Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Merhaba.............................................................. 1<br />
Küçük Fidan......................................................2-3<br />
Peygamberim Sabırlıdır...............................4-5<br />
Dedesinin Torunu..........................................6-7<br />
Zehra...............................................................8-9<br />
Hakiki Dost..................................................10-11<br />
Sazlıktaki Bir Kamışın Hikâyesi ..............12-15<br />
Aşure...........................................................16-17<br />
Okulda İlk Günüm İlk Öğretmenim .............18-19<br />
Gülce........................................................... 20-21<br />
Ay’a Gidiyorum..........................................22-23<br />
Burçin ile Burhan......................................24-27<br />
Bugün Çocuk Kalbiyim...............................28-29<br />
Hazina Sandığı.......................................... 30-31<br />
Kuş Konmayan Cami..................................32-33<br />
Allame Nine................................................34-35<br />
Raptiye.......................................................36-37<br />
Kelime Avı .......................................................... 38<br />
Şeffaf Kano İcad Etmişler ............................. 39<br />
Çözmece..................................................... 40-41<br />
Dört İşlem....................................................... 42<br />
Gülmece............................................................ 43<br />
Bulmaca......................................................44-45<br />
Sizden Gelenler........................................46-47<br />
Posta Kutusu.................................................... 48
Ne çok ders var çalışılacak, ne çok iş var yapılacak… Her şey bir<br />
an da olup bitse, her şey önümüze hazır gelse. Yemeğin pişmesi bu<br />
kadar uzun sürmese, uzakta olan akrabalarımızı özlediğimizde hemen<br />
görebilsek, ektiğimiz tohumlar hemen yetişse… Her şey hemen<br />
olduğunda bu kadar tatlı olur mu annemizin sabırla pişirdiği yemek,<br />
bu kadar güzel kokar mı sabırla tomurcuk olup sonra açılan güller, bu<br />
kadar tatlı olur mu sabırla olgunlaşan meyveler?<br />
Sabretmek zordur ama sonu güzeldir. Bir tırtılın kozasında sabırla<br />
bekleyip rengârenk kanatlarıyla gökyüzünde uçması gibi, küçük bir<br />
tohumun toprakta sabırla bekleyip büyümesi gibi…<br />
Ders çalışmaktan bunaldığımız zaman, işlerden sıkıldığımız zaman<br />
hatırlayalım ki yavru kuşlar bile kanatlanıp uçmak için sabredip<br />
çabalıyor, uzun süren uğraşlarından sonra gökyüzüne kanat çırpıyorlar.<br />
Biz de geleceğe kanat çırpmak için sabırla bekleyip, azimle çalışalım.<br />
Dr. Faruk Görgülü<br />
<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Faruk Görgülü<br />
Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu: Mustafa Bayraktar (Döner Sermaye İşletme Müdürü)<br />
Yayın Koordinatörleri: Esma GÜNER - Pınar Melike DEMİRALAY<br />
Dizgi: Bayram Uçakoğlu Tashih: Said Şan<br />
İllüstrasyonlar: Orhan AKCAN Tasarım: Bedirhan AKCAN<br />
İdare Yeri: <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara<br />
Tel: (0312) 295 86 24/61 86 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: cocukdergisi@diyanet.gov.tr www.facebook.com/diyanetcocukdergisi<br />
Milli Eğitim Temel Kanunu (16.6.1983 gün ve 28442 sayılı Kanunu'nun 15'inci Madde ile Değişik 55'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince)<br />
Başkanlığımız yayınlarının öğrencilere tavsiyesinde bir sakınca yoktur. Abone İşleri Tel: (0312) 295 71 96-97 Faks: (0312) 285 18 54 e-posta: dosim@diyanet.gov.tr<br />
Abone Şartları Yurt içi yıllık: 42 TL. Yurt dışı yıllık: ABD için 25 ABD Doları, Avrupa Birliği ülkeleri için 24 Euro, Avustralya için 40 Avustralya<br />
Doları, İsveç ve Danimarka için 200 Kron, İsviçre için 40 İsviçre Frangı. Abone kaydı için, ücretin Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün<br />
T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesindeki IBAN: TR 08 000 1 00 25 330 599 4308-5019 No'lu hesabına yatırılması ve makbuzun<br />
fotokopisi ile aboneliğin hangi sayıdan başlayacağını bildirir bir mektubun, "<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı - Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü<br />
Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara" adresine gönderilmesi gerekir.<br />
Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi (Türkçe) Basım Tarihi: 26.10.<strong>2014</strong> Basım Yeri: Ankara<br />
Baskı: EVOS BASIM YAYIN LTD. ŞTİ. İstanbul Yolu 7.Km Necdet Evliyagil Cad. No.24 Batıkent / ANKARA<br />
Tel: (0312) 278 08 24 Fax: (0312) 278 49 62 e-mail: evos@evos.com.tr<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
1
Derya YÖNEY<br />
KÜÇÜK FİDAN<br />
Bahçeye yeni ekilmiş bir tohumdu.<br />
Topraktan fışkırıp yeryüzüne uzaması<br />
için biraz zaman geçmesi gerekti. Zaman<br />
