla<br />

tahsil etmektir. Köyün; köy derneği, ihtiyar meclisi ve<br />

muhtar olmak üzere 3 organı bulunur.<br />

Köy Derneği<br />

Köydeki tüm seçmenlerin oluşturduğu bir kurul<br />

olup, doğrudan demokrasinin tek örneğidir. Temel<br />

görevi, ihtiyar meclisini ve muhtarı seçmektir. Ayrıca<br />

köyün isteğe bağlı işlerini mecburi hale çevirir. Köy<br />

imamı atanmamışsa, imamı seçer ve ödeneğini belirler.<br />

Köye karşı ihtiyar meclisi veya muhtar dava açarsa<br />

bu durumda köy tüzel kişiliğini, köy derneği temsil<br />

eder. Kural olarak köy derneğinin kararları üzerinde<br />

vesayet yetkisi yoktur. Ama köyün isteğe bağlı işlerinin<br />

mecburi hale getirilmesinde mülki amirin onaması<br />

gereklidir.<br />

İhtiyar Meclisi<br />

Köy derneğince seçilmiş ve doğal üyelerden oluşur.<br />

Doğal üyeler, öğretmen ve imamdır. İhtiyar meclisine<br />

seçilmek için 25 yaşını doldurmak ve en az 6 aydır o<br />

köyde oturmak şarttır. Seçimlerde, siyasi partiler aday<br />

gösteremez.<br />

İhtiyar meclisi, haftada en az 1 kez toplanır. Köyün<br />

işlerini, mecburi olandan başlayarak sıraya koyar.<br />

İmeceye karar verir. Taşınmazları kamulaştırabilir.<br />

Salınacak vergilerin miktarını belirler. Kural olarak<br />

kararları üzerinde vesayet yetkisi yoktur.<br />

39


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

Muhtar<br />

Köyün başı, yürütme organı ve temsilcisidir. Aynı<br />

zamanda muhtar köyde Devletin bir ajanıdır. Köy derneğince,<br />

çoğunluk esasına göre seçilir. Siyasi partilerin<br />

etkisini önlemek için muhtar seçiminde adaylık usulü<br />

uygulanmaz. Muhtarın iki türlü görevi vardır:<br />

Muhtarın Devlet İşleri: Kanunları ilan etmek, hükümet<br />

kararlarını anlatmak, köyün güvenlik ve sağlığını<br />

korumak, hastalıkları hükümete bildirmek, vergi ve<br />

asker toplamaya yardımcı olmak, adli işlemleri tebliğ<br />

etmektir.<br />

Muhtarın Köy İşleri: Derneğin ve meclisin kararlarını<br />

uygulamak, köyün paralarını toplamak, harcamaları<br />

konusunda ihtiyar meclisine hesap vermektir.<br />

Köye karşı açılan davalarda davalı ve davacı olarak<br />

köyü muhtar temsil eder. Muhtarlara Devlet tarafından<br />

aylık ödenmektedir. Muhtarın tüm işlemleri, en<br />

büyük mülki amirin onamasına tabidir. Ancak vesayet<br />

makamı muhtar yerine karar alamaz. Muhtarı il veya<br />

ilçe idare kurulu görevden alır.<br />

Köy Personeli: Köy tabibi, köy imamı ve koruculardır.<br />

Bugün köy imamını, köy personeli olarak görmek<br />

mümkün değildir. Bugün köy imamları, köy derneği ve<br />

müftünün önerisi üzerine, yerine göre kaymakam veya<br />

vali tarafından atanmaktadır.<br />

Köyün Bütçesi ve Gelirleri: Köy bütçesi 1942 tarihli<br />

İçişleri Bakanlığınca hazırlanan Köy Talimatı yönetmeliğinde<br />

düzenlenmiştir. Buna göre bütçe, ihtiyar meclisi<br />

ve muhtar tarafından hazırlanır. Bütçe mahallin en<br />

büyük mülki amirinin onamasına tabidir.<br />

Köyün gelirleri şunlardır: Salma parası, para cezaları,<br />

mallardan elde edilen gelirler, belgelerden alınacak<br />

gelirler, ocaklardan alınan gelirlerdir. Köyün daimi bir<br />

geliri yoktur. Salma, köy ihtiyar meclisi tarafından<br />

belirlenir.<br />

40<br />

HİZMETSEL KURULUŞLAR (Kamu Kurumları)<br />

Kamu kurumları belirli bir hizmete tanınan özerkliği<br />

ifade eder. Bunlar tek bir görevi (ihtisas kuralı), ama<br />

tüm Türkiye'de yürütürler. Kamu kurumları, ya kanunla<br />

ya da kanunun verdiği izne dayalı olarak idari işlemlerle<br />

kurulurlar. Şu kamu kurumları bizzat Anayasada<br />

düzenlenmiştir:<br />

• Üniversiteler<br />

• Türkiye Radyo Televizyon Kurumu<br />

• YÖK (tüzel kişiliği Anayasada yer almaz).<br />

• Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu<br />

• Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları.<br />

Ortak Özellikleri:<br />

1. Kamu tüzel kişiliğine sahip olmak. Bunlar mal<br />

topluluğudur. Ancak istisnaen üniversiteler ile kamu<br />

meslek kuruluşları şahıs topluluğu niteliğindedir.<br />

2. Özerktirler.<br />

3. Vesayet denetimine tabidirler.<br />

4. Ayrı bir mal varlığı ve bütçeye sahiptirler.<br />

Türleri:<br />

1-İdari Kamu Kurumları: Merkeze ait bir görevin<br />

zaman içinde merkezden koparak oluşturulmuş tüzel<br />

kişiliklerdir. İdari kamu kurumlarına örnek olarak<br />

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Çocuk Esirgeme<br />

Kurumu, Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumlar verilebilir.<br />

Bunların genel müdür ve yardımcıları müşterek kararname<br />

ile atanır.<br />

2-İktisadi Kamu Kurumları: Bunlar Cumhuriyet döneminde,<br />

özellikle imtiyazların millileştirilmesi ve devletçilik<br />

ilkesinin uygulanması sonucu ortaya çıkmışlardır.<br />

Anayasa bunları, denetimi bakımından dolaylı bir<br />

biçimde tanımlamıştır.<br />

Devletin tarım, hayvancılık, sanayi, madencilik konularında<br />

faaliyet gösteren kamu tüzel kişiliğine sahip,<br />

iktisadi teşebbüsleridir.<br />

Genel adıyla KİT'ler (Kamu İktisadi Teşebbüsleri)<br />

Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) ve İktisadi Devlet Teşekkülleri<br />

