24.10.2014 Views

YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...

YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...

YBD Cilt 10 Sayı 20- JAS Vol.10 No.20 (1).pdf - Yönetim Bilimleri ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi<br />

Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />

<strong>Cilt</strong> <strong>10</strong> • Sayı <strong>20</strong> • <strong>20</strong>12<br />

Volume <strong>10</strong> • Number <strong>20</strong> • <strong>20</strong>12


Yılda İki Kez Yayınlanır<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) yılda iki kez yayınlanan hakemli bir dergidir. Gönderilenyazılar<br />

ilk olarak editörler ve yazı kurulunca bilimsel anlatım ve yazım kuralları yönünden<br />

incelenir. Daha sonra uygun bulunan yazılar alanında bilimsel çalışmaları ile tanınmış üç ayrı<br />

hakeme gönderilir. Hakemlerin kararları doğrultusunda yazı yayınlanır veya yayınlanmaz.<br />

Hakemlerin gizli tutulan raporları dergi arşivlerinde beş yıl süre ile tutulur. Dergi politikaları<br />

ve yazım kuralları ile ilgili detaylar dergi sonunda bulunabilir. Belirtilmemiş hususlar için<br />

dergi sekreteryası aranabilir.<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) / Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>)<br />

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Terzioğlu Kampüsü,<br />

Rektörlük Binası/ Çanakkale - TÜRKİYE<br />

Tel: (+90) (286) 2180018-2605 Faks: (+90) (286) 2180608<br />

Erişim: http://ybd.comu.edu.tr / e-posta: ybd@comu.edu.tr<br />

<strong>YBD</strong>’de yayınlanan yazılarda fikirler yalnızca yazar(lar)ına aittir. Dergi sahibini,<br />

yayıncıyı ve editörleri bağlamaz.<br />

Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın<br />

Yayın Şekli: 6 aylık Türkçe ve İngilizce<br />

Tasarım-Baskı Hazırlık: Karınca Ajans Tel: 0312 431 54 83<br />

Baskı: Ames Matbaacılık, Gersan Sanayii Sitesi, 654. Sok. No: 63, Ergazi-Ankara<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) EBSCOHOST Academic Search Complete,<br />

International Bibliography of the Social Sciences (IBSS), Worldwide Political Science<br />

Abstracts Databas, TÜBİTAK ULAKBİM, Index Islamicus, Ulrichs Periodical Directory,<br />

International Bibliography of Periodical Literature in the Humanities and Social<br />

Sciences (IBZ), International Bibliography of Book Reviews of Scholarly Literature in the<br />

Humanities and Social Sciences (IBR) ve ASSOS INDEX tarafından indekslenmektedir.<br />

Tüm hakları saklıdır. Önceden yazılı izin alınmaksızın hiçbir iletişim, kopyalama<br />

sistemi kullanılarak yeniden basılamaz.<br />

Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır.<br />

AllRightsReserved. No part of thispublicationmay be reproduced, storedorintroduced<br />

into a retrievalsystem, ortransmitted in any form, orbyanymeans, electronic, mechanical,<br />

photocopying, recording, orotherwise, withoutpriorwrittenpermission of the <strong>JAS</strong> editors.<br />

ISSN: 1304 - 5318


<strong>YBD</strong> <strong>Cilt</strong> <strong>10</strong> Sayı <strong>20</strong> <strong>20</strong>12 / <strong>JAS</strong> Vol: <strong>10</strong> No: <strong>20</strong> <strong>20</strong>12<br />

İÇİNDEKİLER / CONTENTS<br />

Editörden..................................................................................................v<br />

Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11):<br />

Hodrick-Prescott Filtresi ......................................................................7-28<br />

Business Cycle Analysis in the Turkish Economy (1998-<strong>20</strong>11):<br />

Hodrick-Prescott Filter<br />

Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye<br />

Değerlendirmesi.....................................................................................29-60<br />

Interaction of Tax Culture and Tax Policies:Evaluation of Turkey<br />

Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />

5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde<br />

Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri...............................................61-92<br />

The Problems That Encountered in the Special Provincial<br />

Administrations After the Law 5302 and the Proposals<br />

for their Solutions<br />

Süleyman Yaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi:<br />

Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma..............................................93-1<strong>10</strong><br />

The Relationship of Psychological Contract Breach and Organizational<br />

Commitment:An Application of Hotel Establishments<br />

Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />

Berrin GÜZEL<br />

Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek:<br />

“Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”................................111-136<br />

An Act of the Democratic Party:Amnesty for Certain<br />

Crimes and Punishments<br />

Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Economic Growth and Democracy in Turkey...................................137-155<br />

Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Demokrasi<br />

Halil BİLECEN, Eyyub Yunus KİBİS<br />

iii


The Likely Economic Effects of Turkish Membership<br />

on the European Union (EU): A Short Term Analysis....................157-180<br />

Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliğinin Muhtemel Ekonomik Etkileri:<br />

Kısa Süreli Bir Analiz<br />

Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />

The Causes of the Financial Crisis That Began in the<br />

16th Century and Continued until the Tanzimat Era<br />

in the Ottoman Empire..........................................................................181-194<br />

Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan<br />

Tanzimat’a Kadar Süren Mali Bunalımın Nedenleri<br />

Nilgün SERİM<br />

Kitap Tahlilleri / Book Reviews...........................................................195-<strong>20</strong>2<br />

Özetler ve Anahtar Kelimeler..............................................................<strong>20</strong>3-<strong>20</strong>6<br />

Yazarlar Hakkında..................................................................................<strong>20</strong>7-2<strong>10</strong><br />

Yazarlar için Bilgi Notu.........................................................................211-216<br />

Abstracts & Keywords...........................................................................217-2<strong>20</strong><br />

About the Authors..................................................................................221-224<br />

Notes for Contributors...........................................................................225-229<br />

iv


EDİTÖRÜN NOTU<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi’nin <strong>20</strong>. sayısı ile yine zengin bir akademik içerikle<br />

karşınızdayız. Son sayımızdan bu yana geçen sürede <strong>YBD</strong>’nin beş yeni<br />

uluslararası indeks tarafından taranmaya başlandığını siz değerli okuyucularımıza<br />

duyurmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.<br />

TUBITAK ULAKBIM Sosyal Bilimler Veri Tabanı, EBSCOHOST Academic<br />

Search Complete, ASSOS INDEX ve Worldwide Political Science<br />

Abstracts (CSA) tarafından düzenli olarak taranmakta olan <strong>YBD</strong>, son olarak<br />

dünyaca ünlü alan indekslerinden International Bibliography of the<br />

Social Sciences (IBSS), Index Islamicus, Ulrichs Periodical Directory, International<br />

Bibliography of Periodical Literature in the Humanities and Social<br />

Sciences (IBZ) ve International Bibliography of Book Reviews of Scholarly<br />

Literature in the Humanities and Social Sciences (IBR) tarafından da<br />

indekslenmeye başlandı.<br />

Yazı / Danışma Kurulumuzun ve bu sayımızda hakemlik yapan değerli<br />

akademisyenlerin titiz çalışmaları neticesinde sizlere yirminci sayımızda<br />

8 adet makale sunuyoruz.<br />

“Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-<br />

Prescott Filtresi” isimli makalenin sahibi Nur DİLBAZ ALACAHAN, Hodrick<br />

ve Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemini kullanarak<br />

kronik enflasyonist bir ortama sahip Türkiye makroekonomik yapısında<br />

çevrimsel ilişkileri incelemektedir. Çalışmada reel milli gelir ve enflasyon<br />

çevrimsel ilişkiyi açıklamakta iki uygun değişken olarak kullanılmaktadır.<br />

Yazar, 1998 (Q1)-<strong>20</strong>11(Q2) inceleme dönemi için elde edilen bulgular aracılığı<br />

ile Türkiye için uygulanan optimal λ parametresinin standart 1600<br />

değerinin çok altında olması gerektiğin iddia etmektedir.<br />

Ufuk GENCEL ve Elif KURU’nun “Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları<br />

Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi” isimli makalelerinde son yıllarda<br />

önemi giderek artan vergi kültürü kavramı incelenmektedir. Yazarlar bu<br />

çalışmalarında Türkiye’de <strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde uygulanan vergi politikaları<br />

ile vergi kültürünün etkileşimini inceleyerek vergi kültürü gelişimini<br />

değerlendirmektedir. Gencel ve Kuru bu dönemde vergi kültürünü<br />

artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli bir gelişme sağlanamadığı<br />

sonucuna varmışlardır.<br />

Süleyman Yaman KOÇAK ve Veli KAVSARA tarafından kaleme alınan<br />

“5302 sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar<br />

ve Çözüm Önerileri” isimli makalede İl Özel İdarelerinin gelişimi, yapısı,<br />

görevleri v.b. konularda bilgiler verilmiş ve sonrasında <strong>20</strong>05 yılında kabul<br />

edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile İl Özel İdarelerinde meydana<br />

gelen değişimler ve sorunlar üzerinde durulmuştur.<br />

Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN ve Berrin GÜZEL<br />

tarafından kaleme alınan “Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />

İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma” isimli makalede öncelikle<br />

psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık kavramlarına yer verilmiş, otel<br />

v


işletmelerinde çalışanlar üzerinde yapılan incelemede psikolojik kontratın<br />

ihlalinin çalışanların örgütsel bağlılığını etkilediği sonucuna varılmıştır.<br />

Cahide SINMAZ SÖNMEZ tarafından kaleme alınan “Demokrat Parti<br />

İktidarının İlk İcraatlarına bir Örnek: Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />

Kanun” isimli makalede, yazar 1950 yılında iktidara gelen Demokrat<br />

Parti’nin ilk icraatlarından biri olan “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />

Kanun”u ve bu af kanunda özellikle siyasi suçların affa dahil edilmemesinin<br />

Meclis’te, medyada ve kamuoyunda nasıl yankı bulduğunu incelemiştir<br />

Halil BİLECEN, Eyyub Yunus KİBİS “Economic Growth and Democracy”<br />

(Ekonomik Büyüme ve Demokrasi) isimli makalesinde, Johansen<br />

co-integration ve Vector Error-Correction (VECM) modellerini kullanarak<br />

Türkiye’de 1980 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> arasında, ekonomik büyüme ile demokrasi<br />

arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Yazar Türkiye’de ekonomik büyüme ve demokrasi<br />

arasında, anılan dönemlerde, Türkiye’de ekonomik büyüme ve<br />

demokrasi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu sonucuna varmaktadır.<br />

“The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European<br />

Union (EU): A Short Term Analysis” başlıklı makalesinde Adnan Çimen,<br />

Türkiye’nin olası Avrupa Birliği üyeliğinin Avrupa Birliği Ekonomisi üzerine<br />

muhtemel etkilerini incelemektedir. Yazara göre, günümüz koşulları<br />

altında gerçekleşecek bir üyeliğin Avrupa kuşkucularının sandığı gibi çok<br />

büyük bir olumsuz etkisi olmayacak, üyeliğin ilk yıllarında ortaya çıkan<br />

maliyetler sonraki yıllarda yaşanan olumlu gelişmelerle telafi edilebilecektir.<br />

Nilgün SERİM’in “The Causes of the Financial Crisis That Began in<br />

the 16th Century and Continued until the Tanzimat Era in the Ottoman<br />

Empire” (Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan Tanzimat’a<br />

Kadar Süren Mali Bunalımın Nedenleri) isimli makalesinde, Osmanlı İmparatorluğu<br />

döneminde başlayan mali krizi Osmanlı’nın Batı’nın gelişen<br />

uygarlığına uyum sağlayamamasına, bunun sonucu olarak da yeni keşifler<br />

sonucunda Anadolu ve Akdeniz’deki ticaret yollarının değişmesine ve<br />

Osmanlı’nın iktidarı kaybetmemek adına reform ve sosyal gelişmelere izin<br />

vermemesinin imparatorluğun sonunu hazırladığı sonucuna ulaşmaktadır.<br />

Bu sayımızda bir adet kitap tahlili de yer alıyor. Sebahattin YILDIZ,<br />

Güney Florida Üniversitesi’nde Otel ve Restoran Yönetimi Profesörü olan<br />

John R. Walker tarafından yazılan “Introduction to Hospitality Management”<br />

isimli kitabı incelemektedir.<br />

vi<br />

En içten saygılarımızla bir sonraki sayıda buluşmak temennisiyle,<br />

Editörler<br />

Ağustos <strong>20</strong>12


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 7-28, <strong>20</strong>12<br />

Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı<br />

(1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Nur DİLBAZ ALACAHAN*<br />

Özet<br />

Makroekonomik yapıda çevrimsel ilişkilerin incelenmesinin önemi büyüktür.<br />

Türkiye ekonomisindeki kronik enflasyonist ortam düşünüldüğünde<br />

bu ilişkinin incelenmesinde reel milli gelir ve enflasyon çevrimsel<br />

ilişkiyi açıklamakta oldukça iyi iki uygun değişken olmaktadır. Çalışmada<br />

Hodrick ve Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemi<br />

kullanılmıştır. İş çevrimleri analizinde HP filtresinde optimal parametre<br />

seçimi önemli ve gerekli olduğu için 1998Q1-<strong>20</strong>11Q2 inceleme dönemi<br />

için elde edilen bulgular λ=1600, λ=98 ve λ=19 değerleri seçilerek<br />

karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak Türkiye için uygulanan optimal λ parametresinin<br />

standart 1600 değerinin çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />

Anahtar Kelimeler: İş Çevrimleri, Reel Gelir, Enflasyon, HP Filtresi<br />

1. GİRİŞ<br />

Sanayi Devrimi ile birlikte dünya ekonomilerinde farklı gelişmeler gözlenmiştir.<br />

Devrim öncesi tesadüfi (random) değişmeler dikkati çekmezken,<br />

devrim sonrası bu değişmeleri inceleme, sebeplerini araştırma gayreti içerisine<br />

girilmiştir. Dönem yaklaşımları çeşitli görüşler ortaya atarak konjontürel<br />

dalgalanmaları anlamaya/anlatmaya çalışmıştır. Dalgalanmalar<br />

üretim, istihdam, yatırım, tüketim, fiyatlar gibi makro değişkenler üzerinde<br />

görülmektedir. Bir dönemin “Nominal Değişkenler Reel Değişkenleri<br />

Etkilemez” savı (paranın yansızlığı) tekrar incelemeye alınmış, reel değişkenlerin<br />

etkilenme kaynağı araştırılmaya çalışılmıştır. Burada aktarım<br />

mekanizmaları devreye girmiştir. 1990’lı yıllarda geleneksel görüşlere sıkı<br />

sıkı bağlı olan Yeni Klasikler geleneksel görüşlerle bağdaşır bir şekilde<br />

* Arş. Gör. Dr. Nur Dilbaz Alacahan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İİBF, İktisat<br />

Bölümü, n_dilbaz@comu.edu.tr<br />

7


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

dalgalanmaları açıklamaya çalışmıştır. Yeni Klasik iktisatçıların en önemli<br />

isimlerinden olan Lucas rekabet piyasalarında piyasa aktörlerinin kararlarını<br />

eksik bilgi ortamında oluşturduklarından hareketle iş çevrimlerini<br />

yorumlamıştır. Ancak bu görüşe çeşitli eleştiriler olmuştur. Bunun üzerine<br />

rasyonel beklentileri kabul ederek iş çevrimlerini açıklayan Yeni Keynesciler<br />

fiyat ve ücret katılıklarını savunmuşlardır. Fakat bu görüş de katılıkların<br />

mikro temelleri üzerinde durmamıştır. Yeni Klasik görüşe yapılan<br />

eleştiriler sonucunda yeni klasik iktisatçılar iş çevrimlerini teknolojik gelişmelerle<br />

ilişkilendirerek Reel İş Çevrimleri Teorisi’ni ortaya atmışlardır.<br />

Her ekolün dalgalanmaları araştırmalarındaki sebep; ekonomide arz<br />

yanlı politikaların mı yoksa talep yanlı politikaların mı uygulanacağı konusuna<br />

ışık tutacağı içindir. Örneğin enflasyon ile reel milli gelir arasında<br />

ters çevrimsel (counter-cyclical) bir ilişki bulunduğu takdirde arz yanlı<br />

politikaların ekonomide uygulanma açısından uygun olacağı tersi öncü<br />

çevrimsel (pro-cyclical) durumunda ise talep yanlı keynesyen politikaların<br />

uygulanması gerektiği ortaya çıkacaktır.<br />

Lucas beklenmedik fiyat gelişmelerini açıkladığı modelde fiyatların<br />

genellikle öncü çevrimsel bir ilişki gösterdiğini vurgulamaktadır. Chadha<br />

ve Prasad ve Fiorita ve Kollintzas G-7 ülkeleri için fiyat düzeyinin tersçevrimsel<br />

bir yapıda olduğunu tahmin etmektedir. Kydland ve Prescott<br />

ABD ekonomisi için, Backus ve Kehoe <strong>10</strong> gelişmiş ülke ekonomisi için,<br />

Serletis ve Krause ABD ekonomisi için, Cashin ve Ouliaris Avustralya<br />

ekonomisi için reel üretim ile fiyatlar arasındaki ters-çevrimsel ilişkinin<br />

varlığını göstermektedir. Lopez vd. İspanya ekonomisi iş çevrimleri için<br />

enflasyonun arz-çekişli olduğunu gözlemektedir. Rand ve Tarp bir dizi<br />

(15) gelişmekte olan ülke ekonomisi için iş çevrimlerini arz yönlü olarak<br />

açıklamaktadır. Kydland ve Zarazaga Latin Amerika ülkeleri iş çevrimleri<br />

için ve Agénor vd. Türkiye ekonomisini de içeren pek çok gelişmekte olan<br />

ülke ekonomisi için reel çıktının çevrimsel bileşeni ve enflasyon arasında<br />

ters çevrimsel bir ilişkinin bulunduğunu söylemektedir.<br />

Ancak yapılan çalışmaların genelinde ABD ekonomisi için uygun<br />

görülen λ =1600 değeri seçilmiştir. Her ne kadar gelişmiş ülkeler için bu<br />

değerin uygunluğunun tartışılması gerekmese de gelişmekte olan ülkeler<br />

için bu değerin ne olması gerektiği üzerinde durulmasında fayda olmaktadır.<br />

Çünkü olması gerektiğinden büyük bir λ değeri çevrimsel hareket<br />

bileşeninin trend değerinden daha fazla saptığını göstermekte ve gelişmekte<br />

olan ülkelerdeki çevrimleri analiz edebilme sorununu gündeme<br />

getirmektedir. Bu nedenle yapılan çalışmalarda λ değerinin ne olması<br />

gerektiği üzerinde durulmuştur. Pedersen yöntemiyle optimal λ değeri<br />

8


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

tahmin edildiğinde λ parametresinin 98 olduğu görülmüştür. Dermoune<br />

ve diğerleri yöntemiyle λ parametresi 19 olarak bulunmuştur. Rand ve<br />

Tarp çalışmasında bir dizi gelişmekte olan ülke için Pedersen yöntemiyle<br />

düzgünleştirme parametresi tahmin ederek ortalama çevrim uzunlukları<br />

6 seneden küçük olan bu ülkeler için λ değerlerinin 3<strong>10</strong>–340 arasında değiştiğini<br />

gözlemlemişlerdir. Du-Toit çalışmasında, Güney Afrika için aynı<br />

yöntemle düzgünleştirme parametresi 352 olarak tahmin etmiştir.<br />

Çalışmada öncelikle iş çevrimleri kuramının metodolojisi verildikten<br />

sonra Türkiye ekonomisi tarafından tanıklık edilen iş çevrimleri, λ =1600<br />

ve λ =98 λ =19 değerleriyle reel gelirin ve enflasyonun çevrimsel bileşenleri<br />

dikkate alınarak incelenmiştir. Bu amaçla çevrimsel ilişkiler HP filtreleme<br />

yöntemi kullanılarak araştırılmıştır.<br />

2. İŞ ÇEVRİMLERİ KURAMININ ÖZET BİR METODOLOJİK<br />

AÇIKLAMASI<br />

Piyasadaki bir mal aşağı yönlü talep ve yukarı yönlü arz eğrisi tarafından<br />

tanımlanmaktadır. Malın fiyatı ise arz miktarının talep miktarına eşitlendiği<br />

yerde oluşmaktadır. Bu gidişat Walras’ın Genel Dengesi’ni (Walrasian<br />

General Equilibrium) güçlendirmektedir. Fiyatlar her piyasada eş anlı arz<br />

ve talebin eşitlenmesini ayarlamaktadır.<br />

(Veri bir fiyat setinde, talep edilen mal ve hizmetlerin toplam değeri<br />

arz edilen mal ve hizmetlerin toplam değerine eşittir). Genel denge sistemi<br />

satılan bütün mal ve hizmet miktarlarını ve nispi fiyatlarını belirlemektedir.<br />

En önemli teorik sonuç Görünmez El’in (invisible hand) varlığıdır. Bu<br />

durum paranın varlığından bahsetmeksizin istihdamın, üretimin ve nispi<br />

fiyatların nasıl belirlendiğini açıklamaktadır. Parayı modele eklemenin en<br />

basit yolu para talep dalgalanmalarını ve para arzını dışsal belirtmektir.<br />

Para talebi fiyat ve üretim seviyelerine bağlı olmaktadır. Üretim seviyesi<br />

Walrasyan Denge’de belirtilmektedir. Ancak fiyat seviyesi para piyasasında<br />

arz ve talep eşitliğinde ayarlanabilmektedir. Bu para tanımı klasik dikotomiye<br />

(para yansızlığına) sebep olmuştur. Reel faizi de içeren, nispi fiyatlar,<br />

üretim ve istihdam gibi reel değişkenler Walrasyan sistem tarafından<br />

belirlenmektedir. Nominal faiz, nominal ücret, fiyat seviyesi, para arzı gibi<br />

nominal değişkenler para piyasasında belirlenmektedir. Nominal değişkenler<br />

reel değişkenleri etkilemediği için para piyasası önemli değildir. Bu<br />

klasik görüş pek çok tartışmayı gün yüzüne çıkarmıştır 1 . Her arzın kendi<br />

1 N. Gregory Mankiw, “Real Business Cycles: A New Keynesian Perspective,”, The Journal<br />

of Economic Perspectives, Vol. 3, No. 3 (Summer, 1989), pp.79-80.<br />

9


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

talebini yarattığını söyleyen “Say Kanunu” fiyatların, ücretlerin ve faizin<br />

esnek olması nedeniyle ekonomideki dengesizliklerin kısa süreli olacağını<br />

ileri sürerek iş çevrimlerini açıklamaya çalışmamıştır.<br />

İş çevrimleri ile ilgili çalışmalar ilk olarak 19<strong>20</strong>’li ve 1940’lı yılları arasında<br />

gelişme göstermiştir. Sistematik araştırmalarda Mitchell, Frisch,<br />

Slutzky, Burns ve Mitchell, Koopmans’in çalışmaları öncü olmuştur.<br />

Ragnar Frisch tesadüfi şokları (random shocks) içeren fark denklemlerine<br />

neden olan iş çevrimlerini geliştirmiştir. Tesadüfi şoklardaki itici<br />

kuvvetler arasındaki farkları ve yayılma zamanlarını ayırt etmiştir. Eugen<br />

Slutzky’e göre iş çevrimleri tesadüfi nedenlerden ortaya çıkmıştır.<br />

Stokastik fark denklemlerini kullanmıştır. Arthur F. Burns ve Wesley C.<br />

Mitchell’e göre; iş çevrimleri iş çevrelerinde çalışmaların organize edildiği<br />

yurtiçi toplam ekonomik faaliyetlerde ortaya çıkan bir çeşit dalgalanma<br />

şeklidir. Bir çevrim, pek çok ekonomik faaliyetle aynı zamanda gerçekleşen<br />

genişlemelerden, benzer şekilde takip edilen genel durgunluklardan,<br />

daralmalardan ve bir sonraki çevrimin genişleme evresine dönüşen canlanmalardan<br />

oluşmaktadır. İş çevrimlerinin süresi bir yıldan on yıla veya<br />

on iki yıla kadar değişmektedir 2 . Burns and Mitchell iş çevrimlerini açıklarken<br />

bireysel ekonomik değişkenler arasındaki birlikteliğe bakmışlardır.<br />

Önemli olan seriler arasındaki birlikteliğin nedenleridir. Analizlerinde<br />

taşıma hizmetleri, bankacılık işlemleri, faiz oranları, fiyatlar, gelir ve çıktının<br />

ölçülmesini içeren yüzlerce serinin uygunluğu ile ilgilenmişlerdir 3 .<br />

Koopmans Mitchell ve Burns’un çalışmasına iki basit eleştiri getirmiştir.<br />

İlk eleştiri çalışmanın teorik temellere dayanmaması, diğeri ise değişkenlerin<br />

dağılımları hakkında kesin varsayımların olmamasıdır 4 .<br />

Keynesyen makroekonomi ücret ve fiyatların piyasaların temizlenmesi<br />

ile ayarlanması varsayımını terk ederek klasik dikotomiyi yıkmıştır.<br />

Ücret ve fiyatların esnek olmadığını kabul eden bir makroekonomik<br />

model klasik dikotomiyi ve paranın etkinsizliği görüşünü yok etmiştir 5 .<br />

1960’lı yıllarda hüküm süren Keynesyen modeller toplam talebi kontrol<br />

etmek için maliye ve para politikalarını uygulayan gerekli tüm araçları<br />

sağlamaktadır. Toplam talebin aşırı olduğu durumda enflasyon meydana<br />

gelmekte, talep yetersizliğinde ise işsizliğin ortaya çıktığı görülmektedir.<br />

2 Finn E. Kydland and Edward C. Prescott, “Business Cycles: Real Facts and a Monetary<br />

Myth”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review, c.14,1990, pp. 1-4.<br />

3 Diebold, F.X. and Rudebusch, G. “Measuring Business Cycles: A Modern Perspective,”<br />

Review of Economics and Statistics, 78, (1996), p.67.<br />

4 Kydland and Prescott A.g.e. p.4.<br />

5 Mankiw A.g.e. p.80.<br />

<strong>10</strong>


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Politika yapıcıları tarafından karşılaşılan bu dilemma enflasyon ve işsizlik<br />

arasında bir tradeoff un (Phillips Eğrisi) varlığını göstermektedir. (Keynes<br />

yatırımları girişimcilerin iyimser ve kötümser ruhi durumları ile ilişkilendirirken,<br />

iş çevrimlerinin sebebini ima etmiş bulunmaktadır. Ancak bu yılların<br />

dünya ekonomisinin canlanma yaşadığı dönemler olması nedeniyle<br />

iş çevrimlerine ilgi fazla olmamıştır). 1970’li yıllarda yüksek enflasyonların<br />

ortaya çıkması pek çok ekonomisti iş çevrimleri konusunda araştırma yapmaya<br />

zorlamıştır. Bu süreçte maliye ve para politikalarındaki değişimleri<br />

ekonomik faaliyetlerdeki değişimleri anlamada basit Keynesyen modeller<br />

yetersiz kalmıştır. Artık ciddiye alınmayan teorik temelleri yetersiz kalsa<br />

da Keynesyen ekonomi ampirik başarılar elde etmiştir. Keynesyen yorumdaki<br />

temel hatanın mikro temellere dayanmamış olduğunu Milton Friedman<br />

belirtmiştir. Friedman uzun dönemde Phillips Eğrisi’nin dikey (vertical)<br />

olduğunu yani geleneksel microekonomik prensiplerin parasal gelir<br />

ve nominal fiyatlarda sıfırıncı dereceden homojen olan reel arz ve talepten<br />

kaynaklandığı bireylerin fayda firmaların kar maksimizasyonundan oluştuğunu<br />

ifade etmiştir. Sürdürülebilir bir enflasyonun mal arz ve talebi ile<br />

uyumlu olması gerekmektedir. Ekonomideki dalgalanmaların sebebinin<br />

genellikle para arzındaki düzensizlikten kaynaklandığı belirtilmektedir.<br />

Para miktarındaki değişim uygulanan politikalardan kaynaklanmaktadır.<br />

İş çevrimlerinin sebebi büyük ölçüde piyasa dışı (egzojen) gelişmelerdir.<br />

Lucas uygulanacak politikalar hakkındaki beklentilerin şimdiki kararları<br />

etkileyeceğini vurgulamaktadır. Ekonomik dalgalanmalar kişilerin fiyat<br />

düzeyini öngörmedeki hatalarından kaynaklanmaktadır. İş çevrimlerini<br />

gayri safi milli hasılanın trend bileşeni etrafındaki dönemsel ya da büyüklük<br />

olarak tekdüzelik göstermeyen dalgalanmalar ile ilişkilendirmekte ve<br />

bu sürecin doğal bilimlerdeki tam olarak belirlenebilen (deterministic)<br />

dalgalanma hareketlerinden ziyade olasılıklı (stochastic) bir süreç dahilinde<br />

dağılım gösteren fark eşitlikleri ile tanımlanabileceğini belirtmektedir.<br />

Böylelikle Keynesyen analiz tarafından kullanılan davranışsal ilişkiler<br />

değiştirilmiştir 6 . Ancak Lucas modelinde sadece öngörülmeyen paranın<br />

reel çıktıyı etkileyeceği görüşünün uygulamadaki zayıflığı ekonomistleri<br />

paranın iş çevrimlerindeki rolünü ve para ile çevrimler arası ilişkileri<br />

incelemeye yöneltmiştir. Sadece para arzında öngörülmeyen değişiklikler<br />

üretimi etkilememekte aynı zamanda para stokundaki değişikliklerin de<br />

etkisi görülmektedir. Bu nedenle bazı ekonomistler üretimdeki değişikliklerin<br />

para arzında değişiklik meydana getirebileceğini öne sürmektedir.<br />

Üretimin artması sonucu banka sisteminin yüksek harcamaları finanse<br />

edebilmek için para arzını artırması bu duruma örnek verilebilmektedir.<br />

6 Charles I. Plosser, “Understanding Real Business Cycles”, Journal of Economic Perspectives,<br />

Volume3, Number3 - Summer 1989, pp.51-52.<br />

11


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Para arzı değişikliklerinin iş çevrimlerine neden olmayacağı görüşü dalgalanmaların<br />

nedenlerini araştırma gereğini doğurmuştur. Parasal iş çevrimlerinden<br />

reel iş çevrimlerine geçiş süreci başlamıştır 7 .<br />

1980’li yılların sonları ve 1990’lı yılların başlarında iş çevrimlerine yönelik<br />

çalışmalar yoğunlaşmıştır. Yeni Klasik Makroekonomi iş çevrimleri<br />

teorilerinin canlanmasına neden olmuştur. İş çevrimlerine neden olarak<br />

parasal yanılmaları, nominal şokları, eksik bilgiyi vurgulamaktadır. Keynesyen<br />

yaklaşıma bir meydan okuma görünümünde olması Reel İş Çevrimleri<br />

Teorisi (Real Business Cycles Theory) ile ilgilenen Yeni Keynesyen<br />

yaklaşımının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yeni Keynesyen yaklaşım<br />

rasyonel beklentileri kabul etmekte fakat Yeni klasiklerin tersine tam rekabetten<br />

ziyade eksik rekabeti vurgulamaktadır. Ancak Yeni Keynesyen yaklaşımın<br />

aksine tam rekabetçi ekonomiler reel şoklara maruz kalmaktadır 8 .<br />

RBCT Kyland ve Prescott ve Long ve Plosser, King ve Plosser, Kydland<br />

ve Prescott, Backus v.d, Chari vd. ve Rebelo yaptıkları çalışmalarla doğmuştur.<br />

Bu kuramın amacı çevrimsel dalgalanmaları oluşturan yayılma<br />

mekanizmaları ile onların kaynaklarının belirtilmesini açıklamaktır 9 .<br />

RBCT’nin gelişimi mikro temellere dayandırılmaktadır. Makroekonomik<br />

dalgalanmalar bireylerin karar verme maksimizasyonu sonrası oluşmaktadır.<br />

Bireysel aktörlerin çözümü oluşturan tutarlı kararları ekonomiye<br />

etki etmektedir <strong>10</strong> . Geleneksel İş Çevrim Teorileri’nin tersine toplam arz,<br />

toplam talep, para arzı gibi faktörleri kullanarak çevrimsel dalgalanmaları<br />

açıklamaya çalışmamaktadır. Bunun yerine faktör üretiminde beklenmeyen<br />

değişmelere optimal cevaplar (teknolojik şoklar gibi..) bulmaya çalışmaktadır.<br />

RBCT’e göre üretim fonksiyonundaki dalgalanmalar dışsal şoklar tarafından<br />

meydana gelmektedir. Ekonomideki aktör davranışları, tüketimin<br />

ve yatırımın çıktıda oluşan direkt şoklara etkisini belirtmektedir. İşgücünün<br />

marjinal verimliliği etkilendiği için istihdamda dalgalanmalar görülmektedir<br />

11 .<br />

7 Rudiger Dornbush and Fischer Stanley Makroekonomi McGraw-Hill-Akademi Yayını-<br />

İstanbul 1998, 1.Baskı, ISBN: 0-07-115683-6, Çeviri Editörü: Erhan Yıldırım, Çevirenler:<br />

Salih Ak, Mahir Fisunoğlu, Refia Yıldırım, s.251.<br />

8 George W. Stadler, “Reel Business Cycles”, Journal of Economic Literature, Vol. 32,<br />

No.4, 1994, pp.1750.<br />

9 Pene Kalulumia and Francine Nyankiye, “Labor Adjusment Costs, Macroeconomic<br />

Shocks and Reel Business Cycles in a Small OPen Economy”, Journal of Macroeconomics,<br />

Fall <strong>20</strong>00, Vol.22, No.4, p. 671.<br />

<strong>10</strong> Stadler A.g.e. p.1753.<br />

11 Jeremy Greenwood, Zvi Hercowitz and Gregory W. Huffman, “ Investment, Capacity<br />

Utilization, and the Real Business Cycle”, The American Economic Review, Vol. 78, No.<br />

3 (Jun., 1988), p.402.<br />

12


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

RBCT ekonomik faaliyetlerdeki değişikliklere karşı rasyonel birey<br />

maksimizasyonunun nasıl cevap verdiği ve bu cevapların üretim dengesine<br />

nasıl etki ettiği soruları ile ilgilenmektedir. Bu soruların cevaplandırılması<br />

için ekonomik faaliyetlerin özellikleri ve zamanla nasıl ortaya çıktığının<br />

bilinmesi gerekmektedir 12 . Reel iş çevrimleri üretim ve istihdamdaki<br />

dalgalanmaları, hızla uyarlanan ve dengede kalan piyasaların reel şoklardan<br />

etkilenmesine bağlamaktadır 13 .<br />

Şekil: 1 Konjonktürel Dalgalanmalar<br />

Bu dalgalanmalar karşısında bireyler tüketimlerini ve emek arzlarını<br />

akılcı bir şekilde değiştirmektedir. Bu teoriye göre mevcut üretim teknolojilerindeki<br />

değişikliklere yönelik aktörlerin cevabı akılcı ve yeterli olmaktadır<br />

14 .<br />

RBCT neoklasik iktisadın varsayımlarını kabul etmektedir. Fiyat ve<br />

ücretlerin esnekliğini, rasyonel beklentileri ve piyasa temizliğini benimsemektedir.<br />

Tam istihdamda denge söz konusudur. Para yansızdır. Dalgalanmalara<br />

neden olan üretim teknolojisi (teknolojik şoklar; petrol fiyatlarındaki<br />

artış, kötü hava koşulları) ve maliye politikasındaki değişikliklerdir.<br />

Nominal değişkenler reel değişkenleri etkilememektedir.<br />

Ekonomide sonsuz yaşama sahip benzer bireyler bulunmaktadır. Temsili<br />

bir hanehalkı ve temsili bir firma vardır. Bu ajanlar belirlenmiş amaç<br />

fonksiyonlarını veri teknoloji ve kaynak kısıtları altında optimize etmekte-<br />

12 Kalulumia and Nyankiye A.g.e. p.53.<br />

13 Dornbush, Stanley A.g.e. p.251.<br />

14 Mankiw A.g.e. p.79.<br />

13


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

dir. Bütün ajanlar rasyonel beklentilere sahiptir. Para yansızdır. Asimetrik<br />

enformasyon yoktur. Piyasalardaki bilgilere bireyler istediklerinde ulaşabilmektedir.<br />

Eksik bilgi söz konusu değildir 15 .<br />

Makroekonomik değişkenlerin çoğunun birlikte hareket ettiği görülmektedir.<br />

Çevrimler üzerindeki ekonomik serilerin birlikte hareketliliği<br />

söz konusudur. Ekonomik aktivitelerdeki dalgalanmalar devamlılık<br />

göstermektedir. Aktivitelerin ortalama ve trend değerlerinden sapmalar<br />

önemli bir zaman almaktadır. İş çevrimlerindeki genişleme ve daralma<br />

arasındaki değişim oldukça yavaş olmakta ve ekonominin tamamına yayılmaktadır<br />

16 .<br />

RBCT, çevrimlerin teknoloji ve üretimdeki tesadüfi değişmelerden<br />

meydana geldiğini savunmaktadır. RBCT’de Ragnar Frisch ve Eugen<br />

Slutzky durağan denge durumundan sapmalara neden olan itki mekanizması<br />

ile bir süre durağan denge durumunda sapmalara neden olan yayılma<br />

mekanizması arasındaki farkı ortaya koymuştur. Dışsal verimlilik<br />

şokları başlıca itki mekanizmasıdır 17 .<br />

Verimlilik şokları veri miktarda girdi ile çıktı düzeyini değiştiren şoklardır<br />

18 . Bu yaklaşıma göre teknolojik şoklar ekonomiyi genişleten pozitif<br />

şoklar ve ekonomiyi daraltan negatif şoklar olmak üzere iki çeşittir. Pozitif<br />

şoklar toplam arz eğrisini (AS) sağa, negatif şoklar ise sola kaydırmaktadır.<br />

Negatif şokla birlikte beklentiler olumsuz etkilenecek, firmaların emek<br />

talebi gerilediği için istihdam daralacak, ücretler azalacaktır. Aynı şekilde<br />

toplam talep eğrisi (AD) de sola kayarak fiyatlar genel seviyesini yükseltmiş<br />

olacaktır. Pozitif şoklarda ise tersi durum yaşanacaktır. Aşağıdaki şekillerde<br />

negatif ve pozitif şokların etkileri gösterilmektedir:<br />

15 Stadler A.g.e. p.1753.<br />

16 Francis X. Diebold and Glenn D. Rudebusch “Five Questions About Business Cycles”,<br />

FRBSF Economic Review <strong>20</strong>01. (Çevrimiçi) http://www.frbsf.org/publications/economics/review/<strong>20</strong>01/article1.<strong>pdf</strong>.<br />

07.02.<strong>20</strong>11. p.6.<br />

17 A.e. pp.1752-1753.<br />

18 Dornbush, Stanley A.g.e. p.253.<br />

14


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Şekil:2 Negatif Şok Etkisi<br />

Şekil:3 Pozitif Şok Etkisi<br />

Pozitif şok etkisi ile ücret artışlarından faydalanmak isteyen kişiler<br />

daha çok çalışarak çıktı düzeyini de artıracaktır. Ayrıca daha fazla yatırım<br />

yapıldığı için pozitif etki gelecek dönemlere de yayılmış olacaktır. Pozitif<br />

bir şokla istihdam, üretim, tüketim ve yatırımlar artmış olacaktır.<br />

Verimlilik şokları işgücü prodüktivitesine ve boş zaman maliyetlerine<br />

karşılık istihdamın artırılması ve düzgünleştirilmiş tüketimin (smooth<br />

consumption) sağlanması amacıyla yatırımını ve tasarrufunu ayarlayan<br />

rasyonel bireylerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ancak bu durumun<br />

istihdamda, yatırımda ve tüketimde konjonktürel dalgalanmalar yaratması<br />

uygulamada yapay olduğunu göstermektedir 19 .<br />

Üretim fonksiyonunu yukarı ve aşağı kaydıran teknolojik şoklar çevrimleri<br />

oluşturmaktadır. Şokların çıktı üzerindeki etkisi Dönemlerarası<br />

Boş Zaman İkamesi (intertemporal substitution of leisure) tarafından açıklanmaktadır.<br />

Verimlilikteki bir artış istihdamın artmasına neden olarak<br />

boş zaman maliyetini artırmaktadır. Şokların etkileri yayılma mekanizması<br />

tarafından genişlemektedir. Genişlemenin sebebi; çıktıdaki artışın sermaye<br />

stoklarında ve yatırımda kısmi bir artış olarak görülmesi sonucu, bireylerin<br />

tüketim artışlarını istemesidir. Genişlemenin diğer sebebi; yatırım<br />

sürecindeki bir gecikmenin gelecekteki yatırımı etkileyerek bir şoka neden<br />

olmasıdır. Diğer bir sebep ise; bireylerin ücretlerdeki geçici değişmelere<br />

karşılık dönemlerarası boş zaman ikamesine yönelmeleridir. Bireyler ücretler<br />

düştüğünde daha fazla boş zaman kullanarak, ücretlerin yükseldiği<br />

durumdaki fazla çalışmalarını telafi etmektedirler. (Dönemlerarası boş<br />

19 Enrıque G. Mendoza “Real Business Cycles in a Small Open Economy”, The American<br />

Economic Review, Vol. 81, No. 4 (Sep., 1991), p.797.<br />

15


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

zamanın ikamesi ile ücretlerdeki küçük değişikliklere karşılık büyük çıktı<br />

etkileri yaratılabilmektedir <strong>20</strong> ). Bir diğer sebep; firmaların talepteki beklenmeyen<br />

değişmelerle karşılaşması durumunda stokları kullanabilmesidir.<br />

Stoklar tüketildiğinde ve marjinal maliyet artışları ile karşılaşıldığında<br />

stok artırımına gidilerek birkaç dönem çıktı artırımı sağlanabilmektedir.<br />

RBC ikinci ve üçüncü yayılma mekanizmalarına odaklanmaktadır 21 .<br />

Reel iş çevrimleri kalıcı teknoloji şoklarıyla ya da trend GSMH’ye gelen<br />

şoklarla açıklanabilmektedir. Teknoloji şokları firmalar ve hanehalkları<br />

için büyük önem arz etmektedir. Şokları firmalar ve hanehalkları dikkate<br />

almaktadır. Faktör fiyatlarına ve toplam faktör verimliliğine yönelik şoklar<br />

farkına varıldıktan sonra hanehalkları tasarruf ve tüketimleri optimal düzeyde<br />

tutan ve emek arzlarını maksimize eden faydayı sağlamaya, firmalar<br />

ise emek taleplerini maksimize eden karları sağlamaya yönelmektedir.<br />

Teknoloji Şoklarına Karşı Temsili Firma Durumu<br />

Temsili firma uluslararası ticarete konu olan nihai mal üretmek için girdi<br />

olarak işgücünü ve sermayeyi kullanmaktadır. Üretim Cobb-Douglas üretim<br />

fonksiyonu ile gerçekleşmektedir 22 .<br />

y t<br />

= Atk α t-1 [(1+ γ)t l t<br />

] 1-α , 0


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Teknoloji Şoklarına Karşı Temsili Hanehalkı Durumu<br />

Temsili hanehalkının kendi sermayeleri vardır. Bu sermayeyi belli bir oran<br />

karşılığında firmaya kiralamaktadır. Hanehalkına çalışma zamanları ile<br />

boş zamanları konusunda bir tercih yapma hakkı sunulmuştur. Ayrıca<br />

dünyanın her yerinde aynı faizi uygulayan bonolara ulaşma hakkı da verilmiştir.<br />

Dış sermaye piyasalarından borçlanabilmektedir. Hanehalkı faydayı<br />

tüketimden c t<br />

ve boş zamandan h t<br />

’den türetmektedir. Hanehalkının<br />

fayda ençoklama problemi iki farklı fayda fonksiyonu ile incelenebilmektedir<br />

23 ;<br />

U(c t,<br />

l t<br />

) = [(c t<br />

γ<br />

(1-l t<br />

)1-γ) 1-σ] /(1-σ) (Cobb-Douglas)<br />

U(c t<br />

,l t<br />

) = [(c γ t - τ Γ t-1 l υ t )1-σ ]/(1-σ). (GHH)<br />

Greenwood, Huffman, ve Hercowitz (1988) denkleminde gösterilen<br />

emek arzının tüketime değil teknolojik şoka bağlı olduğudur. Teknolojik<br />

şokla birlikte emek talebi değişerek çalışma saatleri üzerinde etkili olabilecektir.<br />

Temsili bir hanehalkı dış sermaye piyasalarından borçlanmasına<br />

izin verilmektedir. Sabit sermaye yatırımı sabit sermaye stoku Kt’nin değismesinden<br />

ileri gelen bir maliyet ödenmesine bağlıdır (φ(Kt)) (adjustment<br />

costs). Böylelikle bono alımları bt da aynı tur bir reel maliyet odenmesine<br />

bağlıdır (ψ(bt)). Temsili hanehalkının t dönemindeki bütçe denklemi aşağıdaki<br />

gibidir:<br />

c t<br />

+ i t<br />

+ φ(K t<br />

) + b t+1<br />

+ ψ(b t<br />

) = w t<br />

l t<br />

+ r t<br />

K t<br />

+ R t<br />

b t<br />

Bu denklemde R t<br />

yükselen pazar ekonomisinin uluslararası sermaye<br />

piyasalarından aldığı borçlarda ödediği faiz oranı; r t<br />

de sabit sermaye hizmetleri<br />

için ödenen kira oranıdır.<br />

3. TÜRKİYE’DE REEL GELİR VE ENFLASYONUN ÇEVRİMSEL<br />

BİLEŞENLERİ<br />

Enflasyon ve reel gelirdeki çevrimselliğin incelenmesi Türkiye gibi uzun<br />

yıllar kronik enflasyonla mücadele etmiş bir ülke için uygulanacak politikaların<br />

belirlenmesi konusunda önemlidir. Counter-cyclical bir ilişki arz<br />

yanlı iş çevrim modellerinin, pro-cyclical bir ilişki ise talep yanlı iş çevrim<br />

modellerinin uygulanmasını gündeme taşımaktadır. Ayrıca ekonomik<br />

dalgalanmalarda dip ve zirve noktaları arasında çözümlemelere konu olabilecek<br />

çevrimlerin bileşenlerine ayrılması politika uygunluğu için gerekli<br />

olmaktadır.<br />

23 Sumru Altuğ, “Türkiye’de ve Yükselen Piyasa Ekonomilerinde İş Çevrimleri” (Çevrimiçi)<br />

http://home.ku.edu.tr/~saltug/altug0015.<strong>pdf</strong>. 03.03.<strong>20</strong>11, s.12.<br />

17


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Türkiye uzun yıllar boyunca yüksek enflasyon oranları ile karşı karşıya<br />

kalmış ve mücadele yolları aramıştır. Bazı yıllarda yüksek büyümelere<br />

rağmen düşük enflasyon oranları da gözlenmiştir. 1963-1967 dönemi<br />

düşük enflasyon oranına ulaşma açısından başarılı yıllar olmuştur. Başta<br />

Almanya ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde insan gücü kıtlığının yaşanması<br />

Türk işçilerinin ithaline sebep olmuş, bu durum enflasyonun düşmesini<br />

sağlamıştır. En yüksek büyüme hızı 1966 yılında %12 olarak gerçekleşmiştir.<br />

Ortalama %6.6’lık büyüme hızı ortalama %5.2’lik bir enflasyon oranı ile<br />

gerçekleşmiştir. Bu durum gelişen bir ekonomi için istikrar içinde büyümeyi<br />

ifade etmektedir. 1968-1972 dönemi boyunca yaşanan siyasal, sosyal<br />

ve ekonomik çalkantılara rağmen ortalama büyüme hızı %6.3 olarak gerçekleşmiştir.<br />

1970 sonrası dönemde ortalama büyüme hızlarındaki dalgalanmaların<br />

başlıca sebeplerinden biri reel sektörde belirsizliğin artmasıdır.<br />

1970’li yılların ikinci yarısında petrolün varil fiyatının 2.74 dolardan 11.65<br />

dolara yükselerek, döviz dar boğazına girilmiştir. 1973-1977 döneminde<br />

dış kaynak alımında tıkanmaya rağmen ülke ticari kredilerle ve dövize<br />

çevrilebilir mevduat ile borçlanmaya giderek ithalat hacmini artırmıştır.<br />

Bu yapay yöntemle ülke 1975-1976 yıllarında %8 civarında büyümüştür.<br />

1979 ve 1980 yıllarında enflasyon kontrolden çıkmıştır. Kamu açıklarının<br />

artması, açıkların kapatılması için borçlanmaya gidilmesi ve iç/dış borç faizlerinin<br />

artması 1980’li yıllarda enflasyonda üç haneye ulaşılmasının belli<br />

başlı nedenlerindedir. Kronik yüksek enflasyon sonucu kaynakların etkin<br />

kullanımı ve dağılımı olumsuz yönde etkilenmiştir. Bireyler uzun vadeli<br />

yatırımlarını kısa vadeli yatırımlara dönüştürmüşlerdir. Yaşanan döviz<br />

kıtlığı nedeniyle 24 Ocak 1980 İstikrar Programı’nda çözülmesi beklenen<br />

öncelikli sorun yükselen enflasyon olarak belirtilmiştir. İstikrar Programı’ndaki<br />

anti-enflasyonist ve dışa açılmayı özendiren önlemlerle ülke ekonomisi<br />

tekrar canlanmaya başlamıştır. Finansal piyasaların gelişmesi ve<br />

globalleşme sürecinin gerçekleşmesi ile dünyada olduğu gibi Türkiye’de<br />

de 1980’li yıllarda piyasa ekonomisi ön plana çıkmıştır. Piyasa ekonomisinin<br />

ön plana çıkması fiyat istikrarının önemini daha fazla vurgulamıştır.<br />

1980 yılında %<strong>10</strong>72 olan toptan eşya fiyatları İstikrar Programı’nın uygulanması<br />

ile 1981 yılında %36.7’ye, 1982 yılında %25.2’ye, 1983 yılında ise<br />

%30.4’ye düşmüştür. 1984’ten itibaren enflasyon düşme trendine girmiştir.<br />

1984 yılında %50.3 olarak gerçekleşen enflasyon oranı 1985 yılında %43.2,<br />

1986 yılında %29.6 oranında gerçekleşmiştir. 1986 yılından sonra enflasyon<br />

tekrar yükselmeye başlamış, 1987 seçimlerinin olması nedeniyle para<br />

ve maliye politikalarının gevşetilmesi, personel giderlerinin artırılması sonucu<br />

1988 yılında enflasyon %68.3 seviyesine çıkmıştır. 1989 dönüşümü ile<br />

dış finansal serbestliğe geçilmiştir. Böylelikle ülkeye aşırı bir yabancı sermaye<br />

girişi olmuştur. Seçimlerde izlenen politikalar da olumsuz etkilerini<br />

18


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

bir sonraki sene göstererek, 1989 yılında enflasyon rakamının %69.6’larda<br />

olmasına neden olmuştur. 1990’lı yıllar ekonomik istikrarsızlığın tekrar<br />

gündeme geldiği yıllar olmuştur. Yaşanan belirsizlikler sonucu ülkeden<br />

yabancı sermaye çıkışları yaşanmış, devalüasyon beklentisinin döviz talebini<br />

artırması sonucu döviz açıkları oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti<br />

Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri yetersiz hale gelmiştir. 1994 yılında<br />

faiz hadleri aşağıya çekilmeye çalışılmış ve bu durum krizle sonuçlanmıştır.<br />

Krizden çıkmak için 5 Nisan 1994’te bir istikrar paketi açıklanmıştır.<br />

Paketteki yapısal düzenlemenin özü kamu ekonomik kuruluşların özelleştirilmesine<br />

yöneliktir. Bütçe üzerindeki yükün azaltılması için sosyal<br />

güvenlik ve tarımın desteklenmesi için de tarımsal destekleme konuları<br />

yeniden düzenlenmek istenmiştir. Türkiye 1996 yılında %7.1 oranında ve<br />

1997 yılında ise %8 oranında bir büyüme gerçekleştirmiştir. 1996 yılında<br />

gerçekleşen enflasyon oranı %84.9, 1997 yılında ise bu oran %91 olmuştur.<br />

1998 yılına gelindiğinde büyüme hızı %3.9 düzeyine gerilemiştir. 1999<br />

yılında yaşanan deprem sonucunda ülke negatif bir büyüme içine girmiştir.<br />

Türkiye <strong>20</strong>01 yılında %9.5 oranında daralma yaşamış, gerçekleşen<br />

enflasyon rakamı %88.6 olmuştur. Daralmanın sebebi <strong>20</strong>00 Kasım, <strong>20</strong>01<br />

Şubat Krizleridir. Kriz sonrası dalgalı kur rejimine geçilmiş piyasalarda<br />

beklenen güven ortamı sağlanamamıştır. Belirsizlik uzun süre devam etmiş,<br />

bu durum döviz kuru ve faiz oranlarına yansımıştır. <strong>20</strong>01 yılının Ekim<br />

ayında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ek finansman imkânının gündeme<br />

gelmesi TL’nin yabancı paralar karşısında değerini artırmaya başlamıştır.<br />

<strong>20</strong>02 yılına gelindiğinde TCMB’nin bağımsızlığa kavuşması ile uygulanan<br />

para politikasının başarılı olması, yeni makroekonomik politikaların ve<br />

yapısal reformların yapılması sonucu ekonomi ciddi bir canlanma sürecine<br />

girmiş, enflasyon %30.8, büyüme %7.8 olarak gerçekleşmiştir. <strong>20</strong>03<br />

yılı büyümesi mal ve hizmet ihracatı ve iç talepteki canlanma ile %5 düzeyinde<br />

seyretmiştir. Irak Savaşı’nın etkisiyle artan döviz kurları ve petrol<br />

fiyatları ülkede enflasyonun maliyet yönlü olmasına neden olmuştur.<br />

<strong>20</strong>04 yılına gelindiğinde ise yüksek büyüme performansına devam edilmiş<br />

%9.9’luk bir büyüme gerçekleşmiştir. <strong>20</strong>04 sonrası yıllarda büyüme<br />

hızlarında düşüşler yaşanmıştır. Yüksek büyümenin sürdürülememesinin<br />

başlıca nedenleri iç talep ve borçlanmaya yönelik bir büyümenin olması,<br />

aşırı değerlenen TL, sürekli artan cari açıktır. Enflasyon rakamları ise <strong>20</strong>06<br />

yılının dışında tek hanelidir. Bu durumda <strong>20</strong>02 yılında uygulanmaya başlanan<br />

örtük enflasyon hedeflemesi ve tamamlayıcısı olarak <strong>20</strong>06 yılında<br />

uygulanmaya başlanan açık enflasyon hedeflemesi sonrası enflasyonun<br />

tek haneli rakamlara düştüğü görülmüştür. <strong>20</strong>07, <strong>20</strong>08, <strong>20</strong>09 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılları<br />

için büyüme hızları %4.7, 0.7, -4.8, 8.9 iken enflasyon oranları %5.94, 8.11,<br />

5.93, 8.87 olarak gerçekleşmiştir.<br />

19


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Yüksek enflasyon rakamlarında büyüme oranlarının düştüğü, hatta<br />

negatif düzeye indiği görülmektedir. Enflasyonist ortamda yatırımların<br />

gelecekteki karlılığı konusunda belirsizlikler yaşanmakta, yatırımlar azalmaktadır.<br />

Bu nedenle büyüme hızında düşmeler olmaktadır. Ayrıca enflasyon<br />

ülke parasının değer kazanmasına neden olarak ihracatın daha pahalı<br />

hale gelmesi sonucu dış ticaret açıklarını artırmaktadır. Phillips eğrisi<br />

kısa dönemde enflasyon ile büyüme arasında pozitif bir ilişki öngörse de<br />

uzun dönemde enflasyon oranının belirli bir düzeyi aşması sonucu enflasyon<br />

ve büyüme arasında negatif bir ilişki söz konusudur.<br />

Araştırmacıların pek çoğu Türkiye ekonomisindeki iş çevrimleri için<br />

büyüme ve enflasyonu incelemeye çalışmışlardır. Ateşoğlu ve Dutkowsky<br />

1960-1988 dönemleri arasında yıllık toplam çıktıyı belirleyen faiz, fiyat düzeyi/enflasyon<br />

verilerini kullanarak Türkiye ekonomisinin görünümünün<br />

basit bir RBC modelinin öngörüleriyle tutarlı bir yol izlediğini belirtmişlerdir.<br />

Para politikasının yansız olduğunu ve çıktının autoregressive trendli<br />

bir yapıya sahip olduğunu bulmuşlardır.<br />

Altuğ ve Yılmaz Türkiye’deki enflasyon şoklarının sanayi üretimince<br />

temsil edilen reel faaliyetlerdeki önemli negatif cevaplara neden olduğunu<br />

dinamik vektör ardışık bağlanım (dynamic vector autoregression) modelleriyle<br />

tahmin etmişlerdir.<br />

Alper 1978-1997 dönem arası aylık fiyat düzeyi, enflasyon ve faiz oranı<br />

verilerini kullanarak Türkiye ekonomisi için arz yanlı bir model uygulanması<br />

gereğini ortaya atarak ters çevrimsel bir ilişki bulmuştur. Benzer<br />

şekilde Alper 1987-<strong>20</strong>00 çeyrek verileri kullanarak hem fiyat düzeyi hem<br />

de enflasyonda meydana gelen ters çevrimsel ilişkilere değinmiştir. Talep<br />

yanlı iş çevrimlerinden ziyade arz yanlı iş çevrimlerinin uygunluğunu<br />

önermiştir. Bulgular verimlilik ve işgücü girdilerinin pro-cyclical olduğunu<br />

ancak bunların çıktı çevrimselliğine neden olmadığını göstermektedir.<br />

Uzun dönemli sermaye girişleri pro-cyclical olarak ortaya çıktığı için bir<br />

sorun olarak görülmekte ve arz yanlı modellere uygun bir çevrimselliğe<br />

neden olmaktadır.<br />

Metin-Özcan vd. 1969-1996 dönemi için yıllık veriler kullanmışlardır.<br />

Fiyat düzeyindeki değişmelerin reel gelirle oldukça güçlü negatif bir korelasyon<br />

içinde olduğunu belirtmişlerdir. Reel gelirle karşı karşıya kalan fiyat<br />

seviyelerindeki dalgalanmaların counter-cyclical bir yapıda olduğunu<br />

gözlemlemişlerdir.<br />

Karaca 1987-<strong>20</strong>02 dönemi için enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiyi<br />

çeyrek veriler kullanarak Granger nedensellik analizi tahmin sonuçları ile<br />

<strong>20</strong>


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

açıklamaya çalışmıştır. Enflasyondan büyümeye tek yönlü bir nedenselliği<br />

incelemiştir. Enflasyonun büyüme üzerinde negatif bir etkiye sahip olduğu<br />

analiz etmiştir.<br />

Dibooğlu ve Kibritçioğlu sınırlı sermaye hareketliliği ile dinamik toplam<br />

talep ve arz modellerini kullanarak çıktı ve enflasyon üzerine çalışmışlardır.<br />

1980-<strong>20</strong>02 dönemi için çeyrek verileri kullanmışlardır. Yapısal<br />

vektör ardışık bağlanım (structural vector autoregressions) modeli uygulayarak<br />

enflasyonist süreçte arz şoklarını incelemişlerdir. Çıktının arz<br />

şoklarına ve ticaret terimleri üzerindeki şoklara duyarlı olduğunu belirtmişlerdir.<br />

Berument ve Olgun 1988-<strong>20</strong>07 periyodu için çeyrek veriler kullanarak<br />

enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir. Enflasyon ve<br />

büyüme arasındaki ilişkiyi etkileyen petrol fiyatları, para arzı, hükümet<br />

harcamaları ve vergi gelirleri gibi dışsal faktörlere de yer vermişlerdir.<br />

Türkiye’de enflasyon ve büyüme arasında negatif bir ilişkiyi tespit etmişlerdir.<br />

Bu ilişkide açıklayıcı faktör olarak reel döviz kurunun da etkisinin<br />

olduğunu ileri sürmüşlerdir.<br />

Saatçioğlu ve Korap reel gelir ve enflasyon arasındaki çevrimsellik<br />

özellikleri bazı çağdaş filtreleme yöntemleri kullanılarak Türkiye ekonomisi<br />

koşullarında incelemeye çalışmışlardır. 1987-<strong>20</strong>07 dönemi için üçer<br />

aylık veri sıklığına sahip reel gayrisafi yurt içi hasıla ve enflasyon verilerini<br />

dikkate almışlardır. Bulgular, çevrimsel reel gelir bileşeninin iş-çevrimi<br />

dalgalanmalarının kalıcılığını yansıtabilecek şekilde güçlü ve pozitif bir<br />

ardışık bağımlılık gösterdiğini, reel çıktının oldukça yüksek bir oynaklık<br />

(volatility) derecesine sahip olduğunu ve aynı zamanda enflasyon ile reel<br />

gelir arasındaki ters-çevrimsel bir ilişkinin bulunduğunu göstermiştir.<br />

3.1. Hodrick Prescott Yöntemi ile İş Çevrimleri Analizi<br />

Çalışmada 1998Q1 -<strong>20</strong>11Q2 dönemi için 1998:<strong>10</strong>0 üçer aylık reel gayrisafi<br />

yurtiçi hasıla verileri ve gayrisafi yurtiçi hasıla deflatörü kullanılmıştır.<br />

Tüm veriler TCMB’den alınmıştır. Kullanılan tahmin yöntemi uzun<br />

dönemli trend ve bu bileşenden ayrıştırılan durağan çevrimsel bileşenler<br />

arasındaki bağlantının incelenmesinde kullanılan filtreleme yöntemlerinden<br />

Hodrick-Prescott (HP) tarafından önerilen ayrıştırma yöntemidir.<br />

İki yanlı ve simetrik bir filtreleme işlemine dayanmaktadır. Bu yöntemle<br />

zaman serisi trend ve çevrimsel bileşenlerine ayrılmaktadır. Değişkenin<br />

trend etrafındaki varyansını en küçük yapan değer elde edilmektedir. HP<br />

yöntemi aşağıdaki gibidir:<br />

21


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

, t dönemindeki filtrelenen değişkenini, , filtrelenen değişkeninin<br />

trend değişkenini ve λ düzgünleştirme (smoothing) katsayısını göstermektedir.<br />

λkatsayısı ne kadar büyükse zaman serisinin düzleştirilme<br />

derecesi o ölçüde yüksek olmaktadır. En uygun λdeğeri λ= / (Canova)<br />

olarak belirtilmektedir. trend bileşeninin varyansı, çevrimsel bileşenin<br />

varyansıdır. HP üçer aylık veri kullanımında λ’yı 1600 olarak önermektedir<br />

[ =5 / (1/ 8) = 40 ].<br />

Alp v.d (<strong>20</strong>11)çalışmalarında λdeğerinin daha küçük olması gerekliliği<br />

üzerinde durmuşlardır. λdeğeri ABD ekonomisi için önerilmiştir.<br />

Gelişmiş ülkeler için bu uzunluk kabul edilse de gelişmekte olan ülkeler<br />

için çevrim uzunluğunun daha kısa olması gerektiği vurgulanmaktadır.<br />

HP filtresinde λ’nın 1600 kullanılması yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir.<br />

Çünkü rejim değişikliği ve yapısal kırılmalar sonucu eğilimlerdeki oynaklık<br />

dikkate alınmamaktadır. Bu durumun dikkate alınarak iş çevrimlerinin<br />

belirlenmesi gerekmektedir. Pedersen yöntemiyle optimal λ değeri tahmin<br />

edildiğinde, 1600’den çok daha küçük bir parametre bulunmuş ve λ parametresi,<br />

98 olarak tahmin edilmiştir. Dermoune ve diğerleri yöntemiyle λ<br />

parametresinin 19 değerini aldığını tahmin etmilerdir.<br />

HP yönteminde iki değişken arasındaki çapraz bağlantının dikkate<br />

alınması gerekmektedir. Çapraz bağlantı ρ( ∈{0,±1,±2…} değerinin negatif<br />

bir değer alması zaman serisinin reel milli gelirden j dönem daha önce<br />

dönüm noktasına ulaşacağını (counter-cyclical), pozitif değer alması reel<br />

milli gelirden j dönem sonra dönüm noktasına ulaşacağını (pro-cyclical)<br />

ve sıfır değerini alması ise reel milli gelirle eş anlı dönüm noktasına ulaşacağını<br />

(acyclical) göstermektedir. Aşağıda X12 mevsimsel uyarlama<br />

programıyla mevsimsellikten arındırılmış ayrıca zaman serisi içerisinde<br />

değişimlerin düzleştirilmesi amacıyla logaritmaları alınmıştır. HP filtresi<br />

uygulamasında 98 ve 1600 düzgünleştirme katsayıları kullanılması ile<br />

elde edilen reel GSYIH ve GSYIH deflatörünün çevrimsel bileşenlerinin<br />

grafikleri verilmiştir.<br />

22


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Şekil. 1. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=1600)<br />

17.2<br />

17.1<br />

17.0<br />

16.9<br />

.<strong>10</strong><br />

.05<br />

.00<br />

16.8<br />

16.7<br />

16.6<br />

-.05<br />

-.<strong>10</strong><br />

-.15<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />

Şekil 1-2 ve 3’ün karşılaştırılması yapıldığında şekil 1’deki reel<br />

GSYIH’nin oynaklığının daha yüksek olduğu yani devresel hareket bileşenindeki<br />

dalgalanmaların daha kuvvetli olduğu görülmektedir. Çünkü<br />

λ=1600 daha düz ilerleyen bir eğilim vermektedir. Ancak bu oynaklık kriz<br />

dönemlerini iyi yansıtamamakta ve iş çevrim analizlerinin yapılmasında<br />

hatalara neden olmaktadır. λ=98 değeri ve λ = 19 değeri birbiriyle yakın<br />

sonuçlar vermektedir. Bu değerler kriz dönemlerini de yakalayarak gerçeği<br />

daha iyi yansıtmaktadır.<br />

23


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Şekil. 2. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=98)<br />

17.2<br />

17.1<br />

17.0<br />

16.9<br />

.08<br />

.04<br />

16.8<br />

16.7<br />

16.6<br />

.00<br />

-.04<br />

-.08<br />

-.12<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />

Ayrıca her iki şekildeki çevrimsel hareketlerin bileşenleri de aynı olmamaktadır.<br />

Enflasyonist ya da deflasyonist baskılar farklı olmaktadır.<br />

<strong>20</strong>01 krizi için şekil 1 yüzde <strong>10</strong>’a yakın derin bir sapmaya işaret ederken,<br />

şekil 2 sapmanın yüzde 8 civarında olduğunu göstermektedir. Yani λ’ların<br />

farklılığı sonucu enflasyonist baskılar da aynı değildir.<br />

Şekil. 3. Reel GSYIH ve Çevrimsel Bileşeni (λ=19)<br />

17.2<br />

17.1<br />

17.0<br />

16.9<br />

.08<br />

.04<br />

16.8<br />

16.7<br />

16.6<br />

.00<br />

-.04<br />

-.08<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

LNGSYIH_SA Trend Cycle<br />

24


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Şekil. 4. GSYIH Deflatörü ve Çevrimsel Bileşeni (λ=1600)<br />

2.5<br />

2.0<br />

.12<br />

.08<br />

.04<br />

.00<br />

-.04<br />

1.5<br />

1.0<br />

0.5<br />

0.0<br />

-0.5<br />

-.08<br />

-.12<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

LNDEF_SA Trend Cycle<br />

Şekil. 5. GSYIH Deflatörü ve Çevrimsel Bileşeni<br />

2.5<br />

2.5<br />

2.0<br />

2.0<br />

1.5<br />

1.5<br />

.08<br />

1.0<br />

.08<br />

1.0<br />

.04<br />

0.5<br />

0.0<br />

.04<br />

0.5<br />

0.0<br />

.00<br />

-0.5<br />

.00<br />

-0.5<br />

-.04<br />

-.04<br />

-.08<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

-.08<br />

98 99 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 <strong>10</strong><br />

LNDEF_SA Tren d Cycl e<br />

LNDEF_SA Tren d Cycl e<br />

5a- (λ=98) 5b- (λ=19)<br />

GSYIH deflatöründeki sapma λ=1600 iken yüzde 12 civarında, λ=98<br />

ve λ=19 iken yüzde sekizin altında olmaktadır. GSYIH deflatörünün çevrim<br />

bileşeninin λ=98 ve λ=19 değerinde iken krizlerdeki çevrimselliği daha<br />

net gösterdiği gözlemlenmektedir.<br />

25


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

4. SONUÇ<br />

Literatürde yapılan çalışmalarda HP düzgünleştirme parametresinin (λ<br />

değerinin) çeşitli değerler aldığı ve genellikle 1600 kabul edildiği görülmektedir.<br />

Ancak 1600 olan λ değeri ABD ekonomisi gibi gelişmiş ekonomiler<br />

için önerildiği düşünüldüğünde, Türkiye’ye yönelik iş çevrimleri<br />

analizlerinin yapılmasında hangi λ değerinin uygun olacağının belirlenmesi<br />

gerekmektedir. HP filtresinde optimal parametre seçimi oldukça<br />

önemlidir. Türkiye ekonomisi için çevrim uzunluğunun kısa olması HP<br />

filtresi uygulanırken sekiz yıla kadar olan çevrimleri sınıflayan 1600 değeri<br />

yerine daha küçük bir λ değerinin olması gerekmektedir. Alp vd.<br />

Pedersen yöntemiyle bu değeri 98, Dermoune vd. yöntemiyle 19 olarak<br />

bulmuşlardır. Çalışmada üç λ değeri ile HP filtresi uygulanmış ve λ değerleri<br />

arasında karşılaştırma yapılmıştır. Karşılaştırma sonucunda 98 ve 19<br />

değerleri birbirleriyle aynı sonucu üretmiştir. Ayrıca en uygun λ değerinin<br />

1600 çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />

KAYNAKÇA<br />

Agénor, Pierre-Richard, McDermott, C. John and Prasad, Eswar S. (1999),<br />

“Macroeconomic<br />

Fluctuations in Developing Countries: Some Stylized Facts”, IMF Working Paper,<br />

WP/99/35.<br />

Alp, Harun v.d (<strong>20</strong>11) “Türkiye İçin Hodrick-Prescott Filtresi Düzgünleştirme<br />

Parametresi Tahmini” TCMB Ekonomi Notları, Sayı: <strong>20</strong>11-03.<br />

Alper, C. Emre (1998), “Nominal Stylized Facts of Turkish Business Cycles”, METU<br />

Studies in Development, 25(2), 233-244.<br />

Alper, C. Emre (<strong>20</strong>02), “Stylized Facts of Business Cycles, Excess Volatility and<br />

Capital<br />

Flows: Evidence from Mexico and Turkey”, Russian and East European Finance and<br />

Trade, 38/4, 22-54.<br />

Altuğ, Sumru and Yılmaz, Kamil (1998), “Asset Returns, Inflation and Real Activity<br />

The Case of Mexico and Turkey”, Boğaziçi Journal, Review of Social, Economic and<br />

Administrative Studies, 12/1, 81-<strong>10</strong>3.<br />

Altuğ, Sumru “Türkiye’de ve Yükselen Piyasa Ekonomilerinde İş Çevrimleri”<br />

(Çevrimiçi) http://home.ku.edu.tr/~saltug/altug0015.<strong>pdf</strong>. 03.03.<strong>20</strong>11.<br />

Backus, D.K. ve Kehoe, P.J. (1992) “International Evidence on the Historical<br />

Properties of Business Cycles”, American Economic Review, 82(4), September, ss.<br />

864-88.<br />

Berument, H., Inamlik, A. and Olgun, H. (<strong>20</strong>08), “Inflation and Growth: Positive or<br />

Negative Relationship?”, Journal of Applied Sciences, 8/2, 192-<strong>20</strong>4.<br />

26


Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11): Hodrick-Prescott Filtresi<br />

Chadha, Bankim and Prasad, Eswar (1994), “Are Prices Countercyclical? Evidence<br />

from the G-7”, Journal of Monetary Economics, 34, 239-257.<br />

Cashin, Paul and Ouliaris, Sam (<strong>20</strong>01), “Key Features of Australian Business<br />

Cycles”, IMF Working Paper, WP/01/171, November.<br />

Dermoune, A., Djehiche, B. ve N. Rahmania (<strong>20</strong>08): “Consistent Estimators of the<br />

Smoothing Parameter in the Hodrick-Prescott Filter”, J.Japan Statist. Soc. 38(2).<br />

Dibooglu, S. and Kibritcioglu, A. (<strong>20</strong>04), “Inflation, Output Growth, and<br />

Stabilization in Turkey, 1980-<strong>20</strong>02”, Journal of Economics and Business, 56, 43-61.<br />

Diebold, F.X. and Rudebusch, G. “Measuring Business Cycles: A Modern<br />

Perspective”, Review of Economics and Statistics, 78, (1996),67-77.<br />

Diebold Francis X. and Glenn D. Rudebusch “Five Questions About Business<br />

Cycles”, FRBSF Economic Review <strong>20</strong>01. (Çevrimiçi) http://www.frbsf.org/<br />

publications/economics/review/<strong>20</strong>01/article1.<strong>pdf</strong>. 07.02.<strong>20</strong>11.<br />

Dornbush, Rudiger ve Fischer, Stanley: Makroekonomi McGraw-Hill-Akademi<br />

Yayını- İstanbul 1998, 1.Baskı, ISBN: 0-07-115683-6, Çeviri Editörü: Erhan<br />

Yıldırım, Çevirenler: Salih Ak, Mahir Fisunoğlu, Refia Yıldırım.<br />

Du Toit, L. C. (<strong>20</strong>08): “Optimal HP Filtering for South Africa”, Stellenbosch<br />

Economic Working Papers 07/08, University of Stellenbosch.<br />

Fiorito, Riccardo and Kollintzas, Tryphon (1994), “Stylized Facts of Business Cycles<br />

in the G-7 from a Real Business Cycles Perspective”, European Economic Review,<br />

38, 235-269.<br />

Hercowitz Jeremy Zvi and Gregory W. Huffman, “ Investment, Capacity Utilization,<br />

and the Real Business Cycle”, The American Economic Review, Vol. 78, No. 3<br />

(Jun., 1988), pp. 402-417.<br />

Hodrick, R.J. ve E.C. Prescott (1980): “Postwar U.S. Business Cycles: An Emprical<br />

Investigation”, Carnegie-Mellon University Working Paper, No. 451.<br />

Kalulumia Pene and FrancineNyankiye, “Labor Adjusment Costs, Macroeconomic<br />

Shocks and Reel Business Cycles in a Small Open Economy”, Journal of<br />

Macroeconomics, Fall <strong>20</strong>00, Vol.22, No.4, pp.671-694.<br />

Karaca, O. (<strong>20</strong>03), “Türkiye’de Enflasyon – Büyüme İlişkisi: Zaman Serisi Analizi”,<br />

Doğuş University Journal, 4/2, 247-55.<br />

King Robert G. and Charles I. Plosser, “Money, Credit, and Prices in a Real Business<br />

Cycle”, The American Economic Review, Vol. 74, No. 3 (Jun., 1984), pp. 363-<br />

380.<br />

Kydland Finn E. and Edward C. Prescott, “Business Cycles: Real Facts and a<br />

Monetary Myth”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review,<br />

c.14,1990.<br />

Kydland, F.E. ve Zarazaga, C.E.J.M. (1997) “Is the Business Cycle of Argentina<br />

Different?”, FRB of Dallas Economic Review, Fourth Quarter, ss. 21-36.<br />

Lopez, Humberto, Fabrizio, Stefania, and Ubide, Angel (1997), “How Long is the<br />

Long Run?<br />

A Dynamic Analysis of the Spanish Business Cycle”, IMF Working Paper, WP/97/74,<br />

June.<br />

27


Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Lucas, Robert E., Jr., (1977), Understanding Business Cycles, in Brunner K. and<br />

Meltzer,A.H., eds., Stabilization of the Domestic and International Economy,<br />

Carnegie-Rochester Conference Series on Public Policy 5, North-Holland,<br />

Amsterdam, 7-29.<br />

Mankiw, N. Gregory “Real Business Cycles: A New Keynesian Perspective”, The<br />

Journal of Economic Perspectives, Vol. 3, No. 3 (Summer, 1989), pp. 79-90.<br />

Mendoza Enrıque G. “Real Business Cycles in a Small Open Economy”, The<br />

American Economic Review, Vol. 81, No. 4 (Sep., 1991), pp. 797-818.<br />

Metin-Özcan, Kıvılcım, Voyvoda, Ebru, and Yeldan, Erinç (<strong>20</strong>01), “Dynamics of<br />

Macroeconomic Adjustment in a Globalized Developing Economy: Growth,<br />

Accumulation and Distribution, Turkey 1969-1998”, Canadian Journal of<br />

Development Studies, 22/1, 217- 253.<br />

Pedersen, T.M. (<strong>20</strong>01): “The Hodrick–Prescott Filter, the Slutzky Effect, and the<br />

Distortionary Effect of Filters”, Journal of Economic Dynamics and Control, 25 (8),<br />

sf. <strong>10</strong>81– 1<strong>10</strong>1.<br />

Plosser, Charles I. “Understanding Real Business Cycles”, Journal of Economic<br />

Perspectives,Volume3, Number3 - Summer 1989, pp.51-77.<br />

Rand, John and Tarp, Finn (<strong>20</strong>02), “Business Cycles in Developing Countries: Are<br />

They Different?”, World Development, 30/12, <strong>20</strong>71-<strong>20</strong>88.<br />

Saatçioğlu, C. ve Korap, L. (<strong>20</strong>09), “Türkiye Ekonomisinde Enflasyon ve Reel<br />

Milli Gelir Arasındaki Çevrimsellik İlişkisi Üzerine Bir İnceleme” , Atatürk<br />

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 23, Sayı: 4, 149-160.<br />

Serletis, A. ve Krause, D. (1996) “Nominal Sytlized Facts of U.S. Business Cycles”,<br />

FRB of St. Louis Review, July/August, ss. 49-54.<br />

Stadler George W. “Reel Business Cycles”, Journal of Economic Literature, Vol.<br />

32, No.4, 1994, pp.1750-1783.<br />

Tiryaki S. Tolga “Interest Rates and Real Business Cycles in Emerging Markets”,<br />

Central Bank of the Republic of Turkey Working Paper No: <strong>10</strong>/08, May <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />

28


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 29-60, <strong>20</strong>12<br />

Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları<br />

Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Ufuk GENCEL* & Elif KURU**<br />

Özet<br />

Vergi, devlet gelirlerini oluşturan ve etkileyen en önemli finansman kaynağıdır.<br />

Vergi kültürü ise; “vergileme” ve “vergi verme” olarak ikili bir<br />

özelliği kapsamaktadır. Bu ikili özellik vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri<br />

ve vergi adaleti ile vergi kültürünü oluşturmaktadır. Son yıllarda<br />

vergi kültürünün önemi artmış ve vergi kültürünün artırılması önemli<br />

bir politika aracı olmuştur. Bu çalışma, uygulanan vergi politikaları ile<br />

vergi kültürünün etkileşimini incelemeyi amaçlamakta ve ülkemizde<br />

<strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi kültürü gelişimini değerlendirmektedir. Bu<br />

dönemde vergi kültürünü artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli<br />

bir gelişme sağlanamadığı sonucuna varılmıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Vergi Kültürü, Vergi Politikaları<br />

1. GİRİŞ<br />

Devletin kamu harcamalarının en temel kaynağını vergiler oluşturmaktadır.<br />

Vergileme, kanun teklif ve/veya tasarısının hazırlanmasından, mükellefin<br />

vergiyi ödemesine kadar uzun bir süreci içermektedir. Bu süreç<br />

içerisinde verginin tarafları karşılıklı olarak iletişim sürecine girmektedir.<br />

Vergi, çok geniş ve kapsamlı, bir o kadar da karmaşık karar alma süreçlerinin<br />

yönetildiği bir olgudur. Devlet, siyasal anlamda vatandaş olan<br />

kişileri ve kar elde etme amacıyla kurulan işletmeleri bir araya getirerek<br />

birbirleriyle farklı farklı koşullar altında alınmış değişik kararları ve davranış<br />

biçimlerini etki-tepki ve/veya heterojen kütleleşme gibi oluşumlar<br />

* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi BİİB Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim<br />

Üyesi, ufukgencel@gmail.com<br />

** Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümü Yüksek<br />

Lisans Öğrencisi, elifkuru@hotmail.com<br />

29


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

doğurmakta ve yeni meydana gelen şartlar karşısında yeni karar alma<br />

süreçlerini tetiklemektedir 1 . Bu süreçler verginin tarafları arasında şekillenmekte,<br />

bu taraflar da vergisel kültürü oluşturan ve etkileyen temel belirleyiciler<br />

olmaktadır.<br />

Devlet ve mükellefler arasındaki ilişki bir psikolojik sözleşme/ilişki<br />

olarak görülür ve bu da güçlü duygusal bağlar ve sadakati gerektirir.<br />

Psikolojik sözleşmede beklenilen, işbirliği olmakta ve burada da güven<br />

önemli bir rol oynamaktadır 2 .<br />

Çalışmanın konusunu, vergi kültürünün temel belirleyicilerinden<br />

olan, vergileme sürecine karar veren ve bu oluşum üzerinde öncelikli belirleyici<br />

olan devlet politikalarının, vergi kültürü oluşumu üzerindeki etkileri<br />

oluşturmaktadır. Bu anlamda vergi kültürünü oluşturan unsurlardan<br />

(vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti) bahsedildikten sonra<br />

ülkemizde uygulanan vergi politikaları yakın geçmişimiz ve son siyasi iktidar<br />

dönemi olarak (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>) değerlendirilmeye ve bu politikaların vergi<br />

kültürü üzerindeki etkileri betimsel tarama yöntemi kullanılarak ortaya<br />

konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda öncelikle konuyla ilgi bazı kavramların<br />

açıklanması uygun görülmektedir.<br />

2. VERGİ KÜLTÜRÜ VE VERGİ POLİTİKASI KAVRAMLARI<br />

Bu bölümde vergi kültürü, vergi kültürünü etkileyen unsurlar ve vergi<br />

politikaları kavramları açıklanmaktadır.<br />

2.1. Vergi Kültürü<br />

Yapılan araştırmalar toplumların vergi algılama düzeylerinde farklılıklar<br />

olduğunu, her toplumun kendine özgü bir vergi kültürü olduğunu ortaya<br />

koymaktadır. Irk, dil, din, tarih, iktisadi anlayış, mülkiyet anlayışı, coğrafi<br />

özellikler gibi pek çok faktörün bileşiminden oluşan kültürün, vergi açısından<br />

da bir alt yapı oluşturduğu kabul edilmektedir 3 .<br />

Ekonomi tarihini anlayabilmek için anlayış (zihniyet) tarihini incelemek<br />

gerekir. Toplumların anlayışlarının, kültürel değerlerinin ve inanç<br />

1 Hakan Ünlüyol, “Vergi Ödemeye Dönük Psikolojik Davranış Biçiminin İşletmelerde<br />

Oluşturduğu Mikro Karar Paradoksu”, Vergi Raporu, Sayı:112, Ocak <strong>20</strong>09, s. 80-81<br />

2 Benno Torgler, “Tax Morale and Instutitutions”, Center for Research in Economics, Management<br />

and the Arts (CREMA), Working Paper No:<strong>20</strong>03-09, pp. 7<br />

3 Mehmet Tosuner- İhsan Cemil Demir, “Vergi Ahlakının Sosyal ve Kültürel Belirleyenleri”,<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, (Y.<strong>20</strong>09, C.14, S.1 s. 1-15) s.<strong>10</strong><br />

30


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

sistemlerinin izleri, onların ekonomik sistemlerinde görülmektedir. Başka<br />

bir ifade ile insanların ekonomik faaliyetleri ve tercihleri, bir anlayışın izini<br />

taşımaktadır. Bütün ekonomik faaliyetler, onlara yön veren bir anlayışın<br />

eseridir. İktisadi yaşayış, dış verilerle oluşan bir madde dünyası değil,<br />

onun arkasındaki insan gerçeğidir. İktisadi normları ortaya çıkaran, kendi<br />

çağının insanına has davranış normlarıdır 4 . Vergi ekonomi sistemi içinde<br />

vazgeçilmez bir unsurdur. Vergiyi veren, ekonomik sistem içinde yer alan<br />

mükellefler de vergi verme eğilim ve davranışını üzerinde toplayan tarafı<br />

oluşturarak vergi ödeme kültürünün aktif belirleyicisi olan taraf olmaktadır.<br />

Vergileme kültürünü ise devlet (hükümet politikaları) oluşturmaktadır.<br />

Vergi kültürü kavramı ilk kez Schumpeter tarafından 5 kullanılmış ve<br />

“herhangi bir sosyal kurum gibi alınan her vergi, kendisinin ekonomik<br />

ve psikolojik açıdan uygunluğunu ve geçerliliğini yansıtmaktadır ancak<br />

diğer sosyal kurumların aksine vergi ve vergi sistemi sonsuz yaşamaz”<br />

şeklinde tanımlanmıştır. Schumpeter ve takipçilerinin vergi kültürü anlayışı,<br />

ulusal vergi sistemini bir sanat olarak ele alıp bu sanatı icra eden<br />

vergi ekonomistleri, vergi bürokratları ve oyunun diğer aktörleri üzerine<br />

odaklaşmaktadır. Spitaler’e göre ise vergi kültürü; ekonomik, sosyal, kültürel,<br />

tarihsel, coğrafik, psikolojik bireysel ilkeler ve toplumların birbirinden<br />

farklılık arz eden öteki kültür unsurları tarafından etkilenmektedir 6 .<br />

Nerre ise vergi kültürünü, bir ülkedeki vergi sistemi ve uygulamaları ile<br />

resmi ve gayri resmi kurumların tamamını kapsayan ve bütün olarak ele<br />

alan, ülkenin kültürel tarihi içine gömülmüş diğer etkenler ile bağları ve<br />

etkileşimleri olan bir kavram 7 olarak nitelendirmektedir.<br />

Vergileme kültürünün oluşumu ve sürecin belirleyicisi olan politikaların<br />

genel görünümünün belirlenebilmesi için öncelikle vergi kültürüne<br />

etki eden faktörlerin açıklanması gerekmektedir.<br />

4 Mehmet Sarıtaş, “Ekonomik Kaklınmanın Sosyo-Kültürel Temelleri” http://ekutup.dpt.<br />

gov.tr/planlama/ 42nciyil/saritasm.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />

5 Schumpeter, Joseph A. (1929): Ökonomie und Soziologie der Einkommensteuer. Der Deutsche<br />

Volkswirt, Vol. 4, pp. 380 – 385. Reprinted in: Joseph A. Schumpeter: Aufsätze zur<br />

Wirtschaftspolitik, edited by Wolfgang F. Stolper and Christian Seidel. Tübingen 1985:<br />

J.C.B. Mohr, pp. 123 – 133 Aktaran: Birger Nerre, “The Concept of Tax Culture”, Paper<br />

prepared for the Annual Meeting of the National Tax Association, November 8-<strong>10</strong>, <strong>20</strong>01,<br />

Baltimore, MD, USA, pp. 2<br />

6 Abdulkadir Işık, “Kültür ve kalkınma: Vergi Kültürü Örneği”, Ege Akademik Bakış, 9<br />

(2) <strong>20</strong>09:851-865, s.856-857, , http://eab.ege.edu.tr/<strong>pdf</strong>/9_2/C9-S2-M24.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />

7 Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis &<br />

Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, pp.155, http://www.eap-journal.com.au/download.<br />

php?file=665 (05.05.<strong>10</strong>)<br />

31


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

2.1.1. Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler<br />

Vergi kültürü, sosyoloji, tarih ve ekonomi bilimlerinin kesişiminden oluşmaktadır<br />

8 . Nerre vergi kültürünün oluşumunu aşağıdaki gibi şematize<br />

etmiştir. Şekil 1’e göre mükellefler, uzmanlar, vergi idaresi, akademisyenler<br />

ve politikacıların etkileşimi vergi hukukunun oluşmasında etken olur.<br />

Vergi hukuku, vergi kültürünü o da ulusal kültürü etkilemektedir. Birger<br />

Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd Congress<br />

of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August<br />

27, <strong>20</strong>07, Warvick, England, pp. 2<br />

Şekil<br />

Şekil<br />

1 : Vergi<br />

1 : Vergi<br />

Kültürünü<br />

Kültürünü Oluşturan Etkenler<br />

Kaynak: Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic<br />

Kaynak: Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis & Policy, Vol.38<br />

Analysis & Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, pp.156<br />

No:1, March <strong>20</strong>08, pp.156<br />

Vergi kültürü eğitim, din, rk gibi pek çok kültürel dinamikten de etkilenmektedir. Bu<br />

araştrmada vergi kültürünün oluşum süreci vergi ahlak, devlet-birey ilişkileri ve vergi<br />

8 Birger Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd Congress<br />

adaleti 9 of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August 27, <strong>20</strong>07, Warvick,<br />

açsndan incelenerek vergi kültürü ve vergi politikalarnn etkileşimi ortaya<br />

England, pp. 2<br />

konmaktadr.<br />

32<br />

2.1.1.1. Vergi Ahlak<br />

Sosyal bilimcilere göre vergi ahlâk, birçok sosyal ve kültürel faktörden etkilenen bir


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Vergi kültürü eğitim, din, ırk gibi pek çok kültürel dinamikten de etkilenmektedir.<br />

Bu araştırmada vergi kültürünün oluşum süreci vergi ahlakı,<br />

devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti 9 açısından incelenerek vergi kültürü<br />

ve vergi politikalarının etkileşimi ortaya konmaktadır.<br />

2.1.1.1. Vergi Ahlakı<br />

Sosyal bilimcilere göre vergi ahlâkı, birçok sosyal ve kültürel faktörden etkilenen<br />

bir olgudur. Bunlardan vatandaşlık bağı ile bağlı olunan devletin<br />

yönetim şekli, devletin ve siyasal iktidarların bireysel ve toplumsal olarak<br />

kabulü ve güven derecesi, milli ve manevi duygular, ülkedeki demokrasi<br />

gibi birçok sosyal ve kültürel faktör vergi ahlâkının oluşumunda, gelişiminde<br />

ve sürdürülmesinde önemli ölçüde etken kabul edilmektedir <strong>10</strong> . En<br />

genel haliyle vergi ahlakı mükelleflerin vergi kaçakçılığı ve vergi cezaları<br />

karşısında takındığı tavır olarak tanımlanabilir. Bu tanımda ahlak kavramı<br />

felsefi ya da teolojik bir kavram olarak değil, toplumun ortak olarak benimsediği<br />

erdemli davranışlar şeklinde kullanılmştır 11 .<br />

Bir başka tanıma göre ise vergi ahlakı (tax morale/tax ethics); vergi ödeme<br />

konusundaki içsel bir motivasyon olarak tanımlanmaktadır, buradaki<br />

içsel motivasyon dışsal bir zorlama ve baskı olmaksızın gönüllü vergi ödemeye<br />

işaret etmektedir. Bireyler, vergiyi ya gönüllü olarak öderler (compliance)<br />

ya da yakalanma ve cezalandırma riskini göze alarak ödemezler<br />

(noncompliance) 12 . Torgler, yapmış olduğu araştırmalarda, vergi ahlakı ile<br />

kayıtdışı ekonomi arasında önemli ilişkiler olduğunu belirlemiştir 13 .<br />

Vergi ödeme isteğinin adalete, yargıya ve vergi ahlakına bağlı bir yapıya<br />

sahip olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü vergi ahlakı önemli<br />

ölçüde dış müdahalelerden etkilenen bir yapıya sahiptir. Toplumda yaygın<br />

bir şekilde vergi kaçakçılığı olduğu izlenimi oluşmuşsa bireylerin ver-<br />

9 Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Türkiye’de Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler”, Yaklaşım<br />

Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182, http://www.yaklasim.<br />

com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0802<strong>10</strong>916.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

<strong>10</strong> Tosuner-Demir, agm, s. 2<br />

11 Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Uygulamaları Karşısında Mükellef Eğilimleri Araştırması:<br />

Türkiye’de Mükelleflerin Vergiye Bakışı (Elif Tuay ve İnci Güvenç tarafından Doç.Dr.<br />

Reyhan Bilgiç ve Doç.Dr. H. Canan Sümer’e ODTÜ Endüstri ve Örgüt Psikolojisi Yüksek<br />

Lisans Programı Stajı kapsamında teslim edilmiştir), Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef<br />

Hizmetleri Daire Başkanlığı Yayın No: 51, Kasım <strong>20</strong>07, s. 23 , elektronik ortamda erişim<br />

için http://www.gib.gov.tr<br />

12 Coşkun Can Aktan, “Vergi Psikolojisinin Temelleri ve Vergi Ahlakı”, http://www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/vergi-psiko/vergi-psik.<strong>pdf</strong><br />

, (04.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

13 Benno Torgler- Friedrich Schneider, “Does Culture Influence Tax Morale? Evidence from<br />

Different European Countries”, CREMA Working Paper, No: <strong>20</strong>04-17, Basel, <strong>20</strong>04, pp.2<br />

33


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

gi ödeme konusunda içsel motivasyon olarak tanımlanan vergi ahlakı da<br />

negatif olarak etkilenerek vergi ödeme konusunda isteksiz davranacakları<br />

muhtemeldir 14 . Bu bağlamda, devlete bağlılık ve vergi ahlâkının sıkı bir<br />

ilişki içinde olduğu söylenebilir.<br />

2.1.1.2. Devlet-Birey İlişkileri<br />

Vatandaşların devletin hukuk sistemi ve adaletine olan güvenleri, vergi<br />

ödemelerindeki içsel motivasyonu artıracaktır 15 .<br />

Feld ve Frey’in yapmış olduğu bir çalışmaya göre; literatürde devlet<br />

ve mükellefler arasındaki ilişki bir psikolojik sözleşme (psychological<br />

contract) olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda her iki tarafın da üzerine<br />

düşen yükümlülükleri yerine getirmesi beklenmektedir. Aksi takdirde<br />

sözleşme bozulacak ve sistem gerektiği şekilde işlemeyecektir. Bu psikolojik<br />

sözleşmede en önemli etmen tarafların birbirlerinin dürüstlüğüne olan<br />

inancıdır. Eğer sözleşmenin başında, taraflardan biri diğerinin dürüstlüğünden<br />

şüphe duyuyorsa anlaşma baştan bozulmuş demektir 16 . Devletvatandaş<br />

ilişkilerinin sağlıklı olabilmesi ve vergi gibi yükümlülüklerin<br />

gönüllü olarak ve yeterli düzeyde yerine getirilebilmesi için, öncelikle toplumun<br />

çeşitli kurumlarına ve özellikle devlete ait kurum ve kuruluşlarına<br />

yeterli bir düzeyde güvene gereksinim vardır.<br />

Vergi ahlakının “mükellef ahlakı” ile yakın ilişkisi vardır. Song ve<br />

Yarbrough’a göre “vatandaşların davranışlarını düzenleyen normlar onların<br />

hükümet ile olan ilişkileridir”. Vergi ahlakı ayrıca mükellef ile devlet<br />

arasındaki mali değişimden doğal olarak etkilenir ve hükümet davranışları,<br />

mükellef ahlakını (“adil ve haksız” bakış açısına göre) etkiler. Mükellefin<br />

de devlete olan güveni yüksek bir vergi ödeme ile gerçekleşir bu<br />

da hükümet ile devlet arasındaki iyi ilişkilerin kanıtıdır ve vergi ahlakını<br />

geliştirir 17 . Vergi kuralları; yasama organı, hükümet, yargı kararları ve vergi<br />

memurlarının yorumları ile sürekli olarak tanımlanır ve yeniden şekillendirilir.<br />

Vergi ödeme davranışı da sürekli olarak yeniden biçimlenen bu<br />

kurallar kümesi içinde meydana gelir. Belirli bir zamandaki vergi uyumu<br />

ve uyumsuzluğu vergi mükelleflerinin faaliyetleri olduğu kadar, kuralları<br />

14 Şafak E. Çomaklı, “Mükellef Sosyo-Psikolojisi Açısından Vergi Ödemeyi Etkileyen Genel<br />

Faktörler”, Vergi Dünyası, Sayı 322, Haziran <strong>20</strong>08<br />

15 Benno Torgler, “Tax Morale, Trust and Corruption: Empirical Evidence from Transition<br />

Countries”, Crema Working Paper, No: <strong>20</strong>04-5, pp.8<br />

16 Tuay-Güvenç, a.g.e. , s.26<br />

17 James Alm-Benno Torgler, “Culture Differences and Tax Morale in the United States and<br />

in Europe”, Journal of Economic Psychology 27 (<strong>20</strong>06) 224-246, pp. 228<br />

34


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

yapan ve uygulayanların kararlarının da bir ürünüdür. Vergi uyumsuzluğunun<br />

anlaşılabilmesi için hükümet ile mükellef arasındaki karmaşık ilişkilerin<br />

araştırılması gerekmektedir 18 . Devlet birey ilişkileri vergi ahlakının<br />

dolayısıyla vergi kültürünün oluşmasında önemli yer tutmaktadır.<br />

2.1.1.3. Vergi Adaleti<br />

Vergi sisteminin adaletsiz olduğuna inanılması ve vergi yükünün başkalarına<br />

oranla daha yüksek algılanması gibi düşünceler vergi kültürünü<br />

olumsuz etkileyen unsurlardır 19 . Vergi mükelleflerinin vergi yükünü adaletli<br />

bulup bulmadıkları da vergi ahlakı açısından önemli bir faktördür.<br />

Adil olmayan bir vergi sistemi, vergi sahtekarlığını teşvik edici niteliktedir.<br />

Mali eşitsizliklerin algılanması ile vergi sahtekarlığı arasında pozitif bir<br />

ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Vergi kaçakçılığının, eşitliği sağlamak için<br />

gösterilen bir tepki olarak ortaya çıktığı görülebilir <strong>20</strong> . Sosyal psikoloji alanındaki<br />

araştırmalar; bir değişim ilişkisindeki bireysel tatminin en önemli<br />

belirleyicisinin, değişime katılanlar arasındaki ticaret anlamında algılanan<br />

eşitlik veya adalet olduğunu göstermektedir. Bu anlamda adaletin olmayışı<br />

sıkıntı yaratır 21 . Vergi adaleti ve vergiye gönüllü uyum arasındaki ilişki<br />

incelendiğinde, vergiye karşı olumsuz tepkilerin en büyük gerekçesinin<br />

mükellefler tarafından adil bulunmayan vergi algısı olduğu göze çarpmaktadır.<br />

Adaletsiz vergileme, vergi yükünün toplumu oluşturan bireyler<br />

arasında adil ve dengeli bir şekilde dağıtılmaması anlamına gelmektedir.<br />

Ayrıca, vergilemede bazı kişi ve gruplara ayrıcalıklı davranılması (istisna<br />

ve muafiyetlerinin, afların vb. uygulanması) toplumsal açıdan bazı hoşnutsuzluklar<br />

oluşturmakta ve kendilerine haksızlık yapıldığına inanan<br />

mükelleflerin vergilemeye tepki göstermelerine neden olmaktadır 22 . Vergisini<br />

tam ve zamanında ödeyen mükellefler, belli kişi ve gruplara ayrıcalık<br />

tanınması sonucunda bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.<br />

Vergi yapısı, kamu harcamaları ve vergi kaçakçılığının algılanma düzeyleri<br />

vergi uyumunun etik normlarla desteklenmesinde dikkate alınan<br />

18 Mehmet Tunçer, “Hükümet –Birey İlişkilerinin Vergi Uyumuna Etkisi ve Türkiye”, Ankara<br />

Üniversitesi SBF Dergisi, 57-3, s. <strong>10</strong>9-1<strong>10</strong><br />

19 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />

<strong>20</strong> M. Erkan Üyümez, “Vergi Ahlakı ve Vergi Uyumu”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi), Makale<br />

No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı: 49, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.<br />

asp?file_name=<strong>20</strong>07089577.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

21 Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Vergi Kültürünün Oluşumunu Etkileyen Faktörler”,<br />

Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No: <strong>10</strong>554, Ocak <strong>20</strong>08, Sayı:181, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0801<strong>10</strong>554.htm,<br />

(16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

22 Tuay-Güvenç, a.g.e. , s.28<br />

35


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Vergi mükellefleri, devletin sunduğu<br />

kamu hizmeti ile kişisel tüketimleri arasında adil bir ilişki olmadığına<br />

inandıkları takdirde, vergi kaçırma eğilimi göstermektedir. Vergi mükellefleri,<br />

eşitlik ve adaleti hissettiklerinde vergi kaçırma yoluna başvurmamaktadır.<br />

Toplumda sosyo-ekonomik sistemin eşit ve adil olduğu düşüncesi<br />

hakim olduğu zaman vergi kaçakçılığının gözle görülür bir biçimde<br />

düştüğü gözlemlenebilmektedir 23 .<br />

Bir ülkenin vergi sistemindeki dolaylı-dolaysız vergi oranı, o ülkenin<br />

vergilerinin adil olup olmadığınının önemli göstergelerinden biridir. Genel<br />

olarak bir ülkenin vergi sistemi içindeki dolaylı-dolaysız vergi oranı<br />

ülkenin iktisadi gelişme seviyesine göre paralel bir seyir izlemektedir 24 .<br />

2.1.1.4. Vergi Politikaları<br />

Vergi, en geniş anlamıyla kamusal mali ihtiyaçların karşılanması veya<br />

kamu ekonomisine ait diğer gayelerin, özellikle iktisadi ve sosyal amaçların<br />

gerçekleştirilmesi için zorunlu olarak ve özel bir karşılık gözetmeksizin<br />

kamu tüzel kişilerince diğer ekonomik birimlere yüklenen ödemelerdir 25 .<br />

Bu ödemelerin en üst düzeyde ve kamu ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte<br />

olması uygulanan politikalarla yakından ilişkilidir. Vergi kültürü<br />

açısından kültürel oluşumun daha iyi anlaşılabilmesi için ülkemizde<br />

uygulanan vergi politikalarının temel özelliklerinden bahsedilmesi gerekmektedir.<br />

Toplumların gelişmiş örgütlenme biçimi olan devlet tarafından üstlenilen<br />

işlevlerin vergi ile karşılanması ve verginin mali amacının dışında<br />

kamu ekonomisinde bir araç olarak kullanılması vergi politikalarını etkiler.<br />

Vergi politikaları belirlenirken üzerinde durulması gereken noktalar;<br />

vergi yükü olarak ifade edilen kamu kesimine aktarılacak mili gelir oranı,<br />

hedeflenen vergi yükünün topluma adaletli ve dengeli dağıtımı ve vergi<br />

gelirleri ile hangi tür harcamaların yapılması gerektiğidir 26 .<br />

Vergi politikasının kapsamının yanında bu süreçte karar verici hükümet<br />

olmakta ve bu da bir “siyasal karar alma süreci”ni ifade etmektedir.<br />

23 Üyümez, a.g.m. , Makale No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı:49<br />

24 Sevil Şin, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Vergi Yapısı, Denetimi ve İdari İşlemlerde Mükellef<br />

Hakları, İstanbul Ticaret Odası Yayın No:<strong>20</strong>05-17, İstanbul <strong>20</strong>05, s. 29<br />

25 Salih Turhan, Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz, İstanbul, 1998, s. 21<br />

26 Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de Vergi Politikalarının Siyasi Analizi: Siyasi Değişimin<br />

Vergi Kayıp ve Kaçaklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme”, 19. Türkiye Maliye<br />

Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs<br />

<strong>20</strong>04, Antalya, s. 534<br />

36


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Kamu harcamalarının finansmanı için ne kadar vergi toplanacağı, vergi<br />

konularının neler olacağı, vergilemenin zamanı, kimden ve hangi kesimden<br />

ne kadar vergi alınacağı, hangi konu ve mükelleflerin vergileme dışı<br />

bırakılacağı, finansmanda alternatif yöntemlere başvurulup başvurulmayacağı<br />

birer “siyasal karar alma” sorunudur. Siyasal karar alma mekanizması<br />

diğer maliye politikası değişkenleri üzerinde olduğu gibi vergileme<br />

üzerinde de son derece önemli etkilere sahiptir ve seçimlere dayalı bir çevrim<br />

ortaya çıkabilir. Örneğin vergi yükü seçim beklentisi olup olmamasına<br />

(politik bütçe çevrimleri), seçim bölgelerine, güçlü bir muhalefetin bulunup<br />

bulunmamasına göre değişebilir; gelir grupları üzerindeki vergi yükü<br />

siyasal iktidarın sağ ya da sol eğilimli olmasına göre farklılaşabilir; maliye<br />

politikasında genişletici ve daraltıcı uygulamalar tek-parti ya da koalisyon<br />

iktidarlarında aynı olmayabilir. Bu bakımdan gelir, harcama ve borçlanma<br />

kalemleriyle kamu bütçesi büyük ölçüde “politik” bir uygulamadır 27 .<br />

Politik seçimler ve uygulamalar, vergi sisteminin yapısı, bu uygulama ve<br />

sistemdeki olumsuzluklar gibi faktörler bir ülkede vergi kültürünü oluşturan<br />

faktörlerin birer parçası olarak bu kavramı soyutluktan daha somut<br />

bir görünüme kavuşturmak bakımından belirleyici olmakta ve o ülke hakkında<br />

fikir vermektedir.<br />

2.1.2. Vergi Kültürünün Vergi Politikalarına Etkisi<br />

Kültür kavramı Bilgiç tarafından “bir millete kişilik kazandıran diğer<br />

milletlerle arasındaki farkı tespite yarayan, tarihi gelişim içinde çeşitli birikimlerle<br />

oluşmuş, o millete özgü maddi ve manevi varlık değerlerinin<br />

uyumlu bir toplamından oluşmaktadır” şeklinde tanımlanmıştır 28 . Panther<br />

ise kültürü “toplum aktörlerinin paylaştıkları anlam ve yorum sisteminin<br />

öğretilmesi” olarak ifade etmektedir 29 .<br />

Genel anlamda kültür, bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve<br />

kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünü<br />

olarak ele alınmaktadır. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu<br />

diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş<br />

tarzıdır. Kültür, genel olarak iki öğeden oluşur 30 . Bunlar; maddi kültür<br />

öğeleri (binalar, her türlü araç-gereç, giysiler vb) ve manevi kültür öğeleri<br />

27 Turgay Berksoy-İbrahim Demir, “Politik Vergi Çevrimleri: Türkiye’de Vergi Yükü Üzerinde<br />

Politik Etkiler”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları,<br />

Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya, s. 514-515<br />

28 Emin Bilgiҫ, Maarif Davamiz, İstanbul Boğaziҫi Yayınevi, 1986, s. 26<br />

29 Işık,a.g.m., s.854<br />

30 http://www.sosyoloji.gen.tr/kultur-nedir.html, (29.04.<strong>20</strong>11)<br />

37


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

(inançlar, gelenekler, normlar, düşünce biçimleri vb.) dir. Kısaca “toplumu<br />

oluşturan bireylerin hür vicdanlarında vergi verme gereğini duymaları”<br />

şeklinde tanımlanan 31 vergi kültürü ise manevi kültür öğeleri içinde yer<br />

almaktadır.<br />

Her toplumun altyapısını ırk, dil, tarih, gelenekler, iktisadi anlayış,<br />

inançlar, mülkiyet anlayışı, coğrafi özellikler gibi unsurların oluşturduğu<br />

kendine özgü bir vergi kültürü bulunmaktadır. Bu kültür ülke politikalarının<br />

özellikle de vergi politikalarının belirlenmesinde hükümetler üzerinde<br />

önemli etkilere yol açmaktadır.<br />

Vergi kültürü ile vergi politikalarının ilişkisi Şekil 2’de de gösterildiği<br />

gibi karşılıklı ve döngüsel etkileşim halindedir.<br />

Şekil 2: Vergi Kültürü – Vergi Politikalar Döngüsü<br />

Şekil 2: Vergi Kültürü – Vergi Politikaları Döngüsü<br />

Ekonominin temel aktörleri olan bireyler ve firmalar sahip oldukları<br />

vergi bilinci ve vergi kültür yapısı ile iktisadi faaliyetlerine yön verirler.<br />

Bunun yanı sıra makro düzeyde ekonominin genel kurallarının belirlenmesinde<br />

etkili temel rol alan aktörleri ve kamu olan kesimi bireyler olarak ve ekonomide firmalar sahip yer alan olduklar devle-<br />

vergi bilin<br />

Ekonominin<br />

vergi kültür tin uygulayacağı yaps ile iktisadi politikalar faaliyetlerine için hükümetlerin yön verirler. belirlenmesinde Bunun önemli yan sra bir makro düz<br />

role sahiptirler. Vergileme süreci, kanun teklif ve/veya tasarısının hazırlanmasından,<br />

genel mükelleflerin kurallarnn vergiyi belirlenmesinde ödemesine kadar etkili uzun rol bir alan süreci ve kapsa-<br />

kamu kesimi o<br />

ekonominin<br />

maktadır. Bu süreç içinde öncelikle hükümetlerin oluşmasını sağlayacak<br />

ekonomide yer alan devletin uygulayacağ politikalar için hükümetlerin belirlenme<br />

seçim döneminde, kişiler sahip oldukları vergi kültürünün etkisi ile siyasi<br />

önemli partilerin bir role politikaları sahiptirler. doğrultusunda Vergileme seçim süreci, yaparlar. kanun Ardından teklif politikaları ve/veya tasar<br />

etkileme süreci hükümetleri etkileme faaliyetlerine dönüşür. Siyasi partihazrlanmasndan,<br />

mükelleflerin vergiyi ödemesine kadar uzun bir süreci kapsamaktad<br />

31 Adnan Gerçek, “Vergi Kültürü ve Mükellefin Vergiye Bakışı” http://www.ekonomikpu-<br />

süreç içinde öncelikle hükümetlerin oluşmasn sağlayacak seçim döneminde, kişiler<br />

sula.com/adnan-gercek/vergi-kulturu-ve-mukellefin-vergiye-bakisi, (29.04.<strong>20</strong>11)<br />

olduklar vergi kültürünün etkisi ile siyasi partilerin politikalar doğrultusunda seçim yap<br />

38<br />

Ardndan politikalar etkileme süreci hükümetleri etkileme faaliyetlerine dönüşür. S<br />

partiler de iktidar olabilmek ve/veya iktidarda kalabilmek için yaplan bu faaliyetlere u


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

ler de iktidar olabilmek ve/veya iktidarda kalabilmek için yapılan bu faaliyetlere<br />

uygun davranışlar gösterir.<br />

Öte yandan belirlenmiş ve uygulamaya geçirilmiş olan vergi politikaları<br />

da karar vericilerin ekonomik faaliyetlerini yeniden düzenlemelerine<br />

ve oluşan yeni koşullara uyum sağlamalarına neden olmaktadır. Vergi<br />

politikaları ile oluşan yeni koşullar ise ekonomik işleyişi, kişilerin mülkiyet<br />

anlayışlarını vb. etkileyerek onların vergi bilinç düzeylerini ve vergi<br />

kültürlerini etkilemektedir. Vergi kültürünün yeni hali ise yeni politikaların<br />

belirlenmesinde etkili olmakta ve bu işleyiş döngüsel olarak devam<br />

etmektedir.<br />

3. TÜRKİYE’DE VERGİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRMESİ:<br />

<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> DÖNEMİ<br />

Alanyazın incelendiğinde, Türkiye’de, özellikle 1980 sonrasında ortaya çıkan<br />

ve devletin hukuki yapısını değiştiren gelişmelerin, toplumda devlete<br />

duyulan saygınlığın genellikle olumsuz etkilendiğine ve ahlaki değerlerin<br />

erezyona uğradığına ilişkin görüşler bulunduğu görülmektedir. Vergi<br />

ahlâkını olumsuz etkileyen sosyal unsurlar arasında hızlı nüfus artışı,<br />

bölgesel dengesizliğe bağlı göçler, işsizlik, çarpık kentleşme ve eğitim gereksiniminin<br />

yeterli ölçüde karşılanamaması gibi faktörler gösterilebilir 32 .<br />

Devlet birey ilişkileri açısından değişik yıllarda ülkemizdeki çeşitli<br />

kurum ve kuruluşlara duyulan güveni ölçmeye çalışan araştırmalar yapılmaktadır.<br />

Bu araştırmaların sonuçları, Türk siyasal sistemi, mahkemeler<br />

ve memurlar gibi kurum ve kuruluşlara yönelik düşük seviyede güvenin<br />

olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumun, vatandaşların başta vergi yasaları<br />

olmak üzere diğer toplumsal kural ve düzenlemelere yönelik uyumları<br />

üzerinde olumsuz etki yaptığı söylenebilir 33 .<br />

Türkiye’de uygulanan vergi politikası kapsamında; Anayasamızın 73.<br />

Maddesinde de belirtildiği üzere vergi, bireylerin ödeme gücüne göre ve<br />

gelir, servet ve harcamaları üzerinden alınmakla birlikte, vergi tahsilatı<br />

esas itibarıyla, stopaj yoluyla tahsil edilen gelir vergisi ile harcama üzerinden<br />

alınan KDV’ye dayanmaktadır. Türkiye’de vergi sisteminin dolaylı<br />

vergiler ağırlıklı olması, beyana dayalı bir sistem haline gelememesi, istisna,<br />

muafiyet ve vergi harcamalarının yaygın olması, halka açık şirketlerin<br />

32 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />

33 Şahin-Özenç, a.g.m., Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182<br />

39


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

az, küçük aile şirketlerinin yaygın olması nedeniyle kayıt dışı ekonominin<br />

yüksek düzeylerde olması vergi politikalarının başarısızlığına yol açmaktadır<br />

34 .<br />

<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi politikalarından bahsetmeden önce bu dönem<br />

öncesi ülkemizin durumunu kısaca belirtmek yararlı olacaktır. Çünkü ülkemizde<br />

<strong>20</strong>00 sonrası dönemde uygulanan politikalar <strong>20</strong>01 Krizi sonrası<br />

ekonominin güçlendirilmesi yönünde atılan adımların devamı niteliği taşımaktadır.<br />

Ülkemizde, 1980’li yıllardan beri uygulanmakta olan, vergi alma yerine<br />

borçlanmayı tercih etme biçimindeki politikalar olumsuz etkisini,<br />

kamu ekonomisinin temel fonksiyonlarından sapmalara yol açarak, üretimin<br />

düşmesi biçiminde göstermiş ve ekonomik kriz ortamının oluşumuna<br />

yol açmıştır. Çünkü devlet borçları artıkça, (bu borçların çevrilebilmesi de<br />

sorun olduğundan) borç faizleri de giderek artmış ve devletin son derece<br />

yüksek oranlarda reel faiz ödemesine yol açmıştır 35 . 1999 İstikrar Programının<br />

ilk dönemlerinde yaşanan olumlu gelişmelere rağmen mali sistemde<br />

meydana gelen bozulmalar, Kasım <strong>20</strong>00’de likidite krizine yol açmıştır<br />

ve bu krizi Şubat <strong>20</strong>01 krizi izlemiştir 36 . 15 Nisan <strong>20</strong>01 tarihinde açıklanan<br />

“Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” ile kamu maliyesi hedefleri yeniden<br />

belirlenmiştir. Bu hedefler; vergi gelirlerinin artırılması, vergi tabanının<br />

yaygınlaştırılması amacıyla vergi kimlik numaralarının kullanımının genişletilmesi,<br />

vergi kayıp ve kaçağının en aza indirilmesi amacıyla vergi<br />

denetimlerinin artırılması, vergi tahsilatının artırılması için vergi gecikme<br />

faiz ve cezalarının enflasyonla uyumlu hale getirilmesidir. <strong>20</strong>01 yılından<br />

itibaren özel iletişim ve özel işlem vergileri dışındaki ek vergiler kaldırılmıştır<br />

37 . <strong>20</strong>02 Kasım genel seçimlerinden sonra büyük bir oy çoğunluğuyla<br />

iktidar değişmiş ve değişen hükümet <strong>20</strong>03 yılıyla ilgili acil eylem planı<br />

açıklamıştır. Bu planda vergi ile ilgili yapılacaklar; her zaman sözü edilen<br />

kapsamlı bir vergi reformu, vergi yükünü tabana yayacak tedbirlerin alınması<br />

ve vergi mevzuatının basitleştirilmesidir. Bunların yanında somut<br />

olarak “nereden buldun” olarak ifade dilen “mali milat”ın kaldırılması ve<br />

bir vergi barışı-affı projesinin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir 38 .<br />

34 Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Kamu Mali Yönetiminde<br />

Uygulanan Vergi Politikaları”, Vergi Sorunları, Sayı:195, Aralık <strong>20</strong>04, s.166-167<br />

35 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>06, s. 57<br />

36 Siverekli Demircan, a.g.m., Aralık <strong>20</strong>04, s.175-176<br />

37 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>02, s. 81<br />

38 Hüsamettin Biçer, “Vergi ile İlgili Planlar ve Uygulamaları”, Vergi Dünyası, Sayı 343,<br />

Mart <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.4<br />

40


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Vergi gelirlerinin istenilen seviyelere yükseltilememesi, yüksek gelire<br />

sahip gerçek ve tüzel kişilerin gelirlerinin tam olarak kavranamaması, dolaylı<br />

vergilerin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri, vergi sistemindeki<br />

otokontrol mekanizmalarının yıpranması gibi sorunlara çözüm olması<br />

amacı ile 4369 sayılı Kanun “Vergi Reformu” adı altında 29 Temmuz<br />

1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyuna sunulmuştur. 4369<br />

sayılı Kanun ile reform niteliğinde yapılan en önemli değişiklik, gelirin<br />

tanımında yapılan düzenlemedir. Bu kanunla gelirin tanımında “Kaynak<br />

Teorisi”nden ayrılınmış ve “Safi Artış” (Net Artış) teorisine geçilmiştir.<br />

Böylece, vergilendirme tabanının yayılmasının sağlanması, vergi kayıp<br />

ve kaçakları ile mücadelenin arttırılması, kayıt dışı ekonominin kayda<br />

alınması gibi amaçların yanı sıra gelişen sosyal ve ekonomik hayatın ortaya<br />

çıkardığı yeni gelir unsurlarının vergilendirilebilmesi de sağlanmaya<br />

çalışılmıştır. Net artış teorisine geçiş için, kişilerin servet artışlarının bir<br />

baz dönem alınarak tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle gerekli<br />

olan başlangıç dönemi için 4369 sayılı Kanun ile Mali Milat kavramı getirilmiştir.<br />

Mali Milat kavramı ile kişilerin servetlerinde meydana gelen<br />

artışların saptanması suretiyle vergilendirilebilecek gelirlerinin kavranabilmesi<br />

amacıyla bir tarih saptanmış (30 Eylül 1998) ve bu tarihe kadar<br />

elde etmiş olduğu servet ve gelirini söz konusu tarih itibari ile asgari bir<br />

gün süreyle Türkiye’de kurulu mevduat kabulüne yetkili bankaların şubelerine<br />

yatırmaları istenmiştir. Böylelikle kişilerin o tarihte sahip oldukları<br />

servetlerinin tespiti sağlanmak istenilmiştir 39 . 01.01.1999 tarihinden itibaren<br />

geçerli olması öngörülen GVK’ya göre gelir tanımı, 4444 sayılı Kanun<br />

ile 31.12.<strong>20</strong>02 tarihine kadar ertelenmiştir. 01.01.<strong>20</strong>03 tarihinden itibaren<br />

yeni gelir tanımının olması öngörülmüştür. Ancak gelirin geniş kapsamlı<br />

tanımının ekonomiye olumsuz etkileri, kamuoyunda düzenlemeye olan<br />

güvensizlik, düzenlemenin beklenen etkiyi sağlayamayacağı konusunda<br />

oluşan genel anlayış gerekçeleriyle 4775 sayılı Kanun ile 01.01.<strong>20</strong>03 tarihinden<br />

itibaren geçerli olmak üzere gelirin tanımıyla ilgili düzenlemelerde<br />

4369 sayılı Kanun öncesinde geçerli olan düzenlemelere dönülmüştür.<br />

4775 sayılı Kanun ile ayrıca “Nereden Buldun?” düzenlemesi olarak kabul<br />

edilen VUK’un 30/7. maddesi hükmü tamamen kaldırılmış, 01.01.1995 tarihinde<br />

yürürlüğe giren 4008 sayılı Kanun öncesine dönülmüştür 40 . Mali<br />

miladın yürürlüğe konulması ve kaldırılmasına kadar geçen süreçte gündeme<br />

gelen tartışmalar neticesinde ortaya çıkan güvensizlik durumu ge-<br />

39 H. Hakan Kıvanç, “Vergi Reformunun Çerçevesi ve Türkiye’deki Gelişimi”, E- Yaklaşım<br />

(Çevrimiçi), Makale No: 9663, Eylül <strong>20</strong>07, Sayı: 50, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />

dergi0 /read_result.asp?file_name=/mevzuat/dergi/makaleler/<strong>20</strong>07099663.htm<br />

40 Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş,”Mali Miladın Yenisi: 5811 Sayılı Kanun”, Yaklaşım<br />

Dergisi(Çevrimiçi), Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195, http://www.yaklasim.com/<br />

mevzuat/ dergi/ read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>090314<strong>10</strong>2.htm<br />

41


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

rek kamuoyunda gerek akademik alanda tartışma konusu edilmiştir. Mali<br />

miladın kayıtdışılığı önlemede yetersiz kalması, vergi sisteminin kısa sürelerle<br />

bu kadar sık değişime uğraması vergi politikaların etkinliğini azaltarak,<br />

özellikle vergi adaleti açısından, mükeleleflerin vergilemeye ilişkin<br />

tutum ve davranışlarını, dolayısıyla vergi kültürünü olumsuz etkilemiştir.<br />

<strong>20</strong>03 yılından itibaren uygulanan ekonomik programda en önemli öncelik<br />

kamu finansman ihtiyacının azaltılmasına verilmiş, bunun sağlanmasında<br />

da vergi gelirlerinin artırılması temel politika araçlarından biri<br />

olmuştur 41 . <strong>20</strong>06 yılında, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak, vergi<br />

kaçağını azaltmak ve vergiyi tabana yayarak etkinliğini artırmak amacıyla<br />

“Vergi Reformu” uygulamaya konulmuştur. Bu amaçla öncelikle vergi<br />

kanunlarının sadeleştirilmesi için yeni bir Kurumlar Vergisi Kanunu yasalaşmıştır.<br />

Reform kapsamında Kurumlar Vergisi ve KDV oranlarında<br />

değişikliğe gidilirken, Gelir Vergisinde de tekli tarife uygulamasına geçilmiştir.<br />

<strong>20</strong>07 yılında vergi sisteminin sadeleştirilmesi ve vergi adaletinin<br />

sağlanması kapsamında ücretlilerde vergi indirimi uygulaması kaldırılarak<br />

asgari geçim indirimi getirilmiş ve <strong>20</strong>08 yılından itibaren uygulamaya<br />

konulmuştur 42 .<br />

Vergi politikaları kapsamında politikalara yön verici ve öncelikli olması<br />

gereken iki önemli kavram kayıtdışı ekonomi ve vergi yüküdür. Politikalar<br />

bu kavramlardan bağımsız olduğunda vergi kültürünün oluşması<br />

da mümkün olamamakla beraber gelir dağılımını, vergi adaletini ve vergi<br />

bilincini olumsuz etkileyici unsurlar olmaktadır.<br />

<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi politikaları kayıtdışı ekonomi ve vergi yükü<br />

çatısı altında incelenebilir.<br />

3.1. Kayıtdışı Ekonomi<br />

Herhangi bir belgeyle belirtilmeyen ya da doğru bilgiler içermeyen belgelerle<br />

gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerdir 43 . Kayıt dışı ekonomi; geleneksel<br />

ölçüm teknikleri ile ölçülemeyen, resmi rakamlara yansımamış ve<br />

belli bir çıkar karşılığında mal ya da hizmet sunulan faaliyetlerin tümünü<br />

kapsar. Devletin düzenlediği ve doğrudan ilişkili olduğu resmi ekonominin<br />

dışında kalan kayıtdışı ekonomi vergilendirilemez, sosyal sigorta<br />

primleri ödenmez 44 .<br />

41 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s. 64-65<br />

42 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>06, s. 57<br />

43 “Kayıtdışı Ekonomi; Türkiye Serüveni”, DELOITTE, CEO Serisi, <strong>20</strong>07, ,http://www.<br />

deloitte.com/ assets/Dcom-Turkey/Local%<strong>20</strong>Assets/Documents/turkey-tr_ceo_kayitdisi_ekonomi_070<strong>20</strong>07.<strong>pdf</strong><br />

(Erşim:26.04.<strong>10</strong>)<br />

44 Ahmet Fazıl Özsoylu, Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, 1. Basım, Bağlam, İstanbul,1996, s.<br />

111<br />

42


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ortak sorunları arasında yer<br />

alan kayıt dışı ekonomi ile mücadele konusuna özel önem verilmekte, bu<br />

kapsamda kayıt dışılığın minimize edilmesi ülkelerin öncelikleri arasında<br />

yer almaktadır. Bu konuda tüm dünyada farklı yöntemler önerilse de<br />

kayıtdışı ile mücadelede Gelir İdaresi’nin ve Vergi Denetimi’nin etkinliğinin<br />

artırılmasına dönük reformlar, sorunun çözümünde anahtar reformlar<br />

olarak görülmektedir. Bu konu ülkemizde de sık tartışılan konuların başında<br />

gelmektedir 45 .<br />

Cumhuriyetten günümüze Türk Vergi Sisteminin en temel problemlerinden<br />

biri, ekonomik ve sosyal yapının örgütlenme düzeyi ile uygulanmaya<br />

çalışılan vergi sistemi arasında gerekli olan ilişkinin bir türlü<br />

kurulamamış olmasıdır. Bu uyumsuzlukların sonucunda vergi kayıp ve<br />

kaçağının en yüksek oranlarda yaşandığı dönem olarak 1980’li yıllar ifade<br />

edilmektedir 46 . Türkiye’de ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmının kayıtdışı<br />

olarak gerçekleştirildiği genel olarak kabul edilmektedir, kayıtdışı<br />

ekonominin ne kadar büyük olduğu konusunda ise kayıtdışını ölçmeye<br />

yönelik çalışmalarda kayıtlı ve kayıtdışı ekonominin birbiriyle iç içe geçmesi<br />

nedeniyle kesin sonuçlar verecek yöntemler kullanılamamakta ve<br />

tahmin metotlarından faydalanılmaktadır 47 .<br />

Vergi otoritelerinin optimal seçimi; net vergi geri dönüşlerini maksimize<br />

eden mükellefler ile bunlara yöneltilen seçimlerdir. Vergi bu nedenle<br />

yarı-gönüllükle alınır. Vergi ödemeyi kimse istemez; çünkü kamusal<br />

mallar ve bunlar için yapılan yatırımlar herkesi kapsamaktadır 48 . Vergiye<br />

gönüllü uyum açısından bu durum daha dikkate değer bir tartışma konusu<br />

olmaktadır. Çünkü mükelleflerin vergi verme eğilimi bir zorunluluk<br />

karşısında olmaktadır ve zaten isteksiz olarak gerçekleştirilen bu ödeme<br />

mükellefler üzerinde aşırı derecede hissedilerek karşılığının alınmadığı<br />

düşüncesi vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma eğilimlerini artırır. Böy-<br />

45 İ.Halil Bağdınlı, “Kayıtdışı Ekonomi İle Mücadelede Gelir İdaresi ve Vergi Denetiminin<br />

Yeniden Organizasyonu”, 21. Türkiye Maliye Sempozyumu; Kamu Maliyesinde Güncel<br />

Gelişmeler, <strong>10</strong>-14 Mayıs, T.C. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biga İİBF Maliye Bölümü<br />

(Yayın No:1), s. 27<br />

46 Fevzi Devrim-Timur Turgay, “Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçaklarının Önlenmesinde<br />

İdare-Mükellef Etkileşimi ve Bağlı Etkileşenlerin Rolü”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:<br />

Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya,<br />

Uludağ Üniversitesi İİBF Bursa, s. 763<br />

47 Deloitte, <strong>20</strong>07, s.6<br />

48 Lars P. Feld- Bruno S. Frey, “The Tax Authority and the Taxpayer; An Exploratory Analysis”,<br />

the 2 nd International Conferance on Taxation, Canberra, December <strong>10</strong>-11,<strong>20</strong>01, Web<br />

Erişimi: http://www.crereg.univ-rennes1.fr/seminaire-pages-interieures/TAXEAUTHO-<br />

RITY.<strong>pdf</strong> (16.05.<strong>10</strong>), s.3<br />

43


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

lece vergiye karşı olumsuz bir tutum olarak vergi kültürüne etki eder. Bu<br />

durum beyana dayalı vergilerde daha kolay gerçekleştirilebilir. Yüksek<br />

oranlı tarifelerle vergilendirilen mükellefler, bundan rahatsız olarak, tepkilerini;<br />

verginin yansıtılması, vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma davranışı<br />

olarak gösterirler. Bu uyumsuzluk karşısında politika unsuru olarak<br />

devletler daha kolay tahsil edebileceği ve net geri dönüşümler sağlayabileceği<br />

vergiler üzerine yoğunlaşarak bu tür vergileri tabana yayma eğilimi<br />

içersinde olurlar ve bu durum dolaylı vergiler üzerinde yoğunlaşılmasına<br />

yol açar. Ayrıca artan ekonomik faaliyetlerin ve ticari ilişkilerin sermaye<br />

ve mal dolaşımı neticesinde katma değer yaratma olanağının süreklilik<br />

kazanarak bir dönüşüm içerisinde var olmasıyla bu tür vergilenebilir kaynaklar<br />

dikkat çekmektedir. Bu durum da vergi adaletinden yavaş yavaş<br />

uzaklaşılarak bu anlayışın olağanlaştırılmasına ve bunun da vergi kültürü<br />

içerisine yerleşmesine yol açmaktadır. Aslında olumsuz olarak görülen,<br />

vergilemede dolaylı vergilerin varlığı değil bu vergilerin dolaysız vergilerden<br />

fazla olmasıdır.<br />

Dolaylı vergilerin ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamada yol<br />

açabileceği pozitif etkilerin, mümkün olduğunca lüks tüketim mallarını<br />

vergilendirecek tarzda kullanımı ile tesis edilmesi önemlidir. Dolaylı vergilerin<br />

vergileme ve gelir dağılımda adaleti sağlaması ancak bu şekilde<br />

mümkün olabilir 49 .<br />

Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak amacıyla oluşturulan<br />

ve 03.03.<strong>20</strong>08 tarihi itibarıyla Mükellef Hizmetleri Merkezi hizmete<br />

girmiştir. Vergi dairelerinin iş yükünün azaltılması ve mükelleflerin<br />

vergi işlemlerinin basitleştirilmesi amacıyla e-beyanname uygulamasına<br />

geçilmiştir. <strong>20</strong>08 yılı içerisinde, Hızlandırılmış KDV Sistemi (HİS) uygulamasına<br />

geçilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı koordinatörlüğünde “<strong>20</strong>08-<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planı” hazırlanmış<br />

01.07.<strong>20</strong>08 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanmıştır. Varlık Barışı olarak<br />

bilinen 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında<br />

Kanun 22.11.<strong>20</strong>08 tarihinde yürürlüğe girmiştir 50 . Vergi kaçakçılığını<br />

önlemek ve kayıtdışılığı azaltmak her yıl hükümet politikalarında yer<br />

almaktadır. Yukarıda doğrudan ve dolaylı olarak bu politikalara yönelik<br />

uygulamalardan söz edilmiştir.<br />

49 Esra Siverekli Demircan, “Vergilerin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi”, Erciyes<br />

Üniversitesi İİBF Dergisi, Temmuz-Aralık <strong>20</strong>03, s, 112<br />

50 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>09, s. 65-68<br />

44


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

3.2. Vergi yükü<br />

Vergi yükü, bir ülke kamu maliyesinin değerlendirilmesinde göz önünde<br />

tutulan en önemli göstergelerden biridir. Bu gösterge ile bir ülke ekonomisinde<br />

kaynakların ne kadarlık kısmının, devlet tarafından vergi veya diğer<br />

isimler altında alındığı ifade edilir 51 .<br />

Vergi yükü günümüzde özellikle maliye politikasının etkinliği açısından<br />

hükümetlerin önemle üzerinde durduğu konulardan birisidir. Maliye<br />

politkasının en önemli araçlarından biri olan vergi politikası oluşturulurken<br />

vergi yükü, vergi konulan veya kaldırılan sektörler, gelir grupları, bölgeler<br />

vb. açısından incelenmekte ve bu açıdan en optimal vergi oranlarının<br />

belirlenmesi amaçlanmaktadır 52 . Vergi yükü hesaplarına; vergilerin kamu<br />

harcamaları ile ilişkisinin kurulması ve vergilemenin gerçekleşmesinin<br />

ortaya konulması, ekonomide uygulanacak vergi politikasının tespiti ve<br />

uluslararası kuruluşlara yapılacak maddi ve parasal yardımların belirlenmesi<br />

amacıyla başvurulmaktadır 53 . Vergi yükünün tespiti, vergi politikalarının<br />

ve vergilerin ekonomiye olan etkilerini belirlemede önem taşımaktadır.<br />

Maliye politikasının temel araçlarından biri olan vergiler için, devletin<br />

bilinçli bir vergi politikası oluşturmasında, vergi yükünün doğru olarak<br />

belirlenmiş olmasına ihtiyaç vardır. Vergi yükünün tespiti, vergilerin ekonomiye<br />

olan etkilerini belirlemenin yanısıra vergilemede adalet ve eşitlik<br />

gibi kavramlar açısından da önem taşımaktadır 54 .Ne kadar vergi toplanacağının<br />

yanında kimden, hangi sektörden, hangi sınıfsal ve coğrafi birimden,<br />

hangi kuşaktan ne kadar vergi alınacağı da son derece önemli bir<br />

politik sorundur. Seçmenler, kullanılabilir gelirlerinde dolayısıyla kişisel<br />

refahlarında azalmaya yol açtığı ve “elem verici” bir şey olduğu için vergi<br />

yükünü, vergi yükünün adilliğini ve politikacıların vergi yüküne ilişkin<br />

tutumlarını yakından takip eder ve politikacılara izledikleri vergi politikalarına<br />

karşılık farklı oylama tepkileri ile sinyaller gönderirler 55 .<br />

51 Dokuzuncu Kalkınma Planı: Vergi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT, <strong>20</strong>07.<br />

(DPT.2734 - ÖİK.685) ISBN: 978-975-19-4094-0 , http://www.dpt.gov.tr/DPT.portal<br />

52 Hasan Gül, “Vergi Yükü Kavramı ve Türkiye’de Vergi Yükü”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi)<br />

, Makale No: <strong>20</strong>446, Kasım <strong>20</strong>11, Sayı: 227, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />

dergi/read_frame.asp? file_name=<strong>20</strong>1111<strong>20</strong>446.htm (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

53 Günseli Kurt, “Vergi Yükü ve Ülkemizdeki Durum”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale<br />

No: 895, Ekim 1996, Sayı: 46, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.<br />

asp?file_name=1996<strong>10</strong>895.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

54 Musa Kazım Ünver, “Vergi Yükü Kavramı ve Ülkemizdeki Durum”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi),<br />

Makale No: 4981, Kasım <strong>20</strong>04, Sayı:16, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/<br />

read_frame.asp?file_name= <strong>20</strong>04114981.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

55 Berksoy-Demir, a.g.m. s.515-516<br />

45


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

Vergi kültürünün ikili özelliği olan “vergileme” ve “vergi verme” unsurları<br />

vergi yükü açısından da önem teşkil etmektedir. Bu ikili özelliğin<br />

vergi verme kısmı mükellefler açısından değerlendirilmektedir. O halde<br />

vergi yükü, mükelleflerin vergiye karşı tutumu üzerinde önemli bir göstergedir<br />

ve politika yapıcılar da kararlarını belirlerken vergi yükünü dikkate<br />

almaktadır. Böylece vergi kültürünün oluşumu içerisinde vergi yükü,<br />

dolaylı bir etki ile önemli bir gösterge olarak yer almaktadır.<br />

Vergi yükü mükelleflerin vergiye karşı tutumu üzerinde oldukça<br />

önemli bir etken olmakta ve politika yapıcılar da bu yönde kararlarını<br />

belirlemektedir. Vergi kültürünün oluşumu içinde vergi yükü önemli bir<br />

etken olduğu için Tablo 1’de <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 yılları arasında bazı OECD ülkelerinde<br />

vergi yükünün gelişimi verilmiştir.<br />

Tablo 1: Bazı OECD Ülkelerinde Vergi Yükü (%) (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08)<br />

<strong>20</strong>02 <strong>20</strong>03 <strong>20</strong>04 <strong>20</strong>05 <strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08<br />

Sıralama<br />

<strong>20</strong>02-<br />

<strong>20</strong>08 ort.<br />

OECD ort 35,2 35,1 35,1 35,7 35,8 35,8 .. 35,5<br />

OECD Ülkeleri <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 Ortalama Vergi Yükü En Yüksek Olan İlk<br />

Beş Ülke<br />

1 Danimarka 47,8 48 49 50,8 49,6 48,7 48,3 48,9<br />

2 İsvaç 47,9 48,3 48,7 49,5 49 48,3 47,1 48,4<br />

3 Belçika 45 44,6 44,8 44,7 44,4 43,9 44,3 44,5<br />

4 Finlandiya 44,6 44 43,5 44 43,5 43 42,8 43,6<br />

5 Fransa 43,4 43,2 43,5 43,9 44 43,5 43,1 43,5<br />

OECD Ülkeleri <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>08 Ortalama Vergi Yükü En Düşük Olan İlk<br />

Beş Ülke<br />

1 Meksika 16,5 17,4 17,1 18,1 18,3 18 21,1 18,1<br />

2 Türkiye 24,6 25,9 24,1 24,3 24,5 23,7 23,5 24,4<br />

3 Kore 23,2 23,9 23,2 23,9 25 26,5 26,6 24,6<br />

4 Japonya 26,2 25,7 26,3 27,4 28 28,3 .. 27,0<br />

5 ABD 26,5 25,9 26,1 27,5 28,2 28,3 26,9 27,1<br />

- Bu veriler Sosyal Güvenlik Payı Dahil Tutarlardır<br />

Kaynak:. http://www.oecd-ilibrary.org/content/book/factbook-<strong>20</strong><strong>10</strong>-en verilerinden<br />

yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />

46


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Vergi yüküne bağlı olarak vergi sonrası kullanılabilir gelir seviyesi<br />

azalan mükelleflerin yatırım-tasarruf kararları değişmektedir. Vergi yükü<br />

ve bu yükün adil dağılımı mükelleflerin algılamalarını, vergilemeye ilişkin<br />

psikolojilerini ve bunların sonucunda tutum ve davranış biçimlerini<br />

etkileyebilmektedir. Vergi yükünün algılanma düzeyi, vergi ödeme ve/<br />

veya kaçma/kaçınmaya yönelik tutum ve davranışların temel belirleyicilerinden<br />

birisidir 56 . Bu tutum ve davranışlar vergi kültürü oluşumunu doğrudan<br />

etkilemektedir.<br />

OECD verilerine göre ülkemizin vergi yükü; <strong>20</strong>02 yılında %24.6 iken<br />

<strong>20</strong>08 yılında %23.5 olarak gerçekleşmiştir. OECD ülkeleri içinde en yüksek<br />

vergi yükü Danimarka’da bulunmaktadır. Onu diğer İskandinav ülkeleri<br />

olan İsveç ve Belçika izlemektedir. Ülkemiz vergi yükü açısında en düşük<br />

vergi yüküne sahip ilk beş ülke arasında ikinci sırada bulunmaktadır<br />

ve OECD ortalamasının yaklaşık <strong>10</strong> puan altında bir seyir izlemektedir.<br />

Bu durumun vergi kültürü açısında hiç de parlak olmadığı açıkça ortadadır.<br />

Vergi kültürü istenen düzeyde bulunmamaktadır. Torgler ve Murphy<br />

tarafından bazı OECD ülkelerinde (Türkiye incelenmemiştir) yapılan bir<br />

araştırmada 1981, 1990 ve 1995 yılında ortalama vergi ahlak seviyesi baz<br />

alınmış ve vergi ahlak seviyesi en yüksek ilk iki ülke sırasıyla Japonya ve<br />

ABD olmuştur 57 . Tabloda Türkiye’de vergi yükünün ABD ve Japonya gibi<br />

ülkelerle yakın görünmesine rağmen söz konusu ülkelerin vergi ahlak düzeyleri<br />

çok yüksek olduğu için vergi kültur seviyelerinin de Türkiye’den<br />

yüksek olduğu söylenebilir.<br />

Öte yandan, vergi gelirlerinin gerçekleşme düzeylerine bakıldığında<br />

sürekli bir artış eğilimi sergilediği görülmektedir. Vergi gelirlerinin artmasında<br />

uygulanan politikalar önemli bir rol oynamaktadır. <strong>20</strong>01 Krizinden<br />

sonra Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, Gelir Vergisi Tarifesinde yapılan<br />

değişiklikler (dilim sayısının azaltılması, oranlarının düşürülmesi), Kurumlar<br />

Vergisi ve KDV oranlarında yapılan indirimler ile ÖTV’nin yürürlüğe<br />

girmesinin etkisi olmuştur. <strong>20</strong>09 yılında ise vergi gelirlerinin artmasının<br />

en önemli sebebi Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması<br />

Hakkında Kanun ile yurtiçi ve yurtdışından gelen kayıt altında olmayan<br />

varlıkların vergilendirilmesi ile sağlanan gelirleri de içermesidir. Ülkemizin<br />

üretim, istihdam ve enflasyon sorununu kalıcı halde çözebilecek<br />

56 C. Can Aktan-Hilmi Ҫoban, “Vergileme Ekonomisi ve Vergileme Perspektifinden Vergiye<br />

Karşı Tutum ve Davranışları Belirleyen Faktörler”, iҫinde: Vergileme Ekonomisi<br />

ve Vergileme Psikolojisi, Editörler: C. Can Aktan, Dilek Dileyici, Istiklal Y. Vural, Seҫkin<br />

Yayıncılık, Ankara, <strong>20</strong>06, s. 141<br />

57 Benno Torgler-Kristina Murphy, “Tax Morale in Australia: What Shapes It And Has It<br />

Changed Over Time?”, The Australian National University, Working Paper 58, January<br />

<strong>20</strong>05, pp. 26<br />

47


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

yatırım gerekliliğine kaynak yaratılması, ekonominin canlılığının devam<br />

ettirilmesi ve küresel mali krizin ülkemiz açısından en az hasarla atlatılabilmesi<br />

için önemli bir kaynak sağlanması ve işletmelerin sermaye yapılarının<br />

güçlendirilmesi amacıyla 58 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye<br />

Kazandırılması Hakkında Kanun 22.11.<strong>20</strong>08 tarihli ve 27062 sayılı<br />

Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bu tarih itibarıyla yürürlüğe girmiştir 59 .<br />

Gerçek veya tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın,<br />

menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması<br />

ve taşınmazların kayda alınması, yurt içinde bulunan ancak işletmelerin<br />

özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye<br />

olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi<br />

amaçlanmıştır 60 . 22 Kasım <strong>20</strong>08 tarih ve 5811 sayılı “Bazı Varlıkların<br />

Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” ile uygulamaya<br />

konulan ve 2 Mart <strong>20</strong>09 tarihinde sona eren Varlık Barışı uygulaması, <strong>10</strong><br />

Temmuz <strong>20</strong>09 tarihinden itibaren 31 Aralık <strong>20</strong>09 tarihine kadar uzatılmış<br />

ve söz konusu uygulama bu tarih itibariyle sona ermiştir. Varlık Barışı uygulamasının<br />

sonucunda; 26 milyar 949 milyon 937 bin lirası yurt dışından,<br />

<strong>20</strong> milyar 352 milyon 608 bin lirası da yurt içinden olmak üzere toplam 47<br />

milyar 302 milyon 545 bin liralık kaynak, Varlık Barışı kapsamında beyan<br />

edilmiştir. Bu beyanlar üzerinden 1 milyar 556 milyon 629 bin lira vergi<br />

tahakkuk ettirilmiştir. Uygulama kapsamında vergi dairelerine verilen beyanname<br />

sayısı 64 bin adet olarak gerçekleşmiştir 61 . Varlık Barışı olarak da<br />

adlandırılan 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması<br />

Hakkında Kanun bu dönemde kamuoyunda oldukça geniş yer almıştır.<br />

Bu durum mükellefler, uzmanlar, vergi idaresi, akademisyenler, politikacılar<br />

ve genel olarak kamuoyunun vergi bilinç, tutum ve algılamaları üzerinde<br />

etkili olmuştur.<br />

Vergi miktarının artması vergi kültürü açısında olumlu sayılabilecek<br />

bir gösterge olmakla birlikte artan miktarın dolaylı vergiler ve dolaysız<br />

vergiler açısından ele alınması daha gerçekçi bir değerlendirme yapılmasını<br />

sağlayacaktır. Gelişmiş ekonomilerde vergi kültürünün gelişmesinin en<br />

önemli nedenlerinin başında dolaysız vergilerin dolaylı vergilerden fazla<br />

olması gelmektedir. Ülkemizdeki dolaylı-dolaysız vergilerin toplam vergiler<br />

içindeki gelişimine bakılırsa <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde dolaylı vergilerin<br />

vergi gelirleri içindeki payının ortalama olarak % 66,9 olarak gerçekleştiği,<br />

58 Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş, Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195<br />

59 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong> (22.02.<strong>20</strong>12)<br />

60 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong> (22.02.<strong>20</strong>12)<br />

61 http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/BasinBultenleri/0401<strong>20</strong><strong>10</strong>basinbulteni.<br />

htm (22.02.<strong>20</strong>12)<br />

48


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

dolaysız vergilerin payının ise ortalama olarak % 33,1 olarak gerçekleşmiş<br />

olduğu Tablo 2’de gözlemlenmektedir. Bu durumda Tablo 2’de de görülebileceği<br />

üzere ülkemizde dolaylı vergilerin payı, dolaysız vergilerin hemen<br />

hemen her yıl iki katı kadar fazla bir orandadır.<br />

Tablo 2: Vergi Gelirlerinin Dolaylı ve Dolaysız Olarak Gelişimi ve<br />

GSYH’ya Oranı (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

YILLAR<br />

GSYH<br />

TOPLAM VERGİ<br />

GELİRLERİ<br />

GSYH’YA<br />

ORANI<br />

(%)<br />

TL TL PAY(%) TL<br />

DOLAYSIZ<br />

VERGİLER<br />

PAY<br />

(%)<br />

GSYH’YA<br />

ORANI<br />

(%)<br />

DOLAYLI<br />

VERGİLER<br />

TL<br />

PAY<br />

(%)<br />

GSYH’YA<br />

ORANI<br />

(%)<br />

<strong>20</strong>02 350.476.089 59.631.867.852 <strong>10</strong>0 17,0 <strong>20</strong>.060.524.608 34 5,7 39.571.343.244 66 11,2<br />

<strong>20</strong>03 454.780.659 84.316.168.756 <strong>10</strong>0 18,5 27.780.137.576 33 6,1 56.536.031.180 67 11,4<br />

<strong>20</strong>04 (*) 559.033.026 <strong>10</strong>1.038.904.000 <strong>10</strong>0 18,1 31.147.157.000 31 5,5 69.891.747.000 69 12,5<br />

<strong>20</strong>05 (*) 648.931.712 119.250.807.000 <strong>10</strong>0 18,4 36.589.582.000 31 5,6 82.661.225.000 69 12,7<br />

<strong>20</strong>05 (**) 648.931.712 131.948.778.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,3 43.081.460.000 33 6,6 88.867.318.000 67 13,6<br />

<strong>20</strong>06 (**) 758.390.785 151.271.701.000 <strong>10</strong>0 19,9 47.334.572.000 31 6,2 <strong>10</strong>3.937.129.000 69 13,7<br />

<strong>20</strong>07 (**) 843.178.421 171.098.466.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,3 57.473.256.000 34 6,8 113.625.2<strong>10</strong>.000 66 13,4<br />

<strong>20</strong>08 (**) 950.534.251 189.980.827.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,0 67.240.001.000 35 7,0 122.740.826.000 65 12,9<br />

<strong>20</strong>09 (**) 952.558.579 196.313.308.000 <strong>10</strong>0 <strong>20</strong>,6 71.479.<strong>10</strong>5.000 36 7,5 124.834.<strong>20</strong>3.000 64 13,1<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> (**) 1.<strong>10</strong>3.749.801 235.686.590.000 <strong>10</strong>0 21,4 77.597.485.000 33 7,0 158.089.<strong>10</strong>5.000 67 14,3<br />

NOT : Bu Tabloda Yer Alan : - Dolaysız Vergiler “Gelir Ve Kazanç Üzerinden<br />

Alınan Vergiler” Ve “Mülkiyet Üzerinden Alınan Vergiler (Veraset Ve İntikal<br />

Vergisi İle Motorlu Taşıtlar Vergisi)” Gruplarını Kapsamaktadır. - Dolaylı<br />

Vergiler,”Dahilde Alınan Mal Ve Hizmet Vergileri” ,”Uluslararası Ticaret Ve<br />

Muam.Alınan Vergiler’’,’’Damga Vergisi’’,’’Harçlar’’ Ve ‘’Başka Yerde Sınıflandırılmayan<br />

Diğer Vergiler’’ Gruplarını Kapsamaktadır.<br />

Not: 1- <strong>20</strong>02-<strong>20</strong>05 Rakamları Mahalli İdare Ve Fon Payları Hariç Red Ve İadeler<br />

Dahil Tutarlardır.<br />

2- <strong>20</strong>08 Ve <strong>20</strong>09 Yılları Vergi Gelirleri İçerisindeki Gelir Vergisi Tevkifat Rakamına<br />

Asgari Geçim İndirimi Tutarı Dahildir.<br />

(*) Önceki Yıllarla Aynı Baza Getirmek İçin, Rakamlara Red Ve İadeler Dahil Edilmiştir.<br />

(**) <strong>20</strong>06 - <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılları Bütçe Kanunu´Nda Mahalli İdare Ve Fon Payları İle Red Ve<br />

Mahalli İdare Ve Fon Payları İle Red Ve İadeler Dahildir.<br />

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Resmi Web Sitesi (http://www.gib.gov.tr)’deki<br />

Bütçe İstatistikleri bölümündeki verilerden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />

49


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

Tablo 2’de genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının GSYH’ya oranları da<br />

verilmiştir. Toplam vergi gelirlerinin GSYH içindeki payı <strong>20</strong>02 yılında %17<br />

iken artan bir seyir izlemiş ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında %21,4 olarak gerçekleşmiştir.<br />

Dolaylı vergi hasılatlarının dolaysız vergilere göre GSYH’ye oranı daha<br />

yüksektir. <strong>20</strong>02 yılında dolaysız vergilerin GSYH’ya oranı %5,7 olarak gerçekleşirken<br />

dolaysız vergilerin oranı %11,2 olarak gerçekleşmiştir. <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

yılında bu oranlar, dolaysız vergiler için %7, dolaylı vergiler için %14,3<br />

olarak gerçekleşmiştir ve iki katını geçmiştir. <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> yılları arasında,<br />

dolaylı vergilerin GSYH içindeki payının dolaysız vergilere nazaran her<br />

yıl dolaysız vergilerin yaklaşık olarak iki katı düzeyinde gerçekleşen bir<br />

seyir izlediği ve vergi yükünün daha çok dolaylı vergiler üzerinde yoğunlaşmış<br />

olduğu görülmektedir.<br />

Vergi gelirlerini artırıcı diğer bir unsur ise vergi oranlarıdır. Vergi<br />

oranları ne kadar makul ve düşük olursa, vergi ödeme de o kadar artacak<br />

ve mükelefler vergiye daha sıcak bakacaklardır. Mükelleflerin böylece<br />

daha az vergi yükü ve vergi tazyiki hissetmesi vergiye uyum sağlanması<br />

açısından yararlı olabilecektir. Tablo 3’te <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> döneminde uygulanan<br />

Vergi Oranları verilmiştir.<br />

Tablo 3: Yıllar İtibariyle Gelir ve Kurumlar Vergisi Oranları<br />

(<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Yıllar Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi<br />

<strong>20</strong>02 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />

<strong>20</strong>03 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />

<strong>20</strong>04 %<strong>20</strong>-45 ve 6 dilim 30%<br />

<strong>20</strong>05 %<strong>20</strong>-40 ve 5 dilim 30%<br />

<strong>20</strong>06 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />

<strong>20</strong>07 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />

<strong>20</strong>08 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />

<strong>20</strong>09 %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> %15-35 ve 4 dilim <strong>20</strong>%<br />

Kaynak: A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün<br />

Analizi(III)”, Vergi Dünyası Sayı 332, Nisan <strong>20</strong>09, s.63-64 ve http://www.verginet.net/dtt/11/<strong>20</strong>02YiliGelirVergisiDuzenlemeleri_4667.aspx,http://www.alomaliye.com/talha_apak_<strong>20</strong>04_yili_1.htm<br />

ve Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi İstatistikleri<br />

verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />

50


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Gelir vergisinde yıllardan beri iki ayrı tarife (ücretliler ve ücret dışı<br />

gelirler için uygulanan tarifeler) uygulamasına son verilerek <strong>20</strong>06 yılından<br />

itibaren vergi oran gelir %45’ten vergisi %35’e tarifesi indirilmiş tek böylece tarife olarak tarifedeki uygulanmaya yükseklik fark azaltlmştr başlanmış-<br />

63 .<br />

dilim<br />

Bu tır 62 değişiklikle, . Gelir Vergisi’nde orta ve yüksek dilim gelir grubunun sayısı 4’e gelir düşürülmüş, vergisi artmakta üst alt dilim gelir grubunun vergi oranı vergisi<br />

ise %45’ten azalmaktadr %35’e 64 . Yatrmlarn indirilmiş ve böylece doğrudan tarifedeki küresel sermayenin yükseklik teşvik farkı edilmesi azaltılmıştır için <strong>20</strong>06 yl<br />

63 .<br />

Bu değişiklikle, orta ve yüksek gelir grubunun gelir vergisi artmakta alt<br />

başndan itibaren yürürlüğe giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile vergi oran %30’dan<br />

gelir grubunun vergisi ise azalmaktadır 64 . Yatırımların ve doğrudan küresel<br />

sermayenin teşvik edilmesi için <strong>20</strong>06 yılı başından itibaren yürürlüğe<br />

%<strong>20</strong>’ye indirilmiştir 65 . Bu göstergeler vergi uyumunu artrmaya ve vergileme kültürünün<br />

geliştirilmesine yönelik olumlu admlar olarak nitelendirilebilir.<br />

giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile vergi oranı %30’dan %<strong>20</strong>’ye indirilmiştir<br />

Vergi 65 . Bu kültürünün göstergeler oluşmas vergi yaygnlaşmas uyumunu artırmaya açsndan ülkedeki ve vergileme mükellef kültürünün<br />

geliştirilmesine bir gösterge olmaktadr. yönelik Türkiye’de olumlu <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> adımlar dönemine olarak nitelendirilebilir.<br />

ilişkin mükellef saylarnn<br />

says da<br />

önemli<br />

seyri Vergi Grafik 1’te kültürünün verilmektedir. oluşması ve yaygınlaşması açısından ülkedeki mükellef<br />

sayısı da önemli bir gösterge olmaktadır. Türkiye’de <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemine<br />

ilişkin mükellef sayılarının seyri Grafik 1’te verilmektedir.<br />

Grafik 1: Ortalama Mükellef Saylar (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Grafik 1: Ortalama Mükellef Sayıları (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlğ Vergi İstatistikleri verilerinden yararlanlarak hazrlanmştr.<br />

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi İstatistikleri verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />

Gelir vergisi mükellef saylarnn ve basit usulde mükellef saysnn artrlamamas<br />

tabana Gelir yaylmann vergisi gerçekleştirilemediğini mükellef sayılarının göstermektedir. ve basit usulde Diğer yandan mükellef kurumlar sayısının vergisi<br />

mükelleflerindeki artırılamaması vergi tabana yükünün yayılmanın nispeten gerçekleştirilemediğini düzeltilmesi, sürekli ertelemelerle göstermektedir. de olsa<br />

gerçekleştirilen, Diğer yandan belirli kurumlar bir tutar vergisi aşan ödemelerin mükelleflerindeki banka sisteminden vergi geçirilmesi yükünün zorunluluğu, nispeakaryakt<br />

istasyonlarna getirilen düzenlemeler, tütün ve alkollü içecekler için getirilen<br />

62 A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün Analizi<br />

(III)”, Vergi Dünyası, Sayı: 332, Nisan <strong>20</strong>09, s, 64<br />

63<br />

63 Yllk Yıllık Ekonomik Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, Rapor s.59-60 <strong>20</strong>07, s.59-60<br />

64 Arkan, a.g.m., s. 65<br />

65 64 Arıkan, a.g.m., s. 65<br />

Yllk Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60<br />

65 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60 23<br />

51


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

ten düzeltilmesi, sürekli ertelemelerle de olsa gerçekleştirilen, belirli bir<br />

tutarı aşan ödemelerin banka sisteminden geçirilmesi zorunluluğu, akaryakıt<br />

istasyonlarına getirilen düzenlemeler, tütün ve alkollü içecekler için<br />

getirilen bandrol sistemi vb olumlu uygulamalar, verginin tabana yayılmasından<br />

daha çok mevcut mükelleflerden alınan/alınması gereken vergilerin<br />

güvenliği için yapılmış bir uygulama olarak kalmıştır 66 . Toplamda<br />

gelir vergisi mükellefinin azalması ve kurumlar vergisi mükellef sayısının<br />

artışının bu sürede (<strong>20</strong>02-<strong>20</strong>09) %<strong>10</strong> dolaylarında kalması, daha fazla artırılamaması,<br />

olumsuz bir gelişmedir. Oysa, mali miladın kaldırılmasının<br />

bu sayıları önemli miktarda artırması gerekirdi. Öte yandan gayrimenkul<br />

sermaye iradı mükelleflerinin sayısı önemli ölçüde artmıştır 67 . <strong>20</strong><strong>10</strong> yılına<br />

gelindiğinde ise önceki yıllardaki değişim ile paralel bir seyir gözlenmektedir.<br />

Dolaysız vergilerde mükellef sayılarının az olması ve vergi kaçakçılığının<br />

kontrol altına alınamaması en önemli gelir türü olan vergilerin daha<br />

çok dolaylı vergilerden oluşması ülkemizde vergi adaletinin sağlanmasına<br />

da engel teşkil ederek vergi kültürününün bir ayağı olan vergileme kültürünün<br />

oluşumuna olumsuz etki etmektedir. Bu anlayışın dolaysız vergiler<br />

üzerine kaydırılamayışı ise zamanla vergi ödeme kültürüne de etki ederek<br />

mükellefler üzerinde adil olmayan ve gelir dağılımını gözetmeyen bir bilincin<br />

oluşmasına yol açarak vergi kültürünü etkileyecektir. Bu göstergeler<br />

vergi yükünün tabana yayılamamış olduğunu göstermektedir. Mevcut<br />

mükellef sayılarının artırılamaması ve vergi kaçakçılığının da kontrol altına<br />

alınamaması ve önlenememesi gibi nedenler de dolaylı vergilerin dolaysız<br />

vergilerden daha fazla miktarda gerçekleşmesinde önemli bir faktör<br />

olmaktadır.<br />

3.1.3. Uygulanan Diğer Politikalar<br />

1 Ağustos <strong>20</strong>02 tarihinden itibaren 4760 sayılı ÖTV Kanunu yürürlüğe<br />

girmiş, bu tarihten itibaren çeşitli malların imal veya ithalinde alınan 16<br />

dolaylı vergi, fon ve pay yürürlükten kaldırılmıştır. KDV oranlarında da<br />

gerekli düzenlemeler yapılarak daha önce bazı mal ve hizmetlerde uygulanan<br />

%26 ve %40’lık yükseltilmiş KDV oranları genel orana (%18) indirilmiştir.<br />

Böylece vergiye tabi mal ve hizmetlere uygulanan beş ayrı KDV<br />

oranı üçe düşürülerek sadeleştirmeye gidilmiştir 68 . Eğitim, sağlık, temel<br />

66 Biçer, a.g.m. s. 6<br />

67 Biçer, a.g.m. s. 5<br />

68 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>02, s. 81<br />

52


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

gıda maddeleri, giyim, konfeksiyon ve tekstilde uygulanmakta olan KDV<br />

oranları indirilmiştir 69 . <strong>20</strong>07 yılında gelir idaresinin, vergi sistemini daha<br />

iyi yönetmesini sağlamak amacıyla, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi faaliyete<br />

geçmiştir 70 . Ülkemizde 1995 yılından itibaren bölge ve sektör ayrımı<br />

yapılmaksızın belirli bir büyüklüğün üzerindeki yatırımlara hitap eden<br />

ağırlıklı olarak KDV istisnası ve Gümrük Muafiyeti destek unsurlarını içeren<br />

“genel teşvik sistemi” olarak adlandırılabilecek bir uygulamaya geçilmiş<br />

ve bu uygulama teşvik sisteminin temelini oluşturan <strong>20</strong>09/15199 sayılı<br />

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın yürürlüğe girdiği <strong>20</strong>09<br />

yılının Temmuz ayına kadar devam etmiştir. 71<br />

<strong>20</strong>09/15199 sayılı Karar döneminde uygulanan destek unsurları şunlardır<br />

72 :<br />

a) Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar için; I. ve II. bölgelerde<br />

vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım<br />

yeri tahsisi, KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti; III üncü ve<br />

IV üncü bölgelerde vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi<br />

desteği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği, KDV istisnası ve gümrük<br />

vergisi muafiyeti<br />

b) Büyük ölçekli yatırımlar için; Vergi indirimi, sigorta primi işveren<br />

hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası ve gümrük vergisi<br />

muafiyeti;<br />

c) Genel teşvik sistemi kapsamındaki yatırımlar için; KDV istisnası<br />

ve gümrük vergisi muafiyeti.<br />

Teşvik edici vergi politikası, genel olarak, gelişmekte olan ülkelerde<br />

özel sektör yatırımlarını teşvik ederek ekonomik kalkınmayı gerçekleştirme<br />

ve ekonomik istikararı sağlama gibi makroekonomik amaçların<br />

yanısıra bölgesel dengesizlikleri giderme, istihdamı artırma vb. yönüyle<br />

de ekonomik-sosyal amaçlar taşımaktadır 73 . Yıllardır ülkemizde gerek yatırımlar,<br />

gerek ihracatı geliştirmek için çeşitli vergi, kredi vb. teşvik tedbirleri<br />

uygulanmakta olup bunlarla ilgili çok sayıda KHK’ler, BKK’ları ve<br />

tebliğler ile her yıl çeşitli düzenlemeler yapılmak suretiyle ülke kalkınması<br />

69 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>07, s.59-60<br />

70 Yıllık Ekonomik Rapor <strong>20</strong>08, s.69-70<br />

71 Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />

s. 3<br />

72 Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />

s. 5<br />

73 Engin Öner, “Niçin Vergi Teşvikleri”, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 16, Ekim<br />

<strong>20</strong>02, Sayı:3-4, s. 117<br />

53


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

için indirim, istisna, muafiyet ve kredi katkıları devlet tarafından gerçekleştirilmektedir<br />

74 . Teşvik politikalarının hangi temel amaçla belirlediği,<br />

uygulandığı sektör, desteklenen kesimler, uygulama sonuçları, uygulama<br />

süre ve miktarların toplum tarafından algılanma düzeyleri vergi külturünü<br />

etkilemektedir. Bu doğrultuda toplumun geneli tarafindan benimsenen<br />

ve desteklenen teşviklerin vergi kültürünü olumlu, benimsenmeyenlerin<br />

olumsuz etkileyeceği söylenebilir.<br />

Bunların yanı sıra vergi kültürü oluşumu açısından mevzuatın basitleştirilmesi<br />

anlamında bir değerlendirme de yapmak gerekmektedir. Gelir<br />

İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesindeki mevzuat bölümündeki sayıma<br />

göre; <strong>20</strong>03 yılı başında çıkartılan 4783 sayılı kanundan başlayarak <strong>20</strong>09 yılı<br />

sonunda çıkan 5942 sayılı kanuna kadar bu dönemde vergiyle ilgili 61 adet<br />

kanun çıkartılmıştır. Bakanlar Kurulu Kararları, Genel Tebliğler, Sirküler,<br />

Özelgeler ile birlikte düşünüldüğünde mevzuatın basitleştirilmediği anlaşılabilecektir<br />

75 . Mevzuatta sadeleşme sağlanamaması vergi bilincini ve<br />

ekonomik istikrarı, negatif etkilemekte, vergiye uyumu zorlaştırmaktadır.<br />

Böylece vergi kültürünü olumsuz etkilemektedir.<br />

4. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

Vergileme kültürü açısından vergileme konusunun üzerinde önemle durulması<br />

gerekliliği ve devlet-birey ilişkilerinin geliştirilmesinin de vergi<br />

kültürü üzerinde olumlu etki yapacağı ön plana çıkmaktadır. Hükümetler<br />

uygulanan politikalarla bir yandan gelir sağlamaya çalışırken öte yandan<br />

da mükellef haklarını, vergilemenin mükellef üzerinde gelişen ekonomik<br />

ve sosyal değişkenlerinin etkisini daha öngörülebilir ve adil bir şekilde<br />

belirlemektedir. Etkin politikalar kültürel oluşum için olumlu bir gelişme<br />

adına yararlı olabilecektir.<br />

Vergi kaçırmayı azaltmak için geliştirilen politikalar temelde vergiye<br />

uyum kararının davranışsal görünümünü kavramaya yöneliktir. Bunun<br />

için devam eden zorunlu vergi sisteminin basit bir vergi uyumu düzenleme<br />

politikası ya da yeni bir zorunlu vergi rejimi olup olmadığı önemli<br />

değildir. Uyumu artırmaya yönelik mükellef davranışları eğer sosyal ve<br />

kültürel bir normun fonksiyonu ise bu normları daha da artırmak bir politika<br />

seçeneği olabilir 76 . Ülkemizde de vergi kaçakçılığı aslında zamanla<br />

74 Öner, a.g.m. , s. 99<br />

75 Biçer, a.g.m. s.5<br />

76 Ronald G. Cummings, Jorge Martinez-Vazquez, Michael McKee, Benno Torgler, “Effects<br />

of Culture on Tax Compliance: A Cross Check of Experimental and Survey Evidence”, Center of<br />

Research in Economics, Management and the Arts, Working Paper No. <strong>20</strong>04-13, pp. 2<br />

54


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

kültürel bir norm haline dönüşme eğilimi göstererek vergi kültürü içine<br />

yerleşmiştir. Bu da vergi kültürü açısından son derece olumsuz bir göstergedir<br />

ve her dönem uygulamaya konulacak politikalar ve uygulama sonucunda<br />

elde edilen gelir hasılatı bakımından daha yetersiz bir görünüm<br />

sergilemektedir. O halde ülkemizde zamanla yerleşmiş olan kayıtdışılık<br />

ve bunun neticesinde vergi kaçırma eğiliminin kültürel olgu içerisinden<br />

arındırılmasına yönelik daha etkili politikaların yapılması ve bu konuda<br />

mükelleflerin ve halkın bilinçlendirilmesi, atılması gereken ilk adımlardır.<br />

Ülkemizde Gelir İdaresi’nin yeniden yapılandırılması ile ilgili başlatılan<br />

çalışmalar bir anlamda bunu azaltmaya yönelik uygulamalar olmakla beraber<br />

henüz yeterli düzeyde değildir. Kayıtdışı ekonominin kayıtiçi hale<br />

getirilmesi vergi sistemi ve ülkenin vergi kültürü açısından en olumlu faktör<br />

olacaktır. Bunun için de vergi denetimlerinin daha etkin hale getirilmesi<br />

ve dönem dönem vergi ödeyen ve potansiyel nitelikte olan her kesime<br />

vergi eğitimi verilmesi ve bilinçlendirilmesi sağlanabilir.<br />

Vergi kültürünün oluşumu dolaylı/dolaysız vergiler ve vergi yükü<br />

açısından da bir ülke için oldukça önemlidir. Ülkemizde vergi yükünü artırmaya<br />

yönelik uygulamalar nispeten olumlu göstergeler sağlamış olmasına<br />

karşın halen OECD ortalamasının oldukça gerisinde kalınmıştır. Bu<br />

oranların artırılmasının yanı sıra sürekliliğinin de sağlanmasına yönelik<br />

çalışmaların yapılması dikkate değer bir nitelik arz etmektedir. Dolaysız<br />

vergiler üzerinde yapılan düzenlemeler ise daha düşük oranda ve basitleştirilmiş<br />

bir vergi sistemi olmasından daha çok verginin tabana yayılmasını<br />

sağlayamamış mevcut mükellefleri daha da garanti altına almaya yönelik<br />

olmuştur. Düzenlemeler vergi gelirlerini artırmakla beraber mükellef<br />

sayılarında bu artışın sağlanamaması bunun göstergesi olmaktadır. Oysa<br />

dolaylı vergiler vergi sistemimiz ve vergi gelirleri içinde dolaysız vergilere<br />

göre daha öncelikli olmakla beraber vergi yükü dolaylı vergiler üzerinde<br />

daha fazla olmakta ve vergi adaletinden uzaklaşılmaktadır. Sermayenin<br />

kıt olduğu günümüz şartlarında vergileme eğilimi giderek dolaysız vergiler<br />

üzerinden dolaylı vergiler üzerine doğru yoğunlaşmaktadır. Öyleyse<br />

dolaylı vergiler üzerinde kapsamlı bir sistemin geliştirilmesi ve temel<br />

tüketim mallarının yeniden belirlenmesi bu anlamda vergi yükünü daha<br />

azaltarak adaletli bir görünüme kavuşturabilir. Belirli kesimlere vergisel<br />

avantaj sağlamaktan çok tüm mükellefleri kapsayıcı tedbirlerin alınması<br />

ise vergiye karşı tepkileri azaltacak ve daha düşük oranlarda vergilendirme<br />

gerçekleştirilirse vergiye uyum artacaktır. Zaten gelir düzeyi az olan<br />

mükelleflerin özellikle dolaylı vergiler nedeniyle gelirinin daha da azaltılması<br />

vergi bilincini azaltıcı bir faktördür. Verginin tabana yayılmasına ve<br />

gelirin artırılmasına yönelik kapsamlı bir düzenleme bu anlamda gerekli<br />

görülmekle beraber zamanla daha da zorunlu olma eğilimi taşıyacaktır.<br />

55


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

Hükümet, vergilendirme kurallarını ve kamu hizmetini mükelleflerin<br />

tercihlerine göre makul bir vergi ile ücretlendirirlerse mükellefler vergi<br />

yasalarına daha kolay uyum sağlayabilir 77 . Bu anlamda da yapılan düzenlemelerin<br />

daha demokratik bir süreçte gerçekleştirilmesi gerektiği önemli<br />

olmaktadır. Uygulanacak politikalar da yukarıdan belirlemeler ve dayatmaların<br />

dışında daha aşağılara inerek halkın sorunları ve isteklerine daha<br />

çok önem verilerek uluslararası gelişmelerin yanı sıra ülke içi sorunların<br />

çözümüne yönelik ve vatandaş hakları gözeten bir politika seçeneği hem<br />

vergi ödeme kültürünü hem de vergileme kültürünü geliştirerek vergi<br />

kültürü oluşumunu destekleyebilecektir. <strong>20</strong>08 yılında uygulamaya konulan<br />

