24.07.2014 Views

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

Ekber ONUK - Savunma Sanayii Müsteşarlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SAVUNMA SANAYİİ<br />

ISSN 1307-8380<br />

2011/2 SAYI 15<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik<br />

ve Rekabetçilik<br />

Söyleşi <strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong>


"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil,<br />

daima daha kuvvetli, daima daha refahlı<br />

Türkiye idealinin belkemiğidir."


YAYIN KURULUNDAN<br />

Kıbrıs ambargosu tarafından tetiklenen ve uzun yıllar süren çabalar sonucunda<br />

ülkemizde ulusal savunma sanayii altyapısına ve belirli bir teknolojik yetkinlik<br />

seviyesine ulaşıldığı söylenebilir. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> hacim olarak hala küçük bir<br />

sektör olmakla birlikte; son yıllarda yüksek teknoloji ürünü savunma sistemlerinin<br />

yurtiçinde tasarım ve üretimine başlanılmıştır.<br />

Yerli sanayi, çok sayıda geliştirme projesinin sorumluluğunu üstlenmiş olmakla<br />

birlikte çıktılar yeni yeni görülmeye başlanmıştır. 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />

gerçekleştirilen IDEF’11, 10uncu Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı özgün ürünlerin<br />

elle tutulur, gözle görülür hale gelmeye başladığın kanıtı olmuştur. Bu sürecin<br />

başarıya ulaşması ve sanayimizde birikmiş olan güncel bilgi ve teknoloji, ürün<br />

portföyü, insan kaynağı, motivasyon ve diğer her türlü yetkinliğin önümüzdeki on<br />

yıllara taşınabilmesi başlı başına bir stratejik konu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Dünyada savunma harcamaları –başta ABD harcamalarındaki yükselişin<br />

tetiklemesiyle–<br />

2000’li yıllarla birlikte sergilediği artış eğilimini sürdürürken;<br />

ülkemizde 13-15 milyar $ bandında dalgalanmaktadır. <strong>Savunma</strong> harcamalarındaki<br />

durağanlığın yanı sıra, uzun zamandır gündemde olanlar dâhil TSK ihtiyaçlarının<br />

büyük çoğunluğu son dönemde sözleşmeye bağlanmış ve sektöre iş hacmi olarak<br />

yansımıştır. Bu durum önümüzdeki dönemde proje hacminin aynı şekilde sürmesinin<br />

beklenmediğine işaret etmektedir. Buradan hareketle 2015 yılından itibaren<br />

yaşanabilecek sıkıntıların aşılabilmesi için aşağıdaki konularda faaliyetler<br />

yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır:<br />

• <strong>Savunma</strong> sanayimizin etkinliğinin ve verimliliğinin artması,<br />

• Yetkinliklerin tabana yayılması ve alt sistemler geliştirebilecek sağlıklı<br />

bir yan sanayinin oluşması,<br />

• <strong>Savunma</strong> sanayiinin ürün ömür devrinin tamamında etkin rol alması,<br />

• <strong>Savunma</strong> ihracatının artması.<br />

Bahse konu faaliyetler çerçevesinde önümüzdeki dönemin gündemini<br />

sanayide ve teknolojide derinleşme çabaları oluşturacaktır.<br />

Teknolojide derinleşme açısından önem taşıyan<br />

“TEKNOLOJİK YETKİNLİK” konulu bir<br />

sonraki sayımızda buluşmak<br />

dileğiyle...


Bu<br />

sayımızda<br />

06<br />

Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />

Yonca - Onuk Ortaklığı<br />

Yayın Sahibi<br />

Danışma Kurulu<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı Adına<br />

Murad BAYAR<br />

Prof. Dr. Canan ÇİLİNGİR<br />

Prof. Dr. Aydın KÖKSAL<br />

Dr. Veysel YAYAN<br />

Dr. Faruk YARMAN<br />

Mehmet AKÇAY<br />

Necip BERKMAN<br />

Turgut ŞENOL<br />

13<br />

Geri Dönüşü Olmayan Yol...<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Neden Önemlidir?<br />

Yayın Kurulu<br />

Demet YAKIŞIR (Başkan)<br />

Murat AKSOY (Başkan Yardımcısı)<br />

Ayşegül TOKATLI<br />

Bülent Ecevit BEYOĞLU<br />

Canan KOŞAR<br />

Ersoy AKSOY<br />

Füsun KAYAALP<br />

Gökhan UÇAR<br />

İbrahim Sami EREL<br />

İrfan ŞAHİN<br />

Jale KARAKAŞ<br />

Kemal UYAR<br />

Muhsin Tamer ÖZDEMİR<br />

Murat ÇİZGEL<br />

Murat ULAÇ<br />

Necmi KOLDAŞ<br />

Önder BARAN<br />

Sinan DAL<br />

Tutku ÖNEL<br />

18<br />

22<br />

<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />

Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />

OSSA<br />

Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />

Ömür Devri Yönetimi<br />

Yaklaşımı<br />

Sorumlu<br />

Yazı İşleri Müdürü<br />

Fotoğraflar<br />

Yayın İdare Adresi<br />

Necmi KOLDAŞ<br />

Veli YILDIRIM<br />

T.C. M.S.B.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Nasuh Akar Mah.<br />

Ziyabey Caddesi 1407. Sokak<br />

No: 4 (06520) Balgat / ANKARA<br />

Tel: +90 312 411 90 00<br />

Faks: +90 312 411 93 86<br />

www.ssm.gov.tr<br />

yk@ssm.gov.tr<br />

27<br />

Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />

Gelişmeler Işığında<br />

Sürdürülebilirlik Önerisi<br />

Yayın Türü<br />

Yayın Şekli<br />

Ulusal Süreli Yayın<br />

3 Aylık - Türkçe<br />

Yayın Tarihi Temmuz 2011<br />

Tasarım ve<br />

Baskı<br />

Art Tanıtım<br />

Kızılırmak Sokak No: 27/10<br />

06640 Bakanlıklar / ANKARA<br />

Tel: +90 312 425 59 96<br />

Faks: +90 312 425 57 27<br />

www.arttanitim.com.tr<br />

art@arttanitim.com.tr<br />

"Tüm yayın hakkı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'na ait olup, ücretsizdir.<br />

Parayla satın alınmaz. Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.


33<br />

<strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

57<br />

<strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Kavramı<br />

37<br />

Sürdürülebilir Bir<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />

Teknoparklar<br />

65<br />

Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

2010 Yılı<br />

Performansı<br />

Sürdürülebilir<br />

IDEF 2011<br />

40<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />

Yetenek Bazlı Alt<br />

Yüklenici Kullanımı<br />

67<br />

10 uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />

46<br />

HAVELSAN’DA<br />

Sürdürülebilir ve<br />

Rekabetçi Yaklaşımda<br />

İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />

Rasyonel Kullanımı<br />

71<br />

Havacılık Kümelenmesi<br />

Kazan <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi<br />

Danışma Kurulu<br />

Toplantısı<br />

Yeniden Kullanım<br />

Gündem<br />

52<br />

Kavramı<br />

72<br />

İmza Törenleri<br />

Konferans, Toplantı,<br />

Fuar Ziyaretler<br />

Haberler<br />

76


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

<strong>Ekber</strong> <strong>ONUK</strong><br />

Yonca - Onuk Ortaklığı<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, kendinizi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Gündemi okurlarına tanıtır mısınız?<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, Yonca Onuk Ortaklığı’nın<br />

başarılarından dolayı özellikle bu sayıda size<br />

yer vermek istedik. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi<br />

Dergisi’nin bu sayısının teması “Sürdürülebilirlik<br />

ve Rekabetçilik” Bu konuda bizlere bir<br />

şeyler söylemek ister misiniz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Shell Royal Dutch’ın Stratejik<br />

Planlama Başkanı Arie de Geus’in yazdığı çok<br />

güzel bir kitap var “The Living Company”, bir<br />

şekilde elinize geçerse mutlaka okuyun. Arie de<br />

Gues kitabında şöyle diyor:<br />

“………sürdürülebilir yegane rekabetçi avantaj,<br />

rakiplerden daha hızlı öğrenebilmektir”.<br />

Dolayısıyla işin sırrı bu ve bizce bunun<br />

ötesinde hiçbir şey yok. Rakiplerden daha<br />

büyük bir hızla öğrenebiliyorsak liderliğimizi<br />

koruyabiliriz.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Benim biraz ilginç bir kariyerim<br />