geçtikçe, küçük bir fidan oldu tohum.<br />
Bahçedeki diğer ağaçların içinde en<br />
küçük boylu kendisiydi, bazen çocuklar<br />
bahçeden geçerken kendisini fark edemeyip<br />
üzerine basacaklar diye korkuyordu.<br />
Canı sıkılıyordu bu duruma. Her gün<br />
aynı şeyleri yaşıyordu ve büyüdüğünü hiç<br />
göremiyordu. Güneşi, suyu, toprağı, bakımı<br />
her şeyi mükemmeldi ama büyümüyordu<br />
işte. Offf! Yanındaki ağaçların boyuna ne<br />
zaman yetişecekti! Ne zaman onlar gibi<br />
meyveler verecek ve çocuklar kendisine<br />
ilgi ve iştahla bakacaktı. Gelecek güzel<br />
günlerin hayaliyle yaşamaktan çok sıkılmıştı,<br />
daha fazla sabredemedi ve kıskançlığını<br />
yanındaki elma ağacına belli etti.<br />
- Ben senin kadar büyüdüğümde, senden<br />
daha çok dalım ve yaprağım olacak ve daha<br />
çok meyve vereceğim, diyerek devam etti:<br />
- Benden büyüksün ve meyve veriyorsun<br />
diye kendini bir şey zannetme! Çok yakında<br />
ben de büyüyeceğim.<br />
Elma ağacı şaşkın bir bakışla:<br />
yıllarca bekledim, hâlâ da meyvelerimin<br />
olgunlaşması, daha sulu, daha tatlı olması<br />
için bekliyorum, sabrediyorum.<br />
- Yıllarca beklemek mi? Yanlış mı<br />
duydum, dedi minik fidan.<br />
- Hayır, yanlış duymadın. Elinden geleni<br />
yapıp sabırla beklemezsen hiçbir zaman<br />
amacına ulaşamazsın.<br />
O an, birden bir hayal kırıklığı<br />
yaşadı fidan. Bu kadar bekleyeceğini<br />
düşünmemişti. Ama galiba elma ağacı<br />
haklıydı. Hem mademki beklemesi,<br />
sabretmesi gerekiyordu, o halde geçen<br />
zamanı en güzel şekilde değerlendirmeliydi.<br />
Böyle düşünmeye başladığında artık<br />
daha mutluydu. Günler günleri kovaladı ve<br />
küçük fidan yavaş yavaş uzamaya başladı.<br />
Sabretmeye devam etti. Zamanla daha çok<br />
uzadı; dalları, yaprakları çoğalmaya başladı.<br />
Bir gün baktı ki, dallarında çiçekler açıyor,<br />
çiçekler meyveye dönüşüyor. Allah’ım bu ne<br />
büyük mutluluktu…<br />
Sabrının mükâfatını almıştı fidancık.<br />
Etrafında çocuklar cıvıldaşıyor,<br />
meyvelerine ulaşmak için<br />
çabalıyorlardı artık.<br />
- Bunu da nerden çıkardın küçük<br />
fidan. Ben bu aşamaya gelebilmek için<br />
2 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Küçük küçük fidanlar<br />
Toprakta uzun süre bekler<br />
Günlerine gün ekler<br />
Büyümek için sabrederler.<br />
“Sabredin, çünkü Allah<br />
sabredenlerle beraberdir.”<br />
(Enfâl sûresi, 46. âyet)<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
3
Peygamberlmlz ve<br />
kucuk ummet<br />
l<br />
Yazan:Hatice İpek<br />
Çizen:Orhan Akcan<br />
PEYGAMBERİM<br />
SABIRLIDIR<br />
SABIR HER ŞEYİN<br />
İLACIDIR<br />
Matematikten<br />
sonunda “beş”<br />
almayı başardım anne.<br />
Sabırla çalıştım ve<br />
başardım!<br />
Peygamberimiz; “Sabır ışıktır,<br />
aydınlıktır.” buyurmuştur.<br />
Aferin<br />
yavruma. Bak<br />
gördün, sabrın<br />
sonu selamettir,<br />
ışıktır.<br />
Anne,<br />
kardeşime<br />
matematikten<br />
anlamadığı konuyu<br />
anlatmaya çalışıyorum ama<br />
anlamıyor! Daha fazla<br />
sabredemeyeceğim!<br />
Kardeşin<br />
küçük yavrum,<br />
anlayabileceği şekilde<br />
anlatmaya çalış, biraz<br />
daha sabırlı ol! Kızma<br />
kardeşine!<br />
Peygamberimiz; “Öğretin, kolaylaştırın,<br />
zorlaştırmayın, öfkelendiğiniz zaman<br />
susun!” buyurmuştur.<br />
Yeni<br />
geldin ama<br />
davranışlarınla<br />
herkese kendini<br />
sevdirdin. Kimseye<br />
kızmıyorsun,<br />
herkese çok kibar<br />
davranıyorsun.<br />
Peygamberimiz çok sabırlıydı.<br />
Kimsenin kalbini kırmaz, herkese<br />
çok iyi davranır, insanların<br />
hatalarını hoş görürdü.<br />
4 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
Babam<br />
bana<br />
Peygamberimizin<br />
insanlara karşı çok<br />
sabırlı olduğunu<br />
anlatmıştı. Ben de onun<br />
gibi davranmaya<br />
çalışıyorum.<br />
Sabredip<br />
dua ettik, sonunda<br />
çok şükür iyi bir işe<br />
girebildim!<br />
Çok<br />
şükür<br />
sıkıntılı<br />
günlerimiz sona<br />
eriyor.<br />
Peygamberimiz; “Allah’a sığınanın her<br />
sıkıntısına karşı Allah yeter ve onu<br />
hiç ummadığı yerden rızıklandırır.”<br />
buyurmuştur.
Öğretmenim,<br />
yanımda oturan<br />
arkadaşım beni çok<br />
sinirlendiriyor. Ama ben<br />
sabrediyorum, kötü bir şey<br />
söylemiyorum. Güzelce<br />
uyarıyorum.<br />
Peygamberimiz; “Bir kimse<br />
sabretmek isterse, Allah<br />
ona sabır verir. Hiç kimseye<br />
sabırdan daha hayırlı<br />
bir şey verilmemiştir.”<br />
buyurmuştur.<br />
Kötü<br />
sözler söyleyip<br />
kaba davranmak<br />
yerine, sabırla uyarman<br />
ne kadar güzel.<br />
Aferin sana.<br />
Haydi<br />
gel,<br />
güreşelim, seni<br />
yeneyim de gör!<br />
Gel hadi!<br />
Baba,<br />
abim benden<br />
daha güçlü olduğunu<br />
göstermek için beni<br />
sinirlendirmeye çalışıyor<br />
ama ben karşılık<br />
vermiyorum ona.<br />
Peygamberimiz; “Güçlü<br />
kişi güreşte başkalarını<br />
yenen kişi değil,<br />
öfkelendiği zaman<br />
öfkesini yenen kişidir.”<br />
buyurmuştur.<br />
