YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...
YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...
YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C.<br />
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi<br />
Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />
<strong>Cilt</strong> <strong>10</strong> • Sayı <strong>20</strong> • <strong>20</strong>12<br />
Volume <strong>10</strong> • Number <strong>20</strong> • <strong>20</strong>12
Yılda İki Kez Yayınlanır<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) yılda iki kez yayınlanan hakemli bir dergidir. Gönderilenyazılar<br />
ilk olarak editörler ve yazı kurulunca bilimsel anlatım ve yazım kuralları yönünden<br />
incelenir. Daha sonra uygun bulunan yazılar alanında bilimsel çalışmaları ile tanınmış üç ayrı<br />
hakeme gönderilir. Hakemlerin kararları doğrultusunda yazı yayınlanır veya yayınlanmaz.<br />
Hakemlerin gizli tutulan raporları dergi arşivlerinde beş yıl süre ile tutulur. Dergi politikaları<br />
ve yazım kuralları ile ilgili detaylar dergi sonunda bulunabilir. Belirtilmemiş hususlar için<br />
dergi sekreteryası aranabilir.<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) / Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>)<br />
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Terzioğlu Kampüsü,<br />
Rektörlük Binası/ Çanakkale - TÜRKİYE<br />
Tel: (+90) (286) 2180018-2605 Faks: (+90) (286) 2180608<br />
Erişim: http://ybd.comu.edu.tr / e-posta: ybd@comu.edu.tr<br />
<strong>YBD</strong>’de yayınlanan yazılarda fikirler yalnızca yazar(lar)ına aittir. Dergi sahibini,<br />
yayıncıyı ve editörleri bağlamaz.<br />
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın<br />
Yayın Şekli: 6 aylık Türkçe ve İngilizce<br />
Tasarım-Baskı Hazırlık: Karınca Ajans Tel: 0312 431 54 83<br />
Baskı: Ames Matbaacılık, Gersan Sanayii Sitesi, 654. Sok. No: 63, Ergazi-Ankara<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) EBSCOHOST Academic Search Complete,<br />
International Bibliography of the Social Sciences (IBSS), Worldwide Political Science<br />
Abstracts Databas, TÜBİTAK ULAKBİM, Index Islamicus, Ulrichs Periodical Directory,<br />
International Bibliography of Periodical Literature in the Humanities and Social<br />
Sciences (IBZ), International Bibliography of Book Reviews of Scholarly Literature in the<br />
Humanities and Social Sciences (IBR) ve ASSOS INDEX tarafından indekslenmektedir.<br />
Tüm hakları saklıdır. Önceden yazılı izin alınmaksızın hiçbir iletişim, kopyalama<br />
sistemi kullanılarak yeniden basılamaz.<br />
Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır.<br />
AllRightsReserved. No part of thispublicationmay be reproduced, storedorintroduced<br />
into a retrievalsystem, ortransmitted in any form, orbyanymeans, electronic, mechanical,<br />
photocopying, recording, orotherwise, withoutpriorwrittenpermission of the <strong>JAS</strong> editors.<br />
ISSN: 1304 - 5318
<strong>YBD</strong> <strong>Cilt</strong> <strong>10</strong> Sayı <strong>20</strong> <strong>20</strong>12 / <strong>JAS</strong> Vol: <strong>10</strong> No: <strong>20</strong> <strong>20</strong>12<br />
İÇİNDEKİLER / CONTENTS<br />
Editörden..................................................................................................v<br />
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11):<br />
Hodrick-Prescott Filtresi ......................................................................7-28<br />
Business Cycle Analysis in the Turkish Economy (1998-<strong>20</strong>11):<br />
Hodrick-Prescott Filter<br />
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye<br />
Değerlendirmesi.....................................................................................29-60<br />
Interaction of Tax Culture and Tax Policies:Evaluation of Turkey<br />
Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde<br />
Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri...............................................61-92<br />
The Problems That Encountered in the Special Provincial<br />
Administrations After the Law 5302 and the Proposals<br />
for their Solutions<br />
Süleyman Yaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi:<br />
Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma..............................................93-1<strong>10</strong><br />
The Relationship of Psychological Contract Breach and Organizational<br />
Commitment:An Application of Hotel Establishments<br />
Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />
Berrin GÜZEL<br />
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek:<br />
“Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”................................111-136<br />
An Act of the Democratic Party:Amnesty for Certain<br />
Crimes and Punishments<br />
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Economic Growth and Democracy in Turkey...................................137-155<br />
Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Demokrasi<br />
Halil BİLECEN, Eyyub Yunus KİBİS<br />
iii
The Likely Economic Effects of Turkish Membership<br />
on the European Union (EU): A Short Term Analysis....................157-180<br />
Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliğinin Muhtemel Ekonomik Etkileri:<br />
Kısa Süreli Bir Analiz<br />
Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />
The Causes of the Financial Crisis That Began in the<br />
16th Century and Continued until the Tanzimat Era<br />
in the Ottoman Empire..........................................................................181-194<br />
Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan<br />
Tanzimat’a Kadar Süren Mali Bunalımın Nedenleri<br />
Nilgün SERİM<br />
Kitap Tahlilleri / Book Reviews...........................................................195-<strong>20</strong>2<br />
Özetler ve Anahtar Kelimeler..............................................................<strong>20</strong>3-<strong>20</strong>6<br />
Yazarlar Hakkında..................................................................................<strong>20</strong>7-2<strong>10</strong><br />
Yazarlar için Bilgi Notu.........................................................................211-216<br />
Abstracts & Keywords...........................................................................217-2<strong>20</strong><br />
About the Authors..................................................................................221-224<br />
Notes for Contributors...........................................................................225-229<br />
iv
EDİTÖRÜN NOTU<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi’nin <strong>20</strong>. sayısı ile yine zengin bir akademik içerikle<br />
karşınızdayız. Son sayımızdan bu yana geçen sürede <strong>YBD</strong>’nin beş yeni<br />
uluslararası indeks tarafından taranmaya başlandığını siz değerli okuyucularımıza<br />
duyurmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.<br />
TUBITAK ULAKBIM Sosyal Bilimler Veri Tabanı, EBSCOHOST Academic<br />
Search Complete, ASSOS INDEX ve Worldwide Political Science<br />
Abstracts (CSA) tarafından düzenli olarak taranmakta olan <strong>YBD</strong>, son olarak<br />
dünyaca ünlü alan indekslerinden International Bibliography of the<br />
Social Sciences (IBSS), Index Islamicus, Ulrichs Periodical Directory, International<br />
Bibliography of Periodical Literature in the Humanities and Social<br />
Sciences (IBZ) ve International Bibliography of Book Reviews of Scholarly<br />
Literature in the Humanities and Social Sciences (IBR) tarafından da<br />
indekslenmeye başlandı.<br />
Yazı / Danışma Kurulumuzun ve bu sayımızda hakemlik yapan değerli<br />
akademisyenlerin titiz çalışmaları neticesinde sizlere yirminci sayımızda<br />
8 adet makale sunuyoruz.<br />
“Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-<br />
Prescott Filtresi” isimli makalenin sahibi Nur DİLBAZ ALACAHAN, Hodrick<br />
ve Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemini kullanarak<br />
kronik enflasyonist bir ortama sahip Türkiye makroekonomik yapısında<br />
çevrimsel ilişkileri incelemektedir. Çalışmada reel milli gelir ve enflasyon<br />
çevrimsel ilişkiyi açıklamakta iki uygun değişken olarak kullanılmaktadır.<br />
Yazar, 1998 (Q1)-<strong>20</strong>11(Q2) inceleme dönemi için elde edilen bulgular aracılığı<br />
ile Türkiye için uygulanan optimal λ parametresinin standart 1600<br />
değerinin çok altında olması gerektiğin iddia etmektedir.<br />
Ufuk GENCEL ve Elif KURU’nun “Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları<br />
Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi” isimli makalelerinde son yıllarda<br />
önemi giderek artan vergi kültürü kavramı incelenmektedir. Yazarlar bu<br />
çalışmalarında Türkiye’de <strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde uygulanan vergi politikaları<br />
ile vergi kültürünün etkileşimini inceleyerek vergi kültürü gelişimini<br />
değerlendirmektedir. Gencel ve Kuru bu dönemde vergi kültürünü<br />
artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli bir gelişme sağlanamadığı<br />
sonucuna varmışlardır.<br />
Süleyman Yaman KOÇAK ve Veli KAVSARA tarafından kaleme alınan<br />
“5302 sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar<br />
ve Çözüm Önerileri” isimli makalede İl Özel İdarelerinin gelişimi, yapısı,<br />
görevleri v.b. konularda bilgiler verilmiş ve sonrasında <strong>20</strong>05 yılında kabul<br />
edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile İl Özel İdarelerinde meydana<br />
gelen değişimler ve sorunlar üzerinde durulmuştur.<br />
Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN ve Berrin GÜZEL<br />
tarafından kaleme alınan “Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />
İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma” isimli makalede öncelikle<br />
psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık kavramlarına yer verilmiş, otel<br />
v
işletmelerinde çalışanlar üzerinde yapılan incelemede psikolojik kontratın<br />
ihlalinin çalışanların örgütsel bağlılığını etkilediği sonucuna varılmıştır.<br />
Cahide SINMAZ SÖNMEZ tarafından kaleme alınan “Demokrat Parti<br />
İktidarının İlk İcraatlarına bir Örnek: Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />
Kanun” isimli makalede, yazar 1950 yılında iktidara gelen Demokrat<br />
Parti’nin ilk icraatlarından biri olan “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />
Kanun”u ve bu af kanunda özellikle siyasi suçların affa dahil edilmemesinin<br />
Meclis’te, medyada ve kamuoyunda nasıl yankı bulduğunu incelemiştir<br />
Halil BİLECEN, Eyyub Yunus KİBİS “Economic Growth and Democracy”<br />
(Ekonomik Büyüme ve Demokrasi) isimli makalesinde, Johansen<br />
co-integration ve Vector Error-Correction (VECM) modellerini kullanarak<br />
Türkiye’de 1980 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> arasında, ekonomik büyüme ile demokrasi<br />
arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Yazar Türkiye’de ekonomik büyüme ve demokrasi<br />
arasında, anılan dönemlerde, Türkiye’de ekonomik büyüme ve<br />
demokrasi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu sonucuna varmaktadır.<br />
“The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European<br />
Union (EU): A Short Term Analysis” başlıklı makalesinde Adnan Çimen,<br />
Türkiye’nin olası Avrupa Birliği üyeliğinin Avrupa Birliği Ekonomisi üzerine<br />
muhtemel etkilerini incelemektedir. Yazara göre, günümüz koşulları<br />
altında gerçekleşecek bir üyeliğin Avrupa kuşkucularının sandığı gibi çok<br />
büyük bir olumsuz etkisi olmayacak, üyeliğin ilk yıllarında ortaya çıkan<br />
maliyetler sonraki yıllarda yaşanan olumlu gelişmelerle telafi edilebilecektir.<br />
Nilgün SERİM’in “The Causes of the Financial Crisis That Began in<br />
the 16th Century and Continued until the Tanzimat Era in the Ottoman<br />
Empire” (Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan Tanzimat’a<br />
Kadar Süren Mali Bunalımın Nedenleri) isimli makalesinde, Osmanlı İmparatorluğu<br />
döneminde başlayan mali krizi Osmanlı’nın Batı’nın gelişen<br />
uygarlığına uyum sağlayamamasına, bunun sonucu olarak da yeni keşifler<br />
sonucunda Anadolu ve Akdeniz’deki ticaret yollarının değişmesine ve<br />
Osmanlı’nın iktidarı kaybetmemek adına reform ve sosyal gelişmelere izin<br />
vermemesinin imparatorluğun sonunu hazırladığı sonucuna ulaşmaktadır.<br />
Bu sayımızda bir adet kitap tahlili de yer alıyor. Sebahattin YILDIZ,<br />
Güney Florida Üniversitesi’nde Otel ve Restoran Yönetimi Profesörü olan<br />
John R. Walker tarafından yazılan “Introduction to Hospitality Management”<br />
isimli kitabı incelemektedir.<br />
vi<br />
En içten saygılarımızla bir sonraki sayıda buluşmak temennisiyle,<br />
Editörler<br />
Ağustos <strong>20</strong>12
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 7-28, <strong>20</strong>12<br />
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı<br />
(1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Nur DİLBAZ ALACAHAN*<br />
Özet<br />
Makroekonomik yapıda çevrimsel ilişkilerin incelenmesinin önemi büyüktür.<br />
Türkiye ekonomisindeki kronik enflasyonist ortam düşünüldüğünde<br />
bu ilişkinin incelenmesinde reel milli gelir ve enflasyon çevrimsel<br />
ilişkiyi açıklamakta oldukça iyi iki uygun değişken olmaktadır. Çalışmada<br />
Hodrick ve Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemi<br />
kullanılmıştır. İş çevrimleri analizinde HP filtresinde optimal parametre<br />
seçimi önemli ve gerekli olduğu için 1998Q1-<strong>20</strong>11Q2 inceleme dönemi<br />
için elde edilen bulgular λ=1600, λ=98 ve λ=19 değerleri seçilerek<br />
karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak Türkiye için uygulanan optimal λ parametresinin<br />
standart 1600 değerinin çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />
Anahtar Kelimeler: İş Çevrimleri, Reel Gelir, Enflasyon, HP Filtresi<br />
1. GİRİŞ<br />
Sanayi Devrimi ile birlikte dünya ekonomilerinde farklı gelişmeler gözlenmiştir.<br />
Devrim öncesi tesadüfi (random) değişmeler dikkati çekmezken,<br />
devrim sonrası bu değişmeleri inceleme, sebeplerini araştırma gayreti içerisine<br />
girilmiştir. Dönem yaklaşımları çeşitli görüşler ortaya atarak konjontürel<br />
dalgalanmaları anlamaya/anlatmaya çalışmıştır. Dalgalanmalar<br />
üretim, istihdam, yatırım, tüketim, fiyatlar gibi makro değişkenler üzerinde<br />
görülmektedir. Bir dönemin “Nominal Değişkenler Reel Değişkenleri<br />
Etkilemez” savı (paranın yansızlığı) tekrar incelemeye alınmış, reel değişkenlerin<br />
etkilenme kaynağı araştırılmaya çalışılmıştır. Burada aktarım<br />
mekanizmaları devreye girmiştir. 1990’lı yıllarda geleneksel görüşlere sıkı<br />
sıkı bağlı olan Yeni Klasikler geleneksel görüşlerle bağdaşır bir şekilde<br />
* Arş. Gör. Dr. Nur Dilbaz Alacahan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İİBF, İktisat<br />
Bölümü, n_dilbaz@comu.edu.tr<br />
7
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
dalgalanmaları açıklamaya çalışmıştır. Yeni Klasik iktisatçıların en önemli<br />
isimlerinden olan Lucas rekabet piyasalarında piyasa aktörlerinin kararlarını<br />
eksik bilgi ortamında oluşturduklarından hareketle iş çevrimlerini<br />
yorumlamıştır. Ancak bu görüşe çeşitli eleştiriler olmuştur. Bunun üzerine<br />
rasyonel beklentileri kabul ederek iş çevrimlerini açıklayan Yeni Keynesciler<br />
fiyat ve ücret katılıklarını savunmuşlardır. Fakat bu görüş de katılıkların<br />
mikro temelleri üzerinde durmamıştır. Yeni Klasik görüşe yapılan<br />
eleştiriler sonucunda yeni klasik iktisatçılar iş çevrimlerini teknolojik gelişmelerle<br />
ilişkilendirerek Reel İş Çevrimleri Teorisi’ni ortaya atmışlardır.<br />
Her ekolün dalgalanmaları araştırmalarındaki sebep; ekonomide arz<br />
yanlı politikaların mı yoksa talep yanlı politikaların mı uygulanacağı konusuna<br />
ışık tutacağı içindir. Örneğin enflasyon ile reel milli gelir arasında<br />
ters çevrimsel (counter-cyclical) bir ilişki bulunduğu takdirde arz yanlı<br />
politikaların ekonomide uygulanma açısından uygun olacağı tersi öncü<br />
çevrimsel (pro-cyclical) durumunda ise talep yanlı keynesyen politikaların<br />
uygulanması gerektiği ortaya çıkacaktır.<br />
Lucas beklenmedik fiyat gelişmelerini açıkladığı modelde fiyatların<br />
genellikle öncü çevrimsel bir ilişki gösterdiğini vurgulamaktadır. Chadha<br />
ve Prasad ve Fiorita ve Kollintzas G-7 ülkeleri için fiyat düzeyinin tersçevrimsel<br />
bir yapıda olduğunu tahmin etmektedir. Kydland ve Prescott<br />
ABD ekonomisi için, Backus ve Kehoe <strong>10</strong> gelişmiş ülke ekonomisi için,<br />
Serletis ve Krause ABD ekonomisi için, Cashin ve Ouliaris Avustralya<br />
ekonomisi için reel üretim ile fiyatlar arasındaki ters-çevrimsel ilişkinin<br />
varlığını göstermektedir. Lopez vd. İspanya ekonomisi iş çevrimleri için<br />
enflasyonun arz-çekişli olduğunu gözlemektedir. Rand ve Tarp bir dizi<br />
(15) gelişmekte olan ülke ekonomisi için iş çevrimlerini arz yönlü olarak<br />
açıklamaktadır. Kydland ve Zarazaga Latin Amerika ülkeleri iş çevrimleri<br />
için ve Agénor vd. Türkiye ekonomisini de içeren pek çok gelişmekte olan<br />
ülke ekonomisi için reel çıktının çevrimsel bileşeni ve enflasyon arasında<br />
ters çevrimsel bir ilişkinin bulunduğunu söylemektedir.<br />
Ancak yapılan çalışmaların genelinde ABD ekonomisi için uygun<br />
görülen λ =1600 değeri seçilmiştir. Her ne kadar gelişmiş ülkeler için bu<br />
değerin uygunluğunun tartışılması gerekmese de gelişmekte olan ülkeler<br />
için bu değerin ne olması gerektiği üzerinde durulmasında fayda olmaktadır.<br />
Çünkü olması gerektiğinden büyük bir λ değeri çevrimsel hareket<br />
bileşeninin trend değerinden daha fazla saptığını göstermekte ve gelişmekte<br />
olan ülkelerdeki çevrimleri analiz edebilme sorununu gündeme<br />
getirmektedir. Bu nedenle yapılan çalışmalarda λ değerinin ne olması<br />
gerektiği üzerinde durulmuştur. Pedersen yöntemiyle optimal λ değeri<br />
8
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
tahmin edildiğinde λ parametresinin 98 olduğu görülmüştür. Dermoune<br />
ve diğerleri yöntemiyle λ parametresi 19 olarak bulunmuştur. Rand ve<br />
Tarp çalışmasında bir dizi gelişmekte olan ülke için Pedersen yöntemiyle<br />
düzgünleştirme parametresi tahmin ederek ortalama çevrim uzunlukları<br />
6 seneden küçük olan bu ülkeler için λ değerlerinin 3<strong>10</strong>–340 arasında değiştiğini<br />
gözlemlemişlerdir. Du-Toit çalışmasında, Güney Afrika için aynı<br />
yöntemle düzgünleştirme parametresi 352 olarak tahmin etmiştir.<br />
Çalışmada öncelikle iş çevrimleri kuramının metodolojisi verildikten<br />
sonra Türkiye ekonomisi tarafından tanıklık edilen iş çevrimleri, λ =1600<br />
ve λ =98 λ =19 değerleriyle reel gelirin ve enflasyonun çevrimsel bileşenleri<br />
dikkate alınarak incelenmiştir. Bu amaçla çevrimsel ilişkiler HP filtreleme<br />
yöntemi kullanılarak araştırılmıştır.<br />
2. İŞ ÇEVRİMLERİ KURAMININ ÖZET BİR METODOLOJİK<br />
AÇIKLAMASI<br />
Piyasadaki bir mal aşağı yönlü talep ve yukarı yönlü arz eğrisi tarafından<br />
tanımlanmaktadır. Malın fiyatı ise arz miktarının talep miktarına eşitlendiği<br />
yerde oluşmaktadır. Bu gidişat Walras’ın Genel Dengesi’ni (Walrasian<br />
General Equilibrium) güçlendirmektedir. Fiyatlar her piyasada eş anlı arz<br />
ve talebin eşitlenmesini ayarlamaktadır.<br />
(Veri bir fiyat setinde, talep edilen mal ve hizmetlerin toplam değeri<br />
arz edilen mal ve hizmetlerin toplam değerine eşittir). Genel denge sistemi<br />
satılan bütün mal ve hizmet miktarlarını ve nispi fiyatlarını belirlemektedir.<br />
En önemli teorik sonuç Görünmez El’in (invisible hand) varlığıdır. Bu<br />
durum paranın varlığından bahsetmeksizin istihdamın, üretimin ve nispi<br />
fiyatların nasıl belirlendiğini açıklamaktadır. Parayı modele eklemenin en<br />
basit yolu para talep dalgalanmalarını ve para arzını dışsal belirtmektir.<br />
Para talebi fiyat ve üretim seviyelerine bağlı olmaktadır. Üretim seviyesi<br />
Walrasyan Denge’de belirtilmektedir. Ancak fiyat seviyesi para piyasasında<br />
arz ve talep eşitliğinde ayarlanabilmektedir. Bu para tanımı klasik dikotomiye<br />
(para yansızlığına) sebep olmuştur. Reel faizi de içeren, nispi fiyatlar,<br />
üretim ve istihdam gibi reel değişkenler Walrasyan sistem tarafından<br />
belirlenmektedir. Nominal faiz, nominal ücret, fiyat seviyesi, para arzı gibi<br />
nominal değişkenler para piyasasında belirlenmektedir. Nominal değişkenler<br />
reel değişkenleri etkilemediği için para piyasası önemli değildir. Bu<br />
klasik görüş pek çok tartışmayı gün yüzüne çıkarmıştır 1 . Her arzın kendi<br />
1 N. Gregory Mankiw, “Real Business Cycles: A New Keynesian Perspective,”, The Journal<br />
of Economic Perspectives, Vol. 3, No. 3 (Summer, 1989), pp.79-80.<br />
9
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
talebini yarattığını söyleyen “Say Kanunu” fiyatların, ücretlerin ve faizin<br />
esnek olması nedeniyle ekonomideki dengesizliklerin kısa süreli olacağını<br />
ileri sürerek iş çevrimlerini açıklamaya çalışmamıştır.<br />
İş çevrimleri ile ilgili çalışmalar ilk olarak 19<strong>20</strong>’li ve 1940’lı yılları arasında<br />
gelişme göstermiştir. Sistematik araştırmalarda Mitchell, Frisch,<br />
Slutzky, Burns ve Mitchell, Koopmans’in çalışmaları öncü olmuştur.<br />
Ragnar Frisch tesadüfi şokları (random shocks) içeren fark denklemlerine<br />
neden olan iş çevrimlerini geliştirmiştir. Tesadüfi şoklardaki itici<br />
kuvvetler arasındaki farkları ve yayılma zamanlarını ayırt etmiştir. Eugen<br />
Slutzky’e göre iş çevrimleri tesadüfi nedenlerden ortaya çıkmıştır.<br />
Stokastik fark denklemlerini kullanmıştır. Arthur F. Burns ve Wesley C.<br />
Mitchell’e göre; iş çevrimleri iş çevrelerinde çalışmaların organize edildiği<br />
yurtiçi toplam ekonomik faaliyetlerde ortaya çıkan bir çeşit dalgalanma<br />
şeklidir. Bir çevrim, pek çok ekonomik faaliyetle aynı zamanda gerçekleşen<br />
genişlemelerden, benzer şekilde takip edilen genel durgunluklardan,<br />
daralmalardan ve bir sonraki çevrimin genişleme evresine dönüşen canlanmalardan<br />
oluşmaktadır. İş çevrimlerinin süresi bir yıldan on yıla veya<br />
on iki yıla kadar değişmektedir 2 . Burns and Mitchell iş çevrimlerini açıklarken<br />
bireysel ekonomik değişkenler arasındaki birlikteliğe bakmışlardır.<br />
Önemli olan seriler arasındaki birlikteliğin nedenleridir. Analizlerinde<br />
taşıma hizmetleri, bankacılık işlemleri, faiz oranları, fiyatlar, gelir ve çıktının<br />
ölçülmesini içeren yüzlerce serinin uygunluğu ile ilgilenmişlerdir 3 .<br />
Koopmans Mitchell ve Burns’un çalışmasına iki basit eleştiri getirmiştir.<br />
İlk eleştiri çalışmanın teorik temellere dayanmaması, diğeri ise değişkenlerin<br />
dağılımları hakkında kesin varsayımların olmamasıdır 4 .<br />
Keynesyen makroekonomi ücret ve fiyatların piyasaların temizlenmesi<br />
ile ayarlanması varsayımını terk ederek klasik dikotomiyi yıkmıştır.<br />
Ücret ve fiyatların esnek olmadığını kabul eden bir makroekonomik<br />
model klasik dikotomiyi ve paranın etkinsizliği görüşünü yok etmiştir 5 .<br />
1960’lı yıllarda hüküm süren Keynesyen modeller toplam talebi kontrol<br />
etmek için maliye ve para politikalarını uygulayan gerekli tüm araçları<br />
sağlamaktadır. Toplam talebin aşırı olduğu durumda enflasyon meydana<br />
gelmekte, talep yetersizliğinde ise işsizliğin ortaya çıktığı görülmektedir.<br />
2 Finn E. Kydland and Edward C. Prescott, “Business Cycles: Real Facts and a Monetary<br />
Myth”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review, c.14,1990, pp. 1-4.<br />
3 Diebold, F.X. and Rudebusch, G. “Measuring Business Cycles: A Modern Perspective,”<br />
Review of Economics and Statistics, 78, (1996), p.67.<br />
4 Kydland and Prescott A.g.e. p.4.<br />
5 Mankiw A.g.e. p.80.<br />
<strong>10</strong>
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Politika yapıcıları tarafından karşılaşılan bu dilemma enflasyon ve işsizlik<br />
arasında bir tradeoff un (Phillips Eğrisi) varlığını göstermektedir. (Keynes<br />
yatırımları girişimcilerin iyimser ve kötümser ruhi durumları ile ilişkilendirirken,<br />
iş çevrimlerinin sebebini ima etmiş bulunmaktadır. Ancak bu yılların<br />
dünya ekonomisinin canlanma yaşadığı dönemler olması nedeniyle<br />
iş çevrimlerine ilgi fazla olmamıştır). 1970’li yıllarda yüksek enflasyonların<br />
ortaya çıkması pek çok ekonomisti iş çevrimleri konusunda araştırma yapmaya<br />
zorlamıştır. Bu süreçte maliye ve para politikalarındaki değişimleri<br />
ekonomik faaliyetlerdeki değişimleri anlamada basit Keynesyen modeller<br />
yetersiz kalmıştır. Artık ciddiye alınmayan teorik temelleri yetersiz kalsa<br />
da Keynesyen ekonomi ampirik başarılar elde etmiştir. Keynesyen yorumdaki<br />
temel hatanın mikro temellere dayanmamış olduğunu Milton Friedman<br />
belirtmiştir. Friedman uzun dönemde Phillips Eğrisi’nin dikey (vertical)<br />
olduğunu yani geleneksel microekonomik prensiplerin parasal gelir<br />
ve nominal fiyatlarda sıfırıncı dereceden homojen olan reel arz ve talepten<br />
kaynaklandığı bireylerin fayda firmaların kar maksimizasyonundan oluştuğunu<br />
ifade etmiştir. Sürdürülebilir bir enflasyonun mal arz ve talebi ile<br />
uyumlu olması gerekmektedir. Ekonomideki dalgalanmaların sebebinin<br />
genellikle para arzındaki düzensizlikten kaynaklandığı belirtilmektedir.<br />
Para miktarındaki değişim uygulanan politikalardan kaynaklanmaktadır.<br />
İş çevrimlerinin sebebi büyük ölçüde piyasa dışı (egzojen) gelişmelerdir.<br />
Lucas uygulanacak politikalar hakkındaki beklentilerin şimdiki kararları<br />
etkileyeceğini vurgulamaktadır. Ekonomik dalgalanmalar kişilerin fiyat<br />
düzeyini öngörmedeki hatalarından kaynaklanmaktadır. İş çevrimlerini<br />
gayri safi milli hasılanın trend bileşeni etrafındaki dönemsel ya da büyüklük<br />
olarak tekdüzelik göstermeyen dalgalanmalar ile ilişkilendirmekte ve<br />
bu sürecin doğal bilimlerdeki tam olarak belirlenebilen (deterministic)<br />
dalgalanma hareketlerinden ziyade olasılıklı (stochastic) bir süreç dahilinde<br />
dağılım gösteren fark eşitlikleri ile tanımlanabileceğini belirtmektedir.<br />
Böylelikle Keynesyen analiz tarafından kullanılan davranışsal ilişkiler<br />
değiştirilmiştir 6 . Ancak Lucas modelinde sadece öngörülmeyen paranın<br />
reel çıktıyı etkileyeceği görüşünün uygulamadaki zayıflığı ekonomistleri<br />
paranın iş çevrimlerindeki rolünü ve para ile çevrimler arası ilişkileri<br />
incelemeye yöneltmiştir. Sadece para arzında öngörülmeyen değişiklikler<br />
üretimi etkilememekte aynı zamanda para stokundaki değişikliklerin de<br />
etkisi görülmektedir. Bu nedenle bazı ekonomistler üretimdeki değişikliklerin<br />
para arzında değişiklik meydana getirebileceğini öne sürmektedir.<br />
Üretimin artması sonucu banka sisteminin yüksek harcamaları finanse<br />
edebilmek için para arzını artırması bu duruma örnek verilebilmektedir.<br />
6 Charles I. Plosser, “Understanding Real Business Cycles”, Journal of Economic Perspectives,<br />
Volume3, Number3 - Summer 1989, pp.51-52.<br />
11
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Para arzı değişikliklerinin iş çevrimlerine neden olmayacağı görüşü dalgalanmaların<br />
nedenlerini araştırma gereğini doğurmuştur. Parasal iş çevrimlerinden<br />
reel iş çevrimlerine geçiş süreci başlamıştır 7 .<br />
1980’li yılların sonları ve 1990’lı yılların başlarında iş çevrimlerine yönelik<br />
çalışmalar yoğunlaşmıştır. Yeni Klasik Makroekonomi iş çevrimleri<br />
teorilerinin canlanmasına neden olmuştur. İş çevrimlerine neden olarak<br />
parasal yanılmaları, nominal şokları, eksik bilgiyi vurgulamaktadır. Keynesyen<br />
yaklaşıma bir meydan okuma görünümünde olması Reel İş Çevrimleri<br />
Teorisi (Real Business Cycles Theory) ile ilgilenen Yeni Keynesyen<br />
yaklaşımının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yeni Keynesyen yaklaşım<br />
rasyonel beklentileri kabul etmekte fakat Yeni klasiklerin tersine tam rekabetten<br />
ziyade eksik rekabeti vurgulamaktadır. Ancak Yeni Keynesyen yaklaşımın<br />
aksine tam rekabetçi ekonomiler reel şoklara maruz kalmaktadır 8 .<br />
RBCT Kyland ve Prescott ve Long ve Plosser, King ve Plosser, Kydland<br />
ve Prescott, Backus v.d, Chari vd. ve Rebelo yaptıkları çalışmalarla doğmuştur.<br />
Bu kuramın amacı çevrimsel dalgalanmaları oluşturan yayılma<br />
mekanizmaları ile onların kaynaklarının belirtilmesini açıklamaktır 9 .<br />
RBCT’nin gelişimi mikro temellere dayandırılmaktadır. Makroekonomik<br />
dalgalanmalar bireylerin karar verme maksimizasyonu sonrası oluşmaktadır.<br />
Bireysel aktörlerin çözümü oluşturan tutarlı kararları ekonomiye<br />
etki etmektedir <strong>10</strong> . Geleneksel İş Çevrim Teorileri’nin tersine toplam arz,<br />
toplam talep, para arzı gibi faktörleri kullanarak çevrimsel dalgalanmaları<br />
açıklamaya çalışmamaktadır. Bunun yerine faktör üretiminde beklenmeyen<br />
değişmelere optimal cevaplar (teknolojik şoklar gibi..) bulmaya çalışmaktadır.<br />
RBCT’e göre üretim fonksiyonundaki dalgalanmalar dışsal şoklar tarafından<br />
meydana gelmektedir. Ekonomideki aktör davranışları, tüketimin<br />
ve yatırımın çıktıda oluşan direkt şoklara etkisini belirtmektedir. İşgücünün<br />
marjinal verimliliği etkilendiği için istihdamda dalgalanmalar görülmektedir<br />
11 .<br />
7 Rudiger Dornbush and Fischer Stanley Makroekonomi McGraw-Hill-Akademi Yayını-<br />
İstanbul 1998, 1.Baskı, ISBN: 0-07-115683-6, Çeviri Editörü: Erhan Yıldırım, Çevirenler:<br />
Salih Ak, Mahir Fisunoğlu, Refia Yıldırım, s.251.<br />
8 George W. Stadler, “Reel Business Cycles”, Journal of Economic Literature, Vol. 32,<br />
No.4, 1994, pp.1750.<br />
9 Pene Kalulumia and Francine Nyankiye, “Labor Adjusment Costs, Macroeconomic<br />
Shocks and Reel Business Cycles in a Small OPen Economy”, Journal of Macroeconomics,<br />
Fall <strong>20</strong>00, Vol.22, No.4, p. 671.<br />
<strong>10</strong> Stadler A.g.e. p.1753.<br />
11 Jeremy Greenwood, Zvi Hercowitz and Gregory W. Huffman, “ Investment, Capacity<br />
Utilization, and the Real Business Cycle”, The American Economic Review, Vol. 78, No.<br />
3 (Jun., 1988), p.402.<br />
12
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
RBCT ekonomik faaliyetlerdeki değişikliklere karşı rasyonel birey<br />
maksimizasyonunun nasıl cevap verdiği ve bu cevapların üretim dengesine<br />
nasıl etki ettiği soruları ile ilgilenmektedir. Bu soruların cevaplandırılması<br />
için ekonomik faaliyetlerin özellikleri ve zamanla nasıl ortaya çıktığının<br />
bilinmesi gerekmektedir 12 . Reel iş çevrimleri üretim ve istihdamdaki<br />
dalgalanmaları, hızla uyarlanan ve dengede kalan piyasaların reel şoklardan<br />
etkilenmesine bağlamaktadır 13 .<br />
Şekil: 1 Konjonktürel Dalgalanmalar<br />
Bu dalgalanmalar karşısında bireyler tüketimlerini ve emek arzlarını<br />
akılcı bir şekilde değiştirmektedir. Bu teoriye göre mevcut üretim teknolojilerindeki<br />
değişikliklere yönelik aktörlerin cevabı akılcı ve yeterli olmaktadır<br />
14 .<br />
RBCT neoklasik iktisadın varsayımlarını kabul etmektedir. Fiyat ve<br />
ücretlerin esnekliğini, rasyonel beklentileri ve piyasa temizliğini benimsemektedir.<br />
Tam istihdamda denge söz konusudur. Para yansızdır. Dalgalanmalara<br />
neden olan üretim teknolojisi (teknolojik şoklar; petrol fiyatlarındaki<br />
artış, kötü hava koşulları) ve maliye politikasındaki değişikliklerdir.<br />
Nominal değişkenler reel değişkenleri etkilememektedir.<br />
Ekonomide sonsuz yaşama sahip benzer bireyler bulunmaktadır. Temsili<br />
bir hanehalkı ve temsili bir firma vardır. Bu ajanlar belirlenmiş amaç<br />
fonksiyonlarını veri teknoloji ve kaynak kısıtları altında optimize etmekte-<br />
12 Kalulumia and Nyankiye A.g.e. p.53.<br />
13 Dornbush, Stanley A.g.e. p.251.<br />
14 Mankiw A.g.e. p.79.<br />
13
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
dir. Bütün ajanlar rasyonel beklentilere sahiptir. Para yansızdır. Asimetrik<br />
enformasyon yoktur. Piyasalardaki bilgilere bireyler istediklerinde ulaşabilmektedir.<br />
Eksik bilgi söz konusu değildir 15 .<br />
Makroekonomik değişkenlerin çoğunun birlikte hareket ettiği görülmektedir.<br />
Çevrimler üzerindeki ekonomik serilerin birlikte hareketliliği<br />
söz konusudur. Ekonomik aktivitelerdeki dalgalanmalar devamlılık<br />
göstermektedir. Aktivitelerin ortalama ve trend değerlerinden sapmalar<br />
önemli bir zaman almaktadır. İş çevrimlerindeki genişleme ve daralma<br />
arasındaki değişim oldukça yavaş olmakta ve ekonominin tamamına yayılmaktadır<br />
16 .<br />
RBCT, çevrimlerin teknoloji ve üretimdeki tesadüfi değişmelerden<br />
meydana geldiğini savunmaktadır. RBCT’de Ragnar Frisch ve Eugen<br />
Slutzky durağan denge durumundan sapmalara neden olan itki mekanizması<br />
ile bir süre durağan denge durumunda sapmalara neden olan yayılma<br />
mekanizması arasındaki farkı ortaya koymuştur. Dışsal verimlilik<br />
şokları başlıca itki mekanizmasıdır 17 .<br />
Verimlilik şokları veri miktarda girdi ile çıktı düzeyini değiştiren şoklardır<br />
18 . Bu yaklaşıma göre teknolojik şoklar ekonomiyi genişleten pozitif<br />
şoklar ve ekonomiyi daraltan negatif şoklar olmak üzere iki çeşittir. Pozitif<br />
şoklar toplam arz eğrisini (AS) sağa, negatif şoklar ise sola kaydırmaktadır.<br />
Negatif şokla birlikte beklentiler olumsuz etkilenecek, firmaların emek<br />
talebi gerilediği için istihdam daralacak, ücretler azalacaktır. Aynı şekilde<br />
toplam talep eğrisi (AD) de sola kayarak fiyatlar genel seviyesini yükseltmiş<br />
olacaktır. Pozitif şoklarda ise tersi durum yaşanacaktır. Aşağıdaki şekillerde<br />
negatif ve pozitif şokların etkileri gösterilmektedir:<br />
15 Stadler A.g.e. p.1753.<br />
16 Francis X. Diebold and Glenn D. Rudebusch “Five Questions About Business Cycles”,<br />
FRBSF Economic Review <strong>20</strong>01. (Çevrimiçi) http://www.frbsf.org/publications/economics/review/<strong>20</strong>01/article1.<strong>pdf</strong>.<br />
07.02.<strong>20</strong>11. p.6.<br />
17 A.e. pp.1752-1753.<br />
18 Dornbush, Stanley A.g.e. p.253.<br />
14
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Şekil:2 Negatif Şok Etkisi<br />
Şekil:3 Pozitif Şok Etkisi<br />
Pozitif şok etkisi ile ücret artışlarından faydalanmak isteyen kişiler<br />
daha çok çalışarak çıktı düzeyini de artıracaktır. Ayrıca daha fazla yatırım<br />
yapıldığı için pozitif etki gelecek dönemlere de yayılmış olacaktır. Pozitif<br />
bir şokla istihdam, üretim, tüketim ve yatırımlar artmış olacaktır.<br />
Verimlilik şokları işgücü prodüktivitesine ve boş zaman maliyetlerine<br />
karşılık istihdamın artırılması ve düzgünleştirilmiş tüketimin (smooth<br />
consumption) sağlanması amacıyla yatırımını ve tasarrufunu ayarlayan<br />
rasyonel bireylerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ancak bu durumun<br />
istihdamda, yatırımda ve tüketimde konjonktürel dalgalanmalar yaratması<br />
uygulamada yapay olduğunu göstermektedir 19 .<br />
Üretim fonksiyonunu yukarı ve aşağı kaydıran teknolojik şoklar çevrimleri<br />
oluşturmaktadır. Şokların çıktı üzerindeki etkisi Dönemlerarası<br />
Boş Zaman İkamesi (intertemporal substitution of leisure) tarafından açıklanmaktadır.<br />
Verimlilikteki bir artış istihdamın artmasına neden olarak<br />
boş zaman maliyetini artırmaktadır. Şokların etkileri yayılma mekanizması<br />
tarafından genişlemektedir. Genişlemenin sebebi; çıktıdaki artışın sermaye<br />
stoklarında ve yatırımda kısmi bir artış olarak görülmesi sonucu, bireylerin<br />
tüketim artışlarını istemesidir. Genişlemenin diğer sebebi; yatırım<br />
sürecindeki bir gecikmenin gelecekteki yatırımı etkileyerek bir şoka neden<br />
olmasıdır. Diğer bir sebep ise; bireylerin ücretlerdeki geçici değişmelere<br />
karşılık dönemlerarası boş zaman ikamesine yönelmeleridir. Bireyler ücretler<br />
düştüğünde daha fazla boş zaman kullanarak, ücretlerin yükseldiği<br />
durumdaki fazla çalışmalarını telafi etmektedirler. (Dönemlerarası boş<br />
19 Enrıque G. Mendoza “Real Business Cycles in a Small Open Economy”, The American<br />
Economic Review, Vol. 81, No. 4 (Sep., 1991), p.797.<br />
15
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
zamanın ikamesi ile ücretlerdeki küçük değişikliklere karşılık büyük çıktı<br />
etkileri yaratılabilmektedir <strong>20</strong> ). Bir diğer sebep; firmaların talepteki beklenmeyen<br />
değişmelerle karşılaşması durumunda stokları kullanabilmesidir.<br />
Stoklar tüketildiğinde ve marjinal maliyet artışları ile karşılaşıldığında<br />
stok artırımına gidilerek birkaç dönem çıktı artırımı sağlanabilmektedir.<br />
RBC ikinci ve üçüncü yayılma mekanizmalarına odaklanmaktadır 21 .<br />
Reel iş çevrimleri kalıcı teknoloji şoklarıyla ya da trend GSMH’ye gelen<br />
şoklarla açıklanabilmektedir. Teknoloji şokları firmalar ve hanehalkları<br />
için büyük önem arz etmektedir. Şokları firmalar ve hanehalkları dikkate<br />
almaktadır. Faktör fiyatlarına ve toplam faktör verimliliğine yönelik şoklar<br />
farkına varıldıktan sonra hanehalkları tasarruf ve tüketimleri optimal düzeyde<br />
tutan ve emek arzlarını maksimize eden faydayı sağlamaya, firmalar<br />
ise emek taleplerini maksimize eden karları sağlamaya yönelmektedir.<br />
Teknoloji Şoklarına Karşı Temsili Firma Durumu<br />
Temsili firma uluslararası ticarete konu olan nihai mal üretmek için girdi<br />
olarak işgücünü ve sermayeyi kullanmaktadır. Üretim Cobb-Douglas üretim<br />
fonksiyonu ile gerçekleşmektedir 22 .<br />
y t<br />
= Atk α t-1 [(1+ γ)t l t<br />
] 1-α , 0
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Teknoloji Şoklarına Karşı Temsili Hanehalkı Durumu<br />
Temsili hanehalkının kendi sermayeleri vardır. Bu sermayeyi belli bir oran<br />
karşılığında firmaya kiralamaktadır. Hanehalkına çalışma zamanları ile<br />
boş zamanları konusunda bir tercih yapma hakkı sunulmuştur. Ayrıca<br />
dünyanın her yerinde aynı faizi uygulayan bonolara ulaşma hakkı da verilmiştir.<br />
Dış sermaye piyasalarından borçlanabilmektedir. Hanehalkı faydayı<br />
tüketimden c t<br />
ve boş zamandan h t<br />
’den türetmektedir. Hanehalkının<br />
fayda ençoklama problemi iki farklı fayda fonksiyonu ile incelenebilmektedir<br />
23 ;<br />
U(c t,<br />
l t<br />
) = [(c t<br />
γ<br />
(1-l t<br />
)1-γ) 1-σ] /(1-σ) (Cobb-Douglas)<br />
U(c t<br />
,l t<br />
) = [(c γ t - τ Γ t-1 l υ t )1-σ ]/(1-σ). (GHH)<br />
Greenwood, Huffman, ve Hercowitz (1988) denkleminde gösterilen<br />
emek arzının tüketime değil teknolojik şoka bağlı olduğudur. Teknolojik<br />
şokla birlikte emek talebi değişerek çalışma saatleri üzerinde etkili olabilecektir.<br />
Temsili bir hanehalkı dış sermaye piyasalarından borçlanmasına<br />
izin verilmektedir. Sabit sermaye yatırımı sabit sermaye stoku Kt’nin değismesinden<br />
ileri gelen bir maliyet ödenmesine bağlıdır (φ(Kt)) (adjustment<br />
costs). Böylelikle bono alımları bt da aynı tur bir reel maliyet odenmesine<br />
bağlıdır (ψ(bt)). Temsili hanehalkının t dönemindeki bütçe denklemi aşağıdaki<br />
gibidir:<br />
c t<br />
+ i t<br />
+ φ(K t<br />
) + b t+1<br />
+ ψ(b t<br />
) = w t<br />
l t<br />
+ r t<br />
K t<br />
+ R t<br />
b t<br />
Bu denklemde R t<br />
yükselen pazar ekonomisinin uluslararası sermaye<br />
piyasalarından aldığı borçlarda ödediği faiz oranı; r t<br />
de sabit sermaye hizmetleri<br />
için ödenen kira oranıdır.<br />
3. TÜRKİYE’DE REEL GELİR VE ENFLASYONUN ÇEVRİMSEL<br />
BİLEŞENLERİ<br />
Enflasyon ve reel gelirdeki çevrimselliğin incelenmesi Türkiye gibi uzun<br />
yıllar kronik enflasyonla mücadele etmiş bir ülke için uygulanacak politikaların<br />
belirlenmesi konusunda önemlidir. Counter-cyclical bir ilişki arz<br />
yanlı iş çevrim modellerinin, pro-cyclical bir ilişki ise talep yanlı iş çevrim<br />
modellerinin uygulanmasını gündeme taşımaktadır. Ayrıca ekonomik<br />
dalgalanmalarda dip ve zirve noktaları arasında çözümlemelere konu olabilecek<br />
çevrimlerin bileşenlerine ayrılması politika uygunluğu için gerekli<br />
olmaktadır.<br />
23 Sumru Altuğ, “Türkiye’de ve Yükselen Piyasa Ekonomilerinde İş Çevrimleri” (Çevrimiçi)<br />
http://home.ku.edu.tr/~saltug/altug0015.<strong>pdf</strong>. 03.03.<strong>20</strong>11, s.12.<br />
17
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Türkiye uzun yıllar boyunca yüksek enflasyon oranları ile karşı karşıya<br />
kalmış ve mücadele yolları aramıştır. Bazı yıllarda yüksek büyümelere<br />
rağmen düşük enflasyon oranları da gözlenmiştir. 1963-1967 dönemi<br />
düşük enflasyon oranına ulaşma açısından başarılı yıllar olmuştur. Başta<br />
Almanya ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde insan gücü kıtlığının yaşanması<br />
Türk işçilerinin ithaline sebep olmuş, bu durum enflasyonun düşmesini<br />
sağlamıştır. En yüksek büyüme hızı 1966 yılında %12 olarak gerçekleşmiştir.<br />
Ortalama %6.6’lık büyüme hızı ortalama %5.2’lik bir enflasyon oranı ile<br />
gerçekleşmiştir. Bu durum gelişen bir ekonomi için istikrar içinde büyümeyi<br />
ifade etmektedir. 1968-1972 dönemi boyunca yaşanan siyasal, sosyal<br />
ve ekonomik çalkantılara rağmen ortalama büyüme hızı %6.3 olarak gerçekleşmiştir.<br />
1970 sonrası dönemde ortalama büyüme hızlarındaki dalgalanmaların<br />
başlıca sebeplerinden biri reel sektörde belirsizliğin artmasıdır.<br />
1970’li yılların ikinci yarısında petrolün varil fiyatının 2.74 dolardan 11.65<br />
dolara yükselerek, döviz dar boğazına girilmiştir. 1973-1977 döneminde<br />
dış kaynak alımında tıkanmaya rağmen ülke ticari kredilerle ve dövize<br />
çevrilebilir mevduat ile borçlanmaya giderek ithalat hacmini artırmıştır.<br />
Bu yapay yöntemle ülke 1975-1976 yıllarında %8 civarında büyümüştür.<br />
1979 ve 1980 yıllarında enflasyon kontrolden çıkmıştır. Kamu açıklarının<br />
artması, açıkların kapatılması için borçlanmaya gidilmesi ve iç/dış borç faizlerinin<br />
artması 1980’li yıllarda enflasyonda üç haneye ulaşılmasının belli<br />
başlı nedenlerindedir. Kronik yüksek enflasyon sonucu kaynakların etkin<br />
kullanımı ve dağılımı olumsuz yönde etkilenmiştir. Bireyler uzun vadeli<br />
yatırımlarını kısa vadeli yatırımlara dönüştürmüşlerdir. Yaşanan döviz<br />
kıtlığı nedeniyle 24 Ocak 1980 İstikrar Programı’nda çözülmesi beklenen<br />
öncelikli sorun yükselen enflasyon olarak belirtilmiştir. İstikrar Programı’ndaki<br />
anti-enflasyonist ve dışa açılmayı özendiren önlemlerle ülke ekonomisi<br />
tekrar canlanmaya başlamıştır. Finansal piyasaların gelişmesi ve<br />
globalleşme sürecinin gerçekleşmesi ile dünyada olduğu gibi Türkiye’de<br />
de 1980’li yıllarda piyasa ekonomisi ön plana çıkmıştır. Piyasa ekonomisinin<br />
ön plana çıkması fiyat istikrarının önemini daha fazla vurgulamıştır.<br />
1980 yılında %<strong>10</strong>72 olan toptan eşya fiyatları İstikrar Programı’nın uygulanması<br />
ile 1981 yılında %36.7’ye, 1982 yılında %25.2’ye, 1983 yılında ise<br />
%30.4’ye düşmüştür. 1984’ten itibaren enflasyon düşme trendine girmiştir.<br />
1984 yılında %50.3 olarak gerçekleşen enflasyon oranı 1985 yılında %43.2,<br />
1986 yılında %29.6 oranında gerçekleşmiştir. 1986 yılından sonra enflasyon<br />
tekrar yükselmeye başlamış, 1987 seçimlerinin olması nedeniyle para<br />
ve maliye politikalarının gevşetilmesi, personel giderlerinin artırılması sonucu<br />
1988 yılında enflasyon %68.3 seviyesine çıkmıştır. 1989 dönüşümü ile<br />
dış finansal serbestliğe geçilmiştir. Böylelikle ülkeye aşırı bir yabancı sermaye<br />
girişi olmuştur. Seçimlerde izlenen politikalar da olumsuz etkilerini<br />
18
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
bir sonraki sene göstererek, 1989 yılında enflasyon rakamının %69.6’larda<br />
olmasına neden olmuştur. 1990’lı yıllar ekonomik istikrarsızlığın tekrar<br />
gündeme geldiği yıllar olmuştur. Yaşanan belirsizlikler sonucu ülkeden<br />
yabancı sermaye çıkışları yaşanmış, devalüasyon beklentisinin döviz talebini<br />
artırması sonucu döviz açıkları oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti<br />
Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri yetersiz hale gelmiştir. 1994 yılında<br />
faiz hadleri aşağıya çekilmeye çalışılmış ve bu durum krizle sonuçlanmıştır.<br />
Krizden çıkmak için 5 Nisan 1994’te bir istikrar paketi açıklanmıştır.<br />
Paketteki yapısal düzenlemenin özü kamu ekonomik kuruluşların özelleştirilmesine<br />
yöneliktir. Bütçe üzerindeki yükün azaltılması için sosyal<br />
güvenlik ve tarımın desteklenmesi için de tarımsal destekleme konuları<br />
yeniden düzenlenmek istenmiştir. Türkiye 1996 yılında %7.1 oranında ve<br />
1997 yılında ise %8 oranında bir büyüme gerçekleştirmiştir. 1996 yılında<br />
gerçekleşen enflasyon oranı %84.9, 1997 yılında ise bu oran %91 olmuştur.<br />
1998 yılına gelindiğinde büyüme hızı %3.9 düzeyine gerilemiştir. 1999<br />
yılında yaşanan deprem sonucunda ülke negatif bir büyüme içine girmiştir.<br />
Türkiye <strong>20</strong>01 yılında %9.5 oranında daralma yaşamış, gerçekleşen<br />
enflasyon rakamı %88.6 olmuştur. Daralmanın sebebi <strong>20</strong>00 Kasım, <strong>20</strong>01<br />
Şubat Krizleridir. Kriz sonrası dalgalı kur rejimine geçilmiş piyasalarda<br />
beklenen güven ortamı sağlanamamıştır. Belirsizlik uzun süre devam etmiş,<br />
bu durum döviz kuru ve faiz oranlarına yansımıştır. <strong>20</strong>01 yılının Ekim<br />
ayında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ek finansman imkânının gündeme<br />
gelmesi TL’nin yabancı paralar karşısında değerini artırmaya başlamıştır.<br />
<strong>20</strong>02 yılına gelindiğinde TCMB’nin bağımsızlığa kavuşması ile uygulanan<br />
para politikasının başarılı olması, yeni makroekonomik politikaların ve<br />
yapısal reformların yapılması sonucu ekonomi ciddi bir canlanma sürecine<br />
girmiş, enflasyon %30.8, büyüme %7.8 olarak gerçekleşmiştir. <strong>20</strong>03<br />
yılı büyümesi mal ve hizmet ihracatı ve iç talepteki canlanma ile %5 düzeyinde<br />
seyretmiştir. Irak Savaşı’nın etkisiyle artan döviz kurları ve petrol<br />
fiyatları ülkede enflasyonun maliyet yönlü olmasına neden olmuştur.<br />
<strong>20</strong>04 yılına gelindiğinde ise yüksek büyüme performansına devam edilmiş<br />
%9.9’luk bir büyüme gerçekleşmiştir. <strong>20</strong>04 sonrası yıllarda büyüme<br />
hızlarında düşüşler yaşanmıştır. Yüksek büyümenin sürdürülememesinin<br />
başlıca nedenleri iç talep ve borçlanmaya yönelik bir büyümenin olması,<br />
aşırı değerlenen TL, sürekli artan cari açıktır. Enflasyon rakamları ise <strong>20</strong>06<br />
yılının dışında tek hanelidir. Bu durumda <strong>20</strong>02 yılında uygulanmaya başlanan<br />
örtük enflasyon hedeflemesi ve tamamlayıcısı olarak <strong>20</strong>06 yılında<br />
uygulanmaya başlanan açık enflasyon hedeflemesi sonrası enflasyonun<br />
tek haneli rakamlara düştüğü görülmüştür. <strong>20</strong>07, <strong>20</strong>08, <strong>20</strong>09 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılları<br />
için büyüme hızları %4.7, 0.7, -4.8, 8.9 iken enflasyon oranları %5.94, 8.11,<br />
5.93, 8.87 olarak gerçekleşmiştir.<br />
19
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Yüksek enflasyon rakamlarında büyüme oranlarının düştüğü, hatta<br />
negatif düzeye indiği görülmektedir. Enflasyonist ortamda yatırımların<br />
gelecekteki karlılığı konusunda belirsizlikler yaşanmakta, yatırımlar azalmaktadır.<br />
Bu nedenle büyüme hızında düşmeler olmaktadır. Ayrıca enflasyon<br />
ülke parasının değer kazanmasına neden olarak ihracatın daha pahalı<br />
hale gelmesi sonucu dış ticaret açıklarını artırmaktadır. Phillips eğrisi<br />
kısa dönemde enflasyon ile büyüme arasında pozitif bir ilişki öngörse de<br />
uzun dönemde enflasyon oranının belirli bir düzeyi aşması sonucu enflasyon<br />
ve büyüme arasında negatif bir ilişki söz konusudur.<br />
Araştırmacıların pek çoğu Türkiye ekonomisindeki iş çevrimleri için<br />
büyüme ve enflasyonu incelemeye çalışmışlardır. Ateşoğlu ve Dutkowsky<br />
1960-1988 dönemleri arasında yıllık toplam çıktıyı belirleyen faiz, fiyat düzeyi/enflasyon<br />
verilerini kullanarak Türkiye ekonomisinin görünümünün<br />
basit bir RBC modelinin öngörüleriyle tutarlı bir yol izlediğini belirtmişlerdir.<br />
Para politikasının yansız olduğunu ve çıktının autoregressive trendli<br />
bir yapıya sahip olduğunu bulmuşlardır.<br />
Altuğ ve Yılmaz Türkiye’deki enflasyon şoklarının sanayi üretimince<br />
temsil edilen reel faaliyetlerdeki önemli negatif cevaplara neden olduğunu<br />
dinamik vektör ardışık bağlanım (dynamic vector autoregression) modelleriyle<br />
tahmin etmişlerdir.<br />
Alper 1978-1997 dönem arası aylık fiyat düzeyi, enflasyon ve faiz oranı<br />
verilerini kullanarak Türkiye ekonomisi için arz yanlı bir model uygulanması<br />
gereğini ortaya atarak ters çevrimsel bir ilişki bulmuştur. Benzer<br />
şekilde Alper 1987-<strong>20</strong>00 çeyrek verileri kullanarak hem fiyat düzeyi hem<br />
de enflasyonda meydana gelen ters çevrimsel ilişkilere değinmiştir. Talep<br />
yanlı iş çevrimlerinden ziyade arz yanlı iş çevrimlerinin uygunluğunu<br />
önermiştir. Bulgular verimlilik ve işgücü girdilerinin pro-cyclical olduğunu<br />
ancak bunların çıktı çevrimselliğine neden olmadığını göstermektedir.<br />
Uzun dönemli sermaye girişleri pro-cyclical olarak ortaya çıktığı için bir<br />
sorun olarak görülmekte ve arz yanlı modellere uygun bir çevrimselliğe<br />
neden olmaktadır.<br />
Metin-Özcan vd. 1969-1996 dönemi için yıllık veriler kullanmışlardır.<br />
Fiyat düzeyindeki değişmelerin reel gelirle oldukça güçlü negatif bir korelasyon<br />
içinde olduğunu belirtmişlerdir. Reel gelirle karşı karşıya kalan fiyat<br />
seviyelerindeki dalgalanmaların counter-cyclical bir yapıda olduğunu<br />
gözlemlemişlerdir.<br />
Karaca 1987-<strong>20</strong>02 dönemi için enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiyi<br />
çeyrek veriler kullanarak Granger nedensellik analizi tahmin sonuçları ile<br />
<strong>20</strong>
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
açıklamaya çalışmıştır. Enflasyondan büyümeye tek yönlü bir nedenselliği<br />
incelemiştir. Enflasyonun büyüme üzerinde negatif bir etkiye sahip olduğu<br />
analiz etmiştir.<br />
Dibooğlu ve Kibritçioğlu sınırlı sermaye hareketliliği ile dinamik toplam<br />
talep ve arz modellerini kullanarak çıktı ve enflasyon üzerine çalışmışlardır.<br />
1980-<strong>20</strong>02 dönemi için çeyrek verileri kullanmışlardır. Yapısal<br />
vektör ardışık bağlanım (structural vector autoregressions) modeli uygulayarak<br />
enflasyonist süreçte arz şoklarını incelemişlerdir. Çıktının arz<br />
şoklarına ve ticaret terimleri üzerindeki şoklara duyarlı olduğunu belirtmişlerdir.<br />
Berument ve Olgun 1988-<strong>20</strong>07 periyodu için çeyrek veriler kullanarak<br />
enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir. Enflasyon ve<br />
büyüme arasındaki ilişkiyi etkileyen petrol fiyatları, para arzı, hükümet<br />
harcamaları ve vergi gelirleri gibi dışsal faktörlere de yer vermişlerdir.<br />
Türkiye’de enflasyon ve büyüme arasında negatif bir ilişkiyi tespit etmişlerdir.<br />
Bu ilişkide açıklayıcı faktör olarak reel döviz kurunun da etkisinin<br />
olduğunu ileri sürmüşlerdir.<br />
Saatçioğlu ve Korap reel gelir ve enflasyon arasındaki çevrimsellik<br />
özellikleri bazı çağdaş filtreleme yöntemleri kullanılarak Türkiye ekonomisi<br />
koşullarında incelemeye çalışmışlardır. 1987-<strong>20</strong>07 dönemi için üçer<br />
aylık veri sıklığına sahip reel gayrisafi yurt içi hasıla ve enflasyon verilerini<br />
dikkate almışlardır. Bulgular, çevrimsel reel gelir bileşeninin iş-çevrimi<br />
dalgalanmalarının kalıcılığını yansıtabilecek şekilde güçlü ve pozitif bir<br />
ardışık bağımlılık gösterdiğini, reel çıktının oldukça yüksek bir oynaklık<br />
(volatility) derecesine sahip olduğunu ve aynı zamanda enflasyon ile reel<br />
gelir arasındaki ters-çevrimsel bir ilişkinin bulunduğunu göstermiştir.<br />
3.1. Hodrick Prescott Yöntemi ile İş Çevrimleri Analizi<br />
Çalışmada 1998Q1 -<strong>20</strong>11Q2 dönemi için 1998:<strong>10</strong>0 üçer aylık reel gayrisafi<br />
yurtiçi hasıla verileri ve gayrisafi yurtiçi hasıla deflatörü kullanılmıştır.<br />
Tüm veriler TCMB’den alınmıştır. Kullanılan tahmin yöntemi uzun<br />
dönemli trend ve bu bileşenden ayrıştırılan durağan çevrimsel bileşenler<br />
arasındaki bağlantının incelenmesinde kullanılan filtreleme yöntemlerinden<br />
Hodrick-Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemidir.<br />
İki yanlı ve simetrik bir filtreleme işlemine dayanmaktadır. Bu yöntemle<br />
zaman serisi trend ve çevrimsel bileşenlerine ayrılmaktadır. Değişkenin<br />
trend etrafındaki varyansını en küçük yapan değer elde edilmektedir. HP<br />
yöntemi aşağıdaki gibidir:<br />
21
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
, t dönemindeki filtrelenen değişkenini, , filtrelenen değişkeninin<br />
trend değişkenini ve λ düzgünleştirme (smoothing) katsayısını göstermektedir.<br />
λkatsayısı ne kadar büyükse zaman serisinin düzleştirilme<br />
derecesi o ölçüde yüksek olmaktadır. En uygun λdeğeri λ= / (Canova)<br />
olarak belirtilmektedir. trend bileşeninin varyansı, çevrimsel bileşenin<br />
varyansıdır. HP üçer aylık veri kullanımında λ’yı 1600 olarak önermektedir<br />
[ =5 / (1/ 8) = 40 ].<br />
Alp v.d (<strong>20</strong>11)çalışmalarında λdeğerinin daha küçük olması gerekliliği<br />
üzerinde durmuşlardır. λdeğeri ABD ekonomisi için önerilmiştir.<br />
Gelişmiş ülkeler için bu uzunluk kabul edilse de gelişmekte olan ülkeler<br />
için çevrim uzunluğunun daha kısa olması gerektiği vurgulanmaktadır.<br />
HP filtresinde λ’nın 1600 kullanılması yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir.<br />
Çünkü rejim değişikliği ve yapısal kırılmalar sonucu eğilimlerdeki oynaklık<br />
dikkate alınmamaktadır. Bu durumun dikkate alınarak iş çevrimlerinin<br />
belirlenmesi gerekmektedir. Pedersen yöntemiyle optimal λ değeri tahmin<br />
edildiğinde, 1600’den çok daha küçük bir parametre bulunmuş ve λ parametresi,<br />
98 olarak tahmin edilmiştir. Dermoune ve diğerleri yöntemiyle λ<br />
parametresinin 19 değerini aldığını tahmin etmilerdir.<br />
HP yönteminde iki değişken arasındaki çapraz bağlantının dikkate<br />
alınması gerekmektedir. Çapraz bağlantı ρ( ∈{0,±1,±2…} değerinin negatif<br />
bir değer alması zaman serisinin reel milli gelirden j dönem daha önce<br />
dönüm noktasına ulaşacağını (counter-cyclical), pozitif değer alması reel<br />
milli gelirden j dönem sonra dönüm noktasına ulaşacağını (pro-cyclical)<br />
ve sıfır değerini alması ise reel milli gelirle eş anlı dönüm noktasına ulaşacağını<br />
(acyclical) göstermektedir. Aşağıda X12 mevsimsel uyarlama<br />
programıyla mevsimsellikten arındırılmış ayrıca zaman serisi içerisinde<br />
değişimlerin düzleştirilmesi amacıyla logaritmaları alınmıştır. HP filtresi<br />
uygulamasında 98 ve 1600 düzgünleştirme katsayıları kullanılması ile<br />
elde edilen reel GSYIH ve GSYIH deflatörünün çevrimsel bileşenlerinin<br />
grafikleri verilmiştir.<br />
22
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Şekil. 1. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=1600)<br />
17.2<br />
17.1<br />
17.0<br />
16.9<br />
.<strong>10</strong><br />
.05<br />
.00<br />
16.8<br />
16.7<br />
16.6<br />
-.05<br />
-.<strong>10</strong><br />
-.15<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />
Şekil 1-2 ve 3’ün karşılaştırılması yapıldığında şekil 1’deki reel<br />
GSYIH’nin oynaklığının daha yüksek olduğu yani devresel hareket bileşenindeki<br />
dalgalanmaların daha kuvvetli olduğu görülmektedir. Çünkü<br />
λ=1600 daha düz ilerleyen bir eğilim vermektedir. Ancak bu oynaklık kriz<br />
dönemlerini iyi yansıtamamakta ve iş çevrim analizlerinin yapılmasında<br />
hatalara neden olmaktadır. λ=98 değeri ve λ = 19 değeri birbiriyle yakın<br />
sonuçlar vermektedir. Bu değerler kriz dönemlerini de yakalayarak gerçeği<br />
daha iyi yansıtmaktadır.<br />
23
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Şekil. 2. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=98)<br />
17.2<br />
17.1<br />
17.0<br />
16.9<br />
.08<br />
.04<br />
16.8<br />
16.7<br />
16.6<br />
.00<br />
-.04<br />
-.08<br />
-.12<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />
Ayrıca her iki şekildeki çevrimsel hareketlerin bileşenleri de aynı olmamaktadır.<br />
Enflasyonist ya da deflasyonist baskılar farklı olmaktadır.<br />
<strong>20</strong>01 krizi için şekil 1 yüzde <strong>10</strong>’a yakın derin bir sapmaya işaret ederken,<br />
şekil 2 sapmanın yüzde 8 civarında olduğunu göstermektedir. Yani λ’ların<br />
farklılığı sonucu enflasyonist baskılar da aynı değildir.<br />
Şekil. 3. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=19)<br />
17.2<br />
17.1<br />
17.0<br />
16.9<br />
.08<br />
.04<br />
16.8<br />
16.7<br />
16.6<br />
.00<br />
-.04<br />
-.08<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />
24
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Şekil. 4. GSYIH Deflatörü ve Çevrimsel Bileşeni (λ=1600)<br />
2.5<br />
2.0<br />
.12<br />
.08<br />
.04<br />
.00<br />
-.04<br />
1.5<br />
1.0<br />
0.5<br />
0.0<br />
-0.5<br />
-.08<br />
-.12<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
LNDEF_SA Trend Cycle<br />
Şekil. 5. GSYIH Deflatörü ve Çevrimsel Bileşeni<br />
2.5<br />
2.5<br />
2.0<br />
2.0<br />
1.5<br />
1.5<br />
.08<br />
1.0<br />
.08<br />
1.0<br />
.04<br />
0.5<br />
0.0<br />
.04<br />
0.5<br />
0.0<br />
.00<br />
-0.5<br />
.00<br />
-0.5<br />
-.04<br />
-.04<br />
-.08<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
-.08<br />
98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />
LNDEF_SA Tren d Cycl e<br />
LNDEF_SA Tren d Cycl e<br />
5a- (λ=98) 5b- (λ=19)<br />
GSYIH deflatöründeki sapma λ=1600 iken yüzde 12 civarında, λ=98<br />
ve λ=19 iken yüzde sekizin altında olmaktadır. GSYIH deflatörünün çevrim<br />
bileşeninin λ=98 ve λ=19 değerinde iken krizlerdeki çevrimselliği daha<br />
net gösterdiği gözlemlenmektedir.<br />
25
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
4. SONUÇ<br />
Literatürde yapılan çalışmalarda HP düzgünleştirme parametresinin (λ<br />
değerinin) çeşitli değerler aldığı ve genellikle 1600 kabul edildiği görülmektedir.<br />
Ancak 1600 olan λ değeri ABD ekonomisi gibi gelişmiş ekonomiler<br />
için önerildiği düşünüldüğünde, Türkiye’ye yönelik iş çevrimleri<br />
analizlerinin yapılmasında hangi λ değerinin uygun olacağının belirlenmesi<br />
gerekmektedir. HP filtresinde optimal parametre seçimi oldukça<br />
önemlidir. Türkiye ekonomisi için çevrim uzunluğunun kısa olması HP<br />
filtresi uygulanırken sekiz yıla kadar olan çevrimleri sınıflayan 1600 değeri<br />
yerine daha küçük bir λ değerinin olması gerekmektedir. Alp vd.<br />
Pedersen yöntemiyle bu değeri 98, Dermoune vd. yöntemiyle 19 olarak<br />
bulmuşlardır. Çalışmada üç λ değeri ile HP filtresi uygulanmış ve λ değerleri<br />
arasında karşılaştırma yapılmıştır. Karşılaştırma sonucunda 98 ve 19<br />
değerleri birbirleriyle aynı sonucu üretmiştir. Ayrıca en uygun λ değerinin<br />
1600 çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />
KAYNAKÇA<br />
Agénor, Pierre-Richard, McDermott, C. John and Prasad, Eswar S. (1999),<br />
“Macroeconomic<br />
Fluctuations in Developing Countries: Some Stylized Facts”, IMF Working Paper,<br />
WP/99/35.<br />
Alp, Harun v.d (<strong>20</strong>11) “Türkiye İçin Hodrick-Prescott Filtresi Düzgünleştirme<br />
Parametresi Tahmini” TCMB Ekonomi Notları, Sayı: <strong>20</strong>11-03.<br />
Alper, C. Emre (1998), “Nominal Stylized Facts of Turkish Business Cycles”, METU<br />
Studies in Development, 25(2), 233-244.<br />
Alper, C. Emre (<strong>20</strong>02), “Stylized Facts of Business Cycles, Excess Volatility and<br />
Capital<br />
Flows: Evidence from Mexico and Turkey”, Russian and East European Finance and<br />
Trade, 38/4, 22-54.<br />
Altuğ, Sumru and Yılmaz, Kamil (1998), “Asset Returns, Inflation and Real Activity<br />
The Case of Mexico and Turkey”, Boğaziçi Journal, Review of Social, Economic and<br />
Administrative Studies, 12/1, 81-<strong>10</strong>3.<br />
Altuğ, Sumru “Türkiye’de ve Yükselen Piyasa Ekonomilerinde İş Çevrimleri”<br />
(Çevrimiçi) http://home.ku.edu.tr/~saltug/altug0015.<strong>pdf</strong>. 03.03.<strong>20</strong>11.<br />
Backus, D.K. ve Kehoe, P.J. (1992) “International Evidence on the Historical<br />
Properties of Business Cycles”, American Economic Review, 82(4), September, ss.<br />
864-88.<br />
Berument, H., Inamlik, A. and Olgun, H. (<strong>20</strong>08), “Inflation and Growth: Positive or<br />
Negative Relationship?”, Journal of Applied Sciences, 8/2, 192-<strong>20</strong>4.<br />
26
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />
Chadha, Bankim and Prasad, Eswar (1994), “Are Prices Countercyclical? Evidence<br />
from the G-7”, Journal of Monetary Economics, 34, 239-257.<br />
Cashin, Paul and Ouliaris, Sam (<strong>20</strong>01), “Key Features of Australian Business<br />
Cycles”, IMF Working Paper, WP/01/171, November.<br />
Dermoune, A., Djehiche, B. ve N. Rahmania (<strong>20</strong>08): “Consistent Estimators of the<br />
Smoothing Parameter in the Hodrick-Prescott Filter”, J.Japan Statist. Soc. 38(2).<br />
Dibooglu, S. and Kibritcioglu, A. (<strong>20</strong>04), “Inflation, Output Growth, and<br />
Stabilization in Turkey, 1980-<strong>20</strong>02”, Journal of Economics and Business, 56, 43-61.<br />
Diebold, F.X. and Rudebusch, G. “Measuring Business Cycles: A Modern<br />
Perspective”, Review of Economics and Statistics, 78, (1996),67-77.<br />
Diebold Francis X. and Glenn D. Rudebusch “Five Questions About Business<br />
Cycles”, FRBSF Economic Review <strong>20</strong>01. (Çevrimiçi) http://www.frbsf.org/<br />
publications/economics/review/<strong>20</strong>01/article1.<strong>pdf</strong>. 07.02.<strong>20</strong>11.<br />
Dornbush, Rudiger ve Fischer, Stanley: Makroekonomi McGraw-Hill-Akademi<br />
Yayını- İstanbul 1998, 1.Baskı, ISBN: 0-07-115683-6, Çeviri Editörü: Erhan<br />
Yıldırım, Çevirenler: Salih Ak, Mahir Fisunoğlu, Refia Yıldırım.<br />
Du Toit, L. C. (<strong>20</strong>08): “Optimal HP Filtering for South Africa”, Stellenbosch<br />
Economic Working Papers 07/08, University of Stellenbosch.<br />
Fiorito, Riccardo and Kollintzas, Tryphon (1994), “Stylized Facts of Business Cycles<br />
in the G-7 from a Real Business Cycles Perspective”, European Economic Review,<br />
38, 235-269.<br />
Hercowitz Jeremy Zvi and Gregory W. Huffman, “ Investment, Capacity Utilization,<br />
and the Real Business Cycle”, The American Economic Review, Vol. 78, No. 3<br />
(Jun., 1988), pp. 402-417.<br />
Hodrick, R.J. ve E.C. Prescott (1980): “Postwar U.S. Business Cycles: An Emprical<br />
Investigation”, Carnegie-Mellon University Working Paper, No. 451.<br />
Kalulumia Pene and FrancineNyankiye, “Labor Adjusment Costs, Macroeconomic<br />
Shocks and Reel Business Cycles in a Small Open Economy”, Journal of<br />
Macroeconomics, Fall <strong>20</strong>00, Vol.22, No.4, pp.671-694.<br />
Karaca, O. (<strong>20</strong>03), “Türkiye’de Enflasyon – Büyüme İlişkisi: Zaman Serisi Analizi”,<br />
Doğuş University Journal, 4/2, 247-55.<br />
King Robert G. and Charles I. Plosser, “Money, Credit, and Prices in a Real Business<br />
Cycle”, The American Economic Review, Vol. 74, No. 3 (Jun., 1984), pp. 363-<br />
380.<br />
Kydland Finn E. and Edward C. Prescott, “Business Cycles: Real Facts and a<br />
Monetary Myth”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review,<br />
c.14,1990.<br />
Kydland, F.E. ve Zarazaga, C.E.J.M. (1997) “Is the Business Cycle of Argentina<br />
Different?”, FRB of Dallas Economic Review, Fourth Quarter, ss. 21-36.<br />
Lopez, Humberto, Fabrizio, Stefania, and Ubide, Angel (1997), “How Long is the<br />
Long Run?<br />
A Dynamic Analysis of the Spanish Business Cycle”, IMF Working Paper, WP/97/74,<br />
June.<br />
27
Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Lucas, Robert E., Jr., (1977), Understanding Business Cycles, in Brunner K. and<br />
Meltzer,A.H., eds., Stabilization of the Domestic and International Economy,<br />
Carnegie-Rochester Conference Series on Public Policy 5, North-Holland,<br />
Amsterdam, 7-29.<br />
Mankiw, N. Gregory “Real Business Cycles: A New Keynesian Perspective”, The<br />
Journal of Economic Perspectives, Vol. 3, No. 3 (Summer, 1989), pp. 79-90.<br />
Mendoza Enrıque G. “Real Business Cycles in a Small Open Economy”, The<br />
American Economic Review, Vol. 81, No. 4 (Sep., 1991), pp. 797-818.<br />
Metin-Özcan, Kıvılcım, Voyvoda, Ebru, and Yeldan, Erinç (<strong>20</strong>01), “Dynamics of<br />
Macroeconomic Adjustment in a Globalized Developing Economy: Growth,<br />
Accumulation and Distribution, Turkey 1969-1998”, Canadian Journal of<br />
Development Studies, 22/1, 217- 253.<br />
Pedersen, T.M. (<strong>20</strong>01): “The Hodrick–Prescott Filter, the Slutzky Effect, and the<br />
Distortionary Effect of Filters”, Journal of Economic Dynamics and Control, 25 (8),<br />
sf. <strong>10</strong>81– 1<strong>10</strong>1.<br />
Plosser, Charles I. “Understanding Real Business Cycles”, Journal of Economic<br />
Perspectives,Volume3, Number3 - Summer 1989, pp.51-77.<br />
Rand, John and Tarp, Finn (<strong>20</strong>02), “Business Cycles in Developing Countries: Are<br />
They Different?”, World Development, 30/12, <strong>20</strong>71-<strong>20</strong>88.<br />
Saatçioğlu, C. ve Korap, L. (<strong>20</strong>09), “Türkiye Ekonomisinde Enflasyon ve Reel<br />
Milli Gelir Arasındaki Çevrimsellik İlişkisi Üzerine Bir İnceleme” , Atatürk<br />
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 23, Sayı: 4, 149-160.<br />
Serletis, A. ve Krause, D. (1996) “Nominal Sytlized Facts of U.S. Business Cycles”,<br />
FRB of St. Louis Review, July/August, ss. 49-54.<br />
Stadler George W. “Reel Business Cycles”, Journal of Economic Literature, Vol.<br />
32, No.4, 1994, pp.1750-1783.<br />
Tiryaki S. Tolga “Interest Rates and Real Business Cycles in Emerging Markets”,<br />
Central Bank of the Republic of Turkey Working Paper No: <strong>10</strong>/08, May <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />
28
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 29-60, <strong>20</strong>12<br />
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları<br />
Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Ufuk GENCEL* & Elif KURU**<br />
Özet<br />
Vergi, devlet gelirlerini oluşturan ve etkileyen en önemli finansman kaynağıdır.<br />
Vergi kültürü ise; “vergileme” ve “vergi verme” olarak ikili bir<br />
özelliği kapsamaktadır. Bu ikili özellik vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri<br />
ve vergi adaleti ile vergi kültürünü oluşturmaktadır. Son yıllarda<br />
vergi kültürünün önemi artmış ve vergi kültürünün artırılması önemli<br />
bir politika aracı olmuştur. Bu çalışma, uygulanan vergi politikaları ile<br />
vergi kültürünün etkileşimini incelemeyi amaçlamakta ve ülkemizde<br />
<strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi kültürü gelişimini değerlendirmektedir. Bu<br />
dönemde vergi kültürünü artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli<br />
bir gelişme sağlanamadığı sonucuna varılmıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Vergi Kültürü, Vergi Politikaları<br />
1. GİRİŞ<br />
Devletin kamu harcamalarının en temel kaynağını vergiler oluşturmaktadır.<br />
Vergileme, kanun teklif ve/veya tasarısının hazırlanmasından, mükellefin<br />
vergiyi ödemesine kadar uzun bir süreci içermektedir. Bu süreç<br />
içerisinde verginin tarafları karşılıklı olarak iletişim sürecine girmektedir.<br />
Vergi, çok geniş ve kapsamlı, bir o kadar da karmaşık karar alma süreçlerinin<br />
yönetildiği bir olgudur. Devlet, siyasal anlamda vatandaş olan<br />
kişileri ve kar elde etme amacıyla kurulan işletmeleri bir araya getirerek<br />
birbirleriyle farklı farklı koşullar altında alınmış değişik kararları ve davranış<br />
biçimlerini etki-tepki ve/veya heterojen kütleleşme gibi oluşumlar<br />
* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi BİİB Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim<br />
Üyesi, ufukgencel@gmail.com<br />
** Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümü Yüksek<br />
Lisans Öğrencisi, elifkuru@hotmail.com<br />
29
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
doğurmakta ve yeni meydana gelen şartlar karşısında yeni karar alma<br />
süreçlerini tetiklemektedir 1 . Bu süreçler verginin tarafları arasında şekillenmekte,<br />
bu taraflar da vergisel kültürü oluşturan ve etkileyen temel belirleyiciler<br />
olmaktadır.<br />
Devlet ve mükellefler arasındaki ilişki bir psikolojik sözleşme/ilişki<br />
olarak görülür ve bu da güçlü duygusal bağlar ve sadakati gerektirir.<br />
Psikolojik sözleşmede beklenilen, işbirliği olmakta ve burada da güven<br />
önemli bir rol oynamaktadır 2 .<br />
Çalışmanın konusunu, vergi kültürünün temel belirleyicilerinden<br />
olan, vergileme sürecine karar veren ve bu oluşum üzerinde öncelikli belirleyici<br />
olan devlet politikalarının, vergi kültürü oluşumu üzerindeki etkileri<br />
oluşturmaktadır. Bu anlamda vergi kültürünü oluşturan unsurlardan<br />
(vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti) bahsedildikten sonra<br />
ülkemizde uygulanan vergi politikaları yakın geçmişimiz ve son siyasi iktidar<br />
dönemi olarak (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>) değerlendirilmeye ve bu politikaların vergi<br />
kültürü üzerindeki etkileri betimsel tarama yöntemi kullanılarak ortaya<br />
konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda öncelikle konuyla ilgi bazı kavramların<br />
açıklanması uygun görülmektedir.<br />
2. VERGİ KÜLTÜRÜ VE VERGİ POLİTİKASI KAVRAMLARI<br />
Bu bölümde vergi kültürü, vergi kültürünü etkileyen unsurlar ve vergi<br />
politikaları kavramları açıklanmaktadır.<br />
2.1. Vergi Kültürü<br />
Yapılan araştırmalar toplumların vergi algılama düzeylerinde farklılıklar<br />
olduğunu, her toplumun kendine özgü bir vergi kültürü olduğunu ortaya<br />
koymaktadır. Irk, dil, din, tarih, iktisadi anlayış, mülkiyet anlayışı, coğrafi<br />
özellikler gibi pek çok faktörün bileşiminden oluşan kültürün, vergi açısından<br />
da bir alt yapı oluşturduğu kabul edilmektedir 3 .<br />
Ekonomi tarihini anlayabilmek için anlayış (zihniyet) tarihini incelemek<br />
gerekir. Toplumların anlayışlarının, kültürel değerlerinin ve inanç<br />
1 Hakan Ünlüyol, “Vergi Ödemeye Dönük Psikolojik Davranış Biçiminin İşletmelerde<br />
Oluşturduğu Mikro Karar Paradoksu”, Vergi Raporu, Sayı:112, Ocak <strong>20</strong>09, s. 80-81<br />
2 Benno Torgler, “Tax Morale and Instutitutions”, Center for Research in Economics, Management<br />
and the Arts (CREMA), Working Paper No:<strong>20</strong>03-09, pp. 7<br />
3 Mehmet Tosuner- İhsan Cemil Demir, “Vergi Ahlakının Sosyal ve Kültürel Belirleyenleri”,<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, (Y.<strong>20</strong>09, C.14, S.1 s. 1-15) s.<strong>10</strong><br />
30
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
sistemlerinin izleri, onların ekonomik sistemlerinde görülmektedir. Başka<br />
bir ifade ile insanların ekonomik faaliyetleri ve tercihleri, bir anlayışın izini<br />
taşımaktadır. Bütün ekonomik faaliyetler, onlara yön veren bir anlayışın<br />
eseridir. İktisadi yaşayış, dış verilerle oluşan bir madde dünyası değil,<br />
onun arkasındaki insan gerçeğidir. İktisadi normları ortaya çıkaran, kendi<br />
çağının insanına has davranış normlarıdır 4 . Vergi ekonomi sistemi içinde<br />
vazgeçilmez bir unsurdur. Vergiyi veren, ekonomik sistem içinde yer alan<br />
mükellefler de vergi verme eğilim ve davranışını üzerinde toplayan tarafı<br />
oluşturarak vergi ödeme kültürünün aktif belirleyicisi olan taraf olmaktadır.<br />
Vergileme kültürünü ise devlet (hükümet politikaları) oluşturmaktadır.<br />
Vergi kültürü kavramı ilk kez Schumpeter tarafından 5 kullanılmış ve<br />
“herhangi bir sosyal kurum gibi alınan her vergi, kendisinin ekonomik<br />
ve psikolojik açıdan uygunluğunu ve geçerliliğini yansıtmaktadır ancak<br />
diğer sosyal kurumların aksine vergi ve vergi sistemi sonsuz yaşamaz”<br />
şeklinde tanımlanmıştır. Schumpeter ve takipçilerinin vergi kültürü anlayışı,<br />
ulusal vergi sistemini bir sanat olarak ele alıp bu sanatı icra eden<br />
vergi ekonomistleri, vergi bürokratları ve oyunun diğer aktörleri üzerine<br />
odaklaşmaktadır. Spitaler’e göre ise vergi kültürü; ekonomik, sosyal, kültürel,<br />
tarihsel, coğrafik, psikolojik bireysel ilkeler ve toplumların birbirinden<br />
farklılık arz eden öteki kültür unsurları tarafından etkilenmektedir 6 .<br />
Nerre ise vergi kültürünü, bir ülkedeki vergi sistemi ve uygulamaları ile<br />
resmi ve gayri resmi kurumların tamamını kapsayan ve bütün olarak ele<br />
alan, ülkenin kültürel tarihi içine gömülmüş diğer etkenler ile bağları ve<br />
etkileşimleri olan bir kavram 7 olarak nitelendirmektedir.<br />
Vergileme kültürünün oluşumu ve sürecin belirleyicisi olan politikaların<br />
genel görünümünün belirlenebilmesi için öncelikle vergi kültürüne<br />
etki eden faktörlerin açıklanması gerekmektedir.<br />
4 Mehmet Sarıtaş, “Ekonomik Kaklınmanın Sosyo-Kültürel Temelleri” http://ekutup.dpt.<br />
gov.tr/planlama/ 42nciyil/saritasm.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />
5 Schumpeter, Joseph A. (1929): Ökonomie und Soziologie der Einkommensteuer. Der Deutsche<br />
Volkswirt, Vol. 4, pp. 380 – 385. Reprinted in: Joseph A. Schumpeter: Aufsätze zur<br />
Wirtschaftspolitik, edited by Wolfgang F. Stolper and Christian Seidel. Tübingen 1985:<br />
J.C.B. Mohr, pp. 123 – 133 Aktaran: Birger Nerre, “The Concept of Tax Culture”, Paper<br />
prepared for the Annual Meeting of the National Tax Association, November 8-<strong>10</strong>, <strong>20</strong>01,<br />
Baltimore, MD, USA, pp. 2<br />
6 Abdulkadir Işık, “Kültür ve kalkınma: Vergi Kültürü Örneği”, Ege Akademik Bakış, 9<br />
(2) <strong>20</strong>09:851-865, s.856-857, , http://eab.ege.edu.tr/<strong>pdf</strong>/9_2/C9-S2-M24.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />
7 Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis &<br />
Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, pp.155, http://www.eap-journal.com.au/download.<br />
php?file=665 (05.05.<strong>10</strong>)<br />
31
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
2.1.1. Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler<br />
Vergi kültürü, sosyoloji, tarih ve ekonomi bilimlerinin kesişiminden oluşmaktadır<br />
8 . Nerre vergi kültürünün oluşumunu aşağıdaki gibi şematize<br />
etmiştir. Şekil 1’e göre mükellefler, uzmanlar, vergi idaresi, akademisyenler<br />
ve politikacıların etkileşimi vergi hukukunun oluşmasında etken olur.<br />
Vergi hukuku, vergi kültürünü o da ulusal kültürü etkilemektedir. Birger<br />
Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd Congress<br />
of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August<br />
27, <strong>20</strong>07, Warvick, England, pp. 2<br />
Şekil<br />
Şekil<br />
1 : Vergi<br />
1 : Vergi<br />
Kültürünü<br />
Kültürünü Oluşturan Etkenler<br />
Kaynak: Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic<br />
Kaynak: Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis & Policy, Vol.38<br />
Analysis & Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, pp.156<br />
No:1, March <strong>20</strong>08, pp.156<br />
Vergi kültürü eğitim, din, rk gibi pek çok kültürel dinamikten de etkilenmektedir. Bu<br />
araştrmada vergi kültürünün oluşum süreci vergi ahlak, devlet-birey ilişkileri ve vergi<br />
8 Birger Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd Congress<br />
adaleti 9 of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August 27, <strong>20</strong>07, Warvick,<br />
açsndan incelenerek vergi kültürü ve vergi politikalarnn etkileşimi ortaya<br />
England, pp. 2<br />
konmaktadr.<br />
32<br />
2.1.1.1. Vergi Ahlak<br />
Sosyal bilimcilere göre vergi ahlâk, birçok sosyal ve kültürel faktörden etkilenen bir
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Vergi kültürü eğitim, din, ırk gibi pek çok kültürel dinamikten de etkilenmektedir.<br />
Bu araştırmada vergi kültürünün oluşum süreci vergi ahlakı,<br />
devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti 9 açısından incelenerek vergi kültürü<br />
ve vergi politikalarının etkileşimi ortaya konmaktadır.<br />
2.1.1.1. Vergi Ahlakı<br />
Sosyal bilimcilere göre vergi ahlâkı, birçok sosyal ve kültürel faktörden etkilenen<br />
bir olgudur. Bunlardan vatandaşlık bağı ile bağlı olunan devletin<br />
yönetim şekli, devletin ve siyasal iktidarların bireysel ve toplumsal olarak<br />
kabulü ve güven derecesi, milli ve manevi duygular, ülkedeki demokrasi<br />
gibi birçok sosyal ve kültürel faktör vergi ahlâkının oluşumunda, gelişiminde<br />
ve sürdürülmesinde önemli ölçüde etken kabul edilmektedir <strong>10</strong> . En<br />
genel haliyle vergi ahlakı mükelleflerin vergi kaçakçılığı ve vergi cezaları<br />
karşısında takındığı tavır olarak tanımlanabilir. Bu tanımda ahlak kavramı<br />
felsefi ya da teolojik bir kavram olarak değil, toplumun ortak olarak benimsediği<br />
erdemli davranışlar şeklinde kullanılmştır 11 .<br />
Bir başka tanıma göre ise vergi ahlakı (tax morale/tax ethics); vergi ödeme<br />
konusundaki içsel bir motivasyon olarak tanımlanmaktadır, buradaki<br />
içsel motivasyon dışsal bir zorlama ve baskı olmaksızın gönüllü vergi ödemeye<br />
işaret etmektedir. Bireyler, vergiyi ya gönüllü olarak öderler (compliance)<br />
ya da yakalanma ve cezalandırma riskini göze alarak ödemezler<br />
(noncompliance) 12 . Torgler, yapmış olduğu araştırmalarda, vergi ahlakı ile<br />
kayıtdışı ekonomi arasında önemli ilişkiler olduğunu belirlemiştir 13 .<br />
Vergi ödeme isteğinin adalete, yargıya ve vergi ahlakına bağlı bir yapıya<br />
sahip olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü vergi ahlakı önemli<br />
ölçüde dış müdahalelerden etkilenen bir yapıya sahiptir. Toplumda yaygın<br />
bir şekilde vergi kaçakçılığı olduğu izlenimi oluşmuşsa bireylerin ver-<br />
9 Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Türkiye’de Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler”, Yaklaşım<br />
Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182, http://www.yaklasim.<br />
com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0802<strong>10</strong>916.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
<strong>10</strong> Tosuner-Demir, agm, s. 2<br />
11 Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Uygulamaları Karşısında Mükellef Eğilimleri Araştırması:<br />
Türkiye’de Mükelleflerin Vergiye Bakışı (Elif Tuay ve İnci Güvenç tarafından Doç.Dr.<br />
Reyhan Bilgiç ve Doç.Dr. H. Canan Sümer’e ODTÜ Endüstri ve Örgüt Psikolojisi Yüksek<br />
Lisans Programı Stajı kapsamında teslim edilmiştir), Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef<br />
Hizmetleri Daire Başkanlığı Yayın No: 51, Kasım <strong>20</strong>07, s. 23 , elektronik ortamda erişim<br />
için http://www.gib.gov.tr<br />
12 Coşkun Can Aktan, “Vergi Psikolojisinin Temelleri ve Vergi Ahlakı”, http://www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/vergi-psiko/vergi-psik.<strong>pdf</strong><br />
, (04.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
13 Benno Torgler- Friedrich Schneider, “Does Culture Influence Tax Morale? Evidence from<br />
Different European Countries”, CREMA Working Paper, No: <strong>20</strong>04-17, Basel, <strong>20</strong>04, pp.2<br />