var. Genelde böyle bir soru karşısında insanlar<br />

tabii olarak eskiden bahsederek başlarlar, ben<br />

çok çok eskilerden bahsedeceğim. Biraz garip<br />

gelecek ama aşağı yukarı dört yaşında<br />

otomobil mühendisi olmaya karar verdim.<br />

Anneannemin üç kuzeni vardı. Bunlardan bir<br />

tanesi oldukça meşhur bir filozof Sakallı Celal.<br />

Onun kız kardeşi, Cemile Hanım da biraz<br />

sıradışı: 1914 yılında Ingiliz High School lisesine<br />

giren ilk kız öğrenci. Büyük ağabeyleri de Kemal<br />

Bey veya namı-ı diğer “Mucit Kemal”. Kemal<br />

Dede çok iyi bir mühendis. Kardeşiyle birlikte<br />

Kurtuluş Savaşı esnasında akıcı bir şekilde<br />

Fransızca, İngilizce konuştukları için Fransız<br />

subayı üniformasıyla Anadolu’ya silah<br />

kaçırmışlar, üniformayla yakalanırsa cezası<br />

idam biliyorsunuz. Böyle biraz deli insanlar.<br />

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Kemal Bey İsveç’e<br />

gitmiş, orada bir İsveçli hanımla evlenmiş,<br />

Scania Grubunda dört beş sene tasarım<br />

mühendisi olarak çalışmış. Sonra ayrılmış,<br />

patentler almış, o patentleri satmış ve orada<br />

yirmi sekiz sene yaşamış.<br />

Eşi vefat ettikten sonra Türkiye’ye döndü ve<br />

yollarımız bu noktada kesişti. O zaman biz<br />

Göztepe’de büyük eski bir köşkte oturuyoruz;<br />

bilirsiniz eski geniş aileler... Kemal Dede de<br />

yanımıza geldi, bütün gün oturur proje çizerdi.<br />

Beni büyüleyen Caran d’Ache mühendis<br />

kalemleri vardı, onları görmeliydiniz, çeşitli<br />

renklerde. O tarihlerde yaklaşık üç yaşındayım,<br />

her sabah kalkar kalkmaz hemen onun yanına<br />

gider otururdum. O bir şeyler çizerdi, bana


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

07<br />

kitaplar gösterirdi, anlatırdı, şu bu… Bir süre<br />

sonra bir şeyler önüme koydu, işte “Balık çiz,<br />

kamyon çiz, onu çiz, bunu çiz” filan derken, ben<br />

dört yaşında artık mutlaka otomobil mühendisi<br />

olmam gerektiğine karar verdim. Kemal<br />

Dede’yi ben yedi yaşındayken kaybettik, garip<br />

bir kaza. Şişli’de karşıdan karşıya geçerken<br />

otobüs çarpmış. Müthiş bir şoktu...Çok acı...<br />

Ustam’ı kaybetmiştim, ama bana öğrettiklerinin<br />

gücünü hala hissediyorum. Türkiye’deki<br />

en büyük eksiklik de bu zaten, usta-çıraklıkla<br />

başlayan oryantasyon. Yani insanların okul<br />

öncesi veya yükseköğrenim öncesi okulda<br />

kendilerinin hoşlarına giden bir alanı seçme ve<br />

onu tanıma imkânları olmadığı için ciddi bir<br />

sorun yaşıyoruz. Yani üniversitede mühendisliği<br />

kazanıp da mühendis olmaya karar<br />

verince genelde çok geç oluyor…<br />

Liseyi Saint Joseph’te okudum. Saint Joseph’in<br />

verdiği yabancı dil sayesinde ortaokul<br />

yıllarından beri otomobil kitapları okuyorum.<br />

Benim her zaman için tek hedefim otomobil<br />

mühendisi olmaktı. Okudukça gördüm ki iyi<br />

otomobil tasarımcıları uçak mühendislerinden<br />

çıkar, Rudolf Uhlenhaut, Arkus Duntov gibi. O<br />

tarihlerde üniversiteye girmek için merkezî bir<br />

sistem yoktu, her okulun imtihanı ayrıydı, ben<br />

de İTÜ ye girdim, sadece Makina-Uçak yazdım:<br />

puanım tutmasa açıktaydım..ve Uçak Yüksek<br />

Mühendisi olarak mezun oldum.<br />

Okulu bitirir bitirmez Otosan’a girdim. Anadol<br />

Ralli Takımında yarıştığım için beni biraz<br />

tanıyorlardı. Birkaç ay sonra Mamul Geliştirme<br />

ekibinde STC 16 Projesi’nin başına verdiler<br />

beni, o zaman yirmi üç yaşındaydım.<br />

SSG: Anadol STC16 Projesi’nden bahsediyordunuz.<br />

Anadol STC16 Türkiye’de tasarlanan ilk<br />

spor araba değil mi?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, Anadol STC16 Türkiye’de<br />

tasarımı yapılmış ilk araba. Biz Anadol STC16<br />

Projesi’ni başlattıktan sonra sekiz ay on gün<br />

içinde arabanın marşına bastık. Oldukça iyi bir<br />

projeydi, çok müthiş bir ekiple çalıştık. Hep<br />

bizim yaşıtlarımız ve Günay Ağabey.<br />

Daha sonra Türk Hava Yolları’na girdim, orada<br />

Yatırım Planlama Başkanı oldum. Sonra bir özel<br />

hava yolu şirketinin kurulmasında çalıştım,<br />

ama aklımda hep otomobil, otomobil,<br />

otomobil….., Bu benim tutkum. Biliyor<br />

musunuz, bugünlerde Onuk Taşıt <strong>Sanayii</strong><br />

<strong>ONUK</strong> S56 otomobillerinin seri üretimine<br />

başladı bile. Bunu yapamasam çok üzülürdüm.<br />

1985 yılında çok eski arkadaşım ve şimdiki<br />

ortağım Şakir Yılmaztürk bana geldi “Tekne<br />

yapalım” dedi. Ben de “Nereden çıktı, ben<br />

tekne yapmayı bilmiyorum.” deyince “Sen<br />

kompozit eğitimi aldın, uçak standartlarını<br />

biliyorsun ve otomobilcisin; bunu da öğreneceksin”<br />

dedi ve biz işe öyle başladık.<br />

İlk olarak Amerikan Magnum Marine ile iş<br />

birliğini düşündük. Ama Magnum Marine,<br />

Türkiye’de ortak imalat projesini sürekli<br />

erteliyordu.. Görüşmeler için Amerika’ya gidip<br />

gelirken, Magnum’un teknolojisinin de çok<br />

yüksek olmadığını anladık ve kendi teknemizi<br />

dizayn edip yapmaya karar verdik. Bu ilk<br />

çalışmalarda, DuPont’un bize yapısal tasarım<br />

konusunda çok destek verdiğini belirtmeliyim.<br />

“Denizler Altında 20 Bin Fersah” romanında,<br />

Kaptan Nemo’nun yaptığı gibi, biz teknemizi<br />

insanların anlayamayacağı parçalara bölerek<br />

birçok danışmana verdik, “Şunu hesapla, onu<br />

yap, bunu yap” derken, tekne ortaya çıktı. 1989<br />

senesinde tekneyi denize indirdik.<br />

İlk denemelerde, tekne bizim beklentilerimizin<br />

üzerinde performans verdi. Bunun sonucunda,<br />

mühendis olarak yine bir araştırma ve tabii ki<br />

harcama programına girdik. Biliyorsunuz<br />

meşhur milyarder Howard Hughes’un güzel bir<br />

lafı var, diyor ki: “Para harcamanın üç yolu<br />

vardır. Keyifli yolu, güzel bir hanımla parayı<br />

harcamak… Nafile ve akıllı olmayan bir yolu da<br />

kumar oynamaktır. Ama sınırsız para harcamak<br />

istiyorsanız bir mühendis bulun o sizin adınıza<br />

bu parayı harcar.” Biz de tüm imkanlarımızı<br />

harcayıp bu işin mühendisliğini derinlemesine<br />

öğrenmeyi istedik ve galiba başardık.<br />

Uzun ve masraflı bir program sonucu testleri de<br />

başarıyla tamamladık. Tabii, böyle bir tekne<br />

saatte 400 - 500 litre mazot yakıyor. 200 saat<br />

test yapınca harcadığımızı artık siz hesaplayın.<br />

Bu arada tekneyi birine satma şansımız oldu.<br />

Bu başarımız bizim 31 metrelik bir tekne<br />

siparişi almamızı da sağladı. Sonra da bu iş<br />

devam etti.<br />

Oğlum Kaan Onuk’la dünyadaki önemli<br />

gördüğümüz tüm tasarım bürolarını dolaştık,<br />

sonunda Kaan dedi ki: “Bu yat üretiminde çok iş<br />

yok, biz askerî tekne üretmeliyiz.” Teknelerde,<br />

üst binanın arkasına konan stabilize platform<br />

fikri de oğlum Kaan Onuk’a aittir. Doç. Mehmet<br />

Ali Baykal çok sevdiğim müthiş bir mühendis.<br />

İlk askeri tekne tasarımını “Kıyı Merkezli<br />

Harekât” adıyla Kaan ile birlikte ortaya<br />

koydular. Bu tasarımı müteakip Kaan ve<br />

arkadaşları şu anda bizim bildiğimiz Kaan Sınıfı,<br />

MRTP tasarımına girdiler.<br />

SSG: MRTP Konseptini bize biraz açıklar<br />

mısınız?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: MRTP İngilizce “Multi Role<br />

Tactical Platform” teriminin kısaltması,<br />

Türkçe’ye “Çok Amaçlı Taktik Platform” olarak<br />

çevrilebilir.<br />

Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni savaş ortamı<br />

kıyısal sular. Kıyı bölgesindeki tehditler mevcut<br />

sistem ve kuvvet yapısını güç durumda<br />

bırakıyor. Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />

dayanarak kıyılarınızı kontrol edemezsiniz.<br />

Kıyının kontrolü, o amaca yönelmiş özel beceri<br />

ve kaynaklarımızı gerektiren bir hedef. 21.<br />

Yüzyılda kıyısal suları ve aynı zamanda açık<br />

denizlerin kontrolünü elde tutmak isteyen<br />

güçlerin platformlarının tasarımı için şu üç ana<br />

özellik üzerine odaklanması gerekiyor. Bu üç<br />

özellik bizim MRTP Programı’mızın 3S’i:<br />

Speed (Hız)<br />

Sea keeping (Denizcilik)<br />

Stealth (Hayalet özelliği: düşük iz seviyesi)<br />

Kısacası, Yonca Onuk olarak, MRTP modeli ile<br />

hem kıyılarda hem açık denizlerde görev<br />

yapabilecek, üzerinde gelişmiş silah sistemleri<br />

olan, denizciliği yüksek hızlı tekneleri<br />

öngördük.<br />

Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni<br />

savaş ortamı kıyısal sular.<br />

Kıyı bölgesindeki tehditler<br />

mevcut sistem ve kuvvet<br />

yapısını güç durumda bırakıyor.<br />

Açık deniz gücünün yeteneklerine<br />

dayanarak kıyılarınızı kontrol<br />

edemezsiniz. Kıyının kontrolü,<br />

o amaca yönelmiş özel beceri ve<br />

kaynaklarımızı gerektiren<br />

bir hedef.