(İDT) olmak üzere ikiye ayrılır.<br />

KİK’lerin, sermayesinin tamamı (% 100’ü) devlete<br />

aittir. (Tekel niteliğinde üretim, kamu hizmeti yanı ağır<br />

basan kurumlardır). TCDD, Posta gibi. Bunlara hakim<br />

olan ilke, verimliliktir.<br />

İDT’lerin sermayesinin tamamı (% 100’ü) devlete<br />

aittir. (Ticari esaslara göre faaliyet gösteren kurumlar<br />

ve bunlara karlılık ilkesi egemendir). Bankacılık alanında<br />

kurulacak İDT'lerin sermayelerinin en az % 91'inin


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

Devlete ait olması yeterlidir. Devlet Yatırım Bankası,<br />

Ziraat Bankası, Devlet Malzeme Ofisi, Türkiye petrolleri<br />

AO, Türkiye Denizcilik Kurumu, TEAŞ, TEDAŞ, Çay-<br />

Kur devlet teşekküllerindendir.<br />

Müessese: Sermayesinin tamamı bir KİK veya<br />

İDT'ye aittir. Müesseseler ilgili KİK veya İDT’nin yönetim<br />

kurulu kararı ile kurulur.<br />

Bağlı Ortaklık: Sermayesinin %50'den fazlası bir KİK<br />

veya İDT'ye aittir.<br />

İştirak: Sermayelerinin en az %15’ine en çok<br />

%50'sine bir İDT, KİK veya bağlı ortaklığın sahip olduğu<br />

anonim şirketlerdeki kamu hisseleridir.<br />

KİK, İDT ve bağlı ortaklıklar Bakanlar Kurulu kararı<br />

ile kurulur.<br />

İktisadi kamu kurumları esas olarak özel hukuka<br />

tabidir.<br />

Tüzel kişilik sahibidir.<br />

Özerk bütçelidir.<br />

KİT'lerin mali denetimini TBMM, Başbakanlık<br />

Yüksek Denetleme Kurulu aracılığıyla yapar.<br />

3-Sosyal Kamu Kurumları: Devletin çalışma hayatı,<br />

emeklilik, sağlık gibi konularda faaliyette bulunan<br />

kurumlarıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu, OYAK<br />

Sosyal Kamu Kurumlarında yönetime katılma, zorunlu<br />

üyelik ve vergi niteliğinde para toplanması esastır.<br />

Karma bir hukuki rejimle yönetilirler. Bunlar özerk<br />

bütçeli kurumlardır. Sayıştay denetimine tabidirler.<br />

Devletten yardım almazlar.<br />

4- Bilimsel ve Kültürel Kamu Kurumları: <strong>İdare</strong>nin,<br />

bilim, kültür ve sanat konularında faaliyet gösteren<br />

kurumlarıdır. Üniversiteler, TRT, TÜBİTAK, Devlet Tiyatroları,<br />

Devlet Opera ve Balesi, Atatürk Dil ve Tarih<br />

Yüksek Kurumu gibi.<br />

Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları<br />

Belirli bir mesleğin düzen ve disiplin içinde yürütülmesi<br />

için kurulan kamu tüzel kişileridir. Ticaret ve<br />

Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, TOBB, Barolar Birliği,<br />