33
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
gi ödeme konusunda içsel motivasyon olarak tanımlanan vergi ahlakı da<br />
negatif olarak etkilenerek vergi ödeme konusunda isteksiz davranacakları<br />
muhtemeldir 14 . Bu bağlamda, devlete bağlılık ve vergi ahlâkının sıkı bir<br />
ilişki içinde olduğu söylenebilir.<br />
2.1.1.2. Devlet-Birey İlişkileri<br />
Vatandaşların devletin hukuk sistemi ve adaletine olan güvenleri, vergi<br />
ödemelerindeki içsel motivasyonu artıracaktır 15 .<br />
Feld ve Frey’in yapmış olduğu bir çalışmaya göre; literatürde devlet<br />
ve mükellefler arasındaki ilişki bir psikolojik sözleşme (psychological<br />
contract) olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda her iki tarafın da üzerine<br />
düşen yükümlülükleri yerine getirmesi beklenmektedir. Aksi takdirde<br />
sözleşme bozulacak ve sistem gerektiği şekilde işlemeyecektir. Bu psikolojik<br />
sözleşmede en önemli etmen tarafların birbirlerinin dürüstlüğüne olan<br />
inancıdır. Eğer sözleşmenin başında, taraflardan biri diğerinin dürüstlüğünden<br />
şüphe duyuyorsa anlaşma baştan bozulmuş demektir 16 . Devletvatandaş<br />
ilişkilerinin sağlıklı olabilmesi ve vergi gibi yükümlülüklerin<br />
gönüllü olarak ve yeterli düzeyde yerine getirilebilmesi için, öncelikle toplumun<br />
çeşitli kurumlarına ve özellikle devlete ait kurum ve kuruluşlarına<br />
yeterli bir düzeyde güvene gereksinim vardır.<br />
Vergi ahlakının “mükellef ahlakı” ile yakın ilişkisi vardır. Song ve<br />
Yarbrough’a göre “vatandaşların davranışlarını düzenleyen normlar onların<br />
hükümet ile olan ilişkileridir”. Vergi ahlakı ayrıca mükellef ile devlet<br />
arasındaki mali değişimden doğal olarak etkilenir ve hükümet davranışları,<br />
mükellef ahlakını (“adil ve haksız” bakış açısına göre) etkiler. Mükellefin<br />
de devlete olan güveni yüksek bir vergi ödeme ile gerçekleşir bu<br />
da hükümet ile devlet arasındaki iyi ilişkilerin kanıtıdır ve vergi ahlakını<br />
geliştirir 17 . Vergi kuralları; yasama organı, hükümet, yargı kararları ve vergi<br />
memurlarının yorumları ile sürekli olarak tanımlanır ve yeniden şekillendirilir.<br />
Vergi ödeme davranışı da sürekli olarak yeniden biçimlenen bu<br />
kurallar kümesi içinde meydana gelir. Belirli bir zamandaki vergi uyumu<br />
ve uyumsuzluğu vergi mükelleflerinin faaliyetleri olduğu kadar, kuralları<br />
14 Şafak E. Çomaklı, “Mükellef Sosyo-Psikolojisi Açısından Vergi Ödemeyi Etkileyen Genel<br />
Faktörler”, Vergi Dünyası, Sayı 322, Haziran <strong>20</strong>08<br />
15 Benno Torgler, “Tax Morale, Trust and Corruption: Empirical Evidence from Transition<br />
Countries”, Crema Working Paper, No: <strong>20</strong>04-5, pp.8<br />
16 Tuay-Güvenç, a.g.e. , s.26<br />
17 James Alm-Benno Torgler, “Culture Differences and Tax Morale in the United States and<br />
in Europe”, Journal of Economic Psychology 27 (<strong>20</strong>06) 224-246, pp. 228<br />
34
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
yapan ve uygulayanların kararlarının da bir ürünüdür. Vergi uyumsuzluğunun<br />
anlaşılabilmesi için hükümet ile mükellef arasındaki karmaşık ilişkilerin<br />
araştırılması gerekmektedir 18 . Devlet birey ilişkileri vergi ahlakının<br />
dolayısıyla vergi kültürünün oluşmasında önemli yer tutmaktadır.<br />
2.1.1.3. Vergi Adaleti<br />
Vergi sisteminin adaletsiz olduğuna inanılması ve vergi yükünün başkalarına<br />
oranla daha yüksek algılanması gibi düşünceler vergi kültürünü<br />
olumsuz etkileyen unsurlardır 19 . Vergi mükelleflerinin vergi yükünü adaletli<br />
bulup bulmadıkları da vergi ahlakı açısından önemli bir faktördür.<br />
Adil olmayan bir vergi sistemi, vergi sahtekarlığını teşvik edici niteliktedir.<br />
Mali eşitsizliklerin algılanması ile vergi sahtekarlığı arasında pozitif bir<br />
ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Vergi kaçakçılığının, eşitliği sağlamak için<br />
gösterilen bir tepki olarak ortaya çıktığı görülebilir <strong>20</strong> . Sosyal psikoloji alanındaki<br />
araştırmalar; bir değişim ilişkisindeki bireysel tatminin en önemli<br />
belirleyicisinin, değişime katılanlar arasındaki ticaret anlamında algılanan<br />
eşitlik veya adalet olduğunu göstermektedir. Bu anlamda adaletin olmayışı<br />
sıkıntı yaratır 21 . Vergi adaleti ve vergiye gönüllü uyum arasındaki ilişki<br />
incelendiğinde, vergiye karşı olumsuz tepkilerin en büyük gerekçesinin<br />
mükellefler tarafından adil bulunmayan vergi algısı olduğu göze çarpmaktadır.<br />
Adaletsiz vergileme, vergi yükünün toplumu oluşturan bireyler<br />
arasında adil ve dengeli bir şekilde dağıtılmaması anlamına gelmektedir.<br />
Ayrıca, vergilemede bazı kişi ve gruplara ayrıcalıklı davranılması (istisna<br />
ve muafiyetlerinin, afların vb. uygulanması) toplumsal açıdan bazı hoşnutsuzluklar<br />
oluşturmakta ve kendilerine haksızlık yapıldığına inanan<br />
mükelleflerin vergilemeye tepki göstermelerine neden olmaktadır 22 . Vergisini<br />
tam ve zamanında ödeyen mükellefler, belli kişi ve gruplara ayrıcalık<br />
tanınması sonucunda bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.<br />
Vergi yapısı, kamu harcamaları ve vergi kaçakçılığının algılanma düzeyleri<br />
vergi uyumunun etik normlarla desteklenmesinde dikkate alınan<br />
18 Mehmet Tunçer, “Hükümet –Birey İlişkilerinin Vergi Uyumuna Etkisi ve Türkiye”, Ankara<br />
Üniversitesi SBF Dergisi, 57-3, s. <strong>10</strong>9-1<strong>10</strong><br />
19 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />
<strong>20</strong> M. Erkan Üyümez, “Vergi Ahlakı ve Vergi Uyumu”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi), Makale<br />
No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı: 49, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.<br />
asp?file_name=<strong>20</strong>07089577.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
21 Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Vergi Kültürünün Oluşumunu Etkileyen Faktörler”,<br />
Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No: <strong>10</strong>554, Ocak <strong>20</strong>08, Sayı:181, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0801<strong>10</strong>554.htm,<br />
(16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
22 Tuay-Güvenç, a.g.e. , s.28<br />
35
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Vergi mükellefleri, devletin sunduğu<br />
kamu hizmeti ile kişisel tüketimleri arasında adil bir ilişki olmadığına<br />
inandıkları takdirde, vergi kaçırma eğilimi göstermektedir. Vergi mükellefleri,<br />
eşitlik ve adaleti hissettiklerinde vergi kaçırma yoluna başvurmamaktadır.<br />
Toplumda sosyo-ekonomik sistemin eşit ve adil olduğu düşüncesi<br />
hakim olduğu zaman vergi kaçakçılığının gözle görülür bir biçimde<br />
düştüğü gözlemlenebilmektedir 23 .<br />
Bir ülkenin vergi sistemindeki dolaylı-dolaysız vergi oranı, o ülkenin<br />
vergilerinin adil olup olmadığınının önemli göstergelerinden biridir. Genel<br />
olarak bir ülkenin vergi sistemi içindeki dolaylı-dolaysız vergi oranı<br />
ülkenin iktisadi gelişme seviyesine göre paralel bir seyir izlemektedir 24 .<br />
2.1.1.4. Vergi Politikaları<br />
Vergi, en geniş anlamıyla kamusal mali ihtiyaçların karşılanması veya<br />
kamu ekonomisine ait diğer gayelerin, özellikle iktisadi ve sosyal amaçların<br />
gerçekleştirilmesi için zorunlu olarak ve özel bir karşılık gözetmeksizin<br />
kamu tüzel kişilerince diğer ekonomik birimlere yüklenen ödemelerdir 25 .<br />
Bu ödemelerin en üst düzeyde ve kamu ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte<br />
olması uygulanan politikalarla yakından ilişkilidir. Vergi kültürü<br />
açısından kültürel oluşumun daha iyi anlaşılabilmesi için ülkemizde<br />
uygulanan vergi politikalarının temel özelliklerinden bahsedilmesi gerekmektedir.<br />
Toplumların gelişmiş örgütlenme biçimi olan devlet tarafından üstlenilen<br />
işlevlerin vergi ile karşılanması ve verginin mali amacının dışında<br />
kamu ekonomisinde bir araç olarak kullanılması vergi politikalarını etkiler.<br />
Vergi politikaları belirlenirken üzerinde durulması gereken noktalar;<br />
vergi yükü olarak ifade edilen kamu kesimine aktarılacak mili gelir oranı,<br />
hedeflenen vergi yükünün topluma adaletli ve dengeli dağıtımı ve vergi<br />
gelirleri ile hangi tür harcamaların yapılması gerektiğidir 26 .<br />
Vergi politikasının kapsamının yanında bu süreçte karar verici hükümet<br />
olmakta ve bu da bir “siyasal karar alma süreci”ni ifade etmektedir.<br />
23 Üyümez, a.g.m. , Makale No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı:49<br />
24 Sevil Şin, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Vergi Yapısı, Denetimi ve İdari İşlemlerde Mükellef<br />
Hakları, İstanbul Ticaret Odası Yayın No:<strong>20</strong>05-17, İstanbul <strong>20</strong>05, s. 29<br />
25 Salih Turhan, Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz, İstanbul, 1998, s. 21<br />
26 Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de Vergi Politikalarının Siyasi Analizi: Siyasi Değişimin<br />
Vergi Kayıp ve Kaçaklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme”, 19. Türkiye Maliye<br />
Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs<br />
<strong>20</strong>04, Antalya, s. 534<br />
36
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Kamu harcamalarının finansmanı için ne kadar vergi toplanacağı, vergi<br />
konularının neler olacağı, vergilemenin zamanı, kimden ve hangi kesimden<br />
ne kadar vergi alınacağı, hangi konu ve mükelleflerin vergileme dışı<br />
bırakılacağı, finansmanda alternatif yöntemlere başvurulup başvurulmayacağı<br />
birer “siyasal karar alma” sorunudur. Siyasal karar alma mekanizması<br />
diğer maliye politikası değişkenleri üzerinde olduğu gibi vergileme<br />
üzerinde de son derece önemli etkilere sahiptir ve seçimlere dayalı bir çevrim<br />
ortaya çıkabilir. Örneğin vergi yükü seçim beklentisi olup olmamasına<br />
(politik bütçe çevrimleri), seçim bölgelerine, güçlü bir muhalefetin bulunup<br />
bulunmamasına göre değişebilir; gelir grupları üzerindeki vergi yükü<br />
siyasal iktidarın sağ ya da sol eğilimli olmasına göre farklılaşabilir; maliye<br />
politikasında genişletici ve daraltıcı uygulamalar tek-parti ya da koalisyon<br />
iktidarlarında aynı olmayabilir. Bu bakımdan gelir, harcama ve borçlanma<br />
kalemleriyle kamu bütçesi büyük ölçüde “politik” bir uygulamadır 27 .<br />
Politik seçimler ve uygulamalar, vergi sisteminin yapısı, bu uygulama ve<br />
sistemdeki olumsuzluklar gibi faktörler bir ülkede vergi kültürünü oluşturan<br />
faktörlerin birer parçası olarak bu kavramı soyutluktan daha somut<br />
bir görünüme kavuşturmak bakımından belirleyici olmakta ve o ülke hakkında<br />
fikir vermektedir.<br />
2.1.2. Vergi Kültürünün Vergi Politikalarına Etkisi<br />
Kültür kavramı Bilgiç tarafından “bir millete kişilik kazandıran diğer<br />
milletlerle arasındaki farkı tespite yarayan, tarihi gelişim içinde çeşitli birikimlerle<br />
oluşmuş, o millete özgü maddi ve manevi varlık değerlerinin<br />
uyumlu bir toplamından oluşmaktadır” şeklinde tanımlanmıştır 28 . Panther<br />
ise kültürü “toplum aktörlerinin paylaştıkları anlam ve yorum sisteminin<br />
öğretilmesi” olarak ifade etmektedir 29 .<br />
Genel anlamda kültür, bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve<br />
kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünü<br />
olarak ele alınmaktadır. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu<br />
diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş<br />
tarzıdır. Kültür, genel olarak iki öğeden oluşur 30 . Bunlar; maddi kültür<br />
öğeleri (binalar, her türlü araç-gereç, giysiler vb) ve manevi kültür öğeleri<br />
27 Turgay Berksoy-İbrahim Demir, “Politik Vergi Çevrimleri: Türkiye’de Vergi Yükü Üzerinde<br />
Politik Etkiler”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları,<br />
Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya, s. 514-515<br />
28 Emin Bilgiҫ, Maarif Davamiz, İstanbul Boğaziҫi Yayınevi, 1986, s. 26<br />
29 Işık,a.g.m., s.854<br />
30 http://www.sosyoloji.gen.tr/kultur-nedir.html, (29.04.<strong>20</strong>11)<br />
37
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
(inançlar, gelenekler, normlar, düşünce biçimleri vb.) dir. Kısaca “toplumu<br />
oluşturan bireylerin hür vicdanlarında vergi verme gereğini duymaları”<br />
şeklinde tanımlanan 31 vergi kültürü ise manevi kültür öğeleri içinde yer<br />
almaktadır.<br />
Her toplumun altyapısını ırk, dil, tarih, gelenekler, iktisadi anlayış,<br />
inançlar, mülkiyet anlayışı, coğrafi özellikler gibi unsurların oluşturduğu<br />
kendine özgü bir vergi kültürü bulunmaktadır. Bu kültür ülke politikalarının<br />
özellikle de vergi politikalarının belirlenmesinde hükümetler üzerinde<br />
önemli etkilere yol açmaktadır.<br />
Vergi kültürü ile vergi politikalarının ilişkisi Şekil 2’de de gösterildiği<br />
gibi karşılıklı ve döngüsel etkileşim halindedir.<br />
Şekil 2: Vergi Kültürü – Vergi Politikalar Döngüsü<br />
Şekil 2: Vergi Kültürü – Vergi Politikaları Döngüsü<br />
Ekonominin temel aktörleri olan bireyler ve firmalar sahip oldukları<br />
vergi bilinci ve vergi kültür yapısı ile iktisadi faaliyetlerine yön verirler.<br />
Bunun yanı sıra makro düzeyde ekonominin genel kurallarının belirlenmesinde<br />
etkili temel rol alan aktörleri ve kamu olan kesimi bireyler olarak ve ekonomide firmalar sahip yer alan olduklar devle-<br />
vergi bilin<br />
Ekonominin<br />
vergi kültür tin uygulayacağı yaps ile iktisadi politikalar faaliyetlerine için hükümetlerin yön verirler. belirlenmesinde Bunun önemli yan sra bir makro düz<br />
role sahiptirler. Vergileme süreci, kanun teklif ve/veya tasarısının hazırlanmasından,<br />
genel mükelleflerin kurallarnn vergiyi belirlenmesinde ödemesine kadar etkili uzun rol bir alan süreci ve kapsa-<br />
kamu kesimi o<br />
ekonominin<br />
maktadır. Bu süreç içinde öncelikle hükümetlerin oluşmasını sağlayacak<br />
ekonomide yer alan devletin uygulayacağ politikalar için hükümetlerin belirlenme<br />
seçim döneminde, kişiler sahip oldukları vergi kültürünün etkisi ile siyasi<br />
önemli partilerin bir role politikaları sahiptirler. doğrultusunda Vergileme seçim süreci, yaparlar. kanun Ardından teklif politikaları ve/veya tasar<br />
etkileme süreci hükümetleri etkileme faaliyetlerine dönüşür. Siyasi partihazrlanmasndan,<br />
mükelleflerin vergiyi ödemesine kadar uzun bir süreci kapsamaktad<br />
31 Adnan Gerçek, “Vergi Kültürü ve Mükellefin Vergiye Bakışı” http://www.ekonomikpu-<br />
süreç içinde öncelikle hükümetlerin oluşmasn sağlayacak seçim döneminde, kişiler<br />
sula.com/adnan-gercek/vergi-kulturu-ve-mukellefin-vergiye-bakisi, (29.04.<strong>20</strong>11)<br />
olduklar vergi kültürünün etkisi ile siyasi partilerin politikalar doğrultusunda seçim yap<br />
38<br />
Ardndan politikalar etkileme süreci hükümetleri etkileme faaliyetlerine dönüşür. S<br />
partiler de iktidar olabilmek ve/veya iktidarda kalabilmek için yaplan bu faaliyetlere u
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
ler de iktidar olabilmek ve/veya iktidarda kalabilmek için yapılan bu faaliyetlere<br />
uygun davranışlar gösterir.<br />
Öte yandan belirlenmiş ve uygulamaya geçirilmiş olan vergi politikaları<br />
da karar vericilerin ekonomik faaliyetlerini yeniden düzenlemelerine<br />
ve oluşan yeni koşullara uyum sağlamalarına neden olmaktadır. Vergi<br />
politikaları ile oluşan yeni koşullar ise ekonomik işleyişi, kişilerin mülkiyet<br />
anlayışlarını vb. etkileyerek onların vergi bilinç düzeylerini ve vergi<br />
kültürlerini etkilemektedir. Vergi kültürünün yeni hali ise yeni politikaların<br />
belirlenmesinde etkili olmakta ve bu işleyiş döngüsel olarak devam<br />
etmektedir.<br />
3. TÜRKİYE’DE VERGİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRMESİ:<br />
<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> DÖNEMİ<br />
Alanyazın incelendiğinde, Türkiye’de, özellikle 1980 sonrasında ortaya çıkan<br />
ve devletin hukuki yapısını değiştiren gelişmelerin, toplumda devlete<br />
duyulan saygınlığın genellikle olumsuz etkilendiğine ve ahlaki değerlerin<br />
erezyona uğradığına ilişkin görüşler bulunduğu görülmektedir. Vergi<br />
ahlâkını olumsuz etkileyen sosyal unsurlar arasında hızlı nüfus artışı,<br />
bölgesel dengesizliğe bağlı göçler, işsizlik, çarpık kentleşme ve eğitim gereksiniminin<br />
yeterli ölçüde karşılanamaması gibi faktörler gösterilebilir 32 .<br />
Devlet birey ilişkileri açısından değişik yıllarda ülkemizdeki çeşitli<br />
kurum ve kuruluşlara duyulan güveni ölçmeye çalışan araştırmalar yapılmaktadır.<br />
Bu araştırmaların sonuçları, Türk siyasal sistemi, mahkemeler<br />
ve memurlar gibi kurum ve kuruluşlara yönelik düşük seviyede güvenin<br />
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumun, vatandaşların başta vergi yasaları<br />
olmak üzere diğer toplumsal kural ve düzenlemelere yönelik uyumları<br />
üzerinde olumsuz etki yaptığı söylenebilir 33 .<br />
Türkiye’de uygulanan vergi politikası kapsamında; Anayasamızın 73.<br />
Maddesinde de belirtildiği üzere vergi, bireylerin ödeme gücüne göre ve<br />
gelir, servet ve harcamaları üzerinden alınmakla birlikte, vergi tahsilatı<br />
esas itibarıyla, stopaj yoluyla tahsil edilen gelir vergisi ile harcama üzerinden<br />
alınan KDV’ye dayanmaktadır. Türkiye’de vergi sisteminin dolaylı<br />
vergiler ağırlıklı olması, beyana dayalı bir sistem haline gelememesi, istisna,<br />
muafiyet ve vergi harcamalarının yaygın olması, halka açık şirketlerin<br />
32 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />
33 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />
39
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
az, küçük aile şirketlerinin yaygın olması nedeniyle kayıt dışı ekonominin<br />
yüksek düzeylerde olması vergi politikalarının başarısızlığına yol açmaktadır<br />
34 .<br />
<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi politikalarından bahsetmeden önce bu dönem<br />
öncesi ülkemizin durumunu kısaca belirtmek yararlı olacaktır. Çünkü ülkemizde<br />
<strong>20</strong>00 sonrası dönemde uygulanan politikalar <strong>20</strong>01 Krizi sonrası<br />
ekonominin güçlendirilmesi yönünde atılan adımların devamı niteliği taşımaktadır.<br />
Ülkemizde, 1980’li yıllardan beri uygulanmakta olan, vergi alma yerine<br />
borçlanmayı tercih etme biçimindeki politikalar olumsuz etkisini,<br />
kamu ekonomisinin temel fonksiyonlarından sapmalara yol açarak, üretimin<br />
düşmesi biçiminde göstermiş ve ekonomik kriz ortamının oluşumuna<br />
yol açmıştır. Çünkü devlet borçları artıkça, (bu borçların çevrilebilmesi de<br />
sorun olduğundan) borç faizleri de giderek artmış ve devletin son derece<br />
yüksek oranlarda reel faiz ödemesine yol açmıştır 35 . 1999 İstikrar Programının<br />
ilk dönemlerinde yaşanan olumlu gelişmelere rağmen mali sistemde<br />
meydana gelen bozulmalar, Kasım <strong>20</strong>00’de likidite krizine yol açmıştır<br />
ve bu krizi Şubat <strong>20</strong>01 krizi izlemiştir 36 . 15 Nisan <strong>20</strong>01 tarihinde açıklanan<br />
“Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” ile kamu maliyesi hedefleri yeniden<br />
belirlenmiştir. Bu hedefler; vergi gelirlerinin artırılması, vergi tabanının<br />
yaygınlaştırılması amacıyla vergi kimlik numaralarının kullanımının genişletilmesi,<br />
vergi kayıp ve kaçağının en aza indirilmesi amacıyla vergi<br />
denetimlerinin artırılması, vergi tahsilatının artırılması için vergi gecikme<br />
faiz ve cezalarının enflasyonla uyumlu hale getirilmesidir. <strong>20</strong>01 yılından<br />
itibaren özel iletişim ve özel işlem vergileri dışındaki ek vergiler kaldırılmıştır<br />
37 . <strong>20</strong>02 Kasım genel seçimlerinden sonra büyük bir oy çoğunluğuyla<br />
iktidar değişmiş ve değişen hükümet <strong>20</strong>03 yılıyla ilgili acil eylem planı<br />
açıklamıştır. Bu planda vergi ile ilgili yapılacaklar; her zaman sözü edilen<br />
kapsamlı bir vergi reformu, vergi yükünü tabana yayacak tedbirlerin alınması<br />
ve vergi mevzuatının basitleştirilmesidir. Bunların yanında somut<br />
olarak “nereden buldun” olarak ifade dilen “mali milat”ın kaldırılması ve<br />
bir vergi barışı-affı projesinin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir 38 .<br />
34 Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Kamu Mali Yönetiminde<br />
Uygulanan Vergi Politikaları”, Vergi Sorunları, Sayı:195, Aralık <strong>20</strong>04, s.166-167<br />
35 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>06, s. 57<br />
36 Siverekli Demircan, a.g.m., Aralık <strong>20</strong>04, s.175-176<br />
37 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>02, s. 81<br />
38 Hüsamettin Biçer, “Vergi ile İlgili Planlar ve Uygulamaları”, Vergi Dünyası, Sayı 343,<br />
Mart <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.4<br />
40
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Vergi gelirlerinin istenilen seviyelere yükseltilememesi, yüksek gelire<br />
sahip gerçek ve tüzel kişilerin gelirlerinin tam olarak kavranamaması, dolaylı<br />
vergilerin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri, vergi sistemindeki<br />
otokontrol mekanizmalarının yıpranması gibi sorunlara çözüm olması<br />
amacı ile 4369 sayılı Kanun “Vergi Reformu” adı altında 29 Temmuz<br />
1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyuna sunulmuştur. 4369<br />
sayılı Kanun ile reform niteliğinde yapılan en önemli değişiklik, gelirin<br />
tanımında yapılan düzenlemedir. Bu kanunla gelirin tanımında “Kaynak<br />
Teorisi”nden ayrılınmış ve “Safi Artış” (Net Artış) teorisine geçilmiştir.<br />
Böylece, vergilendirme tabanının yayılmasının sağlanması, vergi kayıp<br />
ve kaçakları ile mücadelenin arttırılması, kayıt dışı ekonominin kayda<br />
alınması gibi amaçların yanı sıra gelişen sosyal ve ekonomik hayatın ortaya<br />
çıkardığı yeni gelir unsurlarının vergilendirilebilmesi de sağlanmaya<br />
çalışılmıştır. Net artış teorisine geçiş için, kişilerin servet artışlarının bir<br />
baz dönem alınarak tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle gerekli<br />
olan başlangıç dönemi için 4369 sayılı Kanun ile Mali Milat kavramı getirilmiştir.<br />
Mali Milat kavramı ile kişilerin servetlerinde meydana gelen<br />
artışların saptanması suretiyle vergilendirilebilecek gelirlerinin kavranabilmesi<br />
amacıyla bir tarih saptanmış (30 Eylül 1998) ve bu tarihe kadar<br />
elde etmiş olduğu servet ve gelirini söz konusu tarih itibari ile asgari bir<br />
gün süreyle Türkiye’de kurulu mevduat kabulüne yetkili bankaların şubelerine<br />
yatırmaları istenmiştir. Böylelikle kişilerin o tarihte sahip oldukları<br />
servetlerinin tespiti sağlanmak istenilmiştir 39 . 01.01.1999 tarihinden itibaren<br />
geçerli olması öngörülen GVK’ya göre gelir tanımı, 4444 sayılı Kanun<br />
ile 31.12.<strong>20</strong>02 tarihine kadar ertelenmiştir. 01.01.<strong>20</strong>03 tarihinden itibaren<br />
yeni gelir tanımının olması öngörülmüştür. Ancak gelirin geniş kapsamlı<br />
tanımının ekonomiye olumsuz etkileri, kamuoyunda düzenlemeye olan<br />
güvensizlik, düzenlemenin beklenen etkiyi sağlayamayacağı konusunda<br />
oluşan genel anlayış gerekçeleriyle 4775 sayılı Kanun ile 01.01.<strong>20</strong>03 tarihinden<br />
itibaren geçerli olmak üzere gelirin tanımıyla ilgili düzenlemelerde<br />
4369 sayılı Kanun öncesinde geçerli olan düzenlemelere dönülmüştür.<br />
4775 sayılı Kanun ile ayrıca “Nereden Buldun?” düzenlemesi olarak kabul<br />
edilen VUK’un 30/7. maddesi hükmü tamamen kaldırılmış, 01.01.1995 tarihinde<br />
yürürlüğe giren 4008 sayılı Kanun öncesine dönülmüştür 40 . Mali<br />
miladın yürürlüğe konulması ve kaldırılmasına kadar geçen süreçte gündeme<br />
gelen tartışmalar neticesinde ortaya çıkan güvensizlik durumu ge-<br />
39 H. Hakan Kıvanç, “Vergi Reformunun Çerçevesi ve Türkiye’deki Gelişimi”, E- Yaklaşım<br />
(Çevrimiçi), Makale No: 9663, Eylül <strong>20</strong>07, Sayı: 50, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />
dergi0 /read_result.asp?file_name=/mevzuat/dergi/makaleler/<strong>20</strong>07099663.htm<br />
40 Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş,”Mali Miladın Yenisi: 5811 Sayılı Kanun”, Yaklaşım<br />
Dergisi(Çevrimiçi), Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195, http://www.yaklasim.com/<br />
mevzuat/ dergi/ read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>090314<strong>10</strong>2.htm<br />
41
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
rek kamuoyunda gerek akademik alanda tartışma konusu edilmiştir. Mali<br />
miladın kayıtdışılığı önlemede yetersiz kalması, vergi sisteminin kısa sürelerle<br />
bu kadar sık değişime uğraması vergi politikaların etkinliğini azaltarak,<br />
özellikle vergi adaleti açısından, mükeleleflerin vergilemeye ilişkin<br />
tutum ve davranışlarını, dolayısıyla vergi kültürünü olumsuz etkilemiştir.<br />
<strong>20</strong>03 yılından itibaren uygulanan ekonomik programda en önemli öncelik<br />
kamu finansman ihtiyacının azaltılmasına verilmiş, bunun sağlanmasında<br />
da vergi gelirlerinin artırılması temel politika araçlarından biri<br />
olmuştur 41 . <strong>20</strong>06 yılında, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak, vergi<br />
kaçağını azaltmak ve vergiyi tabana yayarak etkinliğini artırmak amacıyla<br />
“Vergi Reformu” uygulamaya konulmuştur. Bu amaçla öncelikle vergi<br />
kanunlarının sadeleştirilmesi için yeni bir Kurumlar Vergisi Kanunu yasalaşmıştır.<br />
Reform kapsamında Kurumlar Vergisi ve KDV oranlarında<br />
değişikliğe gidilirken, Gelir Vergisinde de tekli tarife uygulamasına geçilmiştir.<br />
<strong>20</strong>07 yılında vergi sisteminin sadeleştirilmesi ve vergi adaletinin<br />
sağlanması kapsamında ücretlilerde vergi indirimi uygulaması kaldırılarak<br />
asgari geçim indirimi getirilmiş ve <strong>20</strong>08 yılından itibaren uygulamaya<br />
konulmuştur 42 .<br />
Vergi politikaları kapsamında politikalara yön verici ve öncelikli olması<br />
gereken iki önemli kavram kayıtdışı ekonomi ve vergi yüküdür. Politikalar<br />
bu kavramlardan bağımsız olduğunda vergi kültürünün oluşması<br />
da mümkün olamamakla beraber gelir dağılımını, vergi adaletini ve vergi<br />
bilincini olumsuz etkileyici unsurlar olmaktadır.<br />
<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi politikaları kayıtdışı ekonomi ve vergi yükü<br />
çatısı altında incelenebilir.<br />
3.1. Kayıtdışı Ekonomi<br />
Herhangi bir belgeyle belirtilmeyen ya da doğru bilgiler içermeyen belgelerle<br />
gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerdir 43 . Kayıt dışı ekonomi; geleneksel<br />
ölçüm teknikleri ile ölçülemeyen, resmi rakamlara yansımamış ve<br />
belli bir çıkar karşılığında mal ya da hizmet sunulan faaliyetlerin tümünü<br />
kapsar. Devletin düzenlediği ve doğrudan ilişkili olduğu resmi ekonominin<br />
dışında kalan kayıtdışı ekonomi vergilendirilemez, sosyal sigorta<br />
primleri ödenmez 44 .<br />
41 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s. 64-65<br />
42 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>06, s. 57<br />
43 “Kayıtdışı Ekonomi; Türkiye Serüveni”, DELOITTE, CEO Serisi, <strong>20</strong>07, ,http://www.<br />
deloitte.com/ assets/Dcom-Turkey/Local%<strong>20</strong>Assets/Documents/turkey-tr_ceo_kayitdisi_ekonomi_070<strong>20</strong>07.<strong>pdf</strong><br />
(Erşim:26.04.<strong>10</strong>)<br />
44 Ahmet Fazıl Özsoylu, Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, 1. Basım, Bağlam, İstanbul,1996, s.<br />
111<br />
42
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ortak sorunları arasında yer<br />
alan kayıt dışı ekonomi ile mücadele konusuna özel önem verilmekte, bu<br />
kapsamda kayıt dışılığın minimize edilmesi ülkelerin öncelikleri arasında<br />
yer almaktadır. Bu konuda tüm dünyada farklı yöntemler önerilse de<br />
kayıtdışı ile mücadelede Gelir İdaresi’nin ve Vergi Denetimi’nin etkinliğinin<br />
artırılmasına dönük reformlar, sorunun çözümünde anahtar reformlar<br />
olarak görülmektedir. Bu konu ülkemizde de sık tartışılan konuların başında<br />
gelmektedir 45 .<br />
Cumhuriyetten günümüze Türk Vergi Sisteminin en temel problemlerinden<br />
biri, ekonomik ve sosyal yapının örgütlenme düzeyi ile uygulanmaya<br />
çalışılan vergi sistemi arasında gerekli olan ilişkinin bir türlü<br />
kurulamamış olmasıdır. Bu uyumsuzlukların sonucunda vergi kayıp ve<br />
kaçağının en yüksek oranlarda yaşandığı dönem olarak 1980’li yıllar ifade<br />
edilmektedir 46 . Türkiye’de ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmının kayıtdışı<br />
olarak gerçekleştirildiği genel olarak kabul edilmektedir, kayıtdışı<br />
ekonominin ne kadar büyük olduğu konusunda ise kayıtdışını ölçmeye<br />
yönelik çalışmalarda kayıtlı ve kayıtdışı ekonominin birbiriyle iç içe geçmesi<br />
nedeniyle kesin sonuçlar verecek yöntemler kullanılamamakta ve<br />
tahmin metotlarından faydalanılmaktadır 47 .<br />
Vergi otoritelerinin optimal seçimi; net vergi geri dönüşlerini maksimize<br />
eden mükellefler ile bunlara yöneltilen seçimlerdir. Vergi bu nedenle<br />
yarı-gönüllükle alınır. Vergi ödemeyi kimse istemez; çünkü kamusal<br />
mallar ve bunlar için yapılan yatırımlar herkesi kapsamaktadır 48 . Vergiye<br />
gönüllü uyum açısından bu durum daha dikkate değer bir tartışma konusu<br />
olmaktadır. Çünkü mükelleflerin vergi verme eğilimi bir zorunluluk<br />
karşısında olmaktadır ve zaten isteksiz olarak gerçekleştirilen bu ödeme<br />
mükellefler üzerinde aşırı derecede hissedilerek karşılığının alınmadığı<br />
düşüncesi vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma eğilimlerini artırır. Böy-<br />
45 İ.Halil Bağdınlı, “Kayıtdışı Ekonomi İle Mücadelede Gelir İdaresi ve Vergi Denetiminin<br />
Yeniden Organizasyonu”, 21. Türkiye Maliye Sempozyumu; Kamu Maliyesinde Güncel<br />
Gelişmeler, <strong>10</strong>-14 Mayıs, T.C. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biga İİBF Maliye Bölümü<br />
(Yayın No:1), s. 27<br />
46 Fevzi Devrim-Timur Turgay, “Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçaklarının Önlenmesinde<br />
İdare-Mükellef Etkileşimi ve Bağlı Etkileşenlerin Rolü”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:<br />
Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya,<br />
Uludağ Üniversitesi İİBF Bursa, s. 763<br />
47 Deloitte, <strong>20</strong>07, s.6<br />
48 Lars P. Feld- Bruno S. Frey, “The Tax Authority and the Taxpayer; An Exploratory Analysis”,<br />
the 2 nd International Conferance on Taxation, Canberra, December <strong>10</strong>-11,<strong>20</strong>01, Web<br />
Erişimi: http://www.crereg.univ-rennes1.fr/seminaire-pages-interieures/TAXEAUTHO-<br />
RITY.<strong>pdf</strong> (16.05.<strong>10</strong>), s.3<br />
43
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
lece vergiye karşı olumsuz bir tutum olarak vergi kültürüne etki eder. Bu<br />
durum beyana dayalı vergilerde daha kolay gerçekleştirilebilir. Yüksek<br />
oranlı tarifelerle vergilendirilen mükellefler, bundan rahatsız olarak, tepkilerini;<br />
verginin yansıtılması, vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma davranışı<br />
olarak gösterirler. Bu uyumsuzluk karşısında politika unsuru olarak<br />
devletler daha kolay tahsil edebileceği ve net geri dönüşümler sağlayabileceği<br />
vergiler üzerine yoğunlaşarak bu tür vergileri tabana yayma eğilimi<br />
içersinde olurlar ve bu durum dolaylı vergiler üzerinde yoğunlaşılmasına<br />
yol açar. Ayrıca artan ekonomik faaliyetlerin ve ticari ilişkilerin sermaye<br />
ve mal dolaşımı neticesinde katma değer yaratma olanağının süreklilik<br />
kazanarak bir dönüşüm içerisinde var olmasıyla bu tür vergilenebilir kaynaklar<br />
dikkat çekmektedir. Bu durum da vergi adaletinden yavaş yavaş<br />
uzaklaşılarak bu anlayışın olağanlaştırılmasına ve bunun da vergi kültürü<br />
içerisine yerleşmesine yol açmaktadır. Aslında olumsuz olarak görülen,<br />
vergilemede dolaylı vergilerin varlığı değil bu vergilerin dolaysız vergilerden<br />
fazla olmasıdır.<br />
Dolaylı vergilerin ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamada yol<br />
açabileceği pozitif etkilerin, mümkün olduğunca lüks tüketim mallarını<br />
vergilendirecek tarzda kullanımı ile tesis edilmesi önemlidir. Dolaylı vergilerin<br />
vergileme ve gelir dağılımda adaleti sağlaması ancak bu şekilde<br />
mümkün olabilir 49 .<br />
Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak amacıyla oluşturulan<br />
ve 03.03.<strong>20</strong>08 tarihi itibarıyla Mükellef Hizmetleri Merkezi hizmete<br />
girmiştir. Vergi dairelerinin iş yükünün azaltılması ve mükelleflerin<br />
vergi işlemlerinin basitleştirilmesi amacıyla e-beyanname uygulamasına<br />
geçilmiştir. <strong>20</strong>08 yılı içerisinde, Hızlandırılmış KDV Sistemi (HİS) uygulamasına<br />
geçilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı koordinatörlüğünde “<strong>20</strong>08-<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planı” hazırlanmış<br />
01.07.<strong>20</strong>08 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanmıştır. Varlık Barışı olarak<br />
bilinen 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında<br />
Kanun 22.11.<strong>20</strong>08 tarihinde yürürlüğe girmiştir 50 . Vergi kaçakçılığını<br />
önlemek ve kayıtdışılığı azaltmak her yıl hükümet politikalarında yer<br />
almaktadır. Yukarıda doğrudan ve dolaylı olarak bu politikalara yönelik<br />
uygulamalardan söz edilmiştir.<br />
49 Esra Siverekli Demircan, “Vergilerin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi”, Erciyes<br />
Üniversitesi İİBF Dergisi, Temmuz-Aralık <strong>20</strong>03, s, 112<br />
50 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>09, s. 65-68<br />
44
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
3.2. Vergi yükü<br />
Vergi yükü, bir ülke kamu maliyesinin değerlendirilmesinde göz önünde<br />
tutulan en önemli göstergelerden biridir. Bu gösterge ile bir ülke ekonomisinde<br />
kaynakların ne kadarlık kısmının, devlet tarafından vergi veya diğer<br />
isimler altında alındığı ifade edilir 51 .<br />
Vergi yükü günümüzde özellikle maliye politikasının etkinliği açısından<br />
hükümetlerin önemle üzerinde durduğu konulardan birisidir. Maliye<br />
politkasının en önemli araçlarından biri olan vergi politikası oluşturulurken<br />
vergi yükü, vergi konulan veya kaldırılan sektörler, gelir grupları, bölgeler<br />
vb. açısından incelenmekte ve bu açıdan en optimal vergi oranlarının<br />
belirlenmesi amaçlanmaktadır 52 . Vergi yükü hesaplarına; vergilerin kamu<br />
harcamaları ile ilişkisinin kurulması ve vergilemenin gerçekleşmesinin<br />
ortaya konulması, ekonomide uygulanacak vergi politikasının tespiti ve<br />
uluslararası kuruluşlara yapılacak maddi ve parasal yardımların belirlenmesi<br />
amacıyla başvurulmaktadır 53 . Vergi yükünün tespiti, vergi politikalarının<br />
ve vergilerin ekonomiye olan etkilerini belirlemede önem taşımaktadır.<br />
Maliye politikasının temel araçlarından biri olan vergiler için, devletin<br />
bilinçli bir vergi politikası oluşturmasında, vergi yükünün doğru olarak<br />
belirlenmiş olmasına ihtiyaç vardır. Vergi yükünün tespiti, vergilerin ekonomiye<br />
olan etkilerini belirlemenin yanısıra vergilemede adalet ve eşitlik<br />
gibi kavramlar açısından da önem taşımaktadır 54 .Ne kadar vergi toplanacağının<br />
yanında kimden, hangi sektörden, hangi sınıfsal ve coğrafi birimden,<br />
hangi kuşaktan ne kadar vergi alınacağı da son derece önemli bir<br />
politik sorundur. Seçmenler, kullanılabilir gelirlerinde dolayısıyla kişisel<br />
refahlarında azalmaya yol açtığı ve “elem verici” bir şey olduğu için vergi<br />
yükünü, vergi yükünün adilliğini ve politikacıların vergi yüküne ilişkin<br />
tutumlarını yakından takip eder ve politikacılara izledikleri vergi politikalarına<br />
karşılık farklı oylama tepkileri ile sinyaller gönderirler 55 .<br />
51 Dokuzuncu Kalkınma Planı: Vergi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT, <strong>20</strong>07.<br />
(DPT.2734 - ÖİK.685) ISBN: 978-975-19-4094-0 , http://www.dpt.gov.tr/DPT.portal<br />
52 Hasan Gül, “Vergi Yükü Kavramı ve Türkiye’de Vergi Yükü”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi)<br />
, Makale No: <strong>20</strong>446, Kasım <strong>20</strong>11, Sayı: 227, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />
dergi/read_frame.asp? file_name=<strong>20</strong>1111<strong>20</strong>446.htm (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
53 Günseli Kurt, “Vergi Yükü ve Ülkemizdeki Durum”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale<br />
No: 895, Ekim 1996, Sayı: 46, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.<br />
asp?file_name=1996<strong>10</strong>895.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
54 Musa Kazım Ünver, “Vergi Yükü Kavramı ve Ülkemizdeki Durum”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi),<br />
Makale No: 4981, Kasım <strong>20</strong>04, Sayı:16, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/<br />
read_frame.asp?file_name= <strong>20</strong>04114981.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
55 Berksoy-Demir, a.g.m. s.515-516<br />
45
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
Vergi kültürünün ikili özelliği olan “vergileme” ve “vergi verme” unsurları<br />
vergi yükü açısından da önem teşkil etmektedir. Bu ikili özelliğin<br />
vergi verme kısmı mükellefler açısından değerlendirilmektedir. O halde<br />
vergi yükü, mükelleflerin vergiye karşı tutumu üzerinde önemli bir göstergedir<br />
ve politika yapıcılar da kararlarını belirlerken vergi yükünü dikkate<br />
almaktadır. Böylece vergi kültürünün oluşumu içerisinde vergi yükü,<br />
dolaylı bir etki ile önemli bir gösterge olarak yer almaktadır.<br />
Vergi yükü mükelleflerin vergiye karşı tutumu üzerinde oldukça<br />
önemli bir etken olmakta ve politika yapıcılar da bu yönde kararlarını<br />
belirlemektedir. Vergi kültürünün oluşumu içinde vergi yükü önemli bir<br />
etken olduğu için Tablo 1’de <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 yılları arasında bazı OECD ülkelerinde<br />
vergi yükünün gelişimi verilmiştir.<br />
Tablo 1: Bazı OECD Ülkelerinde Vergi Yükü (%) (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08)<br />
<strong>20</strong>02 <strong>20</strong>03 <strong>20</strong>04 <strong>20</strong>05 <strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08<br />
Sıralama<br />
<strong>20</strong>02-<br />
<strong>20</strong>08 ort.<br />
OECD ort 35,2 35,1 35,1 35,7 35,8 35,8 .. 35,5<br />
OECD Ülkeleri <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 Ortalama Vergi Yükü En Yüksek Olan İlk<br />
Beş Ülke<br />
1 Danimarka 47,8 48 49 50,8 49,6 48,7 48,3 48,9<br />
2 İsvaç 47,9 48,3 48,7 49,5 49 48,3 47,1 48,4<br />
3 Belçika 45 44,6 44,8 44,7 44,4 43,9 44,3 44,5<br />
4 Finlandiya 44,6 44 43,5 44 43,5 43 42,8 43,6<br />
5 Fransa 43,4 43,2 43,5 43,9 44 43,5 43,1 43,5<br />
OECD Ülkeleri <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 Ortalama Vergi Yükü En Düşük Olan İlk<br />
Beş Ülke<br />
1 Meksika 16,5 17,4 17,1 18,1 18,3 18 21,1 18,1<br />
2 Türkiye 24,6 25,9 24,1 24,3 24,5 23,7 23,5 24,4<br />
3 Kore 23,2 23,9 23,2 23,9 25 26,5 26,6 24,6<br />
4 Japonya 26,2 25,7 26,3 27,4 28 28,3 .. 27,0<br />
5 ABD 26,5 25,9 26,1 27,5 28,2 28,3 26,9 27,1<br />
- Bu veriler Sosyal Güvenlik Payı Dahil Tutarlardır<br />
Kaynak:. http://www.oecd-ilibrary.org/content/book/factbook-<strong>20</strong><strong>10</strong>-en verilerinden<br />
yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />
46
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Vergi yüküne bağlı olarak vergi sonrası kullanılabilir gelir seviyesi<br />
azalan mükelleflerin yatırım-tasarruf kararları değişmektedir. Vergi yükü<br />
ve bu yükün adil dağılımı mükelleflerin algılamalarını, vergilemeye ilişkin<br />
psikolojilerini ve bunların sonucunda tutum ve davranış biçimlerini<br />
etkileyebilmektedir. Vergi yükünün algılanma düzeyi, vergi ödeme ve/<br />
veya kaçma/kaçınmaya yönelik tutum ve davranışların temel belirleyicilerinden<br />
birisidir 56 . Bu tutum ve davranışlar vergi kültürü oluşumunu doğrudan<br />
etkilemektedir.<br />
OECD verilerine göre ülkemizin vergi yükü; <strong>20</strong>02 yılında %24.6 iken<br />
<strong>20</strong>08 yılında %23.5 olarak gerçekleşmiştir. OECD ülkeleri içinde en yüksek<br />
vergi yükü Danimarka’da bulunmaktadır. Onu diğer İskandinav ülkeleri<br />
olan İsveç ve Belçika izlemektedir. Ülkemiz vergi yükü açısında en düşük<br />
vergi yüküne sahip ilk beş ülke arasında ikinci sırada bulunmaktadır<br />
ve OECD ortalamasının yaklaşık <strong>10</strong> puan altında bir seyir izlemektedir.<br />
Bu durumun vergi kültürü açısında hiç de parlak olmadığı açıkça ortadadır.<br />
Vergi kültürü istenen düzeyde bulunmamaktadır. Torgler ve Murphy<br />
tarafından bazı OECD ülkelerinde (Türkiye incelenmemiştir) yapılan bir<br />
araştırmada 1981, 1990 ve 1995 yılında ortalama vergi ahlak seviyesi baz<br />
alınmış ve vergi ahlak seviyesi en yüksek ilk iki ülke sırasıyla Japonya ve<br />
ABD olmuştur 57 . Tabloda Türkiye’de vergi yükünün ABD ve Japonya gibi<br />
ülkelerle yakın görünmesine rağmen söz konusu ülkelerin vergi ahlak düzeyleri<br />
çok yüksek olduğu için vergi kültur seviyelerinin de Türkiye’den<br />
yüksek olduğu söylenebilir.<br />
Öte yandan, vergi gelirlerinin gerçekleşme düzeylerine bakıldığında<br />
sürekli bir artış eğilimi sergilediği görülmektedir. Vergi gelirlerinin artmasında<br />
uygulanan politikalar önemli bir rol oynamaktadır. <strong>20</strong>01 Krizinden<br />
sonra Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, Gelir Vergisi Tarifesinde yapılan<br />
değişiklikler (dilim sayısının azaltılması, oranlarının düşürülmesi), Kurumlar<br />
Vergisi ve KDV oranlarında yapılan indirimler ile ÖTV’nin yürürlüğe<br />
girmesinin etkisi olmuştur. <strong>20</strong>09 yılında ise vergi gelirlerinin artmasının<br />
en önemli sebebi Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması<br />
Hakkında Kanun ile yurtiçi ve yurtdışından gelen kayıt altında olmayan<br />
varlıkların vergilendirilmesi ile sağlanan gelirleri de içermesidir. Ülkemizin<br />
üretim, istihdam ve enflasyon sorununu kalıcı halde çözebilecek<br />
56 C. Can Aktan-Hilmi Ҫoban, “Vergileme Ekonomisi ve Vergileme Perspektifinden Vergiye<br />
Karşı Tutum ve Davranışları Belirleyen Faktörler”, iҫinde: Vergileme Ekonomisi<br />
ve Vergileme Psikolojisi, Editörler: C. Can Aktan, Dilek Dileyici, Istiklal Y. Vural, Seҫkin<br />
Yayıncılık, Ankara, <strong>20</strong>06, s. 141<br />
57 Benno Torgler-Kristina Murphy, “Tax Morale in Australia: What Shapes It And Has It<br />
Changed Over Time?”, The Australian National University, Working Paper 58, January<br />
<strong>20</strong>05, pp. 26<br />
47
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
yatırım gerekliliğine kaynak yaratılması, ekonominin canlılığının devam<br />
ettirilmesi ve küresel mali krizin ülkemiz açısından en az hasarla atlatılabilmesi<br />
için önemli bir kaynak sağlanması ve işletmelerin sermaye yapılarının<br />
güçlendirilmesi amacıyla 58 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye<br />
Kazandırılması Hakkında Kanun 22.11.<strong>20</strong>08 tarihli ve 27062 sayılı<br />
Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bu tarih itibarıyla yürürlüğe girmiştir 59 .<br />
Gerçek veya tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın,<br />
menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması<br />
ve taşınmazların kayda alınması, yurt içinde bulunan ancak işletmelerin<br />
özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye<br />
olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi<br />
amaçlanmıştır 60 . 22 Kasım <strong>20</strong>08 tarih ve 5811 sayılı “Bazı Varlıkların<br />
Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” ile uygulamaya<br />
konulan ve 2 Mart <strong>20</strong>09 tarihinde sona eren Varlık Barışı uygulaması, <strong>10</strong><br />
Temmuz <strong>20</strong>09 tarihinden itibaren 31 Aralık <strong>20</strong>09 tarihine kadar uzatılmış<br />
ve söz konusu uygulama bu tarih itibariyle sona ermiştir. Varlık Barışı uygulamasının<br />
sonucunda; 26 milyar 949 milyon 937 bin lirası yurt dışından,<br />
<strong>20</strong> milyar 352 milyon 608 bin lirası da yurt içinden olmak üzere toplam 47<br />
milyar 302 milyon 545 bin liralık kaynak, Varlık Barışı kapsamında beyan<br />
edilmiştir. Bu beyanlar üzerinden 1 milyar 556 milyon 629 bin lira vergi<br />
tahakkuk ettirilmiştir. Uygulama kapsamında vergi dairelerine verilen beyanname<br />
sayısı 64 bin adet olarak gerçekleşmiştir 61 . Varlık Barışı olarak da<br />
adlandırılan 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması<br />
Hakkında Kanun bu dönemde kamuoyunda oldukça geniş yer almıştır.<br />
Bu durum mükellefler, uzmanlar, vergi idaresi, akademisyenler, politikacılar<br />
ve genel olarak kamuoyunun vergi bilinç, tutum ve algılamaları üzerinde<br />
etkili olmuştur.<br />
Vergi miktarının artması vergi kültürü açısında olumlu sayılabilecek<br />
bir gösterge olmakla birlikte artan miktarın dolaylı vergiler ve dolaysız<br />
vergiler açısından ele alınması daha gerçekçi bir değerlendirme yapılmasını<br />
sağlayacaktır. Gelişmiş ekonomilerde vergi kültürünün gelişmesinin en<br />
önemli nedenlerinin başında dolaysız vergilerin dolaylı vergilerden fazla<br />
olması gelmektedir. Ülkemizdeki dolaylı-dolaysız vergilerin toplam vergiler<br />
içindeki gelişimine bakılırsa <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde dolaylı vergilerin<br />
vergi gelirleri içindeki payının ortalama olarak % 66,9 olarak gerçekleştiği,<br />
58 Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş, Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195<br />
59 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong> (22.02.<strong>20</strong>12)<br />
60 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong> (22.02.<strong>20</strong>12)<br />
61 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/BasinBultenleri/0401<strong>20</strong><strong>10</strong>basinbulteni.<br />
htm (22.02.<strong>20</strong>12)<br />
48
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
dolaysız vergilerin payının ise ortalama olarak % 33,1 olarak gerçekleşmiş<br />
olduğu Tablo 2’de gözlemlenmektedir. Bu durumda Tablo 2’de de görülebileceği<br />
üzere ülkemizde dolaylı vergilerin payı, dolaysız vergilerin hemen<br />
hemen her yıl iki katı kadar fazla bir orandadır.<br />
Tablo 2: Vergi Gelirlerinin Dolaylı ve Dolaysız Olarak Gelişimi ve<br />
GSYH’ya Oranı (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
YILLAR<br />
GSYH<br />
TOPLAM VERGİ<br />
GELİRLERİ<br />
GSYH’YA<br />
ORANI<br />
(%)<br />
TL TL PAY(%) TL<br />
DOLAYSIZ<br />
VERGİLER<br />
PAY<br />
(%)<br />
GSYH’YA<br />
ORANI<br />
(%)<br />
DOLAYLI<br />
VERGİLER<br />
TL<br />
PAY<br />
(%)<br />
GSYH’YA<br />
ORANI<br />
(%)<br />
<strong>20</strong>02 350.476.089 59.631.867.852 <strong>10</strong>0 17,0 <strong>20</strong>.060.524.608 34 5,7 39.571.343.244 66 11,2<br />
<strong>20</strong>03 454.780.659 84.316.168.756 <strong>10</strong>0 18,5 27.780.137.576 33 6,1 56.536.031.180 67 11,4<br />
<strong>20</strong>04 (*) 559.033.026 <strong>10</strong>1.038.904.000 <strong>10</strong>0 18,1 31.147.157.000 31 5,5 69.891.747.000 69 12,5<br />
<strong>20</strong>05 (*) 648.931.712 119.250.807.000 <strong>10</strong>0 18,4 36.589.582.000 31 5,6 82.661.225.000 69 12,7<br />
<strong>20</strong>05 (**) 648.931.712 131.948.778.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,3 43.081.460.000 33 6,6 88.867.318.000 67 13,6<br />
<strong>20</strong>06 (**) 758.390.785 151.271.701.000 <strong>10</strong>0 19,9 47.334.572.000 31 6,2 <strong>10</strong>3.937.129.000 69 13,7<br />
<strong>20</strong>07 (**) 843.178.421 171.098.466.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,3 57.473.256.000 34 6,8 113.625.2<strong>10</strong>.000 66 13,4<br />
<strong>20</strong>08 (**) 950.534.251 189.980.827.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,0 67.240.001.000 35 7,0 122.740.826.000 65 12,9<br />
<strong>20</strong>09 (**) 952.558.579 196.313.308.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,6 71.479.<strong>10</strong>5.000 36 7,5 124.834.<strong>20</strong>3.000 64 13,1<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> (**) 1.<strong>10</strong>3.749.801 235.686.590.000 <strong>10</strong>0 21,4 77.597.485.000 33 7,0 158.089.<strong>10</strong>5.000 67 14,3<br />
NOT : Bu Tabloda Yer Alan : - Dolaysız Vergiler “Gelir Ve Kazanç Üzerinden<br />
Alınan Vergiler” Ve “Mülkiyet Üzerinden Alınan Vergiler (Veraset Ve İntikal<br />
Vergisi İle Motorlu Taşıtlar Vergisi)” Gruplarını Kapsamaktadır. - Dolaylı<br />
Vergiler,”Dahilde Alınan Mal Ve Hizmet Vergileri” ,”Uluslararası Ticaret Ve<br />
Muam.Alınan Vergiler’’,’’Damga Vergisi’’,’’Harçlar’’ Ve ‘’Başka Yerde Sınıflandırılmayan<br />
Diğer Vergiler’’ Gruplarını Kapsamaktadır.<br />
Not: 1- <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>05 Rakamları Mahalli İdare Ve Fon Payları Hariç Red Ve İadeler<br />
Dahil Tutarlardır.<br />
2- <strong>20</strong>08 Ve <strong>20</strong>09 Yılları Vergi Gelirleri İçerisindeki Gelir Vergisi Tevkifat Rakamına<br />
Asgari Geçim İndirimi Tutarı Dahildir.<br />
(*) Önceki Yıllarla Aynı Baza Getirmek İçin, Rakamlara Red Ve İadeler Dahil Edilmiştir.<br />
(**) <strong>20</strong>06 - <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılları Bütçe Kanunu´Nda Mahalli İdare Ve Fon Payları İle Red Ve<br />
Mahalli İdare Ve Fon Payları İle Red Ve İadeler Dahildir.<br />
Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Resmi Web Sitesi (http://www.gib.gov.tr)’deki<br />
Bütçe İstatistikleri bölümündeki verilerden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />
49
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
Tablo 2’de genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının GSYH’ya oranları da<br />
verilmiştir. Toplam vergi gelirlerinin GSYH içindeki payı <strong>20</strong>02 yılında %17<br />
iken artan bir seyir izlemiş ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında %21,4 olarak gerçekleşmiştir.<br />
Dolaylı vergi hasılatlarının dolaysız vergilere göre GSYH’ye oranı daha<br />
yüksektir. <strong>20</strong>02 yılında dolaysız vergilerin GSYH’ya oranı %5,7 olarak gerçekleşirken<br />
dolaysız vergilerin oranı %11,2 olarak gerçekleşmiştir. <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
yılında bu oranlar, dolaysız vergiler için %7, dolaylı vergiler için %14,3<br />
olarak gerçekleşmiştir ve iki katını geçmiştir. <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> yılları arasında,<br />
dolaylı vergilerin GSYH içindeki payının dolaysız vergilere nazaran her<br />
yıl dolaysız vergilerin yaklaşık olarak iki katı düzeyinde gerçekleşen bir<br />
seyir izlediği ve vergi yükünün daha çok dolaylı vergiler üzerinde yoğunlaşmış<br />
olduğu görülmektedir.<br />
Vergi gelirlerini artırıcı diğer bir unsur ise vergi oranlarıdır. Vergi<br />
oranları ne kadar makul ve düşük olursa, vergi ödeme de o kadar artacak<br />
ve mükelefler vergiye daha sıcak bakacaklardır. Mükelleflerin böylece<br />
daha az vergi yükü ve vergi tazyiki hissetmesi vergiye uyum sağlanması<br />
açısından yararlı olabilecektir. Tablo 3’te <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde uygulanan<br />
Vergi Oranları verilmiştir.<br />
Tablo 3: Yıllar İtibariyle Gelir ve Kurumlar Vergisi Oranları<br />
(<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Yıllar Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi<br />
<strong>20</strong>02 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />
<strong>20</strong>03 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />
<strong>20</strong>04 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />
<strong>20</strong>05 %<strong>20</strong>-40 ve 5 dilim 30%<br />
<strong>20</strong>06 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />
<strong>20</strong>07 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />
<strong>20</strong>08 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />
<strong>20</strong>09 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />
Kaynak: A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün<br />
Analizi(III)”, Vergi Dünyası Sayı 332, Nisan <strong>20</strong>09, s.63-64 ve http://www.verginet.net/dtt/11/<strong>20</strong>02YiliGelirVergisiDuzenlemeleri_4667.aspx,http://www.alomaliye.com/talha_apak_<strong>20</strong>04_yili_1.htm<br />
ve Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi İstatistikleri<br />
verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />
50
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Gelir vergisinde yıllardan beri iki ayrı tarife (ücretliler ve ücret dışı<br />
gelirler için uygulanan tarifeler) uygulamasına son verilerek <strong>20</strong>06 yılından<br />
itibaren vergi oran gelir %45’ten vergisi %35’e tarifesi indirilmiş tek böylece tarife olarak tarifedeki uygulanmaya yükseklik fark azaltlmştr başlanmış-<br />
63 .<br />
dilim<br />
Bu tır 62 değişiklikle, . Gelir Vergisi’nde orta ve yüksek dilim gelir grubunun sayısı 4’e gelir düşürülmüş, vergisi artmakta üst alt dilim gelir grubunun vergi oranı vergisi<br />
ise %45’ten azalmaktadr %35’e 64 . Yatrmlarn indirilmiş ve böylece doğrudan tarifedeki küresel sermayenin yükseklik teşvik farkı edilmesi azaltılmıştır için <strong>20</strong>06 yl<br />
63 .<br />
Bu değişiklikle, orta ve yüksek gelir grubunun gelir vergisi artmakta alt<br />
başndan itibaren yürürlüğe giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile vergi oran %30’dan<br />
gelir grubunun vergisi ise azalmaktadır 64 . Yatırımların ve doğrudan küresel<br />
sermayenin teşvik edilmesi için <strong>20</strong>06 yılı başından itibaren yürürlüğe<br />
%<strong>20</strong>’ye indirilmiştir 65 . Bu göstergeler vergi uyumunu artrmaya ve vergileme kültürünün<br />
geliştirilmesine yönelik olumlu admlar olarak nitelendirilebilir.<br />
giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile vergi oranı %30’dan %<strong>20</strong>’ye indirilmiştir<br />
Vergi 65 . Bu kültürünün göstergeler oluşmas vergi yaygnlaşmas uyumunu artırmaya açsndan ülkedeki ve vergileme mükellef kültürünün<br />
geliştirilmesine bir gösterge olmaktadr. yönelik Türkiye’de olumlu <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> adımlar dönemine olarak nitelendirilebilir.<br />
ilişkin mükellef saylarnn<br />
says da<br />
önemli<br />
seyri Vergi Grafik 1’te kültürünün verilmektedir. oluşması ve yaygınlaşması açısından ülkedeki mükellef<br />
sayısı da önemli bir gösterge olmaktadır. Türkiye’de <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemine<br />
ilişkin mükellef sayılarının seyri Grafik 1’te verilmektedir.<br />
Grafik 1: Ortalama Mükellef Saylar (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Grafik 1: Ortalama Mükellef Sayıları (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlğ Vergi İstatistikleri verilerinden yararlanlarak hazrlanmştr.<br />
Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi İstatistikleri verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />
Gelir vergisi mükellef saylarnn ve basit usulde mükellef saysnn artrlamamas<br />
tabana Gelir yaylmann vergisi gerçekleştirilemediğini mükellef sayılarının göstermektedir. ve basit usulde Diğer yandan mükellef kurumlar sayısının vergisi<br />
mükelleflerindeki artırılamaması vergi tabana yükünün yayılmanın nispeten gerçekleştirilemediğini düzeltilmesi, sürekli ertelemelerle göstermektedir. de olsa<br />
gerçekleştirilen, Diğer yandan belirli kurumlar bir tutar vergisi aşan ödemelerin mükelleflerindeki banka sisteminden vergi geçirilmesi yükünün zorunluluğu, nispeakaryakt<br />
istasyonlarna getirilen düzenlemeler, tütün ve alkollü içecekler için getirilen<br />
62 A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün Analizi<br />
(III)”, Vergi Dünyası, Sayı: 332, Nisan <strong>20</strong>09, s, 64<br />
63<br />
63 Yllk Yıllık Ekonomik Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, Rapor s.59-60 <strong>20</strong>07, s.59-60<br />
64 Arkan, a.g.m., s. 65<br />
65 64 Arıkan, a.g.m., s. 65<br />
Yllk Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60<br />
65 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60 23<br />
51
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
ten düzeltilmesi, sürekli ertelemelerle de olsa gerçekleştirilen, belirli bir<br />
tutarı aşan ödemelerin banka sisteminden geçirilmesi zorunluluğu, akaryakıt<br />
istasyonlarına getirilen düzenlemeler, tütün ve alkollü içecekler için<br />
getirilen bandrol sistemi vb olumlu uygulamalar, verginin tabana yayılmasından<br />
daha çok mevcut mükelleflerden alınan/alınması gereken vergilerin<br />
güvenliği için yapılmış bir uygulama olarak kalmıştır 66 . Toplamda<br />
gelir vergisi mükellefinin azalması ve kurumlar vergisi mükellef sayısının<br />
artışının bu sürede (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong>09) %<strong>10</strong> dolaylarında kalması, daha fazla artırılamaması,<br />
olumsuz bir gelişmedir. Oysa, mali miladın kaldırılmasının<br />
bu sayıları önemli miktarda artırması gerekirdi. Öte yandan gayrimenkul<br />
sermaye iradı mükelleflerinin sayısı önemli ölçüde artmıştır 67 . <strong>20</strong><strong>10</strong> yılına<br />
gelindiğinde ise önceki yıllardaki değişim ile paralel bir seyir gözlenmektedir.<br />
Dolaysız vergilerde mükellef sayılarının az olması ve vergi kaçakçılığının<br />
kontrol altına alınamaması en önemli gelir türü olan vergilerin daha<br />
çok dolaylı vergilerden oluşması ülkemizde vergi adaletinin sağlanmasına<br />
da engel teşkil ederek vergi kültürününün bir ayağı olan vergileme kültürünün<br />
oluşumuna olumsuz etki etmektedir. Bu anlayışın dolaysız vergiler<br />
üzerine kaydırılamayışı ise zamanla vergi ödeme kültürüne de etki ederek<br />
mükellefler üzerinde adil olmayan ve gelir dağılımını gözetmeyen bir bilincin<br />
oluşmasına yol açarak vergi kültürünü etkileyecektir. Bu göstergeler<br />
vergi yükünün tabana yayılamamış olduğunu göstermektedir. Mevcut<br />
mükellef sayılarının artırılamaması ve vergi kaçakçılığının da kontrol altına<br />
alınamaması ve önlenememesi gibi nedenler de dolaylı vergilerin dolaysız<br />
vergilerden daha fazla miktarda gerçekleşmesinde önemli bir faktör<br />
olmaktadır.<br />
3.1.3. Uygulanan Diğer Politikalar<br />
1 Ağustos <strong>20</strong>02 tarihinden itibaren 4760 sayılı ÖTV Kanunu yürürlüğe<br />
girmiş, bu tarihten itibaren çeşitli malların imal veya ithalinde alınan 16<br />
dolaylı vergi, fon ve pay yürürlükten kaldırılmıştır. KDV oranlarında da<br />
gerekli düzenlemeler yapılarak daha önce bazı mal ve hizmetlerde uygulanan<br />
%26 ve %40’lık yükseltilmiş KDV oranları genel orana (%18) indirilmiştir.<br />
Böylece vergiye tabi mal ve hizmetlere uygulanan beş ayrı KDV<br />
oranı üçe düşürülerek sadeleştirmeye gidilmiştir 68 . Eğitim, sağlık, temel<br />
66 Biçer, a.g.m. s. 6<br />
67 Biçer, a.g.m. s. 5<br />
68 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>02, s. 81<br />
52
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
gıda maddeleri, giyim, konfeksiyon ve tekstilde uygulanmakta olan KDV<br />
oranları indirilmiştir 69 . <strong>20</strong>07 yılında gelir idaresinin, vergi sistemini daha<br />
iyi yönetmesini sağlamak amacıyla, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi faaliyete<br />
geçmiştir 70 . Ülkemizde 1995 yılından itibaren bölge ve sektör ayrımı<br />
yapılmaksızın belirli bir büyüklüğün üzerindeki yatırımlara hitap eden<br />
ağırlıklı olarak KDV istisnası ve Gümrük Muafiyeti destek unsurlarını içeren<br />
“genel teşvik sistemi” olarak adlandırılabilecek bir uygulamaya geçilmiş<br />
ve bu uygulama teşvik sisteminin temelini oluşturan <strong>20</strong>09/15199 sayılı<br />
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın yürürlüğe girdiği <strong>20</strong>09<br />
yılının Temmuz ayına kadar devam etmiştir. 71<br />
<strong>20</strong>09/15199 sayılı Karar döneminde uygulanan destek unsurları şunlardır<br />
72 :<br />
a) Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar için; I. ve II. bölgelerde<br />
vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım<br />
yeri tahsisi, KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti; III üncü ve<br />
IV üncü bölgelerde vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi<br />
desteği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği, KDV istisnası ve gümrük<br />
vergisi muafiyeti<br />
b) Büyük ölçekli yatırımlar için; Vergi indirimi, sigorta primi işveren<br />
hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası ve gümrük vergisi<br />
muafiyeti;<br />
c) Genel teşvik sistemi kapsamındaki yatırımlar için; KDV istisnası<br />
ve gümrük vergisi muafiyeti.<br />
Teşvik edici vergi politikası, genel olarak, gelişmekte olan ülkelerde<br />
özel sektör yatırımlarını teşvik ederek ekonomik kalkınmayı gerçekleştirme<br />
ve ekonomik istikararı sağlama gibi makroekonomik amaçların<br />
yanısıra bölgesel dengesizlikleri giderme, istihdamı artırma vb. yönüyle<br />
de ekonomik-sosyal amaçlar taşımaktadır 73 . Yıllardır ülkemizde gerek yatırımlar,<br />
gerek ihracatı geliştirmek için çeşitli vergi, kredi vb. teşvik tedbirleri<br />
uygulanmakta olup bunlarla ilgili çok sayıda KHK’ler, BKK’ları ve<br />
tebliğler ile her yıl çeşitli düzenlemeler yapılmak suretiyle ülke kalkınması<br />
69 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60<br />
70 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>08, s.69-70<br />
71 Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />
s. 3<br />
72 Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />
s. 5<br />
73 Engin Öner, “Niçin Vergi Teşvikleri”, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 16, Ekim<br />
<strong>20</strong>02, Sayı:3-4, s. 117<br />
53
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
için indirim, istisna, muafiyet ve kredi katkıları devlet tarafından gerçekleştirilmektedir<br />
74 . Teşvik politikalarının hangi temel amaçla belirlediği,<br />
uygulandığı sektör, desteklenen kesimler, uygulama sonuçları, uygulama<br />
süre ve miktarların toplum tarafından algılanma düzeyleri vergi külturünü<br />
etkilemektedir. Bu doğrultuda toplumun geneli tarafindan benimsenen<br />
ve desteklenen teşviklerin vergi kültürünü olumlu, benimsenmeyenlerin<br />
olumsuz etkileyeceği söylenebilir.<br />
Bunların yanı sıra vergi kültürü oluşumu açısından mevzuatın basitleştirilmesi<br />
anlamında bir değerlendirme de yapmak gerekmektedir. Gelir<br />
İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesindeki mevzuat bölümündeki sayıma<br />
göre; <strong>20</strong>03 yılı başında çıkartılan 4783 sayılı kanundan başlayarak <strong>20</strong>09 yılı<br />
sonunda çıkan 5942 sayılı kanuna kadar bu dönemde vergiyle ilgili 61 adet<br />
kanun çıkartılmıştır. Bakanlar Kurulu Kararları, Genel Tebliğler, Sirküler,<br />
Özelgeler ile birlikte düşünüldüğünde mevzuatın basitleştirilmediği anlaşılabilecektir<br />
75 . Mevzuatta sadeleşme sağlanamaması vergi bilincini ve<br />
ekonomik istikrarı, negatif etkilemekte, vergiye uyumu zorlaştırmaktadır.<br />
Böylece vergi kültürünü olumsuz etkilemektedir.<br />
4. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />
Vergileme kültürü açısından vergileme konusunun üzerinde önemle durulması<br />
gerekliliği ve devlet-birey ilişkilerinin geliştirilmesinin de vergi<br />
kültürü üzerinde olumlu etki yapacağı ön plana çıkmaktadır. Hükümetler<br />
uygulanan politikalarla bir yandan gelir sağlamaya çalışırken öte yandan<br />
da mükellef haklarını, vergilemenin mükellef üzerinde gelişen ekonomik<br />
ve sosyal değişkenlerinin etkisini daha öngörülebilir ve adil bir şekilde<br />
belirlemektedir. Etkin politikalar kültürel oluşum için olumlu bir gelişme<br />
adına yararlı olabilecektir.<br />
Vergi kaçırmayı azaltmak için geliştirilen politikalar temelde vergiye<br />
uyum kararının davranışsal görünümünü kavramaya yöneliktir. Bunun<br />
için devam eden zorunlu vergi sisteminin basit bir vergi uyumu düzenleme<br />
politikası ya da yeni bir zorunlu vergi rejimi olup olmadığı önemli<br />
değildir. Uyumu artırmaya yönelik mükellef davranışları eğer sosyal ve<br />
kültürel bir normun fonksiyonu ise bu normları daha da artırmak bir politika<br />
seçeneği olabilir 76 . Ülkemizde de vergi kaçakçılığı aslında zamanla<br />
74 Öner, a.g.m. , s. 99<br />
75 Biçer, a.g.m. s.5<br />
76 Ronald G. Cummings, Jorge Martinez-Vazquez, Michael McKee, Benno Torgler, “Effects<br />
of Culture on Tax Compliance: A Cross Check of Experimental and Survey Evidence”, Center of<br />
Research in Economics, Management and the Arts, Working Paper No. <strong>20</strong>04-13, pp. 2<br />
54
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
kültürel bir norm haline dönüşme eğilimi göstererek vergi kültürü içine<br />
yerleşmiştir. Bu da vergi kültürü açısından son derece olumsuz bir göstergedir<br />
ve her dönem uygulamaya konulacak politikalar ve uygulama sonucunda<br />
elde edilen gelir hasılatı bakımından daha yetersiz bir görünüm<br />
sergilemektedir. O halde ülkemizde zamanla yerleşmiş olan kayıtdışılık<br />
ve bunun neticesinde vergi kaçırma eğiliminin kültürel olgu içerisinden<br />
arındırılmasına yönelik daha etkili politikaların yapılması ve bu konuda<br />
mükelleflerin ve halkın bilinçlendirilmesi, atılması gereken ilk adımlardır.<br />
Ülkemizde Gelir İdaresi’nin yeniden yapılandırılması ile ilgili başlatılan<br />
çalışmalar bir anlamda bunu azaltmaya yönelik uygulamalar olmakla beraber<br />
henüz yeterli düzeyde değildir. Kayıtdışı ekonominin kayıtiçi hale<br />
getirilmesi vergi sistemi ve ülkenin vergi kültürü açısından en olumlu faktör<br />
olacaktır. Bunun için de vergi denetimlerinin daha etkin hale getirilmesi<br />
ve dönem dönem vergi ödeyen ve potansiyel nitelikte olan her kesime<br />
vergi eğitimi verilmesi ve bilinçlendirilmesi sağlanabilir.<br />
Vergi kültürünün oluşumu dolaylı/dolaysız vergiler ve vergi yükü<br />
açısından da bir ülke için oldukça önemlidir. Ülkemizde vergi yükünü artırmaya<br />
yönelik uygulamalar nispeten olumlu göstergeler sağlamış olmasına<br />
karşın halen OECD ortalamasının oldukça gerisinde kalınmıştır. Bu<br />
oranların artırılmasının yanı sıra sürekliliğinin de sağlanmasına yönelik<br />
çalışmaların yapılması dikkate değer bir nitelik arz etmektedir. Dolaysız<br />
vergiler üzerinde yapılan düzenlemeler ise daha düşük oranda ve basitleştirilmiş<br />
bir vergi sistemi olmasından daha çok verginin tabana yayılmasını<br />
sağlayamamış mevcut mükellefleri daha da garanti altına almaya yönelik<br />
olmuştur. Düzenlemeler vergi gelirlerini artırmakla beraber mükellef<br />
sayılarında bu artışın sağlanamaması bunun göstergesi olmaktadır. Oysa<br />
dolaylı vergiler vergi sistemimiz ve vergi gelirleri içinde dolaysız vergilere<br />
göre daha öncelikli olmakla beraber vergi yükü dolaylı vergiler üzerinde<br />
daha fazla olmakta ve vergi adaletinden uzaklaşılmaktadır. Sermayenin<br />
kıt olduğu günümüz şartlarında vergileme eğilimi giderek dolaysız vergiler<br />
üzerinden dolaylı vergiler üzerine doğru yoğunlaşmaktadır. Öyleyse<br />
dolaylı vergiler üzerinde kapsamlı bir sistemin geliştirilmesi ve temel<br />
tüketim mallarının yeniden belirlenmesi bu anlamda vergi yükünü daha<br />
azaltarak adaletli bir görünüme kavuşturabilir. Belirli kesimlere vergisel<br />
avantaj sağlamaktan çok tüm mükellefleri kapsayıcı tedbirlerin alınması<br />
ise vergiye karşı tepkileri azaltacak ve daha düşük oranlarda vergilendirme<br />
gerçekleştirilirse vergiye uyum artacaktır. Zaten gelir düzeyi az olan<br />
mükelleflerin özellikle dolaylı vergiler nedeniyle gelirinin daha da azaltılması<br />
vergi bilincini azaltıcı bir faktördür. Verginin tabana yayılmasına ve<br />
gelirin artırılmasına yönelik kapsamlı bir düzenleme bu anlamda gerekli<br />
görülmekle beraber zamanla daha da zorunlu olma eğilimi taşıyacaktır.<br />
55
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
Hükümet, vergilendirme kurallarını ve kamu hizmetini mükelleflerin<br />
tercihlerine göre makul bir vergi ile ücretlendirirlerse mükellefler vergi<br />
yasalarına daha kolay uyum sağlayabilir 77 . Bu anlamda da yapılan düzenlemelerin<br />
daha demokratik bir süreçte gerçekleştirilmesi gerektiği önemli<br />
olmaktadır. Uygulanacak politikalar da yukarıdan belirlemeler ve dayatmaların<br />
dışında daha aşağılara inerek halkın sorunları ve isteklerine daha<br />
çok önem verilerek uluslararası gelişmelerin yanı sıra ülke içi sorunların<br />
çözümüne yönelik ve vatandaş hakları gözeten bir politika seçeneği hem<br />
vergi ödeme kültürünü hem de vergileme kültürünü geliştirerek vergi<br />
kültürü oluşumunu destekleyebilecektir. <strong>20</strong>08 yılında uygulamaya konulan<br />
Mükellef Hizmetleri Merkezi bu anlamda önemli bir gelişme olarak<br />
nitelendirilebilir. Öte yandan mükellefin danışmasını beklemekten çok<br />
bu hizmetin sunulmasının bir zorunluluk haline getirilmesi daha etkili<br />
olacaktır. Bunun için de yeterli personelin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi<br />
hizmet sunumunun kalitesini de artırıcı yönde olabilecektir. Ayrıca vergi<br />
daireleri aracılığı ile görevlendirilecek personeller ile bu gerçekleştirilebilir<br />
ve vergi bilincini artırıcı eğitimler ile halka hizmet sağlanabilir. Vergi<br />
konusunda çalışan tüm kurumlarla birlikte etkileşim halinde olunarak bu<br />
yönde çalışmaların artırılması ile etkinlik sağlanabilir.<br />
Vergi politikaları bir ülkenin mali görünümünü düzenleyici en önemli<br />
politika araçlarından biri olma özelliği taşımaktadır. Bu anlamda hem o ülkenin<br />
vergi sistemi ve vergi bilincini göstermekte hem de mali disiplinini<br />
sağlama yönünde önemli bir gösterge olmaktadır. Devletin en önemli gelir<br />
kaynağı olan vergiler üzerine geliştirilen politikalar vergi ödeme kültürünün<br />
de belirleyicisi olmaktadır. Bunun için de mevcut mükelleflerin üzerine<br />
yüklenmekten çok verginin tabana yayılması daha anlamlı olacaktır.<br />
Bu nedenle vergi sistemi siyasi oluşumlardan bağımsızlaştırılmalı ve bu<br />
anlamda mali kural gibi vergi kuralı kapsamında bir uygulama ile tüm<br />
mükellefleri kapsayacak bir sistem yeniden düzenlenmeli, muafiyet-istisnaların<br />
kapsamları daraltılmalı ve vergi yükünün belirli kesimler üzerine<br />
yüklenmesinden vazgeçilerek oran indirimleri ile kapsam genişletilmelidir.<br />
Vergi kuralından kasıt, belirli kesimlere siyasi rant sağlamadan uzaklaştırıcı<br />
tedbirlerin alınmasıdır. Bu kapsamda da denetim mekanizmasının<br />
güçlendirilerek uygulanan politikaların denetlenmesi de sağlanmalıdır.<br />
Sonuç olarak vergi kültürünün artırılmasına yönelik ülkemizde çalışmalar<br />
mevcut olmakla birlikte yeterli düzeyde değildir. Daha etkili bir<br />
oluşum için öncelikle mükellef haklarını ve sosyal yaşam standartlarını<br />
77 Lars P. Feld-Bruno S. Frey, “Tax Compliance as the Result of a Psychological Tax Contract:<br />
The Role of Incentives and Responsive Regulation”, Law & Policy, Vol. 29, No. 1,<br />
January <strong>20</strong>07, pp. 111<br />
56
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
korumaya yönelik uygulamalar ile tabana yayıcı düzenlemeler öncelikli<br />
politika seçenekleri olmalıdır ve bu doğrultudaki söylemler sözde kalmamalı<br />
etkinlikle gerçekleştirilebilmelidir. Ayrıca vergi kültürünü etkileyen<br />
eğitim, din, ırk gibi pek çok kültürel dinamiğe yönelik ҫalışmaların yapılması,<br />
vergi kültürünün gelişimine katkı sağlayacaktır.<br />
KAYNAKÇA<br />
Abdulkadir Işık, “Kültür ve kalkınma: Vergi Kültürü Örneği”, Ege Akademik<br />
Bakış, 9 (2) <strong>20</strong>09:851-865, s.856-857, , http://eab.ege.edu.tr/<strong>pdf</strong>/9_2/C9-S2-M24.<br />
<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />
Adnan Gerçek, “Vergi Kültürü ve Mükellefin Vergiye Bakışı” http://www.<br />
ekonomikpusula.com/adnan-gercek/vergi-kulturu-ve-mukellefin-vergiyebakisi,<br />
Erişim: 29.04.<strong>20</strong>11<br />
Ahmet Fazıl Özsoylu, Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, 1. Basım, Bağlam,<br />
İstanbul,1996<br />
A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün<br />
Analizi(III)”, Vergi Dünyası Sayı 332, Nisan <strong>20</strong>09<br />
Benno Torgler, “Tax Morale and Instutitutions”, Center for Research in Economics,<br />
Management and the Arts (CREMA), Working Paper No:<strong>20</strong>03-09, http://www.<br />
crema-research.ch/papers/<strong>20</strong>03-09.<strong>pdf</strong> (23.04.<strong>10</strong>)<br />
Benno Torgler, “Tax Morale, Trust and Corruption: Empirical Evidence from<br />
Transition Countries”, Crema Working Paper, No: <strong>20</strong>04-5<br />
Benno Torgler-Kristina Murphy, “Tax Morale in Australia: What Shapes It And Has<br />
It Changed Over Time?”, The Australian National University, Working Paper<br />
58, January <strong>20</strong>05<br />
Benno Torgler- Friedrich Schneider, “Does Culture Influence Tax Morale? Evidence<br />
from Different European Countries”, CREMA Working Paper, No: <strong>20</strong>04-17,<br />
Basel, <strong>20</strong>04.<br />
Birger Nerre, “The Concept of Tax Culture”, Paper prepared for the Annual Meeting<br />
of the National Tax Association, November 8-<strong>10</strong>, Baltimore, MD, USA, <strong>20</strong>01<br />
Birger Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd<br />
Congress of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August<br />
27, <strong>20</strong>07, Warvick, England<br />
Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis<br />
& Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, http://www.eap-journal.com.au/download.<br />
php?file=665 (05.05.<strong>10</strong>)<br />
Coşkun Can Aktan, “Vergi Psikolojisinin Temelleri ve Vergi Ahlakı”, http://<br />
www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/vergi-psiko/vergi-psik.<strong>pdf</strong> ,<br />
(04.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
C. Can Aktan-Hilmi Ҫoban, “Vergileme Ekonomisi ve Vergileme Perspektifinden<br />
Vergiye Karşı Tutum ve Davranışları Belirleyen Faktörler”, iҫinde: Vergileme<br />
Ekonomisi ve Vergileme Psikolojisi, Editörler: C. Can Aktan, Dilek Dileyici,<br />
Istiklal Y. Vural, Seҫkin Yayıncılık, Ankara, <strong>20</strong>06<br />
57
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
Dokuzuncu Kalkınma Planı: Vergi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT,<br />
<strong>20</strong>07. (DPT.2734 - ÖİK.685) ISBN: 978-975-19-4094-0 , http://www.dpt.gov.tr/<br />
DPT.portal<br />
Emin Bilgiҫ, Maarif Davamiz, İstanbul Boğaziҫi Yayınevi, 1986.<br />
Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş,”Mali Miladın Yenisi: 5811 Sayılı Kanun”,<br />
Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195, http://<br />
www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/ read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>090314<strong>10</strong>2.<br />
htm<br />
Engin Öner, “Niçin Vergi Teşvikleri”, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 16,<br />
Ekim <strong>20</strong>02, Sayı:3-4<br />
Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de Vergi Politikalarının Siyasi Analizi: Siyasi<br />
Değişimin Vergi Kayıp ve Kaçaklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme”, 19.<br />
Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi<br />
Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya<br />
Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Kamu Mali<br />
Yönetiminde Uygulanan Vergi Politikaları”, Vergi Sorunları, Sayı:195, Aralık<br />
<strong>20</strong>04<br />
Esra Siverekli Demircan, “Vergilerin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi”,<br />
Erciyes Üniversitesi İİBF Dergisi, Temmuz-Aralık <strong>20</strong>03<br />
Fevzi Devrim-Timur Turgay, “Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçaklarının<br />
Önlenmesinde İdare-Mükellef Etkileşimi ve Bağlı Etkileşenlerin Rolü”, 19.<br />
Türkiye Maliye Sempozyumu: Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi<br />
Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya, Uludağ Üniversitesi İİBF Bursa<br />
Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Uygulamaları Karşısında Mükellef Eğilimleri<br />
Araştırması: Türkiye’de Mükelleflerin Vergiye Bakışı (Elif Tuay ve İnci<br />
Güvenç tarafından Doç.Dr. Reyhan Bilgiç ve Doç.Dr. H. Canan Sümer’e ODTÜ<br />
Endüstri ve Örgüt Psikolojisi Yüksek Lisans Programı Stajı kapsamında teslim<br />
edilmiştir), Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Daire Başkanlığı<br />
Yayın No: 51, Kasım <strong>20</strong>07, Elektronik ortamda erişim için http://www.gib.gov.<br />
tr<br />
Günseli Kurt, “Vergi Yükü ve Ülkemizdeki Durum”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi),<br />
Makale No: 895, Ekim 1996, Sayı: 46, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />
dergi/ read_frame.asp?file_name=1996<strong>10</strong>895.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
H. Hakan Kıvanç, “Vergi Reformunun Çerçevesi ve Türkiye’deki Gelişimi”, E-<br />
Yaklaşım (Çevrimiçi), Makale No: 9663, Eylül <strong>20</strong>07, Sayı: 50, http://www.<br />
yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_result.asp?file_name=/mevzuat/dergi/<br />
makaleler/ <strong>20</strong>07099663.htm<br />
Hakan Ünlüyol, “Vergi Ödemeye Dönük Psikolojik Davranış biçiminin İşletmelerde<br />
Oluşturduğu Mikro Karar Paradoksu”, Vergi Raporu, Sayı:112, Ocak <strong>20</strong>09<br />
Hasan Gül, “Vergi Yükü Kavramı ve Türkiye’de Vergi Yükü”, Yaklaşım Dergisi<br />
(Çevrimiçi), Makale No: <strong>20</strong>446, Kasım <strong>20</strong>11, Sayı: 227, http://www.yaklasim.<br />
com/mevzuat/dergi/read_ frame.asp?file_name=<strong>20</strong>1111<strong>20</strong>446.htm (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
Hüsamettin Biçer, “Vergi ile İlgili Planlar ve Uygulamaları”, Vergi Dünyası, Sayı<br />
343, Mart <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
58
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
İ.Halil Bağdınlı, “Kayıtdışı Ekonomi İle Mücadelede Gelir İdaresi ve Vergi<br />
Denetiminin Yeniden Organizasyonu”, 21. Türkiye Maliye Sempozyumu;<br />
Kamu Maliyesinde Güncel Gelişmeler, <strong>10</strong>-14 Mayıs, T.C. Çanakkale 18 Mart<br />
Üniversitesi Biga İİBF Maliye Bölümü (Yayın No:1)<br />
James Alm-Benno Torgler, “Culture Differences and Tax Morale in the United<br />
States and in Europe”, Journal of Economic Psychology 27 (<strong>20</strong>06) 224-246<br />
“Kayıtdışı Ekonomi; Türkiye Serüveni”, DELOITTE, CEO Serisi, <strong>20</strong>07, ,http://<br />
www.deloitte.com/assets/Dcom-Turkey/Local%<strong>20</strong>Assets/Documents/turkeytr_ceo_kayitdisi_ekonomi_070<strong>20</strong>07.<strong>pdf</strong><br />
(26.04.<strong>10</strong>)<br />
Lars P. Feld- Bruno S. Frey, “The Tax Authority and the Taxpayer; An Exploratory<br />
Analysis”, the 2 nd International Conferance on Taxation, Canberra, December<br />
<strong>10</strong>-11,<strong>20</strong>01, Web Erişimi: http://www.crereg.univ-rennes1.fr/seminaire-pagesinterieures/<br />
TAXEAUTHORITY.<strong>pdf</strong> (16.05.<strong>10</strong>)<br />
Lars P. Feld-Bruno S. Frey, “Tax Compliance as the Result of a Psychological Tax<br />
Contract: The Role of Incentives and Responsive Regulation”, Law & Policy,<br />
Vol. 29, No. 1, January <strong>20</strong>07, http://www.bsfrey.ch/articles/449_07.<strong>pdf</strong> (29.04.<strong>10</strong>)<br />
