08.09.2014 Views

Kent Aktüel Nisan Sayısı

kültür, sanat, moda, güncel, müzik, teknoloji

kültür, sanat, moda, güncel, müzik, teknoloji

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

EDİTÖR<br />

Mehmet<br />

Agah<br />

CANKİ<br />

cankimehmet@gmail.com<br />

KURABİYE HIRSIZI<br />

Hayat fırsatlar karşısında verdiğimiz kararlar veya seçtiğimiz<br />

tarafların neticesi bir anlamda. Fırsatları doğru değerlendirmek tabi<br />

ki önemli fakat asıl mevzu içinde bulunduğumuz durumun bir fırsat<br />

olduğunun farkında olmak. Çünkü insan çoğu zaman karşısındakinin<br />

bir fırsat olduğunun farkına bile varamadan kaçırmış oluyor elinden.<br />

Gelin şu fırsat meselesini bir hikaye ile daha anlaşılır hale getirelim en<br />

iyisi.<br />

Bir gece, kadının biri hava alanında bekliyordu. Uçağının kalkmasına<br />

daha epeyce zaman vardı. Hava alanındaki dükkandan bir<br />

kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu.<br />

Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın<br />

olabildiğince cüretkar bir şekilde ararlarında duran paketten<br />

birer kurabiye aldığını fark etti; ne kadar görmezden gelse de. Bir<br />

taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü<br />

saatteydi. Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş tüketirken, kadının<br />

kulağı da saat tik-taklarındaydı ama tik-taklar sinirlenmesini yine<br />

de engellemiyordu. Kendi kendine düşünüyordu; Kibar bir insan olmasaydım,<br />

şu adamın gözünü morartırdım! Her kurabiyeye uzandığında,<br />

adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye<br />

kalınca, Bakalım şimdi ne yapacak? dedi kendi kendine.<br />

Adam yüzünde asabi bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı<br />

ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar<br />

gibi aldı ve Aman Allah’ım, ne cüretkar ve ne kaba adam; üstelik<br />

bir teşekkür bile etmiyor! diye düşündü. Hayatında bu kadar sinirlendiğini<br />

anımsamıyordu. Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir<br />

nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü.<br />

Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile. Uçağa bindi ve rahat koltuğuna<br />

oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandı.<br />

Birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerinin önünde bir paket kurabiye<br />

duruyordu! Çaresizlik içinde inledi; Bunlar benim kurabiyelerimse<br />

eğer; ötekiler de onundu ve benimle her bir kurabiyesini<br />

paylaştı! Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı. Kaba<br />

ve cüretkar olan kurabiye hırsızı kendisiydi.<br />

Dergimizin <strong>Nisan</strong> sayısıyla karşınızdayız ve bu yazımda fırsatlardan<br />

bahsetmek istedim biraz. Dediğim gibi hayattaki her şey gibi bu<br />

dergi de hem biz hazırlayanlar hem siz okuyucularımız için büyük bir<br />

fırsat. Biz elimizdeki fırsatı kaçırmamak adına her ay yoğun bir şekilde<br />

çalışarak yüreğinize hitap edecek kalitede bir dergi çıkartmak<br />

için koşturuyoruz. Hikayemizde görüldüğü gibi özür dilemenin bile bir<br />

fırsat olduğu ve fırsatların kaçabildiği bir dünyada umarız sizlere layık<br />

olabiliyoruzdur.<br />

Takdir siz okuyucularımızın…<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

ADEM BASUT<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

GÜRDAL ÇAKIR<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

MEHMET AGAH CANKİ<br />

Reklam Editörü<br />

SEDA DİNÇ<br />

Fotoğraf ve Görsel Sanat Yönetmeni<br />

NURCAN BASUT<br />

Halkla İlişkiler<br />

MUSTAFA BASUT<br />

Editör<br />

BİRSEN TARHAN<br />

Grafik ve Reklam Tasarım<br />

NEOGRAFİK REKLAM<br />

ERSİN KAPLAN<br />

BURAK TURALI<br />

Basım yeri<br />

İhlas Gazetecilik A.Ş<br />

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi<br />

İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna<br />

Bahçelievler - İSTANBUL<br />

0212 454 30 00<br />

Yönetim Yeri<br />

Aydıntepe Mahallesi Yavuz Caddesi<br />

İbrahim Koray Sokak No:17<br />

Tuzla / İSTANBUL<br />

016 392 15 16


GÖKHAN TÜRKMEN<br />

34<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Biyografi : MÜZEYYEN SENAR<br />

20<br />

GÜRDAL ÇAKIR : <strong>Nisan</strong> Seferi<br />

28<br />

<strong>Kent</strong>e Dair<br />

S.Sorumluluk<br />

Sağlık-Yaşam<br />

Teknoloji<br />

İş Dünyası<br />

Gezelim Görelim : TRABZON<br />

15<br />

Sinema : KARANLIK BİR DÖNEM PANAROMASI<br />

54<br />

10<br />

40<br />

50<br />

30<br />

32<br />

Koç Burcu<br />

Moda<br />

Dünya Mutfağı<br />

Konser Zamanı<br />

Gösteri Zamanı<br />

56<br />

26<br />

59<br />

46<br />

48


8 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

9


KENTE DAİR<br />

‘‘ CADDEDE<br />

OLMAZ<br />

PİSTE GEL.. ‘‘<br />

Intercity<br />

İstanbul Park<br />

Pist Günleri<br />

Tüm binek/spor otomobil tiplerine<br />

açık olacak pist günleri, <strong>Nisan</strong> ayından<br />

itibaren yıl sonuna kadar her ay düzenlenecek<br />

olup sportif otomobil kullanım<br />

ihtiyaçlarınızı güvenli ve trafiğe kapalı bir<br />

ortamda rahatlıkla gerçekleştirebilmenizi<br />

sağlayacak.<br />

20 dakikalık sürüş seansı intercitypark.com<br />

üzerinden 250 TL olarak satılmaktadır.<br />

Kapı satışları, yer uygunluğu<br />

varsa mümkün olmaktadır ve ücreti 20<br />

dakika için 300 TL dir. 2014 sezonu için<br />

dileyen sürücüler farklı tarihlerdeki pist<br />

günlerimize şimdiden diledikleri seans<br />

adedinde satın alma yapabileceklerdir.<br />

Ayrıca internet alımlarınızda 5 seans ve<br />

üzeri alımlarda %10 indirim hakkı kazanıyor<br />

olacaksınız.<br />

Katılımcılar isterlerse, Intercity İstanbul<br />

Park’tan temin edecekleri transponder<br />

zaman ölçerler ile pistteki zamanlarını<br />

ölçüp en iyi zamanlarının Intercity<br />

İstanbul Park internet sitesinde yayınlanmasını<br />

sağlayabileceklerdir.<br />

10 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


KENTE DAİR<br />

‘‘ MİX TUZLA” KARMA RESİM SERGİSİ<br />

TUZLA BELEDİYESİ SANAT GALERİSİ’NDE 6 – 26 NİSAN TARİHLERİNDE<br />

“Mix Tuzla” resim sergi; Figen Batı,<br />

Hülya Küpçüoğlu ve Ece Deryaoğlu’nun<br />

katılımıyla 6 <strong>Nisan</strong>’da Tuzla Belediyesi<br />

Sanat Galerisi’nde açılıyor.<br />

“Mix Tuzla” sergisi, belli bir konsepte<br />

bağlı kalmaksızın, sanatçıların sanatsal<br />

üretimlerini gözler önüne sermektedir.<br />

Sergide sanatçıların son dönem çalışmalarından<br />

örnekler sunuluyor.<br />

Figen Batı’nın ekspresif gönderimler<br />

taşıyan resimleri, doğa ve evren sorgulamalarını<br />

tuval üzerine yansıtmasından<br />

oluşmaktadır.<br />

Hülya Küpçüoğlu’nun çalışmaları,<br />

sanatçının farklı yıllarda yapmış olduğu<br />

resimlerinden örnekleri içeriyor. Sanatçının<br />

kendine öz çalışmalarından oluşan<br />

Yeşilçam’ın ünlü yıldızları ve Kuşlar serilerinden<br />

örnekler de bu sergide yer alıyor.<br />

Ece Deryaoğlu ise resimlerinde GDO<br />

‘lu veya hormonlu besinler ile arı veya<br />

sinek gibi hayvanlara göndermeler yapıyor.<br />

Sergi, sanatçıların kendilerine has<br />

özgün üslupları doğrultusunda şekilleniyor.<br />

Sergi, 6-26 <strong>Nisan</strong> tarihleri arasında<br />

Tuzla Belediyesi Sanat Galerisi’nde izlenebilir.<br />

Adres: Tuzla Belediyesi Sanat Galerisi,<br />

Sahil Cami Mh. Cumhuriyet Caddesi<br />

No:99/A Tuzla/İstanbul<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

11


KENTE DAİR<br />

NİSAN AYI TUZLA KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ<br />

PATRON MUTLU SON İSTİYOR<br />

19 <strong>Nisan</strong> Cumartesi Tuzla<br />

Gençlik Merkezi (Şifa Mahallesi)<br />

1.Seans: 15.00 2. Seans: 19.00<br />

20 <strong>Nisan</strong> Pazar Tuzla Sahil<br />

Sinema Salonu<br />

1.Seans: 15.00 2. Seans: 19.00<br />

22 <strong>Nisan</strong> Salı Tuzla Sahil Sinema<br />

Salonu 19.30<br />

23 <strong>Nisan</strong> Çarşamba Tuzla Gençlik<br />

Merkezi ( Şifa Mahallesi) 19.30<br />

TARİHİN TOZLU SAYFALARI<br />

EVLİLİK BİRLİĞİNİN KURULMASI<br />

(Mukaddes Yolculuk-Hicret)<br />

Konuşmacı: Talha Uğurluel<br />

24 <strong>Nisan</strong> Perşembe 19.30 Tuzla<br />

Gençlik Merkezi (Şifa Mahallesi)<br />

26 <strong>Nisan</strong> Cumartesi 19.30 Tuzla<br />

Sahil Sinema Salonu<br />

TİYATRO - KANLI ROMAN<br />

Seminer | Evlilik Birliğinin<br />

Kurulması ve Sorumluluklar<br />

Etkinlik Türü: Seminer Etkinlik<br />

Tarihi : 30 <strong>Nisan</strong> 2014<br />

Etkinlik Mekanı : Hacı Bektaş-ı Veli<br />

Semt Konağı 13:00<br />

Konuşmacı: Emine Yavuz DOĞAN<br />

SİNEMA : Afacan ve Kurbağa Surat<br />

Etkinlik Tarihi : 25 <strong>Nisan</strong> 2014<br />

Etkinlik Mekanı : Tuzla Sahil<br />

Sinema Salonu 19:30<br />

Yazan-Yöneten<br />

Ali POYRAZ<br />

Sinema | Afacan ve Kurbağa Surat<br />

Etkinlik Türü: Sinema<br />

Etkinlik Tarihi : 30 <strong>Nisan</strong> 2014<br />

Etkinlik Mekanı : Tuzla - Şifa Gençlik<br />

Merkezi Etkinlik Saati : 19:30<br />

12 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


Evlilik Okulu Seminerleri Başladı<br />

KENTE DAİR<br />

Tuzla Belediyesi’nin düzenlediği Ana-Baba Okulu Seminerleri<br />

bir yandan okullarda devam ederken, diğer yandan<br />

derneklerde de düzenlenmeye başladı. Tuzla Belediyesi’nin<br />

2014-19 dönemi sosyal projeleri arasında yer alan Evlilik<br />

Okulu seminerinin ilki de aynı program çatısı altında yer<br />

aldı. Tuzla Sinoplular Derneği’nde ilklere sahne olan seminere<br />

Tuzla Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Turgut Özcan,<br />

Tuzla Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Ali Kemal Durgun ile<br />

Sinoplu aileler katıldı. Seminerde eğitmen olarak görev<br />

alan Psikolog Elif Arı Apakgün, Ana-Baba Okulu giriş semineri<br />

kapsamında ergenlik dönemi ve sorunları, Evlilik Okulu<br />

giriş semineri kapsamında ise kadın-erkek iletişim farklılıkları<br />

konularında slayt eşliğinde bilgi verdi. Apakgün, vatandaşların<br />

sorularını da yanıtladı.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

13


GEZELİM GÖRELİM<br />

Yeşil Cennet:<br />

TRABZON<br />

TRABZON HAKKINDA;<br />

<strong>Kent</strong> tarihinde ilk defa M.Ö. 5.yüzyılda Miletli Kolonistler tarafından kurulmuştur.Roma ve Bizans devirlerini<br />

yaşayan Trabzon, 1204 yılında Pontus devletinin başkenti olmuştur.1461 ‘de Fatih Sultan Mehmet<br />

tarafından alınan kentte Yavuz Sultan Selim Şehzadelik yapmış Kanuni Sultan Süleyman bu kentte<br />

doğmuştur.<br />

Trabzon ilçeleri; Akçaabat, Araklı, Arsin, Beşikdüzü, Çaykara, Maçka, Of, Sürmene, Şalpazarı, Tonya,<br />

Vakfıkebir, Yorma , Çarşıbaşı, Dernekpazarı, Düzköy, Hayrat, Köprübaşı’ dır.