İşte<br />
böyle<br />
sabredip,<br />
sinirine hâkim<br />
olarak sen<br />
ondan daha<br />
güçlü olduğunu<br />
gösteriyorsun<br />
oğlum.<br />
Anne,<br />
okulda arkadaşım<br />
yanlışlıkla defterime su dökünce<br />
öfkeme hâkim olamayıp ona<br />
bağırdım. Sanırım kalbini<br />
kırdım.<br />
Öfkene<br />
hâkim olmayı<br />
öğrenmelisin kızım.<br />
Yeni defter alırız<br />
o önemli değil. Sen<br />
arkadaşının gönlünü<br />
yapmaya bak.<br />
Birisi Peygamberimizin<br />
yanına gelerek<br />
Peygamberimizden<br />
kendisine nasihat etmesini<br />
istemiştir. Peygamberimiz<br />
de ona tek kelime ile<br />
“Öfkelenme!” diye nasihat<br />
etmiştir.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
5
Ku<br />
Yll<br />
l up<br />
dlzl<br />
Musa Mert<br />
‘‘<br />
Dünyadaki en<br />
adil dedenin<br />
yanında<br />
yetişen bu iki<br />
güzel torundan Hz.<br />
Hasan, işte bundan<br />
dolayı hayatının<br />
son dönemlerinde<br />
fedakârlık yapıp<br />
Müslüman kanının<br />
dökülmesine engel<br />
oldu. Ve kardeşi<br />
Hz. Hüseyin,<br />
Kerbela’da şehit<br />
olma pahasına,<br />
hakkı olmayan<br />
şeyin peşine düşen<br />
zalimlere karşı<br />
durmasını bildi.<br />
‘‘<br />
DEDESİNİN<br />
TORUNU<br />
6 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Bir gece Peygamber Efendimiz<br />
(s.a.s.) kızı Hz. Fatıma’yı ziyaret<br />
etti. Damadı Hz. Ali ve kızı Hz.<br />
Fatıma Peygamberimiz ile tatlı tatlı<br />
sohbet ettiler. Hz. Hasan ve Hz.<br />
Hüseyin de dedeleriyle her zamanki<br />
gibi oyunlar oynadılar. Birlikte hoşça<br />
vakit geçirdiler. Vakit iyice ilerlemişti.<br />
Peygamberimizi bırakmadılar. Peygamber<br />
Efendimiz de geceyi<br />
kızının evinde geçirdi.<br />
Hasan ve Hüseyin, anne<br />
babalarının yorganına sokulup<br />
yorgunluktan uyuyakalmışlardı.<br />
Efendimiz de<br />
yatağına uzanıp istirahate<br />
çekilmişti.<br />
Gecenin bir vakti Hasan<br />
kalktı ve su istedi.<br />
Hasan’ın sesine Hz. Ali<br />
ve Hz. Fatıma uyandılar.<br />
Ancak, Peygamberimiz<br />
Hasan’ı daha önce duymuştu.<br />
Hemen yatağından<br />
doğruldu. Onlardan önce<br />
davranıp kalktı ve eline bir<br />
bardak aldı. Kırbadan su<br />
doldurdu. Getirip Hasan’a<br />
uzattı.<br />
Hasan bardağı almak<br />
üzereyken, gürültüye uyanan<br />
Hüseyin ileri atıldı.<br />
- Önce ben içeceğim,<br />
diye uzanıp Hasan’ın elinden<br />
bardağı almak istedi.<br />
Hasan da vermedi. Küçüklüğünden<br />
faydalanmak<br />
isteyen Hüseyin, başladı<br />
mızırdanmaya. Biri almak<br />
istedi, diğeri vermek istemedi<br />
derken tartışmaya<br />
başladılar. Hüseyin bu kez<br />
ağlamaya başladı. Saygılarından<br />
dolayı müdahale<br />
etmeyi uygun görmeyen anne babaları<br />
ise yattıkları yerden Peygamber Efendimizin<br />
ne yapacağını merakla izliyorlardı.<br />
Derken Efendimiz,<br />
- Yavrucuğum, kardeşin suyu senden<br />
önce istedi. Önce kardeşine içirelim,<br />
sonra da sana içiririz, diyerek<br />
Hüseyin’e eliyle engel oldu. Suyu Hasan<br />
içti.<br />
Efendimiz, tekrar gitti. Bardağa su<br />
doldurup getirdi. Bu kez de Hüseyin’e<br />
verdi.<br />
Hz. Ali ve Hz. Fatıma çok şaşırdılar.<br />
Hz. Fatıma, yattığı yerden doğruldu.<br />
Peygamberimizin bu davranışına kendince<br />
bir yorum getirerek,<br />
- Ey Allah’ın Resulü, sanırım siz<br />
Hasan’ı Hüseyin’den daha çok seviyorsunuz,<br />
dedi.<br />
Peygamber Efendimiz de ona,<br />
- Hayır, öyle değil. Ben Hasan’ı<br />
Hüseyin’e tercih etmiyorum. Her<br />
ikisinin de benim gözümdeki değerleri<br />
birdir, buyurdu. Niçin böyle davrandığını<br />
da şu şekilde açıkladı:<br />
- Benim Hasan’ı savunmamın sebebi,<br />
öncelik onun hakkı olduğu içindir.<br />
Çünkü o, daha önce su istemişti. Sıraya<br />
uymak gerekir. Yoksa kıyamet<br />
günü ben, sen, bu ikisi ve şu yerde<br />
yatan Ali, hepimiz cennette aynı yerde<br />
olacağız.<br />
Dünyadaki en adil dedenin yanında<br />
yetişen bu iki güzel torundan Hz. Hasan,<br />
işte bundan dolayı hayatının son<br />
dönemlerinde fedakârlık yapıp Müslüman<br />
kanının dökülmesine engel oldu. Ve<br />
kardeşi Hz. Hüseyin, Kerbela’da şehit<br />
olma pahasına, hakkı olmayan şeyin<br />
peşine düşen zalimlere karşı durmasını<br />
bildi.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
7
8 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
9
Bir ayet<br />
Bir Hikaye<br />
Rukiye OKLAN<br />
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten<br />
sakının ve herkes önceden ne göndermiş<br />
olduğuna baksın!<br />
(Haşr sûresi,18. âyet)<br />
HAKİKİ<br />
DOST<br />
10 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Çok samimi iki arkadaştılar<br />
bundan yıllar önce.<br />
Üniversiteyi beraber<br />
okumuşlar, yıllarca yedikleri<br />
içtikleri ayrı gitmemişti. Gün<br />
gelmiş okul bitmiş, farklı<br />
şehirlerde işe başlamışlar, böylece<br />
yolları ayrılmıştı. Yıllar yılları<br />
kovalamış, hayat telaşı onları<br />
da sarmıştı. Ev, iş, çocuklar<br />
derken birbirleriyle görüşemez<br />