Mehmet Sarıtaş, “Ekonomik Kaklınmanın Sosyo-Kültürel Temelleri” http://ekutup.<br />
dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/saritasm.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />
Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Türkiye’de Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler”,<br />
Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182, http://<br />
www.yaklasim.com/ mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0802<strong>10</strong>916.<br />
htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Vergi Kültürünün Oluşumunu Etkileyen<br />
Faktörler”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No: <strong>10</strong>554, Ocak <strong>20</strong>08,<br />
Sayı:181, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_<br />
name=<strong>20</strong>0801<strong>10</strong>554.htm, (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Mehmet Tosuner- İhsan Cemil Demir, “Vergi Ahlakının Sosyal ve Kültürel<br />
Belirleyenleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, (Y.<strong>20</strong>09, C.14, S.1<br />
s. 1-15)<br />
Mehmet Tunçer, “Hükümet –Birey İlişkilerinin Vergi Uyumuna Etkisi ve Türkiye”,<br />
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 57-3<br />
M. Erkan Üyümez, “Vergi Ahlakı ve Vergi Uyumu”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi),<br />
Makale No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı: 49, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />
dergi/read_ frame.asp?file_name=<strong>20</strong>07089577.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Musa Kazım Ünver, “Vergi Yükü Kavramı ve Ülkemizdeki Durum”, E-Yaklaşım<br />
(Çevrimiçi), Makale No: 4981, Kasım <strong>20</strong>04, Sayı:16, http://www.yaklasim.com/<br />
mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>04114981.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />
Niyazi Özpehriz, “Ekonomik Krize Karşı Dünyada ve Türkiye’de Alınan Vergisel<br />
Önlemler”, Vergi Dünyası, Sayı:331, Mart <strong>20</strong>09<br />
Ronald G. Cummings, Jorge Martinez-Vazquez, Michael McKee, Benno Torgler,<br />
“Effects of Culture on Tax Compliance: A Cross Check of Experimental<br />
and Survey Evidence”, Center of Research in Economics, Management and<br />
the Arts, Working Paper No. <strong>20</strong>04-13, http://papers.ssrn.com/sol3/papers.<br />
cfm?abstract_id=661921 (04.03.<strong>10</strong>)<br />
59
Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />
Salih Turhan, Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz, İstanbul, 1998<br />
Sevil Şin, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Vergi Yapısı, Denetimi ve İdari İşlemlerde<br />
Mükellef Hakları, İstanbul Ticaret Odası Yayın No:<strong>20</strong>05-17, İstanbul <strong>20</strong>05<br />
Şafak E. Çomaklı, “Mükellef Sosyo-Psikolojisi Açısından Vergi Ödemeyi Etkileyen<br />
genel Faktörler”, Vergi Dünyası, Sayı 322, Haziran <strong>20</strong>08<br />
Turgay Berksoy-İbrahim Demir, “Politik Vergi Çevrimleri: Türkiye’de Vergi Yükü<br />
Üzerinde Politik Etkiler”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi<br />
Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya<br />
Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.hazine.gov.tr<br />
Yıllık Ekonomik Rapor, <strong>20</strong>01;<strong>20</strong>02;<strong>20</strong>03;<strong>20</strong>04;<strong>20</strong>05;<strong>20</strong>06;<strong>20</strong>07;<strong>20</strong>08;<strong>20</strong>09- Maliye<br />
Bakanlığı, http://www.maliye.gov.tr<br />
OECD Factbook,<strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.oecd-ilibrary.org/content/book/factbook-<strong>20</strong><strong>10</strong>-<br />
en (29.04.<strong>20</strong>11)<br />
http://www.verginet.net/dtt/11/<strong>20</strong>02YiliGelirVergisiDuzenlemeleri_4667.aspx<br />
(05.05.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
http://www.alomaliye.com/talha_apak_<strong>20</strong>04_yili_1.htm (05.05.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
http://www.gib.gov.tr<br />
http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong><br />
(22.02.<strong>20</strong>12)<br />
http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/BasinBultenleri/0401<strong>20</strong><strong>10</strong>basinbulte<br />
ni.htm (22.02.<strong>20</strong>12)<br />
http://www.bumko.gov.tr<br />
http://www.sosyoloji.gen.tr/kultur-nedir.html, ( 29.04.<strong>20</strong>11)<br />
60
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 61-92, <strong>20</strong>12<br />
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel<br />
İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm<br />
Önerileri<br />
Doç. Dr. Süleyman Yaman KOÇAK* & Veli KAVSARA**<br />
Özet<br />
Bu çalışma ile <strong>20</strong>05 yılında kabul edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu<br />
ile yeniden düzenlenen İl Özel İdarelerinin bugünkü durumunu<br />
ortaya koymak amaçlanmıştır.<br />
Çalışmanın ilk kısmında İl Özel İdarelerinin tarihsel gelişimi, teşkilat<br />
yapısı, organları, görevleri, mali yapısı ve denetimi hakkında genel bilgiler<br />
verilmiştir. Sonraki bölümlerde ise, 5302 sayılı kanun ile İl Özel<br />
İdare sisteminde yapılan değişikliklerin İl Özel İdarelerinin sorunlarına<br />
ne derece çözüm olduğu, eksik kalan hususların neler olduğu, hangi<br />
değişiklikler ile daha önce yaşanan hangi soruna çözümler bulunduğu,<br />
hangi sorunların hem eski hem yeni kanunlarla çözülemediği, yapılan<br />
reformlarla hangi yeni sorunların ortaya çıktığı ve bu sorunların olası<br />
çözüm yollarının neler olduğu üzerinde durulmuştur.<br />
Anahtar Kelimeler: İl Özel İdareleri, Kamu Yönetimi, Kamu Yönetiminde<br />
Reform, Yerel Yönetimler<br />
GİRİŞ<br />
Dünyada hızlı bir değişim ve dönüşüm söz konusudur. Bu değişim ve dönüşüm<br />
en küçük topluluklardan en büyük devlet yapılanmalarına kadar<br />
az veya çok her kesimi etkisi altına almıştır. Toplumlar geçmişte olduğu<br />
gibi günümüzde de sürekli bir değişim içindedir. Özellikle son yüzyılda<br />
yaşanan teknolojik gelişmeler ve iletişim hızının artması sayesinde değişim<br />
ve gelişim geçmişe oranla daha hızlı gerçekleşmektedir. Toplumun değişimi<br />
ile birlikte hem toplumun hem de toplumu oluşturan bireylerin ihtiyaç<br />
ve beklentilerinde de değişmeler meydana gelmektedir. Söz konusu<br />
* Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Yönetim<br />
<strong>Bilimleri</strong> ABD Öğretim Üyesi, syamankocak@pau.edu.tr<br />
** Denizli İl Özel İdaresi İç Denetçisi,vkavsara@hotmail.com<br />
61
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
bu değişim kamusal alanda özellikle de kamu hizmetlerinin sunumunda<br />
kendisini hissettirmektedir. Toplumun kamu hizmetine ilişkin ihtiyaç ve<br />
beklentilerinin değişmesi yönetimin bu ihtiyaç ve beklentileri karşılamaya<br />
yönelik arayışlar içine girmesine ve yeni düzenlemeler yapmasına sebep<br />
olmaktadır. Toplumdaki değişim genellikle yönetimdeki değişimden daha<br />
hızlı gerçekleşmekte ve toplum yönetimini sürekli değişime zorlamaktadır.<br />
Bu süreç içerisinde devletin gelişen özel sektöre ayak uyduramaması,<br />
toplumun devlete bakış açısını değiştirmiş ve devletten beklentilerinin artmasına<br />
sebep olmuştur.<br />
Yönetimin çevrede ve toplumda meydana gelen değişimin gerisinde<br />
kalması, toplumdan gelen istekleri karşılayamaması veya karşılamakta<br />
zorlanması gibi nedenler yönetimin de yeniden yapılanmasını gerekli kılmaktadır.<br />
Yeniden yapılanmayı gerekli kılan nedenlerden bir diğer önemli<br />
neden ise; hizmetten yararlananların sayısının artması ve teknolojide meydana<br />
gelen değişmelerdir. Dünya yönetim anlayışında meydana gelen değişim<br />
küreselleşen dünya içinde ister istemez bütün yönetimleri yeniden<br />
yapılanma gereksinimi içine sokmaktadır.<br />
Bu çalışmada bu değişim ve dönüşümün etkisi ile ülkemizde il özel<br />
idareleri ile ilgili gerçekleştirilen en son reform çalışması olan 5302 sayılı İl<br />
Özel İdaresi Kanunu ve bu Kanunun il özel idarelerine etkisi üzerinde durulacak,<br />
yerel yönetimlerden biri olan il özel idarelerinin tarihsel gelişimi,<br />
organları, görev ve sorumlulukları anlatılacak ve son olarak yapılan 5302<br />
sayılı Kanununun yürürlüğe girdiği <strong>20</strong>05 yılından bu yana özel idarelerdeki<br />
uygulaması ve bu kapsamda il özel idarelerinde yaşanılan sorunlar<br />
üzerinde durulacaktır.<br />
1. İL ÖZEL İDARELERİ<br />
İl Özel İdareleri, varlığını anayasadan alan mahalli idare kuruluşlarından<br />
birisidir. 1982 Anayasasının 127. Maddesinde sayılan üç mahalli idareden<br />
birisi olan il özel idareleri; il halkının yerel nitelikli ortak ihtiyaçlarını karşılamakla<br />
yükümlü kamu tüzel kişileridir 1 .<br />
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3. Maddesinde<br />
“İl özel idaresi: İl halkının mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını<br />
karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek<br />
oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmıştır.<br />
1 Dönmez, Mustafa, Açıklamalı- İçtihatlı İl Özel İdaresi Kanunu, Mevzuat Yayıncılık, 2. Baskı<br />
<strong>20</strong>11, Ankara, s.1<br />
62
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
Bu tanım önceki yasal metinlerde yapılan il özel idaresi tanımlarından<br />
farklıdır. Tanım, kanun yapıcılar tarafından nasıl bir özel idare oluşturulmak<br />
istendiğinin saptanması açısından önemlidir. Özel idareler mümkün<br />
olduğunca özerk ve yerindelik ilkesi çerçevesinde düşünüldüğü izlenimi<br />
verilmektedir. Ancak sonuçların bu şekilde olduğunu söylemek çok kolay<br />
değildir 2 .<br />
5302 sayılı kanundan önceki düzenlemelerde il özel idareleri tanımlanırken,<br />
anayasadaki il yönetimiyle ilgili ilkelere atıf yapılır ve genel olarak<br />
tüzel kişiliğe sahip, ildeki yerel hizmetleri yürüten bir yönetim birimi olarak<br />
ifade edilirdi. 5302 sayılı kanunda il özel idaresinin genel özellikleri<br />
yanında bir tanımına da yer verildi. İl özel idareleri il halkının mahalli<br />
müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı<br />
seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan idari ve mali özerkliğe sahip<br />
kamu tüzel kişisi olarak tanımlandı 3 .<br />
Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Genel Raporunda 4 , “il düzeyinde<br />
merkezi yönetimin taşra kuruluşları olarak görev yapan milli eğitim, sağlık,<br />
bayındırlık ve iskan, tarım-köy işleri ve orman, köy hizmetleri, sanayi<br />
ve ticaret, kültür, turizm, sosyal hizmetler, spor ve beden terbiyesi müdürlüklerinin<br />
ve (bölgesel kuruluşlar dahil) öteki kuruluşların; yerinden<br />
yönetilmesi hizmet etkililiğini arttırabilecek nitelik taşıyan görevleri ile<br />
bununla ilgili örgüt, personel, araç-gereç ve akçal kaynakları, il özel yönetimine<br />
aktarılmalıdır” biçiminde temel ve önemli bir öneri yer almıştır.<br />
Yeni il özel idaresi kanununun da KAYA raporunu tamamlayan bir niteliğe<br />
sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla yeni düzenlemeler, şimdiye<br />
kadar yerel yönetim birimi olarak fazla önemsenmeyen bir kamu otoritesi<br />
olan il özel idarelerini, yerel yönetim sisteminde daha başat bir hale getirecektir<br />
5 .<br />
2. İL ÖZEL İDARELERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER<br />
Aşağıdaki bölümlerde il özel idarelerinin geçmişten günümüze tarihsel<br />
gelişimi anlatıldıktan sonra sırası ile teşkilat yapısı, organları, görev, yetki<br />
ve sorumlulukları ile mali yapısı ve denetimi üzerinde durulacaktır<br />
2 Kartal, Nazım, İl Özel İdarelerinin Yeniden Yapılandırılması: Uygulama Aşaması Üzerine<br />
Bir Çözümleme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />
Doktora Tezi, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.19<br />
3 Oktay, Tarkan, Yerel Yönetim Reformu Sonrasında İl Özel İdareleri, Hayat Yayın Grubu, İstanbul,<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong>,s.79<br />
4 Kamu Yönetimi Araştırma Projesi Genel Rapor, TODAİE Yayını, No:238, 1991,Ankara, s.188<br />
5 Coşkun, Bayram ve Uzun, Turgay, “Yerel Yönetimlerde Borçlanma”, Hüseyin Özgür ve<br />
Muhammet Kösecik (Editörler), Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar -1: Reform, Nobel<br />
Yayınevi, <strong>20</strong>05, Ankara<br />
63
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
2.1. Tarihsel Gelişimi<br />
İl özel idareleri yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip, Osmanlı<br />
İmparatorluğu’ndan devraldığımız yerel yönetim birimleridir 6 . Osmanlı<br />
İmparatorluğu 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu kabul ettikten sonra<br />
iktisadi, siyasi ve sosyal bir değişim sürecine girerek, merkezde ve yerel<br />
düzeyde çeşitli meclisler oluşturarak gayrimüslimler ile Müslümanların<br />
eşitliğini ve kanun hâkimiyetinin sağlanmasını amaçlamıştır. Bunun<br />
ilk örneklerini de eyalet ve sancaklardaki idare meclisleridir. Osmanlı<br />
İmparatorluğu’nun çöküş dönemindeki yenileştirme çalışmaları, idare<br />
sistemini de etkilemiş ve bunun sonucunda bir mahalli idare birimi olan<br />
il özel idareleri, Osmanlı idare sistemine Fransa modeli olarak girmiştir 7 .<br />
Bugünkü İl Özel İdarelerinin temeli, 7 Kasım 1864 tarihli Teşkili Vilâyet<br />
Nizamnamesi’ ne göre İl’lerin kuruluşu ile ortaya çıkmıştır. 19.Yüzyıl sonlarında<br />
çeşitli karışıklıklara sahne olan Nis, Silistre ve Vidin eyaletleri birleştirilerek,<br />
(Tuna Vilayeti) adıyla yeni bir düzenlemeye kavuşturulmuş,<br />
böylece Osmanlı İmparatorluğu’nun taşra idaresinde eyalet sisteminden<br />
il sistemine geçişin ilk adımı atılmıştır. Bu yeni kuruluş daha sonra Bosna,<br />
Yanya, Selanik Trablusgarp ve Erzurum gibi yerlere de uygulanmıştır 8 .<br />
Özel idarelerin özerk bir yerel yönetim idaresi haline gelebilmeleri<br />
yasal yönden ilk defa “1876 Kanuni Esasi” ile mümkün olmuştur. 1876 I.<br />
Meşrutiyet Anayasası ile anayasal hüviyete kavuşan İl Özel İdaresi, 1913<br />
tarihli yasa ile oldukça gelişmiş, yetkili ve girişimci bir yapıya kavuşturulmuştur.<br />
1913 tarihli Kanun, özel idarelerin organik yasasına kavuştukları<br />
ilk kanundur. 74 yıl yürürlükte kalarak özel idaresinin gelişmesine katkıda<br />
bulunmuştur. 1980’li yıllarda tüm dünyada yaşanan değişim ve gelişmeler<br />
ülkemizi de etkilemiş ve bu gelişimden il özel yönetimi de payını almış<br />
ve 1913 tarihinde geçici kanun adıyla çıkarılan İdare-i Umumiye-i Vilayet<br />
Kanunu 1987 yılında yerini 3360 sayılı İl Özel İdare Kanununa bırakmıştır.<br />
1913 tarihli Kanunun hükümleri yapı itibariyle 3360 sayılı Kanun’da<br />
değiştirilmemiştir. O dönemde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kurularak<br />
yeni bir çalışma sistemi oluşturulması nedeniyle, uygulama noktasında<br />
özel idareler bu yeni düzenlemeden fazla etkilenmemiştir 9 .<br />
6 Duran, Alper, Geçmişten Günümüze İl Özel İdareleri ve Geleceği, Cumhuriyet Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09, Sivas http://tez2.yok.gov.<br />
tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.3<br />
7 Denizli İl Özel İdaresi Stratejik Plan <strong>20</strong><strong>10</strong>-<strong>20</strong>14, Denizli İl Özel İdaresi Yayın No:3 Türkerler<br />
Ofset Denizli, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.11<br />
8 Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, 1998, İzmir , s.8<br />
9 Duran, a.g.e.,s.2<br />
64
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
Ancak ülkemizde Anayasaların bile defalarca yeniden yapıldığı ve değiştirildiği<br />
süreçte hiç değişmeden veya çok az değişerek <strong>20</strong>00’li yıllara<br />
kadar gelen 1913 tarihli geçici kanun artık ihtiyaçlara cevap veremez hale<br />
gelmişti ve yeni “İl Özel İdaresi Kanunu’na olan ihtiyaç devamlı olarak<br />
gündeme gelmekte idi <strong>10</strong> . Bu kapsamda <strong>20</strong>05 yılında Köy Hizmetleri kapatılarak<br />
il özel idarelerinin yeniden yapılandırılmasına hız verilmiş ve 5302<br />
sayılı İl Özel İdareleri yasası 4 Mart <strong>20</strong>05 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak<br />
yürürlüğe girmiştir 11 .<br />
2.2. İl Özel İdaresi Teşkilat Yapısı<br />
İl özel idarelerinin teşkilat yapısı 5302 sayılı İl Özel idaresi Kanunu’nun<br />
35. Maddesinde sayılmaktadır. Bu maddeye göre; İl özel idaresi teşkilatı;<br />
genel sekreterlik, malî işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları, hukuk<br />
işleri birimlerinden oluşur. İlin nüfusu, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik,<br />
sosyal, kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak norm<br />
kadro sistemine ve ihtiyaca göre oluşturulacak diğer birimlerin kurulması,<br />
kaldırılması veya birleştirilmesi il genel meclisinin kararıyla olur. Bu<br />
birimler büyükşehir belediyesi olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük,<br />
diğer illerde müdürlük şeklinde kurulur 12 .<br />
2.2.1. Genel Sekreter<br />
5302 sayılı Kanun’la “il özel idaresi müdürlüğü”, “il özel idaresi genel<br />
sekreterliği”ne dönüştürülmüştür. Genel sekreter, il özel idaresi hizmetlerini<br />
vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel<br />
meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına,<br />
stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenler ve yürütür.<br />
Genel sekreter yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı<br />
sorumludur. İlçelerde, özel idare işlerini yürütmek amacıyla kaymakama<br />
bağlı ilçe özel idare teşkilâtı oluşturulabilir 13 .<br />
Valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile atanması öngörülen genel<br />
sekreter yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı<br />
sorumlu tutulmuştur. Toplam nüfusu 3.000.000’a kadar olan illerde, ihti-<br />
<strong>10</strong> Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, <strong>20</strong>03, Ankara, s.16<br />
11 Duran, a.g.e.,s.3<br />
12 Güngör, Hayrettin, İl Özel İdaresi Mevzuatı, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrolörleri<br />
Derneği Yayınları, Özyurt Matbaacılık, <strong>20</strong>07, Ankara., s.147<br />
13 Güngör, a.g.e., s.147<br />
65
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
yaca göre en fazla iki, nüfusu bunun üzerinde olan illerde en fazla dört<br />
genel sekreter yardımcılığı kadrosu ihdas edilebilir. Kanun, genel sekreterliğe<br />
mülki idare amirlerinin de atanabileceğini belirtmiştir. Genel sekreter<br />
olarak atanan mülki idare amirlerinin bu görevde geçen süreleri mesleki<br />
kıdemlerinde geçmiş sayılmaktadır.<br />
5302 sayılı Kanun’un 35. maddesinden, genel sekreterliğin dışında,<br />
mali işler, sağlık, imar, insan kaynakları ve hukuk işleri birimlerinin kurulmasının<br />
mecburi olduğu anlaşılmaktadır. Bu birimlerin yanında ilin ihtiyaçları<br />
ve özelliklerine göre il genel meclisinin kararıyla yeni idari birimlerin<br />
oluşturulabilmesi de mümkündür. Bu birimler büyükşehir belediyesi<br />
olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük, diğer illerde ise müdürlük şeklinde<br />
kurulacaktır 14 . 35. maddenin gerekçesine göre; il özel idareleri için<br />
ihtiyaçlara göre değişebilen esnek bir teşkilat yapısı öngörülerek mahalli<br />
hizmetlerin etkili, verimli, hızlı, saydam ve vatandaş ihtiyaçlarına odaklı<br />
bir şekilde sunulması öngörülmüştür 15 .<br />
2.2.2. İl Özel İdaresi Personel Yapısı<br />
5302 sayılı Kanunun 36. Maddesine göre; il özel idareleri, İçişleri Bakanlığı<br />
ve Devlet Personel Başkanlığı’nın birlikte hazırlayacakları “norm kadro<br />
ilke ve standartları” çerçevesinde personel istihdam edeceklerdir. İl özel<br />
idaresi personeli, vali tarafından atanır ve ilk toplantıda il genel meclisinin<br />
bilgisine sunulur.<br />
İl özel idarelerinin yapacakları norm kadro çalışmalarının ilke ve standartlarını<br />
belirleyen yönetmelik <strong>10</strong> Haziran <strong>20</strong>07 tarihinde, 26548 sayılı<br />
Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. “İl Özel İdareleri Norm<br />
Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik” isimli bu yönetmeliğin birinci<br />
maddesinde norm kadro uygulamasının amacı; “kamu kaynaklarının<br />
etkili ve verimli kullanılması, yerel hizmetlerin dengeli dağılımının<br />
temin edilmesi, il özel idareleri tarafından sunulan hizmetlerde kalitenin<br />
artırılması, ihtiyaç duyulan nitelik, ünvan ve sayıda personel istihdamının<br />
sağlanması” olarak belirtilmiştir.<br />
Son dönem yapılan düzenlemeler öncesinde il özel idare personelinin<br />
hem sayı olarak hem de nitelik olarak ihtiyacın çok gerisinde olduğu sık<br />
sık gündeme gelen konulardan birisidir. Son dönemde yeni personel alımları<br />
ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kaldırılmasıyla bu kurumdan<br />
geçen personel ile birlikte özellikle sayısal olarak personel ihtiyacı-<br />
14 Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli İdare<br />
İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans<br />
Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>6<br />
15 Dönmez, a.g.e.,s.287<br />
66
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
nın önemli bir kısmının giderildiği görülmektedir. Köy Hizmetleri Genel<br />
Müdürlüğü’nden özel idarelere kırk beş bin civarında personel geçmiştir.<br />
Bununla birlikte il özel idarelerinin hala özellikle nitelikli personel eksikliğinin<br />
olduğu anlaşılmaktadır 16 .<br />
İl Özel İdarelerinde hizmetler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve<br />
4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uyarınca istihdam edilen personel tarafından<br />
görülmektedir. Buna göre il özel idarelerinde memur, sözleşmeli<br />
personel, işçiler ve geçici işçiler olmak üzere dört kapsamda personel çalışmaktadır.<br />
İl özel idarelerinde memur ve sürekli işçiler kadrosuz çalıştırılamazlar.<br />
Sözleşmeli personel ise ancak kadro karşılık gösterilmek sureti<br />
ile çalıştırılabilirler 17 .<br />
İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli<br />
İdareler Genel Faaliyet Raporu’na göre özel idarelerde çalışan personel<br />
sayısı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.<br />
Tablo 1: İl Özel İdareleri Personel Sayıları (<strong>20</strong>09-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Memur<br />
Sözleşmeli<br />
Personel<br />
Sürekli<br />
İşçi<br />
Geçici<br />
Toplam<br />
<strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
8.142 9.404 1.264 1.537 30.390 28.626 740 260 40.536 39.827<br />
MİGM <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu (<strong>20</strong>11)<br />
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere il özel idarelerinin personel<br />
sayısı <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında <strong>20</strong>09 yılına göre azalış göstermiştir. Bu durum il özel<br />
idarelerinde özellikle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması<br />
ve personeli ile birlikte özel idarelere devredilmesi sonucunda açığa çıkan<br />
ve kadro fazlası olan işçilerin emekli olması ve kadro fazlası olduğu için<br />
yerlerine yeni işçi alınamamasından kaynaklanmaktadır. Bu açık büyük<br />
oranda personel hizmeti satın alınması yolu ile giderilmeye çalışılmaktadır.<br />
Yukarıda bahsedilen genel raporda bu şekilde hizmet satın alınması<br />
16 Kartal, a.g.e.,s.248<br />
17 Dönmez, a.g.e.,s.311<br />
67
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
yolu ile <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında il özel idarelerinde çalıştırılan toplam personel sayısı<br />
1.900 olarak belirtilmektedir. İl özel idarelerin de sürekli işçilerin fazlalığı<br />
<strong>20</strong>05 yılında Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden 29.215 işçinin<br />
il özel idarelerine devrinden kaynaklanmaktadır 18 .<br />
2.3. İl Özel İdaresi Organları<br />
İl Özel İdarelerinin üç organı vardır. Bunlar İl Genel Meclisi, İl Encümeni<br />
ve Validir. Bunlardan il genel meclisi, il özel idarelerinin temel karar organı,<br />
il encümeni yürütme organı, vali ise, il özel idaresi tüzel kişiliğinin başı<br />
ve yürütme organıdır 19 .<br />
Daha önceki düzenlemelerde en başta sayılan vali yeni düzenlemede<br />
yani 5302 sayılı kanunda diğer iki organdan sonra sayılmıştır. Bunun da<br />
ötesinde, Kanun incelendiğinde valinin, il özel idaresinin en önemli organı<br />
olma konumundan, mevcut düzenlemeyle ikincil bir konuma yerleştirildiğini<br />
görmek zor değildir. Çünkü yeni Kanunla il özel idaresi genel<br />
sekreteri neredeyse valinin yerini almıştır. Valinin ikincil konumu şeklindeki<br />
önermeyi destekleyen iki husus üzerinde öncelikle durmak gerekir.<br />
Birincisi, Kanunun 32. maddesindeki “valinin yetki devri” ile ilgilidir. Bu<br />
maddeye göre “vali, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü<br />
takdirde vali yardımcılarına, yöneticilik sıfatı bulunan il özel idaresi görevlileri<br />
ile ilçelerde kaymakamlara” devredebilmektedir. İkincisi ise yasanın<br />
35. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen genel sekreterin görev alanına<br />
ilişkindir. Bu fıkra ile il özel idaresi genel sekreterine “il özel idaresi<br />
hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde” düzenleme ve yürütme<br />
görev ve yetkisi verilmiştir. Görüldüğü gibi 5302 sayılı Kanun ile getirilen<br />
il özel idaresi sisteminde “vali vardır ancak valiye neredeyse gerek yoktur”<br />
<strong>20</strong> .<br />
2.3.1. İl Genel Meclisi<br />
İl genel meclisi, il özel idaresinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen<br />
esas ve usullere göre ildeki seçmenler tarafından seçilmiş üyelerden<br />
oluşur. İl genel meclisinin görev ve yetkileri 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunun<br />
<strong>10</strong>. maddesinde düzenlenmiştir 21 .<br />
18 Muhasebat Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>09 Yılı Mahalli İdareler Mali İstatistikleri Bülteni, <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />
www.muhasebat.gov.tr (07.07.<strong>20</strong>11).,s.46<br />
19 Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği Yayını,<br />
Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara, s.4<br />
<strong>20</strong> Kartal, a.g.e.,s.<strong>20</strong>3<br />
21 Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.35<br />
68
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
5302 sayılı kanunda organlar ile ilgili en önemli düzenleme il genel<br />
meclisi konusunda yapılmıştır. Mahalli idareler seçimlerinde ilçeler adına<br />
seçilen üyelerden meydana gelen il genel meclisi başkanlığı, 1913 tarihinde<br />
vilayet kanunundan itibaren vali tarafından yürütülüyordu. İl özel<br />
idaresi içindeki konumu ile vali, hem yürütmenin başı hem de en önemli<br />
karar organının başkanı sıfatını bir arada üstlenmişti. 5302 sayılı kanun ile<br />
seçilmiş bir organın merkezi yönetim tarafından atanmış başkanı durumundaki<br />
valinin bu konumuna son verildi. Yeni düzenlemeye göre il genel<br />
meclisinin başkanını kendi üyeleri arasından seçmesine imkân tanındı.<br />
İl genel meclisi ile ilgili ikinci önemli değişiklik, toplantı sıklığı konusundaki<br />
düzenlemedir. Eski düzende, mayıs ve kasım aylarında olmak<br />
üzere yılda iki defa toplanan meclis, 5302 sayılı kanuna göre bir aylık tatil<br />
hariç yılın on bir ayı toplantı yapmaktadır. Kasım ayındaki toplantı yirmi<br />
gün diğer aylardaki en çok beş gün sürelidir.<br />
5302 Sayılı kanun ile il genel meclisi için yeni fonksiyonlar da öngörülmüştür.<br />
Bunlar; stratejik planı kabul etmek, il özel idaresi faaliyetleri ve<br />
personelin performans ölçütlerini kabul etmek, norm kadro çerçevesinde<br />
il özel idaresinin ve bağlı kuruluşların kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine<br />
karar vermek, meclis başkanı seçmek, ihdas komisyonu üyelerini<br />
seçmek, yurt içindeki ve yurt dışındaki mahalli idareler ile işbirliği<br />
yapılmasına karar vermek, olarak sıralanabilir.<br />
İl genel meclisi gündemi, meclis başkanı tarafından belirlenir. Valinin<br />
önerdiği hususlar da gündeme alınır. Ayrıca, meclis üyeleri de il özel idaresine<br />
ait işlerle ilgili konuların gündeme alınmasını önerebilir.<br />
İl genel meclisi kararlarının kesinleşmesi süreci de yeniden düzenlenen<br />
konular arasında yer almaktadır. Valinin temel belirleyici role sahip<br />
olduğu meclisin ise ancak idari yargıda itiraz hakkı olduğu sistem terk<br />
edilerek kararın kesinleşmesinde ana irade meclise verilmiştir. Yeni sisteme<br />
göre il genel meclisi kararları en geç beş gün içinde valiye gönderilir.<br />
Vali hukuka aykırı gördüğü kararları yedi gün içerisinde gerekçesi ile birlikte<br />
yeniden görüşülmek üzere il genel meclisine iade edebilir. Yedi gün<br />
içerisinde iade edilmeyen kararlar kesinleşmiş sayılır. Valinin veto yetkisinin<br />
hukuki çerçeveyle sınırlandırılması, yerindelik denetimine yol açabilecek<br />
tasarruflara karşı bir koruma da sağlamaktadır.<br />
Mecliste komisyonlara dayanan çalışma usulü 5302 sayılı yasada belli<br />
bir düzene kavuşturulmuştur. Meclis çalışmalarında eğitim, kültür ve<br />
sosyal hizmetler komisyonu, imar ve bayındırlık komisyonu, çevre ve<br />
sağlık komisyonu ile plan ve bütçe komisyonunun kurulması zorunlu tutulmaktadır.<br />
Bunların yanında meclisin dönem başı toplantısında yapılan<br />
69
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
seçimlerle en az üç ve en fazla beş kişiden oluşan diğer hizmet alanlarına<br />
yönelik ihtisas komisyonları da kurulabilmektedir.<br />
Meclisin fesih gerekçeleri, 5302 sayılı kanunda önemli değişikliğe uğratılarak<br />
ikiye indirilmiştir. Kanuna göre meclis; a) Kendisine kanunla<br />
verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum il özel<br />
idaresine ait işleri aksatırsa, b) İl özel idaresine verilen görevlerle ilgisi olmayan<br />
siyasi konularda karar alırsa, meclis fesih edilebilmektedir 22 . Bu fesih<br />
İçişleri Bakanlığının bildirmesi ve Danıştay tarafından bu yönde karar<br />
verilmesi ile gerçekleşir.<br />
5302 sayılı Kanun’la, “il genel meclisi” il özel idaresinin tek karar organı<br />
haline gelmiştir. Önceki sistemde “il daimi encümeni” de karar organı<br />
sayılmaktaydı. Yapılan düzenlemeler ile il genel meclisinin il düzeyindeki<br />
“millet meclisi” hüviyetine büründüğü görünmektedir. Bu durumu hem<br />
meclisin yapısında hem de işleyişinde görmek mümkündür. Düzenleme<br />
ile daha aktif çalışan meclis ve meclis üyeleri ortaya çıkmıştır 23 .<br />
Bu düzenlemeler ile yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak meclis<br />
çalışmalarında katılımcılık, saydamlık, hesap verebilirlik, hizmetten yararlananların<br />
ihtiyaçlarına odaklılık, sivil toplum örgütlerinin önerilerinden<br />
yararlanma ve halkın bilgi edinme hakkını kullanması düşüncelerini<br />
hayata geçirecek bir sistem kurulması öngörülmüştür 24 .<br />
2.3.2. İl Encümeni<br />
İl özel idarelerinin danışma ve yürütme organı olan il encümeni valinin<br />
başkanlığında, il genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl<br />
için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak<br />
üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.<br />
Valinin katılamadığı encümen toplantısına genel sekreter başkanlık eder.<br />
Encümen toplantılarına gündemdeki konularla ilgili olarak, ilgili birim<br />
amirleri vali tarafından oy hakkı olmaksızın görüşleri alınmak üzere çağrılabilir<br />
25 .<br />
İl özel idaresinin ikinci önemli organı olan encümenin yapısı ile ilgili<br />
ilk değişiklik adının kısaltılarak “il encümeni”ne çevrilmesidir. Meclisin<br />
yılda iki defa toplandığı eski düzende danışma ve yürütme fonksiyonları<br />
yanında karar organı özelliğine sahip encümen, gerek il genel meclisinin<br />
22 Oktay, a.g.e., s.81-84<br />
23 Kartal, a.g.e., s.<strong>20</strong>3<br />
24 İnal, Mustafa, Açıklamalı 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu El Kitabı, Muhasebat Kontrolörleri<br />
Derneği Yayınları, <strong>20</strong>08, Ankara, s.36<br />
25 Tamer, Mustafa, Açıklamalı- Yorumlu-İçtihatlı İl Özel İdareleri, Mustafa Tamer Stratejik<br />
Araştırmalar Vakfı Yayınları, No:01, <strong>20</strong>09, İzmir, s.<strong>10</strong>7<br />
70
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
her ay toplanmasına imkân sağlanması ve gerekse fonksiyonlarda yapılan<br />
değişiklik sonucu karar organı özelliğini kaybetmiştir. Ancak, 5302 sayılı<br />
kanun ile encümenin karar organı özelliğine son verilmesi, atanmış üyelerin<br />
encümende de yer almasına imkân tanıdı. Kanunun 25. maddesinde<br />
seçilmiş üyeler yanında atanmış görevlilerinde üye olabilmesi sağlandı.<br />
Encümen toplantılarının başkanlığı eskiden olduğu gibi vali tarafından<br />
yapılmaktadır. Valinin bulunmadığı zamanlarda, 5302 sayılı kanun<br />
ile getirilen “ genel sekreter” encümene başkanlık eder. Encümenin gündemini<br />
vali belirler. Yeni düzenleme olarak encümen üyeleri de gündem<br />
maddesi önerebilmektedir. Meclisin her ay toplandığı bir düzende encümenin<br />
de her hafta toplanması öngörülmüştür. Ayrıca, konuların sürüncemede<br />
kalmasını önleyici bir mekanizma olarak encümende gündeme<br />
gelen konuların en geç bir hafta içinde görüşülüp karara bağlanması şartı<br />
getirilmiştir.<br />
Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve il genel meclisi karalarına aykırı<br />
gördüğü encümen kararını, bir sonraki toplantıda tekrar görüşülmesini<br />
isteme hakkına sahiptir. Encümenin kararında ısrar edilmesi durumunda<br />
karar kesinleşmektedir. Valinin bu durumda ve on gün içinde yürütmeyi<br />
durdurma talebi ile idari yargıya başvurma hakkı bulunmaktadır 26 .<br />
2.3.3. Vali<br />
Valiler İçişleri Bakanlığının önerisi, Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının<br />
onayı ile yani üçlü kararname ile göreve başlar. Vali; devletin,<br />
hükümetin, ayrı ayrı her bir bakanlığın, merkezi idarenin ildeki en<br />
büyük temsilcisi olmasının yanı sıra 5302 sayılı Kanun’un 29. maddesinde<br />
belirtildiği üzere il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.<br />
Madde hükmüne göre; vali, il özel idaresinin en üst düzey yetkilisi ve sorumlusudur<br />
27 .<br />
İlde devletin ve hükümetin temsilcisi olan vali, aynı zamanda il özel<br />
idaresi tüzel kişiliğinin temsilcisi ve yürütme organı sıfatını taşımaktadır.<br />
Ancak 5302 sayılı kanun, valinin il genel meclisi başkanlığına son vermiştir.<br />
Meclis başkanlığı sıfatını kaybetmekle birlikte, kanunda geçen “valinin<br />
önerdiği hususlar gündeme alınır” hükmü ile toplantıların gündeminin<br />
belirlenmesinde meclis başkanı yanında etkin bir konuma sahiptir. Valinin<br />
encümene başkanlık yapması eskiden olduğu gibi devam etmektedir.<br />
26 Oktay, a.g.e.,s.85<br />
27 Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi, Gazi<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Ankara,<br />
http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.29<br />
71
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
Yürütme makamında bulunan valinin, yürütmeye yardımcı bir kurul olan<br />
encümen başkanlığı yapması doğal bir düzenleme olarak kabul edilmelidir.<br />
5302 sayılı kanunda valiye; “il özel idaresinin en üst amiri olarak teşkilatı<br />
sevk ve idare temek, gelir ve alacaklarını takip etmek meclis ve encümen<br />
kararlarını uygulamak gibi klasik görevler yanında “il özel idaresini<br />
stratejik plana göre yönetmek, kurumsal stratejileri oluşturmak, bu stratejilere<br />
uygun olarak bütçeyi, il özel idaresi faaliyetlerinin ve personelinin<br />
performans ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak” gibi yeni görevler de<br />
verilmiştir 28 .<br />
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, valinin il özel idaresindeki ağırlıklı<br />
konumunu değiştirmiştir. 1913 tarihli Kanunda vali il genel meclisinin<br />
de başkanı olup, meclis toplantı gündemini tek başına belirleyerek meclisin<br />
ancak kendi istediği konularda müzakere yapması ve karar almasını<br />
sağlama olanağına sahip iken, 5302 sayılı Kanuna göre vali artık il genel<br />
meclisinin başkanı olmayıp, il genel meclisi kendi üyeleri arasından meclis<br />
başkanını seçecek ve müzakere yapmak ve karar almak istediği konuları<br />
da kendisi belirleyecektir. Öte yandan, yine 1913 tarihli Kanunda il genel<br />
meclisinin tüm kararları valinin onayına tabi olup, ancak valinin oluru ile<br />
ya da vali tarafından tasdik olunmayan kararlar ise Danıştay İdari Dairesinin<br />
tasdiki ile yürürlük kazanabilmekte ve de gerek vali ve gerekse<br />
Danıştay İdari Dairesi il genel meclisi kararlarını hem hukukilik ve hem<br />
de yerindelik yönünden incelemek ve denetlemek olanağına sahip iken,<br />
5302 sayılı Kanuna göre il genel meclisi kararlarının kesinleşip yürürlüğe<br />
girebilmesinde ve uygulanmasında valinin ve Merkezi İdarenin iradesi tek<br />
başına belirleyici olmayacağı gibi, meclis kararları üzerinde yapılacak olan<br />
inceleme ve denetim de sadece hukukilik denetimine indirgenmiştir 29 .<br />
İl özel idarelerinin başında diğer mahalli idare birimlerinden farklı<br />
olarak, merkezi idarenin tayin ettiği bir valinin bulunması, teorik bakımdan<br />
sakıncalı görünse de aslında bu durum merkezi idare açısından<br />
pratik bazı yararlar sağlamaktadır. Çünkü vali, il genel meclisi ve daimi<br />
encümenindeki üyeler vasıtasıyla ilin sorunlarını, taleplerini, şikâyetlerini<br />
ve potansiyel imkanlarını doğrudan öğrenme ve bunların çözümlenmesi<br />
konusunda tartışma ve görüşme fırsatı elde etmektedir 30 .<br />
28 Oktay, a.g.e., s.85<br />
29 Günday, Metin, Kamu Yönetimi Reformunun İdari Yapılanmaya İlişkin Anayasal İlkeler Açısından<br />
Değerlendirilmesi, Devlet Personel Uzmanları Derneği, <strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.dpud.org/<br />
kamu-personel-yonetimi/1214-kamu-yoenetimi-reformunun-dari-yaplanmaya-likin-an<br />
ayasal-lkeler-acsndan-deerlendirilmesi (15.02.<strong>20</strong>11), s.3<br />
30 Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli<br />
İdare İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y.<br />
Lisans Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.97<br />
72
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
2.4. İl Özel İdarelerinin Görev Yetki ve Sorumlulukları<br />
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, görev ve yetkilerin düzenlenmesi bakımından<br />
önceki mevzuattan farklılıklar içermektedir. Özel idarenin görev<br />
ve yetkilerinin ayrıntılı olarak sayılması yerine bu Kanunda sadece hizmet<br />
alanlarının belirtilmesi ile yetinilmiştir. Bu yöntem görev ve yetkilerin ayrıntılı<br />
olarak liste halinde düzenlendiği ‘sayma’ usulünden vazgeçilerek,<br />
ana konular itibariyle belirtildiği ‘yetki’ ilkesine geçildiği anlamına gelmektedir<br />
31 .<br />
İl özel idaresi Kanununda özel idarelerin görevleri, belediye sınırları<br />
dışındaki görevler ve il sınırları içindeki görevler olarak ikili bir ayırıma<br />
tabi tutulmuştur:<br />
a) İl sınırları içindeki görevler: Gençlik ve spor, sağlık, tarım, sanayi<br />
ve ticaret, belediye sınırları il sınırı olan büyükşehir belediyeleri hariç ilin<br />
çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun<br />
önlenmesi, kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara<br />
mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, ilk ve orta<br />
öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarımı ile<br />
diğer ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.<br />
b) Belediye sınırları dışındaki görevler: İmar, yol, su, kanalizasyon,<br />
katı atık, çevre, acil yardım ve kurtarma, orman köylerinin desteklenmesi,<br />
ağaçlandırma, park ve bahçe tesisidir 32 .<br />
Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, il özel idaresinin malî<br />
durumu, hizmetin ivediliği ve verildiği yerin gelişmişlik düzeyi dikkate<br />
alınarak belirlenir. İl özel idaresi hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde<br />
ve en uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı,<br />
düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır. Hizmetlerin<br />
diğer mahallî idareler ve kamu kuruluşları arasında bütünlük ve<br />
uyum içinde yürütülmesine yönelik koordinasyon o ilin valisi tarafından<br />
sağlanır.<br />
Özel idarelerin yetki, görev sorumlulukları Kanun’un ilk çıktığı haliyle<br />
kalmamış ve bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler genelde il<br />
özel idarelerinin yetki ve görev alanının genişletilmesi yönünde olmuştur.<br />
Kanun’un ilk halinde il özel idareleri “gençlik, spor, kültür ve turizm” konularında<br />
sadece belediye sınırları dışında görevli ve yetkili iken sonradan<br />
yapılan düzenlemeler ile önce “gençlik ve spor” daha sonra da “kültür ve<br />
turizm” bu ibareye ‘sanat’ da eklenmiş, bu alanlarda tüm il sınırlarında<br />
yetkili ve görevli olmuşlardır.<br />
31 Oktay, a.g.e., s.81<br />
32 Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.16<br />
73
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
24 Temmuz <strong>20</strong>08 tarihli ve 5793 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde<br />
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile il özel idarelerinin<br />
görev kapsamının genişletilmesine devam edilmiştir. Bu kanun’un<br />
42. maddesiyle şu fıkra Kanun metnine eklenmiştir:<br />
“Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları; yapım, bakım ve onarım<br />
işleri, devlet ve il yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon, enerji<br />
nakil hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık, iskân,<br />
gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımlar ile bakanlıklar ve diğer<br />
merkezi idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları, kendi<br />
bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri il özel idarelerine aktarmak<br />
suretiyle gerçekleştirebilir. Aktarma işlemi ilgili bakanın onayıyla<br />
yapılır ve bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. İş, il özel idaresinin<br />
tabi olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. İl özel idareleri<br />
de bütçe imkânları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçesinden ödenek<br />
aktarabilir. Bu fıkraya göre, bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları<br />
tarafından aktarılacak ödenekler ile gerçekleştirilecek yatırımlar, birinci<br />
fıkrada öngörülen görev alanı sınırlamasına tabi olmaksızın bütün il sınırları<br />
içinde yapılabilir.”<br />
Fıkranın son halinin tahlilinden merkezi yönetim kurumlarının uygun<br />
görmesi halinde il özel idarelerinin görev alanlarının neredeyse sınırsız olduğu<br />
sonucuna varılabilir. Ancak, 5302 sayılı Kanunla bir taraftan verilen<br />
bu geniş alan, diğer yönden muhtemel fiili bir durumla sınırlandırılmıştır.<br />
Kanununa göre “hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, il özel<br />
idaresinin mali durumu, hizmetin ivediliği ve verildiği yerin gelişmişlik<br />
düzeyi dikkate alınarak” belirlenecektir. Bu aslında il özel idarelerine verilen<br />
tüm görevlerin aslında kâğıt üstünde kalabileceğinin bir itirafıdır 33 .<br />
2.5. İl Özel İdarelerinin Mali Yapısı<br />
Mahalli idarelerin asli görevi kendi sınırları içindeki halkın müşterek mahalli<br />
ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunun için de Anayasa›da, bu kuruluşların<br />
özel gelir kaynaklarına dolayısıyla ayrı birer bütçeye ve hizmetleri<br />
yürütecek kendi personeline ve örgüte sahip olmaları öngörülmektedir.<br />
İl özel idaresi halkın yerel ve ortak nitelikteki ihtiyaçlarını yerine getirebilmek<br />
için gelire ihtiyaç duyacaktır. Bu hizmetlerin yerine getirilmesinde<br />
kullanılacak gelirler, 5302 sayılı Kanunun 42. Maddesinde düzenlenmiştir.<br />
Kanuna göre il özel idarelerinin gelirleri:<br />
33 Kartal, a.g.e.,s.197<br />
74
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
a) Öz kaynak gelirleri, b) Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar,<br />
c) Devlet yardımları ve d) Diğer gelirler (borçlanma, para cezaları, olağanüstü<br />
gelirler) şeklinde sınıflandırılmaktadır 34 .<br />
Tablo 2: İl Özel İdarelerinin Yıllara Göre Gelirleri<br />
(<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />
<strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08 <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
5.635.984 6.099.586 7.121.956 7.299.672 9.752.093<br />
Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr/<br />
Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün mahalli idarelerin <strong>20</strong><strong>10</strong> gelir verilerine<br />
göre il özel idarelerinin <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında elde ettiği 9.752.093.000 TL’nin<br />
42.491.000 TL vergi geliri, 272.848.000 TL teşebbüs ve mülkiyet gelirleri,<br />
6.694.942.000 TL alınan bağış ve yardımlar ile özel gelirler, 2.708.334.000<br />
TL faizler, paylar ve cezalar, 33.383.000 TL sermaye geliri ve 95.000 TL alacaklardan<br />
ve tahsilatlardan elde edilmiştir.<br />
Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere il özel idarelerine ait<br />
vergi gelirleri yok denecek kadar azdır. Çünkü özel idarelere belediyelerde<br />
olduğu gibi vergi ve harç toplama konusunda henüz yetki verilmemiştir 35 .<br />
İl özel idarelerine ilgili kanunlar ile çok sayıda görev yüklenmiştir. Bu<br />
görevleri yerine getirebilmek için harcama yapmak zorundadır. Bu harcamalar<br />
bütçe ile verilen yetkiye dayanır. Bu harcamaları cari harcamalar,<br />
yatırım harcamaları ve transfer harcamaları olarak üç ana bölüme ayırmak<br />
mümkündür. 5302 sayılı kanunun 43. Maddesi ile idari ve mali özerkliği<br />
zedelemeyecek şekilde il özel idarelerinin giderleri tespit edilmiş ve gider<br />
çeşitleri ayrıntılı olarak sayılmıştır 36 .<br />
Tablo 3: İl Özel İdarelerinin Harcamaları (<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />
<strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08 <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
5.662.057 6.177.932 6.838.966 7.553.284 8.652.767<br />
Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr/<br />
34 İnal, a.g.e., s.<strong>10</strong>8<br />
35 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />
Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />
IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>2<br />
36 İnal, a.g.e., s.112<br />
75
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
Yukarıdaki grafikten de görüleceği üzere il özel idarelerinin harcamaları<br />
her yıl artış göstermiş ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında en yüksek rakama ulaşmıştır.<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> yılı itibarıyla il özel idarelerinin giderlerinin fonksiyonel ve ekonomik<br />
sınıflandırmasına baktığımızda genel kamu hizmetlerinin 3.981.282.000<br />
TL, savunma hizmetlerinin 114.084.000 TL, kamu düzeni ve güvenlik hizmetlerinin<br />
160.028.000 TL, ekonomik işler ve hizmetlerin 936.424.000 TL,<br />
çevre koruma hizmetlerinin 68.036.000 TL, iskân ve toplum refahı hizmetlerinin<br />
440.9<strong>20</strong>.000 TL, sağlık hizmetlerinin 354.728.000 TL, dinlenme kültür<br />
ve din hizmetlerinin 289.196.000 TL, eğitim hizmetlerinin 1.907.399.000<br />
TL, sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinin 400.670.000 TL olduğu<br />
görülmektedir 37 .<br />
İl özel idaresi bütçesi; takvim yılı başından sonuna kadar bir yıla ait il<br />
özel idarelerinin gelir ve gider tahminlerini gösteren, gelirlerin toplanmasına,<br />
hizmetlerin yapılmasına ve harcamalara izin veren il genel meclisi<br />
kararıdır ve bu bütçe uygulamalarının onanması kesin hesap ile olmaktadır<br />
38 .<br />
Bütçenin kesin hesabı, vali tarafından hesap döneminin bitiminden<br />
sonra gelen Mart ayı içinde encümene sunulur ve il genel meclisinin mayıs<br />
ayı toplantısında görüşülerek karara bağlanır. Bütçede, il özel idaresinin<br />
gelirleri, giderleri ve finans kaynakları ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak<br />
yer alması öngörülmüştür. Öyle ki bu bütçeleme tarzı ile herkesin bütçeyi<br />
okuyup anlaması istenmiştir 39 .<br />
Tablo 4: İl Özel İdarelerinin Bütçe Gerçekleşmeleri<br />
(<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />
Yılı Bütçe Gideri Bütçe Gelirleri Bütçe Dengesi<br />
<strong>20</strong>06 5.662.057 5.635.984 -26.073<br />
<strong>20</strong>07 6.177.932 6.099.586 -78.346<br />
<strong>20</strong>08 6.838.966 7.121.956 282.990<br />
<strong>20</strong>09 7.553.284 7.299.672 -253.612<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> 8.652.767 9.752.093 1.099.326<br />
Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr<br />
37 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />
Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />
IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.92<br />
38 Keleş, Özlem, İl Yönetiminde Bir Yerel Yönetim Organı Olarak İl Özel İdareleri, Süleyman<br />
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
<strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.133<br />
39 Kartal, a.g.e., s.265<br />
76
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
Özel idarelerin bütçe gerçekleşmeleri incelendiğinde; <strong>20</strong>06 yılında<br />
bütçe gelirlerinin bütçe giderlerinin % 99,5’ini, <strong>20</strong>07 yılında % 98,7’sini,<br />
<strong>20</strong>08 yılında % <strong>10</strong>4,1’ini, <strong>20</strong>09 yılında % 96,6’sını, <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında % 112,7’sini<br />
karşıladığı, <strong>20</strong>06, <strong>20</strong>07 ve <strong>20</strong>09 yıllarında bütçe açıklarının olmasına karşın<br />
<strong>20</strong>08 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında bütçe gelirlerinin bütçe giderlerinden fazla olduğu<br />
görülmektedir. <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında il özel idare gelirlerinin giderlerini karşılama<br />
oranında önemli bir artış olduğu görülmektedir 40 .<br />
2.6. İl Özel İdarelerinde Denetim<br />
İl özel idarelerinin denetimi konusu 5302 sayılı Kanun’un 37-41. Maddelerinde<br />
düzenlenmiştir. 37. maddesinde denetimin amacı, “faaliyet ve<br />
işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve il özel<br />
idaresi teşkilatının gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli,<br />
güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek” olarak belirtilmiştir.<br />
Bu amaçlara yönelik olarak denetim “hizmetlerin süreç ve sonuçlarını<br />
mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine<br />
ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak<br />
ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları<br />
rapor haline getirerek ilgililere duyurmaktır” denilmektedir.<br />
İl özel idarelerinde iç denetim, dış denetim, vesayet denetimi, yargı<br />
denetimi, kamuoyu denetimi ve il genel meclisi denetimi olmak üzere altı<br />
farklı denetim türü uygulanmaktadır. Ancak, 5302 sayılı İl Özel İdaresi<br />
Kanunu’nun özel idareler için öngördüğü asıl denetim biçimi ‘iç ve dış<br />
denetim’dir. İç denetim bir anlamda kurumun kendi kendini denetlemesi<br />
anlamına gelirken, ‘Sayıştay’ tarafından yapılması öngörülen dış denetim<br />
daha çok mali bir denetim türü olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
İç ve dış denetim kavramları yönetim sistemimize <strong>20</strong>05 yılında kabul<br />
edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile girmiştir.<br />
5302 sayılı Kanun da bu konuda 5018 sayılı Kanuna gönderme yapmıştır.<br />
5018 sayılı Kanun’un 63. maddesinde iç denetim tanımlanmıştır. Buna<br />
göre iç denetim: “Kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek<br />
için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre<br />
yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla<br />
yapılan bağımsız, nesnel güvence sağlama ve danışmanlık faaliyetidir. Bu<br />
faaliyetler, idarelerin yönetim ve kontrol yapıları ile mali işlemlerinin risk<br />
40 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />
Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />
IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.56<br />
77
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
yönetimi, yönetim ve kontrol süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek ve<br />
geliştirmek yönünde sistematik, sürekli ve disiplinli bir yaklaşımla ve genel<br />
kabul görmüş standartlara uygun olarak gerçekleştirilir.”<br />
5018 sayılı Kanun ile kamu denetimi alanında gerçekleştirilen en<br />
önemli yeniliklerden birisi de, fonksiyonel bağımsızlığa sahip ve kendi<br />
faaliyetlerinin de hesabını veren, danışmanlık ve rehberlik yönü de olan<br />
bir denetim sisteminin getirilmesidir. Bu sistemle birlikte uluslararası denetim<br />
standartları ve etik kuralları olan ve mevcut geleneksel denetim ve<br />
teftiş sistemini esaslı bir şekilde değiştiren yeni bir denetim anlayışı Türk<br />
kamu yönetimi sistemine girmiş bulunmaktadır 41 .<br />
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre <strong>20</strong><strong>10</strong> yılı itibari<br />
ile il özel idarelerine toplam 112 İç Denetçi kadrosu tahsis edilmiş ancak,<br />
bunlardan sadece 45 tanesine atama yapılmıştır. Buna göre il özel idarelerindeki<br />
iç denetçi kadrolarının doluluk oranı % 40.18 olarak gerçekleşmiştir.<br />
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 68. maddesinde<br />
geçen “dış denetim” ise, Sayıştay tarafından yapılacak harcama<br />
sonrası denetimi ifade etmektedir. Dış denetimden amaç aynı kanunda,<br />
“genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu<br />
çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara,<br />
kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının<br />
TBMM’ye raporlanması” şeklinde ifade edilmiştir 42<br />
3. İL ÖZEL İDARELERİNİN SORUNLARI<br />
Bu bölümde özellikle 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu yürürlüğe girdikten<br />
sonra il özel idarelerinde yaşanılan sorunlar ele alınmaya çalışılacaktır.<br />
İl özel idarelerinin sorunları genelde merkezi yönetimden kaynaklanan<br />
sorunlardır. Yani il özel idarelerinde yaşanan sorunlar genel yönetim sistemimizin<br />
il özel idarelerine yansıyan sorunları olarak görülebilir. İl özel<br />
idarelerinde yaşanan sorunları birbirinden ayırmak ve bağımsız düşünmek<br />
pek mümkün değildir. Bu sorunlar birbirini etkileyen ve bir biri ile<br />
bütünleşmiş sorunlardır. Sorunları birbirinden bağımsız olarak düşünmenin<br />
zorluğu yanında bahsedilen sorunların daha kolay anlaşılmasını<br />
sağlamak amacıyla sorunlar; yapısal sorunlar, insan kaynakları ile ilgili<br />
sorunlar ve mali sorunlar olarak üç bölüme ayırarak incelenecektir.<br />
41 Koçak, S.Yaman ve Kavakoğlu, Tamer, “İl Özel İdarelerinde İç Denetim Sisteminin Değerlendirilmesine<br />
İlişkin Bir Araştırma”, Sayıştay Dergisi, Sayı:77, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Ankara, 119-<br />
148, s.1<strong>20</strong><br />
42 Kutluk, Ersoy, 3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun<br />
Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.69<br />
78
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
3.1. Yapısal Sorunlar<br />
Bu bölümde özellikle 5302 sayılı kanun ile gerçekleştirilmeye çalışılan<br />
reform sonrasında il özel idarelerine verilen yeni statü, merkezi idare ile<br />
olan ilişkisi, görev ve yetkileri, organları arasındaki yetki-görev-sorumluluk<br />
paylaşımından kaynaklanabilecek sorunlar gibi özel idarelerin yeni<br />
yapıları ile ilgili ortaya çıkan sorunlar üzerinde durulacaktır.<br />
3.1.1. İl Özel İdarelerinde Özerklik ve Siyasallaşma Sorunu<br />
Güçlü yerel yönetimlerin devlet yönetiminde ahengi ve siyasal birliği bozabileceği<br />
ileri sürülmektedir. Merkeziyetçi devlet yapısını koruma isteği<br />
ve etnik ayrılıkların siyasal bölünmeler doğuracağı endişesi birçok ülkede<br />
yerel yönetimlerin idari ve mali olarak istenilen olanaklarla donatılmasını<br />
engellemektedir 43 . Bu açıdan il özel idareleri demokratik ve özerk birer<br />
yerel yönetim birimleri midir sorusuna, 5302 sayılı Kanun ile oluşturulan<br />
yeni sistem için dahi pozitif bir cevap verilememektedir. Demokratik<br />
değildir çünkü özel idareler halkın seçtiği temsilciler ile yönetilmemektedir.<br />
Özel idarelerin demokratik birim olmasının önündeki en önemli engel<br />
olarak valinin, dolayısıyla merkezi yönetimin özel idare üzerindeki etkisi<br />
gösterilmektedir. İl özel idarelerinin merkezi yönetim birimi olan valiliklerle<br />
olan iç içeliği, başının ve icra organının vali olması halkın özel idareleri<br />
kendi basına bir yerel yönetim birimi olarak tanınmasını da engellemiştir.<br />
Sonuçta ise özel idarelerin kendi kaynaklarıyla yaptığı hizmetler<br />
dahi devlete mal edilmiştir 44 .<br />
İl özel idarelerinin başında, merkezi idarenin de temsilcisi olan valinin<br />
bulunması, mahalli idarelerin özerkliği açısından sürekli tartışma konusu<br />
olmuştur. Bu konuda, bazı uzmanlarca il özel idarelerinin de diğer mahalli<br />
idare birimleri gibi kendi başkanlarını serbestçe seçme imkânına sahip<br />
olmaları gerektiği ileri sürülmüştür 45 .<br />
İl özel idaresi sistemi içersinde il genel meclisinin veya üyelerinin siyasi<br />
güdülerle çok da rasyonel olmayan işlere giriştikleri veya bunu istedikleri<br />
dile getirilmektedir. Vali, vali yardımcısı, genel sekreter ve kaymakamların<br />
sürekli olarak bu rasyonel olmayan islerin önünde perde olmak ve bu<br />
43 Sezer, Özcan ve Vural, Tarık, “Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Devletin Değişen Rolü ve<br />
Merkezi Yönetim ile Yerel Yönetimler Arasında Yetki ve Görev Paylaşımı”, Maliye Dergisi<br />
Sayı: 159, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.211<br />
44 Kartal, a.g.e., s.94-95<br />
45 Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği Yayını,<br />
Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara, s.<strong>10</strong>6<br />
79
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
konularda mücadele etmek zorunda oldukları bilinmektedir. Bu durum<br />
valinin il genel meclisi başkanlığından alınmasıyla daha da derinleşmiştir<br />
46 .<br />
Yine yerel yönetimlerin hizmet yönleri açısından dikkat edilmesi gereken<br />
bir diğer husus da, hangi hizmetlere öncelik verileceği, hangi hizmetlerin<br />
mevcut imkânlar çerçevesinde öncelikli olarak yerine getirileceği ile<br />
ilgili kararlardır. Bu noktada yerel yönetimlerin bir başka yönü olan, siyasi<br />
yönünün devreye girebildiğini görmekteyiz. Zira yerel yönetimlerin hizmet<br />
dışında ikinci boyutları hangi hizmetlere öncelik verileceğini tespittir<br />
ki, bu da yerel yönetimlerin siyasi boyutunu öne çıkarır. Siyasi boyutun<br />
hizmet boyutunun önüne geçmesi ise, yerel yönetim hizmetlerinde hem<br />
aksamalara hem de kalite düşüklüğüne sebep olmaktadır 47 .<br />
3.1.2. İl Özel İdare Organları Arasındaki Sorunlar<br />
Ülkemizdeki diğer yerel yönetim kuruluşlarından farklı olarak merkezi<br />
yönetimin bir görevlisi olan vali, il özel idaresinin yürütme organının başındadır.<br />
Ancak il genel meclisinin valiyi denetleme yetkisi yoktur. Vali,<br />
iş ve işlemleri ile ilgili olarak ancak merkezi yönetime hesap vermektedir.<br />
Bu da yerel demokrasinin temel bir ilkesi olan “halkın temsilcilerinin aldıkları<br />
kararların yine onların yürütme organını denetleme ve gerekiyorsa<br />
değiştirme yetkisinin olması” ilkesiyle bağdaşmamaktadır. 5302 Sayılı İl<br />
Özel İdaresi Kanunu ile merkezi yönetimin il özel idareleri iş ve işlemleri<br />
üzerindeki vesayet yetkisi azaltılmıştır. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu<br />
koşullar ve özel idarelerimizin çalışma kapasiteleri dikkate alındığında<br />
denetim yetkisinin hukuki olmaktan çok performans denetimi şeklinde<br />
sürdürülmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir 48 .<br />
5302 sayılı Kanun’un 29 ve 30. maddeleriyle valiyi hem il özel idaresinin<br />
başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisi ve il özel idaresi teşkilatının en üst<br />
amiri olarak belirleyip, hem de genel karar organından tamamen dışlamak<br />
kendi içinde tutarsız ve çelişkili bir yaklaşım sergilemekte ve Devlet otoritesinin<br />
etkisini kıran bir yapı ortaya koymaktadır. Öte yandan mevcut<br />
sistemde seçilmiş değil de atanmış bir kişi olan valiye, il özel idaresinin<br />
bir organı olarak sadece yürütme organı yetkileri değil aynı zamanda il<br />
46 Kartal, a.g.e., s.240<br />
47 Salman, Nurhayat, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı ve Yerel Yönetimlerde Modernizasyon Süreci,<br />
Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
<strong>20</strong>08, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>3<br />
48 Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258, s.255<br />
80
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
özel idaresi personelini atamak, bağış kabul etmek ve kanunlarla bizzat il<br />
genel meclisine ve encümene verilmemiş olan görevleri yapmak ve yetkileri<br />
kullanmak (m.30) gibi tipik karar alma yetkileri de tanınmaktadır. Bu<br />
durum da Anayasanın 127. maddesinde yer alan ‘yerel yönetimlerin karar<br />
organları seçimle iş başına gelir’ kuralına aykırılık teşkil etmektedir 49 .<br />
İl özel idare kanununun reformundan sonra seçilmiş kanadının atanmışlara<br />
karşı yasal düzeyde güç kazandığı, bunun da il özel idarelerinin<br />
siyasi niteliğini arttırdığı gözlemi, doğal olarak, il özel idareleri bünyesindeki<br />
atanmış-seçilmiş ilişkilerinin daha gerilimli olma ihtimaline işaret<br />
eder. Gerçekten de, bu reform sürecinde atanmışların güçlendiği tek il özel<br />
idaresi organı il encümeni olmuştur. Vali ile genel meclis arasındaki iktidar<br />
mücadelesinin il encümenini aşan bir boyutu vardır. Gündemin belirlemesinde<br />
meclis başkanlığının belirleyici hale gelmesi ve meclisin, valinin<br />
önerdiği gündem maddelerini değiştirme yetkisine kavuşmaları yanında<br />
yeni yasa, gündem belirlemenin ötesinde meclis kararları bağlamında da<br />
yeni bir sistem getirmeyi amaçlamıştı. 5302 sayılı yeni kanun ile valinin<br />
meclis kararları üzerindeki onama yetkisi korunmuş olsa da, vali tarafından<br />
meclise iade edilen kararlara meclisin direnmesi durumunda vali<br />
söz konusu kararı onaylamak zorunda olacaktı. Fakat bu madde Anayasa<br />
Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkeme yasanın uygulamasında bir<br />
boşluk olmaması için yasama organına yeni bir düzenleme yapması için<br />
iki yıl süre verdi ve iptal kararının bu tarihten sonra yürürlüğe girmesine<br />
hükmetti. Mart <strong>20</strong>09 tarihinde bu süre dolduğu halde yeni bir düzenleme<br />
yapılmadığı için ilgili madde iptal edildi. Böylece, valinin meclis kararlarını<br />
onama yetkisi eski düzenlemede olduğu gibi korunmuş oldu 50 .<br />
İl özel idarelerinin karar organı olan il genel meclisi üyelerinin yerel<br />
yönetimler alanında genellikle eğitim ve deneyimleri yetersiz kalması da<br />
diğer bir sorun alanıdır. Bu nedenle alınan kararların etkinliği tartışma konusu<br />
olmaktadır. İl özel idare kaynaklarının kullanımında ve yönetiminde<br />
il genel meclisi üyeleri ile kurum yönetici ve diğer çalışanları arasında sık<br />
sık yetki çatışmaları yaşanmaktadır. Karar organı olan genel meclisler aynı<br />
zamanda yürütmeye de müdahale etmekte; böylece bu kuruluşların yönetiminde<br />
kurumsallaşma sağlanması zorlaşmaktadır 51 .<br />
49 Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi, Gazi<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Ankara,<br />
http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.31<br />
50 Bayraktar, Ulaş, Reform Sonrası İl Genel Meclisleri Dönüşüm ve Statüko, Kalkedon Yayıncılık,<br />
<strong>20</strong>11, İstanbul, s.92<br />
51 Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258 http://sbe.dumlupinar.edu.tr/<br />
duyurular/sbe25.<strong>pdf</strong> (12.06.<strong>20</strong>11), s.254<br />
81
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
3.1.3. Görev Alanı ve Kurumlar Arası İlişkiler İle İlgili Sorunlar<br />
İl özel idarelerinin görev ve yetki alanlarının eğitim, sağlık, çevre, imar,<br />
kültür ve turizm gibi çok çeşitli konuları kapsamaktadır. Aslında, sözü<br />
edilen alanlarda birinci derecede yetkili ve görevli kurum ve kuruluşlar<br />
merkezi idarenin taşra temsilcilikleridir. Bu kuruluşların il özel idareleri<br />
ile ilişkileri daha ziyade bu kuruluşların finansman ihtiyaçlarının giderilmesi<br />
şeklindedir. Genel bütçeden alınan ödenekler kimi zaman özel<br />
idareler aracılığı ile harcanmakta, kimi zaman da il özel idarelerince ilave<br />
ödenek tahsis edilmektedir. İl özel idarelerinin yatırım programlarının<br />
gerçekleştirilme durumuyla, ilgili merkezi idare kuruluşlarının çalışma<br />
kapasiteleri arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Yerel yönetimlerdeki,<br />
göreli, esnek ve hızlı çalışma yeteneği bu kuruluşlarda yoktur. Bu yapı da<br />
il özel idarelerinin çalışma kapasitelerini olumsuz etkilemektedir 52 .<br />
İl özel idarelerinin görev alanının, bugün sahip oldukları imkân ve<br />
olanaklar düşünüldüğünde, çok geniş tutulduğu söylenebilir. Bundan<br />
daha da önemlisi il özel idarelerine verilen birçok görev hem büyükşehir<br />
belediyelerine, hem belediyelere hem de merkezi yönetime verilmiştir.<br />
Yani, il bütününde hangi görevlerin il özel idaresinden beklendiği net olarak<br />
belirlenmediğinden il içinde yetki ve görev kargaşası yaşanmıştır. Birimler<br />
arasında yaşanan bu yetki ve görev kargaşasının sonucunda il özel<br />
idarelerinin yerel yönetim birimi özellikleri bile tartışılır olmuştur. Özel<br />
idarelerin özellikle görev, yetki ve sorumlulukları ile gelirleri ve kapasitelerinin<br />
uyuşmayışı sürekli bir gerilemeyi meydana getirmiş ve kamuda<br />
neredeyse tanınmaz bir kurum haline dönüşmüştür 53 . Özel idarelerin<br />
bugünkü şartlarda daha fazla fonksiyonlaştırılması ve yeniden yapılanma<br />
çalışmalarının nihayetlendirilmesi etkin bir hizmet verebilmesi için en<br />
önemli husustur. Çünkü böyle bir yetki karmaşası durumunda bir görevin<br />
hiçbir kurum tarafından yerine getirilmeyerek ortada kalması ya da siyasi<br />
ve başka çıkar ilişkileri neticesinde gereksiz hizmetlerin ortaya konulması<br />
mümkündür.<br />
İl özel idarelerine ve bu idarenin organlarına verilen görev ve sorumluluklarına<br />
bakıldığında bu görevler arasında idari yaptırım kararı verme<br />
yetkilerinin bulunduğu görülmektedir. Bu yaptırımların uygulanabilmesi<br />
için il özel idarelerinde bir yürütme ve icra gücüne ihtiyaç bulunmaktadır.<br />
Bu ihtiyacın giderilebilmesi için il özel idarelerinin eli, kolu, kulağı ve yürütme<br />
gücü olacak il özel idaresi zabıta teşkilatının kurulması önem arz<br />
etmektedir. Aksi takdirde verilen birçok görevi istenilen şekilde yürütülmesi<br />
imkânını il özel idareleri bulamayacaklardır 54 .<br />
52 Çetin, a.g.e., s.255<br />
53 Duran, a.g.e., s.3<br />
54 Tamer, a.g.e., s.181<br />
82
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
Ülkemizde gerek yerel yönetimlerin kendi aralarında gerekse merkezi<br />
yönetim kuruluşları ile koordinasyonlarında ciddi eksiklikler vardır. Bu<br />
eksiklikler hem kaynak israfına, hem yeterli hizmet üretilememesine hem<br />
de üretilen hizmetlerde kalite sorununa sebep olmaktadır. Genel olarak<br />
yerel yönetimler arasında koordinasyon ve işbirliğinin eksik oluşu çoğu<br />
kez bu kurumların da içlerine kapanık örgütsel ve bireysel kültürle açıklanabilir.<br />
Anayasa ve yasalarımızda bu işbirliğini mümkün kılan düzenlemelere<br />
rağmen yerel yönetimler arasındaki koordinasyon son derece<br />
zayıftır. Özellikle il genel meclisi üyelerinin çoğunluğunu oluşturan siyasi<br />
parti ile belediye meclisi üyelerinin çoğunluğunu oluşturan siyasi partinin<br />
ve belediye başkanının farklı olduğu illerde il özel idareleri ile belediyeler<br />
arasında bu işbirliği yok denecek kadar azdır. Hâlbuki kurulacak etkili<br />
işbirlikleri ile bir taraftan birçok ortak sorunun hızlı bir şekilde ve düşük<br />
maliyetle çözülmesi kolaylaşacak, öteki taraftan da, kıyaslama ve birbirinden<br />
öğrenme yoluyla da kurumsal başarı artabilecektir 55 .<br />
Özel idarelerin diğer kurum ve kuruluşlar ile ortak birçok proje gerçekleştirmesine<br />
rağmen, bu birimler ile yeterli iletişim kurduğu söylenemez.<br />
Sadece ilde beraber görev yaptıkları merkezi yönetim ve yerel yönetim birimleri<br />
ile değil, diğer illerde yatay hiyerarşikleri olmasına rağmen ve aynı<br />
işleri yürütmelerine rağmen diğer il özel idarelerle de iletişimlerinin olmaması,<br />
bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlayamamaları önemli bir kurumsal<br />
eksiklik olarak göze çarpmaktadır. İl özel idarelerinin birbirleriyle iletişim<br />
halinde olması şeffaflık ve verimlilik açısından önemlidir. Bu şekilde başarılı<br />
uygulamalar daha çabuk benimsenip yayılabilir, yanlışlıklar ise daha<br />
çabuk belki de hiç yapılmadan engellenebilir.<br />
3.1.4. Tanıtım Yetersizliği<br />
Ülkemizde il özel idarelerinin çalışmalarına yönelik genel bir değerlendirme<br />
yapılmamaktadır. Özellikle geri kalmış yörelerimizde, yerel hizmetlerin<br />
çoğunda mülki amirler hizmetlerin yerine getirilmesini başarıyla yürütmekte<br />
ancak bu başarı çoğu kere fark edilememektedir. Bundan dolayı,<br />
il özel idarelerinin yaptığı faaliyetler genellikle gözden kaçmaktadır. Bu<br />
kuruluşların yaptıkları faaliyetlerin toplandığı faaliyet raporları yeterli olmamıştır<br />
56 .<br />
Yerel yönetimler aslında halkın en yakınında, onun günlük yaşantısıyla<br />
ilgili sorunlara çözüm arayan, karar organları yerel halkın oylarıyla se-<br />
55 Çetin, a.g.e., s.255<br />
56 Toprak, Zerrin, Yerel Yönetimler, Nobel Yayınları, <strong>20</strong>06, Ankara, s.61<br />
83
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
çilen kamu tüzel kişileridir. Bu nitelikleriyle halkın çok yakından tanıdığı<br />
yönetim olması gerekir. Örneğin belediyeler böyledir. Halk, belediyelerin<br />
nerede olduğunu, ne yaptığını bilir ve pek çok sorununu belediye halledebilir.<br />
Ancak, il halkının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bir<br />
yerel yönetim birimi olan il özel idaresini, halkın aynı şekilde tanıdığını<br />
söylemek mümkün değildir 57 .<br />
Yeterince tanınmayan, bilinmeyen örgütlerden iyi hizmet beklemek<br />
zordur. Nasıl ki, ürününün tanıtımını yapamayan işletmeler amaç ve hedeflerine<br />
ulaşmakta zorlanmaktalar; il özel idareleri de sağladıkları hizmetlerin,<br />
çalışma yöntemlerinin, kurumsal yapılarının vatandaşlar tarafından<br />
bilinmemesi durumunda bu kuruluşların etkinlikleri sınırlı kalacaktır<br />
veya bu kurumların ürettiği hizmetlere katılım az olacak, dolayısıyla da<br />
performans beklenenden düşük kalacaktır. Belki bütün bunlardan daha<br />
önemlisi, yeterince tanınmayan, bilinmeyen bir kuruluşa vatandaşın gerçek<br />
talebi yansıyamayacak, onun yerine “uygun görülecek hizmetler” sınırlı<br />
miktarda götürülecek ve bu hizmetlerin kalite standartları da vatandaşın<br />
gözünden yeterince belirlenemeyecektir 58 .<br />
Bir diğer önemli husus ise yerel yönetimlerin demokrasinin eğitim kuruluşları<br />
olarak görülmesidir. İl özel idareleri de demokrasi kültürünün<br />
daha hızlı geliştiği, siyasal hayatın birçok yönleriyle öğrenildiği kuruluşlardan<br />
birisidir. İl özel idareleri de demokrasi kültürünün daha hızlı geliştiği,<br />
siyasal hayatın birçok yönleriyle öğrenildiği kuruluşlardan birisidir.<br />
Ancak belediyelerde görev alan insanların tanınırlığı ne yazık ki il özel<br />
idarelerinde görev yapanlardan daha fazla olmaktadır. Örneğin 23.dönem<br />
TBMM üyeleri arasında, 36 tane Belediye Başkanlığı, 52 tane Belediye<br />
Meclisi Üyeliği ve 27 tane de belediyelerde üst düzey bürokratlık yapmış<br />
milletvekili bulunmaktaydı 59 . Bu açıdan hem kurum olarak il özel idarelerinin<br />
hem de orada görev alan insanların tanıtımının, il özel idarelerine<br />
olan ilgiyi arttıracağı söylenebilir.<br />
3.2. İnsan Kaynakları ile İlgili Sorunlar<br />
Özel idarelerde insan kaynakları ile ilgili yaşanan sorunlar çoğunlukla genel<br />
idarelerde de görülen sorunlarla benzerlik göstermektedir. Bunlardan<br />
belki de en önemlisi özel idarelerdeki nitelikli personel sayısının azlığıdır.<br />
57 Tamer, a.g.e., s.<strong>20</strong>8<br />
58 Çetin, a.g.e.,s.256<br />
59 Koçak, S. Yaman ve Ekşi, Ali, “Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifinden Türkiye’de Yerel<br />
Yönetimler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Isparta,<br />
295-307., s.304<br />
84
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
Sayı ve nitelik olarak yeterli personele sahip olmak bir kurumun etkin<br />
olmasının en önemli unsurlarından birisidir. Oysa özel idareler Cumhuriyet<br />
tarihi boyunca yeterli sayıda ve nitelikte personele sahip olmamış<br />
ve bu durum en fazla eleştirildiği konulardan birisi olmuştur. Ancak bu<br />
eksikliğin giderilmesinin tek başına il özel idarelerini işlevsel hale getirmeyeceği<br />
de açıktır 60 . Çünkü yönetim bir sevk ve idare birimi olarak, kendisine<br />
verilen görev, yetki ve sorumluluklarıyla, personeliyle, araç-gereciyle,<br />
ayni ve nakdi kaynaklarıyla bir bütünlük oluşturur. Bu unsurlardan<br />
birisinin eksik kalması o kurumu işlevsiz bırakmaya yetebilir. 5302 sayılı<br />
Kanun ile yeni bir yapılanma ve canlanma süreci yaşanmasına ve Köy Hizmetleri<br />
Genel Müdürlüğü’nün kaldırılmasıyla önemli bir insan kaynağı,<br />
araç-gereç ve makinenin il özel idarelerinin kullanımına sunulmasına karşın<br />
il özel idareleri yıllardır bu unsurların çoğundan mahrum kalmışlardır.<br />
İl özel idarelerinde daimi kadroda ya da belli alanlarda (çevre, sağlık,<br />
veterinerlik, teknik, hukuk, sosyal ve ekonomi, kültür ve sanat, bilişim<br />
ve iletişim, planlama, araştırma, eğitim ve danışmanlık) sözleşmeli personel<br />
çalıştırılabilmektedir. Ancak sözleşmeli personel çalıştırmak yerel<br />
politikacıların yoğun müdahalelerine maruz kalacağından dikkatle uygulanması<br />
gereken bir yöntem olmalıdır. Bu sistemde iş güvencesi ortadan<br />
kalkacağından kadrolu çalıştırmak esas, sözleşmeli ise istisna olmalıdır.<br />
Gerek sözleşmeli personel çalıştırabilme, gerekse kamu kurumlarından<br />
personel transfer edebilme olanağının tanınması, il özel idaresinin yeni<br />
görev sahası ve geniş bir alana yayılan sorumlulukları dikkate alındığında<br />
yararlı gözüken bir yaklaşımdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus,<br />
sözleşmeli personel istihdamında aşırıya kaçılmaması ve sistemin politikaya<br />
alet edilmemesidir 61 .<br />
Ayrıca, 56<strong>20</strong> sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli<br />
işçi Kadrolarına ve Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri Geçici<br />
İşçi Çalıştırılmaları ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında<br />
Kanun’un uygulanması neticesinde geçici işçilerin sürekli işçi kadrolarına<br />
ve sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi ile il özel idarelerinde personel<br />
harcamalarında belli bir oranda artış olmuştur. Ancak, il özel idarelerin<br />
hem personel istihdamı konusunda disiplinleri, hem de gelirlerindeki<br />
artışın personel harcamalarındaki artıştan daha fazla olması <strong>20</strong>05 yılından<br />
bu yana personel harcamalarının toplam harcamalar içindeki payını azaltmaktadır<br />
62 .<br />
60 Kartal, a.g.e., s.246<br />
61 Bıçaklı, Buket, Türkiye’de İl Özel İdarelerinin Gelişimi ve Dönüşümü, Süleyman Demirel<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09, Erzurum,<br />
http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.34<br />
62 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />
Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />
IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.66<br />
85
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
İl özel idarelerindeki mevcut personelin özlük haklarının yetersizliği<br />
özel idarelerdeki insan kaynakları ile ilgili yaşanan sorunlardan bir diğeridir.<br />
Ülkemizde genellikle kamu çalışanlarının özlük hakları ile ilgili<br />
düzenlemeler yapılırken merkez-taşra ayrımı yapılır ve merkezde görev<br />
yapan kamu çalışanları taşradakilere göre daha iyi özlük haklarına sahip<br />
olurlar. Bunun sebebi de Kamu personelinin özlük hakları ile ilgili bir<br />
düzenleme yapılırken herkesin pazarlık gücü nispetinde bir hakka sahip<br />
olmasından kaynaklanır. Özel idarelerin gerek merkezden uzak olmaları<br />
gerekse pazarlık güçlerinin hemen hemen hiç olmaması nedeni ile özlük<br />
haklarının birçok kurumdaki personelin özlük haklarına göre yetersiz kalmasına<br />
neden olmuştur. Bu durum hem çalışan personel açısından özel<br />
idarelerin cazibesini azaltmakta, hem de diğer kurumlardan nitelikli personelin<br />
özel idarelere geçmesindeki en büyük engel olarak görülmektedir.<br />
3.3. Mali Sorunlar<br />
Yerel yönetimler, yerel düzeyde hizmet üreten kuruluşlar olduklarına<br />
göre, görevlerini yerine getirmeleri, harcama yapabilecek gerekli mali<br />
kaynaklara sahip olmalarına bağlıdır. Bu nedenle, gider ve gelir arasında<br />
fonksiyonel bir ilişki vardır. Hizmetten doğan gider, merkezi yönetim ile<br />
yerel yönetimler arasında bölüşüldüğüne göre, gelirin de bölüşülmesi gerekir<br />
63 .<br />
Yerel yönetimlerin yeterli mali kaynaklara sahip olmaları, onlara güçlü<br />
ve özerk kuruluş niteliğini kazandıran en önemli unsurdur. Bu kuruluşlar<br />
kaynak yönünden merkezi yönetime bağlı kalmamalıdırlar. Batı demokrasilerinde<br />
uygulanan yöntem, yerel yönetimlere kimi vergileri toplama<br />
yetkisiyle birlikte kaynak yaratma yetkisinin de tanınmasıdır. Ülkemiz<br />
bağlamında il özel idarelerine bu imkân sınırlı olarak tanınmakla birlikte<br />
yine de işletilememektedir. Bu konuda söylenebilecek başka bir söz de, zaten<br />
sınırlı olan kaynakların kullanımında etkinlik ve verimliliği esas alan<br />
bir yatırım bütçesinin oluşturulup uygulanamamasıdır 64 .<br />
Kamu ya da özel, bir kurumun etkin ve başarılı olabilmesi için ihtiyaç<br />
duyduğu mali güce, personele, araç gereç ve makineye sahip olması<br />
gerekir. Tüm bu maddi imkânların yanında bir de kamu kurumlarının,<br />
açık bir şekilde, yetki, görev ve sorumlukla donatılmış olmaları gerekir. İl<br />
özel idarelerinin tarihi incelendiğinde bu konularda hiçbir zaman yeterli<br />
imkânlara kavuştuğu söylenemez. Yeterli sayılabilecek ölçüde görev ve<br />
63 Dönmez, a.g.e., s.49<br />
64 Çetin, a.g.e., s.254<br />
86
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
yetki verilmiş ancak bu görevlerini yerine getirebilmesi için gereken mali<br />
güce ve diğer imkânlara sahip olamamışlardır 65 .<br />
Merkezi idare ile yerel yönetimler arasında ilk önce hizmet paylaşımı<br />
yapılmış daha sonra ise hizmetlerin paylaşımına uygun olarak mali<br />
kaynakların paylaşılması gündeme gelmiştir. Bu paylaşımda yerelleşme<br />
sürecinin de etkisiyle merkezi yönetimin yerel yönetimlere görev devrinde<br />
herhangi bir sorun yaşanmazken, gelir ve kaynakların paylaşımında<br />
önemli sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlardan bazıları; yerel<br />
düzeyde mali disiplin eksikliğinin makro ekonomik istikrarı tehdit etmesi,<br />
yerel yönetimlerin yüksek düzeyde borçlanmaları, yerel düzeyde yönetim<br />