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

1986 yılında Şakir’le birlikte ”Yonca Teknik A.Ş.<br />

yi kurmuştuk. 1993 yılında oğlum Kaan, bizim<br />

adımıza da bir şirket olmasını istedi. Ben de<br />

Yonca Teknik’teki hisselerimi Şakir’e devrettim<br />

ve Kaan’la birlikte Onuk Taşıt’ı kurduk. Daha<br />

sonra Onuk Taşıt ile Yonca Teknik aynı<br />

hisselerle ortak oldu. İşte Yonca-Onuk buradan<br />

doğdu.<br />

1996’da Kaan’ı bir kazada kaybedince, herşeyin<br />

bittiğini ve işe devam etmemeyi düşündüm.<br />

Şakir bana çok kızdı, dedi ki: “Bu Kaan’ın<br />

projesiydi, nasıl yarıda bırakabilirsin”. Böylece<br />

devam ettik. Bildiğiniz gibi daha sonra “Ani<br />

Müdahale Botu” işine girdik ve bu günlere<br />

geldik.<br />

SSG: Oğlunuz Kaan’ın ileri görüşlülüğü<br />

sayesinde “Ani Müdahale Botu” işine girdiniz<br />

ve bugün geldiğiniz noktaya bakılınca çok da<br />

başarı olduğunuz görülüyor. Bu başarının sırrı<br />

ne?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Her işte belli ölçüde bir şans<br />

faktörü var. Biz kendimize bir alan seçtik,<br />

yüksek hızlı tekneler…. Bu arada belirtmeliyim<br />

ki, Türkiye’de kendi alanında Dünya lideri<br />

olduğunu iddia edecek başka hiçbir şirket yok,<br />

bir tek biz varız. Yani bugün otomobilde<br />

Maybach neyse, Bugatti neyse, hücumbotta da<br />

Onuk MRTP aynı şey. Ama bu bir şanstan ileri<br />

geldi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce<br />

deniz güçleri NATO Donanması ile Sovyetler<br />

Donanmasının Norveç Denizinde kapışacağı ve<br />

nükleer denizaltıların devreye gireceği bir<br />

senaryo etrafında tasarlanmıştı. Ancak, bu<br />

küresel çatışma işi Sovyetler Birliği ile beraber<br />

bitti, çünkü onların böyle bir beklentisi yok<br />

artık. O zaman iş, döndü dolaştı kıyısal<br />

sulardaki harekâta geldi. Biz bir anda kendimizi<br />

çok ciddi bir talebin oluştuğu bir pazarda<br />

teknolojimiz ve bilgi birikimimiz hazır olarak<br />

bulduk. Bu da tabii işi katlayarak götürdü.<br />

Tabii ilk başta <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

bizim projelerimizde ciddi bir inisiyatif aldı ve<br />

“Ani Müdahale Botu Projesi”nde Türk tasarımı<br />

bir tekneye şans verdi. Verdiği anda zaten iş<br />

kartopu gibi büyüdü. O dönemin <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Veysel YAYAN’ın o<br />

günkü dirayeti, başarılı ama hücumbot olarak<br />

kanıtlanmamış bir tasarıma imkân tanıması çok<br />

önemliydi. Yani insanlar öyle veya böyle bir<br />

şekilde bu işe omuz verdiler. Ama bir yerde bir<br />

yerden başlamak lazımdı, SSM bize o gün o<br />

şansı sağladı.<br />

SSG: Yonca Onuk olarak kendinizi Türkiye<br />

gemicilik sanayiinin neresinde görüyorsunuz,<br />

Türkiye’nin askeri gemi sanayinde geldiği<br />

noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Şu anda biz kendimizi gemicilik<br />

sanayiinin tam içinde kabul etmiyoruz, çünkü<br />

biz daha küçük altta bir segmentiz.<br />

<strong>Savunma</strong> ağırlıklı gemi üretimi 1994 senesinde<br />

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından ilk<br />

defa Milgem (Milli Gemi) Konseptinin ortaya<br />

atılmasıyla başladı. O tarihte Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanlığı bu işi bilen veya bildiği düşünülen<br />

insanları çağırarak böyle bir başlangıç<br />

toplantısı yaptı. O iş yavaş yavaş olgunlaştı.<br />

Geçen gün yeni inşa ettiğimiz teknelerden biri<br />

ile test seyiri yaparken Milgem’in yanından<br />

geçtik, hakikaten çok güzel gemi olmuş, gurur<br />

duyduk. Milgem’in sonar domunu Onuk – BG<br />

olarak biz yaptık, özel bir imalatla. Çok da<br />

başarılı oldu.<br />

Türkiye gemicilik alanında şu anda ciddi bir güç<br />

ve fikir sahibi. Kendi tasarımı askerî tekneleri<br />

yapabiliyor. Yeni tip karakol botu bunlardan bir<br />

tanesi. Dolayısıyla Türkiye’deki denizcilik<br />

sektörü kendi tasarımını üretir noktaya geldi.<br />

Şimdi burada önemli bir tespit yapmak lazım.<br />

Türkiye dünyadaki büyük askerî güçlerden bir<br />

tanesi ve bunun savunma sanayiine sağladığı<br />

ciddi bir yerel talep var. Bu yerel talep<br />

Türkiye’deki savunma sanayiinin ortaya<br />

çıkmasına ve devam etmesine imkân vermiş.<br />

Türkiye’nin aksine savunma teknolojisinde<br />

güçlü ancak küçük ülkeler (Isveç, Israil vs., gibi)<br />

iç pazarlarının darlığı nedeniyle ya yoğun<br />

devlet desteğiyle ayakta duran ya da dışsatıma<br />

fazlaca bağımlı ve dolayısıyla dünya<br />

dengelerinden etkilenen kırılgan denilebilecek<br />

sanayilere sahipler.<br />

Önceleri Türkiye’deki savunma sanayiinden<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortaya koyduğu<br />

ihtiyaçlar çerçevesinde tasarım veya üretim<br />

yapmaları istenmiş. Bu, büyük ölçüde teknoloji<br />

transferiyle olmuş. Ancak bir teknoloji<br />

aldığınızda bunu verenler birtakım “Non<br />

Disclosure Agreement” (Gizlilik Anlaşması) ile<br />

o alanda kendi teknolojinize, kendi tasarımınıza<br />

yönelme ve geliştirme şansınızın önünü<br />

kesiyorlar. Gururla belirtmeliyim ki günümüzde<br />

Türk savunma sanayii, bu çıkmaz noktadan<br />

özgün tasarıma atlamayı becerebilmiş.<br />

Türkiye’de şu anda kendi tasarımını yapan<br />

birçok savunma şirketi var. TAİ Anka’yı<br />

uçurduğunda biz de adeta havalara uçtuk..<br />

Türkiye’nin bundan sonra yapması gereken şey,<br />

Milgem gibi, Yeni Tip Karakol Botu gibi, bizim<br />

botlarımız gibi botları yaptıklarında Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını değil, dünyada<br />

olabilecek en uç ihtiyaçları aşabilecek<br />

tasarımları geliştirmek ve bunları yapmak.<br />

Türkiye’nin yerel pazarı böyle bir sektörü dünya<br />

liderliğine soyunduğunda ayakta tutmaya<br />

müsaade edecek durumda. Dolayısıyla biz<br />

hedeflerimizi yüksek tutmak zorundayız. “Bu<br />

bize yeter” lafını bir kenara bırakmak<br />

zorundayız. Bu bizim için de önemli: Günün<br />

birinde elimizdeki güçlerin Akdeniz’in herhangi<br />

bir noktasında veya göreve gittikleri bir yerde<br />

yakınımızdaki bizim tehdit diye varsaydığımız<br />

küçük ülkeler yerine çok ciddi bir düşmanla o<br />

an için karşılaşabileceğini farz etmeliyiz. Bunu<br />

anlamamız lazım. Benim bir arkadaşım var,<br />

Amerikan 109 uncu piyade alayının başında,<br />

Körfez savaşında Kuveyt City’ye Chenowth Fast<br />

Attack Vehicle’larla ilk girenlerden Binbaşı Bill<br />

Weber, aynı zamanda otomobil yarışçısı. Bill<br />

beni 1993 senesinde bir toplantıya götürdü,<br />

konu “Special Operations and Low Intensity


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

09<br />

Conflict”. Top Gun filmini de gördüyseniz<br />

oradan hatırlarsınız, bir yerde, günün birinde<br />

sizin bir geminiz veya bir uçağınız hoşlanmadığınız<br />

bir ülkenin gemisi veya uçağıyla veya<br />

onların hoşlanmadığı bir bölgede karşılaşabilir.<br />

Bu o kadar sıcak bir noktaya gelebilir ki o anda<br />

birisi tetiğe dokunabilir. Şimdi biz tasarımcı<br />

olarak o tetiğe dokunulduğu anda nitel<br />

üstünlüğe sahip aracın bizim askerimizin elinde<br />

olmasını istiyoruz. Çünkü Mehmetçik bizce<br />

dünyanın en kıymetli şeyi. Biz buna göre<br />

tasarım yapıyoruz, Türkiye de savunma<br />

sektörünü bu yönde şekillendirmek zorunda.<br />

Şimdi, hep otomobile dönüyoruz ama,<br />

savunma sektörü ilginç bir yer; Formula 1<br />

seviyesinde teknolojiye sahip. Formula 1’de<br />

birinci, ikinci, üçüncü çıkıyor kürsüye, hepsine<br />

birer mükâfat veriyorlar. Ama savaş alanında<br />

birinci kürsüye çıkıyor, ikinci ve üçüncüyü<br />

öldürüyor. Dolayısıyla “ikinci iyi” olma şansı<br />

yok, böyle bir ödül de yok. Dolayısıyla bir SAT<br />

botunu veya benzer bir botu tasarladığımızda<br />

veya bir MRTP 29 bir Europatrol 250 ile karşı<br />

karşıya geldiklerinde benimkinin iyi olduğunu<br />

bilmek zorundayım. Çünkü o botun içindeki<br />

insanlar benim için çok daha kıymetli, ben<br />

oraya gitsem o kadar önemli değil. Ben kendi<br />

riskimi alabilirim ama, o çocukları riske atma<br />

şansına sahip değilim.<br />

Dolayısıyla Türkiye’nin artık bundan sonraki<br />

teknolojik hedeflerini bu şekilde koyması<br />

lazım: Savaş alanında nitel üstünlük.<br />

Tabii bu, tasarımı/aracı sizin yetiştirdiğiniz<br />

gençler yapmışsa bu herşeyden önemli. Ben<br />

otomobil yarışçılığı yaptım, podyuma çıktım,<br />

kupa aldım çok keyifli, çok güzel bir şey. Ama<br />

sizin yetiştirdiğiniz bir yarışçı, sizin çocuklarınız<br />

podyuma çıktığı zaman çok daha büyük bir<br />

keyif alıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.<br />

SSG:<br />

Bahsettiğiniz hususlar sürdürülebilirlik<br />

içinde çok önemli, öyle değil mi?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Kesinlikle. Biz şu anda bu sektörde<br />