Kime sorsanız hep Karadeniz’e gitmek hayali vardır aklının bir köşesinde<br />

ama bu hayal genellikle ertelenir. İnsanlarımız güneye gitmeyi neredeyse bir<br />

görev olarak kabul edip her yıl tatil programlarına bu bölgeyi alıyorlar fakat<br />

Karadeniz, 40 yılda 1 kez gidilecek bir yer olarak düşünülüyor. Yayla evlerinde<br />

kaldığınız, yöresel yemekler yediğiniz, ormanlarda yürüdüğünüz, derelerinde<br />

göllerinde yüzdüğünüz, insanıyla iç içe olduğunuz gerçek yayla turları ile gittiğinizde,<br />

işte o zaman Karadeniz, tutkulu bir aşka dönüşüyor. Ve her sene gitmek<br />

istiyorsunuz. Kısacası Karadeniz; insanları kendine aşık etmeyi başarabilen<br />

,kesinlikle korunması ve kollanması gereken başlıbaşına bir coğrafya…<br />

Nurcan BASUT<br />

musnu@hotmail.com<br />

Akçaabat:<br />

Akçaabat Trabzon’un 13 km. batısında,deniz kenarında ve deniz<br />

seviyesinden 10 metre yükseklikte kurulmuş şirin bir ilçedir.<br />

Akçaabat, Trabzon’nun en çok nüfusa sahip olan ilçesidir.Akçaabat<br />

ilçesi köftesiyle kendini meşhur etmiş bir ilçedir.Leziz Akçaabat<br />

köftesi ismini buradan alır.Turistlerin uğrak yerlerinden biri<br />

olan ‘’Cemil Usta’’ da köftenizi yedikten sonra,yöreye ait olan hafif<br />

ve tadı damağınızda kalan bir tatlı olan laz böreğinin de enfes<br />

tadına bakmalısınız.<br />

Sümela Manastırı:<br />

2 azizin kaybolan kutsal ikonayı buldukları yere inşa edilen<br />

Sümela yani Panagia Soumelas (Karadağın bakiresi) Doğu Karadeniz’in<br />

en önemli tarihi eseridir. 72 odalı 7 katlı muhteşem yapı halen<br />

yanlış restorasyonlar geçirse de tüm ihtişamını korumaktadır.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

15


GEZELİM GÖRELİM<br />

Atatürk Müzesi:<br />

Atatürk’ün Trabzon’u ziyaretinden sonra özel idareye ait bulunan<br />

Köşk, Trabzon Belediyesince satın alınarak Atatürk’e hediye<br />

edildi.<br />

Atatürk’ün Trabzon’a üçüncü ve son gelişi 10 Haziran 1937<br />

tarihine rastlar, Ege vapuru ile İstanbul’dan Trabzon’a gelen Atatürk,<br />

doğruca kendi köşküne gelmiş, iki gecesini bu köşkte geçirmişti.<br />

Bu son gelişinde: ‘‘Mal ve Mülk bana ağırlık veriyor. Bunları<br />

milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi<br />

manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler<br />

vermek istiyorum’’ diyerek, bütün mal ve mülk varlığını hazineye<br />

bağışladığını noter huzurunda tescil ettirmişti. Atatürk 12 Haziran<br />

1937 sabahı Trabzon’dan İstanbul’a döndü.<br />

Atatürk’ün ölümünden sonra, Trabzon Belediyesi, Atatürk<br />

köşkünü Atatürk Müzesi olarak ziyarete açmağa karar verdi. Atatürk<br />

‘ün kullandığı eşyaları ve fotoğraflarını sergiledi. Bulunduğu<br />

konum itibariyle Trabzon’u kuşbakışı izleme olanağına sahipsiniz.<br />

Uzungöl:<br />

Karadeniz Bölgesinin incisi Trabzon iline bağlı,Çaykara ilçesi<br />

sınırları içinde bulunan Uzungöl;özenle korunmuş muhteşem doğası<br />

ile hem yurt içinden, hem de yurt dışından yoğun şekilde ziyaret<br />

çeken önemli turistik yerlerden biridir.Uzungöl bir tabiat parkı<br />

olarak koruma altına alınmış doğal bir güzelliktir. Bölgede bulunan<br />

ahşap evler doğal görünümleri ile doğaya en iyi şekilde uyum sağlamış<br />

olup, yörenin güzelliğine güzellik katan bir görünüm arz etmektedir.<br />

Yöreye gelen yerli ve yabancı turistleri ağırlama görevini<br />

de pansiyon olarak işletilen bu evler ve yöredeki oteller gerçekleştirmektedir.Uzungöl<br />

etrafında yürüyüş yaptıktan sonra ,göl kenarında<br />

bulunan tesislerde terayağında alabalık yemeden ve bakır<br />

mutfak eşyalar almadan gelmemenizi tavsiye ederim.<br />

16 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


GEZELİM GÖRELİM<br />

Uzungöl’den yukarı 2500 rakıma çıkılarak nefis bir yayla köyü<br />

olan Demirkapı Köyü’ne ulaşıldı. Yol boyunca irili ufaklı yayla köyleri<br />

müthiş manzaralar oluşturuyordu. Demirkapı’da Türkiye’nin<br />

en eski evi, 600 -700 yıllık geçmişi ile son derece etkileyiciydi. ‘’<br />

Selo’’nun yerinde sadece çay ve kahve ikramı olacağını düşünürken;<br />

şölene dönüşen maşinga fırınında pişirilmiş patates, hiç yemek<br />

yememişçesine, tekrar yemek yeme durumuna düşürüyor<br />

tok olan insanı.<br />

Hamsiköy ,Maçka:<br />

Hamsiköy, Osmanlı döneminde tamamen bir Rum köyü idi,-<br />

köyde tek bir Türk ve Müslüman yoktur. Kurtuluş savaşı sonrası<br />

Yunanistan ile yapılan Mübadele (değiş tokuş) sonucu köydeki<br />

tüm Rumlar Yunanistan’a gönderilmiştir. Mübadeleden sonra<br />

Çaykara’da oluşan sellerde madur olan insanlar Hamsiköy’e<br />

yerleştirilmiştir.Bu bölgeyle anılan ve turistleri buraya çeken<br />

Kıpçak türkü olan Osman Konak’ın atalarından gelen ve bir<br />

orta asya süt tatlısı olan sütlacın bölgeyle özdezleşmesi sonucu<br />

Hamsiköy sütlacı ismini alır<br />

Of:<br />

Trabzon ilinin doğusunda yer alan ve tarihi çok eskilere dayanan bir ilçedir.Öncelikle kendilerini Trabzon’dan biraz ayrı<br />

tutarlar. “Of direk allah’a bağlıdır” derler, 61’i sahiplenirler ama ilçelerine münhasır insanlardır. Nerelisin diye sorulduğunda<br />

Trabzon demezler mesela direk “Of” derler. Yani Of’un Trabzon’da olup olmadığını bilmek sana kalmıştır. Trabzon’un esamesi<br />

pek okunmaz. Fıkralarıyla ünlüdür ilçe.<br />

Çinli’nin biri of’da bir kahvehaneye girer yüksek bir sesle<br />

- İçinizde bana yan bakan delikanlı varmı diye sorar,<br />

Tabi bizim sazan Temel,<br />

- Ben varım diye atlar,<br />

İkisi beraber dışarıya çıkar, aradan beş dakika geçer ve Temel gözü morarmış bir halde kahveden içeri girer, hemen<br />

ardından giren Çinli’de kasıla kasıla Temel’i göstererek<br />

- Ona yokohamanın tekmesi tekniğiyle vurdum der,<br />

Ertesi gün çinli yine kahveye gelir, herkese meydan okur, Temel tekrar kalkar, dışarıya çıktıktan beş dakika sonra Temel<br />

burnu kırılmış diğer gözü morarmış bir vaziyette içeri girer, arkasından içeri giren Çinli yine Temel’i göstererek<br />

- Bu kez ona ejderin yumruğu tekniğiyle vurdum der<br />

Üçüncü gün Çinli’nin restini yine Temel görür, ikisi beraber dışarı çıkarlar, herkes Temel’i beklerken, Çinli ağzı burnu kırılmış,<br />

üstü başı kan revan içinde içeri girer, hemen arkasından kasıla kasıla kahveye giren Temel, eliyle Çinliyi işaret ederek<br />

- Ona Toyota’nın kirikosuyla vurdum<br />

der !...<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

17


18 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

19


BİYOGRAFİ<br />

20 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


BİYOGRAFİ<br />

CUMHURIYET’IN DIVASI:<br />

MÜZEYYEN SENAR<br />

Gerçek adı Müzeyyen Dombayoğlu Senar olan sanatçı,<br />

16 Temmuz 1918 tarihinde Bursa, Keles’de dünyaya gelmiştir.<br />

Klasik Türk müziği sanatçısı Senar,<br />

“Cumhuriyetin Divası” olarak da anılır.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

21


BİYOGRAFİ<br />

Müzeyyen Senar, müzik eğitimine Anadolu Musiki<br />

Cemiyeti’nde , kemençe üstadı Kemal Niyazi<br />

Seyhun Bey ve udi Hayriye Hanım gözetiminde<br />

başladı. Güçlü bir sese sahip olan bu kız çocuğunun<br />

ünü yayıldıkça, hafız Sadettin Kaynak, Selahattin<br />

Pınar, Lem’i Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin<br />

önemli üstatları da ona dersler verdiler, zamanın<br />

sevilen şarkılarının yanı sıra, kendi bestelerini de<br />

öğretip söylemesine yardımcı oldular.<br />

Kemal Niyazi Bey ile İstanbul Radyosu’nda şarkı<br />

söylemeye başlayan Senar, perşembe günleri ilgiyle<br />

izlenen bu programla geniş kitlelere adını duyurdu.<br />

Senar’ı bu programda dinleyenler arasında, İstanbul’un<br />

en önemli müzikhollerinden biri olan 10. Yıl<br />

Belvü Gazinosu’nun sahibi İbrahim Dervişzâde de<br />

bulunuyordu ve gazinonun 1933 yılının yaz sezonunun<br />

yıldızlar programına Müzeyyen Senar’ı da aldı.<br />

Senar, sonraki yıllarda İstanbul’un başka ünlü gazinolarında<br />

da sahne aldı.<br />

26 Eylül 2006 tarihinde İzmir’deki evinde fenalaşan<br />

sanatçının beyin enfarktüsü geçirdiği ve vücudunun<br />

sol tarafının felç olduğu açıklandı. Beynindeki<br />

kan pıhtılaşması yüzünden felç olan sanatçının<br />

hayatî tehlikesinin bulunmadığı da ek olarak belirtildi.<br />

2007’de İstanbul’daki Darüşşafaka’da Rehabilitasyon<br />

Merkezi’nde <strong>Nisan</strong> ayı başına kadar tedavi<br />

gördü. Bu tedavilerden sonra sol ayağının üzerine<br />

basabildi. Bodrum’da kızı Feraye ve oğlu Ömer<br />

ile birlikte yaşayan Senar’ın kızı Feraye 24 Şubat<br />

2008’de annesinin sesini kaybettiği açıkladı.<br />

22 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


BİYOGRAFİ<br />

Ayrıca Senar, Atatürk’ün en sevdiği sanatçılardan biridir.<br />

30 Ekim 2009’da öğrencisi Bülent Ersoy tarafından anısına Müzeyyen Senar’ın sanat yaşamından fotoğrafların<br />

yer aldığı “Cumhuriyetin Divası: Müzeyyen Senar” sergisi açıldı.<br />

ALBÜMLERİ<br />

1979 Şarap Gibi<br />

2008 Odeon Yılları 2<br />

2007 Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar<br />

2008 İkinci Dubleden Sonra<br />

2006 Ne Yaptım<br />

2006 Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim<br />

Son Aşkımı Canlandıran<br />

2004 Bir Bahar Akşamı<br />

1976 Gelse O Şuh Meclise<br />

1983 Gelse O Şuh Meclise 2<br />

2006 Müzeyyen Senar Odeon Yılları<br />

1986 Bilmem ki Sefa<br />

1988 Yine Bir Sızı Var İçimde<br />

1998 Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel<br />

1988 Ayrıldı Gönül<br />

Söyleyin Güneşe<br />

1979 Güller Arasında<br />

1970 Son Veda<br />

1978 Çilingir Sofrası 1978<br />

1989 Çilingir Sofrası 1989<br />

1990 Çilingir Sofrası 1990<br />

1990 Günay Sanat Geceleri<br />

1991 Nostalji -<br />

Müzeyyen Senar’la Faslı Muhabbet<br />

2001 En Son Okuduklarım -<br />

Gül Yüzlülerin Şevkine Gel<br />

1995 Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine<br />

Meşk<br />

Müzeyyen Senar


24 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

25


MODA<br />

İSTANBUL FASHION WEEK<br />

İstanbul’un moda konusunda kendini dünyaya gösterdiği<br />

bir haftalık moda gösterisi antrepo 3 de yapıldı ve diyebilirim<br />

ki geçen yıllara göre basına etkisi az olsa da organizasyon<br />

moda açısından çok tatmin ediciydi. IFW tasarım<br />

dünyasında marka olmuş tasarımcıların katılımı dışında<br />

genç tasarımcıların kendini gösterdiği bir platform.<br />

BURÇE BEKREK<br />

2014 kış sezonu maskülen etkileriyle minimalist bir<br />

havada karşılayacak bizi. Türk tasarımcıların bu yıl daha<br />

sakin bir çizgide yol aldığını gözlemledim. Burçe Bekrek ,<br />

Ece Gözen benim de yeni farkında olduğum iki tasarımcı.<br />

Modellerin kupları ve kullandıkları kumaşlarla bütünlüğü<br />

çok hoşuma gitti.<br />

ECE GÖZEN<br />

Tuba Ergin’in transparan detaylı elbisesi ile Zeynep<br />

Mayruk ise PVC yağmurluğuyla herkesin aklında kaldı.<br />

İçindeki triko elbise benim için yeni bir teknik olmasada<br />

bence kombin ve kup olarak dikkat çekici bir görüntü vermişti.<br />

TUBA ERGİN<br />

ZEYNEP MAYRUK<br />

26 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


MODA’NIN İSTANBUL’LA FLÖRTÜ<br />

Deniz Berdan koleksiyonu renkli temasıyla<br />

farklı kumaşların asimetrik kuplarla<br />

patchwork havasında kullanmıştı. Red-<br />

Beard Tanju Babacan TAD ( Türkiye Astroloji<br />

Derneği) danışmanlığında uzay temalı<br />

bir koleksiyon hazırlamıştı. Konu ne kadar<br />

uzay olsa da koleksiyondaki Retro etki dikkat<br />

çekiciydi. Kendimi 80’ler kült uzay filmlerinde<br />

hissettim.<br />

DENİZ BERDAN<br />

Kadın giyimini bırakarak bu yıl erkek giyimine başlayan Nihan Buruk ‘NIAN’<br />

markasıyla ilk erkek defilesini de Fashion Week’de yaptı geçen yıl yaptığı defilede<br />

erkek modellerine de yer verdiğinden bu karar aslında çok da sürpriz değildi. Defile<br />

özellikle koreografi açısından çok konuşuldu. Tasarımcı için modeller kadar koreografinin<br />

başarısıda önemli. Maden işçilerine hitaben yapılan koreografi müziğiyle<br />

‘’Doğan Duru’ sarstı. Nihan Buruk finalde Berkin Elvana hitaben #hoşçakal baskılı<br />

tshirt ile podyuma çıkarak da gündeme duyarlılığını gösterdi.<br />

Niyazi Erdoğan uzun süredir erkek giyiminde başarılı bir çizgide ilerliyor bu yıl ki<br />

koleksiyonu ile artık ciddi anlamda dünya çapında bir tasarımcı olduğunu gösterdi.<br />

Renklerin cesur kullanımı ve değişik ama asla abartılı olmayan kuplarıyla her bir<br />

model için etkileyiciydi diyebilirim.<br />

Bütün defileler arasında ortak olan tasarımların giyilebilir özellik taşımasıydı<br />

Tanju Babacan defilesi dışında konsept oluşturarak daha sanatsal bir açıdan yaklaşan<br />

tek tasarımcı Şafak Tokur oldu. Bir kadın olarak onun modern savaşçılarından<br />

etkilendiğimi söylemeliyim. Her ne kadar Atatürk’ün İnönü Savaşı’nda Ankara’nın<br />

Dikmen sırtlarında karlar içinde yatan resminden ilham alsada kıyafetler de çok<br />

daha öncesinden bugüne kadar gelen bütün savaşçıların ruhlarını gördüm, tabi<br />

modernleşmiş haliyle. İşin doğrusu her ne kadar geçmişe ait oldugunu düşünsede<br />