Mükellef Hizmetleri Merkezi bu anlamda önemli bir gelişme olarak<br />

nitelendirilebilir. Öte yandan mükellefin danışmasını beklemekten çok<br />

bu hizmetin sunulmasının bir zorunluluk haline getirilmesi daha etkili<br />

olacaktır. Bunun için de yeterli personelin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi<br />

hizmet sunumunun kalitesini de artırıcı yönde olabilecektir. Ayrıca vergi<br />

daireleri aracılığı ile görevlendirilecek personeller ile bu gerçekleştirilebilir<br />

ve vergi bilincini artırıcı eğitimler ile halka hizmet sağlanabilir. Vergi<br />

konusunda çalışan tüm kurumlarla birlikte etkileşim halinde olunarak bu<br />

yönde çalışmaların artırılması ile etkinlik sağlanabilir.<br />

Vergi politikaları bir ülkenin mali görünümünü düzenleyici en önemli<br />

politika araçlarından biri olma özelliği taşımaktadır. Bu anlamda hem o ülkenin<br />

vergi sistemi ve vergi bilincini göstermekte hem de mali disiplinini<br />

sağlama yönünde önemli bir gösterge olmaktadır. Devletin en önemli gelir<br />

kaynağı olan vergiler üzerine geliştirilen politikalar vergi ödeme kültürünün<br />

de belirleyicisi olmaktadır. Bunun için de mevcut mükelleflerin üzerine<br />

yüklenmekten çok verginin tabana yayılması daha anlamlı olacaktır.<br />

Bu nedenle vergi sistemi siyasi oluşumlardan bağımsızlaştırılmalı ve bu<br />

anlamda mali kural gibi vergi kuralı kapsamında bir uygulama ile tüm<br />

mükellefleri kapsayacak bir sistem yeniden düzenlenmeli, muafiyet-istisnaların<br />

kapsamları daraltılmalı ve vergi yükünün belirli kesimler üzerine<br />

yüklenmesinden vazgeçilerek oran indirimleri ile kapsam genişletilmelidir.<br />

Vergi kuralından kasıt, belirli kesimlere siyasi rant sağlamadan uzaklaştırıcı<br />

tedbirlerin alınmasıdır. Bu kapsamda da denetim mekanizmasının<br />

güçlendirilerek uygulanan politikaların denetlenmesi de sağlanmalıdır.<br />

Sonuç olarak vergi kültürünün artırılmasına yönelik ülkemizde çalışmalar<br />

mevcut olmakla birlikte yeterli düzeyde değildir. Daha etkili bir<br />

oluşum için öncelikle mükellef haklarını ve sosyal yaşam standartlarını<br />

77 Lars P. Feld-Bruno S. Frey, “Tax Compliance as the Result of a Psychological Tax Contract:<br />

The Role of Incentives and Responsive Regulation”, Law & Policy, Vol. 29, No. 1,<br />

January <strong>20</strong>07, pp. 111<br />

56


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

korumaya yönelik uygulamalar ile tabana yayıcı düzenlemeler öncelikli<br />

politika seçenekleri olmalıdır ve bu doğrultudaki söylemler sözde kalmamalı<br />

etkinlikle gerçekleştirilebilmelidir. Ayrıca vergi kültürünü etkileyen<br />

eğitim, din, ırk gibi pek çok kültürel dinamiğe yönelik ҫalışmaların yapılması,<br />

vergi kültürünün gelişimine katkı sağlayacaktır.<br />

KAYNAKÇA<br />

Abdulkadir Işık, “Kültür ve kalkınma: Vergi Kültürü Örneği”, Ege Akademik<br />

Bakış, 9 (2) <strong>20</strong>09:851-865, s.856-857, , http://eab.ege.edu.tr/<strong>pdf</strong>/9_2/C9-S2-M24.<br />

<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />

Adnan Gerçek, “Vergi Kültürü ve Mükellefin Vergiye Bakışı” http://www.<br />

ekonomikpusula.com/adnan-gercek/vergi-kulturu-ve-mukellefin-vergiyebakisi,<br />

Erişim: 29.04.<strong>20</strong>11<br />

Ahmet Fazıl Özsoylu, Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, 1. Basım, Bağlam,<br />

İstanbul,1996<br />

A. Naci Arıkan, “OECD Ülkeleri Çerçevesinde Türkiye’deki Vergi Yükünün<br />

Analizi(III)”, Vergi Dünyası Sayı 332, Nisan <strong>20</strong>09<br />

Benno Torgler, “Tax Morale and Instutitutions”, Center for Research in Economics,<br />

Management and the Arts (CREMA), Working Paper No:<strong>20</strong>03-09, http://www.<br />

crema-research.ch/papers/<strong>20</strong>03-09.<strong>pdf</strong> (23.04.<strong>10</strong>)<br />

Benno Torgler, “Tax Morale, Trust and Corruption: Empirical Evidence from<br />

Transition Countries”, Crema Working Paper, No: <strong>20</strong>04-5<br />

Benno Torgler-Kristina Murphy, “Tax Morale in Australia: What Shapes It And Has<br />

It Changed Over Time?”, The Australian National University, Working Paper<br />

58, January <strong>20</strong>05<br />

Benno Torgler- Friedrich Schneider, “Does Culture Influence Tax Morale? Evidence<br />

from Different European Countries”, CREMA Working Paper, No: <strong>20</strong>04-17,<br />

Basel, <strong>20</strong>04.<br />

Birger Nerre, “The Concept of Tax Culture”, Paper prepared for the Annual Meeting<br />

of the National Tax Association, November 8-<strong>10</strong>, Baltimore, MD, USA, <strong>20</strong>01<br />

Birger Nerre, “ Tax Culture as a Basic Concept for Tax Policy Advice”’ 63rd<br />

Congress of the International Institute of Public Finance: Tax Reform I, August<br />

27, <strong>20</strong>07, Warvick, England<br />

Birgeir Nerre, “Tax Culture: A Basic Concept for Tax Politics”, Economic Analysis<br />

& Policy, Vol.38 No:1, March <strong>20</strong>08, http://www.eap-journal.com.au/download.<br />

php?file=665 (05.05.<strong>10</strong>)<br />

Coşkun Can Aktan, “Vergi Psikolojisinin Temelleri ve Vergi Ahlakı”, http://<br />

www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/vergi-psiko/vergi-psik.<strong>pdf</strong> ,<br />

(04.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

C. Can Aktan-Hilmi Ҫoban, “Vergileme Ekonomisi ve Vergileme Perspektifinden<br />

Vergiye Karşı Tutum ve Davranışları Belirleyen Faktörler”, iҫinde: Vergileme<br />

Ekonomisi ve Vergileme Psikolojisi, Editörler: C. Can Aktan, Dilek Dileyici,<br />

Istiklal Y. Vural, Seҫkin Yayıncılık, Ankara, <strong>20</strong>06<br />

57


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

Dokuzuncu Kalkınma Planı: Vergi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT,<br />

<strong>20</strong>07. (DPT.2734 - ÖİK.685) ISBN: 978-975-19-4094-0 , http://www.dpt.gov.tr/<br />

DPT.portal<br />

Emin Bilgiҫ, Maarif Davamiz, İstanbul Boğaziҫi Yayınevi, 1986.<br />

Emrah Ferhatoğlu, Erhan Gümüş,”Mali Miladın Yenisi: 5811 Sayılı Kanun”,<br />

Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:14<strong>10</strong>2, Mart <strong>20</strong>09, Sayı: 195, http://<br />

www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/ read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>090314<strong>10</strong>2.<br />

htm<br />

Engin Öner, “Niçin Vergi Teşvikleri”, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 16,<br />

Ekim <strong>20</strong>02, Sayı:3-4<br />

Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de Vergi Politikalarının Siyasi Analizi: Siyasi<br />

Değişimin Vergi Kayıp ve Kaçaklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme”, 19.<br />

Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi<br />

Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya<br />

Esra Siverekli Demircan, “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Kamu Mali<br />

Yönetiminde Uygulanan Vergi Politikaları”, Vergi Sorunları, Sayı:195, Aralık<br />

<strong>20</strong>04<br />

Esra Siverekli Demircan, “Vergilerin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi”,<br />

Erciyes Üniversitesi İİBF Dergisi, Temmuz-Aralık <strong>20</strong>03<br />

Fevzi Devrim-Timur Turgay, “Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçaklarının<br />

Önlenmesinde İdare-Mükellef Etkileşimi ve Bağlı Etkileşenlerin Rolü”, 19.<br />

Türkiye Maliye Sempozyumu: Türkiye’de Vergi Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi<br />

Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya, Uludağ Üniversitesi İİBF Bursa<br />

Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Uygulamaları Karşısında Mükellef Eğilimleri<br />

Araştırması: Türkiye’de Mükelleflerin Vergiye Bakışı (Elif Tuay ve İnci<br />

Güvenç tarafından Doç.Dr. Reyhan Bilgiç ve Doç.Dr. H. Canan Sümer’e ODTÜ<br />

Endüstri ve Örgüt Psikolojisi Yüksek Lisans Programı Stajı kapsamında teslim<br />

edilmiştir), Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Daire Başkanlığı<br />

Yayın No: 51, Kasım <strong>20</strong>07, Elektronik ortamda erişim için http://www.gib.gov.<br />

tr<br />

Günseli Kurt, “Vergi Yükü ve Ülkemizdeki Durum”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi),<br />

Makale No: 895, Ekim 1996, Sayı: 46, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />

dergi/ read_frame.asp?file_name=1996<strong>10</strong>895.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

H. Hakan Kıvanç, “Vergi Reformunun Çerçevesi ve Türkiye’deki Gelişimi”, E-<br />

Yaklaşım (Çevrimiçi), Makale No: 9663, Eylül <strong>20</strong>07, Sayı: 50, http://www.<br />

yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_result.asp?file_name=/mevzuat/dergi/<br />

makaleler/ <strong>20</strong>07099663.htm<br />

Hakan Ünlüyol, “Vergi Ödemeye Dönük Psikolojik Davranış biçiminin İşletmelerde<br />

Oluşturduğu Mikro Karar Paradoksu”, Vergi Raporu, Sayı:112, Ocak <strong>20</strong>09<br />

Hasan Gül, “Vergi Yükü Kavramı ve Türkiye’de Vergi Yükü”, Yaklaşım Dergisi<br />

(Çevrimiçi), Makale No: <strong>20</strong>446, Kasım <strong>20</strong>11, Sayı: 227, http://www.yaklasim.<br />

com/mevzuat/dergi/read_ frame.asp?file_name=<strong>20</strong>1111<strong>20</strong>446.htm (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

Hüsamettin Biçer, “Vergi ile İlgili Planlar ve Uygulamaları”, Vergi Dünyası, Sayı<br />

343, Mart <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

58


Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

İ.Halil Bağdınlı, “Kayıtdışı Ekonomi İle Mücadelede Gelir İdaresi ve Vergi<br />

Denetiminin Yeniden Organizasyonu”, 21. Türkiye Maliye Sempozyumu;<br />

Kamu Maliyesinde Güncel Gelişmeler, <strong>10</strong>-14 Mayıs, T.C. Çanakkale 18 Mart<br />

Üniversitesi Biga İİBF Maliye Bölümü (Yayın No:1)<br />

James Alm-Benno Torgler, “Culture Differences and Tax Morale in the United<br />

States and in Europe”, Journal of Economic Psychology 27 (<strong>20</strong>06) 224-246<br />

“Kayıtdışı Ekonomi; Türkiye Serüveni”, DELOITTE, CEO Serisi, <strong>20</strong>07, ,http://<br />

www.deloitte.com/assets/Dcom-Turkey/Local%<strong>20</strong>Assets/Documents/turkeytr_ceo_kayitdisi_ekonomi_070<strong>20</strong>07.<strong>pdf</strong><br />

(26.04.<strong>10</strong>)<br />

Lars P. Feld- Bruno S. Frey, “The Tax Authority and the Taxpayer; An Exploratory<br />

Analysis”, the 2 nd International Conferance on Taxation, Canberra, December<br />

<strong>10</strong>-11,<strong>20</strong>01, Web Erişimi: http://www.crereg.univ-rennes1.fr/seminaire-pagesinterieures/<br />

TAXEAUTHORITY.<strong>pdf</strong> (16.05.<strong>10</strong>)<br />

Lars P. Feld-Bruno S. Frey, “Tax Compliance as the Result of a Psychological Tax<br />

Contract: The Role of Incentives and Responsive Regulation”, Law & Policy,<br />

Vol. 29, No. 1, January <strong>20</strong>07, http://www.bsfrey.ch/articles/449_07.<strong>pdf</strong> (29.04.<strong>10</strong>)<br />

Mehmet Sarıtaş, “Ekonomik Kaklınmanın Sosyo-Kültürel Temelleri” http://ekutup.<br />

dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/saritasm.<strong>pdf</strong> (24.04.<strong>10</strong>)<br />

Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Türkiye’de Vergi Kültürünü Etkileyen Faktörler”,<br />

Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No:<strong>10</strong>916, Şubat <strong>20</strong>08, Sayı:182, http://<br />

www.yaklasim.com/ mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>0802<strong>10</strong>916.<br />

htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Mehmet Şahin-Çiğdem Özenç, “Vergi Kültürünün Oluşumunu Etkileyen<br />

Faktörler”, Yaklaşım Dergisi (Çevrimiçi), Makale No: <strong>10</strong>554, Ocak <strong>20</strong>08,<br />

Sayı:181, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_<br />

name=<strong>20</strong>0801<strong>10</strong>554.htm, (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Mehmet Tosuner- İhsan Cemil Demir, “Vergi Ahlakının Sosyal ve Kültürel<br />

Belirleyenleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, (Y.<strong>20</strong>09, C.14, S.1<br />

s. 1-15)<br />

Mehmet Tunçer, “Hükümet –Birey İlişkilerinin Vergi Uyumuna Etkisi ve Türkiye”,<br />

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 57-3<br />

M. Erkan Üyümez, “Vergi Ahlakı ve Vergi Uyumu”, E-Yaklaşım (Çevrimiçi),<br />

Makale No: 9577, Ağustos <strong>20</strong>07, Sayı: 49, http://www.yaklasim.com/mevzuat/<br />

dergi/read_ frame.asp?file_name=<strong>20</strong>07089577.htm (16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Musa Kazım Ünver, “Vergi Yükü Kavramı ve Ülkemizdeki Durum”, E-Yaklaşım<br />

(Çevrimiçi), Makale No: 4981, Kasım <strong>20</strong>04, Sayı:16, http://www.yaklasim.com/<br />

mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=<strong>20</strong>04114981.htm, (<strong>20</strong>.02.<strong>20</strong>12)<br />

Niyazi Özpehriz, “Ekonomik Krize Karşı Dünyada ve Türkiye’de Alınan Vergisel<br />

Önlemler”, Vergi Dünyası, Sayı:331, Mart <strong>20</strong>09<br />

Ronald G. Cummings, Jorge Martinez-Vazquez, Michael McKee, Benno Torgler,<br />

“Effects of Culture on Tax Compliance: A Cross Check of Experimental<br />

and Survey Evidence”, Center of Research in Economics, Management and<br />

the Arts, Working Paper No. <strong>20</strong>04-13, http://papers.ssrn.com/sol3/papers.<br />

cfm?abstract_id=661921 (04.03.<strong>10</strong>)<br />

59


Ufuk GENCEL & Elif KURU<br />

Salih Turhan, Vergi Teorisi ve Politikası, Filiz, İstanbul, 1998<br />

Sevil Şin, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Vergi Yapısı, Denetimi ve İdari İşlemlerde<br />

Mükellef Hakları, İstanbul Ticaret Odası Yayın No:<strong>20</strong>05-17, İstanbul <strong>20</strong>05<br />

Şafak E. Çomaklı, “Mükellef Sosyo-Psikolojisi Açısından Vergi Ödemeyi Etkileyen<br />

genel Faktörler”, Vergi Dünyası, Sayı 322, Haziran <strong>20</strong>08<br />

Turgay Berksoy-İbrahim Demir, “Politik Vergi Çevrimleri: Türkiye’de Vergi Yükü<br />

Üzerinde Politik Etkiler”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu:Türkiye’de Vergi<br />

Kayıp ve Kaçakları, Önlenmesi Yolları, <strong>10</strong>-14 Mayıs <strong>20</strong>04, Antalya<br />

Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 1. Yıl Uygulama Sonuçları, Hazine Müsteşarlığı, Eylül<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.hazine.gov.tr<br />

Yıllık Ekonomik Rapor, <strong>20</strong>01;<strong>20</strong>02;<strong>20</strong>03;<strong>20</strong>04;<strong>20</strong>05;<strong>20</strong>06;<strong>20</strong>07;<strong>20</strong>08;<strong>20</strong>09- Maliye<br />

Bakanlığı, http://www.maliye.gov.tr<br />

OECD Factbook,<strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.oecd-ilibrary.org/content/book/factbook-<strong>20</strong><strong>10</strong>-<br />

en (29.04.<strong>20</strong>11)<br />

http://www.verginet.net/dtt/11/<strong>20</strong>02YiliGelirVergisiDuzenlemeleri_4667.aspx<br />

(05.05.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

http://www.alomaliye.com/talha_apak_<strong>20</strong>04_yili_1.htm (05.05.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

http://www.gib.gov.tr<br />

http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/5811MilliEkonomi.<strong>pdf</strong><br />

(22.02.<strong>20</strong>12)<br />

http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/BasinBultenleri/0401<strong>20</strong><strong>10</strong>basinbulte<br />

ni.htm (22.02.<strong>20</strong>12)<br />

http://www.bumko.gov.tr<br />

http://www.sosyoloji.gen.tr/kultur-nedir.html, ( 29.04.<strong>20</strong>11)<br />

60


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 61-92, <strong>20</strong>12<br />

5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel<br />

İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm<br />

Önerileri<br />

Doç. Dr. Süleyman Yaman KOÇAK* & Veli KAVSARA**<br />

Özet<br />

Bu çalışma ile <strong>20</strong>05 yılında kabul edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu<br />

ile yeniden düzenlenen İl Özel İdarelerinin bugünkü durumunu<br />

ortaya koymak amaçlanmıştır.<br />

Çalışmanın ilk kısmında İl Özel İdarelerinin tarihsel gelişimi, teşkilat<br />

yapısı, organları, görevleri, mali yapısı ve denetimi hakkında genel bilgiler<br />

verilmiştir. Sonraki bölümlerde ise, 5302 sayılı kanun ile İl Özel<br />

İdare sisteminde yapılan değişikliklerin İl Özel İdarelerinin sorunlarına<br />

ne derece çözüm olduğu, eksik kalan hususların neler olduğu, hangi<br />

değişiklikler ile daha önce yaşanan hangi soruna çözümler bulunduğu,<br />

hangi sorunların hem eski hem yeni kanunlarla çözülemediği, yapılan<br />

reformlarla hangi yeni sorunların ortaya çıktığı ve bu sorunların olası<br />

çözüm yollarının neler olduğu üzerinde durulmuştur.<br />

Anahtar Kelimeler: İl Özel İdareleri, Kamu Yönetimi, Kamu Yönetiminde<br />

Reform, Yerel Yönetimler<br />

GİRİŞ<br />

Dünyada hızlı bir değişim ve dönüşüm söz konusudur. Bu değişim ve dönüşüm<br />

en küçük topluluklardan en büyük devlet yapılanmalarına kadar<br />

az veya çok her kesimi etkisi altına almıştır. Toplumlar geçmişte olduğu<br />

gibi günümüzde de sürekli bir değişim içindedir. Özellikle son yüzyılda<br />

yaşanan teknolojik gelişmeler ve iletişim hızının artması sayesinde değişim<br />

ve gelişim geçmişe oranla daha hızlı gerçekleşmektedir. Toplumun değişimi<br />

ile birlikte hem toplumun hem de toplumu oluşturan bireylerin ihtiyaç<br />

ve beklentilerinde de değişmeler meydana gelmektedir. Söz konusu<br />

* Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Yönetim<br />

<strong>Bilimleri</strong> ABD Öğretim Üyesi, syamankocak@pau.edu.tr<br />

** Denizli İl Özel İdaresi İç Denetçisi,vkavsara@hotmail.com<br />

61


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

bu değişim kamusal alanda özellikle de kamu hizmetlerinin sunumunda<br />

kendisini hissettirmektedir. Toplumun kamu hizmetine ilişkin ihtiyaç ve<br />

beklentilerinin değişmesi yönetimin bu ihtiyaç ve beklentileri karşılamaya<br />

yönelik arayışlar içine girmesine ve yeni düzenlemeler yapmasına sebep<br />

olmaktadır. Toplumdaki değişim genellikle yönetimdeki değişimden daha<br />

hızlı gerçekleşmekte ve toplum yönetimini sürekli değişime zorlamaktadır.<br />

Bu süreç içerisinde devletin gelişen özel sektöre ayak uyduramaması,<br />

toplumun devlete bakış açısını değiştirmiş ve devletten beklentilerinin artmasına<br />

sebep olmuştur.<br />

Yönetimin çevrede ve toplumda meydana gelen değişimin gerisinde<br />

kalması, toplumdan gelen istekleri karşılayamaması veya karşılamakta<br />

zorlanması gibi nedenler yönetimin de yeniden yapılanmasını gerekli kılmaktadır.<br />

Yeniden yapılanmayı gerekli kılan nedenlerden bir diğer önemli<br />

neden ise; hizmetten yararlananların sayısının artması ve teknolojide meydana<br />

gelen değişmelerdir. Dünya yönetim anlayışında meydana gelen değişim<br />

küreselleşen dünya içinde ister istemez bütün yönetimleri yeniden<br />

yapılanma gereksinimi içine sokmaktadır.<br />

Bu çalışmada bu değişim ve dönüşümün etkisi ile ülkemizde il özel<br />

idareleri ile ilgili gerçekleştirilen en son reform çalışması olan 5302 sayılı İl<br />

Özel İdaresi Kanunu ve bu Kanunun il özel idarelerine etkisi üzerinde durulacak,<br />

yerel yönetimlerden biri olan il özel idarelerinin tarihsel gelişimi,<br />

organları, görev ve sorumlulukları anlatılacak ve son olarak yapılan 5302<br />

sayılı Kanununun yürürlüğe girdiği <strong>20</strong>05 yılından bu yana özel idarelerdeki<br />

uygulaması ve bu kapsamda il özel idarelerinde yaşanılan sorunlar<br />

üzerinde durulacaktır.<br />

1. İL ÖZEL İDARELERİ<br />

İl Özel İdareleri, varlığını anayasadan alan mahalli idare kuruluşlarından<br />

birisidir. 1982 Anayasasının 127. Maddesinde sayılan üç mahalli idareden<br />

birisi olan il özel idareleri; il halkının yerel nitelikli ortak ihtiyaçlarını karşılamakla<br />

yükümlü kamu tüzel kişileridir 1 .<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3. Maddesinde<br />

“İl özel idaresi: İl halkının mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını<br />

karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek<br />

oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmıştır.<br />

1 Dönmez, Mustafa, Açıklamalı- İçtihatlı İl Özel İdaresi Kanunu, Mevzuat Yayıncılık, 2. Baskı<br />

<strong>20</strong>11, Ankara, s.1<br />

62


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

Bu tanım önceki yasal metinlerde yapılan il özel idaresi tanımlarından<br />

farklıdır. Tanım, kanun yapıcılar tarafından nasıl bir özel idare oluşturulmak<br />

istendiğinin saptanması açısından önemlidir. Özel idareler mümkün<br />

olduğunca özerk ve yerindelik ilkesi çerçevesinde düşünüldüğü izlenimi<br />

verilmektedir. Ancak sonuçların bu şekilde olduğunu söylemek çok kolay<br />

değildir 2 .<br />

5302 sayılı kanundan önceki düzenlemelerde il özel idareleri tanımlanırken,<br />

anayasadaki il yönetimiyle ilgili ilkelere atıf yapılır ve genel olarak<br />

tüzel kişiliğe sahip, ildeki yerel hizmetleri yürüten bir yönetim birimi olarak<br />

ifade edilirdi. 5302 sayılı kanunda il özel idaresinin genel özellikleri<br />

yanında bir tanımına da yer verildi. İl özel idareleri il halkının mahalli<br />

müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı<br />

seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan idari ve mali özerkliğe sahip<br />

kamu tüzel kişisi olarak tanımlandı 3 .<br />

Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Genel Raporunda 4 , “il düzeyinde<br />

merkezi yönetimin taşra kuruluşları olarak görev yapan milli eğitim, sağlık,<br />

bayındırlık ve iskan, tarım-köy işleri ve orman, köy hizmetleri, sanayi<br />

ve ticaret, kültür, turizm, sosyal hizmetler, spor ve beden terbiyesi müdürlüklerinin<br />

ve (bölgesel kuruluşlar dahil) öteki kuruluşların; yerinden<br />

yönetilmesi hizmet etkililiğini arttırabilecek nitelik taşıyan görevleri ile<br />

bununla ilgili örgüt, personel, araç-gereç ve akçal kaynakları, il özel yönetimine<br />

aktarılmalıdır” biçiminde temel ve önemli bir öneri yer almıştır.<br />

Yeni il özel idaresi kanununun da KAYA raporunu tamamlayan bir niteliğe<br />

sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla yeni düzenlemeler, şimdiye<br />

kadar yerel yönetim birimi olarak fazla önemsenmeyen bir kamu otoritesi<br />

olan il özel idarelerini, yerel yönetim sisteminde daha başat bir hale getirecektir<br />

5 .<br />

2. İL ÖZEL İDARELERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER<br />

Aşağıdaki bölümlerde il özel idarelerinin geçmişten günümüze tarihsel<br />

gelişimi anlatıldıktan sonra sırası ile teşkilat yapısı, organları, görev, yetki<br />

ve sorumlulukları ile mali yapısı ve denetimi üzerinde durulacaktır<br />

2 Kartal, Nazım, İl Özel İdarelerinin Yeniden Yapılandırılması: Uygulama Aşaması Üzerine<br />

Bir Çözümleme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />

Doktora Tezi, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.19<br />

3 Oktay, Tarkan, Yerel Yönetim Reformu Sonrasında İl Özel İdareleri, Hayat Yayın Grubu, İstanbul,<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong>,s.79<br />

4 Kamu Yönetimi Araştırma Projesi Genel Rapor, TODAİE Yayını, No:238, 1991,Ankara, s.188<br />

5 Coşkun, Bayram ve Uzun, Turgay, “Yerel Yönetimlerde Borçlanma”, Hüseyin Özgür ve<br />

Muhammet Kösecik (Editörler), Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar -1: Reform, Nobel<br />

Yayınevi, <strong>20</strong>05, Ankara<br />

63


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

2.1. Tarihsel Gelişimi<br />

İl özel idareleri yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip, Osmanlı<br />

İmparatorluğu’ndan devraldığımız yerel yönetim birimleridir 6 . Osmanlı<br />

İmparatorluğu 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu kabul ettikten sonra<br />

iktisadi, siyasi ve sosyal bir değişim sürecine girerek, merkezde ve yerel<br />

düzeyde çeşitli meclisler oluşturarak gayrimüslimler ile Müslümanların<br />

eşitliğini ve kanun hâkimiyetinin sağlanmasını amaçlamıştır. Bunun<br />

ilk örneklerini de eyalet ve sancaklardaki idare meclisleridir. Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun çöküş dönemindeki yenileştirme çalışmaları, idare<br />

sistemini de etkilemiş ve bunun sonucunda bir mahalli idare birimi olan<br />

il özel idareleri, Osmanlı idare sistemine Fransa modeli olarak girmiştir 7 .<br />

Bugünkü İl Özel İdarelerinin temeli, 7 Kasım 1864 tarihli Teşkili Vilâyet<br />

Nizamnamesi’ ne göre İl’lerin kuruluşu ile ortaya çıkmıştır. 19.Yüzyıl sonlarında<br />

çeşitli karışıklıklara sahne olan Nis, Silistre ve Vidin eyaletleri birleştirilerek,<br />

(Tuna Vilayeti) adıyla yeni bir düzenlemeye kavuşturulmuş,<br />

böylece Osmanlı İmparatorluğu’nun taşra idaresinde eyalet sisteminden<br />

il sistemine geçişin ilk adımı atılmıştır. Bu yeni kuruluş daha sonra Bosna,<br />

Yanya, Selanik Trablusgarp ve Erzurum gibi yerlere de uygulanmıştır 8 .<br />

Özel idarelerin özerk bir yerel yönetim idaresi haline gelebilmeleri<br />

yasal yönden ilk defa “1876 Kanuni Esasi” ile mümkün olmuştur. 1876 I.<br />

Meşrutiyet Anayasası ile anayasal hüviyete kavuşan İl Özel İdaresi, 1913<br />

tarihli yasa ile oldukça gelişmiş, yetkili ve girişimci bir yapıya kavuşturulmuştur.<br />

1913 tarihli Kanun, özel idarelerin organik yasasına kavuştukları<br />

ilk kanundur. 74 yıl yürürlükte kalarak özel idaresinin gelişmesine katkıda<br />

bulunmuştur. 1980’li yıllarda tüm dünyada yaşanan değişim ve gelişmeler<br />

ülkemizi de etkilemiş ve bu gelişimden il özel yönetimi de payını almış<br />

ve 1913 tarihinde geçici kanun adıyla çıkarılan İdare-i Umumiye-i Vilayet<br />

Kanunu 1987 yılında yerini 3360 sayılı İl Özel İdare Kanununa bırakmıştır.<br />

1913 tarihli Kanunun hükümleri yapı itibariyle 3360 sayılı Kanun’da<br />

değiştirilmemiştir. O dönemde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kurularak<br />

yeni bir çalışma sistemi oluşturulması nedeniyle, uygulama noktasında<br />

özel idareler bu yeni düzenlemeden fazla etkilenmemiştir 9 .<br />

6 Duran, Alper, Geçmişten Günümüze İl Özel İdareleri ve Geleceği, Cumhuriyet Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09, Sivas http://tez2.yok.gov.<br />

tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.3<br />

7 Denizli İl Özel İdaresi Stratejik Plan <strong>20</strong><strong>10</strong>-<strong>20</strong>14, Denizli İl Özel İdaresi Yayın No:3 Türkerler<br />

Ofset Denizli, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.11<br />

8 Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, 1998, İzmir , s.8<br />

9 Duran, a.g.e.,s.2<br />

64


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

Ancak ülkemizde Anayasaların bile defalarca yeniden yapıldığı ve değiştirildiği<br />

süreçte hiç değişmeden veya çok az değişerek <strong>20</strong>00’li yıllara<br />

kadar gelen 1913 tarihli geçici kanun artık ihtiyaçlara cevap veremez hale<br />

gelmişti ve yeni “İl Özel İdaresi Kanunu’na olan ihtiyaç devamlı olarak<br />

gündeme gelmekte idi <strong>10</strong> . Bu kapsamda <strong>20</strong>05 yılında Köy Hizmetleri kapatılarak<br />

il özel idarelerinin yeniden yapılandırılmasına hız verilmiş ve 5302<br />

sayılı İl Özel İdareleri yasası 4 Mart <strong>20</strong>05 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak<br />

yürürlüğe girmiştir 11 .<br />

2.2. İl Özel İdaresi Teşkilat Yapısı<br />

İl özel idarelerinin teşkilat yapısı 5302 sayılı İl Özel idaresi Kanunu’nun<br />

35. Maddesinde sayılmaktadır. Bu maddeye göre; İl özel idaresi teşkilatı;<br />

genel sekreterlik, malî işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları, hukuk<br />

işleri birimlerinden oluşur. İlin nüfusu, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik,<br />

sosyal, kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak norm<br />

kadro sistemine ve ihtiyaca göre oluşturulacak diğer birimlerin kurulması,<br />

kaldırılması veya birleştirilmesi il genel meclisinin kararıyla olur. Bu<br />

birimler büyükşehir belediyesi olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük,<br />

diğer illerde müdürlük şeklinde kurulur 12 .<br />

2.2.1. Genel Sekreter<br />

5302 sayılı Kanun’la “il özel idaresi müdürlüğü”, “il özel idaresi genel<br />

sekreterliği”ne dönüştürülmüştür. Genel sekreter, il özel idaresi hizmetlerini<br />

vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel<br />

meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına,<br />

stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenler ve yürütür.<br />

Genel sekreter yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı<br />

sorumludur. İlçelerde, özel idare işlerini yürütmek amacıyla kaymakama<br />

bağlı ilçe özel idare teşkilâtı oluşturulabilir 13 .<br />

Valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile atanması öngörülen genel<br />

sekreter yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı<br />

sorumlu tutulmuştur. Toplam nüfusu 3.000.000’a kadar olan illerde, ihti-<br />

<strong>10</strong> Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, <strong>20</strong>03, Ankara, s.16<br />

11 Duran, a.g.e.,s.3<br />

12 Güngör, Hayrettin, İl Özel İdaresi Mevzuatı, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrolörleri<br />

Derneği Yayınları, Özyurt Matbaacılık, <strong>20</strong>07, Ankara., s.147<br />

13 Güngör, a.g.e., s.147<br />

65


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

yaca göre en fazla iki, nüfusu bunun üzerinde olan illerde en fazla dört<br />

genel sekreter yardımcılığı kadrosu ihdas edilebilir. Kanun, genel sekreterliğe<br />

mülki idare amirlerinin de atanabileceğini belirtmiştir. Genel sekreter<br />

olarak atanan mülki idare amirlerinin bu görevde geçen süreleri mesleki<br />

kıdemlerinde geçmiş sayılmaktadır.<br />

5302 sayılı Kanun’un 35. maddesinden, genel sekreterliğin dışında,<br />

mali işler, sağlık, imar, insan kaynakları ve hukuk işleri birimlerinin kurulmasının<br />

mecburi olduğu anlaşılmaktadır. Bu birimlerin yanında ilin ihtiyaçları<br />

ve özelliklerine göre il genel meclisinin kararıyla yeni idari birimlerin<br />

oluşturulabilmesi de mümkündür. Bu birimler büyükşehir belediyesi<br />

olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük, diğer illerde ise müdürlük şeklinde<br />

kurulacaktır 14 . 35. maddenin gerekçesine göre; il özel idareleri için<br />

ihtiyaçlara göre değişebilen esnek bir teşkilat yapısı öngörülerek mahalli<br />

hizmetlerin etkili, verimli, hızlı, saydam ve vatandaş ihtiyaçlarına odaklı<br />

bir şekilde sunulması öngörülmüştür 15 .<br />

2.2.2. İl Özel İdaresi Personel Yapısı<br />

5302 sayılı Kanunun 36. Maddesine göre; il özel idareleri, İçişleri Bakanlığı<br />

ve Devlet Personel Başkanlığı’nın birlikte hazırlayacakları “norm kadro<br />

ilke ve standartları” çerçevesinde personel istihdam edeceklerdir. İl özel<br />

idaresi personeli, vali tarafından atanır ve ilk toplantıda il genel meclisinin<br />

bilgisine sunulur.<br />

İl özel idarelerinin yapacakları norm kadro çalışmalarının ilke ve standartlarını<br />

belirleyen yönetmelik <strong>10</strong> Haziran <strong>20</strong>07 tarihinde, 26548 sayılı<br />

Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. “İl Özel İdareleri Norm<br />

Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik” isimli bu yönetmeliğin birinci<br />

maddesinde norm kadro uygulamasının amacı; “kamu kaynaklarının<br />

etkili ve verimli kullanılması, yerel hizmetlerin dengeli dağılımının<br />

temin edilmesi, il özel idareleri tarafından sunulan hizmetlerde kalitenin<br />

artırılması, ihtiyaç duyulan nitelik, ünvan ve sayıda personel istihdamının<br />

sağlanması” olarak belirtilmiştir.<br />

Son dönem yapılan düzenlemeler öncesinde il özel idare personelinin<br />

hem sayı olarak hem de nitelik olarak ihtiyacın çok gerisinde olduğu sık<br />

sık gündeme gelen konulardan birisidir. Son dönemde yeni personel alımları<br />

ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kaldırılmasıyla bu kurumdan<br />

geçen personel ile birlikte özellikle sayısal olarak personel ihtiyacı-<br />

14 Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli İdare<br />

İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans<br />

Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>6<br />

15 Dönmez, a.g.e.,s.287<br />

66


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

nın önemli bir kısmının giderildiği görülmektedir. Köy Hizmetleri Genel<br />

Müdürlüğü’nden özel idarelere kırk beş bin civarında personel geçmiştir.<br />

Bununla birlikte il özel idarelerinin hala özellikle nitelikli personel eksikliğinin<br />

olduğu anlaşılmaktadır 16 .<br />

İl Özel İdarelerinde hizmetler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve<br />

4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uyarınca istihdam edilen personel tarafından<br />

görülmektedir. Buna göre il özel idarelerinde memur, sözleşmeli<br />

personel, işçiler ve geçici işçiler olmak üzere dört kapsamda personel çalışmaktadır.<br />

İl özel idarelerinde memur ve sürekli işçiler kadrosuz çalıştırılamazlar.<br />

Sözleşmeli personel ise ancak kadro karşılık gösterilmek sureti<br />

ile çalıştırılabilirler 17 .<br />

İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli<br />

İdareler Genel Faaliyet Raporu’na göre özel idarelerde çalışan personel<br />

sayısı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.<br />

Tablo 1: İl Özel İdareleri Personel Sayıları (<strong>20</strong>09-<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Memur<br />

Sözleşmeli<br />

Personel<br />

Sürekli<br />

İşçi<br />

Geçici<br />

Toplam<br />

<strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong> <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

8.142 9.404 1.264 1.537 30.390 28.626 740 260 40.536 39.827<br />

MİGM <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu (<strong>20</strong>11)<br />

Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere il özel idarelerinin personel<br />

sayısı <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında <strong>20</strong>09 yılına göre azalış göstermiştir. Bu durum il özel<br />

idarelerinde özellikle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması<br />

ve personeli ile birlikte özel idarelere devredilmesi sonucunda açığa çıkan<br />

ve kadro fazlası olan işçilerin emekli olması ve kadro fazlası olduğu için<br />

yerlerine yeni işçi alınamamasından kaynaklanmaktadır. Bu açık büyük<br />

oranda personel hizmeti satın alınması yolu ile giderilmeye çalışılmaktadır.<br />

Yukarıda bahsedilen genel raporda bu şekilde hizmet satın alınması<br />

16 Kartal, a.g.e.,s.248<br />

17 Dönmez, a.g.e.,s.311<br />

67


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

yolu ile <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında il özel idarelerinde çalıştırılan toplam personel sayısı<br />

1.900 olarak belirtilmektedir. İl özel idarelerin de sürekli işçilerin fazlalığı<br />

<strong>20</strong>05 yılında Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden 29.215 işçinin<br />

il özel idarelerine devrinden kaynaklanmaktadır 18 .<br />

2.3. İl Özel İdaresi Organları<br />

İl Özel İdarelerinin üç organı vardır. Bunlar İl Genel Meclisi, İl Encümeni<br />

ve Validir. Bunlardan il genel meclisi, il özel idarelerinin temel karar organı,<br />

il encümeni yürütme organı, vali ise, il özel idaresi tüzel kişiliğinin başı<br />

ve yürütme organıdır 19 .<br />

Daha önceki düzenlemelerde en başta sayılan vali yeni düzenlemede<br />

yani 5302 sayılı kanunda diğer iki organdan sonra sayılmıştır. Bunun da<br />

ötesinde, Kanun incelendiğinde valinin, il özel idaresinin en önemli organı<br />

olma konumundan, mevcut düzenlemeyle ikincil bir konuma yerleştirildiğini<br />

görmek zor değildir. Çünkü yeni Kanunla il özel idaresi genel<br />

sekreteri neredeyse valinin yerini almıştır. Valinin ikincil konumu şeklindeki<br />

önermeyi destekleyen iki husus üzerinde öncelikle durmak gerekir.<br />

Birincisi, Kanunun 32. maddesindeki “valinin yetki devri” ile ilgilidir. Bu<br />

maddeye göre “vali, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü<br />

takdirde vali yardımcılarına, yöneticilik sıfatı bulunan il özel idaresi görevlileri<br />

ile ilçelerde kaymakamlara” devredebilmektedir. İkincisi ise yasanın<br />

35. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen genel sekreterin görev alanına<br />

ilişkindir. Bu fıkra ile il özel idaresi genel sekreterine “il özel idaresi<br />

hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde” düzenleme ve yürütme<br />

görev ve yetkisi verilmiştir. Görüldüğü gibi 5302 sayılı Kanun ile getirilen<br />

il özel idaresi sisteminde “vali vardır ancak valiye neredeyse gerek yoktur”<br />

<strong>20</strong> .<br />

2.3.1. İl Genel Meclisi<br />

İl genel meclisi, il özel idaresinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen<br />

esas ve usullere göre ildeki seçmenler tarafından seçilmiş üyelerden<br />

oluşur. İl genel meclisinin görev ve yetkileri 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunun<br />

<strong>10</strong>. maddesinde düzenlenmiştir 21 .<br />

18 Muhasebat Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>09 Yılı Mahalli İdareler Mali İstatistikleri Bülteni, <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />

www.muhasebat.gov.tr (07.07.<strong>20</strong>11).,s.46<br />

19 Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği Yayını,<br />

Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara, s.4<br />

<strong>20</strong> Kartal, a.g.e.,s.<strong>20</strong>3<br />

21 Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.35<br />

68


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

5302 sayılı kanunda organlar ile ilgili en önemli düzenleme il genel<br />

meclisi konusunda yapılmıştır. Mahalli idareler seçimlerinde ilçeler adına<br />

seçilen üyelerden meydana gelen il genel meclisi başkanlığı, 1913 tarihinde<br />

vilayet kanunundan itibaren vali tarafından yürütülüyordu. İl özel<br />

idaresi içindeki konumu ile vali, hem yürütmenin başı hem de en önemli<br />

karar organının başkanı sıfatını bir arada üstlenmişti. 5302 sayılı kanun ile<br />

seçilmiş bir organın merkezi yönetim tarafından atanmış başkanı durumundaki<br />

valinin bu konumuna son verildi. Yeni düzenlemeye göre il genel<br />

meclisinin başkanını kendi üyeleri arasından seçmesine imkân tanındı.<br />

İl genel meclisi ile ilgili ikinci önemli değişiklik, toplantı sıklığı konusundaki<br />

düzenlemedir. Eski düzende, mayıs ve kasım aylarında olmak<br />

üzere yılda iki defa toplanan meclis, 5302 sayılı kanuna göre bir aylık tatil<br />

hariç yılın on bir ayı toplantı yapmaktadır. Kasım ayındaki toplantı yirmi<br />

gün diğer aylardaki en çok beş gün sürelidir.<br />

5302 Sayılı kanun ile il genel meclisi için yeni fonksiyonlar da öngörülmüştür.<br />

Bunlar; stratejik planı kabul etmek, il özel idaresi faaliyetleri ve<br />

personelin performans ölçütlerini kabul etmek, norm kadro çerçevesinde<br />

il özel idaresinin ve bağlı kuruluşların kadrolarının ihdas, iptal ve değiştirilmesine<br />

karar vermek, meclis başkanı seçmek, ihdas komisyonu üyelerini<br />

seçmek, yurt içindeki ve yurt dışındaki mahalli idareler ile işbirliği<br />

yapılmasına karar vermek, olarak sıralanabilir.<br />

İl genel meclisi gündemi, meclis başkanı tarafından belirlenir. Valinin<br />

önerdiği hususlar da gündeme alınır. Ayrıca, meclis üyeleri de il özel idaresine<br />

ait işlerle ilgili konuların gündeme alınmasını önerebilir.<br />

İl genel meclisi kararlarının kesinleşmesi süreci de yeniden düzenlenen<br />

konular arasında yer almaktadır. Valinin temel belirleyici role sahip<br />

olduğu meclisin ise ancak idari yargıda itiraz hakkı olduğu sistem terk<br />

edilerek kararın kesinleşmesinde ana irade meclise verilmiştir. Yeni sisteme<br />

göre il genel meclisi kararları en geç beş gün içinde valiye gönderilir.<br />

Vali hukuka aykırı gördüğü kararları yedi gün içerisinde gerekçesi ile birlikte<br />

yeniden görüşülmek üzere il genel meclisine iade edebilir. Yedi gün<br />

içerisinde iade edilmeyen kararlar kesinleşmiş sayılır. Valinin veto yetkisinin<br />

hukuki çerçeveyle sınırlandırılması, yerindelik denetimine yol açabilecek<br />

tasarruflara karşı bir koruma da sağlamaktadır.<br />

Mecliste komisyonlara dayanan çalışma usulü 5302 sayılı yasada belli<br />

bir düzene kavuşturulmuştur. Meclis çalışmalarında eğitim, kültür ve<br />

sosyal hizmetler komisyonu, imar ve bayındırlık komisyonu, çevre ve<br />

sağlık komisyonu ile plan ve bütçe komisyonunun kurulması zorunlu tutulmaktadır.<br />

Bunların yanında meclisin dönem başı toplantısında yapılan<br />

69


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

seçimlerle en az üç ve en fazla beş kişiden oluşan diğer hizmet alanlarına<br />

yönelik ihtisas komisyonları da kurulabilmektedir.<br />

Meclisin fesih gerekçeleri, 5302 sayılı kanunda önemli değişikliğe uğratılarak<br />

ikiye indirilmiştir. Kanuna göre meclis; a) Kendisine kanunla<br />

verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum il özel<br />

idaresine ait işleri aksatırsa, b) İl özel idaresine verilen görevlerle ilgisi olmayan<br />

siyasi konularda karar alırsa, meclis fesih edilebilmektedir 22 . Bu fesih<br />

İçişleri Bakanlığının bildirmesi ve Danıştay tarafından bu yönde karar<br />

verilmesi ile gerçekleşir.<br />

5302 sayılı Kanun’la, “il genel meclisi” il özel idaresinin tek karar organı<br />

haline gelmiştir. Önceki sistemde “il daimi encümeni” de karar organı<br />

sayılmaktaydı. Yapılan düzenlemeler ile il genel meclisinin il düzeyindeki<br />

“millet meclisi” hüviyetine büründüğü görünmektedir. Bu durumu hem<br />

meclisin yapısında hem de işleyişinde görmek mümkündür. Düzenleme<br />

ile daha aktif çalışan meclis ve meclis üyeleri ortaya çıkmıştır 23 .<br />

Bu düzenlemeler ile yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak meclis<br />

çalışmalarında katılımcılık, saydamlık, hesap verebilirlik, hizmetten yararlananların<br />

ihtiyaçlarına odaklılık, sivil toplum örgütlerinin önerilerinden<br />

yararlanma ve halkın bilgi edinme hakkını kullanması düşüncelerini<br />

hayata geçirecek bir sistem kurulması öngörülmüştür 24 .<br />

2.3.2. İl Encümeni<br />

İl özel idarelerinin danışma ve yürütme organı olan il encümeni valinin<br />

başkanlığında, il genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl<br />

için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak<br />

üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.<br />

Valinin katılamadığı encümen toplantısına genel sekreter başkanlık eder.<br />

Encümen toplantılarına gündemdeki konularla ilgili olarak, ilgili birim<br />

amirleri vali tarafından oy hakkı olmaksızın görüşleri alınmak üzere çağrılabilir<br />

25 .<br />

İl özel idaresinin ikinci önemli organı olan encümenin yapısı ile ilgili<br />

ilk değişiklik adının kısaltılarak “il encümeni”ne çevrilmesidir. Meclisin<br />

yılda iki defa toplandığı eski düzende danışma ve yürütme fonksiyonları<br />

yanında karar organı özelliğine sahip encümen, gerek il genel meclisinin<br />

22 Oktay, a.g.e., s.81-84<br />

23 Kartal, a.g.e., s.<strong>20</strong>3<br />

24 İnal, Mustafa, Açıklamalı 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu El Kitabı, Muhasebat Kontrolörleri<br />

Derneği Yayınları, <strong>20</strong>08, Ankara, s.36<br />

25 Tamer, Mustafa, Açıklamalı- Yorumlu-İçtihatlı İl Özel İdareleri, Mustafa Tamer Stratejik<br />

Araştırmalar Vakfı Yayınları, No:01, <strong>20</strong>09, İzmir, s.<strong>10</strong>7<br />

70


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

her ay toplanmasına imkân sağlanması ve gerekse fonksiyonlarda yapılan<br />

değişiklik sonucu karar organı özelliğini kaybetmiştir. Ancak, 5302 sayılı<br />

kanun ile encümenin karar organı özelliğine son verilmesi, atanmış üyelerin<br />

encümende de yer almasına imkân tanıdı. Kanunun 25. maddesinde<br />

seçilmiş üyeler yanında atanmış görevlilerinde üye olabilmesi sağlandı.<br />

Encümen toplantılarının başkanlığı eskiden olduğu gibi vali tarafından<br />

yapılmaktadır. Valinin bulunmadığı zamanlarda, 5302 sayılı kanun<br />

ile getirilen “ genel sekreter” encümene başkanlık eder. Encümenin gündemini<br />

vali belirler. Yeni düzenleme olarak encümen üyeleri de gündem<br />

maddesi önerebilmektedir. Meclisin her ay toplandığı bir düzende encümenin<br />

de her hafta toplanması öngörülmüştür. Ayrıca, konuların sürüncemede<br />

kalmasını önleyici bir mekanizma olarak encümende gündeme<br />

gelen konuların en geç bir hafta içinde görüşülüp karara bağlanması şartı<br />

getirilmiştir.<br />

Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve il genel meclisi karalarına aykırı<br />

gördüğü encümen kararını, bir sonraki toplantıda tekrar görüşülmesini<br />

isteme hakkına sahiptir. Encümenin kararında ısrar edilmesi durumunda<br />

karar kesinleşmektedir. Valinin bu durumda ve on gün içinde yürütmeyi<br />

durdurma talebi ile idari yargıya başvurma hakkı bulunmaktadır 26 .<br />

2.3.3. Vali<br />

Valiler İçişleri Bakanlığının önerisi, Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının<br />

onayı ile yani üçlü kararname ile göreve başlar. Vali; devletin,<br />

hükümetin, ayrı ayrı her bir bakanlığın, merkezi idarenin ildeki en<br />

büyük temsilcisi olmasının yanı sıra 5302 sayılı Kanun’un 29. maddesinde<br />

belirtildiği üzere il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.<br />

Madde hükmüne göre; vali, il özel idaresinin en üst düzey yetkilisi ve sorumlusudur<br />

27 .<br />

İlde devletin ve hükümetin temsilcisi olan vali, aynı zamanda il özel<br />

idaresi tüzel kişiliğinin temsilcisi ve yürütme organı sıfatını taşımaktadır.<br />

Ancak 5302 sayılı kanun, valinin il genel meclisi başkanlığına son vermiştir.<br />

Meclis başkanlığı sıfatını kaybetmekle birlikte, kanunda geçen “valinin<br />

önerdiği hususlar gündeme alınır” hükmü ile toplantıların gündeminin<br />

belirlenmesinde meclis başkanı yanında etkin bir konuma sahiptir. Valinin<br />

encümene başkanlık yapması eskiden olduğu gibi devam etmektedir.<br />

26 Oktay, a.g.e.,s.85<br />

27 Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi, Gazi<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Ankara,<br />

http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.29<br />

71


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

Yürütme makamında bulunan valinin, yürütmeye yardımcı bir kurul olan<br />

encümen başkanlığı yapması doğal bir düzenleme olarak kabul edilmelidir.<br />

5302 sayılı kanunda valiye; “il özel idaresinin en üst amiri olarak teşkilatı<br />

sevk ve idare temek, gelir ve alacaklarını takip etmek meclis ve encümen<br />

kararlarını uygulamak gibi klasik görevler yanında “il özel idaresini<br />

stratejik plana göre yönetmek, kurumsal stratejileri oluşturmak, bu stratejilere<br />

uygun olarak bütçeyi, il özel idaresi faaliyetlerinin ve personelinin<br />

performans ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak” gibi yeni görevler de<br />

verilmiştir 28 .<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, valinin il özel idaresindeki ağırlıklı<br />

konumunu değiştirmiştir. 1913 tarihli Kanunda vali il genel meclisinin<br />

de başkanı olup, meclis toplantı gündemini tek başına belirleyerek meclisin<br />

ancak kendi istediği konularda müzakere yapması ve karar almasını<br />

sağlama olanağına sahip iken, 5302 sayılı Kanuna göre vali artık il genel<br />

meclisinin başkanı olmayıp, il genel meclisi kendi üyeleri arasından meclis<br />

başkanını seçecek ve müzakere yapmak ve karar almak istediği konuları<br />

da kendisi belirleyecektir. Öte yandan, yine 1913 tarihli Kanunda il genel<br />

meclisinin tüm kararları valinin onayına tabi olup, ancak valinin oluru ile<br />

ya da vali tarafından tasdik olunmayan kararlar ise Danıştay İdari Dairesinin<br />

tasdiki ile yürürlük kazanabilmekte ve de gerek vali ve gerekse<br />

Danıştay İdari Dairesi il genel meclisi kararlarını hem hukukilik ve hem<br />

de yerindelik yönünden incelemek ve denetlemek olanağına sahip iken,<br />

5302 sayılı Kanuna göre il genel meclisi kararlarının kesinleşip yürürlüğe<br />

girebilmesinde ve uygulanmasında valinin ve Merkezi İdarenin iradesi tek<br />

başına belirleyici olmayacağı gibi, meclis kararları üzerinde yapılacak olan<br />

inceleme ve denetim de sadece hukukilik denetimine indirgenmiştir 29 .<br />

İl özel idarelerinin başında diğer mahalli idare birimlerinden farklı<br />

olarak, merkezi idarenin tayin ettiği bir valinin bulunması, teorik bakımdan<br />

sakıncalı görünse de aslında bu durum merkezi idare açısından<br />

pratik bazı yararlar sağlamaktadır. Çünkü vali, il genel meclisi ve daimi<br />

encümenindeki üyeler vasıtasıyla ilin sorunlarını, taleplerini, şikâyetlerini<br />

ve potansiyel imkanlarını doğrudan öğrenme ve bunların çözümlenmesi<br />

konusunda tartışma ve görüşme fırsatı elde etmektedir 30 .<br />

28 Oktay, a.g.e., s.85<br />

29 Günday, Metin, Kamu Yönetimi Reformunun İdari Yapılanmaya İlişkin Anayasal İlkeler Açısından<br />

Değerlendirilmesi, Devlet Personel Uzmanları Derneği, <strong>20</strong><strong>10</strong>, http://www.dpud.org/<br />

kamu-personel-yonetimi/1214-kamu-yoenetimi-reformunun-dari-yaplanmaya-likin-an<br />

ayasal-lkeler-acsndan-deerlendirilmesi (15.02.<strong>20</strong>11), s.3<br />

30 Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli<br />

İdare İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y.<br />

Lisans Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.97<br />

72


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

2.4. İl Özel İdarelerinin Görev Yetki ve Sorumlulukları<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, görev ve yetkilerin düzenlenmesi bakımından<br />

önceki mevzuattan farklılıklar içermektedir. Özel idarenin görev<br />

ve yetkilerinin ayrıntılı olarak sayılması yerine bu Kanunda sadece hizmet<br />

alanlarının belirtilmesi ile yetinilmiştir. Bu yöntem görev ve yetkilerin ayrıntılı<br />

olarak liste halinde düzenlendiği ‘sayma’ usulünden vazgeçilerek,<br />

ana konular itibariyle belirtildiği ‘yetki’ ilkesine geçildiği anlamına gelmektedir<br />

31 .<br />

İl özel idaresi Kanununda özel idarelerin görevleri, belediye sınırları<br />

dışındaki görevler ve il sınırları içindeki görevler olarak ikili bir ayırıma<br />

tabi tutulmuştur:<br />

a) İl sınırları içindeki görevler: Gençlik ve spor, sağlık, tarım, sanayi<br />

ve ticaret, belediye sınırları il sınırı olan büyükşehir belediyeleri hariç ilin<br />

çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun<br />

önlenmesi, kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara<br />

mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, ilk ve orta<br />

öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarımı ile<br />

diğer ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.<br />

b) Belediye sınırları dışındaki görevler: İmar, yol, su, kanalizasyon,<br />

katı atık, çevre, acil yardım ve kurtarma, orman köylerinin desteklenmesi,<br />

ağaçlandırma, park ve bahçe tesisidir 32 .<br />

Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, il özel idaresinin malî<br />

durumu, hizmetin ivediliği ve verildiği yerin gelişmişlik düzeyi dikkate<br />

alınarak belirlenir. İl özel idaresi hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde<br />

ve en uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı,<br />

düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır. Hizmetlerin<br />

diğer mahallî idareler ve kamu kuruluşları arasında bütünlük ve<br />

uyum içinde yürütülmesine yönelik koordinasyon o ilin valisi tarafından<br />

sağlanır.<br />

Özel idarelerin yetki, görev sorumlulukları Kanun’un ilk çıktığı haliyle<br />

kalmamış ve bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler genelde il<br />

özel idarelerinin yetki ve görev alanının genişletilmesi yönünde olmuştur.<br />

Kanun’un ilk halinde il özel idareleri “gençlik, spor, kültür ve turizm” konularında<br />

sadece belediye sınırları dışında görevli ve yetkili iken sonradan<br />

yapılan düzenlemeler ile önce “gençlik ve spor” daha sonra da “kültür ve<br />

turizm” bu ibareye ‘sanat’ da eklenmiş, bu alanlarda tüm il sınırlarında<br />

yetkili ve görevli olmuşlardır.<br />

31 Oktay, a.g.e., s.81<br />

32 Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.16<br />

73


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

24 Temmuz <strong>20</strong>08 tarihli ve 5793 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde<br />

Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile il özel idarelerinin<br />

görev kapsamının genişletilmesine devam edilmiştir. Bu kanun’un<br />

42. maddesiyle şu fıkra Kanun metnine eklenmiştir:<br />

“Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları; yapım, bakım ve onarım<br />

işleri, devlet ve il yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon, enerji<br />

nakil hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık, iskân,<br />

gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımlar ile bakanlıklar ve diğer<br />

merkezi idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları, kendi<br />

bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri il özel idarelerine aktarmak<br />

suretiyle gerçekleştirebilir. Aktarma işlemi ilgili bakanın onayıyla<br />

yapılır ve bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. İş, il özel idaresinin<br />

tabi olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. İl özel idareleri<br />

de bütçe imkânları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçesinden ödenek<br />

aktarabilir. Bu fıkraya göre, bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları<br />

tarafından aktarılacak ödenekler ile gerçekleştirilecek yatırımlar, birinci<br />

fıkrada öngörülen görev alanı sınırlamasına tabi olmaksızın bütün il sınırları<br />

içinde yapılabilir.”<br />

Fıkranın son halinin tahlilinden merkezi yönetim kurumlarının uygun<br />

görmesi halinde il özel idarelerinin görev alanlarının neredeyse sınırsız olduğu<br />

sonucuna varılabilir. Ancak, 5302 sayılı Kanunla bir taraftan verilen<br />

bu geniş alan, diğer yönden muhtemel fiili bir durumla sınırlandırılmıştır.<br />

Kanununa göre “hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, il özel<br />

idaresinin mali durumu, hizmetin ivediliği ve verildiği yerin gelişmişlik<br />

düzeyi dikkate alınarak” belirlenecektir. Bu aslında il özel idarelerine verilen<br />

tüm görevlerin aslında kâğıt üstünde kalabileceğinin bir itirafıdır 33 .<br />

2.5. İl Özel İdarelerinin Mali Yapısı<br />

Mahalli idarelerin asli görevi kendi sınırları içindeki halkın müşterek mahalli<br />

ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunun için de Anayasa›da, bu kuruluşların<br />

özel gelir kaynaklarına dolayısıyla ayrı birer bütçeye ve hizmetleri<br />

yürütecek kendi personeline ve örgüte sahip olmaları öngörülmektedir.<br />

İl özel idaresi halkın yerel ve ortak nitelikteki ihtiyaçlarını yerine getirebilmek<br />

için gelire ihtiyaç duyacaktır. Bu hizmetlerin yerine getirilmesinde<br />

kullanılacak gelirler, 5302 sayılı Kanunun 42. Maddesinde düzenlenmiştir.<br />

Kanuna göre il özel idarelerinin gelirleri:<br />

33 Kartal, a.g.e.,s.197<br />

74


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

a) Öz kaynak gelirleri, b) Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar,<br />

c) Devlet yardımları ve d) Diğer gelirler (borçlanma, para cezaları, olağanüstü<br />

gelirler) şeklinde sınıflandırılmaktadır 34 .<br />

Tablo 2: İl Özel İdarelerinin Yıllara Göre Gelirleri<br />

(<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />

<strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08 <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

5.635.984 6.099.586 7.121.956 7.299.672 9.752.093<br />

Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr/<br />

Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün mahalli idarelerin <strong>20</strong><strong>10</strong> gelir verilerine<br />

göre il özel idarelerinin <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında elde ettiği 9.752.093.000 TL’nin<br />

42.491.000 TL vergi geliri, 272.848.000 TL teşebbüs ve mülkiyet gelirleri,<br />

6.694.942.000 TL alınan bağış ve yardımlar ile özel gelirler, 2.708.334.000<br />

TL faizler, paylar ve cezalar, 33.383.000 TL sermaye geliri ve 95.000 TL alacaklardan<br />

ve tahsilatlardan elde edilmiştir.<br />

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere il özel idarelerine ait<br />

vergi gelirleri yok denecek kadar azdır. Çünkü özel idarelere belediyelerde<br />

olduğu gibi vergi ve harç toplama konusunda henüz yetki verilmemiştir 35 .<br />

İl özel idarelerine ilgili kanunlar ile çok sayıda görev yüklenmiştir. Bu<br />

görevleri yerine getirebilmek için harcama yapmak zorundadır. Bu harcamalar<br />

bütçe ile verilen yetkiye dayanır. Bu harcamaları cari harcamalar,<br />

yatırım harcamaları ve transfer harcamaları olarak üç ana bölüme ayırmak<br />

mümkündür. 5302 sayılı kanunun 43. Maddesi ile idari ve mali özerkliği<br />

zedelemeyecek şekilde il özel idarelerinin giderleri tespit edilmiş ve gider<br />

çeşitleri ayrıntılı olarak sayılmıştır 36 .<br />

Tablo 3: İl Özel İdarelerinin Harcamaları (<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />

<strong>20</strong>06 <strong>20</strong>07 <strong>20</strong>08 <strong>20</strong>09 <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

5.662.057 6.177.932 6.838.966 7.553.284 8.652.767<br />

Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr/<br />

34 İnal, a.g.e., s.<strong>10</strong>8<br />

35 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />

Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />

IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>2<br />

36 İnal, a.g.e., s.112<br />

75


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

Yukarıdaki grafikten de görüleceği üzere il özel idarelerinin harcamaları<br />

her yıl artış göstermiş ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında en yüksek rakama ulaşmıştır.<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> yılı itibarıyla il özel idarelerinin giderlerinin fonksiyonel ve ekonomik<br />

sınıflandırmasına baktığımızda genel kamu hizmetlerinin 3.981.282.000<br />

TL, savunma hizmetlerinin 114.084.000 TL, kamu düzeni ve güvenlik hizmetlerinin<br />

160.028.000 TL, ekonomik işler ve hizmetlerin 936.424.000 TL,<br />

çevre koruma hizmetlerinin 68.036.000 TL, iskân ve toplum refahı hizmetlerinin<br />

440.9<strong>20</strong>.000 TL, sağlık hizmetlerinin 354.728.000 TL, dinlenme kültür<br />

ve din hizmetlerinin 289.196.000 TL, eğitim hizmetlerinin 1.907.399.000<br />

TL, sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinin 400.670.000 TL olduğu<br />

görülmektedir 37 .<br />

İl özel idaresi bütçesi; takvim yılı başından sonuna kadar bir yıla ait il<br />

özel idarelerinin gelir ve gider tahminlerini gösteren, gelirlerin toplanmasına,<br />

hizmetlerin yapılmasına ve harcamalara izin veren il genel meclisi<br />

kararıdır ve bu bütçe uygulamalarının onanması kesin hesap ile olmaktadır<br />

38 .<br />

Bütçenin kesin hesabı, vali tarafından hesap döneminin bitiminden<br />

sonra gelen Mart ayı içinde encümene sunulur ve il genel meclisinin mayıs<br />

ayı toplantısında görüşülerek karara bağlanır. Bütçede, il özel idaresinin<br />

gelirleri, giderleri ve finans kaynakları ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak<br />

yer alması öngörülmüştür. Öyle ki bu bütçeleme tarzı ile herkesin bütçeyi<br />

okuyup anlaması istenmiştir 39 .<br />

Tablo 4: İl Özel İdarelerinin Bütçe Gerçekleşmeleri<br />

(<strong>20</strong>06-<strong>20</strong><strong>10</strong>) (1.000 TL)<br />

Yılı Bütçe Gideri Bütçe Gelirleri Bütçe Dengesi<br />

<strong>20</strong>06 5.662.057 5.635.984 -26.073<br />

<strong>20</strong>07 6.177.932 6.099.586 -78.346<br />

<strong>20</strong>08 6.838.966 7.121.956 282.990<br />

<strong>20</strong>09 7.553.284 7.299.672 -253.612<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> 8.652.767 9.752.093 1.099.326<br />

Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü, http://www.muhasebat.gov.tr<br />

37 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />

Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />

IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.92<br />

38 Keleş, Özlem, İl Yönetiminde Bir Yerel Yönetim Organı Olarak İl Özel İdareleri, Süleyman<br />

Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

<strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.133<br />

39 Kartal, a.g.e., s.265<br />

76


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

Özel idarelerin bütçe gerçekleşmeleri incelendiğinde; <strong>20</strong>06 yılında<br />

bütçe gelirlerinin bütçe giderlerinin % 99,5’ini, <strong>20</strong>07 yılında % 98,7’sini,<br />

<strong>20</strong>08 yılında % <strong>10</strong>4,1’ini, <strong>20</strong>09 yılında % 96,6’sını, <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında % 112,7’sini<br />

karşıladığı, <strong>20</strong>06, <strong>20</strong>07 ve <strong>20</strong>09 yıllarında bütçe açıklarının olmasına karşın<br />

<strong>20</strong>08 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında bütçe gelirlerinin bütçe giderlerinden fazla olduğu<br />

görülmektedir. <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında il özel idare gelirlerinin giderlerini karşılama<br />

oranında önemli bir artış olduğu görülmektedir 40 .<br />

2.6. İl Özel İdarelerinde Denetim<br />

İl özel idarelerinin denetimi konusu 5302 sayılı Kanun’un 37-41. Maddelerinde<br />

düzenlenmiştir. 37. maddesinde denetimin amacı, “faaliyet ve<br />

işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve il özel<br />

idaresi teşkilatının gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli,<br />

güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek” olarak belirtilmiştir.<br />

Bu amaçlara yönelik olarak denetim “hizmetlerin süreç ve sonuçlarını<br />

mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine<br />

ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak<br />

ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları<br />

rapor haline getirerek ilgililere duyurmaktır” denilmektedir.<br />

İl özel idarelerinde iç denetim, dış denetim, vesayet denetimi, yargı<br />

denetimi, kamuoyu denetimi ve il genel meclisi denetimi olmak üzere altı<br />

farklı denetim türü uygulanmaktadır. Ancak, 5302 sayılı İl Özel İdaresi<br />

Kanunu’nun özel idareler için öngördüğü asıl denetim biçimi ‘iç ve dış<br />

denetim’dir. İç denetim bir anlamda kurumun kendi kendini denetlemesi<br />

anlamına gelirken, ‘Sayıştay’ tarafından yapılması öngörülen dış denetim<br />

daha çok mali bir denetim türü olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

İç ve dış denetim kavramları yönetim sistemimize <strong>20</strong>05 yılında kabul<br />

edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile girmiştir.<br />

5302 sayılı Kanun da bu konuda 5018 sayılı Kanuna gönderme yapmıştır.<br />

5018 sayılı Kanun’un 63. maddesinde iç denetim tanımlanmıştır. Buna<br />

göre iç denetim: “Kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek<br />

için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre<br />

yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla<br />

yapılan bağımsız, nesnel güvence sağlama ve danışmanlık faaliyetidir. Bu<br />

faaliyetler, idarelerin yönetim ve kontrol yapıları ile mali işlemlerinin risk<br />

40 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />

Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />

IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.56<br />

77


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

yönetimi, yönetim ve kontrol süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek ve<br />

geliştirmek yönünde sistematik, sürekli ve disiplinli bir yaklaşımla ve genel<br />

kabul görmüş standartlara uygun olarak gerçekleştirilir.”<br />

5018 sayılı Kanun ile kamu denetimi alanında gerçekleştirilen en<br />

önemli yeniliklerden birisi de, fonksiyonel bağımsızlığa sahip ve kendi<br />

faaliyetlerinin de hesabını veren, danışmanlık ve rehberlik yönü de olan<br />

bir denetim sisteminin getirilmesidir. Bu sistemle birlikte uluslararası denetim<br />

standartları ve etik kuralları olan ve mevcut geleneksel denetim ve<br />

teftiş sistemini esaslı bir şekilde değiştiren yeni bir denetim anlayışı Türk<br />

kamu yönetimi sistemine girmiş bulunmaktadır 41 .<br />

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre <strong>20</strong><strong>10</strong> yılı itibari<br />

ile il özel idarelerine toplam 112 İç Denetçi kadrosu tahsis edilmiş ancak,<br />

bunlardan sadece 45 tanesine atama yapılmıştır. Buna göre il özel idarelerindeki<br />

iç denetçi kadrolarının doluluk oranı % 40.18 olarak gerçekleşmiştir.<br />

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 68. maddesinde<br />

geçen “dış denetim” ise, Sayıştay tarafından yapılacak harcama<br />

sonrası denetimi ifade etmektedir. Dış denetimden amaç aynı kanunda,<br />

“genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu<br />

çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara,<br />

kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının<br />

TBMM’ye raporlanması” şeklinde ifade edilmiştir 42<br />

3. İL ÖZEL İDARELERİNİN SORUNLARI<br />

Bu bölümde özellikle 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu yürürlüğe girdikten<br />

sonra il özel idarelerinde yaşanılan sorunlar ele alınmaya çalışılacaktır.<br />

İl özel idarelerinin sorunları genelde merkezi yönetimden kaynaklanan<br />

sorunlardır. Yani il özel idarelerinde yaşanan sorunlar genel yönetim sistemimizin<br />

il özel idarelerine yansıyan sorunları olarak görülebilir. İl özel<br />

idarelerinde yaşanan sorunları birbirinden ayırmak ve bağımsız düşünmek<br />

pek mümkün değildir. Bu sorunlar birbirini etkileyen ve bir biri ile<br />

bütünleşmiş sorunlardır. Sorunları birbirinden bağımsız olarak düşünmenin<br />

zorluğu yanında bahsedilen sorunların daha kolay anlaşılmasını<br />

sağlamak amacıyla sorunlar; yapısal sorunlar, insan kaynakları ile ilgili<br />

sorunlar ve mali sorunlar olarak üç bölüme ayırarak incelenecektir.<br />

41 Koçak, S.Yaman ve Kavakoğlu, Tamer, “İl Özel İdarelerinde İç Denetim Sisteminin Değerlendirilmesine<br />

İlişkin Bir Araştırma”, Sayıştay Dergisi, Sayı:77, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Ankara, 119-<br />

148, s.1<strong>20</strong><br />

42 Kutluk, Ersoy, 3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun<br />

Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.69<br />

78


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

3.1. Yapısal Sorunlar<br />

Bu bölümde özellikle 5302 sayılı kanun ile gerçekleştirilmeye çalışılan<br />

reform sonrasında il özel idarelerine verilen yeni statü, merkezi idare ile<br />

olan ilişkisi, görev ve yetkileri, organları arasındaki yetki-görev-sorumluluk<br />

paylaşımından kaynaklanabilecek sorunlar gibi özel idarelerin yeni<br />

yapıları ile ilgili ortaya çıkan sorunlar üzerinde durulacaktır.<br />

3.1.1. İl Özel İdarelerinde Özerklik ve Siyasallaşma Sorunu<br />

Güçlü yerel yönetimlerin devlet yönetiminde ahengi ve siyasal birliği bozabileceği<br />

ileri sürülmektedir. Merkeziyetçi devlet yapısını koruma isteği<br />

ve etnik ayrılıkların siyasal bölünmeler doğuracağı endişesi birçok ülkede<br />

yerel yönetimlerin idari ve mali olarak istenilen olanaklarla donatılmasını<br />

engellemektedir 43 . Bu açıdan il özel idareleri demokratik ve özerk birer<br />

yerel yönetim birimleri midir sorusuna, 5302 sayılı Kanun ile oluşturulan<br />

yeni sistem için dahi pozitif bir cevap verilememektedir. Demokratik<br />

değildir çünkü özel idareler halkın seçtiği temsilciler ile yönetilmemektedir.<br />

Özel idarelerin demokratik birim olmasının önündeki en önemli engel<br />

olarak valinin, dolayısıyla merkezi yönetimin özel idare üzerindeki etkisi<br />

gösterilmektedir. İl özel idarelerinin merkezi yönetim birimi olan valiliklerle<br />

olan iç içeliği, başının ve icra organının vali olması halkın özel idareleri<br />

kendi basına bir yerel yönetim birimi olarak tanınmasını da engellemiştir.<br />

Sonuçta ise özel idarelerin kendi kaynaklarıyla yaptığı hizmetler<br />

dahi devlete mal edilmiştir 44 .<br />

İl özel idarelerinin başında, merkezi idarenin de temsilcisi olan valinin<br />

bulunması, mahalli idarelerin özerkliği açısından sürekli tartışma konusu<br />

olmuştur. Bu konuda, bazı uzmanlarca il özel idarelerinin de diğer mahalli<br />

idare birimleri gibi kendi başkanlarını serbestçe seçme imkânına sahip<br />

olmaları gerektiği ileri sürülmüştür 45 .<br />

İl özel idaresi sistemi içersinde il genel meclisinin veya üyelerinin siyasi<br />

güdülerle çok da rasyonel olmayan işlere giriştikleri veya bunu istedikleri<br />

dile getirilmektedir. Vali, vali yardımcısı, genel sekreter ve kaymakamların<br />

sürekli olarak bu rasyonel olmayan islerin önünde perde olmak ve bu<br />

43 Sezer, Özcan ve Vural, Tarık, “Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Devletin Değişen Rolü ve<br />

Merkezi Yönetim ile Yerel Yönetimler Arasında Yetki ve Görev Paylaşımı”, Maliye Dergisi<br />

Sayı: 159, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s.211<br />

44 Kartal, a.g.e., s.94-95<br />

45 Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği Yayını,<br />

Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara, s.<strong>10</strong>6<br />

79


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

konularda mücadele etmek zorunda oldukları bilinmektedir. Bu durum<br />

valinin il genel meclisi başkanlığından alınmasıyla daha da derinleşmiştir<br />

46 .<br />

Yine yerel yönetimlerin hizmet yönleri açısından dikkat edilmesi gereken<br />

bir diğer husus da, hangi hizmetlere öncelik verileceği, hangi hizmetlerin<br />

mevcut imkânlar çerçevesinde öncelikli olarak yerine getirileceği ile<br />

ilgili kararlardır. Bu noktada yerel yönetimlerin bir başka yönü olan, siyasi<br />

yönünün devreye girebildiğini görmekteyiz. Zira yerel yönetimlerin hizmet<br />

dışında ikinci boyutları hangi hizmetlere öncelik verileceğini tespittir<br />

ki, bu da yerel yönetimlerin siyasi boyutunu öne çıkarır. Siyasi boyutun<br />

hizmet boyutunun önüne geçmesi ise, yerel yönetim hizmetlerinde hem<br />

aksamalara hem de kalite düşüklüğüne sebep olmaktadır 47 .<br />

3.1.2. İl Özel İdare Organları Arasındaki Sorunlar<br />

Ülkemizdeki diğer yerel yönetim kuruluşlarından farklı olarak merkezi<br />

yönetimin bir görevlisi olan vali, il özel idaresinin yürütme organının başındadır.<br />

Ancak il genel meclisinin valiyi denetleme yetkisi yoktur. Vali,<br />

iş ve işlemleri ile ilgili olarak ancak merkezi yönetime hesap vermektedir.<br />

Bu da yerel demokrasinin temel bir ilkesi olan “halkın temsilcilerinin aldıkları<br />

kararların yine onların yürütme organını denetleme ve gerekiyorsa<br />

değiştirme yetkisinin olması” ilkesiyle bağdaşmamaktadır. 5302 Sayılı İl<br />

Özel İdaresi Kanunu ile merkezi yönetimin il özel idareleri iş ve işlemleri<br />

üzerindeki vesayet yetkisi azaltılmıştır. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu<br />

koşullar ve özel idarelerimizin çalışma kapasiteleri dikkate alındığında<br />

denetim yetkisinin hukuki olmaktan çok performans denetimi şeklinde<br />

sürdürülmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir 48 .<br />

5302 sayılı Kanun’un 29 ve 30. maddeleriyle valiyi hem il özel idaresinin<br />

başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisi ve il özel idaresi teşkilatının en üst<br />

amiri olarak belirleyip, hem de genel karar organından tamamen dışlamak<br />

kendi içinde tutarsız ve çelişkili bir yaklaşım sergilemekte ve Devlet otoritesinin<br />

etkisini kıran bir yapı ortaya koymaktadır. Öte yandan mevcut<br />

sistemde seçilmiş değil de atanmış bir kişi olan valiye, il özel idaresinin<br />

bir organı olarak sadece yürütme organı yetkileri değil aynı zamanda il<br />

46 Kartal, a.g.e., s.240<br />

47 Salman, Nurhayat, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı ve Yerel Yönetimlerde Modernizasyon Süreci,<br />

Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

<strong>20</strong>08, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.<strong>10</strong>3<br />

48 Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258, s.255<br />

80


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

özel idaresi personelini atamak, bağış kabul etmek ve kanunlarla bizzat il<br />

genel meclisine ve encümene verilmemiş olan görevleri yapmak ve yetkileri<br />

kullanmak (m.30) gibi tipik karar alma yetkileri de tanınmaktadır. Bu<br />

durum da Anayasanın 127. maddesinde yer alan ‘yerel yönetimlerin karar<br />

organları seçimle iş başına gelir’ kuralına aykırılık teşkil etmektedir 49 .<br />

İl özel idare kanununun reformundan sonra seçilmiş kanadının atanmışlara<br />

karşı yasal düzeyde güç kazandığı, bunun da il özel idarelerinin<br />

siyasi niteliğini arttırdığı gözlemi, doğal olarak, il özel idareleri bünyesindeki<br />

atanmış-seçilmiş ilişkilerinin daha gerilimli olma ihtimaline işaret<br />

eder. Gerçekten de, bu reform sürecinde atanmışların güçlendiği tek il özel<br />

idaresi organı il encümeni olmuştur. Vali ile genel meclis arasındaki iktidar<br />

mücadelesinin il encümenini aşan bir boyutu vardır. Gündemin belirlemesinde<br />

meclis başkanlığının belirleyici hale gelmesi ve meclisin, valinin<br />

önerdiği gündem maddelerini değiştirme yetkisine kavuşmaları yanında<br />

yeni yasa, gündem belirlemenin ötesinde meclis kararları bağlamında da<br />

yeni bir sistem getirmeyi amaçlamıştı. 5302 sayılı yeni kanun ile valinin<br />

meclis kararları üzerindeki onama yetkisi korunmuş olsa da, vali tarafından<br />

meclise iade edilen kararlara meclisin direnmesi durumunda vali<br />

söz konusu kararı onaylamak zorunda olacaktı. Fakat bu madde Anayasa<br />

Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkeme yasanın uygulamasında bir<br />

boşluk olmaması için yasama organına yeni bir düzenleme yapması için<br />

iki yıl süre verdi ve iptal kararının bu tarihten sonra yürürlüğe girmesine<br />

hükmetti. Mart <strong>20</strong>09 tarihinde bu süre dolduğu halde yeni bir düzenleme<br />

yapılmadığı için ilgili madde iptal edildi. Böylece, valinin meclis kararlarını<br />

onama yetkisi eski düzenlemede olduğu gibi korunmuş oldu 50 .<br />

İl özel idarelerinin karar organı olan il genel meclisi üyelerinin yerel<br />

yönetimler alanında genellikle eğitim ve deneyimleri yetersiz kalması da<br />

diğer bir sorun alanıdır. Bu nedenle alınan kararların etkinliği tartışma konusu<br />

olmaktadır. İl özel idare kaynaklarının kullanımında ve yönetiminde<br />

il genel meclisi üyeleri ile kurum yönetici ve diğer çalışanları arasında sık<br />

sık yetki çatışmaları yaşanmaktadır. Karar organı olan genel meclisler aynı<br />

zamanda yürütmeye de müdahale etmekte; böylece bu kuruluşların yönetiminde<br />

kurumsallaşma sağlanması zorlaşmaktadır 51 .<br />

49 Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi, Gazi<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Ankara,<br />

http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11), s.31<br />

50 Bayraktar, Ulaş, Reform Sonrası İl Genel Meclisleri Dönüşüm ve Statüko, Kalkedon Yayıncılık,<br />

<strong>20</strong>11, İstanbul, s.92<br />

51 Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258 http://sbe.dumlupinar.edu.tr/<br />

duyurular/sbe25.<strong>pdf</strong> (12.06.<strong>20</strong>11), s.254<br />

81


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

3.1.3. Görev Alanı ve Kurumlar Arası İlişkiler İle İlgili Sorunlar<br />

İl özel idarelerinin görev ve yetki alanlarının eğitim, sağlık, çevre, imar,<br />

kültür ve turizm gibi çok çeşitli konuları kapsamaktadır. Aslında, sözü<br />

edilen alanlarda birinci derecede yetkili ve görevli kurum ve kuruluşlar<br />

merkezi idarenin taşra temsilcilikleridir. Bu kuruluşların il özel idareleri<br />

ile ilişkileri daha ziyade bu kuruluşların finansman ihtiyaçlarının giderilmesi<br />

şeklindedir. Genel bütçeden alınan ödenekler kimi zaman özel<br />

idareler aracılığı ile harcanmakta, kimi zaman da il özel idarelerince ilave<br />

ödenek tahsis edilmektedir. İl özel idarelerinin yatırım programlarının<br />

gerçekleştirilme durumuyla, ilgili merkezi idare kuruluşlarının çalışma<br />

kapasiteleri arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Yerel yönetimlerdeki,<br />

göreli, esnek ve hızlı çalışma yeteneği bu kuruluşlarda yoktur. Bu yapı da<br />

il özel idarelerinin çalışma kapasitelerini olumsuz etkilemektedir 52 .<br />

İl özel idarelerinin görev alanının, bugün sahip oldukları imkân ve<br />

olanaklar düşünüldüğünde, çok geniş tutulduğu söylenebilir. Bundan<br />

daha da önemlisi il özel idarelerine verilen birçok görev hem büyükşehir<br />

belediyelerine, hem belediyelere hem de merkezi yönetime verilmiştir.<br />

Yani, il bütününde hangi görevlerin il özel idaresinden beklendiği net olarak<br />

belirlenmediğinden il içinde yetki ve görev kargaşası yaşanmıştır. Birimler<br />

arasında yaşanan bu yetki ve görev kargaşasının sonucunda il özel<br />

idarelerinin yerel yönetim birimi özellikleri bile tartışılır olmuştur. Özel<br />

idarelerin özellikle görev, yetki ve sorumlulukları ile gelirleri ve kapasitelerinin<br />

uyuşmayışı sürekli bir gerilemeyi meydana getirmiş ve kamuda<br />

neredeyse tanınmaz bir kurum haline dönüşmüştür 53 . Özel idarelerin<br />

bugünkü şartlarda daha fazla fonksiyonlaştırılması ve yeniden yapılanma<br />

çalışmalarının nihayetlendirilmesi etkin bir hizmet verebilmesi için en<br />

önemli husustur. Çünkü böyle bir yetki karmaşası durumunda bir görevin<br />

hiçbir kurum tarafından yerine getirilmeyerek ortada kalması ya da siyasi<br />

ve başka çıkar ilişkileri neticesinde gereksiz hizmetlerin ortaya konulması<br />

mümkündür.<br />

İl özel idarelerine ve bu idarenin organlarına verilen görev ve sorumluluklarına<br />

bakıldığında bu görevler arasında idari yaptırım kararı verme<br />

yetkilerinin bulunduğu görülmektedir. Bu yaptırımların uygulanabilmesi<br />

için il özel idarelerinde bir yürütme ve icra gücüne ihtiyaç bulunmaktadır.<br />

Bu ihtiyacın giderilebilmesi için il özel idarelerinin eli, kolu, kulağı ve yürütme<br />

gücü olacak il özel idaresi zabıta teşkilatının kurulması önem arz<br />

etmektedir. Aksi takdirde verilen birçok görevi istenilen şekilde yürütülmesi<br />

imkânını il özel idareleri bulamayacaklardır 54 .<br />

52 Çetin, a.g.e., s.255<br />

53 Duran, a.g.e., s.3<br />

54 Tamer, a.g.e., s.181<br />

82


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

Ülkemizde gerek yerel yönetimlerin kendi aralarında gerekse merkezi<br />

yönetim kuruluşları ile koordinasyonlarında ciddi eksiklikler vardır. Bu<br />

eksiklikler hem kaynak israfına, hem yeterli hizmet üretilememesine hem<br />

de üretilen hizmetlerde kalite sorununa sebep olmaktadır. Genel olarak<br />

yerel yönetimler arasında koordinasyon ve işbirliğinin eksik oluşu çoğu<br />

kez bu kurumların da içlerine kapanık örgütsel ve bireysel kültürle açıklanabilir.<br />

