marti_agustos_sayi_43_1

marti_agustos_sayi_43_1 marti_agustos_sayi_43_1

lalecelepoglu
from lalecelepoglu More from this publisher
23.10.2014 Views

nirvana Martı Ağustos 2014 Duygusal Zeka eğitimlerinin yapmamız gerekenlere odaklandığı fark etmiştim bu konuda eğitim yazarken. Yani duyguları yönetmeye. Bence fazlasıyla sondan başlamak olurdu bu. Zira konu, duygularımızı tanımlayabilmekle başlıyor. Eğitimlerde katılımcılara sorduğum ilk soru ; “Nasıl hissediyorsun?” olur. Aldığım cevap ise çoğunlukla; “ İyi, fena değil” falan… İyi ne? Belli değil. Ya da “yorgunum. Enerjim yok…” Yorgunluğun; bir ruh hali, bu ruh haline sebep olan “Bıkkınlığın” ise bir duygu olduğunu bilmiyoruz sanki. Ya da sıkça hissedilen öfke duygusunun bizi “ asabi” bir mizaca dönüştürdüğünü. Duygularımızın fizyolojik sebepleri olsa da; yüksek tansiyon, şeker, kalp hastalığı vb gibi. Sıkça hissettiğimiz duyguların fizyolojimize etkisi olduğunu da bilmek gerekiyor. Mesela; boyun ya da bel fıtığı rahatsızlığı, büyük ölçüde hayatta fazlasıyla sorumluluk almak ve kontrol etme isteğimizin olmasından kaynaklanıyormuş. Ya da öfkeyi halledemiyorsanız; sürekli mide ve bağırsak gazı çekip, şişkin bir karınla dolaşabiliyormuşsunuz. Sıkça sesiniz kısılıyorsa mesela istediğiniz halde kurmadığınız cümlelerden… Duygu hızla gelip geçerken, ruh halimiz daha uzun süre kalıcı oluyor. Duygularımızın altında yatan bir düşünce sistematiğimiz olduğunu biliyor muydunuz? Düşünce sistematiğimiz beynimizin programları gibi bir şey aslında. Ve büyük ölçüde alışkanlıklarımızla ilgili. Düşünme alışkanlıklarımız: • “ Kimseye güven olmaz” mantığında çalışan bir inanç sistemimiz; bizi şüphe, korku ve endişe duygularının esiri edebiliyor mesela. • Ya da “ herkes hata yapabilir” düşüncesi hoşgörü ve merhamet duygusunu daha sık yaşamamıza sebep olabiliyor. 124 125

nirvana Martı Ağustos 2014<br />

Duygusal Zeka eğitimlerinin yapmamız gerekenlere odaklandığı fark etmiştim bu konuda<br />

eğitim yazarken. Yani duyguları yönetmeye.<br />

Bence fazlasıyla sondan başlamak olurdu bu. Zira konu, duygularımızı tanımlayabilmekle<br />

başlıyor.<br />

Eğitimlerde katılımcılara sorduğum ilk soru ; “Nasıl hissediyorsun?” olur.<br />

Aldığım cevap ise çoğunlukla;<br />

“ İyi, fena değil” falan…<br />

İyi ne?<br />

Belli değil.<br />

Ya da “yorgunum. Enerjim yok…”<br />

Yorgunluğun; bir ruh hali, bu ruh haline sebep olan “Bıkkınlığın” ise bir duygu olduğunu<br />

bilmiyoruz sanki.<br />

Ya da sıkça hissedilen öfke duygusunun bizi “ asabi” bir mizaca dönüştürdüğünü.<br />

Duygularımızın fizyolojik sebepleri olsa da; yüksek tansiyon, şeker, kalp hastalığı vb gibi.<br />

Sıkça hissettiğimiz duyguların fizyolojimize etkisi olduğunu da bilmek gerekiyor.<br />

Mesela; boyun ya da bel fıtığı rahatsızlığı, büyük ölçüde hayatta fazlasıyla sorumluluk almak<br />

ve kontrol etme isteğimizin olmasından kaynaklanıyormuş. Ya da öfkeyi halledemiyorsanız;<br />

sürekli mide ve bağırsak gazı çekip, şişkin bir karınla dolaşabiliyormuşsunuz.<br />

Sıkça sesiniz kısılıyorsa mesela istediğiniz halde kurmadığınız cümlelerden…<br />

Duygu hızla gelip geçerken, ruh halimiz daha uzun süre kalıcı oluyor.<br />

Duygularımızın altında yatan bir düşünce sistematiğimiz olduğunu biliyor muydunuz?<br />

Düşünce sistematiğimiz beynimizin programları gibi bir şey aslında. Ve büyük ölçüde<br />

alışkanlıklarımızla ilgili.<br />

Düşünme alışkanlıklarımız:<br />

• “ Kimseye güven olmaz” mantığında çalışan bir inanç sistemimiz; bizi şüphe,<br />

korku ve endişe duygularının esiri edebiliyor mesela.<br />

• Ya da “ herkes hata yapabilir” düşüncesi hoşgörü ve merhamet duygusunu daha<br />

sık yaşamamıza sebep olabiliyor.<br />

124 125

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!