olmuşlardı. Ta ki bir eğitim<br />
programında karşılaşıncaya<br />
kadar…<br />
Yıllar çok şey götürmüştü<br />
onlardan, saçlar ağarmış, kilolar<br />
artmıştı. Ama aralarındaki sevgi<br />
hâlâ çok güçlüydü. Uzun uzun<br />
geçmişi yâd ettiler. Bir simidi<br />
ikiye bölüp yaptıkları kahvaltıları<br />
hatırlayarak bol çeşitli bir kahvaltı<br />
yaptılar. Zengin bir iş adamı<br />
olmuştu Haluk. Şu fani hayatta<br />
her şeyi vardı ama hâlâ daha<br />
iyinin peşindeydi. Asabileşmişti<br />
biraz, nadir gülümsüyordu.<br />
Sürekli konuşuyor, kendisini ve<br />
başarılarını anlatıyordu. Küçük<br />
bir iş yeri vardı Sami’nin. Bir<br />
şeyler üretmenin mutluluğuyla<br />
gülümsüyordu etrafa. Halinden<br />
memnun Rabbi’ne şükrediyordu.<br />
Daha iyi kul olabilmenin<br />
çabasındaydı. Kazancını<br />
paylaşıyor, pek çok yoksula<br />
yardım ediyordu, ama bunları<br />
anlatmıyordu.<br />
Yürekleri ferahlatan bir öğle<br />
ezanıyla ara verdiler muhabbete.<br />
Hemen yanı başlarındaki camide<br />
okunuyordu ezan. Telaşla kalktı<br />
yerinden Sami. “Haydi!” der gibi<br />
baktı Haluk’a. Önce anlayamadı<br />
Haluk. Anladığındaysa fena<br />
bozuldu: “Sen hâlâ orada mısın<br />
Sami, bunca işin gücün arasında<br />
namaza nasıl vakit buluyorsun<br />
Allah aşkına!” Sami kırık döküktü:<br />
“Elhamdülillah hâlâ oradayım,<br />
Allah aşkına namaz kılıyorum.<br />
Kabul olur inşallah.” Haluk<br />
toparladı kendini: “Âmin inşallah<br />
da, yani ben yoğunluktan hiç<br />
vakit bulamıyorum namaza<br />
filan.” Sami ısrarlıydı: “Önce<br />
namazımızı kılar, kalan vakitlerde<br />
hayatımızı programlardık eskiden<br />
de hatırlasana. Esas görevimiz<br />
kulluk, unuttun mu? Haydi, geç<br />
kalıyoruz.”<br />
Haluk kulaklarına kadar<br />
kızarmış bir halde ayağa kalktı.<br />
Hep kendisi söylerdi bu sözü yıllar<br />
önce. “Haydi Sami, namaza geç<br />
kalıyoruz!” Her yatsı ve sabah<br />
namazını, yoksul öğrenci evlerinin<br />
arkasındaki küçük camide<br />
cemaatle kılarlardı. Kendini<br />
yeniden doğmuş gibi hissettiğini<br />
hatırladı namaz çıkışlarında. İçi<br />
titredi.<br />
Camiden çıktıklarında aynı hissi<br />
taşıyordu. İçi içine sığmıyordu.<br />
Sami’nin ellerini tuttu: “İyi ki<br />
bugün seninle karşılaştım. Meğer<br />
ne çok şey unutmuşum ben.<br />
Allah’ım sana şükürler olsun,<br />
Allah’ım beni affet!”<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
11
lCocUkca<br />
DUsUNMek<br />
l<br />
l<br />
l<br />
l l<br />
l<br />
Yazan: Mutlu DOĞAN<br />
Çizen: Özlem YÜCE<br />
SAZLIKTAKİ<br />
BİR KAMIŞIN<br />
HİKÂYESİ<br />
Genç kamışlardan bir tanesi<br />
sabahın erken vaktinde göl<br />
kıyısından gelen ayak sesleriyle<br />
uyandı. Elinde ney bulunan<br />
aksakallı bir dede sazlıklara<br />
doğru yaklaşıyordu. Aksakallı<br />
dede önce göl suyundan güzel<br />
bir abdest aldı, sonra büyük<br />
bir saygıyla ney üflemeye<br />
başladı. Göldeki kamışlar,<br />
sazlıklara yuva yapmış kuşlar<br />
ilahilere kulak veriyor, tabiat<br />
neyden çıkan notalara ritim<br />
tutuyordu.<br />
Göl sakinleri şaşkınlık içerisinde birbirlerine bu kadar güzel ney<br />
üfleyen bu dedenin kim olduğunu soruyorlardı.<br />
Kamış “Ben bu aksakallı dedeyi tanıyorum” dedi: “O<br />
besteleri dünyaca tanınan çok büyük bir sanatkâr.<br />
Adı İsmail Dede Efendi. Biliyor musunuz onun<br />
besteleri o kadar etkileyiciymiş, sesi o kadar<br />
güzelmiş ki padişah III. Selim onu saraya<br />
müezzin olarak tayin etmiş.”<br />
Kamışlar yaşını başını almış bir dedenin,<br />
alt tarafı aslı kamış olan bir neye bu<br />
kadar saygı göstermesine bir anlam<br />
verememişti. Aralarından bir tanesi,<br />
“Ney’inizi çok seviyorsunuz herhalde, ne<br />
kadar çok saygı gösterdiniz ona.” diye<br />
Dede Efendi’ye seslendi.<br />
12 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Dede Efendi gülümseyerek:<br />
“İslam terbiyesi almış insanlar<br />
eşyalarına saygı duyarlar.<br />
Elbiselerini asla oraya buraya<br />
atmazlar. Bu davranışıyla onlar<br />
hem kendisine hizmet ettikleri<br />
için eşyalarına teşekkür etmiş,<br />
hem de o eşyayı kendisine<br />
verdiği için Allah’a şükretmiş<br />
olurlar.” diye cevap verdi meraklı<br />
kamışa.<br />
Dede Efendi elindeki neyi<br />
göstererek “İşte bu ney de narin sesler çıkartabilmek<br />
için benimle birlikte olgunlaştı. Bu yolculuğa çıkan binlerce kamıştan<br />
sadece birkaç tanesi ney olabilir. Tıpkı kamış gibi insanların da çok<br />
azı olgun insan olma yolculuğunu tamamlayabiliyor.” dedi.<br />
Ney olmaktan söz açılınca bizim genç kamışın gözlerinin içi<br />
parladı. Onun en büyük hayali ney olmaktı. Sazlıklarda hiçbir yere<br />
kıpırdamadan beklemekten canı çok<br />
sıkılıyordu. Ama Dede Efendi’nin<br />
gölden ayrılırken söylediği,<br />
“Kilitli kapıları açacak anahtar<br />
sabırdır.” sözleri kaldı aklında.<br />
Genç kamış, Dede Efendi’nin<br />
boyunu ölçeceği güne kadar<br />
bekledi, bekledi, sabırla<br />
büyüdü…<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
13