dünya lideriyiz. Bazen ben sporculardan<br />

çok güzel şeyler öğreniyorum. Boston Celtics’in<br />

efsane basketçisi Larry Bird, herhalde NBA<br />

tarihinde en fazla üçlük atan kişi. Larry Bird’e<br />

bir röportajda bu başarısının sırrını sormuşlar.<br />

Larry Bird de demiş ki: “Antrenman saati<br />

bittikten sonra iki tane yardımcımla çeşitli<br />

yerlerden üç sayı çizgisi gerisinden 500 tane<br />

atış yapıyorum”. O zaman gazeteci tekrar<br />

sormuş: “Bu çalışmadan sonra rahat bir şekilde<br />

tatmin olmuş olarak eve gidiyorsunuz, öyle<br />

değil mi?”<br />

Larry Bird cevap vermiş: “Kesinlikle hayır,<br />

biliyorum ki başka bir yerde, başka birisi Larry<br />

Bird’ü geçmek için 500’den fazla atış deniyor<br />

zaten”. Dolayısıyla bizim bu liderliğimizin bizi<br />

aldatmasına imkân vermemek lazım. Biliyoruz<br />

ki bir yerde, bir tasarım ofisinde birileri bizden<br />

iyi bir şey yapmak için uğraşıyor. Bu çok<br />

rekabetçi bir alan…<br />

SSG: Anahtar kelime “Rekabetçilik”.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Tabii. Dolayısıyla biz de<br />

rakiplerden hızlı öğrenerek bu üstün seviyemizi<br />

korumaya çalışmak zorundayız.<br />

SSG: İşin sırrı bu diyorsunuz?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>:<br />

Başka bir çaresi yok.<br />

SSG: Hem sivil hem de askerî alanda tekne<br />

üretiyorsunuz. Sürdürülebilirlik açısınından<br />

çifte kullanım “dual use” faydalı mı?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Sivil alanda pek bir şey üretmek<br />

istemiyoruz. Askeri alanda çok ciddi bir talep<br />

var. “Dual use” dediniz, biz bunu yapıyoruz,<br />

örnek vermek gerekirse Hollandalı bir<br />

işadamına MRTP 20’nin su altı formunu<br />

kullanarak 60 Knot hızında gidebilen bir yat<br />

yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />

Yat yaptığınız zaman, bir kere teknenin sahibi<br />

genelde başarılı bir iş adamı ve çok parası var.<br />

Her şeyi bildiğini zannediyor. Geliyor size teknik<br />

olarak sizin aklınızın ermediği, yatmadığı bir<br />

şeyler söylüyor. Onunla bir savaş veriyorsunuz.<br />

Ondan sonra aradan bir süre geçiyor, hanımıyla<br />

geliyor, hanımı “Oraya şunu isterim, buraya<br />

bunu isterim, tabak, çanak böyle” deyince iki<br />

şuttan birini gol yiyorsunuz. En büyük problem<br />

bu… Şakir Hot Chocolate’ı bitirirken son iki ay<br />

tersanede yattı. “Ben istemiyorum, sen ne<br />

yapıyorsan yap” dedim. O çok seviyordu bu işi,<br />

bana kızmadı tekneyi bitirdi. Sonunda Hot<br />

Chocolate’ı yaptık, verdik, herkes çok mutlu<br />

oldu, ama “Dual use” çok akıllı bir şey değil<br />

esasında.<br />

SSG: Demek ki sizin için öncelikli alan savunma<br />

sektörü.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Evet, biz <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

Müsteşarlığıyla iyi bir çıraklık dönemi yaşadık,<br />

iyi bir eğitim geçirdik. Bu eğitim çok önemli:<br />

Hindistan’da şu anda “Oil and Natural Gas<br />

Corporation” nın 23 teknelik bir ihalesi var,<br />

MTRP 24 ile orada yüksek bir şansımız var. Bu<br />

ihalelerde, dünyada tekne üretiminde önde<br />

giden firmaların (Örneğin, Norveçliler’in),<br />

SSM’nin bize öğrettiği disiplinde teklif vermeye<br />

hazır olmadığını açık olarak gördük ve mutlu<br />

olduk.<br />

“Dual use” dediniz, biz bunu<br />

yapıyoruz, örnek vermek<br />

gerekirse Hollandalı<br />

bir işadamına MRTP 20’nin<br />

su altı formunu kullanarak<br />

60 Knot hızında gidebilen bir<br />

yat yaptık adı “Hot Chocolate”.<br />

SSG: Gerçekten mi?..<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Teklife Çağrı Dosyaları konusunda<br />

Amerikalıların biraz fazla bürokratik ama<br />

iyi bir standardı var “Fast Response Cutter B”<br />

ihalesinde bunu gördük. Singapur da bu<br />

konuda iyi, ancak diğer ülkeler sanki biraz<br />

amatör. Çünkü çok yüksek cirosu olmayan bir<br />

alan. Bu konuda SSM’nin bize ciddi katkısı oldu.<br />

Çok önemli şeyler öğrendik ve bu sistem<br />

içerisinde her ne kadar SSM büyük alıcı, biraz<br />

da müşkülpesent de olsa başından neyin ne<br />

olduğu iyi tarif edildiği için projenin arkasının<br />

selametle gittiğini gördük, yaşadık.<br />

Halihazırda, birtakım ticari hizmet tekneleri de<br />

yapmaya başladık. Ama şu an askerî pazar bizi<br />

ciddi bir şekilde doyurabilecek gibi. Teknelerin<br />

boylarını yükseltiyoruz, yeni MRTP 42 bir cep<br />

korveti: 57mm programlanabilir mühimmatlı<br />

topu taşıyor, arkasında iki tane dörtlü Harpoon<br />

Block 2 bataryası var. MRTP 42’de Aselsan’ın<br />

AMICOS savaş yönetim sistemini kullanmayı<br />

planlıyoruz, botun tasarımında epey ileri<br />

noktadayız. Hedefimiz, 45 metrelik bir<br />

tekneyle 550/600 tonluk bir hücum-bot/<br />

korvetin performansını, aşağı yukarı üçte bir<br />

platform fiyatına yakalayabilmek ve tabii<br />

müthiş bir hız/manevra avantajı sağlamak.<br />

Üstelik kompozit yapı olduğu için “stealth”<br />

olma avantajı da olacak. Bu şekilde çıtayı<br />

yükseltiyoruz. Hedefimiz, bu alanda da<br />

önümüzdeki birkaç sene içerisinde yüksek<br />

süratli hücumbot üreten Alman tersanelerinin<br />

önüne geçmek.<br />

SSG: Hedeflerinizden bahsettiniz, hedeflerinizi<br />

nasıl belirlersiniz? Yonca-Onuk karar alma<br />

süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız?


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

Hedeflerimizi nasıl belirliyoruz. Yonca-Onuk<br />

Ortaklığı hedeflerini seçerken aslında birbirine<br />

ters düşen iki prensibi uyguluyor:<br />

Bunlardan birincisi sanayi devi Dow’un<br />

uyguladığı “SMART Goals” (Akıllı hedefler)<br />

sistemi: SMART aslında beş kelimenin baş<br />

harflerinden oluşuyor.<br />

Hedeflerimizin:<br />

Specific: Spesifik, açık ve seçik tarif edilmiş<br />

Measurable: Ölçülebilir<br />

Achievable: Başarılabilir, yapılabilir<br />

Relevant: Şirket için anlamı olan<br />

Trackable: İzlenebilir<br />

olmaları gerekiyor.<br />

Yonca Onuk Yönetimi hedef seçerken bu çok<br />

temkinli ve akılcı yolu muhakkak uygular.<br />

Ancak Yonca-Onuk Ortaklığı bir sanayi devi gibi<br />

her şeyi mantıklı yapma lüksüne çoğu zaman<br />

sahip değildir. Belli bir hızı, büyümeyi yakalayabilmek<br />

için bazen risk almak, ciddi risk almak<br />

gerekebilir. İşte bu yüzden tüm SMART hedeflerimizi<br />

bir de ünlü yarışçı Mario Andretti’nin<br />

“Herşey kontrol altındaysa yeterince hızlı<br />

değilsindir” kabulüne göre tekrar gözden<br />

geçirir ve risk alırız.<br />

SSG: <strong>Ekber</strong> Bey, konuşmanızın bir bölümünde<br />

Hindistan’daki ihaleden bahsettiniz, Dünyanın<br />

hangi ülkelerinde ürettiğiniz hücumbotlar<br />

görevde? İhracattaki başarınız altında hangi<br />

unsurlar yatıyor ?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Şuanda Dünyanın altı ülkesinde<br />