Anayasa ve yasalarımızda bu işbirliğini mümkün kılan düzenlemelere<br />

rağmen yerel yönetimler arasındaki koordinasyon son derece<br />

zayıftır. Özellikle il genel meclisi üyelerinin çoğunluğunu oluşturan siyasi<br />

parti ile belediye meclisi üyelerinin çoğunluğunu oluşturan siyasi partinin<br />

ve belediye başkanının farklı olduğu illerde il özel idareleri ile belediyeler<br />

arasında bu işbirliği yok denecek kadar azdır. Hâlbuki kurulacak etkili<br />

işbirlikleri ile bir taraftan birçok ortak sorunun hızlı bir şekilde ve düşük<br />

maliyetle çözülmesi kolaylaşacak, öteki taraftan da, kıyaslama ve birbirinden<br />

öğrenme yoluyla da kurumsal başarı artabilecektir 55 .<br />

Özel idarelerin diğer kurum ve kuruluşlar ile ortak birçok proje gerçekleştirmesine<br />

rağmen, bu birimler ile yeterli iletişim kurduğu söylenemez.<br />

Sadece ilde beraber görev yaptıkları merkezi yönetim ve yerel yönetim birimleri<br />

ile değil, diğer illerde yatay hiyerarşikleri olmasına rağmen ve aynı<br />

işleri yürütmelerine rağmen diğer il özel idarelerle de iletişimlerinin olmaması,<br />

bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlayamamaları önemli bir kurumsal<br />

eksiklik olarak göze çarpmaktadır. İl özel idarelerinin birbirleriyle iletişim<br />

halinde olması şeffaflık ve verimlilik açısından önemlidir. Bu şekilde başarılı<br />

uygulamalar daha çabuk benimsenip yayılabilir, yanlışlıklar ise daha<br />

çabuk belki de hiç yapılmadan engellenebilir.<br />

3.1.4. Tanıtım Yetersizliği<br />

Ülkemizde il özel idarelerinin çalışmalarına yönelik genel bir değerlendirme<br />

yapılmamaktadır. Özellikle geri kalmış yörelerimizde, yerel hizmetlerin<br />

çoğunda mülki amirler hizmetlerin yerine getirilmesini başarıyla yürütmekte<br />

ancak bu başarı çoğu kere fark edilememektedir. Bundan dolayı,<br />

il özel idarelerinin yaptığı faaliyetler genellikle gözden kaçmaktadır. Bu<br />

kuruluşların yaptıkları faaliyetlerin toplandığı faaliyet raporları yeterli olmamıştır<br />

56 .<br />

Yerel yönetimler aslında halkın en yakınında, onun günlük yaşantısıyla<br />

ilgili sorunlara çözüm arayan, karar organları yerel halkın oylarıyla se-<br />

55 Çetin, a.g.e., s.255<br />

56 Toprak, Zerrin, Yerel Yönetimler, Nobel Yayınları, <strong>20</strong>06, Ankara, s.61<br />

83


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

çilen kamu tüzel kişileridir. Bu nitelikleriyle halkın çok yakından tanıdığı<br />

yönetim olması gerekir. Örneğin belediyeler böyledir. Halk, belediyelerin<br />

nerede olduğunu, ne yaptığını bilir ve pek çok sorununu belediye halledebilir.<br />

Ancak, il halkının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bir<br />

yerel yönetim birimi olan il özel idaresini, halkın aynı şekilde tanıdığını<br />

söylemek mümkün değildir 57 .<br />

Yeterince tanınmayan, bilinmeyen örgütlerden iyi hizmet beklemek<br />

zordur. Nasıl ki, ürününün tanıtımını yapamayan işletmeler amaç ve hedeflerine<br />

ulaşmakta zorlanmaktalar; il özel idareleri de sağladıkları hizmetlerin,<br />

çalışma yöntemlerinin, kurumsal yapılarının vatandaşlar tarafından<br />

bilinmemesi durumunda bu kuruluşların etkinlikleri sınırlı kalacaktır<br />

veya bu kurumların ürettiği hizmetlere katılım az olacak, dolayısıyla da<br />

performans beklenenden düşük kalacaktır. Belki bütün bunlardan daha<br />

önemlisi, yeterince tanınmayan, bilinmeyen bir kuruluşa vatandaşın gerçek<br />

talebi yansıyamayacak, onun yerine “uygun görülecek hizmetler” sınırlı<br />

miktarda götürülecek ve bu hizmetlerin kalite standartları da vatandaşın<br />

gözünden yeterince belirlenemeyecektir 58 .<br />

Bir diğer önemli husus ise yerel yönetimlerin demokrasinin eğitim kuruluşları<br />

olarak görülmesidir. İl özel idareleri de demokrasi kültürünün<br />

daha hızlı geliştiği, siyasal hayatın birçok yönleriyle öğrenildiği kuruluşlardan<br />

birisidir. İl özel idareleri de demokrasi kültürünün daha hızlı geliştiği,<br />

siyasal hayatın birçok yönleriyle öğrenildiği kuruluşlardan birisidir.<br />

Ancak belediyelerde görev alan insanların tanınırlığı ne yazık ki il özel<br />

idarelerinde görev yapanlardan daha fazla olmaktadır. Örneğin 23.dönem<br />

TBMM üyeleri arasında, 36 tane Belediye Başkanlığı, 52 tane Belediye<br />

Meclisi Üyeliği ve 27 tane de belediyelerde üst düzey bürokratlık yapmış<br />

milletvekili bulunmaktaydı 59 . Bu açıdan hem kurum olarak il özel idarelerinin<br />

hem de orada görev alan insanların tanıtımının, il özel idarelerine<br />

olan ilgiyi arttıracağı söylenebilir.<br />

3.2. İnsan Kaynakları ile İlgili Sorunlar<br />

Özel idarelerde insan kaynakları ile ilgili yaşanan sorunlar çoğunlukla genel<br />

idarelerde de görülen sorunlarla benzerlik göstermektedir. Bunlardan<br />

belki de en önemlisi özel idarelerdeki nitelikli personel sayısının azlığıdır.<br />

57 Tamer, a.g.e., s.<strong>20</strong>8<br />

58 Çetin, a.g.e.,s.256<br />

59 Koçak, S. Yaman ve Ekşi, Ali, “Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifinden Türkiye’de Yerel<br />

Yönetimler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Isparta,<br />

295-307., s.304<br />

84


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

Sayı ve nitelik olarak yeterli personele sahip olmak bir kurumun etkin<br />

olmasının en önemli unsurlarından birisidir. Oysa özel idareler Cumhuriyet<br />

tarihi boyunca yeterli sayıda ve nitelikte personele sahip olmamış<br />

ve bu durum en fazla eleştirildiği konulardan birisi olmuştur. Ancak bu<br />

eksikliğin giderilmesinin tek başına il özel idarelerini işlevsel hale getirmeyeceği<br />

de açıktır 60 . Çünkü yönetim bir sevk ve idare birimi olarak, kendisine<br />

verilen görev, yetki ve sorumluluklarıyla, personeliyle, araç-gereciyle,<br />

ayni ve nakdi kaynaklarıyla bir bütünlük oluşturur. Bu unsurlardan<br />

birisinin eksik kalması o kurumu işlevsiz bırakmaya yetebilir. 5302 sayılı<br />

Kanun ile yeni bir yapılanma ve canlanma süreci yaşanmasına ve Köy Hizmetleri<br />

Genel Müdürlüğü’nün kaldırılmasıyla önemli bir insan kaynağı,<br />

araç-gereç ve makinenin il özel idarelerinin kullanımına sunulmasına karşın<br />

il özel idareleri yıllardır bu unsurların çoğundan mahrum kalmışlardır.<br />

İl özel idarelerinde daimi kadroda ya da belli alanlarda (çevre, sağlık,<br />

veterinerlik, teknik, hukuk, sosyal ve ekonomi, kültür ve sanat, bilişim<br />

ve iletişim, planlama, araştırma, eğitim ve danışmanlık) sözleşmeli personel<br />

çalıştırılabilmektedir. Ancak sözleşmeli personel çalıştırmak yerel<br />

politikacıların yoğun müdahalelerine maruz kalacağından dikkatle uygulanması<br />

gereken bir yöntem olmalıdır. Bu sistemde iş güvencesi ortadan<br />

kalkacağından kadrolu çalıştırmak esas, sözleşmeli ise istisna olmalıdır.<br />

Gerek sözleşmeli personel çalıştırabilme, gerekse kamu kurumlarından<br />

personel transfer edebilme olanağının tanınması, il özel idaresinin yeni<br />

görev sahası ve geniş bir alana yayılan sorumlulukları dikkate alındığında<br />

yararlı gözüken bir yaklaşımdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus,<br />

sözleşmeli personel istihdamında aşırıya kaçılmaması ve sistemin politikaya<br />

alet edilmemesidir 61 .<br />

Ayrıca, 56<strong>20</strong> sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli<br />

işçi Kadrolarına ve Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri Geçici<br />

İşçi Çalıştırılmaları ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında<br />

Kanun’un uygulanması neticesinde geçici işçilerin sürekli işçi kadrolarına<br />

ve sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi ile il özel idarelerinde personel<br />

harcamalarında belli bir oranda artış olmuştur. Ancak, il özel idarelerin<br />

hem personel istihdamı konusunda disiplinleri, hem de gelirlerindeki<br />

artışın personel harcamalarındaki artıştan daha fazla olması <strong>20</strong>05 yılından<br />

bu yana personel harcamalarının toplam harcamalar içindeki payını azaltmaktadır<br />

62 .<br />

60 Kartal, a.g.e., s.246<br />

61 Bıçaklı, Buket, Türkiye’de İl Özel İdarelerinin Gelişimi ve Dönüşümü, Süleyman Demirel<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09, Erzurum,<br />

http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11), s.34<br />

62 <strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel<br />

Müdürlüğü, <strong>20</strong>11,Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>% MAHALLI_<br />

IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11), s.66<br />

85


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

İl özel idarelerindeki mevcut personelin özlük haklarının yetersizliği<br />

özel idarelerdeki insan kaynakları ile ilgili yaşanan sorunlardan bir diğeridir.<br />

Ülkemizde genellikle kamu çalışanlarının özlük hakları ile ilgili<br />

düzenlemeler yapılırken merkez-taşra ayrımı yapılır ve merkezde görev<br />

yapan kamu çalışanları taşradakilere göre daha iyi özlük haklarına sahip<br />

olurlar. Bunun sebebi de Kamu personelinin özlük hakları ile ilgili bir<br />

düzenleme yapılırken herkesin pazarlık gücü nispetinde bir hakka sahip<br />

olmasından kaynaklanır. Özel idarelerin gerek merkezden uzak olmaları<br />

gerekse pazarlık güçlerinin hemen hemen hiç olmaması nedeni ile özlük<br />

haklarının birçok kurumdaki personelin özlük haklarına göre yetersiz kalmasına<br />

neden olmuştur. Bu durum hem çalışan personel açısından özel<br />

idarelerin cazibesini azaltmakta, hem de diğer kurumlardan nitelikli personelin<br />

özel idarelere geçmesindeki en büyük engel olarak görülmektedir.<br />

3.3. Mali Sorunlar<br />

Yerel yönetimler, yerel düzeyde hizmet üreten kuruluşlar olduklarına<br />

göre, görevlerini yerine getirmeleri, harcama yapabilecek gerekli mali<br />

kaynaklara sahip olmalarına bağlıdır. Bu nedenle, gider ve gelir arasında<br />

fonksiyonel bir ilişki vardır. Hizmetten doğan gider, merkezi yönetim ile<br />

yerel yönetimler arasında bölüşüldüğüne göre, gelirin de bölüşülmesi gerekir<br />

63 .<br />

Yerel yönetimlerin yeterli mali kaynaklara sahip olmaları, onlara güçlü<br />

ve özerk kuruluş niteliğini kazandıran en önemli unsurdur. Bu kuruluşlar<br />

kaynak yönünden merkezi yönetime bağlı kalmamalıdırlar. Batı demokrasilerinde<br />

uygulanan yöntem, yerel yönetimlere kimi vergileri toplama<br />

yetkisiyle birlikte kaynak yaratma yetkisinin de tanınmasıdır. Ülkemiz<br />

bağlamında il özel idarelerine bu imkân sınırlı olarak tanınmakla birlikte<br />

yine de işletilememektedir. Bu konuda söylenebilecek başka bir söz de, zaten<br />

sınırlı olan kaynakların kullanımında etkinlik ve verimliliği esas alan<br />

bir yatırım bütçesinin oluşturulup uygulanamamasıdır 64 .<br />

Kamu ya da özel, bir kurumun etkin ve başarılı olabilmesi için ihtiyaç<br />

duyduğu mali güce, personele, araç gereç ve makineye sahip olması<br />

gerekir. Tüm bu maddi imkânların yanında bir de kamu kurumlarının,<br />

açık bir şekilde, yetki, görev ve sorumlukla donatılmış olmaları gerekir. İl<br />

özel idarelerinin tarihi incelendiğinde bu konularda hiçbir zaman yeterli<br />

imkânlara kavuştuğu söylenemez. Yeterli sayılabilecek ölçüde görev ve<br />

63 Dönmez, a.g.e., s.49<br />

64 Çetin, a.g.e., s.254<br />

86


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

yetki verilmiş ancak bu görevlerini yerine getirebilmesi için gereken mali<br />

güce ve diğer imkânlara sahip olamamışlardır 65 .<br />

Merkezi idare ile yerel yönetimler arasında ilk önce hizmet paylaşımı<br />

yapılmış daha sonra ise hizmetlerin paylaşımına uygun olarak mali<br />

kaynakların paylaşılması gündeme gelmiştir. Bu paylaşımda yerelleşme<br />

sürecinin de etkisiyle merkezi yönetimin yerel yönetimlere görev devrinde<br />

herhangi bir sorun yaşanmazken, gelir ve kaynakların paylaşımında<br />

önemli sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlardan bazıları; yerel<br />

düzeyde mali disiplin eksikliğinin makro ekonomik istikrarı tehdit etmesi,<br />

yerel yönetimlerin yüksek düzeyde borçlanmaları, yerel düzeyde yönetim<br />

kapasitesi yetersizliği yüzünden yetersiz ve düşük kalitede hizmet, yerel<br />

düzeyde yolsuzluklar ve kontrolsüz harcamaların artması gibi olumsuzluklardır<br />

66 .<br />

5302 sayılı Kanun il özel idarelerine çok geniş yetki ve görevler vermiştir.<br />

Asıl sorun ve tartışma alanı il özel idarelerine verilen bu yetki, görev<br />

ve sorumluluklar karsısında gereken mali kaynağın, personelin, araç ve<br />

gerecin, vb. verilmemiş olmasıdır. İl özel idarelerinin yapmakla yükümlü<br />

oldukları görevler ile gelirleri arasında denge kurulamadığından, il özel<br />

idareleri büyük ölçüde merkezi idarenin mali yardımına ihtiyaç duymaktadırlar.<br />

Merkeze bağımlılık ise alınan kararlar ve yapılan icraatlarda<br />

merkezin etkisinde kalınmasına neden olmktadır. Bu nedenle özel idare<br />

yapısında öz gelir kaynakları ön plana çıkarılmalı, merkezi idarenin yapacağı<br />

yardımlar ise özel idare gelirleri üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandırmayacak<br />

şekilde kullanım alanı belirtilmeden yapılmalıdır. Kısacası,<br />

özel idarelere kamu hizmetlerini gerçekleştirmek üzere görev ve yetkilerin<br />

aktarımı yanında mali kaynak tahsisi de gereklidir ve bu şekilde merkeze<br />

mali açıdan bağımlılık engellenmiş olacaktır 67 .<br />

Yerel yönetimlerde etkinlik, sosyal adalet ve tarafsızlık, bu idarelerin<br />

görevlerini yerine getirebilecek düzeyde gelir kaynaklarına sahip kılınması<br />

ile sağlanabilir. Genel eğilim, yerel yönetimlerin kendi öz sorumluluk<br />

alanlarında etkin, verimli ve özerk kuruluşlar haline getirilmesi yönündedir.<br />

Gerek 1961 Anayasası’nda gerekse 1982 Anayasası’nda “yerel yönetimlere<br />

görevleriyle orantılı gelir kaynağı sağlanır” hükmünün yer almasına<br />

rağmen günümüze dek alınan mesafe, istenilenin gerçekleştirilemediği<br />

ya da gereğince yerine getirilemediği sonucunu doğurmaktadır.<br />

65 Kartal, a.g.e., s.97<br />

66 Sezer ve Bural, a.g.e., <strong>20</strong>7-212<br />

67 Keleş, a.g.e., s.1<strong>20</strong><br />

87


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

Türkiye’nin idari ve mali sistem bakımından geleneksel merkeziyetçi<br />

sisteme sahip olması, yetkilerin büyük oranda merkezde toplanmasında<br />

kendini göstermektedir. Merkezi idare, mali kaynakları elinde toplamakta<br />

ve bunları yerel yönetimleri etkilemede bir araç olarak kullanmaktadır. Siyasetin<br />

finansmanı konusu da tam olarak burada kendini göstermektedir.<br />

Bu durum ülkemizde özellikle de modern yerel yönetim anlayışının gelişmesi<br />

açısından sakıncalı sonuçlar doğuracağından, bu konunun çözüme<br />

kavuşturulması gerekmektedir 68 .<br />

SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

Dünya geçmişten günümüze devam eden hızlı bir değişim ve dönüşüm<br />

süreci yaşamaktadır. Bu değişim genellikle önce toplumları etkilemekte<br />

daha sonra yönetimler de buna uymak durumunda kalmaktadırlar. Ülkemiz<br />

ise bu değişimin etkisine çok uzun süre önce girmiş ve çeşitli aktörlerin<br />

etkisi ve zorlaması ile de olsa yerel yönetimler ve özel idareler ile ilgili<br />

olarak geçmişten günümüze birçok reform çalışması gerçekleştirilmiştir.<br />

Özellikle Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlama çabaları olmak üzere<br />

çeşitli etkenlerle <strong>20</strong>00’li yılların başından itibaren hız kazanan kamu yönetimi<br />

reform sürecinde bir takım önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır.<br />

Bu düzenlemelerden 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun yerelleşmeye<br />

giden yolda çok büyük önemi vardır. Çalışmanın ilk bölümlerinde 5302 sayılı<br />

Kanun ile il özel idarelerinde meydana gelen değişim anlatılmış ve bu<br />

kanuna göre il özel idarelerinin organları, mali yapısı, teşkilat yapısı gibi<br />

özel idareler hakkında genel bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde özel idarelerde<br />

var olduğu düşünülen sorunlar üzerinde durulmuş ve 5302 sayılı<br />

Kanunun olumlu ve olumsuz yansımaları aktarılmaya çalışılmıştır.<br />

Aslında il özel idaresiyle ilgili olarak dile getirilen neredeyse bütün<br />

sorunların altında yönetim sistemimizin aşırı merkeziyetçi yapısının olduğuna<br />

dair genel bir kanı vardır. Özel idarelerde yaşanan sorunların bazıları<br />

merkezi yönetimden kaynaklanmakta ve çözümü de ancak merkezi<br />

yönetimin düzenleme yapmasına bağlı bulunmaktadır. Özel idareler ile<br />

ilişkili yapılması planlanan düzenlemeler siyasi kaygılar, ekonomik yetersizlikler,<br />

yöneticilerin tutumu, sorun alanlarına yönelik çözüm önerilerinin<br />

zayıf olması gibi nedenlerle uygulama alanı bulamamıştır. Dolayısı ile<br />

bu sorunların çözümünün çok kısa bir sürede üretilmesi belki mümkün<br />

olmayacaktır. Çünkü değişim ve dönüşüm zaman alıcı bir iştir ve bir anda<br />

68 Urhan, V.Feyza, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması”, Sayıştay Dergisi,<br />

Sayı:70, <strong>20</strong>08, s.85-<strong>10</strong>2, s.99<br />

88


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

yapılıp tamamlanabilecek bir süreç de değildir. Bu süreç en güzel ve en<br />

doğruyu buluncaya kadar devam edecek, fakat en güzel ve en doğruyu<br />

bulmak belki de hiç bir zaman mümkün olmayacaktır.<br />

O zaman özel idareler adına en doğru ve en güzeli bulabilme adına<br />

neler yapılabilir? Bu soruya mutlak çözüm önerileri sunabilmek mümkün<br />

değildir. Buna rağmen il özel idarelerinin daha etkin role sahip birer yerel<br />

yönetim birimleri olabilmeleri amacıyla aşağıdaki öneriler yapılabilir.<br />

Özel idareler mevcut halleri ile merkezi yönetime bağlı ve onun ildeki<br />

uzantısı şeklinde algılanmaktadır. Bu algıdan özel idareleri kurtarmak<br />

için bu idarelere yüklenen misyon ve vizyon açıkça belirlenmeli ve özel<br />

idareler bu misyon ve vizyonu gerçekleştirebilecek şekilde geliştirilmelidir.<br />

Yapılacak yeni düzenlemeler ile il özel idareleri, merkezi yönetimin<br />

birer uzantısı algısından kurtarılmalı ve daha demokratik kurumlar haline<br />

getirilmelidir.<br />

Özel idarelere sahip olduğu imkân ve olanakların çok üzerinde görev<br />

ve yetki verildiği söylenebilir. Üstelik bu görevlerin bir kısmının sınırları<br />

da açıkça belirtilmemiştir. Görevlerden bir kısmı hem özel idarelere hem<br />

belediyelere hem de merkezi yönetime verilmiştir. Böyle bir durumda bir<br />

görevin hiçbir kurum tarafından yerine getirilmeyerek ortada kalması ya<br />

da siyasi ve başka çıkar ilişkileri neticesinde gereksiz hizmetlerin ortaya<br />

konulması ihtimali bulunmaktadır. Yapılacak düzenleme ile özel idarelerin<br />

görev alanları açık ve net olarak belirtilmelidir.<br />

İl özel idarelerin ildeki diğer kurum ve kuruluşlar ile yeterli iletişim<br />

kuramadığı görülmektedir. Aynı iletişim kopukluğu özel idarelerin kendi<br />

aralarında da mevcuttur. Farklı illerdeki özel idareler genellikle benzer<br />

işler ve hizmetler yürütmesine rağmen bilgi ve tecrübelerini paylaşabilecekleri<br />

ortak bir platform bulunmamaktadır. İçişleri Bakanlığı tarafından<br />

geliştirilmeye çalışılan e-içişleri otomasyon programı bu sorunu çözmeye<br />

yardımcı olabilecek bir program olarak görülmektedir. Bu program daha<br />

da geliştirilerek kullanıcıların bilgi ve tecrübelerini aktarabilecekleri bir<br />

platformun oluşturulması, hem özel idarelerin birbirleri ile olan iletişim<br />

kopukluğunun giderilmesinde hem de sorunlara ortak çözüm yolu üretebilme<br />

konusunda yararlı olacaktır.<br />

İl özel idarelerine ve bu idarenin organlarına verilen görev ve sorumluluklar<br />

arasında idari yaptırım kararı verme yetkisi bulunmaktadır. Bu<br />

yaptırımların uygulanabilmesi için il özel idarelerinde bir yürütme ve icra<br />

gücüne ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyacın giderilebilmesi için il özel idarelerinde<br />

belediyelerdeki zabıta teşkilatına benzer bir özel idaresi zabıta<br />

teşkilatının kurulması uygun olabilir.<br />

89


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

Yeni düzenlemelerde, merkezi idarenin yerel yönetimlere devrettiği<br />

görevlerin etkin bir şekilde yerine getirilebilmesi için, yeterli kaynak<br />

tahsis edilmemiştir. Ülkemizde özel idarelerin genel bütçeden aldığı pay<br />

çok düşüktür. Bu nedenle, özel idarelere verilen görevlerle orantılı olarak<br />

genel bütçeden yeterli pay verilmelidir. İl özel idarelerinin, hizmetleri istenilen<br />

seviyede sunabilmesi için mali kaynaklarının yeterli olması gerekir.<br />

Bu nedenle, mali kaynaklar yeterlilik ve çeşitlilik taşımalıdır. Bu anlamda,<br />

özel idarelerin öz gelirlerinin artırılması için belediyeler gibi özel bir gelir<br />

kanunu çıkarılmalıdır. Bu kanunda özel idarelerin gelirleri ve kaynakları<br />

açıkça belirtilmelidir. Köy hizmetleri il müdürlüklerinin görev, araç gereç<br />

ve personeliyle birlikte il özel idarelerine devredildikleri için il özel idarelerinin<br />

giderleri artmıştır. Bu nedenle, il özel idarelerine devredilen görevlere<br />

ilişkin gelirlerin de il özel idarelerine verilmesi sağlanmalıdır. Aksi<br />

durumda, zaten yetersiz olan il özel idarelerinin mevcut kaynaklarıyla<br />

kendisine verilen bu görevleri yapabilmesi mümkün değildir. İl özel idaresi<br />

varlıkları bürokratik ve siyasi kaygılardan uzak yönetilmelidir. Varlıkların<br />

gelir getirebilecek alanlarda kullanılmasına özen gösterilmelidir.<br />

İl özel idarelerinin en önemli sorunlarından birisi bu kuruluşların sahip<br />

olduğu nitelikli personel sayısının azlığıdır. Gerek özlük haklarının<br />

yetersiz olması gerekse buralarda çalışanların siyasi baskı ile karşılaşma<br />

ihtimalleri özel idareleri çalışılması cazip kuruluşlar olmaktan çıkarmıştır.<br />

Nitelikli personel bu idarelere gelme ve çalışmaya devam etme konusunda<br />

çok istekli davranmamaktadır. Var olan bu nitelikli personel sıkıntısını<br />

giderebilme adına özel idare kanununa bazı uzmanlık gerektiren alanlarda<br />

sözleşmeli personel çalıştırabilme hakkı getirilmiştir. Ancak sözleşmeli<br />

personel çalıştırmanın da bazı sakıncaları ortaya çıkmıştır. Öncelikle bu<br />

yöntem yerel politikacıların yoğun müdahalelerine maruz kalacağından<br />

dikkatle uygulanması gereken bir yöntem olmalıdır. Bu sistemde iş güvencesi<br />

ortadan kalkacağından kadrolu çalıştırmak esas, sözleşmeli ise istisna<br />

olmalıdır. Kadrolu nitelikli personel için özel idareleri cazip hale getirmek<br />

için de özellikle özlük haklarının iyileştirilmesi ve personelin dışarıdan gelecek<br />

baskılara karşı güvence altına alınması gerekmektedir.<br />

Sonuç olarak, yapılan bunca reform çalışmasına rağmen il özel idarelerinin<br />

sorunları bitmemiştir. Yakın zamanda bitmesi de beklenmemelidir.<br />

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi değişim ve dönüşüm zaman alıcı bir iştir<br />

ve bir anda yapılıp tamamlanabilecek bir süreç de değildir. Yapılan her<br />

reform yeni sorunlar ve yeni çözüm arayışları ortaya çıkaracaktır.<br />

90


5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri<br />

KAYNAKÇA<br />

Bayraktar, Ulaş, Reform Sonrası İl Genel Meclisleri Dönüşüm ve Statüko, Kalkedon<br />

Yayıncılık, <strong>20</strong>11, İstanbul<br />

Bıçaklı, Buket, Türkiye’de İl Özel İdarelerinin Gelişimi ve Dönüşümü, Süleyman<br />

Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi,<br />

<strong>20</strong>09, Erzurum, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />

Coşkun, Bayram ve Uzun, Turgay, “Yerel Yönetimlerde Borçlanma”, Hüseyin Özgür<br />

ve Muhammet Kösecik (Editörler), Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar -1:<br />

Reform, Nobel Yayınevi, <strong>20</strong>05, Ankara<br />

Çetin, Sefa, Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye’de İl Özel İdareleri, Dumlupınar<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:25, Aralık <strong>20</strong>09, 249-258 http://sbe.<br />

dumlupinar.edu.tr/duyurular/sbe25.<strong>pdf</strong> (12.06.<strong>20</strong>11)<br />

Denizli İl Özel İdaresi Stratejik Plan <strong>20</strong><strong>10</strong>-<strong>20</strong>14, Denizli İl Özel İdaresi Yayın No:3<br />

Türkerler Ofset Denizli, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Denizli İl Özel İdaresi <strong>20</strong>09 Yılı Faaliyet Raporu, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Duran, Alper, Geçmişten Günümüze İl Özel İdareleri ve Geleceği, Cumhuriyet<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>09,<br />

Sivas http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />

Dönmez, Mustafa, Açıklamalı- İçtihatlı İl Özel İdaresi Kanunu, Mevzuat Yayıncılık, 2.<br />

Baskı <strong>20</strong>11, Ankara<br />

Dönmez, Mustafa, İl Genel Meclisi Üyesinin El Kitabı, Mahalli İdareler Derneği<br />

Yayını, Yayın No:70, <strong>20</strong>09, Ankara<br />

Erhan, Gülsüm, İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma ve İl Özel İdarelerinin Mahalli İdare<br />

İçindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />

Y. Lisans Tezi, <strong>20</strong>07, İstanbul, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />

Günday, Metin, Kamu Yönetimi Reformunun İdari Yapılanmaya İlişkin Anayasal İlkeler<br />

Açısından Değerlendirilmesi, Devlet Personel Uzmanları Derneği, <strong>20</strong><strong>10</strong>, http://<br />

www.dpud.org/kamu-personel-yonetimi/1214-kamu-yoenetimi-reformunundari-yaplanmaya-likin-anayasal-lkeler-acsndan-deerlendirilmesi<br />

(15.02.<strong>20</strong>11)<br />

Güngör, Hayrettin, İl Özel İdaresi Mevzuatı, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler<br />

Kontrolörleri Derneği Yayınları, Özyurt Matbaacılık, <strong>20</strong>07, Ankara.<br />

Harman, Esra, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu Uyarınca Türkiye’de İl Özel İdaresi,<br />

Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi,<br />

<strong>20</strong>06, Ankara, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />

İnal, Mustafa, Açıklamalı 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu El Kitabı, Muhasebat<br />

Kontrolörleri Derneği Yayınları, <strong>20</strong>08, Ankara<br />

Kamu Yönetimi Araştırma Projesi Genel Rapor, TODAİE Yayını, No:238, 1991,<br />

Ankara<br />

Kartal, Nazım, İl Özel İdarelerinin Yeniden Yapılandırılması: Uygulama Aşaması<br />

Üzerine Bir Çözümleme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,<br />

Yayınlanmamış Doktora Tezi, <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />

91


Süleyman Yaman KOÇAK & Veli KAVSARA<br />

Keleş, Özlem, İl Yönetiminde Bir Yerel Yönetim Organı Olarak İl Özel İdareleri,<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (<strong>10</strong>.02.<strong>20</strong>11)<br />

Koçak, S. Yaman ve Ekşi, Ali, “Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifinden Türkiye’de<br />

Yerel Yönetimler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:<br />

21, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Isparta, 295-307.<br />

Koçak, S.Yaman ve Kavakoğlu, Tamer, “İl Özel İdarelerinde İç Denetim Sisteminin<br />

Değerlendirilmesine İlişkin Bir Araştırma”, Sayıştay Dergisi, Sayı:77, <strong>20</strong><strong>10</strong>,<br />

Ankara, 119-148<br />

Kutluk, Ersoy, 3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi<br />

Kanununun Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, <strong>20</strong>06, Isparta, http://tez2.yok.<br />

gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />

Muhasebat Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>09 Yılı Mahalli İdareler Mali İstatistikleri Bülteni,<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong>, www.muhasebat.gov.tr (07.07.<strong>20</strong>11)<br />

Oktay, Tarkan, Yerel Yönetim Reformu Sonrasında İl Özel İdareleri, Hayat Yayın Grubu,<br />

İstanbul, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Salman, Nurhayat, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı ve Yerel Yönetimlerde Modernizasyon<br />

Süreci, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek<br />

Lisans Tezi, <strong>20</strong>08, Isparta, http://tez2.yok.gov.tr/ (15.02.<strong>20</strong>11)<br />

Sezer, Özcan ve Vural, Tarık, “Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Devletin Değişen Rolü<br />

ve Merkezi Yönetim ile Yerel Yönetimler Arasında Yetki ve Görev Paylaşımı”, Maliye<br />

Dergisi Sayı: 159, <strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Tamer, Mustafa, Açıklamalı- Yorumlu-İçtihatlı İl Özel İdareleri, Mustafa Tamer<br />

Stratejik Araştırmalar Vakfı Yayınları, No:01, <strong>20</strong>09, İzmir<br />

Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, <strong>20</strong>03, Ankara<br />

Tamer, Mustafa, İl Özel İdareleri, Anadolu Matbaacılık, 1998, İzmir<br />

Toprak, Zerrin, Yerel Yönetimler, Nobel Yayınları, <strong>20</strong>06, Ankara<br />

Urhan, V.Feyza, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması”, Sayıştay<br />

Dergisi, Sayı:70, <strong>20</strong>08, s.85-<strong>10</strong>2<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu,İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler<br />

Genel Müdürlüğü, <strong>20</strong>11, Ankara.http://www.migm.gov.tr/Dokumanlar/<strong>20</strong><strong>10</strong>%<br />

MAHALLI_IDARELER_GENEL_FAALIYET_RAPORU.<strong>pdf</strong> (06.06.<strong>20</strong>11) 5302<br />

sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr http://mevzuat.<br />

basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.5302&MevzuatIliski=0&sou<br />

rceXmlSearch= (12.03.<strong>20</strong>11) 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, Genel Gerekçesi<br />

http://www.belgenet.com/yasa/k5197-2.html (07.03.<strong>20</strong>11)<br />

92


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 93-1<strong>10</strong>, <strong>20</strong>12<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir<br />

Araştırma<br />

Şule AYDIN TÜKELTÜRK* & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN**<br />

& Berrin GÜZEL***<br />

Özet<br />

Karşılıklı beklentilere yönelik algıları içeren psikolojik kontrat kavramı<br />

işveren ve çalışan arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi<br />

açısından dikkat edilmesi gereken bir konudur. Psikolojik kontratın ihlal<br />

edildiğinin algılanması çalışanları olumsuz davranışlara yönlendirmekte<br />

ve örgütsel bağlılığın azalmasına neden olabilmektedir. Bu kapsamda<br />

çalışmada psikolojik kontrat ihlal algısı ile çalışanların örgütsel bağlılıkları<br />

arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma sonucunda; otel işletmelerinde<br />

çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile duygusal bağlılıkları<br />

arasında anlamlı ve negatif yönlü, normatif bağlılıkları ile anlamlı<br />

ve pozitif yönlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Devam bağlılığı ile psikolojik<br />

kontrat ihlal algısı arasında anlamlı bir ilişki çıkmamıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: örgütsel bağlılık, psikolojik kontrat, otel işletmeleri<br />

1. GİRİŞ<br />

Psikolojik kontrat kavramı, işverenler ile çalışanlar arasında tam olarak<br />

tanımlanamayan ilişkilerin açıklanması gerektiğinde kullanılmakta ve<br />

temelinde çalışanların zihinlerinde yarattığı algı yatmaktadır 1 . Psikolojik<br />

kontrat kavramı, Rousseau tarafından “gelecekte verilmiş bir vaadin gerçekleşeceğine<br />

yönelik kişisel inanç ve gelecekte var olan faydalar yükümlülüğü”<br />

olarak tanımlanmış, bireysel olarak ele alınan ancak işveren ve<br />

* Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu,<br />

suleaydin<strong>20</strong>02@hotmail.com<br />

** Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi , nilufer.percin@nevsehir.edu.tr<br />

*** Yrd. Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Didim Meslek Yüksekokulu, berringuzel@<br />

hotmail.com<br />

1 Abigail Marks, “Developing a Multiple Foci Conceptualization of the Psychological<br />

Contract”, Employee Relations, 23 (5), <strong>20</strong>01, s. 455; David Clutterbuck, “Communication<br />

and the Psychological Contract”, Journal of Communication Management, 9 (4), <strong>20</strong>05, s.<br />

359.<br />

93


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

çalışanın her ikisinin de karşılıklı yükümlülüklerini kapsayan tek taraflı<br />

bir anlaşma olarak değerlendirilmiştir 2 .<br />

Günümüzde, işveren ile çalışanları birbirine bağlayan bağlar zaman<br />

içerisinde yıpranmış; bu da psikolojik kontrat açısından işletmelerin farklı<br />

uygulamalarda bulunmalarına neden olmuştur. Örgütsel değişim çalışanların<br />

psikolojik kontrat algılamalarını da değiştirmektedir. Psikolojik<br />

kontrat çerçevesinde, çalışan motivasyon ve tutumlarına olumsuz etki söz<br />

konusu olduğunda, işletme performansı da zarar görebilmektedir 3 . Psikolojik<br />

kontrat işverenin sağlamak zorunda olduğu hususları kapsamakla<br />

birlikte çalışanların yapısını ve çalışanlarla ilişkileri anlamak için yöneticilere<br />

yardımcı olan kilit bir kavramdır 4 .<br />

1.1. Psikolojik Kontrat<br />

Sadece örgütün değil, karşılıklı olarak çalışanların da örgütten bir takım<br />

beklentileri vardır. Bu beklentiler kendine özgü bir yapıya sahip olduğu<br />

gibi, çalışanların algılarını olumsuz yönde etkileyen bir takım kavramsal<br />

eğilimlerden de ayrıca etkilenmektedir 5 . Psikolojik kontratın bozulmasında<br />

etkili olan temel etkenler arasında; işveren-çalışan arasındaki ilişkide<br />

çatışma olması ve güven düzeyinin düşük olması, her iki tarafın birbirlerinin<br />

bakış açılarını anlayamadığı sosyal bir mesafenin olması, psikolojik<br />

kontratı sürdürmeye yönelik çabaların az olması, aksine ihlal etmeye yönelik<br />

çabaların fazlalığı, taraflar arasındaki ilişkiye sadece tek bir tarafın<br />

önem ve değer vermesi, taraflar arası iletişimin seyrek ve sığ olması, çalışanlara<br />

eğitim verilmesi konusunda söz verilmesine rağmen, bu durumun<br />

gerçekleşmemesi, ücret-fayda-diğer getiriler konusunda vaatler ile gerçekleşenler<br />

arasında olumsuz yönde fark bulunması, gerçekleşmesi vaat<br />

2 Mark V. Roehling, “The Origins and Early Development of the Psychological Contract<br />

Construct”, Journal of Management History, 3 (2), 1997, s. 213; Arlene Walker ve Dorothy<br />

M. Hutton, “The Application of the Psychological Contract to Workplace Safety”,<br />

Journal of Safety Research, 37, <strong>20</strong>06, s. 434.<br />

3 Jean M. Hiltrop, “Managing The Changing Psychological Contract”, Employee Relations,<br />

18 (1), 1996, s. 37; Heather Maguire, “Psychological Contracts: Are They Still Relevant?”,<br />

Career Development International, 7 (3), <strong>20</strong>02, s. 168; Carol Atkinson, “Career<br />

Management and the Changing Psychological Contract”, Career Development International,<br />

7 (1), <strong>20</strong>02, s. 17.<br />

4 Sandra L. Robinson ve Elizabeth Wolfe Rousseau, “Violating the Psychological Contract:<br />

Not the Exception but the Norm”, Journal of Organizational Behavior, 15, 1994, s. 246;<br />

Robert G. DelCampo, “Understanding the Psychological Contract: A Direction For the<br />

Future”, Management Research News, 30 (6), <strong>20</strong>07, s. 434.<br />

5 Robert J. Paul, Brian P. Niehoff ve William H. Turnley, “Empowerments, Expectations<br />

and the Psychological Contract – Managing the Dilemmas and Gaining the Advantages”,<br />

Journal of Socio-Economics, 29, <strong>20</strong>00, s. 477.<br />

94


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

edilen terfilerin gerçekleşmemesi, işin gereklerinin yanlış tanımlanması, iş<br />

güvencesine yönelik vaatlerin farklı olması, geribildirim ve inceleme konularında<br />

yönetimin yetersiz kalması, değişim yönetiminin etkin olmaması<br />

ve sorumluluk-yetki dağılımının adil olmaması sayılabilir 6 .<br />

Ancak bu noktada psikolojik kontratın çiğnenmesi (psychological contract<br />

violation) ile kontratın ihlal algısı (perception of psychological contract breach)<br />

arasındaki farkın belirtilmesi önemlidir. Nitekim Morrison ve Robinson<br />

(1997) psikolojik kontratın çiğnenmesinin oluşum sürecini açıkladığı<br />

modelde ihlal algısı, aracı bir takım yargılar bütünü olarak tanımlamıştır.<br />

Diğer bir deyişle ihlal algısı, bireyin çalıştığı örgütün, çalışanın katılımları<br />

dâhilinde psikolojik kontratın bir veya daha fazla yükümlülükleri yerine<br />

getirmede başarısız olduğu bilincini ifade etmektedir. İhlal algısı, her iki<br />

tarafın vaatleri ve gerçekleştirdikleri konusunda çalışanların algılarına dayanan<br />

kontrat gerçekleştirmenin bilişsel değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır.<br />

Psikolojik kontratın çiğnenmesi ise, belli koşullar altında,<br />

psikolojik kontratı yeterli düzeyde karşılayamayan örgüte yönelik inanca<br />

dair duygusal bir ifadedir. Bu noktada duyguların, belirli olayların bilişsel<br />

değerlemesine dayandığı dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır 7 .<br />

Kontratın ihlal algısı, psikolojik kontratın çiğnenmesine yönelik yoğun<br />

duygusal tepkilere neden olmayabilir. İhlalin bilişsel algısını duygusal<br />

tepkiye yöneltilmesi ve bu tepkinin yoğunluğu, çalışanın, yaşadıklarını<br />

algılanan ihlal kavramını yorumlama sürecine bağlıdır 8 .<br />

Psikolojik kontrat kavramı bazı demografik özellikler ile ilişkilendirilmiştir.<br />

Buna göre genç yaşlardaki çalışanların psikolojik kontrata yönelik<br />

ihlal algısı, işletmedeki yaşlı çalışanlara kıyasla daha düşüktür 9 . Kadın<br />

çalışanların erkek çalışanlara kıyasla, psikolojik kontrat konusunda daha<br />

katı bir tutum sergiledikleri, bu anlamda karşılıklı yükümlülüklerde daha<br />

sert davrandıkları söz konusudur <strong>10</strong> . Psikolojik kontratın ilişkisel ve işlemsel<br />

ayrımında kadro düzeyine göre farklılık göstermekte; tam zamanlı<br />

6 Thomas J. Zuber ve John B. Hammond, “The Physchological Contract: Retaining Newly<br />

Employed Physicians”, The Physician Executive, May-June, <strong>20</strong>02, s. 43.<br />

7 Elizabeth Wolfe Morrison ve Sandra L. Robinson, “When Employees Feel Betrayed: A<br />

Model of How Psychological Contract Violation Develops”, Academy of Management<br />

Review, 22 (1), 1997, s. 230.<br />

8 Sandra L. Robinson ve Elizabeth Wolfe Morrison, “The Development of Psychological<br />

Contract Breach and Violation: A Longitudinal Study”, Journal of Organizational Behavior,<br />

21, <strong>20</strong>00, s. 528.<br />

9 Janet Smithson ve Suzan Lewis, “Is Job Insecurity Changing the Psychological Contract?”,<br />

Personnel Review, 29 (6), <strong>20</strong>00, s. 684.<br />

<strong>10</strong> Rick, R. J. Tallman ve Nealia S. Bruning, “Relating Employees’ Psychological Contracts<br />

to Their Personality”, Journal of Managerial Psychology, 23 (6), <strong>20</strong>08, s. 697.<br />

95


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

çalışanların ilişkisel kontratları ile doğru yönlü ilişkisi bulunmaktadır 11 .<br />

Buna karşın turizm sektöründe yapılan çalışmada bu anlamda bir ilişki<br />

bulunmamıştır 12 . Ayrıca işletmedeki çalışma süresi ile özellikle ilişkisel<br />

psikolojik kontrat arasında doğru yönlü ilişki görülmüştür 13 . Buna göre;<br />

H1: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların psikolojik kontrat<br />

ihlal algılarında farklılıklara neden olmaktadır.<br />

1.2. Örgütsel Bağlılık<br />

İnsan kaynaklarının önemi ve bir işletmenin başarısının çoğunlukla çalışanlarının<br />

performansına bağlı olduğu bilinmektedir. İşten çıkarmaların,<br />

şirket skandal ve yönetim kademelerinde yaşanan yolsuzlukların arttığı<br />

günümüz iş dünyasında yöneticiler, örgütsel bağlılığı arttırmaya önem<br />

vermektedir. Bu anlamda çalışanların işletme ve örgüte bağlılığı, örgütsel<br />

hedeflere ulaşmada ve çalışanların örgüt içinde kalma isteği nedeniyle<br />

daha çok çalışmaya yönelttiği için önemli bir iş tutumu olmuştur. Bu<br />

nedenle birçok işletme örgütsel bağlılığı, şirket politikalarında ön sıralara<br />

taşımıştır 14 .<br />

Çalışanlara verilen önemin artması, zaman içerisinde örgütsel bağlılık<br />

ile ilgili araştırmaları arttırmıştır. Bu kavrama yönelik literatürde birçok<br />

tanım bulunmaktadır 15 . Söz konusu tanımlardan örgütsel bağlılığın çok<br />

boyutlu bir yapı olduğu görülmektedir. Kavram, ayrıntılı bir şekilde “bireyin,<br />

kimliğinin örgüt ile ve örgüt içerisindeki gücüdür. Kavramsal olarak<br />

en az üç etken ile birlikte tanımlanmaktadır: (a) örgütün amaç ve hedeflerine<br />

güçlü inanç ve bunların kabul edilmesi, (b) örgüt adına yüksek düzeyde<br />

çaba sarf etme isteği ve (c) örgüt içinde üyelik elde etmek için güçlü bir<br />

istek duyulması” olarak tanımlanmaktadır 16 .<br />

11 Jacqueline A.M. Coyle-Shapiro ve Ian Kessler, “Consequences Of The Psychologıcal<br />

Contract For The Employment Relatıonship: A Large Scale Survey”, Journal of Management<br />

Studies 37 (7), <strong>20</strong>00, s. 221.<br />

12 David J. McDonald ve Peter, J. Makin, “The Psychological Contract, Organizational<br />

Commitment and Job Satisfaction of Temporary Staff”, Leadership & Organization Development<br />

Journal, 21 (2), <strong>20</strong>00, s. 88.<br />

13 Coyle-Shapiro ve Kessler, a.g.e., s. 221.<br />

14 Robert Kreitner ve Angelo Kinicki, Organizational Behaviour, 6 th Edition, (USA: McGraw<br />

Hill Book, <strong>20</strong>04), s. <strong>20</strong>3<br />

15 Refik Balay, Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık, ;(Ankara: Nobel Yayın), <strong>20</strong>00,<br />

s.15; Mahmut Özdevecioğlu, “Algılanan Örgütsel Destek ile Örgütsel Bağlılık Arasındaki<br />

İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi<br />

ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 (2), <strong>20</strong>03, s. 114; Mehmet İnce ve Hasan Gül, Yönetimde<br />

Yeni Bir Paradigma: Örgütsel Bağlılık, (İstanbul: Çizgi Kitabevi, <strong>20</strong>05) s. 3-6.<br />

16 Lawson K. Savery ve Paul D. Syme, “Organizational Commitment and Hospital Pharmacists”,<br />

Journal of Management Development, 15 (1), 1996, s. 14.<br />

96


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

Örgütsel bağlılık bireyin örgütle ilişkisi ile şekillenen ve örgütün devamlı<br />

üyesi olma kararını almasını sağlayan bir davranıştır. Allen-Meyer<br />

(1997), örgütsel bağlılık kavramının duygusal, devam ve normatif olmak<br />

üzere temelde üç bileşenden oluştuğunu belirtmiştir. Ancak örgütsel bağlılık<br />

boyutlarında dört ortak özellik bulunmaktadır. Bunlar; psikolojik bir<br />

durumu yansıtması, örgüt üyeliğini sürdürme kararı, birey ile örgüt arasındaki<br />

ilişkileri göstermesi ve işgücü devrini azaltıcı yönde etkilerinin<br />

bulunmasıdır. Ne var ki, örgütsel bağlılık boyutları arasında ortak yönler<br />

bulunmasına rağmen her biri birbirinden farklı yapıya sahiptir 17 . Bu anlamda<br />

bir çalışanın örgüte duygusal olarak bağlanması, onun normatif ve<br />

devam anlamında bağlanmasını gerektirmemektedir 18 .<br />

Duygusal bağlılık boyutunda çalışan, kendini örgütü ile özdeşleştirmekten,<br />

onunla etkileşim halinde olmaktan ve örgütün bir üyesi olmaktan<br />

memnundur 19 . Bu noktada çalışan sadakat, duygusallık, aidiyet, mutluluk<br />

ve huzur gibi duygularla kendini örgüte psikolojik olarak bağlamaktadır<br />

<strong>20</strong> . Devam bağlılığı boyutuna göre çalışan, farklı yönde davranmasının<br />

getireceği maliyeti düşünerek tutarlı davranışlar göstermekte ve örgütte<br />

yer almaya devam etmektedir. Örgütten ayrılmanın yüksek maliyetleri<br />

çalışanı örgütte kalmaya zorlamaktadır 21 . Bu anlamda örgütte kalmanın<br />

sağlayacağı faydalar, örgütten ayrılmanın sağlayacaklarından fazla ise, çalışan<br />

kalma kararı vermektedir. Buna göre, örgütte kalmanın duygusal bir<br />

yanı bulunmamaktadır 22 . Normatif bağlılık ise, çalışanın örgütte kalmasını<br />

ahlaki açıdan değerlendirmesi ve sonuçta güçlü bir kişisel bağlılık duygusu<br />

ile örgütte kalmasıdır 23 . Çalışan kendini kuruma adamakta ve bağlılığı<br />

sürekli teşvik eden bir kültür çerçevesinde bağlılık duymaktadır. Politika,<br />

misyon, vizyon ve içselleştirilmiş inançlar da bu bağlılık kapsamında yer<br />

alabilir 24 .<br />

17 John P. Meyer ve Natalie J. Allen, Commitment in the Workplace, Theory, Research and<br />

Application, (USA: Sage Publishing, 1997), s. 11.<br />

18 Steve Ellis ve Penny Dick, Introduction to Organizational Behaviour, 2 nd Edition, (USA:<br />

McGraw Hill Pub., <strong>20</strong>03), s. 43.<br />

19 Natalie J. Allen ve John P. Meyer, “The Measurement and Antecedents of Affective,<br />

Continuance, and Normative Commitment to the Organization”, Journal of Occupational<br />

Psychology, 63, 1990, s. 2.<br />

<strong>20</strong> Constant D. Beugre, Managing Fairness in Organizations, (USA: Greenwood Publishing<br />

Group, 1998), s. 83.<br />

21 Allen ve Meyer, 1990, a.g.e., s. 3.<br />

22 Beugre, 1998, a.g.e., s. 83.<br />

23 John P. Meyer ve Natalie J. Allen, “A Three Component Conceptualization of Organizational<br />

Commitment”, Human Resource Management Review, 1, 1991, s. 11.<br />

24 Ufuk Durna ve Veysel Eren, “Üç Bağlılık Unsuru Ekseninde Örgütsel Bağlılık”, Doğuş<br />

Üniversitesi Dergisi, 6 (2), <strong>20</strong>05, s. 211.<br />

97


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

Örgütsel bağlılığı etkileyen bir takım etkenler bulunmaktadır. Örgütteki<br />

çalışma süresinin kısa olması; üst düzey kademelerde istihdam edilmesi<br />

25 ; ileri yaşlardaki çalışanların mevcut kademelerinin yüksek olması 26 ;<br />

eğitim düzeyinin düşük olması 27 ; yüksek ücret alınıyor olması 28 örgütsel<br />

bağlılığı arttıran nedenler arasında yer almaktadır. Örgüte bağlı etkenler<br />

arasında ise, rol çatışmalarının yaşanması 29 ; yöneticilerle iletişim, öğrenme<br />

olanaklarının olmaması 30 ; iş güvencesinin olmaması, kararlara katılımın<br />

sağlanmaması, sorumluluk verilmemesi ve olumsuz örgüt kültürü varlığı<br />

da 31 örgütsel bağlılığı azaltmaktadır. Bu anlamda;<br />

H2a: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların duygusal bağlılığında<br />

farklılıklara neden olmaktadır.<br />

H2b: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların devam bağlılığında<br />

farklılıklara neden olmaktadır.<br />

H2c: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların normatif bağlılığında<br />

farklılıklara neden olmaktadır.<br />

H2d: Çalışanların demografik özellikleri, çalışanların genel anlamda<br />

örgütsel bağlılığında farklılıklara neden olmaktadır.<br />

25 Peter Goudge, Employee Research, How To Increase Employee Involvement Through<br />

Consultation, (USA: Kogan Page Ltd., <strong>20</strong>06), s. 34<br />

26 Savery ve Syme, 1996, a.g.e., s. 15.<br />

27 Meltem Onay Özkaya, İpek Deveci Kocakoç ve Emre Karaa, “Yöneticilerin Örgütsel<br />

Bağlılıkları ve Demografik Özellikleri Arasındaki İlişkileri İncelemeye Yönelik Bir<br />

Alan Çalışması”, Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,<br />

13(2),<strong>20</strong>06,s. 80.<br />

28 Gillian Maxwell ve Gordon Steele, “Organisational Commitment: A Study of Manager in<br />

Hotels”, International Journal of Contemporary Hospitality Management, 15 (7), <strong>20</strong>03, s.<br />

367.<br />

29 M. Afzalur Rahim, Managing Conflict in Organizations, (USA: Grenwood Publishing<br />

Group, <strong>20</strong>00), s. <strong>10</strong>3.<br />

30 Thomas W. H. Ng, Marcus M. Butts, Robert J. Vandenberg, David M. Dejoy, ve Mark G.<br />

Wilson, “Effect of Management Communication Oppurtunity for Learning, and Work<br />

Schedule Flexibility on Organizational Commitment”, Journal of Vocational Behavior,<br />

68 (3), <strong>20</strong>06, s. 484.<br />

31 Azmi Yalçın ve Fatma Nur İplik, “Beş Yıldızlı Otellerde Çalışanların Demografik Özellikleri<br />

ile Örgütsel Bağlılıkları Arasındaki İlişkiyi Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma:<br />

Adana İli Örneği”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14 (1), <strong>20</strong>05,<br />

s. 397.<br />

98


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

1.3. Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi<br />

Psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık arasında önemli bir bağlantı bulunmaktadır.<br />

Yapılan araştırmalarda psikolojik kontrat ve örgütsel bağlılık<br />

algı düzeyleri arasında pozitif yönde yüksek düzeyde ilişki olduğu<br />

görülmüştür 32 . İşgören ve işveren arasında açıkça ifade edilmeyen karşılıklı<br />

beklentiler, eğer doğru tanımlanan algılardan oluşursa, işgörenin<br />

örgütün değerlerini kabul etmesi ve örgütün üyesi olarak kalmayı istemesi<br />

gibi olumlu davranışlarla sonuçlanmaktadır. Psikolojik kontrat ihlal<br />

edilmediğinde başta örgütsel bağlılık olmak üzere, devamsızlık, işgören<br />

performansı, işgören devir hızı vb. işle ilgili davranışlarda olumlu etkiler<br />

görülmektedir 33 . Ayrıca ilişkisel psikolojik kontratların iş tatmini ve örgütsel<br />

bağlılıkla; işlemsel kontratların ise işten ayrılma niyeti ile pozitif<br />

korelasyon gösterdiği görülmektedir 34 . Çalışan örgütte kendisine yönelik<br />

psikolojik kontratın ihlal edildiğini algılamasına rağmen, örgütte kalması<br />

ileriki dönemlerde düşük kalitede hizmet sunmasına, dedikodu yapmasına,<br />

donanımlara zarar vermesine ve işletme içerisinde hırsızlık yapmasına<br />

neden olabilmektedir 35 . Bu bilgiler ışığında çalışmada oluşturulan model<br />

Şekil 1’deki gibidir.<br />

32 Fatih Karcıoğlu ve Erkan Türker, “Psikolojik Sözleşme ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Sağlık<br />

Çalışanları Üzerine Bir Uygulama”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler<br />

Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 24, Sayı:2, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 121.<br />

33 Michael Armstrong, A Handbook of Human Resource Management Practice, <strong>10</strong>. Basım,<br />

(London: Kogan Page, <strong>20</strong>06), s. 225; Coyle-Shapiro ve Kessler, <strong>20</strong>00, a.g.e., s. 904; Jane<br />

Sturges, Neil Conway, David Guest ve Andreas Liefooghe, “Managing the Career Deal:<br />

The Psychological Contract as a Framework for Understanding Career Management,<br />

Organizational Commitment and Work Behavior”, Journal of Organizational Behavior,<br />

26, <strong>20</strong>05, s. 821.<br />

34 Hande Mimaroğlu Özgen ve Hüseyin Özgen, “Psikolojik Sözleşme ve Boyutlarının İş<br />

Tatmini, Örgütsel Bağlılık ve İşten Ayrılma Niyetine Etkileri: Tıbbi Satış Temsilcileri<br />

Üzerinde Bir Aarştırma”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, <strong>Cilt</strong>:<br />

19, Sayı: 1, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 1.<br />

35 Janice Anna Knights ve Barbara Jean Kennedy, “Psychological Contract Violation: Impacts<br />

on Job Satisfaction and Organizational Commitment Among Australian Senior<br />

Public Servants”, Applied HRM Research, <strong>10</strong> (2), <strong>20</strong>05, s. 58.<br />

99


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

Şekil 1: Kurulan hipotezlere yönelik model<br />

H3d<br />

Duygusal<br />

Psikolojik<br />

H3a<br />

H3b<br />

Devam<br />

H3c<br />

Normatif<br />

H3a: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların duygusal<br />

bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />

H3b: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların devam<br />

bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />

H3c: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların normatif<br />

bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />

H3d: Çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile çalışanların genel<br />

anlamda örgütsel bağlılığı arasında ilişki vardır.<br />

2. METODOLOJİ<br />

Çalışmada kullanılan ölçekler önceki araştırmalarda geliştirilmiş ve yayınlanmıştır.<br />

Bu ölçekler ile ilgili detaylar aşağıdaki gibidir.<br />

Örgütsel bağlılık, Meyer ve Allen tarafından oluşturulan ve geçerlilik<br />

ve güvenilirliği Wasti (<strong>20</strong>00) tarafından yapılan ölçek kullanılmıştır. Ölçek<br />

18 ifadeden oluşmakta; duygusal ve devam ve normatif bağlılık altışar<br />

ifade ile ölçülmektedir. Duygusal bağlılığa yönelik ifadelerden bazıları;<br />

“işyerimin sorunlarını kendi sorunlarım gibi hissediyorum”, “işyerim<br />

benim için özel anlam taşıyor” ve “kariyerimin geri kalanını işyerimde<br />

geçirmekten mutlu olurum” şeklindedir. Devam bağlılığı, “şuan işyerim-<br />

<strong>10</strong>0


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

de kalmam bir istek olduğu kadar, gerekliliktir”, “işyerimden ayrılmama<br />

nedenlerinden biri de olası işyeri alternatiflerinin azlığıdır” ifadeleri ile;<br />

normatif bağlılık ise “işyerim benim bağlılığımı hakediyor”, “kariyer gelişimim<br />

açısından işyerime çok şey borçluyum” ve “işyerimdeki sorumluluklarım<br />

nedeniyle işten ayrılmamın doğru olmayacağını düşünüyorum”<br />

ifadeleri ile ölçülmüştür. Ölçeğin boyutları anlamında güvenilirliğe yönelik<br />

Cronbach alpha değerleri duygusal bağlılık için ,844; devam bağlılığı<br />

için ,719 ve normatif bağlılık için ise ,680’dir.<br />

Psikolojik kontrat ihlali Robinson ve Morrison (<strong>20</strong>00) tarafından geliştirilen<br />

ve dokuz ifadeden oluşan ölçek ile ölçülmüştür. Bu ölçekteki ifadelerden<br />

bazıları “işe alındığımda işverenim verdiği tüm sözleri yerine<br />

getirerek beni hayal kırıklığına uğratmadı”, “kendi payıma düşenleri yapmama<br />

karşın, işverenim bana verdiği sözlerin çoğunu tutmadı” ve “işyerimin<br />

beni aldattığını hissediyorum”dur. Ölçeğin güvenilirliğine yönelik<br />

Cronbach alpha değeri ,904’tür.<br />

Çalışmada evren olarak İstanbul’da T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından<br />

5 yıldız olarak belgelenen otel işletmeleri seçilmiştir. İstanbul’un<br />

<strong>20</strong><strong>10</strong> yılı içerisinde 6.960.980 kişi tarafından ziyaret edilmesi 36 , Türkiye<br />

için önemli turizm destinasyonlarından biri olduğunu göstermektedir.<br />

İstanbul’da bulunan 30’dan fazla beş yıldızlı otel işletmelerinde rasgele örneklem<br />

yöntemi ile 194 çalışandan elde edilen veriler kullanılmıştır. Veriler<br />

anket tekniği ile toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 16.0 versiyonu<br />

kullanılmış ve t-testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır.<br />

3. BULGULAR<br />

Araştırmaya katılan çalışanlara yönelik demografik verilere göre; %58.8’i<br />

erkek, %62.4’ü 19-29 yaş arasında, %53.1’i bekar, %37.6’sı lisans mezunu,<br />

%28.4’ü yiyecek-içecek biriminde görev yapmakta, %26.8’i 1.001-1.250 TL<br />

arasında gelir elde etmekte, %77.3’ü kadrolu şekilde istihdam edilmekte<br />

ve %54.6’sı işletmede 2-5 yıl arasında çalışmaktadır.<br />

36 (www.istanbulkulturturizm.gov.tr)<br />

<strong>10</strong>1


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

Tablo 1: Tanımlayıcı İstatistikler<br />

Değişkenler Ortalama Standart Sapma<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı 3,87 1,021<br />

Duygusal Bağlılık 2,26 1,18<br />

Devam Bağlılığı 3,45 ,827<br />

Normatif Bağlılık 3,60 ,859<br />

Örgütsel Bağlılık 3,66 ,64265<br />

Otel işletmelerinde çalışanların psikolojik kontrat ihlal algısı kararsızlık<br />

düzeyindedir. Buna göre otel çalışanları kendilerine verilen vaatlerin<br />

yerine getirilmesi konusunda kararsızlık içerisinde olmalarına rağmen, işverenleri<br />

ile aralarındaki psikolojik kontratın ihlal edilmediğini belirtmiştir.<br />

Çalışanların duygusal bağlılıkları, devam ve normatif bağlılığa kıyasla<br />

oldukça düşüktür. Ancak çalışanlar duygusal bağlılık duymadıklarını belirtmelerine<br />

rağmen, örgüte karşı devam ve normatif bağlılık konusunda<br />

da kararsız kalmayı tercih etmişlerdir. Genel anlamda çalışanların örgütsel<br />

bağlılıkları orta düzeydedir. Bu noktada çalışanların işletmeye orta derece<br />

bağlı oldukları, yüksek bir bağlılıklarının olmadığını belirtmek mümkündür.<br />

Çalışmada birinci hipotez psikolojik kontrat ihlal algısının demografik<br />

özelliklere göre farklılık göstereceği şeklindedir. Yapılan analizlerde psikolojik<br />

kontrat ihlal algısı, çalışanların sadece gelir düzeyine göre (p=,032)<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermiştir. Buna göre gelir düzeyleri<br />

arasında 751 – <strong>10</strong>00 TL (a.o.: 3,46) ve <strong>10</strong>01 – 1250 TL (a.o.: 3,89)<br />

arasındaki çalışanlar bu konuda kararsızlık durumunda iken, 1501 TL ve<br />

daha fazla (a.o.: 4,05), 501 – 750 TL (a.o.: 4,09) ve 1250 – 1500 TL (a.o.: 4,<strong>10</strong>)<br />

otel işletmelerinde psikolojik kontrat ihlaline yönelik bir algı yaşamadıklarını,<br />

işverenlerinin anlaşmanın kendilerine düşen payı yerine getirdiklerini<br />

belirtmiştir. Bu anlamda H1 kısmen desteklenmiştir.<br />

Çalışmada kurulan ikinci hipotez grubunda örgütsel bağlılığın boyutlarının<br />

(duygusal, devam ve normatif) ve örgütsel bağlılığın bir bütün<br />

olarak demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermeyeceği<br />

yönündedir. Analizlerde çalışanların duygusal bağlılığı eğitim düzeyleri<br />

(p=,011), çalıştıkları birim (p=,022) ve gelir düzeylerine (p=,000) göre farklılık<br />

göstermektedir. Buna göre eğitim düzeylerine göre; örgüte yönelik<br />

en düşük bağlılığı sırasıyla lisans (a.o.: 1,91) ve lisansüstü mezunları (a.o.:<br />

<strong>10</strong>2


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

2,22) gösterirken, en yüksek düzeyde örgütsel bağlılık ilköğretim mezunlarında<br />

(a.o.: 3,14) görülmektedir. Ancak ilköğretim mezunları da bu<br />

duygusal bağlılık konusunda kararsız durumdadır. Çalışanların istihdam<br />

edildiği birime göre en düşük duygusal bağlılık, insan kaynakları birimi<br />

çalışanlarında (a.o.: 1,33) görülmektedir. Bunu sırasıyla, yiyecek-içecek<br />

(a.o.: 2,03) ve önbüro (a.o.: 2,33), halkla ilişkiler (a.o.: 2,38) takip etmektedir.<br />

Muhasebe birimi çalışanları duygusal bağlılığı olmayanlar arasında<br />

en yüksek ortalamaya (a.o.: 2,80) sahiptir. Araştırmaya katılan otel işletmeleri<br />

çalışanları arasında duygusal bağlılığı belirgin şekilde yüksek olan<br />

bir birim çalışanları saptanmamıştır. Gelir düzeyi açısından ise, en düşük<br />

duygusal bağlılık 1501 TL ve üzerinde ücret alan çalışanlarda (a.o.: 1,53)<br />

görülmektedir. Bunu 1251 – 1500 TL (a.o.: 1,70), 751 – <strong>10</strong>00 TL (a.o.: 2,41)<br />

arasında ücret alan çalışanlar izlemektedir. 501 – 750 TL (a.o.: 2,49) alarak<br />

en düşük gelir düzeyine sahip çalışanlar ise örgüte yönelik duygusal bağlılık<br />

göstermeseler de, araştırmaya katılan çalışanlar arasında en yüksek<br />

duygusal bağlılığa sahiptir.<br />

Devam bağlılığının otel işletmelerinde çalışanların gelir düzeyleri<br />

(p=,008) ve işletmedeki çalışma sürelerine (p=,050) göre farklılık görülmüştür.<br />

Buna göre gelir düzeyine göre; <strong>10</strong>01 – 1250 TL arasında gelir sağlayanların<br />

(a.o.: 3,15) en düşük, sırasıyla 1501 TL ve üzerinde (a.o.: 3,25),<br />

1251 – 1500 TL gelir elde eden otel çalışanları (a.o.: 3,57) takip etmektedir.<br />

En yüksek devam bağlılığını gösteren otel çalışanları, 501 – 750 TL arasında<br />

gelir elde edenlerdir (a.o.: 3,74). Devam bağlılığında dikkat çeken nokta,<br />

tüm gelir düzeylerindeki çalışanların, örgüte yönelik devam bağlılığı<br />

gösterme konusunda kararsız kaldığı, gelir düzeyleri arasında belirgin bir<br />

farkın görülmediği saptanmıştır. İşletmedeki çalışma süresine göre ise,<br />

en düşük devam bağlılığı 1 yıldan az süredir (a.o.: 3,28) otel işletmesinde<br />

istihdam edilenler göstermektedir. Sırasıyla, 2-5 yıl (a.o.: 3,40), <strong>10</strong>-13 yıl<br />

(a.o.: 3,58), 6-9 yıl (a.o.: 3,84) çalışanlarda devam bağlılığı artış eğilimindedir.<br />

En yüksek devam bağlılığı 14 yıl ve daha fazla süredir (a.o.: 4,41) otel<br />

işletmesinde çalışanlarda görülmektedir. Otel işletmesinde uzun süredir<br />

çalışanların, zaman içerisinde yüksek kademelerde yer alabilecekleri de<br />

göz önünde bulundurulduğunda, bu durum normal olarak karşılanabilir.<br />

Çalışanların genel anlamdaki örgütsel bağlılıkları sadece gelir düzeyine<br />

(p=,016) göre farklılık göstermektedir. Her ne kadar çalışanların genel<br />

örgütsel bağlılığı orta düzeyde olsa da, <strong>10</strong>01-1250 TL arasında geliri<br />

olan çalışanların (a.o.:3,50) örgütsel bağlılıkları en düşük düzeyde, 501-750<br />

TL arasında gelir elde edenler (a.o.:3,97) ise en yüksek örgütsel bağlılığa<br />

sahiptir. En düşük örgütsel bağlılığı sırasıyla 1501 TL ve üzeri (a.o.:3,54),<br />

751-<strong>10</strong>00 TL (a.o.:3,62), 1251-1500 TL arasında gelir elde edenler (a.o.:3,91)<br />

izlemektedir.<br />

<strong>10</strong>3


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

Örgütsel bağlılık ve boyutlarının demografik özelliklere göre farklılık<br />

göstermesine yönelik kurulan H2a, H2b ve H2d kısmen kabul edilmiştir.<br />

Ancak normatif bağlılığın herhangi bir demografik özelliğe göre farklılık<br />

göstermemesi nedeniyle H2c reddedilmiştir.<br />

Psikolojik kontrat ihlal algısı ile çalışanların örgütsel bağlılık ve örgütsel<br />

bağlılığın boyutları arasındaki ilişkiye yönelik kurulan H3a, H3b, H3c<br />

ve H3d hipotezlerinin testi için korelasyon analizi yapılmıştır. Elde edilen<br />

sonuç Tablo 2’de görülmektedir.<br />

Tablo 2: Değişkenler Arası Korelasyon<br />

Psikolojik<br />

Kontrat İhlal<br />

Algısı<br />

Psikolojik Kontrat İhlal<br />

1<br />

Algısı<br />

Duygusal<br />

Bağlılık<br />

Devam<br />

Bağlılığı<br />

Normatif<br />

Bağlılık<br />

Duygusal Bağlılık -,257* 1<br />

Devam Bağlılığı ,050 ,113 1<br />

Normatif Bağlılık ,468* -,137 ,360* 1<br />

Örgütsel Bağlılık ,474* -,192* ,648* ,828<br />

*Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlıdır.<br />

Korelasyon tablosu incelendiğinde, otel işletmesi çalışanlarının psikolojik<br />

kontratlarının ihlal edildiğine yönelik algıları ile örgüte yönelik duygusal<br />

bağlılıkları arasındaki ilişki anlamlı ve negatif yönlüdür (r= -,257;<br />

p= ,000). Normatif bağlılık ile ihlal algıları arasındaki ilişki de anlamlı ve<br />

pozitif yönlüdür (r= ,468; p= ,000). Devam bağlılığı ve ihlal algısı arasında<br />

anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ayrıca araştırmada çalışanların devam<br />

bağlılığı ile normatif bağlılıkları arasında da anlamlı ve pozitif yönlü (r=<br />

,360; p= ,000) bir ilişki de görülmüştür. Örgütsel bağlılık bir bütün olarak<br />

ele alındığında, psikolojik kontrat ihlal algısı ile doğru yönlü ilişkilidir (r=<br />

,474; p=000). Bu bulgular sonucunda H3a, H3c ve H3d hipotezleri kabul<br />

edilmiş, H3b ise reddedilmiştir.<br />

Psikolojik kontrat ihlal algısı ile duygusal bağlılık arasındaki ilişkide<br />

açıklayıcılık düzeyinin belirlenmesine yönelik doğrusal regresyon analizinden<br />

yararlanılmıştır. Buna göre ilgili tablolar aşağıdaki gibidir.<br />

<strong>10</strong>4


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

Tablo 3: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Duygusal Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />

Düzeltilmiş Tahminin<br />

Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />

Duygusal Bağlılık -,257 ,066 ,061 1,15721<br />

(Bağımlı değişken: Duygusal Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />

Algısı)<br />

Tablo 4: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Duygusal Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />

Model Beta T Sig.<br />

Sabit Sayı 3,407 <strong>10</strong>,275 ,000<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı -,297 -3,591 ,000<br />

Her iki tablo incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının duygusal<br />

bağlılık üzerinde %6 gibi oldukça düşük düzeyde açıklamaktadır. Beta<br />

değerinin negatif yönlü olması ilişkinin ters yönlü oluğunu göstermektedir.<br />

Regresyonda r 2 değerinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu<br />

noktada çalışanların işletmeye duygusal olarak bağlanmalarında psikolojik<br />

kontrat ihlallerinin etkili olduğunu söylemek oldukça güçtür.<br />

Tablo 5: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Normatif Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />

Düzeltilmiş Tahminin<br />

Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />

Normatif Bağlılık ,468 ,219 ,215 ,76554<br />

(Bağımlı değişken: Normatif Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />

Algısı)<br />

Tablo 6: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Normatif Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />

Model Beta T Sig.<br />

Sabit Sayı 2,074 9,415 ,000<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ,395 7,183 ,000<br />

<strong>10</strong>5


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

Tablo 5 ve 6 incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının normatif<br />

bağlılık üzerinde 21% etkili olduğu görülmektedir. Bu anlamda çalışanların<br />

normatif bağlılıklarında psikolojik kontratlarının ihlal algıları %21<br />

düzeyinde etkilidir. Beta değerinin pozitif yönlü olması ise ilişkinin doğru<br />

yönlü olduğunu göstermektedir.<br />

Tablo 7: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Örgütsel Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Model Özeti<br />

Düzeltilmiş Tahminin<br />

Değişken R R 2 R 2 Std. Hatası<br />

Örgütsel Bağlılık ,474 ,224 ,2<strong>20</strong> ,56932<br />

(Bağımlı değişken: Örgütsel Bağlılık, Bağımsız değişken: Psikolojik Kontrat İhlal<br />

Algısı)<br />

Tablo 8: Psikolojik Kontrat İhlal Algısının Örgütsel Bağlılığa Etkisini<br />

Belirlemeye Yönelik Regresyon Analizi Katsayı Tablosu<br />

Model Beta T Sig.<br />

Sabit Sayı 2,5<strong>10</strong> 15,0<strong>10</strong> ,000<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ,298 7,133 ,000<br />

Tablo 7 ve 8 incelendiğinde, psikolojik kontrat ihlal algısının genel anlamda<br />

örgütsel bağlılık üzerinde 22% etkili olduğu görülmektedir. Bu anlamda<br />

çalışanların örgütsel bağlılıklarında psikolojik kontratlarının ihlal<br />

algılarını %22 düzeyinde etkilidir. Beta değerinin pozitif yönlü olması ise<br />

ilişkinin doğru yönlü olduğunu göstermektedir.<br />

4. TARTIŞMA ve SONUÇ<br />

Psikolojik kontrat, çalışanların kendi zihinlerinde yarattığı bir algıdan<br />

oluşmaktadır. Bu anlamda işveren ile çalışan arasında görünmeyen bir anlaşma<br />

olduğu göz önüne alındığında, psikolojik kontrat ihlali de karşılıklı<br />

verilen vaatlerin yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu<br />

ihlal de çalışanların farklı tepki vermelerinin yanı sıra, örgüte yönelik bağlılıklarını<br />

da etkileyebilmektedir.<br />

Çalışmada, otel işletmelerinde çalışanların genel anlamda psikolojik<br />

kontrat ihlali algılamadıkları düşünülebilir. Nitekim ihlal algısının ortala-<br />

<strong>10</strong>6


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

masının olumlu bir algıya yakın oluşu, karşılıklı vaatlerin yerine getirildiği<br />

şeklinde yorumlanabilir. İhlal algısının özellikle gelir düzeylerine göre<br />

yaklaşık değerlerde olmasına rağmen farklılık göstermiş olması, işverenin<br />

çalışanların ücret beklentilerini gözden geçirmesi gerektiği anlamına gelebilir.<br />

İşverenlerin vaatlerini hemen hemen yerine getirmiş olduğu bilinci,<br />

çalışanların işyerinde kalmalarının duygusal boyutuna yönelik bağlılıklarını<br />

olumsuz etkilemektedir. Bu sonuç oldukça düşündürücüdür. Bu<br />

bulgu sonucunda işverenlerin vaatlerini yerine getirmiş olmasının, çalışanlarını<br />

duygusal olarak örgüte bağlayacakları anlamına gelmediği öne<br />

sürülebilir. Ancak, duygusal bağlılık ile ihlal algısı arasındaki bu negatif<br />

yönlü zayıf ilişki, söz konusu bu yargının fazlasıyla etkili olmayacağının<br />

da bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.<br />

Psikolojik kontratlardaki vaatlerin işveren tarafından yerine getirilmesi,<br />

çalışanların örgüte yönelik etik anlamdaki bağlılıklarını arttırdığı saptanmıştır.<br />

Bu noktada, vaatlerin yerine getirilmiş olması, çalışanların ahlaki<br />

anlamda örgüte bağlı kalmalarını da sağlamaktadır. Diğer bir deyişle,<br />

çalışanlar vaatlerin gerçekleştiği örgütlere karşı ayrıca ahlaki bir bağlılık<br />

duymakta ve kendini örgüte adayabilmektedir. Ne var ki, söz konusu ilişkinin<br />

gücü çok yüksek değildir. Günümüz iş dünyasında yeni psikolojik<br />

kontratların yer aldığı, bu anlamda örgüte karşı profesyonel anlamda bir<br />

bağlılığın olduğu ve uzun süreli iş güvencesinin yerini belirsizliğin aldığı<br />

göz önüne alındığında, çalışanların örgüte çok da fazla bağlanmaması şaşırtıcı<br />

bir sonuç olmayacaktır.<br />

Günümüz küresel rekabet ortamı içerisinde işverenler her ne kadar<br />

çalışanlarına uzun süreli iş güvencesi sunamasalar da, çalışanlarının örgütsel<br />

bağlılıklarını kaybetmek istememektedir. Ancak bu bağlılığı sağlamak<br />

için bir takım önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemlerin en<br />

önemlisi, işe alım sürecinde adaylara verilen vaatlerin gerçekleşebilirliği<br />

ve süre sınırları net bir şekilde belirlenmelidir. Bu noktada, yazılı anlaşmaların<br />

açık ve kolay anlaşılabilir olması önemlidir. Ancak, yazılı olmayan<br />

anlaşmalarda ise, özellikle örgüt kültürünün doğru şekilde oluşturulması,<br />

yanlış algılamalara neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.<br />

Psikolojik kontratların temelinde algı olduğu göz önüne alındığında<br />

örgüt kültürünün önemi ön plana çıkmaktadır.<br />

Çalışanların örgüte kısa sürede uyum sağlaması için etkin bir sosyalleşme<br />

sürecinden geçirilmesi gerekmektedir. Bu noktada çalışanların işe<br />

uyum süreçleri boyunca, onlara yardımcı olabilecek ve örgütü doğru şekilde<br />

yorumlayabilen ekip arkadaşları kullanılabilir. Söz konusu bu ekip<br />

<strong>10</strong>7


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

arkadaşı çalışanın karşılaşabileceği yanlış algılamaları düzeltmesinde de<br />

etkili olabilecektir. Çalışanların, üstleri ile etkin iletişim kurmaları, özellikle<br />

ilişkisel psikolojik kontratların ihlal edilmesini önleyebilecek diğer<br />

bir noktadır. Örgüt içerisinde iletişim kanallarının açık olması, etkin ve<br />

verimli şekilde iletişimin sağlanması, kontrat ihlalini önleyebileceği gibi,<br />

çalışanların bağlılıklarını da arttırabilecektir.<br />

Çalışanların yetkilendirilmesi, iş tatminlerinin sağlanması, olası kariyer<br />

engellerinin önceden saptanarak ortadan kaldırılması veya azaltılmasına<br />

yönelik çalışmalar yapılması, profesyonel iş hayatı içerisinde örgütün<br />

aynı zamanda bir “aile” olduğu düşüncesinin çalışanlar tarafından benimsenmesi,<br />

çalışanların örgütsel bağlılıklarını arttıracak ve işletmenin daha<br />

etkin ve verimli çalışmasına yardımcı olacaktır.<br />

KAYNAKÇA<br />

ALLEN, Natalie J. ve MEYER, John P. “The Measurement and Antecedents of<br />

Affective, Continuance, and Normative Commitment to the Organization”,<br />

Journal of Occupational Psychology, 63, 1990, s.1-18.<br />

ARMSTRONG, Michael, A Handbook of Human Resource Management Practice, <strong>10</strong>.<br />

Basım, London: Kogan Page, <strong>20</strong>06.<br />

ATKINSON, Carol, “Career Management and the Changing Psychological<br />

Contract”, Career Development International, 7 (1), <strong>20</strong>02, s. 14-23.<br />

BALAY, Refik, Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık, Ankara: Nobel Yayın,<br />

<strong>20</strong>00.<br />

BEUGRE, Constant D. Managing Fairness in Organizations, USA: Greenwood<br />

Publishing Group, 1998.<br />

CLUTTERBUCK, David, “Communication and the Psychological Contract”,<br />

Journal of Communication Management, 9 (4), <strong>20</strong>05, s. 359-364.<br />

COYLE-SHAPIRO, Jacqueline A. -M ve KESSLER, Ian, “Consequences Of The<br />

Psychologıcal Contract For The Employment Relatıonship: A Large Scale<br />

Survey”, Journal of Management Studies 37 (7), <strong>20</strong>00, s. 903-930.<br />

DELCAMPO, Robert G., “Understanding the Psychological Contract: A Direction<br />

For the Future”, Management Research News, 30 (6), <strong>20</strong>07, s. 432-440.<br />

DURNA, Ufuk ve EREN, Veysel, “Üç Bağlılık Unsuru Ekseninde Örgütsel Bağlılık”,<br />

Doğuş Üniversitesi Dergisi, 6 (2), <strong>20</strong>05, s. 2<strong>10</strong>- 219.<br />

ELLIS, Steve ve DICK, Penny, Introduction to Organizational Behaviour, 2 nd Edition,<br />

USA: McGraw Hill Pub., <strong>20</strong>03.<br />

GOUDGE, Peter, Employee Research, How To Increase Employee Involvement Through<br />

Consultation, USA: Kogan Page Ltd., <strong>20</strong>06.<br />

HILTROP, Jean M., “Managing The Changing Psychological Contract”, Employee<br />

Relations, 18 (1), 1996, s. 36-49.<br />

<strong>10</strong>8


Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

İNCE, Mehmet ve GÜL, Hasan, Yönetimde Yeni Bir Paradigma: Örgütsel Bağlılık,<br />

İstanbul: Çizgi Kitabevi, <strong>20</strong>05.<br />

KARCIOĞLU, Fatih ve TÜRKER, Erkan, “Psikolojik Sözleşme ile Örgütsel Bağlılık<br />

İlişkisi: Sağlık Çalışanları Üzerine Bir Uygulama”, Atatürk Üniversitesi<br />

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 24, Sayı:2, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 121-140.<br />

KNIGHTS, Janice Anna ve KENNEDY, Barbara Jean, “Psychological Contract<br />

Violation: Impacts on Job Satisfaction and Organizational Commitment<br />

Among Australian Senior Public Servants”, Applied HRM Research, <strong>10</strong> (2), <strong>20</strong>05,<br />

s. 57-72.<br />

KREITNER Robert ve KINICKI, Angelo, Organizational Behaviour, 6 th Edition, USA:<br />

McGraw Hill Book, <strong>20</strong>04.<br />

MAGUIRE, Heather, “Psychological Contracts: Are They Still Relevant?”, Career<br />

Development International, 7 (3), <strong>20</strong>02, s. 167-180.<br />

MARKS, Abigail, “Developing a Multiple Foci Conceptualization of the<br />

Psychological Contract”, Employee Relations, 23 (5), <strong>20</strong>01, s. 454-467.<br />

MAXWELL, Gillian ve STEELE, Gordon, “Organisational Commitment: A Study<br />

of Manager in Hotels”, International Journal of Contemporary Hospitality<br />

Management, 15 (7), <strong>20</strong>03, s. 362-369.<br />

MCDONALD, David, J. ve MAKIN, Peter, J., “The Psychological Contract,<br />

Organizational Commitment and Job Satisfaction of Temporary Staff”,<br />

Leadership & Organization Development Journal, 21 (2), <strong>20</strong>00, s. 84-91.<br />

MEYER, John P. ve ALLEN, Natalie J. Commitment in the Workplace, Theory, Research<br />

and Application, USA: Sage Publishing, 1997.<br />

MEYER, John P. ve ALLEN, Natalie J., “A Three Component Conceptualization of<br />

Organizational Commitment”, Human Resource Management Review, 1, 1991, s.<br />

61-89.<br />

MORRISON, Elizabeth Wolfe ve ROBINSON, Sandra L., “When Employees Feel<br />

Betrayed: A Model of How Psychological Contract Violation Develops”,<br />

Academy of Management Review, 22 (1), 1997, s. 226-256.<br />

NG, Thomas W. H., BUTTS, Marcus M., VANDENBERG, Robert J., DEJOY, David<br />

M. ve WILSON, Mark G., “Effect of Management Communication Oppurtunity<br />

for Learning, and Work Schedule Flexibility on Organizational Commitment”,<br />

Journal of Vocational Behavior, 68 (3), <strong>20</strong>06, s. 474-489.<br />

ÖZDEVECİOĞLU, Mahmut, “Algılanan Örgütsel Destek ile Örgütsel Bağlılık<br />

Arasındaki İlişkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Dokuz Eylül<br />

Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 (2), <strong>20</strong>03, s.113-130.<br />

ÖZGEN, Hande Mimaroğlu ve ÖZGEN, Hüseyin, “Psikolojik Sözleşme ve<br />

Boyutlarının İş Tatmini, Örgütsel Bağlılık ve İşten Ayrılma Niyetine Etkileri:<br />

