11.11.2014 Views

Sağlık Hizmetlerinde İdarenin ve Hekimlerin ... - Gazi Üniversitesi

Sağlık Hizmetlerinde İdarenin ve Hekimlerin ... - Gazi Üniversitesi

Sağlık Hizmetlerinde İdarenin ve Hekimlerin ... - Gazi Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sağlık <strong>Hizmetlerinde</strong> İdarenin <strong>ve</strong> <strong>Hekimlerin</strong> Sorumluluğu<br />

sözleşmeyle yani izinle mümkündür. Bir hastaya tedavi amacıyla yapılan el atma<br />

<strong>ve</strong> yardım bir özel hukuk ilişkisi olan <strong>ve</strong>kalet sözleşmesinin varlığını gerektirir.<br />

Tıbbi yardımın yapıldığı yer, doktorun görev <strong>ve</strong> sıfatı sonucu değiştirmeyeceği gibi<br />

doktor nerede <strong>ve</strong> ne sıfatla olursa olsun tıbbi el atma <strong>ve</strong> yardım yapma yetkisini<br />

kamu kurallarından değil hasta ile yaptığı özel hukuk sözleşmesinden alır. En<br />

önemlisi tedavi sırasında uygulanan kural <strong>ve</strong> yöntemleri idare hukuku değil tıp<br />

bilimi belirlemiştir <strong>ve</strong> tüm doktorlar tıbbi yardım yaparken öncelikle bu kurallarla<br />

bağlıdırlar. Kaldı ki günümüzde kamu kurumlarında sosyal gü<strong>ve</strong>ncesi olmayan<br />

hastalar ücret karşılığında tedavi edilmekte <strong>ve</strong> hastanın burada da doktorunu seçme<br />

hakkı bulunmaktadır. O halde doktorla hasta arasındaki sözleşme ilişkisi kurulduktan<br />

sonra Anayasa’nın 129/5. maddesinin uygulanmaması <strong>ve</strong> doktora karşı doğrudan<br />

dava açılabilme olanağının varlığının kabulü gerekir. Çünkü zarar, memur ya da<br />

kamu görevlisi olan doktorun idari yetkilerini kullanırken değil tıp bilimi kurallarına<br />

göre yapılan tıp san’atının uygulanması sırasında meydana gelmektedir. Burada<br />

doktor özel hukuk sözleşmesine aykırı davranan kişi durumundadır.”<br />

Bu kararı şu gerekçelerle isabetli değildir:<br />

1- Anayasa <strong>ve</strong> kanun hükümlerine göre kamu görevlileri hakkında asıl olan,<br />

doğrudan idare aleyhine, idari yargıda dava açılmasıdır.<br />

2- Yargıtay’ın son yıllara kadar uygulaması bu yönde iken son yıllarda, Anayasa<br />

<strong>ve</strong> yasadaki hükmün lafzına <strong>ve</strong> ruhuna aykırı bir yorumla, ‘hizmetten<br />

ayrılabilir kişisel kusur’ biçiminde bir kavram benimseyerek açılan her<br />

davada davacı tarafın davalının kişisel kusuruna dayanması istisnanın kurala<br />

dönüştürülmesidir.<br />

3- Kamu görevlisinin ancak zarar <strong>ve</strong>rme kastıyla kin, garez, husumet, kıskançlık,<br />

intikam vb. duyguların etkisiyle hareket etmesi halinde ya da Anayasa <strong>ve</strong><br />

kanun kuralları ile emredici <strong>ve</strong> bağlayıcı temel hukuk ilkelerine açıkça aykırı<br />

davranması hallerinde kişisel kusura gidilebilir.<br />

4- Yargıtay’ın, tüm kamu görevlilerinin hizmetten ayrılabilir bir kişisel kusuru<br />

olabileceği <strong>ve</strong> tüm davalarda davacı tarafça davalının kişisel kusuruna<br />

dayanıldığı şeklindeki kabulü, Anayasanın 129/5 maddesi <strong>ve</strong> DMK’nın 13.<br />

maddesinin tamamen uygulama dışı bırakılması anlamına gelir.<br />

5- Kamu görevlisinin az <strong>ve</strong>ya çok kusurlu olmasının, ceza mahkemesinde<br />

yargılanması hatta mahkum olmasının dahi öneminin olmaması gerekir. Kusuru<br />

ağır olsa dahi kamu görevlisi aleyhine adli yargıda dava açılamaz. Kusurun<br />

ağırlığı kamu hizmetinden ayrışma için geçerli neden değildir. Danıştay’ın<br />

<strong>Gazi</strong> Üni<strong>ve</strong>rsitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XI, Sa.1-2, Y.2007<br />

579

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!