kapasitesi yetersizliği yüzünden yetersiz ve düşük kalitede hizmet, yerel<br />
düzeyde yolsuzluklar ve kontrolsüz harcamaların artması gibi olumsuzluklardır<br />
66 .<br />
5302 sayılı Kanun il özel idarelerine çok geniş yetki ve görevler vermiştir.<br />
Asıl sorun ve tartışma alanı il özel idarelerine verilen bu yetki, görev<br />
ve sorumluluklar karsısında gereken mali kaynağın, personelin, araç ve<br />
gerecin, vb. verilmemiş olmasıdır. İl özel idarelerinin yapmakla yükümlü<br />
oldukları görevler ile gelirleri arasında denge kurulamadığından, il özel<br />
idareleri büyük ölçüde merkezi idarenin mali yardımına ihtiyaç duymaktadırlar.<br />
Merkeze bağımlılık ise alınan kararlar ve yapılan icraatlarda<br />
merkezin etkisinde kalınmasına neden olmktadır. Bu nedenle özel idare<br />
yapısında öz gelir kaynakları ön plana çıkarılmalı, merkezi idarenin yapacağı<br />
yardımlar ise özel idare gelirleri üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandırmayacak<br />
şekilde kullanım alanı belirtilmeden yapılmalıdır. Kısacası,<br />
özel idarelere kamu hizmetlerini gerçekleştirmek üzere görev ve yetkilerin<br />
aktarımı yanında mali kaynak tahsisi de gereklidir ve bu şekilde merkeze<br />
mali açıdan bağımlılık engellenmiş olacaktır 67 .<br />
Yerel yönetimlerde etkinlik, sosyal adalet ve tarafsızlık, bu idarelerin<br />
görevlerini yerine getirebilecek düzeyde gelir kaynaklarına sahip kılınması<br />
ile sağlanabilir. Genel eğilim, yerel yönetimlerin kendi öz sorumluluk<br />
alanlarında etkin, verimli ve özerk kuruluşlar haline getirilmesi yönündedir.<br />
Gerek 1961 Anayasası’nda gerekse 1982 Anayasası’nda “yerel yönetimlere<br />
görevleriyle orantılı gelir kaynağı sağlanır” hükmünün yer almasına<br />
rağmen günümüze dek alınan mesafe, istenilenin gerçekleştirilemediği<br />
ya da gereğince yerine getirilemediği sonucunu doğurmaktadır.<br />
65 Kartal, a.g.e., s.97<br />
66 Sezer ve Bural, a.g.e., <strong>20</strong>7-212<br />
67 Keleş, a.g.e., s.1<strong>20</strong><br />
87
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
Türkiye’nin idari ve mali sistem bakımından geleneksel merkeziyetçi<br />
sisteme sahip olması, yetkilerin büyük oranda merkezde toplanmasında<br />
kendini göstermektedir. Merkezi idare, mali kaynakları elinde toplamakta<br />
ve bunları yerel yönetimleri etkilemede bir araç olarak kullanmaktadır. Siyasetin<br />
finansmanı konusu da tam olarak burada kendini göstermektedir.<br />
Bu durum ülkemizde özellikle de modern yerel yönetim anlayışının gelişmesi<br />
açısından sakıncalı sonuçlar doğuracağından, bu konunun çözüme<br />
kavuşturulması gerekmektedir 68 .<br />
SONUÇ VE ÖNERİLER<br />
Dünya geçmişten günümüze devam eden hızlı bir değişim ve dönüşüm<br />
süreci yaşamaktadır. Bu değişim genellikle önce toplumları etkilemekte<br />
daha sonra yönetimler de buna uymak durumunda kalmaktadırlar. Ülkemiz<br />
ise bu değişimin etkisine çok uzun süre önce girmiş ve çeşitli aktörlerin<br />
etkisi ve zorlaması ile de olsa yerel yönetimler ve özel idareler ile ilgili<br />
olarak geçmişten günümüze birçok reform çalışması gerçekleştirilmiştir.<br />
Özellikle Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama çabaları olmak üzere<br />
çeşitli etkenlerle <strong>20</strong>00’li yılların başından itibaren hız kazanan kamu yönetimi<br />
reform sürecinde bir takım önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır.<br />
Bu düzenlemelerden 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun yerelleşmeye<br />
giden yolda çok büyük önemi vardır. Çalışmanın ilk bölümlerinde 5302 sayılı<br />
Kanun ile il özel idarelerinde meydana gelen değişim anlatılmış ve bu<br />
kanuna göre il özel idarelerinin organları, mali yapısı, teşkilat yapısı gibi<br />
özel idareler hakkında genel bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde özel idarelerde<br />
var olduğu düşünülen sorunlar üzerinde durulmuş ve 5302 sayılı<br />
Kanunun olumlu ve olumsuz yansımaları aktarılmaya çalışılmıştır.<br />
Aslında il özel idaresiyle ilgili olarak dile getirilen neredeyse bütün<br />
sorunların altında yönetim sistemimizin aşırı merkeziyetçi yapısının olduğuna<br />
dair genel bir kanı vardır. Özel idarelerde yaşanan sorunların bazıları<br />
merkezi yönetimden kaynaklanmakta ve çözümü de ancak merkezi<br />
yönetimin düzenleme yapmasına bağlı bulunmaktadır. Özel idareler ile<br />
ilişkili yapılması planlanan düzenlemeler siyasi kaygılar, ekonomik yetersizlikler,<br />
yöneticilerin tutumu, sorun alanlarına yönelik çözüm önerilerinin<br />
zayıf olması gibi nedenlerle uygulama alanı bulamamıştır. Dolayısı ile<br />
bu sorunların çözümünün çok kısa bir sürede üretilmesi belki mümkün<br />
olmayacaktır. Çünkü değişim ve dönüşüm zaman alıcı bir iştir ve bir anda<br />
68 Urhan, V.Feyza, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması”, Sayıştay Dergisi,<br />
Sayı:70, <strong>20</strong>08, s.85-<strong>10</strong>2, s.99<br />
88
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
yapılıp tamamlanabilecek bir süreç de değildir. Bu süreç en güzel ve en<br />
doğruyu buluncaya kadar devam edecek, fakat en güzel ve en doğruyu<br />
bulmak belki de hiç bir zaman mümkün olmayacaktır.<br />
O zaman özel idareler adına en doğru ve en güzeli bulabilme adına<br />
neler yapılabilir? Bu soruya mutlak çözüm önerileri sunabilmek mümkün<br />
değildir. Buna rağmen il özel idarelerinin daha etkin role sahip birer yerel<br />
yönetim birimleri olabilmeleri amacıyla aşağıdaki öneriler yapılabilir.<br />
Özel idareler mevcut halleri ile merkezi yönetime bağlı ve onun ildeki<br />
uzantısı şeklinde algılanmaktadır. Bu algıdan özel idareleri kurtarmak<br />
için bu idarelere yüklenen misyon ve vizyon açıkça belirlenmeli ve özel<br />
idareler bu misyon ve vizyonu gerçekleştirebilecek şekilde geliştirilmelidir.<br />
Yapılacak yeni düzenlemeler ile il özel idareleri, merkezi yönetimin<br />
birer uzantısı algısından kurtarılmalı ve daha demokratik kurumlar haline<br />
getirilmelidir.<br />
Özel idarelere sahip olduğu imkân ve olanakların çok üzerinde görev<br />
ve yetki verildiği söylenebilir. Üstelik bu görevlerin bir kısmının sınırları<br />
da açıkça belirtilmemiştir. Görevlerden bir kısmı hem özel idarelere hem<br />
belediyelere hem de merkezi yönetime verilmiştir. Böyle bir durumda bir<br />
görevin hiçbir kurum tarafından yerine getirilmeyerek ortada kalması ya<br />
da siyasi ve başka çıkar ilişkileri neticesinde gereksiz hizmetlerin ortaya<br />
konulması ihtimali bulunmaktadır. Yapılacak düzenleme ile özel idarelerin<br />
görev alanları açık ve net olarak belirtilmelidir.<br />
İl özel idarelerin ildeki diğer kurum ve kuruluşlar ile yeterli iletişim<br />
kuramadığı görülmektedir. Aynı iletişim kopukluğu özel idarelerin kendi<br />
aralarında da mevcuttur. Farklı illerdeki özel idareler genellikle benzer<br />
işler ve hizmetler yürütmesine rağmen bilgi ve tecrübelerini paylaşabilecekleri<br />
ortak bir platform bulunmamaktadır. İçişleri Bakanlığı tarafından<br />
geliştirilmeye çalışılan e-içişleri otomasyon programı bu sorunu çözmeye<br />
yardımcı olabilecek bir program olarak görülmektedir. Bu program daha<br />
da geliştirilerek kullanıcıların bilgi ve tecrübelerini aktarabilecekleri bir<br />
platformun oluşturulması, hem özel idarelerin birbirleri ile olan iletişim<br />
kopukluğunun giderilmesinde hem de sorunlara ortak çözüm yolu üretebilme<br />
konusunda yararlı olacaktır.<br />
İl özel idarelerine ve bu idarenin organlarına verilen görev ve sorumluluklar<br />
arasında idari yaptırım kararı verme yetkisi bulunmaktadır. Bu<br />
yaptırımların uygulanabilmesi için il özel idarelerinde bir yürütme ve icra<br />
gücüne ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyacın giderilebilmesi için il özel idarelerinde<br />
belediyelerdeki zabıta teşkilatına benzer bir özel idaresi zabıta<br />
teşkilatının kurulması uygun olabilir.<br />
89
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
Yeni düzenlemelerde, merkezi idarenin yerel yönetimlere devrettiği<br />
görevlerin etkin bir şekilde yerine getirilebilmesi için, yeterli kaynak<br />
tahsis edilmemiştir. Ülkemizde özel idarelerin genel bütçeden aldığı pay<br />
çok düşüktür. Bu nedenle, özel idarelere verilen görevlerle orantılı olarak<br />
genel bütçeden yeterli pay verilmelidir. İl özel idarelerinin, hizmetleri istenilen<br />
seviyede sunabilmesi için mali kaynaklarının yeterli olması gerekir.<br />
Bu nedenle, mali kaynaklar yeterlilik ve çeşitlilik taşımalıdır. Bu anlamda,<br />
özel idarelerin öz gelirlerinin artırılması için belediyeler gibi özel bir gelir<br />
kanunu çıkarılmalıdır. Bu kanunda özel idarelerin gelirleri ve kaynakları<br />
açıkça belirtilmelidir. Köy hizmetleri il müdürlüklerinin görev, araç gereç<br />
ve personeliyle birlikte il özel idarelerine devredildikleri için il özel idarelerinin<br />
giderleri artmıştır. Bu nedenle, il özel idarelerine devredilen görevlere<br />
ilişkin gelirlerin de il özel idarelerine verilmesi sağlanmalıdır. Aksi<br />
durumda, zaten yetersiz olan il özel idarelerinin mevcut kaynaklarıyla<br />
kendisine verilen bu görevleri yapabilmesi mümkün değildir. İl özel idaresi<br />
varlıkları bürokratik ve siyasi kaygılardan uzak yönetilmelidir. Varlıkların<br />
gelir getirebilecek alanlarda kullanılmasına özen gösterilmelidir.<br />
İl özel idarelerinin en önemli sorunlarından birisi bu kuruluşların sahip<br />
olduğu nitelikli personel sayısının azlığıdır. Gerek özlük haklarının<br />
yetersiz olması gerekse buralarda çalışanların siyasi baskı ile karşılaşma<br />
ihtimalleri özel idareleri çalışılması cazip kuruluşlar olmaktan çıkarmıştır.<br />
Nitelikli personel bu idarelere gelme ve çalışmaya devam etme konusunda<br />
çok istekli davranmamaktadır. Var olan bu nitelikli personel sıkıntısını<br />
giderebilme adına özel idare kanununa bazı uzmanlık gerektiren alanlarda<br />
sözleşmeli personel çalıştırabilme hakkı getirilmiştir. Ancak sözleşmeli<br />
personel çalıştırmanın da bazı sakıncaları ortaya çıkmıştır. Öncelikle bu<br />
yöntem yerel politikacıların yoğun müdahalelerine maruz kalacağından<br />
dikkatle uygulanması gereken bir yöntem olmalıdır. Bu sistemde iş güvencesi<br />
ortadan kalkacağından kadrolu çalıştırmak esas, sözleşmeli ise istisna<br />
olmalıdır. Kadrolu nitelikli personel için özel idareleri cazip hale getirmek<br />
için de özellikle özlük haklarının iyileştirilmesi ve personelin dışarıdan gelecek<br />
baskılara karşı güvence altına alınması gerekmektedir.<br />
Sonuç olarak, yapılan bunca reform çalışmasına rağmen il özel idarelerinin<br />
sorunları bitmemiştir. Yakın zamanda bitmesi de beklenmemelidir.<br />
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi değişim ve dönüşüm zaman alıcı bir iştir<br />
ve bir anda yapılıp tamamlanabilecek bir süreç de değildir. Yapılan her<br />
reform yeni sorunlar ve yeni çözüm arayışları ortaya çıkaracaktır.<br />
90
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />
KAYNAKÇA<br />
Bayraktar, Ulaş, Reform Sonrası İl Genel Meclisleri Dönüşüm ve Statüko, Kalkedon<br />
Yayıncılık, <strong>20</strong>11, İstanbul<br />
Bıçaklı, Buket, Türkiye’de İl Özel İdarelerinin Gelişimi ve Dönüşümü, Süleyman<br />
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi,<br />
<strong>20</strong>09, Erzurum, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />
Coşkun, Bayram ve Uzun, Turgay, “Yerel Yönetimlerde Borçlanma”, Hüseyin Özgür<br />
ve Muhammet Kösecik (Editörler), Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar -1:<br />
Reform, Nobel Yayınevi, <strong>20</strong>05, Ankara<br />
Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258 http://sbe.<br />
dumlupinar.edu.tr/duyurular/sbe25.<strong>pdf</strong> (12.06.<strong>20</strong>11)<br />
Denizli İl Özel İdaresi Stratejik Plan <strong>20</strong><strong>10</strong>-<strong>20</strong>14, Denizli İl Özel İdaresi Yayın No:3<br />
Türkerler Ofset Denizli, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Duran, Alper, Geçmişten Günümüze İl Özel İdareleri ve Geleceği, Cumhuriyet<br />
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09,<br />
Sivas http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />
Dönmez, Mustafa, Açıklamalı- İçtihatlı İl Özel İdaresi Kanunu, Mevzuat Yayıncılık, 2.<br />
Baskı <strong>20</strong>11, Ankara<br />
Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği<br />
Yayını, Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara<br />
Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli İdare<br />
İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />
Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />
Günday, Metin, Kamu Yönetimi Reformunun İdari Yapılanmaya İlişkin Anayasal İlkeler<br />
Açısından Değerlendirilmesi, Devlet Personel Uzmanları Derneği, <strong>20</strong><strong>10</strong>, http://<br />
www.dpud.org/kamu-personel-yonetimi/1214-kamu-yoenetimi-reformunundari-yaplanmaya-likin-anayasal-lkeler-acsndan-deerlendirilmesi<br />
(15.02.<strong>20</strong>11)<br />
Güngör, Hayrettin, İl Özel İdaresi Mevzuatı, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler<br />
Kontrolörleri Derneği Yayınları, Özyurt Matbaacılık, <strong>20</strong>07, Ankara.<br />
Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi,<br />
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi,<br />
<strong>20</strong>06, Ankara, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />
İnal, Mustafa, Açıklamalı 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu El Kitabı, Muhasebat<br />
Kontrolörleri Derneği Yayınları, <strong>20</strong>08, Ankara<br />
Kamu Yönetimi Araştırma Projesi Genel Rapor, TODAİE Yayını, No:238, 1991,<br />
Ankara<br />
Kartal, Nazım, İl Özel İdarelerinin Yeniden Yapılandırılması: Uygulama Aşaması<br />
Üzerine Bir Çözümleme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,<br />
Yayınlanmamış Doktora Tezi, <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />
91
Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />
Keleş, Özlem, İl Yönetiminde Bir Yerel Yönetim Organı Olarak İl Özel İdareleri,<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />
Koçak, S. Yaman ve Ekşi, Ali, “Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifinden Türkiye’de<br />
Yerel Yönetimler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:<br />
21, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Isparta, 295-307.<br />
Koçak, S.Yaman ve Kavakoğlu, Tamer, “İl Özel İdarelerinde İç Denetim Sisteminin<br />
Değerlendirilmesine İlişkin Bir Araştırma”, Sayıştay Dergisi, Sayı:77, <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />
Ankara, 119-148<br />
Kutluk, Ersoy, 3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi<br />
Kanununun Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.<br />
gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />
Muhasebat Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>09 Yılı Mahalli İdareler Mali İstatistikleri Bülteni,<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong>, www.muhasebat.gov.tr (07.07.<strong>20</strong>11)<br />
Oktay, Tarkan, Yerel Yönetim Reformu Sonrasında İl Özel İdareleri, Hayat Yayın Grubu,<br />
İstanbul, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Salman, Nurhayat, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı ve Yerel Yönetimlerde Modernizasyon<br />
Süreci, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek<br />
Lisans Tezi, <strong>20</strong>08, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />
Sezer, Özcan ve Vural, Tarık, “Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Devletin Değişen Rolü<br />
ve Merkezi Yönetim ile Yerel Yönetimler Arasında Yetki ve Görev Paylaşımı”, Maliye<br />
Dergisi Sayı: 159, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Tamer, Mustafa, Açıklamalı- Yorumlu-İçtihatlı İl Özel İdareleri, Mustafa Tamer<br />
Stratejik Araştırmalar Vakfı Yayınları, No:01, <strong>20</strong>09, İzmir<br />
Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, <strong>20</strong>03, Ankara<br />
Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, 1998, İzmir<br />
Toprak, Zerrin, Yerel Yönetimler, Nobel Yayınları, <strong>20</strong>06, Ankara<br />
Urhan, V.Feyza, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması”, Sayıştay<br />
Dergisi, Sayı:70, <strong>20</strong>08, s.85-<strong>10</strong>2<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler<br />
Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>11, Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>%<br />
MAHALLI_IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11) 5302<br />
sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr http://mevzuat.<br />
basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.5302&MevzuatIliski=0&sou<br />
rceXmlSearch= (12.03.<strong>20</strong>11) 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, Genel Gerekçesi<br />
http://www.belgenet.com/yasa/k5197-2.html (07.03.<strong>20</strong>11)<br />
92
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 93-1<strong>10</strong>, <strong>20</strong>12<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel<br />
Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir<br />
Araştırma<br />
Şule AYDIN TÜKELTÜRK* & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN**<br />
& Berrin GÜZEL***<br />
Özet<br />
Karşılıklı beklentilere yönelik algıları içeren psikolojik kontrat kavramı<br />
işveren ve çalışan arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi<br />
açısından dikkat edilmesi gereken bir konudur. Psikolojik kontratın ihlal<br />
edildiğinin algılanması çalışanları olumsuz davranışlara yönlendirmekte<br />
ve örgütsel bağlılığın azalmasına neden olabilmektedir. Bu kapsamda<br />
çalışmada psikolojik kontrat ihlal algısı ile çalışanların örgütsel bağlılıkları<br />
arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma sonucunda; otel işletmelerinde<br />
çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile duygusal bağlılıkları<br />
arasında anlamlı ve negatif yönlü, normatif bağlılıkları ile anlamlı<br />
ve pozitif yönlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Devam bağlılığı ile psikolojik<br />
kontrat ihlal algısı arasında anlamlı bir ilişki çıkmamıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: örgütsel bağlılık, psikolojik kontrat, otel işletmeleri<br />
1. GİRİŞ<br />
Psikolojik kontrat kavramı, işverenler ile çalışanlar arasında tam olarak<br />
tanımlanamayan ilişkilerin açıklanması gerektiğinde kullanılmakta ve<br />
temelinde çalışanların zihinlerinde yarattığı algı yatmaktadır 1 . Psikolojik<br />
kontrat kavramı, Rousseau tarafından “gelecekte verilmiş bir vaadin gerçekleşeceğine<br />
yönelik kişisel inanç ve gelecekte var olan faydalar yükümlülüğü”<br />
olarak tanımlanmış, bireysel olarak ele alınan ancak işveren ve<br />
* Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu,<br />
suleaydin<strong>20</strong>02@hotmail.com<br />
** Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi , nilufer.percin@nevsehir.edu.tr<br />
*** Yrd. Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Didim Meslek Yüksekokulu, berringuzel@<br />
hotmail.com<br />
1 Abigail Marks, “Developing a Multiple Foci Conceptualization of the Psychological<br />
Contract”, Employee Relations, 23 (5), <strong>20</strong>01, s. 455; David Clutterbuck, “Communication<br />
and the Psychological Contract”, Journal of Communication Management, 9 (4), <strong>20</strong>05, s.<br />
359.<br />
93
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
çalışanın her ikisinin de karşılıklı yükümlülüklerini kapsayan tek taraflı<br />
bir anlaşma olarak değerlendirilmiştir 2 .<br />
Günümüzde, işveren ile çalışanları birbirine bağlayan bağlar zaman<br />
içerisinde yıpranmış; bu da psikolojik kontrat açısından işletmelerin farklı<br />
uygulamalarda bulunmalarına neden olmuştur. Örgütsel değişim çalışanların<br />
psikolojik kontrat algılamalarını da değiştirmektedir. Psikolojik<br />
kontrat çerçevesinde, çalışan motivasyon ve tutumlarına olumsuz etki söz<br />
konusu olduğunda, işletme performansı da zarar görebilmektedir 3 . Psikolojik<br />
kontrat işverenin sağlamak zorunda olduğu hususları kapsamakla<br />
birlikte çalışanların yapısını ve çalışanlarla ilişkileri anlamak için yöneticilere<br />
yardımcı olan kilit bir kavramdır 4 .<br />
1.1. Psikolojik Kontrat<br />
Sadece örgütün değil, karşılıklı olarak çalışanların da örgütten bir takım<br />
beklentileri vardır. Bu beklentiler kendine özgü bir yapıya sahip olduğu<br />
gibi, çalışanların algılarını olumsuz yönde etkileyen bir takım kavramsal<br />
eğilimlerden de ayrıca etkilenmektedir 5 . Psikolojik kontratın bozulmasında<br />
etkili olan temel etkenler arasında; işveren-çalışan arasındaki ilişkide<br />
çatışma olması ve güven düzeyinin düşük olması, her iki tarafın birbirlerinin<br />
bakış açılarını anlayamadığı sosyal bir mesafenin olması, psikolojik<br />
kontratı sürdürmeye yönelik çabaların az olması, aksine ihlal etmeye yönelik<br />
çabaların fazlalığı, taraflar arasındaki ilişkiye sadece tek bir tarafın<br />
önem ve değer vermesi, taraflar arası iletişimin seyrek ve sığ olması, çalışanlara<br />
eğitim verilmesi konusunda söz verilmesine rağmen, bu durumun<br />
gerçekleşmemesi, ücret-fayda-diğer getiriler konusunda vaatler ile gerçekleşenler<br />
arasında olumsuz yönde fark bulunması, gerçekleşmesi vaat<br />
2 Mark V. Roehling, “The Origins and Early Development of the Psychological Contract<br />
Construct”, Journal of Management History, 3 (2), 1997, s. 213; Arlene Walker ve Dorothy<br />
M. Hutton, “The Application of the Psychological Contract to Workplace Safety”,<br />
Journal of Safety Research, 37, <strong>20</strong>06, s. 434.<br />
3 Jean M. Hiltrop, “Managing The Changing Psychological Contract”, Employee Relations,<br />
18 (1), 1996, s. 37; Heather Maguire, “Psychological Contracts: Are They Still Relevant?”,<br />
Career Development International, 7 (3), <strong>20</strong>02, s. 168; Carol Atkinson, “Career<br />
Management and the Changing Psychological Contract”, Career Development International,<br />
7 (1), <strong>20</strong>02, s. 17.<br />
4 Sandra L. Robinson ve Elizabeth Wolfe Rousseau, “Violating the Psychological Contract:<br />
Not the Exception but the Norm”, Journal of Organizational Behavior, 15, 1994, s. 246;<br />
Robert G. DelCampo, “Understanding the Psychological Contract: A Direction For the<br />
Future”, Management Research News, 30 (6), <strong>20</strong>07, s. 434.<br />
5 Robert J. Paul, Brian P. Niehoff ve William H. Turnley, “Empowerments, Expectations<br />
and the Psychological Contract – Managing the Dilemmas and Gaining the Advantages”,<br />
Journal of Socio-Economics, 29, <strong>20</strong>00, s. 477.<br />
94
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
edilen terfilerin gerçekleşmemesi, işin gereklerinin yanlış tanımlanması, iş<br />
güvencesine yönelik vaatlerin farklı olması, geribildirim ve inceleme konularında<br />
yönetimin yetersiz kalması, değişim yönetiminin etkin olmaması<br />
ve sorumluluk-yetki dağılımının adil olmaması sayılabilir 6 .<br />
Ancak bu noktada psikolojik kontratın çiğnenmesi (psychological contract<br />
violation) ile kontratın ihlal algısı (perception of psychological contract breach)<br />
arasındaki farkın belirtilmesi önemlidir. Nitekim Morrison ve Robinson<br />
(1997) psikolojik kontratın çiğnenmesinin oluşum sürecini açıkladığı<br />
modelde ihlal algısı, aracı bir takım yargılar bütünü olarak tanımlamıştır.<br />
Diğer bir deyişle ihlal algısı, bireyin çalıştığı örgütün, çalışanın katılımları<br />
dâhilinde psikolojik kontratın bir veya daha fazla yükümlülükleri yerine<br />
getirmede başarısız olduğu bilincini ifade etmektedir. İhlal algısı, her iki<br />
tarafın vaatleri ve gerçekleştirdikleri konusunda çalışanların algılarına dayanan<br />
kontrat gerçekleştirmenin bilişsel değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır.<br />
Psikolojik kontratın çiğnenmesi ise, belli koşullar altında,<br />
psikolojik kontratı yeterli düzeyde karşılayamayan örgüte yönelik inanca<br />
dair duygusal bir ifadedir. Bu noktada duyguların, belirli olayların bilişsel<br />
değerlemesine dayandığı dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır 7 .<br />
Kontratın ihlal algısı, psikolojik kontratın çiğnenmesine yönelik yoğun<br />
duygusal tepkilere neden olmayabilir. İhlalin bilişsel algısını duygusal<br />
tepkiye yöneltilmesi ve bu tepkinin yoğunluğu, çalışanın, yaşadıklarını<br />
algılanan ihlal kavramını yorumlama sürecine bağlıdır 8 .<br />
Psikolojik kontrat kavramı bazı demografik özellikler ile ilişkilendirilmiştir.<br />
Buna göre genç yaşlardaki çalışanların psikolojik kontrata yönelik<br />
ihlal algısı, işletmedeki yaşlı çalışanlara kıyasla daha düşüktür 9 . Kadın<br />
çalışanların erkek çalışanlara kıyasla, psikolojik kontrat konusunda daha<br />
katı bir tutum sergiledikleri, bu anlamda karşılıklı yükümlülüklerde daha<br />
sert davrandıkları söz konusudur <strong>10</strong> . Psikolojik kontratın ilişkisel ve işlemsel<br />
ayrımında kadro düzeyine göre farklılık göstermekte; tam zamanlı<br />
6 Thomas J. Zuber ve John B. Hammond, “The Physchological Contract: Retaining Newly<br />
Employed Physicians”, The Physician Executive, May-June, <strong>20</strong>02, s. 43.<br />
7 Elizabeth Wolfe Morrison ve Sandra L. Robinson, “When Employees Feel Betrayed: A<br />
Model of How Psychological Contract Violation Develops”, Academy of Management<br />
Review, 22 (1), 1997, s. 230.<br />
8 Sandra L. Robinson ve Elizabeth Wolfe Morrison, “The Development of Psychological<br />
Contract Breach and Violation: A Longitudinal Study”, Journal of Organizational Behavior,<br />
21, <strong>20</strong>00, s. 528.<br />
9 Janet Smithson ve Suzan Lewis, “Is Job Insecurity Changing the Psychological Contract?”,<br />
Personnel Review, 29 (6), <strong>20</strong>00, s. 684.<br />
<strong>10</strong> Rick, R. J. Tallman ve Nealia S. Bruning, “Relating Employees’ Psychological Contracts<br />
to Their Personality”, Journal of Managerial Psychology, 23 (6), <strong>20</strong>08, s. 697.<br />
95
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
çalışanların ilişkisel kontratları ile doğru yönlü ilişkisi bulunmaktadır 11 .<br />
Buna karşın turizm sektöründe yapılan çalışmada bu anlamda bir ilişki<br />
bulunmamıştır 12 . Ayrıca işletmedeki çalışma süresi ile özellikle ilişkisel<br />
psikolojik kontrat arasında doğru yönlü ilişki görülmüştür 13 . Buna göre;<br />
H1: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların psikolojik kontrat<br />
ihlal algılarında farklılıklara neden olmaktadır.<br />
1.2. Örgütsel Bağlılık<br />
İnsan kaynaklarının önemi ve bir işletmenin başarısının çoğunlukla çalışanlarının<br />
performansına bağlı olduğu bilinmektedir. İşten çıkarmaların,<br />
şirket skandal ve yönetim kademelerinde yaşanan yolsuzlukların arttığı<br />
günümüz iş dünyasında yöneticiler, örgütsel bağlılığı arttırmaya önem<br />
vermektedir. Bu anlamda çalışanların işletme ve örgüte bağlılığı, örgütsel<br />
hedeflere ulaşmada ve çalışanların örgüt içinde kalma isteği nedeniyle<br />
daha çok çalışmaya yönelttiği için önemli bir iş tutumu olmuştur. Bu<br />
nedenle birçok işletme örgütsel bağlılığı, şirket politikalarında ön sıralara<br />
taşımıştır 14 .<br />
Çalışanlara verilen önemin artması, zaman içerisinde örgütsel bağlılık<br />
ile ilgili araştırmaları arttırmıştır. Bu kavrama yönelik literatürde birçok<br />
tanım bulunmaktadır 15 . Söz konusu tanımlardan örgütsel bağlılığın çok<br />
boyutlu bir yapı olduğu görülmektedir. Kavram, ayrıntılı bir şekilde “bireyin,<br />
kimliğinin örgüt ile ve örgüt içerisindeki gücüdür. Kavramsal olarak<br />
en az üç etken ile birlikte tanımlanmaktadır: (a) örgütün amaç ve hedeflerine<br />
güçlü inanç ve bunların kabul edilmesi, (b) örgüt adına yüksek düzeyde<br />
çaba sarf etme isteği ve (c) örgüt içinde üyelik elde etmek için güçlü bir<br />
istek duyulması” olarak tanımlanmaktadır 16 .<br />
11 Jacqueline A.M. Coyle-Shapiro ve Ian Kessler, “Consequences Of The Psychologıcal<br />
Contract For The Employment Relatıonship: A Large Scale Survey”, Journal of Management<br />
Studies 37 (7), <strong>20</strong>00, s. 221.<br />
12 David J. McDonald ve Peter, J. Makin, “The Psychological Contract, Organizational<br />
Commitment and Job Satisfaction of Temporary Staff”, Leadership & Organization Development<br />
Journal, 21 (2), <strong>20</strong>00, s. 88.<br />
13 Coyle-Shapiro ve Kessler, a.g.e., s. 221.<br />
14 Robert Kreitner ve Angelo Kinicki, Organizational Behaviour, 6 th Edition, (USA: McGraw<br />
Hill Book, <strong>20</strong>04), s. <strong>20</strong>3<br />
15 Refik Balay, Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık, ;(Ankara: Nobel Yayın), <strong>20</strong>00,<br />
s.15; Mahmut Özdevecioğlu, “Algılanan Örgütsel Destek ile Örgütsel Bağlılık Arasındaki<br />
İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi<br />
ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 (2), <strong>20</strong>03, s. 114; Mehmet İnce ve Hasan Gül, Yönetimde<br />
Yeni Bir Paradigma: Örgütsel Bağlılık, (İstanbul: Çizgi Kitabevi, <strong>20</strong>05) s. 3-6.<br />
16 Lawson K. Savery ve Paul D. Syme, “Organizational Commitment and Hospital Pharmacists”,<br />
Journal of Management Development, 15 (1), 1996, s. 14.<br />
96
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
Örgütsel bağlılık bireyin örgütle ilişkisi ile şekillenen ve örgütün devamlı<br />
üyesi olma kararını almasını sağlayan bir davranıştır. Allen-Meyer<br />
(1997), örgütsel bağlılık kavramının duygusal, devam ve normatif olmak<br />
üzere temelde üç bileşenden oluştuğunu belirtmiştir. Ancak örgütsel bağlılık<br />
boyutlarında dört ortak özellik bulunmaktadır. Bunlar; psikolojik bir<br />
durumu yansıtması, örgüt üyeliğini sürdürme kararı, birey ile örgüt arasındaki<br />
ilişkileri göstermesi ve işgücü devrini azaltıcı yönde etkilerinin<br />
bulunmasıdır. Ne var ki, örgütsel bağlılık boyutları arasında ortak yönler<br />
bulunmasına rağmen her biri birbirinden farklı yapıya sahiptir 17 . Bu anlamda<br />
bir çalışanın örgüte duygusal olarak bağlanması, onun normatif ve<br />
devam anlamında bağlanmasını gerektirmemektedir 18 .<br />
Duygusal bağlılık boyutunda çalışan, kendini örgütü ile özdeşleştirmekten,<br />
onunla etkileşim halinde olmaktan ve örgütün bir üyesi olmaktan<br />
memnundur 19 . Bu noktada çalışan sadakat, duygusallık, aidiyet, mutluluk<br />
ve huzur gibi duygularla kendini örgüte psikolojik olarak bağlamaktadır<br />
<strong>20</strong> . Devam bağlılığı boyutuna göre çalışan, farklı yönde davranmasının<br />
getireceği maliyeti düşünerek tutarlı davranışlar göstermekte ve örgütte<br />
yer almaya devam etmektedir. Örgütten ayrılmanın yüksek maliyetleri<br />
çalışanı örgütte kalmaya zorlamaktadır 21 . Bu anlamda örgütte kalmanın<br />
sağlayacağı faydalar, örgütten ayrılmanın sağlayacaklarından fazla ise, çalışan<br />
kalma kararı vermektedir. Buna göre, örgütte kalmanın duygusal bir<br />
yanı bulunmamaktadır 22 . Normatif bağlılık ise, çalışanın örgütte kalmasını<br />
ahlaki açıdan değerlendirmesi ve sonuçta güçlü bir kişisel bağlılık duygusu<br />
ile örgütte kalmasıdır 23 . Çalışan kendini kuruma adamakta ve bağlılığı<br />
sürekli teşvik eden bir kültür çerçevesinde bağlılık duymaktadır. Politika,<br />
misyon, vizyon ve içselleştirilmiş inançlar da bu bağlılık kapsamında yer<br />
alabilir 24 .<br />
17 John P. Meyer ve Natalie J. Allen, Commitment in the Workplace, Theory, Research and<br />
Application, (USA: Sage Publishing, 1997), s. 11.<br />
18 Steve Ellis ve Penny Dick, Introduction to Organizational Behaviour, 2 nd Edition, (USA:<br />
McGraw Hill Pub., <strong>20</strong>03), s. 43.<br />
19 Natalie J. Allen ve John P. Meyer, “The Measurement and Antecedents of Affective,<br />
Continuance, and Normative Commitment to the Organization”, Journal of Occupational<br />
Psychology, 63, 1990, s. 2.<br />
<strong>20</strong> Constant D. Beugre, Managing Fairness in Organizations, (USA: Greenwood Publishing<br />
Group, 1998), s. 83.<br />
21 Allen ve Meyer, 1990, a.g.e., s. 3.<br />
22 Beugre, 1998, a.g.e., s. 83.<br />
23 John P. Meyer ve Natalie J. Allen, “A Three Component Conceptualization of Organizational<br />
Commitment”, Human Resource Management Review, 1, 1991, s. 11.<br />
24 Ufuk Durna ve Veysel Eren, “Üç Bağlılık Unsuru Ekseninde Örgütsel Bağlılık”, Doğuş<br />
Üniversitesi Dergisi, 6 (2), <strong>20</strong>05, s. 211.<br />
97
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
Örgütsel bağlılığı etkileyen bir takım etkenler bulunmaktadır. Örgütteki<br />
çalışma süresinin kısa olması; üst düzey kademelerde istihdam edilmesi<br />
25 ; ileri yaşlardaki çalışanların mevcut kademelerinin yüksek olması 26 ;<br />
eğitim düzeyinin düşük olması 27 ; yüksek ücret alınıyor olması 28 örgütsel<br />
bağlılığı arttıran nedenler arasında yer almaktadır. Örgüte bağlı etkenler<br />
arasında ise, rol çatışmalarının yaşanması 29 ; yöneticilerle iletişim, öğrenme<br />
olanaklarının olmaması 30 ; iş güvencesinin olmaması, kararlara katılımın<br />
sağlanmaması, sorumluluk verilmemesi ve olumsuz örgüt kültürü varlığı<br />
da 31 örgütsel bağlılığı azaltmaktadır. Bu anlamda;<br />
H2a: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların duygusal bağlılığında<br />
farklılıklara neden olmaktadır.<br />
H2b: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların devam bağlılığında<br />
farklılıklara neden olmaktadır.<br />
H2c: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların normatif bağlılığında<br />
farklılıklara neden olmaktadır.<br />
H2d: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların genel anlamda<br />
örgütsel bağlılığında farklılıklara neden olmaktadır.<br />
25 Peter Goudge, Employee Research, How To Increase Employee Involvement Through<br />
Consultation, (USA: Kogan Page Ltd., <strong>20</strong>06), s. 34<br />
26 Savery ve Syme, 1996, a.g.e., s. 15.<br />
27 Meltem Onay Özkaya, İpek Deveci Kocakoç ve Emre Karaa, “Yöneticilerin Örgütsel<br />
Bağlılıkları ve Demografik Özellikleri Arasındaki İlişkileri İncelemeye Yönelik Bir<br />
Alan Çalışması”, Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,<br />
13(2),<strong>20</strong>06,s. 80.<br />
28 Gillian Maxwell ve Gordon Steele, “Organisational Commitment: A Study of Manager in<br />
Hotels”, International Journal of Contemporary Hospitality Management, 15 (7), <strong>20</strong>03, s.<br />
367.<br />
29 M. Afzalur Rahim, Managing Conflict in Organizations, (USA: Grenwood Publishing<br />
Group, <strong>20</strong>00), s. <strong>10</strong>3.<br />
30 Thomas W. H. Ng, Marcus M. Butts, Robert J. Vandenberg, David M. Dejoy, ve Mark G.<br />
Wilson, “Effect of Management Communication Oppurtunity for Learning, and Work<br />
Schedule Flexibility on Organizational Commitment”, Journal of Vocational Behavior,<br />
68 (3), <strong>20</strong>06, s. 484.<br />
31 Azmi Yalçın ve Fatma Nur İplik, “Beş Yıldızlı Otellerde Çalışanların Demografik Özellikleri<br />
ile Örgütsel Bağlılıkları Arasındaki İlişkiyi Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma:<br />
Adana İli Örneği”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14 (1), <strong>20</strong>05,<br />
s. 397.<br />
98
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
1.3. Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi<br />
Psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık arasında önemli bir bağlantı bulunmaktadır.<br />
Yapılan araştırmalarda psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık<br />
algı düzeyleri arasında pozitif yönde yüksek düzeyde ilişki olduğu<br />
görülmüştür 32 . İşgören ve işveren arasında açıkça ifade edilmeyen karşılıklı<br />
beklentiler, eğer doğru tanımlanan algılardan oluşursa, işgörenin<br />
örgütün değerlerini kabul etmesi ve örgütün üyesi olarak kalmayı istemesi<br />
gibi olumlu davranışlarla sonuçlanmaktadır. Psikolojik kontrat ihlal<br />
edilmediğinde başta örgütsel bağlılık olmak üzere, devamsızlık, işgören<br />
performansı, işgören devir hızı vb. işle ilgili davranışlarda olumlu etkiler<br />
görülmektedir 33 . Ayrıca ilişkisel psikolojik kontratların iş tatmini ve örgütsel<br />
bağlılıkla; işlemsel kontratların ise işten ayrılma niyeti ile pozitif<br />
korelasyon gösterdiği görülmektedir 34 . Çalışan örgütte kendisine yönelik<br />
psikolojik kontratın ihlal edildiğini algılamasına rağmen, örgütte kalması<br />
ileriki dönemlerde düşük kalitede hizmet sunmasına, dedikodu yapmasına,<br />
donanımlara zarar vermesine ve işletme içerisinde hırsızlık yapmasına<br />
neden olabilmektedir 35 . Bu bilgiler ışığında çalışmada oluşturulan model<br />
Şekil 1’deki gibidir.<br />
32 Fatih Karcıoğlu ve Erkan Türker, “Psikolojik Sözleşme ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Sağlık<br />
Çalışanları Üzerine Bir Uygulama”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler<br />
Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 24, Sayı:2, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 121.<br />
33 Michael Armstrong, A Handbook of Human Resource Management Practice, <strong>10</strong>. Basım,<br />
(London: Kogan Page, <strong>20</strong>06), s. 225; Coyle-Shapiro ve Kessler, <strong>20</strong>00, a.g.e., s. 904; Jane<br />
Sturges, Neil Conway, David Guest ve Andreas Liefooghe, “Managing the Career Deal:<br />
The Psychological Contract as a Framework for Understanding Career Management,<br />
Organizational Commitment and Work Behavior”, Journal of Organizational Behavior,<br />
26, <strong>20</strong>05, s. 821.<br />
34 Hande Mimaroğlu Özgen ve Hüseyin Özgen, “Psikolojik Sözleşme ve Boyutlarının İş<br />
Tatmini, Örgütsel Bağlılık ve İşten Ayrılma Niyetine Etkileri: Tıbbi Satış Temsilcileri<br />
Üzerinde Bir Aarştırma”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, <strong>Cilt</strong>:<br />
19, Sayı: 1, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 1.<br />
35 Janice Anna Knights ve Barbara Jean Kennedy, “Psychological Contract Violation: Impacts<br />
on Job Satisfaction and Organizational Commitment Among Australian Senior<br />
Public Servants”, Applied HRM Research, <strong>10</strong> (2), <strong>20</strong>05, s. 58.<br />
99
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
Şekil 1: Kurulan hipotezlere yönelik model<br />
H3d<br />
Duygusal<br />
Psikolojik<br />
H3a<br />
H3b<br />
Devam<br />
H3c<br />
Normatif<br />
H3a: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların duygusal<br />
bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />
H3b: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların devam<br />
bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />
H3c: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların normatif<br />
bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />
H3d: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların genel<br />
anlamda örgütsel bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />
2. METODOLOJİ<br />
Çalışmada kullanılan ölçekler önceki araştırmalarda geliştirilmiş ve yayınlanmıştır.<br />
Bu ölçekler ile ilgili detaylar aşağıdaki gibidir.<br />
Örgütsel bağlılık, Meyer ve Allen tarafından oluşturulan ve geçerlilik<br />
ve güvenilirliği Wasti (<strong>20</strong>00) tarafından yapılan ölçek kullanılmıştır. Ölçek<br />
18 ifadeden oluşmakta; duygusal ve devam ve normatif bağlılık altışar<br />
ifade ile ölçülmektedir. Duygusal bağlılığa yönelik ifadelerden bazıları;<br />
“işyerimin sorunlarını kendi sorunlarım gibi hissediyorum”, “işyerim<br />
benim için özel anlam taşıyor” ve “kariyerimin geri kalanını işyerimde<br />
geçirmekten mutlu olurum” şeklindedir. Devam bağlılığı, “şuan işyerim-<br />
<strong>10</strong>0
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
de kalmam bir istek olduğu kadar, gerekliliktir”, “işyerimden ayrılmama<br />
nedenlerinden biri de olası işyeri alternatiflerinin azlığıdır” ifadeleri ile;<br />
normatif bağlılık ise “işyerim benim bağlılığımı hakediyor”, “kariyer gelişimim<br />
açısından işyerime çok şey borçluyum” ve “işyerimdeki sorumluluklarım<br />
nedeniyle işten ayrılmamın doğru olmayacağını düşünüyorum”<br />
ifadeleri ile ölçülmüştür. Ölçeğin boyutları anlamında güvenilirliğe yönelik<br />
Cronbach alpha değerleri duygusal bağlılık için ,844; devam bağlılığı<br />
için ,719 ve normatif bağlılık için ise ,680’dir.<br />
Psikolojik kontrat ihlali Robinson ve Morrison (<strong>20</strong>00) tarafından geliştirilen<br />
ve dokuz ifadeden oluşan ölçek ile ölçülmüştür. Bu ölçekteki ifadelerden<br />
bazıları “işe alındığımda işverenim verdiği tüm sözleri yerine<br />
getirerek beni hayal kırıklığına uğratmadı”, “kendi payıma düşenleri yapmama<br />
karşın, işverenim bana verdiği sözlerin çoğunu tutmadı” ve “işyerimin<br />
beni aldattığını hissediyorum”dur. Ölçeğin güvenilirliğine yönelik<br />
Cronbach alpha değeri ,904’tür.<br />
Çalışmada evren olarak İstanbul’da T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından<br />
5 yıldız olarak belgelenen otel işletmeleri seçilmiştir. İstanbul’un<br />
<strong>20</strong><strong>10</strong> yılı içerisinde 6.960.980 kişi tarafından ziyaret edilmesi 36 , Türkiye<br />
için önemli turizm destinasyonlarından biri olduğunu göstermektedir.<br />
İstanbul’da bulunan 30’dan fazla beş yıldızlı otel işletmelerinde rasgele örneklem<br />
yöntemi ile 194 çalışandan elde edilen veriler kullanılmıştır. Veriler<br />
anket tekniği ile toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 16.0 versiyonu<br />
kullanılmış ve t-testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır.<br />
3. BULGULAR<br />
Araştırmaya katılan çalışanlara yönelik demografik verilere göre; %58.8’i<br />
erkek, %62.4’ü 19-29 yaş arasında, %53.1’i bekar, %37.6’sı lisans mezunu,<br />
%28.4’ü yiyecek-içecek biriminde görev yapmakta, %26.8’i 1.001-1.250 TL<br />
arasında gelir elde etmekte, %77.3’ü kadrolu şekilde istihdam edilmekte<br />
ve %54.6’sı işletmede 2-5 yıl arasında çalışmaktadır.<br />
36 (www.istanbulkulturturizm.gov.tr)<br />
<strong>10</strong>1
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
Tablo 1: Tanımlayıcı İstatistikler<br />
Değişkenler Ortalama Standart Sapma<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı 3,87 1,021<br />
Duygusal Bağlılık 2,26 1,18<br />
Devam Bağlılığı 3,45 ,827<br />
Normatif Bağlılık 3,60 ,859<br />
Örgütsel Bağlılık 3,66 ,64265<br />
Otel işletmelerinde çalışanların psikolojik kontrat ihlal algısı kararsızlık<br />
düzeyindedir. Buna göre otel çalışanları kendilerine verilen vaatlerin<br />
yerine getirilmesi konusunda kararsızlık içerisinde olmalarına rağmen, işverenleri<br />
ile aralarındaki psikolojik kontratın ihlal edilmediğini belirtmiştir.<br />
Çalışanların duygusal bağlılıkları, devam ve normatif bağlılığa kıyasla<br />
oldukça düşüktür. Ancak çalışanlar duygusal bağlılık duymadıklarını belirtmelerine<br />
rağmen, örgüte karşı devam ve normatif bağlılık konusunda<br />
da kararsız kalmayı tercih etmişlerdir. Genel anlamda çalışanların örgütsel<br />
bağlılıkları orta düzeydedir. Bu noktada çalışanların işletmeye orta derece<br />
bağlı oldukları, yüksek bir bağlılıklarının olmadığını belirtmek mümkündür.<br />
Çalışmada birinci hipotez psikolojik kontrat ihlal algısının demografik<br />
özelliklere göre farklılık göstereceği şeklindedir. Yapılan analizlerde psikolojik<br />
kontrat ihlal algısı, çalışanların sadece gelir düzeyine göre (p=,032)<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermiştir. Buna göre gelir düzeyleri<br />
arasında 751 – <strong>10</strong>00 TL (a.o.: 3,46) ve <strong>10</strong>01 – 1250 TL (a.o.: 3,89)<br />
arasındaki çalışanlar bu konuda kararsızlık durumunda iken, 1501 TL ve<br />
daha fazla (a.o.: 4,05), 501 – 750 TL (a.o.: 4,09) ve 1250 – 1500 TL (a.o.: 4,<strong>10</strong>)<br />
otel işletmelerinde psikolojik kontrat ihlaline yönelik bir algı yaşamadıklarını,<br />
işverenlerinin anlaşmanın kendilerine düşen payı yerine getirdiklerini<br />
belirtmiştir. Bu anlamda H1 kısmen desteklenmiştir.<br />
Çalışmada kurulan ikinci hipotez grubunda örgütsel bağlılığın boyutlarının<br />
(duygusal, devam ve normatif) ve örgütsel bağlılığın bir bütün<br />
olarak demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermeyeceği<br />
yönündedir. Analizlerde çalışanların duygusal bağlılığı eğitim düzeyleri<br />
(p=,011), çalıştıkları birim (p=,022) ve gelir düzeylerine (p=,000) göre farklılık<br />
göstermektedir. Buna göre eğitim düzeylerine göre; örgüte yönelik<br />
en düşük bağlılığı sırasıyla lisans (a.o.: 1,91) ve lisansüstü mezunları (a.o.:<br />
<strong>10</strong>2
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
2,22) gösterirken, en yüksek düzeyde örgütsel bağlılık ilköğretim mezunlarında<br />
(a.o.: 3,14) görülmektedir. Ancak ilköğretim mezunları da bu<br />
duygusal bağlılık konusunda kararsız durumdadır. Çalışanların istihdam<br />
edildiği birime göre en düşük duygusal bağlılık, insan kaynakları birimi<br />
çalışanlarında (a.o.: 1,33) görülmektedir. Bunu sırasıyla, yiyecek-içecek<br />
(a.o.: 2,03) ve önbüro (a.o.: 2,33), halkla ilişkiler (a.o.: 2,38) takip etmektedir.<br />
Muhasebe birimi çalışanları duygusal bağlılığı olmayanlar arasında<br />
en yüksek ortalamaya (a.o.: 2,80) sahiptir. Araştırmaya katılan otel işletmeleri<br />
çalışanları arasında duygusal bağlılığı belirgin şekilde yüksek olan<br />
bir birim çalışanları saptanmamıştır. Gelir düzeyi açısından ise, en düşük<br />
duygusal bağlılık 1501 TL ve üzerinde ücret alan çalışanlarda (a.o.: 1,53)<br />
görülmektedir. Bunu 1251 – 1500 TL (a.o.: 1,70), 751 – <strong>10</strong>00 TL (a.o.: 2,41)<br />
arasında ücret alan çalışanlar izlemektedir. 501 – 750 TL (a.o.: 2,49) alarak<br />
en düşük gelir düzeyine sahip çalışanlar ise örgüte yönelik duygusal bağlılık<br />
göstermeseler de, araştırmaya katılan çalışanlar arasında en yüksek<br />
duygusal bağlılığa sahiptir.<br />
Devam bağlılığının otel işletmelerinde çalışanların gelir düzeyleri<br />
(p=,008) ve işletmedeki çalışma sürelerine (p=,050) göre farklılık görülmüştür.<br />
Buna göre gelir düzeyine göre; <strong>10</strong>01 – 1250 TL arasında gelir sağlayanların<br />
(a.o.: 3,15) en düşük, sırasıyla 1501 TL ve üzerinde (a.o.: 3,25),<br />
1251 – 1500 TL gelir elde eden otel çalışanları (a.o.: 3,57) takip etmektedir.<br />
En yüksek devam bağlılığını gösteren otel çalışanları, 501 – 750 TL arasında<br />
gelir elde edenlerdir (a.o.: 3,74). Devam bağlılığında dikkat çeken nokta,<br />
tüm gelir düzeylerindeki çalışanların, örgüte yönelik devam bağlılığı<br />
gösterme konusunda kararsız kaldığı, gelir düzeyleri arasında belirgin bir<br />
farkın görülmediği saptanmıştır. İşletmedeki çalışma süresine göre ise,<br />
en düşük devam bağlılığı 1 yıldan az süredir (a.o.: 3,28) otel işletmesinde<br />
istihdam edilenler göstermektedir. Sırasıyla, 2-5 yıl (a.o.: 3,40), <strong>10</strong>-13 yıl<br />
(a.o.: 3,58), 6-9 yıl (a.o.: 3,84) çalışanlarda devam bağlılığı artış eğilimindedir.<br />
En yüksek devam bağlılığı 14 yıl ve daha fazla süredir (a.o.: 4,41) otel<br />
işletmesinde çalışanlarda görülmektedir. Otel işletmesinde uzun süredir<br />
çalışanların, zaman içerisinde yüksek kademelerde yer alabilecekleri de<br />
göz önünde bulundurulduğunda, bu durum normal olarak karşılanabilir.<br />
Çalışanların genel anlamdaki örgütsel bağlılıkları sadece gelir düzeyine<br />
(p=,016) göre farklılık göstermektedir. Her ne kadar çalışanların genel<br />
örgütsel bağlılığı orta düzeyde olsa da, <strong>10</strong>01-1250 TL arasında geliri<br />
olan çalışanların (a.o.:3,50) örgütsel bağlılıkları en düşük düzeyde, 501-750<br />
TL arasında gelir elde edenler (a.o.:3,97) ise en yüksek örgütsel bağlılığa<br />
sahiptir. En düşük örgütsel bağlılığı sırasıyla 1501 TL ve üzeri (a.o.:3,54),<br />
751-<strong>10</strong>00 TL (a.o.:3,62), 1251-1500 TL arasında gelir elde edenler (a.o.:3,91)<br />
izlemektedir.<br />
<strong>10</strong>3
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
Örgütsel bağlılık ve boyutlarının demografik özelliklere göre farklılık<br />
göstermesine yönelik kurulan H2a, H2b ve H2d kısmen kabul edilmiştir.<br />
Ancak normatif bağlılığın herhangi bir demografik özelliğe göre farklılık<br />
göstermemesi nedeniyle H2c reddedilmiştir.<br />
Psikolojik kontrat ihlal algısı ile çalışanların örgütsel bağlılık ve örgütsel<br />
bağlılığın boyutları arasındaki ilişkiye yönelik kurulan H3a, H3b, H3c<br />
ve H3d hipotezlerinin testi için korelasyon analizi yapılmıştır. Elde edilen<br />
sonuç Tablo 2’de görülmektedir.<br />
Tablo 2: Değişkenler Arası Korelasyon<br />
Psikolojik<br />
Kontrat İhlal<br />
Algısı<br />
Psikolojik Kontrat İhlal<br />
1<br />
Algısı<br />
Duygusal<br />
Bağlılık<br />
Devam<br />
Bağlılığı<br />
Normatif<br />
Bağlılık<br />
Duygusal Bağlılık -,257* 1<br />
Devam Bağlılığı ,050 ,113 1<br />
Normatif Bağlılık ,468* -,137 ,360* 1<br />
Örgütsel Bağlılık ,474* -,192* ,648* ,828<br />
*Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlıdır.<br />
Korelasyon tablosu incelendiğinde, otel işletmesi çalışanlarının psikolojik<br />
kontratlarının ihlal edildiğine yönelik algıları ile örgüte yönelik duygusal<br />
bağlılıkları arasındaki ilişki anlamlı ve negatif yönlüdür (r= -,257;<br />
p= ,000). Normatif bağlılık ile ihlal algıları arasındaki ilişki de anlamlı ve<br />
pozitif yönlüdür (r= ,468; p= ,000). Devam bağlılığı ve ihlal algısı arasında<br />
anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ayrıca araştırmada çalışanların devam<br />
bağlılığı ile normatif bağlılıkları arasında da anlamlı ve pozitif yönlü (r=<br />
,360; p= ,000) bir ilişki de görülmüştür. Örgütsel bağlılık bir bütün olarak<br />
ele alındığında, psikolojik kontrat ihlal algısı ile doğru yönlü ilişkilidir (r=<br />
,474; p=000). Bu bulgular sonucunda H3a, H3c ve H3d hipotezleri kabul<br />
edilmiş, H3b ise reddedilmiştir.<br />
Psikolojik kontrat ihlal algısı ile duygusal bağlılık arasındaki ilişkide<br />
açıklayıcılık düzeyinin belirlenmesine yönelik doğrusal regresyon analizinden<br />
yararlanılmıştır. Buna göre ilgili tablolar aşağıdaki gibidir.<br />
<strong>10</strong>4
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
Tablo 3: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Duygusal Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />
Düzeltilmiş Tahminin<br />
Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />
Duygusal Bağlılık -,257 ,066 ,061 1,15721<br />
(Bağımlı değişken: Duygusal Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />
Algısı)<br />
Tablo 4: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Duygusal Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />
Model Beta T Sig.<br />
Sabit Sayı 3,407 <strong>10</strong>,275 ,000<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı -,297 -3,591 ,000<br />
Her iki tablo incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının duygusal<br />
bağlılık üzerinde %6 gibi oldukça düşük düzeyde açıklamaktadır. Beta<br />
değerinin negatif yönlü olması ilişkinin ters yönlü oluğunu göstermektedir.<br />
Regresyonda r 2 değerinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu<br />
noktada çalışanların işletmeye duygusal olarak bağlanmalarında psikolojik<br />
kontrat ihlallerinin etkili olduğunu söylemek oldukça güçtür.<br />
Tablo 5: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Normatif Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />
Düzeltilmiş Tahminin<br />
Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />
Normatif Bağlılık ,468 ,219 ,215 ,76554<br />
(Bağımlı değişken: Normatif Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />
Algısı)<br />
Tablo 6: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Normatif Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />
Model Beta T Sig.<br />
Sabit Sayı 2,074 9,415 ,000<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ,395 7,183 ,000<br />
<strong>10</strong>5
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
Tablo 5 ve 6 incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının normatif<br />
bağlılık üzerinde 21% etkili olduğu görülmektedir. Bu anlamda çalışanların<br />
normatif bağlılıklarında psikolojik kontratlarının ihlal algıları %21<br />
düzeyinde etkilidir. Beta değerinin pozitif yönlü olması ise ilişkinin doğru<br />
yönlü olduğunu göstermektedir.<br />
Tablo 7: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Örgütsel Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />
Düzeltilmiş Tahminin<br />
Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />
Örgütsel Bağlılık ,474 ,224 ,2<strong>20</strong> ,56932<br />
(Bağımlı değişken: Örgütsel Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />
Algısı)<br />
Tablo 8: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Örgütsel Bağlılığa Etkisini<br />
Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />
Model Beta T Sig.<br />
Sabit Sayı 2,5<strong>10</strong> 15,0<strong>10</strong> ,000<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ,298 7,133 ,000<br />
Tablo 7 ve 8 incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının genel anlamda<br />
örgütsel bağlılık üzerinde 22% etkili olduğu görülmektedir. Bu anlamda<br />
çalışanların örgütsel bağlılıklarında psikolojik kontratlarının ihlal<br />
algılarını %22 düzeyinde etkilidir. Beta değerinin pozitif yönlü olması ise<br />
ilişkinin doğru yönlü olduğunu göstermektedir.<br />
4. TARTIŞMA ve SONUÇ<br />
Psikolojik kontrat, çalışanların kendi zihinlerinde yarattığı bir algıdan<br />
oluşmaktadır. Bu anlamda işveren ile çalışan arasında görünmeyen bir anlaşma<br />
olduğu göz önüne alındığında, psikolojik kontrat ihlali de karşılıklı<br />
verilen vaatlerin yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu<br />
ihlal de çalışanların farklı tepki vermelerinin yanı sıra, örgüte yönelik bağlılıklarını<br />
da etkileyebilmektedir.<br />
Çalışmada, otel işletmelerinde çalışanların genel anlamda psikolojik<br />
kontrat ihlali algılamadıkları düşünülebilir. Nitekim ihlal algısının ortala-<br />
<strong>10</strong>6
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
masının olumlu bir algıya yakın oluşu, karşılıklı vaatlerin yerine getirildiği<br />
şeklinde yorumlanabilir. İhlal algısının özellikle gelir düzeylerine göre<br />
yaklaşık değerlerde olmasına rağmen farklılık göstermiş olması, işverenin<br />
çalışanların ücret beklentilerini gözden geçirmesi gerektiği anlamına gelebilir.<br />
İşverenlerin vaatlerini hemen hemen yerine getirmiş olduğu bilinci,<br />
çalışanların işyerinde kalmalarının duygusal boyutuna yönelik bağlılıklarını<br />
olumsuz etkilemektedir. Bu sonuç oldukça düşündürücüdür. Bu<br />
bulgu sonucunda işverenlerin vaatlerini yerine getirmiş olmasının, çalışanlarını<br />
duygusal olarak örgüte bağlayacakları anlamına gelmediği öne<br />
sürülebilir. Ancak, duygusal bağlılık ile ihlal algısı arasındaki bu negatif<br />
yönlü zayıf ilişki, söz konusu bu yargının fazlasıyla etkili olmayacağının<br />
da bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.<br />
Psikolojik kontratlardaki vaatlerin işveren tarafından yerine getirilmesi,<br />
çalışanların örgüte yönelik etik anlamdaki bağlılıklarını arttırdığı saptanmıştır.<br />
Bu noktada, vaatlerin yerine getirilmiş olması, çalışanların ahlaki<br />
anlamda örgüte bağlı kalmalarını da sağlamaktadır. Diğer bir deyişle,<br />
çalışanlar vaatlerin gerçekleştiği örgütlere karşı ayrıca ahlaki bir bağlılık<br />
duymakta ve kendini örgüte adayabilmektedir. Ne var ki, söz konusu ilişkinin<br />
gücü çok yüksek değildir. Günümüz iş dünyasında yeni psikolojik<br />
kontratların yer aldığı, bu anlamda örgüte karşı profesyonel anlamda bir<br />
bağlılığın olduğu ve uzun süreli iş güvencesinin yerini belirsizliğin aldığı<br />
göz önüne alındığında, çalışanların örgüte çok da fazla bağlanmaması şaşırtıcı<br />
bir sonuç olmayacaktır.<br />
Günümüz küresel rekabet ortamı içerisinde işverenler her ne kadar<br />
çalışanlarına uzun süreli iş güvencesi sunamasalar da, çalışanlarının örgütsel<br />
bağlılıklarını kaybetmek istememektedir. Ancak bu bağlılığı sağlamak<br />
için bir takım önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemlerin en<br />
önemlisi, işe alım sürecinde adaylara verilen vaatlerin gerçekleşebilirliği<br />
ve süre sınırları net bir şekilde belirlenmelidir. Bu noktada, yazılı anlaşmaların<br />
açık ve kolay anlaşılabilir olması önemlidir. Ancak, yazılı olmayan<br />
anlaşmalarda ise, özellikle örgüt kültürünün doğru şekilde oluşturulması,<br />
yanlış algılamalara neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.<br />
Psikolojik kontratların temelinde algı olduğu göz önüne alındığında<br />
örgüt kültürünün önemi ön plana çıkmaktadır.<br />
Çalışanların örgüte kısa sürede uyum sağlaması için etkin bir sosyalleşme<br />
sürecinden geçirilmesi gerekmektedir. Bu noktada çalışanların işe<br />
uyum süreçleri boyunca, onlara yardımcı olabilecek ve örgütü doğru şekilde<br />
yorumlayabilen ekip arkadaşları kullanılabilir. Söz konusu bu ekip<br />
<strong>10</strong>7
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
arkadaşı çalışanın karşılaşabileceği yanlış algılamaları düzeltmesinde de<br />
etkili olabilecektir. Çalışanların, üstleri ile etkin iletişim kurmaları, özellikle<br />
ilişkisel psikolojik kontratların ihlal edilmesini önleyebilecek diğer<br />
bir noktadır. Örgüt içerisinde iletişim kanallarının açık olması, etkin ve<br />
verimli şekilde iletişimin sağlanması, kontrat ihlalini önleyebileceği gibi,<br />
çalışanların bağlılıklarını da arttırabilecektir.<br />
Çalışanların yetkilendirilmesi, iş tatminlerinin sağlanması, olası kariyer<br />
engellerinin önceden saptanarak ortadan kaldırılması veya azaltılmasına<br />
yönelik çalışmalar yapılması, profesyonel iş hayatı içerisinde örgütün<br />
aynı zamanda bir “aile” olduğu düşüncesinin çalışanlar tarafından benimsenmesi,<br />
çalışanların örgütsel bağlılıklarını arttıracak ve işletmenin daha<br />
etkin ve verimli çalışmasına yardımcı olacaktır.<br />
KAYNAKÇA<br />
ALLEN, Natalie J. ve MEYER, John P. “The Measurement and Antecedents of<br />
Affective, Continuance, and Normative Commitment to the Organization”,<br />
Journal of Occupational Psychology, 63, 1990, s.1-18.<br />
ARMSTRONG, Michael, A Handbook of Human Resource Management Practice, <strong>10</strong>.<br />
Basım, London: Kogan Page, <strong>20</strong>06.<br />
ATKINSON, Carol, “Career Management and the Changing Psychological<br />
Contract”, Career Development International, 7 (1), <strong>20</strong>02, s. 14-23.<br />
BALAY, Refik, Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık, Ankara: Nobel Yayın,<br />
<strong>20</strong>00.<br />
BEUGRE, Constant D. Managing Fairness in Organizations, USA: Greenwood<br />
Publishing Group, 1998.<br />
CLUTTERBUCK, David, “Communication and the Psychological Contract”,<br />
Journal of Communication Management, 9 (4), <strong>20</strong>05, s. 359-364.<br />
COYLE-SHAPIRO, Jacqueline A. -M ve KESSLER, Ian, “Consequences Of The<br />
Psychologıcal Contract For The Employment Relatıonship: A Large Scale<br />
Survey”, Journal of Management Studies 37 (7), <strong>20</strong>00, s. 903-930.<br />
DELCAMPO, Robert G., “Understanding the Psychological Contract: A Direction<br />
For the Future”, Management Research News, 30 (6), <strong>20</strong>07, s. 432-440.<br />
DURNA, Ufuk ve EREN, Veysel, “Üç Bağlılık Unsuru Ekseninde Örgütsel Bağlılık”,<br />
Doğuş Üniversitesi Dergisi, 6 (2), <strong>20</strong>05, s. 2<strong>10</strong>- 219.<br />
ELLIS, Steve ve DICK, Penny, Introduction to Organizational Behaviour, 2 nd Edition,<br />
USA: McGraw Hill Pub., <strong>20</strong>03.<br />
GOUDGE, Peter, Employee Research, How To Increase Employee Involvement Through<br />
Consultation, USA: Kogan Page Ltd., <strong>20</strong>06.<br />
HILTROP, Jean M., “Managing The Changing Psychological Contract”, Employee<br />
Relations, 18 (1), 1996, s. 36-49.<br />
<strong>10</strong>8
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
İNCE, Mehmet ve GÜL, Hasan, Yönetimde Yeni Bir Paradigma: Örgütsel Bağlılık,<br />
İstanbul: Çizgi Kitabevi, <strong>20</strong>05.<br />
KARCIOĞLU, Fatih ve TÜRKER, Erkan, “Psikolojik Sözleşme ile Örgütsel Bağlılık<br />
İlişkisi: Sağlık Çalışanları Üzerine Bir Uygulama”, Atatürk Üniversitesi<br />
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 24, Sayı:2, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 121-140.<br />
KNIGHTS, Janice Anna ve KENNEDY, Barbara Jean, “Psychological Contract<br />
Violation: Impacts on Job Satisfaction and Organizational Commitment<br />
Among Australian Senior Public Servants”, Applied HRM Research, <strong>10</strong> (2), <strong>20</strong>05,<br />
s. 57-72.<br />
KREITNER Robert ve KINICKI, Angelo, Organizational Behaviour, 6 th Edition, USA:<br />
McGraw Hill Book, <strong>20</strong>04.<br />
MAGUIRE, Heather, “Psychological Contracts: Are They Still Relevant?”, Career<br />
Development International, 7 (3), <strong>20</strong>02, s. 167-180.<br />
MARKS, Abigail, “Developing a Multiple Foci Conceptualization of the<br />
Psychological Contract”, Employee Relations, 23 (5), <strong>20</strong>01, s. 454-467.<br />
MAXWELL, Gillian ve STEELE, Gordon, “Organisational Commitment: A Study<br />
of Manager in Hotels”, International Journal of Contemporary Hospitality<br />
Management, 15 (7), <strong>20</strong>03, s. 362-369.<br />
MCDONALD, David, J. ve MAKIN, Peter, J., “The Psychological Contract,<br />
Organizational Commitment and Job Satisfaction of Temporary Staff”,<br />
Leadership & Organization Development Journal, 21 (2), <strong>20</strong>00, s. 84-91.<br />
MEYER, John P. ve ALLEN, Natalie J. Commitment in the Workplace, Theory, Research<br />
and Application, USA: Sage Publishing, 1997.<br />
MEYER, John P. ve ALLEN, Natalie J., “A Three Component Conceptualization of<br />
Organizational Commitment”, Human Resource Management Review, 1, 1991, s.<br />
61-89.<br />
MORRISON, Elizabeth Wolfe ve ROBINSON, Sandra L., “When Employees Feel<br />
Betrayed: A Model of How Psychological Contract Violation Develops”,<br />
Academy of Management Review, 22 (1), 1997, s. 226-256.<br />
NG, Thomas W. H., BUTTS, Marcus M., VANDENBERG, Robert J., DEJOY, David<br />
M. ve WILSON, Mark G., “Effect of Management Communication Oppurtunity<br />
for Learning, and Work Schedule Flexibility on Organizational Commitment”,<br />
Journal of Vocational Behavior, 68 (3), <strong>20</strong>06, s. 474-489.<br />
ÖZDEVECİOĞLU, Mahmut, “Algılanan Örgütsel Destek ile Örgütsel Bağlılık<br />
Arasındaki İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Dokuz Eylül<br />
Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 (2), <strong>20</strong>03, s.113-130.<br />
ÖZGEN, Hande Mimaroğlu ve ÖZGEN, Hüseyin, “Psikolojik Sözleşme ve<br />
Boyutlarının İş Tatmini, Örgütsel Bağlılık ve İşten Ayrılma Niyetine Etkileri:<br />
Tıbbi Satış Temsilcileri Üzerinde Bir Aarştırma”, Çukurova Üniversitesi Sosyal<br />
Bilimler Enstitüsü Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 19, Sayı: 1, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 1-19.<br />
ÖZKAYA, Meltem Onay, KOCAKOÇ, İpek Deveci ve KARAA, Emre, “Yöneticilerin<br />
Örgütsel Bağlılıkları ve Demografik Özellikleri Arasındaki İlişkileri İncelemeye<br />
Yönelik Bir Alan Çalışması”, Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler<br />
Fakültesi Dergisi, 13 (2), <strong>20</strong>06, s. 76-96.<br />
<strong>10</strong>9
Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />
PAUL, Robert J., NIEHOFF, Brian P. ve TURNLEY, William H., “Empowerments,<br />
Expectations and the Psychological Contract – Managing the Dilemmas and<br />
Gaining the Advantages”, Journal of Socio-Economics, 29, <strong>20</strong>00, s. 471-485.<br />
RAHIM, M. Afzalur, Managing Conflict in Organizations, USA: Grenwood Publishing<br />
Group, <strong>20</strong>00.<br />
ROBINSON, Sandra L. ve MORRISON, Elizabeth Wolfe, “The Development of<br />
Psychological Contract Breach and Violation: A Longitudinal Study”, Journal<br />
of Organizational Behavior, 21, <strong>20</strong>00, s. 525-546.<br />
ROBINSON, Sandra L. ve ROUSSEAU, Denise M. “Violating the Psychological<br />
Contract: Not the Exception but the Norm”, Journal of Organizational Behavior,<br />
15, 1994 s. 245-259.<br />
ROEHLING, Mark V., “The Origins and Early Development of the Psychological<br />
Contract Construct”, Journal of Management History, 3 (2), 1997, s. <strong>20</strong>4-217.<br />
SAVERY, Lawson K. ve SYME, Paul D., “Organizational Commitment and Hospital<br />
Pharmacists”, Journal of Management Development, 15 (1), 1996, s. 14-22.<br />
SMITHSON, Janet ve LEWIS, Suzan, “Is Job Insecurity Changing the Psychological<br />
Contract?”, Personnel Review, 29 (6), <strong>20</strong>00, s. 680-702.<br />
STURGES, Jane, CONWAY, Neil, GUEST, David ve LIEFOOGHE, Andreas,<br />
“Managing the Career Deal: The Psychological Contract as a Framework for<br />
Understanding Career Management, Organizational Commitment and Work<br />
Behavior”, Journal of Organizational Behavior, 26, <strong>20</strong>05, s. 821-838.<br />
TALLMAN, Rick, R. J. ve BRUNING, Nealia S., “Relating Employees’ Psychological<br />
Contracts to Their Personality”, Journal of Managerial Psychology, 23 (6), <strong>20</strong>08,<br />
688-712.<br />
WALKER, Arlene ve HUTTON, Dorothy, M., “The Application of the Psychological<br />
Contract to Workplace Safety”, Journal of Safety Research, 37, <strong>20</strong>06, s. 433-441.<br />
YALÇIN, Azmi ve İPLİK, Fatma Nur, “Beş Yıldızlı Otellerde Çalışanların<br />
Demografik Özellikleri ile Örgütsel Bağlılıkları Arasındaki İlişkiyi Belirlemeye<br />
Yönelik Bir Araştırma: Adana İli Örneği”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü Dergisi, 14 (1), <strong>20</strong>05, s. 395-409.<br />
ZUBER, Thomas J. ve HAMMOND, John B., “The Physchological Contract:<br />
Retaining Newly Employed Physicians”, The Physician Executive, May-June,<br />
<strong>20</strong>02, s. 40-43.<br />
1<strong>10</strong>
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 111-136, <strong>20</strong>12<br />
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına<br />
Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı<br />
Hakkında Kanun”<br />
Cahide SINMAZ SÖNMEZ*<br />
Özet<br />
Milli mücadeleden itibaren çeşitli vesilelerle gündeme gelen genel af yasaları<br />
Türk siyasal hayatında önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Atatürk<br />
döneminde Cumhuriyetin ilanı, Cumhuriyetin ilanının onuncu yılı ve<br />
onbeşinci yılı vesileleriyle çıkarılan af yasaları bunlara örnek olarak gösterilebilir.<br />
14 Mayıs 1950 seçimleriyle 27 yıl sonra iktidarı CHP’den<br />
devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatları arasında da bir genel af yasası<br />
yer almaktadır. Çok partili hayatın ilk genel af yasası olarak dikkat<br />
çeken yasa, 14 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların Affı<br />
Hakkında Kanun” adıyla yasalaşmış, 15 Mayıs 1950 tarihinden önce<br />
işlenmiş olan pek suçu af ve tenzil ederek, iktidarın yeni bir başlangıç<br />
yapmasını sağlayıcı şekilde rol oynamıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Af, Genel Af, Demokrat Parti, Kanun, Siyaset<br />
Giriş<br />
Suçluların affı meselesinin 2400 yıllık bir geçmişi vardır ve Antik Yunanda<br />
M.Ö. 400’lü yıllara kadar gitmektedir. 1 Af kelimesi Latince amnistie kelimesinden<br />
gelmekte olup, unutmak anlamını içermektedir. 2 Bu yönüyle de<br />
maziyi bir daha açmamak üzere kapatmak, geçmişe bir sünger çekmek<br />
şeklinde tanımlanabilir. Özellikle, işlenen suçlardan toplumun zarar görmesi<br />
ve cezaların da devlet tarafından verilmeye başlanması ile beraber, af<br />
* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü,<br />
cahides@yahoo.com<br />
1 Eski Yunan’da, Atinalı General Thrasybule, otuz müttebidi kovduktan sonra “geçmiş şeyleri<br />
unutma kanunu”nu çıkarmış ve bu kanuna “Amnestia” adını vermiştir. W.Y. Elliott,<br />
‘Amnesty’, Encyclopedia of Social Sciences, Volume: 2, New York 1931, s. 37.<br />
2 Seha L. Meray, Ceza Hukukunda Af Konusu Üzerine Bir Deneme, (Ankara: Türk Hukuk<br />
Kurumu, 1944) s. 8.<br />
111
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
yetkisi de devlete ait bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. 3 Modernizm<br />
öncesinde kral, hükümdar, sultan, vs.’ye ait olan genel af yetkisi mutlak<br />
monarşilerin sınırlanması ve anayasal gelişmelerin sonucunda anayasal<br />
bir dayanağa bağlanmıştır. Modern devirlerde ise bu yetki genellikle parlamentoların<br />
elindedir.<br />
Türkiye’de de sosyal ve siyasi gelişmelere paralel olarak çok sayıda genel<br />
af yasası çıkarılmıştır. Hukukî, sosyal ve siyasal açıdan oldukça önemli<br />
bir yere sahip olan af yasaları, gerek gündeme getirildikleri dönemlerde,<br />
gerekse yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda<br />
önemli birer tartışma konusu olmuştur. 4<br />
TBMM Hükümetleri de kuruldukları tarihten itibaren zaman zaman<br />
af yasaları çıkarmışlardır. Nitekim Birinci TBMM, Kurtuluş Savaşı boyunca<br />
çok sayıda özel af yanında, Milli Mücadeleye taraftar kazanmak, TBMM<br />
ile halk arasında yakınlaşmayı temin etmek ve düzenli orduya asker sağlamak<br />
gibi amaçlarla kısmi genel af yasaları çıkarmıştır. 5 Bu afların özellikle<br />
Sakarya Savaşı ile Başkomutanlık Savaşı arasındaki dönemde çıkarılmış<br />
olmaları, Yunan kuvvetlerine karşı kesin zafer kazanmak arzusunda olan<br />
TBMM hükümetinin, orduya asker temin etmek amacıyla bu aftan yararlanma<br />
gerekçesini de beraberinde getirmiştir. Nitekim, Edirne Mebusu Şeref<br />
Bey’in, 19 Aralık 1921 tarihli “Hıyanet-i Vataniye Mücrimlerinden Bir Kısmının<br />
Affına Dair Kanun” hakkındaki meclis görüşmelerinde; “…çok defa<br />
cezadan fazla affın etkisi olduğu(nu) ve artık insan kaybetmek değil, milli davalarının<br />
içine insanlar sokmak istedikleri(ni), bu nedenle de af kanununun tereddüt<br />
edilmeden kabul edilmesi gerektiği” 6 sözleri de bunu destekler mahiyettedir.<br />
Affın özellikle geçmişte yaşanan acı tecrübelerin unutulmasını sağlamak<br />
gibi bir özelliğe sahip olması, Cumhuriyet yönetiminin Cumhuriyetin<br />
ilanından kısa bir süre sonra bir genel af yasası çıkarmasına gerekçe teşkil<br />
etmiştir. 26 Aralık 1923 tarihinde çıkarılan ilk genel af yasası, 29 Ekim 1923<br />
tarihine kadar işlenmiş olan bütün suçların cezalarının yarısını istisnasız<br />
af ve tenzil etmiştir. 7 Böylece Cumhuriyet rejiminin halka benimsetilmesi,<br />
Milli Mücadele döneminin olumsuz izlerinin silinmesi amaçlanmış<br />
3 Çetin Özek, ‘Umumi Af’, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 24, S. 1-4,<br />
İstanbul 1959, s. 121.<br />
4 Cumhuriyet Döneminde çıkarılan genel af yasaları hakkında geniş bilgi için bkz. Cahide<br />
Sınmaz Sönmez, ‘Cumhuriyet Döneminde Çıkarılan Af Yasaları ve Topluma Yansımaları<br />
(1923-1974)’, (Basılmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, <strong>20</strong>05).<br />
5 Geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez, ‘Gerekçeleri ve Sonuçlarıyla Milli Mücadele<br />
Döneminde Çıkarılan Af Yasaları’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp<br />
Tarihi Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Y. 1, S.2, Güz <strong>20</strong>05, ss. 55-72.<br />
6 Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre 1, <strong>Cilt</strong> 15, 8.12.1921, s. 70.<br />
7 TBMM Z.C., D. 2, C. 4, 26.12.1923, s. 473; Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 5, s. 508-509.<br />
112
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
ve yeni bir başlangıç yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu af kanunundan<br />
İstanbul Hükümeti’nin milli mücadeleye taraftar oldukları gerekçesiyle<br />
mahkûm ettiği kişilerin de yararlanması, dönemin üzerine bir sünger<br />
çekilmesi amacını açıkça ortaya koymaktadır. Cumhuriyetin bu ilk genel<br />
af yasasının çıkarılmasında yeniden yapılandırılacak olan ülkenin zırai ve<br />
ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek ve ihtiyaç duyulan insan gücünün<br />
sağlanması düşüncesi de etkili olmuştur. 8<br />
Cumhuriyet döneminde ikinci genel af yasası ise 26 Ekim 1933 tarihinde<br />
Cumhuriyetin onuncu yılı kutlamaları çerçevesinde çıkarılmıştır.<br />
Bu af yasası özellikle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensupları ile<br />
Atatürk’e suikast girişiminde bulunan İzmir Suikastı mahkûmlarının affını<br />
sağlaması nedeniyle kamuoyunda önemli bir yankı bulmuş, böylece<br />
inkılâpların gerçekleştirilmesi ve çok partili hayata geçiş denemelerinde<br />
yaşanan sıkıntılar nedeniyle alınan otoriter tedbirler bu af kanunuyla yumuşatılmıştır<br />
9 .<br />
Atatürk döneminin son af yasası ise kamuoyunda “yüzelliliklerin affı”<br />
olarak isimlendirilen 26 Haziran 1938 tarihli genel af yasasıdır. <strong>10</strong> Siyasi<br />
bir içeriğe sahip olan bu af yasasıyla, İstiklal Mahkemeleri tarafından<br />
mahkûm edilmiş olan şahıslarla Lozan Barış Konferansında isimleri belirlenen<br />
ve devlet aleyhine çalıştıkları gerekçesiyle cezalandırılan 150 kişi affedilmiştir.<br />
11 Hükümet çıkardığı bu af kanunuyla aslında geçmiş döneme<br />
ait siyasi suçların pek çoğunu affederek, siyasi açıdan adeta bir temizlik<br />
yapmıştır. Birinci madde ile İstiklal Mahkemesinin verdiği cezalar affedilmiş,<br />
on beş senedir çıkarılan af kanunlarının dışında bırakılan yüzellilikler<br />
bu af kanunuyla affedilmişler ve pek çok milletvekilinin ifadesiyle;<br />
“üzerlerindeki kara leke” böylece kaldırılarak, çocuklarının ve akrabalarının<br />
taşıdığı bu utancın bir son bulması sağlanmıştır. 12 Yüzelliliklerin affı yabancı<br />
ülkelerde de yankı bulmuştur. Nitekim İngiltere’de Public Record<br />
8 Geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez, ‘Cumhuriyet Dönemi Genel Af Tartışmaları<br />
ve Uygulamaları Üzerine’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />
Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Derisi, Y. 2, S. 3, Güz <strong>20</strong>06, ss. 77-<strong>10</strong>0; Cahide<br />
Sınmaz Sönmez, ‘Atatürk Dönemi Af Yasaları ve Topluma Yansımaları’, XXI. Yüzyılda<br />
Atatürk’ü Düşünmek, Uluslararası Atatürk’ü Çağdaş Yorumlama ve Anma Programı I,<br />
9-14 Kasım <strong>20</strong>09, Yay.Haz. Turan Tanyer, (Ankara: Türkiye Barolar Birliği, <strong>20</strong><strong>10</strong>), ss. <strong>20</strong>8-<br />
228.<br />
9 26 Ekim 1933 tarihli genel af yasası hakkında geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez,<br />
‘Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli Genel Af Yasası’,<br />
Atatürk Yolu, C. 9, S. 33-34, <strong>20</strong>06, s. 89-<strong>10</strong>1.<br />
<strong>10</strong> Nurşen Mazıcı, ‘Af Yasalarında 150’likler’, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi<br />
Dergisi, C. 55, S. 1, Ankara Ocak-Mart <strong>20</strong>00, ss. 79-138; Sönmez, ‘Cumhuriyet Dönemi...’,<br />
ss. 77-<strong>10</strong>0.<br />
11 TBMM Z.C., D. 5, C. 26, 29.6.1938, s. 484; Düstur, D. 3, C. 19, s. 1151-1152.<br />
12 TBMM Z.C., D. 5, C. 26, 29.6.1938, s. 481.<br />
113
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Office tarafından Türkiye ile ilgili olarak tutulan raporlarda “istenmeyen”<br />
yüz elli kişinin affedildiğinden bahsedilmiştir. Rapora göre; kendini yeterince<br />
güvende hisseden Atatürk ve Cumhuriyet, “eski rejimin destekçileri ya<br />
da şimdiki düzenin düşmanları”nı daha fazla cezalandırmak istememişler ve<br />
yüzellilikleri bu af vasıtasıyla, tam vatandaş olarak geri çağırmışlardır. 13<br />
Atatürk döneminde daha ziyade birer normalleştirme vasıtası olarak<br />
başvurulan af yasaları, halkla devletin kaynaşmasını ve barışmasını sağlayıcı<br />
nitelikte olmuşlardır. Bu dönemde genellikle yargılamalar üzerinde<br />
durulurken, devletin bağışlayıcı yanı üzerine hiç eğilinmemiş olması siyasi<br />
hayatta yaşanan gelişmelerin anlamlandırılmasında eksik kalan bir<br />
nokta olacaktır. Oysa ki; Atatürk döneminin hükümetleri, yapılan radikal<br />
uygulamalardan sonra çıkardıkları aflarla, toplumdaki huzurun yeniden<br />
sağlanmasına, alınan sert tedbirlerin yumuşatılarak bir denge kurulmasına<br />
çalışmışlardır. Gerek Milli Mücadele ve gerekse cumhuriyet dönemlerinde<br />
uygulanan katı kanunlar yanında af yetkisini de sık sık kullanmış<br />
olan Meclis, Türk Devlet geleneğinden gelen devlet baba anlayışıyla hareket<br />
etmiş, kimi zaman katı cezalandırmalarla otoriteyi sağlamak yoluna giderken<br />
kimi zaman da çıkardığı af kanunlarıyla merhametini göstermiştir.<br />
Çok partili hayata geçişle beraber, af yasalarının gerekçeleri de çeşitlenmiş,<br />
özellikle hemen her iktidar değişiminde bir genel af yasası çıkarılmıştır.<br />
14 Demokratikleşmeyle birlikte ortaya çıkan seçim vaatlerine af<br />
yasaları da dahil olmaya başlamıştır. Birer seçim propagandası olarak da<br />
kullanılmaya başlanan aflar, hükümet programlarında da yer alır hale gelmiştir.<br />
Çok partili hayatın ilk genel affı da 27 yıllık CHP yönetiminin ardından<br />
iktidarı devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatlarından birisi olan<br />
14 Temmuz 1950 tarihli af yasasıdır.<br />
1. Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun (14 Temmuz 1950)<br />
14 Mayıs 1950 tarihinde 408 milletvekiliyle tek başına iktidar olan Demokrat<br />
Parti, seçim vaatleri arasında önemli bir yer tutan af kanunu zaman geçirmeden<br />
meclisin gündemine taşıyacaktır. Zira Adnan Menderes, henüz<br />
29 Mayıs 1950 tarihinde Meclise sunduğu Hükümet programında “...adalet<br />
duygularına ve ceza hukuku esaslarına uygun bir af kanunu tasarısı meydana getirebilmek<br />
için gereken tetkiklere girişilmiş olup yakında bu tasarıyı Büyük Meclise<br />
sunacağız” 15 açıklamasını yapmıştır. Nitekim hükümet de bu doğrultuda<br />
13 FO. 371/23301 189672, 1938 yılına ait rapor, s. 24.<br />
14 Geniş bilgi için bkz. Sönmez, a.g.t. .<br />
15 Kazım Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, (İstanbul: Ak Ya-<br />
114
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
olmak üzere 3 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />
Kanun Tasarısı” adıyla bir genel af kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet<br />
Meclisi’ne sunmuş ve tasarı incelenmek üzere Adalet Komisyonuna havale<br />
edilmiştir. 16<br />
<strong>10</strong> madde olarak hazırlanan bu tasarının gerekçesinde; milletlerin hayatında<br />
köklü değişimlere sebep olan olaylardan sonra vatandaşın huzur<br />
ve sakinlik içinde yaşayabilmesini sağlayacak sosyal tedbirlerden birisinin<br />
de af olduğu, bu sebep dolayısıyla da kısa süreler içinde inkılâplar geçiren<br />
memleketlerde eski dönemi ve gelenekleri hatırlatabilecek olayların bir<br />
daha hatırlanmaması için af kanunları çıkarmanın adet haline geldiğinden<br />
bahsedilmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşının getirdiği olumsuzlukların ve<br />
çok partili hayata geçişle birlikte yaşanılan sıkıntıların unutulabilmesi için<br />
böyle bir kanun tasarısı hazırlandığı belirtilen açıklamada, affın sosyal bir<br />
tedbir olarak düşünülmesi gerektiği ve bu nedenle de tehlikeli şahısların<br />
af vesilesiyle teşvik ve tahrik edilmemelerini sağlamak maksadıyla gerekli<br />
tedbirlerin alınarak kanun tasarısına bir takım istisnaların getirildiği belirtilmiştir.<br />
17<br />
Tasarı, Adalet komisyonunun öncelikli ve acil olarak görüşülmesi talebine<br />