Bir zaman sonra<br />
kamışın boyunu ölçmek<br />
için yeniden göle<br />
gelen Dede Efendi<br />
uykudan yeni uyanmanın<br />
mahmurluğunu yaşayan<br />
kamışa “Sabır imtihanını<br />
başarıyla geçtin, ney<br />
olmanın vakti geldi.<br />
Ama sakın unutma, eğri<br />
bir neyden asla doğru bir<br />
ses çıkmaz.” dedi. Göle<br />
yansıyan suretine bakınca<br />
üzerindeki eğrilikleri fark eden<br />
kamış ney olabilmek için doğru sözlü ve<br />
güvenilir olması gerektiğini anladı. Dede Efendi’nin gözü sürekli<br />
onun üzerindeydi. Kamış uzun bir ahlaki eğitim aldıktan sonra<br />
içerisinden hiçbir çatlak ses çıkmayacak doğruluğa ulaştı. Ama<br />
bugüne kadar yaşadıkları yolculuğun sadece başıydı. Gerçek bir<br />
ney sesi çıkarabilmesi için aynı zamanda içini tamamen boşaltması<br />
da gerekiyordu. Ne var ki kamış, göl hayatını çok seviyordu, göl<br />
hayatının zevklerinden nasıl vazgeçecekti şimdi. İçini boşaltınca cılız<br />
bir kamış olarak kalmayacak mıydı? Üstelik sazlıklarda göbekli bir<br />
kamış olmak zenginlik göstergesiydi.<br />
Kamışın umutsuzluğa kapıldığını gören Dede Efendi ona, Hazreti<br />
Mevlana’nın Mesnevi adlı kitabında geçen neyin hikâyesini anlattı.<br />
Sonra da “Gölden binlerce kamış toplanır, ancak onların sadece<br />
14 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
irkaç tanesi ney olabilir. Ya<br />
ney olamayan binlerce kamış gibi<br />
çürüyüp gideceksin ya da bütün<br />
bu zorluklara sabredip hayâlini<br />
kurduğun güzel sesli bir ney<br />
olacaksın” diye ekledi.<br />
Kamış susuzluktan yanarken;<br />
içerisindeki kirin, göl sevgisinin,<br />
kıskançlık, haset gibi kötü<br />
davranışların akıp gittiğini<br />
gördü. Boğuk da olsa bir ses<br />
çıkarabiliyordu artık. Dede<br />
Efendi’nin sözlerini dinlemenin<br />
meyvesini görmeye başlamıştı.<br />
İçi içine sığmıyordu sevinçten.<br />
Hiç vakit kaybetmeden Dede<br />
Efendi’ye seslendi: “Dede<br />
Efendi, Dede Efendi, içimdeki<br />
fazlalıklardan<br />
kurtuldum. Ses de<br />
çıkartabiliyorum,<br />
ney oldum ben,<br />
ney oldum!”<br />
Bir an<br />
için gençliği<br />
gözlerinin<br />
önüne geldi Dede Efendi’nin. O<br />
da kamışla aynı şeyleri yaşamıştı.<br />
Kamışa: “Bu yolda hiçbir zaman<br />
‘ben oldum’ demek yoktur. Ben<br />
ney oldum dersen hiçbir zaman<br />
ney olamazsın” dedi.<br />
Bu nasihate kulak veren<br />
kamıştan gelen sesler gün<br />
geçtikçe Dede Efendi’nin istediği<br />
kıvama geliyordu. Sadece Allah<br />
sevgisine ulaşabilen kamışlardan<br />
çıkan bu sesi duyan Dede Efendi,<br />
kamışın ney olma yolculuğunun<br />
sonlarına geldiğini anladı. Allah<br />
sevgisi bütün vücudunu saran<br />
kamış ney olmuştu artık. Dede<br />
Efendi ile birlikte dünyadaki<br />
her dilden, her renkten çocuğa<br />
Allah sevgisini anlattı. O<br />
konuştuğu zaman birdenbire<br />
bütün çocuklar etrafını<br />
sarıveriyordu. Ney Allah’ı<br />
seviyordu, Allah da<br />
bütün çocuklara onu<br />
sevdirmişti.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
15
Kal<br />
p Aynasl<br />
Gülnihal YOLCU<br />
Aşure<br />
Nuh Peygamber<br />
İnsanları çağırdı<br />
İmana,<br />
İyiliğe,<br />
Güzelliğe…<br />
İman etmedi birçok insan<br />
Onun bu davetine…<br />
Allah Nuh Peygamber’e bir gemi<br />
yapmasını vahyetti.<br />
Günler geçti…<br />
Gemi yavaş yavaş şekillendi<br />
İnanmayanlar anlamadı,<br />
Bu neydi?<br />
Nuh Peygamber,<br />
Her hayvandan ikişer ikişer<br />
Aldı gemiye.<br />
İnsanları yeniden uyardı<br />
“Gelin binin gemiye”<br />
Ama…<br />
İnanmayanlar güldü geçti<br />
Bu davete.<br />
Vakit gelince,<br />
Gökten yağmurlar boşaldı<br />
Yerden sular fışkırdı<br />
Vee…<br />
Sular yükseldikçe yükseldi…<br />
İnanmayanlar<br />
“Dağlara çıkar kurtuluruz”<br />
dediler.<br />
Fakat…<br />
Dağlar da sular altında kalınca<br />
İman etmeden yok oluverdiler...<br />
Gemi günlerce sular üstünde<br />
yüzdü.<br />
Yağmur durdu,<br />
Yer suyunu yuttu<br />
Vee…<br />
Nuh’un Gemisi bir dağa<br />
oturdu.<br />
Herkes yanında yiyecek neyi varsa<br />
getirdi.<br />
Nohut, fasulye, incir, üzüm<br />
Buğday, kayısı, fındık, badem<br />
Ne varsa avuç avuç<br />
Dolduruldu kazana…<br />
Kazan kaynadı,<br />
Kaynadıkça bereket oldu,<br />
Şifa oldu.<br />
Bütün insanlar<br />
bununla doydu.<br />
Bu olay tarihte “Nuh Tufanı”<br />
Bu yemeğin adı da “aşure” oldu…<br />
16 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
17
GOKKUSAGL<br />
l<br />
l<br />
l<br />
l<br />
Nejla SAKARYA<br />
OKULDA İLK GÜNÜM<br />
İLK ÖĞRETMENİM<br />
Nihayet geldi işte. Okullar açıldı.<br />
Ziller çaldı ve benim yaşımda bir sürü<br />
arkadaşım için biraz ürkek, biraz<br />
sevinçli, biraz da endişeli olduğumuz<br />
zamanlar başladı. Ertesi gün okula<br />
gideceğim düşüncesi beni o kadar<br />
heyecanlandırmıştı ki gözüme uyku<br />
girmedi. Annem sabah odama geldiğinde<br />
ben çoktan yatağımdan kalkmış ve bana<br />
alınan okul kıyafetlerini giymiştim bile.<br />
Bu, benim ilk gün hevesinden ziyade<br />
Ali ve Osman’la yaptığım sözleşmeye<br />