hücumbotlarımız görevde.<br />

Belirtmeliyim ki, Türkiye’deki projeler bizi<br />

ayakta tuttu ve bize ciddi bir Ar-Ge imkânı<br />

tanıdı. Biz önce eleman alma ve yetiştirme<br />

konusunda değişik bir yöntem uyguladık.<br />

İTÜ’nün ve Sakarya’nın öğrenci projelerini<br />

destekledik ve destekliyoruz. Örneğin; İTÜ’lü<br />

öğrencilerle Amerika’daki “Solar Splash”<br />

(Güneş enerjili tekne yarışması) yarışmasında<br />

bir Dünya ikinciliği ve bir Dünya üçüncülüğü<br />

aldık. Bu projelerde çalışan çocukları, tasarım<br />

yeteneklerini, el becerilerini, işe asılmalarını<br />

gördükten sonra ekibimize dâhil ettik. Bu<br />

arkadaşlar bizim için çok önemli bir yüzde oldu.<br />

Yani elemanın sizi seçmesi lazım, sadece öz<br />

geçmişe bakarak eleman alamazsınız.<br />

Dolayısıyla hedeflerinizi paylaşan genç insanlar<br />

olunca biz de onların sayesinde yüksek<br />

tempoda çalışıyoruz. Sabancı Üniversitesi’nin<br />

Rektörü Profesör Nihat Berker benim okul<br />

arkadaşım. Nihat iki kere Nobel Fizik Ödülü’ne<br />

aday oldu. Onunla birlikte seneler evvel<br />

koyduğumuz bir prensip var: Dedik ki: Biz<br />

ekibimizi çok çalıştıracağız. Bizde işten akşam<br />

18.00’de ayrılmak yok, ben “Kalacağız arkadaş”<br />

dediğim zaman, “Sinemaya kız arkadaşımla<br />

gideceğim” filan yok, saat 21.00’e kadar,<br />

22.00’ye kadar arkadaşlar orada kalırlar. Ama<br />

biz de arabamıza atlayıp gitmeyiz, biz de aynı<br />

şekilde onlarla o tempoda çalışırız. Bu arada da<br />

tabii önemli olan şey, ekibin motivasyonunu<br />

bozmamak için güler yüzü eksik etmemek.<br />

Daima ekibin yanında olduğunuzu hissettirmek<br />

lazım.<br />

Bir de önemli bir şey, hiç kimseye kin tutmayız,<br />

herkese hatasını telafi etme, hatanın ne<br />

olduğunu anlama ve bu hatanın tekrarlanmaması<br />

için şirkete bunu bir prosedür olarak<br />

kazandırma hakkı veriyoruz. Bu, Japon ailesinin,<br />

Toyota’nın uyguladığı meşhur “Hansei<br />

Prensibi”. Bunu her zaman uyguluyoruz. Başarı<br />

için böyle bir çalışma temposu gerekli.<br />

Biz Türkiye’nin bize müthiş bir kâr marjı getirmesinin<br />

doğru olmadığını düşünüyoruz, Ayrıca<br />

Türkiye’ye bağlı kalmamamız gerektiğinin de<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP33® (Kaan33 Sınıfı)<br />

farkına vardık. Bunun için de ihracata yöneldik.<br />

Euronaval’a ilk katılan ve uzun süre tek katılan<br />

Türk şirketi biz olduk. Euronaval’a altı kere<br />

katıldık. Ihracat çalışmalarımız hep öncelikliydi.<br />

İlk ihracat projemiz, Pakistan Özel<br />

Kuvvetleri’ne iki tane VBSS botu satmak oldu.<br />

“VBSS” özel harekâtçıların kullandığı bir<br />

harekat tarifi, İngilizce “Visit, Board, Search,<br />

and Seize”nın kısaltması, yani özel harekât<br />

botu, bir tekneye yanaşıyor, özel harekatçılar<br />

tekneye çıkıyor, tekneyi arıyor ve sonunda<br />

tekneye el konuluyor. Bu satıştan sonra,<br />

Pakistan’la olan ilişkilerimiz daha iyi bir<br />

noktaya geldi, onlara iki tane de MRTP 33<br />

verdik. MRTP 33’ler Harpoon Block 2 veya Çin<br />

C705 güdümlü mermi taşıyabilecek patentlediğimiz<br />

<strong>ONUK</strong> katlanabilir lançer platformuyla<br />

teçhiz edilmiş, güdümlü mermi taşıyan<br />

tekneler.<br />

Hindistan <strong>Savunma</strong> Bakanı “Bu botlar bölgedeki<br />

dengeyi değiştirdi” diye bir gazeteye<br />

beyanatta bulunmuş, o kupür bende var. Biz<br />

inanıyoruz ki “Bir grup sırtlan çok güçlü bir<br />

aslandan daha etkilidir”.<br />

Gürcistan’a 1 tane MRTP 33 ve bir adet MRTP<br />

20 sattık. Tabii üzerlerinde Aselsan stabilize<br />

taretle. Bu arada Aselsan ekibini epeyce de<br />

hırpaladık, çocuklar büyük bir nezaketle ne<br />

istersek yaptılar, biz de elimizde stabilize<br />

taretle ilgili ne varsa onlarla paylaştık. Sonunda<br />

Aselsan STOP ve STAMP stabilize taretlerini<br />

yaptı. Artık Yonca Onuk Ortaklığı olarak<br />

Aselsan’ın silah ve sistemleri olmadan hiçbir<br />

teklif vermiyoruz.<br />

Bu arada; Gümrükler Muhafaza Genel<br />

Müdürlüğü’nün talepleri doğrultusunda MRTP<br />

16’yı geliştirdik. MRTP 16’da 2x 1.500 beygirlik<br />

motor öngördük, hedefimiz 70 knota ulaşmaktı.<br />

Nitekim “Gümrük 413” 70 knota<br />

ulaşabildi. Bu proje bize çok önemli bir ihracat<br />

imkânı sağladı. Abu Dhabi denizdeki petrol<br />

tesislerini korumak için özel bir güç oluşturmaya<br />

karar vermiş. Kuvvetin adı da “Critical<br />

National Infrastructure Authority –CNIA”.<br />

Petrol Abu Dabi’nin en büyük gelir kaynağı ve<br />

üretimi korumak hayati önem taşıyor. Dünyanın<br />

bir çok ülkesini gezmişler, hedefleri 60-65<br />

knot gidebilen, silah taşıyabilen, iyi denizciliği<br />

olan bir platform. Türkiye’ye geldiler, Gümrük<br />

413’ü test ettiler, “Tamam arkadaş, biz bu botu<br />

alıyoruz” dediler, hiç ihalesiz. Abu Dhabi ile 34


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

11<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP 16®<br />

botluk bir kontrat imzaladık. Halihazırda 8 bot<br />

orada görevde ve üretim devam ediyor. Bu<br />

botların üzerinde Aselsan’ın stabilize taretleri<br />

var. ASELSAN’ın ilk 7 bottaki tareti normal<br />

12,7mm idi, diğerlerinde gelişmiş STAMP’lar.<br />

Buradaki silah General Dynamics’in GAU 19’u.<br />

Dakikada 1.200 mermi atıyor, GAU 19 3<br />

namlulu bir 12,7. Korkunç bir tahrip gücü var,<br />

dünyada birçok stabilize taret üreten şirket var,<br />

hiçbirisi bu GAU 19’u zapt edememiş, ama<br />

ASELSAN bunu becerdi. Ve bunun sonucu<br />

olarak Aselsan, Birleşik Arap Emirlikleri ile 125<br />

milyon euroluk bir kontrat imzaladı. Bizim<br />

bütün botlarımıza bunları verecekler, ayrıca<br />

CNIA’nın diğer botları da ASELSAN taretleri ile<br />

teçhiz edilecek.<br />

SSG: Aslında söylediklerinizden çok değerli ve<br />

güzel bir şey çıkıyor. Sürdürülebilirlik tek başına<br />

olmuyor, dayanışma da önemli… Başka bir<br />

firmayı da yanınızda taşıyarak, onun da ayakta<br />

durmasına fayda sağlamış oluyorsunuz.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bizim elimizde ASELSAN gibi<br />

1.600 tane Ar-Ge mühendisi yok. ASELSAN’daki<br />

bu potansiyeli kullanmak gerekiyor. Ben <strong>Ekber</strong><br />

Amca olarak bağırıp çağırınca bana “Evet”<br />

diyorlar, saygı gösteriyorlar, ben de onlara bir<br />

şeyler yaptırtabiliyorum. Sonunda ASELSAN<br />

bana dünyadaki diğer üreticilerin elindekinden<br />

daha iyi sistemler verebiliyor. Ben bu sistemleri<br />

botumun üzerine koyup daha iyi bir çözüm,<br />

yani diğerlerine nitel bir üstünlük sağlayacak<br />

ekipmanı verebiliyorum. Bu, ASELSAN’la<br />

yaptığımız sinerjinin bir parçası. Şimdi<br />

ROKETSAN’ı da bu işbirliğine dahil etmek<br />

istiyoruz, örneğin UMTAS (Uzun Menzilli<br />

Tanksavar) neden MRTP 16’lerde kullanılmasın?<br />

Şöyle söyleyeyim: <strong>Ekber</strong> Amca olmak<br />

bir yerde çok avantajlı. İnsanlar ben bağırıp<br />

çağırınca bunun kişisel olmadığını biliyorlar,<br />

hedefleri biliyorlar, benim tasarım yapabilen<br />

Türk savunma şirketlerini ne kadar öne<br />

çıkardığımı biliyorlar. Onun için, kızmadan<br />

çalışıyorlar.<br />

ASELSAN bana dünyadaki diğer<br />

üreticilerin elindekinden daha<br />

iyi sistemler verebiliyor.<br />

Ben bu sistemleri botumun üzerine<br />

koyup daha iyi bir çözüm, yani<br />

diğerlerine nitel bir üstünlük<br />

sağlayacak ekipmanı verebiliyorum.<br />

Bu, ASELSAN’la yaptığımız<br />

sinerjinin bir parçası.<br />

SSG: Tabii, bu millî duygulara sahip olmanın bir<br />

sonucu. Hani tabii ki ticari hesaplar, şunlar,<br />

bunlar muhakkak olacak ama, teknelerinize<br />

çok daha kabul görmüş, hiçbir risk taşımayan<br />

başka bir silah sistemi de koyabilirdiniz. Burada<br />

millî düşünce çok önemli.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bak, buradaki arkadaşlarımızın<br />