Şafak Tokur’ un elinde bugünun ruhunuda yakalamıştı tasarımlar.<br />

Fashion Week organizasyonun; modaya yön verenlerin gösterisi dışında en çok<br />

keyif alınan yansıması moda ruhunun izleyiciler üzerindeki etkisidir. Katılımcıların<br />

giydiği kıyafetler bütün moda haftalarında özel bir ilgi alanı oluşturur adeta dışarıda<br />

da sokak defilesi izlersiniz. Bu yıl gelen yabancı ziyaretçiler dışında modayı takip<br />

edenlerin yaptığı gövde gösterisi de oldukça dikkat çekiciydi.<br />

RedBeard TANJU BABACAN<br />

EROL ALBAYRAK<br />

NIAN<br />

Editör<br />

Nevim Akdeniz / Atölye7<br />

NİYAZİ ERDOĞAN<br />

ŞAFAK TOKUR<br />

ebru.gorgen@genak.com.tr


KÖŞE YAZISI<br />

NİSAN SEFERİ...<br />

Sıkma canını…<br />

Söz bitimi rüyaların çabası bizimki… Direnişin ilk adımı kadar zor ve hayatın bitişi kadar can alıcı…<br />

Adaletin ters düştüğü tek nokta sevdamız iken, bu düzene ayak uydurmak ne kadar zor tahmin edebilirsin. Hakkına taarruz eden bunca düş içerisinde<br />

sen düşlediklerinin umutsuzluğuyla kaybolursun gecelerde. Farkındayım da söyleyemiyorum acımasızlığın baki olduğunu avuçlarında. Sen bitenlerin<br />

sadece kötülükler olduğunu düşünürken, hiç mi anlamıyorsun tüm güzelliklerini teker teker yitirdiğini?<br />

Gün gelip, elde avuçta kuru bir damla gözyaşı kalınca çok geç olmayacak mı? Haykırmayacak mısın kabul ettiremediğinde ruhuna masumiyetini?<br />

Boş ver, bırakıp gitmelerin adresi ne de olsa bekleyişin. Çığ olup kalsan altında, yine de meydan okuyamazsın çarkına feleğin. Dar ağacına astın çocukluğunu,<br />

yargılamak sana mahsus. Karışmasın, dokunmasın, kirletmesin kimse… Dokunuşları inkara teşebbüs en büyük günahken, sevabın da kanatır<br />

gözlerimi…<br />

Bir sen, bir de biz şimdi bulunmak istenen. Ben’ i unut gitsin. Şimdiye kadar isteyipte elde ettiğin tek şey, ne de olsa… En azından bir gurura sahipsin,<br />

bir övünç koymuşsun vitrinine. Geçerken önünden, bir tebessüm çıkarıyorsun cebinden ve hibe ediyorsun köşe başı dilencilerine. Onlar çalıyorlar, sen<br />

söylüyorsun yalnızlığın marşını. Görüyorsun aslında faniliğini anın. Ya da mavi boncuklar dağıtıyorsun ardın sıra gelenlere. Yazık…<br />

Bir umudun bin umuda sebep olacağını düşünemezken; bin içinde bir kadar bile değerin yok, biliyor musun? Nafile, ne söylesem fayda etmez asiliğine.<br />

Salıyorum peşine hırsımı, ilk fırsatta yok olacaksın biliyorum beynimde. Kalbim isyan edecek, kabul etmeyecek, kusacak adını. ‘ Yok ‘ diyecek dilim, ellerim<br />

uzanmayacak tenine ve ben, baştan aşağı hüsran kokacağım. Ölümünle doğacağım kendi içimde… Sen sabahları farklı şehirlerde karşılarken, kimse<br />

el sallamayacak arkandan. Dönüp bakmak isteyeceksin, bakacaksın… Bakıp dönmek isteyeceksin, dönemeyeceksin…<br />

Kölesi yok bu aşkın, itaati sır olmuş… Uğurlayalı çok olmuş kuşları, her birinin kanadında kalmış harflerin. Bir dahaki mevsime belki yeniden doğarsın…<br />

28 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


twitter.com/gurdal<br />

gurdal@gmail.com<br />

Sıkma canını…<br />

Neticede ışığının davası, gecenin noktası... Bitişin ardından üzülüşlere inat her tebessümüm, sana doğru bir adımdı zannımca. Pişmanlığın düşlerimde<br />

yeri yokken, anlarım kadar hızlı koşuyordu sana bakışlarım. Sessiz zamanlarımızın inadına nefesimizin çığlığı aydınlattı geceleri. Habersiz rüyalara<br />

dalışım, bedenler arası bir kıvılcım doğurdu günle birlikte.<br />

Umudun canlara kattığı huzur, senin varlığınla pekişiyordu. Artıyordu sebepler, anlam ardım sıra geliyordu seni düşündükçe...<br />

Tutundum, sarsılmadı dünya ve düşmedi yapraklar dalından... Feryat, aşk oldu da yankılandı ciğerlerimde… İsmini her zikredişimde içime çektim seni...<br />

Ebediyete yolculuk misali sana yöneldi akreple yelkovan, her dakika sana çıkıyordu ve her an da senden bir can vardı.<br />

Mesafelere emanet ettim umudumu, sen bilmedin. Ruhum eridi, etim kemirildi gecelerce paranoyaların yolsuzlukları sayesinde… Sessizliğe tahammülsüz<br />

her hamle, dert yarattı iki kalp arasında. Hep birken huzur, huzurluyken özlem vardı dudaklarımızda… O zamanlardı…<br />

Şimdi… Özlemim geliyor sürekli, bakmak istiyorum, sarılmak... İmkansızlıkların mağlubiyeti, sayende sırtımda taşıdığım anılara destek artık.<br />

Biliyor musun, yol kenarı bir çalı ardından izlerdim de seni, sen hep aynı durakta beklerdin. Bir gün nereden bilebilirdim omzuna dokunup gözüm kapalı<br />

seninle değil, seni beklediğimi... Nereden bilebilirdim içimdeki seni?<br />

Düşünüyorum da; başa gelen en haz verici duygu iken, neden hüsran olsun bugün? Neden bitişin göz yaşlarına sebep tablosu yaratılsın ellerimizle?<br />

Bir son var ki hiç bilinmeyen, bilinenler var ki sonu olmayan... Yaşamaya mecburuz işte...<br />

Kısacası yüreğimin adı; sele versem de kendimi aksam sana doğru… Kilit vursam ellerime, incitmesem tenini… Gözlerimi yaksam mum niyetine, aydınlatsam<br />

geceni… Sen gitsen de ben dönmesem… Sen ağlasan, ben boğulsam göz yaşlarınla…<br />

Acımaz mı ruhun, ruhun’ a acımaz mısın?<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

29


TEKNOLOJİ<br />

İşte iphone 6’nın özellikleri<br />

Eylül ayında piyasaya çıkması beklenen iPhone 6’nın yeni özellikleri şaşırtacak.<br />

Birçok şirketin planlarını öğrenerek önceden açıklayan Güney Kore<br />

şirketi KDB Daewoo, yeni yayınladığı raporda Eylül ayında piyasaya çıkması<br />

beklenen iPhone 6’ya dair birçok bilinmeyeni gözler önüne serdi.<br />

Şirketin ortaya attığı iddialara göre, Eylül ayı gibi satışa sunulması beklenen<br />

iPhone 6 iki farklı formatta piyasaya çıkabilir.Rapora göre iPhone’ların<br />

4.8 ve 5.5 inç büyüklüğünde piyasaya sürülmesi bekleniyor.<br />

KDB şirketi raporlarında ayrıca iPhone 6’nın full HD (1,920 x 1,080 piksel)<br />

çözünürlüğe sahip olacağı belirtildi. iPhone 6 ayrıca 16GB, 32GB, 64GB,<br />

128GB gibi hafıza seçeneklerine sahip olacak. Yine rapora göre iPhone 6’nın,<br />

2GB RAM, 8 megapiksel arka kamera 3.2 megapiksel ön kamera, 1800 mili<br />

amper batarya gücü ve 64 bit A8 işlemciye sahip olacağı belirtildi.<br />

Öte yandan KDB raporlarına göre iPhone 6’nın yanı sıra piyasaya çıkacak<br />

Phablet’in (telefon ve tablet özelliklerini bir arada barındıran cihaz) iPhone<br />

6’dan daha büyük bir ekrana sahip olması bekleniyor. Phablet’in 2,272 x<br />

1,280 piksel çözünürlükte olacağı ifade edildi. Raporda son olarak 8.0 olarak<br />

beklenen iOS işletim sisteminin 7.2 olarak piyasaya sürüleceği belirtildi.<br />

“Samsung WB350F Smart Camera” göz doldurdu<br />

En özel anlarınızı sonsuza kadar saklamak ve eşsiz fotoğraflar çekip o an<br />

paylaşmak için, göz alıcı şıklığı ve güçlü donanımıyla, “Samsung WB350F Smart<br />

Camera” mükemmel bir seçenek.En güncel teknolojik ögelerle donatılmış<br />

bu akıllı fotoğraf makinesi, “21x optik zoom” özelliği ve 23 mm’lik geniş açılı<br />

lensiyle, derinlik ve detaya önem veren kullanıcılar için ideal bir görüş açısı<br />

sağlıyor.Yeni WB350F, etkileyici 16MP BSI CMOS sensöre de sahip. Bu sayede,<br />

düşük ışıklı ortamlarda flaş kullanma ihtiyacı ortadan kalkıyor. Cihazın yenilikçi<br />

sensörü, aynı segmentteki ürünlere göre daha az ışıkla en iyi sonuçları almanızı<br />

sağlıyor ve görsel kaliteden taviz vermiyor.<br />

Çekin, etiketleyin, paylaşın<br />

Samsung WB350F, yeni nesil NFC ve Wi-Fi bağlantı özellikleri sayesinde,<br />

çektiği fotoğrafları anında paylaşmayı tercih eden kullanıcılar için de mükemmel<br />

bir seçenek. Samsung’un yeni “Tag&Go” teknolojisine sahip olan WB350F,<br />

iki cihazın birbirine dokunması ile akıllı telefonlara anında ve kolayca bağlanabiliyor.<br />

Cihazın “Photo Beam” özelliği, kamerada görüntülenen fotoğrafları<br />

anında akıllı telefona aktarırken, “Auto Share” ile de görseller çekildikleri anda, eşzamanlı olarak yedekleniyor. Video konusunda<br />

da yetenekli olan Samsung WB350F, saniyede 30 kare ile Full HD çekim yapabiliyor. 75,0 mm (3 inç) hVGA hibrit dokunmatik LCD<br />

ekranı ile çekilen görsellerin en iyi ortamda izlenmesini sağlayan cihaz, pratik arayüzü ile de kullanıcı dostu bir ürün.<br />

Bir hafta dayanan şarj hayal mi?<br />

Akıllı telefonlarımızın bir günden fazla dayanacağı günleri sabırla bekliyoruz. Ancak<br />

Qualcomm’dan gelen açıklama, bu konudaki hevesimizi biraz kıracak.MWC 2014′te Qualcomm’un<br />

İş Geliştirme Baş Direktörü Laurent Fournier ile konuşan Techradar, ondan<br />

teknolojinin birkaç gün dayanan cep pillerine doğru değil, daha ziyade hızla şarj olan<br />

pillere doğru yöneldiğini öğrendi. Fournier’a göre bir hafta dayanan cep pillerini hayal<br />

etmek “aşırı iyimser” bir davranış.Fournier, sözlerine şöyle devam etti: “Eski GSM telefonlarında<br />

gördüğümüz 1 haftalık pil ömrünü, şu anki teknolojiyle akıllı ceplerde elde<br />

etmek mümkün değil. Kullanıcıların kullandığı uygulama sayısı ve talep ettikleri şeyler,<br />

pilden bu tür bir performans almanıza izin vermiyor. Bugünün akıllı telefon pillerinin,<br />

genellikle 1 gün dayanması bekleniyor. Biz ise pilin 1 günlük kullanım ömrünü efektif<br />

olarak uzatmaktan çok, onu daha hızlı şarj etmeyi sağlayacak yeniliklere yatırım yapıyoruz.”dedi.<br />

30 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


Windows 9 geliyor!<br />

Microsoft’un, Windows 9′un deneme amaçlı ilk versiyonunu<br />

2014′ün sonlarında görücüye çıkaracağı konuşuluyor.<br />

Microsoft’un Windows ailesine katmayı planladığı<br />

yeni büyük eklenti Windows 9 hakkında detaylar şimdilik<br />

kısıtlı. Öyle ki yeni işletim sisteminin Windows 9<br />

adıyla mı anılacağı yoksa farklı bir isim mi seçileceği bile<br />

henüz belirsizliğini koruyor.<br />

Ancak yeni işletim sistemi hakkında gelen son haberler<br />

gösteriyor ki 2015′in başlarında kullanıma sunulaması<br />

beklenen Windows 9′un deneme amaçlı ilk versiyonu<br />

2014′ün ikinci yarısında yayınlanacak. Söz konusu<br />

zaman aralıkları göz önüne alındığında bahsi geçen bu<br />

yeni işletim sisteminin, son günlerde gündemde olan<br />

Windows Threshold olma ihtimali de bulunuyor.<br />

WhatsApp’tan<br />

Gizlilik<br />

Güvencesi<br />

Jan Koum İddaalara<br />

Güvence Sözleriyle Yanıt Verdi<br />

WhatsApp’ın kurucusu Jan Koum internet üzerinden<br />

mesajlaşma uygulamasında gizlilik politikalarının<br />

değiştirileceğine yönelik iddiaları reddetti.<br />

Yayımlandığı mesajla WhatsApp’ın Facebook<br />

tarafından 19 milyar dolara satın alınması sonrasında<br />

şirketin temel ilkelerinde değişik yapılmayacağı<br />

konusunda, kullanıcılara güvence vermeye çalışan<br />

Koum, “sizlerin gizliliğinize saygı, bizim genlerimize<br />

işlenmiş durumda” dedi.<br />

Açıklama, internette gizlilik savunucularının, Facebook’un<br />

gizlilik kurallarını ihlal eden kötü bir sicili<br />

olduğu gerekçesiyle satışa onay verecek Amerikan<br />

üst denetleme kuruluna şikâyetçi olup satışın iptal<br />

edilmesi talebini izliyor.<br />

Koum, açıklamasında, 1980′lerdeki kendi çocukluğundan<br />

örnek vererek, “Genç yaşlarda ABD’ye taşınmamızın<br />

bir nedeni, görüşmelerimizin KGB tarafından<br />

dinlendiğini bilerek özgürce konuşamamızdı”<br />

dedi.<br />

Koum, Facebook tarafından satın alınan WhatsApp’ın, kullanıcıların<br />

isimlerini, e-posta adreslerini ya da doğum günlerini sormamak gibi<br />

temel değerlerinde değişiklik yapmasına izin verilmeyeceğini söyledi.<br />

Koum, kullanıcıların verilerinin de reklam amaçlı kullanılmasına izin<br />

vermeyeceğini ekledi.<br />

Gizlilik ilkesini savunan Elektronik Gizlilik Bilgi Merkezi ile Dijital Demokrasi<br />