dayanıyordu. Hepimiz aynı mahallenin<br />
çocuklarıydık, aynı okula gidecektik.<br />
Evimiz okula yakındı, bu yüzden<br />
yürüyerek gidebiliyordum. Annem<br />
benden daha heyecanlıydı. Özenle<br />
üstümü başımı düzeltti. En çok da<br />
saçlarımı. O an annem mi okula yeni<br />
başlayacak, ben mi diye düşünmeden<br />
edememiştim. Okulun bahçesinden<br />
içeri girdiğimiz an yaşadığım korkuyu<br />
tarif edemem. Midemde tarif<br />
edemediğim bir ağrı başladı birden.<br />
Sanki tüm insanlar benim üstüme<br />
geliyordu. Ben küçücüktüm ve nasıl<br />
başa çıkacağımı bilmiyordum. Annemin<br />
elini sıkmışım; o anı daha sonra bana<br />
anlattığında hatırladım. Gözlerim<br />
onlarca çocuğun içinden arkadaşlarımı<br />
aradı. Bahçe çok büyüktü ve oraya<br />
buraya koşturan çocuklarla doluydu.<br />
Ali ve Osman’a seslenmek istesem de<br />
sesim çıkmıyordu sanki. Çok şükür ki,<br />
onlar beni bahçe kapısında gördüler<br />
ve yanıma geldiler. Birden rahat bir<br />
nefes aldığımı hissettim. Ne kadar<br />
zaman geçti bilmiyorum ama bir süre<br />
sonra zil çaldı, annem korkmamam<br />
gerektiğine dair bir şeyler söyledi<br />
ve gitti. Şimdi ne olacak derken<br />
orta boylu, gözlüklü, güler<br />
yüzlü bir hanım, kucağında bir<br />
sürü dosyayla sınıfa girdi.<br />
Elindekileri masaya bıraktı<br />
ve sınıfa göz gezdirerek,<br />
18 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
“Günaydın” dedi. Hepimizin gözleri onun üstündeydi. Sıra<br />
sıra gezdi ve hepimizle tanıştı. O an içim rahatladı. Birden<br />
tüm korkularım öğretmenimize karşı sevgiye dönüştü.<br />
Anladım ki annem, bizi anne gibi seven bir öğretmene<br />
emanet etmişti.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
19
20 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
21
İbrahim Ethem<br />
ÖZER<br />
Ay’a çıkmak, Dünya’yı oradan seyretmek<br />
Emre’nin en büyük hayaliydi. Okuldan<br />
eve dönerken, oyun oynarken, hatta<br />
ödevlerini yaparken uzun uzun düşünür,<br />
derinlere dalardı. Yatağına yattığında ise<br />
hayallerini süsleyen o kocaman Ay’a nasıl<br />
gidebilirim diye iç geçirirdi. İçinden hep Ay’a<br />
gitmek ve oradan Dünya’yı seyretmek hissi geçer,<br />
uzay ile ilgili bütün yazıları okur, Ay resimlerine bakar,<br />
öylece uzaklara dalar giderdi.<br />
Peki, Ay nasıl bir yerdi? Gittiğimde üzerinde durabilir<br />
miyim? Ya aşağı düşersem! Park var mıydı? Ya market?<br />
Orada da çikolata yiyebilir miyim acaba? Susar mıyım?<br />
Ya aç kalırsam! Dünyamız kadar da kalabalık değildir<br />
herhalde diye düşüne düşüne uykuya dalardı.<br />
Günlerden bir gün kendi kendisine şöyle dedi: “Belki<br />
bir gün ben de uçak yolculuğu yapar gibi Ay’a giderim.<br />
Arkadaşlarım da olur belki. Gittiğimde yıldızları özellikle<br />
de Dünya’yı seyrederim, harika olur.” Ama bir yandan da<br />
korkuyordu: Geri dönebilir miyim acaba? Orada kalırsam!<br />
Çok da karanlık bir yer! Of annem de yok!<br />
Ay’a Gidiyorum<br />
22 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
İnanılması güçtü ama bir gün gözlerini açtığında Ay’ın<br />
üstünde buldu kendini. O kadar şaşırdı ki ne yapacağını<br />
bilemedi bir anda. Gözlerini kapatıyor, bir süre sonra<br />
tekrar açıyordu. Bir yandan da heyecandan titriyordu.<br />
Ya Rabbi, ne yapacağım şimdi, dedi. Etrafına baktı,<br />
kimseler yoktu. Ve sakin olmaya karar verdi. Zaten ne<br />
zamandır hayal ettiği yerdeydi.<br />
Sakinleşip etrafını seyretmeye başladı. Karanlıktan<br />
her zaman korkan o çocuk sanki gitmiş, yerine başka<br />
biri gelmişti. Allah’ın verdiği huzurla artık ürkmüyor,<br />
titremiyordu. Tekrar sağa sola bakmaya başladı ve:<br />
“Allah’ım bu ne muhteşem bir yer! Dünya, Ay, yıldızlar<br />
hepsi havada duruyor.” dedi.<br />
Yaklaşık bir saat doya doya seyretti etrafı.<br />
İstediğine kavuşmuştu. İyice doymuştu. Nasıl<br />
döneceğim peki? Annemler ne yapıyorlar<br />
acaba? Evimi, odamı ve arkadaşlarımı<br />
özledim, burada kalsam açlıktan<br />
ölürüm derken bir anda uyandı ve okul<br />
servisinin korna sesini duydu.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
23
24 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
25
26 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
27
KoNUsaN<br />
esyalar<br />
Zekiye Çoban<br />
Bugün Çocuk<br />
Kalbiyim<br />
Pırıl pırıl, yepyeni bir sabah gülümsedi yine. Her şey ne<br />
güzel görünüyor. Dışarıda çocuklar mı, kuşlar mı cıvıldayan?<br />
Sesleri neşe veriyor. Güneş cömert mi cömert. Sermiş<br />
ışıklarını her yere. Sonbahara aldırdığı yok. İşte yine geldi<br />
bizimki.<br />
Gülerek sabah şarkımı mırıldanıyorum:<br />
“Şemsettiiin,<br />
Yine mi erken geldiiin?<br />
Erken geldin, ne iyi ettiiin.<br />
Bizi sevindirdiiin.”<br />
Şemsettin, bugün de birinciliği kimseye kaptırmadı. Sabahleyin<br />
sınıfa en erken yine o geldi. Elinde dolu poşetler vardı. Gözlerinin<br />
içine baktım, uykudan eser yok! Çakı gibi, dimdik ayakta.<br />
Uykusunu güzelce almış. Erken kalkan, erken yol alıyor tabii.<br />