belki bir kısmı, belki sizler ASELSAN’daki<br />

tanıdığım çocukların önemli bir kısmı, batının<br />

iddialı okullarında lisans, yüksek lisans,<br />

doktora yaptı. Hiçbirimiz sınıfın sonuncusu<br />

değildik. Genelde Türk öğrenciler, yurtdışında<br />

çok başarılı.<br />

SSG: Evet, doğru.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Dolayısıyla o sınıfta benim<br />

altımda olan bir İtalyan mühendisin veya bir<br />

Fransız, İngiliz mühendisin benden iyi tasarım<br />

yapacağını niçin kabul edeyim ki, böyle bir şey<br />

yok ortada. Bize sadece hedef göstermek<br />

gerekiyor. Türk insanına bir hedef verildiğinde<br />

yapamayacağı hiçbir şey yok. Aselsan benim<br />

onlara verdiğim hedefleri benimsiyor çünkü<br />

biz ASELSAN’ın bir ölçüde pazarlaması gibi<br />

çalışıyoruz. Bu insanlar bize ciddi bir tolerans<br />

gösteriyor, çizmeyi aşsak bile yaptığımız işlerde<br />

arkamızda duruyorlar. Ama dediğim gibi<br />

Aselsan’ın elinde 1.600 tane mühendis var,<br />

neler yapabileceklerini anladılar, benim onlara<br />

gösterdiğim hedeflerden sonuç çıktığını<br />

gördüler.. Bizle beraber yaşadıkları en büyük<br />

ihracat kontratını yakaladılar. Abu Dabi<br />

kontratı... Bunun arkası da gelecek, çok daha<br />

büyük işler bizi bekliyor.<br />

SSG: Başarılarınızdan dolayı sizi kutluyoruz.<br />

Buraya gelmek kolay bir şey değil biliyorsunuz.<br />

Özellikle başarılarınıza diğer Türk Firmalarını<br />

da eklemeniz bizi çok etkiledi.<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Bendeki ekip işin anahtarı:<br />

Murahhas Azamız Mehmet Ali Güler Amiral ile<br />

neredeyse on altı senedir birlikte çalışıyoruz.<br />

Genel müdürümüz Tayfun Tansan amiral var, 2<br />

yıldır bizimle. Dr Özbaykal, Orhan Albay, hepsi,<br />

hâlâ kendilerini üniformalı zannediyorlar.<br />

Dolayısıyla herhangi bir proje masaya<br />

geldiğinde, biz de aynı şekilde düşünüyoruz<br />

ama benim ekibimden hiç kimse Türkiye’nin<br />

çıkarları aleyhine bir şey düşünebilecek<br />

durumda değil, zaten öyle şartlanmışlar. Yani<br />

bizim firkateynimize bir güdümlü mermi isabet<br />

ettiğinde niçin biz de kilitlenip oraya bir tane<br />

atamadık diye birlikte düşünüp hırslanıyoruz<br />

hâlâ. Bunları düşünüp de bir insanın<br />

sinirlenmemesine imkân yok. Yani benim<br />

büyük dedem Mareşal Kurt İsmail Paşa Ruslara<br />

karşı savaş kazanmış. Dedem İzmir’e ilk giren<br />

Süvari Alayının Komutanı. Anneannemin<br />

babası Ertuğrul Firkateyninden kurtulmuş tek<br />

subay. Daha sonra Bahriye İmalat Reisi olmuş.<br />

Hep onların hikayelerini dinledik çocukluğumuzda.<br />

Dolayısıyla başka bir yere bakmamız<br />

mümkün değil ve işin iyi tarafı şu ki yetiştirdiğimiz<br />

çocuklar bizden daha hırslılar: Benim<br />

ekibimde Kaan’ın 6 tane arkadaşı var. Bu<br />

çocuklar on bir-on iki yaşından beri, ben<br />

otomobil yarışçılığı yaptığım ve işim onlara<br />

eğlenceli geldiğinden hep bizim evdeydiler.<br />

Ben bunların hepsini eğite eğite bir noktaya<br />

getirdim ve 1997 senesinde Kaan’dan sonra 6


Bir Konuk Bir Söyleşi<br />

Gelelim <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörüne, sektöre<br />

genel olarak bakarsak, başlangıçta Türkiye’nin<br />

savunma ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olan<br />

planlar, artık dışsatıma ağırlık verme eğiliminde:<br />

Bunu yeni SSM TÇD’lerinde (Teklife<br />

Çağrı Dosyalarında) dışsatım talebi olarak<br />

görüyoruz.<br />

Türk savunma sanayiinin başarısı büyük ölçüde<br />

geleceği nasıl planlayacağına bağlı. Değişen<br />

hedefleri özetlersek:<br />

<strong>ONUK</strong> MRTP42® Fast Attack / Missile Craft<br />

tane yirmi üç yaşında sıfır tecrübeli çocukla<br />

başladık bu işe. İşte asıl başarı bu: Onları siz yetiştiriyorsunuz<br />

ve onlar müthiş şeyler yapıyor.<br />

Yonca Onuk olarak şirketimize çok tecrübeli<br />

eleman almıyoruz, bizdekiler hep okuldan yeni<br />

çıkan gençler ve bizim gibi yoğurt yiyen adamlar.<br />

Başka türlüsünü zaten bünye kabul etmez.<br />

Onun ötesinde, Malezya’da birtakım çalışmalarımız<br />

var. Orada Türkiyedeki MKE gibi devlete<br />

ait, “Boustead Heavy Industries” ile birlikte<br />

ortak bir şirket kurduk. Adı “BYO Marine”<br />

(Boustead Yonca-Onuk Marine), bu şirket<br />

Malaysian Maritime Enforcement Agency yani<br />

Malezya Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bir<br />

sözleşme imzaladı. Malezya için 10 adet MRTP<br />

16 üretiyoruz. Hedefimiz Malezya’da MRTP 20,<br />

MRTP 24, MRTP 34 ve MRTP 42’yi de üretmek.<br />

Maleyza’dan bütün Asya Pasifik piyasasını<br />

beslemek istiyoruz. Ayrıca, Mısır Deniz Kuvvetleri<br />

bize 6 tane MRTP 20 sipariş verdi. Onların<br />

üzerinde de Aselsan Advanced STAMP’lar<br />

olacak. Mısır için üretilen ilk bot kalıptan çıktı,<br />

ikinci bot da onun arkasından geliyor. Şu anda<br />

Yonca Onuk olarak senede 3 tane MRTP 33/34,<br />

senede 6 tane MRTP 24, senede 10/12 tane<br />

MRTP 20 ve 16 tane MRTP 16 üretebilecek<br />

kapasitedeyiz. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki<br />

günlerde bu kapasiteyi dolduracağız.<br />

SSG: Bitirirken Yonca Onuk olarak bundan<br />

sonraki hedefleriniz ne? Ve sizce <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nin hedefleri ne olmalı?<br />

EKBER <strong>ONUK</strong>: Yonca <strong>ONUK</strong> olarak uzmanlık<br />

gerektiren kompozit alanlarında da ciddi<br />

çalışmalar yapmak istiyoruz. Örneğin, <strong>ONUK</strong> –<br />

BG olarak MILGEM Korvetleri ve Engin Sınıfı<br />

Mayın Avlama Gemileri için sonar domu<br />

tasarladık ve ürettik, ürettiğimiz sonar dom<br />

Engin Sınıfı gemilerin, orijinal sonar domundan<br />

çok daha ötede bir performansa sahip.<br />

Diğer hedefimiz, kompozit teknolojisini MRTP<br />

42 gibi, 45 metre veya daha ötesine taşımak.<br />

Daha önce de bahsettiğim gibi bu konuda<br />

çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />

Çevremizde olan biteni dikkate aldığımızda<br />

kuvvetlerimizin eskiden hesaba kattığımız<br />

sınırlı güçteki tehditlerle değil, olabilecek en<br />

güçlü düşmanla karşı karşıya gelmesinin büyük<br />

bir olasılık olduğunu görürüz. Bu da Türk<br />

savunma sanayiinin çıtayı çok yükseltmeye ve<br />

öne geçmek için kendi teknolojisini yaratmaya<br />

mecbur olması demektir.<br />

Dünyada üretildiği veya üretileceği bilinen<br />

ürünlerden daha iyi olmayı hedefleyen (ve<br />

bunu sağlayabilen) ürünlerle, fiyat olarak da<br />

doğru konumlandıklarında, dış pazarlarda<br />

rekabetçi olunacağı açıktır.<br />

Ayrıca dünyada oluşan fırsat ve talepleri önceden<br />

algılayarak istenen ürünleri rakiplerden<br />

önce hazır etmenin veya özgün çözümler<br />

yaratabilmenin savunma sanayimizin esas<br />

hedeflerinden biri olması gerekiyor.<br />

Yine bir büyük basketbolcu Michael Jordan’ın<br />

NBA Hall of Fame’e kabul edildiği gün söylediği<br />

gibi “sınırlar da korkular gibi kendi yarattığımız<br />

bir yanıltı” (“Limits like fears are just an<br />

illusion”) olduğunu biliyoruz. Kendimize sınır<br />

koymaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz, biz<br />

takımımızı bu inanç etrafında odaklıyoruz ve<br />

başardıklarını da keyifle görüyoruz.<br />

Bana bu içten düşüncelerimi ifade etme şansını<br />

verdiğiniz için teşekkür ederim.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