Merkezi isimli iki örgüt, Facebook’un, kullanıcıların kişisel verilerini<br />

reklam amaçlı kullandığına işaret ederek, WhatsApp’ın da benzer<br />

bir iş modeli uygulayacağını belirtti. İki örgüt bu durumun aldatıcı ve<br />

adil olmayan bir ticari uygulama olacağı gerekçesiyle, Federal Ticaret<br />

Kurulu’nu soruşturma başlatmaya çağırdı.<br />

Kurul, konu hakkında soruşturma açıp açmayacağına ilişkin henüz<br />

bir açıklama yapmadı.<br />

WhatsApp’ın dünya çapında 450 milyon kullanıcısı bulunuyor ve<br />

uygulama özellikle kısa mesaj ücretlerinden kaçınmak isteyenler arasında<br />

popüler. Şirket, üyelerinden aldığı yıllık 0,99 dolarlık ücret sayesinde<br />

para kazanıyor. Ancak uygulamanın bedava bir sürümü de bulunuyor.<br />

Şirketin her gün bir milyon yeni kullanıcı edindiği belirtiliyor.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

31


İŞ DÜNYASI<br />

UŞAK<br />

SERAMİK<br />

TURQUALITY<br />

İLE<br />

DAHA DA<br />

BÜYÜYECEK<br />

32 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

Çok ortaklı bir şirket olarak 1972 yılında temelleri<br />

atılan, 1974 yılında deneme üretimlerine<br />

başlayan Uşak Seramik; 1975 yılında kapasitesini<br />

28.000 m2’ye, 1978 yılında döneminin en kaliteli<br />

seramiklerini, 1991 yılında da duvar karolarını<br />

üretmeye başladı.2002 yılında kapasitesini<br />

32.000.m2’ye çıkaran Uşak Seramik, 2004 yılında<br />

Tanışlar Grup bünyesine katıldı ve 30 yıllık tecrübesini<br />

Tanışlar Grup’un yenilikçi vizyonuyla birleştirdi.<br />

Tanışlar Grup; açık ve kapalı alanlarda yaptığı<br />

yeni ve teknolojik yatırımlarla Uşak Seramik’i Türkiye’nin<br />

en büyük 600 sanayisi arasına taşıdı.<br />

Uşak’ta 220.000 m2 alan üzerinde kurulu Uşak<br />

Seramik teknolojik yatırımlara paralel olarak dinamik<br />

tuttuğu ürün yelpazesinde de sürekli yenilikler<br />

yapmaktadır. Duvar karosu, yer karosu, bordür,<br />

dekor ve porselen üretimleri ile bir dünya markası<br />

olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.<br />

Güncel talep gören ebatlarda ve dizaynlarda<br />

üretilen ürünlerle müşteri beklentilerine alternatif<br />

çözümler sunan Uşak Seramik, tüm mekanlarda<br />

güvenle döşenmekte, yüksek kalitesi ile yıllar boyunca<br />

kullanılmaktadır.<br />

Profesyonel yönetim anlayışı, geniş dağıtım<br />

ağı, tasarıma ve yeniliğe verilen önem, müşteri<br />

odaklı çalışma politikaları ile Uşak Seramik adı;<br />

yurtiçinde ve yurtdışında modern, rekabetçi, teknolojik<br />

alt yapılara sahip güçlü bir marka olarak<br />

bilinmeyi hedef seçmiştir.<br />

700 kişinin istihdam edildiği tedarikçileri, çözüm<br />

ortakları paydaşları 41. yılını kutlayan Uşak<br />

Seramik bilgi birikim ve Türk sanayisindeki geçmişi<br />

ile büyük değişim için Uşak Seramik fabrikalarında<br />

ISO 9001, CE ve TSE kalite belgeleri ile dünya standartlarına<br />

uygun yıllık 18 milyon m2 üretim kapasitesi,<br />

geniş bayi ağı ve kesintisiz hizmet ilkesi ile<br />

Türkiye’nin dört bir yanındaki müşterilerine ulaş-


İŞ DÜNYASI<br />

tırmaktadır. Başta ABD, Almanya, İtalya ve Kanada<br />

olmak üzere Dünya üzerinde 40’dan fazla ülkeye<br />

toplam üretiminin %35 den fazlasını ihracat<br />

yapmaktadır.<br />

Uşak Seramik olarak sahip olduğumuz değerlerimiz,<br />

rekabetçi ve modern yapımız ile “Dünyada<br />

bir Türk markası oluşturma” hedefimize sağlam<br />

adımlarla ilerliyoruz<br />

2013 yılı uşak seramik için 41. Başarı yılı olarak<br />

yaşanmaktadır. Bir ömür anlamına gelen yarım<br />

asırlık süreçte yeniden bir kalkınma süreci başladı.<br />

41. yılın özeti çıkış sloganında yer almaktadır.<br />

“BÜYÜK DEĞİŞİM BAŞLIYOR” dedik.<br />

Bu yönde bir dizi sürdürülebilir ve kalıcı iş ve<br />

hizmetleri planlayıp devreye aldık. Makineleşme<br />

ve teknolojik alt yapıyı tamamladık.<br />

Turquality çalışmasını başlattık ki bu Türkiye<br />

vizyonu ve Türk seramik sektörünün ortak<br />

vizyonudur. Bu vizyonu uygulamaya soktuk. Bu<br />

yıl inşallah Turquality belgesini alarak sistemli<br />

ölçülebilir ve sürdürülebilir çalışmalarımızın ve<br />

en önemlisi markamızın uluslar arası alandaki<br />

hedeflerine götüren vizesini almış olacağız.<br />

Öte yandan sadakat kart çalışmaları ve yaygınlaşmamızda<br />

ve markalaşmamızda etken olan<br />

tüm dinamikleri tek bir network altında bir araya<br />

getirecek çalışmaları başlattık.<br />

İtalya CERSAİ ve İstanbul UNİCERA fuarlarında<br />

sektörün boy gösterdiği, sektörün o yılki<br />

üreteceği ürünlerin sergilendiği, bayi ağından<br />

tüketiciye her kesimin bir araya geldiği arenada<br />

her yıl yerini almaktadır.<br />

Durmuş TANIŞ<br />

Uşak Seramik<br />

Yön. Krl. Bşk.


RÖPORTAJ<br />

Röportaj : Gürdal ÇAKIR<br />

GÖKHAN<br />

TÜRKMEN<br />

Bu ay ki konuğumuz<br />

‘‘ En Baştan ‘‘ isimli albümü ile ses getiren,<br />

Pop Müziğin sevilen yüzü Gökhan Türkmen..


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

35


RÖPORTAJ<br />

Sevgili KENT AKTÜEL okurları ; Son yılların en parlak yıldızlarından bir tanesi, ki son<br />

günlerde özlenen ışığını tekrar yaktı. Yepyeni albümüyle yepyeni şarkılarıyla “En Baştan’’<br />

isimli albümüyle Gökhan Türkmen bu sayımızdaki misafirimiz...<br />

36 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


GÜRDAL ÇAKIR: Son yılların en<br />

parlak yıldızlarından bir tanesi, ki son<br />

günlerde özlenen ışığını tekrar yaktı.<br />

Yepyeni albümüyle yepyeni şarkılarıyla<br />

“En Baştan’’ isimli albümüyle Gökhan<br />

Türkmen bu sayımızdaki misafirimiz...<br />

Kendisi aynı zamanda çok sevdiğimiz<br />

bir sanatçı olmasının yanı sıra, çok sevmiş<br />

olduğumuz bir dostumuz, hoş geldin<br />

sevgili Gökhan...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Hoşbukduk<br />

Gürdal, teşekkür ederim söylediklerin<br />

için...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Gökhan özledik<br />

seni ama, yepyeni şarkılarla yepyeni<br />

albümle 4 yıl aradan sonra tekrar karşımızdasın.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Yani bir albüm<br />

olarak dört yıl oldu ama bir ara<br />

albümle iki yıl diyebiliriz. Yine de az bir<br />

zaman değil tabi...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Gökhan Türkmen<br />

singlel’ar sebebiyle hayatın her anında<br />

sürekli her gün vardı zaten bence...<br />

Çünkü her yapmış olduğu iş ya da her<br />

atmış olduğu adım mutlaka yerini buluyordu<br />

ve beğenilerle karşımıza çıkıyordu.<br />

Biz de bundan çok keyif alıyorduk.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Teşekkür<br />

ederim, yani ben bir şey yaptığım zaman<br />

hiçbir zaman öylesine yapmadım,<br />

yani sadece müzikle ilgili de değil...<br />

Hiçbir şekilde bir şeye adım atarken<br />

öylesine yapmadığım için heralde 4 yıl<br />

mesela insanlara bu kadar uzun gelmiyor.<br />

Biz bu 4 yılı da 4 yıl gibi hissetmedik<br />

açıkçası...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Süper. Bu albümün<br />

ismini “En Baştan” koymuşsun<br />

çünkü bu zamana kadar yaptığın en<br />

geniş repertuarlı albüm olduğu için her<br />

şeye en baştan başladığını dünmüşsün.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Evet hem<br />

repertuar genişliği açısından hem de<br />

dinlediğimiz sevdiğimiz şeylere daha<br />

yakın hissettiğimiz için... Şu zaman kadar<br />

piyasayı öğrendim, müziği öğrendim,<br />

işte insanlarla ilişkimi öğrendim.<br />

Her şeyi biraz daha oturtup biraz da 30<br />

yaşın etkisi heralde... 2008’den şu zamana<br />

kadarki 6 yıl boyunca bir eğitim<br />

gördüm şimdi de en baştan albümüyle<br />

bir tez veriyorum. Bu tezle beraber bu<br />

sefer daha bilinçli ya da tecrübeli bir<br />

şekilde başlıyorum diyebilirim.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Harika.. Peki bu<br />

kadar güzel şarkıların içerisinde neden<br />

“Çatı Katı” çıkış şarkısı seçildi?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: “Çatı Katı”nı<br />

ben 3 sene önce yaptım aslında. Sevgili<br />

Gökhan Şahin bana sözleri yolladı<br />

bir ay sonra o sözleri yolladıktan sonra<br />

besteyi yaptım. Şarkıyı yolladım o da<br />

çok beğendi. Şarkıyı yapar yapmaz bu<br />

şarkı benim yeni albümün çıkış şarkısı<br />

olacak dedim yani kafamda öyle bir şey<br />

vardı. Sonra albüm aranjeleri başladı.<br />

“Çatı Katı” en son yapılan aranje bu<br />

arada... Karakter olarak da insanların<br />

algılayabilmesi açısından da ben “Çatı<br />

Katı”nı böyle hissettim. Bu zamana kadar<br />

da çıkış konusunda yanılmadım.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Klip çok ilginç bir<br />

de... Senkron yok klipte değil mi?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN : Evet klip<br />

senkronsuz çekildi<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Oyuncuk eğitimi<br />

aldın bir ay?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Aslında birinden<br />

eğitim almadım ama kendimi<br />

o kadar çok hazırladım ki içeriğine ve<br />

senaryosuna. Biraz da yaşadığım şeyler<br />

vardı klipte aslında. Yani o kavga<br />

sahneleri, bağırma sahnelerini falan...<br />

O kadar kafamda yerleştirmiştim ki<br />

hepsini, onları kendi kendime çalışarak<br />

yaptım aslında...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Süper... Bu albümde<br />

de çıkış olarak tuttu diğer şarkılar da<br />

aynı şekilde yerini bulacaktır.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Kesinlikle<br />

beğenilecek birkaç şarkı var mesela.<br />

Hiç riske girmeyelim abi bunu verelim<br />

aman hiçbir şey olmasın diyebileceğim<br />

şarkılar da var ama bu pek benim hissettiğim,<br />

pek benim uygulayabileceğim<br />

bir şey değil, yani kendime yakıştıramazdım<br />

açıkçası.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Albümün içerisinde<br />

bir tane de cover var. Tek cover<br />

olarak “Kurşuni Renkler”i seçmişsin.<br />

Sezen Aksu, Onno Tunç... Peki neden<br />

“Kurşuni Renkler”i seçtin? Bunun mu<br />

sana en çok yakışacağını düşündün?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: “Kurşuni<br />

Renkler” gitar çalıp şarkı söylediğim<br />

zamanlardan beri hep söylediğim bir<br />

şarkıdır, çok sevdiğim ve severek söylediğim<br />

bir şarkı. İlk Göksel söylemişti,<br />

o zamandan beri çok seviyorum ve din<br />

liyorum. Çok sevdiğim bir şarkı olduğu<br />

için keyifli olur, yakışır diye düşündük<br />

böyle bir albüme.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Belki de bu albümle<br />

beraber çoğu kişiye cesaret vereceksin.<br />

Bazı şeylerin de bir başlangıcı<br />

olacaksın...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Yani inşallah,<br />

biz hep onu istedik aslında biliyor musun?<br />

Yani gerçekten böyle şeyler yapılsın<br />

artık istiyorum ben. Gerçekten ben<br />

Türkçe müzik dinleyemiyorum artık. O<br />

kadar aynı ki her şey... Bunu böyle bir<br />

otorite olarak da söylemiyorum ben<br />

her zaman söylüyorum.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Evet maalesef tekrara<br />

düşüyoruz.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Biraz aslında<br />

bu iş böyle yapılır, düzgün yapılmalı,<br />

özen gösterilmeli... Biz her şarkının<br />

kaydını alırken ayrı ayrı her şarkının<br />

davulunun derisini bile değiştirdik. Bu<br />

şarkının trampetinin derisi böyle olmalı<br />

ya da bu şarkıda bu marka gitar<br />

kullanılmalı diye her şarkıda buna bile<br />

özen gösterirken, artık bu işin özenli<br />

yapılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Bunları anlatmak<br />

çok önemli ama işte... Çünkü artık insanlar<br />

işin sadece sonucuna baktıkları<br />

için...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Bu bizim ekip<br />

olarak ilk yaptığımız iş ama ilk olmasına<br />

rağmen güzel bir albüm çıkardığımızı<br />

düşünüyorum. İnşallah herkes de sever<br />

gıpta eder. Hani ne biliyim bunu kötü<br />

hırs olarak söylemiyorum. Yani kıskanır<br />

ama kıskanıp kendisine uygulamaya<br />

çalışır. Ben bundan hiçbir şekilde “aa<br />

bak bizden şey yaptılar hemen öyle<br />

oldu” diye hiçbir zaman aklımdan öyle<br />

bişey söylemem, hiçbir zaman öyle bir<br />

kıskançlığım hasetim olmamıştır.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Öyle biri değilsin<br />

zaten...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Keşke herkes<br />

bu kadar uğraşsa bir iş için de biz de<br />

albüm aldırtsak insanlara... Yani çünkü<br />

böyle albümler olunca insanlara albüm<br />

aldırtabiliyorsun.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Klibe dönersek,<br />