Tabip Odaları gibi.<br />

Karar organları kendi üyeleri arasından kendilerince<br />

seçilir. Bu seçimler yargı gözetiminde yapılır.<br />

Özerktirler ancak ilgili bakanın vesayet denetimi<br />

söz konusudur. İstisnası olmakla beraber zorunlu üyelik<br />

esastır. Sadece kanunla kurulurlar. Kamu tüzel kişiliğine<br />

sahiptirler. Kuruluş amaçları dışında faaliyette<br />

bulunamazlar.<br />

BAĞIMSIZ İDARİ KURUMLAR (OTORİTELER)<br />

Genel Olarak<br />

Klasik idari örgütlenmelerin dışında kalan ve adına<br />

bağımsız idari otoriteler ya da kurumlar da denilen<br />

kuruluşların ilk örnekleri anglosakson ülkelerinde ortaya<br />

çıkmış ve 1970'li yıllardan itibaren Kıta Avrupasının<br />

kimi bazı ülkelerinde de bu kuruluşların oluşturulduğu<br />

görülmüştür.<br />

Bu kurumların ortaya çıkışlarının temel nedeni, yasamanın<br />

yürütmeye olan güvensizliği olmuştur. Belli<br />

bir hizmet alanı ile sınırlı olarak düzenleme ve organizasyon<br />

yapan, denetleme ve yaptırım uygulama yetkilerine<br />

sahip kılınan; bir anlamda belli bir hizmet alanı<br />

ile sınırlı olarak kural koyma, koyduğu kuralları uygulama<br />

ve kurallara uyulmasını sağlama yetkileri ile donatılan<br />

bu kurumların üyelerinin ilgili sektörlerce seçilmesi<br />

ve yasama organı tarafından atanması öngörülmüştür.<br />

Bu kurumların, belli ölçüde siyasal ve<br />

yargısal denetime tabi tutulmuş olsalar bile, "devlet<br />

içinde devlet" olma niteliği, onları öteki idari örgütlerden<br />

ayırt etmiştir.<br />

Bazı duyarlı kamusal alanların gelişen teknoloji nedeniyle<br />

idari ve yargısal açıdan düzenlenememesi ve<br />

denetlenememesi, bağımsız idari kurumların ortaya<br />

çıkmasına yol açan başlıca etken olmuştur, siyasilere<br />

duyulan güvensizlik de bu gibi kurumların ortaya çıkmasına<br />

yol açmıştır.<br />

Özellikleri<br />

1. Bağımsızlık<br />

Bağımsız idari kurumların en başta gelen özelliği,<br />

bunların hem organları ve hem de yerine getirdikleri<br />

görevler ve bu görevlere ilişkin olarak yaptıkları işlemler<br />

üzerinde yürütme organının ve öteki idari mercilerin<br />

herhangi bir yetki ve denetime sahip olmamalarıdır.<br />

2. Regülasyon yetkileri<br />

Regüle etme yetkisi, öteki idare örgütlerinin de sahip<br />

bulunduğu düzenleme yetkisinden daha farklı ve<br />

daha geniş bir yetkidir. Şöyle ki; " ... regülasyon, klasik<br />

hukuksal kalıpları aşan, işletme, yönetim bilimi, sosyoloji,<br />

politika bilimi ve hukuk disiplinlerini ortak olarak<br />

ilgilendiren bir kavramdır. Esas olarak, belli bir alanda<br />

ya da belli bir faaliyete ilişkin olarak "oyunun kurallarının"<br />

belirlenmesi, yani o alanın organize edilmesi (düzenleme<br />

işlevi) ve bunun kontrol edilmesini (denetim<br />

işlevi) içerir. Bu düzenleme ve denetim işlevi yerine<br />

getirilirken, sadece hukuk kurallarıyla bağlı kalınmayıp,<br />

hatta hukuk kuralları olabildiğince az kullanıp, sosyal<br />

psikolojiye, deontolojiye ve yönetim bilimine ilişkin<br />

yöntemlere de başvurulur ."<br />

41


İDARE HUKUKU<br />

İdari Teşkilat<br />

3. İzleme ve denetleme yetkileri<br />

Bağımsız idari kurumlar, görevli oldukları alanlardaki<br />

faaliyetleri izleme ve denetleme yetkisine sahiptirler.<br />

Bu bağlamda, görev alanları ile ilgili her türlü<br />

bilgi ve belgeleri ilgili kişi ve yerlerden istemek, mahallinde<br />

incelemeler yapmak yetkileri ile donatılmışlardır.<br />

4. Yaptırım uygulama yetkisi<br />

Bağımsız idari kurumlar, yapmış oldukları izleme ve<br />

denetimler sonucunda hukuka aykırı durumlar tespit<br />

ettiklerinde, ilgililer hakkında bazı yaptırımları doğrudan<br />

doğruya uygulama yetkisi ile donatıldıkları gibi,<br />

bazı yaptırımların uygulanması için de adli mercileri<br />

harekete geçirme yetkisi ile donatı1mışlardır.<br />

Türkiye'de Bağımsız İdari Kurumlar<br />

T.C. Anayasasının 167. maddesinin 1. fıkrası, Devlete,<br />

"para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının<br />

sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlayıcı ve geliştirici<br />

önlemleri almak ve piyasalarda fiili ve anlaşma sonucu<br />

doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek" görevini<br />

vermektedir.<br />

Devlete verilen görev, toplumsal ve ekonomik yaşamın<br />

para, kredi, mal ve hizmet piyasaları gibi bireylerin<br />

ve topluluklarının hak ve özgürlükleri ile yakından<br />

ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini<br />

düzenlemek, denetlemek, aykırı davranışları önlemek<br />

ve yaptırımlara bağlamaktır.<br />

1980'li yılların başından başlayarak, özellikle 1990'lı<br />

yıllarda tüm dünyayı saran globalleşme ve küreselleşme<br />

akımının da etkisi ile devleti küçültmek, özellikle<br />

iktisadi alanlarda yürütülen kamu hizmetlerini özelleştirmek<br />

ve fakat özel kesime bırakılan bu kamu hizmetlerine<br />

tamamen de yabancı kalınmayarak onları<br />

dışarıdan bir tür regüle etmek ve bu regülasyonu yapabilecek<br />

örgütleri kurmak düşüncesi de bu gibi kurumların<br />

oluşturulmasında önemli bir etmen olmuştur.<br />

Yasama organı, Devlete verdiği görevlerin yerine<br />

getirilmesi ve gerekse özel kesime de açılan kamu<br />

hizmetlerinin regüle edilmesi için, Anayasadan kaynaklanan<br />

takdir yetkisini kullanarak,<br />

a) Görevlerini bağımsız olarak yerine getirecek,<br />

b) Görevlerine ilişkin olarak yapacakları düzenleyici<br />

ya da bireysel işlemleri Yürütme Organının ve ona<br />

tabi merkezi idare makamlarının denetimine (=vesayet<br />

denetimine) tabi olmayacak,<br />

c) Bütçelerini kendi iradeleriyle oluşturacak;<br />

d) İdari ve mali özerkliğe sahip olacak<br />

kamu tüzelkişilerini oluşturmuştur.<br />

1) 1981 Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)<br />

2) 1993 yılında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu<br />

(RTÜK)<br />

3) 1994 Rekabet Kurumu<br />

4) 1999 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu<br />

5) 2001 Telekomünikasyon Kurumu (Bilgi Teknolojileri<br />

ve İletişim Kurulu olarak değiştirildi)<br />

6) 2001 Şeker Kurumu<br />

7) 2001 Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu<br />

8) 2002 Kamu İhale Kurumu<br />

9) 2008 Tütün ve Alkollü İçecekler Düzenleme Kurulu<br />

10) 2012 Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim<br />

Üst Kurulu<br />

11) 2013 Kamu Baş Denetçiliği<br />

Bağımsız idari otoriteler olarak adlandırılan kuruluşların<br />

temel işlevi,<br />

a. Toplumsal ve ekonomik yaşamın temel hak ve<br />

özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal<br />

ve özel kesim etkinliklerini, bir takım kurallar koyarak<br />

düzenlemek,<br />

b. Koyulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek<br />

ve denetlemek<br />

c. Bu kurallara uyulmaması halinde doğrudan<br />

doğruya yaptırım uygulamak<br />

d. Kuruluş kanunlarında öngörülen yaptırımların<br />

uygulanması için adli mercileri harekete geçirmektir.<br />

Bu kuruluşlar, temel işlevlerini yerine getirerek, bireylerin<br />

ve topluluklarının hak ve özgürlüklerini koruduklarından,<br />

bunların haiz oldukları yetkiler de özel<br />

kolluk yetkileri niteliğindedir.<br />

Bağımsız İdari Kurumların Yargısal Denetimi<br />

Bağımsız idari otoritelere verilen görevlerin bilgi ve<br />

uzmanlık gerektirmesi ve idari yargı yerlerinin de bu<br />

alanlarda yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip olmamaları<br />

nedeniyle, bu kuruluşların yapmış oldukları işlemler<br />

üzerinde yoğun bir yargısal denetimin yapılmasının<br />

güçlüğü açıktır. Ancak; bu güçlük ileri sürülerek bu<br />

kuruluşların işlemleri üzerinde sınırlı bir yargısal denetim<br />

yapılması da bir çözüm olamaz.<br />

Bağımsız idari otoritelerin işlem ve kararları üzerindeki<br />

yargısal denetimde çözüm, bu işlem ve kararlar<br />

üzerindeki yargısal denetimin sınırlı bir biçimde yapılması<br />

olmayıp, idari yargı yerlerinin ve bu yargı yerlerinde<br />

görevli yargıçların bu işlem ve kararları denetleyebilecek<br />

yeterli bilgi ve uzmanlık ile donatılmalarıdır.<br />

42


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

İDARENİN YARGISAL DENETİMİ<br />

Hukuk devletinin vazgeçilmez bir unsuru olan idarenin<br />

yargısal denetimi ilkesi 1982 Anayasasında "<strong>İdare</strong>nin<br />

her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu<br />

açıktır" hükmüyle belirtilmiştir (Anayasa m. 125). İdari<br />

yargı yolunda <strong>İdare</strong> Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri<br />