binaen, TBMM’nin 13 Temmuz 1950 tarihli 22. Birleşiminin 1. Oturumunda<br />
görüşülmeye başlanmıştır. Görüşmelerde ilk sözü alan Demokrat<br />
Parti Ankara milletvekili Sadri Maksudi Arsal’ın: “…Bu mecliste kabul<br />
edilen kararları, cereyan eden müzakereleri bütün demokrat milletler hürmetle,<br />
alaka ile takip etmektedir. Binaenaleyh bu kanunun müzakeresi sırasında bizi bu af<br />
kanununu ilana sevk eden amil ve mülahaza hakkında yanlış fikirler telkin edecek<br />
şekilde, şu veya bu muayyen fert ve şahıs lehinde veya aleyhinde sözler söylemekten<br />
içtinap edilmesi lüzumu izahtan müstağnidir. Biz bu kanunu merhamete<br />
layık mahkûm zümreler için çıkarıyoruz, fert için değil!...” sözleri, o dönemde<br />
önemli bir tartışma konusu olan Nazım Hikmet’in affedilmesi ile ilgili olarak<br />
yapılmış olan bir konuşma olması bakımından oldukça ilgi çekicidir. 18<br />
yınları, 1968), s. 362; Faruk Sükan, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları<br />
TBMM 1950-1960, (Ankara: Kültür Ofset Limited Şirketi, 1991), s. 12.<br />
16 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, Sıra Sayısı: 42, s. 1-9. Kanun tasarısının hazırlanmasında,<br />
Bakanlar Kurulu üyelerinin yanı sıra, dönemin ünlü hukukçularından; Prof. Dr.<br />
Bülent Nuri Esen, Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve Adalet Bakanlığı<br />
Ceza İşleri Genel Müdürü Lütfü Akatlı bulunmuştur. Zafer, 2 Haziran 1950.<br />
17 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, Sıra Sayısı: 42, s. 1-3.<br />
18 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 603; Daha önceki dönemde CHP tarafından hazırlanarak<br />
yürürlüğe girmemiş olan af kanunu tasarısı hakkında da benzer yorumlar ifade<br />
edilmiş ve hükümetin sadece Nazım Hikmet’i affetmeye cesaret edemediği bu nedenle<br />
de bütün siyasi mahkûmları içine alacak bir af kanunu tasarısı hazırladığı değerlendirmeleri<br />
yapılmıştır. Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 3. Baskı, (İstanbul: Gözlem Yayınları,<br />
1977), s. 181-182. Ayrıca, 1949 yılının ikinci yarısında, Ahmet Emin Yalman’ın, Vatan<br />
gazetesinde bir dizi makale yayınlayarak, Nazım Hikmet’in bir adli hata kurbanı olduğunu<br />
ve affedilmesi gerektiğini ileri sürmesi ve Nazım Hikmet’in avukatı Mehmet Ali<br />
115
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Adalet Komisyonu sözcüsü, Balıkesir milletvekili Müfit Erkuyumcu’nun,<br />
kanunun geneli hakkında yaptığı açıklamalarla görüşmelere devam edilmiştir.<br />
Müfit Bey, af kanunu tasarısının “genel af” ismini taşımamasına rağmen,<br />
içerik itibariyle bir genel af olduğunu, başlıkta bu isme yer verilmeyişinin<br />
nedeninin ise tasarının üçüncü maddesinde yer alan tecil hükmünden<br />
kaynaklandığını açıklamıştır. Ayrıca, katl, genel adap aleyhindeki<br />
suçlar ile devlet mallarına karşı işlenen suçlarla; irtikap, irtişa, zimmet,<br />
ihtilas, komünistlik ve adam öldürme suçlarının tasarıya dahil olmadığını<br />
da konuşmasının ilerleyen bölümlerinde belirtmiştir. Müfit Bey yaptığı<br />
açıklamada; bu istisnaların tamamen affedilmemekle birlikte, bu suçları<br />
işlemiş olanların cezalarında bir indirime gidildiğini ve Hükümet tasarısında<br />
1/6 oranında bir indirim yapılmışken, Adalet Komisyonunun bu<br />
oranı 1/3’e indirdiğini dile getirmiştir. Böyle bir değişikliğin sebebini ise<br />
asri cezaevlerinde çekilen cezanın bir gününün iki gün olarak sayılıyor olmasıyla<br />
açıklamıştır. 19 Ayrıca Hükümet tasarısında zimmet, ihtilas, irtikap<br />
suçlarının af dışında bırakıldığını, fakat Adalet Komisyonunda bu suçların<br />
500 liraya kadar olan kısımları affa dahil edildiğini sözlerine eklemiş ve<br />
TCK’nın 141. <strong>20</strong> ve 142. 21 maddelerinin de affın kapsamı dışında bırakıldığını<br />
söylemiştir. 22<br />
Adalet Komisyonu sözcüsü, Müfit Erkuyumcu’nun yaptığı açıklamadan<br />
sonra, kanun tasarısının geneli hakkında yapılan görüşmelerde, pek<br />
çok milletvekili tarafından daha geniş kapsamlı bir af kanunu tasarısı hazırlanması<br />
gerektiği üzerinde durulmuştur. Söz alan vekillerden çoğu aftan<br />
istisna edilen birçok suçun kanun tasarısına alınması konusunda fikir<br />
belirtmişler ve zaman zaman bu isteklerini verdikleri önergelerle somutlaştırmışlardır.<br />
Örneğin; D.P. Ankara milletvekillerinden Ömer Bilen; affın<br />
Sebük’ün de konunun hukuki yanını irdeleyen bir dizi makaleyi yine Vatan gazetesinde<br />
yayınlaması sonrasında aydınlar arasında Nazım Hikmet’in affına yönelik bir kampanya<br />
başlamasına sebep olmuştur. Bu konuda CHP tarafından bir önerge hazırlanmış, fakat<br />
önergenin kabulü ile affın kabul edileceği beklendiği sırada Çavdar’ın değerlendirmesiyle;<br />
CHP: “solcu bir şairin adli bir hata sonucu da olsa cezasının affedilmesinin seçimlerde<br />
muhalefet tarafından istismar edileceği(ni) ileri sürerek” kararını değiştirmiştir. Tevfik Çavdar,<br />
Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), (Ankara: İmge Yayınları, 1996), s. 28-29.<br />
19 Örneğin katil maddesinden sanık bir hükümlü, 18 seneye mahkûm olmuş ise bu ceza<br />
uygulamada 9 seneye indirilmektedir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 603.<br />
<strong>20</strong> TCK’nın 141. Maddesi: Yıkıcı Birleşmeler – Komünistlik, Anarşistlik, Diktatörlük, Irkçılık<br />
ve Milliliğe karşı olmak başlığı altında verilmiştir. Maddenin ayrıntıları için bkz.<br />
Kayıhan İçel-Feridun Yenisey, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları¸ 3. Baskı,<br />
(İstanbul, 1990), s. 736-740.<br />
21 TCK’nın 142. Maddesi: Yıkıcı Propagandalar başlığı altında verilmiştir. Maddenin ayrıntıları<br />
için bkz. İçel-Yenisey, a.g.e., s. 740-742.<br />
22 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 604.<br />
116
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
kuvvetinin suçun varlığı ile olduğunu, suç ve suçlu olmadan affın da bir<br />
manasının olmadığını dile getirmiş ve “...güneş ile ayın kıymeti ve ehemmiyeti,<br />
nurun ve ziyanın gecenin karanlığını gidermiş olduğu için değil midir?” sözleriyle<br />
de geniş kapsamlı bir af taraftarı olduğunu ortaya koymuştur. 23 D.P.<br />
Bursa milletvekili Selim Ragıp Emeç ise hükümetin iktidara geliş zaferiyle<br />
beraber çok daha geniş kapsamlı bir af çıkartması lazım geldiğinden bahisle,<br />
bu tasarının dar bir kapsamda olduğunu ve kapsamının daha geniş<br />
tutulması gerektiğini savunmuştur. 24<br />
Kanunun geneli hakkında yapılan görüşmelerde özellikle siyasi suçların<br />
af dışında bırakılmış olması, tasarıya karşı yoğun eleştirileri de beraberinde<br />
getirmiştir. Millet Partisi Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı<br />
af tasarısında, siyasi fikirlerinden dolayı, CHP’nin seçimlerdeki tavrına<br />
muhalefet etmiş olanların affedilmediğini, bunun da bu hükümetin hazırladığı<br />
af tasarısına yakışmadığını söylemiştir. Buna karşılık ise seçimlerde<br />
usulsüzlük yapanların affedilmesini de eleştirmiştir. 25 Bölükbaşı sözlerinin<br />
devamında, iktidarın başa gelirken Anayasaya aykırı kanunların kaldırılacağını<br />
ve bu durumla mücadele edileceği vaatlerini vermesine rağmen,<br />
sunduğu af tasarısında bu uygulamalardan dolayı haksız yere hapse girmiş<br />
olanların affedilmemesini çok yanlış bir uygulama olarak değerlendirmiştir.<br />
26<br />
Bütün bu eleştirilere karşı Adalet Bakanı ve İzmir milletvekili Halil<br />
Özyörük, hükümet adına söz alarak, hukuk devletinde tam bir genel affın<br />
çıkarılmasının mümkün olmadığını açıklarken, 27 hükümetin hazırladığı<br />
tasarıdan daha geniş kapsamlı bir af taraftarı olan milletvekillerinin eleştirilerine<br />
de cezaevlerindeki mahkûm sayılarını açıklayarak karşılık vermiştir.<br />
Adalet Bakanının açıklamalarına göre cezaevlerinde yatan mahkûm sayısı<br />
toplan 12.567 kişidir. 28 Bakan Özyörük, bunlara ek olarak, her gün ye-<br />
23 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-607.<br />
24 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 611.<br />
25 Millet Partisi milletvekili Osman Bölükbaşı’nın bu görüşleri, Millet Partisinin yayın organı<br />
olarak hareket eden Kudret gazetesi yazarları tarafından da henüz kanun tasarısı<br />
mecliste görüşülmeye başlanmadan önce dile getirilmiş ve Hikmet Bayur, “Yeni Af Kanunu<br />
Bir Mihenk Taşıdır” başlıklı yazısında; Demokrat Parti hükümetinin 1946 seçimlerine<br />
hile karıştığı yolundaki iddiaları ve 1946 seçimlerini kazanmış olan CHP iktidarının<br />
meşru bir iktidar olmadığı yolundaki açıklamalarına karşılık seçim suçlarını affediyor<br />
olmaları eleştiri konusu yapmıştır. Hikmet Bayur, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’,<br />
Kudret, 7 Temmuz 1950.<br />
26 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 612-615.<br />
27 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 615-617.<br />
28 Adalet Bakanı Halil Özyörük’ün verdiği bilgiye göre; cezaevlerinde hükümlü olarak yatanların<br />
sayısı; Adam öldürme: 8488, ırza geçme: 12<strong>20</strong>, kız ve kadın kaçırma: 1330, fuhşa<br />
teşvik: 17, yol kesme, yağma: 370, zimmet ve ihtilas: 287, irtikap: 55, rüşvet: <strong>10</strong>0, casusluk:<br />
88, komünistlik propagandası: <strong>10</strong>3, mukayyet tekerrür: 500. Bundan başka derdesti<br />
rüyet komünistlik: 1<strong>10</strong> kişidir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 616.<br />
117
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
niden gelenler de hesaba katılırsa bu rakamın <strong>20</strong> bini geçtiğini, eğer tasarı<br />
bu şekliyle kabul edilirse, aşağı yukarı yarısının cezaevinden çıkacağını<br />
belirtmiştir. Sözlerinin devamında, 12<strong>20</strong> kişinin mahkûm olarak yattığını,<br />
belki bundan daha fazla olarak gözaltında tutuklu bulunanların olduğunu<br />
ifade etmiş, tasarıda belirlenen istisnaların genelinin 45 maddeyi bulduğunu<br />
söylemiştir. Ceza kanunu 588 maddeden oluştuğuna göre ve bunun 89<br />
maddesi genel hükümleri ihtiva ettiği için bu miktarı da çıkarınca geriye<br />
500 maddedeki suçların affedildiğini söylemiş ve af geniş değil eleştirisini<br />
getirenlerin bu rakamlar karşısında biraz düşüneceklerine inandığını belirtmiştir.<br />
29<br />
Adalet Bakanının yaptığı bu açıklamadan sonra kanunun geneli üzerindeki<br />
tartışmalar yeterli görülerek, tasarının madde madde görüşülmesi<br />
kabul edilmiştir. Buna göre af kanunu tasarısının “15 Mayıs 1950 tarihinden<br />
önce işlenen suçlar hakkında takibat yapılmaz ve hükmedilmiş cezalar infaz olunmaz.<br />
Bu madde hükmü fer’i ve mütemmim cezalar ile ceza mahkûmiyetlerinin<br />
neticelerine de şamildir” şeklindeki birinci maddesi, tarih konusunda bazı<br />
farklı önergeler verilmiş olmasına rağmen aynı şekliyle kabul edilmiştir. 30<br />
8 fıkradan oluşan ikinci madde ile af kanunu tasarısına bir takım istisnalar<br />
getirilmiştir. 31 Bu istisnalardan öncelikle siyasi suçları affın kapsamı<br />
dışında bırakan, (a) bendi üzerinde önemli tartışmalar yaşanmıştır. 32 D.P.<br />
Ağrı milletvekili Celal Yardımcı, siyasi suçların af dışında bırakılmasına<br />
karşı çıkarak, affın bağışlamak değil, unutmak olduğunu eğer unutma yoksa<br />
o zaman kinin olacağını ifadeyle, eğer ki, siyasi suçlar affedilmeyecek<br />
olursa bu kinin devam edeceğini sözlerine eklemiştir. Yardımcı’ya göre;<br />
29 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 616.<br />
30 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 627. Bazı milletvekilleri tarihin seçimlerin yapıldığı<br />
ve demokrasinin tam olarak hakim kılındığı günü temsil etmesi nedeniyle 15 mayıs<br />
1950’den 14 Mayıs 1950’ye çekilmesini istemiş olmalarına karşın, bazı milletvekilleri<br />
ise böyle bir durumun politika yapmak anlamına geleceğinden tasarıya bu tarihin bir<br />
isim olarak eklenmesinin doğru olmayacağını savunmuşlardır. TBMM Z.C., D. 9, C. 1,<br />
13.7.1950, s. 621.<br />
31 2. maddeye göre; bentlerde gösterilen suçlar kanunun 5. Maddesi hükmü saklı kalmak<br />
şartıyla; 1. maddenin hükmü dışında bırakılmıştır. 5. maddeye göre ise; “Bu kanunun 2.<br />
maddesinde gösterilen cürümlerden dolayı hükmedilmiş veya edilecek cezaların üçte ikisi, hükmedilmiş<br />
ve edilen miktar iki seneden az ise (iki sene dahil) tamamı indirilir. Ölüm cezası <strong>20</strong> yıl<br />
ağır hapis ve müebbet ağır hapis cezası 15 yıl ağır hapis cezasına çevrilir” hükmü getirilmiştir.<br />
TBMM. Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 712.<br />
32 Af kanunu tasarısının 2. Maddesinin (a) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 125, 126,<br />
127, 128, 129, 130, 131, 132 ve 133. Maddelerinde yazılı suçlarla, bunların 168, 171 ve 172.<br />
Maddelerde gösterilen şekilleri ve 135. Maddenin 2. Bendinde ve 136, 137, 138, 140, 141, 142 ve<br />
143. Maddelerinde yazılı suçlar” affın kapsamı dışında bırakılmıştır. TBMM Z.C., D. 9, C.<br />
1, 13.7.1950, s. 628.<br />
118
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
“...siyasi mahkûmları affetmek hem bir kudret, hem de bir uluvvü cenaplıktır...”. 33<br />
D.P. Erzurum milletvekili Emrullah Nutku Bey ise tasarının siyasi suçları<br />
affın dışında bırakan 2. maddesinin (a) bendinin kaldırılması taraftarıdır. 34<br />
Bu konu üzerindeki tartışmalar ise daha ziyade komünizm ve casusluk<br />
üzerinde yoğunlaşmıştır. Pek çok milletvekili tarafından komünistlikle ilgisi<br />
olmadığı halde bir çok kişinin tutuklandığı, bu gibi kişilerin haksız<br />
yere hüküm giymiş olabilme ihtimallerinin büyük olduğu, bu nedenle de<br />
affa dahil edilmeleri gerektiği ifade edilmiştir. 35 D.P. Zonguldak milletvekili<br />
Yunus Muammer Alakant 141. ve 142. maddelerde açıkça komünistlik<br />
suçlaması olmadığını, komünist diye mahkûm edilenlerin birçoğunun ise<br />
gerçekten komünist olmadıklarını, sadece doğrudan cemiyet kurmuş ve<br />
fiili hareketlerde bulunmuş olanların af dışında tutulmasını, diğerlerinin<br />
affedilmesini istemiştir. 36 Casusluğu da siyasi bir suç olarak kabul etmeyen<br />
Yunus Bey’in, bu konularda vermiş oluğu önergesi ise meclis tarafından<br />
kabul edilmemiştir. 37<br />
Özellikle komünizm taraftarlığı nedeniyle mahkûm edilmiş olan siyasi<br />
suçların affını dile getiren görüşlere karşılık, bu gibi kişilerin affedilmesine<br />
karşı çıkan milletvekilleri de olmuştur. Örneğin; D.P. Tekirdağ milletvekillerinden<br />
Şevket Mocan’a göre komünizm siyasi bir suç değil, vatan<br />
hainliğidir. Dolayısıyla bazı milletvekillerinin Meclis kürsüsünden bunların<br />
affa dahil edilmesi şeklindeki isteklerine şiddetle karşı çıkmıştır. Parti<br />
programlarında komünizmi kökünden sileceklerini belirtmelerine karşılık<br />
şimdi affa dahil edilmesi yolunda verilen önergelere tepki gösteren Mocan,<br />
siyasi suçları istisna eden maddenin kaldırılması için yapılacak bir<br />
oylamada ise kesinlikle lehte oy vermeyeceğini söylemiştir. 38<br />
Tasarının siyasi suçları affın dışında bırakan 2. maddesi üzerinde yapılan<br />
tartışmalara, Adalet Bakanı Halil Özyörük de katılmış ve siyasi suçlar<br />
diye bahsedilen maddelerin doğrudan devletin yıkılması ya da başka bir<br />
devlete ilhakına yönelik olarak işlenen suçları kapsadığını ve bu nedenle<br />
de affa dahil edilemeyeceklerini açıklamıştır. 39<br />
Kanun tasarısının 2. maddesinin getirdiği istisnalardan, üzerinde tartışma<br />
yaratan bir diğer konu ise zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet gibi suç-<br />
33 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628-629.<br />
34 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 630.<br />
35 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-608, 630.<br />
36 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 648.<br />
37 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 650.<br />
38 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 633-634.<br />
39 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 637.<br />
119
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
ların af dışında bırakılması olmuştur. 40 Kanun tasarısının 2. Maddesinin<br />
B bendini oluşturan bu gibi suçlarda, 500 liraya kadar olanların affedilmesi<br />
kararlaştırılmış, tartışmalar da bu nokta üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />
Pek çok milletvekili tarafından böyle bir sınırlandırma getirilmesi doğru<br />
karşılanmamış, 41 D.P. Çorum milletvekili Ahmet Başıbüyük, tek tek 490<br />
lira alıp büyük servet yapan birisinin affedilip, bir kereye mahsus olmak<br />
üzere 501 lira alan birisinin affedilmemesini büyük bir haksızlık olarak<br />
değerlendirmiştir. Başıbüyük’e göre; bir önceki iktidarın yanlış uygulamalarının<br />
da bugün işlenen suçlar üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. 42 Zira<br />
bu gibi suçların işlenmiş olmasında II. Dünya Savaşı döneminde yaşanan<br />
ekonomik sıkıntıların etkisi büyük olmuş, bu nedenle de küçük memurların<br />
ihtiyaç nedeniyle rüşvet almış ya da zimmetlerine küçük miktarlı para<br />
geçirmiş olanlarının affedilmesi gerektiği hususunda fikirler ileri sürülmüştür.<br />
43 Milletvekillerinin bu görüşlerine karşılık söz alan, Adalet Bakanı<br />
Halil Özyörük, rüşvet, ihtilas, irtikap, zimmet suçları konularında verilen<br />
örneklerin istisnai olduklarını, zaten hâkimlerin karar verirken suçlunun<br />
içinde bulunduğu durumu dikkate aldıklarını belirtmiş, halkın ve devletin<br />
malına, parasına zarar verenlerin affedilemeyeceğini açıklamıştır. 44<br />
Milletvekilleri arasında yaşanan bir diğer tartışma ise günümüzde de<br />
halen önemli bir tartışma konusu olan, devletin kendi aleyhine işlenmiş<br />
olan suçları af dışında bırakırken, şahsın aleyhine işlenen suçları affa dahil<br />
etmesi hususunda ortaya çıkmıştır. D.P. Seyhan milletvekili Reşat Güçlü,<br />
“...bizim malımızı alanı millet namına affediyoruz da devlet malını çalanı neden<br />
affetmeyelim?...” diye sorarak, devletin milletin adına affa karar verebilmesi<br />
yetkisini sorgulamıştır. 45 CHP Mardin milletvekili Kamil Boran ise hırsızlık<br />
gibi adi suçların affedilip, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet gibi suçların<br />
affedilmemesini adil karşılamadığını belirterek, devletin şahıslar adına af<br />
yaptığını, fakat kendi aleyhine olanı affetmediğini, devletin kendi malını<br />
koruma tedbirlerinin şahısların malının korunmasından çok daha yüksek<br />
olduğunu, öncelikle bunları ortaya çıkaran ortamın yok edilmesi gerektiğini<br />
savunmuştur. 46 Konuşmasının devamında, zimmet gibi suçlar için,<br />
40 Af Kanunu tasarısının 2. maddesinin (b) bendine göre; “zimmet, ihtilas irtikap ve rüşvet<br />
suçları, ancak, bu suçlarda vaki olan zarar ile bigayrihakkın vait ve ita veya temin olunan para<br />
veya menfaat miktar ve kıymetçe 500 liradan az ise (500 lira dahil) 1. Madde hükmü uygulanır”.<br />
TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13..1950, s. 628.<br />
41 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 604, 606, 630.<br />
42 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-608.<br />
43 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 636.<br />
44 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 637.<br />
45 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 635.<br />
46 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 640.<br />
1<strong>20</strong>
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
zararın tamamının ödenmesi halinde aftan istifade etmeleri gerektiği üzerinde<br />
duran Boran, bu çerçevede bir de önerge vermiştir. 47 Benzer görüşler<br />
dile getiren bir diğer milletvekili de D.P. İstanbul milletvekili Salamon<br />
Adato’dur. Adato, şahsın malına, parasına zarar vermiş, yüksek miktarda<br />
dolandırıcılık yapmış birinin affedilirken, belki de çeşitli zorunluluklar nedeniyle<br />
devletin parasına küçük bir miktar da olsa el atmış birinin affedilmemesini<br />
adaletsizlik olarak değerlendirmiştir. 48<br />
Yapılan eleştirilere hükümet adına cevabı Adalet Bakanı vermiştir. Bakan;<br />
özellikle şahsa yönelik suçların affedilip, devlete yönelik olanların affedilmemesini,<br />
hırsızlık suçunu örnek vererek açıklamış; bunun bir güven<br />
meselesi olduğunu ve şahsa yönelik bir durumda bir kişinin etkilenmesine<br />
karşılık devlete yönelik suçlarda bütün milletin zarar görebileceğini, bu<br />
nedenle de kanun tasarısındaki sınırlandırmada bu durumun göz önüne<br />
alındığını belirtmiştir. 49<br />
Yapılan tartışmalar neticesinde, af kanunu tasarısının 2. maddesinin<br />
(b) bendi; “miktar ve kıymetçe 500 liradan fazla olan (500 lira hariç) zimmet,<br />
ihtilas, irtikap, rüşvet suçları ile TCK’nın 366, 367, 368nci maddelerinde yazılı<br />
müzayede ve münakasaya fesat karıştırmak suçları ve 4237 sayılı kanunun şümulü<br />
içine giren suçlar affın dışında bırakılmıştır” şeklinde kabul edilmiştir. 50<br />
Tasarının 2. maddesi (c) bendinde 51 kız ve kadın kaçırma suçlarının af<br />
dışı kaldığı, oysa bunların affa dahil edilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.<br />
Evlenme vaadiyle kız kaçırma olayları da bu kanun tasarısı çerçevesinde<br />
meclis gündemine gelmiş ve bazı milletvekilleri tarafından bu<br />
şekilde suç işlemiş olanların affa dahil edilmesi gerektiği anlatılmıştır. 52<br />
D.P. Ankara milletvekili Cevdet Soydan, kız kaçırma meselesinin ananevi<br />
bir hal aldığını ve bu nedenle de affa dahil edilmesi gerektiğini savunan<br />
vekiller arasındadır. 53 Bu olayın bir sosyal problem olduğu ve başlık parasının<br />
yanı sıra toplumun sosyal yapısı ve maddi imkânsızlıkların da erkekleri<br />
bu suçu işlemek zorunda bıraktığı ileri sürülerek, çeşitli önergeler<br />
sunulmuştur. 54<br />
47 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 640.<br />
48 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 642.<br />
49 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 645.<br />
50 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 673.<br />
51 Af kanunu tasarısının 2. maddesinin (c) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 414,<br />
415,416, 417, 418, 429, 430/1, 431, 435 ve 436. Maddelerinde yazılı suçlar” af kapsamı dışında<br />
bırakılmıştır. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628.<br />
52 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 636.<br />
53 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 645.<br />
54 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 672-674.<br />
121
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Milletvekillerinin pek çoğu tarafından dile getirilen, evlenmek vaadiyle<br />
kız kaçıranların affa dahil edilmesi yönündeki konuşmaları üzerine söz<br />
alan İçişleri Bakanı Edirne milletvekili Rüknettin Nasuhioğlu, zorla veya<br />
rızayla gerçekleşen kız kaçırma hadiselerinde böyle bir affa gidilmesinin<br />
toplumda huzursuzluk yaratacağı ve bu yüzden de bu suçların affa dahil<br />
edilmemesi gerektiği görüşünü savunmuştur. 55<br />
İçişleri Bakanının yaptığı bu açıklamaya rağmen, D.P. Kocaeli milletvekili<br />
Mehmet Yılmaz’ın evlenme vaadi ile ve ırza geçmemek suretiyle<br />
kız kaçıranların affını öngören önergesinin dikkate alınması kabul edilmiş,<br />
Komisyona gönderilen bu önerge çerçevesinde yeni bir düzenlemeye<br />
gidilmiştir. Komisyonun yaptığı yeni düzenlemeye göre; 2. maddenin (c)<br />
bendi: “TCK’nın 414, 415, 416, 417, 418, 429, 430ncu maddesinin birinci fıkrası<br />
ile 431, 435, 436ncı 56 maddelerinde yazılı suçlar ancak kaçırma evlenmek maksadıyla<br />
yapılmış ve kaçırılan kimsenin ırzına geçilmemişse birinci madde hükmü<br />
uygulanır” şeklinde kabul edilmiştir. 57<br />
Af kanunundan yararlanamayacak olanların belirlendiği fıkralardan<br />
birisi de kanun tasarısının 2. maddesinin (ç) bendidir. 58 Çeşitli şekillerde<br />
meydana gelen adam öldürme suçları bu madde ile af kanunu tasarısından<br />
istisna edilmiştir. Bu amaçlarla verilen önergeler neticesinde, af kanunu<br />
tasarının 2. maddesinin (ç) bendi, “TCK’nın 374, 448, 449, 450 ve 451.<br />
Maddeleri ile diğer konularda yazılı aynı mahiyetteki adam öldürme suçları affın<br />
dışında bırakılmıştır” şeklinde kabul edilmiştir. 59<br />
Meclisin 13 Temmuz 1950 tarihli 22. Birleşiminin 2. Oturumu, af kanunu<br />
tasarısının 2. maddesinin (ç) bendinin de kabul edilmesiyle sona ermiş,<br />
görüşmelere 14 Temmuz 1950 günlü, 23. Birleşimin 1. Oturumunda devam<br />
edilmiştir. Bahsi geçen oturum, kanun tasarısının yağma, yol kesmek ve<br />
adam kaldırmak suçlarını af kanunu tasarısının çerçevesi dışında bırakan<br />
2. maddenin (d) bendinin kabul edilmesiyle başlamıştır. 60<br />
55 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.71.950, s. 674.<br />
56 TCK’nın 414, 415, 416, 417 ve 418 nci maddeleri: TCK’nın “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile<br />
Aleyhinde Cürümler” başlıklı Sekizinci Bab’ının, Birinci Faslı olan: “Cebren Irza Geçen, Küçükleri<br />
Baştan Çıkaran ve İffete Taarruz Edenler” başlığı altında yer almaktadır. İçel-Yenise,<br />
a.g.e., s. 787-901; 429, 430 ve 431 nci maddeleri adı geçen babın İkinci Faslında: “Kız ve<br />
Kadın ve Erkek Kaçırma” suçları arasındadır. İçel-Yenisey, a.g.e., s. 906-908. Yukarıda adı<br />
geçen babın Üçüncü Faslı olan: “Fuhşiyata Tahrik” başlığı altında yer almaktadır. İçel-Yenisey,<br />
a.g.e., s. 909-9<strong>10</strong>.<br />
57 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 676.<br />
58 Af Kanunu Tasarısının (ç) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 448,449, 450 ve 451nci<br />
maddeleri ile diğer kanunlarda yazılı aynı mahiyetteki adam öldürme suçları” aftan istifade<br />
edemeyeceklerdir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628.<br />
59 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 681.<br />
60 Af Kanunu tasarısının 2. maddesinin (d) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 485, 496,<br />
122
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
Kanun tasarısının getirdiği istisnalardan bir diğeri ise Askeri Ceza Kanununa<br />
dayanılarak verilen bazı cezaların affın dışında tutulması üzerinedir.<br />
61 Bu bend üzerindeki tartışma özellikle Askeri Ceza Kanunun 94.<br />
maddesi gereğince cezalandırılmış olan Nazım Hikmet’in bu aftan istifade<br />
edeceği yönünde gelişmiştir.<br />
D.P. Tokat milletvekili Ahmet Gürkan, Askeri Ceza Kanununun 94.<br />
maddesinin affın dışında bırakılmasını önermiştir. Zira 94. madde affa dahil<br />
olursa bu maddeye istinaden mahkûm olan Nazım Hikmet de aftan<br />
yararlanabilecektir. 62 Ulaştırma Bakanı Tevfik İleri de Nazım Hikmet’in affın<br />
dışında kalması gerektiğini savunanlar arasındadır. Kendisinin vatana<br />
ihanet suçlarının affına karşı olduğunu, yüzelliliklerin affı konusunda da<br />
olumsuz tavır takındığını söyleyen İleri; “…vatana ihaneti affettikten sonra<br />
bırakalım bütün suçlular çıksın...” diyerek tepkisini ifade etmiştir. 63 Komisyon<br />
sözcüsü Müfit Erkuyumcu tartışmaların uzaması üzerine komünizm<br />
suçlarının zaten affedilmediği, fakat Nazım Hikmet’in komünistlikten değil<br />
orduyu isyana teşvik suçundan cezalandırıldığını, dolayısıyla Askeri<br />
Ceza Kanunu’nun <strong>10</strong>1 ve <strong>10</strong>2 gibi doğrudan isyana giren maddelerinin<br />
affa dahil edilirken teşvike giren 94. maddenin af dışında bırakılmasının<br />
tezat teşkil edeceğini dile getirmiştir. 64 Görüşmeler sonucunda D.P. Denizli<br />
milletvekili Hüsnü Akşit’in Askeri Ceza Kanununun 94, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2,<br />
<strong>10</strong>3 ve <strong>10</strong>4. maddelerinin ilavesini teklif eden önergesi kabul edilerek, tasarının<br />
2. maddesinin (e) bendinin komisyona gönderilmesine karar verilmiştir.<br />
Komisyon yaptığı inceleme sonucunda ise bu önergeyi dikkate<br />
alarak, (e) bendini yeniden düzenlemiş ve Meclis Genel Kurulu, “Askeri<br />
Ceza Kanunun 55, 56, 94, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>3 ve <strong>10</strong>4ncü maddeleriyle 148nci<br />
Maddesinin (B) bendi ve yukarıdaki bentlerde Türk Ceza Kanunu maddelerine<br />
atıf suretiyle cezalandırdığı fiiller” şeklindeki bendi aynen kabul etmiştir. 65<br />
Böylece Askeri Ceza Kanununun belirtilen maddeleri kanun tasarısının 1.<br />
maddesinden istisna tutulsalar da 5. madde hükmünden yararlanacaklardır.<br />
Böylelikle Nazım Hikmet de 28 yıl 4 ay olan cezasının 12 yıl 7 ayını<br />
yatmış olduğundan cezasının üçte ikisinin indirilmesi sonucunda aftan<br />
yararlanmıştır.<br />
497, 498 ve 499. Maddelerinde yazılı suçlar” aftan istisna tutulmuştur. TBMM Z.C., D. 9, C.<br />
1, 14.7.1950, s. 690.<br />
61 Af kanunu tasarısının 2. maddesinin (e) bendine göre; “Askeri Ceza Kanununun 55 ve 56.<br />
Maddeleriyle 148nci maddenin (b) bendi ve yukarıdaki bentlerde Türk Ceza Kanunu maddelerine<br />
atıf suretiyle cezalandırdığı fiiller” affın sınırı dışında tutulmuştur. TBMM Z.C., D. 9, C. 1,<br />
14.7.1950, s. 690.<br />
62 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 691.<br />
63 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 695-696.<br />
64 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 697.<br />
65 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 700.<br />
123
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Tasarının istisna hükümlerinden birisi olan (f) bendi ile de “Türk Ceza<br />
Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı ölüm cezasını müstelzim suçlar”; (g) bendi<br />
ile de “tekerrür hükümlerinin tatbikini gerektiren aynı cinsten suçlar” aftan istisna<br />
tutulmuşlardır. 66<br />
Af kanunu tasarısının 3. maddesi bir tecil hükmü mahiyetinde teşkil<br />
edilmiştir. Tasarı hakkındaki görüşmeler henüz başlamadan önce Adalet<br />
Komisyonu sözcüsü Müfit Erkuyumcu yaptığı açıklamayla; bu kanun<br />
tasarısının bir genel af mahiyetinde olduğunu, fakat 3. maddedeki tecil<br />
hükmünden dolayı isminde genel af tanımının kullanılmadığını belirtmiştir.<br />
Bu madde ile aftan yararlanacak olanların kanunun yürürlüğe girdiği<br />
tarihten itibaren, mahkûm oldukları cezanın zaman aşımı süresi içerisinde<br />
ve her halde beş yıl zarfında aşağı haddi 5 aydan az olmayan hürriyeti<br />
bağlayıcı cezayı gerektiren aynı cinsten diğer bir suç işledikleri takdirde<br />
evvelce haklarında hükmedilmiş bulunan cezanın aynen çektirileceği hükmü,<br />
bu af kanununu aynı zamanda bir şartlı salıverme şekline de dönüştürmüştür.<br />
Mardin bağımsız milletvekili Kemal Türkoğlu ve Millet Partisi Kırşehir<br />
milletvekili Osman Bölükbaşı, TCK’nın 158. 67 ve 159. 68 Maddelerine<br />
göre işlenmiş suçların 5 yıllık bir tecile dahil edilmeden hukuki bütün<br />
neticelerine şamil olmak üzere tamamen affedilmesini isteyen bir önerge<br />
sunmuşlardır. 69 Bu önerge diğer bazı milletvekilleri tarafından da destek<br />
görmüştür. Buna karşılık gerek D.P. Ankara milletvekili Talat Vasfi Öz gerekse<br />
CHP Bingöl milletvekili Feridun Fikri Düşünsel, bu görüşü savunan<br />
vekillerin aksine, tecil hükmünün geçerli olmasından yana bir tavır takınmışlardır.<br />
Öz, konuşmasında, uzun süre hapishanede yatan bir kimsenin<br />
tekrar suç işlemeye yatkın olduğu ve bu şekilde suçların işlendiğine de<br />
tanık olduğuna değinerek üçüncü maddenin aynen kabulünü istemiştir. 70<br />
Müfit Erkuyumcu ise bu maddenin tasarı metninde bulunması gerekliliğini;<br />
“aftan maksat suçluyu ulu orta salıvermek değil, suçlarını, ahlaklarını<br />
düzeltmelerine, tehzibi ahlak etmelerine imkan vermektir. Bu itibarla bu madde<br />
onu yeni bir suç işlemekten menetmesi bakımından bence af kanununun en mühim<br />
maddesidir. Binaenaleyh olduğu gibi muhafaza edilmesine taraftarız...” sözleriy-<br />
66 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701, 703.<br />
67 Cumhurbaşkanına Hakaret ve Sövme, İçel-Yenisey, a.g.e., s. 749.<br />
68 Anayasa Kuruluşlarını ve Kamu Şahsiyetlerini Tahkir - Kanunlara ve Büyük Millet Meclisi<br />
Kararlarına Sövme, İçel-Yenisey, a.g.e., s. 750.<br />
69 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701, 703.<br />
70 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701.<br />
124
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
le açıklamıştır. 71 Tartışmalar sonucunda, maddedeki “aşağı haddi 5 aydan az<br />
olmayan” ibaresi “aşağı haddi 6 aydan az olmayan” olarak düzenlenmiş, daha<br />
önceki halinde; aynı cinsten bir suç işlenmesi halinde eski cezasının aynen<br />
çektirileceği hükmü, “evvelce haklarında hükmedilmiş bulunan cezanın infaz<br />
edilmeyen kısmı aynen çektirilir” şeklinde değiştirilmiştir. 72 Yeniden düzenlenen<br />
3. madde bu şekliyle, 4. madde ise aynen kabul edilmiştir. 73<br />
Ceza indirimi hükmündeki 5. madde üzerinde söz alan milletvekillerinden<br />
bazıları, affın çok da geniş tutulmadığından bahisle, cezaların<br />
pek çoğunda indirime gidilmesini ya da bazılarının affa dahil edilmesini<br />
istemişler, bu isteğe gerekçe olarak ise hapishanelerin mahkûm sayısına<br />
oranla yetersiz kaldığı ve geniş bir af çıkarılacağı yolunda hükümet tarafından<br />
verilmiş olan vaatleri göstermişlerdir. Bu konuşmaların akabinde,<br />
affın daha geniş kapsamlı olması gerektiğini savunan milletvekilleri ceza<br />
oranında 1/3 yerine yarısının indirilmesini öngören önergeler sunmuşlardır.<br />
Bu önerge sahiplerinden birisi olan D.P. Burdur milletvekili Mehmet<br />
Özbey de hapishanelerde bulunanların çoğunun bir önceki iktidarın antidemokratik<br />
uygulamaları nedeniyle içeri girdiklerini, bu nedenle de suçların<br />
1/3’ünün değil, yarısının indirilmesini istemiştir. 74<br />
Bu görüşün tam tersi fikirde olan milletvekillerinden D.P. Diyarbakır<br />
milletvekili Remzi Bucak ise bu şekilde hapishanelerin boşaltılmasını doğru<br />
bulmadığını belirterek konuşmasına; “...biz cezayı üçte bire kadar indirecek<br />
olursak bununla maateessüf memlekette suçluların azalmasına değil, belki tezyidine<br />
doğru gitmiş oluruz…” sözleriyle devam etmiştir. Bucak ayrıca, buradaki<br />
suçluların düşünülmesi yanında, bu suçlardan zarar görenlerin de<br />
düşünülmesi gerektiği üzerinde durmuştur. 75 Remzi Bey’in bu yaklaşımı<br />
ilk kez konuya affın etkileyeceği mağdurlar grubu tarafından bakılıyor olması<br />
bakımından dikkat çekicidir.<br />
71 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 704.<br />
72 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 705. Tasarının bu haliyle ne bir tecil ne de bir af olduğu<br />
vurgulanmıştır. Avukat Ertuğrul Akça’nın 8 Temmuz 1950 tarihinde Kudret gazetesinde<br />
yayınlanan “Te’cil Kanunu mu Af Kanunu mu?” başlıklı yazısında; bunun bir tecil<br />
olması için cezanın altı ayının geçmemiş bulunması gerektiğini belirtmiştir. 3. madde<br />
üzerinde yapılan beş ayın altı ay şeklinde düzenlenmesi bu gerekçeyle hazırlanmıştır.<br />
Ertuğrul Akça, “Te’cil Kanunu mu, Af Kanunu mu?”, Kudret, 8 Temmuz 1950. Bunlara<br />
ek olarak, 7. maddede, verilen cezalar affa tabi tutulduktan sonra onlara bağlı, inzibati<br />
muamelelerin devamını kabul etmek de genel af uygulamasıyla bağdaşmayan bir yöntem<br />
olmuştur. Mehmet Ali Sebük, “Millet Umumi Af İstiyor”, Vatan, 3 Temmuz 1950.<br />
73 4. madde; “Bu kanun hükümleri kanunen kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması,<br />
satılması, alınması ve memlekete suç teşkil eden veya inhisara tabi bulunan eşyanın müsaderesine<br />
karar vermeye mani değildir. Ancak gümrük resmi ile gümrüklerde alınmakta olan Hazineye,<br />
özel idarelere ve belediyelere ait bilumum vergi ve resimlerle ve orman mahsullerinin tarife bedellerine<br />
müteallik ilgili dairelerin her türlü talep hakları mahfuz kalmak üzere kaçak olduğu sanılan<br />
maddeler sahiplerine iade olunur”. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 705.<br />
74 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 707, 708.<br />
75 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 707.<br />
125
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Yapılan tartışmalar sonrasında, kanun tasarısının 5. maddesiyle, 2.<br />
maddede affın dışında bırakılan suçlardan dolayı, hükmedilmiş ve edilecek<br />
cezaların üçte ikisi, hükmedilmiş ve edilecek olan miktar eğer iki<br />
seneden az ise (iki sene dahil) tamamı indirilmiştir. 76 Ayrıca ölüm cezası <strong>20</strong><br />
yıl ağır hapis ve ömür boyu ağır hapis cezası da 15 yıl ağır hapis cezasına<br />
çevrilmiştir. 77 Böylece af kanunu tasarısına her ne kadar istisnai hükümler<br />
getirilmişse de bu suçlar için dahi kısmi de olsa bir af imkânı tanınmıştır.<br />
Ayrıca firar halinde bulunanlardan yurt içindekiler 6 ay, yurt dışındakiler<br />
ise 8 ay zarfında savcılıklara teslim oldukları takdirde 5. madde hükmünden<br />
yararlanabileceklerdir. Asker kaçakları ise 3 ay içinde teslim olmaları<br />
şartıyla affedileceklerdir. (Md. 6)<br />
Böylesine geniş kapsamlı bir af çıkarılmış olmasına rağmen, bu affın,<br />
hakimler ve memurlar kanunları ile bunlara ek kanunlara ve diğer özel kanunlara<br />
dayanılarak verilmiş veya verilecek olan idari ve inzibati karar ve<br />
yapılmış ve yapılacak işlemlere ve rütbenin kaybedilmesi, orduya subay,<br />
memur ve gedikli olarak kayıt olunmamak ve askeri nispetin kesilmesi<br />
işlemleri için geçerli olmadığı kabul edilmiştir. Fakat bunun yanında, 3 Nisan<br />
1924 tarih ve 460 sayılı Muhamat Kanunu’nun (Avukatlık Kanunu) 78<br />
geçici maddesinde yazılı Meclis tarafından verilen avukatlık veya dava<br />
vekilliğinden çıkarma kararları kaldırılmıştır. Maddenin devamında “bu<br />
kararlara göre meslekten çıkarılmış olanlar Muhamat Kanunu ile kazanılmış haklara<br />
halel gelmemek üzere Avukatlık kanunu hükümleri dairesinde baroya kayıt<br />
olunabilirler” denmektedir. Böylece meslekten men edilmiş olanların hakları<br />
yeniden tanınmıştır. (Md. 7)<br />
Meclisin 14 Temmuz 1950 tarihli 23. Birleşiminin ikinci oturumunda<br />
tamamlanan görüşmeler ve af kanunu tasarısının geneli hakkında yapılan<br />
oylama sonucunda Meclisin aynı günlü toplantısında “Bazı Suç ve Cezaların<br />
Affı Hakkındaki Kanun Tasarısı” oybirliği ile kabul edilmiştir. 79<br />
76 Bu indirim neticesinde her ne kadar Askeri Ceza Kanununun 94. Maddesi gereğince<br />
hüküm giymiş olan Nazım Hikmet, af dışında bırakılmışsa da aftan istisna tutulan suçlarda<br />
yapılan 2/3 oranındaki bu ceza indirimi neticesinde affa uğramıştır. Altan Öymen,<br />
hatıralarını anlattığı kitabında, Nazım Hikmet’in affına karşı çıkanların, bu madde kabul<br />
edildiğinde ya salonda olmadıklarını ya da söz alacak fırsat bulamamış olduklarını<br />
aktarmaktadır. Altan Öymen, Değişim Yılları, 8. Baskı, (İstanbul: Doğan Kitap, <strong>20</strong>04), s.<br />
521. Milli Türk Talebe Birliği Nazım Hikmet’in aftan istifade etmesi üzerine; “Milli Türk<br />
Talebe Birliği ve Meclise yaptıkları müracaata tavassut ettiğimiz <strong>20</strong> bin yüksek tahsil genci adına<br />
komünistler ve Nazım Hikmet’in aftan istifade ettirilmelerinin büyük bir üzüntü ile karşılandığını<br />
açıklarız...” açıklamasını yapmışlardır. Ulus, 16.07.1950.<br />
77 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 712.<br />
78 Düstur, D. 3, C. 5, s. 764.<br />
79 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 721; Düstur, D. 4, C. 1, Kanun No: 5677, s. 68-69.<br />
126
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
Kazım Öztürk, “devri sabık yaratmayacağız” sözü ile yönetimi devralan<br />
yeni iktidarın çıkarılan bu af yasası ile geçmişle uğraşmak yerine geleceğe<br />
yönelerek, akılcı ve örnek bir davranış sergilediğini belirttikten sonra,<br />
siyasi ve sosyal büyük değişimler sonunda getirilen genel af yasalarından<br />
hiç birisinin, 14 Mayıs seçimleri sonrasında getirilen, bu af yasası kadar<br />
anlamlı ve rasyonel olmadığı değerlendirmesini yapmıştır. 80<br />
Af tasarısı Meclis çatısı altında tartışılırken kamuoyunun da konuya<br />
ilgisi oldukça fazladır. Demokrat Parti’nin seçim vaatleri arasında yer alan<br />
af meselesi Mecliste olduğu kadar basın organların da tartışılan bir konudur.<br />
Tasarı henüz Meclis gündemine gelmeden önce basında çıkan haberler<br />
af yasasının niteliğini belirleme ve beklentileri dile getirme noktasında<br />
kamuoyunun konuya yaklaşımını göstermesi açısından önemlidir.<br />
2. Af Kanununun Kamuoyundaki Yansımaları<br />
Demokrat Parti’nin seçim vaatleri arasında da yer alan af kanunu tasarısı<br />
ile ilgili haberler kanun tasarısının Meclis gündemine gelmesiyle beraber<br />
basında yer almaya başlamıştır. Özellikle Zafer Gazetesi af konusunda<br />
adeta hükümetin propagandasını yapmış, pek çok yazar köşelerini bu konuya<br />
ayırmıştır. Örneğin; Demokrat Parti Ordu Milletvekili Feyzi Boztepe<br />
“Umumi Af ve Beklentiler” başlıklı yazısında hükümetin af çıkarma gerekçelerini<br />
açıkladıktan sonra, C.H.P. zamanında ülkenin iktisadi ve sosyal şartlarının<br />
bozukluğundan bahsederek; “...tek partinin yıllar boyunca memlekette<br />
yarattığı ahlaki, iktisadi ve içtimai buhranın birer kurbanı olarak zindanlarda çürüyen<br />
hürriyetten mahrum zavallıları...” düşüneceklerini belirtmiştir. Yazının<br />
genelinde hapishanelerde yatan mahkûmların ve özellikle de zimmet ve<br />
ihtilas suçlularının dönemin zorlukları karşısında adeta bunu yapmaya<br />
mecbur kaldıklarına değinen Boztepe, CHP’ye göndermeler yapmıştır. 81<br />
Gazetenin başyazarı aynı zamanda Demokrat Parti Ankara milletvekili<br />
Mümtaz Faik Fenik ise “Suç İnsani, Af İlahidir!” başlıklı yazısında, af kanununun<br />
mecliste müzakere edildiği sırada kendisinin hapiste olduğunu<br />
belirterek, af haberinin ortaya çıkmasıyla mahkûmlar arasında müthiş bir<br />
sevincin başladığını, hele de adi suçların da affa dahil edileceğinin öğrenilmesiyle<br />
bu sevincin daha da arttığını anlatmıştır. 82 Fenik, bazı siyasi<br />
sebeplerle, kanunun aleyhinde tavır alan milletvekillerinin tasarının Adalet<br />
komisyonuna geri gönderilmesini sağlamaları üzerine, hapishanedeki<br />
80 Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, IX. Dönem 1950-1954, C. 1, Ankara: TBMM Vakfı,<br />
1999), s. 389.<br />
81 Feyzi Boztepe, ‘Umumi Af ve Beklentiler’, Zafer, 06 Temmuz 1950.<br />
82 Mümtaz Faik Fenik, ‘Suç insani, af ilahidir!’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />
127
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
coşkunun bir anda bir hezimete dönüştüğünü anlatarak, “…af kanununun<br />
aleyhinde bulunanlar bunca mahkûmun ümitleriyle bu kadar ağır bir şekilde oynayanlar<br />
hapishanedeki bu elim manzarayı görselerdi, insanlıklarından utanırlardı!...”<br />
sözleriyle de tepkisini dile getirmiş ve memlekette bir demokrasi<br />
inkılabının olduğunu, sırf bu inkılâp sebebiyle dahi bir af çıkarılması gerektiğini<br />
sözlerine eklemiştir. 83 Fenik bu fikirleriyle Cihan Baban’dan da<br />
destek görmüş, Baban II. Dünya Savaşında yaşanan ekonomik sıkıntılara<br />
gönderme yaptığı “Affın Şümulü Geniş Olmalıdır” başlıklı yazısında; dünyanın<br />
önemli bir harp geçirdiğini, bu harbin açtığı yaraların sarılmasının<br />
zamanının geldiğini belirtmiştir. 84 Hürriyet Gazetesi ise konuyu genel afların<br />
geçmişi unutturucu etkisinden ele alarak; “Büyük inkılâbımızla bugün<br />
adına sessiz inkılâp diyebileceğimiz iktidarın el değiştirmesi hadisesi arasından<br />
tam 28 sene geçti. Her medeni memlekette bu gibi tarihi hadiseleri bir umumi af<br />
takip eder” yorumunda bulunmuştur. 85<br />
Basının genel olarak affı desteklediği gözlenirken, Ulus gazetesi özellikle<br />
affın kapsamının bir an önce halka duyurulması noktasında hassasiyet<br />
göstermektedir. Yavuz Abadan yeni iktidarın af çıkarma isteğine karşı<br />
olmadıklarını fakat çıkarılması düşünülen affın kapsayacağı suçlar ve dahil<br />
olacağı dönemin bir an evvel halka duyurulması gerektiğini ifade etmiştir.<br />
Abadan; D.P.’nin şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir şekilde<br />
af propagandası yaptığını, affın herhangi bir maddi külfet de getirmediği<br />
için en kolay verilen vaat olduğu eleştirisini dile getirmiş; “Biz prensip itibarıyla,<br />
adli hatalar veya şahsi zaruretler yüzünden hususi affın, içtimai menfaatler<br />
mülahazasıyla siyasi suçlar için de umûmi affın caiz ve faydalı bulunduğuna<br />
kani bulunuyoruz. Buna karşılık adi suçlar için, milli bayramların yıldönümleri,<br />
iktidar değişikliği, seçim zaferi vesaire gibi sebepler sık sık umumi aflar yapılmasının<br />
adaleti, dolayısıyla bu esasa dayanan devleti temelinden yıkacak kadar büyük<br />
mahsurlar doğuracağına eminiz” sözleriyle DP’nin bu konudaki tavrını doğru<br />
bulmadıklarını açıklamıştır. 86<br />
Vatan Gazetesi yazarlarından Ahmet Emin Yalman, siyasi af üzerinde<br />
durarak, yapılan seçimler sonucunda Demokrat Parti’nin iktidar olmasıyla<br />
muhalefete düşen Cumhuriyet Halk Partisini kastederek; “bu partiyi ezmemek,<br />
kendisine emniyet telkin etmek, gönlünü hoş etmek, muhalefet vazifesini<br />
tesirli bir şekilde göstermesi bakımından da, memleketin huzuru ve harici itibarı<br />
bakımından da lazımdır” diyerek, son seçimlerin de dahil olduğu tam bir<br />
siyasi af çıkarmanın yararlı olacağını dile getirmiştir. 87<br />
83 Fenik, ‘Suç insanî...’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />
84 Cihan Baban, ‘Affın Şümulü Geniş Olmalıdır’, Zafer, 22 Haziran 1950.<br />
85 ‘“Af’, Hürriyet, 26 Mayıs 1950.<br />
86 Yavuz Abadan, ‘Af MeselesI’, Ulus, 29 Mayıs 1950.<br />
87 Ahmet Emin Yalman, ‘Kimi Affetmeli?’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />
128
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
Mümtaz Faik Fenik af kanununun çıkmasının gerekliliği hakkında Zafer<br />
Gazetesi’nde yayınladığı bir dizi makalede, af tartışmalarında sıklıkla<br />
dile getirilen bir konu olarak, ferdin ferde karşı suçunun affedilerek devlete<br />
karşı işlenen suçların affedilmemesini adaletsizlik olarak değerlendirmiştir.<br />
Ayrıca böyle bir hareketin demokratik telakkilere de uymayacağını<br />
belirterek, böyle bir uygulamanın suçu teşvik edip etmeyeceği yönündeki<br />
endişelerin yerinde olmadığını da vurgulamıştır. Ona göre, açılan yeni<br />
dönemde gerek memurların ve diğer vatandaşların ekonomik durumları<br />
olsun gerekse sosyal yaşam standartları olsun düzeleceği için suç işleme<br />
oranında da bir düşme ve suçu hazırlayan sebeplerin ortadan kalkması<br />
gibi bir durum oluşacaktır. Fenik bu açıklamalarıyla aslında bir önceki iktidara<br />
üstü kapalı göndermeler yapmakta ve o dönemdeki olumsuz şartların<br />
özellikle düşük gelirli memurlarda devlete karşı suç işleme oranını<br />
yükselttiğini ifade etmektedir. 88 Zafer Gazetesi yazarlarında aynı zamanda<br />
Demokrat Parti Zonguldak milletvekili Fehmi Açıksöz de aynı mahiyette<br />
yazdığı yazısıyla Fenik’i desteklemektedir. 89 Ahmet Emin Yalman “Kimi<br />
Affetmeli?” başlıklı yazısında, devlete karşı işlenen suçlardan ihtilas veya<br />
irtikap meselelerini, af ve tasfiyenin kapsamı içerisine dahil etmek için bir<br />
sebep olmadığını anlatmıştır. Fakat bunların yanı sıra, dönemin şartları<br />
nedeniyle geçim sıkıntısı çekilmesinden dolayı bazı memurlar tarafından<br />
küçük miktarlı alınan paraların ise affedilmesinin doğru olacağını savunmuştur.<br />
Bu konu hakkında İzmit Belediyesinin elektrik tahsildarı iken,<br />
zimmetine para geçiren bir zavallıdan mektup aldığını ve mecbur kalındığı<br />
için bu suçu işlediğini anlattığını açıklamış ve bu gibilerin affedilmesinin<br />
doğru olacağını ifade etmiştir. 90 Yalman komünistlerin affına ise pek<br />
sıcak bakmadığını bu gibi kişilerin affedilmesi yerine, komünizme karşı<br />
gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini, “Türk vatandaşlığının şerefine Moskovanın<br />
köleliğini tercih edenleri tabiiyetten ıskat ederek, hasretini duydukları<br />
cennete göndermek en doğru ve kestirme yoldur” sözleriyle açıklamıştır. 91 Affın<br />
çıkmasına taraftar olan Yalman yazısını; “öyle umarız ki af davasında hisler,<br />
vehimler ve politika ihtirasları değil, prensipler hakim olacak ve alınacak isabetli<br />
karar neticesinde cemiyetin huzuru, istikrarı emniyeti yükselecektir” sözleriyle<br />
bitirmiştir. 92<br />
88 Fenik, ‘Af Kanununu Mevzuunda:1 Devlet Mallarına Karşı Olan Suçlar’, Zafer, 15 Haziran<br />
1950.<br />
89 Fehmi Açıksöz, ‘Af Umumi Olmalıdır’, Zafer, 29 Haziran 1950.<br />
90 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />
91 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />
92 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />
129
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Affın kapsamı konusunda Millet Partisi’nin kurucularından olan ve<br />
aynı zamanda Kudret gazetesinin baş yazarlığını yürüten Hikmet Bayur<br />
da “Genel Af” başlıklı yazısında, adi suçların affını savunurken, bu affa dahil<br />
edilecek olanların ise titizlikle ele alınması gerektiğini belirtmiştir. Bayur,<br />
özellikle af yetkisi konusundaki tartışmalarda genel affın daha ziyade<br />
siyasi suçlular için çıkarılması gerektiği noktasındaki anlayışı bu yazısında<br />
yansıtmış, siyasi suçların affına taraftar olarak, tecil hükümlerini de içeren<br />
bir af çıkarılmasına karşı olduğunu ve bunun da Demokrat hükümeti için<br />
pek de iyi bir netice vermeyeceğini, siyasi bir suçluyu eski cezasına benzesin<br />
benzemesin yeni bir suç işlediğinde eski mahkûmiyetini de yürütmeye<br />
kalktıklarında DP’nin pek acı bir yola gireceğini savunmuştur. 93<br />
Vatan Gazetesi yazarı ve aynı zamanda Nazım Hikmet’in avukatlığını<br />
yapan Mehmet Ali Sebük, “Af Kanunu Projesi” başlıklı yazısında, hükümet<br />
tarafından meclise sunulmuş olan kanun tasarısını eleştirmiştir. Hazırlanan<br />
tasarının pek çok suçu kapsam dışında bırakmış olmasını dile<br />
getirerek, özellikle siyasi suçların af dışında bırakılarak, kanuna getirilen<br />
sınırlamalardan bahisle, kanun metninde hiçbir şekilde af kelimesi geçmeyen<br />
bir tasarının nasıl bir genel af olarak kabul edildiğini sormuştur. Ceza<br />
indirimi konusundaki düzenlemeleri de yetersiz gören Sebük, özgürlüğe<br />
karışması fiili olarak mümkün görünmeyen mahkûmların ceza senelerini<br />
değiştirmenin ne işe yarayacağını da ifade etmekten çekinmemiştir. Sebük<br />
ayrıca, kanun tasarısındaki bu kısıtlamaların tasarıyı bir hukukçular grubunun<br />
hazırlamış olmasından kaynaklandığını, halkın huzuru için geniş<br />
kapsamlı bir af gerekirken böylesine istisnaları barındıran bir af projesi<br />
hazırlanmış olmasını eleştirmiştir. 94<br />
Genellikle geniş bir aftan yana olunmasına rağmen, D.P.’nin önceki seçim<br />
döneminde işlenen bazı suçları af kapsamına dahil etmiş olması bazı<br />
endişelerin oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Örneğin Hikmet Bayur,<br />
“Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır” başlıklı yazısında; D.P. Hükümetinin<br />
daha önceki seçim döneminde işlenmiş olan suçları affetmesini, bu gibi<br />
kişileri ihtiyaç olduğunda 1954 seçimlerinde de kullanacağı yolunda iddiaların<br />
ortaya atılmasına bağlamıştır. 95 DP’nin gerçekten halkın huzurunu<br />
93 Bayur, ‘Genel Af’, Kudret, 23 Haziran 1950.<br />
94 Sebük, ‘Af Kanunu Projesi’, Vatan, 23 Haziran 1950. CHP döneminde de geniş kapsamlı<br />
bir af çıkarılması yolunda girişimleri olan Sebük, bu amaçla 1947 yılında bir de kitap<br />
yayınlamış ve affın çıkarılmasını gerektiren hallerle, hangi mahkûmların affedilip, hangilerinin<br />
affedilmemesi gerektiğini kategorize etmiştir. Sebük, Umumi Af Bir Zarurettir,<br />
(İstanbul, 1947).<br />
95 Bayur, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’, Kudret, 3 Temmuz 1950. Kudret Gazetesi<br />
yazarlarından Ertuğrul Akça, başlıklı yazısında; 3. maddede yer alan tecil hükmünü<br />
hukuki boyutunun dışında siyasi boyutuyla ele alarak, seçim suçlarını affeden DP’nin<br />
130
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
sağlayacak bir af kanunu çıkarmak yerine kendi iktidarını sağlamlaştıracak<br />
tarzda bir kanun tasarısı hazırlamış olduğunu dile getiren Bayur, bu<br />
tasarının mahzurlarının meclis tarafından ortadan kaldırılması umudunda<br />
olduklarını söylemiştir. 96 Vatandaşın özgürlüğüne ve insan haklarına<br />
karşı işlenen suçların özenle ele alınarak af dışı bırakılması gerektiği de<br />
hassasiyet gösterilen bir diğer konudur. 97<br />
Kanun tasarısının 3 Temmuz’da meclis’te görüşülmeye başlanmasıyla<br />
beraber gazetelerde de tasarının kapsamıyla ilgili yazılar artmaya başlamıştır.<br />
Ali Naci Karacan, “Yeni Af Kanunu” Tasarısı” başlıklı yazısında,<br />
tasarının amacının hapishaneleri boşaltma değil, fakat serbest bırakılmalarında<br />
yalnız toplum için mahzur olmayanları affetmek olması gerektiğini<br />
söylerken, CHP’yi de affı çıkarmadığı ve mahkûmlara eziyet ettiği için<br />
uyarmıştır. 98<br />
Af Kanunu tasarısının 14 Temmuz 1950 tarihinde kabul edilmesinden<br />
sonra gazetelerde genelde olumlu yazılar hakim olmuştur. Örneğin; Ahmet<br />
Emin Yalman “Bayram Havası” başlıklı makalesinde; memlekette bir<br />
şefkat, sevgi ve müsamaha havası yaratıldığını, haklı haksız çıkarılan afla<br />
özgürlüğe kavuşanların mutluluklarını anlatmıştır. 99 Tahliye edilenlerle<br />
görüşen Zafer Gazetesi muhabiri Orhan Önder ise hapishane önünde bir<br />
bayram havası estiğini, çıkan mahkûmların kapıda kendilerini bekleyen<br />
yakınlarına koşarak hürriyetlerine ve sevdiklerine kavuşmanın verdiği<br />
heyecan ve mutluluğun ortamı bir bayram yerine çevirdiğinden bahsetmiştir.<br />
<strong>10</strong>0 Zafer Gazetesi’nin yazarları da af kanununun çıkmasından duydukları<br />
mutluluğu gazetenin sayfalarına taşımışlar, örneğin; başyazar<br />
Mümtaz Faik Fenik bu konudaki hislerini “Büyük Millet Meclisi hakikaten<br />
çok yerinde bir şefkat ve atıfet göstererek Af Kanunu’nu Bayrandan evvel şumüllü<br />
bir şekilde çıkarmış bulunuyor. Günlerce bu sütunlarda müdafaasını yaptığımız<br />
af kanunundan büyük mahkûm kitlesinin faydalanmış olduğunu görmekten dolayı<br />
sevincimiz hakikaten derindir” sözleriyle ifade etmiştir. <strong>10</strong>1 Cumhuriyet Gazetesi<br />
ise haberi, “15 Mayıs 1950’den önce işlenen suçlar affedildi” başlığıyla<br />
verirken; İstanbul Savcılığının açıklamasından Sultanahmet Cezaevinden<br />
ileri seçimlerde 1946 seçimlerinde usulsüzlük yapmış olan kişileri kullanmak amacında<br />
olduğu, tecil süresini de 5 yıl sınırlandırmasının 1954 seçimlerinde daha önce suç işlemiş<br />
olanların kendisine karşı bir harekette bulunmasını önlemek amacıyla düzenlenmiş<br />
olduğunu dile getirmiştir. Akça, ‘Te’cil...’, Kudret, 8 Temmuz 1950.<br />
96 Bayur, ‘Yeni Af Kanunu…’, Kudret, 3 Temmuz 1950.<br />
97 Nurettin Ardıçoğlu, ‘Bunları mı affedeceğiz’, Kudret, 6 Temmuz 1950.<br />
98 Milliyet, 6 Temmuz 1950.<br />
99 Yalman,’“Bayram Havası’, Vatan, 16 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>0 Zafer, 17 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>1 Fenik, ‘Aftan Sonrasını Düşünürken’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />
131
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
130, İmralı’dan 150, Üsküdar’da Paşakapı ve Toptaşı Cezaevlerinden <strong>20</strong>0<br />
kadar mahkûmun serbest bırakılacağının anlaşıldığını duyurmuştur. <strong>10</strong>2<br />
Tasarının kabul edilmesinden sonra gazetelerin sayfalarını cezaevlerinden<br />
tahliye edilenlerle ilgili haberler kaplamıştır. Ceza İşleri Genel Müdürü<br />
İhsan Köknel; bütün Türkiye Hapishanelerinde <strong>20</strong>.549 mahkûm ve<br />
12.865 tutuklu olduğu, <strong>20</strong>.549 mahkûmun 15 binden fazlası aftan istifade<br />
ettiğini, 12.865 tutuklunun da asgari yarısı hakkında ademi takip kararı<br />
verilmesiyle toptan aftan istifade edenlerin sayısının 23 bini bulduğunu<br />
ifade etmiştir. Köknel ayrıca, davaları tutuksuz devam eden sanıklar, ilk ve<br />
son tahkikat safhasında bulunanlar da hesaba katılacak olursa o gün için<br />
45-50 bin kişinin Af Kanunundan yararlandığını açıklamıştır. <strong>10</strong>3 Bu çerçevede<br />
Sultanahmet cezaevinden ilk çıkan Necip Fazıl Kısakürek olurken,<br />
Milliyet Gazetesi haberi; “Mahkûmlar ve Aileleri Sevinç İçinde” başlığıyla<br />
vermiştir. <strong>10</strong>4 Aftan yararlananlar arasında önemli isimlerden birisi olan<br />
Nazım Hikmet, cezaevinden çıkışında çok heyecanlı olduğunu, fakat bu<br />
heyecanının aftan değil nihayet hakkını aldığından kaynaklandığını ifade<br />
etmiştir. <strong>10</strong>5 Nazım Hikmet’in af sayesinde cezaevinden çıkması ise kimi<br />
çevrelerde tepkiye yol açmış, dönemin etkili öğrenci topluluklarından birisi<br />
olan Milli Türk Talebe Birliği, Nazım Hikmet’in affını büyük bir üzüntü<br />
ile karşıladıklarını bir beyanname ile açıklamıştır. <strong>10</strong>6<br />
Kanunun çıkması sonrasında basında vurgulanan bir diğer konu da<br />
devletin sorumluluğu üzerinedir. Af kanunlarıyla pek çok mahkûm haklı<br />
ya da haksız olarak salıverilmektedir. Bu mahkûmların toplum hayatına<br />
yeniden adaptasyonunu sağlamak ise devletin önemli görevleri arasında<br />
yer almaktadır. Toplum hayatında sabıkalı sıfatıyla gerekli yeri edinemeyen<br />
kişiler gelecekte önemli bir sosyal problem olarak toplumun karşısına<br />
çıkacaktır. Bu nedenle basın tarafından aftan sonra mahkûmların yeniden<br />
suç işlemesini önleyici tedbirlerin alınması gerektiği üzerinde de hassasiyetle<br />
durulmuştur. Özellikle, ceza sistemlerinde esaslı ıslahata lüzum<br />
olduğu, hapishanelerin ıslah edilmesi ve pişmanlık duyan mahkûmlar<br />
için buralarının birer “verem kültür yuvası” olmaktan çıkarılması gerektiği<br />
dile getirilmiştir. Ayrıca, mahkûmlar hakkında birer sicil fişi tutulması<br />
gerektiği ve iyi hareketleri görülenlerin belli bir süre sonra, hürriyetsizlik<br />
içinde dahi olsa, daha iyi yaşama şartlarına kavuşturulmaları ihtiyacına<br />
<strong>10</strong>2 Cumhuriyet, 15 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>3 Zafer, 16 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>4 Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>5 Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>6 Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />
132
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
dikkat çekilmiştir. Asri cezaevlerinde olduğu gibi, bütün hapishanelerde iş<br />
yurtlarının tesis edilmesi ve her meslek erbabını çalıştırmak imkanlarının<br />
aranması ile idari kadroda terfi imkanı sağlanarak, mahkûmların eski sabıkalarını<br />
unutup onlara iş imkanları sağlanması gerektiği, eğer bunlar yapılmazsa<br />
affın fayda yerine zarar getireceği uyarısında bulunulmuştur. <strong>10</strong>7<br />
Ayrıca hapishanelerden çıkan mahkûmların çoğunun işsiz güçsüz olduğu<br />
ve memleketlerine dönecek paralarının dahi bulunmadığı ifade edilerek,<br />
bu kişilere iş imkânları sağlanmadığı takdirde yeniden suç işlemelerinin<br />
kaçınılmaz olduğu da yapılan uyarılar arasında yer alırken, <strong>10</strong>8 af sonrası<br />
mahkûmun himaye edilmesi lazım geldiğinden patronaj kanununun bir<br />
an önce çıkarılması gerektiği üzerinde durulmuştur. <strong>10</strong>9 Örneğin Cumhuriyet<br />
Gazetesi muhabiri; mahkûmların cezaevinden çıkarken ilgili makamlardan<br />
iş istediklerini belirterek, eğer bu imkân verilmezse çoğunun gene<br />
çıktıkları yere dönmekten korktuğunu yazmıştır. 1<strong>10</strong><br />
Kanunun uygulanması noktasında da bir takım sıkıntıların ortaya<br />
çıktığı görülmektedir. Zira, afla beraber asrî cezaevlerinden pek çok<br />
mahkûmun serbest bırakılması, bu cezaevlerinde gerçekleştirilen bazı<br />
üretimlere devam edilmesi noktasında sıkıntılar yaratmış, yetkililer tarafından<br />
yapılan açıklamaya göre; buralara başka cezaevlerinden çalışmak<br />
üzere mahkûmlar getirilmiştir. 111<br />
Kanunun çıkışından bir süre sonra basına yansıyan haberler af kanununa<br />
yönelik tepkileri göstermesi açısından da önemlidir. Örneğin; muhalefetin<br />
basındaki güçlü sesi Ulus Gazetesi başyazarı ve aynı zamanda<br />
CHP Kars milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın af sonrası görülen olayları değerlendirirken;<br />
“…Şehirdeki zabıta vakıaları bir bakıma demokratların çok işine<br />
yarıyor. Çünkü siyasi dedikodular bir tarafa bırakılmış bahis mevzuu hep hırsızlık<br />
ve tecavüz hadiseleri... Bittabi bir çok vehim ve mübalağalarla karışık olarak. Fakat<br />
bir nakarat her ağızda; ‘Hırsızları salıverdiler. İşte böyle oldu! Kim salıvermiş diye<br />
sormayınız…’” diye yazarken hükümete önemli bir gönderme yapmaktaydı.<br />
112 Milliyet Gazetesi’nin “İbret Aynası” isimli köşesinde ise İstanbul’da<br />
cinayet ve sarkıntılık olaylarının çoğaldığından bahisle affa vurgu yapılıyor<br />
ve “…işte af kanununun tatbikinden bir hafta sonra hapishaneden çıkan<br />
sayın suçluların İstanbul seçmenlerine hediyesi…!” sözleriyle, İstanbul’da<br />
<strong>10</strong>7 Fenik, ‘Aftan Sonrasını...’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>8 Sebük, ‘Milletin Büyük Affı ve Neticeleri’, Vatan, 30 Temmuz 1950.<br />
<strong>10</strong>9 İ. Saffet Omay, ‘Mahkûmu Tahliyeden Sonra Himaye Lazımdır’, Zafer, 19 Ağustos 1950;<br />
‘Affa Tabi Olan Suçlu Memurlar Ne Olacak’, Zafer, 31 Ağustos 1950.<br />
1<strong>10</strong> Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />
111 Cumhuriyet, <strong>20</strong> Temmuz 1950.<br />
112 Hüseyin Cahit Yalçın, ‘Hakikaten Korku Başlamış’, Ulus, <strong>20</strong> Eylül 1950.<br />
133
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
artan olayların müsebbibinin çıkarılan af kanunuyla yakından ilişkisi olduğuna<br />
dikkat çekiliyordu. 113 Milliyet’te yayınlanan diğer bir yazıda ise<br />
İstanbul’daki asayişsizlikte genel affın birinci derecede rolü olduğu, “…<br />
Alışmış kudurmuştan beterdir! Derler. Hırsızlığa, tecavüze, cinayete alışanlarda<br />
bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar…” ifadeleriyle dile getirilirken, polisin ise<br />
olaylara müdahalede yeterli yetkisinin olmadığı da vurgulanmaktaydı. 114<br />
Af kanunu hakkında basında yayınlar gitgide azalmış ve af konusu bir<br />
müddet sonra gündemdeki yerini kaybetmiştir.<br />
Sonuç<br />
Hukukî, sosyal ve siyasal açıdan oldukça önemli bir yere sahip olan af<br />
yasaları, gerek gündeme getirildikleri dönemlerde, gerekse yürürlüğe girdikleri<br />
tarihten itibaren, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda önemli birer<br />
tartışma konusu olmuştur. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidarı CHP’den<br />
devralan Demokrat Parti’nin de ilk icraatlarından birisi genel af kanunudur.<br />
Henüz Meclisin gündemine gelmeden basında tartışılmaya başlanan<br />
af konusu, Demokrat Parti’nin hem seçim vaatleri arasında hem de hükümet<br />
programında yer almıştır. Basında da önemli bir yankı bulan af kanunu<br />
Demokrat Parti’nin iktidara geldiği tarihten hemen öncesine kadar<br />
işlenmiş olan pek çok suçu affetmesi dolayısıyla geniş kapsamlı bir nitelik<br />
göstermektedir. Özellikle II. Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan ekonomik<br />
sıkıntılar ve çok partili hayata geçiş sürecinde yaşanan siyasal ve sosyal<br />
sorunlar affın şekillenmesinde önemli rol oynamış, bir önceki iktidarın<br />
aldığı tedbirlerden hareketle ceza almış olan pek çok mahkûm bu vesileyle<br />
affa dahil edilmiştir. Tasarının üzerinde en çok durulan maddeleri<br />
arasında yer alan siyasi suçların affa dahil edilmemesi konusu özellikle<br />
komünizm ve Nazım Hikmet’in affa dahil olup olmayacağı noktasında<br />
düğümlenmiştir. Gerek tek parti döneminin gerekse çok parti döneminin<br />
en önemli tehdit olarak gördüğü komünizm tehlikesi af tartışmalarında da<br />
kendisini göstermiş, daha ziyade komünizm suçunun kapsamı üzerinde<br />
durulmuştur. Tartışmaların geneli Demokrat Parti milletvekilleri arasında<br />
geçerken, CHP milletvekillerinin birkaç istisna dışında tartışmalara katılmadıkları<br />
görülmektedir. Muhalefet adına daha ziyade Millet Parti’sinden<br />
tek milletvekili olarak meclise giren Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı<br />
söz almış ve zaman zaman bağımsız milletvekillerinden kendisine destek<br />
verilmiştir.<br />
113 Milliyet, 23 Temmuz 1950.<br />
114 Milliyet, ‘Şehirde Asayiş Hakgetire!’, 4 Ekim 1950.<br />
134
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
Af kanunu gerek basında gerekse Meclis çatısında genel bir destek<br />
görmüş, eleştiriler ise daha ziyade affın kapsamı noktasında getirilmiştir.<br />
Başta Zafer Gazetesi olmak üzere basın organları genellikle affın çıkarılmasını<br />
destekler yönde yayın yaparken, tahliye sonrası alınacak tedbirler<br />
ile Nazım Hikmet’in aftan faydalanacak olması, üzerinde en çok durulan<br />
konulardır. Gerek Meclis’te gerekse basında yapılan tartışmalar toplumun<br />
hassasiyet gösterdiği konuları yansıtması bakımından önemlidir.<br />
Genel bir kabulle çıkarılmasına ve yoğun bir şekilde tartışılmasına rağmen<br />
af kanununa basının ilgisi ancak birkaç ay sürmüş, bir müddet sonra<br />
da ilgi alanından çıkarak gündemdeki yerini kaybetmiştir.<br />
KAYNAKÇA<br />
ABADAN, Yavuz, ‘Af Meselesi’, Ulus, 29 Mayıs 1950.<br />
AÇIKSÖZ, Fehmi, ‘Af Umumi Olmalıdır’, Zafer, 29 Haziran 1950.<br />
‘Af’, Hürriyet, 26 Mayıs 1950.<br />
‘Affa Tabi Olan Suçlu Memurlar Ne Olacak’, Zafer, 31 Ağustos 1950.<br />
AKÇA, Ertuğrul, ‘Te’cil Kanunu mu, Af Kanunu mu?’, Kudret, 8 Temmuz 1950.<br />
ARDIÇOĞLU, Nurettin, ‘Bunları mı affedeceğiz’, Kudret, 6 Temmuz 1950.<br />
BABAN, Cihan, ‘Affın Şümulü Geniş Olmalıdır’, Zafer, 22 Haziran 1950.<br />
BAYUR, Hikmet, ‘Genel Af’, Kudret, 23 Haziran 1950.<br />
_______, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’, Kudret, 3 Temmuz 1950.<br />
BOZTEPE, Feyzi, ‘Umumi Af ve Beklentiler’, Zafer, 06Temmuz 1950.<br />
Cumhuriyet, 15 Temmuz 1950.<br />
Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />
Cumhuriyet, <strong>20</strong> Temmuz 1950.<br />
ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), (Ankara: İmge<br />
Yayınları, 1996).<br />
Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 5.<br />
Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 19.<br />
Düstur, Devre 4, <strong>Cilt</strong> 1.<br />
ELLİOTT, W.Y., ‘Amnesty’, Encyclopedia of Social Sciences, Volume: 2, New York<br />
1931.<br />
FENİK, Mümtaz Faik, ‘Suç insani, af ilahidir!’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />
______, ‘Af Kanununu Mevzuunda:1 Devlet Mallarına Karşı Olan Suçlar’, Zafer,<br />
15 Haziran 1950.<br />
______, ‘Aftan Sonrasını Düşünürken’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />
FO. 371/23301 189672, 1938 yılına ait rapor.<br />
İÇEL, Kayıhan - YENİSEY, Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları¸<br />
3. Baskı, (İstanbul 1990).<br />
MAZICI, Nurşen, ‘Af Yasalarında 150’likler’, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />
Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 1, Ankara Ocak-Mart <strong>20</strong>00, ss. 79-138.<br />
MERAY, Seha L., Ceza Hukukunda Af Konusu Üzerine Bir Denenme, (Ankara:<br />
Türk Hukuk Kurumu, 1944).<br />
Milliyet, 6 Temmuz 1950.<br />
135
Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />
Milliyet, 23 Temmuz 1950.<br />
Milliyet, ‘Şehirde Asayiş Hakgetire!’, 4 Ekim 1950.<br />
OMAY, İ. Saffet, ‘Mahkûmu Tahliyeden Sonra Himaye Lazımdır ’, Zafer, 19<br />
Ağustos 1950.<br />
ÖYMEN, Altan, Değişim Yılları, 8. Baskı, (İstanbul: Doğan Kitap, <strong>20</strong>04).<br />
ÖZEK, Çetin, ‘Umumi Af’, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 24,<br />
S. 1-4, İstanbul 1959.<br />
ÖZTÜRK, Kazım, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, (İstanbul:<br />
Ak Yayınları, 1968).<br />
________, Türk Parlamento Tarihi, IX. Dönem 1950-1954, C. 1, (Ankara: TBMM<br />
Vakfı Yayını, 1999).<br />
SEBÜK, Mehmet Ali, Umumi Af Bir Zarurettir, (İstanbul 1947).<br />
_______, ‘Af Kanunu Projesi’, Vatan, 23 Haziran 1950.<br />
_______, ‘Milletin Büyük Affı ve Neticeleri’, Vatan, 30 Temmuz 1950.<br />
_______, ‘Millet Umumi Af İstiyor’, Vatan, 3 Temmuz 1950.<br />
SERTEL, Zekeriya, Hatırladıklarım, 3. Baskı, (İstanbul: Gözlem Yayınları, 1977).<br />
SINMAZ SÖNMEZ, Cahide, ‘Cumhuriyet Döneminde Çıkarılan Af Yasaları ve<br />
Topluma Yansımaları (1923-1974)’, (Basılmamış Doktora Tezi, Hacettepe<br />
Üniversitesi, <strong>20</strong>05).<br />
________________, ‘Gerekçeleri ve Sonuçlarıyla Milli Mücadele Döneminde<br />
Çıkarılan Af Yasaları’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />
Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Y. 1, S.2,, Güz <strong>20</strong>05, ss.<br />
55-72.<br />
________________, ‘Cumhuriyet Dönemi Genel Af Tartışmaları ve Uygulamaları<br />
Üzerine’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü,<br />
Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Derisi, Y. 2, S. 3, Güz <strong>20</strong>06, ss. 77-<strong>10</strong>0.<br />
_______________, ‘Atatürk Dönemi Af Yasaları ve Topluma Yansımaları’, XXI.<br />
Yüzyılda Atatürk’ü Düşünmek, Uluslararası Atatürk’ü Çağdaş Yorumlama ve<br />
Anma Programı I, 9-14 Kasım <strong>20</strong>09, Yay.Haz. Turan Tanyer, Türkiye Barolar<br />
Birliği Yayını, Ankara <strong>20</strong><strong>10</strong>, ss. <strong>20</strong>8-228.<br />
_______________, ‘Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli<br />
Genel Af Yasası’, Atatürk Yolu, C. 9, S. 33-34, <strong>20</strong>06, ss. 89-<strong>10</strong>1.<br />
SÜKAN, Faruk, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları TBMM 1950-<br />
1960, (Ankara: Kültür Ofset Limited Şirketi, 1991).<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 1, C. 15, 8.12.1921.<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 2, C. 4, 26.12.1923.<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 5, C. 26, 29.6.1938.<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 9, C. 1, 13.7.1950.<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 9, C. 1, 14.7.1950.<br />
Ulus, 16.07.1950.<br />
YALÇIN, Hüseyin Cahit, ‘Hakikaten Korku Başlamış’, Ulus, <strong>20</strong> Eylül 1950.<br />
YALMAN, Ahmet Emin, ‘Kimi Affetmeli?’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />
________, ‘Bayram Havası’, Vatan, 16 Temmuz 1950.<br />
Zafer, 2 Haziran 1950.<br />
Zafer, 16 Temmuz 1950.<br />
Zafer, 17 Temmuz 1950.<br />
136
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 137-155, <strong>20</strong>12<br />
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Halil BİLECEN* & Eyyub Yunus KİBİS**<br />
Abstract<br />
This essay examines the relationship between economic growth and<br />
democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> by using the Johansen<br />
co-integration model and Vector Error-Correction Model (VECM). The<br />
data used in the study are obtained from Turk Stat for GDP growth and<br />
POLITY IV Project for democracy index. The main aim of this study<br />
is to see if there is a significant relationship between economic growth<br />
and democracy in Turkey. By using the models indicated above, we find<br />
that there is a significant relationship between these variables in Turkey.<br />
Future research on Turkey can examine causality effects as well.<br />
Keywords: Economic growth, democracy, Turkey.<br />
Introduction<br />
The relationship between democracy and growth has been one of the most<br />
controversial issues in political science literature during and after the Cold<br />
War. Lipset has pointed out that democracy and the economic situation of<br />
a country are related to each other and that economic development might<br />
even be one of the prerequisites to democracy. 1 Since then, there have been<br />
numerous studies done, and if one struggles to look for a consensus on<br />
these studies, he or she will come across the fact that the theoretical inferences<br />
and empirical outcomes of these studies vary considerably.<br />
However, we should not deny that significant progress has been made<br />
by studies on democracy and economic growth relations in the political<br />
* Halil Bilecen, PhD student, University of Houston, Department of Political Science,<br />
bilecenh@gmail.com<br />
** Eyyüb Yunus Kıbıs, Master Student, University of Houston Clear Lake, Department of<br />
Finance, eyyubyunus@hotmail.com<br />
1 Lipset, S. M., 1959, “Some Social Requisites of Democracy: Economic Development and<br />
Political Legitimacy”, American Political Science Review, Vol. 53, No. 1, 69–<strong>10</strong>5.<br />
137
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
science realm. The main motivation of these studies is to examine how<br />
democracy fosters economic growth? Does economic growth hamper or<br />
consolidate democracy? Is the relationship between these two variables<br />
relevant? The aim of this paper is to contribute to the literature by examining<br />
one country’s case which may provide us with a more comprehensive<br />
understanding of the democracy-growth relationship. I thus will analyze<br />
whether the relationship between democracy and economic growth is significant<br />
in Turkey or not. The rest of the study is designed as follows: I will<br />
discuss the literature on democracy-growth relations; and later on, I will<br />
touch upon the main problems of the analyses in literature. I will explain<br />
why examining country specific cases for these types of studies may provide<br />
us more plausible results. Finally, I will present the methodological<br />
structure of the study, and the conclusion.<br />
Literature Review<br />
We see many different studies in the literature that analyze the dimension<br />
of the relationship between economic growth and democracy. There are<br />
many scholars who admit Lipset’s assertions, and are many others who<br />
do not. Friedman, who claims that there is a reciprocal relationship between<br />
the two, sees democracy as a positive supporter of economic development<br />
where the more democratic rules will bring the more liberal economic<br />
rules, which contributes to more economic development. 2 So long<br />
as scholars develop new statistical measurement techniques and more reliable<br />
data sets regarding democracy and economic growth, the results vary<br />
evenly. With this regard, I demonstrate the conflicts and findings in the<br />
literature.<br />
Coleman 3 , Cutright 4 , Helliwell 5 , Burkhart et al. 6 , Boix and Stokes 7 , Epstain<br />
et al. 8 , find similar results regarding the positive effects of economic<br />
2 Friedman, Milton, 1962, Capitalism and Freedom, Chicago: University of Chicago Press.<br />
3 Coleman, J. S., 1960, “Conclusion: the Political Systems of the Developing Area”, in Almond,<br />
G. A., Coleman, J. S., eds., The Politics of Developing Areas, Princeton: Princeton<br />
University Press, 532-81.<br />
4 Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”, American<br />
Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />
5 Helliwell, J. F., 1992, “Empirical Linkages between Democracy and Economic Growth”,<br />
NBER Working Paper, No: 4066. See also, Helliwell, J. F., 1994, “Empirical Linkages between<br />
Democracy and Economic Growth”, British Journal of Political Science, Vol. 24, 225–<br />
48.<br />
6 Burkhart, R. E., Lewis-Beck, M. S., 1994, “Comparative Democracy: The Economic Development<br />
Thesis”, American Political Science Review, Vol. 88, No 4, 903–<strong>10</strong>.<br />
7 Boix, C., Stokes, S. C., <strong>20</strong>03, “Endogenous democratization”, World Politics, Vol. 55, 517-<br />
49<br />
8 Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />
Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />
138
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
development on democratization. Boix and Stokes, for instance, claim that<br />
income equality, and not high income causes countries to democratize and<br />
to sustain democracy, 9 and economic development both causes democracy<br />
and sustains it. <strong>10</strong><br />
With regard to income equality and socioeconomic distribution, Muller,<br />
using 58 countries in his study, notes that the effect of economic development<br />
on democracy is important, but income inequality is destroying<br />
this positive effect. 11 Recently, Reenock et al., who touch on the regressive<br />
socioeconomic distribution and democratic survival, find that both<br />
economic growth and economic development have beneficial effects on<br />
democratic survival. 12<br />
We see many different studies that test the relationship between<br />
growth and democracy. Scholars focus on this relationship in terms of the<br />
regime type of countries, the level of economic development, transitions<br />
to democracy or its sustainability, and so on. Przeworski et al. assert that<br />
poor democracies with a certain level of income per capita are fragile, and<br />
claim also that economic growth is conducive to the survival of democracy.<br />
13 According to Przeworski and Limongi, even though the economic<br />
development does not cause further democratization, it is crucial for maintenance<br />
of democracy. 14 Similarly, Lipset states that the more economic development,<br />
“the greater the chances that it will sustain democracy” 15 . In<br />
contrast, Przeworski and Limongi argue that “we do not know whether<br />
democracy fosters or hinders economic growth”. 16<br />
9 Boix and Stokes, p. 544.<br />
<strong>10</strong> Boix and Stokes, p. 545.<br />
11 Muller, E. N., 1995, “Economic Determinants of Democracy”, American Sociological Review,<br />
Vol. 60, No: 6, 966–82.<br />
12 Reenock C., M. Bernhard, and D. Sobek, <strong>20</strong>07, “Regressive Socioeconomic Distribution<br />
and Democratic Survival”, International Studies Quarterly, Vol. 51, p. 690. For further studies<br />
on the relationship between inequality and democracy, see: Houle Christian, <strong>20</strong>09,<br />
“Inequality and Democracy: Why Inequality Harms Consolidation but Does not Affect<br />
Democratization”, Vol. 61, No: 4, 589-622; and Ansell B., and D. Samuels, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Inequality<br />
and Democratization: A Contractarian Approach”, Comparative Political Studies, Vol.<br />
43, No: 12, 1543-1574.<br />
13 Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, 1996, “What Makes Democracy<br />
Endure?” Journal of Democracy, Vol. 7, No. 1, 39-55.<br />
14 Przeworski, A. and Limongi, F. 1997, “Modernization: Theories and Facts”, World Politics,<br />
Vol. 49, No. 2, 155-83.<br />
15 Lipset S. M., 1960, Political Man: The Social Bases of Politics. Garden City, New York: Doubleday<br />
and Company, p. 31. See also Peck’s (1962) review on Lipset’s ‘Political Man’.<br />
16 Przeworski, A. and Limongi, F. 1993, “Political Regimes and Economic Growth”, Journal<br />
of Economic Perspectives, Vol. 7, No. 3, p. 64.<br />
139
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Przeworski et al., by using the Markov model in a more recent study,<br />
found that the impact of economic growth on democratization is not significant.<br />
17 Acemoglu et al. 18 and Epstain et al. challenge Przeworski et al.’s<br />
results, and Epstain et al. assert that higher incomes per capita significantly<br />
increase the likelihood of democratic regimes. They classify 169 countries<br />
as authorities, democracies, and partial democracies, and found also that<br />
higher incomes per capita enhance the consolidation of existing democracies.<br />
19 However, in their recent study of Income and Democracy: Lipset’s Law<br />
Inverted, Fayad et al. retest the results and find that there is a significant<br />
relationship (though negative) between income and democracy, just like<br />