Tıbbi Satış Temsilcileri Üzerinde Bir Aarştırma”, Çukurova Üniversitesi Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü Dergisi, <strong>Cilt</strong>: 19, Sayı: 1, <strong>20</strong><strong>10</strong>, s. 1-19.<br />

ÖZKAYA, Meltem Onay, KOCAKOÇ, İpek Deveci ve KARAA, Emre, “Yöneticilerin<br />

Örgütsel Bağlılıkları ve Demografik Özellikleri Arasındaki İlişkileri İncelemeye<br />

Yönelik Bir Alan Çalışması”, Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler<br />

Fakültesi Dergisi, 13 (2), <strong>20</strong>06, s. 76-96.<br />

<strong>10</strong>9


Şule AYDIN TÜKELTÜRK & Nilüfer ŞAHİN PERÇİN & Berrin GÜZEL<br />

PAUL, Robert J., NIEHOFF, Brian P. ve TURNLEY, William H., “Empowerments,<br />

Expectations and the Psychological Contract – Managing the Dilemmas and<br />

Gaining the Advantages”, Journal of Socio-Economics, 29, <strong>20</strong>00, s. 471-485.<br />

RAHIM, M. Afzalur, Managing Conflict in Organizations, USA: Grenwood Publishing<br />

Group, <strong>20</strong>00.<br />

ROBINSON, Sandra L. ve MORRISON, Elizabeth Wolfe, “The Development of<br />

Psychological Contract Breach and Violation: A Longitudinal Study”, Journal<br />

of Organizational Behavior, 21, <strong>20</strong>00, s. 525-546.<br />

ROBINSON, Sandra L. ve ROUSSEAU, Denise M. “Violating the Psychological<br />

Contract: Not the Exception but the Norm”, Journal of Organizational Behavior,<br />

15, 1994 s. 245-259.<br />

ROEHLING, Mark V., “The Origins and Early Development of the Psychological<br />

Contract Construct”, Journal of Management History, 3 (2), 1997, s. <strong>20</strong>4-217.<br />

SAVERY, Lawson K. ve SYME, Paul D., “Organizational Commitment and Hospital<br />

Pharmacists”, Journal of Management Development, 15 (1), 1996, s. 14-22.<br />

SMITHSON, Janet ve LEWIS, Suzan, “Is Job Insecurity Changing the Psychological<br />

Contract?”, Personnel Review, 29 (6), <strong>20</strong>00, s. 680-702.<br />

STURGES, Jane, CONWAY, Neil, GUEST, David ve LIEFOOGHE, Andreas,<br />

“Managing the Career Deal: The Psychological Contract as a Framework for<br />

Understanding Career Management, Organizational Commitment and Work<br />

Behavior”, Journal of Organizational Behavior, 26, <strong>20</strong>05, s. 821-838.<br />

TALLMAN, Rick, R. J. ve BRUNING, Nealia S., “Relating Employees’ Psychological<br />

Contracts to Their Personality”, Journal of Managerial Psychology, 23 (6), <strong>20</strong>08,<br />

688-712.<br />

WALKER, Arlene ve HUTTON, Dorothy, M., “The Application of the Psychological<br />

Contract to Workplace Safety”, Journal of Safety Research, 37, <strong>20</strong>06, s. 433-441.<br />

YALÇIN, Azmi ve İPLİK, Fatma Nur, “Beş Yıldızlı Otellerde Çalışanların<br />

Demografik Özellikleri ile Örgütsel Bağlılıkları Arasındaki İlişkiyi Belirlemeye<br />

Yönelik Bir Araştırma: Adana İli Örneği”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Dergisi, 14 (1), <strong>20</strong>05, s. 395-409.<br />

ZUBER, Thomas J. ve HAMMOND, John B., “The Physchological Contract:<br />

Retaining Newly Employed Physicians”, The Physician Executive, May-June,<br />

<strong>20</strong>02, s. 40-43.<br />

1<strong>10</strong>


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 111-136, <strong>20</strong>12<br />

Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına<br />

Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı<br />

Hakkında Kanun”<br />

Cahide SINMAZ SÖNMEZ*<br />

Özet<br />

Milli mücadeleden itibaren çeşitli vesilelerle gündeme gelen genel af yasaları<br />

Türk siyasal hayatında önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Atatürk<br />

döneminde Cumhuriyetin ilanı, Cumhuriyetin ilanının onuncu yılı ve<br />

onbeşinci yılı vesileleriyle çıkarılan af yasaları bunlara örnek olarak gösterilebilir.<br />

14 Mayıs 1950 seçimleriyle 27 yıl sonra iktidarı CHP’den<br />

devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatları arasında da bir genel af yasası<br />

yer almaktadır. Çok partili hayatın ilk genel af yasası olarak dikkat<br />

çeken yasa, 14 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların Affı<br />

Hakkında Kanun” adıyla yasalaşmış, 15 Mayıs 1950 tarihinden önce<br />

işlenmiş olan pek suçu af ve tenzil ederek, iktidarın yeni bir başlangıç<br />

yapmasını sağlayıcı şekilde rol oynamıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Af, Genel Af, Demokrat Parti, Kanun, Siyaset<br />

Giriş<br />

Suçluların affı meselesinin 2400 yıllık bir geçmişi vardır ve Antik Yunanda<br />

M.Ö. 400’lü yıllara kadar gitmektedir. 1 Af kelimesi Latince amnistie kelimesinden<br />

gelmekte olup, unutmak anlamını içermektedir. 2 Bu yönüyle de<br />

maziyi bir daha açmamak üzere kapatmak, geçmişe bir sünger çekmek<br />

şeklinde tanımlanabilir. Özellikle, işlenen suçlardan toplumun zarar görmesi<br />

ve cezaların da devlet tarafından verilmeye başlanması ile beraber, af<br />

* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü,<br />

cahides@yahoo.com<br />

1 Eski Yunan’da, Atinalı General Thrasybule, otuz müttebidi kovduktan sonra “geçmiş şeyleri<br />

unutma kanunu”nu çıkarmış ve bu kanuna “Amnestia” adını vermiştir. W.Y. Elliott,<br />

‘Amnesty’, Encyclopedia of Social Sciences, Volume: 2, New York 1931, s. 37.<br />

2 Seha L. Meray, Ceza Hukukunda Af Konusu Üzerine Bir Deneme, (Ankara: Türk Hukuk<br />

Kurumu, 1944) s. 8.<br />

111


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

yetkisi de devlete ait bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. 3 Modernizm<br />

öncesinde kral, hükümdar, sultan, vs.’ye ait olan genel af yetkisi mutlak<br />

monarşilerin sınırlanması ve anayasal gelişmelerin sonucunda anayasal<br />

bir dayanağa bağlanmıştır. Modern devirlerde ise bu yetki genellikle parlamentoların<br />

elindedir.<br />

Türkiye’de de sosyal ve siyasi gelişmelere paralel olarak çok sayıda genel<br />

af yasası çıkarılmıştır. Hukukî, sosyal ve siyasal açıdan oldukça önemli<br />

bir yere sahip olan af yasaları, gerek gündeme getirildikleri dönemlerde,<br />

gerekse yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda<br />

önemli birer tartışma konusu olmuştur. 4<br />

TBMM Hükümetleri de kuruldukları tarihten itibaren zaman zaman<br />

af yasaları çıkarmışlardır. Nitekim Birinci TBMM, Kurtuluş Savaşı boyunca<br />

çok sayıda özel af yanında, Milli Mücadeleye taraftar kazanmak, TBMM<br />

ile halk arasında yakınlaşmayı temin etmek ve düzenli orduya asker sağlamak<br />

gibi amaçlarla kısmi genel af yasaları çıkarmıştır. 5 Bu afların özellikle<br />

Sakarya Savaşı ile Başkomutanlık Savaşı arasındaki dönemde çıkarılmış<br />

olmaları, Yunan kuvvetlerine karşı kesin zafer kazanmak arzusunda olan<br />

TBMM hükümetinin, orduya asker temin etmek amacıyla bu aftan yararlanma<br />

gerekçesini de beraberinde getirmiştir. Nitekim, Edirne Mebusu Şeref<br />

Bey’in, 19 Aralık 1921 tarihli “Hıyanet-i Vataniye Mücrimlerinden Bir Kısmının<br />

Affına Dair Kanun” hakkındaki meclis görüşmelerinde; “…çok defa<br />

cezadan fazla affın etkisi olduğu(nu) ve artık insan kaybetmek değil, milli davalarının<br />

içine insanlar sokmak istedikleri(ni), bu nedenle de af kanununun tereddüt<br />

edilmeden kabul edilmesi gerektiği” 6 sözleri de bunu destekler mahiyettedir.<br />

Affın özellikle geçmişte yaşanan acı tecrübelerin unutulmasını sağlamak<br />

gibi bir özelliğe sahip olması, Cumhuriyet yönetiminin Cumhuriyetin<br />

ilanından kısa bir süre sonra bir genel af yasası çıkarmasına gerekçe teşkil<br />

etmiştir. 26 Aralık 1923 tarihinde çıkarılan ilk genel af yasası, 29 Ekim 1923<br />

tarihine kadar işlenmiş olan bütün suçların cezalarının yarısını istisnasız<br />

af ve tenzil etmiştir. 7 Böylece Cumhuriyet rejiminin halka benimsetilmesi,<br />

Milli Mücadele döneminin olumsuz izlerinin silinmesi amaçlanmış<br />

3 Çetin Özek, ‘Umumi Af’, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 24, S. 1-4,<br />

İstanbul 1959, s. 121.<br />

4 Cumhuriyet Döneminde çıkarılan genel af yasaları hakkında geniş bilgi için bkz. Cahide<br />

Sınmaz Sönmez, ‘Cumhuriyet Döneminde Çıkarılan Af Yasaları ve Topluma Yansımaları<br />

(1923-1974)’, (Basılmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, <strong>20</strong>05).<br />

5 Geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez, ‘Gerekçeleri ve Sonuçlarıyla Milli Mücadele<br />

Döneminde Çıkarılan Af Yasaları’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp<br />

Tarihi Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Y. 1, S.2, Güz <strong>20</strong>05, ss. 55-72.<br />

6 Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre 1, <strong>Cilt</strong> 15, 8.12.1921, s. 70.<br />

7 TBMM Z.C., D. 2, C. 4, 26.12.1923, s. 473; Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 5, s. 508-509.<br />

112


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

ve yeni bir başlangıç yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu af kanunundan<br />

İstanbul Hükümeti’nin milli mücadeleye taraftar oldukları gerekçesiyle<br />

mahkûm ettiği kişilerin de yararlanması, dönemin üzerine bir sünger<br />

çekilmesi amacını açıkça ortaya koymaktadır. Cumhuriyetin bu ilk genel<br />

af yasasının çıkarılmasında yeniden yapılandırılacak olan ülkenin zırai ve<br />

ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek ve ihtiyaç duyulan insan gücünün<br />

sağlanması düşüncesi de etkili olmuştur. 8<br />

Cumhuriyet döneminde ikinci genel af yasası ise 26 Ekim 1933 tarihinde<br />

Cumhuriyetin onuncu yılı kutlamaları çerçevesinde çıkarılmıştır.<br />

Bu af yasası özellikle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensupları ile<br />

Atatürk’e suikast girişiminde bulunan İzmir Suikastı mahkûmlarının affını<br />

sağlaması nedeniyle kamuoyunda önemli bir yankı bulmuş, böylece<br />

inkılâpların gerçekleştirilmesi ve çok partili hayata geçiş denemelerinde<br />

yaşanan sıkıntılar nedeniyle alınan otoriter tedbirler bu af kanunuyla yumuşatılmıştır<br />

9 .<br />

Atatürk döneminin son af yasası ise kamuoyunda “yüzelliliklerin affı”<br />

olarak isimlendirilen 26 Haziran 1938 tarihli genel af yasasıdır. <strong>10</strong> Siyasi<br />

bir içeriğe sahip olan bu af yasasıyla, İstiklal Mahkemeleri tarafından<br />

mahkûm edilmiş olan şahıslarla Lozan Barış Konferansında isimleri belirlenen<br />

ve devlet aleyhine çalıştıkları gerekçesiyle cezalandırılan 150 kişi affedilmiştir.<br />

11 Hükümet çıkardığı bu af kanunuyla aslında geçmiş döneme<br />

ait siyasi suçların pek çoğunu affederek, siyasi açıdan adeta bir temizlik<br />

yapmıştır. Birinci madde ile İstiklal Mahkemesinin verdiği cezalar affedilmiş,<br />

on beş senedir çıkarılan af kanunlarının dışında bırakılan yüzellilikler<br />

bu af kanunuyla affedilmişler ve pek çok milletvekilinin ifadesiyle;<br />

“üzerlerindeki kara leke” böylece kaldırılarak, çocuklarının ve akrabalarının<br />

taşıdığı bu utancın bir son bulması sağlanmıştır. 12 Yüzelliliklerin affı yabancı<br />

ülkelerde de yankı bulmuştur. Nitekim İngiltere’de Public Record<br />

8 Geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez, ‘Cumhuriyet Dönemi Genel Af Tartışmaları<br />

ve Uygulamaları Üzerine’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />

Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Derisi, Y. 2, S. 3, Güz <strong>20</strong>06, ss. 77-<strong>10</strong>0; Cahide<br />

Sınmaz Sönmez, ‘Atatürk Dönemi Af Yasaları ve Topluma Yansımaları’, XXI. Yüzyılda<br />

Atatürk’ü Düşünmek, Uluslararası Atatürk’ü Çağdaş Yorumlama ve Anma Programı I,<br />

9-14 Kasım <strong>20</strong>09, Yay.Haz. Turan Tanyer, (Ankara: Türkiye Barolar Birliği, <strong>20</strong><strong>10</strong>), ss. <strong>20</strong>8-<br />

228.<br />

9 26 Ekim 1933 tarihli genel af yasası hakkında geniş bilgi için bkz. Cahide Sınmaz Sönmez,<br />

‘Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli Genel Af Yasası’,<br />

Atatürk Yolu, C. 9, S. 33-34, <strong>20</strong>06, s. 89-<strong>10</strong>1.<br />

<strong>10</strong> Nurşen Mazıcı, ‘Af Yasalarında 150’likler’, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi<br />

Dergisi, C. 55, S. 1, Ankara Ocak-Mart <strong>20</strong>00, ss. 79-138; Sönmez, ‘Cumhuriyet Dönemi...’,<br />

ss. 77-<strong>10</strong>0.<br />

11 TBMM Z.C., D. 5, C. 26, 29.6.1938, s. 484; Düstur, D. 3, C. 19, s. 1151-1152.<br />

12 TBMM Z.C., D. 5, C. 26, 29.6.1938, s. 481.<br />

113


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Office tarafından Türkiye ile ilgili olarak tutulan raporlarda “istenmeyen”<br />

yüz elli kişinin affedildiğinden bahsedilmiştir. Rapora göre; kendini yeterince<br />

güvende hisseden Atatürk ve Cumhuriyet, “eski rejimin destekçileri ya<br />

da şimdiki düzenin düşmanları”nı daha fazla cezalandırmak istememişler ve<br />

yüzellilikleri bu af vasıtasıyla, tam vatandaş olarak geri çağırmışlardır. 13<br />

Atatürk döneminde daha ziyade birer normalleştirme vasıtası olarak<br />

başvurulan af yasaları, halkla devletin kaynaşmasını ve barışmasını sağlayıcı<br />

nitelikte olmuşlardır. Bu dönemde genellikle yargılamalar üzerinde<br />

durulurken, devletin bağışlayıcı yanı üzerine hiç eğilinmemiş olması siyasi<br />

hayatta yaşanan gelişmelerin anlamlandırılmasında eksik kalan bir<br />

nokta olacaktır. Oysa ki; Atatürk döneminin hükümetleri, yapılan radikal<br />

uygulamalardan sonra çıkardıkları aflarla, toplumdaki huzurun yeniden<br />

sağlanmasına, alınan sert tedbirlerin yumuşatılarak bir denge kurulmasına<br />

çalışmışlardır. Gerek Milli Mücadele ve gerekse cumhuriyet dönemlerinde<br />

uygulanan katı kanunlar yanında af yetkisini de sık sık kullanmış<br />

olan Meclis, Türk Devlet geleneğinden gelen devlet baba anlayışıyla hareket<br />

etmiş, kimi zaman katı cezalandırmalarla otoriteyi sağlamak yoluna giderken<br />

kimi zaman da çıkardığı af kanunlarıyla merhametini göstermiştir.<br />

Çok partili hayata geçişle beraber, af yasalarının gerekçeleri de çeşitlenmiş,<br />

özellikle hemen her iktidar değişiminde bir genel af yasası çıkarılmıştır.<br />

14 Demokratikleşmeyle birlikte ortaya çıkan seçim vaatlerine af<br />

yasaları da dahil olmaya başlamıştır. Birer seçim propagandası olarak da<br />

kullanılmaya başlanan aflar, hükümet programlarında da yer alır hale gelmiştir.<br />

Çok partili hayatın ilk genel affı da 27 yıllık CHP yönetiminin ardından<br />

iktidarı devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatlarından birisi olan<br />

14 Temmuz 1950 tarihli af yasasıdır.<br />

1. Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun (14 Temmuz 1950)<br />

14 Mayıs 1950 tarihinde 408 milletvekiliyle tek başına iktidar olan Demokrat<br />

Parti, seçim vaatleri arasında önemli bir yer tutan af kanunu zaman geçirmeden<br />

meclisin gündemine taşıyacaktır. Zira Adnan Menderes, henüz<br />

29 Mayıs 1950 tarihinde Meclise sunduğu Hükümet programında “...adalet<br />

duygularına ve ceza hukuku esaslarına uygun bir af kanunu tasarısı meydana getirebilmek<br />

için gereken tetkiklere girişilmiş olup yakında bu tasarıyı Büyük Meclise<br />

sunacağız” 15 açıklamasını yapmıştır. Nitekim hükümet de bu doğrultuda<br />

13 FO. 371/23301 189672, 1938 yılına ait rapor, s. 24.<br />

14 Geniş bilgi için bkz. Sönmez, a.g.t. .<br />

15 Kazım Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, (İstanbul: Ak Ya-<br />

114


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

olmak üzere 3 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında<br />

Kanun Tasarısı” adıyla bir genel af kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet<br />

Meclisi’ne sunmuş ve tasarı incelenmek üzere Adalet Komisyonuna havale<br />

edilmiştir. 16<br />

<strong>10</strong> madde olarak hazırlanan bu tasarının gerekçesinde; milletlerin hayatında<br />

köklü değişimlere sebep olan olaylardan sonra vatandaşın huzur<br />

ve sakinlik içinde yaşayabilmesini sağlayacak sosyal tedbirlerden birisinin<br />

de af olduğu, bu sebep dolayısıyla da kısa süreler içinde inkılâplar geçiren<br />

memleketlerde eski dönemi ve gelenekleri hatırlatabilecek olayların bir<br />

daha hatırlanmaması için af kanunları çıkarmanın adet haline geldiğinden<br />

bahsedilmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşının getirdiği olumsuzlukların ve<br />

çok partili hayata geçişle birlikte yaşanılan sıkıntıların unutulabilmesi için<br />

böyle bir kanun tasarısı hazırlandığı belirtilen açıklamada, affın sosyal bir<br />

tedbir olarak düşünülmesi gerektiği ve bu nedenle de tehlikeli şahısların<br />

af vesilesiyle teşvik ve tahrik edilmemelerini sağlamak maksadıyla gerekli<br />

tedbirlerin alınarak kanun tasarısına bir takım istisnaların getirildiği belirtilmiştir.<br />

17<br />

Tasarı, Adalet komisyonunun öncelikli ve acil olarak görüşülmesi talebine<br />

binaen, TBMM’nin 13 Temmuz 1950 tarihli 22. Birleşiminin 1. Oturumunda<br />

görüşülmeye başlanmıştır. Görüşmelerde ilk sözü alan Demokrat<br />

Parti Ankara milletvekili Sadri Maksudi Arsal’ın: “…Bu mecliste kabul<br />

edilen kararları, cereyan eden müzakereleri bütün demokrat milletler hürmetle,<br />

alaka ile takip etmektedir. Binaenaleyh bu kanunun müzakeresi sırasında bizi bu af<br />

kanununu ilana sevk eden amil ve mülahaza hakkında yanlış fikirler telkin edecek<br />

şekilde, şu veya bu muayyen fert ve şahıs lehinde veya aleyhinde sözler söylemekten<br />

içtinap edilmesi lüzumu izahtan müstağnidir. Biz bu kanunu merhamete<br />

layık mahkûm zümreler için çıkarıyoruz, fert için değil!...” sözleri, o dönemde<br />

önemli bir tartışma konusu olan Nazım Hikmet’in affedilmesi ile ilgili olarak<br />

yapılmış olan bir konuşma olması bakımından oldukça ilgi çekicidir. 18<br />

yınları, 1968), s. 362; Faruk Sükan, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları<br />

TBMM 1950-1960, (Ankara: Kültür Ofset Limited Şirketi, 1991), s. 12.<br />

16 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, Sıra Sayısı: 42, s. 1-9. Kanun tasarısının hazırlanmasında,<br />

Bakanlar Kurulu üyelerinin yanı sıra, dönemin ünlü hukukçularından; Prof. Dr.<br />

Bülent Nuri Esen, Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve Adalet Bakanlığı<br />

Ceza İşleri Genel Müdürü Lütfü Akatlı bulunmuştur. Zafer, 2 Haziran 1950.<br />

17 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, Sıra Sayısı: 42, s. 1-3.<br />

18 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 603; Daha önceki dönemde CHP tarafından hazırlanarak<br />

yürürlüğe girmemiş olan af kanunu tasarısı hakkında da benzer yorumlar ifade<br />

edilmiş ve hükümetin sadece Nazım Hikmet’i affetmeye cesaret edemediği bu nedenle<br />

de bütün siyasi mahkûmları içine alacak bir af kanunu tasarısı hazırladığı değerlendirmeleri<br />

yapılmıştır. Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 3. Baskı, (İstanbul: Gözlem Yayınları,<br />

1977), s. 181-182. Ayrıca, 1949 yılının ikinci yarısında, Ahmet Emin Yalman’ın, Vatan<br />

gazetesinde bir dizi makale yayınlayarak, Nazım Hikmet’in bir adli hata kurbanı olduğunu<br />

ve affedilmesi gerektiğini ileri sürmesi ve Nazım Hikmet’in avukatı Mehmet Ali<br />

115


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Adalet Komisyonu sözcüsü, Balıkesir milletvekili Müfit Erkuyumcu’nun,<br />

kanunun geneli hakkında yaptığı açıklamalarla görüşmelere devam edilmiştir.<br />

Müfit Bey, af kanunu tasarısının “genel af” ismini taşımamasına rağmen,<br />

içerik itibariyle bir genel af olduğunu, başlıkta bu isme yer verilmeyişinin<br />

nedeninin ise tasarının üçüncü maddesinde yer alan tecil hükmünden<br />

kaynaklandığını açıklamıştır. Ayrıca, katl, genel adap aleyhindeki<br />

suçlar ile devlet mallarına karşı işlenen suçlarla; irtikap, irtişa, zimmet,<br />

ihtilas, komünistlik ve adam öldürme suçlarının tasarıya dahil olmadığını<br />

da konuşmasının ilerleyen bölümlerinde belirtmiştir. Müfit Bey yaptığı<br />

açıklamada; bu istisnaların tamamen affedilmemekle birlikte, bu suçları<br />

işlemiş olanların cezalarında bir indirime gidildiğini ve Hükümet tasarısında<br />

1/6 oranında bir indirim yapılmışken, Adalet Komisyonunun bu<br />

oranı 1/3’e indirdiğini dile getirmiştir. Böyle bir değişikliğin sebebini ise<br />

asri cezaevlerinde çekilen cezanın bir gününün iki gün olarak sayılıyor olmasıyla<br />

açıklamıştır. 19 Ayrıca Hükümet tasarısında zimmet, ihtilas, irtikap<br />

suçlarının af dışında bırakıldığını, fakat Adalet Komisyonunda bu suçların<br />

500 liraya kadar olan kısımları affa dahil edildiğini sözlerine eklemiş ve<br />

TCK’nın 141. <strong>20</strong> ve 142. 21 maddelerinin de affın kapsamı dışında bırakıldığını<br />

söylemiştir. 22<br />

Adalet Komisyonu sözcüsü, Müfit Erkuyumcu’nun yaptığı açıklamadan<br />

sonra, kanun tasarısının geneli hakkında yapılan görüşmelerde, pek<br />

çok milletvekili tarafından daha geniş kapsamlı bir af kanunu tasarısı hazırlanması<br />

gerektiği üzerinde durulmuştur. Söz alan vekillerden çoğu aftan<br />

istisna edilen birçok suçun kanun tasarısına alınması konusunda fikir<br />

belirtmişler ve zaman zaman bu isteklerini verdikleri önergelerle somutlaştırmışlardır.<br />

Örneğin; D.P. Ankara milletvekillerinden Ömer Bilen; affın<br />

Sebük’ün de konunun hukuki yanını irdeleyen bir dizi makaleyi yine Vatan gazetesinde<br />

yayınlaması sonrasında aydınlar arasında Nazım Hikmet’in affına yönelik bir kampanya<br />

başlamasına sebep olmuştur. Bu konuda CHP tarafından bir önerge hazırlanmış, fakat<br />

önergenin kabulü ile affın kabul edileceği beklendiği sırada Çavdar’ın değerlendirmesiyle;<br />

CHP: “solcu bir şairin adli bir hata sonucu da olsa cezasının affedilmesinin seçimlerde<br />

muhalefet tarafından istismar edileceği(ni) ileri sürerek” kararını değiştirmiştir. Tevfik Çavdar,<br />

Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), (Ankara: İmge Yayınları, 1996), s. 28-29.<br />

19 Örneğin katil maddesinden sanık bir hükümlü, 18 seneye mahkûm olmuş ise bu ceza<br />

uygulamada 9 seneye indirilmektedir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 603.<br />

<strong>20</strong> TCK’nın 141. Maddesi: Yıkıcı Birleşmeler – Komünistlik, Anarşistlik, Diktatörlük, Irkçılık<br />

ve Milliliğe karşı olmak başlığı altında verilmiştir. Maddenin ayrıntıları için bkz.<br />

Kayıhan İçel-Feridun Yenisey, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları¸ 3. Baskı,<br />

(İstanbul, 1990), s. 736-740.<br />

21 TCK’nın 142. Maddesi: Yıkıcı Propagandalar başlığı altında verilmiştir. Maddenin ayrıntıları<br />

için bkz. İçel-Yenisey, a.g.e., s. 740-742.<br />

22 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 604.<br />

116


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

kuvvetinin suçun varlığı ile olduğunu, suç ve suçlu olmadan affın da bir<br />

manasının olmadığını dile getirmiş ve “...güneş ile ayın kıymeti ve ehemmiyeti,<br />

nurun ve ziyanın gecenin karanlığını gidermiş olduğu için değil midir?” sözleriyle<br />

de geniş kapsamlı bir af taraftarı olduğunu ortaya koymuştur. 23 D.P.<br />

Bursa milletvekili Selim Ragıp Emeç ise hükümetin iktidara geliş zaferiyle<br />

beraber çok daha geniş kapsamlı bir af çıkartması lazım geldiğinden bahisle,<br />

bu tasarının dar bir kapsamda olduğunu ve kapsamının daha geniş<br />

tutulması gerektiğini savunmuştur. 24<br />

Kanunun geneli hakkında yapılan görüşmelerde özellikle siyasi suçların<br />

af dışında bırakılmış olması, tasarıya karşı yoğun eleştirileri de beraberinde<br />

getirmiştir. Millet Partisi Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı<br />

af tasarısında, siyasi fikirlerinden dolayı, CHP’nin seçimlerdeki tavrına<br />

muhalefet etmiş olanların affedilmediğini, bunun da bu hükümetin hazırladığı<br />

af tasarısına yakışmadığını söylemiştir. Buna karşılık ise seçimlerde<br />

usulsüzlük yapanların affedilmesini de eleştirmiştir. 25 Bölükbaşı sözlerinin<br />

devamında, iktidarın başa gelirken Anayasaya aykırı kanunların kaldırılacağını<br />

ve bu durumla mücadele edileceği vaatlerini vermesine rağmen,<br />

sunduğu af tasarısında bu uygulamalardan dolayı haksız yere hapse girmiş<br />

olanların affedilmemesini çok yanlış bir uygulama olarak değerlendirmiştir.<br />

26<br />

Bütün bu eleştirilere karşı Adalet Bakanı ve İzmir milletvekili Halil<br />

Özyörük, hükümet adına söz alarak, hukuk devletinde tam bir genel affın<br />

çıkarılmasının mümkün olmadığını açıklarken, 27 hükümetin hazırladığı<br />

tasarıdan daha geniş kapsamlı bir af taraftarı olan milletvekillerinin eleştirilerine<br />

de cezaevlerindeki mahkûm sayılarını açıklayarak karşılık vermiştir.<br />

Adalet Bakanının açıklamalarına göre cezaevlerinde yatan mahkûm sayısı<br />

toplan 12.567 kişidir. 28 Bakan Özyörük, bunlara ek olarak, her gün ye-<br />

23 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-607.<br />

24 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 611.<br />

25 Millet Partisi milletvekili Osman Bölükbaşı’nın bu görüşleri, Millet Partisinin yayın organı<br />

olarak hareket eden Kudret gazetesi yazarları tarafından da henüz kanun tasarısı<br />

mecliste görüşülmeye başlanmadan önce dile getirilmiş ve Hikmet Bayur, “Yeni Af Kanunu<br />

Bir Mihenk Taşıdır” başlıklı yazısında; Demokrat Parti hükümetinin 1946 seçimlerine<br />

hile karıştığı yolundaki iddiaları ve 1946 seçimlerini kazanmış olan CHP iktidarının<br />

meşru bir iktidar olmadığı yolundaki açıklamalarına karşılık seçim suçlarını affediyor<br />

olmaları eleştiri konusu yapmıştır. Hikmet Bayur, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’,<br />

Kudret, 7 Temmuz 1950.<br />

26 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 612-615.<br />

27 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 615-617.<br />

28 Adalet Bakanı Halil Özyörük’ün verdiği bilgiye göre; cezaevlerinde hükümlü olarak yatanların<br />

sayısı; Adam öldürme: 8488, ırza geçme: 12<strong>20</strong>, kız ve kadın kaçırma: 1330, fuhşa<br />

teşvik: 17, yol kesme, yağma: 370, zimmet ve ihtilas: 287, irtikap: 55, rüşvet: <strong>10</strong>0, casusluk:<br />

88, komünistlik propagandası: <strong>10</strong>3, mukayyet tekerrür: 500. Bundan başka derdesti<br />

rüyet komünistlik: 1<strong>10</strong> kişidir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 616.<br />

117


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

niden gelenler de hesaba katılırsa bu rakamın <strong>20</strong> bini geçtiğini, eğer tasarı<br />

bu şekliyle kabul edilirse, aşağı yukarı yarısının cezaevinden çıkacağını<br />

belirtmiştir. Sözlerinin devamında, 12<strong>20</strong> kişinin mahkûm olarak yattığını,<br />

belki bundan daha fazla olarak gözaltında tutuklu bulunanların olduğunu<br />

ifade etmiş, tasarıda belirlenen istisnaların genelinin 45 maddeyi bulduğunu<br />

söylemiştir. Ceza kanunu 588 maddeden oluştuğuna göre ve bunun 89<br />

maddesi genel hükümleri ihtiva ettiği için bu miktarı da çıkarınca geriye<br />

500 maddedeki suçların affedildiğini söylemiş ve af geniş değil eleştirisini<br />

getirenlerin bu rakamlar karşısında biraz düşüneceklerine inandığını belirtmiştir.<br />

29<br />

Adalet Bakanının yaptığı bu açıklamadan sonra kanunun geneli üzerindeki<br />

tartışmalar yeterli görülerek, tasarının madde madde görüşülmesi<br />

kabul edilmiştir. Buna göre af kanunu tasarısının “15 Mayıs 1950 tarihinden<br />

önce işlenen suçlar hakkında takibat yapılmaz ve hükmedilmiş cezalar infaz olunmaz.<br />

Bu madde hükmü fer’i ve mütemmim cezalar ile ceza mahkûmiyetlerinin<br />

neticelerine de şamildir” şeklindeki birinci maddesi, tarih konusunda bazı<br />

farklı önergeler verilmiş olmasına rağmen aynı şekliyle kabul edilmiştir. 30<br />

8 fıkradan oluşan ikinci madde ile af kanunu tasarısına bir takım istisnalar<br />

getirilmiştir. 31 Bu istisnalardan öncelikle siyasi suçları affın kapsamı<br />

dışında bırakan, (a) bendi üzerinde önemli tartışmalar yaşanmıştır. 32 D.P.<br />

Ağrı milletvekili Celal Yardımcı, siyasi suçların af dışında bırakılmasına<br />

karşı çıkarak, affın bağışlamak değil, unutmak olduğunu eğer unutma yoksa<br />

o zaman kinin olacağını ifadeyle, eğer ki, siyasi suçlar affedilmeyecek<br />

olursa bu kinin devam edeceğini sözlerine eklemiştir. Yardımcı’ya göre;<br />

29 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 616.<br />

30 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 627. Bazı milletvekilleri tarihin seçimlerin yapıldığı<br />

ve demokrasinin tam olarak hakim kılındığı günü temsil etmesi nedeniyle 15 mayıs<br />

1950’den 14 Mayıs 1950’ye çekilmesini istemiş olmalarına karşın, bazı milletvekilleri<br />

ise böyle bir durumun politika yapmak anlamına geleceğinden tasarıya bu tarihin bir<br />

isim olarak eklenmesinin doğru olmayacağını savunmuşlardır. TBMM Z.C., D. 9, C. 1,<br />

13.7.1950, s. 621.<br />

31 2. maddeye göre; bentlerde gösterilen suçlar kanunun 5. Maddesi hükmü saklı kalmak<br />

şartıyla; 1. maddenin hükmü dışında bırakılmıştır. 5. maddeye göre ise; “Bu kanunun 2.<br />

maddesinde gösterilen cürümlerden dolayı hükmedilmiş veya edilecek cezaların üçte ikisi, hükmedilmiş<br />

ve edilen miktar iki seneden az ise (iki sene dahil) tamamı indirilir. Ölüm cezası <strong>20</strong> yıl<br />

ağır hapis ve müebbet ağır hapis cezası 15 yıl ağır hapis cezasına çevrilir” hükmü getirilmiştir.<br />

TBMM. Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 712.<br />

32 Af kanunu tasarısının 2. Maddesinin (a) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 125, 126,<br />

127, 128, 129, 130, 131, 132 ve 133. Maddelerinde yazılı suçlarla, bunların 168, 171 ve 172.<br />

Maddelerde gösterilen şekilleri ve 135. Maddenin 2. Bendinde ve 136, 137, 138, 140, 141, 142 ve<br />

143. Maddelerinde yazılı suçlar” affın kapsamı dışında bırakılmıştır. TBMM Z.C., D. 9, C.<br />

1, 13.7.1950, s. 628.<br />

118


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

“...siyasi mahkûmları affetmek hem bir kudret, hem de bir uluvvü cenaplıktır...”. 33<br />

D.P. Erzurum milletvekili Emrullah Nutku Bey ise tasarının siyasi suçları<br />

affın dışında bırakan 2. maddesinin (a) bendinin kaldırılması taraftarıdır. 34<br />

Bu konu üzerindeki tartışmalar ise daha ziyade komünizm ve casusluk<br />

üzerinde yoğunlaşmıştır. Pek çok milletvekili tarafından komünistlikle ilgisi<br />

olmadığı halde bir çok kişinin tutuklandığı, bu gibi kişilerin haksız<br />

yere hüküm giymiş olabilme ihtimallerinin büyük olduğu, bu nedenle de<br />

affa dahil edilmeleri gerektiği ifade edilmiştir. 35 D.P. Zonguldak milletvekili<br />

Yunus Muammer Alakant 141. ve 142. maddelerde açıkça komünistlik<br />

suçlaması olmadığını, komünist diye mahkûm edilenlerin birçoğunun ise<br />

gerçekten komünist olmadıklarını, sadece doğrudan cemiyet kurmuş ve<br />

fiili hareketlerde bulunmuş olanların af dışında tutulmasını, diğerlerinin<br />

affedilmesini istemiştir. 36 Casusluğu da siyasi bir suç olarak kabul etmeyen<br />

Yunus Bey’in, bu konularda vermiş oluğu önergesi ise meclis tarafından<br />

kabul edilmemiştir. 37<br />

Özellikle komünizm taraftarlığı nedeniyle mahkûm edilmiş olan siyasi<br />

suçların affını dile getiren görüşlere karşılık, bu gibi kişilerin affedilmesine<br />

karşı çıkan milletvekilleri de olmuştur. Örneğin; D.P. Tekirdağ milletvekillerinden<br />

Şevket Mocan’a göre komünizm siyasi bir suç değil, vatan<br />

hainliğidir. Dolayısıyla bazı milletvekillerinin Meclis kürsüsünden bunların<br />

affa dahil edilmesi şeklindeki isteklerine şiddetle karşı çıkmıştır. Parti<br />

programlarında komünizmi kökünden sileceklerini belirtmelerine karşılık<br />

şimdi affa dahil edilmesi yolunda verilen önergelere tepki gösteren Mocan,<br />

siyasi suçları istisna eden maddenin kaldırılması için yapılacak bir<br />

oylamada ise kesinlikle lehte oy vermeyeceğini söylemiştir. 38<br />

Tasarının siyasi suçları affın dışında bırakan 2. maddesi üzerinde yapılan<br />

tartışmalara, Adalet Bakanı Halil Özyörük de katılmış ve siyasi suçlar<br />

diye bahsedilen maddelerin doğrudan devletin yıkılması ya da başka bir<br />

devlete ilhakına yönelik olarak işlenen suçları kapsadığını ve bu nedenle<br />

de affa dahil edilemeyeceklerini açıklamıştır. 39<br />

Kanun tasarısının 2. maddesinin getirdiği istisnalardan, üzerinde tartışma<br />

yaratan bir diğer konu ise zimmet, ihtilas, irtikap ve rüşvet gibi suç-<br />

33 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628-629.<br />

34 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 630.<br />

35 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-608, 630.<br />

36 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 648.<br />

37 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 650.<br />

38 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 633-634.<br />

39 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 637.<br />

119


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

ların af dışında bırakılması olmuştur. 40 Kanun tasarısının 2. Maddesinin<br />

B bendini oluşturan bu gibi suçlarda, 500 liraya kadar olanların affedilmesi<br />

kararlaştırılmış, tartışmalar da bu nokta üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />

Pek çok milletvekili tarafından böyle bir sınırlandırma getirilmesi doğru<br />

karşılanmamış, 41 D.P. Çorum milletvekili Ahmet Başıbüyük, tek tek 490<br />

lira alıp büyük servet yapan birisinin affedilip, bir kereye mahsus olmak<br />

üzere 501 lira alan birisinin affedilmemesini büyük bir haksızlık olarak<br />

değerlendirmiştir. Başıbüyük’e göre; bir önceki iktidarın yanlış uygulamalarının<br />

da bugün işlenen suçlar üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. 42 Zira<br />

bu gibi suçların işlenmiş olmasında II. Dünya Savaşı döneminde yaşanan<br />

ekonomik sıkıntıların etkisi büyük olmuş, bu nedenle de küçük memurların<br />

ihtiyaç nedeniyle rüşvet almış ya da zimmetlerine küçük miktarlı para<br />

geçirmiş olanlarının affedilmesi gerektiği hususunda fikirler ileri sürülmüştür.<br />

43 Milletvekillerinin bu görüşlerine karşılık söz alan, Adalet Bakanı<br />

Halil Özyörük, rüşvet, ihtilas, irtikap, zimmet suçları konularında verilen<br />

örneklerin istisnai olduklarını, zaten hâkimlerin karar verirken suçlunun<br />

içinde bulunduğu durumu dikkate aldıklarını belirtmiş, halkın ve devletin<br />

malına, parasına zarar verenlerin affedilemeyeceğini açıklamıştır. 44<br />

Milletvekilleri arasında yaşanan bir diğer tartışma ise günümüzde de<br />

halen önemli bir tartışma konusu olan, devletin kendi aleyhine işlenmiş<br />

olan suçları af dışında bırakırken, şahsın aleyhine işlenen suçları affa dahil<br />

etmesi hususunda ortaya çıkmıştır. D.P. Seyhan milletvekili Reşat Güçlü,<br />

“...bizim malımızı alanı millet namına affediyoruz da devlet malını çalanı neden<br />

affetmeyelim?...” diye sorarak, devletin milletin adına affa karar verebilmesi<br />

yetkisini sorgulamıştır. 45 CHP Mardin milletvekili Kamil Boran ise hırsızlık<br />

gibi adi suçların affedilip, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet gibi suçların<br />

affedilmemesini adil karşılamadığını belirterek, devletin şahıslar adına af<br />

yaptığını, fakat kendi aleyhine olanı affetmediğini, devletin kendi malını<br />

koruma tedbirlerinin şahısların malının korunmasından çok daha yüksek<br />

olduğunu, öncelikle bunları ortaya çıkaran ortamın yok edilmesi gerektiğini<br />

savunmuştur. 46 Konuşmasının devamında, zimmet gibi suçlar için,<br />

40 Af Kanunu tasarısının 2. maddesinin (b) bendine göre; “zimmet, ihtilas irtikap ve rüşvet<br />

suçları, ancak, bu suçlarda vaki olan zarar ile bigayrihakkın vait ve ita veya temin olunan para<br />

veya menfaat miktar ve kıymetçe 500 liradan az ise (500 lira dahil) 1. Madde hükmü uygulanır”.<br />

TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13..1950, s. 628.<br />

41 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 604, 606, 630.<br />

42 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 606-608.<br />

43 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 636.<br />

44 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 637.<br />

45 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 635.<br />

46 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 640.<br />

1<strong>20</strong>


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

zararın tamamının ödenmesi halinde aftan istifade etmeleri gerektiği üzerinde<br />

duran Boran, bu çerçevede bir de önerge vermiştir. 47 Benzer görüşler<br />

dile getiren bir diğer milletvekili de D.P. İstanbul milletvekili Salamon<br />

Adato’dur. Adato, şahsın malına, parasına zarar vermiş, yüksek miktarda<br />

dolandırıcılık yapmış birinin affedilirken, belki de çeşitli zorunluluklar nedeniyle<br />

devletin parasına küçük bir miktar da olsa el atmış birinin affedilmemesini<br />

adaletsizlik olarak değerlendirmiştir. 48<br />

Yapılan eleştirilere hükümet adına cevabı Adalet Bakanı vermiştir. Bakan;<br />

özellikle şahsa yönelik suçların affedilip, devlete yönelik olanların affedilmemesini,<br />

hırsızlık suçunu örnek vererek açıklamış; bunun bir güven<br />

meselesi olduğunu ve şahsa yönelik bir durumda bir kişinin etkilenmesine<br />

karşılık devlete yönelik suçlarda bütün milletin zarar görebileceğini, bu<br />

nedenle de kanun tasarısındaki sınırlandırmada bu durumun göz önüne<br />

alındığını belirtmiştir. 49<br />

Yapılan tartışmalar neticesinde, af kanunu tasarısının 2. maddesinin<br />

(b) bendi; “miktar ve kıymetçe 500 liradan fazla olan (500 lira hariç) zimmet,<br />

ihtilas, irtikap, rüşvet suçları ile TCK’nın 366, 367, 368nci maddelerinde yazılı<br />

müzayede ve münakasaya fesat karıştırmak suçları ve 4237 sayılı kanunun şümulü<br />

içine giren suçlar affın dışında bırakılmıştır” şeklinde kabul edilmiştir. 50<br />

Tasarının 2. maddesi (c) bendinde 51 kız ve kadın kaçırma suçlarının af<br />

dışı kaldığı, oysa bunların affa dahil edilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.<br />

Evlenme vaadiyle kız kaçırma olayları da bu kanun tasarısı çerçevesinde<br />

meclis gündemine gelmiş ve bazı milletvekilleri tarafından bu<br />

şekilde suç işlemiş olanların affa dahil edilmesi gerektiği anlatılmıştır. 52<br />

D.P. Ankara milletvekili Cevdet Soydan, kız kaçırma meselesinin ananevi<br />

bir hal aldığını ve bu nedenle de affa dahil edilmesi gerektiğini savunan<br />

vekiller arasındadır. 53 Bu olayın bir sosyal problem olduğu ve başlık parasının<br />

yanı sıra toplumun sosyal yapısı ve maddi imkânsızlıkların da erkekleri<br />

bu suçu işlemek zorunda bıraktığı ileri sürülerek, çeşitli önergeler<br />

sunulmuştur. 54<br />

47 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 640.<br />

48 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 642.<br />

49 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 645.<br />

50 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 673.<br />

51 Af kanunu tasarısının 2. maddesinin (c) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 414,<br />

415,416, 417, 418, 429, 430/1, 431, 435 ve 436. Maddelerinde yazılı suçlar” af kapsamı dışında<br />

bırakılmıştır. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628.<br />

52 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 636.<br />

53 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 645.<br />

54 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 672-674.<br />

121


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Milletvekillerinin pek çoğu tarafından dile getirilen, evlenmek vaadiyle<br />

kız kaçıranların affa dahil edilmesi yönündeki konuşmaları üzerine söz<br />

alan İçişleri Bakanı Edirne milletvekili Rüknettin Nasuhioğlu, zorla veya<br />

rızayla gerçekleşen kız kaçırma hadiselerinde böyle bir affa gidilmesinin<br />

toplumda huzursuzluk yaratacağı ve bu yüzden de bu suçların affa dahil<br />

edilmemesi gerektiği görüşünü savunmuştur. 55<br />

İçişleri Bakanının yaptığı bu açıklamaya rağmen, D.P. Kocaeli milletvekili<br />

Mehmet Yılmaz’ın evlenme vaadi ile ve ırza geçmemek suretiyle<br />

kız kaçıranların affını öngören önergesinin dikkate alınması kabul edilmiş,<br />

Komisyona gönderilen bu önerge çerçevesinde yeni bir düzenlemeye<br />

gidilmiştir. Komisyonun yaptığı yeni düzenlemeye göre; 2. maddenin (c)<br />

bendi: “TCK’nın 414, 415, 416, 417, 418, 429, 430ncu maddesinin birinci fıkrası<br />

ile 431, 435, 436ncı 56 maddelerinde yazılı suçlar ancak kaçırma evlenmek maksadıyla<br />

yapılmış ve kaçırılan kimsenin ırzına geçilmemişse birinci madde hükmü<br />

uygulanır” şeklinde kabul edilmiştir. 57<br />

Af kanunundan yararlanamayacak olanların belirlendiği fıkralardan<br />

birisi de kanun tasarısının 2. maddesinin (ç) bendidir. 58 Çeşitli şekillerde<br />

meydana gelen adam öldürme suçları bu madde ile af kanunu tasarısından<br />

istisna edilmiştir. Bu amaçlarla verilen önergeler neticesinde, af kanunu<br />

tasarının 2. maddesinin (ç) bendi, “TCK’nın 374, 448, 449, 450 ve 451.<br />

Maddeleri ile diğer konularda yazılı aynı mahiyetteki adam öldürme suçları affın<br />

dışında bırakılmıştır” şeklinde kabul edilmiştir. 59<br />

Meclisin 13 Temmuz 1950 tarihli 22. Birleşiminin 2. Oturumu, af kanunu<br />

tasarısının 2. maddesinin (ç) bendinin de kabul edilmesiyle sona ermiş,<br />

görüşmelere 14 Temmuz 1950 günlü, 23. Birleşimin 1. Oturumunda devam<br />

edilmiştir. Bahsi geçen oturum, kanun tasarısının yağma, yol kesmek ve<br />

adam kaldırmak suçlarını af kanunu tasarısının çerçevesi dışında bırakan<br />

2. maddenin (d) bendinin kabul edilmesiyle başlamıştır. 60<br />

55 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.71.950, s. 674.<br />

56 TCK’nın 414, 415, 416, 417 ve 418 nci maddeleri: TCK’nın “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile<br />

Aleyhinde Cürümler” başlıklı Sekizinci Bab’ının, Birinci Faslı olan: “Cebren Irza Geçen, Küçükleri<br />

Baştan Çıkaran ve İffete Taarruz Edenler” başlığı altında yer almaktadır. İçel-Yenise,<br />

a.g.e., s. 787-901; 429, 430 ve 431 nci maddeleri adı geçen babın İkinci Faslında: “Kız ve<br />

Kadın ve Erkek Kaçırma” suçları arasındadır. İçel-Yenisey, a.g.e., s. 906-908. Yukarıda adı<br />

geçen babın Üçüncü Faslı olan: “Fuhşiyata Tahrik” başlığı altında yer almaktadır. İçel-Yenisey,<br />

a.g.e., s. 909-9<strong>10</strong>.<br />

57 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 676.<br />

58 Af Kanunu Tasarısının (ç) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 448,449, 450 ve 451nci<br />

maddeleri ile diğer kanunlarda yazılı aynı mahiyetteki adam öldürme suçları” aftan istifade<br />

edemeyeceklerdir. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 628.<br />

59 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 13.7.1950, s. 681.<br />

60 Af Kanunu tasarısının 2. maddesinin (d) bendine göre; “Türk Ceza Kanununun 485, 496,<br />

122


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

Kanun tasarısının getirdiği istisnalardan bir diğeri ise Askeri Ceza Kanununa<br />

dayanılarak verilen bazı cezaların affın dışında tutulması üzerinedir.<br />

61 Bu bend üzerindeki tartışma özellikle Askeri Ceza Kanunun 94.<br />

maddesi gereğince cezalandırılmış olan Nazım Hikmet’in bu aftan istifade<br />

edeceği yönünde gelişmiştir.<br />

D.P. Tokat milletvekili Ahmet Gürkan, Askeri Ceza Kanununun 94.<br />

maddesinin affın dışında bırakılmasını önermiştir. Zira 94. madde affa dahil<br />

olursa bu maddeye istinaden mahkûm olan Nazım Hikmet de aftan<br />

yararlanabilecektir. 62 Ulaştırma Bakanı Tevfik İleri de Nazım Hikmet’in affın<br />

dışında kalması gerektiğini savunanlar arasındadır. Kendisinin vatana<br />

ihanet suçlarının affına karşı olduğunu, yüzelliliklerin affı konusunda da<br />

olumsuz tavır takındığını söyleyen İleri; “…vatana ihaneti affettikten sonra<br />

bırakalım bütün suçlular çıksın...” diyerek tepkisini ifade etmiştir. 63 Komisyon<br />

sözcüsü Müfit Erkuyumcu tartışmaların uzaması üzerine komünizm<br />

suçlarının zaten affedilmediği, fakat Nazım Hikmet’in komünistlikten değil<br />

orduyu isyana teşvik suçundan cezalandırıldığını, dolayısıyla Askeri<br />

Ceza Kanunu’nun <strong>10</strong>1 ve <strong>10</strong>2 gibi doğrudan isyana giren maddelerinin<br />

affa dahil edilirken teşvike giren 94. maddenin af dışında bırakılmasının<br />

tezat teşkil edeceğini dile getirmiştir. 64 Görüşmeler sonucunda D.P. Denizli<br />

milletvekili Hüsnü Akşit’in Askeri Ceza Kanununun 94, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2,<br />

<strong>10</strong>3 ve <strong>10</strong>4. maddelerinin ilavesini teklif eden önergesi kabul edilerek, tasarının<br />

2. maddesinin (e) bendinin komisyona gönderilmesine karar verilmiştir.<br />

Komisyon yaptığı inceleme sonucunda ise bu önergeyi dikkate<br />

alarak, (e) bendini yeniden düzenlemiş ve Meclis Genel Kurulu, “Askeri<br />

Ceza Kanunun 55, 56, 94, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>3 ve <strong>10</strong>4ncü maddeleriyle 148nci<br />

Maddesinin (B) bendi ve yukarıdaki bentlerde Türk Ceza Kanunu maddelerine<br />

atıf suretiyle cezalandırdığı fiiller” şeklindeki bendi aynen kabul etmiştir. 65<br />

Böylece Askeri Ceza Kanununun belirtilen maddeleri kanun tasarısının 1.<br />

maddesinden istisna tutulsalar da 5. madde hükmünden yararlanacaklardır.<br />

Böylelikle Nazım Hikmet de 28 yıl 4 ay olan cezasının 12 yıl 7 ayını<br />

yatmış olduğundan cezasının üçte ikisinin indirilmesi sonucunda aftan<br />

yararlanmıştır.<br />

497, 498 ve 499. Maddelerinde yazılı suçlar” aftan istisna tutulmuştur. TBMM Z.C., D. 9, C.<br />

1, 14.7.1950, s. 690.<br />

61 Af kanunu tasarısının 2. maddesinin (e) bendine göre; “Askeri Ceza Kanununun 55 ve 56.<br />

Maddeleriyle 148nci maddenin (b) bendi ve yukarıdaki bentlerde Türk Ceza Kanunu maddelerine<br />

atıf suretiyle cezalandırdığı fiiller” affın sınırı dışında tutulmuştur. TBMM Z.C., D. 9, C. 1,<br />

14.7.1950, s. 690.<br />

62 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 691.<br />

63 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 695-696.<br />

64 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 697.<br />

65 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 700.<br />

123


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Tasarının istisna hükümlerinden birisi olan (f) bendi ile de “Türk Ceza<br />

Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı ölüm cezasını müstelzim suçlar”; (g) bendi<br />

ile de “tekerrür hükümlerinin tatbikini gerektiren aynı cinsten suçlar” aftan istisna<br />

tutulmuşlardır. 66<br />

Af kanunu tasarısının 3. maddesi bir tecil hükmü mahiyetinde teşkil<br />

edilmiştir. Tasarı hakkındaki görüşmeler henüz başlamadan önce Adalet<br />

Komisyonu sözcüsü Müfit Erkuyumcu yaptığı açıklamayla; bu kanun<br />

tasarısının bir genel af mahiyetinde olduğunu, fakat 3. maddedeki tecil<br />

hükmünden dolayı isminde genel af tanımının kullanılmadığını belirtmiştir.<br />

Bu madde ile aftan yararlanacak olanların kanunun yürürlüğe girdiği<br />

tarihten itibaren, mahkûm oldukları cezanın zaman aşımı süresi içerisinde<br />

ve her halde beş yıl zarfında aşağı haddi 5 aydan az olmayan hürriyeti<br />

bağlayıcı cezayı gerektiren aynı cinsten diğer bir suç işledikleri takdirde<br />

evvelce haklarında hükmedilmiş bulunan cezanın aynen çektirileceği hükmü,<br />

bu af kanununu aynı zamanda bir şartlı salıverme şekline de dönüştürmüştür.<br />

Mardin bağımsız milletvekili Kemal Türkoğlu ve Millet Partisi Kırşehir<br />

milletvekili Osman Bölükbaşı, TCK’nın 158. 67 ve 159. 68 Maddelerine<br />

göre işlenmiş suçların 5 yıllık bir tecile dahil edilmeden hukuki bütün<br />

neticelerine şamil olmak üzere tamamen affedilmesini isteyen bir önerge<br />

sunmuşlardır. 69 Bu önerge diğer bazı milletvekilleri tarafından da destek<br />

görmüştür. Buna karşılık gerek D.P. Ankara milletvekili Talat Vasfi Öz gerekse<br />

CHP Bingöl milletvekili Feridun Fikri Düşünsel, bu görüşü savunan<br />

vekillerin aksine, tecil hükmünün geçerli olmasından yana bir tavır takınmışlardır.<br />

Öz, konuşmasında, uzun süre hapishanede yatan bir kimsenin<br />

tekrar suç işlemeye yatkın olduğu ve bu şekilde suçların işlendiğine de<br />

tanık olduğuna değinerek üçüncü maddenin aynen kabulünü istemiştir. 70<br />

Müfit Erkuyumcu ise bu maddenin tasarı metninde bulunması gerekliliğini;<br />

“aftan maksat suçluyu ulu orta salıvermek değil, suçlarını, ahlaklarını<br />

düzeltmelerine, tehzibi ahlak etmelerine imkan vermektir. Bu itibarla bu madde<br />

onu yeni bir suç işlemekten menetmesi bakımından bence af kanununun en mühim<br />

maddesidir. Binaenaleyh olduğu gibi muhafaza edilmesine taraftarız...” sözleriy-<br />

66 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701, 703.<br />

67 Cumhurbaşkanına Hakaret ve Sövme, İçel-Yenisey, a.g.e., s. 749.<br />

68 Anayasa Kuruluşlarını ve Kamu Şahsiyetlerini Tahkir - Kanunlara ve Büyük Millet Meclisi<br />

Kararlarına Sövme, İçel-Yenisey, a.g.e., s. 750.<br />

69 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701, 703.<br />

70 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 701.<br />

124


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

le açıklamıştır. 71 Tartışmalar sonucunda, maddedeki “aşağı haddi 5 aydan az<br />

olmayan” ibaresi “aşağı haddi 6 aydan az olmayan” olarak düzenlenmiş, daha<br />

önceki halinde; aynı cinsten bir suç işlenmesi halinde eski cezasının aynen<br />

çektirileceği hükmü, “evvelce haklarında hükmedilmiş bulunan cezanın infaz<br />

edilmeyen kısmı aynen çektirilir” şeklinde değiştirilmiştir. 72 Yeniden düzenlenen<br />

3. madde bu şekliyle, 4. madde ise aynen kabul edilmiştir. 73<br />

Ceza indirimi hükmündeki 5. madde üzerinde söz alan milletvekillerinden<br />

bazıları, affın çok da geniş tutulmadığından bahisle, cezaların<br />

pek çoğunda indirime gidilmesini ya da bazılarının affa dahil edilmesini<br />

istemişler, bu isteğe gerekçe olarak ise hapishanelerin mahkûm sayısına<br />

oranla yetersiz kaldığı ve geniş bir af çıkarılacağı yolunda hükümet tarafından<br />

verilmiş olan vaatleri göstermişlerdir. Bu konuşmaların akabinde,<br />

affın daha geniş kapsamlı olması gerektiğini savunan milletvekilleri ceza<br />

oranında 1/3 yerine yarısının indirilmesini öngören önergeler sunmuşlardır.<br />

Bu önerge sahiplerinden birisi olan D.P. Burdur milletvekili Mehmet<br />

Özbey de hapishanelerde bulunanların çoğunun bir önceki iktidarın antidemokratik<br />

uygulamaları nedeniyle içeri girdiklerini, bu nedenle de suçların<br />

1/3’ünün değil, yarısının indirilmesini istemiştir. 74<br />

Bu görüşün tam tersi fikirde olan milletvekillerinden D.P. Diyarbakır<br />

milletvekili Remzi Bucak ise bu şekilde hapishanelerin boşaltılmasını doğru<br />

bulmadığını belirterek konuşmasına; “...biz cezayı üçte bire kadar indirecek<br />

olursak bununla maateessüf memlekette suçluların azalmasına değil, belki tezyidine<br />

doğru gitmiş oluruz…” sözleriyle devam etmiştir. Bucak ayrıca, buradaki<br />

suçluların düşünülmesi yanında, bu suçlardan zarar görenlerin de<br />

düşünülmesi gerektiği üzerinde durmuştur. 75 Remzi Bey’in bu yaklaşımı<br />

ilk kez konuya affın etkileyeceği mağdurlar grubu tarafından bakılıyor olması<br />

bakımından dikkat çekicidir.<br />

71 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 704.<br />

72 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 705. Tasarının bu haliyle ne bir tecil ne de bir af olduğu<br />

vurgulanmıştır. Avukat Ertuğrul Akça’nın 8 Temmuz 1950 tarihinde Kudret gazetesinde<br />

yayınlanan “Te’cil Kanunu mu Af Kanunu mu?” başlıklı yazısında; bunun bir tecil<br />

olması için cezanın altı ayının geçmemiş bulunması gerektiğini belirtmiştir. 3. madde<br />

üzerinde yapılan beş ayın altı ay şeklinde düzenlenmesi bu gerekçeyle hazırlanmıştır.<br />

Ertuğrul Akça, “Te’cil Kanunu mu, Af Kanunu mu?”, Kudret, 8 Temmuz 1950. Bunlara<br />

ek olarak, 7. maddede, verilen cezalar affa tabi tutulduktan sonra onlara bağlı, inzibati<br />

muamelelerin devamını kabul etmek de genel af uygulamasıyla bağdaşmayan bir yöntem<br />

olmuştur. Mehmet Ali Sebük, “Millet Umumi Af İstiyor”, Vatan, 3 Temmuz 1950.<br />

73 4. madde; “Bu kanun hükümleri kanunen kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması,<br />

satılması, alınması ve memlekete suç teşkil eden veya inhisara tabi bulunan eşyanın müsaderesine<br />

karar vermeye mani değildir. Ancak gümrük resmi ile gümrüklerde alınmakta olan Hazineye,<br />

özel idarelere ve belediyelere ait bilumum vergi ve resimlerle ve orman mahsullerinin tarife bedellerine<br />

müteallik ilgili dairelerin her türlü talep hakları mahfuz kalmak üzere kaçak olduğu sanılan<br />

maddeler sahiplerine iade olunur”. TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 705.<br />

74 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 707, 708.<br />

75 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 707.<br />

125


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Yapılan tartışmalar sonrasında, kanun tasarısının 5. maddesiyle, 2.<br />

maddede affın dışında bırakılan suçlardan dolayı, hükmedilmiş ve edilecek<br />

cezaların üçte ikisi, hükmedilmiş ve edilecek olan miktar eğer iki<br />

seneden az ise (iki sene dahil) tamamı indirilmiştir. 76 Ayrıca ölüm cezası <strong>20</strong><br />

yıl ağır hapis ve ömür boyu ağır hapis cezası da 15 yıl ağır hapis cezasına<br />

çevrilmiştir. 77 Böylece af kanunu tasarısına her ne kadar istisnai hükümler<br />

getirilmişse de bu suçlar için dahi kısmi de olsa bir af imkânı tanınmıştır.<br />

Ayrıca firar halinde bulunanlardan yurt içindekiler 6 ay, yurt dışındakiler<br />

ise 8 ay zarfında savcılıklara teslim oldukları takdirde 5. madde hükmünden<br />

yararlanabileceklerdir. Asker kaçakları ise 3 ay içinde teslim olmaları<br />

şartıyla affedileceklerdir. (Md. 6)<br />

Böylesine geniş kapsamlı bir af çıkarılmış olmasına rağmen, bu affın,<br />

hakimler ve memurlar kanunları ile bunlara ek kanunlara ve diğer özel kanunlara<br />

dayanılarak verilmiş veya verilecek olan idari ve inzibati karar ve<br />

yapılmış ve yapılacak işlemlere ve rütbenin kaybedilmesi, orduya subay,<br />

memur ve gedikli olarak kayıt olunmamak ve askeri nispetin kesilmesi<br />

işlemleri için geçerli olmadığı kabul edilmiştir. Fakat bunun yanında, 3 Nisan<br />

1924 tarih ve 460 sayılı Muhamat Kanunu’nun (Avukatlık Kanunu) 78<br />

geçici maddesinde yazılı Meclis tarafından verilen avukatlık veya dava<br />

vekilliğinden çıkarma kararları kaldırılmıştır. Maddenin devamında “bu<br />

kararlara göre meslekten çıkarılmış olanlar Muhamat Kanunu ile kazanılmış haklara<br />

halel gelmemek üzere Avukatlık kanunu hükümleri dairesinde baroya kayıt<br />

olunabilirler” denmektedir. Böylece meslekten men edilmiş olanların hakları<br />

yeniden tanınmıştır. (Md. 7)<br />

Meclisin 14 Temmuz 1950 tarihli 23. Birleşiminin ikinci oturumunda<br />

tamamlanan görüşmeler ve af kanunu tasarısının geneli hakkında yapılan<br />

oylama sonucunda Meclisin aynı günlü toplantısında “Bazı Suç ve Cezaların<br />

Affı Hakkındaki Kanun Tasarısı” oybirliği ile kabul edilmiştir. 79<br />

76 Bu indirim neticesinde her ne kadar Askeri Ceza Kanununun 94. Maddesi gereğince<br />

hüküm giymiş olan Nazım Hikmet, af dışında bırakılmışsa da aftan istisna tutulan suçlarda<br />

yapılan 2/3 oranındaki bu ceza indirimi neticesinde affa uğramıştır. Altan Öymen,<br />

hatıralarını anlattığı kitabında, Nazım Hikmet’in affına karşı çıkanların, bu madde kabul<br />

edildiğinde ya salonda olmadıklarını ya da söz alacak fırsat bulamamış olduklarını<br />

aktarmaktadır. Altan Öymen, Değişim Yılları, 8. Baskı, (İstanbul: Doğan Kitap, <strong>20</strong>04), s.<br />

521. Milli Türk Talebe Birliği Nazım Hikmet’in aftan istifade etmesi üzerine; “Milli Türk<br />

Talebe Birliği ve Meclise yaptıkları müracaata tavassut ettiğimiz <strong>20</strong> bin yüksek tahsil genci adına<br />

komünistler ve Nazım Hikmet’in aftan istifade ettirilmelerinin büyük bir üzüntü ile karşılandığını<br />

açıklarız...” açıklamasını yapmışlardır. Ulus, 16.07.1950.<br />

77 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 712.<br />

78 Düstur, D. 3, C. 5, s. 764.<br />

79 TBMM Z.C., D. 9, C. 1, 14.7.1950, s. 721; Düstur, D. 4, C. 1, Kanun No: 5677, s. 68-69.<br />

126


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

Kazım Öztürk, “devri sabık yaratmayacağız” sözü ile yönetimi devralan<br />

yeni iktidarın çıkarılan bu af yasası ile geçmişle uğraşmak yerine geleceğe<br />

yönelerek, akılcı ve örnek bir davranış sergilediğini belirttikten sonra,<br />

siyasi ve sosyal büyük değişimler sonunda getirilen genel af yasalarından<br />

hiç birisinin, 14 Mayıs seçimleri sonrasında getirilen, bu af yasası kadar<br />

anlamlı ve rasyonel olmadığı değerlendirmesini yapmıştır. 80<br />

Af tasarısı Meclis çatısı altında tartışılırken kamuoyunun da konuya<br />

ilgisi oldukça fazladır. Demokrat Parti’nin seçim vaatleri arasında yer alan<br />

af meselesi Mecliste olduğu kadar basın organların da tartışılan bir konudur.<br />

Tasarı henüz Meclis gündemine gelmeden önce basında çıkan haberler<br />

af yasasının niteliğini belirleme ve beklentileri dile getirme noktasında<br />

kamuoyunun konuya yaklaşımını göstermesi açısından önemlidir.<br />

2. Af Kanununun Kamuoyundaki Yansımaları<br />

Demokrat Parti’nin seçim vaatleri arasında da yer alan af kanunu tasarısı<br />

ile ilgili haberler kanun tasarısının Meclis gündemine gelmesiyle beraber<br />

basında yer almaya başlamıştır. Özellikle Zafer Gazetesi af konusunda<br />

adeta hükümetin propagandasını yapmış, pek çok yazar köşelerini bu konuya<br />

ayırmıştır. Örneğin; Demokrat Parti Ordu Milletvekili Feyzi Boztepe<br />

“Umumi Af ve Beklentiler” başlıklı yazısında hükümetin af çıkarma gerekçelerini<br />

açıkladıktan sonra, C.H.P. zamanında ülkenin iktisadi ve sosyal şartlarının<br />

bozukluğundan bahsederek; “...tek partinin yıllar boyunca memlekette<br />

yarattığı ahlaki, iktisadi ve içtimai buhranın birer kurbanı olarak zindanlarda çürüyen<br />

hürriyetten mahrum zavallıları...” düşüneceklerini belirtmiştir. Yazının<br />

genelinde hapishanelerde yatan mahkûmların ve özellikle de zimmet ve<br />

ihtilas suçlularının dönemin zorlukları karşısında adeta bunu yapmaya<br />

mecbur kaldıklarına değinen Boztepe, CHP’ye göndermeler yapmıştır. 81<br />

Gazetenin başyazarı aynı zamanda Demokrat Parti Ankara milletvekili<br />

Mümtaz Faik Fenik ise “Suç İnsani, Af İlahidir!” başlıklı yazısında, af kanununun<br />

mecliste müzakere edildiği sırada kendisinin hapiste olduğunu<br />

belirterek, af haberinin ortaya çıkmasıyla mahkûmlar arasında müthiş bir<br />

sevincin başladığını, hele de adi suçların da affa dahil edileceğinin öğrenilmesiyle<br />

bu sevincin daha da arttığını anlatmıştır. 82 Fenik, bazı siyasi<br />

sebeplerle, kanunun aleyhinde tavır alan milletvekillerinin tasarının Adalet<br />

komisyonuna geri gönderilmesini sağlamaları üzerine, hapishanedeki<br />

80 Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, IX. Dönem 1950-1954, C. 1, Ankara: TBMM Vakfı,<br />

1999), s. 389.<br />

81 Feyzi Boztepe, ‘Umumi Af ve Beklentiler’, Zafer, 06 Temmuz 1950.<br />

82 Mümtaz Faik Fenik, ‘Suç insani, af ilahidir!’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />

127


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

coşkunun bir anda bir hezimete dönüştüğünü anlatarak, “…af kanununun<br />

aleyhinde bulunanlar bunca mahkûmun ümitleriyle bu kadar ağır bir şekilde oynayanlar<br />

hapishanedeki bu elim manzarayı görselerdi, insanlıklarından utanırlardı!...”<br />

sözleriyle de tepkisini dile getirmiş ve memlekette bir demokrasi<br />

inkılabının olduğunu, sırf bu inkılâp sebebiyle dahi bir af çıkarılması gerektiğini<br />

sözlerine eklemiştir. 83 Fenik bu fikirleriyle Cihan Baban’dan da<br />

destek görmüş, Baban II. Dünya Savaşında yaşanan ekonomik sıkıntılara<br />

gönderme yaptığı “Affın Şümulü Geniş Olmalıdır” başlıklı yazısında; dünyanın<br />

önemli bir harp geçirdiğini, bu harbin açtığı yaraların sarılmasının<br />

zamanının geldiğini belirtmiştir. 84 Hürriyet Gazetesi ise konuyu genel afların<br />

geçmişi unutturucu etkisinden ele alarak; “Büyük inkılâbımızla bugün<br />

adına sessiz inkılâp diyebileceğimiz iktidarın el değiştirmesi hadisesi arasından<br />

tam 28 sene geçti. Her medeni memlekette bu gibi tarihi hadiseleri bir umumi af<br />

takip eder” yorumunda bulunmuştur. 85<br />

Basının genel olarak affı desteklediği gözlenirken, Ulus gazetesi özellikle<br />

affın kapsamının bir an önce halka duyurulması noktasında hassasiyet<br />

göstermektedir. Yavuz Abadan yeni iktidarın af çıkarma isteğine karşı<br />

olmadıklarını fakat çıkarılması düşünülen affın kapsayacağı suçlar ve dahil<br />

olacağı dönemin bir an evvel halka duyurulması gerektiğini ifade etmiştir.<br />

Abadan; D.P.’nin şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir şekilde<br />

af propagandası yaptığını, affın herhangi bir maddi külfet de getirmediği<br />

için en kolay verilen vaat olduğu eleştirisini dile getirmiş; “Biz prensip itibarıyla,<br />

adli hatalar veya şahsi zaruretler yüzünden hususi affın, içtimai menfaatler<br />

mülahazasıyla siyasi suçlar için de umûmi affın caiz ve faydalı bulunduğuna<br />

kani bulunuyoruz. Buna karşılık adi suçlar için, milli bayramların yıldönümleri,<br />

iktidar değişikliği, seçim zaferi vesaire gibi sebepler sık sık umumi aflar yapılmasının<br />

adaleti, dolayısıyla bu esasa dayanan devleti temelinden yıkacak kadar büyük<br />

mahsurlar doğuracağına eminiz” sözleriyle DP’nin bu konudaki tavrını doğru<br />

bulmadıklarını açıklamıştır. 86<br />

Vatan Gazetesi yazarlarından Ahmet Emin Yalman, siyasi af üzerinde<br />

durarak, yapılan seçimler sonucunda Demokrat Parti’nin iktidar olmasıyla<br />

muhalefete düşen Cumhuriyet Halk Partisini kastederek; “bu partiyi ezmemek,<br />

kendisine emniyet telkin etmek, gönlünü hoş etmek, muhalefet vazifesini<br />

tesirli bir şekilde göstermesi bakımından da, memleketin huzuru ve harici itibarı<br />

bakımından da lazımdır” diyerek, son seçimlerin de dahil olduğu tam bir<br />

siyasi af çıkarmanın yararlı olacağını dile getirmiştir. 87<br />

83 Fenik, ‘Suç insanî...’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />

84 Cihan Baban, ‘Affın Şümulü Geniş Olmalıdır’, Zafer, 22 Haziran 1950.<br />

85 ‘“Af’, Hürriyet, 26 Mayıs 1950.<br />

86 Yavuz Abadan, ‘Af MeselesI’, Ulus, 29 Mayıs 1950.<br />

87 Ahmet Emin Yalman, ‘Kimi Affetmeli?’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />

128


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

Mümtaz Faik Fenik af kanununun çıkmasının gerekliliği hakkında Zafer<br />

Gazetesi’nde yayınladığı bir dizi makalede, af tartışmalarında sıklıkla<br />

dile getirilen bir konu olarak, ferdin ferde karşı suçunun affedilerek devlete<br />

karşı işlenen suçların affedilmemesini adaletsizlik olarak değerlendirmiştir.<br />

Ayrıca böyle bir hareketin demokratik telakkilere de uymayacağını<br />

belirterek, böyle bir uygulamanın suçu teşvik edip etmeyeceği yönündeki<br />

endişelerin yerinde olmadığını da vurgulamıştır. Ona göre, açılan yeni<br />

dönemde gerek memurların ve diğer vatandaşların ekonomik durumları<br />

olsun gerekse sosyal yaşam standartları olsun düzeleceği için suç işleme<br />

oranında da bir düşme ve suçu hazırlayan sebeplerin ortadan kalkması<br />

gibi bir durum oluşacaktır. Fenik bu açıklamalarıyla aslında bir önceki iktidara<br />

üstü kapalı göndermeler yapmakta ve o dönemdeki olumsuz şartların<br />

özellikle düşük gelirli memurlarda devlete karşı suç işleme oranını<br />

yükselttiğini ifade etmektedir. 88 Zafer Gazetesi yazarlarında aynı zamanda<br />

Demokrat Parti Zonguldak milletvekili Fehmi Açıksöz de aynı mahiyette<br />

yazdığı yazısıyla Fenik’i desteklemektedir. 89 Ahmet Emin Yalman “Kimi<br />

Affetmeli?” başlıklı yazısında, devlete karşı işlenen suçlardan ihtilas veya<br />

irtikap meselelerini, af ve tasfiyenin kapsamı içerisine dahil etmek için bir<br />

sebep olmadığını anlatmıştır. Fakat bunların yanı sıra, dönemin şartları<br />

nedeniyle geçim sıkıntısı çekilmesinden dolayı bazı memurlar tarafından<br />

küçük miktarlı alınan paraların ise affedilmesinin doğru olacağını savunmuştur.<br />

Bu konu hakkında İzmit Belediyesinin elektrik tahsildarı iken,<br />

zimmetine para geçiren bir zavallıdan mektup aldığını ve mecbur kalındığı<br />

için bu suçu işlediğini anlattığını açıklamış ve bu gibilerin affedilmesinin<br />

doğru olacağını ifade etmiştir. 90 Yalman komünistlerin affına ise pek<br />

sıcak bakmadığını bu gibi kişilerin affedilmesi yerine, komünizme karşı<br />

gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini, “Türk vatandaşlığının şerefine Moskovanın<br />

köleliğini tercih edenleri tabiiyetten ıskat ederek, hasretini duydukları<br />

cennete göndermek en doğru ve kestirme yoldur” sözleriyle açıklamıştır. 91 Affın<br />

çıkmasına taraftar olan Yalman yazısını; “öyle umarız ki af davasında hisler,<br />

vehimler ve politika ihtirasları değil, prensipler hakim olacak ve alınacak isabetli<br />

karar neticesinde cemiyetin huzuru, istikrarı emniyeti yükselecektir” sözleriyle<br />

bitirmiştir. 92<br />

88 Fenik, ‘Af Kanununu Mevzuunda:1 Devlet Mallarına Karşı Olan Suçlar’, Zafer, 15 Haziran<br />

1950.<br />

89 Fehmi Açıksöz, ‘Af Umumi Olmalıdır’, Zafer, 29 Haziran 1950.<br />

90 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />

91 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />

92 Yalman, ‘Kimi...’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />

129


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Affın kapsamı konusunda Millet Partisi’nin kurucularından olan ve<br />

aynı zamanda Kudret gazetesinin baş yazarlığını yürüten Hikmet Bayur<br />

da “Genel Af” başlıklı yazısında, adi suçların affını savunurken, bu affa dahil<br />

edilecek olanların ise titizlikle ele alınması gerektiğini belirtmiştir. Bayur,<br />

özellikle af yetkisi konusundaki tartışmalarda genel affın daha ziyade<br />

siyasi suçlular için çıkarılması gerektiği noktasındaki anlayışı bu yazısında<br />

yansıtmış, siyasi suçların affına taraftar olarak, tecil hükümlerini de içeren<br />

bir af çıkarılmasına karşı olduğunu ve bunun da Demokrat hükümeti için<br />

pek de iyi bir netice vermeyeceğini, siyasi bir suçluyu eski cezasına benzesin<br />

benzemesin yeni bir suç işlediğinde eski mahkûmiyetini de yürütmeye<br />

kalktıklarında DP’nin pek acı bir yola gireceğini savunmuştur. 93<br />

Vatan Gazetesi yazarı ve aynı zamanda Nazım Hikmet’in avukatlığını<br />

yapan Mehmet Ali Sebük, “Af Kanunu Projesi” başlıklı yazısında, hükümet<br />

tarafından meclise sunulmuş olan kanun tasarısını eleştirmiştir. Hazırlanan<br />

tasarının pek çok suçu kapsam dışında bırakmış olmasını dile<br />

getirerek, özellikle siyasi suçların af dışında bırakılarak, kanuna getirilen<br />

sınırlamalardan bahisle, kanun metninde hiçbir şekilde af kelimesi geçmeyen<br />

bir tasarının nasıl bir genel af olarak kabul edildiğini sormuştur. Ceza<br />

indirimi konusundaki düzenlemeleri de yetersiz gören Sebük, özgürlüğe<br />

karışması fiili olarak mümkün görünmeyen mahkûmların ceza senelerini<br />

değiştirmenin ne işe yarayacağını da ifade etmekten çekinmemiştir. Sebük<br />

ayrıca, kanun tasarısındaki bu kısıtlamaların tasarıyı bir hukukçular grubunun<br />

hazırlamış olmasından kaynaklandığını, halkın huzuru için geniş<br />

kapsamlı bir af gerekirken böylesine istisnaları barındıran bir af projesi<br />

hazırlanmış olmasını eleştirmiştir. 94<br />

Genellikle geniş bir aftan yana olunmasına rağmen, D.P.’nin önceki seçim<br />

döneminde işlenen bazı suçları af kapsamına dahil etmiş olması bazı<br />

endişelerin oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Örneğin Hikmet Bayur,<br />

“Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır” başlıklı yazısında; D.P. Hükümetinin<br />

daha önceki seçim döneminde işlenmiş olan suçları affetmesini, bu gibi<br />

kişileri ihtiyaç olduğunda 1954 seçimlerinde de kullanacağı yolunda iddiaların<br />

ortaya atılmasına bağlamıştır. 95 DP’nin gerçekten halkın huzurunu<br />

93 Bayur, ‘Genel Af’, Kudret, 23 Haziran 1950.<br />

94 Sebük, ‘Af Kanunu Projesi’, Vatan, 23 Haziran 1950. CHP döneminde de geniş kapsamlı<br />

bir af çıkarılması yolunda girişimleri olan Sebük, bu amaçla 1947 yılında bir de kitap<br />

yayınlamış ve affın çıkarılmasını gerektiren hallerle, hangi mahkûmların affedilip, hangilerinin<br />

affedilmemesi gerektiğini kategorize etmiştir. Sebük, Umumi Af Bir Zarurettir,<br />

(İstanbul, 1947).<br />

95 Bayur, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’, Kudret, 3 Temmuz 1950. Kudret Gazetesi<br />

yazarlarından Ertuğrul Akça, başlıklı yazısında; 3. maddede yer alan tecil hükmünü<br />

hukuki boyutunun dışında siyasi boyutuyla ele alarak, seçim suçlarını affeden DP’nin<br />

130


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

sağlayacak bir af kanunu çıkarmak yerine kendi iktidarını sağlamlaştıracak<br />

tarzda bir kanun tasarısı hazırlamış olduğunu dile getiren Bayur, bu<br />

tasarının mahzurlarının meclis tarafından ortadan kaldırılması umudunda<br />

olduklarını söylemiştir. 96 Vatandaşın özgürlüğüne ve insan haklarına<br />

karşı işlenen suçların özenle ele alınarak af dışı bırakılması gerektiği de<br />

hassasiyet gösterilen bir diğer konudur. 97<br />

Kanun tasarısının 3 Temmuz’da meclis’te görüşülmeye başlanmasıyla<br />

beraber gazetelerde de tasarının kapsamıyla ilgili yazılar artmaya başlamıştır.<br />

Ali Naci Karacan, “Yeni Af Kanunu” Tasarısı” başlıklı yazısında,<br />

tasarının amacının hapishaneleri boşaltma değil, fakat serbest bırakılmalarında<br />

yalnız toplum için mahzur olmayanları affetmek olması gerektiğini<br />

söylerken, CHP’yi de affı çıkarmadığı ve mahkûmlara eziyet ettiği için<br />

uyarmıştır. 98<br />

Af Kanunu tasarısının 14 Temmuz 1950 tarihinde kabul edilmesinden<br />

sonra gazetelerde genelde olumlu yazılar hakim olmuştur. Örneğin; Ahmet<br />

Emin Yalman “Bayram Havası” başlıklı makalesinde; memlekette bir<br />

şefkat, sevgi ve müsamaha havası yaratıldığını, haklı haksız çıkarılan afla<br />

özgürlüğe kavuşanların mutluluklarını anlatmıştır. 99 Tahliye edilenlerle<br />

görüşen Zafer Gazetesi muhabiri Orhan Önder ise hapishane önünde bir<br />

bayram havası estiğini, çıkan mahkûmların kapıda kendilerini bekleyen<br />

yakınlarına koşarak hürriyetlerine ve sevdiklerine kavuşmanın verdiği<br />

heyecan ve mutluluğun ortamı bir bayram yerine çevirdiğinden bahsetmiştir.<br />

<strong>10</strong>0 Zafer Gazetesi’nin yazarları da af kanununun çıkmasından duydukları<br />

mutluluğu gazetenin sayfalarına taşımışlar, örneğin; başyazar<br />

Mümtaz Faik Fenik bu konudaki hislerini “Büyük Millet Meclisi hakikaten<br />

çok yerinde bir şefkat ve atıfet göstererek Af Kanunu’nu Bayrandan evvel şumüllü<br />

bir şekilde çıkarmış bulunuyor. Günlerce bu sütunlarda müdafaasını yaptığımız<br />

af kanunundan büyük mahkûm kitlesinin faydalanmış olduğunu görmekten dolayı<br />

sevincimiz hakikaten derindir” sözleriyle ifade etmiştir. <strong>10</strong>1 Cumhuriyet Gazetesi<br />

ise haberi, “15 Mayıs 1950’den önce işlenen suçlar affedildi” başlığıyla<br />

verirken; İstanbul Savcılığının açıklamasından Sultanahmet Cezaevinden<br />

ileri seçimlerde 1946 seçimlerinde usulsüzlük yapmış olan kişileri kullanmak amacında<br />

olduğu, tecil süresini de 5 yıl sınırlandırmasının 1954 seçimlerinde daha önce suç işlemiş<br />

olanların kendisine karşı bir harekette bulunmasını önlemek amacıyla düzenlenmiş<br />

olduğunu dile getirmiştir. Akça, ‘Te’cil...’, Kudret, 8 Temmuz 1950.<br />

96 Bayur, ‘Yeni Af Kanunu…’, Kudret, 3 Temmuz 1950.<br />

97 Nurettin Ardıçoğlu, ‘Bunları mı affedeceğiz’, Kudret, 6 Temmuz 1950.<br />

98 Milliyet, 6 Temmuz 1950.<br />

99 Yalman,’“Bayram Havası’, Vatan, 16 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>0 Zafer, 17 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>1 Fenik, ‘Aftan Sonrasını Düşünürken’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />

131


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

130, İmralı’dan 150, Üsküdar’da Paşakapı ve Toptaşı Cezaevlerinden <strong>20</strong>0<br />

kadar mahkûmun serbest bırakılacağının anlaşıldığını duyurmuştur. <strong>10</strong>2<br />

Tasarının kabul edilmesinden sonra gazetelerin sayfalarını cezaevlerinden<br />

tahliye edilenlerle ilgili haberler kaplamıştır. Ceza İşleri Genel Müdürü<br />

İhsan Köknel; bütün Türkiye Hapishanelerinde <strong>20</strong>.549 mahkûm ve<br />

12.865 tutuklu olduğu, <strong>20</strong>.549 mahkûmun 15 binden fazlası aftan istifade<br />

ettiğini, 12.865 tutuklunun da asgari yarısı hakkında ademi takip kararı<br />

verilmesiyle toptan aftan istifade edenlerin sayısının 23 bini bulduğunu<br />

ifade etmiştir. Köknel ayrıca, davaları tutuksuz devam eden sanıklar, ilk ve<br />

son tahkikat safhasında bulunanlar da hesaba katılacak olursa o gün için<br />

45-50 bin kişinin Af Kanunundan yararlandığını açıklamıştır. <strong>10</strong>3 Bu çerçevede<br />