Çantasını, elindeki poşetleri sınıfa bırakır bırakmaz koridora<br />
koştu, her zamanki gibi. Arkadaşlarının gelmesini bekleyecek.<br />
Kim bilir bu bekleyiş ne kadar sürecek?<br />
Ama yok, çocuklar bugün erkenciler. Hızla doluyor sınıf. Nerdeyse<br />
herkes tamam. Hayırdır inşallah. Daha derse yarım saat<br />
var. İster istemez konuşmalarına kulak kesiliyorum.<br />
- Hiç bir şey eksik olmasın Ercan.<br />
- Rahat ol, her şey planladığımız gibi.<br />
- Şemsettin, sen bizim şişirdiğimiz balonları, fenerleri as.<br />
Senin boyun daha uzun.<br />
- Sema, siz de okuyacağınız şiirlerin tekrar provasını yapın.<br />
- Tamam, çalışıyoruz zaten.<br />
- Hediyemiz öyle ortada durmasın, şimdilik gizleyin.<br />
- Annen pastayı geç getirmez değil mi Elif?<br />
- Yok yok, tam saatinde.<br />
- Şöyle çok güzel oldu.<br />
- Ay o kadar heyecanlıyım ki, anlatamam.<br />
- Ben de.<br />
- Şu sınıfı öyle süsleyeceğiz ki gören bir daha<br />
görmek isteyecek.<br />
- Çabuk olun, vaktimiz daralıyor.<br />
28 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Çocuklar hararetle çalışırken kapıdaki gözcü, sınıfı yabancı gözlerden<br />
korumaya çalışıyor. Meraklanmamak elde mi? Hey ne oluyor burada,<br />
diye bağırasım geliyor. Sesimi duyuramam diye vazgeçiyorum. Bugün<br />
bayram değil seyran değil. Bugün günlerden ne acaba?<br />
Takvim. Sonradan geliyor aklıma. Evet, takvime bakıyorum. 24 Kasım’ı<br />
gösteriyor. Doğru ya, bugün öğretmenler günü. Sınıfa dönüyorum tekrar.<br />
Rengârenk olmuş her yer. Çocuklar, heyecanla koşturmaya devam<br />
ediyor. Sürprizlerin ardı arkası kesilmiyor.<br />
Bir ara Selim tebeşiri alıyor eline. O güzel yazısıyla bir güzel öğretmen<br />
şiiri yazıyor üzerime. Öğretmen sevgisi, nakış nakış işleniyor sanki.<br />
Tugay öğretmen, ne kıymetli, ne şanslı bir öğretmen. Ve işte büyük an.<br />
Tugay öğretmen, içeri giriyor. Sevinçten ne diyeceğini bilmiyor. Herkes<br />
ayakta. Bu güzel sevgi gösterisi karşısında çocuklarını bir bir kucaklıyor.<br />
Niye bu kadar zahmet ettiniz çiçeklerim, diyor.<br />
- Öğretmenim, diyor Şemsettin.<br />
Böyle kıymetli bir öğretmene az bile.<br />
Az bile hepsi<br />
Okulu, okumayı bize sevdirene.<br />
Bize ileriyi gösterene…<br />
Güzel Şemsettin, ne güzel söyledin.<br />
Yok yok, bugün yazı tahtası falan değilim. Bugün bu mutlulukta atan<br />
çocuk kalbiyim.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
29
30 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
31
KuBBEDEN<br />
AVL UYA<br />
Esma Güner<br />
Biz güvercinlerin camilerin kubbelerine,<br />
avlularına konmayı sevdiğimizi biliyorsunuz.<br />
Ama öyle bir cami var ki kubbesine<br />
yaklaşamıyoruz bile. Hatta halk arasında<br />
adına Kuşkonmaz Camii denmiş. Üsküdar<br />
Şemsi Paşa Camii’nden bahsedeceğim size.<br />
KUŞ<br />
KONMAYAN<br />
CAMİ<br />
16. yüzyılın sonlarına doğru Şemsi Ahmed Paşa, kubbesinin<br />
kuşlar tarafından kirletilmemesi için onların kubbeye hiç<br />
konamayacağı bir cami yaptırmak istemiş. Mimar Sinan’a<br />
İstanbul’da böyle bir yerin olup olmadığını sormuş. Mimar<br />
Sinan da kuzey ve güney rüzgârlarının kesişmesi nedeniyle<br />
kuşların yaklaşamadığı şu anki Şemsi Paşa Camii’nin bulunduğu<br />
yeri önermiş. Ve cami oraya inşa edilmiş. Caminin<br />
medresesi günümüzde kütüphane olarak kullanılıyor. Şemsi<br />
Ahmed Paşa’nın türbesi de camiye bitişik.<br />
Kubbesiz, düz damlı veya üstü daha farklı, modern şekilde<br />
örtülmüş camiler de vardır. Ancak özellikle Osmanlı<br />
camilerini kubbeli görürsünüz. Kubbe dışa doğru çıkıntı<br />
yapan yapısıyla geniş alanları tek bir çatı altında daha<br />
iyi toplar. Manevi bir ortam oluşmasına daha çok yardım<br />
ettiği gibi sesin çoğalmasını da sağlar.<br />
Ayın Sorusu:<br />
Yapılarda kubbeyi ustalıkla kullanan<br />
Mimar Sinan’ın İstanbul’da yaptığı<br />
birçok camiden üçünün adı heceleri<br />
karıştırılarak verilmiş. Bunlar hangi<br />
camiler, bulun bakalım!<br />
Mihmahri Tansul<br />
Şehdeza<br />
Sünileymaye<br />
32 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
Üsküdar’a yolunuz düşerse<br />
kendisi gibi kubbesi de küçük<br />
ama son derece zarif bu güzel<br />
camiyi mutlaka ziyaret edin.<br />
Bahçesinden İstanbul’u ve<br />
boğazını seyredebilir, içinde<br />
huzura dalarsınız. Mimar Sinan ile<br />
Şemsi Ahmed Paşa’ya dua etmeyi<br />
de unutmayın!<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
33
34 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
35
36 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
37
Rumeysa Şimşek<br />
KELİME AVI<br />
Aşağıdaki tabloda karışık bir şekilde yerleştirilen harfler arasında yanda<br />
yazılı Peygamberlerin isimleri saklı. Haydi, bu isimleri bulalım!<br />
Adem<br />
İdrİs<br />
Nuh<br />
Hud<br />
Salİh<br />
İbrahİm<br />
Yusuf<br />
Eyyüp<br />
Musa<br />
Davut<br />
Süleyman<br />
Yunus<br />
İsa<br />
38 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
B<br />
GU<br />
il<br />
IN<br />
L UMSEY<br />
iM<br />