Lipset’s (1959) result. <strong>20</strong><br />
Milanovic reanalyzes the results of Lipset (1959) and Przeworski and<br />
Limongi’s (1997) studies, and claims that income has a significant effect on<br />
the transition to higher level of democracy. 21 We see similar direction in<br />
Gould and Maggio’s study. They support the idea that economic development<br />
influences transitions to democracy, but they find economic development<br />
has more effects on democratic survival than transition to democracy.<br />
22 Lipset has proposed that, “while higher levels of income may not be a<br />
precondition for democratization processes to start, they may be nonetheless<br />
advantageous for democracy to endure and become consolidated”. 23<br />
Cutright claims that socio-economically developed countries are more<br />
likely to become democratic. 24 Neubauer, in contrast to Cutright, finds no<br />
certain relationship between economic development and democracy. 25 In<br />
other words, this relationship is not distinctive. Jackman also found that<br />
17 Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, <strong>20</strong>00, Democracy and Development,<br />
New York: Cambridge University Press.<br />
18 Acemoglu, D., Johnson, S., Robinson, J.A., Yared, P., <strong>20</strong>08, Income and Democracy, American<br />
Economic Review, 98 (3), 808-842.<br />
19 Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />
Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />
<strong>20</strong> Fayad G., R.H. Bates, and A. Hoeffler, <strong>20</strong>11, Income and Democracy: Lipset’s Law Inverted.<br />
Available at: http://www.csae.ox.ac.uk/conferences/<strong>20</strong>11-EDiA/papers/454-Fayad.<strong>pdf</strong>.<br />
21 Milanovic, B., <strong>20</strong>05, ‘Relationship between Income and Emergence of Democracy Reexamined,<br />
18<strong>20</strong> – <strong>20</strong>00: A Non-Parametric Approach”, Law and Economics, 0509004, Econ<br />
WPA.<br />
22 Gould A.C., and A.J. Maggio, <strong>20</strong>03, “Political Regimes and Economic Development: A<br />
Model of Reference-Dependent Choices and Experimental Data”.<br />
23 Lipset, S. M., 1994,”The Social Requisites of Democracy Revisited” American Sociological<br />
Review, Vol. 59 (1): 1-22.<br />
24 Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”, American<br />
Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />
25 Neubauer, D. E., 1967, “Some Conditions of Democracy”. The American Political Science<br />
Review, Vol. 6, No 4, <strong>10</strong>02–9.<br />
140
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
there is no linear relationship between economic development and democracy.<br />
26 Arat, similar with Neubauer and Jackman, finds that the economic<br />
development in the medium level is important for democracy, but in the<br />
long run we see no relationship between the two. 27<br />
Bollen finds that the relationship between economic development and<br />
democracy is significant, but early or later development is not a determinant<br />
for this relationship. 28 According to Acemoglu et al., there is no causal<br />
effect of income on democracy. 29 Robinson reviews recent research on the<br />
effects of economic development on democracy, by claiming that there is<br />
no evidence that economic development has a causal effect on democracy,<br />
but these two variables are correlated. 30 Maybe one of the most recent studies<br />
in the literature is done by Treisman, who found that development is<br />
associated with more democratization in the medium run. 31<br />
While arguing the relationship between economic situation and democracy,<br />
Diamond and Linz assert that economic crises are important threats<br />
to democratic stability. 32 Diamond claims that democracies are more likely<br />
to survive in countries that are already developed. 33 Glasure et al., in their<br />
study of Level of Economic Development and Political, Democracy Revisited,<br />
find that even though there is no linkage between economic development<br />
and democracy in developed countries. In developing countries, on the<br />
other hand, economic development has a negative effect on democracy. 34<br />
Barro analyzes democracy-growth relations in <strong>10</strong>0 countries from 1960 to<br />
26 Jackman, R. W., 1973, “On the Relation of Economic Development to Democratic Performance”,<br />
American Journal of Political Science, Vol. 17, No: 3, 611–21.<br />
27 Arat, Z. F., 1988, “Democracy and Economic Development: Modernization Theory Revisited”,<br />
Comparative Politics, Vol. 21, No: 1, 21–36. For similar opinions; see Barrington<br />
Moore, 1966, Social Origins of Dictatorship and Democracy, Boston: Beacon Press, and Weber<br />
Max, 1930, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, London: Allen&Unwin.<br />
28 Bollen, K.A., 1979, “Political Democracy and the Timing of Development”, American Sociological<br />
Review, Vol: 44, 572–87.<br />
29 Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER Working<br />
Series, 11<strong>20</strong>5.<br />
30 Robinson J.A., <strong>20</strong>06, “Economic Development and Democracy”, Annual Review of Political<br />
Science, Vol. 9, 503-527.<br />
31 Treisman, Daniel, <strong>20</strong>11, “Income, Democracy, and the Cunning of Reason”, NBER Working<br />
Paper, No: 17132.<br />
32 Diamond L., and J.J. Linz, 1989, “Introduction: Politics, Democracy, and Society in Latin<br />
America”, in Diamond, Linz, and Lipset, eds., Democracy in Developing Countries: Latin<br />
America, Boulder, Colo., Lynne Rienner.<br />
33 Diamond, L., 1992, Economic Development and Democracy Reconsidered, in G. Marks and<br />
Diamond (eds.) Reexamining Democracy: Essays in Honor of Seymour Martin Lipset. California:<br />
Sage Publications, p. 114.<br />
34 Glasure, Y.U., L. Aie-rie and J. Norris, 1999, “Level of Economic Development and Political,<br />
Democracy Revisited”, International Advances in Economic Research, Vol. 5, No: 4,<br />
466-477.<br />
141
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
1990 and finds that the effect of democracy on growth is weakly negative. 35<br />
Alesina et al. examine the relationship between political instability and per<br />
capita GDP growth in a sample of 113 countries for the period 1950-1982,<br />
and find that in countries and time periods with a high propensity of government<br />
collapse, growth is significantly lower than otherwise. 36<br />
Linz and Stepan claim that even though economic prosperity does<br />
weaken nondemocratic regimes; it does not weaken the democratic regimes.<br />
37 Inglehart says that economic structure of a society has a positive<br />
effect on its democratization. 38 Huntington states that “in poor countries<br />
democracy is unlikely” and…”as countries develop economically…,”they<br />
become good prospects for democratization”. 39 Huber et al. analyze the<br />
future of democracy in the contemporary Third World, and find that expectations<br />
to democratization are better for the countries that are at higher<br />
levels of economic development. 40 Another result of their study is that the<br />
low level of economical performance has bad effects on democracy. Barro<br />
finds that the countries at low level of economic development do not sustain<br />
democracy, but if a poor country can establish liberal economy, then<br />
this country would tend to become more democratic on it’s on. 41<br />
Taking into consideration the fluctuating, ambiguous results and divided<br />
structure of the literature, we can draw a conclusion that we are far<br />
from a consensus, at least so far, on the effects of economic development<br />
on democratization. We may claim that there is still a lot to be done in this<br />
literature. I will discuss the debates of measurement, reliable data, and<br />
other issues we see in the literature as controversial.<br />
35 Barro, R., 1999, “Determinants of Democracy”, Journal of Political Economy, <strong>10</strong>7(6): 158-<br />
183.<br />
36 Alesina, A., Özler, S., Roubini, N., Swagel, P., 1996, “Political Instability and Economic<br />
Growth”, Journal of Economic Growth, Vol. 1, 189-211.<br />
37 Linz, J., and A. Stepan, 1996, Problems of Democratic Transition and Consolidation: Southern<br />
Europe, South America and Post-Communist Europe. Baltimore, MD: Johns Hopkins University<br />
Press.<br />
38 Inglehart, R., 1990, Culture Shift in Advanced Industrial Society, Princeton: Princeton University<br />
Press.<br />
39 Huntington, S., 1991, The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century. Norman,<br />
OK: University of Oklahoma Press.<br />
40 Huber E., D. Rueschemeyer and J. D. Stephens, 1993, “The Impact of Economic Development<br />
on Democracy”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No 3, 71-85, p. 85.<br />
41 Barro, R.J., 1997, Determinants of Economic Growth: A Cross-Country Empirical Study, MA:<br />
The MIT Press, Cambridge.<br />
142
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Debates<br />
We have discussed the literature exhaustively in the previous section in<br />
order to show the complexity of the results. It is difficult to see a moderate<br />
consensus on debates from Lipset until today. This is not only because<br />
of the measurement problems of some concepts such as democracy,<br />
growth, income and so on but also a lack of available data in many countries<br />
which hinders us to make accurate comparisons between countries in<br />
the medium and long run. Also, causality problems are omitted in many<br />
studies and must be considered. For instance, Acemoglu et al. point out<br />
those previous cross-country estimations that find a positive correlation<br />
between education and democracy could be biased as a result of omitting<br />
variables. 42<br />
Some of the literature has begun to further explore the bilateral relationship<br />
between democracy and other development goals such as, aside<br />
from growth, poverty, education, inequality, and corruption. 43 One striking<br />
study has been done by Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu who<br />
apply meta-regression analysis to the population of 470 estimates derived<br />
from 81 papers on the democracy-growth association. They challenge the<br />
consensus of an inconclusive relationship with a meta-analytic review and<br />
a quantitative assessment of the democracy-growth literature, claiming<br />
that democracy has no direct effect on economic growth. 44<br />
The problem here is that countries might have their own sui generis<br />
characteristics that may affect and determine the relationship between<br />
growth and democracy. Thus, it is difficult to get reliable and accurate results,<br />
particularly in the long run, in cross national research studies. For<br />
instance, during the process of joining the European Union, countries are<br />
affected by the politics of the Union. The candidate countries need to fulfill<br />
the political and economic criteria of the Union to become a full member.<br />
Therefore, if one decides to make a comparison between these candidate<br />
countries and some other countries in different parts of the world,<br />
he should not ignore the effects of the European Union on developments<br />
in the country. Similarly, there are many other external and internal deter-<br />
42 Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER Working<br />
Series, 11<strong>20</strong>5.<br />
43 Menocal A.R., <strong>20</strong>07, “Analyzing the Relationship between Democracy and Development:<br />
Defining Basic Concepts and Assessing Key Linkages”, Wilton Park Conference on<br />
Democracy and Development..<br />
44 See; Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu, “Democracy and Economic Growth: A Meta-<br />
Analysis”, School of Accounting, Economics and Finance, Deakin University, Australia.<br />
Available at: http://www.international.ucla.edu/cms/files/Doucouliagos.<strong>pdf</strong>.<br />
143
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
minants that affect the democratization process of these countries. That<br />
is why we see numerous different results regarding the same researches.<br />
We will examine one country case in order to reduce these potential<br />
problems. A little research has been done so far on country specific samples.<br />
45 For instance, Iqbal et al. investigate the relationship between economic<br />
development and democracy in Pakistan, and find that economic<br />
growth fosters progress toward democratic performance. They note however<br />
that the relationship between development and democracy is unclear<br />
and indeterminate due to Pakistan’s unique political conditions. 46 Monshipouri<br />
and Samuel 47 and Kim 48 examine the relationship between economic<br />
development and democracy in Pakistan and Japan, respectively.<br />
Recently, Ray and Ray investigate this relationship by using co-integration<br />
analysis and find that democracy is an important indicator for economic<br />
development in India and there is long run equilibrium between these two<br />
variables. 49 Uysal et al. look into the case of Turkey and find that there is a<br />
significant relationship between economic growth and democracy in Turkey<br />
in the long run. 50<br />
In this study, we will examine the medium-run relationship between<br />
economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> to see<br />
whether there is a significant relationship between the two. Turkey is a<br />
good case to investigate in this regard because of its regional importance.<br />
Turkey is one of the few secular and democratic Muslim countries in the<br />
world. Even though Turkey has experienced three military coup d’états<br />
(1960, 1971, and 1980), its direction towards the European Union has never<br />
stopped.<br />
45 See; Heo, U.K. and T. Aleander, <strong>20</strong>01, “Democracy and Economic Growth: A Causal<br />
Analysis, Comparative Politics”, Vol. 33, No: 4, 463-473; Başar, S., and Ş. Yıldız, <strong>20</strong>09,<br />
“Iktisadi Buyumenin Demokratiklesme Uzerine Etkileri”, Balikesir Universitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitusu Dergisi, Vol. 12, 56-75; and Acemoglu D., M. Angélica, P. Querubín, J.A.<br />
Robinson, <strong>20</strong>07, “Economic and Political Inequality in Development: The Case of Cundinamarca,<br />
Colombia,” NBER Working Papers, No: 13<strong>20</strong>8.<br />
46 Iqbal N., Khan S.J.I., Irfan M., <strong>20</strong>08, “Democracy, Autocracy, and Macroeconomic Performance<br />
in Pakistan”, AJ&K, Vol. XVII, No: 1.<br />
47 Monshipouri, M., and Samuel, A., 1995, “Development and Democracy in Pakistan: Tenuous<br />
or Plausible Nexus?” Asian Survey, Vol. 35, No: 11, 973–89.<br />
48 Kim, C. L., 1971, “Socio-economic Development and Political Democracy in Japanese<br />
Prefectures”, The American Political Science Review, Vol. 65, No: 1, 184–6.<br />
49 Ray S., and I.A. Ray, <strong>20</strong>11, “Regional Analysis on the Relationship between Economic<br />
Growth and Democracy: Evidence from India”, Afro Asian Journal of Social Sciences, Vol.<br />
2, No. 2,3.<br />
50 Uysal D., M.C. Özşahin, Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic Development<br />
and Democracy: The Case of Turkey”, Current Research Journal of Economic<br />
Theory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />
144
world. Even though Turkey has experienced three military coup d’états (1960, 1971, and 1980),<br />
its direction towards the European Union has never stopped.<br />
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Figure 1: GDP Growth Figure in 1: Turkey, GDP Growth 1980-<strong>20</strong><strong>10</strong> in Turkey, 1980-<strong>20</strong><strong>10</strong><br />
Source: http://www.indexmundi.com<br />
Particularly after the <strong>20</strong>02 elections, when the one party (AK Party)<br />
Particularly after the <strong>20</strong>02 elections, when the one party (AK Party) won the elections,<br />
won the elections, Turkey becomes one of the world’s fastest growing<br />
Turkey economies becomes (figure one 1). of At the the world's same fastest time, growing the country economies is trying (figure to clear 1). At away the same time, the<br />
the bad effects of the last military cope in 1980. Looking at Turkey’s last<br />
country three decades is trying is to especially clear away important the bad effects since the of the country last military uses the cope constitution<br />
that was prepared by the military after the 1980 coup de d’état. It can<br />
in 1980. Looking at<br />
Turkey’s be said that last three Turkey decades is experiencing is especially a important new transition since the process. country This uses transition<br />
is not only moving the country towards more democratization but<br />
50 Uysal D., M.C. Özşahin, Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic Development andDemocracy<br />
the constitution that<br />
also towards greater economic development. We basically will test the relationship<br />
between growth and democracy in order to see if this relation-<br />
The Case of Turkey”, CurrentResearchJournal of EconomicTheory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />
ship is significant or not.<br />
11<br />
Data and Method<br />
Since the levels of democracy have changed greatly over the last two centuries,<br />
measuring the stability of democracy is impossible 51 . However, Granato<br />
et al. challenge this claim by saying that, Robert and Miller’s assumption<br />
has no theoretical basis. 52 Insomuch as its measurement problem, the<br />
variety of definitions of democracy triggers contradicted results. 53 Today,<br />
countries are divided in terms of different democracy regimes (table 1).<br />
51 Robert, J. and R. Miller, 1996, “A Renaissance of Political Culture?”, American Journal of<br />
Political Science, 40: 632-59.<br />
52 Granato, J., R.Inglehart, and D. Leblang, 1996, “The Effect of Cultural Values on Economic<br />
Development: Theory, Hypotheses, and Some Empirical Tests”, American Journal of<br />
Political Science, Vol. 40, No 3, 607–631.<br />
53 See, for example; Collier and Adcock (1999), Collier and Levitsky (1997), Bollen (1990),<br />
and Schmitter and Karl (1991).<br />
145
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Table 1: Democracy Index <strong>20</strong>11 by Regime Type<br />
countries<br />
% of<br />
countries<br />
% of world<br />
population<br />
Full democracies 25 15.0 11.3<br />
Flawed democracies 53 31.7 37.1<br />
Hybrid regimes 37 22.2 14.0<br />
Authoritarian<br />
regimes<br />
52 31.1 37.6<br />
Source: Economist Intelligence Unit; CIA World Factbook.<br />
One of the most commonly used criteria of democracy by Robert Dahl,<br />
who identifies several crucial criteria that are essential for democracy in<br />
‘polyarchy’. Some of them are: control over governmental decisions about<br />
policy constitutionally vested in elected officials; relatively frequent, fair<br />
and free elections; universal adult suffrage; the right to run for public offices;<br />
freedom of expression; access to alternative sources of information<br />
that are not monopolized by either the government or any other single<br />
group; freedom of association. 54<br />
In this study, we will examine the medium-run relationship between<br />
economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>. We<br />
use two data; economic growth and democracy. The data for GDP growth<br />
is obtained from Turkish Statistical Organization. 55 For democracy index,<br />
we use the Polity IV index ranges from -<strong>10</strong> to +<strong>10</strong>. While “hereditary monarchy”<br />
is coded as -<strong>10</strong>, “consolidated democracy” is coded as +<strong>10</strong>. 56 Using<br />
these data, we aim to test if there is equilibrium between growth and democracy<br />
in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />
We use the Eviews program to test for co-integration, and to perform<br />
Vector Error Correction Model (VECM). First we use the Augmented Dickey-Fuller<br />
(ADF) 57 test to see the univariate time series for the presence of<br />
unit roots or non/stationarity. ADF test can be described as the formulation<br />
below:<br />
54 Dahl, R. A., 1971, Polyarchy: Participation and Opposition, New Haven, CT: Yale University<br />
Press.<br />
55 See; www.tuik.gov.tr.<br />
56 For further information on Polity IV Project, see; http://www.systemicpeace.org/inscr/<br />
p4manualv<strong>20</strong><strong>10</strong>.<strong>pdf</strong>,<br />
57 For further information, see; Dickey, D.A. and W. A. Fuller, 1981, “Likelihood Ratio Statistics<br />
for Autoregressive Time Series with a Unit Root”, Econometrica, Vol. 49, No: 4,<br />
<strong>10</strong>57-<strong>10</strong>72; and Engle, R.F. and C.W.J. Granger, 1987, “Co-Integration and Error Correction:<br />
Representation, Estimation and Testing”, Econometrica, Vol. 55, No: 2, 251-276.<br />
146
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
t<br />
t−1<br />
p<br />
∆Y<br />
= µ + γY<br />
+ ∑ α ∆Y<br />
+ βt<br />
+ ω<br />
j=<br />
1<br />
As can be seen from the table 2 below, by using the maximum lag<br />
range, we estimate the stationary with Akaike (AIC), Schwarz (SC), and<br />
Hannan-Quinn (HQ) methods. Augmented<br />
Dickey-Fuller unit root test results show that the variables are stationary<br />
with %5 significance level. We then test for autocorrelation. The results<br />
are presented in table 3.<br />
j<br />
t−<br />
j<br />
t<br />
Table 2: Augmented Dickey-Fuller (ADF) Tests<br />
DEMOCRACY<br />
GROWTH<br />
t-stat Prob. critical values t-stat Prob. critical values<br />
SC -13.3737 0.0000 -4.33933(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />
-3.587527(%5) -3.568379(%5)<br />
-3.22923(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />
AIC -<strong>10</strong>.3153 0.0000 -4.394309(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />
-3.612199(%5) -3.568379(%5)<br />
-3.243079(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />
HQ -<strong>10</strong>.3153 0.0000 -4.394309(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />
-3.612199(%5) -3.568379(%5)<br />
-3.243079(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />
147
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Autocorrelation<br />
Table 3: Autocorrelation Test<br />
Partial<br />
Correlation<br />
lag AC PAC Q-Stat Prob.<br />
****| . | ****| . | 1 -0.5 -0.5 8.0268 0.005<br />
. | . | .**| . | 2 0 -0.333 8.0268 0.018<br />
. | . | .**| . | 3 0.003 -0.245 8.0272 0.045<br />
. | . | . *| . | 4 -0.007 -0.<strong>20</strong>2 8.0288 0.091<br />
. *| . | .**| . | 5 -0.077 -0.301 8.2489 0.143<br />
. |* . | . *| . | 6 0.16 -0.<strong>10</strong>9 9.2496 0.16<br />
. *| . | . *| . | 7 -0.073 -0.085 9.4693 0.221<br />
. | . | . *| . | 8 -0.013 -0.091 9.4769 0.304<br />
. | . | . | . | 9 0.047 -0.011 9.5748 0.386<br />
. *| . | . *| . | <strong>10</strong> -0.08 -0.09 9.8776 0.451<br />
. | . | . | . | 11 0.04 -0.058 9.9576 0.534<br />
. | . | . *| . | 12 0 -0.08 9.9576 0.62<br />
We use Q-statistic to test for autocorrelation with the first 12 lags. The<br />
results of the autocorrelation test show that the residuals are not autocorrelated.<br />
Since the only first three lags fall in the %5 significance level<br />
others are more than this point. As a result, the serial correlation is not a<br />
problem for our model. The next step is to show the results of the Johansen<br />
Co-integration Test with Trace Statistic and Max-Eigen Statistic, which allows<br />
us to see whether there is a significant relationship between economic<br />
growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>. The results of<br />
Co-integration Test are shown in table 4 below.<br />
148
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Table 4: Johansen Co-integration Test<br />
Co-integration Rank Test (Trace)<br />
Hypothesized<br />
Trace 0.05<br />
Eigenvalue<br />
No. of CE(s)<br />
Statistic** Critical Value Prob.<br />
None * 0.654497 33.63128 18.39771 0.0002<br />
At most 1 * 0.<strong>20</strong>6068 5.999695 3.841466 0.0143<br />
Co-integration Rank Test (Maximum Eigenvalue)<br />
Hypothesized<br />
Max-Eigen 0.05<br />
Eigenvalue<br />
No. of CE(s)<br />
Statistic Critical Value Prob.<br />
None * 0.654497 27.63159 17.14769 0.0011<br />
At most 1 * 0.<strong>20</strong>6068 5.999695 3.841466 0.0143<br />
*denotes rejection of the hypothesis at the 0.05 level. **Trace test is also known as<br />
Likelihood Ratio test.<br />
Based on the results of co-integration analysis, both trace statistics and<br />
maximum eigen statistics values fall in highly significant p value, which<br />
indicates that the null hypothesis that there is no co-integration equitation<br />
can be rejected. We also present the results of normalized and adjustment<br />
coefficients in table 5. Normalized co-integrating coefficients indicate the<br />
positive relationship between growth and democracy.<br />
149
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Table 5: Co-integration Test for Normalized and Adjustment<br />
Coefficients<br />
Normalized co-integrating coefficients<br />
Adjustment coefficients<br />
Democracy 1.000000 -0.002351<br />
(0.00323)*<br />
Growth 7.213647 -0.167244<br />
(1.14233)* (0.02989)*<br />
*standard errors are in parentheses.<br />
Finally, we use the Vector Error Correction Model (VECM). The coefficient<br />
of the error correction term is statistically significant. As can be<br />
seen from the table 6, VECM model shows us the difference between short<br />
term and long term of the variables. The coefficients of the two different<br />
time period of the variables show the relationship between growth and<br />
democracy.<br />
Table 6: Vector Error Correction Model (VECM)<br />
Variables Democracy Growth<br />
Democracy (t-1)<br />
-0.088052 0.361170<br />
(0.05227) (0.48273)<br />
Growth (t-1)<br />
0.038376 -0.844564<br />
(0.02289) (0.21136)<br />
Democracy (t-2)<br />
-0.068713 -0.030863<br />
(0.05305) (0.48992)<br />
Growth (t-2)<br />
0.009279 -0.391416<br />
(0.02289) (0.21139)<br />
*standard errors are in parentheses.<br />
150
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Conclusion<br />
Lipset started the debates on the bilateral relationship between democracy<br />
and growth. Despite lack of a certain consensus, there is no room for doubt<br />
that all empirical and theoretical studies have contributed to this literature<br />
since then. However, the ambiguous results in the literature show that<br />
there is still a lot to be done. It would be better if these studies focus more<br />
on country specific samples. In order to get more constant and accurate<br />
results, we recommend future studies to pay more attention to the country<br />
specific samples. Hence, a couple of studies on specific countries would<br />
help us to categorize the countries in terms of their results.<br />
Therefore, making comparison between countries will be easier and<br />
more plausible since we may test cross national samples based on these<br />
categorizations. For that reason, we aim to look at the relationship between<br />
economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> in order<br />
to see if there is a significant relationship between these variables. Our<br />
co-integration results show that there is a significant relationship between<br />
economic growth and democracy in the period examined. Our results support<br />
the previous literature on Turkey, which found a significant relationship<br />
between growth and economy in the long run.<br />
However, further research on Turkey is needed to understand the<br />
causal effects in depth. For instance, one should take the important determinants<br />
such as inflation, political institutions, economic institutions,<br />
social structures, and even education into account in order to analyze the<br />
causality.<br />
REFERENCES<br />
Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER<br />
Working Series, 11<strong>20</strong>5.<br />
Acemoglu D., M. Angélica, P. Querubín, J.A. Robinson, <strong>20</strong>07, “Economic and<br />
Political Inequality in Development: The Case of Cundinamarca, Colombia,”<br />
NBER Working Papers, No: 13<strong>20</strong>8.<br />
Acemoglu, D., Johnson, S., Robinson, J.A., Yared, P., <strong>20</strong>08, Income and Democracy,<br />
American Economic Review, 98 (3), 808-842.<br />
Alesina, A., Özler, S., Roubini, N., Swagel, P., 1996, “Political Instability and<br />
Economic Growth”, Journal of Economic Growth, Vol. 1, 189-211.<br />
Ansell B., and D. Samuels, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Inequality and Democratization: A Contractarian<br />
Approach”, Comparative Political Studies, Vol. 43, No: 12, 1543-1574.<br />
Arat, Z. F., 1988, “Democracy and Economic Development: Modernization Theory<br />
Revisited”, Comparative Politics, Vol. 21, No: 1, 21–36.<br />
151
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Barrington Moore, 1966, Social Origins of Dictatorship and Democracy, Boston: Beacon<br />
Press.<br />
Barro, R.J., 1997, Determinants of Economic Growth: A Cross-Country Empirical Study,<br />
MA: The MIT Press, Cambridge.<br />
Barro, R., 1999, “Determinants of Democracy”, Journal of Political Economy, <strong>10</strong>7(6):<br />
158-183.<br />
Başar, S., and Ş. Yıldız, <strong>20</strong>09, “Iktisadi Buyumenin Demokratiklesme Uzerine<br />
Etkileri”, Balikesir Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, Vol. 12, 56-75.<br />
Boix, C., Stokes, S. C., <strong>20</strong>03, “Endogenous democratization”, World Politics, Vol. 55,<br />
517-49<br />
Bollen, K.A., 1979, “Political Democracy and the Timing of Development”, American<br />
Sociological Review, Vol: 44, 572–87.<br />
Bollen, K.A., 1990, “Political Democracy: Conceptual and Measurement Traps”,<br />
Studies in Comparative International Development, Vol: 25, 7-24.<br />
Burkhart, R. E., Lewis-Beck, M. S., 1994, “Comparative Democracy: The Economic<br />
Development Thesis”, American Political Science Review, Vol. 88, No 4, 903–<strong>10</strong>.<br />
Coleman, J. S., 1960, “Conclusion: the Political Systems of the Developing Area”, in<br />
Almond, G. A., Coleman, J. S., eds., The Politics of Developing Areas, Princeton:<br />
Princeton University Press, 532-81.<br />
Collier, D., and S. Levitsky, 1997, “Democracy with Adjectives: Conceptual<br />
Innovation in Comparative Research”, World Politics, Vol. 49, 430-451.<br />
Collier, D., and R. Adcock, 1999, “Democracy and Dichotomies: A Pragmatic<br />
Approach to Choices about Concepts”, Annual Review of Political Science, Vol.<br />
2, 537-565.<br />
Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”,<br />
American Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />
Dahl, R. A., 1971, Polyarchy: Participation and Opposition, New Haven, CT: Yale<br />
University Press.<br />
Diamond L., and J.J. Linz, 1989, “Introduction: Politics, Democracy, and Society in<br />
Latin America”, in Diamond, Linz, and Lipset, eds., Democracy in Developing<br />
Countries: Latin America, Boulder, Colo., Lynne Rienner.<br />
Diamond, L., 1992, Economic Development and Democracy Reconsidered, in G. Marks<br />
and Diamond (eds.) Reexamining Democracy: Essays in Honor of Seymour Martin<br />
Lipset. California: Sage Publications.<br />
Dickey, D.A. and W .A. Fuller, 1981, “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive<br />
Time Series with a Unit Root”, Econometrica, Vol. 49, No: 4, <strong>10</strong>57-<strong>10</strong>72.<br />
Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu, “Democracy and Economic Growth: A<br />
Meta-Analysis”, School of Accounting, Economics and Finance, Deakin<br />
University, Australia. Available at: http://www.international.ucla.edu/cms/<br />
files/Doucouliagos.<strong>pdf</strong><br />
Engle, R.F. and C.W.J. Granger, 1987, “Co-Integration and Error Correction:<br />
Representation, Estimation and Testing”, Econometrica, Vol. 55, No: 2, 251-276.<br />
Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />
Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />
152
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Fayad G., R.H. Bates, and A. Hoeffler, <strong>20</strong>11, Income and Democracy: Lipset’s Law<br />
Inverted. Available at: http://www.csae.ox.ac.uk/conferences/<strong>20</strong>11-EDiA/<br />
papers/454-Fayad.<strong>pdf</strong>.<br />
Friedman, Milton, 1962, Capitalism and Freedom, Chicago: University of Chicago<br />
Press.<br />
Glasure, Y.U., L. Aie-rie and J. Norris, 1999, “Level of Economic Development and<br />
Political, Democracy Revisited”, International Advances in Economic Research,<br />
Vol. 5, No: 4, 466-477.<br />
Gould A.C., and A.J. Maggio, <strong>20</strong>03, “Political Regimes and Economic Development:<br />
A Model of Reference-Dependent Choices and Experimental Data”,<br />
Granato, J., R.Inglehart, and D. Leblang, 1996, “The Effect of Cultural Values on<br />
Economic Development: Theory, Hypotheses, and Some Empirical Tests”,<br />
American Journal of Political Science, Vol. 40, No 3, 607–631.<br />
Helliwell, J. F., 1992, “Empirical Linkages between Democracy and Economic<br />
Growth”, NBER Working Paper, No: 4066.<br />
Helliwell, J. F., 1994, “Empirical Linkages between Democracy and Economic<br />
Growth”, British Journal of Political Science, Vol. 24, 225–48.<br />
Heo, U.K. and T. Aleander, <strong>20</strong>01, “Democracy and Economic Growth: A Causal<br />
Analysis, Comparative Politics”, Vol. 33, No: 4, 463-473.<br />
Houle Christian, <strong>20</strong>09, “Inequality and Democracy: Why Inequality Harms<br />
Consolidation but Does not Affect Democratization”, Vol. 61, No: 4, 589-622.<br />
Huber E., D. Rueschemeyer and J. D. Stephens, 1993, “The Impact of Economic<br />
Development on Democracy”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No 3,<br />
71-85.<br />
Huntington, S., 1991, The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century.<br />
Norman, OK: University of Oklahoma Press.<br />
Inglehart, R., 1990, Culture Shift in Advanced Industrial Society, Princeton: Princeton<br />
University Press.<br />
Iqbal N., Khan S.J.I., Irfan M., <strong>20</strong>08, “Democracy, Autocracy, and Macroeconomic<br />
Performance in Pakistan”, AJ&K, Vol. XVII, No: 1.<br />
Jackman, R. W., 1973, “On the Relation of Economic Development to Democratic<br />
Performance”, American Journal of Political Science, Vol. 17, No: 3, 611–21.<br />
Kim, C. L., 1971, “Socio-economic Development and Political Democracy in<br />
Japanese Prefectures”, The American Political Science Review, Vol. 65, No: 1,<br />
184–6.<br />
Linz, J., and A. Stepan, 1996, Problems of Democratic Transition and Consolidation:<br />
Southern Europe, South America and Post-Communist Europe. Baltimore, MD:<br />
Johns Hopkins University Press.<br />
Lipset, S. M., 1959, “Some Social Requisites of Democracy: Economic Development<br />
and Political Legitimacy”, American Political Science Review, Vol. 53, No. 1, 69–<br />
<strong>10</strong>5.<br />
Lipset S. M., 1960, Political Man: The Social Bases of Politics. Garden City, New York:<br />
Doubleday and Company.<br />
153
Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />
Lipset, S. M., 1994,”The Social Requisites of Democracy Revisited” American<br />
Sociological Review, Vol. 59 (1): 1-22<br />
Marshall, M. G., Jaggers K., and J.R. Gurr, <strong>20</strong>02, “Polity IV Project: Political<br />
Regime Characteristics and Transitions. 1800 – <strong>20</strong><strong>10</strong>”, Maryland: University<br />
of Maryland, http://www.systemicpeace.org/inscr/p4manualv<strong>20</strong><strong>10</strong>.<strong>pdf</strong>,<br />
(11/04/<strong>20</strong>11).<br />
Menocal A.R., <strong>20</strong>07, “Analyzing the Relationship between Democracy and<br />
Development: Defining Basic Concepts and Assessing Key Linkages”, Wilton<br />
Park Conference on Democracy and Development.<br />
Milanovic, B., <strong>20</strong>05, ‘Relationship between Income and Emergence of Democracy<br />
Reexamined, 18<strong>20</strong> – <strong>20</strong>00: A Non-Parametric Approach”, Law and Economics,<br />
0509004, Econ WPA.<br />
Monshipouri, M., and Samuel, A., 1995, “Development and Democracy in Pakistan:<br />
Tenuous or Plausible Nexus?” Asian Survey, Vol. 35, No: 11, 973–89.<br />
Muller, E. N., 1995, “Economic Determinants of Democracy”, American Sociological<br />
Review, Vol. 60, No: 6, 966–82.<br />
Neubauer, D. E., 1967, “Some Conditions of Democracy”. The American Political<br />
Science Review, Vol. 6, No 4, <strong>10</strong>02–9.<br />
O’Donnell, Guillermo, 1973, Modernization and Bureaucratic Authoritarianism:<br />
Studies in South American Politics, Berkeley: Institute of International Studies,<br />
University of California.<br />
Peck, S. M., 1962, “Ideology and ‘Political Sociology’: The Conservative Bias of<br />
Lipset’s ‘Political Man’”, The American Catholic Sociological Review, Vol. 23, No.<br />
2, 128-155.<br />
Przeworski, A. and Limongi, F. 1993, “Political Regimes and Economic Growth”,<br />
Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No. 3, 51-69.<br />
Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, 1996, “What Makes<br />
Democracy Endure?” Journal of Democracy, Vol. 7, No. 1, 39-55.<br />
Przeworski, A. and Limongi, F. 1997, “Modernization: Theories and Facts”, World<br />
Politics, Vol. 49, No. 2, 155-83.<br />
Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, <strong>20</strong>00, Democracy and<br />
Development, New York: Cambridge University Press.<br />
Ray S., and I.A. Ray, <strong>20</strong>11, “Regional Analysis on the Relationship between<br />
Economic Growth and Democracy: Evidence from India”, Afro Asian Journal of<br />
Social Sciences, Vol. 2, No. 2.3.<br />
Reenock C., M. Bernhard, and D. Sobek, <strong>20</strong>07, “Regressive Socioeconomic<br />
Distribution and Democratic Survival”, International Studies Quarterly, Vol. 51,<br />
677-999.<br />
Robert, J. and R. Miller, 1996, “A Renaissance of Political Culture?”, American<br />
Journal of Political Science, 40:632-59.<br />
Robinson J.A., <strong>20</strong>06, “Economic Development and Democracy”, Annual Review of<br />
Political Science, Vol. 9, 503-527.<br />
Schmitter, P.C., and Karl T. L., 1991, “What democracy is…and is not”, Journal of<br />
Demoracy, Vol. 2, 75-88.<br />
154
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Treisman, Daniel, <strong>20</strong>11, “Income, Democracy, and the Cunning of Reason”, NBER<br />
Working Paper, No: 17132.<br />
Uysal D., M.C. Özşahin, and Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic<br />
Development and Democracy: The Case of Turkey”, Current Research Journal of<br />
Economic Theory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />
Weber Max, 1930, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, London:<br />
Allen&Unwin.<br />
http://www.indexmundi.com/turkey/gdp_real_growth_rate.html<br />
www.tuik.gov.tr<br />
http://www.sida.se/Global/About%<strong>20</strong>Sida/S%C3%A5%<strong>20</strong>arbetar%<strong>20</strong>vi/EIU_<br />
Democracy_Index_Dec<strong>20</strong>11.<strong>pdf</strong>, (June 16, <strong>20</strong>12).<br />
155
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 157-180, <strong>20</strong>12<br />
The Likely Economic Effects of Turkish<br />
Membership on the European Union (EU): A<br />
Short Term Analysis<br />
Adnan ÇİMEN* & Sadık YILDIRIM**<br />
Abstract<br />
In order to become a member of the European Union, Turkey has been in<br />
serious efforts for half a century. Turkey’s efforts started with the application<br />
to the European Economic Community on September 11, 1959.<br />
In later years, even with several ups and downs, Turkey has been still<br />
desirous to become a member of the Union.<br />
At the end of long discussionswith the European Union, Turkey began<br />
negotiations for full the membership on October 6, <strong>20</strong>04, under 35 different<br />
titles. Turkey, first time in its half a century history with the EU,<br />
became so much closer to the full membership. However, events in subsequent<br />
years did not continue as expected, many titles could not be<br />
opened, and many of them in negotiations became the points of obstruction.<br />
This situation is due to two main reasons: One is because of new<br />
challenges of enlargement, and the other is because of Turkey’s special<br />
status.<br />
Perhaps the most important outstanding issues in talks put a negative<br />
impact of Turkey’s membership to the European Union. The EU member<br />
countries argue that Turkey is far behind the Union in terms of economic<br />
and social standards and thus full membership would lead large costs to<br />
the Union. According to those who share above view, without Turkey’s<br />
progress in economic and social standards, the EU will be under serous<br />
load of immigration, new budgetary costs, regional aids and agricultural<br />
funds. On the other hand, those who are optimistic about full membership<br />
consider that Turkey with its young and dynamic population and<br />
ever-growing and vibrant economic progress can positively contribute<br />
to the EU. At best, since both Turkey and the EU are changing constantly,<br />
the possible consequences of membership of Turkey which could<br />
take <strong>10</strong>-15 years are very difficult to predict in advance.<br />
According to this study, in contrast to those who have negative view<br />
of Turkey’s membership, the costs that the EU would bear is not that<br />
much as they consider. The costs that would persist in the first years<br />
of membership might be compensated with following positive economic<br />
and social developments in Turkey.<br />
Keywords. Turkey, European Union, Full Membership, Economic Effect<br />
* Dr., Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, adnancimen@gmail.com<br />
** Ziraat Bankası Ekonomi Uzmanı<br />
157
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
INTRODUCTION<br />
The relationship between Turkey and the European Union (EU) started<br />
with Turkey’s appeal to the European Economic Community (EEC) in<br />
1959, nearly half a century ago. After accepting Turkey’s application on<br />
September 11, 1959, the EEC suggested a Partnership Agreement, until the<br />
performance of Turkey’s economic, political and social infrastructure improved<br />
sufficiently to satisfy the requirements of membership. Four years<br />
later in 1963 the Ankara Agreement was signed, aiming at bringing Turkey<br />
into a Customs Union with the EEC and at eventually the full membership.<br />
In 1996 Turkey joined the Customs Union. At the 1999 Helsinki Summit,<br />
the EU Commission stressed that there were some positive developments<br />
in terms of the Copenhagen criteria. Thus, Turkey’s candidature for<br />
EU membership was officially underway, and on October 6, <strong>20</strong>04 the EU<br />
commission decided to start negotiations with Turkey. In the same year<br />
the vast majority of the EU Parliament accepted full membership negotiations<br />
with Turkey. One year later the negotiation process started under the<br />
35 titles. According to the process from <strong>20</strong>05 to the end of <strong>20</strong>09, just one<br />
chapter was provisionally closed (Chapter: 25, science and research), 11<br />
chapters were opened, 8 chapters were suspended and 15 chapters have<br />
not yet been opened 1 . In this article the likely economic impact of Turkish<br />
membership of the EU will be analysed. In the first section the theoretical<br />
framework of enlargement will be examined, with a brief historical background,<br />
and the issues of “deepening” and “widening” will be discussed.<br />
Then the advantages and disadvantages (costs and benefits) of the enlargement<br />
will be comparatively evaluated.<br />
In the second section, the likely economic effects on the EU in the event<br />
of the accession of Turkey will be assessed. In the same way both the<br />
possible positive and negative effects of Turkey’s membership on EU’s economy<br />
will be examined via an overall assessment.<br />
1. A BRIEF HISTORY OF EU ENLARGEMENT<br />
The history of the EU started with the Treaties of Paris (1951), establishing<br />
the European Coal and Steel Community (ECSC). Then the Treaty of<br />
Rome, establishing the European Economic Community (EEC) and EURA-<br />
TOM, was signed by six founding members: Belgium, France, Germany,<br />
Italy, Luxembourg and the Netherlands in 1957.<br />
1 ZEI EU-Turkey-Monitor Vol. 5 No. 3, <strong>20</strong>09, p.7, Available from: http://www.zei.de/zei_<br />
english/publikation/publ_turkey_monitor.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
158
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
The founding members implemented an ambitious economic integration<br />
programme and experienced high economic growth rates during the<br />
1960s. Especially, the West Germany fulfilled a rapid economic recovery<br />
like an “economic miracle” and the other members of the EEC benefited<br />
from their dynamic economies 2<br />
At the beginning, the United Kingdom (UK) refused to participate in<br />
the EEC because of the Commonwealth, customs union and concerns about<br />
the sovereignty of national states. The rapid economic growth in the<br />
EEC encouraged the UK to start negotiations on accession to the EEC in<br />
1961. The UK’s demand was vetoed by the French leader, Charles De Gaulle<br />
two years later.<br />
The “Europe of Nine” was born in 1973. The UK, Denmark, and Ireland<br />
joined the Norwegian people in voting against entering the EEC. During<br />
this period the “idea of deepening or widening” and the role of Franco-<br />
German “tandem” came onto the political agenda 3 The debates generally<br />
focused on the widening versus deepening controversy 4 .<br />
Olli Rehn points out that the argument of “widening versus deepening”,<br />
is a false dichotomy. The reason is “the EU has always pursued these<br />
two objectives in parallel, and never was the one an obstacle for the other.”<br />
According to him the two Southern enlargements of the 1980s to Greece<br />
(in 1981), Portugal and Spain (in 1986) coincided with the adoption of the<br />
Single European Act, which helped to create the Single Market as well as a<br />
strong social cohesion policy with the structural funds 5 .<br />
After the collapse of the Berlin Wall and the end of the Cold War, the<br />
fourth enlargement came in 1995 and brought Austria, Sweden and Finland<br />
into the EU. The most challenging enlargement was in <strong>20</strong>04. The new<br />
ten members, include three former Soviet Union republics (Estonia, Latvia<br />
and Lithuania), four former satellites of the Soviet Union (Poland, the<br />
Czech Republic, Hungary and Slovakia), one former Yugoslav Republic<br />
(Slovenia) and two Mediterranean islands (Cyprus and Malta) joined the<br />
2 Mcdonald Frank, “The Origins and Development of the European Union”, in Frank<br />
Mcdonald and Stephen Dearden (edt.), “European Economic Integration”, Third Edition,<br />
Financial Times Prentice Hall, 1999, p. 8-9.<br />
3 Faber Anne “Theoretical Approaches to EU Deepening and Widening a Multi-disiplinary<br />
Overwiew and Some Tentative (Hypo)Theses”, Paper on the Redefinition of Concept<br />
on EU Depening and Widening” , EU-Consent Deverable, 9, <strong>20</strong>06, p.3. Available<br />
from:http://www.eu-consent.net/library/brx06<strong>10</strong>12/WP%<strong>20</strong>II%<strong>20</strong>III%<strong>20</strong>Paperredefiningconcepts.<strong>pdf</strong><br />
[Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
4 Mcdonald, Ibid, p.13.<br />
5 Rehn Olli,“Deepening and widening: the false dichotomy”, Public Lecture at the Hellenic<br />
Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP), Athens, 9 March <strong>20</strong>06<br />
159
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
EU. The most recent enlargement was on 1 January <strong>20</strong>07. The two more<br />
former satellites of Soviet Union (Romania and Bulgaria) become membership<br />
of EU.<br />
The enlargement process did not end with the membership of Romania<br />
and Bulgaria in <strong>20</strong>07. The process is still continuing. On one hand the<br />
negotiations between EU and officially candidate countries Croatia, Turkey<br />
and the Former Yugoslav Republic of Macedonia are continuing. On<br />
the other hand the EU is waiting for applications from potential candidate<br />
countries include Albania, Bosnia and Herzegovina, Montenegro, Serbia,<br />
and Kosovo 6 .<br />
2. ADVANTAGES AND DISADVANTAGES OF ENLARGEMENT<br />
In this chapter it will be analyses essential character of enlargement, advantages<br />
or benefits of enlargement and disadvantages or cost of enlargement.<br />
2.1. Essential Characters of Enlargement<br />
Before analysing advantages and disadvantages or (benefit and cost) of enlargement,<br />
it is necessary to understand essential characteristics of “widening”<br />
and “deepening” process. According to Faber 7 , while “deepening”<br />
is defined as a process of gradual and formal vertical institutionalization,<br />
“widening” is defined as a process of gradual and formal horizontal institutionalization.<br />
She also states that since there have been no sufficient<br />
systematic approaches to widening and deepening at the beginning of the<br />
EC/EU until now, “scholarship is far from developing a comprehensive<br />
theory to enable us to understand the all-embracing nature and impact of<br />
EU enlargement” 8 .<br />
Faber sets out six tentative, both inductive and deductive theses on<br />
systematic effect and characteristics of enlargement. These are as follows;<br />
enlargements do not cause a “big bang” in the integration process, but<br />
strengthen existing dynamics, characteristics and projects within the EU<br />
in a path-dependent manner; the effects of enlargement are co-determined<br />
6 Emmanouilidis Janis, A. Woźniak Bolesław, Świeboda Paweł “European Union Enlargement<br />
–Can it be a Win-Win situation?”, A report from demos EUROPA – The Centre for<br />
European Strategy, <strong>20</strong>06, p.4<br />
7 Faber , Ibid, 2.<br />
8 Faber, Ibid, p.6.<br />
160
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
by the timing of accession of new members; enlargement privileges economic<br />
integration projects over political ones; enlargement changes the<br />
balance of power between institutional actors and stresses the role and importance<br />
of a common and uniform legal framework for smooth continuation<br />
of the integration process; and finally enlargement led to the creation<br />
of the European Union 9 .<br />
The official EU document describes the enlargement as a “…one of the<br />
EU’s most powerful policy tools. It serves the EU’s strategic interests in stability,<br />
security, and conflict prevention. It has helped to increase prosperity and growth<br />
opportunities and to secure vital transport and energy routes” <strong>10</strong> With the enlargement<br />
process EU has to extend peace, stability and prosperity. The<br />
effect of the EU has helped to transform Central and Eastern Europe into<br />
modern, well-functioning democracies with market economies 11 From this<br />
point of view enlargement is not only a project with a world political dimension<br />
(peace in Europe, unification of East and West, EU transformed<br />
into a world power), but it will have far-reaching economic implications<br />
as well 12 . Accession to the EU requires applicants to meet the Copenhagen<br />
Criteria (known also as enlargement conditions set out in 1993) that set<br />
broad political, economic and administrative requirements 13<br />
Although some claim that it is difficult to estimate the impact of enlargement,<br />
especially given the distribution of effects between the current<br />
members and the accession countries 14 , the EU uses some economic<br />
models to estimate the impact of enlargement 15 ,Baldwin et al., use “the<br />
simulation model” to estimate allocation and accumulation of effects of<br />
eastern enlargement, and found very positive effects on both EU and Eas-<br />
9 Faber, Ibid, p.<strong>10</strong>-12.<br />
<strong>10</strong> European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />
<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07,p.1.; European Union Commission<br />
(EUC), “Enlargement Strategy and Main Challenges <strong>20</strong>08-<strong>20</strong>09”, Brussels, 05/11/<strong>20</strong>08<br />
COM (<strong>20</strong>08), 674 final, <strong>20</strong>08, p.12.<br />
11 European Union Commission (EUC) “Attitudes towards European Union Enlargement”,<br />
Special Eurobarometer, 255, <strong>20</strong>06.<br />
12 Breuss Fritz ,“Benefits and Dangers of EU Enlargement”, Empirica, 29: 245–274, <strong>20</strong>02, p<br />
246. (http://fritz.breuss.wifo.ac.at/Empirica-29-<strong>20</strong>02.<strong>pdf</strong>, (retrieved, 16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
13 European Union Commission (EUC), “The Economic Impact of Enlargement”, Enlargement<br />
Papers, No. 4, Directorate General for Economic and Financial Affairs, European<br />
Commission, Brussels, June, <strong>20</strong>01,p.5; European Union Commission (EUC) , “Conditions<br />
for Enlargement”, <strong>20</strong>09. Available from: http://ec.europa.eu/enlargement/the-policy/<br />
conditions-for-enlargement/index_en.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
14 Zuleeg Fabian “Benefits and Threats of EU Enlargement for Scotland”, Discussion Paper<br />
Series, Scottish Executive Economist Group, <strong>20</strong>02,p.13. Available from: http://www.scotland.gov.uk/library5/government/enlargement.<strong>pdf</strong><br />
[Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
15 European Union Commission (EUC),<strong>20</strong>01, Ibid, p.65-68.<br />
161
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
tern countries 16 . In the same way, Lejour et al., use the WorldScan Model to<br />
estimate the possible economic impact of Turkey’s accession on the EU and<br />
found negative effects for the EU 17 , but positive ones for Turkey. Dupuch et<br />
al., also estimate the impact of enlargement. They state that the overall effects<br />
of deeper integration on the national economies are more ambiguous<br />
and depend on regional characteristics 18 . Müftüler-Bac (<strong>20</strong>08: <strong>20</strong>9) assesses<br />
the impact of Turkey’s accession according to “utility-based explanations”<br />
(these are impacts on European security; impacts on the EU institutions;<br />
and impacts on the EU budget and economy), the norm and identity based<br />
explanation 19 .<br />
2.2 Advantages or Benefits of Enlargement<br />
Since the beginning, the “enlargement” has been accepted as “a success<br />
story for the European Union and Europe”. The European Council concluded<br />
that in <strong>20</strong>06, enlargement, “has helped to overcome the division of Europe and<br />
contributed to peace and stability throughout the continent. It has inspired reforms<br />
and has consolidated common principles of liberty, democracy, respect for<br />
human rights and fundamental freedoms and the rule of law as well as the market<br />
economy” <strong>20</strong><br />
The “Biz/ed share” which is an exciting new platform for business<br />
educators and students summaries the advantages of enlargement as follows;<br />
it is accepted that enlargement will generate economic growth in<br />
both “old” and “new” member states; Membership of the EU will bring<br />
with it political stability to the new democracies of member states; Enlargement<br />
has brought the population. Hence it gives more weight in international<br />
negotiations such as trade policy; Companies in existing Member<br />
States will have more confidence with those in the new Member States;<br />
Membership of the EU and the euro will increase the amount of Foreign<br />
16 Baldwin Richard, Francois Joseph F and Portes Richard “EU Enlargement Small Costs<br />
for the West Big Gains for the East”, Economic Policy, 1997,p.137, Available from: http://<br />
faculty.london.edu/rportes/Bfp.<strong>pdf</strong> [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
17 Lejour, A.M., Mooij R.A. de and Capel C.H. “Assessing the economic implications of<br />
Turkish accession to the EU”, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy Analysis CPB<br />
Document, No: 56,p. 40, <strong>20</strong>04,. www.cpb.nl [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
18 Dupuch Sébastien, Jennequin Hugues Mouhoud El Mouhoub,EU Enlargement: What<br />
Does It Change For The European Economic Geography?, Special issue/March <strong>20</strong>04,<br />
p.12<br />
19 Muftuler-Bac¸Meltem, Turkey’s Accession to the European Union: The Impact of the<br />
EU’s Internal Dynamics”, International Studies Perspectives, 9; <strong>20</strong>08.”, p .<strong>20</strong>9.<br />
<strong>20</strong> European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />
<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07,p.3.<br />
162
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
Direct Investment in the New Member States; The regional aid which attempts<br />
to redistribute funds from the wealthier regions of the EU to the<br />
poorer ones 21 .<br />
A report prepared by the EU Commission summarized the potential<br />
effects of enlargement on the new and the old member states. This report<br />
proves that enlargement was expected to be beneficial for all member states,<br />
but especially so for the acceding member states. Enlargement provides<br />
intensified commercial links, strong foreign direct investment flows,<br />
lower risk premiums, greater efficiency as a result of adopting market<br />
mechanisms, macroeconomic stability and structural reforms 22 .<br />
Tupy states that exchange of knowledge, technology, and new ideas<br />
will become easier due to enlargement. He also emphasizes that “foreign<br />
competition will improve business transparency and corporate accountability.<br />
Access to the common market will improve the attractiveness of the CEECs as<br />
a destination for foreign investment. Economies of scale will drive down prices<br />
and transaction costs. Productivity of capital and labour will increase. Consumer<br />
goods will become cheaper, better in quality and more diverse” 23 .<br />
2.3. Disadvantages or Costs of Enlargement<br />
Despite many benefits or advantages of enlargement the eurosceptics point<br />
out the disadvantages of enlargement. The “hard euroscepticism” implies<br />
an outright rejection of the entire project of European political and economic<br />
integration, and opposition to one’s country joining or remaining a<br />
member of the EU. “Soft euroscepticism”, by contrast, involves contingent<br />
or qualified opposition to European integration 24<br />
While the EU maintains that the enlargement door remains open for<br />
new members, “enlargement fatigue” has become a serious issue in Europe<br />
and some experts believe that EU enlargement may be reaching its<br />
limits 25 . According to eurosceptics, last two eastern enlargements in <strong>20</strong>04<br />
21 Biz/ed ,The European Union, EU Enlargement, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Available from: http://www.bized.<br />
co.uk/learn/economics/international/eu/notes/euindex.htm [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
22 European Union Commission (EUC), <strong>20</strong>09, p.31.<br />
23 Tupy Marian L., “EU Enlargement Costs, Benefits, and Strategies for Central and Eastern<br />
European Countries, Policy Analysis, No. 489, <strong>20</strong>03, p.2.<br />
24 Taggart, P. and Szczerbiak, A., “Contemporary Euroscepticism In The Party Systems Of<br />
The European Union Candidate States Of Central and Eastern Europe”, European Journal<br />
of Political Research, 43, <strong>20</strong>04, p.3-4.<br />
25 Archick Kristin,“European Union Enlargement“, CRS Report for Congress, Order Code<br />
RS21344, <strong>20</strong>08, Available from: http://www.usembassy.it/<strong>pdf</strong>/other/RS21344.<strong>pdf</strong> , [Accessed<br />
02 May <strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
163
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
and <strong>20</strong>07 the European Union expanded from 15 to 27 member states. Bulgaria<br />
and Romania can hardly be counted as success stories at this point,<br />
but more serious is the change of atmosphere. After this enlargement the<br />
EU has become ever more like an “intergovernmental bazaar”, instead of<br />
a political union 26 .<br />
The Biz/ed platform summarizes the negative consequences of enlargement<br />
as follows 27 ;<br />
• Migration. The most important negative consequence of enlargement<br />
for old members is migration. Enlargement could produce<br />
high levels of migration as workers move from the new member<br />
states where unemployment is high to those old member states<br />
where it is low.<br />
• Common Agricultural Policy; after membership the Common Agricultural<br />
Policy will be extended to the new member states. The<br />
CAP includes measures such as subsidies and income guarantee<br />
schemes for farmers. Former members have to undertake new<br />
costs in this case.<br />
• Regional Aid. The disparity in GDP per capita between the old<br />
member and the new members increases due to enlargement. This<br />
situation affects EU in two ways: firstly, old member states may<br />
need to contribute more as the demand for regional aid increases,<br />
and secondly, old member states currently receiving regional aid<br />
such as Spain and Greece find their aid reduced as money is channelled<br />
elsewhere.<br />
• EU Standards and Systems. The new member states affect standards<br />
and system of the EU. To bring the public services up to<br />
standard will mean increased taxation for many citizens of the<br />
New Member States.<br />
Because of enlargement fatigue and euroscepticism, the support for<br />
the EU has decreased day by day. For instance, according to one survey 28<br />
a relative majority of the EU population (45%) is basically in favour of EU<br />
enlargement. While this ratio support is high in <strong>10</strong> new members (nearly<br />
70%), German (66%), Luxembourgian (65%), French (62%), Austrian (61%)<br />
and Finnish (60%) interviewees disapprove of EU enlargement in particular.<br />
But, after <strong>20</strong>08 economic crises the public opinion of the EU member<br />
states might be changed positively.<br />
26 Ralf Grahn, “EU: Enlargement Fatigue?” Grahnlaw, 1 April <strong>20</strong>09 http://grahnlaw.blogspot.com/<strong>20</strong>09/04/eu-enlargement-fatigue.html.<br />
(<br />
27 Biz/ed, Ibid, <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />
28 European Union Commission (EUC), <strong>20</strong>06, p.3.<br />
164
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
3. MEMBERSHIP OF TURKEY<br />
Turkey’s candidacy announcement in <strong>20</strong>04 caused different reactions not<br />
only from the European Union but also from American public opinion<br />
and administration. While the U.S. Administration strongly supported<br />
Turkey’s membership for strategic reasons, Europe had mixed feelings.<br />
Some European newspapers and politicians criticized the decision of the<br />
European Council harshly and some European politicians disagreed with<br />
the decision taken in Helsinki and Brussels 29 .Generally because of her<br />
poor, populous and often unstable situation, many West Europeans fear<br />
that the accession of Turkey will harm the EU economy 30 .<br />
The impact of the full membership of Turkey on the European economy<br />
depends on when it will take place. Although some writers predict<br />
that Turkey will join in <strong>20</strong>15 31 or in 15 years from <strong>20</strong>05 but actually nobody<br />
knows when it will happen. It is obvious that the future economic and<br />
political development of both the EU and Turkey are highly uncertain by<br />
nature, and any prospective assessments of their respective situation in 15<br />
years time is largely speculative 32 .<br />
By that time, both the EU and Turkey will be changed considerably.<br />
Therefore, prospective assessments based on current data will not have<br />
any scientific value. Thus, this study examines the short term economic<br />
impact of membership of Turkey on the EU economy according to short<br />
term period.<br />
Another important point is because of its size, culture, religion, low<br />
GDP per capita and geostrategic location; the Turkish case can hardly be<br />
compared with any other the EU candidate 33 Therefore it is not a priori<br />
clear, that the accession of Turkey will yield similar effects as is predicted<br />
by studies for Central and Eastern Europe 34 . Latest success of Turkish<br />
economic growth shows that Turkey might bring more benefits to the EU<br />
than cost.<br />
29 Yılmaz Bahri, “The Relations of Turkey with the European Union: Candidate Forever?”<br />
Center for European Studies Working Paper Series: 167, <strong>20</strong>08, p.14. Available from:<br />
http://www.ces.fas.harvard.edu/publications/docs/<strong>pdf</strong>s/CES_167.<strong>pdf</strong>.<br />
30 Barysch Katinka, “The Economics of Turkish Accession” Centre for European Reform,<br />
<strong>20</strong>05,p. 1. Available from: http:// www.cer.org.uk [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>] ; Yılmaz, <strong>20</strong>08,<br />
İbid, p.115-116.<br />
31 Hughes Kirsty, “Turkey and the European Union: Just another Enlargement? Exploring<br />
the Implications of Turkish Accession”, European Policy Summit of 17 Standard&Poor’s,<br />
June <strong>20</strong>04, , p2, Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid, p.8.<br />
32 European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />
June <strong>20</strong>05.p.1.<br />
33 Emmanouilidis, <strong>20</strong>06, Ibid.p. 6.<br />
34 Lejour, et al, İbid, p. <strong>20</strong>04<br />
165
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
3.1 The Possible Positive Effects of Turkey’s Membership on The<br />
EU’s Economy<br />
Even if according to Open Society Fondation Turkey is accepted as the<br />
second most important strategic partner to the EU after the United States 35 ,<br />
and an important candidate, both because of its geographical location, and<br />
its large population 36 , membership of Turkey has been a controversial issue<br />
for a long time. There is a strong argument for the positive effects of<br />
Turkey membership; nevertheless Turkish scepticism increases.<br />
One strong argument about the positive economic effect of Turkey’s<br />
membership is that Turkey has a cheap, abundant and reliable flow of raw<br />
material, sources of energy, a trained and cheap workforce, and access opportunity<br />
to markets. Turkey is not only the source of some material which<br />
is essential for the economy but Turkey is a very important energy corridor<br />
for the European Union. The Baku-Ceyhan oil pipeline is expected to<br />
be completed within the next few years, and will bring Azerbaijani oil to<br />
Turkey’s Mediterranean coast via Georgia. Again, Central Asian countries<br />
plan to carry their oil and natural gas reserves to Europe through Turkey 37 .<br />
Most economists think that Turkey and the EU would gain more from<br />
freeing up trade in services than from further integrating their goods markets.<br />
Turkey has been a member of the Customs Union since 1995 and<br />
already carries out more than half of its trade with the EU 38 . At the same<br />
time, Turkey like the ten new member states, does offer some market opportunities<br />
for EU trade and for foreign direct investment because of her<br />
growth potential. 39<br />
According to Yılmaz “It is often forgotten that Turkey’s political integration<br />
into the EU demands a sustainable and stable economic development in the<br />
first place – in the spirit of Jean Monnet’s concept of political integration through<br />
economic integration”. He also point out that, until now Turkey is the only<br />
country that joined the Customs Union without being a full member of the<br />
EU. The considerable costs of membership of the Custom’s Union were<br />
shouldered without substantial financial assistance from Brussels 40 .<br />
35 Open Society Foundation,“The Cost of No EU-Turkey: four views”, Published by Open<br />
Society Foundation May <strong>20</strong>09, Istanbul<br />
36 Mooij Ruud de & Tang Paul, <strong>20</strong>03.,Ibid, p.47; Emmanouilidis et al., <strong>20</strong>06, Ibid, p. 6.<br />
37 Laciner Sedat, “Turkey’s EU Membership’s Possible Impact on EU’s External Economic<br />
Relations”, <strong>20</strong>05, Available from: http://www.turkishweekly.net/ [Accessed: 03.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
38 Barysch <strong>20</strong>05, Ibid.p 5.<br />
39 Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid.p.<strong>10</strong>.<br />
40 Yılmaz, <strong>20</strong>08, Ibid, p.22.<br />
166
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
During the accession process, Turkey liberalized and privatized many<br />
public services and investment. This means a very important investment<br />
potential that remains to be tapped by European firms. In the same way,<br />
the fact that the privatisation process is functioning but not yet completed<br />
offers a favourable environment for the increase in foreign direct investment.<br />
With the completion of legislative measures and the creation of the<br />
necessary infrastructure and with Turkey’s accession to the EU, investment<br />
opportunities in Turkey would increase considerably 41 .<br />
There is a strong argument that Turkey is comparatively low economic<br />
power 42 But its economy is significantly more dynamic than that of the<br />
present EU members 43 . According to Barysch (<strong>20</strong>05:1), population composition<br />
with an increasing proportion in working age is a clear advantage<br />
of Turkey. In addition, underemployment of labour, above all in the rural<br />
areas and among women, can be transformed on a large scale into higher<br />
productivity activities in industry and services 44 .<br />
Another positive contribution of Turkey’s membership is consolidating<br />
international relations and global economy. Yılmaz claims that “with<br />
Turkey as a member, the EU would be closer to the region in which Turkey has<br />
already indisputable geostrategic importance. This would help Brussels to establish<br />
political and economic bonds that would bring it strategic advantage not only<br />
with the countries of the Middle East and Eastern Mediterranean region, but also<br />
Russia, the South Caucasus, and Central Asia. The economic argument is that<br />
Turkey is one of the new emerging markets with a very high economic growth<br />
rate” 45 .<br />
Social, political and economic developments in neighbouring countries<br />
show the concrete importance of Turkey’s strategic location. With help<br />
of Turkey, change of regimes in neighbouring countries would have positive<br />
effects for all EU members.<br />
41 State Planning Organisation (SPO) The Likely Effects of Turkey’s Membership Upon<br />
the EU., State Planning Organisation, <strong>20</strong>04, Available from: www.dpt.gov.tr/DocObjects/<br />
Download/2987/olasi-i.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
42 Quaisser Wolfgang, Wood Steve, “EU Member Turkey? Preconditions, Consequences<br />
and Integration Alternatives”, FOROST Arbeitspapier Nr. 25, <strong>20</strong>04, p.<strong>10</strong><br />
43 Belke Ansgar, “Turkey in Transition to EU Membership: Pros and Cons of Integrating a<br />
Dynamic Economy”, Perceptions, Spring, <strong>20</strong>05. P.60<br />
44 Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid.p.1),<br />
45 Yılmaz , <strong>20</strong>08, Ibid.p17.<br />
167
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
3.1.1. The EU’s and Economies of Scale<br />
Economies of scale give big companies in EU to access to a larger market<br />
by allowing them to operate with greater geographical access. Thus,<br />
the increase in the efficiency of production as the number of goods being<br />
produced increases. Member states that achieve economies of scale lower<br />
the average cost per unit through increased production since fixed costs<br />
are shared over an increased number of goods. Economies of scale for EU<br />
companies can be explained under following subtitles:<br />
a) Acquiring new technology: By having various countries with unique<br />
technologies, a large EU can maintain or develop a competitive edge<br />
and lower average costs.<br />
b) Improved market reach and industry visibility – Accession may<br />
expand marketing and make distribution easier, giving member states<br />
new trade opportunities. Also, it may improve standing in the investment<br />
community: The bigger often have an easier time raising capital than the<br />
smaller ones.<br />
c) Costly inputs: Some inputs, such as R&D, advertising, managerial<br />
expertise and skilled labour are expensive, but because of the possibility of<br />
increased efficiency with such inputs in member states, they can lead to a<br />
decrease in the average cost of production and selling.<br />
d) Techniques and Organizational inputs: With a larger scale of production,<br />
member states companies may also apply better organizational<br />
skills to their resources, such as a clear-cut chain of command, while improving<br />
their techniques for production and distribution. Using the similar<br />
production techniques and organizational experiences in Union would<br />
make every member states’ companies better off.<br />
3.2.1. Food Safety -Security and the EU<br />
The food safety rules would serve as a model in designing process of<br />
Turkey’s food control policy. Thus, consumers in the EU and Turkey would<br />
benefit from healthy, hygienically, quality and safety foods. The food<br />
safety projects supported by the EU show also the government’s will adopt<br />
the EU perspectives in this field 46 .<br />
46 Güder Gökhan (<strong>20</strong>06). “Avrupa Birliği Gıda güvenliği Politikası ve üyelik sürecinde<br />
Türkiye’ye Yansımaları”, Available at http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/guderg/gida.<strong>pdf</strong> [Accessed:<br />
06.04.<strong>20</strong>11].<br />
168
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
The EU makes legislation in the form of directives and regulations,<br />
many of which are mandatory for member states and which therefore<br />
must be incorporated into individual countries’ national legislation.<br />
The European Food Safety Authority (EFSA) is an agency of the European<br />
Union that provides independent scientific advice and communication<br />
on existing and emerging risks associated with the food chain, created<br />
by European Regulation 47 .<br />
With secure agriculture and food policies over the past years, global<br />
food production has grown rapidly to manage population growth. In order<br />
to eliminate hunger, efforts are required to accelerate agricultural production<br />
in developing countries. As heads of state and government gather<br />
in Rome for the World Food Summit, they look with satisfaction on the<br />
progress that has been made in food production and security, and with<br />
dismay on the prospect that future progress will be slow and uneven. Over<br />
the past few years, world grain stocks have dwindled to dangerously low<br />
levels, highlighting the fragility of food supplies in the world (FAO, World<br />
Food Summit 13-17 November 1996). For mentioned reasons, every cent<br />
that subsidize Turkish agricultural sector would be agricultural investment<br />
for EU’s future food security.<br />
3.1.3. EU Leads Higher Democratic Standards<br />
One of the EU’s important impact is the creation of the high democratic<br />
standards for member states. As studies show, there exists high correlation<br />
of democracy and economic-social development. In relations with developing<br />
countries, the EU puts emphasis on democratic standards when it<br />
comes to development aid.<br />
Membership in the EU can enhance the pace of Turkey’s on-going transition<br />
from a less to a more market-oriented one. In light of this view, we<br />
can expect that Turkey’s full membership in the EU is in the interest of<br />
both the EU members and Turkey. Turkey’s transition to the market will<br />
mean that it offers a substantial market for the other EU member states<br />
and consolidation of a stable and liberal democracy in Turkey that serves<br />
as a highly visible model for the Islamic world. Thus, also it will enhance<br />
the security of Europe 48<br />
47 European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />
June <strong>20</strong>05.<br />
48 Yalçın Demet , “The Impact of the European Union on Democracy in Turkey and its<br />
Implications for the Region”, The Brookings Institution Publication, <strong>20</strong>06.<br />
169
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
A lot depends, however, on the speed of Turkey’s transition to a more<br />
market-oriented economy and the rule of law. The longer the process the<br />
greater the risks are for both Turkey and the EU. Settlement of issues regarding<br />
the expansion of market economic development in Turkey include<br />
economic aid, adjustment of labour and financial markets, agricultural<br />
subsidies and adjustment to the EU’s Common Agricultural Policy<br />
and plans for the free movement of labour and capital. If these policies<br />
for market development in Turkey are postponed and neglected, however,<br />
Turkey’s democracy will continue to be prone to extremist politics,<br />
the strong military influence, and instability. It is, thus, in the interests of<br />
both the EU member states and Turkey to seek transition to a full market<br />
economy 49 .Spillover effect of a country with high social, democratic and<br />
economic values will benefit not only every members of the Union, but<br />
also everyone in the world.<br />
3.1. The Possible Negative Effects of Turkey’s Membership on the EU’s<br />
Economy<br />
Turkey membership to the UE has been a subject for speculation for a long<br />
time. The Chairman of the European Convention Giscard d’Estaing expressed<br />
the clear opinion that “Turkey has a different culture, a different approach,<br />