Sultanahmet cezaevinden ilk çıkan Necip Fazıl Kısakürek olurken,<br />

Milliyet Gazetesi haberi; “Mahkûmlar ve Aileleri Sevinç İçinde” başlığıyla<br />

vermiştir. <strong>10</strong>4 Aftan yararlananlar arasında önemli isimlerden birisi olan<br />

Nazım Hikmet, cezaevinden çıkışında çok heyecanlı olduğunu, fakat bu<br />

heyecanının aftan değil nihayet hakkını aldığından kaynaklandığını ifade<br />

etmiştir. <strong>10</strong>5 Nazım Hikmet’in af sayesinde cezaevinden çıkması ise kimi<br />

çevrelerde tepkiye yol açmış, dönemin etkili öğrenci topluluklarından birisi<br />

olan Milli Türk Talebe Birliği, Nazım Hikmet’in affını büyük bir üzüntü<br />

ile karşıladıklarını bir beyanname ile açıklamıştır. <strong>10</strong>6<br />

Kanunun çıkması sonrasında basında vurgulanan bir diğer konu da<br />

devletin sorumluluğu üzerinedir. Af kanunlarıyla pek çok mahkûm haklı<br />

ya da haksız olarak salıverilmektedir. Bu mahkûmların toplum hayatına<br />

yeniden adaptasyonunu sağlamak ise devletin önemli görevleri arasında<br />

yer almaktadır. Toplum hayatında sabıkalı sıfatıyla gerekli yeri edinemeyen<br />

kişiler gelecekte önemli bir sosyal problem olarak toplumun karşısına<br />

çıkacaktır. Bu nedenle basın tarafından aftan sonra mahkûmların yeniden<br />

suç işlemesini önleyici tedbirlerin alınması gerektiği üzerinde de hassasiyetle<br />

durulmuştur. Özellikle, ceza sistemlerinde esaslı ıslahata lüzum<br />

olduğu, hapishanelerin ıslah edilmesi ve pişmanlık duyan mahkûmlar<br />

için buralarının birer “verem kültür yuvası” olmaktan çıkarılması gerektiği<br />

dile getirilmiştir. Ayrıca, mahkûmlar hakkında birer sicil fişi tutulması<br />

gerektiği ve iyi hareketleri görülenlerin belli bir süre sonra, hürriyetsizlik<br />

içinde dahi olsa, daha iyi yaşama şartlarına kavuşturulmaları ihtiyacına<br />

<strong>10</strong>2 Cumhuriyet, 15 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>3 Zafer, 16 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>4 Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>5 Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>6 Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />

132


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

dikkat çekilmiştir. Asri cezaevlerinde olduğu gibi, bütün hapishanelerde iş<br />

yurtlarının tesis edilmesi ve her meslek erbabını çalıştırmak imkanlarının<br />

aranması ile idari kadroda terfi imkanı sağlanarak, mahkûmların eski sabıkalarını<br />

unutup onlara iş imkanları sağlanması gerektiği, eğer bunlar yapılmazsa<br />

affın fayda yerine zarar getireceği uyarısında bulunulmuştur. <strong>10</strong>7<br />

Ayrıca hapishanelerden çıkan mahkûmların çoğunun işsiz güçsüz olduğu<br />

ve memleketlerine dönecek paralarının dahi bulunmadığı ifade edilerek,<br />

bu kişilere iş imkânları sağlanmadığı takdirde yeniden suç işlemelerinin<br />

kaçınılmaz olduğu da yapılan uyarılar arasında yer alırken, <strong>10</strong>8 af sonrası<br />

mahkûmun himaye edilmesi lazım geldiğinden patronaj kanununun bir<br />

an önce çıkarılması gerektiği üzerinde durulmuştur. <strong>10</strong>9 Örneğin Cumhuriyet<br />

Gazetesi muhabiri; mahkûmların cezaevinden çıkarken ilgili makamlardan<br />

iş istediklerini belirterek, eğer bu imkân verilmezse çoğunun gene<br />

çıktıkları yere dönmekten korktuğunu yazmıştır. 1<strong>10</strong><br />

Kanunun uygulanması noktasında da bir takım sıkıntıların ortaya<br />

çıktığı görülmektedir. Zira, afla beraber asrî cezaevlerinden pek çok<br />

mahkûmun serbest bırakılması, bu cezaevlerinde gerçekleştirilen bazı<br />

üretimlere devam edilmesi noktasında sıkıntılar yaratmış, yetkililer tarafından<br />

yapılan açıklamaya göre; buralara başka cezaevlerinden çalışmak<br />

üzere mahkûmlar getirilmiştir. 111<br />

Kanunun çıkışından bir süre sonra basına yansıyan haberler af kanununa<br />

yönelik tepkileri göstermesi açısından da önemlidir. Örneğin; muhalefetin<br />

basındaki güçlü sesi Ulus Gazetesi başyazarı ve aynı zamanda<br />

CHP Kars milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın af sonrası görülen olayları değerlendirirken;<br />

“…Şehirdeki zabıta vakıaları bir bakıma demokratların çok işine<br />

yarıyor. Çünkü siyasi dedikodular bir tarafa bırakılmış bahis mevzuu hep hırsızlık<br />

ve tecavüz hadiseleri... Bittabi bir çok vehim ve mübalağalarla karışık olarak. Fakat<br />

bir nakarat her ağızda; ‘Hırsızları salıverdiler. İşte böyle oldu! Kim salıvermiş diye<br />

sormayınız…’” diye yazarken hükümete önemli bir gönderme yapmaktaydı.<br />

112 Milliyet Gazetesi’nin “İbret Aynası” isimli köşesinde ise İstanbul’da<br />

cinayet ve sarkıntılık olaylarının çoğaldığından bahisle affa vurgu yapılıyor<br />

ve “…işte af kanununun tatbikinden bir hafta sonra hapishaneden çıkan<br />

sayın suçluların İstanbul seçmenlerine hediyesi…!” sözleriyle, İstanbul’da<br />

<strong>10</strong>7 Fenik, ‘Aftan Sonrasını...’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>8 Sebük, ‘Milletin Büyük Affı ve Neticeleri’, Vatan, 30 Temmuz 1950.<br />

<strong>10</strong>9 İ. Saffet Omay, ‘Mahkûmu Tahliyeden Sonra Himaye Lazımdır’, Zafer, 19 Ağustos 1950;<br />

‘Affa Tabi Olan Suçlu Memurlar Ne Olacak’, Zafer, 31 Ağustos 1950.<br />

1<strong>10</strong> Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />

111 Cumhuriyet, <strong>20</strong> Temmuz 1950.<br />

112 Hüseyin Cahit Yalçın, ‘Hakikaten Korku Başlamış’, Ulus, <strong>20</strong> Eylül 1950.<br />

133


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

artan olayların müsebbibinin çıkarılan af kanunuyla yakından ilişkisi olduğuna<br />

dikkat çekiliyordu. 113 Milliyet’te yayınlanan diğer bir yazıda ise<br />

İstanbul’daki asayişsizlikte genel affın birinci derecede rolü olduğu, “…<br />

Alışmış kudurmuştan beterdir! Derler. Hırsızlığa, tecavüze, cinayete alışanlarda<br />

bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar…” ifadeleriyle dile getirilirken, polisin ise<br />

olaylara müdahalede yeterli yetkisinin olmadığı da vurgulanmaktaydı. 114<br />

Af kanunu hakkında basında yayınlar gitgide azalmış ve af konusu bir<br />

müddet sonra gündemdeki yerini kaybetmiştir.<br />

Sonuç<br />

Hukukî, sosyal ve siyasal açıdan oldukça önemli bir yere sahip olan af<br />

yasaları, gerek gündeme getirildikleri dönemlerde, gerekse yürürlüğe girdikleri<br />

tarihten itibaren, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda önemli birer<br />

tartışma konusu olmuştur. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidarı CHP’den<br />

devralan Demokrat Parti’nin de ilk icraatlarından birisi genel af kanunudur.<br />

Henüz Meclisin gündemine gelmeden basında tartışılmaya başlanan<br />

af konusu, Demokrat Parti’nin hem seçim vaatleri arasında hem de hükümet<br />

programında yer almıştır. Basında da önemli bir yankı bulan af kanunu<br />

Demokrat Parti’nin iktidara geldiği tarihten hemen öncesine kadar<br />

işlenmiş olan pek çok suçu affetmesi dolayısıyla geniş kapsamlı bir nitelik<br />

göstermektedir. Özellikle II. Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan ekonomik<br />

sıkıntılar ve çok partili hayata geçiş sürecinde yaşanan siyasal ve sosyal<br />

sorunlar affın şekillenmesinde önemli rol oynamış, bir önceki iktidarın<br />

aldığı tedbirlerden hareketle ceza almış olan pek çok mahkûm bu vesileyle<br />

affa dahil edilmiştir. Tasarının üzerinde en çok durulan maddeleri<br />

arasında yer alan siyasi suçların affa dahil edilmemesi konusu özellikle<br />

komünizm ve Nazım Hikmet’in affa dahil olup olmayacağı noktasında<br />

düğümlenmiştir. Gerek tek parti döneminin gerekse çok parti döneminin<br />

en önemli tehdit olarak gördüğü komünizm tehlikesi af tartışmalarında da<br />

kendisini göstermiş, daha ziyade komünizm suçunun kapsamı üzerinde<br />

durulmuştur. Tartışmaların geneli Demokrat Parti milletvekilleri arasında<br />

geçerken, CHP milletvekillerinin birkaç istisna dışında tartışmalara katılmadıkları<br />

görülmektedir. Muhalefet adına daha ziyade Millet Parti’sinden<br />

tek milletvekili olarak meclise giren Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı<br />

söz almış ve zaman zaman bağımsız milletvekillerinden kendisine destek<br />

verilmiştir.<br />

113 Milliyet, 23 Temmuz 1950.<br />

114 Milliyet, ‘Şehirde Asayiş Hakgetire!’, 4 Ekim 1950.<br />

134


Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

Af kanunu gerek basında gerekse Meclis çatısında genel bir destek<br />

görmüş, eleştiriler ise daha ziyade affın kapsamı noktasında getirilmiştir.<br />

Başta Zafer Gazetesi olmak üzere basın organları genellikle affın çıkarılmasını<br />

destekler yönde yayın yaparken, tahliye sonrası alınacak tedbirler<br />

ile Nazım Hikmet’in aftan faydalanacak olması, üzerinde en çok durulan<br />

konulardır. Gerek Meclis’te gerekse basında yapılan tartışmalar toplumun<br />

hassasiyet gösterdiği konuları yansıtması bakımından önemlidir.<br />

Genel bir kabulle çıkarılmasına ve yoğun bir şekilde tartışılmasına rağmen<br />

af kanununa basının ilgisi ancak birkaç ay sürmüş, bir müddet sonra<br />

da ilgi alanından çıkarak gündemdeki yerini kaybetmiştir.<br />

KAYNAKÇA<br />

ABADAN, Yavuz, ‘Af Meselesi’, Ulus, 29 Mayıs 1950.<br />

AÇIKSÖZ, Fehmi, ‘Af Umumi Olmalıdır’, Zafer, 29 Haziran 1950.<br />

‘Af’, Hürriyet, 26 Mayıs 1950.<br />

‘Affa Tabi Olan Suçlu Memurlar Ne Olacak’, Zafer, 31 Ağustos 1950.<br />

AKÇA, Ertuğrul, ‘Te’cil Kanunu mu, Af Kanunu mu?’, Kudret, 8 Temmuz 1950.<br />

ARDIÇOĞLU, Nurettin, ‘Bunları mı affedeceğiz’, Kudret, 6 Temmuz 1950.<br />

BABAN, Cihan, ‘Affın Şümulü Geniş Olmalıdır’, Zafer, 22 Haziran 1950.<br />

BAYUR, Hikmet, ‘Genel Af’, Kudret, 23 Haziran 1950.<br />

_______, ‘Yeni Af Kanunu Bir Mihenk Taşıdır’, Kudret, 3 Temmuz 1950.<br />

BOZTEPE, Feyzi, ‘Umumi Af ve Beklentiler’, Zafer, 06Temmuz 1950.<br />

Cumhuriyet, 15 Temmuz 1950.<br />

Cumhuriyet, 16 Temmuz 1950.<br />

Cumhuriyet, <strong>20</strong> Temmuz 1950.<br />

ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), (Ankara: İmge<br />

Yayınları, 1996).<br />

Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 5.<br />

Düstur, Devre 3, <strong>Cilt</strong> 19.<br />

Düstur, Devre 4, <strong>Cilt</strong> 1.<br />

ELLİOTT, W.Y., ‘Amnesty’, Encyclopedia of Social Sciences, Volume: 2, New York<br />

1931.<br />

FENİK, Mümtaz Faik, ‘Suç insani, af ilahidir!’, Zafer, 26 Mayıs 1950.<br />

______, ‘Af Kanununu Mevzuunda:1 Devlet Mallarına Karşı Olan Suçlar’, Zafer,<br />

15 Haziran 1950.<br />

______, ‘Aftan Sonrasını Düşünürken’, Zafer, 19 Temmuz 1950.<br />

FO. 371/23301 189672, 1938 yılına ait rapor.<br />

İÇEL, Kayıhan - YENİSEY, Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları¸<br />

3. Baskı, (İstanbul 1990).<br />

MAZICI, Nurşen, ‘Af Yasalarında 150’likler’, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 1, Ankara Ocak-Mart <strong>20</strong>00, ss. 79-138.<br />

MERAY, Seha L., Ceza Hukukunda Af Konusu Üzerine Bir Denenme, (Ankara:<br />

Türk Hukuk Kurumu, 1944).<br />

Milliyet, 6 Temmuz 1950.<br />

135


Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Milliyet, 16 Temmuz 1950.<br />

Milliyet, 23 Temmuz 1950.<br />

Milliyet, ‘Şehirde Asayiş Hakgetire!’, 4 Ekim 1950.<br />

OMAY, İ. Saffet, ‘Mahkûmu Tahliyeden Sonra Himaye Lazımdır ’, Zafer, 19<br />

Ağustos 1950.<br />

ÖYMEN, Altan, Değişim Yılları, 8. Baskı, (İstanbul: Doğan Kitap, <strong>20</strong>04).<br />

ÖZEK, Çetin, ‘Umumi Af’, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 24,<br />

S. 1-4, İstanbul 1959.<br />

ÖZTÜRK, Kazım, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, (İstanbul:<br />

Ak Yayınları, 1968).<br />

________, Türk Parlamento Tarihi, IX. Dönem 1950-1954, C. 1, (Ankara: TBMM<br />

Vakfı Yayını, 1999).<br />

SEBÜK, Mehmet Ali, Umumi Af Bir Zarurettir, (İstanbul 1947).<br />

_______, ‘Af Kanunu Projesi’, Vatan, 23 Haziran 1950.<br />

_______, ‘Milletin Büyük Affı ve Neticeleri’, Vatan, 30 Temmuz 1950.<br />

_______, ‘Millet Umumi Af İstiyor’, Vatan, 3 Temmuz 1950.<br />

SERTEL, Zekeriya, Hatırladıklarım, 3. Baskı, (İstanbul: Gözlem Yayınları, 1977).<br />

SINMAZ SÖNMEZ, Cahide, ‘Cumhuriyet Döneminde Çıkarılan Af Yasaları ve<br />

Topluma Yansımaları (1923-1974)’, (Basılmamış Doktora Tezi, Hacettepe<br />

Üniversitesi, <strong>20</strong>05).<br />

________________, ‘Gerekçeleri ve Sonuçlarıyla Milli Mücadele Döneminde<br />

Çıkarılan Af Yasaları’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />

Enstitüsü, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Y. 1, S.2,, Güz <strong>20</strong>05, ss.<br />

55-72.<br />

________________, ‘Cumhuriyet Dönemi Genel Af Tartışmaları ve Uygulamaları<br />

Üzerine’, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü,<br />

Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Derisi, Y. 2, S. 3, Güz <strong>20</strong>06, ss. 77-<strong>10</strong>0.<br />

_______________, ‘Atatürk Dönemi Af Yasaları ve Topluma Yansımaları’, XXI.<br />

Yüzyılda Atatürk’ü Düşünmek, Uluslararası Atatürk’ü Çağdaş Yorumlama ve<br />

Anma Programı I, 9-14 Kasım <strong>20</strong>09, Yay.Haz. Turan Tanyer, Türkiye Barolar<br />

Birliği Yayını, Ankara <strong>20</strong><strong>10</strong>, ss. <strong>20</strong>8-228.<br />

_______________, ‘Cumhuriyetin Onuncu Yıl Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli<br />

Genel Af Yasası’, Atatürk Yolu, C. 9, S. 33-34, <strong>20</strong>06, ss. 89-<strong>10</strong>1.<br />

SÜKAN, Faruk, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları TBMM 1950-<br />

1960, (Ankara: Kültür Ofset Limited Şirketi, 1991).<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 1, C. 15, 8.12.1921.<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 2, C. 4, 26.12.1923.<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 5, C. 26, 29.6.1938.<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 9, C. 1, 13.7.1950.<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, D. 9, C. 1, 14.7.1950.<br />

Ulus, 16.07.1950.<br />

YALÇIN, Hüseyin Cahit, ‘Hakikaten Korku Başlamış’, Ulus, <strong>20</strong> Eylül 1950.<br />

YALMAN, Ahmet Emin, ‘Kimi Affetmeli?’, Vatan, 13 Haziran 1950.<br />

________, ‘Bayram Havası’, Vatan, 16 Temmuz 1950.<br />

Zafer, 2 Haziran 1950.<br />

Zafer, 16 Temmuz 1950.<br />

Zafer, 17 Temmuz 1950.<br />

136


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 137-155, <strong>20</strong>12<br />

Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Halil BİLECEN* & Eyyub Yunus KİBİS**<br />

Abstract<br />

This essay examines the relationship between economic growth and<br />

democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> by using the Johansen<br />

co-integration model and Vector Error-Correction Model (VECM). The<br />

data used in the study are obtained from Turk Stat for GDP growth and<br />

POLITY IV Project for democracy index. The main aim of this study<br />

is to see if there is a significant relationship between economic growth<br />

and democracy in Turkey. By using the models indicated above, we find<br />

that there is a significant relationship between these variables in Turkey.<br />

Future research on Turkey can examine causality effects as well.<br />

Keywords: Economic growth, democracy, Turkey.<br />

Introduction<br />

The relationship between democracy and growth has been one of the most<br />

controversial issues in political science literature during and after the Cold<br />

War. Lipset has pointed out that democracy and the economic situation of<br />

a country are related to each other and that economic development might<br />

even be one of the prerequisites to democracy. 1 Since then, there have been<br />

numerous studies done, and if one struggles to look for a consensus on<br />

these studies, he or she will come across the fact that the theoretical inferences<br />

and empirical outcomes of these studies vary considerably.<br />

However, we should not deny that significant progress has been made<br />

by studies on democracy and economic growth relations in the political<br />

* Halil Bilecen, PhD student, University of Houston, Department of Political Science,<br />

bilecenh@gmail.com<br />

** Eyyüb Yunus Kıbıs, Master Student, University of Houston Clear Lake, Department of<br />

Finance, eyyubyunus@hotmail.com<br />

1 Lipset, S. M., 1959, “Some Social Requisites of Democracy: Economic Development and<br />

Political Legitimacy”, American Political Science Review, Vol. 53, No. 1, 69–<strong>10</strong>5.<br />

137


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

science realm. The main motivation of these studies is to examine how<br />

democracy fosters economic growth? Does economic growth hamper or<br />

consolidate democracy? Is the relationship between these two variables<br />

relevant? The aim of this paper is to contribute to the literature by examining<br />

one country’s case which may provide us with a more comprehensive<br />

understanding of the democracy-growth relationship. I thus will analyze<br />

whether the relationship between democracy and economic growth is significant<br />

in Turkey or not. The rest of the study is designed as follows: I will<br />

discuss the literature on democracy-growth relations; and later on, I will<br />

touch upon the main problems of the analyses in literature. I will explain<br />

why examining country specific cases for these types of studies may provide<br />

us more plausible results. Finally, I will present the methodological<br />

structure of the study, and the conclusion.<br />

Literature Review<br />

We see many different studies in the literature that analyze the dimension<br />

of the relationship between economic growth and democracy. There are<br />

many scholars who admit Lipset’s assertions, and are many others who<br />

do not. Friedman, who claims that there is a reciprocal relationship between<br />

the two, sees democracy as a positive supporter of economic development<br />

where the more democratic rules will bring the more liberal economic<br />

rules, which contributes to more economic development. 2 So long<br />

as scholars develop new statistical measurement techniques and more reliable<br />

data sets regarding democracy and economic growth, the results vary<br />

evenly. With this regard, I demonstrate the conflicts and findings in the<br />

literature.<br />

Coleman 3 , Cutright 4 , Helliwell 5 , Burkhart et al. 6 , Boix and Stokes 7 , Epstain<br />

et al. 8 , find similar results regarding the positive effects of economic<br />

2 Friedman, Milton, 1962, Capitalism and Freedom, Chicago: University of Chicago Press.<br />

3 Coleman, J. S., 1960, “Conclusion: the Political Systems of the Developing Area”, in Almond,<br />

G. A., Coleman, J. S., eds., The Politics of Developing Areas, Princeton: Princeton<br />

University Press, 532-81.<br />

4 Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”, American<br />

Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />

5 Helliwell, J. F., 1992, “Empirical Linkages between Democracy and Economic Growth”,<br />

NBER Working Paper, No: 4066. See also, Helliwell, J. F., 1994, “Empirical Linkages between<br />

Democracy and Economic Growth”, British Journal of Political Science, Vol. 24, 225–<br />

48.<br />

6 Burkhart, R. E., Lewis-Beck, M. S., 1994, “Comparative Democracy: The Economic Development<br />

Thesis”, American Political Science Review, Vol. 88, No 4, 903–<strong>10</strong>.<br />

7 Boix, C., Stokes, S. C., <strong>20</strong>03, “Endogenous democratization”, World Politics, Vol. 55, 517-<br />

49<br />

8 Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />

Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />

138


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

development on democratization. Boix and Stokes, for instance, claim that<br />

income equality, and not high income causes countries to democratize and<br />

to sustain democracy, 9 and economic development both causes democracy<br />

and sustains it. <strong>10</strong><br />

With regard to income equality and socioeconomic distribution, Muller,<br />

using 58 countries in his study, notes that the effect of economic development<br />

on democracy is important, but income inequality is destroying<br />

this positive effect. 11 Recently, Reenock et al., who touch on the regressive<br />

socioeconomic distribution and democratic survival, find that both<br />

economic growth and economic development have beneficial effects on<br />

democratic survival. 12<br />

We see many different studies that test the relationship between<br />

growth and democracy. Scholars focus on this relationship in terms of the<br />

regime type of countries, the level of economic development, transitions<br />

to democracy or its sustainability, and so on. Przeworski et al. assert that<br />

poor democracies with a certain level of income per capita are fragile, and<br />

claim also that economic growth is conducive to the survival of democracy.<br />

13 According to Przeworski and Limongi, even though the economic<br />

development does not cause further democratization, it is crucial for maintenance<br />

of democracy. 14 Similarly, Lipset states that the more economic development,<br />

“the greater the chances that it will sustain democracy” 15 . In<br />

contrast, Przeworski and Limongi argue that “we do not know whether<br />

democracy fosters or hinders economic growth”. 16<br />

9 Boix and Stokes, p. 544.<br />

<strong>10</strong> Boix and Stokes, p. 545.<br />

11 Muller, E. N., 1995, “Economic Determinants of Democracy”, American Sociological Review,<br />

Vol. 60, No: 6, 966–82.<br />

12 Reenock C., M. Bernhard, and D. Sobek, <strong>20</strong>07, “Regressive Socioeconomic Distribution<br />

and Democratic Survival”, International Studies Quarterly, Vol. 51, p. 690. For further studies<br />

on the relationship between inequality and democracy, see: Houle Christian, <strong>20</strong>09,<br />

“Inequality and Democracy: Why Inequality Harms Consolidation but Does not Affect<br />

Democratization”, Vol. 61, No: 4, 589-622; and Ansell B., and D. Samuels, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Inequality<br />

and Democratization: A Contractarian Approach”, Comparative Political Studies, Vol.<br />

43, No: 12, 1543-1574.<br />

13 Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, 1996, “What Makes Democracy<br />

Endure?” Journal of Democracy, Vol. 7, No. 1, 39-55.<br />

14 Przeworski, A. and Limongi, F. 1997, “Modernization: Theories and Facts”, World Politics,<br />

Vol. 49, No. 2, 155-83.<br />

15 Lipset S. M., 1960, Political Man: The Social Bases of Politics. Garden City, New York: Doubleday<br />

and Company, p. 31. See also Peck’s (1962) review on Lipset’s ‘Political Man’.<br />

16 Przeworski, A. and Limongi, F. 1993, “Political Regimes and Economic Growth”, Journal<br />

of Economic Perspectives, Vol. 7, No. 3, p. 64.<br />

139


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Przeworski et al., by using the Markov model in a more recent study,<br />

found that the impact of economic growth on democratization is not significant.<br />

17 Acemoglu et al. 18 and Epstain et al. challenge Przeworski et al.’s<br />

results, and Epstain et al. assert that higher incomes per capita significantly<br />

increase the likelihood of democratic regimes. They classify 169 countries<br />

as authorities, democracies, and partial democracies, and found also that<br />

higher incomes per capita enhance the consolidation of existing democracies.<br />

19 However, in their recent study of Income and Democracy: Lipset’s Law<br />

Inverted, Fayad et al. retest the results and find that there is a significant<br />

relationship (though negative) between income and democracy, just like<br />

Lipset’s (1959) result. <strong>20</strong><br />

Milanovic reanalyzes the results of Lipset (1959) and Przeworski and<br />

Limongi’s (1997) studies, and claims that income has a significant effect on<br />

the transition to higher level of democracy. 21 We see similar direction in<br />

Gould and Maggio’s study. They support the idea that economic development<br />

influences transitions to democracy, but they find economic development<br />

has more effects on democratic survival than transition to democracy.<br />

22 Lipset has proposed that, “while higher levels of income may not be a<br />

precondition for democratization processes to start, they may be nonetheless<br />

advantageous for democracy to endure and become consolidated”. 23<br />

Cutright claims that socio-economically developed countries are more<br />

likely to become democratic. 24 Neubauer, in contrast to Cutright, finds no<br />

certain relationship between economic development and democracy. 25 In<br />

other words, this relationship is not distinctive. Jackman also found that<br />

17 Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, <strong>20</strong>00, Democracy and Development,<br />

New York: Cambridge University Press.<br />

18 Acemoglu, D., Johnson, S., Robinson, J.A., Yared, P., <strong>20</strong>08, Income and Democracy, American<br />

Economic Review, 98 (3), 808-842.<br />

19 Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />

Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />

<strong>20</strong> Fayad G., R.H. Bates, and A. Hoeffler, <strong>20</strong>11, Income and Democracy: Lipset’s Law Inverted.<br />

Available at: http://www.csae.ox.ac.uk/conferences/<strong>20</strong>11-EDiA/papers/454-Fayad.<strong>pdf</strong>.<br />

21 Milanovic, B., <strong>20</strong>05, ‘Relationship between Income and Emergence of Democracy Reexamined,<br />

18<strong>20</strong> – <strong>20</strong>00: A Non-Parametric Approach”, Law and Economics, 0509004, Econ<br />

WPA.<br />

22 Gould A.C., and A.J. Maggio, <strong>20</strong>03, “Political Regimes and Economic Development: A<br />

Model of Reference-Dependent Choices and Experimental Data”.<br />

23 Lipset, S. M., 1994,”The Social Requisites of Democracy Revisited” American Sociological<br />

Review, Vol. 59 (1): 1-22.<br />

24 Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”, American<br />

Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />

25 Neubauer, D. E., 1967, “Some Conditions of Democracy”. The American Political Science<br />

Review, Vol. 6, No 4, <strong>10</strong>02–9.<br />

140


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

there is no linear relationship between economic development and democracy.<br />

26 Arat, similar with Neubauer and Jackman, finds that the economic<br />

development in the medium level is important for democracy, but in the<br />

long run we see no relationship between the two. 27<br />

Bollen finds that the relationship between economic development and<br />

democracy is significant, but early or later development is not a determinant<br />

for this relationship. 28 According to Acemoglu et al., there is no causal<br />

effect of income on democracy. 29 Robinson reviews recent research on the<br />

effects of economic development on democracy, by claiming that there is<br />

no evidence that economic development has a causal effect on democracy,<br />

but these two variables are correlated. 30 Maybe one of the most recent studies<br />

in the literature is done by Treisman, who found that development is<br />

associated with more democratization in the medium run. 31<br />

While arguing the relationship between economic situation and democracy,<br />

Diamond and Linz assert that economic crises are important threats<br />

to democratic stability. 32 Diamond claims that democracies are more likely<br />

to survive in countries that are already developed. 33 Glasure et al., in their<br />

study of Level of Economic Development and Political, Democracy Revisited,<br />

find that even though there is no linkage between economic development<br />

and democracy in developed countries. In developing countries, on the<br />

other hand, economic development has a negative effect on democracy. 34<br />

Barro analyzes democracy-growth relations in <strong>10</strong>0 countries from 1960 to<br />

26 Jackman, R. W., 1973, “On the Relation of Economic Development to Democratic Performance”,<br />

American Journal of Political Science, Vol. 17, No: 3, 611–21.<br />

27 Arat, Z. F., 1988, “Democracy and Economic Development: Modernization Theory Revisited”,<br />

Comparative Politics, Vol. 21, No: 1, 21–36. For similar opinions; see Barrington<br />

Moore, 1966, Social Origins of Dictatorship and Democracy, Boston: Beacon Press, and Weber<br />

Max, 1930, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, London: Allen&Unwin.<br />

28 Bollen, K.A., 1979, “Political Democracy and the Timing of Development”, American Sociological<br />

Review, Vol: 44, 572–87.<br />

29 Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER Working<br />

Series, 11<strong>20</strong>5.<br />

30 Robinson J.A., <strong>20</strong>06, “Economic Development and Democracy”, Annual Review of Political<br />

Science, Vol. 9, 503-527.<br />

31 Treisman, Daniel, <strong>20</strong>11, “Income, Democracy, and the Cunning of Reason”, NBER Working<br />

Paper, No: 17132.<br />

32 Diamond L., and J.J. Linz, 1989, “Introduction: Politics, Democracy, and Society in Latin<br />

America”, in Diamond, Linz, and Lipset, eds., Democracy in Developing Countries: Latin<br />

America, Boulder, Colo., Lynne Rienner.<br />

33 Diamond, L., 1992, Economic Development and Democracy Reconsidered, in G. Marks and<br />

Diamond (eds.) Reexamining Democracy: Essays in Honor of Seymour Martin Lipset. California:<br />

Sage Publications, p. 114.<br />

34 Glasure, Y.U., L. Aie-rie and J. Norris, 1999, “Level of Economic Development and Political,<br />

Democracy Revisited”, International Advances in Economic Research, Vol. 5, No: 4,<br />

466-477.<br />

141


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

1990 and finds that the effect of democracy on growth is weakly negative. 35<br />

Alesina et al. examine the relationship between political instability and per<br />

capita GDP growth in a sample of 113 countries for the period 1950-1982,<br />

and find that in countries and time periods with a high propensity of government<br />

collapse, growth is significantly lower than otherwise. 36<br />

Linz and Stepan claim that even though economic prosperity does<br />

weaken nondemocratic regimes; it does not weaken the democratic regimes.<br />

37 Inglehart says that economic structure of a society has a positive<br />

effect on its democratization. 38 Huntington states that “in poor countries<br />

democracy is unlikely” and…”as countries develop economically…,”they<br />

become good prospects for democratization”. 39 Huber et al. analyze the<br />

future of democracy in the contemporary Third World, and find that expectations<br />

to democratization are better for the countries that are at higher<br />

levels of economic development. 40 Another result of their study is that the<br />

low level of economical performance has bad effects on democracy. Barro<br />

finds that the countries at low level of economic development do not sustain<br />

democracy, but if a poor country can establish liberal economy, then<br />

this country would tend to become more democratic on it’s on. 41<br />

Taking into consideration the fluctuating, ambiguous results and divided<br />

structure of the literature, we can draw a conclusion that we are far<br />

from a consensus, at least so far, on the effects of economic development<br />

on democratization. We may claim that there is still a lot to be done in this<br />

literature. I will discuss the debates of measurement, reliable data, and<br />

other issues we see in the literature as controversial.<br />

35 Barro, R., 1999, “Determinants of Democracy”, Journal of Political Economy, <strong>10</strong>7(6): 158-<br />

183.<br />

36 Alesina, A., Özler, S., Roubini, N., Swagel, P., 1996, “Political Instability and Economic<br />

Growth”, Journal of Economic Growth, Vol. 1, 189-211.<br />

37 Linz, J., and A. Stepan, 1996, Problems of Democratic Transition and Consolidation: Southern<br />

Europe, South America and Post-Communist Europe. Baltimore, MD: Johns Hopkins University<br />

Press.<br />

38 Inglehart, R., 1990, Culture Shift in Advanced Industrial Society, Princeton: Princeton University<br />

Press.<br />

39 Huntington, S., 1991, The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century. Norman,<br />

OK: University of Oklahoma Press.<br />

40 Huber E., D. Rueschemeyer and J. D. Stephens, 1993, “The Impact of Economic Development<br />

on Democracy”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No 3, 71-85, p. 85.<br />

41 Barro, R.J., 1997, Determinants of Economic Growth: A Cross-Country Empirical Study, MA:<br />

The MIT Press, Cambridge.<br />

142


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Debates<br />

We have discussed the literature exhaustively in the previous section in<br />

order to show the complexity of the results. It is difficult to see a moderate<br />

consensus on debates from Lipset until today. This is not only because<br />

of the measurement problems of some concepts such as democracy,<br />

growth, income and so on but also a lack of available data in many countries<br />

which hinders us to make accurate comparisons between countries in<br />

the medium and long run. Also, causality problems are omitted in many<br />

studies and must be considered. For instance, Acemoglu et al. point out<br />

those previous cross-country estimations that find a positive correlation<br />

between education and democracy could be biased as a result of omitting<br />

variables. 42<br />

Some of the literature has begun to further explore the bilateral relationship<br />

between democracy and other development goals such as, aside<br />

from growth, poverty, education, inequality, and corruption. 43 One striking<br />

study has been done by Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu who<br />

apply meta-regression analysis to the population of 470 estimates derived<br />

from 81 papers on the democracy-growth association. They challenge the<br />

consensus of an inconclusive relationship with a meta-analytic review and<br />

a quantitative assessment of the democracy-growth literature, claiming<br />

that democracy has no direct effect on economic growth. 44<br />

The problem here is that countries might have their own sui generis<br />

characteristics that may affect and determine the relationship between<br />

growth and democracy. Thus, it is difficult to get reliable and accurate results,<br />

particularly in the long run, in cross national research studies. For<br />

instance, during the process of joining the European Union, countries are<br />

affected by the politics of the Union. The candidate countries need to fulfill<br />

the political and economic criteria of the Union to become a full member.<br />

Therefore, if one decides to make a comparison between these candidate<br />

countries and some other countries in different parts of the world,<br />

he should not ignore the effects of the European Union on developments<br />

in the country. Similarly, there are many other external and internal deter-<br />

42 Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER Working<br />

Series, 11<strong>20</strong>5.<br />

43 Menocal A.R., <strong>20</strong>07, “Analyzing the Relationship between Democracy and Development:<br />

Defining Basic Concepts and Assessing Key Linkages”, Wilton Park Conference on<br />

Democracy and Development..<br />

44 See; Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu, “Democracy and Economic Growth: A Meta-<br />

Analysis”, School of Accounting, Economics and Finance, Deakin University, Australia.<br />

Available at: http://www.international.ucla.edu/cms/files/Doucouliagos.<strong>pdf</strong>.<br />

143


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

minants that affect the democratization process of these countries. That<br />

is why we see numerous different results regarding the same researches.<br />

We will examine one country case in order to reduce these potential<br />

problems. A little research has been done so far on country specific samples.<br />

45 For instance, Iqbal et al. investigate the relationship between economic<br />

development and democracy in Pakistan, and find that economic<br />

growth fosters progress toward democratic performance. They note however<br />

that the relationship between development and democracy is unclear<br />

and indeterminate due to Pakistan’s unique political conditions. 46 Monshipouri<br />

and Samuel 47 and Kim 48 examine the relationship between economic<br />

development and democracy in Pakistan and Japan, respectively.<br />

Recently, Ray and Ray investigate this relationship by using co-integration<br />

analysis and find that democracy is an important indicator for economic<br />

development in India and there is long run equilibrium between these two<br />

variables. 49 Uysal et al. look into the case of Turkey and find that there is a<br />

significant relationship between economic growth and democracy in Turkey<br />

in the long run. 50<br />

In this study, we will examine the medium-run relationship between<br />

economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> to see<br />

whether there is a significant relationship between the two. Turkey is a<br />

good case to investigate in this regard because of its regional importance.<br />

Turkey is one of the few secular and democratic Muslim countries in the<br />

world. Even though Turkey has experienced three military coup d’états<br />

(1960, 1971, and 1980), its direction towards the European Union has never<br />

stopped.<br />

45 See; Heo, U.K. and T. Aleander, <strong>20</strong>01, “Democracy and Economic Growth: A Causal<br />

Analysis, Comparative Politics”, Vol. 33, No: 4, 463-473; Başar, S., and Ş. Yıldız, <strong>20</strong>09,<br />

“Iktisadi Buyumenin Demokratiklesme Uzerine Etkileri”, Balikesir Universitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitusu Dergisi, Vol. 12, 56-75; and Acemoglu D., M. Angélica, P. Querubín, J.A.<br />

Robinson, <strong>20</strong>07, “Economic and Political Inequality in Development: The Case of Cundinamarca,<br />

Colombia,” NBER Working Papers, No: 13<strong>20</strong>8.<br />

46 Iqbal N., Khan S.J.I., Irfan M., <strong>20</strong>08, “Democracy, Autocracy, and Macroeconomic Performance<br />

in Pakistan”, AJ&K, Vol. XVII, No: 1.<br />

47 Monshipouri, M., and Samuel, A., 1995, “Development and Democracy in Pakistan: Tenuous<br />

or Plausible Nexus?” Asian Survey, Vol. 35, No: 11, 973–89.<br />

48 Kim, C. L., 1971, “Socio-economic Development and Political Democracy in Japanese<br />

Prefectures”, The American Political Science Review, Vol. 65, No: 1, 184–6.<br />

49 Ray S., and I.A. Ray, <strong>20</strong>11, “Regional Analysis on the Relationship between Economic<br />

Growth and Democracy: Evidence from India”, Afro Asian Journal of Social Sciences, Vol.<br />

2, No. 2,3.<br />

50 Uysal D., M.C. Özşahin, Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic Development<br />

and Democracy: The Case of Turkey”, Current Research Journal of Economic<br />

Theory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />

144


world. Even though Turkey has experienced three military coup d’états (1960, 1971, and 1980),<br />

its direction towards the European Union has never stopped.<br />

Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Figure 1: GDP Growth Figure in 1: Turkey, GDP Growth 1980-<strong>20</strong><strong>10</strong> in Turkey, 1980-<strong>20</strong><strong>10</strong><br />

Source: http://www.indexmundi.com<br />

Particularly after the <strong>20</strong>02 elections, when the one party (AK Party)<br />

Particularly after the <strong>20</strong>02 elections, when the one party (AK Party) won the elections,<br />

won the elections, Turkey becomes one of the world’s fastest growing<br />

Turkey economies becomes (figure one 1). of At the the world's same fastest time, growing the country economies is trying (figure to clear 1). At away the same time, the<br />

the bad effects of the last military cope in 1980. Looking at Turkey’s last<br />

country three decades is trying is to especially clear away important the bad effects since the of the country last military uses the cope constitution<br />

that was prepared by the military after the 1980 coup de d’état. It can<br />

in 1980. Looking at<br />

Turkey’s be said that last three Turkey decades is experiencing is especially a important new transition since the process. country This uses transition<br />

is not only moving the country towards more democratization but<br />

50 Uysal D., M.C. Özşahin, Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic Development andDemocracy<br />

the constitution that<br />

also towards greater economic development. We basically will test the relationship<br />

between growth and democracy in order to see if this relation-<br />

The Case of Turkey”, CurrentResearchJournal of EconomicTheory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />

ship is significant or not.<br />

11<br />

Data and Method<br />

Since the levels of democracy have changed greatly over the last two centuries,<br />

measuring the stability of democracy is impossible 51 . However, Granato<br />

et al. challenge this claim by saying that, Robert and Miller’s assumption<br />

has no theoretical basis. 52 Insomuch as its measurement problem, the<br />

variety of definitions of democracy triggers contradicted results. 53 Today,<br />

countries are divided in terms of different democracy regimes (table 1).<br />

51 Robert, J. and R. Miller, 1996, “A Renaissance of Political Culture?”, American Journal of<br />

Political Science, 40: 632-59.<br />

52 Granato, J., R.Inglehart, and D. Leblang, 1996, “The Effect of Cultural Values on Economic<br />

Development: Theory, Hypotheses, and Some Empirical Tests”, American Journal of<br />

Political Science, Vol. 40, No 3, 607–631.<br />

53 See, for example; Collier and Adcock (1999), Collier and Levitsky (1997), Bollen (1990),<br />

and Schmitter and Karl (1991).<br />

145


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Table 1: Democracy Index <strong>20</strong>11 by Regime Type<br />

countries<br />

% of<br />

countries<br />

% of world<br />

population<br />

Full democracies 25 15.0 11.3<br />

Flawed democracies 53 31.7 37.1<br />

Hybrid regimes 37 22.2 14.0<br />

Authoritarian<br />

regimes<br />

52 31.1 37.6<br />

Source: Economist Intelligence Unit; CIA World Factbook.<br />

One of the most commonly used criteria of democracy by Robert Dahl,<br />

who identifies several crucial criteria that are essential for democracy in<br />

‘polyarchy’. Some of them are: control over governmental decisions about<br />

policy constitutionally vested in elected officials; relatively frequent, fair<br />

and free elections; universal adult suffrage; the right to run for public offices;<br />

freedom of expression; access to alternative sources of information<br />

that are not monopolized by either the government or any other single<br />

group; freedom of association. 54<br />

In this study, we will examine the medium-run relationship between<br />

economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>. We<br />

use two data; economic growth and democracy. The data for GDP growth<br />

is obtained from Turkish Statistical Organization. 55 For democracy index,<br />

we use the Polity IV index ranges from -<strong>10</strong> to +<strong>10</strong>. While “hereditary monarchy”<br />

is coded as -<strong>10</strong>, “consolidated democracy” is coded as +<strong>10</strong>. 56 Using<br />

these data, we aim to test if there is equilibrium between growth and democracy<br />

in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />

We use the Eviews program to test for co-integration, and to perform<br />

Vector Error Correction Model (VECM). First we use the Augmented Dickey-Fuller<br />

(ADF) 57 test to see the univariate time series for the presence of<br />

unit roots or non/stationarity. ADF test can be described as the formulation<br />

below:<br />

54 Dahl, R. A., 1971, Polyarchy: Participation and Opposition, New Haven, CT: Yale University<br />

Press.<br />

55 See; www.tuik.gov.tr.<br />

56 For further information on Polity IV Project, see; http://www.systemicpeace.org/inscr/<br />

p4manualv<strong>20</strong><strong>10</strong>.<strong>pdf</strong>,<br />

57 For further information, see; Dickey, D.A. and W. A. Fuller, 1981, “Likelihood Ratio Statistics<br />

for Autoregressive Time Series with a Unit Root”, Econometrica, Vol. 49, No: 4,<br />

<strong>10</strong>57-<strong>10</strong>72; and Engle, R.F. and C.W.J. Granger, 1987, “Co-Integration and Error Correction:<br />

Representation, Estimation and Testing”, Econometrica, Vol. 55, No: 2, 251-276.<br />

146


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

t<br />

t−1<br />

p<br />

∆Y<br />

= µ + γY<br />

+ ∑ α ∆Y<br />

+ βt<br />

+ ω<br />

j=<br />

1<br />

As can be seen from the table 2 below, by using the maximum lag<br />

range, we estimate the stationary with Akaike (AIC), Schwarz (SC), and<br />

Hannan-Quinn (HQ) methods. Augmented<br />

Dickey-Fuller unit root test results show that the variables are stationary<br />

with %5 significance level. We then test for autocorrelation. The results<br />

are presented in table 3.<br />

j<br />

t−<br />

j<br />

t<br />

Table 2: Augmented Dickey-Fuller (ADF) Tests<br />

DEMOCRACY<br />

GROWTH<br />

t-stat Prob. critical values t-stat Prob. critical values<br />

SC -13.3737 0.0000 -4.33933(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />

-3.587527(%5) -3.568379(%5)<br />

-3.22923(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />

AIC -<strong>10</strong>.3153 0.0000 -4.394309(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />

-3.612199(%5) -3.568379(%5)<br />

-3.243079(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />

HQ -<strong>10</strong>.3153 0.0000 -4.394309(%1) -6.50794 0.0000 -4.296729(%1)<br />

-3.612199(%5) -3.568379(%5)<br />

-3.243079(%<strong>10</strong>) -3.218382(%<strong>10</strong>)<br />

147


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Autocorrelation<br />

Table 3: Autocorrelation Test<br />

Partial<br />

Correlation<br />

lag AC PAC Q-Stat Prob.<br />

****| . | ****| . | 1 -0.5 -0.5 8.0268 0.005<br />

. | . | .**| . | 2 0 -0.333 8.0268 0.018<br />

. | . | .**| . | 3 0.003 -0.245 8.0272 0.045<br />

. | . | . *| . | 4 -0.007 -0.<strong>20</strong>2 8.0288 0.091<br />

. *| . | .**| . | 5 -0.077 -0.301 8.2489 0.143<br />

. |* . | . *| . | 6 0.16 -0.<strong>10</strong>9 9.2496 0.16<br />

. *| . | . *| . | 7 -0.073 -0.085 9.4693 0.221<br />

. | . | . *| . | 8 -0.013 -0.091 9.4769 0.304<br />

. | . | . | . | 9 0.047 -0.011 9.5748 0.386<br />

. *| . | . *| . | <strong>10</strong> -0.08 -0.09 9.8776 0.451<br />

. | . | . | . | 11 0.04 -0.058 9.9576 0.534<br />

. | . | . *| . | 12 0 -0.08 9.9576 0.62<br />

We use Q-statistic to test for autocorrelation with the first 12 lags. The<br />

results of the autocorrelation test show that the residuals are not autocorrelated.<br />

Since the only first three lags fall in the %5 significance level<br />

others are more than this point. As a result, the serial correlation is not a<br />

problem for our model. The next step is to show the results of the Johansen<br />

Co-integration Test with Trace Statistic and Max-Eigen Statistic, which allows<br />

us to see whether there is a significant relationship between economic<br />

growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong>. The results of<br />

Co-integration Test are shown in table 4 below.<br />

148


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Table 4: Johansen Co-integration Test<br />

Co-integration Rank Test (Trace)<br />

Hypothesized<br />

Trace 0.05<br />

Eigenvalue<br />

No. of CE(s)<br />

Statistic** Critical Value Prob.<br />

None * 0.654497 33.63128 18.39771 0.0002<br />

At most 1 * 0.<strong>20</strong>6068 5.999695 3.841466 0.0143<br />

Co-integration Rank Test (Maximum Eigenvalue)<br />

Hypothesized<br />

Max-Eigen 0.05<br />

Eigenvalue<br />

No. of CE(s)<br />

Statistic Critical Value Prob.<br />

None * 0.654497 27.63159 17.14769 0.0011<br />

At most 1 * 0.<strong>20</strong>6068 5.999695 3.841466 0.0143<br />

*denotes rejection of the hypothesis at the 0.05 level. **Trace test is also known as<br />

Likelihood Ratio test.<br />

Based on the results of co-integration analysis, both trace statistics and<br />

maximum eigen statistics values fall in highly significant p value, which<br />

indicates that the null hypothesis that there is no co-integration equitation<br />

can be rejected. We also present the results of normalized and adjustment<br />

coefficients in table 5. Normalized co-integrating coefficients indicate the<br />

positive relationship between growth and democracy.<br />

149


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Table 5: Co-integration Test for Normalized and Adjustment<br />

Coefficients<br />

Normalized co-integrating coefficients<br />

Adjustment coefficients<br />

Democracy 1.000000 -0.002351<br />

(0.00323)*<br />

Growth 7.213647 -0.167244<br />

(1.14233)* (0.02989)*<br />

*standard errors are in parentheses.<br />

Finally, we use the Vector Error Correction Model (VECM). The coefficient<br />

of the error correction term is statistically significant. As can be<br />

seen from the table 6, VECM model shows us the difference between short<br />

term and long term of the variables. The coefficients of the two different<br />

time period of the variables show the relationship between growth and<br />

democracy.<br />

Table 6: Vector Error Correction Model (VECM)<br />

Variables Democracy Growth<br />

Democracy (t-1)<br />

-0.088052 0.361170<br />

(0.05227) (0.48273)<br />

Growth (t-1)<br />

0.038376 -0.844564<br />

(0.02289) (0.21136)<br />

Democracy (t-2)<br />

-0.068713 -0.030863<br />

(0.05305) (0.48992)<br />

Growth (t-2)<br />

0.009279 -0.391416<br />

(0.02289) (0.21139)<br />

*standard errors are in parentheses.<br />

150


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Conclusion<br />

Lipset started the debates on the bilateral relationship between democracy<br />

and growth. Despite lack of a certain consensus, there is no room for doubt<br />

that all empirical and theoretical studies have contributed to this literature<br />

since then. However, the ambiguous results in the literature show that<br />

there is still a lot to be done. It would be better if these studies focus more<br />

on country specific samples. In order to get more constant and accurate<br />

results, we recommend future studies to pay more attention to the country<br />

specific samples. Hence, a couple of studies on specific countries would<br />

help us to categorize the countries in terms of their results.<br />

Therefore, making comparison between countries will be easier and<br />

more plausible since we may test cross national samples based on these<br />

categorizations. For that reason, we aim to look at the relationship between<br />

economic growth and democracy in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> in order<br />

to see if there is a significant relationship between these variables. Our<br />

co-integration results show that there is a significant relationship between<br />

economic growth and democracy in the period examined. Our results support<br />

the previous literature on Turkey, which found a significant relationship<br />

between growth and economy in the long run.<br />

However, further research on Turkey is needed to understand the<br />

causal effects in depth. For instance, one should take the important determinants<br />

such as inflation, political institutions, economic institutions,<br />

social structures, and even education into account in order to analyze the<br />

causality.<br />

REFERENCES<br />

Acemoglu D, Johnson S, Robinson J.A., Yared P., <strong>20</strong>05, Income and Democracy, NBER<br />

Working Series, 11<strong>20</strong>5.<br />

Acemoglu D., M. Angélica, P. Querubín, J.A. Robinson, <strong>20</strong>07, “Economic and<br />

Political Inequality in Development: The Case of Cundinamarca, Colombia,”<br />

NBER Working Papers, No: 13<strong>20</strong>8.<br />

Acemoglu, D., Johnson, S., Robinson, J.A., Yared, P., <strong>20</strong>08, Income and Democracy,<br />

American Economic Review, 98 (3), 808-842.<br />

Alesina, A., Özler, S., Roubini, N., Swagel, P., 1996, “Political Instability and<br />

Economic Growth”, Journal of Economic Growth, Vol. 1, 189-211.<br />

Ansell B., and D. Samuels, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Inequality and Democratization: A Contractarian<br />

Approach”, Comparative Political Studies, Vol. 43, No: 12, 1543-1574.<br />

Arat, Z. F., 1988, “Democracy and Economic Development: Modernization Theory<br />

Revisited”, Comparative Politics, Vol. 21, No: 1, 21–36.<br />

151


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Barrington Moore, 1966, Social Origins of Dictatorship and Democracy, Boston: Beacon<br />

Press.<br />

Barro, R.J., 1997, Determinants of Economic Growth: A Cross-Country Empirical Study,<br />

MA: The MIT Press, Cambridge.<br />

Barro, R., 1999, “Determinants of Democracy”, Journal of Political Economy, <strong>10</strong>7(6):<br />

158-183.<br />

Başar, S., and Ş. Yıldız, <strong>20</strong>09, “Iktisadi Buyumenin Demokratiklesme Uzerine<br />

Etkileri”, Balikesir Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, Vol. 12, 56-75.<br />

Boix, C., Stokes, S. C., <strong>20</strong>03, “Endogenous democratization”, World Politics, Vol. 55,<br />

517-49<br />

Bollen, K.A., 1979, “Political Democracy and the Timing of Development”, American<br />

Sociological Review, Vol: 44, 572–87.<br />

Bollen, K.A., 1990, “Political Democracy: Conceptual and Measurement Traps”,<br />

Studies in Comparative International Development, Vol: 25, 7-24.<br />

Burkhart, R. E., Lewis-Beck, M. S., 1994, “Comparative Democracy: The Economic<br />

Development Thesis”, American Political Science Review, Vol. 88, No 4, 903–<strong>10</strong>.<br />

Coleman, J. S., 1960, “Conclusion: the Political Systems of the Developing Area”, in<br />

Almond, G. A., Coleman, J. S., eds., The Politics of Developing Areas, Princeton:<br />

Princeton University Press, 532-81.<br />

Collier, D., and S. Levitsky, 1997, “Democracy with Adjectives: Conceptual<br />

Innovation in Comparative Research”, World Politics, Vol. 49, 430-451.<br />

Collier, D., and R. Adcock, 1999, “Democracy and Dichotomies: A Pragmatic<br />

Approach to Choices about Concepts”, Annual Review of Political Science, Vol.<br />

2, 537-565.<br />

Cutright, P., 1963, “National Political Development: Measurement and Analysis”,<br />

American Sociological Review, Vol. 28, 253–64.<br />

Dahl, R. A., 1971, Polyarchy: Participation and Opposition, New Haven, CT: Yale<br />

University Press.<br />

Diamond L., and J.J. Linz, 1989, “Introduction: Politics, Democracy, and Society in<br />

Latin America”, in Diamond, Linz, and Lipset, eds., Democracy in Developing<br />

Countries: Latin America, Boulder, Colo., Lynne Rienner.<br />

Diamond, L., 1992, Economic Development and Democracy Reconsidered, in G. Marks<br />

and Diamond (eds.) Reexamining Democracy: Essays in Honor of Seymour Martin<br />

Lipset. California: Sage Publications.<br />

Dickey, D.A. and W .A. Fuller, 1981, “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive<br />

Time Series with a Unit Root”, Econometrica, Vol. 49, No: 4, <strong>10</strong>57-<strong>10</strong>72.<br />

Doucouliagos, H., and M. Ulubasoglu, “Democracy and Economic Growth: A<br />

Meta-Analysis”, School of Accounting, Economics and Finance, Deakin<br />

University, Australia. Available at: http://www.international.ucla.edu/cms/<br />

files/Doucouliagos.<strong>pdf</strong><br />

Engle, R.F. and C.W.J. Granger, 1987, “Co-Integration and Error Correction:<br />

Representation, Estimation and Testing”, Econometrica, Vol. 55, No: 2, 251-276.<br />

Epstein, D. L., R. Bates, J. Goldstone, I. Kristensen, S. O’Halloran, <strong>20</strong>06, “Democratic<br />

Transitions”, American Journal of Political Science, Vol. 50, No 3, 551-569.<br />

152


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Fayad G., R.H. Bates, and A. Hoeffler, <strong>20</strong>11, Income and Democracy: Lipset’s Law<br />

Inverted. Available at: http://www.csae.ox.ac.uk/conferences/<strong>20</strong>11-EDiA/<br />

papers/454-Fayad.<strong>pdf</strong>.<br />

Friedman, Milton, 1962, Capitalism and Freedom, Chicago: University of Chicago<br />

Press.<br />

Glasure, Y.U., L. Aie-rie and J. Norris, 1999, “Level of Economic Development and<br />

Political, Democracy Revisited”, International Advances in Economic Research,<br />

Vol. 5, No: 4, 466-477.<br />

Gould A.C., and A.J. Maggio, <strong>20</strong>03, “Political Regimes and Economic Development:<br />

A Model of Reference-Dependent Choices and Experimental Data”,<br />

Granato, J., R.Inglehart, and D. Leblang, 1996, “The Effect of Cultural Values on<br />

Economic Development: Theory, Hypotheses, and Some Empirical Tests”,<br />

American Journal of Political Science, Vol. 40, No 3, 607–631.<br />

Helliwell, J. F., 1992, “Empirical Linkages between Democracy and Economic<br />

Growth”, NBER Working Paper, No: 4066.<br />

Helliwell, J. F., 1994, “Empirical Linkages between Democracy and Economic<br />

Growth”, British Journal of Political Science, Vol. 24, 225–48.<br />

Heo, U.K. and T. Aleander, <strong>20</strong>01, “Democracy and Economic Growth: A Causal<br />

Analysis, Comparative Politics”, Vol. 33, No: 4, 463-473.<br />

Houle Christian, <strong>20</strong>09, “Inequality and Democracy: Why Inequality Harms<br />

Consolidation but Does not Affect Democratization”, Vol. 61, No: 4, 589-622.<br />

Huber E., D. Rueschemeyer and J. D. Stephens, 1993, “The Impact of Economic<br />

Development on Democracy”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No 3,<br />

71-85.<br />

Huntington, S., 1991, The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century.<br />

Norman, OK: University of Oklahoma Press.<br />

Inglehart, R., 1990, Culture Shift in Advanced Industrial Society, Princeton: Princeton<br />

University Press.<br />

Iqbal N., Khan S.J.I., Irfan M., <strong>20</strong>08, “Democracy, Autocracy, and Macroeconomic<br />

Performance in Pakistan”, AJ&K, Vol. XVII, No: 1.<br />

Jackman, R. W., 1973, “On the Relation of Economic Development to Democratic<br />

Performance”, American Journal of Political Science, Vol. 17, No: 3, 611–21.<br />

Kim, C. L., 1971, “Socio-economic Development and Political Democracy in<br />

Japanese Prefectures”, The American Political Science Review, Vol. 65, No: 1,<br />

184–6.<br />

Linz, J., and A. Stepan, 1996, Problems of Democratic Transition and Consolidation:<br />

Southern Europe, South America and Post-Communist Europe. Baltimore, MD:<br />

Johns Hopkins University Press.<br />

Lipset, S. M., 1959, “Some Social Requisites of Democracy: Economic Development<br />

and Political Legitimacy”, American Political Science Review, Vol. 53, No. 1, 69–<br />

<strong>10</strong>5.<br />

Lipset S. M., 1960, Political Man: The Social Bases of Politics. Garden City, New York:<br />

Doubleday and Company.<br />

153


Halil BİLECEN & Eyyub Yunus KİBİS<br />

Lipset, S. M., 1994,”The Social Requisites of Democracy Revisited” American<br />

Sociological Review, Vol. 59 (1): 1-22<br />

Marshall, M. G., Jaggers K., and J.R. Gurr, <strong>20</strong>02, “Polity IV Project: Political<br />

Regime Characteristics and Transitions. 1800 – <strong>20</strong><strong>10</strong>”, Maryland: University<br />

of Maryland, http://www.systemicpeace.org/inscr/p4manualv<strong>20</strong><strong>10</strong>.<strong>pdf</strong>,<br />

(11/04/<strong>20</strong>11).<br />

Menocal A.R., <strong>20</strong>07, “Analyzing the Relationship between Democracy and<br />

Development: Defining Basic Concepts and Assessing Key Linkages”, Wilton<br />

Park Conference on Democracy and Development.<br />

Milanovic, B., <strong>20</strong>05, ‘Relationship between Income and Emergence of Democracy<br />

Reexamined, 18<strong>20</strong> – <strong>20</strong>00: A Non-Parametric Approach”, Law and Economics,<br />

0509004, Econ WPA.<br />

Monshipouri, M., and Samuel, A., 1995, “Development and Democracy in Pakistan:<br />

Tenuous or Plausible Nexus?” Asian Survey, Vol. 35, No: 11, 973–89.<br />

Muller, E. N., 1995, “Economic Determinants of Democracy”, American Sociological<br />

Review, Vol. 60, No: 6, 966–82.<br />

Neubauer, D. E., 1967, “Some Conditions of Democracy”. The American Political<br />

Science Review, Vol. 6, No 4, <strong>10</strong>02–9.<br />

O’Donnell, Guillermo, 1973, Modernization and Bureaucratic Authoritarianism:<br />

Studies in South American Politics, Berkeley: Institute of International Studies,<br />

University of California.<br />

Peck, S. M., 1962, “Ideology and ‘Political Sociology’: The Conservative Bias of<br />

Lipset’s ‘Political Man’”, The American Catholic Sociological Review, Vol. 23, No.<br />

2, 128-155.<br />

Przeworski, A. and Limongi, F. 1993, “Political Regimes and Economic Growth”,<br />

Journal of Economic Perspectives, Vol. 7, No. 3, 51-69.<br />

Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, 1996, “What Makes<br />

Democracy Endure?” Journal of Democracy, Vol. 7, No. 1, 39-55.<br />

Przeworski, A. and Limongi, F. 1997, “Modernization: Theories and Facts”, World<br />

Politics, Vol. 49, No. 2, 155-83.<br />

Przeworski, A., M. Alvarez, J. A. Cheibub, and F. Limongi, <strong>20</strong>00, Democracy and<br />

Development, New York: Cambridge University Press.<br />

Ray S., and I.A. Ray, <strong>20</strong>11, “Regional Analysis on the Relationship between<br />

Economic Growth and Democracy: Evidence from India”, Afro Asian Journal of<br />

Social Sciences, Vol. 2, No. 2.3.<br />

Reenock C., M. Bernhard, and D. Sobek, <strong>20</strong>07, “Regressive Socioeconomic<br />

Distribution and Democratic Survival”, International Studies Quarterly, Vol. 51,<br />

677-999.<br />

Robert, J. and R. Miller, 1996, “A Renaissance of Political Culture?”, American<br />

Journal of Political Science, 40:632-59.<br />

Robinson J.A., <strong>20</strong>06, “Economic Development and Democracy”, Annual Review of<br />

Political Science, Vol. 9, 503-527.<br />

Schmitter, P.C., and Karl T. L., 1991, “What democracy is…and is not”, Journal of<br />

Demoracy, Vol. 2, 75-88.<br />

154


Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Treisman, Daniel, <strong>20</strong>11, “Income, Democracy, and the Cunning of Reason”, NBER<br />

Working Paper, No: 17132.<br />

Uysal D., M.C. Özşahin, and Ş. Özşahin, <strong>20</strong><strong>10</strong>, “Co-Integration Analysis of Economic<br />

Development and Democracy: The Case of Turkey”, Current Research Journal of<br />

Economic Theory, Vol. 2, No. 3, <strong>10</strong>2-111.<br />

Weber Max, 1930, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, London:<br />

Allen&Unwin.<br />

http://www.indexmundi.com/turkey/gdp_real_growth_rate.html<br />

www.tuik.gov.tr<br />

http://www.sida.se/Global/About%<strong>20</strong>Sida/S%C3%A5%<strong>20</strong>arbetar%<strong>20</strong>vi/EIU_<br />

Democracy_Index_Dec<strong>20</strong>11.<strong>pdf</strong>, (June 16, <strong>20</strong>12).<br />

155


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 157-180, <strong>20</strong>12<br />

The Likely Economic Effects of Turkish<br />

Membership on the European Union (EU): A<br />

Short Term Analysis<br />

Adnan ÇİMEN* & Sadık YILDIRIM**<br />

Abstract<br />

In order to become a member of the European Union, Turkey has been in<br />

serious efforts for half a century. Turkey’s efforts started with the application<br />

to the European Economic Community on September 11, 1959.<br />

In later years, even with several ups and downs, Turkey has been still<br />

desirous to become a member of the Union.<br />

At the end of long discussionswith the European Union, Turkey began<br />

negotiations for full the membership on October 6, <strong>20</strong>04, under 35 different<br />

titles. Turkey, first time in its half a century history with the EU,<br />

became so much closer to the full membership. However, events in subsequent<br />

years did not continue as expected, many titles could not be<br />

opened, and many of them in negotiations became the points of obstruction.<br />

This situation is due to two main reasons: One is because of new<br />

challenges of enlargement, and the other is because of Turkey’s special<br />

status.<br />

Perhaps the most important outstanding issues in talks put a negative<br />

impact of Turkey’s membership to the European Union. The EU member<br />

countries argue that Turkey is far behind the Union in terms of economic<br />

and social standards and thus full membership would lead large costs to<br />

the Union. According to those who share above view, without Turkey’s<br />

progress in economic and social standards, the EU will be under serous<br />

load of immigration, new budgetary costs, regional aids and agricultural<br />

funds. On the other hand, those who are optimistic about full membership<br />

consider that Turkey with its young and dynamic population and<br />

ever-growing and vibrant economic progress can positively contribute<br />

to the EU. At best, since both Turkey and the EU are changing constantly,<br />

the possible consequences of membership of Turkey which could<br />

take <strong>10</strong>-15 years are very difficult to predict in advance.<br />

According to this study, in contrast to those who have negative view<br />

of Turkey’s membership, the costs that the EU would bear is not that<br />

much as they consider. The costs that would persist in the first years<br />

of membership might be compensated with following positive economic<br />

and social developments in Turkey.<br />

Keywords. Turkey, European Union, Full Membership, Economic Effect<br />

* Dr., Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, adnancimen@gmail.com<br />

** Ziraat Bankası Ekonomi Uzmanı<br />

157


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

INTRODUCTION<br />

The relationship between Turkey and the European Union (EU) started<br />

with Turkey’s appeal to the European Economic Community (EEC) in<br />

1959, nearly half a century ago. After accepting Turkey’s application on<br />

September 11, 1959, the EEC suggested a Partnership Agreement, until the<br />

performance of Turkey’s economic, political and social infrastructure improved<br />

sufficiently to satisfy the requirements of membership. Four years<br />

later in 1963 the Ankara Agreement was signed, aiming at bringing Turkey<br />

into a Customs Union with the EEC and at eventually the full membership.<br />

In 1996 Turkey joined the Customs Union. At the 1999 Helsinki Summit,<br />

the EU Commission stressed that there were some positive developments<br />

in terms of the Copenhagen criteria. Thus, Turkey’s candidature for<br />

EU membership was officially underway, and on October 6, <strong>20</strong>04 the EU<br />

commission decided to start negotiations with Turkey. In the same year<br />

the vast majority of the EU Parliament accepted full membership negotiations<br />

with Turkey. One year later the negotiation process started under the<br />

35 titles. According to the process from <strong>20</strong>05 to the end of <strong>20</strong>09, just one<br />

chapter was provisionally closed (Chapter: 25, science and research), 11<br />

chapters were opened, 8 chapters were suspended and 15 chapters have<br />

not yet been opened 1 . In this article the likely economic impact of Turkish<br />

membership of the EU will be analysed. In the first section the theoretical<br />

framework of enlargement will be examined, with a brief historical background,<br />

and the issues of “deepening” and “widening” will be discussed.<br />

Then the advantages and disadvantages (costs and benefits) of the enlargement<br />

will be comparatively evaluated.<br />

In the second section, the likely economic effects on the EU in the event<br />

of the accession of Turkey will be assessed. In the same way both the<br />

possible positive and negative effects of Turkey’s membership on EU’s economy<br />

will be examined via an overall assessment.<br />

1. A BRIEF HISTORY OF EU ENLARGEMENT<br />

The history of the EU started with the Treaties of Paris (1951), establishing<br />

the European Coal and Steel Community (ECSC). Then the Treaty of<br />

Rome, establishing the European Economic Community (EEC) and EURA-<br />

TOM, was signed by six founding members: Belgium, France, Germany,<br />

Italy, Luxembourg and the Netherlands in 1957.<br />

1 ZEI EU-Turkey-Monitor Vol. 5 No. 3, <strong>20</strong>09, p.7, Available from: http://www.zei.de/zei_<br />

english/publikation/publ_turkey_monitor.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

158


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

The founding members implemented an ambitious economic integration<br />

programme and experienced high economic growth rates during the<br />

1960s. Especially, the West Germany fulfilled a rapid economic recovery<br />

like an “economic miracle” and the other members of the EEC benefited<br />

from their dynamic economies 2<br />

At the beginning, the United Kingdom (UK) refused to participate in<br />

the EEC because of the Commonwealth, customs union and concerns about<br />

the sovereignty of national states. The rapid economic growth in the<br />

EEC encouraged the UK to start negotiations on accession to the EEC in<br />

1961. The UK’s demand was vetoed by the French leader, Charles De Gaulle<br />

two years later.<br />

The “Europe of Nine” was born in 1973. The UK, Denmark, and Ireland<br />

joined the Norwegian people in voting against entering the EEC. During<br />

this period the “idea of deepening or widening” and the role of Franco-<br />

German “tandem” came onto the political agenda 3 The debates generally<br />

focused on the widening versus deepening controversy 4 .<br />

Olli Rehn points out that the argument of “widening versus deepening”,<br />

is a false dichotomy. The reason is “the EU has always pursued these<br />

two objectives in parallel, and never was the one an obstacle for the other.”<br />

According to him the two Southern enlargements of the 1980s to Greece<br />

(in 1981), Portugal and Spain (in 1986) coincided with the adoption of the<br />

Single European Act, which helped to create the Single Market as well as a<br />

strong social cohesion policy with the structural funds 5 .<br />

After the collapse of the Berlin Wall and the end of the Cold War, the<br />

fourth enlargement came in 1995 and brought Austria, Sweden and Finland<br />

into the EU. The most challenging enlargement was in <strong>20</strong>04. The new<br />

ten members, include three former Soviet Union republics (Estonia, Latvia<br />

and Lithuania), four former satellites of the Soviet Union (Poland, the<br />

Czech Republic, Hungary and Slovakia), one former Yugoslav Republic<br />

(Slovenia) and two Mediterranean islands (Cyprus and Malta) joined the<br />

2 Mcdonald Frank, “The Origins and Development of the European Union”, in Frank<br />

Mcdonald and Stephen Dearden (edt.), “European Economic Integration”, Third Edition,<br />

Financial Times Prentice Hall, 1999, p. 8-9.<br />

3 Faber Anne “Theoretical Approaches to EU Deepening and Widening a Multi-disiplinary<br />

Overwiew and Some Tentative (Hypo)Theses”, Paper on the Redefinition of Concept<br />

on EU Depening and Widening” , EU-Consent Deverable, 9, <strong>20</strong>06, p.3. Available<br />

from:http://www.eu-consent.net/library/brx06<strong>10</strong>12/WP%<strong>20</strong>II%<strong>20</strong>III%<strong>20</strong>Paperredefiningconcepts.<strong>pdf</strong><br />

[Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

4 Mcdonald, Ibid, p.13.<br />

5 Rehn Olli,“Deepening and widening: the false dichotomy”, Public Lecture at the Hellenic<br />

Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP), Athens, 9 March <strong>20</strong>06<br />

159


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

EU. The most recent enlargement was on 1 January <strong>20</strong>07. The two more<br />

former satellites of Soviet Union (Romania and Bulgaria) become membership<br />

of EU.<br />

The enlargement process did not end with the membership of Romania<br />

and Bulgaria in <strong>20</strong>07. The process is still continuing. On one hand the<br />

negotiations between EU and officially candidate countries Croatia, Turkey<br />

and the Former Yugoslav Republic of Macedonia are continuing. On<br />

the other hand the EU is waiting for applications from potential candidate<br />

countries include Albania, Bosnia and Herzegovina, Montenegro, Serbia,<br />

and Kosovo 6 .<br />

2. ADVANTAGES AND DISADVANTAGES OF ENLARGEMENT<br />

In this chapter it will be analyses essential character of enlargement, advantages<br />

or benefits of enlargement and disadvantages or cost of enlargement.<br />

2.1. Essential Characters of Enlargement<br />

Before analysing advantages and disadvantages or (benefit and cost) of enlargement,<br />

it is necessary to understand essential characteristics of “widening”<br />

and “deepening” process. According to Faber 7 , while “deepening”<br />

is defined as a process of gradual and formal vertical institutionalization,<br />

“widening” is defined as a process of gradual and formal horizontal institutionalization.<br />

She also states that since there have been no sufficient<br />

systematic approaches to widening and deepening at the beginning of the<br />

EC/EU until now, “scholarship is far from developing a comprehensive<br />

theory to enable us to understand the all-embracing nature and impact of<br />

EU enlargement” 8 .<br />

Faber sets out six tentative, both inductive and deductive theses on<br />

systematic effect and characteristics of enlargement. These are as follows;<br />

enlargements do not cause a “big bang” in the integration process, but<br />

strengthen existing dynamics, characteristics and projects within the EU<br />

in a path-dependent manner; the effects of enlargement are co-determined<br />

6 Emmanouilidis Janis, A. Woźniak Bolesław, Świeboda Paweł “European Union Enlargement<br />

–Can it be a Win-Win situation?”, A report from demos EUROPA – The Centre for<br />

European Strategy, <strong>20</strong>06, p.4<br />

7 Faber , Ibid, 2.<br />

8 Faber, Ibid, p.6.<br />

160


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

by the timing of accession of new members; enlargement privileges economic<br />

integration projects over political ones; enlargement changes the<br />

balance of power between institutional actors and stresses the role and importance<br />

of a common and uniform legal framework for smooth continuation<br />

of the integration process; and finally enlargement led to the creation<br />

of the European Union 9 .<br />

The official EU document describes the enlargement as a “…one of the<br />

EU’s most powerful policy tools. It serves the EU’s strategic interests in stability,<br />

security, and conflict prevention. It has helped to increase prosperity and growth<br />

opportunities and to secure vital transport and energy routes” <strong>10</strong> With the enlargement<br />

process EU has to extend peace, stability and prosperity. The<br />

effect of the EU has helped to transform Central and Eastern Europe into<br />

modern, well-functioning democracies with market economies 11 From this<br />

point of view enlargement is not only a project with a world political dimension<br />

(peace in Europe, unification of East and West, EU transformed<br />

into a world power), but it will have far-reaching economic implications<br />

as well 12 . Accession to the EU requires applicants to meet the Copenhagen<br />

Criteria (known also as enlargement conditions set out in 1993) that set<br />

broad political, economic and administrative requirements 13<br />

Although some claim that it is difficult to estimate the impact of enlargement,<br />

especially given the distribution of effects between the current<br />

members and the accession countries 14 , the EU uses some economic<br />

models to estimate the impact of enlargement 15 ,Baldwin et al., use “the<br />

simulation model” to estimate allocation and accumulation of effects of<br />

eastern enlargement, and found very positive effects on both EU and Eas-<br />

9 Faber, Ibid, p.<strong>10</strong>-12.<br />

<strong>10</strong> European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />

<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07,p.1.; European Union Commission<br />

(EUC), “Enlargement Strategy and Main Challenges <strong>20</strong>08-<strong>20</strong>09”, Brussels, 05/11/<strong>20</strong>08<br />

COM (<strong>20</strong>08), 674 final, <strong>20</strong>08, p.12.<br />

11 European Union Commission (EUC) “Attitudes towards European Union Enlargement”,<br />

Special Eurobarometer, 255, <strong>20</strong>06.<br />

12 Breuss Fritz ,“Benefits and Dangers of EU Enlargement”, Empirica, 29: 245–274, <strong>20</strong>02, p<br />

246. (http://fritz.breuss.wifo.ac.at/Empirica-29-<strong>20</strong>02.<strong>pdf</strong>, (retrieved, 16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

13 European Union Commission (EUC), “The Economic Impact of Enlargement”, Enlargement<br />

Papers, No. 4, Directorate General for Economic and Financial Affairs, European<br />

Commission, Brussels, June, <strong>20</strong>01,p.5; European Union Commission (EUC) , “Conditions<br />

for Enlargement”, <strong>20</strong>09. Available from: http://ec.europa.eu/enlargement/the-policy/<br />

conditions-for-enlargement/index_en.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

14 Zuleeg Fabian “Benefits and Threats of EU Enlargement for Scotland”, Discussion Paper<br />

Series, Scottish Executive Economist Group, <strong>20</strong>02,p.13. Available from: http://www.scotland.gov.uk/library5/government/enlargement.<strong>pdf</strong><br />

[Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

15 European Union Commission (EUC),<strong>20</strong>01, Ibid, p.65-68.<br />

161


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

tern countries 16 . In the same way, Lejour et al., use the WorldScan Model to<br />

estimate the possible economic impact of Turkey’s accession on the EU and<br />

found negative effects for the EU 17 , but positive ones for Turkey. Dupuch et<br />

al., also estimate the impact of enlargement. They state that the overall effects<br />

of deeper integration on the national economies are more ambiguous<br />

and depend on regional characteristics 18 . Müftüler-Bac (<strong>20</strong>08: <strong>20</strong>9) assesses<br />

the impact of Turkey’s accession according to “utility-based explanations”<br />

(these are impacts on European security; impacts on the EU institutions;<br />

and impacts on the EU budget and economy), the norm and identity based<br />

explanation 19 .<br />

2.2 Advantages or Benefits of Enlargement<br />

Since the beginning, the “enlargement” has been accepted as “a success<br />

story for the European Union and Europe”. The European Council concluded<br />

that in <strong>20</strong>06, enlargement, “has helped to overcome the division of Europe and<br />

contributed to peace and stability throughout the continent. It has inspired reforms<br />

and has consolidated common principles of liberty, democracy, respect for<br />

human rights and fundamental freedoms and the rule of law as well as the market<br />

economy” <strong>20</strong><br />

The “Biz/ed share” which is an exciting new platform for business<br />

educators and students summaries the advantages of enlargement as follows;<br />

it is accepted that enlargement will generate economic growth in<br />

both “old” and “new” member states; Membership of the EU will bring<br />

with it political stability to the new democracies of member states; Enlargement<br />

has brought the population. Hence it gives more weight in international<br />

negotiations such as trade policy; Companies in existing Member<br />

States will have more confidence with those in the new Member States;<br />

Membership of the EU and the euro will increase the amount of Foreign<br />

16 Baldwin Richard, Francois Joseph F and Portes Richard “EU Enlargement Small Costs<br />

for the West Big Gains for the East”, Economic Policy, 1997,p.137, Available from: http://<br />

faculty.london.edu/rportes/Bfp.<strong>pdf</strong> [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

17 Lejour, A.M., Mooij R.A. de and Capel C.H. “Assessing the economic implications of<br />

Turkish accession to the EU”, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy Analysis CPB<br />

Document, No: 56,p. 40, <strong>20</strong>04,. www.cpb.nl [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

18 Dupuch Sébastien, Jennequin Hugues Mouhoud El Mouhoub,EU Enlargement: What<br />

Does It Change For The European Economic Geography?, Special issue/March <strong>20</strong>04,<br />

p.12<br />

19 Muftuler-Bac¸Meltem, Turkey’s Accession to the European Union: The Impact of the<br />

EU’s Internal Dynamics”, International Studies Perspectives, 9; <strong>20</strong>08.”, p .<strong>20</strong>9.<br />

<strong>20</strong> European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />

<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07,p.3.<br />

162


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

Direct Investment in the New Member States; The regional aid which attempts<br />

to redistribute funds from the wealthier regions of the EU to the<br />

poorer ones 21 .<br />

A report prepared by the EU Commission summarized the potential<br />

effects of enlargement on the new and the old member states. This report<br />

proves that enlargement was expected to be beneficial for all member states,<br />

but especially so for the acceding member states. Enlargement provides<br />

intensified commercial links, strong foreign direct investment flows,<br />

lower risk premiums, greater efficiency as a result of adopting market<br />

mechanisms, macroeconomic stability and structural reforms 22 .<br />

Tupy states that exchange of knowledge, technology, and new ideas<br />

will become easier due to enlargement. He also emphasizes that “foreign<br />

competition will improve business transparency and corporate accountability.<br />

Access to the common market will improve the attractiveness of the CEECs as<br />

a destination for foreign investment. Economies of scale will drive down prices<br />

and transaction costs. Productivity of capital and labour will increase. Consumer<br />

goods will become cheaper, better in quality and more diverse” 23 .<br />

2.3. Disadvantages or Costs of Enlargement<br />

Despite many benefits or advantages of enlargement the eurosceptics point<br />

out the disadvantages of enlargement. The “hard euroscepticism” implies<br />

an outright rejection of the entire project of European political and economic<br />

integration, and opposition to one’s country joining or remaining a<br />

member of the EU. “Soft euroscepticism”, by contrast, involves contingent<br />

or qualified opposition to European integration 24<br />

While the EU maintains that the enlargement door remains open for<br />

new members, “enlargement fatigue” has become a serious issue in Europe<br />

and some experts believe that EU enlargement may be reaching its<br />

limits 25 . According to eurosceptics, last two eastern enlargements in <strong>20</strong>04<br />

21 Biz/ed ,The European Union, EU Enlargement, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Available from: http://www.bized.<br />

co.uk/learn/economics/international/eu/notes/euindex.htm [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

22 European Union Commission (EUC), <strong>20</strong>09, p.31.<br />

23 Tupy Marian L., “EU Enlargement Costs, Benefits, and Strategies for Central and Eastern<br />

European Countries, Policy Analysis, No. 489, <strong>20</strong>03, p.2.<br />

24 Taggart, P. and Szczerbiak, A., “Contemporary Euroscepticism In The Party Systems Of<br />

The European Union Candidate States Of Central and Eastern Europe”, European Journal<br />

of Political Research, 43, <strong>20</strong>04, p.3-4.<br />

25 Archick Kristin,“European Union Enlargement“, CRS Report for Congress, Order Code<br />

RS21344, <strong>20</strong>08, Available from: http://www.usembassy.it/<strong>pdf</strong>/other/RS21344.<strong>pdf</strong> , [Accessed<br />

02 May <strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

163


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

and <strong>20</strong>07 the European Union expanded from 15 to 27 member states. Bulgaria<br />

and Romania can hardly be counted as success stories at this point,<br />

but more serious is the change of atmosphere. After this enlargement the<br />

EU has become ever more like an “intergovernmental bazaar”, instead of<br />

a political union 26 .<br />

The Biz/ed platform summarizes the negative consequences of enlargement<br />

as follows 27 ;<br />

• Migration. The most important negative consequence of enlargement<br />

for old members is migration. Enlargement could produce<br />

high levels of migration as workers move from the new member<br />

states where unemployment is high to those old member states<br />

where it is low.<br />

• Common Agricultural Policy; after membership the Common Agricultural<br />

Policy will be extended to the new member states. The<br />

CAP includes measures such as subsidies and income guarantee<br />

schemes for farmers. Former members have to undertake new<br />

costs in this case.<br />

• Regional Aid. The disparity in GDP per capita between the old<br />

member and the new members increases due to enlargement. This<br />

situation affects EU in two ways: firstly, old member states may<br />

need to contribute more as the demand for regional aid increases,<br />

and secondly, old member states currently receiving regional aid<br />

such as Spain and Greece find their aid reduced as money is channelled<br />

elsewhere.<br />

• EU Standards and Systems. The new member states affect standards<br />

and system of the EU. To bring the public services up to<br />

standard will mean increased taxation for many citizens of the<br />

New Member States.<br />

Because of enlargement fatigue and euroscepticism, the support for<br />

the EU has decreased day by day. For instance, according to one survey 28<br />

a relative majority of the EU population (45%) is basically in favour of EU<br />

enlargement. While this ratio support is high in <strong>10</strong> new members (nearly<br />

70%), German (66%), Luxembourgian (65%), French (62%), Austrian (61%)<br />

and Finnish (60%) interviewees disapprove of EU enlargement in particular.<br />

But, after <strong>20</strong>08 economic crises the public opinion of the EU member<br />

states might be changed positively.<br />

26 Ralf Grahn, “EU: Enlargement Fatigue?” Grahnlaw, 1 April <strong>20</strong>09 http://grahnlaw.blogspot.com/<strong>20</strong>09/04/eu-enlargement-fatigue.html.<br />

(<br />

27 Biz/ed, Ibid, <strong>20</strong><strong>10</strong>.<br />

28 European Union Commission (EUC), <strong>20</strong>06, p.3.<br />

164


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

3. MEMBERSHIP OF TURKEY<br />

Turkey’s candidacy announcement in <strong>20</strong>04 caused different reactions not<br />

only from the European Union but also from American public opinion<br />

and administration. While the U.S. Administration strongly supported<br />

Turkey’s membership for strategic reasons, Europe had mixed feelings.<br />

Some European newspapers and politicians criticized the decision of the<br />

European Council harshly and some European politicians disagreed with<br />

the decision taken in Helsinki and Brussels 29 .Generally because of her<br />

poor, populous and often unstable situation, many West Europeans fear<br />

that the accession of Turkey will harm the EU economy 30 .<br />

The impact of the full membership of Turkey on the European economy<br />

depends on when it will take place. Although some writers predict<br />

that Turkey will join in <strong>20</strong>15 31 or in 15 years from <strong>20</strong>05 but actually nobody<br />

knows when it will happen. It is obvious that the future economic and<br />

political development of both the EU and Turkey are highly uncertain by<br />

nature, and any prospective assessments of their respective situation in 15<br />

years time is largely speculative 32 .<br />

By that time, both the EU and Turkey will be changed considerably.<br />

Therefore, prospective assessments based on current data will not have<br />

any scientific value. Thus, this study examines the short term economic<br />

impact of membership of Turkey on the EU economy according to short<br />

term period.<br />

Another important point is because of its size, culture, religion, low<br />

GDP per capita and geostrategic location; the Turkish case can hardly be<br />

compared with any other the EU candidate 33 Therefore it is not a priori<br />

clear, that the accession of Turkey will yield similar effects as is predicted<br />

by studies for Central and Eastern Europe 34 . Latest success of Turkish<br />

economic growth shows that Turkey might bring more benefits to the EU<br />

than cost.<br />

29 Yılmaz Bahri, “The Relations of Turkey with the European Union: Candidate Forever?”<br />

Center for European Studies Working Paper Series: 167, <strong>20</strong>08, p.14. Available from:<br />

http://www.ces.fas.harvard.edu/publications/docs/<strong>pdf</strong>s/CES_167.<strong>pdf</strong>.<br />