13<br />

Geri Dönüşü<br />

Olmayan Yol...<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Neden Önemlidir?<br />

Berlin duvarının yıkılması, Doğu-Batı Bloku<br />

arasındaki denge ile tehdit algılamaların<br />

değişmesi ve hemen ardından 11 Eylül olayı<br />

şunu gösterdi ki; dünyada savunma ve güvenlik<br />

tarifleri ve referansları değişse de savunma ve<br />

güvelik konularının önemi ve etkisi, uluslararası<br />

ilişkilerin şekillendirilmesi özellikle de<br />

bölgesel ve küresel dengeler noktasında<br />

artarak devam ettirecektir. Son dönemde<br />

Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu’yu etkisi<br />

altına almaya başlayan değişim rüzgarları da<br />

değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu bir kez<br />

daha ortaya çıkardı.<br />

Jeopolitik resme bakıldığında gerek soğuk<br />

savaş döneminde, gerek 11 Eylül sürecinde<br />

gerekse son dönemdeki gelişmelerde Türkiye,<br />

bütün süreçlerin ve gelişmelerin merkez<br />

ekseninde konumlanmak zorunda kalmıştır.<br />

Son dönemde uygulanan bölgesel ve küresel<br />

dış politika, Türkiye’nin sağlam bir savunma<br />

yapılanması içinde olması gerekliliğini ortaya<br />

koymaktadır. Bu savunma yapılanmasının<br />

elbette en önemli unsuru güçlü bir Silahlı<br />

Kuvvetler olmakla birlikte, bunun tamamlayıcı<br />

unsuru da teknoloji üreten bir savunma<br />

sanayiidir. Bu çerçeveden bakıldığında savunma<br />

sanayii her zaman stratejik bir unsur<br />

olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bundan<br />

dolayı da savunma sanayiinin teknoloji üreten<br />

ve bunu geliştirebilen bir tabanda yapılanmasına<br />

dair strateji ve politikaların uygulanması<br />

ülkemizin bekası açısından vazgeçilmez bir<br />

gerekliliktir. Bütün bunların yanında savunma<br />

sanayiinin yarattığı ekonomik değer, kalifiye<br />

istihdama katkısı, bilim ve eğitim dünyasındaki<br />

pozitif etkileri de göz önüne alındığında önemi<br />

iç kamuoyu açısından da anlaşılır olmaktadır.<br />

Nasıl Başladık?<br />

Elbette savunma sanayiindeki ilk yapılanmalar<br />

olarak 1970’li yıllardaki girişimler akıllara<br />

gelmektedir. Bunun devamında, 1985 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın kurulması ve<br />

ardından başlatılan büyük çaplı modernizasyon<br />

projeleri ile ortaya çıkan kurgu ilk<br />

başlangıç olarak kabul edilse dahi, bu yapı 90’lı<br />

yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli iç ve dış<br />

sebeplerden dolayı ivmesini kaybetmiştir.<br />

Bugün içinde bulunduğumuz sürecin başlangıcını<br />

ise Mayıs 2004 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra<br />

Komitesi Toplantısı olarak almak herhalde<br />

doğru bir seçim olur. Bu toplantıda, uzun<br />

yıllar boyunca farklı model denemeleriyle<br />

sürdürülen ancak istenilen sonuçlar alınamamış<br />

olan İnsansız Hava Araçları, ATAK<br />

Helikopteri ve Tank Projelerinde hazır alım/<br />

lisans altında üretime dayalı modeller iptal<br />

edilerek, yurtiçi çözümler üretmeye imkan<br />

verecek kararlar alınmıştır. Alınan bu kritik<br />

kararlar yeni stratejinin de ilk çerçeve ve<br />

şablonunu hem yurtiçi hem de yurtdışı<br />

paydaşlar için ortaya koymuş; devamındaki<br />

birçok farklı projede aynı strateji uygulamaya<br />

konulmuştur.<br />

T-129 (ATAK)


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bu sürece rakamlar noktasından baktığımızda<br />

resim daha net ortaya çıkmaktadır. 2004<br />

yılında 1.3 Milyar $ olan savunma sanayii cirosu<br />

2010 yılında 2.7 Milyar $’a; 196 Milyon $ olan<br />

ihracat 853 Milyon $’a; %25 olan TSK<br />

ihtiyaçlarının yurtiçinden kaşılanma oranı ise<br />

%52’ye yükselmiştir. Bununla beraber<br />

sektördeki istihdam ve Ar-Ge harcamaları gibi<br />

diğer faktörlerde de benzeri bir artış eğilimi<br />

gözlenmiştir. Bu rakamlara bakıldığında<br />

sektörde topyekun bir gelişme olduğunu<br />

söylemek mümkündür.<br />

Nasıl Gelişti?<br />

ATAK, İHA ve TANK Projelerinin devamında<br />

gelen birçok projede benzer yaklaşım<br />

uygulamaya konulurken, bu stratejiyi daha<br />

kalıcı hale getirmek ve sektörün tüm<br />

paydaşlarıyla yön birliğini temin etmek üzere<br />

2005 yılında 2007-2011 yıllarını kapsayacak<br />

“Stratejik Plan” hazırlık çalışmaları başlatılmış<br />

ve sonucunda 4 Stratejik Amaç etrafında<br />

şekillenen bir plan ortaya konmuştur:<br />

1. Tedarik Sürecinin Etkinleştirilmesi<br />

2. Özgün Çözüm Üreten Sanayi<br />

3. Uluslar Arası İşbirliğinin Geliştirilmesi<br />

4. Kurumsal Yapının Etkinleştirilmesi<br />

Söz konusu bu plan çerçevesinde ortaya konan<br />

Performans Programı, Yıllık Faaliyet Raporu,<br />

Uygulama Stratejileri ve Gerçekleşmeleri,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı,<br />

İhracat Stratejisi, Teknoloji Yönetim Stratejisi<br />

dokümanlarına ve yıl sonu gerçekleşmelerine<br />

bakıldığında ortaya konan hedeflere büyük<br />

oranda erişildiği görülmektedir.<br />

ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />

2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />

Stratejik Planın yerini alacak olan “2012-2016<br />

Stratejik Planı” çalışmaları iki yıllık bir hazırlık<br />

sürecinden sonra nihayetlenmiştir. Birinci<br />

planlama döneminden elde edilen tecrübeler,<br />

yurtiçi ve yurtdışı savunma sektöründeki<br />

gelişmeler, çok geniş bir paydaş kitlesi ile<br />

yapılan mülakatlar çerçevesinde olgunlaştırılan<br />

“2012-2016 Stratejik Planı” yine 4<br />

Stratejik Amaç etrafında şekillenmiştir.<br />

1. Sürdürülebilir & Rekabetçi Sanayi<br />

2. <strong>Savunma</strong> & Güvenlik Teknolojilerinde<br />

Yetkinlik<br />

3. Program Yönetiminde Olgunluk<br />

4. Değer Yaratan, Değer Gören Çalışanlar<br />

Yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşılacak<br />

olan yeni planda asıl kurgu “Sürdürülebilirlik”<br />

ve bunun en önemli iki unsuru olan “Sanayi<br />

Derinliği” ve “Teknolojik Yetkinlik” çerçevesinde<br />

yapılmıştır.<br />

Diğer önemli konu olan Program Yönetimi<br />

yaklaşımı da ayrıca ele alınmış olup, bugün<br />

gelinen noktadan 2020’li yıllara daha sağlıklı ve<br />

gelişerek gitmek için yapılması gerekenler ve<br />

uygulanması gereken politikalar ortaya<br />

konumuştur.<br />

Bugün Neredeyiz?<br />

2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci<br />

Stratejik Planda ortaya konan hedeflerin büyük<br />

ölçüde karşılanmasının yanında, 2004 yılından<br />

sonra projelendirilen birçok ihtiyaçta da<br />

önemli kilometre taşları geçilmiştir. <strong>Savunma</strong><br />

sektörünün ciro, istihdam, ihracat, Ar-Ge<br />

rakamlarındaki iyileşmeler ve Stratejik Plan<br />

PARS 8x8<br />

Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü<br />

hedefleri temelinde elde edilen başarıların<br />

görsel hale geldiği; diğer bir deyişle ete kemiğe<br />

büründüğü yer 10-13 Mayıs 2011 tarihlerinde<br />

İstanbul’da yapılan İDEF Fuarı olmuştur.<br />

Bugüne kadar kağıt üzerinde anlatılan ya da<br />

laboratuvar ortamlarında ortaya konabilen<br />

birçok projede, önemli süreçlerden geçildiği<br />

hatta yerli yabancı kullanıcılara teslimatlar<br />

yapıldığı görülmüştür:<br />

Kara Sistemlerinde; Mayına Karşı Korumalı<br />

Araç (Kirpi), Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü,<br />

6x6 ve 8x8 araçlar, ALTAY Tankı,<br />

Deniz Sistemlerinde; MİLGEM, Süratli<br />

Çıkarma Gemisi, Yeni Tip Karakol Botu, Sahil<br />

Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi, Sahil<br />

Güvenlik Botları,<br />

Hava Sistemlerinde; ANKA İnsansız Hava<br />

Aracı, Taktik İnsanız Hava Araçları, ATAK<br />

Helikopteri, C-130 Nakliye Uçağı Modernizasyonu,<br />

T-38 Uçakları Modernizasyonu,<br />

İnsansız Helikopterler, Hürkuş Eğitim Uçağı,<br />

Roket-Füze Sistemlerinde; UMTAS, OMTAS,<br />

CİRİT, HGK ve diğerleri,<br />

Elektronik ve Haberleşmede; Hedefleme<br />

Podları, Simülatörler, Tank ve Gemi Komuta<br />

Kontrol Sistemleri, Elektronik Harp Sistemleri,<br />

Radar Sistemleri ve diğer birçok alt<br />

sistemler,<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayinin ulaştığı noktayı<br />