Bölge <strong>İdare</strong> Mahkemeleri ve Danıştay yer alır.<br />

İdari Dava Yerleri<br />

Danıştay<br />

Anayasa’nın 155. maddesine ve 2575 sayılı Danıştay<br />

Kanunu’nun 1. maddesine göre, bir yönüyle merkezi<br />

idarenin en yüksek danışma ve inceleme mercii<br />

olan Danıştay, öteki yönüyle ise bir Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesidir.<br />

Danıştay’ın görevleri<br />

a) <strong>İdare</strong> Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden<br />

verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da<br />

görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz<br />

istemlerini inceler ve karara bağlar.<br />

b) Kanunda yazılı idari davaları ilk ve son derece<br />

mahkemesi olarak karara bağlar.<br />

c) Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen<br />

kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşünü bildirir.<br />

d) Tüzük tasarılarını inceler; kamu hizmetleri ile ilgili<br />

imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini<br />

bildirir.<br />

e) Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından<br />

gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir.<br />

Danıştay, ondört dava, biri idari daire olmak üzere<br />

onbeş daireden oluşur.<br />

Her daire bir başkan ve en az dört üyeden kurulur,<br />

görüşme sayısı beştir, kararlar çoğunlukla verilir. Dairelerde<br />

yeteri kadar tetkik hakimi bulunur.<br />

Danıştay’ın en başta gelen yargısal görevi, idare ve<br />

vergi mahkemeleri tarafından verilen nihai kararlar ile<br />

ilk derece mahkemesi olarak Danıştay daireleri tarafından<br />

verilen nihai kararları temyizen incelemek ve<br />

karara bağlamaktır. Danıştay en başta gelen bu göreviyle<br />

bir son derece mahkemesidir.<br />

Bununla beraber Danıştay, 2575 sayılı DK’nın 24.<br />

maddesinde sayılan davaları da ilk derece mahkemesi<br />

olarak karara bağlar.<br />

Danıştay ilk derece mahkemesi olarak;<br />

a) Bakanlar Kurulu kararlarına,<br />

b) Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum<br />

ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnamelere,<br />

c) Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu<br />

niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve<br />

ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere<br />

d) Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca<br />

verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve<br />

işlemlere,<br />

e) Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki<br />

alanına giren işlere,<br />

f) Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu<br />

Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine,<br />

Karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile imtiyaz<br />

sözleşmelerinden doğan idari davaları çözümler.<br />

Danıştay, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle<br />

gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri<br />

hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar.<br />

Danıştay”ın ilk derece mahkemesi olarak görevleri<br />

istisnaidir. Nihayet Danıştay, genel idari yargı içinde<br />

içtihat birliği sağlamak amacı ile içtihadı birleştirme<br />

kararları verir.<br />

Temyiz yoluyla Danıştay’da görülecek davalar<br />

<strong>İdare</strong> mahkemeleri ile vergi mahkemelerince verilen<br />

nihai kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da<br />

görülen davalarla ilgili nihai kararlar Danıştay’da<br />

temyiz yoluyla incelenir ve karara bağlanır.<br />

Bölge <strong>İdare</strong> Mahkemeleri<br />

Bölge idare mahkemelerinin kuruluşunda da bölgelerin<br />

coğrafi durumu ve iş hacmi göz önünde tutulur.<br />

Mahkemelerin kuruluş ve yargı çevrelerinin belirlenmesine<br />

Adalet Bakanlığı yetkilidir. Ancak bu mahkemelerin<br />

kurulması ve yargı çevrelerinin belirlenmesinde<br />

İçişleri ve Maliye Bakanlıkları’nın da görüşleri alınır.<br />

Bu mahkemelerin kaldırılmasına veya yargı çevrelerinin<br />

değiştirilmesine, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları’nın<br />

görüşleri alınarak, Adalet Bakanlığı’nın önerisi<br />

üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar<br />

verilir.<br />

Bölge idare mahkemeleri bir başkan ve iki üyeden<br />

oluşur. Bölge idare mahkemesi başkan ve üyeliklerine,<br />

idare ve vergi mahkemelerine üye olabilme niteliklerini<br />

taşıyanlar arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek<br />

Kurulu’nca atama yapılır. Ankara, İstanbul ve İzmir<br />

Bölge <strong>İdare</strong> Mahkemesi Başkanlıkları’na istekte bulunan<br />

Danıştay üyelerinden de atama yapılabilir.<br />

Bölge idare mahkemelerinin belli başlı görevleri<br />

şunlardır:<br />

1- <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin tek hakimle verdikleri<br />

kararlar ile kurul halinde verdikleri İYUK md.<br />

45’de sayılan<br />

43


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

a) İlk ve orta öğretim öğrencilerinin sınıf geçmelerine<br />

ve notlarının tespitine ilişkin işlemlere<br />

b) Valilik, kaymakamlık ve yerel yönetimler ile bakanlıkların<br />

ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşra<br />

teşkilatındaki yetkili organları tarafından kamu görevlileri<br />

hakkında tesis edilen geçici görevlendirme, görevden<br />

uzaklaştırma, yolluk, lojman ve izinlerine ilişkin<br />

idari işlemlere<br />

c) Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin<br />

Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına<br />

d) 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç Güçsüz ve Kimsesiz<br />

Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun<br />

ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu<br />

gereğince kamu kurum ve kuruluşları tarafından sosyal<br />

yardım amacıyla bağlanan aylık ve yapılan sosyal yardımlarla<br />

ilgili uygulamalara<br />

ilişkin verilen kararlara karşı yapılan itirazları incelemek<br />

ve kesin karara bağlamak,<br />

2- Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri<br />

arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını kesin<br />

karara bağlamak.<br />

3- <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin yürütmenin durdurulmasına<br />

ilişkin istemler hakkında verdikleri kararlara<br />

karşı yapılan itirazları karara bağlamak<br />

4- <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinde reddedilen başkan<br />

ve üye sayısının birden çok olması halinde red<br />

istemlerini karara bağlamak<br />

Bölge idare mahkemeleri, bu görevleri dışında diğer<br />

kanunlarla verilen görevleri de yerine getirir.<br />

<strong>İdare</strong> ve Vergi Mahkemeleri<br />

Bir bölge idare mahkemesinin yargı çevresi içinde<br />

kurulacak olan idare ve vergi mahkemeleri, bölgelerin<br />

coğrafi durumları ve iş hacimleri göz önünde tutularak<br />

Adalet Bakanlığı’nca kurulur ve yargı çevreleri tespit<br />

olunur. <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin kurulmasında<br />

ve yargı çevrelerinin belirlenmesinde İçişleri ve Maliye<br />

Bakanlıkları’nın da görüşleri alınır. <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin<br />

kaldırılmasına veya yargı çevrelerinin<br />

değiştirilmesine, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları’nın<br />

görüşleri alınarak, Adalet Bakanlığı’nın önerisi üzerine<br />

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilir.<br />

<strong>İdare</strong> ve vergi mahkemeleri, idari yargı düzeninin<br />

genel görevli ilk derece mahkemeleridir. İdari yargı<br />

yerlerinin görev alanına girmeyen idari davalar idare<br />

mahkemelerince, vergi davaları ise vergi mahkemelerince<br />

karara bağlanır. Danıştay’ın aksine, idare ve vergi<br />

mahkemelerinin salt yargısal görevleri vardır.<br />

<strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinde birer başkan ile yeteri<br />

kadar üye bulunur. Bu mahkemelerin başkan ve<br />

üyeleri hakimlerden oluşur. Bir başkan ve iki üyeden<br />

oluşan mahkeme kurulları üye tam sayısı ile toplanır<br />

ve oyçokluğu ile karar alırlar. Başkanın yokluğunda,<br />

kıdemli üye kurullara başkanlık eder.<br />

Tek Hakimle Çözümlenecek Olan Davalar<br />

1. Uyuşmazlık miktarı 26.500 lirayı aşmayan;<br />

a) Konusu belli parayı içeren idari işlemlere karşı<br />

açılan iptal davaları,<br />

b) Tam yargı davaları,<br />

<strong>İdare</strong> mahkemesi hakimlerinden biri tarafından çözümlenir.<br />

2. Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere<br />

ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler<br />

ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin,<br />

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında<br />

Kanunun uygulanmasına ilişkin toplam değeri 26.500<br />

lirayı aşmayan davalar, vergi mahkemesi hakimlerinden<br />

biri tarafından çözümlenir.<br />

Askeri Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi<br />

Danıştay’ın asker kişilerin özlük işlerine ilişkin işlemler<br />

hakkında verdiği iptal kararlarına bir tepki olarak,<br />

12 Mart 1971 tarihli askeri muhtırasından sonra<br />

oluşan yarı-askeri olağandışı dönemde 1961 Anayasası’nda<br />

22.9.1971 tarih ve 1488 sayılı Kanun ile yapılan<br />

değişiklik ile “asker kişilerle ilgili idari işlem ve eylemlerin<br />

yargı denetimini” yapmak üzere bir Askeri Yüksek<br />

<strong>İdare</strong> Mahkemesinin kurulması öngörülmüştür. 1972<br />

tarih ve 1602 sayılı Askeri Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi<br />

Kanunu ile de, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete<br />

ilişkin idari eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıkların<br />

ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı<br />

denetimini yapmak üzere Askeri Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi<br />

kurularak ülkemizdeki idari yargı yerleri arasına<br />

sokulmuştur.<br />

Askeri Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi, 1602 sayılı Askeri<br />

Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddesine<br />

göre, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin<br />

işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son<br />

derece mahkemesi olarak yargısal denetimini yapar.<br />

Bir başka anlatımla, Askeri Yüksek <strong>İdare</strong> Mahkemesi’nin<br />

kararlarına karşı başka bir mahkemeye, örneğin<br />

Danıştay’a başvurulamaz.<br />

İdari Uyuşmazlık ve Davalar<br />

İdari yargı mahkemelerinde açılabilecek dava çeşitleri<br />

üç ana başlık altında sınıflandırılabilir:<br />

a) İptal Davaları: İdari işlemler hakkında, yetki, şekil,<br />

sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile, hukuka<br />

aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için, menfaatleri<br />

ihlal edilenler tarafından açılan davalardır.<br />

b) Tam Yargı Davaları: İdari eylem ve işlemlerden<br />

dolayı hakkı ihlal edilenler tarafından açılan davalardır.<br />

44


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

İptal Davaları<br />

İptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil,<br />

konu, sebep ve maksat yönlerinden biri ile hukuka<br />

aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan davalardır.<br />

Özellikleri<br />

• İdari yargıya özgü bir dava türüdür<br />

• İptal davasının konusunu idari işlemler teşkil<br />

ederler<br />

• İptal davası bir idari işlemin hukuka aykırılığı iddiası<br />

ile açılır<br />

• İptal davasının amacı idari işlemin iptalinin sağlanmasıdır<br />

• İptal davası, menfaati ihlal edilenler tarafından<br />

açılır<br />

Tam Yargı Davaları<br />

Tam yargı davası, idari eylem ve işlemlerden dolayı<br />

hakları zarar görmüş, ihlal edilmiş olanlar tarafından<br />

idareye karşı açılan ve bu hakkın yerine getirilmesinin<br />

ya da uğranılan zararın giderilmesinin (tazmin edilmesinin)<br />

talep edilebildiği idari dava türüdür. İdari sözleşmelerden<br />

doğan hak ihlalleri ve vergi davaları da bu<br />

kavram içerisindedir. Tam yargı davası iptal davası ile<br />

birlikte, iptal davası hükme bağlandıktan sonra veya<br />

doğrudan doğruya açılabilir.<br />

Tazminat davaları<br />

Geri alma davaları<br />

Vergi davaları<br />

İdari sözleşmelerden doğan davalar<br />

Özellikleri<br />

• İdari yargıya özgü bir dava türüdür<br />

• Tam Yargı davasının konusunu idari işlemler, eylemler<br />

ve sözleşmeler teşkil ederler<br />

• Tam Yargı davasının amacı hakkın yerine getirilmesi<br />

veya zararın giderilmesinin sağlanmasıdır<br />

• Tam Yargı davası, hakları ihlal edilenler tarafından<br />

açılır<br />

İptal ve Tam Yargı Davalarının Farkları<br />

İdari yargı davalarından olan tam yargı ve iptal davaları<br />

çeşitli yönlerden farklılık gösterirler:<br />

a) İptal davasına, yalnız idari işlemler konu olabilir.<br />

Tam yargı davasına ise, idari işlemler, idari eylemler ve<br />

idari sözleşmeler konu olabilir.<br />

b) İptal davası açılabilmesi için "menfaatin" ihlâl<br />

edilmiş olması yeterlidir. Tam yargı davası açılabilmesi<br />

için ise, davacı, bir "hakkın" ihlâl edilmiş olması gerekmektedir.<br />

c) İptal davası, davacıya, dava konusu olan idari işlemin<br />

iptalini isteme hakkını verir. Tam yargı davasında<br />

ise, davacı, bir hakkın yerine getirilmesini, eski<br />

durumun geri getirilmesini veya uğradığı zararın tazminin<br />

isteme hakkını haizdir.<br />

d) İptal davası ile idari işlemin hukuk kurallarına<br />

uygun olup olmadığının tespiti talep edilir. Bu nedenle<br />

nesnel davalardır. Tam yargı davalarında ise, davacı<br />

hakkının ihlâl edildiği gerekçesiyle davalıya bir borç<br />

yükletilmesini talep etmektedir, bu nedenle tam yargı<br />

davaları öznel davalardır.<br />

e) İptal davasının ortaya çıkardığı sonuçtan, yalnız<br />

davanın tarafları değil, kararla ilgili olan herkes yararlanır.<br />

Tam yargı davası kararlarından ise yalnızca davanın<br />

tarafları yararlanabilir.<br />

İdari Davalarda Yetki<br />

Genel Yetki<br />

Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu<br />

kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin<br />

gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi,<br />

dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi<br />

yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare<br />

mahkemesidir.<br />

Yetki kamu düzenindendir. (Yetki sözleşmesi yapmak<br />

mümkün değildir.)<br />

Özel Yetki<br />

Kamu görevlileri ile ilgili davalarda;<br />

Kamu görevlilerinin atanması ve nakilleri ile ilgili<br />

davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlilerinin yeni<br />

veya eski görev yeri<br />

Kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi,<br />

emekli edilmeleri veya görevden uzaklaştırılmaları ile<br />

ilgili davalarda kamu görevlisinin son görev yaptığı yer<br />

Kamu görevlilerinin görevle ilişkisinin kesilmesi<br />

sonucunu doğurmayan disiplin cezaları ile ilerleme,<br />

yükselme, sicil, intibak ve diğer özlük ve parasal hakları<br />

ve mahalli idarelerin organları ile bu organların üyelerinin<br />

geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmalarıyla<br />

ilgili davalarda, ilgilinin görevli bulunduğu yer<br />

idare mahkemesidir.<br />

Taşınmaz mallara ilişkin davalarda; imar, kamulaştırma,<br />

yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz<br />

mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara<br />

bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari<br />

davalarda taşınmaz malların bulunduğu yer<br />

Köy, belediye ve özel idareleri ilgilendiren mevzuatın<br />

uygulanmasına ilişkin davalarla sınır uyuşmazlıklarında,<br />

mülki idari birimin, köy, belediye veya mahalle-<br />

45


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

nin bulunduğu yahut yeni bağlandığı yer idare mahkemesidir.<br />

Taşınır mallara ilişkin davalarda; taşınır mallara<br />

ilişkin davalarda yetkili mahkeme, taşınır malın bulunduğu<br />

yer idare mahkemesidir.<br />

Tam yargı davalarında: İdari sözleşmelerden doğanlar<br />

dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme<br />

a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye<br />

yetkili,<br />

b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten<br />

veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise,<br />

hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,<br />

c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu<br />

yer.<br />

İdari mahkemesidir.<br />

Vergi uyuşmazlıklarında;<br />

a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri<br />

mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları<br />

kesen,<br />

b) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle<br />

Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi<br />

düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi,<br />

resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk<br />

ettiren,<br />

c) AATUK’nun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen,<br />

d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,<br />

Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.<br />

İdari Davalarda Görev<br />

İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları<br />

doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı<br />

davaları, Genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için<br />

yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar<br />

arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar idari yargının<br />

görev alanına girer.<br />

Ancak bir tarafı idare olmakla birlikte veya idari bir<br />

işleme bağlı olmakla birlikte özel kanunlarla idari yargının<br />

görev alanı dışında kalan davalarda vardır. Bunlar;<br />

İdari yargının görev alanı dışında kalan davalar<br />

Telif hakkı ücretinin miktarına ilişkin davalar<br />

Belediye Encümeninin verdiği cezalara karşı<br />

açılacak davalar<br />

Kanun dışı yakalanan ve tutuklananlara verilecek<br />

tazminata ilişkin davalar<br />

46<br />

Talih oyunlarından kazanılan paralara ilişkin<br />

davalar<br />

Kamu görevlilerine açılacak tazminat davaları<br />

<strong>İdare</strong> tarafından kişiler aleyhine açılacak davalar<br />

Tapu sicillerinin tutulmasından doğacak zararlara<br />

karşı açılacak tazminat davaları<br />

Kadastro Kanununun uygulanmasından doğan<br />

davalar<br />

Nüfus siciline karşı açılacak davalar<br />

İcra iflas daireleri görevlilerinin kusurlarına<br />