30 Barysch Katinka, “The Economics of Turkish Accession” Centre for European Reform,<br />

<strong>20</strong>05,p. 1. Available from: http:// www.cer.org.uk [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>] ; Yılmaz, <strong>20</strong>08,<br />

İbid, p.115-116.<br />

31 Hughes Kirsty, “Turkey and the European Union: Just another Enlargement? Exploring<br />

the Implications of Turkish Accession”, European Policy Summit of 17 Standard&Poor’s,<br />

June <strong>20</strong>04, , p2, Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid, p.8.<br />

32 European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />

June <strong>20</strong>05.p.1.<br />

33 Emmanouilidis, <strong>20</strong>06, Ibid.p. 6.<br />

34 Lejour, et al, İbid, p. <strong>20</strong>04<br />

165


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

3.1 The Possible Positive Effects of Turkey’s Membership on The<br />

EU’s Economy<br />

Even if according to Open Society Fondation Turkey is accepted as the<br />

second most important strategic partner to the EU after the United States 35 ,<br />

and an important candidate, both because of its geographical location, and<br />

its large population 36 , membership of Turkey has been a controversial issue<br />

for a long time. There is a strong argument for the positive effects of<br />

Turkey membership; nevertheless Turkish scepticism increases.<br />

One strong argument about the positive economic effect of Turkey’s<br />

membership is that Turkey has a cheap, abundant and reliable flow of raw<br />

material, sources of energy, a trained and cheap workforce, and access opportunity<br />

to markets. Turkey is not only the source of some material which<br />

is essential for the economy but Turkey is a very important energy corridor<br />

for the European Union. The Baku-Ceyhan oil pipeline is expected to<br />

be completed within the next few years, and will bring Azerbaijani oil to<br />

Turkey’s Mediterranean coast via Georgia. Again, Central Asian countries<br />

plan to carry their oil and natural gas reserves to Europe through Turkey 37 .<br />

Most economists think that Turkey and the EU would gain more from<br />

freeing up trade in services than from further integrating their goods markets.<br />

Turkey has been a member of the Customs Union since 1995 and<br />

already carries out more than half of its trade with the EU 38 . At the same<br />

time, Turkey like the ten new member states, does offer some market opportunities<br />

for EU trade and for foreign direct investment because of her<br />

growth potential. 39<br />

According to Yılmaz “It is often forgotten that Turkey’s political integration<br />

into the EU demands a sustainable and stable economic development in the<br />

first place – in the spirit of Jean Monnet’s concept of political integration through<br />

economic integration”. He also point out that, until now Turkey is the only<br />

country that joined the Customs Union without being a full member of the<br />

EU. The considerable costs of membership of the Custom’s Union were<br />

shouldered without substantial financial assistance from Brussels 40 .<br />

35 Open Society Foundation,“The Cost of No EU-Turkey: four views”, Published by Open<br />

Society Foundation May <strong>20</strong>09, Istanbul<br />

36 Mooij Ruud de & Tang Paul, <strong>20</strong>03.,Ibid, p.47; Emmanouilidis et al., <strong>20</strong>06, Ibid, p. 6.<br />

37 Laciner Sedat, “Turkey’s EU Membership’s Possible Impact on EU’s External Economic<br />

Relations”, <strong>20</strong>05, Available from: http://www.turkishweekly.net/ [Accessed: 03.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

38 Barysch <strong>20</strong>05, Ibid.p 5.<br />

39 Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid.p.<strong>10</strong>.<br />

40 Yılmaz, <strong>20</strong>08, Ibid, p.22.<br />

166


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

During the accession process, Turkey liberalized and privatized many<br />

public services and investment. This means a very important investment<br />

potential that remains to be tapped by European firms. In the same way,<br />

the fact that the privatisation process is functioning but not yet completed<br />

offers a favourable environment for the increase in foreign direct investment.<br />

With the completion of legislative measures and the creation of the<br />

necessary infrastructure and with Turkey’s accession to the EU, investment<br />

opportunities in Turkey would increase considerably 41 .<br />

There is a strong argument that Turkey is comparatively low economic<br />

power 42 But its economy is significantly more dynamic than that of the<br />

present EU members 43 . According to Barysch (<strong>20</strong>05:1), population composition<br />

with an increasing proportion in working age is a clear advantage<br />

of Turkey. In addition, underemployment of labour, above all in the rural<br />

areas and among women, can be transformed on a large scale into higher<br />

productivity activities in industry and services 44 .<br />

Another positive contribution of Turkey’s membership is consolidating<br />

international relations and global economy. Yılmaz claims that “with<br />

Turkey as a member, the EU would be closer to the region in which Turkey has<br />

already indisputable geostrategic importance. This would help Brussels to establish<br />

political and economic bonds that would bring it strategic advantage not only<br />

with the countries of the Middle East and Eastern Mediterranean region, but also<br />

Russia, the South Caucasus, and Central Asia. The economic argument is that<br />

Turkey is one of the new emerging markets with a very high economic growth<br />

rate” 45 .<br />

Social, political and economic developments in neighbouring countries<br />

show the concrete importance of Turkey’s strategic location. With help<br />

of Turkey, change of regimes in neighbouring countries would have positive<br />

effects for all EU members.<br />

41 State Planning Organisation (SPO) The Likely Effects of Turkey’s Membership Upon<br />

the EU., State Planning Organisation, <strong>20</strong>04, Available from: www.dpt.gov.tr/DocObjects/<br />

Download/2987/olasi-i.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

42 Quaisser Wolfgang, Wood Steve, “EU Member Turkey? Preconditions, Consequences<br />

and Integration Alternatives”, FOROST Arbeitspapier Nr. 25, <strong>20</strong>04, p.<strong>10</strong><br />

43 Belke Ansgar, “Turkey in Transition to EU Membership: Pros and Cons of Integrating a<br />

Dynamic Economy”, Perceptions, Spring, <strong>20</strong>05. P.60<br />

44 Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid.p.1),<br />

45 Yılmaz , <strong>20</strong>08, Ibid.p17.<br />

167


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

3.1.1. The EU’s and Economies of Scale<br />

Economies of scale give big companies in EU to access to a larger market<br />

by allowing them to operate with greater geographical access. Thus,<br />

the increase in the efficiency of production as the number of goods being<br />

produced increases. Member states that achieve economies of scale lower<br />

the average cost per unit through increased production since fixed costs<br />

are shared over an increased number of goods. Economies of scale for EU<br />

companies can be explained under following subtitles:<br />

a) Acquiring new technology: By having various countries with unique<br />

technologies, a large EU can maintain or develop a competitive edge<br />

and lower average costs.<br />

b) Improved market reach and industry visibility – Accession may<br />

expand marketing and make distribution easier, giving member states<br />

new trade opportunities. Also, it may improve standing in the investment<br />

community: The bigger often have an easier time raising capital than the<br />

smaller ones.<br />

c) Costly inputs: Some inputs, such as R&D, advertising, managerial<br />

expertise and skilled labour are expensive, but because of the possibility of<br />

increased efficiency with such inputs in member states, they can lead to a<br />

decrease in the average cost of production and selling.<br />

d) Techniques and Organizational inputs: With a larger scale of production,<br />

member states companies may also apply better organizational<br />

skills to their resources, such as a clear-cut chain of command, while improving<br />

their techniques for production and distribution. Using the similar<br />

production techniques and organizational experiences in Union would<br />

make every member states’ companies better off.<br />

3.2.1. Food Safety -Security and the EU<br />

The food safety rules would serve as a model in designing process of<br />

Turkey’s food control policy. Thus, consumers in the EU and Turkey would<br />

benefit from healthy, hygienically, quality and safety foods. The food<br />

safety projects supported by the EU show also the government’s will adopt<br />

the EU perspectives in this field 46 .<br />

46 Güder Gökhan (<strong>20</strong>06). “Avrupa Birliği Gıda güvenliği Politikası ve üyelik sürecinde<br />

Türkiye’ye Yansımaları”, Available at http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/guderg/gida.<strong>pdf</strong> [Accessed:<br />

06.04.<strong>20</strong>11].<br />

168


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

The EU makes legislation in the form of directives and regulations,<br />

many of which are mandatory for member states and which therefore<br />

must be incorporated into individual countries’ national legislation.<br />

The European Food Safety Authority (EFSA) is an agency of the European<br />

Union that provides independent scientific advice and communication<br />

on existing and emerging risks associated with the food chain, created<br />

by European Regulation 47 .<br />

With secure agriculture and food policies over the past years, global<br />

food production has grown rapidly to manage population growth. In order<br />

to eliminate hunger, efforts are required to accelerate agricultural production<br />

in developing countries. As heads of state and government gather<br />

in Rome for the World Food Summit, they look with satisfaction on the<br />

progress that has been made in food production and security, and with<br />

dismay on the prospect that future progress will be slow and uneven. Over<br />

the past few years, world grain stocks have dwindled to dangerously low<br />

levels, highlighting the fragility of food supplies in the world (FAO, World<br />

Food Summit 13-17 November 1996). For mentioned reasons, every cent<br />

that subsidize Turkish agricultural sector would be agricultural investment<br />

for EU’s future food security.<br />

3.1.3. EU Leads Higher Democratic Standards<br />

One of the EU’s important impact is the creation of the high democratic<br />

standards for member states. As studies show, there exists high correlation<br />

of democracy and economic-social development. In relations with developing<br />

countries, the EU puts emphasis on democratic standards when it<br />

comes to development aid.<br />

Membership in the EU can enhance the pace of Turkey’s on-going transition<br />

from a less to a more market-oriented one. In light of this view, we<br />

can expect that Turkey’s full membership in the EU is in the interest of<br />

both the EU members and Turkey. Turkey’s transition to the market will<br />

mean that it offers a substantial market for the other EU member states<br />

and consolidation of a stable and liberal democracy in Turkey that serves<br />

as a highly visible model for the Islamic world. Thus, also it will enhance<br />

the security of Europe 48<br />

47 European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />

June <strong>20</strong>05.<br />

48 Yalçın Demet , “The Impact of the European Union on Democracy in Turkey and its<br />

Implications for the Region”, The Brookings Institution Publication, <strong>20</strong>06.<br />

169


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

A lot depends, however, on the speed of Turkey’s transition to a more<br />

market-oriented economy and the rule of law. The longer the process the<br />

greater the risks are for both Turkey and the EU. Settlement of issues regarding<br />

the expansion of market economic development in Turkey include<br />

economic aid, adjustment of labour and financial markets, agricultural<br />

subsidies and adjustment to the EU’s Common Agricultural Policy<br />

and plans for the free movement of labour and capital. If these policies<br />

for market development in Turkey are postponed and neglected, however,<br />

Turkey’s democracy will continue to be prone to extremist politics,<br />

the strong military influence, and instability. It is, thus, in the interests of<br />

both the EU member states and Turkey to seek transition to a full market<br />

economy 49 .Spillover effect of a country with high social, democratic and<br />

economic values will benefit not only every members of the Union, but<br />

also everyone in the world.<br />

3.1. The Possible Negative Effects of Turkey’s Membership on the EU’s<br />

Economy<br />

Turkey membership to the UE has been a subject for speculation for a long<br />

time. The Chairman of the European Convention Giscard d’Estaing expressed<br />

the clear opinion that “Turkey has a different culture, a different approach,<br />

a different way of life” and “its capital is not in Europe, 95% of its population<br />

is outside Europe” 50 .<br />

There are many arguments which are against Turkish membership<br />

from an economic point of view. Yılmaz summarises most of them as follow;<br />

Turkey is different from many points of view (religion, culture etc.);<br />

geographically Turkey does not belong to Europe; Turkey’s membership<br />

could open the door to other countries such as Ukraine, Russia and some<br />

African countries; although Turkey is one of the economically poorest countries,<br />

after membership it will become the biggest member state; membership<br />

of Turkey will induce a wave of labour movement from Turkey to<br />

EU countries ; low per capita level of Turkey will impose costs on the rest<br />

of the EU 51 .<br />

In his study Harry Falm suggests that the important economic effects<br />

of Turkey’s accession to the EU should be related to its size, per capita income,<br />

and dependence on agriculture. According to Falm for the EU, these<br />

49 Yalçın, <strong>20</strong>06, Ibid.<br />

50 Cited in Mooij and Paul <strong>20</strong>03, Ibid, p. 48<br />

51 Yılmaz, <strong>20</strong>08, Ibid, p.15-16.<br />

170


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

three factors combine to create a huge immigration potential if migration<br />

is let free. Moreover, these factors indicate that Turkey may become the<br />

largest recipient of transfers from the EU budget, at least under the present<br />

rules and policies 52 .<br />

3.2.1. Migration<br />

Some predict that if Turkey joins the Union in <strong>20</strong>15 it will have a population<br />

of 82.1 million, slightly smaller than that of Germany at 82.4 million,<br />

both accounting for just over 14% of the EU28 population 53 . The removal<br />

of barriers to the free movement of labour in the long-term would most<br />

likely lead to some additional migration from Turkey to the EU. As a result<br />

EU producers will seize the opportunity to import cheap workers from<br />

Turkey 54 . This situation will negatively affect the EU’s labour market.<br />

There are many figures about the numbers of people who might migrate<br />

to the EU after accession. The EU Commision and Hughes estimate<br />

a long run eventual stock of migrants about 2.9 million 55 Quaisser and<br />

Wood estimate 4.4 million 56 , Lejour et al. estimate 2.7 million 57 , Flam estimates<br />

3.5 million by <strong>20</strong>30 58 .<br />

3.2.1.1. Assessing Economic Impact of Migration in EU<br />

There is a fear in the EU due to the possibility of large-scale migration from<br />

new low-income member countries after enlargement, but the experience<br />

of Spain and Portugal does not support it. For transitional period, there<br />

were seven years restrictions on migration and when it was lifted there<br />

were not much flows of migration. Similar arrangements have been agreed<br />

for the next enlargement. Therefore, the present EU member countries will<br />

have the right to restrict the flow of labour from Central and Eastern Europe<br />

for a period of up to seven years, but they have indicated their intention<br />

not to do so. Since receiving states gain economic benefits from immigra-<br />

52 Flam Harry, “Economic Effects Of Turkey’s Membership On The European Union” in<br />

Bernard M. Hoekman, Sübidey Togan (edt.),Turkey Economic Reform & Accession to the<br />

European Union, <strong>20</strong>05, p. 341.<br />

53 Hughes <strong>20</strong>04, Ibid, p.1.<br />

54 Lejour et al., <strong>20</strong>04, Ibid, p. 14<br />

55 EUC, <strong>20</strong>05, Ibid,p. 3; Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid,p. ii.<br />

56 Quaisser and Wood , <strong>20</strong>04, Ibid, p.47<br />

57 Lejour et al. <strong>20</strong>04, Ibid, p.11.<br />

58 Flam ,<strong>20</strong>05, Ibid, p.345.<br />

171


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

tion, in terms of labour shortages in skilled and unskilled workers, they<br />

have decided not to restrict labour movements 59 .<br />

According to the European Integration Consortium’s estimate of the<br />

numbers who would move to the current EU after the introduction of free<br />

movement of labour is 335,000, which is about 0.1% of the current EU population,<br />

rising slowly over the following 30 years to reach a peak of 1.1%<br />

of the population 60 .<br />

In context of EU ageing society; when fertility rate is low, life expectancy<br />

is high and the ratio of older people to the population of working age<br />

(dependency ratio) is high as well, increase in migration from Turkey and<br />

other new member states can compensate all of these obstacles.<br />

If the EU encourages economic growth and support employment policies<br />

in Turkey, and also considering the strong Turkish family relations<br />

culture and recent successful economic developments, then migration of<br />

labour from Turkey will likely be limited.<br />

As Kok mentioned there may also be effects on the demand for lowskilled<br />

labour as a result of changes in industrial location. The experience<br />

of NAFTA showed that the US firms have taken the advantage of the economic<br />

differential by moving the labour-intensive production to Mexico 61 .<br />

In similar manner some labour-intensive industries may benefit from<br />

Turkish young working population. Due to explanations in previous paragraph,<br />

we consider Turkey’s membership will not have much burden on<br />

EU. Also, it is worth to say that recent EU member states’ high budget deficit<br />

and high debt burden with high unemployment rate and low economic<br />

growth does not make migration attractive to member states.<br />

Even with the worst case, if migration of population takes place from<br />

Turkey to EU member states, new labour may have little depressing effect<br />

on wage rate, but on the other hand, economic benefit may be huge to EU.<br />

In Figure 1 and Figure 2, we consider the scenario of wage rate in both<br />

Turkey and EU. In figure 1, if Turkey become a part of EU, then supply of<br />

labour will be decreased and consequently, wage rate will be increased.<br />

Worker with new high income will have higher spending propensity in<br />

59 Kok Wim, Report to the European Commission, Enlarging the EU: Achievements and<br />

Challenges, March 26, <strong>20</strong>03<br />

60 T.Boeri and H. Brücker, The Impact of Eastern Enlargement on Employment and Labour<br />

Markets in the EU Member States, Final Report, European Integration Consortium, Berlin,<strong>20</strong>02.<br />

61 Kok, <strong>20</strong>03, Ibid.<br />

172


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

EU. On the other hand, depressing effect of new labour force on EU will<br />

show itself in decreased wage rate (Figure 2).<br />

Decreasing Decreasing impact impact of wage of wage rate with rate connection with connection of figure of 2 figure is shown 2 is in shown figure 3. This<br />

indicates figure low wage 3. This rate indicates and it is low impact wage on gross rate and domestic it is impact product. on Decline gross domestic in nominal wage<br />

rate (from product. W 0 to Decline W 1 ), due in to nominal increase wage in labour rate (from force, reflects W 0<br />

to Wits 1<br />

), impact due to on increase labour demand in in<br />

quadrant labour II. Increase force, reflects in labour its impact demand on (from labour L 0 to demand L 1 ) leads in to quadrant rise in production II. Increase and gross<br />

domestic in labour product demand (from Y(from 0 to Y 1 L) 0<br />

as to can L 1<br />

) be leads seen to from rise quadrant in production III. Since and new gross migration<br />

means domestic also new product demand (from for goods Y 0<br />

to and Y 1<br />

services ) as can in be EU, seen as from in quadrant IV, III. aggregate Since demand<br />

curve new shifts migration from left means to wright also (Dnew 0 to Ddemand 1 ). for goods and services in EU, as in<br />

quadrant IV, aggregate demand curve shifts from left to wright (D 0<br />

to D 1<br />

).<br />

In the following figure, migration of labour force from Turkey leads to economic<br />

gains in receiving In the following countries, figure, in terms migration of economic of labour growth. force from Turkey leads to<br />

economic gains in receiving countries, in terms of economic growth.<br />

173<br />

Figure 3 (EU): New labour force from Turkey depresses nominal wage rate from W 0<br />

toW 1 in EU and leads to rise in labour demand from L 0 to L 1 . This increases production<br />

15


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

Figure 3 (EU): New labour force from Turkey depresses nominal wage<br />

rate from W 0<br />

to W 1<br />

in EU and leads to rise in labour demand from L 0<br />

to L 1<br />

.<br />

This increases production and income in member states. Since new population<br />

means new consumers, therefore aggregate demand shift to wright.<br />

W: Nominal Wage rate P: Price level<br />

W/P: Real wage rate<br />

L: labour<br />

Y=Output<br />

Y=F(K,L) : Production function with fixed capital<br />

D: Aggregate Demand<br />

S: Aggregate Supply<br />

3.2.2. Budgetary Effect<br />

The EU accepts that because of its size and the level of economic development,<br />

Turkey’s accession would undoubtedly have an important impact<br />

on the EU budget 62 . According to Hughes the estimation of Turkey’s likely<br />

impact on the EU budget is difficult but EU policies will change in the next<br />

decade 63 . Despite this uncertainty Quaisser and Wood, estimate that if in<br />

<strong>20</strong>14 Turkey is completely integrated into the EU’s expenditure policies,<br />

the net contribution would rise to approximately €21 billion 64 . According<br />

to Müftüler-Bac if Turkey joined the EU today (<strong>20</strong>08), the cost would be<br />

around €14 billion 65 . Quaisser and Wood summarize the likely budget effects<br />

of Turkey on the EU economy as follows (Table-1) 66 :<br />

62 EUC, <strong>20</strong>05, Ibid, p.6.<br />

63 Hughes ,<strong>20</strong>04, Ibid, p.18.<br />

64 Quaisser and Wood ,<strong>20</strong>04, Ibid, p. 46.<br />

65 Müftüler-Bac ,<strong>20</strong>08, Ibid,p. 211.<br />

66 Quaisser and Wood <strong>20</strong>04, Ibid.<br />

174


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

Study Projected Year Transfer Yearly<br />

Flam (<strong>20</strong>04) Present System (<strong>20</strong>00) Net €12 bill.<br />

Togan (<strong>20</strong>04) Present System (<strong>20</strong>00) Net €14 bill.<br />

Hughes (<strong>20</strong>04)<br />

European Commission<br />

DG Agriculture<br />

(<strong>20</strong>04)<br />

Grethe (<strong>20</strong>04)<br />

Present System Between<br />

<strong>20</strong>15 and <strong>20</strong>17<br />

Present System (<strong>20</strong>04)<br />

Present System and Reform<br />

Scenario in <strong>20</strong>14<br />

Gross: starting from €11<br />

bill. <strong>20</strong>15 to €19 bill in<br />

<strong>20</strong>17<br />

Gross agricultural<br />

expenditures alone €8.2<br />

bill.<br />

Status Quo Net <strong>20</strong>14;<br />

€<strong>10</strong>.9 bill. CAP Reform,<br />

Net €6.8 bill.<br />

Zft Present System (<strong>20</strong>01) Net €8.2 bill.<br />

Dervis, Emerson,<br />

Gros, Ülgen(<strong>20</strong>04)<br />

Present System (<strong>20</strong>01<br />

CAP-costs comparable<br />

share of value added)<br />

Net transfer <strong>20</strong>15 € 18<br />

bill.<br />

Source: Quaisser Wolfgang, Wood Steve, “EU Member Turkey? Preconditions,<br />

Consequences and Integration Alternatives”, FOROST Arbeits paper Nr. 25, <strong>20</strong>04,<br />

p.47.<br />

3.2.3. Common Agricultural Policy<br />

The high rate of unemployment, structural problems and inefficiency in<br />

agricultural sector might be important problem for EU. After accession<br />

Turkey will have to adopt the Common Agricultural Policy and will receive<br />

agricultural subsidies. At the same time, the size of the Turkish agricultural<br />

sector threatens to be costly for EU taxpayers if Turkish farmers are<br />

to have the same terms as the farmers of the CCEC-8 67 But estimating the<br />

detailed eligibility of Turkish agriculture for payments under the CAP would<br />

require a very detailed study of agricultural structure and eligibility 68<br />

67 Flam, <strong>20</strong>03, Ibid, p. 21.<br />

68 Hughes, <strong>20</strong>04, Ibid,p. 2.1<br />

175


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

3.2.4. Regional Aid<br />

Actually the effect of Turkey’s accession to the EU is not just migration,<br />

budget and Common Agriculture Policy. In the event of Turkish accession<br />

the EU’s structural and regional policies will be faced with massive challenges.<br />

Because of Turkey’s low level of GDP per head and wide regional<br />

disparities it would require significant support from the Structural and<br />

Cohesion Funds 69 .<br />

4. OVERALL ASSESSMENT<br />

According to Dervis et al., when assessing the cost of Turkish membership<br />

for the incumbent members, one must appreciate that this process is<br />

highly speculative. But the political and economic environment in both<br />

Turkey and EU are evolving and changing constantly. Nobody can certainly<br />

know with certainty what the rules concerning the budget will be by<br />

the time of accession 70<br />

It is true that in the event of a Turkish accession a huge migration flow<br />

can be expected which will negatively affect the EU labour market, but<br />

in the same time migration will bring some opportunities. It is a fact that<br />

Europe’s population is rapidly ageing and that this situation, which is already<br />

an important problem, will result in a considerable need for a working<br />

population in Europe after <strong>20</strong><strong>10</strong>. Turkey, which has a young, dynamic and<br />

educated population, could provide the young population needed by the<br />

European Union 71<br />

Although the EUC considers that Turkish accession would significantly<br />

increase regional and socio-economic disparities across the EU and<br />

have an important impact on the EU budget many do not agree with this<br />

projection 72 . According to Lejour, et al., overall, the macroeconomic implications<br />

for EU countries are small but positive in the same way. Barysch<br />

think that “For the EU economy, Turkish accession is much less important. Since<br />

EU entry is still at least a decade away, it is almost impossible to say what the<br />

consequences would be for the existing EU. One thing is certain: the direct impact<br />

would be limited” 73 .<br />

69 European Union Commission (EUC) “EU’S Capacity to Absorb Turkey” Commission<br />

Report COM (<strong>20</strong>04). 656 final – SEC (<strong>20</strong>04) 1<strong>20</strong>1, <strong>20</strong>05, p.4<br />

70 Derviş Kemal, Gros Daniel, Öztrak Faik and Işık Yusuf Bayar Fırat ,“Turkey and the EU<br />

Budget Prospects and Issues” European Policy Studies, EU-Turkey Working Papers,<strong>20</strong>04,<br />

p.15.<br />

71 SPO, <strong>20</strong>04, Ibid, p. 40.<br />

72 EUC, <strong>20</strong>04, Ibid, p.9-<strong>10</strong>.<br />

73 Barysch, <strong>20</strong>05, Ibid, p.7.<br />

176


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

According to Hughes, Turkey’s overall economic impact on the Union<br />

will be marginal because of its small size. Although Turkish accession will<br />

inevitably have budgetary and policy impacts, estimates of its potential<br />

budgetary receipts suggest these are likely to be similar to those of the ten<br />

new member states and so manageable at around 11% of the total EU budget<br />

in the first three years of membership. With consideration of Turkey’s<br />

high potential economic and technological growth in subsequent years,<br />

the burden might be less than aforementioned share of total EU budget 74 .<br />

CONCLUSION<br />

This article aimed to analyse the likely economic effect of Turkey’s membership<br />

on the EU. Firstly, it examines the theoretical frame on enlargement<br />

with a brief historical background and discussed the issues of “deepening”<br />

and “widening”. Then it analyses advantages and disadvantages<br />

or costs and benefits of enlargement.<br />

In the second chapter in the event of Turkey’s full membership the likely<br />

economic effect on the EU was assessed. In the same way, both the<br />

possible positive and negative effects of Turkey’s membership on the EU’s<br />

economy were examined with an overall assessment.<br />

As stated in various documents of the European Union, given interdependence<br />

of countries, enlargement is an important tool to overcome the<br />

division of countries, to protect peace and stability in the states. It also has<br />

vital functions such as carrying out reforms, expanding freedoms, developing<br />

democratic principles, ensuring respect for human rights and rules<br />

of law and establishing better functioning market economy. Therefore,<br />

having grown further, the European Union will have the opportunity to<br />

spread stability, welfare and security beyond its border.<br />

Even so, eurospectists claim that EU is enlargement fatigue, reached<br />

its enlargement limit. They also argue that candidate countries receive benefits,<br />

but EU member states carry the burden and cost of them. When it<br />

comes to the candidacy of Turkey, their objections become even more solid<br />

and loud. This comparison does not seem fair by looking at only the problem<br />

existed in other member countries during the membership process<br />

and considering the same issue that might arise with Turkey.<br />

Turkey with its geographic size, population density and structure, cultural<br />

and religious values, geopolitical location is not similar to states that<br />

74 Hughes , <strong>20</strong>04, Ibid, p. 34.<br />

177


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

recently became members of EU. Due to its characteristics, it should be<br />

expected from Turkey to have positive impact on EU rather than negative<br />

ones.<br />

Because of the size of the population and low per capita income, possible<br />

membership of Turkey will make a huge impact on the EU’s economy<br />

in the short term. The membership of Turkey makes not only a negative<br />

effect, such as migration, additional budgetary expense, increase regional<br />

imbalances and common agriculture policy, but also positive effect such as<br />

a new market, dynamic economic synergy, opportunities to tap into new<br />

energy sources. In our macroeconomic figures, we show the costs and benefits<br />

of integration to the EU economy as whole and we see the positive<br />

impact to the EU states. However, it is true that in the event of accession<br />

Turkey will obtain more benefit than the EU.<br />

REFERENCE<br />

Archick Kristin,“European Union Enlargement“, CRS Report for Congress, Order<br />

Code RS21344, <strong>20</strong>08, Available from: http://www.usembassy.it/<strong>pdf</strong>/other/<br />

RS21344.<strong>pdf</strong> , [Accessed 02 May <strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Baldwin Richard, Francois Joseph F and Portes Richard “EU Enlargement Small<br />

Costs for the West Big Gains for the East”, Economic Policy, 1997, Available<br />

from: http://faculty.london.edu/rportes/Bfp.<strong>pdf</strong> [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Baldwin, Richard E., Francois, JosephF., and Portes, Richad, “The Costs and Benefits<br />

of Eastern Enlargement: The Impact on the EU and Central Europe”,<br />

Economic Policy, 1997, 24, 127–176<br />

Barysch Katinka, “The Economics of Turkish Accession” Centre for European Reform,<br />

<strong>20</strong>05, Available from: http:// www.cer.org.uk [Accessed: 01.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Belke Ansgar, “Turkey in Transition to EU Membership: Pros and Cons of Integrating<br />

a Dynamic Economy”, Perceptions, Spring, <strong>20</strong>05. pp.53-62<br />

Biz/ed ,The European Union, EU Enlargement, <strong>20</strong><strong>10</strong>, Available from: http://www.<br />

bized.co.uk/learn/economics/international/eu/notes/euindex.htm [Accessed:<br />

04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Breuss Fritz ,“Benefits and Dangers of EU Enlargement”, Empirica , 29: 245–<br />

274, <strong>20</strong>02, (http://fritz.breuss.wifo.ac.at/Empirica-29-<strong>20</strong>02.<strong>pdf</strong>, (retrieved,<br />

16.03.<strong>20</strong><strong>10</strong>)<br />

Derviş Kemal, Gros Daniel, Öztrak Faik and Işık Yusuf Bayar Fırat ,“Turkey and<br />

the EU Budget Prospects and Issues” European Policy Studies, EU-Turkey Working<br />

Papers, No. 6, <strong>20</strong>04.<br />

Dupuch Sébastien, Jennequin Hugues Mouhoud El Mouhoub, EU Enlargement:<br />

What Does It Change For The European Economic Geography?, Special issue/<br />

March <strong>20</strong>04<br />

Emmanouilidis Janis, A. Woźniak Bolesław, Świeboda Paweł, “European Union<br />

Enlargement –Can it be a Win-Win situation?”, A report from demos EUROPA<br />

– The Centre for European Strategy ,<strong>20</strong>06.<br />

178


The Likely Economic Effects of Turkish Membership on the European Union (Eu): A Short...<br />

European Union Commission (EUC) “The Economic Impact of Enlargement”, Enlargement<br />

Papers, No. 4, Directorate General for Economic and Financial Affairs,<br />

European Commission, Brussels, June, <strong>20</strong>01.<br />

European Union Commission (EUC) , “Conditions for Enlargement”, <strong>20</strong>09.<br />

Available from: http://ec.europa.eu/enlargement/the-policy/conditions-forenlargement/index_en.htm<br />

[Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

European Union Commission (EUC) , “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />

<strong>20</strong>07-<strong>20</strong>08”, Brussels, 6.11.<strong>20</strong>07, COM 663 final, <strong>20</strong>07.<br />

European Union Commission (EUC) “Attitudes towards European Union Enlargement”,<br />

Special Eurobarometer, 255, <strong>20</strong>06.<br />

European Union Commission (EUC) “EU’S Capacity to Absorb Turkey” Commission<br />

Report COM (<strong>20</strong>04). 656 final – SEC (<strong>20</strong>04) 1<strong>20</strong>1, <strong>20</strong>05.<br />

European Union Commission (EUC), “Enlargement Strategy and Main Challenges<br />

<strong>20</strong>08-<strong>20</strong>09”, Brussels, 05/11/<strong>20</strong>08 COM (<strong>20</strong>08), 674 final, <strong>20</strong>08.<br />

European Union Commission (EUC), “How the European Union works”, Manuscript.<br />

June <strong>20</strong>05.<br />

European Union Commission (EUC), Five years of an enlarged EU Economic achievements<br />

and challenges, Directorate-General for Economic and Financial<br />

Affairs, <strong>20</strong>09.Available from: (http://europa.eu) [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Faber Anne “Theoretical Approaches to EU Deepening and Widening a Multi-disciplinary<br />

Overview and Some Tentative (Hypo)Theses”, Paper on the Redefinition<br />

of Concept on EU Depening and Widening” , EU-Consent Deverable<br />

9, <strong>20</strong>06, Available from:http://www.eu-consent.net/library/brx06<strong>10</strong>12/WP%<strong>20</strong><br />

II%<strong>20</strong>III%<strong>20</strong>Paperredefiningconcepts.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Fabian Zuleeg ,“Benefits and Threats of EU Enlargement for Scotland”, Discussion<br />

Paper Series, Scottish Executive Economist Group, <strong>20</strong>02,. Available from:<br />

http://www.scotland.gov.uk/library5/government/enlargement.<strong>pdf</strong> [Accessed:<br />

05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Flam Harry “Turkey and the EU: Politics and Economics of Accession”, CESIFO<br />

Working Paper No. 893,<strong>20</strong>03. www.CESifo.de [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Flam Harry, “Economic Effects Of Turkey’s Membership On The European Union”<br />

in Bernard M. Hoekman, Sübidey Togan (edt.),Turkey Economic Reform & Accession<br />

to the European Union, <strong>20</strong>05, pp. 341-353<br />

Güder Gökhan (<strong>20</strong>06). “Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Politikası ve Üyelik Sürecinde<br />

Türkiye’ye Yansımaları”, Available at http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/guderg/<br />

gida.<strong>pdf</strong> [Accessed: 06.04.<strong>20</strong>11].<br />

Hughes Kirsty, “Turkey and the European Union: Just another Enlargement? Exploring<br />

the Implications of Turkish Accession”, European Policy Summit of 17<br />

June <strong>20</strong>04, Standard&Poor’s .<br />

Kok Wim, Report to the European Commission, Enlarging the EU: Achievements<br />

and Challenges, March 26, <strong>20</strong>03<br />

Laciner Sedat, “Turkey’s EU Membership’s Possible Impact on EU’s External Economic<br />

Relations”, <strong>20</strong>05, Available from: http://www.turkishweekly.net/ [Accessed:<br />

03.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

179


Adnan ÇİMEN & SadıkYILDIRIM<br />

Lejour, A.M., Mooij R.A. de and Capel C.H. “Assessing the economic implications<br />

of Turkish accession to the EU”, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy<br />

Analysis CPB Document, No: 56, <strong>20</strong>04,. www.cpb.nl [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Mcdonald Frank, “The Origins and Development of the European Union”, in<br />

Frank Mcdonald and Stephen Dearden (edt.), “European Economic Integration”,<br />

Third Edition, Financial Times Prentice Hall, 1999, pp.1-33<br />

Mooij Ruud de & Tang Paul, “Four Futures of Europe,” CPB Special Publications<br />

49, CPB Netherlands Bureau for Economic Policy Analysis, <strong>20</strong>03.<br />

Muftuler-Bac¸Meltem, Turkey’s Accession to the European Union: The Impact of<br />

the EU’s Internal Dynamics”, International Studies Perspectives, 9; <strong>20</strong>08.”<strong>20</strong>1–219.<br />

Open Society Foundation,“The Cost of No EU-Turkey: four views”, Published by<br />

Open Society Foundation May <strong>20</strong>09, Istanbul<br />

Quaisser Wolfgang, Wood Steve (<strong>20</strong>04) “EU Member Turkey? Preconditions, Consequences<br />

and Integration Alternatives”, FOROST Arbeitspapier Nr. 25<br />

Ralf Grahn, “EU: Enlargement fatigue?” Grahnlaw, <strong>20</strong>09,Available from: http://<br />

grahnlaw.blogspot.com/<strong>20</strong>09/04/eu-enlargement-fatigue.html. [Accessed:<br />

02.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

Rehn Olli,“Deepening and widening: the false dichotomy”, Public Lecture at the<br />

Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP), Athens, 9<br />

March <strong>20</strong>06<br />

State Planning Organisation (SPO) The Likely Effects of Turkey’s Membership<br />

Upon the EU., State Planning Organisation, <strong>20</strong>04, Available from: www.dpt.<br />

gov.tr/DocObjects/Download/2987/olasi-i.<strong>pdf</strong> [Accessed: 04.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

T.Boeri and H. Brücker, The Impact of Eastern Enlargement on Employment and<br />

Labour Markets in the EU Member States, Final Report, European Integration<br />

Consortium, Berlin,<strong>20</strong>02.<br />

Taggart, P. and Szczerbiak, A., “Contemporary Euroscepticism In The Party<br />

Systems Of The European Union Candidate States Of Central and Eastern Europe”,<br />

European Journal of Political Research, 43, <strong>20</strong>04, pp. 1–27.<br />

Tupy Marian L., “EU Enlargement Costs, Benefits, and Strategies for Central and<br />

Eastern European Countries, Policy Analysis, No. 489, <strong>20</strong>03.<br />

Yalçın Demet , “The Impact of the European Union on Democracy in Turkey and<br />

its Implications for the Region”, The Brookings Institution Publication, <strong>20</strong>06..<br />

Yilmaz Bahri, “The Relations of Turkey with the European Union: Candidate Forever?”<br />

Center for European Studies Working Paper Series: 167, <strong>20</strong>08. Available<br />

from: http://www.ces.fas.harvard.edu/publications/docs/<strong>pdf</strong>s/CES_167.<strong>pdf</strong>.<br />

ZEI EU-Turkey-Monitor Vol. 5 No. 3, <strong>20</strong>09. Available from: http://www.zei.de/zei_<br />

english/publikation/publ_turkey_monitor.htm [Accessed: 05.04.<strong>20</strong><strong>10</strong>].<br />

180


Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>: <strong>10</strong>, Sayı: <strong>20</strong>, ss. 181-194, <strong>20</strong>12<br />

The Causes of the Financial Crisis That<br />

Began in the 16 th Century and Continued<br />

until the Tanzimat Era in the Ottoman<br />

Empire<br />

Nilgün SERİM*<br />

Abstract<br />

The financial crisis that began in the 16th century and continued until<br />

the Tanzimat reform era in the Ottoman Empire is an interesting and<br />

crucial historical period that actually displays the causes and the development<br />

process of the social, political and economic degeneration and<br />

amiss approaches to reverse it in vain.<br />

The Ottoman Empire could not accommodate itself to the developing<br />

civilization in the West and remained in the civilization of the Middle<br />

Ages. In order to keep the sovereignty of the Ottoman dynasty intact<br />

and refuse to share power, capital accumulation and the resulting social<br />

developments were prevented, thus actually paving the way for the dissolution<br />

of the empire.<br />

Keywords: Economic degeneration, financial crisis, the Ottoman Empire,<br />

social & political degeneration<br />

Introduction<br />

The Ottoman Empire was born in the 14th century, as is known. Primary<br />

elements that constitute the system of the empire are; seizing the production<br />

of other people by virtue of the conquests instead of attending to the<br />

restricted agricultural product raised by Rayah (meaning the folk, the<br />

flock of the sultan) and the improvement of its quantity and quality, feudalism,<br />

soldiers that are gathered at an early age from Christian families<br />

and ascend depending on their competence, civil privileged ruling class,<br />

the restricted usage of the money owing to dominant rural economy.<br />

Rayah could be peasants, craftsmen or merchants. Essentially, merchants<br />

were non-Muslims inhabiting the empire. Ottomans were not interested<br />

in commerce, but in conquest: commerce did not have any impor-<br />

* Associate Professor, Public Finance Department; Çanakkale Onsekiz Mart University,<br />

Biga Faculty of Economics and Administrative Sciences, nilgun.serim@gmail.com<br />

181


Nilgün SERİM<br />

tance in their mind worlds. Hence, for the most part, they could not avoid<br />

doing mistakes when they had to take decisions related to commerce. The<br />

decisions they took on the subject of foreign trade and institutions they<br />

established have caused harm more than benefit. Capitulations are a typical<br />

example for this 1 . Peasants make the agricultural production by cultivating<br />

the land belonging to the sultan. They receive training from the<br />

cavalryman who is the head of the land they cultivate, go to war when<br />

called and obey sultan’s authority unconditionally. On the other hand, Ottoman<br />

craftsman organizations “have absolutely remained inside the religious<br />

globe as they were affiliated with dervish orders and rented stores<br />

belonging to foundations.” 2 System was designed in such a way that the<br />

capital would not accumulate in certain hands. Because the accumulation<br />

of wealth and the financial power it would bring along could have caused<br />

problems for the absolute power. “Although the akhi organization provided<br />

some privileges to craftsmen compared to peasants, in reality it was<br />

acting like a heavy bureaucratic cogwheel enabling them to be inspected<br />

by the center, preventing them from growing and developing as bourgeois<br />

class and create their own independent culture.” 3 Until the end of the 16 th<br />

century, this system established by the Ottoman Empire was managed successfully.<br />

However, Iran and Austria wars, which began at the end of this<br />

century and lasted long... have disturbed this system and monetary value<br />

has declined... Other than that, because the Crete war which began in the<br />

mid of the 17 th century and lasted long and other wars, domestic riots and<br />

absence of public peace... have caused plenty of money to leave the country,<br />

the actual consequences were suffered in the 18 th century 4 .<br />

In Europe, the darkness of the middle ages was prevailing in the 14 th<br />

century. In Europe, along with the Renaissance process which began in the<br />

15 th century, with the translations of ancient classical works and works of<br />

Islamic philosophers and scholars, prominence of humanism, revival of<br />

empiric thought, communication of knowledge to masses with the invention<br />

of the printing press, high profit raised with geographical discoveries,<br />

creation of the bourgeois class, Europe shook off the darkness of the<br />

middle ages and begun to rise. In time, Ottomans were going to be rather<br />

1 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi. [State and Economy in<br />

the Ottoman Empire]. (Istanbul: Otuken Publications Inc.,<strong>20</strong>05),s.<strong>20</strong>1.<br />

2 Mehmet Ali Kılıçbay, Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti. [The State of the East,<br />

the Republic of the West], (Ankara: Gece Publications,1992),s.16.<br />

3 Erdoğan Aydın, Osmanlı Gerçeği, “Nizam-ı Alem”in Gayri Resmi Tarihi. [The Ottoman<br />

Reality, Unofficial History of “Nizam-ı Alem”, (Istanbul: Cumhuriyet Books, <strong>20</strong>02),s.221.<br />

4 İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Ankara: Turk Tarih<br />

Kurumu Press,1982),s.575.<br />

182


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

late to adapt... to the new world system developing in the West. In fact,<br />

this was not possible according to the world system they were members<br />

of and the state perception they developed. Their integration to Europe’s<br />

moral values based on materiality, financial system based on colonialism<br />

and mercantilist mentality which helped the Europeans to develop rapidly<br />

and adaptation to this system could not have been expected. 5<br />

The rapid developments and changes in the West had affected Ottoman’s<br />

international relative power negatively, since the 16 th century and<br />

also slowly paved the way for its recession and decadence. Ottoman Empire’s<br />

being late for modernizing its infantry and trooper based army,<br />

while gunnery had been developing since the 16 th century, had turned the<br />

wars into disadvantage. “Change of the land system and decline of the invasion<br />

revenues due to loss of land were depriving the state from valuable<br />

sources of income. ...On the other hand, price increases, decreases in the<br />

value of money and other reasons were embittering the financial tribulation<br />

more and more.” 6 While the world was transforming into a monetary<br />

economy since the16 th century, in the Ottoman Empire, real economy was<br />

prominent until the second half of the 17 th century. Again, we can make<br />

the observation that since the 16 th century, the number of janissaries and<br />

bureaucrats had been increased, assignments had been made with bribery<br />

and favour and the system had started to corrupt. The milestones (the mite<br />

shock, corruption in the timar system, cessation of conquests, corruption<br />

of the ruling class) which in 16 th century began to pave the way to the inevitable<br />

end are going to be dealt with and evaluated briefly below.<br />

1. The Mite Shock<br />

There are many reasons which trigger each other for the occurrence of<br />

great commercial and economic crises and rapid value loss of mite which<br />

was the basic currency. “Until the first gold specie named sultani was issues<br />

in the last quarter of 15 th century, Ottoman species were consisting of<br />

little silver mites and copper coins. Mite (called akçe or akça) was considered<br />

basic unit of account.” 7 While the portion of the rural economy, showing<br />

the characteristics of real economy, was decreasing in the system over<br />

5 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti ve Medeniyet Tarihi,<strong>Cilt</strong>-I. [The History of the<br />

Ottoman State and Civilization Volume I],( Istanbul: Islam Tarih,Sanat ve Kultur Arastirma<br />

Merkezi,1994),s.45.<br />

6 Kenan Bulutoğlu, <strong>10</strong>0 Soruda Yabancı Sermaye. [Foreign Capital in <strong>10</strong>0 Questions], (Istanbul:<br />

Gercek Publications,1970),s.67.<br />

7 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. [The Ottoman Economy and Institutions],<br />

(Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications <strong>20</strong>07),s.70.<br />

183


Nilgün SERİM<br />

time, economy was becoming commercialized leading to an increase in the<br />

portion of monetary economy. Accordingly, the usage of mite as a means of<br />

payment in deals and borrowings between people and in state’s payments<br />

to people increased. Notwithstanding, mite made of pure silver losing<br />

weight continuously (debasements) has created a distrust towards mite.<br />

“It is necessary in a way to interpret the withdrawal of silver coins from<br />

the market and issuance of light coins in royal mints as a precaution to<br />

increase the volume of money in the market.” 8 The main reason for mite’s<br />

loss of weight, meaning debasements, was the money shortage caused by<br />

the insufficiency of gold and silver. The longer the wars Ottomans made<br />

continued and the more the land was lost, the more the Ottomans lost<br />

importance in world trade during the process following the discoveries of<br />

America and maritime commercial road to Asia by Europeans, precious<br />

mine stock decreased and budget deficits appeared. Since the middle of<br />

the 16 th century, mines began to be carried from Africa to Europe. “In the<br />

century between 15<strong>20</strong>-16<strong>20</strong>, silver production five folded.... between 1503-<br />

1660, from America to Seville in Spain... 17000 tons of silver was brought...<br />

this action..., led to some deep economic-social movements in whole Europe<br />

and Ottoman Empire.” 9 Europeans were obtaining raw material for<br />

very low prices, with no cost from Africa and America. Our first loss was<br />

the loss of tax revenues since 1550s. Europeans did not have to pay taxes to<br />

Ottoman Empire for the critical raw materials. “The English were estimating<br />

that Ottoman treasury was going to lose at least 300.000 gold coins customs<br />

revenue per year with the end of spice and silk trade towards 16<strong>20</strong>.” <strong>10</strong><br />

Associated with the timar system yielding its place to tax farming and<br />

then to the manorial system, tyrannized by the despotism and abuse of<br />

the tacks men since the beginning of tax farming “... peasants left production<br />

and became Jelali (rebels against state). In consequence, state revenues<br />

decreased, hence the financial situation was disturbed seriously, and for<br />

this reason proof coin deteriorated.” 11 When production decreased inside<br />

the borders of the empire, product purchases were made from Europe at<br />

hiked prices. This meant deviation from the self-sufficient economic system<br />

of the empire. In the country, the prices increased and raw material<br />

shortage emerged. Ottoman State was now exporting raw material and<br />

8 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış’,Makaleler-I. [‘A<br />

Synopsis of the Ottoman Money and Economy History’, Articles-1, (Ankara: Dogu-Bati<br />

Publications, <strong>20</strong>05),s.152.<br />

9 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.159.<br />

<strong>10</strong> Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.172.<br />

11 Yaşar Yücel ve Ali Sevim, Türkiye Tarihi III.-Osmanlı Dönemi (1566-1730). [History of<br />

Turkey III.-The Ottoman Era (1566-1730), (Ankara: Turk Tarih Kurumu Press,1991),s.28.<br />

184


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

importing finished products. Because raw material had become too expensive,<br />

domestic production almost came to a standstill. Foreign trade<br />

deficits were embittering the inflation and mite was losing its value continuously.<br />

Tacksmen and traders were beginning to accumulate wealth,<br />

although it was bereaved with later confiscations.<br />

Besides, approximately fourfold-increase in the number of paid janissary<br />

army at the end of 16 th century was another significant reason triggering<br />

the financial crisis. Owing to the rareness of the silver the state had<br />

in its hands, weight of the mite was being decreased constantly. Because<br />

the public did not want to use the light mite, there existed those who produced<br />

weighted mites from silver bullions or the light mites on the market<br />

in royal mints and issued them, gaining unlawful profit. State could provide<br />

itself with side income by resorting to debasement often, however<br />

...as many different species were issued and state did not have the financial<br />

power to call them in, problems were embittered. These conditions were<br />

not only disrupting the daily transactions, but also the international trade.<br />

On the other hand, the demand for the constant European species in domestic<br />

markets was increasing continuously. 12 The effects of the shock that<br />

mite went through on the Ottoman economy could be summarized in 3<br />

points . a- Because the raw materials that the domestic small industry used<br />

were cheap, they were purchased by Europe and the domestic industry<br />

fell into a large scale raw material crisis. b- Big money started being accumulated<br />

in certain hands. c- The development of the manufacturing sector<br />

in West increased the quantity of finished products imported from those<br />

countries and the small industry was no more able to compete with them. 13<br />

2. Corruption in the Timar System<br />

It could be said that the Ottoman Empire was a multinational agriculture<br />

empire. In the Ottoman Empire, sultan’s sovereignty is mainly based on<br />

land. Lands were grouped in three categories in the Ottoman Empire: “estate”,<br />

“glebe” and “demesne”. Along with many privileges and authorizations,<br />

spare lands were granted to influential viziers as estate or glebe.<br />

“Estate lands” are so small in quantity compared to the whole empire that<br />

they are not worth mentioning. These are the lands which belong to persons,<br />

however the owner does not hold the right to economize the land<br />

12 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi …,s.129.<br />

13 Ömer Lütfi Barkan, ‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Üzerine Denemeler’. [Essays on the<br />

History of the Ottoman Empire], (Ankara: Hacettepe Seri Konferanslari, V.15., 1970),s.78.<br />

185


Nilgün SERİM<br />

at his own will, he has the right to ask for land rent from peasants. The<br />

relationship between the land owner and the ones working on that land is<br />

a feudal one. Glebes are the lands whose revenues are donated to a foundation.<br />

Demesnes are the lands whose revenues are transferred to a person<br />

in return for his service. These lands, with a general description, characterized<br />

as timar could be grouped into three in an increasing order as Timar,<br />

Zeamet and Has. In the Ottoman Empire, “The center of ideology is justice<br />

and grace of the state which owns the whole land in sultan’s religious presence,<br />

who is at the same time the khalif, and redistributes the rest to maintain<br />

it ‘eternally legal’.” 14 Tax revenues were collected in terms of land and<br />

as crops. Taking into account the difficulty of transporting the collected<br />

crops to the centre, then exchanging them with money and distributing<br />

the money to soldiers and officers in the mentioned era, collection of the<br />

revenues of a certain area by soldiers and officers in and on behalf of them,<br />

in return for service, formed the base of timar system. “...and once the<br />

lands of conquered countries are considered and announced as demesne,<br />

Ottoman sultans have always considered themselves having the right to<br />

divide some of this land and transfer it to grand soldiers and officers who<br />

made service to the state.” 15<br />

On behalf of the sultan, timar holder would manage the land. Peasants<br />

would cultivate it. Timar holder would transfer not all the products the<br />

peasant grew, but only the specified tax (öşür, meaning Islamic tithe) of it<br />

to the center. Besides, he would train a number of peasants, determined<br />

according to the size of the timar, to join him in wartime. “This timar organization<br />

which was rather significant in Ottoman state organization had<br />

generated the most powerful trooper of the state until the end of the 16 th<br />

century.” 16 Rayah who would do military service with the timar holder in<br />

wartime, would cultivate the land in peacetime, yet he did not have the<br />

title by descent. When he dies, the only thing he could legate to his son<br />

or wife is the right to cultivate the land. If a rayah did not cultivate his<br />

land for three years successively, the land would be dispossessed, transferred<br />

to someone else and if there was any harm caused by desolation,<br />

he would have to pay a due named “çift bozan resmi (meaning tax paid by<br />

the deserter of the land)”. In these kind of situations, the officer managing<br />

the demesne could rent it to someone else in return for a rent payment in<br />

14 Çağlar Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları. [Studies in Social History], (Ankara: Dost<br />

Books,1983),s.14<br />

15 Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Tetkikler-Makaleler<br />

<strong>Cilt</strong>2. [The Social and Economic History of the Ottoman State, Studies-Articles V.2.], (Istanbul:<br />

Istanbul Universitesi Rektorluk Publications,<strong>20</strong>00),s.1290.<br />

16 İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı …,s.311.<br />

186


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

advance. There is no relationship between rayah and timar holder based<br />

on forced labour. The quantity of tax which the timar holder could ask for<br />

from the rayah was determined by codes. “Timar system had begun to<br />

lose its significance since the early times of 17 th century with the structural<br />

changes occurring in world economy such as monetary relations becoming<br />

widespread, price movements, soldiership becoming a job owing to<br />

the war technology and transition from monetary capitalism to industrial<br />

capitalism.” 17<br />

Faced with the growing financial crisis, Empire had the necessity to<br />

find new revenue sources, so it went for a new arrangement in Land regime<br />

and changed from demesne system to tax farming system. While the<br />

ones who made service in wars were ascended to be timar holders earlier,<br />

with the tax farming system, the land was transferred to those who pay<br />

more. Because janisseries’ ulufe (payment made to janissaries) was constantly<br />

rising, they had accumulated great wealth and so they had the<br />

right to manage timar, too, in the tax farming system. In the new system,<br />

devshirmehs (the converts to Islam) and even the foreigners could own<br />

timar. Timar system, as the same in the other state institutions... began to<br />

corrupt and lost its old identity. Because, timar, contrary to the regulations<br />

and laws which had to be obeyed during the distribution of timar, was<br />

unjustly given to people who are not adept and not related to the military.<br />

Hence, the organization corrupted. 18 The need to establish a central,<br />

permanent and regular army, increased the significance of the transfer of<br />

more tax revenues to the centre, and also abuse of the timar system distribution<br />

rules necessitated a revision on this subject. Consequently, timar<br />

system changed to the tax farming system.<br />

In the tax farming system, privilege to collect taxes for a period is purchased<br />

with cash in advance by tacksmen via auction. After winning the<br />

auction, they collect the tax revenues of units called muqata’ah. Tacksmen<br />

were liquidating the real tax revenue they collected from rayah and send it<br />

to central state treasury. “when paying a certain amount of the tax farming<br />

cost in advance... became a condition of the auction in the end, a class having<br />

financial capital including exchangers came to dominate the tax farming,<br />

which for the most part belonged to the military class previously.” 19<br />

17 Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi. [The History of the Turkish Economy], (Istanbul:<br />

Dergah Publication, 5 th ed., <strong>20</strong>00),s.<strong>20</strong>7.<br />

18 Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlıda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı. [State<br />

Organization and Social Structure in the Ottoman Empire, between 14 th -17 th Centuries],<br />

(Ankara: Turk Tarih Kurumu Publications,1991),s.88.<br />

19 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda…,s.<strong>10</strong>2<br />

187


Nilgün SERİM<br />

Because the right to collect taxes was sold with auction in the tax farming<br />

system, a certain amount of the tax revenues was encashed by the state in<br />

advance from the tacksman. Then the tacksman deduced the revenue he<br />

had paid in advance, his own tax encashing cost and his own service cost<br />

from the tax revenues he collected in kind and then liquidated, and submitting<br />

the rest of the tax revenue to central state treasury. In time, along<br />

with the further corruption of the empire’s financial conditions and the<br />

increase in the need for borrowing, instead of the tax farming system in<br />

which the lands were given to tacksmen via auction for normally one year<br />

and sometimes even for a shorter period, the manorial system was accepted<br />

in which muqata’ahs were given for life. “prolonging the muqata’ah<br />

periods and giving them for life was increasing the amount of the advance<br />

payments. So, it is possible to interpret the manorial system as the state going<br />

into a kind of long term domestic borrowing by using muqata’ahs.” <strong>20</strong><br />

Timar lands were transformed to glebes or private estates. Great revolts<br />

erupted. Consequently, peasants deserted these areas. “Along with the<br />

corruption of the agriculture system in 17 th century, city life also began<br />

degenerating; on the one hand the idle crowd who ran away from villages<br />

to fill the cities, on the other hand the social problems caused by janissarycraftsman<br />

relations ruined the city life.” 21<br />

3. Cessation of Conquests<br />

During the rise of the Ottomans when the empire was the most magnificent,<br />

lands were rather broad and revenues were plentiful. Considering<br />

the broadness of the empire which expanded to three continents, increase<br />

in the budget numbers was normal and real. The factor which led to the<br />

prosperity of the Ottoman ruling class and its policy of not overtaxing its<br />

own people was foreign plunder. ...As long as it could conquer, the state<br />

did not develop reflexes to stimulate production qualitatively and quantitatively.<br />

Others were producing and then it was organizing a regular<br />

confiscation mechanism. 22 In this respect, military payments were made<br />

promptly, in time and easily and they did not constitute a problem for the<br />

treasury. “In the army described as State Soldier, for the most part, there<br />

were Timar Holders, their cebeli and other state soldiers. This was not a<br />

<strong>20</strong> Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914). [The History of the Ottoman-Turkey<br />

Economy], (Istanbul: Gercek Press, 1990),s.129<br />

21 Taner Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni. [The Ottoman Social Order], (Ankara: Imge<br />

Books,1994),s.259.<br />

22 Erdoğan Aydın, Osmanlı Gerçeği..,s. <strong>20</strong>6.<br />

188


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

regular, paid army. When the center commanded, Timar Holders would<br />

take the peasants they had given military training (cebeli) with them and<br />

go for the duty.” 23 Janissaries raised in Kapıkulu Ocakları (troops directly<br />

under sultan’s command) were based on the formation of an army by assimilating<br />

the kids gathered from different ethnic groups (devshirmeh).<br />

Janissaries were the trained infantry force of the Ottoman army. “In early<br />

times, there were <strong>10</strong>-12.000 janissaries at most. At the end of the 16 th century,<br />

ulufeli, meaning paid janissary army had to be expanded to 30-40.000;<br />

then the financial crisis commenced.” 24<br />

In the 16 th century, because the frontiers of the empire expanded enormously<br />

and the distance of the lands planned to be conquered, to the<br />

centre increased, front supply costs also increased. And since the second<br />

half of the 16 th century “...there had been a change in military systems in<br />

the world and rifle infantries replaced cavaliers. Due to the necessities in<br />

wars, considering the practical needs, traditional Timar holder system of<br />

the empire was abandoned and rifle infantries began to be used in the<br />

Ottoman army.” 25 Because of the narrowing down empire frontiers due<br />

to loss of land and swiftly decreasing treasury revenues in parallel with<br />

the lost lands, the payments called mevacip and ulufe payments, given to<br />

military troops every three months, which were the number one expense<br />

of the Ottoman treasury, were delayed, and these delays caused great discontent<br />

among soldiers. Especially among the military troops which ulufe<br />

payments were delayed, some unpleasant movements against the state<br />

were observed. In order to finance the increasing war costs and the decreasing<br />

revenues due to loss of land, the quantity of the taxes collected<br />

from the people was raised. Beside additional taxes, when renewing their<br />

titles of privilege, timar holders, foundation servants etc. were forced to<br />

pay a tax called “title of privilege renewal tax”. However, all these could<br />

not relieve the treasury and it was depleted day by day. Often-changing<br />

sultans and traditional accession fees (cülus bahşişi) paid with every change<br />

of sultan were troubling the treasury seriously. Accession fee was equal to<br />

the weight of a soldier’s one-year-ulufe. When the accession fee was added<br />

(due to the change of the sultan) to the soldier’s existing ulufe credit, the<br />

situation went beyond a crisis; revolts and raid commenced. “Janissaries’<br />

audacity and disobedience knew no limits and their imprudent demands<br />

23 İsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi. [The History of Backwardness in Turkey],<br />

(Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07),s.43.<br />

24 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s.156.<br />

25 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu IV. [The Ottoman Empire with Questions],<br />

(İstanbul:Yeditepe Publications,<strong>20</strong>05),s.140.<br />

189


Nilgün SERİM<br />

led to the bankruptcy of the treasury. Such actions as confiscation and seizure<br />

of heritage have to be considered a result of the obligation of covering<br />

the deficits caused by forced generosities to janissaries.” 26 The state could<br />

not encash its revenues and the treasury was in a bottle neck due to the<br />

unsuccessful wars. Revenue sources were increasingly shrinking. In parallel<br />

with those hard days and events both in the center and in front-lines,<br />

there were efforts to take saving measures; however, it cannot be said that<br />

a constant and significant saving in the number of soldiers was realized.<br />

While martial art was developing in Europe, the East remained the<br />

same. In Western forces, ...there were decent and disciplined armies consisting<br />

of hundreds of thousands soldiers acting with velocity, regularity<br />

and force harmony. Whereas in the Ottoman Empire, there was an army<br />

that had never existed as a whole, had been heroic but messy and disobedient.<br />

27 It was natural that the expenses of the army during wartime were<br />

greater compared to the expenses in peacetime. However, as a result of<br />

protracted wars, war expenses which have to be temporary expenses have<br />

come to be permanent additional expenses. Defeats in the wars made in<br />

the 17 th century only with the hope and purpose of providing a permanent<br />

revenue source for the treasury, caused loss of land and depletion of<br />

revenue sources to cover war expenses. “Vienna defeat ...both displayed<br />

the Ottomans’ administrative and military weaknesses sardonically and<br />

obliged them to accept the superiority of the West reluctantly. From then<br />

on, the Ottomans entered a period in which they were going to look for<br />

the solutions in the West, rather than domestically.” 28 Together with the<br />

additional expenses loaded on the treasury by wars, budget deficit was<br />

constantly growing. When the defeats came successively, the Ottomans<br />

abandoned their holy war concept and resorted to a peace policy. Notwithstanding,<br />

excluding some years which could be considered exceptions, the<br />

Ottoman budget started giving deficit even in peacetime. In order to cover<br />

for the additional expenses of the treasury, additional taxes and internal<br />

borrowings were resorted to. “In the 17 th century, there was an attempt to<br />

improve the old institutions such as timar holders and janissaries and this<br />

continued in the beginning of the 18 th century, too. However, starting from<br />

the second half of 18 th century, new institutions began to be established.” 29<br />

26 Engelhardt, Ed., Tanzimat, çev. Ayda Düz. [The Tanzimat Era, trans. Ayda Düz], (Istanbul:<br />

Milliyet Publications,1976),s.21.<br />

27 Alphonse De Lamartine. (Collected by: M.R.Uzmen). Sona Doğru (Türkiye Tarihi). [Towards<br />

the End The History of Turkey]. V. 6., (İstanbul: Kervan Books Inc.,1973). s.1429.<br />

28 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti…,s.56<br />

29 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı ...,s.145<br />

190


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

4. Corruption of the Ruling Class<br />

The source of the Ottoman bureaucracy (kapıkulları) was the prisoners of<br />

war. The main concern for forming kapıkulu was internal and external enemies.<br />

One section of the raised kapıkulu was janissaries who were the infantry<br />

part of kapıkulu ocakları that were under the command of the sultan,<br />

and the other section was consisting of people trained in a school (Enderun)<br />

inside the palace to work for the palace, the army or the government<br />

jobs. In Enderun, grand viziers, pashas, janissary masters, state governors,<br />

flag officers etc. were trained. Although the devshirmeh bureaucracy and<br />

its striking power, the janissaries were ruling the state, they had no economic,<br />

socio-ethnic or similar roots in society. Because, they were both<br />

“devshirmehs” from Orthodox Christians and their security of life was in<br />

the hands of the sultan. Naturally, this situation reflects the “model” of<br />

the Ottoman system, meaning its theoretical body. 30 Brainwashing was<br />

involved in their training and the other result of the non-Muslim character<br />

of Kapıkulu was rootlessness. “Ottoman central army had been organised<br />

according to the concept of devshirmeh since Murat 1. The practice of<br />

young Christian boys’ being pulled of their family roots, being raised first<br />

by Muslim families and then in Enderun, was intended to make them obedient<br />

tools in sultan’s hands.” 31 In Enderun, some parts of the staff needed<br />

in army and bureaucracy were trained. In the Ottoman education system,<br />

the principle of devshirmeh Christian children being educated according to<br />

their abilities to have promotions in military and civil state ranks was adopted.<br />

For the sake of protecting the absolute power of the sultan, forming<br />

a distinguished class according to merit rather than heredity was aimed.<br />

However, in the Ottoman Empire, the promotion of people, educated<br />

in Enderun and having the ability to rise to the ruling ranks was abandoned<br />

in time and instead the formation of the ruling class by bribery<br />

and privilege commenced. In time, “Sultans’ shutting themselves into the<br />

palace to indulge in exuberance has developed the competition between<br />

viziers and paving the way for having positions by bribery, it has been a<br />

destructive way for Ottoman Empire’s moral body.” 32 Because the political<br />

authority was weakened in the recession period in the Ottoman Empire,<br />

serious problems came in to life. The newly formed ruling class accelerated<br />

the recession and collapse of the empire. In the mean time, the empire<br />

30 Emre Kongar, 21.Yüzyılda Türkiye (<strong>20</strong>00’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı). [Turkey<br />

in the 21. Century (The Social Structure of Turkey in the <strong>20</strong>00s)] 9.ed., (Istanbul:<br />

Remzi Publications,1998),s.17<br />

31 Taner Timur, Osmanlı Toplumsal …,s.261.<br />

32 Namık Kemal, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Istanbul: Hurriyet Publications.<br />

History Series. V. 3., 1974),s.414.<br />

191


Nilgün SERİM<br />

was making raids again into foreign territory but losing more lands. Along<br />

with the recession of the Ottoman Empire, Rumelia lands commenced to<br />

be lost causing the depletion of Kapıkulu sources. Ottoman rulers who saw<br />

Kapıkulu was about to vanish, started sending students to the West in order<br />

to be trained as soldier-civil ruler, since the second half of the 18 th century.<br />

The students sent to the West were the first systematic encounter of<br />

the Ottomans with the West. At the same time, schools similar to the ones<br />

in the West began to be opened inside of the empire. The students, who<br />

went to the West, unwarily considered behaving and dressing-up like the<br />

Westerners to be sufficient for development. They ignored the technologic<br />

developments, industrialization in Europe and the economic relations lying<br />

behind them. In and around the palace, luxury and waste increased<br />

and everything was changed without any economical base. Nevertheless,<br />

the students who went to the West were affected by the institutions there.<br />

They attempted to put limitations to the power of the Ottoman Sultan.<br />

Conclusion<br />

The Ottoman Empire was based on an autocratic conception of sovereignty<br />

which does not allow for private property and civil society. As it was<br />

not convenient to make reforms and a bourgeois class could not be formed<br />

within the structural principles of the empire, mercantilist economic mentality<br />

of the West could not be adopted. International trade routes in Anatolia<br />

and the Mediterranean changed directions as a result of geographical<br />

discoveries. Treasury lost a great scale of customs revenue when Ottoman<br />

Empire lost the monopoly for spice and silk trade. Besides, Europeans,<br />

extending inside America and getting greatly rich with the gold and silver<br />

of America, now that they were dominating the maritime trade routes<br />

also, began to purchase only raw material from the Ottomans and sold<br />

the excess of their finished product to the Ottomans. As a consequence of<br />

these deals, Ottoman Empire started losing its silver reserves. Additionally,<br />

another point of question was “the raid of European silver coins (most<br />

of them were fake) into the Ottoman market between 1584-1600” 33 .<br />

The Ottoman Empire always had a strict control over the production<br />

factors, namely land, labour, capital and the entrepreneur. This prevented<br />

capital accumulation and the formation of the bourgeois class. As long as<br />

the enrichment based on capital accumulation could not be realized, holy<br />

war mentality based on foreign plunder could not be abandoned. However,<br />

the developments in firearm technologies could not be observed closely<br />

33 Halil İnalcık, ‘Osmanlı Para …,s. 158.<br />

192


The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and Continued...<br />

for the modernization of the army. Defeats followed each other in the battle<br />

fields. Long and attritive war periods created great financial loads which<br />

could not be paid in peacetime. Money lost its value (debasements) and inflation<br />

occurred. While the significance of the timar system was decreasing<br />

with the developments in military technology, its structure also changed<br />

the financial sense with the decrease of the portion of reel economy and its<br />

change to monetary economy. First, the tax farming system, in which the<br />

tacksmen collected the taxes, was adopted and then the manorial system,<br />

in which timars were given for life. Timar system gained a semi-feudal<br />

structure. The pressure increased for the peasants cultivating the land to<br />

get more products and for the person who is the land owner for his life, to<br />

raise the revenues left from the taxes. The attempt to raise the tax revenues<br />

over land products, made the life and work conditions more difficult for<br />

rayah working on land. The emergence of financial crisis was followed by<br />

the social crisis. Peasants deserted the lands they were cultivating and ran<br />

away to towns and cities. When these people flooded the towns and cities<br />

as idle masses, public order problems emerged. Those who could not find<br />

a means of subsistence became rebels (jelali) against the state. Unemployment<br />

and the problems in the means of subsistence extended to the other<br />

parts of society, too. Political, economic and social order of the Ottoman<br />

Empire was ruined.<br />

The Ottoman desiring to protect its crown, wanted to maintain the order<br />

it established at all costs, without any change. ...Not only the Turkish<br />

nobles, but even the other family members of the Ottoman who could be a<br />

competitor for the crown... were sacrificed for the purpose of maintaining<br />

the order without change. In fact, at the end, for the crown of the Ottoman,<br />

a whole empire, its own empire was sacrificed. 34 Finally, when the Empire<br />

collapsed, the sovereignty was also lost.<br />

REFERENCES<br />

Afyoncu, Erhan, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu IV. [The Ottoman Empire with<br />

Questions], (İstanbul:Yeditepe Publications,<strong>20</strong>05).<br />

Aydın, Erdoğan, Osmanlı Gerçeği, “Nizam-ı Alem”in Gayri Resmi Tarihi. [The Ottoman<br />

Reality, Unofficial History of “Nizam-ı Alem”.( Istanbul: Cumhuriyet<br />

Books, <strong>20</strong>02).<br />

Barkan, Ömer Lütfi, Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Tetkikler-<br />

Makaleler <strong>Cilt</strong>2. [The Social and Economic History of the Ottoman State, Studies-Articles<br />

V.2.], (Istanbul: Istanbul Universitesi Rektorluk Publications,<strong>20</strong>00).<br />

34 Emre Kongar, 21.Yüzyılda…,s. 17.<br />

193


Nilgün SERİM<br />

Barkan, Ömer Lütfi, ‘Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Üzerine Denemeler’. [Essays<br />

on the History of the Ottoman Empire], (Ankara: Hacettepe Seri Konferanslari,<br />

V.15., 1970).<br />

Bulutoğlu, Kenan, <strong>10</strong>0 Soruda Yabancı Sermaye. [Foreign Capital in <strong>10</strong>0 Questions].<br />

(Istanbul: Gercek Publications,1970).<br />

Cem, İsmail, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi. [The History of Backwardness in<br />

Turkey],( Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07).<br />

Engelhardt, Ed., Tanzimat, çev. Ayda Düz. [The Tanzimat Era, trans. Ayda Düz],<br />

(Istanbul: Milliyet Publications,1976).<br />

Genç, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi. [State and Economy<br />

in the Ottoman Empire]. (Istanbul: Otuken Publications Inc.,<strong>20</strong>05).<br />

Halaçoğlu, Yusuf, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlıda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı.<br />

[State Organization and Social Structure in the Ottoman Empire, between 14 th -<br />

17 th Centuries], (Ankara: Turk Tarih Kurumu Publications,1991).<br />

İhsanoğlu, Ekmeleddin, Osmanlı Devleti ve Medeniyet Tarihi,<strong>Cilt</strong>-I. [The History<br />

of the Ottoman State and Civilization Volume I]. (Istanbul: Islam Tarih,Sanat<br />

ve Kultur Arastirma Merkezi,1994).<br />

İnalcık, Halil, ‘Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış’,Makaleler-I. [‘A<br />

Synopsis of the Ottoman Money and Economy History’, Articles-1. (Ankara:<br />

Dogu-Bati Publications, <strong>20</strong>05).<br />

Kemal Namık, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History],(Istanbul: Hurriyet Publications.<br />

History Series. V. 3., 1974).<br />

Keyder, Cağlar, Toplumsal Tarih Çalışmaları. [Studies in Social History], (Ankara:<br />

Dost Books,1983).<br />

Kılıçbay, Mehmet Ali. Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti. [The State of the<br />

East, the Republic of the West], (Ankara: Gece Publications,1992).<br />

Kongar, Emre, 21.Yüzyılda Türkiye (<strong>20</strong>00’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı).<br />

[Turkey in the 21. Century (The Social Structure of Turkey in the <strong>20</strong>00s) 9.ed.,<br />

(Istanbul: Remzi Publications,1998).<br />

De Lamartine, Alphonse (Collected by: M.R.Uzmen). Sona Doğru (Türkiye Tarihi).<br />

[Towards the End The History of Turkey]. V. 6., (Istanbul: Kervan Books<br />

Inc.,1973).<br />

Pamuk, Şevket, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. [The Ottoman Economy and<br />

Institutions], (Istanbul: Turkiye Iş Bankasi Kultur Publications, <strong>20</strong>07).<br />

Pamuk, Şevket, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914). [The History of the<br />

Ottoman-Turkey Economy], (Istanbul: Gercek Press, 1990).<br />

Tabakoğlu, Ahmet. Türk İktisat Tarihi. [The History of the Turkish Economy], (Istanbul:<br />

Dergah Publication, 5 th ed., <strong>20</strong>00).<br />

Timur, Taner, Osmanlı Toplumsal Düzeni. [The Ottoman Social Order], (Ankara:<br />

Imge Books,1994).<br />

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi. [The Ottoman History], (Ankara: Turk<br />

Tarih Kurumu Press,1982).<br />

Yücel, Yaşar ve Sevim, Ali, Türkiye Tarihi III.-Osmanlı Dönemi (1566-1730). [History<br />

of Turkey III.-The Ottoman Era (1566-1730), (Ankara: Turk Tarih Kurumu<br />

Press,1991).<br />

194


KİTAP TAHLİLLERİ / BOOK REVIEWS<br />

Introduction to Hospitality Management<br />

John R. Walker, (<strong>20</strong><strong>10</strong>). Third Edition. ISBN:978-0-13-506138-1,<br />

New Jersey: PrenticeHall.<br />

Sebahattin YILDIZ*<br />

Konukseverlik, müşterilerin candan ve cömert<br />

bir şekilde karşılanması ve kendini,<br />

evinden uzaktaki bu insanlara hizmet etmeye<br />

adamayla ilgili işlerdir. Bu işlerin etkili ve<br />

verimli bir şekilde sevk ve idare edilmesi de<br />

konukseverlik yönetimini ifade etmektedir.<br />

Turizm ve konukseverlik sektörüyle ilgilenen<br />

akademisyen, öğrenci ve uygulamacılar<br />

için başucu niteliğinde olacak bu eserle<br />

aynı ismi taşıyan bir kitabın ülkemizde yetersiz<br />

sayıda olmasına karşın, Konukseverlik<br />

Yönetimi, Amerika’daki bazı üniversitelerdeki<br />

işletme okullarında bir ders olarak<br />

okutulmaktadır. Örneğin, Cameron School<br />

of Business, Universiy of North Carolina at Wilmington, N.C. (www.uncw.<br />

edu). Ülkemizdeki “Turizm İşletmeciliği” bölümleri için,konukseverlikle<br />

ilgili tüm konuları içinde barındıran giriş niteliğinde bir kitap olması, bu<br />

kitabı diğerlerinden farklı kılmaktadır. Türkçe’ye “Konukseverlik Yönetimine<br />

Giriş” olarak çevrilen “IntroductiontoHospitality Management” adlı eser,<br />

Güney Florida Üniversitesi’nde Otel ve Restoran Yönetimi Profesörü olan<br />

* Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, e-posta: seyildiz@<br />

kafkas.edu.tr<br />

195


Sebahattin YILDIZ<br />

John R. Walker tarafından hazırlanmış ve PearsonEducation’unticari bir<br />

markası olan PrenticeHall tarafından basılmıştır. Eser, 6 Kısım ve 19 Bölümden<br />

oluşmakta olup 662 sayfa (xxxvii)’dır.<br />

Birinci Kısım: Konukseverlik Endüstrisi ve Turizm<br />

Birinci kısım konukseverlik ruhu ve turizm başlıklı iki bölümden oluşmaktadır.<br />

Birinci bölümde, konukseverlik endüstrisinin özellikleri, konukseverlik<br />

endüstrisinin felsefesi, hizmetin niçin konukseverlik endüstrisinde<br />

bu kadar önemli olduğunun tartışılması ve hizmeti geliştirici yollarla<br />

ilgili öneriler ve toplam kalite yönetimi gibi konular üzerinde durulmuştur.<br />

Bir ananas meyvesininhoş karşılama, arkadaşlık, sıcaklık, içtenlik, naziklik,<br />

neşelilik ve konukseverliğin uluslararası alandakibir sembolü olduğu<br />

belirtilmiştir.Hizmet ve konukseverlik ruhunun büyüleyici, eğlenceli<br />

ve heyecanlandırıcı konukseverlik endüstrisinde hayati bir rol oynadığı<br />

açıklanmıştır. Konukseverlik ve turizmin faaliyet alanları olarak şunlar belirlenmiştir:<br />

Seyahat ve Turizm (hava, gemi seyahati, online hizmetler, demiryolu,<br />

otobüs, otomobil ve turizm), Konaklama (oteller, moteller, resortlar),<br />

Toplantı ve Etkinlik Yönetimi (toplantılar, kongre, ziyaretçiler, bürolar,<br />

sergiler, etkinlikler, gidilecek yerler, yönetim ve şirketler), Restoran ve<br />

Kiralanan hizmetler ve Eğlence (atraksiyonlar, oyunlar, parklar ve eğlence).İkinci<br />

bölümde, turizmin tanımı, önemli uluslararası ve yerel turizm organizasyonlarının<br />

belirtilmesi, turizmin ekonomik etkilerinin açıklanması,<br />

turizmi destekleyicibirlikler, ofisler, merkezler, acenteler vb organizasyonlar<br />

hakkında bilgiler, insanların seyahat etme nedenlerinin sıralanması,<br />

turizmin sosyokültürel etkilerinin açıklanması ve ekoturizmin ne olduğu<br />

gibi konular anlatılmıştır. Turizmin tarihi gelişiminde beş farklı dönemden<br />

bahsedilmiştir. Bunlar Endüstri devrimi öncesi, Demiryolu, Otomobil, Jet<br />

Uçak ve Seyahat Gemisi dönemidir. Dünya turizm örgütünün (WTO) turizmden<br />

en fazla gelir elde eden ülkeler sınıflamasına (<strong>20</strong>06) yer verilmiş<br />

ve Amerika 85.7 milyar dolar ile birinci sırada iken İspanya 50.1 milyar dolar<br />

ile ikinci sırada, Türkiye ise 16.9 milyar dolar ile 9.sıradabelirtilmiştir.<br />

İkinci Kısım: Konaklama<br />

İkinci kısım otel işletmesi, oda tahsis işlemleri ve yiyecek ve içecek işlemleri<br />

şeklindeki üç bölümden oluşmaktadır. Üçüncü bölümde, otel franchisingi<br />

ve yönetim anlaşmaları yoluyla otel sahipliği ve gelişiminin açıklanması,<br />

otellerin tür, lokasyon ve fiyat olarak sınıflandırılması, mobilyalı konak-<br />

196


Kitap Tahlilleri<br />

lama anlamında tatil sahipliği kavramı ve gelişiminin tartışılması ve bazı<br />

saygın ve nadir otellerin tanıtımı gibi konular anlatılmıştır. Franchising<br />

otel ilk olarak New York şehrinde Ritz-Carlton ile başlamıştır ve diğer örnekler<br />

Holiday Inn, Hilton, Novotel ve Sheraton’dur. Dördüncü bölümde,<br />

kilit yöneticiler ve departmanmüdürlerinin görev ve sorumlulukların belirlenmesi,<br />

bir otelin oda bölümlerinin haritasının çizilmesi ve yetkili komite<br />

üyelerinin belirtilmesi, oda tahsis departmanlarının temel fonksiyonlarının<br />

açıklanması, mülkiyet yönetim sistemlerinintanımlanması ve ürün<br />

yönetiminin tartışılması, oda doluluk oranı, ortalama günlük gelir oranı<br />

ve potansiyel oda gelirinin gerçek yüzdesinin hesaplanması, rezervasyon<br />

ve müşteri hizmetleri fonksiyonlarının öneminin belirlenmesi ve ön büro,<br />

oda ve güvenlik / kayıpları önleme departmanlarının kompleksliğinin ve<br />

sorunlarının listelenmesi gibi konular anlatılmıştır. Yine bir otelin günlük<br />

doluluk oranlarının hesaplanması (şirket odaları, grup odaları, boş vakit<br />

odaları, temel odalar vb)ve gelirlerinin hesaplanması (oda, yiyecek, içecek,<br />

telefon, park, oda servisi vb) ile ilgili örnekler gösterilmiştir. Beşinci<br />

bölümde, bir yiyecek ve içecek direktörünün ve diğer temel departmanmüdürlerinin<br />

görev ve sorumluluklarının tanımlanması, bir yiyecek ve içecek<br />

direktörünün tipik bir gününün açıklanması, yiyecek ve içecek departmanlarının<br />

fonksiyon ve sorumluluklarının belirtilmesi ve temel yiyecek<br />

ve içecek faaliyet oranlarının kullanılması yoluyla düzenlemeler yapılması<br />

gibi konular anlatılmıştır. Otellerde yiyecek ve içecek tedarik biriminin en<br />

yoğun olduğu etkinliklerin toplantılar, kongreler, akşam yemekleri, öğle<br />

yemekleri ve düğünler olduğu belirtilmiş ve toplantılar için sıklıklaseçilen<br />

oturma stilleri olarak tiyatro, sınıf, at nalı, akşam yemeği stillerinden bahsedilmiştir.<br />

Üçüncü Kısım: Restoranlar, Kiralanan Hizmetler ve İçecekler<br />

Üçüncü kısım restoran işletmesi, restoran işlemleri, kiralanan hizmetler ve<br />

içecekler olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Altıncı bölümde, zincir<br />

ve bağımsız restoranların farklı özelliklerini tanımlamak, en önemli zincir<br />

ve bağımsız restoranlardan bazılarını belirtmek, restoran sınıflandırmalarını<br />

listelemek ve zincir ve bağımsız restoranların özelliklerini ayırt etmek<br />

gibi konular anlatılmıştır. Yemek, içmek veya sosyalleşmek için haftada<br />

birkaç kez restoranların müşterisi olmamızdan dolayı restoranların günlük<br />

hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğu belirtilmiştir. Ayrıca restoranın<br />

menü fiyatına etki eden faktörlerden kar, rekabet fiyatı, yiyecek maliyet<br />

yüzdesi, işgücü maliyet yüzdesi ve katkı marjına vurgu yapılmıştır.<br />

197


Sebahattin YILDIZ<br />

Yedinci bölümde,ön ofis için restoran işlemlerinin tanımlanması, restoranların<br />

potansiyel işlerinin nasıl tahmin edildiğinin açıklanması, mutfak işlemlerinin<br />

sıralanması, bir gelir tablosunun ana unsurlarının tanıtılması,<br />

temel restoran işlem rasyolarının neler olduğu, bir restoran yöneticisinin<br />

işteki görevleri ve işlevsel alanlarının özetlenmesi gibi konular anlatılmıştır.<br />

Yine yiyecek maliyeti kontrol sürecide (menü planı, tahmin, satın alma,<br />

faturalama, stoklama, dağıtım, üretim, hizmet, satışlar ve ürün maliyet<br />

analizi) adım adım anlatılmıştır. Sekizinci bölüm, profesyonel organizasyonlara<br />

kiralanabilen hizmetler’den bahsetmektedir. Bu bölümde hizmeti<br />

kiralayanlar olarak farkı iş alanlarının özetlenmesi, kiralanan hizmetlerin<br />

faaliyetlerini ticari olanlardan ayıran beş faktörün tanımlanması, ilk ve<br />

orta öğretim okul yiyecek hizmetindeki gereklilikler ve eğilimlerin açıklanması,<br />

kolej ve üniversite yiyecek hizmetindeki karmaşıklığın tanımlanması<br />

ve eğlence dünyasındaki yiyecek hizmetlerinde gözlenen eğilim ve<br />

özelliklerin tanımlanması gibi konular anlatılmıştır. Kiralanan hizmetlerin<br />