l i-yorUM<br />
Vural KAYA<br />
AKVARYUM GİBİ<br />
ŞEFFAF KANO İCAT<br />
ETMİŞLER; HEYYO!<br />
Kano, düz tipli, hafif ve portatif teknedir. Kano kelimesi<br />
İspanyolca’dan gelmekte imiş. Orjinali canoa imiş.<br />
Türkçe’ye ise Fransızca’dan geçmiş. Dönüşe dönüşe dilimize<br />
girmiş. Aynı kendisi gibi. Ne demek bu şimdi? Kano da<br />
dönüşüyor. Kendisi dönüşüyor yani.<br />
Eskiden ağaçtan oyma kanolar vardı. Sonra çeşitli maddelerden<br />
yapılmış kanolar olmuş. Şimdilerde ise daha başka<br />
bir kano gündemde. Yakın bir zaman önce şeffaf kano icat<br />
edilmiş. Ne demek şeffaf kano? Yani üstünden baktığınızda<br />
okyanus kıyılarında yahut küçük denizlerde bulunduğunuz<br />
yeri ve dip canlıları izlemek bu kano ile mümkün.<br />
Adeta bir akvaryumun üzerinde seyahat eder gibi, düşünsenize.<br />
Bu kayık oldukça rağbet görür gibi geliyor bana.<br />
Hatta bir de bunun daha büyüğü kayıkların yapıldığını düşünsenize.<br />
Ve hatta şeffaf büyük bir gemi de hayal edebilirsiniz.<br />
Geminin odalarından deniz canlılarının bütününü<br />
görebilseniz ne güzel olur değil mi?<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
39
Cozmece<br />
LABİRENT<br />
1 den 10 kadar rakamları<br />
birleştir bakalım ortaya ne çıkacak<br />
AYNISI<br />
HANGİSİ?<br />
40 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
41
BU<br />
L Maca<br />
Muhammed<br />
ERİNÇ<br />
DÖRT İŞLEM<br />
Arkadaşlar! Aşağıda verilmiş olan harfleri şifre kutucuklarından<br />
yararlanarak rakamlara dönüştürün. Ortaya çıkan matematik<br />
işlemlerini yapın. Çıkan rakamsal sonucu yine şifre<br />
kutucuklarından yararlanarak harflere dönüştürün. Her işlemin<br />
sonucu bir heceyi vermektedir. Heceleri birleştirdiğinizde bir<br />
mesaj bulacaksınız. Haydi başlayın; sabrederseniz başarırsınız.<br />
Dört işlem bulmacasının cevabı:<br />
Sabır, başarının anahtarıdır.<br />
42 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
43
Pınar Melike DEMİRALAY<br />
44 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>
1. Buğday, nohut, kuru yemiş gibi<br />
malzemelerin bir arada kaynatılmasıyla<br />
yapılan tatlı.<br />
2. Birisi Peygamberimizin yanına<br />
gelerek Peygamberimizden kendisine<br />
nasihat etmesini istemiştir.<br />
Peygamberimiz de ona tek kelime ile<br />
“………………..” diye nasihat etmiştir.<br />
3. Binaların üstünü kapatmak için<br />
kullanılan, yarım küre şeklindeki<br />
yapısıyla geniş alanları tek bir çatı<br />
altında toplayan yapı.<br />
4. Kaval biçiminde, yanık sesli,<br />
kamıştan yapılmış, üflemeli bir çalgı.<br />
5. Büyük tufandan korunmak<br />
için Allah’ın emriyle gemi inşa<br />
edip, kendisine inananları ve tüm<br />
hayvanlardan birer çift yanına alan<br />
peygamber.<br />
6. Dünya’nın uydusu olan gök cismi.<br />
7. Hastalık ve sıkıntılara karşı<br />
sabır konusunda örnek gösterilen<br />
peygamber.<br />
8. Su ile abdest alınamadığı<br />
durumlarda, temiz toprak veya yer<br />
cinsinden bir maddeye elleri sürerek<br />
yüzü ve iki kolu mesh etme.<br />
9. Kur’ân-ı Kerim’in 59. sûresi.<br />
10. Mesleği bilgi öğretmek olan kimse.<br />
11. Mimar Sinan’ın önemli eserlerinden,<br />
Kuşkonmaz olarak da bilinen camii.<br />
1. Çıktığı deniz yolculuğunda, kendisini<br />
büyük bir balığın yuttuğu peygamber.<br />
2. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin altı<br />
ciltlik eseri.<br />
3. Osmanlı Devleti’nin son büyük<br />
bestekârlarından biri. İsmail………..<br />
4. “Haram kılınan, yasaklanan; kutsal<br />
olan, saygı duyulan” anlamlarına gelen,<br />
Hicrî takvimin ilk ayı.<br />
5. Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif<br />
ve portatif tekne.<br />
6. Hz. Peygamber’in torunu, Hz.<br />
Fâtıma ile Hz. Ali’nin küçük oğlu.<br />
7. Sıkıntıya ve üzüntüye katlanma,<br />
başa gelen bela ve musibetlere<br />
dayanma.<br />
8. Tatlı veya tuzlu su hayvanlarının<br />
yapay bir ortamda beslendiği ve<br />
yetiştirildiği cam su kabı.<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
45
Songül Bilge KILIÇ<br />
Oğuzhan GÜLÜKOĞLU<br />
Mustafa ÇİMEN<br />
Fatıma Zehra ÖZSÜRÜCÜ<br />
Merve Nur ŞAHİN<br />
46 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
Ebra ÖZSÜRÜCÜ
Kübra ERDOĞAN<br />
Medine ERDEM<br />
Muhammet<br />
Furkan SELVİ<br />
Dilara ALDEMİR<br />
Aybüke ŞAHİN<br />
Hatice Nur GÜNGÖR<br />
Zeynep GÜLLÜ<br />
Pınar GÜLÜKOĞLUNisanur ÖNDER<br />
<strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong><br />
47
MEKTUBU<br />
GELENLER<br />
Ahmet Furkan Duman/ Konya<br />
Mehmet Emin Şansal/ Kırklareli<br />
Furkan Tozar/ Kahramanmaraş<br />
Muhammet-Furkan Tozar/ Kahramanmaraş<br />
Reyyan Rümeysa Aykutlu/ Kırşehir<br />
Abdullah Gökçepınar/ Elazığ<br />
Nursel-Gülseren Köse<br />
Medine Aydemir<br />
Zeynep Karakamış<br />
Sevgili Arkadaşlar, bizlerle<br />
paylaşacağınız mektuplarınızı<br />
bekliyoruz. Hoşça kalın.<br />
Nurefşan EKİNCİ<br />
AYIN<br />
MEKTUPLARI<br />
Zeliha KARAHAN<br />
48 <strong>Diyanet</strong> Çocuk Dergisi Sayı: 412 Kasım <strong>2014</strong>