çok değişik olmuş her şeyden önce...<br />

Normalde günümüz kliplerine bakıldığında<br />

direkt onların arasından sıyrılıp<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

37


fark edilecek kliplerden birisi olmuş...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Yani evet biz<br />

biraz zaten o tat olsun istedik. Bundan<br />

önceki kliplerde kısa film tanındaydı<br />

ama bunda böyle renk açısından çekim<br />

açısından hani her şeyiyle alakalı birazcık<br />

daha film tadında bir şey oldu.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Evet tepkiler çok<br />

çok güzel gidiyor, “Çatı Katı” zaten dediğim<br />

gibi klipten önce şarkı olarak da insanların<br />

çok içine işleyen bir şarkı oldu<br />

ki o sözlerdeki hikaye kliple birleştiğinde<br />

insanların hafızasında daha sağlam<br />

bir yer edindi.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN:Bazı şarkılar<br />

kliplerle beraber daha bi anlam kazanıyor.<br />

Ben buna çok inanıyorum. Mesela<br />

klipsiz şarkı ilk başta çok farklı ve<br />

sert daha değişik gelebilirdi insanlara...<br />

Ama şu an kliple beraber verilmesi,<br />

kliple beraber dinlenmesi şarkıyı biraz<br />

daha insanlara sevdirdi ve daha anlam<br />

kazandırdı diye düşünüyorum. Çok şükür<br />

vallahi...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Özellikle o koşma<br />

sahneleri... Bi anket yapsalar “klipte<br />

ilk dikkatinizi çeken ya da akılda kalan<br />

nedir diye” direkt o sahneleri söyleyeceklerdir.<br />

GÖKHAN TÜRKMEN Evet. İlk bulduğum<br />

şey oydu zaten... Adam delirip<br />

artık böyle yeter deyip kaçıp koşması<br />

yani, o beni çok etkiledi. Şarkıyı her<br />

dinlediğimde koşan bir adam görüyorum.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Şarkıda bi haykırış<br />

var çünkü zaten...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Evet evet aynen<br />

öyle...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Evet tam olarak<br />

karşılığı o aslında çok doğru yani biraz<br />

daha depresif olmuş. Peki sevgili Gökhan<br />

şimdi hep konuştuğumuz şeylerdir<br />

bunlar zaten de sektörün içine yeni<br />

adım atacak arkadaşlarımız da zaten bu<br />

yollarda çok zorlanıyorlar. Dediğin gibi<br />

birçok riskle karşılaşıyorlar. Sen onlara<br />

nasıl bir şey tavsiye etmek istersin?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Yani valla<br />

gerçekten çok klişe bir laf olacak ama<br />

gerçekten düzgün yaşamaya çalışsınlar<br />

önce. Çünkü düzgün yaşamak her şekilde<br />

her şeyin en başı yani benim için<br />

öyle...<br />

Çok düzgün bir insan olmak çok<br />

düzgün bir adam olmak her şeye yansıyan<br />

bir şey olduğu için en önemli şey<br />

bu aslında... ndan sonrası için tabi ki<br />

sabır dediğim gibi çok önemli... Kendine<br />

güvenmek çok önemli ve tabiki çalışmak...<br />

Yani çok müzik dinlemek, çok<br />

şey dinlemek, ön yargılı olmamak...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Sen kimleri dinlersin<br />

yabancı?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Valla benim<br />

en çok sevdiğim adamlar Jamiroquai ,<br />

Metallica falan... Elektro müzik de çok<br />

dinlerim. Onun dışında bir sürü adam<br />

var tabiki yani şimdi aklıma gelenler<br />

bunlar. Klasik müzik de dinliyorum, caz<br />

da dinliyorum. Her şeyi dinliyorum aslında...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Müzik dinleyicisi<br />

de çok akıllı, artık her şeyin farkında<br />

değil mi?<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Kesinlikle her<br />

şeyin farkında. O yüzden diyorum iyi<br />

bir şey olduğu zaman insanlar da artık<br />

kavrıyor bunu. Eskisi gibi değil yani<br />

kime ne verirsen onu alır gibi bir durum<br />

var... Bir şey beklemiyor insanlar<br />

senden, sen ne verirsen onu alıyorlar.<br />

İyi bir şey verirsen onu alırlar.<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Tamamen haklısın<br />

Gökhan... Her zamanki gibi çok samimi<br />

bir sohbetti, çok ama çok teşekkür ederim<br />

dürüst cevapların için...<br />

GÖKHAN TÜRKMEN: Ben çok teşekkür<br />

ederim Gürdal, iyi ki varsın...<br />

GÜRDAL ÇAKIR: Sen de Gökhan...<br />

Tekrar görüşene dek mutlu kal...<br />

38 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


RÖPORTAJ<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

39


SOSYAL SORUMLULUK<br />

ATIK PİL VE ATIK YAĞ GERİ<br />

DÖNÜŞÜM KAMPANYASI<br />

Hazırlayan : Serap KÜÇÜK<br />

Kelebek Anaokulu Okul Müdürü<br />

Tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de<br />

sosyal sorumluluk projeleri büyük önem teşkil<br />

etmektedir.<br />

Türkiye genelinde sosyal sorumluluk<br />

projeleri kapsamında çeşitli projeler gündeme<br />

gelmektedir. Bu alanda dikkati çeken<br />

projelerden biriside ‘‘ Atık pil ve atık yağ geri<br />

dönüşüm kampanyası ‘‘ dır.<br />

Türkiye’de birçok il ve ilçelerde uygulamaya<br />

koyulan bu proje, Tuzla’da da Kelebek<br />

Anaokulu tarafından hassasiyetle yürütülüyor.<br />

Bu sosyal sorumluluk projesini destekleyip<br />

uygulamaya geçiren Kelebek Anaokulu<br />

Müdürü Serap KÜÇÜK ve yönetici kadrosu<br />

, siz okuyucularımızın desteklerini bekliyor.<br />

Niçin Atık Piller Toplanmalıdır?<br />

Atık Piller, kağıt, metal, cam gibi atıklara<br />

göre daha az hacme sahip olmasına rağmen<br />

onlardan binlerce kat daha çok, doğal<br />

yaşama ve insana karşı tehlike içerir.<br />

Pildeki Toksik Maddeler ve Etkileri<br />

CİVA<br />

İçme suyu veya gıda zinciri yolu ile insan<br />

vücuduna giren civa;<br />

Merkezi sinir sisteminin tahribine ve kansere,<br />

Parastezi, ataksi, dişartri ve sağırlık gibi<br />

nörolojik bozukluklara,<br />

Böbrek, karaciğer, beyin dokularının tahribine,<br />

Kromozonları tahrip edip sakat doğumlara,<br />

neden olmaktadır.<br />

Civa oksit pilindeki civa miktarı 800.000<br />

litre suyu kirleterek içme suyunu kullanılamaz<br />

hale getirir. Dünya Sağlık Teşkilatına<br />

göre içme suyunda civanın 0.001 mg/<br />

lt fazla olması istenmez.<br />

KADMİYUM<br />

Vücut kadmiyumu, kalsiyum gibi algılar ve<br />

kadmiyumu vücutta biriktirir.<br />

Vücutta kalsiyum eksilmesinden dolayı<br />

kemikler zayıflar, ayakta durmak hatta<br />

öksürmek bile kemiklerin kırılmasına hatta<br />

iskeletin ufalanarak neticede hastanın<br />

ölmesine neden olur.<br />

Günde bir paket sigara içen insanların vücutlarında,<br />

daha ziyade karaciğer ve böbreklerinde<br />

sigara içmeyenlere nazaran %50 oranında<br />

daha fazla kadmiyum birikir.<br />

Akciğer hastalıklarına, prostat kanserine,<br />

kansızlığa, doku tahribine, anfiyen ve kronik<br />

neval tübüler bozukluğa ve böbrek üstü bezlerin<br />

tahribine neden olur.<br />

Evsel çöpteki kadmiyumun %50’si pillerdeki<br />

kadmiyumdan ileri gelmektedir.<br />

Kadmiyumun vücuttaki yarılanma ömrü 10-<br />

25 yıl arasında değişir.<br />

Kadmiyum 400 °C’nin üzerinde aerosol halinde<br />

atmosfere geçer. Dünya Sağlık Teşkilatına<br />

göre içme suyunda kadmiyumun 0.005<br />

mg/lt’den fazla olması istenmez.<br />

KURŞUN<br />

Vücutta demir, kalsiyum eksik, D vitamini<br />

yüksekse kurşun fazla miktar birikir.<br />

0-6 yaş grubu çocuklar kurşun kirliliğine karşı<br />

yetişkinlere göre en az 4 kat daha fazla<br />

etkilenirler.<br />

İşitme bozukluğuna, kansızlığa, mide ağrısına,<br />

böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa,<br />

kansere ve ölüme neden olmaktadır.<br />

Kemik ve diş gibi sert dokularda yarılanma<br />

ömrü 20 yıldır.<br />

Çoğu pil, kadminyum, kurşun ve civa içerir,<br />

bu pilleri şehir çöplüğüne atarsak veya sokağa<br />

atarsak, bir müddet sonra paslanarak<br />

çürüyecektir, çürüyen bu pillerde bulunan<br />

zararlı maddeler açığa çıkarak tabiata karışacaktır.<br />

Pillerdeki bu zararlı maddeler<br />

üstünden ne kadar süre geçerse geçsin<br />

değişime uğramamaktadır. Yağmur suyu<br />

ile birlikte yer altı sularına karışmakta ve<br />

bu zararlı maddeler hiç değişmeden su<br />

içtiğimiz musluklardan vücudumuza girmektedirler.<br />

Sadece su ile değil tabiata<br />

karışan bu zararlı maddeler gıda yoluyla<br />

ve soluduğumuz hava yoluyla vücudumuza<br />

girmektedir.Civanın vücudumuza<br />

verdiği zararları saymakla bitiremeyiz ve<br />

vücuttan atılımları çok zordur, mesela<br />

kadmimyumun vücudumuzdan atılması<br />

15 - 30 sene arasında sürmektedir. Kurşunun<br />

atılması ise 20 seneye yakın sürmektedir.<br />

Bu tehlikeli atıklar çeşitli vasıtalarla<br />

vücudumuza girerek birikmektedir. Bu<br />

birikim neticesinde insanlar hastalanıp,<br />

çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkmasıyla<br />

hayatını kaybetmelerine sebep olmaktadır.Bu<br />

konuda hepimizin çok hassas olması<br />

gerekmektedir. İşi biten pilleri mutlaka<br />

atık pil kutularına atarak tekrar geri dönüşümlerini<br />

sağlamalıyız.<br />

Ne Yapılmamalı?<br />

1.Ev veya iş yerlerinde kullanılmış (atık)<br />

piller , evsel çöplerle kesinlikle karıştırılmamalı<br />

ve rastgele sokaklara atılmamalıdır.<br />

2.Atık piller toprağa gömülmemeli ve doğaya<br />

atılmamalıdır.<br />

3.Atık piller denize, akarsulara, göllere<br />

veya kanalizasyona atılmamalıdır<br />

4.Atık piller ateşte yakılmamalıdır.<br />

40 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


5.Atık nikel-kadmiyum pillerinin insan sağlığına<br />

oldukça zararlı kadmiyum maddesi içerdiği unutulmamalıdır<br />

6.Akmış piller çok tehlikelidir, eldivensiz dokunulmaması<br />

ve ellerin mutlaka yıkanması gerektiği<br />

unutulmamalıdır.<br />

7.Pillerin tehlikeli madde içermesi sebebiyle dille<br />

kontrol edilmemelidir.<br />

8.Atık haldeki piller ayrı bir yerde (naylon torba,<br />

kutu, kavanoz, vs.) biriktirilmelidir.<br />

9.Evinizde veya işyerinizde atık haldeki piller uzun<br />

sürelerle muhafaza edilmemelidir<br />

10.Atık piller bulunduğunuz yere en yakın mahaldeki<br />

atık pil toplama kutusuna atılmalı veya satın<br />

alındığı yere geri götürülmelidir.<br />

DUYARLILIĞINIZ İÇİN<br />

TEŞEKKÜRLER..<br />

LÜTFEN ATIK PİLLERİ<br />

ATIK PİL TOPLAMA<br />

KUTUSUNA ATALIM..<br />

ÇOCUKLARIMIZA ÖRNEK<br />

OLALIM..<br />

KULLANILMIŞ KIZARTMALIK YAĞLARIN<br />

TOPLANMASI VE GERİ KAZANILMASI<br />

Kullanılmış kızartmalık Yağların Çevreye Etkileri :<br />

- 1 litre kullnılmış yağ , 1 milyon litre içme suyunu,<br />

yani 15 kişinin 1 yılda alması gereken suyu kullanılamaz<br />

hale getirir<br />

- Kullanılmış bitkisel yağlar atık su kirliliğinin %25<br />

ini oluşturmaktadır.<br />

- Atık yağlar kanalizasyon hatlarında birikerek<br />

boru kesitlerinin daralmasına ve tıkanmalara sebep<br />

olmaktadır.<br />

- Evsel atıklarla karıştırılan atık ağlar katı atık depolama<br />

sahalarında yangınlara yol açmaktadır.<br />

- Denize , akarsuya ve göle ulaşan bitkisel atık yağlar<br />

buralarda yaşayan canlı türlerine zarar vermektedir.<br />

- Atık yağlar , atık su arıtma tesislerinin yoğun ve<br />

hızlı bir şekilde kirlilik yükünü arttırarak işletim maliyetini<br />

yükseltir.<br />

Sizde çevreye ve insanlara zarar vermek istemiyorsanız ;<br />

kullanılmış kızartmalık yağlarınızı ayrı toplayarak çevre lisanslı toplayıcılara veriniz.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

41


SOSYAL SORUMLULUK<br />

Trabzonsporlular Derneğinden Anlamlı Kampanya<br />

Tuzla Trabzonsporlular Derneği, Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfaspor Taraftar<br />

Derneklerinin ihtiyaç sahibi ilköğretim öğrencileri için ortaklaşa düzenlemiş<br />

olduğu ‘Bir Kalem de Senden’ kampanyası başlıyor.<br />

İhtiyaç sahibi ilköğretim öğrencileri için ortaklaşa düzenlenen ‘Bir Kalem<br />

de Senden’ kampanyasının bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu belirten<br />