a different way of life” and “its capital is not in Europe, 95% of its population<br />
is outside Europe” 50 .<br />
There are many arguments which are against Turkish membership<br />
from an economic point of view. Yılmaz summarises most of them as follow;<br />
Turkey is different from many points of view (religion, culture etc.);<br />
geographically Turkey does not belong to Europe; Turkey’s membership<br />
could open the door to other countries such as Ukraine, Russia and some<br />
African countries; although Turkey is one of the economically poorest countries,<br />
after membership it will become the biggest member state; membership<br />
of Turkey will induce a wave of labour movement from Turkey to<br />
EU countries ; low per capita level of Turkey will impose costs on the rest<br />
of the EU 51 .<br />
In his study Harry Falm suggests that the important economic effects<br />
of Turkey’s accession to the EU should be related to its size, per capita income,<br />
and dependence on agriculture. According to Falm for the EU, these<br />
49 Yalçın, <strong>20</strong>06, Ibid.<br />
50 Cited in Mooij and Paul <strong>20</strong>03, Ibid, p. 48<br />
51 Yılmaz, <strong>20</strong>08, Ibid, p.15-16.<br />
170
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
three factors combine to create a huge immigration potential if migration<br />
is let free. Moreover, these factors indicate that Turkey may become the<br />
largest recipient of transfers from the EU budget, at least under the present<br />
rules and policies 52 .<br />
3.2.1. Migration<br />
Some predict that if Turkey joins the Union in <strong>20</strong>15 it will have a population<br />
of 82.1 million, slightly smaller than that of Germany at 82.4 million,<br />
both accounting for just over 14% of the EU28 population 53 . The removal<br />
of barriers to the free movement of labour in the long-term would most<br />
likely lead to some additional migration from Turkey to the EU. As a result<br />
EU producers will seize the opportunity to import cheap workers from<br />
Turkey 54 . This situation will negatively affect the EU’s labour market.<br />
There are many figures about the numbers of people who might migrate<br />
to the EU after accession. The EU Commision and Hughes estimate<br />
a long run eventual stock of migrants about 2.9 million 55 Quaisser and<br />
Wood estimate 4.4 million 56 , Lejour et al. estimate 2.7 million 57 , Flam estimates<br />
3.5 million by <strong>20</strong>30 58 .<br />
3.2.1.1. Assessing Economic Impact of Migration in EU<br />
There is a fear in the EU due to the possibility of large-scale migration from<br />
new low-income member countries after enlargement, but the experience<br />
of Spain and Portugal does not support it. For transitional period, there<br />
were seven years restrictions on migration and when it was lifted there<br />
were not much flows of migration. Similar arrangements have been agreed<br />
for the next enlargement. Therefore, the present EU member countries will<br />
have the right to restrict the flow of labour from Central and Eastern Europe<br />
for a period of up to seven years, but they have indicated their intention<br />
not to do so. Since receiving states gain economic benefits from immigra-<br />
52 Flam Harry, “Economic Effects Of Turkey’s Membership On The European Union” in<br />
Bernard M. Hoekman, Sübidey Togan (edt.),Turkey Economic Reform & Accession to the<br />
European Union, <strong>20</strong>05, p. 341.<br />
53 Hughes <strong>20</strong>04, Ibid, p.1.<br />
54 Lejour et al., <strong>20</strong>04, Ibid, p. 14<br />
55 EUC, <strong>20</strong>05, Ibid,p. 3; Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid,p. ii.<br />
56 Quaisser and Wood , <strong>20</strong>04, Ibid, p.47<br />
57 Lejour et al. <strong>20</strong>04, Ibid, p.11.<br />
58 Flam ,<strong>20</strong>05, Ibid, p.345.<br />
171
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
tion, in terms of labour shortages in skilled and unskilled workers, they<br />
have decided not to restrict labour movements 59 .<br />
According to the European Integration Consortium’s estimate of the<br />
numbers who would move to the current EU after the introduction of free<br />
movement of labour is 335,000, which is about 0.1% of the current EU population,<br />
rising slowly over the following 30 years to reach a peak of 1.1%<br />
of the population 60 .<br />
In context of EU ageing society; when fertility rate is low, life expectancy<br />
is high and the ratio of older people to the population of working age<br />
(dependency ratio) is high as well, increase in migration from Turkey and<br />
other new member states can compensate all of these obstacles.<br />
If the EU encourages economic growth and support employment policies<br />
in Turkey, and also considering the strong Turkish family relations<br />
culture and recent successful economic developments, then migration of<br />
labour from Turkey will likely be limited.<br />
As Kok mentioned there may also be effects on the demand for lowskilled<br />
labour as a result of changes in industrial location. The experience<br />
of NAFTA showed that the US firms have taken the advantage of the economic<br />
differential by moving the labour-intensive production to Mexico 61 .<br />
In similar manner some labour-intensive industries may benefit from<br />
Turkish young working population. Due to explanations in previous paragraph,<br />
we consider Turkey’s membership will not have much burden on<br />
EU. Also, it is worth to say that recent EU member states’ high budget deficit<br />
and high debt burden with high unemployment rate and low economic<br />
growth does not make migration attractive to member states.<br />
Even with the worst case, if migration of population takes place from<br />
Turkey to EU member states, new labour may have little depressing effect<br />
on wage rate, but on the other hand, economic benefit may be huge to EU.<br />
In Figure 1 and Figure 2, we consider the scenario of wage rate in both<br />
Turkey and EU. In figure 1, if Turkey become a part of EU, then supply of<br />
labour will be decreased and consequently, wage rate will be increased.<br />
Worker with new high income will have higher spending propensity in<br />
59 Kok Wim, Report to the European Commission, Enlarging the EU: Achievements and<br />
Challenges, March 26, <strong>20</strong>03<br />
60 T.Boeri and H. Brücker, The Impact of Eastern Enlargement on Employment and Labour<br />
Markets in the EU Member States, Final Report, European Integration Consortium, Berlin,<strong>20</strong>02.<br />
61 Kok, <strong>20</strong>03, Ibid.<br />
172
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
EU. On the other hand, depressing effect of new labour force on EU will<br />
show itself in decreased wage rate (Figure 2).<br />
Decreasing Decreasing impact impact of wage of wage rate with rate connection with connection of figure of 2 figure is shown 2 is in shown figure 3. This<br />
indicates figure low wage 3. This rate indicates and it is low impact wage on gross rate and domestic it is impact product. on Decline gross domestic in nominal wage<br />
rate (from product. W 0 to Decline W 1 ), due in to nominal increase wage in labour rate (from force, reflects W 0<br />
to Wits 1<br />
), impact due to on increase labour demand in in<br />
quadrant labour II. Increase force, reflects in labour its impact demand on (from labour L 0 to demand L 1 ) leads in to quadrant rise in production II. Increase and gross<br />
domestic in labour product demand (from Y(from 0 to Y 1 L) 0<br />
as to can L 1<br />
) be leads seen to from rise quadrant in production III. Since and new gross migration<br />
means domestic also new product demand (from for goods Y 0<br />
to and Y 1<br />
services ) as can in be EU, seen as from in quadrant IV, III. aggregate Since demand<br />
curve new shifts migration from left means to wright also (Dnew 0 to Ddemand 1 ). for goods and services in EU, as in<br />
quadrant IV, aggregate demand curve shifts from left to wright (D 0<br />
to D 1<br />
).<br />
In the following figure, migration of labour force from Turkey leads to economic<br />
gains in receiving In the following countries, figure, in terms migration of economic of labour growth. force from Turkey leads to<br />
economic gains in receiving countries, in terms of economic growth.<br />
173<br />
Figure 3 (EU): New labour force from Turkey depresses nominal wage rate from W 0<br />
toW 1 in EU and leads to rise in labour demand from L 0 to L 1 . This increases production<br />
15
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
Figure 3 (EU): New labour force from Turkey depresses nominal wage<br />
rate from W 0<br />
to W 1<br />
in EU and leads to rise in labour demand from L 0<br />
to L 1<br />
.<br />
This increases production and income in member states. Since new population<br />
means new consumers, therefore aggregate demand shift to wright.<br />
W: Nominal Wage rate P: Price level<br />
W/P: Real wage rate<br />
L: labour<br />
Y=Output<br />
Y=F(K,L) : Production function with fixed capital<br />
D: Aggregate Demand<br />
S: Aggregate Supply<br />
3.2.2. Budgetary Effect<br />
The EU accepts that because of its size and the level of economic development,<br />
Turkey’s accession would undoubtedly have an important impact<br />
on the EU budget 62 . According to Hughes the estimation of Turkey’s likely<br />
impact on the EU budget is difficult but EU policies will change in the next<br />
decade 63 . Despite this uncertainty Quaisser and Wood, estimate that if in<br />
<strong>20</strong>14 Turkey is completely integrated into the EU’s expenditure policies,<br />
the net contribution would rise to approximately €21 billion 64 . According<br />
to Müftüler-Bac if Turkey joined the EU today (<strong>20</strong>08), the cost would be<br />
around €14 billion 65 . Quaisser and Wood summarize the likely budget effects<br />
of Turkey on the EU economy as follows (Table-1) 66 :<br />
62 EUC, <strong>20</strong>05, Ibid, p.6.<br />
63 Hughes ,<strong>20</strong>04, Ibid, p.18.<br />
64 Quaisser and Wood ,<strong>20</strong>04, Ibid, p. 46.<br />
65 Müftüler-Bac ,<strong>20</strong>08, Ibid,p. 211.<br />
66 Quaisser and Wood <strong>20</strong>04, Ibid.<br />
174
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
Study Projected Year Transfer Yearly<br />
Flam (<strong>20</strong>04) Present System (<strong>20</strong>00) Net €12 bill.<br />
Togan (<strong>20</strong>04) Present System (<strong>20</strong>00) Net €14 bill.<br />
Hughes (<strong>20</strong>04)<br />
European Commission<br />
DG Agriculture<br />
(<strong>20</strong>04)<br />
Grethe (<strong>20</strong>04)<br />
Present System Between<br />
<strong>20</strong>15 and <strong>20</strong>17<br />
Present System (<strong>20</strong>04)<br />
Present System and Reform<br />
Scenario in <strong>20</strong>14<br />
Gross: starting from €11<br />
bill. <strong>20</strong>15 to €19 bill in<br />
<strong>20</strong>17<br />
Gross agricultural<br />
expenditures alone €8.2<br />
bill.<br />
Status Quo Net <strong>20</strong>14;<br />
€<strong>10</strong>.9 bill. CAP Reform,<br />
Net €6.8 bill.<br />
Zft Present System (<strong>20</strong>01) Net €8.2 bill.<br />
Dervis, Emerson,<br />
Gros, Ülgen(<strong>20</strong>04)<br />
Present System (<strong>20</strong>01<br />
CAP-costs comparable<br />
share of value added)<br />
Net transfer <strong>20</strong>15 € 18<br />
bill.<br />
Source: Quaisser Wolfgang, Wood Steve, “EU Member Turkey? Preconditions,<br />
Consequences and Integration Alternatives”, FOROST Arbeits paper Nr. 25, <strong>20</strong>04,<br />
p.47.<br />
3.2.3. Common Agricultural Policy<br />
The high rate of unemployment, structural problems and inefficiency in<br />
agricultural sector might be important problem for EU. After accession<br />
Turkey will have to adopt the Common Agricultural Policy and will receive<br />
agricultural subsidies. At the same time, the size of the Turkish agricultural<br />
sector threatens to be costly for EU taxpayers if Turkish farmers are<br />
to have the same terms as the farmers of the CCEC-8 67 But estimating the<br />
detailed eligibility of Turkish agriculture for payments under the CAP would<br />
require a very detailed study of agricultural structure and eligibility 68<br />
67 Flam, <strong>20</strong>03, Ibid, p. 21.<br />
68 Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid,p. 2.1<br />
175
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
3.2.4. Regional Aid<br />
Actually the effect of Turkey’s accession to the EU is not just migration,<br />
budget and Common Agriculture Policy. In the event of Turkish accession<br />
the EU’s structural and regional policies will be faced with massive challenges.<br />
Because of Turkey’s low level of GDP per head and wide regional<br />
disparities it would require significant support from the Structural and<br />
Cohesion Funds 69 .<br />
4. OVERALL ASSESSMENT<br />
According to Dervis et al., when assessing the cost of Turkish membership<br />
for the incumbent members, one must appreciate that this process is<br />
highly speculative. But the political and economic environment in both<br />
Turkey and EU are evolving and changing constantly. Nobody can certainly<br />
know with certainty what the rules concerning the budget will be by<br />
the time of accession 70<br />
It is true that in the event of a Turkish accession a huge migration flow<br />
can be expected which will negatively affect the EU labour market, but<br />
in the same time migration will bring some opportunities. It is a fact that<br />
Europe’s population is rapidly ageing and that this situation, which is already<br />
an important problem, will result in a considerable need for a working<br />
population in Europe after <strong>20</strong><strong>10</strong>. Turkey, which has a young, dynamic and<br />
educated population, could provide the young population needed by the<br />
European Union 71<br />
Although the EUC considers that Turkish accession would significantly<br />
increase regional and socio-economic disparities across the EU and<br />
have an important impact on the EU budget many do not agree with this<br />
projection 72 . According to Lejour, et al., overall, the macroeconomic implications<br />
for EU countries are small but positive in the same way. Barysch<br />
think that “For the EU economy, Turkish accession is much less important. Since<br />
EU entry is still at least a decade away, it is almost impossible to say what the<br />
consequences would be for the existing EU. One thing is certain: the direct impact<br />
would be limited” 73 .<br />
69 European Union Commission (EUC) “EU’S Capacity to Absorb Turkey” Commission<br />
Report COM (<strong>20</strong>04). 656 final – SEC (<strong>20</strong>04) 1<strong>20</strong>1, <strong>20</strong>05, p.4<br />
70 Derviş Kemal, Gros Daniel, Öztrak Faik and Işık Yusuf Bayar Fırat ,“Turkey and the EU<br />
Budget Prospects and Issues” European Policy Studies, EU-Turkey Working Papers,<strong>20</strong>04,<br />
p.15.<br />
71 SPO, <strong>20</strong>04, Ibid, p. 40.<br />
72 EUC, <strong>20</strong>04, Ibid, p.9-<strong>10</strong>.<br />
73 Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid, p.7.<br />
176
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
According to Hughes, Turkey’s overall economic impact on the Union<br />
will be marginal because of its small size. Although Turkish accession will<br />
inevitably have budgetary and policy impacts, estimates of its potential<br />
budgetary receipts suggest these are likely to be similar to those of the ten<br />
new member states and so manageable at around 11% of the total EU budget<br />
in the first three years of membership. With consideration of Turkey’s<br />
high potential economic and technological growth in subsequent years,<br />
the burden might be less than aforementioned share of total EU budget 74 .<br />
CONCLUSION<br />
This article aimed to analyse the likely economic effect of Turkey’s membership<br />
on the EU. Firstly, it examines the theoretical frame on enlargement<br />
with a brief historical background and discussed the issues of “deepening”<br />
and “widening”. Then it analyses advantages and disadvantages<br />
or costs and benefits of enlargement.<br />
In the second chapter in the event of Turkey’s full membership the likely<br />
economic effect on the EU was assessed. In the same way, both the<br />
possible positive and negative effects of Turkey’s membership on the EU’s<br />
economy were examined with an overall assessment.<br />
As stated in various documents of the European Union, given interdependence<br />
of countries, enlargement is an important tool to overcome the<br />
division of countries, to protect peace and stability in the states. It also has<br />
vital functions such as carrying out reforms, expanding freedoms, developing<br />
democratic principles, ensuring respect for human rights and rules<br />
of law and establishing better functioning market economy. Therefore,<br />
having grown further, the European Union will have the opportunity to<br />
spread stability, welfare and security beyond its border.<br />
Even so, eurospectists claim that EU is enlargement fatigue, reached<br />
its enlargement limit. They also argue that candidate countries receive benefits,<br />
but EU member states carry the burden and cost of them. When it<br />
comes to the candidacy of Turkey, their objections become even more solid<br />
and loud. This comparison does not seem fair by looking at only the problem<br />
existed in other member countries during the membership process<br />
and considering the same issue that might arise with Turkey.<br />
Turkey with its geographic size, population density and structure, cultural<br />
and religious values, geopolitical location is not similar to states that<br />
74 Hughes , <strong>20</strong>04, Ibid, p. 34.<br />
177
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
recently became members of EU. Due to its characteristics, it should be<br />
expected from Turkey to have positive impact on EU rather than negative<br />
ones.<br />
Because of the size of the population and low per capita income, possible<br />
membership of Turkey will make a huge impact on the EU’s economy<br />
in the short term. The membership of Turkey makes not only a negative<br />
effect, such as migration, additional budgetary expense, increase regional<br />
imbalances and common agriculture policy, but also positive effect such as<br />
a new market, dynamic economic synergy, opportunities to tap into new<br />
energy sources. In our macroeconomic figures, we show the costs and benefits<br />
of integration to the EU economy as whole and we see the positive<br />
impact to the EU states. However, it is true that in the event of accession<br />
Turkey will obtain more benefit than the EU.<br />
REFERENCE<br />
Archick Kristin,“European Union Enlargement“, CRS Report for Congress, Order<br />
Code RS21344, <strong>20</strong>08, Available from: http://www.usembassy.it/<strong>pdf</strong>/other/<br />
RS21344.<strong>pdf</strong> , [Accessed 02 May <strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Baldwin Richard, Francois Joseph F and Portes Richard “EU Enlargement Small<br />
Costs for the West Big Gains for the East”, Economic Policy, 1997, Available<br />
from: http://faculty.london.edu/rportes/Bfp.<strong>pdf</strong> [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Baldwin, Richard E., Francois, JosephF., and Portes, Richad, “The Costs and Benefits<br />
of Eastern Enlargement: The Impact on the EU and Central Europe”,<br />
Economic Policy, 1997, 24, 127–176<br />
Barysch Katinka, “The Economics of Turkish Accession” Centre for European Reform,<br />
<strong>20</strong>05, Available from: http:// www.cer.org.uk [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Belke Ansgar, “Turkey in Transition to EU Membership: Pros and Cons of Integrating<br />
a Dynamic Economy”, Perceptions, Spring, <strong>20</strong>05. pp.53-62<br />
Biz/ed ,The European Union, EU Enlargement, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Available from: http://www.<br />
bized.co.uk/learn/economics/international/eu/notes/euindex.htm [Accessed:<br />
04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Breuss Fritz ,“Benefits and Dangers of EU Enlargement”, Empirica , 29: 245–<br />
274, <strong>20</strong>02, (http://fritz.breuss.wifo.ac.at/Empirica-29-<strong>20</strong>02.<strong>pdf</strong>, (retrieved,<br />
16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />
Derviş Kemal, Gros Daniel, Öztrak Faik and Işık Yusuf Bayar Fırat ,“Turkey and<br />
the EU Budget Prospects and Issues” European Policy Studies, EU-Turkey Working<br />
Papers, No. 6, <strong>20</strong>04.<br />
Dupuch Sébastien, Jennequin Hugues Mouhoud El Mouhoub, EU Enlargement:<br />
What Does It Change For The European Economic Geography?, Special issue/<br />
March <strong>20</strong>04<br />
Emmanouilidis Janis, A. Woźniak Bolesław, Świeboda Paweł, “European Union<br />
Enlargement –Can it be a Win-Win situation?”, A report from demos EUROPA<br />
– The Centre for European Strategy ,<strong>20</strong>06.<br />
178
The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />
European Union Commission (EUC) “The Economic Impact of Enlargement”, Enlargement<br />
Papers, No. 4, Directorate General for Economic and Financial Affairs,<br />
European Commission, Brussels, June, <strong>20</strong>01.<br />
European Union Commission (EUC) , “Conditions for Enlargement”, <strong>20</strong>09.<br />
Available from: http://ec.europa.eu/enlargement/the-policy/conditions-forenlargement/index_en.htm<br />
[Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />
<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07.<br />
European Union Commission (EUC) “Attitudes towards European Union Enlargement”,<br />
Special Eurobarometer, 255, <strong>20</strong>06.<br />
European Union Commission (EUC) “EU’S Capacity to Absorb Turkey” Commission<br />
Report COM (<strong>20</strong>04). 656 final – SEC (<strong>20</strong>04) 1<strong>20</strong>1, <strong>20</strong>05.<br />
European Union Commission (EUC), “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />
<strong>20</strong>08-<strong>20</strong>09”, Brussels, 05/11/<strong>20</strong>08 COM (<strong>20</strong>08), 674 final, <strong>20</strong>08.<br />
European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />
June <strong>20</strong>05.<br />
European Union Commission (EUC), Five years of an enlarged EU Economic achievements<br />
and challenges, Directorate-General for Economic and Financial<br />
Affairs, <strong>20</strong>09.Available from: (http://europa.eu) [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Faber Anne “Theoretical Approaches to EU Deepening and Widening a Multi-disciplinary<br />
Overview and Some Tentative (Hypo)Theses”, Paper on the Redefinition<br />
of Concept on EU Depening and Widening” , EU-Consent Deverable<br />
9, <strong>20</strong>06, Available from:http://www.eu-consent.net/library/brx06<strong>10</strong>12/WP%<strong>20</strong><br />
II%<strong>20</strong>III%<strong>20</strong>Paperredefiningconcepts.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Fabian Zuleeg ,“Benefits and Threats of EU Enlargement for Scotland”, Discussion<br />
Paper Series, Scottish Executive Economist Group, <strong>20</strong>02,. Available from:<br />
http://www.scotland.gov.uk/library5/government/enlargement.<strong>pdf</strong> [Accessed:<br />
05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Flam Harry “Turkey and the EU: Politics and Economics of Accession”, CESIFO<br />
Working Paper No. 893,<strong>20</strong>03. www.CESifo.de [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Flam Harry, “Economic Effects Of Turkey’s Membership On The European Union”<br />
in Bernard M. Hoekman, Sübidey Togan (edt.),Turkey Economic Reform & Accession<br />
to the European Union, <strong>20</strong>05, pp. 341-353<br />
Güder Gökhan (<strong>20</strong>06). “Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Politikası ve Üyelik Sürecinde<br />
Türkiye’ye Yansımaları”, Available at http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/guderg/<br />
gida.<strong>pdf</strong> [Accessed: 06.04.<strong>20</strong>11].<br />
Hughes Kirsty, “Turkey and the European Union: Just another Enlargement? Exploring<br />
the Implications of Turkish Accession”, European Policy Summit of 17<br />
June <strong>20</strong>04, Standard&Poor’s .<br />
Kok Wim, Report to the European Commission, Enlarging the EU: Achievements<br />
and Challenges, March 26, <strong>20</strong>03<br />
Laciner Sedat, “Turkey’s EU Membership’s Possible Impact on EU’s External Economic<br />
Relations”, <strong>20</strong>05, Available from: http://www.turkishweekly.net/ [Accessed:<br />
03.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
179
Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />
Lejour, A.M., Mooij R.A. de and Capel C.H. “Assessing the economic implications<br />
of Turkish accession to the EU”, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy<br />
Analysis CPB Document, No: 56, <strong>20</strong>04,. www.cpb.nl [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Mcdonald Frank, “The Origins and Development of the European Union”, in<br />
Frank Mcdonald and Stephen Dearden (edt.), “European Economic Integration”,<br />
Third Edition, Financial Times Prentice Hall, 1999, pp.1-33<br />
Mooij Ruud de & Tang Paul, “Four Futures of Europe,” CPB Special Publications<br />
49, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy Analysis, <strong>20</strong>03.<br />
Muftuler-Bac¸Meltem, Turkey’s Accession to the European Union: The Impact of<br />
the EU’s Internal Dynamics”, International Studies Perspectives, 9; <strong>20</strong>08.”<strong>20</strong>1–219.<br />
Open Society Foundation,“The Cost of No EU-Turkey: four views”, Published by<br />
Open Society Foundation May <strong>20</strong>09, Istanbul<br />
Quaisser Wolfgang, Wood Steve (<strong>20</strong>04) “EU Member Turkey? Preconditions, Consequences<br />
and Integration Alternatives”, FOROST Arbeitspapier Nr. 25<br />
Ralf Grahn, “EU: Enlargement fatigue?” Grahnlaw, <strong>20</strong>09,Available from: http://<br />
grahnlaw.blogspot.com/<strong>20</strong>09/04/eu-enlargement-fatigue.html. [Accessed:<br />
02.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
Rehn Olli,“Deepening and widening: the false dichotomy”, Public Lecture at the<br />
Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP), Athens, 9<br />
March <strong>20</strong>06<br />
State Planning Organisation (SPO) The Likely Effects of Turkey’s Membership<br />
Upon the EU., State Planning Organisation, <strong>20</strong>04, Available from: www.dpt.<br />
gov.tr/DocObjects/Download/2987/olasi-i.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
T.Boeri and H. Brücker, The Impact of Eastern Enlargement on Employment and<br />
Labour Markets in the EU Member States, Final Report, European Integration<br />
Consortium, Berlin,<strong>20</strong>02.<br />
Taggart, P. and Szczerbiak, A., “Contemporary Euroscepticism In The Party<br />
Systems Of The European Union Candidate States Of Central and Eastern Europe”,<br />
European Journal of Political Research, 43, <strong>20</strong>04, pp. 1–27.<br />
Tupy Marian L., “EU Enlargement Costs, Benefits, and Strategies for Central and<br />
Eastern European Countries, Policy Analysis, No. 489, <strong>20</strong>03.<br />
Yalçın Demet , “The Impact of the European Union on Democracy in Turkey and<br />
its Implications for the Region”, The Brookings Institution Publication, <strong>20</strong>06..<br />
Yilmaz Bahri, “The Relations of Turkey with the European Union: Candidate Forever?”<br />
Center for European Studies Working Paper Series: 167, <strong>20</strong>08. Available<br />
from: http://www.ces.fas.harvard.edu/publications/docs/<strong>pdf</strong>s/CES_167.<strong>pdf</strong>.<br />
ZEI EU-Turkey-Monitor Vol. 5 No. 3, <strong>20</strong>09. Available from: http://www.zei.de/zei_<br />
english/publikation/publ_turkey_monitor.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />
180
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />
<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 181-194, <strong>20</strong>12<br />
The Causes of the Financial Crisis That<br />
Began in the 16 th Century and Continued<br />
until the Tanzimat Era in the Ottoman<br />
Empire<br />
Nilgün SERİM*<br />
Abstract<br />
The financial crisis that began in the 16th century and continued until<br />
the Tanzimat reform era in the Ottoman Empire is an interesting and<br />
crucial historical period that actually displays the causes and the development<br />
process of the social, political and economic degeneration and<br />
amiss approaches to reverse it in vain.<br />
The Ottoman Empire could not accommodate itself to the developing<br />
civilization in the West and remained in the civilization of the Middle<br />
Ages. In order to keep the sovereignty of the Ottoman dynasty intact<br />
and refuse to share power, capital accumulation and the resulting social<br />
developments were prevented, thus actually paving the way for the dissolution<br />
of the empire.<br />
Keywords: Economic degeneration, financial crisis, the Ottoman Empire,<br />
social & political degeneration<br />
Introduction<br />
The Ottoman Empire was born in the 14th century, as is known. Primary<br />
elements that constitute the system of the empire are; seizing the production<br />
of other people by virtue of the conquests instead of attending to the<br />
restricted agricultural product raised by Rayah (meaning the folk, the<br />
flock of the sultan) and the improvement of its quantity and quality, feudalism,<br />
soldiers that are gathered at an early age from Christian families<br />
and ascend depending on their competence, civil privileged ruling class,<br />
the restricted usage of the money owing to dominant rural economy.<br />
Rayah could be peasants, craftsmen or merchants. Essentially, merchants<br />
were non-Muslims inhabiting the empire. Ottomans were not interested<br />
in commerce, but in conquest: commerce did not have any impor-<br />
* Associate Professor, Public Finance Department; Çanakkale Onsekiz Mart University,<br />
Biga Faculty of Economics and Administrative Sciences, nilgun.serim@gmail.com<br />
181
Nilgün SERİM<br />
tance in their mind worlds. Hence, for the most part, they could not avoid<br />
doing mistakes when they had to take decisions related to commerce. The<br />
decisions they took on the subject of foreign trade and institutions they<br />
established have caused harm more than benefit. Capitulations are a typical<br />
example for this 1 . Peasants make the agricultural production by cultivating<br />
the land belonging to the sultan. They receive training from the<br />
cavalryman who is the head of the land they cultivate, go to war when<br />
called and obey sultan’s authority unconditionally. On the other hand, Ottoman<br />
craftsman organizations “have absolutely remained inside the religious<br />
globe as they were affiliated with dervish orders and rented stores<br />
belonging to foundations.” 2 System was designed in such a way that the<br />
capital would not accumulate in certain hands. Because the accumulation<br />
of wealth and the financial power it would bring along could have caused<br />
problems for the absolute power. “Although the akhi organization provided<br />
some privileges to craftsmen compared to peasants, in reality it was<br />
acting like a heavy bureaucratic cogwheel enabling them to be inspected<br />
by the center, preventing them from growing and developing as bourgeois<br />
class and create their own independent culture.” 3 Until the end of the 16 th<br />
century, this system established by the Ottoman Empire was managed successfully.<br />
However, Iran and Austria wars, which began at the end of this<br />
century and lasted long... have disturbed this system and monetary value<br />
has declined... Other than that, because the Crete war which began in the<br />
mid of the 17 th century and lasted long and other wars, domestic riots and<br />
absence of public peace... have caused plenty of money to leave the country,<br />
the actual consequences were suffered in the 18 th century 4 .<br />
In Europe, the darkness of the middle ages was prevailing in the 14 th<br />
century. In Europe, along with the Renaissance process which began in the<br />
15 th century, with the translations of ancient classical works and works of<br />
Islamic philosophers and scholars, prominence of humanism, revival of<br />
empiric thought, communication of knowledge to masses with the invention<br />
of the printing press, high profit raised with geographical discoveries,<br />
creation of the bourgeois class, Europe shook off the darkness of the<br />
middle ages and begun to rise. In time, Ottomans were going to be rather<br />
1 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi. [State and Economy in<br />
the Ottoman Empire]. (Istanbul: Otuken Publications Inc.,<strong>20</strong>05),s.<strong>20</strong>1.<br />
2 Mehmet Ali Kılıçbay, Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti. [The State of the East,<br />
the Republic of the West], (Ankara: Gece Publications,1992),s.16.<br />
3 Erdoğan Aydın, Osmanlı Gerçeği, “Nizam-ı Alem”in Gayri Resmi Tarihi. [The Ottoman<br />
Reality, Unofficial History of “Nizam-ı Alem”, (Istanbul: Cumhuriyet Books, <strong>20</strong>02),s.221.<br />
4 İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Ankara: Turk Tarih<br />
Kurumu Press,1982),s.575.<br />
182
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
late to adapt... to the new world system developing in the West. In fact,<br />
this was not possible according to the world system they were members<br />
of and the state perception they developed. Their integration to Europe’s<br />
moral values based on materiality, financial system based on colonialism<br />
and mercantilist mentality which helped the Europeans to develop rapidly<br />
and adaptation to this system could not have been expected. 5<br />
The rapid developments and changes in the West had affected Ottoman’s<br />
international relative power negatively, since the 16 th century and<br />
also slowly paved the way for its recession and decadence. Ottoman Empire’s<br />
being late for modernizing its infantry and trooper based army,<br />
while gunnery had been developing since the 16 th century, had turned the<br />
wars into disadvantage. “Change of the land system and decline of the invasion<br />
revenues due to loss of land were depriving the state from valuable<br />
sources of income. ...On the other hand, price increases, decreases in the<br />
value of money and other reasons were embittering the financial tribulation<br />
more and more.” 6 While the world was transforming into a monetary<br />
economy since the16 th century, in the Ottoman Empire, real economy was<br />
prominent until the second half of the 17 th century. Again, we can make<br />
the observation that since the 16 th century, the number of janissaries and<br />
bureaucrats had been increased, assignments had been made with bribery<br />
and favour and the system had started to corrupt. The milestones (the mite<br />
shock, corruption in the timar system, cessation of conquests, corruption<br />
of the ruling class) which in 16 th century began to pave the way to the inevitable<br />
end are going to be dealt with and evaluated briefly below.<br />
1. The Mite Shock<br />
There are many reasons which trigger each other for the occurrence of<br />
great commercial and economic crises and rapid value loss of mite which<br />
was the basic currency. “Until the first gold specie named sultani was issues<br />
in the last quarter of 15 th century, Ottoman species were consisting of<br />
little silver mites and copper coins. Mite (called akçe or akça) was considered<br />
basic unit of account.” 7 While the portion of the rural economy, showing<br />
the characteristics of real economy, was decreasing in the system over<br />
5 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti ve Medeniyet Tarihi,<strong>Cilt</strong>-I. [The History of the<br />
Ottoman State and Civilization Volume I],( Istanbul: Islam Tarih,Sanat ve Kultur Arastirma<br />
Merkezi,1994),s.45.<br />
6 Kenan Bulutoğlu, <strong>10</strong>0 Soruda Yabancı Sermaye. [Foreign Capital in <strong>10</strong>0 Questions], (Istanbul:<br />
Gercek Publications,1970),s.67.<br />
7 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. [The Ottoman Economy and Institutions],<br />
(Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications <strong>20</strong>07),s.70.<br />
183
Nilgün SERİM<br />
time, economy was becoming commercialized leading to an increase in the<br />
portion of monetary economy. Accordingly, the usage of mite as a means of<br />
payment in deals and borrowings between people and in state’s payments<br />
to people increased. Notwithstanding, mite made of pure silver losing<br />
weight continuously (debasements) has created a distrust towards mite.<br />
“It is necessary in a way to interpret the withdrawal of silver coins from<br />
the market and issuance of light coins in royal mints as a precaution to<br />
increase the volume of money in the market.” 8 The main reason for mite’s<br />
loss of weight, meaning debasements, was the money shortage caused by<br />
the insufficiency of gold and silver. The longer the wars Ottomans made<br />
continued and the more the land was lost, the more the Ottomans lost<br />
importance in world trade during the process following the discoveries of<br />
America and maritime commercial road to Asia by Europeans, precious<br />
mine stock decreased and budget deficits appeared. Since the middle of<br />
the 16 th century, mines began to be carried from Africa to Europe. “In the<br />
century between 15<strong>20</strong>-16<strong>20</strong>, silver production five folded.... between 1503-<br />
1660, from America to Seville in Spain... 17000 tons of silver was brought...<br />
this action..., led to some deep economic-social movements in whole Europe<br />
and Ottoman Empire.” 9 Europeans were obtaining raw material for<br />
very low prices, with no cost from Africa and America. Our first loss was<br />
the loss of tax revenues since 1550s. Europeans did not have to pay taxes to<br />
Ottoman Empire for the critical raw materials. “The English were estimating<br />
that Ottoman treasury was going to lose at least 300.000 gold coins customs<br />
revenue per year with the end of spice and silk trade towards 16<strong>20</strong>.” <strong>10</strong><br />
Associated with the timar system yielding its place to tax farming and<br />
then to the manorial system, tyrannized by the despotism and abuse of<br />
the tacks men since the beginning of tax farming “... peasants left production<br />
and became Jelali (rebels against state). In consequence, state revenues<br />
decreased, hence the financial situation was disturbed seriously, and for<br />
this reason proof coin deteriorated.” 11 When production decreased inside<br />
the borders of the empire, product purchases were made from Europe at<br />
hiked prices. This meant deviation from the self-sufficient economic system<br />
of the empire. In the country, the prices increased and raw material<br />
shortage emerged. Ottoman State was now exporting raw material and<br />
8 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış’,Makaleler-I. [‘A<br />
Synopsis of the Ottoman Money and Economy History’, Articles-1, (Ankara: Dogu-Bati<br />
Publications, <strong>20</strong>05),s.152.<br />
9 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.159.<br />
<strong>10</strong> Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.172.<br />
11 Yaşar Yücel ve Ali Sevim, Türkiye Tarihi III.-Osmanlı Dönemi (1566-1730). [History of<br />
Turkey III.-The Ottoman Era (1566-1730), (Ankara: Turk Tarih Kurumu Press,1991),s.28.<br />
184
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
importing finished products. Because raw material had become too expensive,<br />
domestic production almost came to a standstill. Foreign trade<br />
deficits were embittering the inflation and mite was losing its value continuously.<br />
Tacksmen and traders were beginning to accumulate wealth,<br />
although it was bereaved with later confiscations.<br />
Besides, approximately fourfold-increase in the number of paid janissary<br />
army at the end of 16 th century was another significant reason triggering<br />
the financial crisis. Owing to the rareness of the silver the state had<br />
in its hands, weight of the mite was being decreased constantly. Because<br />
the public did not want to use the light mite, there existed those who produced<br />
weighted mites from silver bullions or the light mites on the market<br />
in royal mints and issued them, gaining unlawful profit. State could provide<br />
itself with side income by resorting to debasement often, however<br />
...as many different species were issued and state did not have the financial<br />
power to call them in, problems were embittered. These conditions were<br />
not only disrupting the daily transactions, but also the international trade.<br />
On the other hand, the demand for the constant European species in domestic<br />
markets was increasing continuously. 12 The effects of the shock that<br />
mite went through on the Ottoman economy could be summarized in 3<br />
points . a- Because the raw materials that the domestic small industry used<br />
were cheap, they were purchased by Europe and the domestic industry<br />
fell into a large scale raw material crisis. b- Big money started being accumulated<br />
in certain hands. c- The development of the manufacturing sector<br />
in West increased the quantity of finished products imported from those<br />
countries and the small industry was no more able to compete with them. 13<br />
2. Corruption in the Timar System<br />
It could be said that the Ottoman Empire was a multinational agriculture<br />
empire. In the Ottoman Empire, sultan’s sovereignty is mainly based on<br />
land. Lands were grouped in three categories in the Ottoman Empire: “estate”,<br />
“glebe” and “demesne”. Along with many privileges and authorizations,<br />
spare lands were granted to influential viziers as estate or glebe.<br />
“Estate lands” are so small in quantity compared to the whole empire that<br />
they are not worth mentioning. These are the lands which belong to persons,<br />
however the owner does not hold the right to economize the land<br />
12 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi …,s.129.<br />
13 Ömer Lütfi Barkan, ‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Üzerine Denemeler’. [Essays on the<br />
History of the Ottoman Empire], (Ankara: Hacettepe Seri Konferanslari, V.15., 1970),s.78.<br />
185
Nilgün SERİM<br />
at his own will, he has the right to ask for land rent from peasants. The<br />
relationship between the land owner and the ones working on that land is<br />
a feudal one. Glebes are the lands whose revenues are donated to a foundation.<br />
Demesnes are the lands whose revenues are transferred to a person<br />
in return for his service. These lands, with a general description, characterized<br />
as timar could be grouped into three in an increasing order as Timar,<br />
Zeamet and Has. In the Ottoman Empire, “The center of ideology is justice<br />
and grace of the state which owns the whole land in sultan’s religious presence,<br />
who is at the same time the khalif, and redistributes the rest to maintain<br />
it ‘eternally legal’.” 14 Tax revenues were collected in terms of land and<br />
as crops. Taking into account the difficulty of transporting the collected<br />
crops to the centre, then exchanging them with money and distributing<br />
the money to soldiers and officers in the mentioned era, collection of the<br />
revenues of a certain area by soldiers and officers in and on behalf of them,<br />
in return for service, formed the base of timar system. “...and once the<br />
lands of conquered countries are considered and announced as demesne,<br />
Ottoman sultans have always considered themselves having the right to<br />
divide some of this land and transfer it to grand soldiers and officers who<br />
made service to the state.” 15<br />
On behalf of the sultan, timar holder would manage the land. Peasants<br />
would cultivate it. Timar holder would transfer not all the products the<br />
peasant grew, but only the specified tax (öşür, meaning Islamic tithe) of it<br />
to the center. Besides, he would train a number of peasants, determined<br />
according to the size of the timar, to join him in wartime. “This timar organization<br />
which was rather significant in Ottoman state organization had<br />
generated the most powerful trooper of the state until the end of the 16 th<br />
century.” 16 Rayah who would do military service with the timar holder in<br />
wartime, would cultivate the land in peacetime, yet he did not have the<br />
title by descent. When he dies, the only thing he could legate to his son<br />
or wife is the right to cultivate the land. If a rayah did not cultivate his<br />
land for three years successively, the land would be dispossessed, transferred<br />
to someone else and if there was any harm caused by desolation,<br />
he would have to pay a due named “çift bozan resmi (meaning tax paid by<br />
the deserter of the land)”. In these kind of situations, the officer managing<br />
the demesne could rent it to someone else in return for a rent payment in<br />
14 Çağlar Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları. [Studies in Social History], (Ankara: Dost<br />
Books,1983),s.14<br />
15 Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Tetkikler-Makaleler<br />
<strong>Cilt</strong>2. [The Social and Economic History of the Ottoman State, Studies-Articles V.2.], (Istanbul:<br />
Istanbul Universitesi Rektorluk Publications,<strong>20</strong>00),s.1290.<br />
16 İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı …,s.311.<br />
186
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
advance. There is no relationship between rayah and timar holder based<br />
on forced labour. The quantity of tax which the timar holder could ask for<br />
from the rayah was determined by codes. “Timar system had begun to<br />
lose its significance since the early times of 17 th century with the structural<br />
changes occurring in world economy such as monetary relations becoming<br />
widespread, price movements, soldiership becoming a job owing to<br />
the war technology and transition from monetary capitalism to industrial<br />
capitalism.” 17<br />
Faced with the growing financial crisis, Empire had the necessity to<br />
find new revenue sources, so it went for a new arrangement in Land regime<br />
and changed from demesne system to tax farming system. While the<br />
ones who made service in wars were ascended to be timar holders earlier,<br />
with the tax farming system, the land was transferred to those who pay<br />
more. Because janisseries’ ulufe (payment made to janissaries) was constantly<br />
rising, they had accumulated great wealth and so they had the<br />
right to manage timar, too, in the tax farming system. In the new system,<br />
devshirmehs (the converts to Islam) and even the foreigners could own<br />
timar. Timar system, as the same in the other state institutions... began to<br />
corrupt and lost its old identity. Because, timar, contrary to the regulations<br />
and laws which had to be obeyed during the distribution of timar, was<br />
unjustly given to people who are not adept and not related to the military.<br />
Hence, the organization corrupted. 18 The need to establish a central,<br />
permanent and regular army, increased the significance of the transfer of<br />
more tax revenues to the centre, and also abuse of the timar system distribution<br />
rules necessitated a revision on this subject. Consequently, timar<br />
system changed to the tax farming system.<br />
In the tax farming system, privilege to collect taxes for a period is purchased<br />
with cash in advance by tacksmen via auction. After winning the<br />
auction, they collect the tax revenues of units called muqata’ah. Tacksmen<br />
were liquidating the real tax revenue they collected from rayah and send it<br />
to central state treasury. “when paying a certain amount of the tax farming<br />
cost in advance... became a condition of the auction in the end, a class having<br />
financial capital including exchangers came to dominate the tax farming,<br />
which for the most part belonged to the military class previously.” 19<br />
17 Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi. [The History of the Turkish Economy], (Istanbul:<br />
Dergah Publication, 5 th ed., <strong>20</strong>00),s.<strong>20</strong>7.<br />
18 Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlıda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı. [State<br />
Organization and Social Structure in the Ottoman Empire, between 14 th -17 th Centuries],<br />
(Ankara: Turk Tarih Kurumu Publications,1991),s.88.<br />
19 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda…,s.<strong>10</strong>2<br />
187
Nilgün SERİM<br />
Because the right to collect taxes was sold with auction in the tax farming<br />
system, a certain amount of the tax revenues was encashed by the state in<br />
advance from the tacksman. Then the tacksman deduced the revenue he<br />
had paid in advance, his own tax encashing cost and his own service cost<br />
from the tax revenues he collected in kind and then liquidated, and submitting<br />
the rest of the tax revenue to central state treasury. In time, along<br />
with the further corruption of the empire’s financial conditions and the<br />
increase in the need for borrowing, instead of the tax farming system in<br />
which the lands were given to tacksmen via auction for normally one year<br />
and sometimes even for a shorter period, the manorial system was accepted<br />
in which muqata’ahs were given for life. “prolonging the muqata’ah<br />
periods and giving them for life was increasing the amount of the advance<br />
payments. So, it is possible to interpret the manorial system as the state going<br />
into a kind of long term domestic borrowing by using muqata’ahs.” <strong>20</strong><br />
Timar lands were transformed to glebes or private estates. Great revolts<br />
erupted. Consequently, peasants deserted these areas. “Along with the<br />
corruption of the agriculture system in 17 th century, city life also began<br />
degenerating; on the one hand the idle crowd who ran away from villages<br />
to fill the cities, on the other hand the social problems caused by janissarycraftsman<br />
relations ruined the city life.” 21<br />
3. Cessation of Conquests<br />
During the rise of the Ottomans when the empire was the most magnificent,<br />
lands were rather broad and revenues were plentiful. Considering<br />
the broadness of the empire which expanded to three continents, increase<br />
in the budget numbers was normal and real. The factor which led to the<br />
prosperity of the Ottoman ruling class and its policy of not overtaxing its<br />
own people was foreign plunder. ...As long as it could conquer, the state<br />
did not develop reflexes to stimulate production qualitatively and quantitatively.<br />
Others were producing and then it was organizing a regular<br />
confiscation mechanism. 22 In this respect, military payments were made<br />
promptly, in time and easily and they did not constitute a problem for the<br />
treasury. “In the army described as State Soldier, for the most part, there<br />
were Timar Holders, their cebeli and other state soldiers. This was not a<br />
<strong>20</strong> Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914). [The History of the Ottoman-Turkey<br />
Economy], (Istanbul: Gercek Press, 1990),s.129<br />
21 Taner Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni. [The Ottoman Social Order], (Ankara: Imge<br />
Books,1994),s.259.<br />
22 Erdoğan Aydın, Osmanlı Gerçeği..,s. <strong>20</strong>6.<br />
188
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
regular, paid army. When the center commanded, Timar Holders would<br />
take the peasants they had given military training (cebeli) with them and<br />
go for the duty.” 23 Janissaries raised in Kapıkulu Ocakları (troops directly<br />
under sultan’s command) were based on the formation of an army by assimilating<br />
the kids gathered from different ethnic groups (devshirmeh).<br />
Janissaries were the trained infantry force of the Ottoman army. “In early<br />
times, there were <strong>10</strong>-12.000 janissaries at most. At the end of the 16 th century,<br />
ulufeli, meaning paid janissary army had to be expanded to 30-40.000;<br />
then the financial crisis commenced.” 24<br />
In the 16 th century, because the frontiers of the empire expanded enormously<br />
and the distance of the lands planned to be conquered, to the<br />
centre increased, front supply costs also increased. And since the second<br />
half of the 16 th century “...there had been a change in military systems in<br />
the world and rifle infantries replaced cavaliers. Due to the necessities in<br />
wars, considering the practical needs, traditional Timar holder system of<br />
the empire was abandoned and rifle infantries began to be used in the<br />
Ottoman army.” 25 Because of the narrowing down empire frontiers due<br />
to loss of land and swiftly decreasing treasury revenues in parallel with<br />
the lost lands, the payments called mevacip and ulufe payments, given to<br />
military troops every three months, which were the number one expense<br />
of the Ottoman treasury, were delayed, and these delays caused great discontent<br />
among soldiers. Especially among the military troops which ulufe<br />
payments were delayed, some unpleasant movements against the state<br />
were observed. In order to finance the increasing war costs and the decreasing<br />
revenues due to loss of land, the quantity of the taxes collected<br />
from the people was raised. Beside additional taxes, when renewing their<br />
titles of privilege, timar holders, foundation servants etc. were forced to<br />
pay a tax called “title of privilege renewal tax”. However, all these could<br />
not relieve the treasury and it was depleted day by day. Often-changing<br />
sultans and traditional accession fees (cülus bahşişi) paid with every change<br />
of sultan were troubling the treasury seriously. Accession fee was equal to<br />
the weight of a soldier’s one-year-ulufe. When the accession fee was added<br />
(due to the change of the sultan) to the soldier’s existing ulufe credit, the<br />
situation went beyond a crisis; revolts and raid commenced. “Janissaries’<br />
audacity and disobedience knew no limits and their imprudent demands<br />
23 İsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi. [The History of Backwardness in Turkey],<br />
(Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07),s.43.<br />
24 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.156.<br />
25 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu IV. [The Ottoman Empire with Questions],<br />
(İstanbul:Yeditepe Publications,<strong>20</strong>05),s.140.<br />
189
Nilgün SERİM<br />
led to the bankruptcy of the treasury. Such actions as confiscation and seizure<br />
of heritage have to be considered a result of the obligation of covering<br />
the deficits caused by forced generosities to janissaries.” 26 The state could<br />
not encash its revenues and the treasury was in a bottle neck due to the<br />
unsuccessful wars. Revenue sources were increasingly shrinking. In parallel<br />
with those hard days and events both in the center and in front-lines,<br />
there were efforts to take saving measures; however, it cannot be said that<br />
a constant and significant saving in the number of soldiers was realized.<br />
While martial art was developing in Europe, the East remained the<br />
same. In Western forces, ...there were decent and disciplined armies consisting<br />
of hundreds of thousands soldiers acting with velocity, regularity<br />
and force harmony. Whereas in the Ottoman Empire, there was an army<br />
that had never existed as a whole, had been heroic but messy and disobedient.<br />
27 It was natural that the expenses of the army during wartime were<br />
greater compared to the expenses in peacetime. However, as a result of<br />
protracted wars, war expenses which have to be temporary expenses have<br />
come to be permanent additional expenses. Defeats in the wars made in<br />
the 17 th century only with the hope and purpose of providing a permanent<br />
revenue source for the treasury, caused loss of land and depletion of<br />
revenue sources to cover war expenses. “Vienna defeat ...both displayed<br />
the Ottomans’ administrative and military weaknesses sardonically and<br />
obliged them to accept the superiority of the West reluctantly. From then<br />
on, the Ottomans entered a period in which they were going to look for<br />
the solutions in the West, rather than domestically.” 28 Together with the<br />
additional expenses loaded on the treasury by wars, budget deficit was<br />
constantly growing. When the defeats came successively, the Ottomans<br />
abandoned their holy war concept and resorted to a peace policy. Notwithstanding,<br />
excluding some years which could be considered exceptions, the<br />
Ottoman budget started giving deficit even in peacetime. In order to cover<br />
for the additional expenses of the treasury, additional taxes and internal<br />
borrowings were resorted to. “In the 17 th century, there was an attempt to<br />
improve the old institutions such as timar holders and janissaries and this<br />
continued in the beginning of the 18 th century, too. However, starting from<br />
the second half of 18 th century, new institutions began to be established.” 29<br />
26 Engelhardt, Ed., Tanzimat, çev. Ayda Düz. [The Tanzimat Era, trans. Ayda Düz], (Istanbul:<br />
Milliyet Publications,1976),s.21.<br />
27 Alphonse De Lamartine. (Collected by: M.R.Uzmen). Sona Doğru (Türkiye Tarihi). [Towards<br />
the End The History of Turkey]. V. 6., (İstanbul: Kervan Books Inc.,1973). s.1429.<br />
28 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti…,s.56<br />
29 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı ...,s.145<br />
190
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
4. Corruption of the Ruling Class<br />
The source of the Ottoman bureaucracy (kapıkulları) was the prisoners of<br />
war. The main concern for forming kapıkulu was internal and external enemies.<br />
One section of the raised kapıkulu was janissaries who were the infantry<br />
part of kapıkulu ocakları that were under the command of the sultan,<br />
and the other section was consisting of people trained in a school (Enderun)<br />
inside the palace to work for the palace, the army or the government<br />
jobs. In Enderun, grand viziers, pashas, janissary masters, state governors,<br />
flag officers etc. were trained. Although the devshirmeh bureaucracy and<br />
its striking power, the janissaries were ruling the state, they had no economic,<br />
socio-ethnic or similar roots in society. Because, they were both<br />
“devshirmehs” from Orthodox Christians and their security of life was in<br />
the hands of the sultan. Naturally, this situation reflects the “model” of<br />
the Ottoman system, meaning its theoretical body. 30 Brainwashing was<br />
involved in their training and the other result of the non-Muslim character<br />
of Kapıkulu was rootlessness. “Ottoman central army had been organised<br />
according to the concept of devshirmeh since Murat 1. The practice of<br />
young Christian boys’ being pulled of their family roots, being raised first<br />
by Muslim families and then in Enderun, was intended to make them obedient<br />
tools in sultan’s hands.” 31 In Enderun, some parts of the staff needed<br />
in army and bureaucracy were trained. In the Ottoman education system,<br />
the principle of devshirmeh Christian children being educated according to<br />
their abilities to have promotions in military and civil state ranks was adopted.<br />
For the sake of protecting the absolute power of the sultan, forming<br />
a distinguished class according to merit rather than heredity was aimed.<br />
However, in the Ottoman Empire, the promotion of people, educated<br />
in Enderun and having the ability to rise to the ruling ranks was abandoned<br />
in time and instead the formation of the ruling class by bribery<br />
and privilege commenced. In time, “Sultans’ shutting themselves into the<br />
palace to indulge in exuberance has developed the competition between<br />
viziers and paving the way for having positions by bribery, it has been a<br />
destructive way for Ottoman Empire’s moral body.” 32 Because the political<br />
authority was weakened in the recession period in the Ottoman Empire,<br />
serious problems came in to life. The newly formed ruling class accelerated<br />
the recession and collapse of the empire. In the mean time, the empire<br />
30 Emre Kongar, 21.Yüzyılda Türkiye (<strong>20</strong>00’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı). [Turkey<br />
in the 21. Century (The Social Structure of Turkey in the <strong>20</strong>00s)] 9.ed., (Istanbul:<br />
Remzi Publications,1998),s.17<br />
31 Taner Timur, Osmanlı Toplumsal …,s.261.<br />
32 Namık Kemal, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Istanbul: Hurriyet Publications.<br />
History Series. V. 3., 1974),s.414.<br />
191
Nilgün SERİM<br />
was making raids again into foreign territory but losing more lands. Along<br />
with the recession of the Ottoman Empire, Rumelia lands commenced to<br />
be lost causing the depletion of Kapıkulu sources. Ottoman rulers who saw<br />
Kapıkulu was about to vanish, started sending students to the West in order<br />
to be trained as soldier-civil ruler, since the second half of the 18 th century.<br />
The students sent to the West were the first systematic encounter of<br />
the Ottomans with the West. At the same time, schools similar to the ones<br />
in the West began to be opened inside of the empire. The students, who<br />
went to the West, unwarily considered behaving and dressing-up like the<br />
Westerners to be sufficient for development. They ignored the technologic<br />
developments, industrialization in Europe and the economic relations lying<br />
behind them. In and around the palace, luxury and waste increased<br />
and everything was changed without any economical base. Nevertheless,<br />
the students who went to the West were affected by the institutions there.<br />
They attempted to put limitations to the power of the Ottoman Sultan.<br />
Conclusion<br />
The Ottoman Empire was based on an autocratic conception of sovereignty<br />
which does not allow for private property and civil society. As it was<br />
not convenient to make reforms and a bourgeois class could not be formed<br />
within the structural principles of the empire, mercantilist economic mentality<br />
of the West could not be adopted. International trade routes in Anatolia<br />
and the Mediterranean changed directions as a result of geographical<br />
discoveries. Treasury lost a great scale of customs revenue when Ottoman<br />
Empire lost the monopoly for spice and silk trade. Besides, Europeans,<br />
extending inside America and getting greatly rich with the gold and silver<br />
of America, now that they were dominating the maritime trade routes<br />
also, began to purchase only raw material from the Ottomans and sold<br />
the excess of their finished product to the Ottomans. As a consequence of<br />
these deals, Ottoman Empire started losing its silver reserves. Additionally,<br />
another point of question was “the raid of European silver coins (most<br />
of them were fake) into the Ottoman market between 1584-1600” 33 .<br />
The Ottoman Empire always had a strict control over the production<br />
factors, namely land, labour, capital and the entrepreneur. This prevented<br />
capital accumulation and the formation of the bourgeois class. As long as<br />
the enrichment based on capital accumulation could not be realized, holy<br />
war mentality based on foreign plunder could not be abandoned. However,<br />
the developments in firearm technologies could not be observed closely<br />
33 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s. 158.<br />
192
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />
for the modernization of the army. Defeats followed each other in the battle<br />
fields. Long and attritive war periods created great financial loads which<br />
could not be paid in peacetime. Money lost its value (debasements) and inflation<br />
occurred. While the significance of the timar system was decreasing<br />
with the developments in military technology, its structure also changed<br />
the financial sense with the decrease of the portion of reel economy and its<br />
change to monetary economy. First, the tax farming system, in which the<br />
tacksmen collected the taxes, was adopted and then the manorial system,<br />
in which timars were given for life. Timar system gained a semi-feudal<br />
structure. The pressure increased for the peasants cultivating the land to<br />
get more products and for the person who is the land owner for his life, to<br />
raise the revenues left from the taxes. The attempt to raise the tax revenues<br />
over land products, made the life and work conditions more difficult for<br />
rayah working on land. The emergence of financial crisis was followed by<br />
the social crisis. Peasants deserted the lands they were cultivating and ran<br />
away to towns and cities. When these people flooded the towns and cities<br />
as idle masses, public order problems emerged. Those who could not find<br />
a means of subsistence became rebels (jelali) against the state. Unemployment<br />
and the problems in the means of subsistence extended to the other<br />
parts of society, too. Political, economic and social order of the Ottoman<br />
Empire was ruined.<br />
The Ottoman desiring to protect its crown, wanted to maintain the order<br />
it established at all costs, without any change. ...Not only the Turkish<br />
nobles, but even the other family members of the Ottoman who could be a<br />
competitor for the crown... were sacrificed for the purpose of maintaining<br />
the order without change. In fact, at the end, for the crown of the Ottoman,<br />
a whole empire, its own empire was sacrificed. 34 Finally, when the Empire<br />
collapsed, the sovereignty was also lost.<br />
REFERENCES<br />
Afyoncu, Erhan, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu IV. [The Ottoman Empire with<br />
Questions], (İstanbul:Yeditepe Publications,<strong>20</strong>05).<br />
Aydın, Erdoğan, Osmanlı Gerçeği, “Nizam-ı Alem”in Gayri Resmi Tarihi. [The Ottoman<br />
Reality, Unofficial History of “Nizam-ı Alem”.( Istanbul: Cumhuriyet<br />
Books, <strong>20</strong>02).<br />
Barkan, Ömer Lütfi, Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Tetkikler-<br />
Makaleler <strong>Cilt</strong>2. [The Social and Economic History of the Ottoman State, Studies-Articles<br />
V.2.], (Istanbul: Istanbul Universitesi Rektorluk Publications,<strong>20</strong>00).<br />
34 Emre Kongar, 21.Yüzyılda…,s. 17.<br />
193
Nilgün SERİM<br />
Barkan, Ömer Lütfi, ‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Üzerine Denemeler’. [Essays<br />
on the History of the Ottoman Empire], (Ankara: Hacettepe Seri Konferanslari,<br />
V.15., 1970).<br />
Bulutoğlu, Kenan, <strong>10</strong>0 Soruda Yabancı Sermaye. [Foreign Capital in <strong>10</strong>0 Questions].<br />
(Istanbul: Gercek Publications,1970).<br />
Cem, İsmail, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi. [The History of Backwardness in<br />
Turkey],( Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07).<br />
Engelhardt, Ed., Tanzimat, çev. Ayda Düz. [The Tanzimat Era, trans. Ayda Düz],<br />
(Istanbul: Milliyet Publications,1976).<br />
Genç, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi. [State and Economy<br />
in the Ottoman Empire]. (Istanbul: Otuken Publications Inc.,<strong>20</strong>05).<br />
Halaçoğlu, Yusuf, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlıda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı.<br />
[State Organization and Social Structure in the Ottoman Empire, between 14 th -<br />
17 th Centuries], (Ankara: Turk Tarih Kurumu Publications,1991).<br />
İhsanoğlu, Ekmeleddin, Osmanlı Devleti ve Medeniyet Tarihi,<strong>Cilt</strong>-I. [The History<br />
of the Ottoman State and Civilization Volume I]. (Istanbul: Islam Tarih,Sanat<br />
ve Kultur Arastirma Merkezi,1994).<br />
İnalcık, Halil, ‘Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış’,Makaleler-I. [‘A<br />
Synopsis of the Ottoman Money and Economy History’, Articles-1. (Ankara:<br />
Dogu-Bati Publications, <strong>20</strong>05).<br />
Kemal Namık, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History],(Istanbul: Hurriyet Publications.<br />
History Series. V. 3., 1974).<br />
Keyder, Cağlar, Toplumsal Tarih Çalışmaları. [Studies in Social History], (Ankara:<br />
Dost Books,1983).<br />
Kılıçbay, Mehmet Ali. Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti. [The State of the<br />
East, the Republic of the West], (Ankara: Gece Publications,1992).<br />
Kongar, Emre, 21.Yüzyılda Türkiye (<strong>20</strong>00’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı).<br />
[Turkey in the 21. Century (The Social Structure of Turkey in the <strong>20</strong>00s) 9.ed.,<br />
(Istanbul: Remzi Publications,1998).<br />
De Lamartine, Alphonse (Collected by: M.R.Uzmen). Sona Doğru (Türkiye Tarihi).<br />
[Towards the End The History of Turkey]. V. 6., (Istanbul: Kervan Books<br />
Inc.,1973).<br />
Pamuk, Şevket, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. [The Ottoman Economy and<br />
Institutions], (Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07).<br />
Pamuk, Şevket, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914). [The History of the<br />
Ottoman-Turkey Economy], (Istanbul: Gercek Press, 1990).<br />
Tabakoğlu, Ahmet. Türk İktisat Tarihi. [The History of the Turkish Economy], (Istanbul:<br />
Dergah Publication, 5 th ed., <strong>20</strong>00).<br />
Timur, Taner, Osmanlı Toplumsal Düzeni. [The Ottoman Social Order], (Ankara:<br />
Imge Books,1994).<br />
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Ankara: Turk<br />
Tarih Kurumu Press,1982).<br />
Yücel, Yaşar ve Sevim, Ali, Türkiye Tarihi III.-Osmanlı Dönemi (1566-1730). [History<br />
of Turkey III.-The Ottoman Era (1566-1730), (Ankara: Turk Tarih Kurumu<br />
Press,1991).<br />
194
KİTAP TAHLİLLERİ / BOOK REVIEWS<br />
Introduction to Hospitality Management<br />
John R. Walker, (<strong>20</strong><strong>10</strong>). Third Edition. ISBN:978-0-13-506138-1,<br />
New Jersey: PrenticeHall.<br />
Sebahattin YILDIZ*<br />
Konukseverlik, müşterilerin candan ve cömert<br />
bir şekilde karşılanması ve kendini,<br />
evinden uzaktaki bu insanlara hizmet etmeye<br />
adamayla ilgili işlerdir. Bu işlerin etkili ve<br />
verimli bir şekilde sevk ve idare edilmesi de<br />
konukseverlik yönetimini ifade etmektedir.<br />
Turizm ve konukseverlik sektörüyle ilgilenen<br />
akademisyen, öğrenci ve uygulamacılar<br />
için başucu niteliğinde olacak bu eserle<br />
aynı ismi taşıyan bir kitabın ülkemizde yetersiz<br />
sayıda olmasına karşın, Konukseverlik<br />
Yönetimi, Amerika’daki bazı üniversitelerdeki<br />
işletme okullarında bir ders olarak<br />
okutulmaktadır. Örneğin, Cameron School<br />
of Business, Universiy of North Carolina at Wilmington, N.C. (www.uncw.<br />
edu). Ülkemizdeki “Turizm İşletmeciliği” bölümleri için,konukseverlikle<br />
ilgili tüm konuları içinde barındıran giriş niteliğinde bir kitap olması, bu<br />
kitabı diğerlerinden farklı kılmaktadır. Türkçe’ye “Konukseverlik Yönetimine<br />
Giriş” olarak çevrilen “IntroductiontoHospitality Management” adlı eser,<br />
Güney Florida Üniversitesi’nde Otel ve Restoran Yönetimi Profesörü olan<br />
* Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, e-posta: seyildiz@<br />
kafkas.edu.tr<br />
195
Sebahattin YILDIZ<br />
John R. Walker tarafından hazırlanmış ve PearsonEducation’unticari bir<br />
markası olan PrenticeHall tarafından basılmıştır. Eser, 6 Kısım ve 19 Bölümden<br />
oluşmakta olup 662 sayfa (xxxvii)’dır.<br />
Birinci Kısım: Konukseverlik Endüstrisi ve Turizm<br />
Birinci kısım konukseverlik ruhu ve turizm başlıklı iki bölümden oluşmaktadır.<br />
Birinci bölümde, konukseverlik endüstrisinin özellikleri, konukseverlik<br />
endüstrisinin felsefesi, hizmetin niçin konukseverlik endüstrisinde<br />
bu kadar önemli olduğunun tartışılması ve hizmeti geliştirici yollarla<br />
ilgili öneriler ve toplam kalite yönetimi gibi konular üzerinde durulmuştur.<br />
Bir ananas meyvesininhoş karşılama, arkadaşlık, sıcaklık, içtenlik, naziklik,<br />
neşelilik ve konukseverliğin uluslararası alandakibir sembolü olduğu<br />
belirtilmiştir.Hizmet ve konukseverlik ruhunun büyüleyici, eğlenceli<br />
ve heyecanlandırıcı konukseverlik endüstrisinde hayati bir rol oynadığı<br />
açıklanmıştır. Konukseverlik ve turizmin faaliyet alanları olarak şunlar belirlenmiştir:<br />
Seyahat ve Turizm (hava, gemi seyahati, online hizmetler, demiryolu,<br />
otobüs, otomobil ve turizm), Konaklama (oteller, moteller, resortlar),<br />
Toplantı ve Etkinlik Yönetimi (toplantılar, kongre, ziyaretçiler, bürolar,<br />
sergiler, etkinlikler, gidilecek yerler, yönetim ve şirketler), Restoran ve<br />
Kiralanan hizmetler ve Eğlence (atraksiyonlar, oyunlar, parklar ve eğlence).İkinci<br />
bölümde, turizmin tanımı, önemli uluslararası ve yerel turizm organizasyonlarının<br />
belirtilmesi, turizmin ekonomik etkilerinin açıklanması,<br />
turizmi destekleyicibirlikler, ofisler, merkezler, acenteler vb organizasyonlar<br />
hakkında bilgiler, insanların seyahat etme nedenlerinin sıralanması,<br />
turizmin sosyokültürel etkilerinin açıklanması ve ekoturizmin ne olduğu<br />
gibi konular anlatılmıştır. Turizmin tarihi gelişiminde beş farklı dönemden<br />
bahsedilmiştir. Bunlar Endüstri devrimi öncesi, Demiryolu, Otomobil, Jet<br />
Uçak ve Seyahat Gemisi dönemidir. Dünya turizm örgütünün (WTO) turizmden<br />
en fazla gelir elde eden ülkeler sınıflamasına (<strong>20</strong>06) yer verilmiş<br />
ve Amerika 85.7 milyar dolar ile birinci sırada iken İspanya 50.1 milyar dolar<br />
ile ikinci sırada, Türkiye ise 16.9 milyar dolar ile 9.sıradabelirtilmiştir.<br />
İkinci Kısım: Konaklama<br />
İkinci kısım otel işletmesi, oda tahsis işlemleri ve yiyecek ve içecek işlemleri<br />
şeklindeki üç bölümden oluşmaktadır. Üçüncü bölümde, otel franchisingi<br />
ve yönetim anlaşmaları yoluyla otel sahipliği ve gelişiminin açıklanması,<br />
otellerin tür, lokasyon ve fiyat olarak sınıflandırılması, mobilyalı konak-<br />
196
Kitap Tahlilleri<br />
lama anlamında tatil sahipliği kavramı ve gelişiminin tartışılması ve bazı<br />
saygın ve nadir otellerin tanıtımı gibi konular anlatılmıştır. Franchising<br />
otel ilk olarak New York şehrinde Ritz-Carlton ile başlamıştır ve diğer örnekler<br />
Holiday Inn, Hilton, Novotel ve Sheraton’dur. Dördüncü bölümde,<br />
kilit yöneticiler ve departmanmüdürlerinin görev ve sorumlulukların belirlenmesi,<br />
bir otelin oda bölümlerinin haritasının çizilmesi ve yetkili komite<br />
üyelerinin belirtilmesi, oda tahsis departmanlarının temel fonksiyonlarının<br />
açıklanması, mülkiyet yönetim sistemlerinintanımlanması ve ürün<br />
yönetiminin tartışılması, oda doluluk oranı, ortalama günlük gelir oranı<br />
ve potansiyel oda gelirinin gerçek yüzdesinin hesaplanması, rezervasyon<br />
ve müşteri hizmetleri fonksiyonlarının öneminin belirlenmesi ve ön büro,<br />
oda ve güvenlik / kayıpları önleme departmanlarının kompleksliğinin ve<br />
sorunlarının listelenmesi gibi konular anlatılmıştır. Yine bir otelin günlük<br />
doluluk oranlarının hesaplanması (şirket odaları, grup odaları, boş vakit<br />
odaları, temel odalar vb)ve gelirlerinin hesaplanması (oda, yiyecek, içecek,<br />
telefon, park, oda servisi vb) ile ilgili örnekler gösterilmiştir. Beşinci<br />
bölümde, bir yiyecek ve içecek direktörünün ve diğer temel departmanmüdürlerinin<br />
görev ve sorumluluklarının tanımlanması, bir yiyecek ve içecek<br />
direktörünün tipik bir gününün açıklanması, yiyecek ve içecek departmanlarının<br />
fonksiyon ve sorumluluklarının belirtilmesi ve temel yiyecek<br />
ve içecek faaliyet oranlarının kullanılması yoluyla düzenlemeler yapılması<br />
gibi konular anlatılmıştır. Otellerde yiyecek ve içecek tedarik biriminin en<br />
yoğun olduğu etkinliklerin toplantılar, kongreler, akşam yemekleri, öğle<br />
yemekleri ve düğünler olduğu belirtilmiş ve toplantılar için sıklıklaseçilen<br />
oturma stilleri olarak tiyatro, sınıf, at nalı, akşam yemeği stillerinden bahsedilmiştir.<br />
Üçüncü Kısım: Restoranlar, Kiralanan Hizmetler ve İçecekler<br />
Üçüncü kısım restoran işletmesi, restoran işlemleri, kiralanan hizmetler ve<br />
içecekler olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Altıncı bölümde, zincir<br />
ve bağımsız restoranların farklı özelliklerini tanımlamak, en önemli zincir<br />
ve bağımsız restoranlardan bazılarını belirtmek, restoran sınıflandırmalarını<br />
listelemek ve zincir ve bağımsız restoranların özelliklerini ayırt etmek<br />
gibi konular anlatılmıştır. Yemek, içmek veya sosyalleşmek için haftada<br />
birkaç kez restoranların müşterisi olmamızdan dolayı restoranların günlük<br />
hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğu belirtilmiştir. Ayrıca restoranın<br />
menü fiyatına etki eden faktörlerden kar, rekabet fiyatı, yiyecek maliyet<br />
yüzdesi, işgücü maliyet yüzdesi ve katkı marjına vurgu yapılmıştır.<br />
197
Sebahattin YILDIZ<br />
Yedinci bölümde,ön ofis için restoran işlemlerinin tanımlanması, restoranların<br />
potansiyel işlerinin nasıl tahmin edildiğinin açıklanması, mutfak işlemlerinin<br />
sıralanması, bir gelir tablosunun ana unsurlarının tanıtılması,<br />
temel restoran işlem rasyolarının neler olduğu, bir restoran yöneticisinin<br />
işteki görevleri ve işlevsel alanlarının özetlenmesi gibi konular anlatılmıştır.<br />
Yine yiyecek maliyeti kontrol sürecide (menü planı, tahmin, satın alma,<br />
faturalama, stoklama, dağıtım, üretim, hizmet, satışlar ve ürün maliyet<br />
analizi) adım adım anlatılmıştır. Sekizinci bölüm, profesyonel organizasyonlara<br />
kiralanabilen hizmetler’den bahsetmektedir. Bu bölümde hizmeti<br />
kiralayanlar olarak farkı iş alanlarının özetlenmesi, kiralanan hizmetlerin<br />
faaliyetlerini ticari olanlardan ayıran beş faktörün tanımlanması, ilk ve<br />