karşı açılacak tazminat davaları<br />

Özel Hukuk sözleşmelerinin uygulanmasına<br />

ilişkin davalar<br />

Öğrenci Kredi sözleşmelerine ilişkin davalar<br />

İş uyuşmazlıklarına ilişkin davalar<br />

SSK ve Bağ-Kur kanunundan doğan uyuşmazlıklar<br />

KİT’lerin özel hukuk alanındaki ilişkilerinden<br />

doğan davalar<br />

Tahkim yolu öngörülen imtiyaz sözleşmelerine<br />

ilişkin uyuşmazlıklar<br />

Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan sözleşmelerden<br />

doğan uyuşmazlıklar<br />

<strong>İdare</strong>nin taşıtlarının yaptığı kazalara ilişkin açılacak<br />

tazminat davaları<br />

Kamulaştırma kanunundan doğan davalar<br />

İdari Davalarda Süreler<br />

<strong>İdare</strong> Mahkemeleri ve ilk derece mahkemesi olarak<br />

Danıştay’da açılacak davalarda süre 60 gün dür. Vergi<br />

mahkemelerinde dava açma süresi 30 gün dür.<br />

Bölge idare mahkemesinde itiraz, Danıştay’da temyiz<br />

süresi 30 gün dür. Karar düzeltme talebi ise 15<br />

günlük süreye tabidir.<br />

Bu süreler idari uyuşmazlıklarda, yetkili makamlarca<br />

ve tam olarak yapılmış yazılı bildirimin gerçekleştiği<br />

tarihi izleyen günden başlar.<br />

İdari yargı mahkemelerine başvuru belirli bir süre<br />

içerisinde yapılmalıdır. Özel hukuk davalarından farklı<br />

olarak, idari yargıda dava açma süresi kamu düzeni ile<br />

ilgilidir. Bu yüzden, dava açma süresi geçtikten sonra<br />

açılan dava, karşı tarafın itirazda bulunmasına gerek<br />

olmaksızın, işin esasına geçilmeden ilk inceleme sırasında<br />

reddedilir.<br />

İdari bir eylem veya işlemin yapılması konusunda<br />

idari makamlara yapılan başvuru altmış gün içerisinde<br />

yanıtlanmazsa, istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

günün bittiği tarihten başlayarak, dava açma süresi<br />

içinde idari yargı yerlerine başvurabilirler.<br />

Adresleri belli olmadığı için Tebligat Kanununa göre<br />

ilan yoluyla bildirim yapılan durumlarda, son ilan tarihini<br />

izleyen günden başlayarak on beş gün sonra dava<br />

açma süresi işlemeye başlar.<br />

İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi,<br />

ilan tarihini izleyen günden başlayarak işler.<br />

İdari eylemlerde, dava açma süresinin başlayabilmesi<br />

için idarenin ilgilinin başvurusu üzerine vereceği<br />

ön kararın varlığı gereklidir.<br />

Dava açma süreleri, tebliğ, yayın ve ilan tarihini izleyen<br />

günden başlayarak işler.<br />

Dava açma süresinin durması<br />

Dava açma süresi içinde;<br />

a) İdari işlemi yapan idarenin bir üst makamına<br />

yapılan başvuru,<br />

b) İdari işlemi yapan idareye yapılan başvuru,<br />

Dava açma süresini durdurur. Bu başvurunun işlemin<br />

geri alınmasına, kaldırılmasına, değiştirilmesine<br />

veya düzeltilmesine ilişkin bir başvuru olması gerekir.<br />

Dava açma süresi geçtikten sonra yapılan başvurular<br />

dava süresini etkilemez.<br />

Yapılan başvurunun açık veya zımni olarak reddedilmesi<br />

dava açma süresini kaldığı yerden başlatır.<br />

İdari davaların açılması<br />

1. İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve<br />

vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış<br />

imzalı dilekçelerle açılır.<br />

Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her<br />

türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına<br />

veya bunlara gönderilmek üzere idare<br />

veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi<br />

mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi<br />

sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın<br />

asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde<br />

Türk konsolosluklarına verilebilir<br />

2. Dilekçelerde;<br />

a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin<br />

ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri,<br />

b) Davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller,<br />

c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,<br />

d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve<br />

bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı<br />

davalarında uyuşmazlık konusu miktar,<br />

e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin<br />

veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin<br />

tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap<br />

numarası,<br />

Gösterilir.<br />

3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya<br />

örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara<br />

ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla<br />

olur.<br />

Dilekçeler üzerine ilk inceleme<br />

Dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği<br />

bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde<br />

ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir<br />

üye tarafından:<br />

• Görev ve yetki,<br />

• İdari merci tecavüzü,<br />

• Ehliyet,<br />

• İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi<br />

gereken bir işlem olup olmadığı,<br />

• Süre aşımı,<br />

• Husumet,<br />

• Dilekçede bulunması gereken hususların tamam<br />

olup olmadığı<br />

Yönlerinden sırasıyla incelenir.<br />

Dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse<br />

durum; görevli daire veya mahkemeye bir rapor ile<br />

bildirilir.<br />

İlk inceleme üzerine verilecek karar<br />

a) Görev ve yetki açısından adli ve askeri yargının<br />

görevli olduğu konularda açılan davaların reddine;<br />

idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya<br />

yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya<br />

yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli<br />

veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,<br />

b) İdari merci tecavüzü halinde dilekçelerin görevli<br />

idare merciine tevdiine,<br />

c) Ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi<br />

gereken bir işlem olup olmadığı ve süre aşımı<br />

hallerinde davanın reddine,<br />

d) Ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından<br />

dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir<br />

avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin<br />

reddine,<br />

e) Davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım<br />

gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit<br />

edilecek gerçek hasma tebliğine,<br />

47


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

f) Dava dilekçesinde noksanlık olması halinde otuz<br />

gün içinde uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya<br />

noksanları tamamlanmak üzere dilekçelerin reddine<br />

Karar verilir.<br />

Yürütmenin durdurulması<br />

Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması<br />

dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.<br />

Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması<br />

halinde telafisi güç veya imkansız zararların<br />

doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması<br />

şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe<br />

göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.<br />

Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklardan doğan<br />

davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve<br />

harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve<br />

cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini<br />

durdurur.<br />

Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması<br />

halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası<br />

işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması<br />

kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Bu şekilde işlemden<br />

kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile<br />

ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan<br />

işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar,<br />

tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin<br />

durdurulması istenebilir.<br />

Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında<br />

verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat<br />

aranmayabilir.<br />

Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen<br />

kararlar;<br />

• Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna<br />

göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına,<br />

• Bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın<br />

bölge idare mahkemesine,<br />

• <strong>İdare</strong> ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından<br />

verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine,<br />

• Çalışmaya ara verme süresi içinde ise idare ve<br />

vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en<br />

yakın nöbetçi mahkemeye<br />

kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün<br />

içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir.<br />

İtiraz edilen merciler dosyanın kendisine gelişinden<br />

itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır.<br />

İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.<br />

Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları<br />

öncelikle incelenir ve karara bağlanır.<br />

Duruşmalı İşler<br />

Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan<br />

iptal ve tam yargı davaları ile vergi davalarında, taraflardan<br />

birinin isteği üzerine duruşma yapılır.<br />

Tam yargı ve vergi davalarının miktarının 25 binden<br />

yukarı olması gerekir<br />

Temyiz ve itirazlarda duruşma yapılması tarafların<br />

istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi<br />

kararına bağlıdır.<br />

Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda<br />

yapılabilir.<br />

Danıştay, mahkeme ve hakim kendiliğinden duruşma<br />

yapılmasına karar verebilir.<br />

Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az<br />

otuz gün önce taraflara gönderilir.<br />

Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın veya<br />

kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli<br />

daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir<br />

kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır.<br />

Duruşmaları başkan yönetir.<br />

Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir.<br />

Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları<br />

dinlenir; hiç biri gelmezse duruşma açılmaz, inceleme<br />

evrak üzerinde yapılır.<br />

Danıştay’da görülen davaların duruşmalarında<br />

savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten<br />

sonra savcı yazılı düşüncesini açıklar. Bundan sonra<br />

taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve<br />

duruşmaya son verilir.<br />

Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi<br />

veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının<br />

getirtilmesini istedikleri takdirde, bu istekleri<br />

görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse,<br />

işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce<br />

bildirirler.<br />

İdari Yargılama Usulünde Kanun Yolları<br />

Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan ve yanlış<br />

olarak verildiğine inanılan yargı kararlarını yeniden<br />

incelemesini sağlayan hukuki bir yoldur. İdari yargıda<br />

kanun yolları genel olarak ikiye ayrılır:<br />

Olağan kanun yolları, mahkemenin uyuşmazlığın<br />

çözümü konusunda verdiği nihai (son) kararın kesinleşmesine<br />

engel olur. İdari Yargılama Usulü Kanununda<br />

"Kararlara karşı başvuru yolları" başlığı altında itiraz,<br />

temyiz ve kararın düzeltilmesi olağan kanun yolları<br />

olarak düzenlenmişlerdir (İYUK. m.45vd.).<br />

48


İDARE HUKUKU<br />

İdari Yargı<br />

Olağanüstü kanun yolu ise, kesinleşmiş mahkeme<br />

hükümlerine karşı tanınmış kanun yoludur. Yargılamanın<br />

yenilenmesi bu niteliktedir.<br />

İtiraz<br />

İYUK'nda öngörülmüş özel bir başvuru yoludur.<br />

<strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin tek hakimli olarak verdiği<br />

nihai kararlara, mahkemenin bulunduğu yargı<br />

çevresindeki bölge idare mahkemesinde itiraz edilebilir.<br />

İtiraz, kararın tebliği tarihini izleyen otuz gün içinde<br />

yapılmalıdır. Bölge idare mahkemesi yaptığı inceleme<br />

ve gerekirse soruşturma sonucunda uyuşmazlığın esası<br />

hakkında karar verir. Karar kesindir, aleyhine temyiz<br />

yoluna başvurulamaz.<br />

Temyiz<br />

<strong>İdare</strong> ve vergi mahkemelerinin nihai (son) kararlarının<br />

hukuka uygunluk açısından Danıştay'da incelenmesini<br />

sağlayan önemli bir kanun yoludur. Temyiz<br />

istemi, nihai kararın tebliği tarihini izleyen otuz gün<br />

içinde, davanın taraflarınca Danıştay'a yapılmalıdır.<br />

Temyiz edilen kararı bozma nedenleri, İYUK'nda üç<br />

başlık altında toplanmıştır:<br />

a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,<br />

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,<br />

c) Usul hükümlerine uyulmamış olması.<br />

Temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, ilk<br />

derece mahkemesi kararının uygulamasını kural olarak<br />

durdurmaz. Ancak temyiz veya itirazı incelemeye yetkili<br />

yargı organı, teminat karşılığında kararın yürütülmesinin<br />

durdurulmasına karar verebilir. İptal davalarında,<br />

durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir.<br />

Kararın bozulması ise kendiliğinden kararın yürütülmesini<br />

durdurur.<br />

Kararın Düzeltilmesi<br />

Kararın düzeltilmesi yolu ile Danıştay dava daireleri<br />

ile idari veya vergi dava daireleri genel kurulları tarafından<br />

verilen kararların, kanunda belirtilen nedenler<br />

dolayısıyla bir kez daha incelenmesi olanağı sağlanır.<br />

Kararın düzeltilmesi davanın taraflarınca, bir defaya<br />

mahsus olarak, kararın kendisine tebliği tarihini izleyen<br />

onbeş gün içerisinde aşağıdaki nedenlerden birisine<br />

dayanılarak istenilebilir:<br />

a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların,<br />

kararda göz önüne alınmamış olması,<br />

b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,<br />

c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,<br />

d) Temyiz incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen<br />

belgelerde hile sahtekarlığın ortaya çıkmış<br />

olması.<br />

Kararın düzeltilmesi istemi, esas kararı vermiş olan<br />

yargı organınca incelenir ve karara bağlanır. Düzeltme<br />

kararlarına karşı yeniden düzeltme isteminde bulunulamaz.<br />

Yargılamanın Yenilenmesi<br />

İdari bir mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş olan<br />

esas hükmün kaldırılması ve yeniden o davaya bakılmasıdır.<br />

Bu olağanüstü kanun yoluna kanunda sınırlı<br />

olarak sayılan, aşağıdaki nedenlerin varlığı halinde<br />

başvurulabilir:<br />

a) Kararı etkileyecek bir belgenin kararın verilmesinden<br />

sonra ele geçirilmiş olması,<br />

b) Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine<br />

hükmedilmiş olması,<br />

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen<br />

bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan<br />

kalkması,<br />

d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun<br />

mahkeme kararıyla belirlenmesi,<br />

e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir<br />

hile kullanmış olması,<br />

f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile<br />

davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,<br />

g) Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin<br />

katılmasıyla karar verilmiş olması,<br />

h) Aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından<br />

önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş<br />

olması,<br />

ı) Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya<br />

Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali<br />

suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin<br />

kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.<br />

Yargılamanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş<br />

olan mahkemece karara bağlanır.<br />

Yargılamanın yenilenmesi süresi, (h) bendinde yazılı<br />

sebep için 10 yıl, (ı) bendinde yazılı sebep için Avrupa<br />

İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten<br />

itibaren bir yıl ve diğer sebepler için 60 gündür.<br />

Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden<br />

gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak<br />

hesaplanır.<br />

49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!