Tuzla Trabzonsporlular Derneği Başkanı Erkan Yavuz Atagün hedeflerinin<br />

3000 öğrenciye ulaşmak olduğunu belirtti. Bu sosyal sorumluluk projesine<br />

her vatandaşın katılmasını isteyen Atagün “öncelikli hedefimiz 3000 öğrenciye<br />

ulaşmaktır. Şanlıurfaspor bizim kardeş takımımızdır. Böyle bir proje için<br />

bizden destek istediler. Bizde severek kabul ettik. Şanlıurfa valiliği ve Şanlıurfaspor<br />

taraftar dernekleri ile yaptığımız bu ortak kampanya çerçevesinde<br />

ihtiyacı olan öğrencilere kırtasiye yardımı yapacağız. Siyasi gündem olarak<br />

ta önemli günler yaşıyoruz. Kardeşlik hukukunu arttırmak için çorbada bizim<br />

de tuzumuz olsun istedik. İçerisinde defter, kalem, boya gibi, bir öğrencinin<br />

ihtiyacı olan her şeyi bir okul çantasının içine koyup teslim edecek şekilde<br />

bir paket hazırladık. Bir kamyon veya bir tır yapıp 23 <strong>Nisan</strong>’da bizde oraya<br />

giderek bunları dağıtacağız. Bu bir sosyal sorumluluk projesidir. Bu projeye<br />

herkes katılabilir. Bu projenin devamı da gelecek. Bu yıl Şanlıurfa’ya yapıyoruz.<br />

Gelecek yıllarda da başka illere ilçelere bu yardımları gerçekleştirecek,<br />

devamlılığını getireceğiz. Bu sosyal sorumluluk projesi ile ilgili özel bir hesap<br />

numarası açtık. Vatandaşlarımız bunu bir fitre bir zekât gibi görebilirler. Bu<br />

kampanya için açtığımız özel hesaba yatırabilirler. Ayrıca derneğimize gelip<br />

makbuz karşılığı da para yatırabilirler. Bunun yanı sıra hiç para vermeden<br />

kendileri kırtasiye malzemesi alıp derneğimize getirebilirler” dedi.<br />

Tuzla Trabzonsporlular Derneği denilince akla sadece taraftarını maça<br />

götüren, sadece Trabzonspor maçlarının takip edildiği bir yer olmadığını, aslında<br />

sosyal sorumluluk projelerine de destek verdiklerini belirten Atagün,<br />

tüm vatandaşlara bu kampanyaya destek olmaları konusunda çağrıda bulundu<br />

ve “bu bir kardeşlik projesidir” dedi.<br />

42 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

43


44 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

45


Konser<br />

Zamanı<br />

09 Mayıs 2014, 21:00 /<br />

İTÜ Stadyumu,<br />

İstanbul<br />

Megastar Tarkan, İTÜFEST<br />

kapsamında 9<br />

Mayıs’ta İTÜ<br />

Stadyumu’nda sevenleriyle<br />

buluşuyor...<br />

TARKAN<br />

DEMET<br />

AKALIN<br />

09 Mayıs 2014, 21:00 /<br />

Bostancı Gösteri Merkezi,<br />

İstanbul<br />

Pop müziğin kraliçesi Demet Akalın,<br />

9 Mayıs’ta yeni albümü Rekor<br />

ile Bostancı Gösteri<br />

Merkezi’nde...<br />

46 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


KÜLTÜR - SANAT<br />

Tan Taşçı<br />

10 Mayıs 2014, 22:00 /<br />

Jolly Joker İstanbul<br />

Türk popunun sevilen seslerinden<br />

Tan Taşçı, 10 Mayıs’ta Jolly<br />

Joker İstanbul sahnesinde...<br />

Tan Taşçı, son çıkan ve büyük<br />

ilgi gören Sevda albümünden<br />

şarkılarla İstanbul’daki sevenleriyle<br />

buluşuyor.<br />

Gökhan Tepe<br />

23 Mayıs 2014, 22:00 /<br />

Jolly Joker İstanbul<br />

Tanrım Dert Vermesin isimli çıkış<br />

şarkısı ve keyifli sahne performansıyla<br />

Gökhan Tepe, 23 Mayıs’ta<br />

Jolly Joker İstanbul sahnesinde dinleyicisiyle<br />

buluşmaya hazırlanıyor.<br />

Son albümü Kendim Gibi’yi Aralık<br />

2012’de dinleyiciyle buluşturan<br />

Gökhan Tepe, listelerde üst sıralara<br />

yerleşen şarkılarını söyleyecek.<br />

Yaşar<br />

24 Mayıs 2014, 22:00<br />

/ Jolly Joker İstanbul<br />

Türk pop müziğinin güçlü sesi<br />

Yaşar, 24 Mayıs akşamı Jolly Joker<br />

İstanbul’da beğenilen şarkılarını<br />

sizlerle paylaşacak.<br />

Müzik kariyerine 1996 yılında<br />

çıkardığı Divane albümüyle Altın<br />

Plak alarak hızlı bir giriş yapan Yaşar, 1998’de yayımlanan Esirinim ve<br />

2002’de yayımlanan Masal albümleriyle üç milyonun üzerinde albüm satışı<br />

gerçekleştirerek “kalmaya geldim” dediği müzik piyasasındaki kalıcılığını<br />

ispatladı. Sanatçı, şarkı yazarı, şair, yorumcu kimliği ve muhteşem sahne<br />

performanslarıyla 90’lı ve 2000’li yılların en büyük isimlerinden biri oldu.<br />

Daha sonra sırasıyla Sevdiğim Şarkılar, Hatırla, Sevda Sinemalarda,<br />

Dem, Eski Yazlar albümlerini yayımlayan Yaşar, 14 albüme de yorumcu olarak<br />

katkıda bulundu. 9. albümü Cadde’yi aralık 2013’te çıkaran Yaşar, 22<br />

Şubat’ta Jolly Joker İstanbul sahnesinde.<br />

Sibel Can<br />

10 Mayıs 2014, 21:00 / Bostancı Gösteri<br />

Merkezi, İstanbul<br />

Bostancı Gösteri Merkezi’nde Sibel Can rüzgarı<br />

esecek... Sibel Can, yeni albüm konserlerine devam<br />

ediyor!<br />

Sibel Can, yeni albümü Galata’nın konser serisine<br />

şimdi de Anadolu yakasında yer alan Bostancı<br />

Gösteri Merkezi’nden devam ediyor. Albümün çıkış<br />

parçası Kış Masalı’nın yakaladığı başarıdan sonra<br />

şimdi de albüme adını veren Galata’nın klip çekimi<br />

için kamera karşısına geçecek olan Sibel Can, Bostancı<br />

Gösteri Merkezi konseri için özel bir repertuvar<br />

hazırladı.<br />

10 Mayıs’taki Bostancı Gösteri Merkezi konserinde<br />

yeni albüm şarkılarının yanı sıra eski hitlerinden<br />

de okuyacak olan Sibel Can, hem güzelliğiyle<br />

hem de muhteşem sesiyle dinleyicilerini mest edecek.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

47


Gösteri Zamanı<br />

Tolga Çevik - Arkadaşım Hoşgeldin<br />

17 Mayıs 2014, 21:00 / Bostancı<br />

Gösteri Merkezi, İstanbul<br />

Tolga Çevik, dükkanı açıyor! Komedi Dükkanı,<br />

her zamanki gibi sıra dışı, beklenmedik,<br />

hikayelere bu kez bir de sürpriz ekleyerek geliyor!<br />

Tolga Çevik, 10. sezona başlarken “Tekrar<br />

birarada olup gülüp eğlenmeye hazırız. Eğer siz<br />

de hazırsanız; Arkadaşım Hoşgeldin…” diyor.<br />

The Human Body Exhibition –<br />

İnsan Vücuduna Çarpıcı<br />

Yolculuk<br />

17 Mayıs 2014, 10:00 /<br />

İstanbul Akvaryum, İstanbul<br />

The Human Body Exhibition – İnsan<br />

Vücuduna Çarpıcı Yolculuk Sergisi 31 Ocak<br />

– 31 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Akvaryum<br />

Bilim Merkezi’nde!<br />

Gforce Exhibitions, heyecan verici gerçek<br />

insan vücutları ve örneklerinin yeni<br />

sergisini Aqua Florya Alışveriş Merkezi<br />

içerisinde bulunan İstanbul Akvaryum<br />

Bilim Merkezi’nde açıyor. Dikkatlice parçalara<br />

ayrılmış 200 adet tam ve kısmi insan<br />

vücudu ve örneğine dikkat çeken The<br />

Human Body Exhibition, insan vücudunun<br />

mucizesini ve işlevlerini yerine getirişini<br />

sergileyerek derinin altında olup bitenleri,<br />

eşsiz şekilde üç boyutlu görüntüyle sunuyor.<br />

48 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


KÜLTÜR - SANAT<br />

Bir Yaz Gecesi Rüyası<br />

24 Mayıs 2014, 20:30 / H. Muhsin Ertuğrul Sahnesi,<br />

İstanbul<br />

İngiliz tiyatro topluluğu Propeller, Shakespeare’in<br />

ünlü oyunu ile 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında<br />

Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde...<br />

Propeller Theatre Company<br />

Yazan: William Shakespeare<br />

Yöneten: Edward Hall<br />

Tasarlayan: Michael Pavelka<br />

Süre: 155 dakika, 2 perde<br />

İngilizce; Türkçe üstyazılı.<br />

Oyun Sonrası: Edward Hall ile söyleşi<br />

Moderatör: Gregory Nash<br />

Dünya Dans Günü Kutlaması<br />

27 <strong>Nisan</strong> 2014, 20:00 / Kadıköy<br />

Halk Eğitim Merkezi, İstanbul<br />

Pera Güzel Sanatlar’ın geleneksel hale getirdiği<br />

Dünya Dans Günü Kutlaması, 27 <strong>Nisan</strong>’da Kadıköy<br />

Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleşecek.<br />

1982 yılında ilk kez UNESCO Uluslararası Tiyatro<br />

Enstitüsü’nün Dans Komitesi tarafından başlatılan<br />

Dünya Dans Günü kutlamaları ile bu sanat<br />

türünün, kendi evrenselliği içinde bütün siyasal,<br />

kültürel ve etnik sınırlan ortadan kaldırması, insanlığın<br />

dans ortak dili ile barış ve dostluk içinde<br />

birleştirilmesi amaçlandı.<br />

Pera Güzel Sanatlar’ın geleneksel hale getirdiği<br />

gösteride bu yıl, flamenkodan tangoya, break<br />

danstan baleye, modern danstan oryantale, romanden<br />

sirtakiye, Latin Amerikan dansıdan hip<br />

hop’a kadar çeşitli danslar sergilenecek. Danslar,<br />

alanlarında uzman koreograflar tarafından hazırlandı.<br />

Ustaların gösterisi ile dans dolu bir akşam<br />

yaşamaya davetlisiniz.<br />

Yalnızlar Kulubü<br />

07 Mayıs 2014, 20:30 - 23 Mayıs 2014, 20:30 /<br />

ikincikat-karaköy, İstanbul<br />

Sami Berat Marçalı’nın yazıp yönettiği Yalnızlar Kulübü, ikincikat-karaköy<br />

sahnesinde sizlerle...<br />

Hayat ritminin kaybolduğunu hissediyorsan, ya da hayatına ritim<br />

katmak istiyorsan, fazlaca sıkıldıysan, yeterince dürüst değilsen Hayat<br />

Ritmini Bul seni bekliyor. On hafta. Haftada iki dersten toplam<br />

yirmi ders. Sonra her şey çok daha güzel olacak.<br />

Yazan, yöneten, konsept: Sami Berat Marçalı<br />

Süre: 90 dakika<br />

Oynayanlar: Hasibe Eren, Banu Çiçek Barutçugil, Güçlü Yalçıner,<br />

Bedir Bedir, Pınar Çağlar Gençtürk, Heves Duygu<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