orta öğretim okul yiyecek hizmetindeki gereklilikler ve eğilimlerin açıklanması,<br />
kolej ve üniversite yiyecek hizmetindeki karmaşıklığın tanımlanması<br />
ve eğlence dünyasındaki yiyecek hizmetlerinde gözlenen eğilim ve<br />
özelliklerin tanımlanması gibi konular anlatılmıştır. Kiralanan hizmetlerin<br />
öncelikle yiyecek hizmeti olduğu ve havayolları, askeriye, ilk ve orta<br />
öğretim okulları, sağlık tesisleri, boş zaman ve eğlence organizasyonları,<br />
konferans merkezleri, havaalanları ve seyahat yerlerinin bu hizmetten yararlandığı<br />
belirtilmiştir. Ayrıca yiyecek hizmetinin dışında taşıma, bakım<br />
ve mühendislik, oda ve çevre temizliği, ofis ve posta hizmetlerinin de kiralanabileceğinden<br />
bahsedilmiştir.Dokuzuncu bölümde, temel şarap çeşitlerinin<br />
tanıtılması ve sıralanması, yiyeceklere uygun şarap eşleşmesinin<br />
önerilmesi, farklı bira türlerinin tanıtılması, alkollü içecek türleri ve temel<br />
katkı malzemelerinin listelenmesi ve alkollü içeceklerin servis edilmesi<br />
bakımından restoranın yasal sorumluluğunun açıklanması gibi konular<br />
anlatılmıştır. Şarabın, yüzyıllar önce üretildiği, Eski Mısır ve Babil kayıtlarında<br />
mayalanma sürecinden bahsedildiği, “üretimiyle ilgili ilk kayıtların<br />
yaklaşık 7000 yıl öncesine dayandığı, Yunanlıların şarabı Mısırlılardan almış<br />
olduğu ve daha sonra Romalılar işgal ettikleri yerlerde asma dikerek<br />
şarabın Avrupa’da tanınmasını sağladığı” şeklinde bahsedilmiştir. Şarabın<br />
altı aşamada yapıldığı ve başta Fransa olmak üzere Almanya, İtalya, İspanya<br />
ve Portekiz’in şarap üreten ana ülkeler olduğu ve farklı şarap türlerine<br />
değinilmiştir. Ayrıca bir bardak şarabın sağlığa faydalı olabileceği,<br />
özellikle FransızlarınAmerikalılara nazaran %30 daha yağlı yemelerine<br />
karşı Amerikalıların üçte biri kadar kalp krizi yaşamalarının buna örnek<br />
olarak gösterilebileceği tartışılmıştır. Yine bira, likör, viski ve diğer alkollü<br />
içeceklerin yanında kahve, çay, meyve suları ve şişe su gibi alkolsüz içecekler<br />
hakkında da bilgiler verilmiştir.<br />
198
Kitap Tahlilleri<br />
Dördüncü Kısım: Eğlence, Lunaparklar, Kulüpler ve Oyun Partisi<br />
Dördüncü kısım eğlence, lunaparklar ve kulüpler ve oyun partisi şeklindeki<br />
iki bölümden oluşmaktadır. Onuncu bölümde, huzurlu ve sağlıklı<br />
olmak ile eğlence ve boş zaman değerlendirme ilişkisinin tartışılması,<br />
hükümet destekli eğlencenin orijini ve gelişmesinin açıklanması, farklı<br />
eğlence kulübü isimleri ve türlerinin tanımlanması, Amerika’daki temel<br />
lunaparklarının boyutları ve alanlarının belirtilmesi ve bir şehir kulübünün<br />
faaliyetleri gibi konular anlatılmıştır. Eğlencenin ulusal sosyal, ekonomik<br />
ve doğal çevremizin bütünleşik bir parçası olduğuna ve hayatımızı<br />
ve sağlığımızı etkileyen temel bir bileşen olma özelliğine değinilmiştir.<br />
Eğlence aktivitelerinin ikiye ayrılabileceği ve bunların aktif form (beysbol,<br />
futbol, yüzme, gibi bireysel ve takımsal tüm spor türleri) ve pasif form<br />
(okumak, balık tutmak, müzik çalmak ve dinlemek, bilgisayar oyunları<br />
oynamak ve televizyon izlemek) olduğu belirtilmiştir. Ayrıca vizyon sahibi<br />
bir insan olan Walt Disney’in hikayesi ve dünyası Alice, Şanslı Tavşan,<br />
Mickey ve Mouse vb eserlerine ve “dünyanın en mutlu yeri” olan lunaparkı<br />
Magic Kingdom Park’a değinilerek anlatılmıştır. Kulüp yönetiminin<br />
yapısı, kulüp türleri, kulüp yöneticisinin iş tanımı ve bir şehir kulübünün<br />
örgüt şeması gösterilmiştir. Onbirinci bölümde, oyun partisi endüstrisinin<br />
tarihinin özetlenmesi, oyun partisiyle ilgili değişik aktivitelerin tanımlanması,<br />
konukseverlik endüstrisiyle oyun partisinin nasıl birleştirileceğinin<br />
açıklanması ve oyun endüstrisi içindeki farklı pozisyonların tartışılması<br />
gibi konular anlatılmıştır. Konukseverlik endüstrisinde son yirmi yıldır en<br />
önemli gelişmelerden birisinin gazino endüstrisi olduğu ve bugün kumar<br />
oyununun orjinalinin tam olarak bilinmemesine rağmen ilk olarak eski<br />
Mısırda ortaya çıktığı belirtilmiştir. İngiltere’de kendisi de bir kumarbaz<br />
olan Kral VIII. Henry’nin,kendi askerlerinin savaş becerilerini geliştirmekten<br />
ziyade kumara daha fazla zaman ayırdıklarını öğrendiğinde kumarı<br />
yasadışı ilan ettiğine değinilmiştir. Bir yerel kumar evinin ilk kez 1626 yılında<br />
İtalya’da yasallaştırıldığına değinilmiş ve oyun partisi endüstrisinde<br />
kariyer olanaklarının sınırsız olduğu belirtilmiştir.<br />
Beşinci Kısım: Toplantı ve Etkinlik Yönetimi<br />
Beşinci kısım toplantılar, kongreler ve sergiler (meetings, conventionsandexpositions)<br />
ile özel etkinlikler (specialevents) şeklindeki iki bölümden oluşmaktadır.<br />
Onikincibölümde, kongre endüstrisindeki temel aktörler hakkında<br />
bilgi sahibi olmak, destinasyon yönetim şirketlerinin tanıtılması, bir<br />
toplantı planlayıcısı olmanın farklı perspektiflerinin belirtilmesi, farklı<br />
sözleşmeci türlerinin belirlenmesi, farklı toplantı, kongre ve sergi türle-<br />
199
Sebahattin YILDIZ<br />
rinin açıklanması ve farklı toplantı, kongre ve sergi yerleri hakkında bilgi<br />
sahibi olmak gibi konular anlatılmıştır. Toplantı, kongre ve sergilerin<br />
eski zamanlardan beri insanları sosyal, sportif, politik ve dini amaçlarla<br />
bir araya topladığı ve son yıllarda ise bu aktivitelerin büyüyen turizm endüstrisine<br />
bir pazar bölümü sunduğu belirtilmiştir. Onüçüncübölümde, özel<br />
bir etkinliğin tanımlanması, etkinliği planlayanların yaptığı şeylerin açıklanması,<br />
özel etkinliklerin sınıflandırılması, etkinlik yönetimi için gerekli<br />
beceri ve yeteneklerin özetlenmesi, özel etkinlik endüstrisiyle ilgili temel<br />
mesleki organizasyonlar ve birliklerin tanımlanması gibi konular anlatılmıştır.<br />
Özel etkinliklerin daima planlanmış ve bir kutlamaya dayandığı<br />
ve bir özel etkinliğin, özel ihtiyaçları memnuniyetle karşılayacak seremoni<br />
ve ritüelle süslenen eşsiz bir zamanı ifade ettiği belirtilmiştir. Yine özel<br />
etkinliklerin şirket etkinlikleri (şirket seminerleri, workshoplar, toplantı<br />
ve konferanslar) dernek etkinlikleri (kongreler, ticari sergiler, toplantılar),<br />
hayırseverlik baloları (yardım toplama kampanyası) sosyal aktiviteler (düğün,<br />
nişan, tatil), panayırlar ve festivaller, konser ve sportif etkinlikler gibi<br />
sınırsız aktiviteyi içerdiğine değinilmiştir. Mega etkinliklerin ise olimpik<br />
oyunlar, dünya kupası vb dünya çapındaki sportif olaylar olduğu belirtilmiştir.<br />
Özellikle etkinlik planlayıcıları kavramının ilk kez otel ve kongre<br />
merkezlerinde kullanıldığı ve bu kişilerin tarih ve lokasyonun ayarlanması,<br />
reklam, yiyecek ve içecek hizmetlerinin düzenlenmesi yani baştan sona<br />
bir etkinliğin planlanmasından sorumlu olduğu belirtilmiştir.<br />
Altıncı Kısım: Konukseverlik Endüstrisindeki Yönetsel Konular<br />
Altıncı kısım liderlik ve yönetim, planlama, organizasyon, iletişim ve karar<br />
verme,insan kaynakları ve kontrol şeklindeki altı bölümden oluşmaktadır.<br />
Ondördüncü bölümde, temel yönetim fonksiyonlarının açıklanmış ve<br />
mükemmel lider örnekleri gösterilmiş ve bunlardan biri olarak “bir rüyam<br />
var” konuşmasıyla Martin Luther King’in karizmatik ve dönüşümsel liderlik<br />
özellikleri sergilediği belirtilmiştir. Onbeşinci bölümde, konukseverlik<br />
endüstrisinde amaçların belirleneceği temel faaliyet alanlarının müşteri<br />
tatmini, çalışan memnuniyeti ve verimlilik olduğu belirtilmiştir. Ayrıca<br />
yeni bir restoranın açılmasıyla ilgili piyasa analizi, vizyon ve misyon ifadeleri,<br />
işletme lisansı ve sigorta, menünün testi, likör lisans başvurusu,<br />
içeceklerin fiyatlandırılması, mutfak personelinin kiralanması, mutfak ve<br />
servis personelinin eğitimi, menü önerileri, yapı izinlerinin alınması, final<br />
menüsünün kararı, içeceklerin seçimi, menünün fiyatlandırılması, sağlık,<br />
yangın ve içecek departmanından izin alınması, servis personelinin çalıştırılması,<br />
günlük, haftalık ve aylık zaman diliminin belirlenmesini içeren<br />
<strong>20</strong>0
Kitap Tahlilleri<br />
bir PERT şeması örneği de verilmiştir.Onaltıncıbölümde, yapı ve tasarımın<br />
bir organizasyon için neden önemli olduğunun açıklanması, organizasyon<br />
yapısının temel unsurlarının belirtilmesi, takım esaslı yapılar ve organizasyonların<br />
bunları kullanma nedenlerinin açıklanması gibi konular anlatılmıştır.<br />
Konukseverlik endüstrisinden olan bir lunaparkın organizasyon<br />
şeması örneği verilmiştir. Onyedincibölümde, iletişimin tanımlanması, kişiler<br />
arası iletişimin etkinliğini belirleyen engellerin ve bu engellerle başa<br />
çıkma yollarının belirlenmesi, formel ve informel iletişim arasındaki farklılıkların<br />
belirlenmesi, iletişim akışları (yukarıya, aşağıya, yana, çapraz),<br />
karar verme sürecindeki sekiz adımın özetlenmesi, rasyonel, sınırlı rasyonel<br />
ve sezgisel kararlar arasındaki farklılıkların gösterilmesi ve belirsizlik<br />
koşullarında alınan kararlardaki farklılıklar gibi konular anlatılmıştır. Ayrıca<br />
karar verme ile ilgili konukseverlik sektöründen bir örnek verilmesi<br />
yoluyla karar verme süreci aşamaları şu şekilde anlatılmıştır. 1.Problemin<br />
tanımlanması (örneğin karnımız aç ve bir restoran konusunda karar vermemiz<br />
gerekiyor), 2. Karar kriterlerinin tanımlanması (yiyecek türü, zamanı,<br />
fiyatı, park etme, restoran itibarı, yiyecek kalitesi gibi kriterler belirlenmiş),<br />
3.Kriterlerin ağırlıklandırılması (fiyat ve yiyecek kalitesi en yüksek<br />
ağırlıkta iken restoran itibarı ve park problemi daha düşük ağırlıkta düşünülmüş),<br />
4.Alternatiflerin geliştirilmesi (TacoBell, Pizza Hut, McDonald’s,<br />
Wendy’s, KFC gibi alternatifler var), 5. Alternatiflerin analizi (Pizza Hut<br />
ve Wendy’s en yüksek düzeyde skor elde etmiş), 6. Alternatifin seçimi<br />
(Wendy’s seçilmiştir), 7. Alternatifin uygulanması (Wendy’s restoranında<br />
yeme eylemi gerçekleştirilmiştir) ve 8. Alternatifin değerlendirilmesi (Lezzetli<br />
olarak değerlendirilmiştir). Aynı şekilde konukseverlik sektöründeki<br />
bir otelin faaliyetlerindeki herhangi bir problemin (Örneğin, müşterinin<br />
kaydedilmesi / kayıt işleminin çok uzun sürmesi) çözümünün bu şekilde<br />
olacağı belirtilmiştir.Onsekizincibölümde, istihdamla ilgili kanunların ne olduğu<br />
ve açıklanması, çalışanların seçimi, işe alımı ve oryantasyonun nasıl<br />
yapıldığının tartışılması, çalışanın performans değerlemesi ve ücret metotlarının<br />
tanımlanması ve motivasyon teorileri ve endüstri uygulamasının<br />
açıklanması gibi konular anlatılmıştır.Ondokuzuncu bölümde, dört adımlı<br />
kontrol sürecinin açıklanması, kontrolün üç türü (faaliyet öncesi, sırasında<br />
ve sonrası) arasındaki farklılıkların belirtilmesi, finansal kontrolün öneminin<br />
açıklanması, etkili bir kontrol sisteminin niteliklerinin açıklanması<br />
ve kontrolde çağdaş sorunların özetlenmesi gibi konular anlatılmıştır. Konukseverlik<br />
yönetiminde kontrolün çok geniş ve önemli bir role sahip olduğu<br />
belirtilmiştir. Kontrolün türlerinden birisi olan faaliyet öncesi kontrol<br />
ile ilgili verilen çarpıcı bir örnekte, McDonald’sşirketinin Moskova’da<br />
ilk açılacağı zaman faaliyet öncesi kontrolün gereği olarak Rusya’ya kalite<br />
kontrol uzmanları gönderdiği ve yüksek kaliteli patates yetiştirmeleri ko-<br />
<strong>20</strong>1
Sebahattin YILDIZ<br />
nusunda çiftçileri ve yüksek kaliteli ekmek yetiştirmeleri konusunda fırıncıları<br />
eğittiği belirtilmiştir. Bunun nedeni olarak ise McDonald’s için coğrafi<br />
lokasyonu dikkate almaksızın ürün kalitesinin (örneğin cheseeburger<br />
lezzeti) her ülkede aynı olması gösterilmiştir. Ayrıca kontrolle ilgili güncel<br />
sorunlar olarak işyeri mahremiyeti, çalışan hırsızlığı ve işyerinde şiddet<br />
konuları anlatılmıştır.<br />
Sonuç<br />
Profesör John R. Walker’in “IntroductiontoHospitality Management” adlı<br />
kitabı geleceğin konukseverlik yönetimi mesleği için hazırlanmıştır. Bu endüstride<br />
görev yapan paydaşlara ve öğrencilere konukseverlik endüstrisi<br />
hakkındaki temel bilgileri sunarak, konukseverlik kariyerlerinde gelişmelerini<br />
sağlamak gibi bir amacı üstlenmiştir. Ayrıca sektörün operasyonel<br />
alanları ile ilgili kitapta bölümler sunarak konukseverlik endüstrisindeki<br />
detayları öğrenmeleri konusunda paydaşlara ve öğrencilere yardım etmek<br />
amacını da üstlenmiştir. Yine konukseverlik endüstrisinin farklı segmentlerindeki<br />
mevcut kariyer olanaklarını tanzim ederek öğrencilere bilgi<br />
sunmaktadır.Kitabın dili İngilizcedir, kitaptaki her bölümde konukseverlik<br />
endüstrisine özgü çarpıcı örneklere, şirket, direktör, başkan ve CEO<br />
tanıtımıyla ilgilibilgi kutucuklarına, konuların daha iyi anlaşılması adına<br />
açıklayıcı tablolara ve kitabın sonunda bölüm içerisinde geçen temel kavramlarla<br />
ilgili bir açıklayıcı sözlüğe yer verilmiştir. Özellikle dünyanın her<br />
tarafındaki muhteşem konukseverlik hizmetlerinin resimlerle gösterilmesi<br />
kitabın okunuşunu daha çekici hale getirmiştir. Örneğin Florida’daki bir<br />
Hayırseverlik Etkinliğine katılan konuklar, konukseverliğin sembolü olan<br />
bir Ananas figürü, LasVegas’dakiResort otel gazinosu, Orlando yakınlarındaki<br />
Walt Disney dünyası resortu, Washington D.C ve New York arasında<br />
seyahat eden hızlı tren, Paris’in sembolü olan Eiffel Tower’ın gece<br />
görünüşü, Florida’daki Sheraton otel, Alaska’daki Ice otelin yatak odası,<br />
LasVegas’da Pablo Picasso’nun tabloları ile donatılmış bir otelin Picasso<br />
restoranının yemek odası, bir Meksikan restoranı olan TacoBell’de hizmet<br />
sunulan müşteriler, Los Angeles havaalanındaki muhteşem restoran, Florida’daki<br />
bir lunapark, Amerika’nın en küçük eyaleti olan Rhode Island’dan<br />
bir Kongre merkezi, yirminci yüzyılın en karizmatik dönüşümsel liderlerden<br />
birsi olan Martin Luther King’in “I have a dream” konuşmasından bir<br />
kesit vbhoş görüntülere yer verilmiştir.Ülkemizde konukseverlik yönetimi<br />
alanındaki kaynakların çok yetersiz olması, hatta tüm konukseverlik faaliyetlerini<br />
tek bir kitapta anlatan bir Türkçe kaynağın olmamasından esinlenerek<br />
tanıtılan bu kitap, konukseverlik, turizm ve hizmet sektöründe faaliyet<br />
gösteren yöneticilere, bu alanda çalışan akademisyenlere ve geleceğin<br />
konuksever öğrencilerine önerebileceğim bir kitaptır.<br />
<strong>20</strong>2
ÖZETLER ve ANAHTAR KELİMELER<br />
Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11):<br />
Hodrıck-Prescott Filtresi<br />
Yazar: Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Özet: Makroekonomik yapıda çevrimsel ilişkilerin incelenmesinin önemi büyüktür.<br />
Türkiye ekonomisindeki kronik enflasyonist ortam düşünüldüğünde bu ilişkinin<br />
incelenmesinde reel milli gelir ve enflasyon çevrimsel ilişkiyi açıklamakta<br />
oldukça iyi iki uygun değişken olmaktadır. Çalışmada Hodrick ve Prescott (HP)<br />
tarafından önerilen ayrıştırma yöntemi kullanılmıştır. İş çevrimleri analizinde<br />
HP filtresinde optimal parametre seçimi önemli ve gerekli olduğu için 1998Q1-<br />
<strong>20</strong>11Q2 inceleme dönemi için elde edilen bulgular λ=1600, λ=98 ve λ=19 değerleri<br />
seçilerek karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak Türkiye için uygulanan optimal λ<br />
parametresinin standart 1600 değerinin çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />
Anahtar Kelimeler: İş Çevrimleri, Reel Gelir, Enflasyon, HP Filtresi<br />
Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />
Yazarlar: Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />
Özet: Vergi, devlet gelirlerini oluşturan ve etkileyen en önemli finansman kaynağıdır.<br />
Vergi kültürü ise; “vergileme” ve “vergi verme” olarak ikili bir özelliği<br />
kapsamaktadır. Bu ikili özellik vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti<br />
ile vergi kültürünü oluşturmaktadır. Son yıllarda vergi kültürünün önemi artmış<br />
ve vergi kültürünün artırılması önemli bir politika aracı olmuştur. Bu çalışma,<br />
uygulanan vergi politikaları ile vergi kültürünün etkileşimini incelemeyi amaçlamakta<br />
ve ülkemizde <strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi kültürü gelişimini değerlendirmektedir.<br />
Bu dönemde vergi kültürünü artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli<br />
bir gelişme sağlanamadığı sonucuna varılmıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Vergi Kültürü, Vergi Politikaları<br />
<strong>20</strong>3
Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />
5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve<br />
Çözüm Önerileri<br />
Yazarlar: Süleyman Yaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />
Özet: Bu çalışma ile <strong>20</strong>05 yılında kabul edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu<br />
ile yeniden düzenlenen İl Özel İdarelerinin bugünkü durumunu ortaya koymak<br />
amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk kısmında İl Özel İdarelerinin tarihsel gelişimi, teşkilat<br />
yapısı, organları, görevleri, mali yapısı ve denetimi hakkında genel bilgiler<br />
verilmiştir. Sonraki bölümlerde ise, 5302 sayılı kanun ile İl Özel İdare sisteminde<br />
yapılan değişikliklerin İl Özel İdarelerinin sorunlarına ne derece çözüm olduğu,<br />
eksik kalan hususların neler olduğu, hangi değişiklikler ile daha önce yaşanan<br />
hangi soruna çözümler bulunduğu, hangi sorunların hem eski hem yeni kanunlarla<br />
çözülemediği, yapılan reformlarla hangi yeni sorunların ortaya çıktığı ve bu<br />
sorunların olası çözüm yollarının neler olduğu üzerinde durulmuştur.<br />
Anahtar Kelimeler: İl Özel İdareleri, Kamu Yönetimi, Kamu Yönetiminde Reform,<br />
Yerel Yönetimler<br />
Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel<br />
İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />
Yazarlar: Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />
Berrin GÜZEL<br />
Özet: Karşılıklı beklentilere yönelik algıları içeren psikolojik kontrat kavramı işveren<br />
ve çalışan arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi açısından dikkat<br />
edilmesi gereken bir konudur. Psikolojik kontratın ihlal edildiğinin algılanması<br />
çalışanları olumsuz davranışlara yönlendirmekte ve örgütsel bağlılığın azalmasına<br />
neden olabilmektedir. Bu kapsamda çalışmada psikolojik kontrat ihlal algısı<br />
ile çalışanların örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma sonucunda;<br />
otel işletmelerinde çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile duygusal<br />
bağlılıkları arasında anlamlı ve negatif yönlü, normatif bağlılıkları ile anlamlı ve<br />
pozitif yönlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Devam bağlılığı ile psikolojik kontrat ihlal<br />
algısı arasında anlamlı bir ilişki çıkmamıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Örgütsel bağlılık, psikolojik kontrat, otel işletmeleri<br />
<strong>20</strong>4
Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />
Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve<br />
Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />
Yazar: Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Özet: Milli mücadeleden itibaren çeşitli vesilelerle gündeme gelen genel af yasaları<br />
Türk siyasal hayatında önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Atatürk döneminde<br />
Cumhuriyetin ilanı, Cumhuriyetin ilanının onuncu yılı ve on beşinci yılı vesileleriyle<br />
çıkarılan af yasaları bunlara örnek olarak gösterilebilir. 14 Mayıs 1950<br />
seçimleriyle 27 yıl sonra iktidarı CHP’den devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatları<br />
arasında da bir genel af yasası yer almaktadır. Çok partili hayatın ilk genel<br />
af yasası olarak dikkat çeken yasa, 14 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların<br />
Affı Hakkında Kanun” adıyla yasalaşmış, 15 Mayıs 1950 tarihinden önce<br />
işlenmiş olan pek suçu af ve tenzil ederek, iktidarın yeni bir başlangıç yapmasını<br />
sağlayıcı şekilde rol oynamıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Af, Genel Af, Demokrat Parti, Kanun, Siyaset<br />
Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Demokrasi<br />
Yazar: Halil BİLECEN<br />
Özet: Bu makale Johansen co-integration ve Vector Error-Correction (VECM)<br />
modellerini kullanarak Türkiye’de 1980 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> arasında, ekonomik büyüme ile<br />
demokrasi arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Makalede kullanılan veriler, ekonomik<br />
büyüme için Türkiye İstatistik Kurumu, demokrasi endeksi için de POLITY<br />
IV projesinden elde edilmiştir. Çalışmanın temel amacı, Türkiye’de ekonomik büyüme<br />
ve demokrasi arasında, anılan dönemlerde, anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını<br />
test etmektir. Belirtilen modeller kullanılarak, Türkiye’de ekonomik büyüme<br />
ve demokrasi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur. Gelecek<br />
araştırmalar, konu ile ilgili nedensellik etkilerini inceleyebilir.<br />
Anahtar Kelimeler: Ekonomik büyüme, demokrasi, Türkiye.<br />
Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliğinin Muhtemel Ekonomik Etkileri:<br />
Kısa Süreli Bir Analiz<br />
Yazar: Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />
Özet: Türkiye Avrupa Birliğine üye olmak için yarım yüzyıldan beri ciddi bir<br />
uğraş içindedir. Türkiye’nin bu alandaki gayretleri 11 Eylül 1959 yılında Avrupa<br />
Ekonomik Topluluğuna yapılan başvuruyla başlamıştır. Sonraki yıllarda çeşitli<br />
iniş ve çıkışlar yaşansa bile Türkiye üye olma isteğini sürekli devam ettirmiştir.<br />
<strong>20</strong>5
Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />
Uzun uğraşların sonunda Avrupa Birliği ile 6 Ekim <strong>20</strong>04 tarihinde tam üyelik<br />
için görüşmeler başlamış ve görüşmelerin 35 farklı başlık altında yürütülmesi kararlaştırılmıştır.<br />
Türkiye yarım yüzyıllık tarihinde, ilk kez bu kadar çok Avrupa<br />
Birliği üyeliliğine yaklaşmıştır. Fakat sonraki yıllarda olaylar beklendiği gibi gitmemiş<br />
ve birçok başlık açılamadığı gibi, birçok başlıkta görüşmeler tıkanma noktasına<br />
gelmiştir. Bu durum iki önemli sebepten kaynaklanmıştır. Bunlardan biri,<br />
genişlemenin getirdiği yeni zorluklar, ikincisi de Türkiye’nin özel durumu.<br />
Görüşmelerde öne çıkan konulardan belki de en önemlisi Türkiye’nin üyeliğinin<br />
Avrupa Birliği üzerine olumsuz etkileri olmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri,<br />
Türkiye’nin sosyal ve ekonomik açıdan Birlik ülke standartlarının çok gerisinde<br />
olduğunu, bu nedenle tam üyeliğin büyük bir maliyete yol açacağını savunmuşlardır.<br />
Bu görüşü savunanlara göre ilerleme kaydedilmeden Türkiye’nin mevcut<br />
haliyle üye olması halinde, Avrupa ülkeleri ciddi şekilde göç ve bütçe bazında yeni<br />
maliyetlerin yanında, bölgesel yardımların ve tarımsal fonların da aşırı yük altında<br />
kalacaktır. Tam üyeliğin olumlu yönüne bakanlar ise, Türkiye’nin genç ve<br />
dinamik nüfusu ve sürekli büyüyen ve canlı ekonomik yapısı ile Avrupa Birliğine<br />
olumlu katkılarda bulunacağını savunmaktadırlar.<br />
En iyi ihtimalle <strong>10</strong>–15 yıllık bir süreçte gerçekleşebilecek üyeliğin muhtemel etkilerini,<br />
hem Türkiye hem de Avrupa Birliği sürekli değişim içinde olduğu için<br />
şimdiden kestirmek oldukça zordur. Bu çalışmaya göre, günümüz koşulları altında<br />
gerçekleşecek bir üyeliğin Avrupa kuşkucularının sandığı gibi çok büyük bir<br />
olumsuz etkisi olmayacak, üyeliğin ilk yıllarında ortaya çıkan maliyetler sonraki<br />
yıllarda yaşanan olumlu gelişmelerle telafi edilebilecektir.<br />
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Avrupa Birliği, Tam Üyelik, Ekonomik Etki<br />
Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan Tanzimat’a Kadar<br />
Süren Mali Bunalımın Nedenleri<br />
Yazar: Nilgün SERİM<br />
Özet: Osmanlıda 16. Yüzyılda başlayan ve Tanzimat’a kadar süren mali bunalım<br />
aslında bir daha asla düzelmeyen toplumsal, siyasi ve ekonomik bozulmanın çıkış<br />
sebeplerini gelişme sürecini ve çare arayışındaki yanlış tutumları gözler önüne<br />
sermesi açısından ilginç ve önemli bir tarihsel kesittir. Osmanlı batıda gelişen<br />
yeni uygarlığa uyum sağlayamadı ve ortaçağ uygarlığı içinde kalmaya devam etti.<br />
Mevcut hanedanın hükümranlığını korumak, iktidarı paylaşmamak pahasına, sermaye<br />
birikimi ve buna bağlı olarak da toplum yapısının değişmesi önlendi. Bu da<br />
imparatorluğun aslında sonunu hazırladı.<br />
Anahtar Kelimeler: Ekonomik yozlaşma, mali bunalım, Osmanlı İmparatorluğu,<br />
sosyal ve politik dejenerasyon<br />
<strong>20</strong>6
YAZARLAR HAKKINDA<br />
Alfabetik Sırayla<br />
Nur DİLBAZ ALACAHAN (Dr.): Yazar 1980 yılında Çanakkale’nin Çan<br />
ilçesinde doğdu. Trakya Üniversitesi İktisat bölümünü (Lisans, <strong>20</strong>03), Çanakkale<br />
Onsekiz Mart Üniversitesi İktisat Bölümünü (Yüksek Lisans, <strong>20</strong>06)<br />
ve İstanbul Üniversitesi İktisat bölümünü (Doktora, <strong>20</strong>11) tamamlamadı.<br />
<strong>20</strong>04’ten beri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde iktisat bölümünde<br />
öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır.<br />
Halil BİLECEN (Doktora Öğrencisi): Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,<br />
Biga İİBF Kamu Yönetimi Bölümü’nden <strong>20</strong>03’de mezun olan yazar,<br />
ayni universiteden, <strong>20</strong>07 yilinda, “Kurumsal Yapi Cercevesinde Avrupa<br />
Birligi’nde Karar Alma Mekanizmalari” baslikli master derecesini de almistir.<br />
Bilecen, <strong>20</strong>04 Ocak ve <strong>20</strong>09 Mayis aylari arasinda, Çanakkale Onsekiz<br />
Mart Üniversitesi, Biga İİBF’de ve Istanbul Universitesi Siyasal Bilgiler<br />
Fakultesi’nde arastirma gorevlisi olarak calismistir. İstanbul Universitesi<br />
Siyasal Bilgiler Fakultesinde doktora calismasini 2 yil surduren yazar, Milli<br />
Egitim Bakanligi bursu ile ABD’ye gecmistir. Yazar, Houston Universitesi<br />
Siyaset Bilimi Bolumu’nde doktorasini surdurmektedir.<br />
Adnan ÇİMEN (Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde Daire<br />
Başkanı): 1969 yılında Erzurum doğumlu olan Adnan Çimen, 1992 yılında<br />
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden<br />
mezun oldu. Mezuniyetten sonra 1 yıl Afyon Kocatepe Üniversitesi araştırma<br />
görevlisi olarak çalıştı. 1994 yılında mülki idare mesleğine geçti. Sırasıyla<br />
(Kütahya) Aslanapa, (Bitlis) Mutki, (Balıkesir) Manyas ilçe Kaymakamı<br />
ve Ağrı Vali Yardımcısı olarak görev yaptı. <strong>20</strong>06-<strong>20</strong>11 yılları arasında<br />
Hukuk Müşaviri kadrosuyla İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezinde<br />
Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. Halen Nüfus ve Vatandaşlık İşleri<br />
Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak çalışmaktadır. Biri İngiltere’nin<br />
Keele Üniversitesi olmak üzere, iki yüksek lisans tezi hazırladı. <strong>20</strong>05 yılında<br />
İktisat alanında Doktora derecesi aldı. İdarecinin Sesi Dergisinde bir<br />
süre editörlük yaptı. Nüfus, kalkınma, terör ve Türkiye’nin taşra yönetimi<br />
üzerinde çalışmaktadır.<br />
<strong>20</strong>7
Yazarlar Hakkında<br />
Ufuk GENCEL (Yrd. Doç. Dr.): 1976 yılında doğan Ufuk GENCEL lise<br />
egitimini İzmir Maliye Meslek Lisesi’nde ve lisans öğrenimini Dokuz Eylül<br />
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü’nde<br />
tamamlamıştır. 1998 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü’nde Maliye Anabilim dalında Araştırma Görevlisi olmuştur.<br />
Yüksek lisans öğrenimini <strong>20</strong>01 yılında yuksek lisans ve <strong>20</strong>07 yilinda doktora<br />
egitimini tamamlamistir. Halen Canakkale Onsekiz Mart Universitesl<br />
Biga Iktisadi ve Idari Bilimler Fakultesi Maliye Bolumunde Ogretim Uyesi<br />
olarak calismaktadir.<br />
Berrin GÜZEL (Yrd. Doç. Dr.): 1999 yılında Adnan Menderes Üniversitesi<br />
Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Doktorasını<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı’nda<br />
<strong>20</strong>09 yılında tamamlayan GÜZEL, <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında yardımcı doçent olmuştur.<br />
Halen Adnan Menderes Üniversitesi Didim Meslek Yüksekokulu’nda öğretim<br />
üyesi olarak çalışmaktadır.<br />
Veli KAVSARA (Denizli İl Özel İdaresi İç Denetçisi): Gazi Üniversitesi<br />
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1999 yılında<br />
mezun oldu. <strong>20</strong>01-<strong>20</strong>07 yılları arasında Maliye Bakanlığı Muhasebat<br />
Genel Müdürlüğü’nde Muhasebe Denetmeni olarak çeşitli illerde görev<br />
yaptı. <strong>20</strong>07 yılından beri Denizli İl Özel İdaresi’nde İç Denetçi olarak çalışmaktadır.<br />
Süleyman Yaman KOÇAK (Doç. Dr.): <strong>20</strong>02 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi<br />
ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Pamukkale Üniversitesi<br />
Kamu Yönetimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya<br />
başladı. <strong>20</strong>04 yılında Pamukkale Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim<br />
Dalı’nda yüksek lisansını, <strong>20</strong>07 yılında İngiltere University of Sheffield’da<br />
Politics alanında doktorasını tamamladı. <strong>20</strong>12 Nisan ayında Kamu Yönetimi<br />
doçenti oldu. <strong>20</strong>08 yılından bu yana Pamukkale Üniversitesi Siyaset<br />
Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.<br />
Elif KURU (ÇOMÜ Maliye Yüksek Lisans Öğrencisi): 1986 yılında doğan<br />
Elif KURU lise eğitimini Gelibolu Anadolu Lisesinde ve lisans öğrenimini<br />
Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye<br />
Bölümü’nde tamamlamıştır. <strong>20</strong>09 yılında Çanakkale Onseki Mart Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilimda yüksek lisans eğitimine<br />
başlamıştır. Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Ensititüsü Maliye Anabilimdalında öğrenciliği devam etmektedir.<br />
<strong>20</strong>8
Yazarlar Hakkında<br />
Nilüfer ŞAHİN PERÇİN (Yrd. Doç. Dr.): 1999 yılında Erciyes Üniversitesi<br />
Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’ndan mezun oldu.<br />
Doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim<br />
Dalı’nda <strong>20</strong>07 yılında tamamlayan ŞAHİN PERÇİN, <strong>20</strong>08 yılında yardımcı<br />
doçent olmuştur. Halen Nevşehir Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde öğretim<br />
üyesi olarak çalışmaktadır.<br />
Nilgün SERİM (Yrd. Doç. Dr.): 1965 yılında Edirne’de doğan yazar,. Lisans,<br />
Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimimi İstanbul Üniversitesinde sırasıyla<br />
1987,1990 ve 1996 yıllarında tamamlamıştır. Çanakkale Onsekiz Mart<br />
Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü’nde<br />
Doçent olarak görev yapmaya devam eden Dr. Serim, Kamu Maliyesi alanında<br />
çalışmalarımı sürdürmektedir..<br />
Cahide SINMAZ SÖNMEZ (Yrd. Doç. Dr.): 06.01.1972 yılında Ankara’da<br />
doğan Cahide SINMAZ SÖNMEZ, ilk ve orta öğrenimini aynı yerde tamamladı<br />
ve 1990’da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne<br />
girerek, 1994 tarihinde buradan mezun oldu. 1996 yılında Çanakkale<br />
Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde<br />
(Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) araştırma görevlisi olarak çalışmaya ve Yüksek<br />
Lisans öğrenimine başladı. 1998 yılında “Demokrat Parti Dönemi Kalkınma<br />
Politikası ve Göç Olgusuna Bir Bakış” konulu çalışmasıyla Yüksek<br />
Lisans öğrenimini tamamlayan Cahide SINMAZ SÖNMEZ, 1999 tarihinde<br />
Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde<br />
doktora öğrenimine başladı ve Haziran <strong>20</strong>05 tarihinde “Cumhuriyet Döneminde<br />
Çıkarılan Af Yasaları ve Topluma Yansımaları (1923-1974)” konulu<br />
Doktora Tezi ile mezun oldu. Cahide SINMAZ SÖNMEZ hâlen Çanakkale<br />
Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yrd.<br />
Doc.Dr. olarak görev yapmaktadır.<br />
Şule AYDIN TÜKELTÜRK (Doç. Dr.): 1994 yılında Çukurova Üniversitesi<br />
İ.İ.B.F. Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Bölümü’nden mezun oldu.<br />
Doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim<br />
Dalı’nda <strong>20</strong>04 yılında tamamlayan TÜKELTÜRK, <strong>20</strong>11 yılında “Yönetim<br />
ve Organizasyon” alanında doçent olmuştur. Halen Çanakkale Onsekiz<br />
Mart Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’nda öğretim<br />
üyesi olarak çalışmaktadır.<br />
<strong>20</strong>9
Yazarlar Hakkında<br />
Sadık YILDIRIM (Ziraat Bankası Ekonomi Uzmanı): Sadık Yıldırım<br />
Şanlıurfa’da 1969 yılında doğdu. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal<br />
Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümünden mezun oldu. Master derecesini Northeastern<br />
Üniversitesi’nden 1996 yılında aldı. Connecticut Üniversitesi’nde<br />
doktora çalışması yaptı. Roper Center ve Connecticut Ekonomi Araştırmalar<br />
Merkezinde asistan olarak çalıştı. Connecticut Üniversitesinde araştırma<br />
görevlisi olarak derslere girdi. Wesleyan Üniversitesinde ders verdi.<br />
Türkiye’ye döndükten sonra Ziraat Bankası’nda ekonomi danışmanlığı<br />
yaptı. Ziraat Bankası Bankacılık okulunda ekonomi ve finans derslerine<br />
girdi. Hala Ziraat Bankasında çalışmaya devam etmektedir.<br />
2<strong>10</strong>
YAZARLAR İÇİN BİLGİ NOTU<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>)<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) hakemli ve bağımsız bir dergidir. Yayın<br />
politikası ve bilimsel kriterler bağımsız editörler ve Yazı Kurulu’nca tespit<br />
edilmektedir.<br />
<strong>YBD</strong>, yılda iki kez alanında Türkçe ve İngilizce makaleleri yayınlar. <strong>YBD</strong><br />
temelde ekonomi, işletme, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, çalışma<br />
ekonomisi, maliye ve benzeri alanlara odaklanmıştır. <strong>YBD</strong>’ye gönderilen<br />
yazıların orijinal, iddialı ve mevcut literatüre katkıda bulunucu olması<br />
beklenir. Dergiye gönderilen yazıların teslim anında hiçbir dergide yayınlanmamış<br />
olması ve/veya hiçbir yayın organı tarafından basılmak üzere<br />
inceleme altında olmaması gerekir. Bu konudaki tüm sorumluluk yazara<br />
aittir ve yazarlar çalışmalarını gönderdikleri andan itibaren eserleri ile ilgili<br />
tüm yayın haklarını <strong>YBD</strong>’ye devretmiş, <strong>YBD</strong>’nin kurallarını kabul etmiş<br />
sayılırlar. Buna rağmen <strong>YBD</strong>, daha önce başka bir dilde yayınlanmış<br />
yazıları Türkçe’de ve İngilizce’de ilk kez olmak üzere yayınlayabilir. Böyle<br />
bir durum var ise yazarın teslim anında Editörleri yazılı olarak bilgilendirmesi<br />
gerekir. Aynı zamanda gerekli tüm yasal izinlerin de yazar tarafından<br />
yazılı olarak alınmış olması gerekir. <strong>YBD</strong> aynı zamanda kitap yorum ve<br />
eleştirilerini de yayınlamaktadır. Fakat derginin tüm bölümleri hakemlidir<br />
ve ön inceleme gerektirir.<br />
Teslim Süreci ve Şekli<br />
<strong>YBD</strong> olarak yazıların elektronik posta (e-mail) yoluyla ybd@comu.edu.tr<br />
adresine Microsoft Word dosyası olarak gönderilmesini ve yazışmaların<br />
da bu yolla gerçekleştirilmesini tercih ediyoruz. E-mail veya posta ile göndermelerde<br />
Editörler Ofisi’nden mutlaka teyit aldığınıza emin olunuz.<br />
Makaleniz ile birlikte 150 kelimeyi aşmayan özetini ve yazarlar hakkında<br />
5-6 satırlık bilgi notunu (Türkçe ve İngilizce olarak) da dergiye gönderiniz.<br />
Bu notta bitirdiğiniz okullar, şu an çalıştığınız kurum, unvanlarınız ve<br />
yayınlarınız yer alabilir. <strong>YBD</strong> uluslararası bilimsel ve bağımsız indeks ve<br />
abstract kuruluşlarınca da taranmaktadır. Bu nedenle gönderdiğiniz özetleriniz<br />
çok önemlidir. Ayrıca en fazla <strong>10</strong> tane olmak üzere ‘anahtar kelimeleri’<br />
(keywords) de yazınıza ekleyiniz.<br />
211
Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />
Uzunluk<br />
Makaleler kural olarak <strong>10</strong>.000 kelimeden fazla, 4.000 kelimeden az olmamalıdır<br />
(Kaynakça ve dipnotlar hariç). Kitap tahlilleri 2.500 kelimeyi geçmemeli,<br />
birden fazla kitap tahlilinde veya tahlil denemesinde 3.500 kelime<br />
sınırı aşılmamalıdır.<br />
Stil ve Düzeltmeler<br />
Yazarlar çalışmalarının <strong>YBD</strong> kurallarına uymasını temin etmek zorundadırlar.<br />
Editörler ya da hakemlerden gerekli düzeltmeleri yapmalarını beklemeyiniz.<br />
Gerekli düzeltmeler belirlendikten sonra yazarların en geç iki<br />
hafta içinde makalelerin düzeltilmiş halini Editörlere ulaştırmaları beklenir.<br />
Başlıklar ve Alt-Başlıklar<br />
Makaledeki ana başlıklar 12 punto, koyu (bold) ve tüm harfler büyük olacak<br />
şekilde olmalıdır. Takip eden alt başlıklar 12 punto, koyu, ancak bu kez<br />
sadece ilk harfleri büyük olacak şekilde olmalıdır. Üçüncü bir alt başlık<br />
halinde ise 12 punto, italik, normal (koyu değil) sadece ilk harfi büyük<br />
olmalıdır. Mümkün olduğunca az başlık kullanılmalı ve karışık numaralandırmalardan<br />
kaçınılmalıdır. Yazınızın başlık standardına uygun olması<br />
yayın sürecini hızlandıracaktır. Bu nedenle yazınızı göndermeden <strong>YBD</strong><br />
kurallarına uygun hale getiriniz.<br />
Dipnot<br />
<strong>YBD</strong> Oxford dipnot sistemini benimsemiştir. Bu nedenle kaynaklamayı<br />
yazı içinde parantezler ile yapmayınız. Dipnotta gösterilen kaynaklar makalenin<br />
sonunda kaynakçada açıkça yazılmalıdır.<br />
Kitap:<br />
* Kitaplarda şu sıralama izlenmelidir:<br />
yazar(lar), başlık, (basım yeri: yayıncı, yıl).<br />
Tek yazarlı kitap:<br />
Fernand Braudel, A History of Civilizations, (Londra: Penguin Books,<br />
1993), s. 287.<br />
İki Yazarlı Kitap:<br />
Naim Kapucu ve Hamit Palabıyık, Turkish Public Administration, From<br />
Tradition to the Modern Age, (Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>08), s. 58.<br />
212
Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />
Üç Yazarlı Kitap:<br />
Sedat Laçiner, Mehmet Özcan ve İhsan Bal, European Union with Turkey,<br />
The Possible Impact of Turkey’s Membership on the European Union, (Ankara:<br />
USAK Publications, <strong>20</strong>05), s. 28.<br />
Üçten Fazla Yazarlı Kitap:<br />
Jaroslav Pelikan et al., Religion and the University, (Toronto: University of<br />
Toronto press, 1964), s. <strong>10</strong>9.<br />
Derleme Kitaplar:<br />
H.H. Rowley, (der.), The Old Testament and Modern Society, (Oxford: Clarendon<br />
Press, 1951), s. 50.<br />
Urban T. Holmes ve Kenneth R. Scholberg, (der.), French and Provincial<br />
Lexicography, (Columbus: Ohio State University Press, 1960), s. 223-37.<br />
Kitapta Bölüm:<br />
Dorothy Van Ghent, ‘The Dickens World,’ içinde George H. Ford ve Lauriat<br />
Lane, (der.) The Dickens Critics, (Ithaca: Cornell University Press, 1961),<br />
s. 213-32.<br />
Makale<br />
* Makalelerde şu sıralama izlenmelidir:<br />
yazar(lar), ‘makale adı’, dergi adı, <strong>Cilt</strong>:, Sayı:, Yıl, sayfa<br />
Örneğin: Brian M. Pollins and Kevin P. Murrin, ‘Where Hobbes Meets<br />
Hobson: Core Conflict and Capitalism’, International Studies Quarterly,<br />
Vol. 43, No. 4, Eylül 1999, s. 427-45<br />
Başka Kaynaktan Alınan Makale veya Kitap Bölümü:<br />
John Roberts, ‘Pipeline Politics’, içinde Shirin Akiner (der.), The Caspian:<br />
Politics, Energy and Security, (Londra: Routledge Curzon, <strong>20</strong>04), alıntı<br />
İhsan Bal ve Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele,<br />
(Ankara: USAK Yayınları, <strong>20</strong><strong>10</strong>), s. 9.<br />
Gazete<br />
* gazetelerde şu sıralama izlenmelidir:<br />
yazar(lar), ‘yazının adı’, gezete adı, Tarih<br />
Deborah Sontag, ‘The Erdoğan Experiment’, The New York Times, 11 Mayıs<br />
<strong>20</strong>03.<br />
213
Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />
Blaine Harden, ‘North Korea Fires Sixth Missile in a Week’, The Washington<br />
Post, 30 May <strong>20</strong>09, http://www.washingtonpost.com/wpdyn/content/<br />
article/<strong>20</strong>0<br />
9/05/29/AR<strong>20</strong>09052900235.html (Erişim Tarihi: 8 Haziran <strong>20</strong>09)<br />
Basılmamış Tez<br />
Hasan Selim Özertem, ‘Russia’s Soft Power in the Post-Soviet Space’, (Basılmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>20</strong>09), s. 9.<br />
Resmi Belge ve Raporlar<br />
Brussels European Council, Presidency Conclusions, 4-5 Kasım <strong>20</strong>05-<br />
14292/1/04 REV 2<br />
International Atomic Energy Association, ‘Implementation of the NPT Safeguards<br />
Agreement in the Islamic Republic of Iran’, Report by Director<br />
General, GOV/<strong>20</strong>06/53, 31 Ağustos <strong>20</strong>06<br />
Konferans Tebliğleri<br />
Mehmet Yegin, “A New Schematic Model to Understand Formation of<br />
Public Opposition on Foreign Policy Issues”, (Tebliğ, the Midwest Political<br />
Science Association 67th Annual National Conference, Chicago, ABD,<br />
Mayıs <strong>20</strong>09), s. 9.<br />
İnternet Kaynakları<br />
İhsan Bal, ‘Can Assad’s Regime Get Off the Hook Again?’, Journal of<br />
Turkish Weekly, 17 Mayıs <strong>20</strong>11,,<br />
(Erişim Tarihi:<br />
4 Haziran <strong>20</strong>11).<br />
Ross Anderson, Economic and Security Resource Page, http:/www.cl.cam.<br />
ac.uk/=rja4/econsec.html, (Erişim Tarihi: 12 Mayıs <strong>20</strong>09)<br />
Erişim tarihi mutlaka belirtilmelidir.<br />
Kitap Tahlilleri<br />
Kitap tahlilleri tüm yayın bilgilerini ve ISBN numarasını içermeli, biliniyorsa<br />
kitabın fiyatı da belirtilmelidir:<br />
Alan Cassels, Ideology & International Relations in the Modern World,<br />
(Londra: Routledge, 1996). 302 sayfa. Kaynakça, dizin. $14.99. ISBN.<br />
Kaynakça<br />
Çalışma hazırlanırken kullanılan kaynaklar dipnotlardan ayrı olarak makalenin<br />
sonuna da kaynakça bölümü olarak eklenmelidir.<br />
214
Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />
Yazışma Adresi<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,<br />
Terzioğlu Kampüsü, Rektörlük Binası, Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi Yazı İşleri<br />
Editörlüğü, 17<strong>10</strong>0, Çanakkale/Merkez<br />
Tel: 0286- 2180018-2605<br />
Değerlendirme Süreci<br />
Yayınlanmak üzere gönderilen tüm çalışmalar ön incelemeye tabiidir ve<br />
yayıncı kuruluşlar da dâhil olmak üzere, hiçbir kurum ve kişiye bağlı olmaksızın<br />
inceleme bağımsız hakemler ve Editörler tarafından gerçekleştirilir.<br />
Gönderilen çalışmalar ilk olarak Editörler ve Editörler Kurulu’nun<br />
incelemesinden geçer. Bu safhada ilk olarak çalışmanın dergi kurallarına<br />
uygunluğu incelenir. Ardından makale alanında uzmanlığı ile tanınan ve<br />
gönderilen makale ile ilgili üç ayrı hakeme gönderilir.<br />
Editörler ve hakemler incelemelerinde temelde şu üç kriterden hareket<br />
ederler:<br />
1) Anlatım Kalitesi: Yazım stili, anlatımda akışkanlık, dilin doğru kullanımı,<br />
yazının planlaması ve yapısı vd.<br />
2) Kaynakların Doğru Kullanımı: Dipnotlar ile yazı arasındaki uyum,<br />
dipnotlardaki bilgilerin eksiksiz ve doğru olması, dipnotların yeterliliği,<br />
yazı ile ilgili yeterli kaynağın kullanılıp kullanılmadığı vd.<br />
3) Bilimsel Kalite: Çalışmanın bilim dünyasına katkısı, orijinalliği, yazarın<br />
iddialarını savunmadaki yeterliliği, yazının derinliği ve kalitesi.<br />
Hakemlerin raporları doğrultusunda gönderilen makale yayınlanır, düzeltilmek<br />
ve daha sonra yayınlanmak üzere yazara geri gönderilir veya<br />
yayınlanmaz. Her durumda yazar durumdan bilgilendirilir ve değerlendirme<br />
süreci 6 ayı aşamaz. Gönderilen yazıların durumu Editörlerden<br />
öğrenilebilir. Hakem raporları gizlidir ve dergi arşivlerinde 5 yıl süre ile<br />
saklanır. Hakemlerden ‘yayınlanabilir’ onayı alınmasına karşın <strong>YBD</strong> editörleri<br />
yazarlardan bazı teknik düzeltmeler talep edebilirler.<br />
<strong>YBD</strong>’de yayınlanmak üzere gönderilen yazıların yazarları kendilerine telif<br />
ödenmeyeceğini baştan kabul ederler.<br />
Hakem süreci olumlu tamamlanan makalenin yazar(lar)ı (16,2cm*22,9cm)<br />
C5 ebatlarındaki bir kâğıt ölçeğine tüm kenarlardan 2cm içeride olacak<br />
şekilde Normal stilde ve Times New Roman karakterinde <strong>10</strong> punto büyüklüğünde<br />
düzenledikleri makalelerini e-posta ile (ybd@comu.edu.tr) dergi<br />
editörlüğüne göndermelidir. Çok büyük tablo ve şekiller 6 puntoya kadar<br />
küçültülerek bir sayfaya sığdırılacak şekilde hazırlanmalıdır.<br />
Editörlerden ya da hakemlerden bu tür düzeltmeler beklenmemelidir.<br />
215
ABSTRACTS & KEYWORDS<br />
Business Cycle Analysis in the Turkish Economy (1998-<strong>20</strong>11):<br />
Hodrick-Prescott Filter<br />
Author: Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />
Abstract: It is important that cyclical properties areexaminedat the macroeconomic<br />
structure. When it is thought that there is a chronic inflationary atmosphere<br />
in Turkisheconomy; during the examination of this relationship, real national income<br />
and inflation are two pretty good appropriate variables in explaining cyclical<br />
properties. In the study, parsingmethod, which was suggested by Hodrick Prescott<br />
(HP), was used. During the analysis of business cycles; in HP filter, since the<br />
optimal parameter selection is necessary and important, the findings of 1998Q1-<br />
<strong>20</strong>11Q2 review period were compared by selecting λ=1600, λ=98 and λ=1values.<br />
All in all, it has seen that applied optimal λ parameter must be under 1600 value<br />
for Turkey.<br />
Keywords: Business Cycles, Real Income, Inflation, HP Filter<br />
Interaction of Tax Culture And Tax Policies: Evaluation of Turkey<br />
Authors: Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />
Abstract: Tax is the most important and influential resource of the government’s<br />
revenue. Tax culture covers a dual feature named “taxation” and “pay tax”. This<br />
dual feature forms a tax culture with tax ethics, government-individual relations<br />
and tax justice. In recent years, the importance of tax culture has increased and<br />
“enhancing the tax culture” has become a significant policy tool. This study aims<br />
at analyzing the interaction between tax policies and tax culture, and it also evaluates<br />
the development of tax culture in Turkey during the period of <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>. It<br />
has been concluded that tax culture enhancing policies were applied in this period<br />
but an adequate level of development was not achieved.<br />
Keywords: Tax Culture, Tax Policies<br />
217
Abstracts & Keywords<br />
The Problems That Encountered in the Special Provincial<br />
Administrations After the Law 5302 and the Proposals For Their<br />
Solutions<br />
Authors: SüleymanYaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />
Abstract: With this study it was aimed to demonstrate the special provincial<br />
administration Law No: 5302 adopted in <strong>20</strong>05 and the current situation of the<br />
reformed special provincial administrations.In the first part of the study, general<br />
information was given about the historical background of the special provincial<br />
administrations, its organization, organs, duties, financial structure and auditing.<br />
In the next parts of the study, to what extent the law no: 5302 and the changes<br />
in the special provincial administrations are the solution for the special provincial<br />
administrations, the remaining issues that are occurred, the changes which the<br />
solutions were found to the problems faced before, which problems could not be<br />
solved both with the former and new laws, the new problems that are encountered<br />
with the reform process and the likely solutions of these problems were examined.<br />
Keywords: special provincial administrations, public administration, reform in<br />
public administration, local governments<br />
The Relationship of Psychological Contract Breach and Organizational<br />
Commitment: an Application of Hotel Establishments<br />
Authors: Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />
Berrin GÜZEL<br />
Abstract: Psychological contract which covers the perceptions about mutual expectations<br />
is an important issue considering the relation between the employer and<br />
the employee. When employees feel that their psychological contract is breached,<br />
they tend to behave negatively and their organizational commitment tends to decrease.<br />
In this context, the relationship of perception of psychological contract and<br />
organizational commitment in hotel establishments are studied. As a result, there<br />
is a significant and negative relationship between the perception of psychological<br />
contract and affective dimension of organizational commitment and; significant<br />
and positive relationship between the normative dimensions of organizational<br />
commitment of hotel employees. However, in the study a significant relationship<br />
between continuance dimension of organizational commitment and psychological<br />
contract was not found.<br />
Keywords: organizational commitment, psychological contract, hotel establishments<br />
218
Abstracts & Keywords<br />
An Act of the Democratic Party: “Amnesty for Certain Crimes and<br />
Punishments”<br />
Author: Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />
Abstract: Right from the War of Independence, amnesty laws have been an important<br />
part of Turkish political life. During the leadership and presidency of<br />
Atatürk a number of amnesty laws were passed on the declaration of Republic, on<br />
the <strong>10</strong>th and 15th anniversaries of the Republic. When the Democratic Party won<br />
a landslide victory on 14 May 1940, one of the first acts of the new government<br />
was to issue the General Amnesty. Being the first amnesty law of the multi-party<br />
system of Turkey, this law, known as “BazıSuçveCezalarınAffıHakkındaKanun<br />
[Amnesty for Certain Crimes and Punishments]” was enacted on 14 July 1950,<br />
providing amnesty for large number of crimes committed before 15 May 1950. The<br />
amnesty law was a message of new beginning for the whole country.<br />
Keywords: Amnesty, Amnesty Law, the Democratic Party, Law, Politics<br />
Economic Growth and Democracy in Turkey<br />
Author: Halil BİLECEN<br />
Abstract: This essay examines the relationship between economic growth and democracy<br />
in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> by using the Johansen co-integration<br />
model and Vector Error-Correction Model (VECM). The data used in the study are<br />
obtained from Turk Stat for GDP growth and POLITY IV Project for democracy<br />
index. The main aim of this study is to see if there is a significant relationship between<br />
economic growth and democracy in Turkey. By using the models indicated<br />
above, I find that there is a significant relationship between these variables in Turkey.<br />
Future research on Turkey can examine causality effects as well.<br />
Keywords: Economic growth, democracy, Turkey<br />
The Likely Economic Effects Turkish Membership on the European<br />
Union<br />
Author: Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />
Abstract: In order to become a member of the European Union, Turkey has been<br />
in serious efforts for half a century. Turkey’s efforts started with the application to<br />
the European Economic Community on September 11, 1959. In later years, even<br />
with several ups and downs, Turkey has been still desirous to become a member<br />
of the Union.<br />
219
Abstracts & Keywords<br />
At the end of long discussions with the European Union, Turkey began negotiations<br />
for full the membership on October 6, <strong>20</strong>04, under 35 different titles. Turkey,<br />
first time in its half a century history with the EU, became so much closer to the<br />
full membership. However, events in subsequent years did not continue as expected,<br />
many titles could not be opened, and many of them in negotiations became the<br />
points of obstruction. This situation is due to two main reasons: One is because of<br />
new challenges of enlargement, and the other is because of Turkey’s special status.<br />
Perhaps the most important outstanding issues in talks put a negative impact of<br />
Turkey’s membership to the European Union. The EU member countries argue<br />
that Turkey is far behind the Union in terms of economic and social standards and<br />
thus full membership would lead large costs to the Union. According to those who<br />
share above view, without Turkey’s progress in economic and social standards, the<br />
EU will be under serous load of immigration, new budgetary costs, regional aids<br />
and agricultural funds. On the other hand, those who are optimistic about full<br />
membership consider that Turkey with its young and dynamic population and<br />
ever-growing and vibrant economic progress can positively contribute to the EU.<br />
At best, since both Turkey and the EU are changing constantly, the possible consequences<br />
of membership of Turkey which could take <strong>10</strong>-15 years are very difficult<br />
to predict in advance.<br />
According to this study, in contrast to those who have negative view of Turkey’s<br />
membership, the costs that the EU would bear is not that much as they consider.<br />
The costs that would persist in the first years of membership might be compensated<br />
with following positive economic and social developments in Turkey.<br />
Keywords: Turkey, European Union, Full Membership, Economic Effect<br />
The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and<br />
Continued Until The Tanzimat Era in the Otoman Empire<br />
Author: Nilgün SERİM<br />
Abstract: The financial crisis that began in the 16th century and continued until<br />
the Tanzimat reform era in the Ottoman Empire is an interesting and crucial historical<br />
period that actually displays the causes and the development process of the<br />
social, political and economic degeneration and amiss approaches to reverse it in<br />
vain. The Ottoman Empire could not accommodate itself to the developing civilization<br />
in the West and remained in the civilization of the Middle Ages. In order<br />
to keep the sovereignty of the Ottoman dynasty intact and refuse to share power,<br />
capital accumulation and the resulting social developments were prevented, thus<br />
actually paving the way for the dissolution of the empire.<br />
Keywords: economic degeneration, financial crisis, the Ottoman Empire, social<br />
& political degeneration<br />
2<strong>20</strong>
ABOUT THE AUTHORS<br />
Alphabetical Order<br />
Nur DİLBAZ ALACAHAN (Dr.): Dr. Alacahan was born in Çan sub-province<br />
of Çanakkale in 1980. She graduated from Trakya University Economics<br />
Department (Undergraduate Degree, <strong>20</strong>03), Çanakkale Onsekiz Mart<br />
University Economics Department (Graduate Degree, <strong>20</strong>06), and Istanbul<br />
University Economics Department (PhD, <strong>20</strong>11). She has been working as a<br />
faculty member in Çanakkale Onsekiz Mart University Economics Department<br />
since <strong>20</strong>04.<br />
Halil BİLECEN (PhD Student): The author graduated from Canakkale<br />
Onsekiz Mart University, Biga Faculty of Economics and Administrative<br />
Sciences, Department of Public Administration in <strong>20</strong>03. He successfully<br />
defended his master’s thesis, entitled “The European Union Decision-<br />
Making Mechanisms within the Framework of Institutional Structure”,<br />
in April <strong>20</strong>07. Mr. Bilecen was a research assistant in Canakkale Onsekiz<br />
Mart University and Istanbul University during <strong>20</strong>04-<strong>20</strong>09. When he was<br />
a second-year PhD student at Istanbul University in <strong>20</strong>09, he received a<br />
full scholarship from Turkish Ministry of Education in order to receive a<br />
PhD degree in the US. He is currently a PhD student in the Department of<br />
Political Science at the University of Houston.<br />
Adnan ÇİMEN (Head of office under General Directorate of Population<br />
and Citizenship Affairs): The author was born in Erzurum in 1969 and<br />
graduated from Department of Public Administration in Faculty of Political<br />
Sciences at Ankara University. After graduation, he worked as a research<br />
assistant at Afyon Kocatepe University for one year. In 1994, he started to<br />
work as a civil administrator. Then, he worked as a district governor in<br />
Aslanapa (Kütahya), Mutki (Bitlis), Manyas (Balıkesir) and vice governer<br />
of Ağrı, respectively. Between the years <strong>20</strong>06 and <strong>20</strong>11, he worked as a vice<br />
president of Research and Studies Center at Ministry of Interior, under the<br />
position of legal counselor. Presently, he is working as head of office under<br />
221
About the Authors<br />
General Directorate of Population and Citizenship Affairs. He wrote two<br />
master’s thesis and one of them at Keele University in the UK. He received<br />
PhD degree in economics in <strong>20</strong>05. He worked as an editor in Journal of<br />
Voice of Administrators for a while. His areas of interest are population,<br />
development, terror and the provincial administration in Turkey.<br />
Ufuk GENCEL (Assist. Prof. Dr.): He was born in 1976. He graduated<br />
from Izmir Financial Occupation High school, and then he graduated from<br />
Dokuz Eylul University, Faculty of Economics & Administration Sciences<br />
(Department of Finance). In 1998, he became a research assistant in Dokuz<br />
Eylul University Social Sciences Institute of Finance Department. He obtained<br />
both a master’s degree (<strong>20</strong>01) and a PHD (<strong>20</strong>07) in finance from the<br />
Dokuz Eylul University. Currently, he has been working as an academician<br />
in Biga Faculty of Economics and Administrative Sciences of Canakkale<br />
Onsekiz Mart University.<br />
Berrin GÜZEL (Assist. Prof. Dr.): She has graduated from Adnan Menderes<br />
University, School of Tourism Administration and Hotel Management.<br />
She completed her Ph.D studies at Dokuz Eylül University, Departmant<br />
of Tourism Management in <strong>20</strong>09. Dr. Güzel became assistant<br />
professor in <strong>20</strong><strong>10</strong>. She is still working in Adnan Menderes University, Didim<br />
Vocational School.<br />
Veli KAVSARA (Internal Auditor in Denizli): Completed bachelors degree<br />
(B.S.) at Gazi University in the department of Public Administration<br />
in 1999. Has worked as an Accounting Auditor in the Ministry of Finance<br />
General Directorate of Accounting in various cities between the years<br />
<strong>20</strong>01-<strong>20</strong>07. Has been working as an Internal Auditor in Denizli Special<br />
Provincial Administration since <strong>20</strong>07.<br />
Süleyman Yaman KOÇAK (Assoc. Prof. Dr.): The author has been completed<br />
bachelors degree (B.S.) at Middle East Technical University in the<br />
department of Political Science and Public Administration in <strong>20</strong>02. Started<br />
working at Pamukkale University as a research assistant in the same year.<br />
Completed master’s degree (M.S.) at Pamukkale University in the department<br />
of Public Administration in <strong>20</strong>04 and PhD degree at the University of<br />
Sheffield in the department of Politics in <strong>20</strong>07. Became an Associate Professor<br />
in Public Administration in April <strong>20</strong>12. Has been working as an academician<br />
at the Pamukkale University in the department of Political Science<br />
and Public Administration since <strong>20</strong>08.<br />
222
About the Authors<br />
Elif KURU (MA Student at COMU Department of Finance): She was<br />
born in 1986. She graduated from Gelibolu Anatolian High School, and<br />
then she graduated from Anadolu University, Faculty of Economics&<br />
Administration Sciences (Department of Finance). In <strong>20</strong>09, she started a<br />
master’s degree (<strong>20</strong>09) in finance from Çanakkale Onsekiz Mart University<br />
Social Sciences Institute of Finance Department. Currently, she has been a<br />
dissertation stage in Çanakkale Onsekiz Mart University Social Sciences<br />
Institute of Finance Department.<br />
Nilüfer ŞAHİN PERÇİN (Assist. Prof. Dr.): She has graduated from Erciyes<br />
University, Nevşehir School of Tourism Administration and Hotel<br />
Management. She completed her Ph.D studies at Dokuz Eylül University,<br />
Departmant of Tourism Management in <strong>20</strong>07. Dr. Şahin Perçin became assistant<br />
professor in <strong>20</strong>08. She is still working in Nevşehir University, Faculty<br />
of Tourism.<br />
Nilgün SERİM (Assist. Prof. Dr.): She was born in 1965, in Edirne. She<br />
received B.SC, M.S and Ph.D degrees from Istanbul University in 1987,<br />
1990 and 1996, respectively. She has been working as Associate Professor<br />
in Çanakkale Onsekiz Mart University at Biga Faculty of Economics and<br />
Administrative Sciences, Deparment of Public Finance. Currently, she iw<br />
conducting the research in the field of Public Finance.<br />
Cahide SINMAZ SÖNMEZ (Assist. Prof. Dr.): Born in Ankara in 1972,<br />
Cahide Sınmaz Sönmez graduated from Gazi Üniversitesi department of<br />
History in 1994. Sönmez received her PhD from Hacettepe University in<br />
<strong>20</strong>05; thesis title: “The Repentance Laws during the Republic and their<br />
impact on society (1923-1974).” Dr. Sınmaz Sönmez is now an assistant<br />
professor at Çanakkale Onsekiz Mart Universty Department of History.<br />
Dr. Sınmaz Sönmez’s studies center around Turkish modernization during<br />
the republic.<br />
Şule AYDIN TÜKELTÜRK (Assoc. Prof. Dr.): She graduated from Çukurova<br />
University, The Faculty of Economics Administrative Sciences, The<br />
Department of Tourism and Hotel Management. She completed her Ph.D<br />
studies at Dokuz Eylül University, Departmant of Tourism Management<br />
in <strong>20</strong>04. Dr. Tükeltürk became associate professor on Management and<br />
Organization in <strong>20</strong>11. She works in Çanakkale Onsekiz Mart University,<br />
School of Tourism and Hotel Management.<br />
223
About the Authors<br />
Sadık YILDIRIM (Economic advisor in Ziraat Bank): Sadık Yıldırım was<br />
born in Şanlıurfa in 1969. He graduated from Department of Economics in<br />
the Faculty of Political Sciences at Ankara University in 1991. He received<br />
his master degree from Department of Economics at Northeastern University<br />
in 1996, USA. He worked as a Research Assistant in Department of Economics<br />
in University of Connecticut. He also worked in Roper Center and<br />
Connecticut Center for Economic Analysis in University of Connecticut. He<br />
taught courses in University of Connecticut and Wesleyan University. After<br />
returning to Turkey, he worked as an economic advisor in Ziraat Bank and<br />
gave economic and financial lectures in Banking School at Ziraat Bank. He<br />
presently continues to work in Ziraat Bank.<br />
224
NOTES FOR CONTRIBUTORS<br />
Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>)<br />
Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>) / Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>)<br />
is a refereed journal and published twice a year. <strong>JAS</strong> publishes scholarly<br />
articles in English and Turkish languages. The journal is an independent<br />
publication in terms of scientific research and the editors decide its publication<br />
policy.<br />
***<br />
<strong>JAS</strong> focuses on scholarly articles on economics, politics, history, international<br />
relations, business, accounting and public administration in general<br />
from all over the world. The journal encourages interdisciplinary studies.<br />
Manuscripts submitted to <strong>JAS</strong> should be original and challenging, and<br />
should not be under consideration by another publication at the time of<br />
submission.<br />
Previously published articles in other languages may be considered by the<br />
journal for the first publication English (Turkish) translation. In that case<br />
the author should so state at the time of submission, provide relevant written<br />
copyright approval by the publication to the <strong>JAS</strong>. We also welcome<br />
book reviews on recent relevant publications.<br />
Articles submitted for consideration of publication are subject to peer review.<br />
The editorial board and editors takes consideration whether submitted<br />
manuscript follows the rules of scientific writing. The appropriate articles<br />
are then sent to three international referees known for their academic reputation<br />
in their respective areas.<br />
The Editors and referees use three-step guidelines in assessing submissions:<br />
i) Literary quality: Writing style, usage of the language, organisation (paragraphing,<br />
syntax, flow etc.)<br />
ii) Use of references. Referencing, sources, relationships of the footnotes to<br />
the text.<br />
iii) Scholarship quality: Depth of research, quality; contribution, originality<br />
of the contribution (new and creative thought) and plausibility of<br />
the author’s argument.<br />
225
Notes for Cantributors<br />
Upon the referees’ decision, the articles will be published in the journal,<br />
or rejected for publication. The review process lasts from five to 15 weeks.<br />
Questions regarding the status of submissions should be directed to<br />
the co-editors by e-mail at ybd@comu.edu.tr. The referee reports are kept<br />
confidential and stored in the archives for five years. The author could be<br />
asked for technical corrections by editors after the final draft of the article.<br />
All manuscripts and editorial correspondence and inquiries should be<br />
addressed to the <strong>JAS</strong> Editorial Office.<br />
Submission<br />
We prefer electronic submission to ybd@comu.edu.tr as a Microsoft word<br />
attachment file. Please be sure that you received a confirmation from the<br />
Office.<br />
Manuscripts should be one-and-half spaced throughout (including all quotations<br />
and footnotes) on single sides of A4 paper. Generous margins on<br />
both sides of the page should be allowed. Pages should be numbered consecutively.<br />
The author should retain a copy, as submitted manuscripts cannot<br />
be returned. Full names of the author(s) should be given, an address<br />
for correspondence, and where possible a contact telephone number, fax<br />
number and e-mail address.<br />
Authors should pay particular attention to the accuracy and correct presentation<br />
of references. <strong>JAS</strong> uses Oxford Referencing System which consists<br />
of the following elements:<br />
i) Citations in the body of the paper, using a superscript (raised) number,<br />
generally at the end of a sentence.<br />
ii) A list of footnotes at the bottom (foot) of each page, for all citations on<br />
that page. These are known as endnotes if they appear at the end of<br />
a chapter, section or other division (for longer texts, for multi-author<br />
texts and for texts intended to be read as separate parts)<br />
iii) The bibliography should be provided at the end of the paper giving the<br />
details of each source referred to and possibly other materials consulted<br />
in preparing the paper.<br />
Length<br />
Articles as a rule should not exceed <strong>10</strong>.000 words and should not be less<br />
than 4.000 words, not including footnotes and references. Book reviews<br />
should be about 2.500 word-lengths. Maximum 3.500 words for book reviews<br />
of two or more books.<br />
226
Notes for Cantributors<br />
Style and Proofs<br />
Authors are responsible for ensuring that their manuscripts conform to the<br />
<strong>JAS</strong> style. Editors will not undertake retyping of manuscripts before publication.<br />
Please note that authors are expected to correct and return proofs<br />
of accepted articles within two weeks of receipt.<br />
Titles and Sub-Titles<br />
Titles in the article should be 12 punt, bold and in uppercase form. The<br />
sub-titles should be 12 punt and in the title case form.<br />
Footnotes<br />
Books<br />
One author:<br />
Fernand Braudel, A History of Civilizations, (London: Penguin Books,<br />
1993), p. 287.<br />
Two authors:<br />
Naim Kapucu and Hamit Palabıyık, Turkish Public Administration, From<br />
Tradition to the Modern Age, (Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>08), p. 58.<br />
Three authors:<br />
Sedat Laçiner, Mehmet Özcan and İhsan Bal, European Union with Turkey,<br />
The Possible Impact of Turkey’s Membership on the European Union,<br />
(Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>05), p. 28.<br />
More than three authors:<br />
Jaroslav Pelikan et al., Religion and the University, (Toronto: University of<br />
Toronto Press, 1964), p. <strong>10</strong>9.<br />
Editor(s):<br />
H.H. Rowley, (ed.), The Old Testament and Modern Society, (Oxford: Clarendon<br />
Press, 1951), p. 50.<br />
Urban T. Holmes and Kenneth R. Scholberg, (eds.), French and Provincial<br />
Lexicography, (Columbus: Ohio State University Press, 1960), p. 223-37.<br />
Part of a Book:<br />
Dorothy Van Ghent, ‘The Dickens World,’ in George H. Ford and Lauriat<br />
Lane (ed.), The Dickens Critics, (Ithaca: Cornell University Press, 1961), p.<br />
213-32.<br />
227
Notes for Cantributors<br />
Book Chapter or Article Cited From Another Source:<br />
John Roberts, ‘Pipeline Politics’, in Shirin Akiner (ed.), The Caspian: Politics,<br />
Energy and Security, (London: Routledge Curzon, <strong>20</strong>04), cited in İhsan<br />
Bal and Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele,<br />
(Ankara: USAK Yayınları, <strong>20</strong><strong>10</strong>), p. 9.<br />
Articles<br />
Brian M. Pollins and Kevin P. Murrin, ‘Where Hobbes Meets Hobson: Core<br />
Conflict and Capitalism’, International Studies Quarterly, Vol. 43, No. 4,<br />
September 1999, p. 427-45<br />
Newspaper<br />
Deborah Sontag, ‘The Erdoğan Experiment’, The New York Times, 11 May<br />
<strong>20</strong>03.<br />
Official Documents and Reports<br />
Brussels European Council, Presidency Conclusions, 4-5 November <strong>20</strong>05-<br />
14292/1/04 REV 2<br />
International Atomic Energy Association, ‘Implementation of the NPT Safeguards<br />
Agreement in the Islamic Republic of Iran’, Report by Director<br />
General, GOV/<strong>20</strong>06/53, 31 August <strong>20</strong>06<br />
Unpublished Thesis<br />
Hasan Selim Özertem, ‘Russia’s Soft Power in the Post-Soviet Space’, (Unpublished<br />
M.A. Thesis, Middle East Technical University, <strong>20</strong>09), p. 9.<br />
Paper Presented at a Conference or Meeting<br />
Mehmet Yegin, ‘A New Schematic Model to Understand Formation of Public<br />
Opposition on Foreign Policy Issues’, (paper presented at the annual<br />
meeting of the Midwest Political Science Association 67th Annual National<br />
Conference, Chicago, USA, May <strong>20</strong>09), p. 9.<br />
Web Sources<br />
Ross Anderson, Economic and Security Resource Page, http:/www.cl.cam.<br />
ac.uk/=rja4/econsec.html, (accessed: May 12, <strong>20</strong>09)<br />
Blaine Harden, ‘North Korea Fires Sixth Missile in a Week’, The Washington<br />
Post, 30 May <strong>20</strong>09, http://www.washingtonpost.com/wpdyn/content/<br />
article/<strong>20</strong>09/05/29/AR<br />
<strong>20</strong>09052900235.html (accessed: June 9, <strong>20</strong>09)<br />
228
Notes for Cantributors<br />
Important Note:<br />
Please do not use Op.cit, Supra note or similar referencing style. If you<br />
want to mention the same source for second of more times:<br />
If you use a footnote and want to use it immediately after please use “Ibid”<br />
(italic)<br />
If you use a footnote and want to use it in other pages please use this style:<br />
• For first use:<br />
Fernand Braudel, A History of Civilizations, (London: Penguin Books,<br />
1993), p. 287.<br />
• For second use:<br />
Braudel, A History of…, p.35<br />
Book Reviews<br />
Book reviews should be preceded by full publication details including price<br />
and ISBN number:<br />
Alan Cassels, Ideology & International Relations in the Modern World,<br />
(London: Routledge, 1996). 302 pages. Biblio., index. $14.99. ISBN.<br />
Biography<br />
Current and recent academic and professional affiliations and recent major<br />
publications for the Notes on Contributors should be supplied with the<br />
articles. It should not exceed <strong>10</strong>0-word.<br />
Abstract<br />
The authors should send a 150-word abstract of the manuscripts.<br />
Contact Information:<br />
For more information about the journal feel free to contact with the editors.<br />
Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) / Journal of Administrative Sciences<br />
(<strong>JAS</strong>)<br />
Canakkale Onsekiz Mart University, Terzioglu Campuss<br />
Rectorate Building / Çanakkale - TURKEY<br />
Phone: (+90) (286) 2180018-2605 Fax: (+90) (286) 2180608<br />
Web: http://ybd.comu.edu.tr / E-mail: ybd@comu.edu.tr<br />
229
DİZİN / INDEX<br />
Adalet Komisyonu, 115, 116, 124, 127<br />
Adnan Menderes, 114<br />
Af, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118,<br />
119, 1<strong>20</strong>, 121, 122, 123, 124, 125, 126,<br />
127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 135<br />
Af Kanunu, 112, 113, 114, 115, 116, 118,<br />
121, 122, 124, 126, 127, 128, 129, 130,<br />
131, 132, 133, 134, 135<br />
Amnesty, 111<br />
Askeri Ceza Kanunu, 123<br />
Augmented Dickey-Fuller (ADF) Test,<br />
146, 147<br />
Avrupa Birliği, 88<br />
Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki<br />
Kanun Tasarısı, 126<br />
Business Cycles, 12<br />
Capitulation(s), 182<br />
Cold War, 137, 159<br />
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 111,<br />
114, 117, 1<strong>20</strong>, 124, 127, 128, 131, 133,<br />
134<br />
Democracy, 137, 138, 139, 140, 141, 142,<br />
143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150,<br />
151, 162, 169, 170<br />
Demokrat Parti, 111, 114, 115, 127, 128,<br />
129, 134<br />
Democratization, 138, 140, 141, 142, 144,<br />
145<br />
Economic degeneration, 181, <strong>20</strong>0<br />
Economic effect, 157, 158, 166, 170, 177<br />
Ekonomik etki, 196, <strong>20</strong>5, <strong>20</strong>6<br />
Economic growth, 137, 138, 139, 140,<br />
143, 144, 146, 148, 151, 159, 165, 167,<br />
172, 173<br />
Enflasyon, 7, 8, 9, 11, 17, 18, 19, <strong>20</strong>, 21,<br />
24, 40, 47<br />
EURATOM, 158<br />
Europe, 143, 144, 157, 158, 159, 161, 162,<br />
163, 165, 166, 169, 170, 171, 172, 173,<br />
175, 176, 177, 182, 183, 184, 185, 192<br />
European Economic Community (EEC),<br />
158, 159<br />
European Coaland Steel Community<br />
(ECSC), 158<br />
European Union (EU), 143, 144, 157,<br />
161, 162, 164, 165, 166, 169, 176, 177<br />
Financial crisis, 181, 185, 187, 189, 193<br />
Full Membership, 157, 158, 177<br />
GDP, 137, 142, 145, 146, 164, 165, 176<br />
Genel Af, 111, 112, 113, 114, 115, 117,<br />
124, 127, 128, 130, 134<br />
Görünmez El, 91<br />
GSMH (Gayri Safi Millî Hasıla), 16<br />
GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla), 49, 50<br />
Halil Özyörük, 117, 119, 1<strong>20</strong><br />
HP Filtresi, 7, 22, 26<br />
Inflation, 151, 185, 193<br />
Invisible hand, 9<br />
İl Genel Meclisi, 68, 69<br />
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 61,<br />
62, 63, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74,<br />
75, 77, 78, 79, 80, 81, 85, 87, 88<br />
230
Dizin/Index<br />
İl Özel İdareleri, 61, 62, 64, 65, 66, 67, 68,<br />
72, 74, 75, 76, 77, 79<br />
İstiklal Mahkemeleri, 113<br />
İstikrar Programı, 18, 40<br />
İş Çevrimleri, 7, 8, <strong>10</strong>, 11, 12, 14, 21<br />
Johansen Co-integration Test, 137, 148,<br />
149<br />
Kamu Yönetimi, 61, 63, 70, 78, 88<br />
Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA),<br />
63,<br />
Kamu Yönetiminde Reform, 65<br />
Kanun, 29, 38, 41, 47, 48, 54, 61, 63, 64,<br />
65, 68, 69, 70, 71, 74, 77, 78, 79, 81,<br />
85, 87, 88, 111, 112, 114, 115, 116, 119,<br />
1<strong>20</strong>, 121, 122, 123, 124, 126, 127, 130,<br />
134<br />
Kayıtdışı Ekonomi, 33, 42, 43, 55<br />
Keynesyen, 8, <strong>10</strong>, 11, 12<br />
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 64,<br />
66, 67, 68, 85<br />
Local governments, 42<br />
Lozan Barış Konferansı, 113<br />
Millet Partisi, 117, 124, 130<br />
Milli Mücadele, 111, 112, 113, 114<br />
Muhamat Kanunu, 124<br />
Müfit Erkuyumcu, 116, 123, 124<br />
Nazım Hikmet, 115, 123, 130, 132, 134,<br />
135<br />
Normatif bağlılık, 93, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2,<br />
<strong>10</strong>4, <strong>10</strong>5, <strong>10</strong>6<br />
OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği<br />
Örgütü), 46, 47, 50, 55<br />
Organizational commitment, 96<br />
Osmanlı İmparatorluğu, 64<br />
Otel işletmeleri, 93, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>3, <strong>10</strong>6<br />
Ottoman Empire, 181, 182, 183, 184, 185,<br />
186, 190, 191, 192, 193<br />
Örgütsel bağlılık, 91, 96, 97, 99, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>2,<br />
<strong>10</strong>3, <strong>10</strong>4, <strong>10</strong>6, <strong>10</strong>7, <strong>10</strong>8<br />
Psikolojik kontrat, 93, 94, 95, 96, 99, <strong>10</strong>0,<br />
<strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>4, <strong>10</strong>5, <strong>10</strong>6, <strong>10</strong>7, <strong>10</strong>8<br />
Rayah, 181, 186, 187, 193<br />
Reel Gelir, 7, 9, 17, <strong>20</strong>, 21<br />
Renaissance, 182<br />
Sanayi Devrimi, 7<br />
Siyaset, 88, 111<br />
Social & political degeneration, 181, 2<strong>20</strong><br />
Tax Culture, 32<br />
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 113<br />
Timar, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189,<br />
190, 193<br />
Turkey, 137, 138, 144, 145, 146, 148, 151,<br />
157, 158, 160, 162, 165, 166, 167, 168,<br />
169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176,<br />
177, 178<br />
Turkish Statistical Organization, 46<br />
Türk Vergi Sistemi, 43<br />
Türkiye, 7, 8, 9, 17, 18, 19, <strong>20</strong>, 21, 26, 29,<br />
39, 41, 43, 46, 47, 50, 51, 88, <strong>10</strong>1, 112,<br />
114, 132<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM),<br />
78, 84, 112, 115<br />
Türkiye Cumhuriyeti Merkez<br />
Bankası’nın (TCMB), 19, 21<br />
United Kingdom (UK), 159<br />
Vector Error Correction Model (VECM),<br />
137, 146, 150<br />
Vergi Adaleti, 29, 30, 32, 35, 42, 44, 52, 55<br />
Vergi ahlakı, 29, 30, 33, 34, 35, 39<br />
Vergi Kültürü, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36,<br />
37, 38, 39, 42, 44, 46, 47, 48, 51, 52,<br />
54, 55, 56, 57<br />
Vergi Politikaları, 29, 30, 33, 36, 37, 38,<br />
39, 40, 42, 45, 56<br />
Yeni Klasikler, 7, 12<br />
Yerel Yönetimler, 61, 62, 79, 80, 81, 82,<br />
83, 84, 86, 87, 88<br />
231