öncelikle yiyecek hizmeti olduğu ve havayolları, askeriye, ilk ve orta<br />

öğretim okulları, sağlık tesisleri, boş zaman ve eğlence organizasyonları,<br />

konferans merkezleri, havaalanları ve seyahat yerlerinin bu hizmetten yararlandığı<br />

belirtilmiştir. Ayrıca yiyecek hizmetinin dışında taşıma, bakım<br />

ve mühendislik, oda ve çevre temizliği, ofis ve posta hizmetlerinin de kiralanabileceğinden<br />

bahsedilmiştir.Dokuzuncu bölümde, temel şarap çeşitlerinin<br />

tanıtılması ve sıralanması, yiyeceklere uygun şarap eşleşmesinin<br />

önerilmesi, farklı bira türlerinin tanıtılması, alkollü içecek türleri ve temel<br />

katkı malzemelerinin listelenmesi ve alkollü içeceklerin servis edilmesi<br />

bakımından restoranın yasal sorumluluğunun açıklanması gibi konular<br />

anlatılmıştır. Şarabın, yüzyıllar önce üretildiği, Eski Mısır ve Babil kayıtlarında<br />

mayalanma sürecinden bahsedildiği, “üretimiyle ilgili ilk kayıtların<br />

yaklaşık 7000 yıl öncesine dayandığı, Yunanlıların şarabı Mısırlılardan almış<br />

olduğu ve daha sonra Romalılar işgal ettikleri yerlerde asma dikerek<br />

şarabın Avrupa’da tanınmasını sağladığı” şeklinde bahsedilmiştir. Şarabın<br />

altı aşamada yapıldığı ve başta Fransa olmak üzere Almanya, İtalya, İspanya<br />

ve Portekiz’in şarap üreten ana ülkeler olduğu ve farklı şarap türlerine<br />

değinilmiştir. Ayrıca bir bardak şarabın sağlığa faydalı olabileceği,<br />

özellikle FransızlarınAmerikalılara nazaran %30 daha yağlı yemelerine<br />

karşı Amerikalıların üçte biri kadar kalp krizi yaşamalarının buna örnek<br />

olarak gösterilebileceği tartışılmıştır. Yine bira, likör, viski ve diğer alkollü<br />

içeceklerin yanında kahve, çay, meyve suları ve şişe su gibi alkolsüz içecekler<br />

hakkında da bilgiler verilmiştir.<br />

198


Kitap Tahlilleri<br />

Dördüncü Kısım: Eğlence, Lunaparklar, Kulüpler ve Oyun Partisi<br />

Dördüncü kısım eğlence, lunaparklar ve kulüpler ve oyun partisi şeklindeki<br />

iki bölümden oluşmaktadır. Onuncu bölümde, huzurlu ve sağlıklı<br />

olmak ile eğlence ve boş zaman değerlendirme ilişkisinin tartışılması,<br />

hükümet destekli eğlencenin orijini ve gelişmesinin açıklanması, farklı<br />

eğlence kulübü isimleri ve türlerinin tanımlanması, Amerika’daki temel<br />

lunaparklarının boyutları ve alanlarının belirtilmesi ve bir şehir kulübünün<br />

faaliyetleri gibi konular anlatılmıştır. Eğlencenin ulusal sosyal, ekonomik<br />

ve doğal çevremizin bütünleşik bir parçası olduğuna ve hayatımızı<br />

ve sağlığımızı etkileyen temel bir bileşen olma özelliğine değinilmiştir.<br />

Eğlence aktivitelerinin ikiye ayrılabileceği ve bunların aktif form (beysbol,<br />

futbol, yüzme, gibi bireysel ve takımsal tüm spor türleri) ve pasif form<br />

(okumak, balık tutmak, müzik çalmak ve dinlemek, bilgisayar oyunları<br />

oynamak ve televizyon izlemek) olduğu belirtilmiştir. Ayrıca vizyon sahibi<br />

bir insan olan Walt Disney’in hikayesi ve dünyası Alice, Şanslı Tavşan,<br />

Mickey ve Mouse vb eserlerine ve “dünyanın en mutlu yeri” olan lunaparkı<br />

Magic Kingdom Park’a değinilerek anlatılmıştır. Kulüp yönetiminin<br />

yapısı, kulüp türleri, kulüp yöneticisinin iş tanımı ve bir şehir kulübünün<br />

örgüt şeması gösterilmiştir. Onbirinci bölümde, oyun partisi endüstrisinin<br />

tarihinin özetlenmesi, oyun partisiyle ilgili değişik aktivitelerin tanımlanması,<br />

konukseverlik endüstrisiyle oyun partisinin nasıl birleştirileceğinin<br />

açıklanması ve oyun endüstrisi içindeki farklı pozisyonların tartışılması<br />

gibi konular anlatılmıştır. Konukseverlik endüstrisinde son yirmi yıldır en<br />

önemli gelişmelerden birisinin gazino endüstrisi olduğu ve bugün kumar<br />

oyununun orjinalinin tam olarak bilinmemesine rağmen ilk olarak eski<br />

Mısırda ortaya çıktığı belirtilmiştir. İngiltere’de kendisi de bir kumarbaz<br />

olan Kral VIII. Henry’nin,kendi askerlerinin savaş becerilerini geliştirmekten<br />

ziyade kumara daha fazla zaman ayırdıklarını öğrendiğinde kumarı<br />

yasadışı ilan ettiğine değinilmiştir. Bir yerel kumar evinin ilk kez 1626 yılında<br />

İtalya’da yasallaştırıldığına değinilmiş ve oyun partisi endüstrisinde<br />

kariyer olanaklarının sınırsız olduğu belirtilmiştir.<br />

Beşinci Kısım: Toplantı ve Etkinlik Yönetimi<br />

Beşinci kısım toplantılar, kongreler ve sergiler (meetings, conventionsandexpositions)<br />

ile özel etkinlikler (specialevents) şeklindeki iki bölümden oluşmaktadır.<br />

Onikincibölümde, kongre endüstrisindeki temel aktörler hakkında<br />

bilgi sahibi olmak, destinasyon yönetim şirketlerinin tanıtılması, bir<br />

toplantı planlayıcısı olmanın farklı perspektiflerinin belirtilmesi, farklı<br />

sözleşmeci türlerinin belirlenmesi, farklı toplantı, kongre ve sergi türle-<br />

199


Sebahattin YILDIZ<br />

rinin açıklanması ve farklı toplantı, kongre ve sergi yerleri hakkında bilgi<br />

sahibi olmak gibi konular anlatılmıştır. Toplantı, kongre ve sergilerin<br />

eski zamanlardan beri insanları sosyal, sportif, politik ve dini amaçlarla<br />

bir araya topladığı ve son yıllarda ise bu aktivitelerin büyüyen turizm endüstrisine<br />

bir pazar bölümü sunduğu belirtilmiştir. Onüçüncübölümde, özel<br />

bir etkinliğin tanımlanması, etkinliği planlayanların yaptığı şeylerin açıklanması,<br />

özel etkinliklerin sınıflandırılması, etkinlik yönetimi için gerekli<br />

beceri ve yeteneklerin özetlenmesi, özel etkinlik endüstrisiyle ilgili temel<br />

mesleki organizasyonlar ve birliklerin tanımlanması gibi konular anlatılmıştır.<br />

Özel etkinliklerin daima planlanmış ve bir kutlamaya dayandığı<br />

ve bir özel etkinliğin, özel ihtiyaçları memnuniyetle karşılayacak seremoni<br />

ve ritüelle süslenen eşsiz bir zamanı ifade ettiği belirtilmiştir. Yine özel<br />

etkinliklerin şirket etkinlikleri (şirket seminerleri, workshoplar, toplantı<br />

ve konferanslar) dernek etkinlikleri (kongreler, ticari sergiler, toplantılar),<br />

hayırseverlik baloları (yardım toplama kampanyası) sosyal aktiviteler (düğün,<br />

nişan, tatil), panayırlar ve festivaller, konser ve sportif etkinlikler gibi<br />

sınırsız aktiviteyi içerdiğine değinilmiştir. Mega etkinliklerin ise olimpik<br />

oyunlar, dünya kupası vb dünya çapındaki sportif olaylar olduğu belirtilmiştir.<br />

Özellikle etkinlik planlayıcıları kavramının ilk kez otel ve kongre<br />

merkezlerinde kullanıldığı ve bu kişilerin tarih ve lokasyonun ayarlanması,<br />

reklam, yiyecek ve içecek hizmetlerinin düzenlenmesi yani baştan sona<br />

bir etkinliğin planlanmasından sorumlu olduğu belirtilmiştir.<br />

Altıncı Kısım: Konukseverlik Endüstrisindeki Yönetsel Konular<br />

Altıncı kısım liderlik ve yönetim, planlama, organizasyon, iletişim ve karar<br />

verme,insan kaynakları ve kontrol şeklindeki altı bölümden oluşmaktadır.<br />

Ondördüncü bölümde, temel yönetim fonksiyonlarının açıklanmış ve<br />

mükemmel lider örnekleri gösterilmiş ve bunlardan biri olarak “bir rüyam<br />

var” konuşmasıyla Martin Luther King’in karizmatik ve dönüşümsel liderlik<br />

özellikleri sergilediği belirtilmiştir. Onbeşinci bölümde, konukseverlik<br />

endüstrisinde amaçların belirleneceği temel faaliyet alanlarının müşteri<br />

tatmini, çalışan memnuniyeti ve verimlilik olduğu belirtilmiştir. Ayrıca<br />

yeni bir restoranın açılmasıyla ilgili piyasa analizi, vizyon ve misyon ifadeleri,<br />

işletme lisansı ve sigorta, menünün testi, likör lisans başvurusu,<br />

içeceklerin fiyatlandırılması, mutfak personelinin kiralanması, mutfak ve<br />

servis personelinin eğitimi, menü önerileri, yapı izinlerinin alınması, final<br />

menüsünün kararı, içeceklerin seçimi, menünün fiyatlandırılması, sağlık,<br />

yangın ve içecek departmanından izin alınması, servis personelinin çalıştırılması,<br />

günlük, haftalık ve aylık zaman diliminin belirlenmesini içeren<br />

<strong>20</strong>0


Kitap Tahlilleri<br />

bir PERT şeması örneği de verilmiştir.Onaltıncıbölümde, yapı ve tasarımın<br />

bir organizasyon için neden önemli olduğunun açıklanması, organizasyon<br />

yapısının temel unsurlarının belirtilmesi, takım esaslı yapılar ve organizasyonların<br />

bunları kullanma nedenlerinin açıklanması gibi konular anlatılmıştır.<br />

Konukseverlik endüstrisinden olan bir lunaparkın organizasyon<br />

şeması örneği verilmiştir. Onyedincibölümde, iletişimin tanımlanması, kişiler<br />

arası iletişimin etkinliğini belirleyen engellerin ve bu engellerle başa<br />

çıkma yollarının belirlenmesi, formel ve informel iletişim arasındaki farklılıkların<br />

belirlenmesi, iletişim akışları (yukarıya, aşağıya, yana, çapraz),<br />

karar verme sürecindeki sekiz adımın özetlenmesi, rasyonel, sınırlı rasyonel<br />

ve sezgisel kararlar arasındaki farklılıkların gösterilmesi ve belirsizlik<br />

koşullarında alınan kararlardaki farklılıklar gibi konular anlatılmıştır. Ayrıca<br />

karar verme ile ilgili konukseverlik sektöründen bir örnek verilmesi<br />

yoluyla karar verme süreci aşamaları şu şekilde anlatılmıştır. 1.Problemin<br />

tanımlanması (örneğin karnımız aç ve bir restoran konusunda karar vermemiz<br />

gerekiyor), 2. Karar kriterlerinin tanımlanması (yiyecek türü, zamanı,<br />

fiyatı, park etme, restoran itibarı, yiyecek kalitesi gibi kriterler belirlenmiş),<br />

3.Kriterlerin ağırlıklandırılması (fiyat ve yiyecek kalitesi en yüksek<br />

ağırlıkta iken restoran itibarı ve park problemi daha düşük ağırlıkta düşünülmüş),<br />

4.Alternatiflerin geliştirilmesi (TacoBell, Pizza Hut, McDonald’s,<br />

Wendy’s, KFC gibi alternatifler var), 5. Alternatiflerin analizi (Pizza Hut<br />

ve Wendy’s en yüksek düzeyde skor elde etmiş), 6. Alternatifin seçimi<br />

(Wendy’s seçilmiştir), 7. Alternatifin uygulanması (Wendy’s restoranında<br />

yeme eylemi gerçekleştirilmiştir) ve 8. Alternatifin değerlendirilmesi (Lezzetli<br />

olarak değerlendirilmiştir). Aynı şekilde konukseverlik sektöründeki<br />

bir otelin faaliyetlerindeki herhangi bir problemin (Örneğin, müşterinin<br />

kaydedilmesi / kayıt işleminin çok uzun sürmesi) çözümünün bu şekilde<br />

olacağı belirtilmiştir.Onsekizincibölümde, istihdamla ilgili kanunların ne olduğu<br />

ve açıklanması, çalışanların seçimi, işe alımı ve oryantasyonun nasıl<br />

yapıldığının tartışılması, çalışanın performans değerlemesi ve ücret metotlarının<br />

tanımlanması ve motivasyon teorileri ve endüstri uygulamasının<br />

açıklanması gibi konular anlatılmıştır.Ondokuzuncu bölümde, dört adımlı<br />

kontrol sürecinin açıklanması, kontrolün üç türü (faaliyet öncesi, sırasında<br />

ve sonrası) arasındaki farklılıkların belirtilmesi, finansal kontrolün öneminin<br />

açıklanması, etkili bir kontrol sisteminin niteliklerinin açıklanması<br />

ve kontrolde çağdaş sorunların özetlenmesi gibi konular anlatılmıştır. Konukseverlik<br />

yönetiminde kontrolün çok geniş ve önemli bir role sahip olduğu<br />

belirtilmiştir. Kontrolün türlerinden birisi olan faaliyet öncesi kontrol<br />

ile ilgili verilen çarpıcı bir örnekte, McDonald’sşirketinin Moskova’da<br />

ilk açılacağı zaman faaliyet öncesi kontrolün gereği olarak Rusya’ya kalite<br />

kontrol uzmanları gönderdiği ve yüksek kaliteli patates yetiştirmeleri ko-<br />

<strong>20</strong>1


Sebahattin YILDIZ<br />

nusunda çiftçileri ve yüksek kaliteli ekmek yetiştirmeleri konusunda fırıncıları<br />

eğittiği belirtilmiştir. Bunun nedeni olarak ise McDonald’s için coğrafi<br />

lokasyonu dikkate almaksızın ürün kalitesinin (örneğin cheseeburger<br />

lezzeti) her ülkede aynı olması gösterilmiştir. Ayrıca kontrolle ilgili güncel<br />

sorunlar olarak işyeri mahremiyeti, çalışan hırsızlığı ve işyerinde şiddet<br />

konuları anlatılmıştır.<br />

Sonuç<br />

Profesör John R. Walker’in “IntroductiontoHospitality Management” adlı<br />

kitabı geleceğin konukseverlik yönetimi mesleği için hazırlanmıştır. Bu endüstride<br />

görev yapan paydaşlara ve öğrencilere konukseverlik endüstrisi<br />

hakkındaki temel bilgileri sunarak, konukseverlik kariyerlerinde gelişmelerini<br />

sağlamak gibi bir amacı üstlenmiştir. Ayrıca sektörün operasyonel<br />

alanları ile ilgili kitapta bölümler sunarak konukseverlik endüstrisindeki<br />

detayları öğrenmeleri konusunda paydaşlara ve öğrencilere yardım etmek<br />

amacını da üstlenmiştir. Yine konukseverlik endüstrisinin farklı segmentlerindeki<br />

mevcut kariyer olanaklarını tanzim ederek öğrencilere bilgi<br />

sunmaktadır.Kitabın dili İngilizcedir, kitaptaki her bölümde konukseverlik<br />

endüstrisine özgü çarpıcı örneklere, şirket, direktör, başkan ve CEO<br />

tanıtımıyla ilgilibilgi kutucuklarına, konuların daha iyi anlaşılması adına<br />

açıklayıcı tablolara ve kitabın sonunda bölüm içerisinde geçen temel kavramlarla<br />

ilgili bir açıklayıcı sözlüğe yer verilmiştir. Özellikle dünyanın her<br />

tarafındaki muhteşem konukseverlik hizmetlerinin resimlerle gösterilmesi<br />

kitabın okunuşunu daha çekici hale getirmiştir. Örneğin Florida’daki bir<br />

Hayırseverlik Etkinliğine katılan konuklar, konukseverliğin sembolü olan<br />

bir Ananas figürü, LasVegas’dakiResort otel gazinosu, Orlando yakınlarındaki<br />

Walt Disney dünyası resortu, Washington D.C ve New York arasında<br />

seyahat eden hızlı tren, Paris’in sembolü olan Eiffel Tower’ın gece<br />

görünüşü, Florida’daki Sheraton otel, Alaska’daki Ice otelin yatak odası,<br />

LasVegas’da Pablo Picasso’nun tabloları ile donatılmış bir otelin Picasso<br />

restoranının yemek odası, bir Meksikan restoranı olan TacoBell’de hizmet<br />

sunulan müşteriler, Los Angeles havaalanındaki muhteşem restoran, Florida’daki<br />

bir lunapark, Amerika’nın en küçük eyaleti olan Rhode Island’dan<br />

bir Kongre merkezi, yirminci yüzyılın en karizmatik dönüşümsel liderlerden<br />

birsi olan Martin Luther King’in “I have a dream” konuşmasından bir<br />

kesit vbhoş görüntülere yer verilmiştir.Ülkemizde konukseverlik yönetimi<br />

alanındaki kaynakların çok yetersiz olması, hatta tüm konukseverlik faaliyetlerini<br />

tek bir kitapta anlatan bir Türkçe kaynağın olmamasından esinlenerek<br />

tanıtılan bu kitap, konukseverlik, turizm ve hizmet sektöründe faaliyet<br />

gösteren yöneticilere, bu alanda çalışan akademisyenlere ve geleceğin<br />

konuksever öğrencilerine önerebileceğim bir kitaptır.<br />

<strong>20</strong>2


ÖZETLER ve ANAHTAR KELİMELER<br />

Türkiye Ekonomisinde İş Çevrimleri Kuramı (1998-<strong>20</strong>11):<br />

Hodrıck-Prescott Filtresi<br />

Yazar: Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Özet: Makroekonomik yapıda çevrimsel ilişkilerin incelenmesinin önemi büyüktür.<br />

Türkiye ekonomisindeki kronik enflasyonist ortam düşünüldüğünde bu ilişkinin<br />

incelenmesinde reel milli gelir ve enflasyon çevrimsel ilişkiyi açıklamakta<br />

oldukça iyi iki uygun değişken olmaktadır. Çalışmada Hodrick ve Prescott (HP)<br />

tarafından önerilen ayrıştırma yöntemi kullanılmıştır. İş çevrimleri analizinde<br />

HP filtresinde optimal parametre seçimi önemli ve gerekli olduğu için 1998Q1-<br />

<strong>20</strong>11Q2 inceleme dönemi için elde edilen bulgular λ=1600, λ=98 ve λ=19 değerleri<br />

seçilerek karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak Türkiye için uygulanan optimal λ<br />

parametresinin standart 1600 değerinin çok altında olması gerektiği görülmüştür.<br />

Anahtar Kelimeler: İş Çevrimleri, Reel Gelir, Enflasyon, HP Filtresi<br />

Vergi Kültürü ve Vergi Politikaları Etkileşimi: Türkiye Değerlendirmesi<br />

Yazarlar: Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />

Özet: Vergi, devlet gelirlerini oluşturan ve etkileyen en önemli finansman kaynağıdır.<br />

Vergi kültürü ise; “vergileme” ve “vergi verme” olarak ikili bir özelliği<br />

kapsamaktadır. Bu ikili özellik vergi ahlakı, devlet-birey ilişkileri ve vergi adaleti<br />

ile vergi kültürünü oluşturmaktadır. Son yıllarda vergi kültürünün önemi artmış<br />

ve vergi kültürünün artırılması önemli bir politika aracı olmuştur. Bu çalışma,<br />

uygulanan vergi politikaları ile vergi kültürünün etkileşimini incelemeyi amaçlamakta<br />

ve ülkemizde <strong>20</strong>02–<strong>20</strong><strong>10</strong> dönemi vergi kültürü gelişimini değerlendirmektedir.<br />

Bu dönemde vergi kültürünü artırıcı politikaların uygulandığı ancak yeterli<br />

bir gelişme sağlanamadığı sonucuna varılmıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Vergi Kültürü, Vergi Politikaları<br />

<strong>20</strong>3


Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />

5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve<br />

Çözüm Önerileri<br />

Yazarlar: Süleyman Yaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />

Özet: Bu çalışma ile <strong>20</strong>05 yılında kabul edilen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu<br />

ile yeniden düzenlenen İl Özel İdarelerinin bugünkü durumunu ortaya koymak<br />

amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk kısmında İl Özel İdarelerinin tarihsel gelişimi, teşkilat<br />

yapısı, organları, görevleri, mali yapısı ve denetimi hakkında genel bilgiler<br />

verilmiştir. Sonraki bölümlerde ise, 5302 sayılı kanun ile İl Özel İdare sisteminde<br />

yapılan değişikliklerin İl Özel İdarelerinin sorunlarına ne derece çözüm olduğu,<br />

eksik kalan hususların neler olduğu, hangi değişiklikler ile daha önce yaşanan<br />

hangi soruna çözümler bulunduğu, hangi sorunların hem eski hem yeni kanunlarla<br />

çözülemediği, yapılan reformlarla hangi yeni sorunların ortaya çıktığı ve bu<br />

sorunların olası çözüm yollarının neler olduğu üzerinde durulmuştur.<br />

Anahtar Kelimeler: İl Özel İdareleri, Kamu Yönetimi, Kamu Yönetiminde Reform,<br />

Yerel Yönetimler<br />

Psikolojik Kontrat İhlal Algısı ile Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Otel<br />

İşletmeleri Üzerine Bir Araştırma<br />

Yazarlar: Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />

Berrin GÜZEL<br />

Özet: Karşılıklı beklentilere yönelik algıları içeren psikolojik kontrat kavramı işveren<br />

ve çalışan arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi açısından dikkat<br />

edilmesi gereken bir konudur. Psikolojik kontratın ihlal edildiğinin algılanması<br />

çalışanları olumsuz davranışlara yönlendirmekte ve örgütsel bağlılığın azalmasına<br />

neden olabilmektedir. Bu kapsamda çalışmada psikolojik kontrat ihlal algısı<br />

ile çalışanların örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma sonucunda;<br />

otel işletmelerinde çalışanların psikolojik kontrat ihlal algıları ile duygusal<br />

bağlılıkları arasında anlamlı ve negatif yönlü, normatif bağlılıkları ile anlamlı ve<br />

pozitif yönlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Devam bağlılığı ile psikolojik kontrat ihlal<br />

algısı arasında anlamlı bir ilişki çıkmamıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Örgütsel bağlılık, psikolojik kontrat, otel işletmeleri<br />

<strong>20</strong>4


Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />

Demokrat Parti İktidarının İlk İcraatlarına Bir Örnek: “Bazı Suç ve<br />

Cezaların Affı Hakkında Kanun”<br />

Yazar: Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Özet: Milli mücadeleden itibaren çeşitli vesilelerle gündeme gelen genel af yasaları<br />

Türk siyasal hayatında önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Atatürk döneminde<br />

Cumhuriyetin ilanı, Cumhuriyetin ilanının onuncu yılı ve on beşinci yılı vesileleriyle<br />

çıkarılan af yasaları bunlara örnek olarak gösterilebilir. 14 Mayıs 1950<br />

seçimleriyle 27 yıl sonra iktidarı CHP’den devralan Demokrat Parti’nin ilk icraatları<br />

arasında da bir genel af yasası yer almaktadır. Çok partili hayatın ilk genel<br />

af yasası olarak dikkat çeken yasa, 14 Temmuz 1950 tarihinde “Bazı Suç ve Cezaların<br />

Affı Hakkında Kanun” adıyla yasalaşmış, 15 Mayıs 1950 tarihinden önce<br />

işlenmiş olan pek suçu af ve tenzil ederek, iktidarın yeni bir başlangıç yapmasını<br />

sağlayıcı şekilde rol oynamıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Af, Genel Af, Demokrat Parti, Kanun, Siyaset<br />

Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Demokrasi<br />

Yazar: Halil BİLECEN<br />

Özet: Bu makale Johansen co-integration ve Vector Error-Correction (VECM)<br />

modellerini kullanarak Türkiye’de 1980 ve <strong>20</strong><strong>10</strong> arasında, ekonomik büyüme ile<br />

demokrasi arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Makalede kullanılan veriler, ekonomik<br />

büyüme için Türkiye İstatistik Kurumu, demokrasi endeksi için de POLITY<br />

IV projesinden elde edilmiştir. Çalışmanın temel amacı, Türkiye’de ekonomik büyüme<br />

ve demokrasi arasında, anılan dönemlerde, anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını<br />

test etmektir. Belirtilen modeller kullanılarak, Türkiye’de ekonomik büyüme<br />

ve demokrasi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur. Gelecek<br />

araştırmalar, konu ile ilgili nedensellik etkilerini inceleyebilir.<br />

Anahtar Kelimeler: Ekonomik büyüme, demokrasi, Türkiye.<br />

Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliğinin Muhtemel Ekonomik Etkileri:<br />

Kısa Süreli Bir Analiz<br />

Yazar: Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />

Özet: Türkiye Avrupa Birliğine üye olmak için yarım yüzyıldan beri ciddi bir<br />

uğraş içindedir. Türkiye’nin bu alandaki gayretleri 11 Eylül 1959 yılında Avrupa<br />

Ekonomik Topluluğuna yapılan başvuruyla başlamıştır. Sonraki yıllarda çeşitli<br />

iniş ve çıkışlar yaşansa bile Türkiye üye olma isteğini sürekli devam ettirmiştir.<br />

<strong>20</strong>5


Özetler ve Anahtar Kelimeler<br />

Uzun uğraşların sonunda Avrupa Birliği ile 6 Ekim <strong>20</strong>04 tarihinde tam üyelik<br />

için görüşmeler başlamış ve görüşmelerin 35 farklı başlık altında yürütülmesi kararlaştırılmıştır.<br />

Türkiye yarım yüzyıllık tarihinde, ilk kez bu kadar çok Avrupa<br />

Birliği üyeliliğine yaklaşmıştır. Fakat sonraki yıllarda olaylar beklendiği gibi gitmemiş<br />

ve birçok başlık açılamadığı gibi, birçok başlıkta görüşmeler tıkanma noktasına<br />

gelmiştir. Bu durum iki önemli sebepten kaynaklanmıştır. Bunlardan biri,<br />

genişlemenin getirdiği yeni zorluklar, ikincisi de Türkiye’nin özel durumu.<br />

Görüşmelerde öne çıkan konulardan belki de en önemlisi Türkiye’nin üyeliğinin<br />

Avrupa Birliği üzerine olumsuz etkileri olmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri,<br />

Türkiye’nin sosyal ve ekonomik açıdan Birlik ülke standartlarının çok gerisinde<br />

olduğunu, bu nedenle tam üyeliğin büyük bir maliyete yol açacağını savunmuşlardır.<br />

Bu görüşü savunanlara göre ilerleme kaydedilmeden Türkiye’nin mevcut<br />

haliyle üye olması halinde, Avrupa ülkeleri ciddi şekilde göç ve bütçe bazında yeni<br />

maliyetlerin yanında, bölgesel yardımların ve tarımsal fonların da aşırı yük altında<br />

kalacaktır. Tam üyeliğin olumlu yönüne bakanlar ise, Türkiye’nin genç ve<br />

dinamik nüfusu ve sürekli büyüyen ve canlı ekonomik yapısı ile Avrupa Birliğine<br />

olumlu katkılarda bulunacağını savunmaktadırlar.<br />

En iyi ihtimalle <strong>10</strong>–15 yıllık bir süreçte gerçekleşebilecek üyeliğin muhtemel etkilerini,<br />

hem Türkiye hem de Avrupa Birliği sürekli değişim içinde olduğu için<br />

şimdiden kestirmek oldukça zordur. Bu çalışmaya göre, günümüz koşulları altında<br />

gerçekleşecek bir üyeliğin Avrupa kuşkucularının sandığı gibi çok büyük bir<br />

olumsuz etkisi olmayacak, üyeliğin ilk yıllarında ortaya çıkan maliyetler sonraki<br />

yıllarda yaşanan olumlu gelişmelerle telafi edilebilecektir.<br />

Anahtar Kelimeler: Türkiye, Avrupa Birliği, Tam Üyelik, Ekonomik Etki<br />

Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. Yüzyılda Başlayan Tanzimat’a Kadar<br />

Süren Mali Bunalımın Nedenleri<br />

Yazar: Nilgün SERİM<br />

Özet: Osmanlıda 16. Yüzyılda başlayan ve Tanzimat’a kadar süren mali bunalım<br />

aslında bir daha asla düzelmeyen toplumsal, siyasi ve ekonomik bozulmanın çıkış<br />

sebeplerini gelişme sürecini ve çare arayışındaki yanlış tutumları gözler önüne<br />

sermesi açısından ilginç ve önemli bir tarihsel kesittir. Osmanlı batıda gelişen<br />

yeni uygarlığa uyum sağlayamadı ve ortaçağ uygarlığı içinde kalmaya devam etti.<br />

Mevcut hanedanın hükümranlığını korumak, iktidarı paylaşmamak pahasına, sermaye<br />

birikimi ve buna bağlı olarak da toplum yapısının değişmesi önlendi. Bu da<br />

imparatorluğun aslında sonunu hazırladı.<br />

Anahtar Kelimeler: Ekonomik yozlaşma, mali bunalım, Osmanlı İmparatorluğu,<br />

sosyal ve politik dejenerasyon<br />

<strong>20</strong>6


YAZARLAR HAKKINDA<br />

Alfabetik Sırayla<br />

Nur DİLBAZ ALACAHAN (Dr.): Yazar 1980 yılında Çanakkale’nin Çan<br />

ilçesinde doğdu. Trakya Üniversitesi İktisat bölümünü (Lisans, <strong>20</strong>03), Çanakkale<br />

Onsekiz Mart Üniversitesi İktisat Bölümünü (Yüksek Lisans, <strong>20</strong>06)<br />

ve İstanbul Üniversitesi İktisat bölümünü (Doktora, <strong>20</strong>11) tamamlamadı.<br />

<strong>20</strong>04’ten beri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde iktisat bölümünde<br />

öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır.<br />

Halil BİLECEN (Doktora Öğrencisi): Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,<br />

Biga İİBF Kamu Yönetimi Bölümü’nden <strong>20</strong>03’de mezun olan yazar,<br />

ayni universiteden, <strong>20</strong>07 yilinda, “Kurumsal Yapi Cercevesinde Avrupa<br />

Birligi’nde Karar Alma Mekanizmalari” baslikli master derecesini de almistir.<br />

Bilecen, <strong>20</strong>04 Ocak ve <strong>20</strong>09 Mayis aylari arasinda, Çanakkale Onsekiz<br />

Mart Üniversitesi, Biga İİBF’de ve Istanbul Universitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakultesi’nde arastirma gorevlisi olarak calismistir. İstanbul Universitesi<br />

Siyasal Bilgiler Fakultesinde doktora calismasini 2 yil surduren yazar, Milli<br />

Egitim Bakanligi bursu ile ABD’ye gecmistir. Yazar, Houston Universitesi<br />

Siyaset Bilimi Bolumu’nde doktorasini surdurmektedir.<br />

Adnan ÇİMEN (Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde Daire<br />

Başkanı): 1969 yılında Erzurum doğumlu olan Adnan Çimen, 1992 yılında<br />

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden<br />

mezun oldu. Mezuniyetten sonra 1 yıl Afyon Kocatepe Üniversitesi araştırma<br />

görevlisi olarak çalıştı. 1994 yılında mülki idare mesleğine geçti. Sırasıyla<br />

(Kütahya) Aslanapa, (Bitlis) Mutki, (Balıkesir) Manyas ilçe Kaymakamı<br />

ve Ağrı Vali Yardımcısı olarak görev yaptı. <strong>20</strong>06-<strong>20</strong>11 yılları arasında<br />

Hukuk Müşaviri kadrosuyla İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezinde<br />

Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. Halen Nüfus ve Vatandaşlık İşleri<br />

Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak çalışmaktadır. Biri İngiltere’nin<br />

Keele Üniversitesi olmak üzere, iki yüksek lisans tezi hazırladı. <strong>20</strong>05 yılında<br />

İktisat alanında Doktora derecesi aldı. İdarecinin Sesi Dergisinde bir<br />

süre editörlük yaptı. Nüfus, kalkınma, terör ve Türkiye’nin taşra yönetimi<br />

üzerinde çalışmaktadır.<br />

<strong>20</strong>7


Yazarlar Hakkında<br />

Ufuk GENCEL (Yrd. Doç. Dr.): 1976 yılında doğan Ufuk GENCEL lise<br />

egitimini İzmir Maliye Meslek Lisesi’nde ve lisans öğrenimini Dokuz Eylül<br />

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü’nde<br />

tamamlamıştır. 1998 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü’nde Maliye Anabilim dalında Araştırma Görevlisi olmuştur.<br />

Yüksek lisans öğrenimini <strong>20</strong>01 yılında yuksek lisans ve <strong>20</strong>07 yilinda doktora<br />

egitimini tamamlamistir. Halen Canakkale Onsekiz Mart Universitesl<br />

Biga Iktisadi ve Idari Bilimler Fakultesi Maliye Bolumunde Ogretim Uyesi<br />

olarak calismaktadir.<br />

Berrin GÜZEL (Yrd. Doç. Dr.): 1999 yılında Adnan Menderes Üniversitesi<br />

Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Doktorasını<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı’nda<br />

<strong>20</strong>09 yılında tamamlayan GÜZEL, <strong>20</strong><strong>10</strong> yılında yardımcı doçent olmuştur.<br />

Halen Adnan Menderes Üniversitesi Didim Meslek Yüksekokulu’nda öğretim<br />

üyesi olarak çalışmaktadır.<br />

Veli KAVSARA (Denizli İl Özel İdaresi İç Denetçisi): Gazi Üniversitesi<br />

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1999 yılında<br />

mezun oldu. <strong>20</strong>01-<strong>20</strong>07 yılları arasında Maliye Bakanlığı Muhasebat<br />

Genel Müdürlüğü’nde Muhasebe Denetmeni olarak çeşitli illerde görev<br />

yaptı. <strong>20</strong>07 yılından beri Denizli İl Özel İdaresi’nde İç Denetçi olarak çalışmaktadır.<br />

Süleyman Yaman KOÇAK (Doç. Dr.): <strong>20</strong>02 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi<br />

ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Pamukkale Üniversitesi<br />

Kamu Yönetimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya<br />

başladı. <strong>20</strong>04 yılında Pamukkale Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim<br />

Dalı’nda yüksek lisansını, <strong>20</strong>07 yılında İngiltere University of Sheffield’da<br />

Politics alanında doktorasını tamamladı. <strong>20</strong>12 Nisan ayında Kamu Yönetimi<br />

doçenti oldu. <strong>20</strong>08 yılından bu yana Pamukkale Üniversitesi Siyaset<br />

Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.<br />

Elif KURU (ÇOMÜ Maliye Yüksek Lisans Öğrencisi): 1986 yılında doğan<br />

Elif KURU lise eğitimini Gelibolu Anadolu Lisesinde ve lisans öğrenimini<br />

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye<br />

Bölümü’nde tamamlamıştır. <strong>20</strong>09 yılında Çanakkale Onseki Mart Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilimda yüksek lisans eğitimine<br />

başlamıştır. Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Ensititüsü Maliye Anabilimdalında öğrenciliği devam etmektedir.<br />

<strong>20</strong>8


Yazarlar Hakkında<br />

Nilüfer ŞAHİN PERÇİN (Yrd. Doç. Dr.): 1999 yılında Erciyes Üniversitesi<br />

Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’ndan mezun oldu.<br />

Doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim<br />

Dalı’nda <strong>20</strong>07 yılında tamamlayan ŞAHİN PERÇİN, <strong>20</strong>08 yılında yardımcı<br />

doçent olmuştur. Halen Nevşehir Üniversitesi Turizm Fakültesi’nde öğretim<br />

üyesi olarak çalışmaktadır.<br />

Nilgün SERİM (Yrd. Doç. Dr.): 1965 yılında Edirne’de doğan yazar,. Lisans,<br />

Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimimi İstanbul Üniversitesinde sırasıyla<br />

1987,1990 ve 1996 yıllarında tamamlamıştır. Çanakkale Onsekiz Mart<br />

Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü’nde<br />

Doçent olarak görev yapmaya devam eden Dr. Serim, Kamu Maliyesi alanında<br />

çalışmalarımı sürdürmektedir..<br />

Cahide SINMAZ SÖNMEZ (Yrd. Doç. Dr.): 06.01.1972 yılında Ankara’da<br />

doğan Cahide SINMAZ SÖNMEZ, ilk ve orta öğrenimini aynı yerde tamamladı<br />

ve 1990’da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne<br />

girerek, 1994 tarihinde buradan mezun oldu. 1996 yılında Çanakkale<br />

Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde<br />

(Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) araştırma görevlisi olarak çalışmaya ve Yüksek<br />

Lisans öğrenimine başladı. 1998 yılında “Demokrat Parti Dönemi Kalkınma<br />

Politikası ve Göç Olgusuna Bir Bakış” konulu çalışmasıyla Yüksek<br />

Lisans öğrenimini tamamlayan Cahide SINMAZ SÖNMEZ, 1999 tarihinde<br />

Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde<br />

doktora öğrenimine başladı ve Haziran <strong>20</strong>05 tarihinde “Cumhuriyet Döneminde<br />

Çıkarılan Af Yasaları ve Topluma Yansımaları (1923-1974)” konulu<br />

Doktora Tezi ile mezun oldu. Cahide SINMAZ SÖNMEZ hâlen Çanakkale<br />

Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yrd.<br />

Doc.Dr. olarak görev yapmaktadır.<br />

Şule AYDIN TÜKELTÜRK (Doç. Dr.): 1994 yılında Çukurova Üniversitesi<br />

İ.İ.B.F. Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Bölümü’nden mezun oldu.<br />

Doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği Anabilim<br />

Dalı’nda <strong>20</strong>04 yılında tamamlayan TÜKELTÜRK, <strong>20</strong>11 yılında “Yönetim<br />

ve Organizasyon” alanında doçent olmuştur. Halen Çanakkale Onsekiz<br />

Mart Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’nda öğretim<br />

üyesi olarak çalışmaktadır.<br />

<strong>20</strong>9


Yazarlar Hakkında<br />

Sadık YILDIRIM (Ziraat Bankası Ekonomi Uzmanı): Sadık Yıldırım<br />

Şanlıurfa’da 1969 yılında doğdu. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal<br />

Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümünden mezun oldu. Master derecesini Northeastern<br />

Üniversitesi’nden 1996 yılında aldı. Connecticut Üniversitesi’nde<br />

doktora çalışması yaptı. Roper Center ve Connecticut Ekonomi Araştırmalar<br />

Merkezinde asistan olarak çalıştı. Connecticut Üniversitesinde araştırma<br />

görevlisi olarak derslere girdi. Wesleyan Üniversitesinde ders verdi.<br />

Türkiye’ye döndükten sonra Ziraat Bankası’nda ekonomi danışmanlığı<br />

yaptı. Ziraat Bankası Bankacılık okulunda ekonomi ve finans derslerine<br />

girdi. Hala Ziraat Bankasında çalışmaya devam etmektedir.<br />

2<strong>10</strong>


YAZARLAR İÇİN BİLGİ NOTU<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>)<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) hakemli ve bağımsız bir dergidir. Yayın<br />

politikası ve bilimsel kriterler bağımsız editörler ve Yazı Kurulu’nca tespit<br />

edilmektedir.<br />

<strong>YBD</strong>, yılda iki kez alanında Türkçe ve İngilizce makaleleri yayınlar. <strong>YBD</strong><br />

temelde ekonomi, işletme, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, çalışma<br />

ekonomisi, maliye ve benzeri alanlara odaklanmıştır. <strong>YBD</strong>’ye gönderilen<br />

yazıların orijinal, iddialı ve mevcut literatüre katkıda bulunucu olması<br />

beklenir. Dergiye gönderilen yazıların teslim anında hiçbir dergide yayınlanmamış<br />

olması ve/veya hiçbir yayın organı tarafından basılmak üzere<br />

inceleme altında olmaması gerekir. Bu konudaki tüm sorumluluk yazara<br />

aittir ve yazarlar çalışmalarını gönderdikleri andan itibaren eserleri ile ilgili<br />

tüm yayın haklarını <strong>YBD</strong>’ye devretmiş, <strong>YBD</strong>’nin kurallarını kabul etmiş<br />

sayılırlar. Buna rağmen <strong>YBD</strong>, daha önce başka bir dilde yayınlanmış<br />

yazıları Türkçe’de ve İngilizce’de ilk kez olmak üzere yayınlayabilir. Böyle<br />

bir durum var ise yazarın teslim anında Editörleri yazılı olarak bilgilendirmesi<br />

gerekir. Aynı zamanda gerekli tüm yasal izinlerin de yazar tarafından<br />

yazılı olarak alınmış olması gerekir. <strong>YBD</strong> aynı zamanda kitap yorum ve<br />

eleştirilerini de yayınlamaktadır. Fakat derginin tüm bölümleri hakemlidir<br />

ve ön inceleme gerektirir.<br />

Teslim Süreci ve Şekli<br />

<strong>YBD</strong> olarak yazıların elektronik posta (e-mail) yoluyla ybd@comu.edu.tr<br />

adresine Microsoft Word dosyası olarak gönderilmesini ve yazışmaların<br />

da bu yolla gerçekleştirilmesini tercih ediyoruz. E-mail veya posta ile göndermelerde<br />

Editörler Ofisi’nden mutlaka teyit aldığınıza emin olunuz.<br />

Makaleniz ile birlikte 150 kelimeyi aşmayan özetini ve yazarlar hakkında<br />

5-6 satırlık bilgi notunu (Türkçe ve İngilizce olarak) da dergiye gönderiniz.<br />

Bu notta bitirdiğiniz okullar, şu an çalıştığınız kurum, unvanlarınız ve<br />

yayınlarınız yer alabilir. <strong>YBD</strong> uluslararası bilimsel ve bağımsız indeks ve<br />

abstract kuruluşlarınca da taranmaktadır. Bu nedenle gönderdiğiniz özetleriniz<br />

çok önemlidir. Ayrıca en fazla <strong>10</strong> tane olmak üzere ‘anahtar kelimeleri’<br />

(keywords) de yazınıza ekleyiniz.<br />

211


Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />

Uzunluk<br />

Makaleler kural olarak <strong>10</strong>.000 kelimeden fazla, 4.000 kelimeden az olmamalıdır<br />

(Kaynakça ve dipnotlar hariç). Kitap tahlilleri 2.500 kelimeyi geçmemeli,<br />

birden fazla kitap tahlilinde veya tahlil denemesinde 3.500 kelime<br />

sınırı aşılmamalıdır.<br />

Stil ve Düzeltmeler<br />

Yazarlar çalışmalarının <strong>YBD</strong> kurallarına uymasını temin etmek zorundadırlar.<br />

Editörler ya da hakemlerden gerekli düzeltmeleri yapmalarını beklemeyiniz.<br />

Gerekli düzeltmeler belirlendikten sonra yazarların en geç iki<br />

hafta içinde makalelerin düzeltilmiş halini Editörlere ulaştırmaları beklenir.<br />

Başlıklar ve Alt-Başlıklar<br />

Makaledeki ana başlıklar 12 punto, koyu (bold) ve tüm harfler büyük olacak<br />

şekilde olmalıdır. Takip eden alt başlıklar 12 punto, koyu, ancak bu kez<br />

sadece ilk harfleri büyük olacak şekilde olmalıdır. Üçüncü bir alt başlık<br />

halinde ise 12 punto, italik, normal (koyu değil) sadece ilk harfi büyük<br />

olmalıdır. Mümkün olduğunca az başlık kullanılmalı ve karışık numaralandırmalardan<br />

kaçınılmalıdır. Yazınızın başlık standardına uygun olması<br />

yayın sürecini hızlandıracaktır. Bu nedenle yazınızı göndermeden <strong>YBD</strong><br />

kurallarına uygun hale getiriniz.<br />

Dipnot<br />

<strong>YBD</strong> Oxford dipnot sistemini benimsemiştir. Bu nedenle kaynaklamayı<br />

yazı içinde parantezler ile yapmayınız. Dipnotta gösterilen kaynaklar makalenin<br />

sonunda kaynakçada açıkça yazılmalıdır.<br />

Kitap:<br />

* Kitaplarda şu sıralama izlenmelidir:<br />

yazar(lar), başlık, (basım yeri: yayıncı, yıl).<br />

Tek yazarlı kitap:<br />

Fernand Braudel, A History of Civilizations, (Londra: Penguin Books,<br />

1993), s. 287.<br />

İki Yazarlı Kitap:<br />

Naim Kapucu ve Hamit Palabıyık, Turkish Public Administration, From<br />

Tradition to the Modern Age, (Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>08), s. 58.<br />

212


Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />

Üç Yazarlı Kitap:<br />

Sedat Laçiner, Mehmet Özcan ve İhsan Bal, European Union with Turkey,<br />

The Possible Impact of Turkey’s Membership on the European Union, (Ankara:<br />

USAK Publications, <strong>20</strong>05), s. 28.<br />

Üçten Fazla Yazarlı Kitap:<br />

Jaroslav Pelikan et al., Religion and the University, (Toronto: University of<br />

Toronto press, 1964), s. <strong>10</strong>9.<br />

Derleme Kitaplar:<br />

H.H. Rowley, (der.), The Old Testament and Modern Society, (Oxford: Clarendon<br />

Press, 1951), s. 50.<br />

Urban T. Holmes ve Kenneth R. Scholberg, (der.), French and Provincial<br />

Lexicography, (Columbus: Ohio State University Press, 1960), s. 223-37.<br />

Kitapta Bölüm:<br />

Dorothy Van Ghent, ‘The Dickens World,’ içinde George H. Ford ve Lauriat<br />

Lane, (der.) The Dickens Critics, (Ithaca: Cornell University Press, 1961),<br />

s. 213-32.<br />

Makale<br />

* Makalelerde şu sıralama izlenmelidir:<br />

yazar(lar), ‘makale adı’, dergi adı, <strong>Cilt</strong>:, Sayı:, Yıl, sayfa<br />

Örneğin: Brian M. Pollins and Kevin P. Murrin, ‘Where Hobbes Meets<br />

Hobson: Core Conflict and Capitalism’, International Studies Quarterly,<br />

Vol. 43, No. 4, Eylül 1999, s. 427-45<br />

Başka Kaynaktan Alınan Makale veya Kitap Bölümü:<br />

John Roberts, ‘Pipeline Politics’, içinde Shirin Akiner (der.), The Caspian:<br />

Politics, Energy and Security, (Londra: Routledge Curzon, <strong>20</strong>04), alıntı<br />

İhsan Bal ve Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele,<br />

(Ankara: USAK Yayınları, <strong>20</strong><strong>10</strong>), s. 9.<br />

Gazete<br />

* gazetelerde şu sıralama izlenmelidir:<br />

yazar(lar), ‘yazının adı’, gezete adı, Tarih<br />

Deborah Sontag, ‘The Erdoğan Experiment’, The New York Times, 11 Mayıs<br />

<strong>20</strong>03.<br />

213


Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />

Blaine Harden, ‘North Korea Fires Sixth Missile in a Week’, The Washington<br />

Post, 30 May <strong>20</strong>09, http://www.washingtonpost.com/wpdyn/content/<br />

article/<strong>20</strong>0<br />

9/05/29/AR<strong>20</strong>09052900235.html (Erişim Tarihi: 8 Haziran <strong>20</strong>09)<br />

Basılmamış Tez<br />

Hasan Selim Özertem, ‘Russia’s Soft Power in the Post-Soviet Space’, (Basılmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>20</strong>09), s. 9.<br />

Resmi Belge ve Raporlar<br />

Brussels European Council, Presidency Conclusions, 4-5 Kasım <strong>20</strong>05-<br />

14292/1/04 REV 2<br />

International Atomic Energy Association, ‘Implementation of the NPT Safeguards<br />

Agreement in the Islamic Republic of Iran’, Report by Director<br />

General, GOV/<strong>20</strong>06/53, 31 Ağustos <strong>20</strong>06<br />

Konferans Tebliğleri<br />

Mehmet Yegin, “A New Schematic Model to Understand Formation of<br />

Public Opposition on Foreign Policy Issues”, (Tebliğ, the Midwest Political<br />

Science Association 67th Annual National Conference, Chicago, ABD,<br />

Mayıs <strong>20</strong>09), s. 9.<br />

İnternet Kaynakları<br />

İhsan Bal, ‘Can Assad’s Regime Get Off the Hook Again?’, Journal of<br />

Turkish Weekly, 17 Mayıs <strong>20</strong>11,,<br />

(Erişim Tarihi:<br />

4 Haziran <strong>20</strong>11).<br />

Ross Anderson, Economic and Security Resource Page, http:/www.cl.cam.<br />

ac.uk/=rja4/econsec.html, (Erişim Tarihi: 12 Mayıs <strong>20</strong>09)<br />

Erişim tarihi mutlaka belirtilmelidir.<br />

Kitap Tahlilleri<br />

Kitap tahlilleri tüm yayın bilgilerini ve ISBN numarasını içermeli, biliniyorsa<br />

kitabın fiyatı da belirtilmelidir:<br />

Alan Cassels, Ideology & International Relations in the Modern World,<br />

(Londra: Routledge, 1996). 302 sayfa. Kaynakça, dizin. $14.99. ISBN.<br />

Kaynakça<br />

Çalışma hazırlanırken kullanılan kaynaklar dipnotlardan ayrı olarak makalenin<br />

sonuna da kaynakça bölümü olarak eklenmelidir.<br />

214


Yazarlar İçin Bilgi Notu<br />

Yazışma Adresi<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,<br />

Terzioğlu Kampüsü, Rektörlük Binası, Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi Yazı İşleri<br />

Editörlüğü, 17<strong>10</strong>0, Çanakkale/Merkez<br />

Tel: 0286- 2180018-2605<br />

Değerlendirme Süreci<br />

Yayınlanmak üzere gönderilen tüm çalışmalar ön incelemeye tabiidir ve<br />

yayıncı kuruluşlar da dâhil olmak üzere, hiçbir kurum ve kişiye bağlı olmaksızın<br />

inceleme bağımsız hakemler ve Editörler tarafından gerçekleştirilir.<br />

Gönderilen çalışmalar ilk olarak Editörler ve Editörler Kurulu’nun<br />

incelemesinden geçer. Bu safhada ilk olarak çalışmanın dergi kurallarına<br />

uygunluğu incelenir. Ardından makale alanında uzmanlığı ile tanınan ve<br />

gönderilen makale ile ilgili üç ayrı hakeme gönderilir.<br />

Editörler ve hakemler incelemelerinde temelde şu üç kriterden hareket<br />

ederler:<br />

1) Anlatım Kalitesi: Yazım stili, anlatımda akışkanlık, dilin doğru kullanımı,<br />

yazının planlaması ve yapısı vd.<br />

2) Kaynakların Doğru Kullanımı: Dipnotlar ile yazı arasındaki uyum,<br />

dipnotlardaki bilgilerin eksiksiz ve doğru olması, dipnotların yeterliliği,<br />

yazı ile ilgili yeterli kaynağın kullanılıp kullanılmadığı vd.<br />

3) Bilimsel Kalite: Çalışmanın bilim dünyasına katkısı, orijinalliği, yazarın<br />

iddialarını savunmadaki yeterliliği, yazının derinliği ve kalitesi.<br />

Hakemlerin raporları doğrultusunda gönderilen makale yayınlanır, düzeltilmek<br />

ve daha sonra yayınlanmak üzere yazara geri gönderilir veya<br />

yayınlanmaz. Her durumda yazar durumdan bilgilendirilir ve değerlendirme<br />

süreci 6 ayı aşamaz. Gönderilen yazıların durumu Editörlerden<br />

öğrenilebilir. Hakem raporları gizlidir ve dergi arşivlerinde 5 yıl süre ile<br />

saklanır. Hakemlerden ‘yayınlanabilir’ onayı alınmasına karşın <strong>YBD</strong> editörleri<br />

yazarlardan bazı teknik düzeltmeler talep edebilirler.<br />

<strong>YBD</strong>’de yayınlanmak üzere gönderilen yazıların yazarları kendilerine telif<br />

ödenmeyeceğini baştan kabul ederler.<br />

Hakem süreci olumlu tamamlanan makalenin yazar(lar)ı (16,2cm*22,9cm)<br />

C5 ebatlarındaki bir kâğıt ölçeğine tüm kenarlardan 2cm içeride olacak<br />

şekilde Normal stilde ve Times New Roman karakterinde <strong>10</strong> punto büyüklüğünde<br />

düzenledikleri makalelerini e-posta ile (ybd@comu.edu.tr) dergi<br />

editörlüğüne göndermelidir. Çok büyük tablo ve şekiller 6 puntoya kadar<br />

küçültülerek bir sayfaya sığdırılacak şekilde hazırlanmalıdır.<br />

Editörlerden ya da hakemlerden bu tür düzeltmeler beklenmemelidir.<br />

215


ABSTRACTS & KEYWORDS<br />

Business Cycle Analysis in the Turkish Economy (1998-<strong>20</strong>11):<br />

Hodrick-Prescott Filter<br />

Author: Nur DİLBAZ ALACAHAN<br />

Abstract: It is important that cyclical properties areexaminedat the macroeconomic<br />

structure. When it is thought that there is a chronic inflationary atmosphere<br />

in Turkisheconomy; during the examination of this relationship, real national income<br />

and inflation are two pretty good appropriate variables in explaining cyclical<br />

properties. In the study, parsingmethod, which was suggested by Hodrick Prescott<br />

(HP), was used. During the analysis of business cycles; in HP filter, since the<br />

optimal parameter selection is necessary and important, the findings of 1998Q1-<br />

<strong>20</strong>11Q2 review period were compared by selecting λ=1600, λ=98 and λ=1values.<br />

All in all, it has seen that applied optimal λ parameter must be under 1600 value<br />

for Turkey.<br />

Keywords: Business Cycles, Real Income, Inflation, HP Filter<br />

Interaction of Tax Culture And Tax Policies: Evaluation of Turkey<br />

Authors: Ufuk GENCEL, Elif KURU<br />

Abstract: Tax is the most important and influential resource of the government’s<br />

revenue. Tax culture covers a dual feature named “taxation” and “pay tax”. This<br />

dual feature forms a tax culture with tax ethics, government-individual relations<br />

and tax justice. In recent years, the importance of tax culture has increased and<br />

“enhancing the tax culture” has become a significant policy tool. This study aims<br />

at analyzing the interaction between tax policies and tax culture, and it also evaluates<br />

the development of tax culture in Turkey during the period of <strong>20</strong>02-<strong>20</strong><strong>10</strong>. It<br />

has been concluded that tax culture enhancing policies were applied in this period<br />

but an adequate level of development was not achieved.<br />

Keywords: Tax Culture, Tax Policies<br />

217


Abstracts & Keywords<br />

The Problems That Encountered in the Special Provincial<br />

Administrations After the Law 5302 and the Proposals For Their<br />

Solutions<br />

Authors: SüleymanYaman KOÇAK, Veli KAVSARA<br />

Abstract: With this study it was aimed to demonstrate the special provincial<br />

administration Law No: 5302 adopted in <strong>20</strong>05 and the current situation of the<br />

reformed special provincial administrations.In the first part of the study, general<br />

information was given about the historical background of the special provincial<br />

administrations, its organization, organs, duties, financial structure and auditing.<br />

In the next parts of the study, to what extent the law no: 5302 and the changes<br />

in the special provincial administrations are the solution for the special provincial<br />

administrations, the remaining issues that are occurred, the changes which the<br />

solutions were found to the problems faced before, which problems could not be<br />

solved both with the former and new laws, the new problems that are encountered<br />

with the reform process and the likely solutions of these problems were examined.<br />

Keywords: special provincial administrations, public administration, reform in<br />

public administration, local governments<br />

The Relationship of Psychological Contract Breach and Organizational<br />

Commitment: an Application of Hotel Establishments<br />

Authors: Şule AYDIN TÜKELTÜRK, Nilüfer ŞAHİN PERÇİN,<br />

Berrin GÜZEL<br />

Abstract: Psychological contract which covers the perceptions about mutual expectations<br />

is an important issue considering the relation between the employer and<br />

the employee. When employees feel that their psychological contract is breached,<br />

they tend to behave negatively and their organizational commitment tends to decrease.<br />

In this context, the relationship of perception of psychological contract and<br />

organizational commitment in hotel establishments are studied. As a result, there<br />

is a significant and negative relationship between the perception of psychological<br />

contract and affective dimension of organizational commitment and; significant<br />

and positive relationship between the normative dimensions of organizational<br />

commitment of hotel employees. However, in the study a significant relationship<br />

between continuance dimension of organizational commitment and psychological<br />

contract was not found.<br />

Keywords: organizational commitment, psychological contract, hotel establishments<br />

218


Abstracts & Keywords<br />

An Act of the Democratic Party: “Amnesty for Certain Crimes and<br />

Punishments”<br />

Author: Cahide SINMAZ SÖNMEZ<br />

Abstract: Right from the War of Independence, amnesty laws have been an important<br />

part of Turkish political life. During the leadership and presidency of<br />

Atatürk a number of amnesty laws were passed on the declaration of Republic, on<br />

the <strong>10</strong>th and 15th anniversaries of the Republic. When the Democratic Party won<br />

a landslide victory on 14 May 1940, one of the first acts of the new government<br />

was to issue the General Amnesty. Being the first amnesty law of the multi-party<br />

system of Turkey, this law, known as “BazıSuçveCezalarınAffıHakkındaKanun<br />

[Amnesty for Certain Crimes and Punishments]” was enacted on 14 July 1950,<br />

providing amnesty for large number of crimes committed before 15 May 1950. The<br />

amnesty law was a message of new beginning for the whole country.<br />

Keywords: Amnesty, Amnesty Law, the Democratic Party, Law, Politics<br />

Economic Growth and Democracy in Turkey<br />

Author: Halil BİLECEN<br />

Abstract: This essay examines the relationship between economic growth and democracy<br />

in Turkey between 1980 and <strong>20</strong><strong>10</strong> by using the Johansen co-integration<br />

model and Vector Error-Correction Model (VECM). The data used in the study are<br />

obtained from Turk Stat for GDP growth and POLITY IV Project for democracy<br />

index. The main aim of this study is to see if there is a significant relationship between<br />

economic growth and democracy in Turkey. By using the models indicated<br />

above, I find that there is a significant relationship between these variables in Turkey.<br />

Future research on Turkey can examine causality effects as well.<br />

Keywords: Economic growth, democracy, Turkey<br />

The Likely Economic Effects Turkish Membership on the European<br />

Union<br />

Author: Adnan ÇİMEN, Sadık YILDIRIM<br />

Abstract: In order to become a member of the European Union, Turkey has been<br />

in serious efforts for half a century. Turkey’s efforts started with the application to<br />

the European Economic Community on September 11, 1959. In later years, even<br />

with several ups and downs, Turkey has been still desirous to become a member<br />

of the Union.<br />

219


Abstracts & Keywords<br />

At the end of long discussions with the European Union, Turkey began negotiations<br />

for full the membership on October 6, <strong>20</strong>04, under 35 different titles. Turkey,<br />

first time in its half a century history with the EU, became so much closer to the<br />

full membership. However, events in subsequent years did not continue as expected,<br />

many titles could not be opened, and many of them in negotiations became the<br />

points of obstruction. This situation is due to two main reasons: One is because of<br />

new challenges of enlargement, and the other is because of Turkey’s special status.<br />

Perhaps the most important outstanding issues in talks put a negative impact of<br />

Turkey’s membership to the European Union. The EU member countries argue<br />

that Turkey is far behind the Union in terms of economic and social standards and<br />

thus full membership would lead large costs to the Union. According to those who<br />

share above view, without Turkey’s progress in economic and social standards, the<br />

EU will be under serous load of immigration, new budgetary costs, regional aids<br />

and agricultural funds. On the other hand, those who are optimistic about full<br />

membership consider that Turkey with its young and dynamic population and<br />

ever-growing and vibrant economic progress can positively contribute to the EU.<br />

At best, since both Turkey and the EU are changing constantly, the possible consequences<br />

of membership of Turkey which could take <strong>10</strong>-15 years are very difficult<br />

to predict in advance.<br />

According to this study, in contrast to those who have negative view of Turkey’s<br />

membership, the costs that the EU would bear is not that much as they consider.<br />

The costs that would persist in the first years of membership might be compensated<br />

with following positive economic and social developments in Turkey.<br />

Keywords: Turkey, European Union, Full Membership, Economic Effect<br />

The Causes of the Financial Crisis That Began in the 16 th Century and<br />

Continued Until The Tanzimat Era in the Otoman Empire<br />

Author: Nilgün SERİM<br />

Abstract: The financial crisis that began in the 16th century and continued until<br />

the Tanzimat reform era in the Ottoman Empire is an interesting and crucial historical<br />

period that actually displays the causes and the development process of the<br />

social, political and economic degeneration and amiss approaches to reverse it in<br />

vain. The Ottoman Empire could not accommodate itself to the developing civilization<br />

in the West and remained in the civilization of the Middle Ages. In order<br />

to keep the sovereignty of the Ottoman dynasty intact and refuse to share power,<br />

capital accumulation and the resulting social developments were prevented, thus<br />

actually paving the way for the dissolution of the empire.<br />

Keywords: economic degeneration, financial crisis, the Ottoman Empire, social<br />

& political degeneration<br />

2<strong>20</strong>


ABOUT THE AUTHORS<br />

Alphabetical Order<br />

Nur DİLBAZ ALACAHAN (Dr.): Dr. Alacahan was born in Çan sub-province<br />

of Çanakkale in 1980. She graduated from Trakya University Economics<br />

Department (Undergraduate Degree, <strong>20</strong>03), Çanakkale Onsekiz Mart<br />

University Economics Department (Graduate Degree, <strong>20</strong>06), and Istanbul<br />

University Economics Department (PhD, <strong>20</strong>11). She has been working as a<br />

faculty member in Çanakkale Onsekiz Mart University Economics Department<br />

since <strong>20</strong>04.<br />

Halil BİLECEN (PhD Student): The author graduated from Canakkale<br />

Onsekiz Mart University, Biga Faculty of Economics and Administrative<br />

Sciences, Department of Public Administration in <strong>20</strong>03. He successfully<br />

defended his master’s thesis, entitled “The European Union Decision-<br />

Making Mechanisms within the Framework of Institutional Structure”,<br />

in April <strong>20</strong>07. Mr. Bilecen was a research assistant in Canakkale Onsekiz<br />

Mart University and Istanbul University during <strong>20</strong>04-<strong>20</strong>09. When he was<br />

a second-year PhD student at Istanbul University in <strong>20</strong>09, he received a<br />

full scholarship from Turkish Ministry of Education in order to receive a<br />

PhD degree in the US. He is currently a PhD student in the Department of<br />

Political Science at the University of Houston.<br />

Adnan ÇİMEN (Head of office under General Directorate of Population<br />

and Citizenship Affairs): The author was born in Erzurum in 1969 and<br />

graduated from Department of Public Administration in Faculty of Political<br />

Sciences at Ankara University. After graduation, he worked as a research<br />

assistant at Afyon Kocatepe University for one year. In 1994, he started to<br />

work as a civil administrator. Then, he worked as a district governor in<br />

Aslanapa (Kütahya), Mutki (Bitlis), Manyas (Balıkesir) and vice governer<br />

of Ağrı, respectively. Between the years <strong>20</strong>06 and <strong>20</strong>11, he worked as a vice<br />

president of Research and Studies Center at Ministry of Interior, under the<br />

position of legal counselor. Presently, he is working as head of office under<br />

221


About the Authors<br />

General Directorate of Population and Citizenship Affairs. He wrote two<br />

master’s thesis and one of them at Keele University in the UK. He received<br />

PhD degree in economics in <strong>20</strong>05. He worked as an editor in Journal of<br />

Voice of Administrators for a while. His areas of interest are population,<br />

development, terror and the provincial administration in Turkey.<br />

Ufuk GENCEL (Assist. Prof. Dr.): He was born in 1976. He graduated<br />

from Izmir Financial Occupation High school, and then he graduated from<br />

Dokuz Eylul University, Faculty of Economics & Administration Sciences<br />

(Department of Finance). In 1998, he became a research assistant in Dokuz<br />

Eylul University Social Sciences Institute of Finance Department. He obtained<br />

both a master’s degree (<strong>20</strong>01) and a PHD (<strong>20</strong>07) in finance from the<br />

Dokuz Eylul University. Currently, he has been working as an academician<br />

in Biga Faculty of Economics and Administrative Sciences of Canakkale<br />

Onsekiz Mart University.<br />

Berrin GÜZEL (Assist. Prof. Dr.): She has graduated from Adnan Menderes<br />

University, School of Tourism Administration and Hotel Management.<br />

She completed her Ph.D studies at Dokuz Eylül University, Departmant<br />

of Tourism Management in <strong>20</strong>09. Dr. Güzel became assistant<br />

professor in <strong>20</strong><strong>10</strong>. She is still working in Adnan Menderes University, Didim<br />

Vocational School.<br />

Veli KAVSARA (Internal Auditor in Denizli): Completed bachelors degree<br />

(B.S.) at Gazi University in the department of Public Administration<br />

in 1999. Has worked as an Accounting Auditor in the Ministry of Finance<br />

General Directorate of Accounting in various cities between the years<br />

<strong>20</strong>01-<strong>20</strong>07. Has been working as an Internal Auditor in Denizli Special<br />

Provincial Administration since <strong>20</strong>07.<br />

Süleyman Yaman KOÇAK (Assoc. Prof. Dr.): The author has been completed<br />

bachelors degree (B.S.) at Middle East Technical University in the<br />

department of Political Science and Public Administration in <strong>20</strong>02. Started<br />

working at Pamukkale University as a research assistant in the same year.<br />

Completed master’s degree (M.S.) at Pamukkale University in the department<br />

of Public Administration in <strong>20</strong>04 and PhD degree at the University of<br />

Sheffield in the department of Politics in <strong>20</strong>07. Became an Associate Professor<br />

in Public Administration in April <strong>20</strong>12. Has been working as an academician<br />

at the Pamukkale University in the department of Political Science<br />

and Public Administration since <strong>20</strong>08.<br />

222


About the Authors<br />

Elif KURU (MA Student at COMU Department of Finance): She was<br />

born in 1986. She graduated from Gelibolu Anatolian High School, and<br />

then she graduated from Anadolu University, Faculty of Economics&<br />

Administration Sciences (Department of Finance). In <strong>20</strong>09, she started a<br />

master’s degree (<strong>20</strong>09) in finance from Çanakkale Onsekiz Mart University<br />

Social Sciences Institute of Finance Department. Currently, she has been a<br />

dissertation stage in Çanakkale Onsekiz Mart University Social Sciences<br />

Institute of Finance Department.<br />

Nilüfer ŞAHİN PERÇİN (Assist. Prof. Dr.): She has graduated from Erciyes<br />

University, Nevşehir School of Tourism Administration and Hotel<br />

Management. She completed her Ph.D studies at Dokuz Eylül University,<br />

Departmant of Tourism Management in <strong>20</strong>07. Dr. Şahin Perçin became assistant<br />

professor in <strong>20</strong>08. She is still working in Nevşehir University, Faculty<br />

of Tourism.<br />

Nilgün SERİM (Assist. Prof. Dr.): She was born in 1965, in Edirne. She<br />

received B.SC, M.S and Ph.D degrees from Istanbul University in 1987,<br />

1990 and 1996, respectively. She has been working as Associate Professor<br />

in Çanakkale Onsekiz Mart University at Biga Faculty of Economics and<br />

Administrative Sciences, Deparment of Public Finance. Currently, she iw<br />

conducting the research in the field of Public Finance.<br />

Cahide SINMAZ SÖNMEZ (Assist. Prof. Dr.): Born in Ankara in 1972,<br />

Cahide Sınmaz Sönmez graduated from Gazi Üniversitesi department of<br />

History in 1994. Sönmez received her PhD from Hacettepe University in<br />

<strong>20</strong>05; thesis title: “The Repentance Laws during the Republic and their<br />

impact on society (1923-1974).” Dr. Sınmaz Sönmez is now an assistant<br />

professor at Çanakkale Onsekiz Mart Universty Department of History.<br />

Dr. Sınmaz Sönmez’s studies center around Turkish modernization during<br />

the republic.<br />

Şule AYDIN TÜKELTÜRK (Assoc. Prof. Dr.): She graduated from Çukurova<br />

University, The Faculty of Economics Administrative Sciences, The<br />

Department of Tourism and Hotel Management. She completed her Ph.D<br />

studies at Dokuz Eylül University, Departmant of Tourism Management<br />

in <strong>20</strong>04. Dr. Tükeltürk became associate professor on Management and<br />

Organization in <strong>20</strong>11. She works in Çanakkale Onsekiz Mart University,<br />

School of Tourism and Hotel Management.<br />

223


About the Authors<br />

Sadık YILDIRIM (Economic advisor in Ziraat Bank): Sadık Yıldırım was<br />

born in Şanlıurfa in 1969. He graduated from Department of Economics in<br />

the Faculty of Political Sciences at Ankara University in 1991. He received<br />

his master degree from Department of Economics at Northeastern University<br />

in 1996, USA. He worked as a Research Assistant in Department of Economics<br />

in University of Connecticut. He also worked in Roper Center and<br />

Connecticut Center for Economic Analysis in University of Connecticut. He<br />

taught courses in University of Connecticut and Wesleyan University. After<br />

returning to Turkey, he worked as an economic advisor in Ziraat Bank and<br />

gave economic and financial lectures in Banking School at Ziraat Bank. He<br />

presently continues to work in Ziraat Bank.<br />

224


NOTES FOR CONTRIBUTORS<br />

Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>)<br />

Journal of Administrative Sciences (<strong>JAS</strong>) / Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>)<br />

is a refereed journal and published twice a year. <strong>JAS</strong> publishes scholarly<br />

articles in English and Turkish languages. The journal is an independent<br />

publication in terms of scientific research and the editors decide its publication<br />

policy.<br />

***<br />

<strong>JAS</strong> focuses on scholarly articles on economics, politics, history, international<br />

relations, business, accounting and public administration in general<br />

from all over the world. The journal encourages interdisciplinary studies.<br />

Manuscripts submitted to <strong>JAS</strong> should be original and challenging, and<br />

should not be under consideration by another publication at the time of<br />

submission.<br />

Previously published articles in other languages may be considered by the<br />

journal for the first publication English (Turkish) translation. In that case<br />

the author should so state at the time of submission, provide relevant written<br />

copyright approval by the publication to the <strong>JAS</strong>. We also welcome<br />

book reviews on recent relevant publications.<br />

Articles submitted for consideration of publication are subject to peer review.<br />

The editorial board and editors takes consideration whether submitted<br />

manuscript follows the rules of scientific writing. The appropriate articles<br />

are then sent to three international referees known for their academic reputation<br />

in their respective areas.<br />

The Editors and referees use three-step guidelines in assessing submissions:<br />

i) Literary quality: Writing style, usage of the language, organisation (paragraphing,<br />

syntax, flow etc.)<br />

ii) Use of references. Referencing, sources, relationships of the footnotes to<br />

the text.<br />

iii) Scholarship quality: Depth of research, quality; contribution, originality<br />

of the contribution (new and creative thought) and plausibility of<br />

the author’s argument.<br />

225


Notes for Cantributors<br />

Upon the referees’ decision, the articles will be published in the journal,<br />

or rejected for publication. The review process lasts from five to 15 weeks.<br />

Questions regarding the status of submissions should be directed to<br />

the co-editors by e-mail at ybd@comu.edu.tr. The referee reports are kept<br />

confidential and stored in the archives for five years. The author could be<br />

asked for technical corrections by editors after the final draft of the article.<br />

All manuscripts and editorial correspondence and inquiries should be<br />

addressed to the <strong>JAS</strong> Editorial Office.<br />

Submission<br />

We prefer electronic submission to ybd@comu.edu.tr as a Microsoft word<br />

attachment file. Please be sure that you received a confirmation from the<br />

Office.<br />

Manuscripts should be one-and-half spaced throughout (including all quotations<br />

and footnotes) on single sides of A4 paper. Generous margins on<br />

both sides of the page should be allowed. Pages should be numbered consecutively.<br />

The author should retain a copy, as submitted manuscripts cannot<br />

be returned. Full names of the author(s) should be given, an address<br />

for correspondence, and where possible a contact telephone number, fax<br />

number and e-mail address.<br />

Authors should pay particular attention to the accuracy and correct presentation<br />

of references. <strong>JAS</strong> uses Oxford Referencing System which consists<br />

of the following elements:<br />

i) Citations in the body of the paper, using a superscript (raised) number,<br />

generally at the end of a sentence.<br />

ii) A list of footnotes at the bottom (foot) of each page, for all citations on<br />

that page. These are known as endnotes if they appear at the end of<br />

a chapter, section or other division (for longer texts, for multi-author<br />

texts and for texts intended to be read as separate parts)<br />

iii) The bibliography should be provided at the end of the paper giving the<br />

details of each source referred to and possibly other materials consulted<br />

in preparing the paper.<br />

Length<br />

Articles as a rule should not exceed <strong>10</strong>.000 words and should not be less<br />

than 4.000 words, not including footnotes and references. Book reviews<br />

should be about 2.500 word-lengths. Maximum 3.500 words for book reviews<br />

of two or more books.<br />

226


Notes for Cantributors<br />

Style and Proofs<br />

Authors are responsible for ensuring that their manuscripts conform to the<br />

<strong>JAS</strong> style. Editors will not undertake retyping of manuscripts before publication.<br />

Please note that authors are expected to correct and return proofs<br />

of accepted articles within two weeks of receipt.<br />

Titles and Sub-Titles<br />

Titles in the article should be 12 punt, bold and in uppercase form. The<br />

sub-titles should be 12 punt and in the title case form.<br />

Footnotes<br />

Books<br />

One author:<br />

Fernand Braudel, A History of Civilizations, (London: Penguin Books,<br />

1993), p. 287.<br />

Two authors:<br />

Naim Kapucu and Hamit Palabıyık, Turkish Public Administration, From<br />

Tradition to the Modern Age, (Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>08), p. 58.<br />

Three authors:<br />

Sedat Laçiner, Mehmet Özcan and İhsan Bal, European Union with Turkey,<br />

The Possible Impact of Turkey’s Membership on the European Union,<br />

(Ankara: USAK Publications, <strong>20</strong>05), p. 28.<br />

More than three authors:<br />

Jaroslav Pelikan et al., Religion and the University, (Toronto: University of<br />

Toronto Press, 1964), p. <strong>10</strong>9.<br />

Editor(s):<br />

H.H. Rowley, (ed.), The Old Testament and Modern Society, (Oxford: Clarendon<br />

Press, 1951), p. 50.<br />

Urban T. Holmes and Kenneth R. Scholberg, (eds.), French and Provincial<br />

Lexicography, (Columbus: Ohio State University Press, 1960), p. 223-37.<br />

Part of a Book:<br />

Dorothy Van Ghent, ‘The Dickens World,’ in George H. Ford and Lauriat<br />

Lane (ed.), The Dickens Critics, (Ithaca: Cornell University Press, 1961), p.<br />

213-32.<br />

227


Notes for Cantributors<br />

Book Chapter or Article Cited From Another Source:<br />

John Roberts, ‘Pipeline Politics’, in Shirin Akiner (ed.), The Caspian: Politics,<br />

Energy and Security, (London: Routledge Curzon, <strong>20</strong>04), cited in İhsan<br />

Bal and Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele,<br />

(Ankara: USAK Yayınları, <strong>20</strong><strong>10</strong>), p. 9.<br />

Articles<br />

Brian M. Pollins and Kevin P. Murrin, ‘Where Hobbes Meets Hobson: Core<br />

Conflict and Capitalism’, International Studies Quarterly, Vol. 43, No. 4,<br />

September 1999, p. 427-45<br />

Newspaper<br />

Deborah Sontag, ‘The Erdoğan Experiment’, The New York Times, 11 May<br />

<strong>20</strong>03.<br />

Official Documents and Reports<br />

Brussels European Council, Presidency Conclusions, 4-5 November <strong>20</strong>05-<br />

14292/1/04 REV 2<br />

International Atomic Energy Association, ‘Implementation of the NPT Safeguards<br />

Agreement in the Islamic Republic of Iran’, Report by Director<br />

General, GOV/<strong>20</strong>06/53, 31 August <strong>20</strong>06<br />

Unpublished Thesis<br />

Hasan Selim Özertem, ‘Russia’s Soft Power in the Post-Soviet Space’, (Unpublished<br />

M.A. Thesis, Middle East Technical University, <strong>20</strong>09), p. 9.<br />

Paper Presented at a Conference or Meeting<br />

Mehmet Yegin, ‘A New Schematic Model to Understand Formation of Public<br />

Opposition on Foreign Policy Issues’, (paper presented at the annual<br />

meeting of the Midwest Political Science Association 67th Annual National<br />

Conference, Chicago, USA, May <strong>20</strong>09), p. 9.<br />

Web Sources<br />

Ross Anderson, Economic and Security Resource Page, http:/www.cl.cam.<br />

ac.uk/=rja4/econsec.html, (accessed: May 12, <strong>20</strong>09)<br />

Blaine Harden, ‘North Korea Fires Sixth Missile in a Week’, The Washington<br />

Post, 30 May <strong>20</strong>09, http://www.washingtonpost.com/wpdyn/content/<br />

article/<strong>20</strong>09/05/29/AR<br />

<strong>20</strong>09052900235.html (accessed: June 9, <strong>20</strong>09)<br />

228


Notes for Cantributors<br />

Important Note:<br />

Please do not use Op.cit, Supra note or similar referencing style. If you<br />

want to mention the same source for second of more times:<br />

If you use a footnote and want to use it immediately after please use “Ibid”<br />

(italic)<br />

If you use a footnote and want to use it in other pages please use this style:<br />

• For first use:<br />

Fernand Braudel, A History of Civilizations, (London: Penguin Books,<br />

1993), p. 287.<br />

• For second use:<br />

Braudel, A History of…, p.35<br />

Book Reviews<br />

Book reviews should be preceded by full publication details including price<br />

and ISBN number:<br />

Alan Cassels, Ideology & International Relations in the Modern World,<br />

(London: Routledge, 1996). 302 pages. Biblio., index. $14.99. ISBN.<br />

Biography<br />

Current and recent academic and professional affiliations and recent major<br />

publications for the Notes on Contributors should be supplied with the<br />

articles. It should not exceed <strong>10</strong>0-word.<br />

Abstract<br />

The authors should send a 150-word abstract of the manuscripts.<br />

Contact Information:<br />

For more information about the journal feel free to contact with the editors.<br />

Yönetim <strong>Bilimleri</strong> Dergisi (<strong>YBD</strong>) / Journal of Administrative Sciences<br />

(<strong>JAS</strong>)<br />

Canakkale Onsekiz Mart University, Terzioglu Campuss<br />

Rectorate Building / Çanakkale - TURKEY<br />

Phone: (+90) (286) 2180018-2605 Fax: (+90) (286) 2180608<br />

Web: http://ybd.comu.edu.tr / E-mail: ybd@comu.edu.tr<br />

229


DİZİN / INDEX<br />

Adalet Komisyonu, 115, 116, 124, 127<br />

Adnan Menderes, 114<br />

Af, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118,<br />

119, 1<strong>20</strong>, 121, 122, 123, 124, 125, 126,<br />

127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 135<br />

Af Kanunu, 112, 113, 114, 115, 116, 118,<br />

121, 122, 124, 126, 127, 128, 129, 130,<br />

131, 132, 133, 134, 135<br />

Amnesty, 111<br />

Askeri Ceza Kanunu, 123<br />

Augmented Dickey-Fuller (ADF) Test,<br />

146, 147<br />

Avrupa Birliği, 88<br />

Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki<br />

Kanun Tasarısı, 126<br />

Business Cycles, 12<br />

Capitulation(s), 182<br />

Cold War, 137, 159<br />

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 111,<br />

114, 117, 1<strong>20</strong>, 124, 127, 128, 131, 133,<br />

134<br />

Democracy, 137, 138, 139, 140, 141, 142,<br />

143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150,<br />

151, 162, 169, 170<br />

Demokrat Parti, 111, 114, 115, 127, 128,<br />

129, 134<br />

Democratization, 138, 140, 141, 142, 144,<br />

145<br />

Economic degeneration, 181, <strong>20</strong>0<br />

Economic effect, 157, 158, 166, 170, 177<br />

Ekonomik etki, 196, <strong>20</strong>5, <strong>20</strong>6<br />

Economic growth, 137, 138, 139, 140,<br />

143, 144, 146, 148, 151, 159, 165, 167,<br />

172, 173<br />

Enflasyon, 7, 8, 9, 11, 17, 18, 19, <strong>20</strong>, 21,<br />

24, 40, 47<br />

EURATOM, 158<br />

Europe, 143, 144, 157, 158, 159, 161, 162,<br />

163, 165, 166, 169, 170, 171, 172, 173,<br />

175, 176, 177, 182, 183, 184, 185, 192<br />

European Economic Community (EEC),<br />

158, 159<br />

European Coaland Steel Community<br />

(ECSC), 158<br />

European Union (EU), 143, 144, 157,<br />

161, 162, 164, 165, 166, 169, 176, 177<br />

Financial crisis, 181, 185, 187, 189, 193<br />

Full Membership, 157, 158, 177<br />

GDP, 137, 142, 145, 146, 164, 165, 176<br />

Genel Af, 111, 112, 113, 114, 115, 117,<br />

124, 127, 128, 130, 134<br />

Görünmez El, 91<br />

GSMH (Gayri Safi Millî Hasıla), 16<br />

GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla), 49, 50<br />

Halil Özyörük, 117, 119, 1<strong>20</strong><br />

HP Filtresi, 7, 22, 26<br />

Inflation, 151, 185, 193<br />

Invisible hand, 9<br />

İl Genel Meclisi, 68, 69<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 61,<br />

62, 63, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74,<br />

75, 77, 78, 79, 80, 81, 85, 87, 88<br />

230


Dizin/Index<br />

İl Özel İdareleri, 61, 62, 64, 65, 66, 67, 68,<br />

72, 74, 75, 76, 77, 79<br />

İstiklal Mahkemeleri, 113<br />

İstikrar Programı, 18, 40<br />

İş Çevrimleri, 7, 8, <strong>10</strong>, 11, 12, 14, 21<br />

Johansen Co-integration Test, 137, 148,<br />

149<br />

Kamu Yönetimi, 61, 63, 70, 78, 88<br />

Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA),<br />

63,<br />

Kamu Yönetiminde Reform, 65<br />

Kanun, 29, 38, 41, 47, 48, 54, 61, 63, 64,<br />

65, 68, 69, 70, 71, 74, 77, 78, 79, 81,<br />

85, 87, 88, 111, 112, 114, 115, 116, 119,<br />

1<strong>20</strong>, 121, 122, 123, 124, 126, 127, 130,<br />

134<br />

Kayıtdışı Ekonomi, 33, 42, 43, 55<br />

Keynesyen, 8, <strong>10</strong>, 11, 12<br />

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 64,<br />

66, 67, 68, 85<br />

Local governments, 42<br />

Lozan Barış Konferansı, 113<br />

Millet Partisi, 117, 124, 130<br />

Milli Mücadele, 111, 112, 113, 114<br />

Muhamat Kanunu, 124<br />

Müfit Erkuyumcu, 116, 123, 124<br />

Nazım Hikmet, 115, 123, 130, 132, 134,<br />

135<br />

Normatif bağlılık, 93, 97, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2,<br />

<strong>10</strong>4, <strong>10</strong>5, <strong>10</strong>6<br />

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği<br />

Örgütü), 46, 47, 50, 55<br />

Organizational commitment, 96<br />

Osmanlı İmparatorluğu, 64<br />

Otel işletmeleri, 93, <strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>3, <strong>10</strong>6<br />

Ottoman Empire, 181, 182, 183, 184, 185,<br />

186, 190, 191, 192, 193<br />

Örgütsel bağlılık, 91, 96, 97, 99, <strong>10</strong>0, <strong>10</strong>2,<br />

<strong>10</strong>3, <strong>10</strong>4, <strong>10</strong>6, <strong>10</strong>7, <strong>10</strong>8<br />

Psikolojik kontrat, 93, 94, 95, 96, 99, <strong>10</strong>0,<br />

<strong>10</strong>1, <strong>10</strong>2, <strong>10</strong>4, <strong>10</strong>5, <strong>10</strong>6, <strong>10</strong>7, <strong>10</strong>8<br />

Rayah, 181, 186, 187, 193<br />

Reel Gelir, 7, 9, 17, <strong>20</strong>, 21<br />

Renaissance, 182<br />

Sanayi Devrimi, 7<br />

Siyaset, 88, 111<br />

Social & political degeneration, 181, 2<strong>20</strong><br />

Tax Culture, 32<br />

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 113<br />

Timar, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189,<br />

190, 193<br />

Turkey, 137, 138, 144, 145, 146, 148, 151,<br />

157, 158, 160, 162, 165, 166, 167, 168,<br />

169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176,<br />

177, 178<br />

Turkish Statistical Organization, 46<br />

Türk Vergi Sistemi, 43<br />

Türkiye, 7, 8, 9, 17, 18, 19, <strong>20</strong>, 21, 26, 29,<br />

39, 41, 43, 46, 47, 50, 51, 88, <strong>10</strong>1, 112,<br />

114, 132<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM),<br />

78, 84, 112, 115<br />

Türkiye Cumhuriyeti Merkez<br />

Bankası’nın (TCMB), 19, 21<br />

United Kingdom (UK), 159<br />

Vector Error Correction Model (VECM),<br />

137, 146, 150<br />

Vergi Adaleti, 29, 30, 32, 35, 42, 44, 52, 55<br />

Vergi ahlakı, 29, 30, 33, 34, 35, 39<br />

Vergi Kültürü, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36,<br />

37, 38, 39, 42, 44, 46, 47, 48, 51, 52,<br />

54, 55, 56, 57<br />

Vergi Politikaları, 29, 30, 33, 36, 37, 38,<br />

39, 40, 42, 45, 56<br />

Yeni Klasikler, 7, 12<br />

Yerel Yönetimler, 61, 62, 79, 80, 81, 82,<br />

83, 84, 86, 87, 88<br />

231

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!