49


SAĞLIK - YAŞAM<br />

HAVA<br />

DEĞİŞİMİ<br />

HASTA<br />

EDİYOR<br />

Mevsim geçişlerinde ağrılara<br />

teslim olmayın!<br />

Mevsim geçişlerinde yüz<br />

felci riski var!<br />

Ani hava değişimleri<br />

hastalıkları çağırıyor<br />

Sağlıklı bir bünye çok güçlü hava<br />

değişimleri karşısında bile dayanıklı<br />

olabilir. Bu sebepten hava değişimlerine<br />

bünyenin verdiği tepkiler çoğu<br />

zaman bazı hastalıkların habercisi<br />

olmuştur. Mesela her yağmur yağdığında<br />

eklemler ağrıyorsa bunun arkasında<br />

osteoropoz veya osteoartrit gibi<br />

eklem hastalıkları yatabilir. Kadınların<br />

hava değişimlerinden daha fazla etkilenmelerinin<br />

sebebi ise zaten sürekli<br />

bir hormonel değişim yaşadıklarından<br />

dolayı, organizmanın daha hassas<br />

olması. Bunun dışında kadınların<br />

kan basıncı daha düşük olduğundan<br />

kış mevsiminde meydana gelen hava<br />

değişimlerine karşı daha hassas. Hava<br />

değişimi ile birlikte bünyede meydana<br />

gelen değişimin asıl sebeplerinden<br />

biri de beynin vücut ısısını yeteri kadar<br />

hızlı ayarlayamaması.<br />

Beyin, organizmanın ısısını düzenleyen<br />

klima cihazı görevini görür.<br />

Hava şartları ne olursa olsun, beynin<br />

görevi vücut ısısını 37 derecede tutmak.<br />

Bu alandaki sorunlar sonucunda kişi<br />

hava değişimlerine karşı daha hassas oluyor.<br />

Yapılan birçok araştırma sonucunda<br />

hava ve sağlık arasında ilişki olduğu kanıtlanmıştır.<br />

Fransız bilim adamları son<br />

on yılda meydana gelen kalp krizi vakalarıyla<br />

hava değişimlerini karşılaştırmış.<br />

Bunun sonucunda büyük ısı değişimlerinin<br />

kalp krizi riskini arttırdığı ortaya çıktı.<br />

Ayrıca değişik hava akımlarının da migren<br />

krizine sebep olduğu ispatlandı.<br />

Bunlara karşı uzmanların tavsiyesi,<br />

kendini koruma düşüncesiyle evde kalmak<br />

yerine iyi veya kötü havada da dışarı<br />

çıkıp mutlaka yürüyüşler yapmak. Hamam<br />

veya sauna ziyaretleri, sıcak soğuk<br />

duşlar almak sizi hava değişimlerine karşı<br />

daha güçlü yapacaktır. Bazı mineraller ve<br />

vitaminlerle mesela selenyum ve E vitamini<br />

vücudun hava değişimlerine karşı<br />

biraz daha az etkilenmesinde bir rol oynuyor.<br />

Deniz havası, alerjisi ve astımı olanlar<br />

ayrıca kan basıncı düşük olanlara çok iyi<br />

gelir. Çünkü deniz havası dolaşım sistemini<br />

harekete geçirir ve bronşları temizler.<br />

Deniz havasında alerjik tepkilere yol<br />

açacak hiçbir yabancı madde bulunmaz.<br />

Yüksek yerlerdeki ince hava ise kan üretiminde<br />

etkili.<br />

Deniz havasından uzak durması gerekenler<br />

ise; kalp hastaları, kan basıncı<br />

yüksek olanlar ve tiroit bezlerinde sorunları<br />

olanlar...<br />

Tüm bunların yanı sıra çocuklar daha<br />

hassas olan yapıları nedeniyle hasta olmaya<br />

daha çok meyillidirler. Çocukluk<br />

çağının sık görülen hastalıklarından biriside<br />

bademcik ve geniz eti hastalıklarıdır.<br />

Kreş ve okul çağı ile birlikte çocuklar<br />

daha fazla mikroorganizmaya maruz<br />

kalmakta ve bu dönemlerde hastalık<br />

sıklığı artmaktadır.<br />

Kışın çok sık karşılaşılan boğaz ağrısı<br />

ve buna bağlı enfeksiyonlar sonucu<br />

oluşan hastalıklardan yazın gelmesiyle<br />

birlikte kurtulduğumuzu düşünürüz.<br />

Ancak, uzmanlar tarafından özellikle<br />

mevsim değişikliği dönemlerinde boğaz<br />

enfeksiyonlarına sıkça rastlanıldığı belirtiliyor.<br />

Sıcaklık değişimlerinin yaşandığı şu<br />

günlerde evlerde ya da araçlarda karşılıklı<br />

açık pencere veya kapı arasında<br />

cereyana maruz kalma sonucunda, kapalı<br />

alanlarda klima kullanımının artmasıyla,<br />

soğuk yiyecek ve buzlu içecekler<br />

ve alerjik nedenlerle de boğaz enfeksiyonuna<br />

yakalanabiliriz.Bu tür enfeksiyonların<br />

günümüzde birçok hastalığı da<br />

tetiklediği açıkça görülmektedir.<br />

50 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


Sıcak<br />

Havalara<br />

Aldanmayın..!<br />

Sıcak havalara aldanmayın<br />

Güneşli havalarda parkta, bahçede oyun oynayan ve terleyen<br />

çocukların soğuk su içmeleri, çok sık dondurma yemeleri<br />

gibi nedenlerle, vücut ısısındaki ani düşüşler üst solunum yollarına<br />

giden damarların daralmasına ve boğaz enfeksiyonlarına<br />

neden olabiliyor.<br />

Bir haftadan fazla devam eden nezlelerin büyük çoğunluğu<br />

sinüzit göstergesidir. Erişkinlerde burun tıkanıklığı, sarı-yeşil<br />

burun ve geniz akıntısı, yüz-diş-göz ağrısı ve öksürük en çok<br />

gözlemlenen belirtileridir. Çocuklarda ise huzursuzluk, inatçı<br />

öksürük ve geniz akıntısına bağlı kusma olabilir. Tüm yaş gruplarında<br />

kısmen daha az rastlanan belirtiler; ateş, yorgunluk,<br />

ağız kokusu, koku alma duyusunda azalma, boğaz ağrısı, bazen<br />

ses kısıklığıdır. Rahatsızlığın devamı sırasında ortaya çıkan<br />

alın ve gözde ağrılı şişlikler, çift görme ve genel durum bozukluğu<br />

da sinüzit belirtileri arasında yer alır.<br />

Boğaz ağrısı deyip geçmeyin<br />

Bademcik (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) lenfoid dokulardır.<br />

Bademcikler boğazda iki yanda, geniz eti, burun arka deliklerinin<br />

gerisinde, geniz dediğimiz bölgede bulunurlar. Görevleri<br />

bağışıklık sistemi ile ilgilidir. Bademciklerin en belirgin<br />

hastalık bulgusu sık iltihaplanması, ateşlenme, boğaz ağrısı<br />

veya çok büyüyüp boğazı daraltması şeklindedir. Geniz etinin<br />

bulgusu ise burun tıkanıklığı, gece ağzı açık uyuma ve horlama,<br />

gelişme geriliği, iştahsızlık, çene ve diş sorunları, kulaklarda<br />

sıvı birikimi ve işitme kaybı, sık orta kulak iltihabı, sinüzit<br />

atakları şeklinde özetlenebilir. Bademcik ve geniz eti rahatsızlıkları<br />

sıklıkla birlikte görülse de, ayrı ayrı da olabilmektedir.<br />

Basit önlemler alınabilir<br />

Çocuğunuzu ortam koşullarına uygun giydirmelisiniz.<br />

Terledikten sonra kıyafetlerini<br />

mutlaka değiştirmelisiniz.<br />

Deniz, havuz ya da duştan çıktıktan sonra saçları (bulunduğunuz<br />

ortamda kurutma makinesi olmasa bile) havlu<br />

yardımıyla muhakkak kurulamalısınız, ıslak saçların rüzgarda<br />

kendiliğinden kuruması ileride çocuğunuzda sinüzit gibi<br />

hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.<br />

Dondurma gibi soğuk yiyeceklerden sonra çocuğunuza<br />

oda sıcaklığında su içirebilirsiniz.<br />

Her zaman olduğu gibi hastalıktan korunmak için, hijyen<br />

koşullarına uyulması, el-ayak bakımı, ortak eşya kullanımına<br />

dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

51


52 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

53


SİNEMA<br />

KARANLIK BİR DÖNEM PANORAMASI<br />

54 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


Kore sinemasının kalbimdeki yeri ayrıdır. Belki en şiddetli<br />

dövüş, en mutlu aşk, en komik diyalog sahnelerinde<br />

bile içten içe bir hüzün sakladığı içindir. Belki de aşkı, nefreti,<br />

öfkeyi, intikamı, korkuyu hep en uç noktada yansıttığı<br />

içindir. Özellikle son yıllarda sürekli kendini yineleyen Hollywood<br />

sinemasından bıkmış bünyede sıradışı senaryolarla<br />

ilaç etkisi yaratır Kore sineması. Uluslararası festivallerin<br />

de gözdesi olan Uzak Doğu’nun yükselen değeri, film endüstrisine<br />

kattığı değerler bir yana birçok Hollywood filmine<br />

de ilham kaynağı olmuştur.<br />

Kore Sineması’nın en çok beğendiğim örneklerinden<br />

biridir Memories of Murder, orijinal adı Salinui Chueok<br />

olan film, dilimize Cinayet Günlüğü olarak çevrilmiş. Bong<br />

Joon-ho’nun 2. uzun metrajlı çalışması olan 2003 yapımı<br />

film 1986 ve 1991 yılları arasında Hwaseong, Gyeonggi<br />

şehrinde askeri diktatörlük döneminde geçen ülkenin ilk<br />

seri cinayetlerinin gerçek hikâyesini temel alıyor. Şunu da<br />

hatırlatalım, film ülkesinde vizyona girdiğinde Matrix Reloaded’i<br />

bile geride bırakarak ciddi bir gişe hasılatına imza<br />

atmış. Üstelik düşük bütçesine rağmen.<br />

Hikaye Ekim 1986’da, tecavüz edilmiş ve öldürülmüş<br />

bir kadın cesedinin bir tarla yakınlarındaki su kanalında<br />

bulunmasıyla başlıyor ve sonrasında devam eden tecavüz<br />

ve cinayet vakaları üç dedektif tarafından ilginç yöntemlerle<br />

çözülmeye çalışılıyor. Yaklaşık 130 dakika boyunca<br />

izleyici, katil ha şimdi bulundu ha şimdi bulunacak derken<br />

beklenmedik bir finalle karşılaşıyor. Ancak filmde olaylar<br />

dizisinden çok oyunculuklar çok daha ön planda. Filmdeki<br />

karakterlerin çözümlemelerini izlerken aynı zamanda<br />

olayların karakterleri nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini de<br />

dakika dakika gözlemleyebiliyorsunuz. Sang Kyung Kim’in<br />

oyunculuk performansıyla büyülediği film aslında günlük<br />

hayatımızdaki ruhsal değişimlerimizi de sorgulamamıza<br />

sebep oluyor. İzleyici tanık olduğu cinayetler karşısında dedektifler<br />

ne biliyorsa o kadarını biliyor. Bu da filmi benzeri<br />

cinayet filmlerinden ayıran başka bir nokta, bu sayede izleyici<br />

kendini olayların orta noktasında bulabiliyor. Nitekim<br />

bir anda bakmışsınız sonuca değil sürece odaklanmışsınız.<br />

Filmi ilk kez ya da tekrar izleyeceksiniz, özellikle liseli<br />

kız cinayetindeki Kubrick’in Lolitası’na yapılan hassas göndermeye<br />

dikkat etmenizi isterim. Bu nokta Kore sinemasının<br />

farklı karakteristik özelliklerinden biri olarak yansımış<br />

Bong Joon-ho’nun kamerasından beyaz perdeye. Aynı zamanda<br />

film boyunca peşinizi bırakmayan bir kara mizah<br />

hakim. Acımasız seri cinayetlerin üstelik gerçek yaşamdan<br />

alınmış ürpertici cinayetlerin konu alındığı bir filmde nasıl<br />

olurda kara mizah hiç rahatsızlık vermeden kendini kabul<br />

ettirebilir derseniz de yine Bong Joon-ho’nun ustalığını alkışlamanız<br />

gerekebilir filmin finalinde. Film ayrıca düşük<br />

bir bütçeyle çekilmesine rağmen ışık, çekim teknikleri ve<br />

kurgusuyla nice Hollywood yapımlarını geride bırakacak<br />

nitelikte.<br />

İlk kez 2005 yılında 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde<br />

İstanbullu sinemaseverle buluşan film festivalde en çok ilgi çeken<br />

filmlerden biri olmuştu. Filmin finalinde kendinizi sorgularken buluyorsunuz,<br />

itiraflar, itirafsızlıklar, deliller, yasaklar, belirsizlikler…<br />

hepsi ağzınızda buruk bir tat bırakıyor adeta. Her izleyene kendi<br />

finalini yaşatan film özellikle “yağmurlu bir havada” izlemenizi<br />

tavsiye ediyorum, bakalım klasik senaryo matametiğinden uzak<br />

bulmacalarla çerçevelenmiş, gösterişten son derece uzak bu 127<br />

dakikanın sonunda önyargılarınızın başka önyargılarla parçalanabileceği<br />

gerçekliğiyle yüzleşebilecek misiniz?<br />

Birsen G. TARHAN b.tarhan@windowslive.com


AYLIK BURÇ<br />

BOĞA BURCU<br />

( 20 <strong>Nisan</strong> - 20 Mayıs )<br />

Boğa Takım Yıldızı (Astronomi)<br />

Boğa takım yıldızının birinci dekanatında Orion takımyıldızı<br />

vardır. Ekliptiğin güneyinde Amos ve Homer’in yanı sıra,<br />

Rigel ve Bellatrix yıldızları bulunur. İkinci dekanatta Eridonus<br />

takım yıldızı bulunurken, son dekanatta ise, burçla özdeşleştirilen<br />

Auriga yer alır.<br />

Boğa’lar hedefleri doğrultusunda ilerlerken, tüm dikkatlerini<br />

toplayabilme yeteneklerinin yanında maddecilikleri ile<br />

tanınırlar. SAHİP olma onların yaşam gerçekleridir.<br />

Bireysel ilişkiler konusunda son derece güvenilir olan<br />

Boğa’lar, insanlara yardım etmekten hoşlanırlar. Yaşamları<br />

boyunca güven ararlar ve bu yüzden kendilerini kolay kolay<br />

riske atmazlar. Amaçladıkları işler konusunda gösterdikleri<br />

sabır, bazen diğer kişileri çatlatacak boyutlarda olabilir.<br />

Bütün bunlara rağmen çevresi tarafından aranılan, sıcakkanlı<br />

insanlardır. Sürekli somut konularla uğraşmayı severler,<br />

doğada bulunan olaylardan örneklemelerle işlerini<br />

başarılı bir şekilde yürütürler.<br />

Bu yüzden ruhsal olarak da doyumlu kişilerdir. Olayları<br />

organize ederlerken rahatlıklarını gözetirler ve kendilerinin<br />

zevklerine uygun olmasına önem verirler. Yaşamdaki isteklerini<br />

elde ettikleri zaman, hiçbir koşul onları başka yönlere<br />

çekemez. Parayı rahata ulaşmak için bir araç olarak görürler.<br />

Boğa Burcu Aşk Hayatı<br />

Boğa ilgi duysa bile karşısındaki insana bunu belli etmesi<br />

oldukça uzun zaman alabilir. Boğalar oldukça sabırlı insanlardır.<br />

O’nunla beraber olmak için, sabırlı ve sakin olmayı<br />

öğrenmek gerekir. Boğa ile ilişkide genellikle inisiyatif kullanacak<br />

olan ‘karşı taraf’ olmalıdır. Bir Boğa birlikteliği başlatabilmek<br />

için, karşısındaki insanın açıkça O’nunla birlikte<br />

olmaktan zevk aldığını ifade etmesini bekler. Bir restaurantta<br />

verilen randevu, ortamın ve yemeklerin hoş olması, ilk<br />

aşamanın kolay ve olumlu geçmesinde önemli rol oynar. Evdeki<br />

buluşmalarda, güzel yemekler, değerli objeler, çiçekler<br />

ve mumlar, bir de romantik müzik, Boğa’nın derinden etkilenmesini<br />

sağlayacaktır.<br />

Boğa Burcu Sağlık<br />

Boğa burcu ense ve boğaz bölgesini yönetir. Bu nedenle<br />

Boğalar soğuk algınlığı ve anjine çabuk yakalanırlar. Boğa insanları<br />

çok troid sağladıklarından çabuk kilo alırlar. Şişmanlık<br />

onlar için bir sorun olabilir. Boğa burcu Yükselen kişilerin fiziksel<br />

yapıları: Bu burcun belirgin özellikleri kısa boy, tombul<br />

yüz, şişkin gözler, kalın boyun, büyük burun ve ağız, esmer<br />

ten, geniş omuzlar, koyu renk gözler, genellikle kıvırcık saçlardır.<br />

Boğa kadınları erkekler göre daha güzeldir. Boğa’lar<br />

genellikle sağlıklı ve iri yapılı kişilerdir. Bazıları olağanüstü<br />

sayılacak kadar, güçlü olabilirler. Kolay yorulmadıklarından<br />

uzun süre çalışabilirler. Hasta olmaktan hiç hoşlanmazlar.<br />

Bu burçtan hastalık hastası çıkmaz. Acıya diğer burçlardan<br />

daha dayanıklıdırlar. Boğa’lar sabırlı hastalar olup doktorun<br />

öğütlerini aynen yerine getirir, ilaçlarını düzgün olarak alırlar.<br />

Hastalığı zayıflık olarak kabul ettikleri için başlangıçta<br />

hastalığı kabul etmezler. Boğa burcu boyun ve boğazı yönetir.<br />

Özellikle kışın dikkat etmezlerse boğaz ağrısı, ses kısıklığı<br />

ve bronşit yakınmaları görülebilir. Ağır yemekler düşkün<br />

olduklarından kolay şişmanlar, şişmanlıkla ilgili hastalıklara<br />

yakalanabilirler. Aşırı yememeye genç yaşta başlayarak yaşam<br />

boyunca beden eğitimi yapmaya özen göstermelidirler.<br />

56 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


Boğa Burcu İş Hayatı<br />

Mal-mülk edinmek ve para kazanmak yorucu da olsa<br />

bir işi sonuna kadar dirençle götürmek, bir Boğa insanının<br />

en belirgin özelliklerinden biridir. Oldukça iyi bir iş kafasına<br />

sahiptir. Genellikle iyi bir bankacı, akıllı bir vatandaş ve çevresi<br />

için çalışan bir para makinesidir diyebiliriz. Öyle ki Boğa<br />

burcu insanının işine yatıracağınız bir lira bir kaç yıl içinde<br />

size elli lira kazandırabilecektir. İşine olan bağlılığı ve zorluklardan<br />

yılmaması, biraz da şans ile birleşerek bu insanın geleceğinin<br />

güvencesi olacaktır. Fazla sıkıcı olmayan bir ortak<br />

olacaktır. Birlikte çalıştığınız iş üzerinde, en küçük ayrıntılara<br />

indiğinizi göreceksiniz.<br />

Deneyci değildir. İşi şansa bırakmaktan da nefret eder.<br />

Elindeki her kartı kitabına uygun oynayacak ve içinde bulunduğu<br />

durumun güvenliğini her zaman kuşkulu gözlerle<br />

araştıracaktır. Ortaklığınızın beyni siz olmalısınız. Birtakım<br />

düzenlemeleri ve yerine getirilmesi gereken sıkıcı işleri de<br />

bu yorulmak bilmeyen, dayanıklı ortağınıza bırakabilirsiniz.<br />

Boğa burcu insanı ile kafaca uyuştuğunuzu anladığınız zaman,<br />

ona birtakım ayrıcalıklar tanıyarak ortaklık bağlarınızın<br />

daha da güçlenmesini sağlayabilirsiniz.<br />

Akıllı, fakat çok zeki olmayan ortağınız çok da tutucudur.<br />

Bununla birlikte ortağınızla aranızdaki sorunları olgunca<br />

tartışabileceksiniz. Düşsel projelerinizin gerçekleşmesinde<br />

onun güzel düşüncelerinden ve somut yaklaşımlarından yararlanacaksınız.<br />

Yapacağınız iş akıllı davranmayı ya da riski<br />

göze almayı gerektiriyorsa, Boğa ortağınızı oldukça yumuşak<br />

ve alttan alarak yönetmeniz , onun araştırıcı sorularına karşı<br />

hazırlıklı olmanız gerekecektir. Şansta nefret eder. Güçlükleri<br />

kendi çözüm yolları ile göğüslemeyi yeğ tutar. Bir iş için<br />

harcadığı zaman ve çaba, Boğa burcu insanı için önemsiz<br />

olabilir. Ancak kendi kazancı söz konusu olduğunda, saldırıya<br />

hazır bir Boğa’da farksız olacaktır. Son derece inatçıdır. Bir<br />

düşünceyi kavraması da çok yavaştır. Zaman zaman anlamsız<br />

bir yüzle sanki bir duvarla konuşuyormuşsunuz izlenimini<br />

yaratabilir. Ortada ilgisini çeken bir konu varsa , onu iyice<br />

anlayıncaya kadar uğraşır. Yapmayı kararlaştırdığı projesinden<br />

onu hiç bir güç geri döndüremez. Belirli bir programla<br />

ve yöntemli çalışmasıyla istediği başarıya ulaşır . Düşüncenizi<br />

beğenmediği zaman ilgilenmez . Zorlamanız, işyerinde<br />

fırtınalı bir havanın esmesine neden olabilir.<br />

Ruhsal ve fiziksel rahatlıktan hoşlanır. Boğa burcu insanı,<br />

yoğun fiziksel çalışmalarıyla yorgun düşmüş , ya da çalışmaktan<br />

sıkılıp kendi kabuğuna çekilmiş olabilir. Onu bu<br />

kabuktan çıkarmayı kendinize verilmiş bir görev sayarsınız,<br />

bunu ancak dostça yaklaşımlarınızla sağlayabilirsiniz . Sahip<br />

olduğu her şeye büyük bir heyecanla bağlıdır. Tehlikede<br />

olduğunu anlarsa bir işten genellikle geri döner. Sanata ve<br />

doğa güzelliklerine karşı büyük bir yakınlık duyar . Hareketli<br />

kent yaşamı , ona göre değildir. Namuslu ve sadıktır. Özellikle<br />

para konusunda çok dürüst bir kişidir.<br />

Ancak eğlence yaşamına kapıldığı zaman harcamaları artar.<br />

Giyecek , yiyecek ve dostları için çok fazla harcamalar yaparlar.<br />

Son derece sabırlı ve kendini kontrol edebilen Boğa ortağınız<br />

,Burçlar Kuşağında en güç sinirlenen ,ancak sinirlendiği çevresindeki<br />

insanlar için tehlikeli olabilecek kadar mantıksızca öfkeye<br />

kapılabilen bir kişidir. Uyumsuz bir Boğa ortağı ise her kuruşunun<br />

hesabını yapan , fazlasıyla eli sıkı,maddeci , bunun yanı sıra<br />

tembel, sıkıcı, hoşgörüsüz ve inatçıda da olabilir.<br />

Boğa Burcu Erkeği<br />

Aylarca ve yıllarca kusursuz, dengeli ve kontrollü davranışlar<br />

içinde, çiçeklerin kokusunu içine çekerek ve çevresindeki tüm<br />

o sinirli gürültü patırtılara aldırmadan yaşayıp gider. Derken hiç<br />

ummadığınız bir gün, saldırganın biri onun geniş sırtına fazladan<br />

bir çöp yüklemeye kalkınca, hızla soluyarak ön ayağıyla toprağı<br />

eşelemeye başlar, gözleri kısılır ve saldırır. Olabildiğince çabuk<br />

yolundan çekilin ve canınızı kurtarmak için kaçın! Boğa’nın öfkesi<br />

adiren kabarır, ama bir de çileden çıkınca yolunun üstüne<br />

çıkan her şeyi ezip geçer, Akrepleri bile... Tozun toprağın yatışması<br />

ve ortalığın tekrar huzura kavuşması biraz zaman alabilir.<br />

Hareketleri zariftir Mayıs ayında doğanların birçoğu gerçekten<br />

Boğa’ya benzeyebilirler, yani erkekler. Dişi Boğa’ların bakışlarıysa,<br />

sakin, berrak ve gene de sabittir. Hareketleri zarif, tembelcedir,<br />

ama onda gizli bir güç olduğunu sezersiniz. Erkeklere<br />

gelince, boyunları çoğunlukla kalın ve adaleli, omuzlar, göğüs ve<br />

arka, her üçü de geniş ve güçlüdür. Kısa ya da uzun olsun bütün<br />

vücut iyi orantılıdır. Kulaklar genelde küçük ve başa doğru yatıktır.<br />

Yemek yerken lokmaları yavaş yavaş çiğnerler ve genelde<br />

kusursuz bir sindirim sistemleri vardır. Alınlarının tam ortasına<br />

düşen bir tutam saç veya bukle dikkatinizi çekebilir. Hepsinin değilse<br />

de, Boğa’nın saçları kıvırcık veya dalgalıdır. Gözleri ve derisi<br />

gibi genellikle saçları da koyu renktir. Arada sırada rastladığınız<br />

sarışın, açık renk gözlü, beyaz tenli Boğa’ların bile zihin ve karakter<br />

yapılarında çıtkırıldımlıktan eser yoktur.<br />

Boğa Burcu Kadını<br />

Gerçek bir erkekseniz, Boğa Kızlarının gönlünü çalabilirsiniz.<br />

Zira o, her türlü erkek işini rahatlıkla yapabilir ve idareyi kolayca<br />

eline alabilir. Fakat, hiçbir zaman tercihi bu değildir. O, gerçek bir<br />

erkek arar. Bir Boğa Kızıyla birlikte olmaktan daha mükemmel<br />

bir şey olamaz. Karmaşık, zorlu, sert, şiddetli olaylar karşısında<br />

bile o inanılmaz dinginliğini, sükunetini bozmayacaktır. Öylesine<br />

sakin duruşunun zorlama olduğunu sanmayın sakın. Zira o hiçbir<br />

şey için kendini zorlamaz.<br />

Doğallıktan hoşlanırlar Onun için yağmurun ardından duyulan<br />

toprak kokusu kadar etkileyici başka bir şey olamaz. Olsa<br />

olsa sabahın erken saatlerinde otların üzerinde güneşin ışınlarını<br />

yansıtan çiy taneleri olabilir. Sabun kokan çarşaflar kadar<br />

fırından gelen yaptığı kek veya çörek kokuları da Boğa Kızlarını<br />

etkiler. Kısacası Boğa Kızlarının doğal ve temiz kokulardan hoşlandığı<br />

sonucunu çıkartarak size bir ipucu veriyoruz. Şayet bir<br />

Boğa Kızını seviyorsanız, mutlaka temiz kokmalı ve tıraş losyonunuzu<br />

en iyi cinsinden seçmelisiniz. Çünkü o, kokulara karşı<br />

son derece duyarlıdır ve hoş olmayan kokuların geldiği yerden<br />

tersyüz ederek arkasına bile bakmadan gidebilir.


58 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

59


KISA BİLGİLER<br />

BUNLARI<br />

BILIYOR<br />

MUYDUNUZ ?<br />

Sivrisinek ısırınca neden kaşınırız?<br />

Sivrisinek ısırdığı zaman,<br />

antikoagülan (kan pıhtılaşmasını<br />

engelleyen) enzimleri içeren<br />

tükürük enjekte ediyor. Isırıldığınız<br />

ilk sefer, bir şey olmuyor,<br />

ancak bağışıklık sisteminiz sonra<br />

bu yabancı proteinlere engel olmak için antikorlar yapmaya<br />

başlıyor. Bir süre için, bu bağışıklık reaksiyonu kaşıntıya ve<br />

şişmiş kabarcığa neden oluyor.<br />

Ata neden soldan binilir ?<br />

Neden telefonda ‘‘alo’’ deriz<br />

Her gün belki de yüzlerce<br />

defa telefon konuşmalarımızda<br />

bu sözcüğü kullanıyoruz:<br />

ALO<br />

Peki ALO ne demektir ?<br />

Telefonda hemen hemen<br />

her gün kullandığımız<br />

Alo; sözcüğü, gerçekte bir<br />

sevgilinin kısaltılmış adıdır.<br />

Sevgilinin tam adı Allessandra<br />

Lolita Oswaldo’dur.Bu genç kız, telefonu icat eden, A.Graham<br />

Bell’in sevgilisiydi.Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı<br />

sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın<br />

Allessandra Lolita Oswaldo’dan başkası olamayacağını bildiğinden<br />

Graham Bell, telefonu açar açmaz Allessandra Lolita Oswaldor<br />

diyordu.Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye<br />

başladı ve telefonu her açışında onu Ale Lolos diye karşıladı.Çalışmaları<br />

uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve<br />

ona Alo demeye başladı. Bugün tümümüzün kullandığı Alo sözcüğü<br />

işte o günlerden günümüze uzanmaktadır.<br />

Asırlar önce, daha çok sağ ellerini kullanan insanlar, kılıçlarını<br />

kolay çekebilmeleri için, kılıçlarını kınlarında, sol taraflarında<br />

taşıyorlardı. Ata binerken, sol dizin altına kadar inen bu<br />

uzun kılıçla ata sağdan binmek, yani sağ ayağı üzengiye koyup,<br />

sol ayağı atın üzerine atarak binmek kılıç nedeni ile zor oluyordu.<br />

Soldan, sol ayağı üzengi üzerine koyup, sağ ayağı atın üzerine<br />

atarak binince kılıç sorun yaratmıyordu. Özellikle savaşa<br />

giden ordularda disiplin nedeni ile bir örnek hareket edilmesi<br />

gerektiğinden, solaklar da ata soldan binmek zorunda kalıyorlardı.<br />

Artık biniciler kılıç taşımıyorlarsa da, ata soldan binmek<br />

günümüze kadar uzanan bir gelenek haline geldi.<br />

Çay nasıl bulundu ?<br />

Çay milattan önce 2737 yılında<br />

büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından<br />

tesadüfen keşfedildi.<br />

Shen Nung bir gün bahçede ağzı<br />

açık bir kapta su kaynatırken çalılıklardan<br />

bir kaç yaprak kaynayan suyun<br />

içine düştü. Nung yaprakları suyun içinden toplayamadan yapraklar<br />

suda kaynamaya, hoş bir koku etrafa yayılmaya başladı.<br />

İmparator merak edip suyun tadına bakınca çay keşfedilmiş<br />

oldu.


DÜNYA MUTFAĞI<br />

. .<br />

ÇILEK VE ÇIKOLATALI DONUT<br />

Malzemeler<br />

Hamuru için,<br />

1 adet yumurta<br />

2 yemek kaşığı toz şeker<br />

1 yemek kaşığı yaş maya<br />

1 su bardağı ılık süt<br />

3 yemek kaşığı margarin<br />

3,5 su bardağı un<br />

Üzeri için,<br />

1 paket süt kreması<br />

1 paket çilekli çikolata (80 gram)<br />

Pasta süsü<br />

Kızartmak için,<br />

2 su bardağı sıvıyağ<br />

Hazırlanışı<br />

Süt, maya ve toz şekeri karıştırıp köpürene kadar bekleyin.<br />

Yoğurma kabına; un, margarin, yumurta<br />

ve mayalı karışımı alın.<br />

Tüm malzemeler özleşene kadar yoğurun.<br />

Elde ettiğiniz hamurun üzerine bez serin.<br />

Hamur iki katı büyüklüğe ulaşana kadar<br />

yaklaşık 2 saat hamuru mayalandırın.<br />

Mayalanan hamurdan orta büyüklükte parçalar koparın.<br />

Tüm parçalara yuvarlak şekil verip ortasını<br />

parmağınızla delin.<br />

Şekil verdiğiniz donutları unlanmış fırın tepsisine dizin.<br />

Üzerini nemli bir bezle örtüp 15 dakika daha mayalandırın.<br />

Kızartma tenceresine yağı alıp kızdırın.<br />

Donutları kızgın yağda nar gibi olana kadar kızartın.<br />

Sosunu hazırlamak için çilekli çikolatayı benmari usulü eritin.<br />

Küçük bir tencereye krema ve erimiş çikolatayı alın.<br />

Kısık ateşte yaklaşık 10 dakika karıştırarak pişirin.<br />

Sosun ılınması için bekletin.<br />

Kızaran donutların üzerini çilekli sosla kaplayın.<br />

Üzerine pasta süsü serpin.<br />

<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

61


62 <strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong>


<strong>Kent</strong> <strong>Aktüel</strong><br />

63

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!