göstermesi açısından son derece önemlidir.<br />

Diğer önemli nokta ise sadece bilinen büyük


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

15<br />

oyuncuların değil, yan sanayi ya da KOBİ olarak<br />

sınıflandırabileceğimiz birçok irili ufaklı<br />

firmanın da ortaya ana sistemleri destekleyen<br />

veya bütünleyen ürünler ortaya koyması<br />

olmuştur.<br />

2004-2010 yılları arasında savunma sanayimizdeki<br />

büyüme rakamları dünya ile karşılaştırıldığında,<br />

daha iyi bir performans sergilenmiştir.<br />

Bununla birlikte, bu büyüme kendi<br />

içinde analiz edildiğinde; TAI ve ASELSAN başta<br />

olmak üzere, Ana Yüklenici olarak nitelendirdiğimiz<br />

firmalardaki büyümenin ön plana<br />

çıktığını görmekteyiz. Birikmiş proje stokunun<br />

eritilmesi ve bunların yerli sanayiye aktarılması<br />

sürecinde, büyük firmalarımız üzerindeki proje<br />

yükünün ve dolayısıyla ciroların artması doğal<br />

bir sonuç olmuştur. Yukarıda bahsedilen<br />

projelere ve bu projelerde gelinen aşamalara<br />

bakıldığında, sanayimizin başarısından bahsetmek<br />

doğru olacaktır. Devlet tarafı olarak,<br />

projelerin planlanması ve bunların yurtiçinde<br />

yapılabilirliğine bakarak bazen de riskler<br />

alarak- irade ortaya koyulması elbette önemli<br />

olmakla birlikte, bu projelerin teknolojinin en<br />

uç noktalarında gereksinimler çerçevesinde<br />

sanayimiz tarafından hayata geçirilmiş olması<br />

yadsınamaz bir başarıdır. Yaşanılan bu süreçte,<br />

özellikle ana yüklenici firmalarımız bazen ilk<br />

defa tecrübe ettikleri projeleri, genç ve<br />

dinamik kadrolarla hayata geçirmeye çalışmışlar<br />

ve kendi içlerinde mühendislik süreçlerini<br />

olgunlaştırmışlardır. Kısaca bu dönemi,<br />

tedarik süreçlerinde yaşanan olgunlaşmanın<br />

yanı sıra sanayinin kendi içindeki süreçlerini,<br />

özellikle tasarım ve test süreçlerini, olgunlaştırması<br />

olarak nitelemek doğru bir tanımlama<br />

olabilir.<br />

Nasıl bir savunma sanayi istiyoruz?<br />

Bugün gelinen nokta itibarıyla, objektif<br />

veriler ve net çıktılar üzerinden bakıldığında<br />

sanayimizin doğru yolda olduğunu söylemek<br />

mümkündür. Tedarik süreç ve kurumlarında<br />

ihtiyaç duyulan yeniden yapılanmaya paralel<br />

olarak sanayide de bazı düzenlemeler yapılma<br />

ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte<br />

sanayimizin teknoloji üretebilme ve çok eksenli<br />

proje uygulama ve yönetme kapasitesi gün<br />

geçtikçe gelişmektedir. 2004 yılından bugüne<br />

kadar geçen dönemde firmalarımız kendi<br />

içlerindeki mühendislik, tasarım ile test<br />

süreçlerinin olgunlaştırılma çalışmaları ve<br />

teknolojik zorluklarla uğraşmak zorunda<br />

kalmışlardır. Bununla birlikte sanayileşmenin<br />

en önemli unsuru olan sanayi derinliği<br />

noktasında istenilen seviyeye gelinememiştir.<br />

Yukarıda izah edildiği gibi teknolojik zorluklar<br />

ve süreçlerin olgunlaştırılması için ortaya<br />

konan gayretler ve projelerin zorlayıcı takvimleri<br />

nedeniyle sanayi derinliği noktasında<br />

istenilen seviyeye gelinememesini belki de<br />

normal karşılamak gereklidir. Açıkca ifade<br />

etmek gerekirse bu dönemde, 2009 yılında<br />

uygulanmaya başlanan %20 KOBİ iş payı zorunluluğu<br />

düzenlemesi dışında ortaya bu kadar net<br />

politika konmamıştı. TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden<br />

karşılanma oranının 2010 yılında<br />

ulaşılması hedeflenen %50’nin de üzerine<br />

çıkması elbette çok önemli bir başarı. Bugünkü<br />

savunma sanayii sektör resmine bakıldığında,<br />

dünyanın en büyük 100 savunma şirketi içinde<br />

2 firması olan, dünyaya sistem ihracatı yapan<br />

ve yapılanması devam eden ancak 2. ve 3.<br />

katmanlarda firmaları istenilen düzeyde henüz<br />

oluşmamış bir tablo görmekteyiz.<br />

Bundan sonrasında görmek istediğimiz sanayi<br />

resmi, ölçek olarak en az 5-6 firması ilk 100<br />

şirket içinde olan ve en önemlisi sanayi derinliği<br />

noktasında ana yüklenicilere entegre olmuş 2.<br />

3. seviye firmaları ve KOBİ’leri olan bir sanayi.<br />

Bundan sonrası…<br />

Hedeflenen çıktıların gözle görülür bir hal aldığı<br />

geride bıraktığımız 2004-2010 döneminin<br />

devamına, yani bu sürecin ikinci aşamasına<br />

2011-2015 yılları olarak bakabiliriz. Bu yeni<br />

dönemin gündemini halihazırda teslimatları<br />

yapılmış sistemlerin desteklenme çalışmaları,<br />

paralelinde diğer ana projelerin testlerinin<br />

tamamlanması ve teslimatları işgal edecektir.<br />

Diğer taraftan sanayimize büyük ölçüde<br />

istihdam ve ciro getirecek olan Genel Maksat<br />

Helikopteri, ATAK Helikopteri, Müşterek<br />

Taarruz Uçağı, Milgem ve İHA Projelerinde<br />

üretim faaliyetlerinin yoğunlaşmaya başlaması<br />

beklenmektedir.<br />

TURNA G004<br />

ANKA (İnsansız Hava Aracı)<br />

Müsteşarlık olarak bundan sonraki dönemin<br />

en önemli unsuru elbette projelerin başarıyla<br />

hayata geçmesi olacaktır; ancak sanayi<br />

derinliği ve teknolojik derinlik yaratılmasını da<br />

bunun kadar önemli belki de daha önemli<br />

görmekteyiz. Mevcut duruma baktığımızda<br />

bazı projelerde sonuçların alındığı ve bundan<br />

sonrasında da hala ciddi zorluklar olmasına<br />

rağmen diğer projelerde de başarıya ulaşılacağı<br />

ve bu sistemlerin TSK ile dost ve müttefik<br />

ülke envanterlerinde hizmet vereceği görülmektedir.<br />

Bundan sonraki süreçte başarının ölçütü tesis<br />

edilen altyapının sürdürülebilmesi olacaktır.<br />

Sürdürülebilirlik savunma sanayiinde bundan<br />

sonraki süreçte en önemli konu başlığı olacak<br />

ve bu alanda yapılması gerekenler etraflıca<br />

tartışılarak politikalar üretilmeye ve uygulanmaya<br />

çalışılacaktır. Burada sürdürülebilirlik<br />

konusunu açmadan önce gelinen durumu “geri<br />

dönüşü olmayan yol…” olarak tarif etmek<br />

doğru olur diye değerlendiriyorum.<br />

Bundan sonra görmek<br />

istediğimiz sanayi resmi, ölçek<br />

olarak en az 5-6 firması ilk<br />

100 şirket içinde olan ve en<br />

önemlisi sanayi derinliği<br />

noktasında ana yüklenicilere<br />

entegre olmuş 2. 3. seviye<br />

firmaları ve KOBİ’leri olan<br />

bir sanayi.<br />

Şu anda Müsteşarlığımızın yaklaşık 270 proje<br />

ve 25 Milyar dolarlık bir proje portföyü var ve<br />

halen çalışmaları devam eden projelere<br />

baktığımızda bu rakamın kısa sürede 50 Milyar<br />

Dolara yükseleceği ve bunların içinde yurtiçi<br />

çözümlerin ağırlığının artacağı öngörülmektedir.<br />

Şu anda çalışmaları devam eden Muharip<br />

Uçak, Hafif Sınıf Helikopter, TF- 2000 Fırkateyn,<br />

Uydu ve diğer birçok projeyle bakıldığında<br />

2020 yılına giden yolda artık geri dönülemez bir<br />

noktada olduğumuz değerlendirilmektedir.<br />

Bundan sonraki süreci planlarken her detayın<br />

derinlemesine çalışılması ve sürdürülebilirlik<br />

unsurunun gereklerinin yapısal unsurlarla<br />

birlikte, bütün yönleriyle, hayata geçirilmesi<br />

gerekmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Sürdürülebilirlik…<br />

1. Sanayide Derinlik<br />

Sanayi derinliği sürdürülebilirlik açısından en<br />

önemli unsurlardan belki de birincisidir.<br />

Bugünkü savunma sanayinin yapısına bakıldığında<br />

genel anlamda bir gelişme olduğu yan<br />

sanayi ve KOBİ’lerin savunma sanayiine olan<br />

ilgisinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Bu<br />

kapsamda kümelenme çalışmalarının hızlandığı<br />

Ankara’da başlayan bu faaliyetlerin İzmir<br />

ve Eskişehir başta olmak üzere yapısallaşarak<br />

devam ettiği görülmektedir. 2004 yılından<br />

bugüne kadar gelen dönemde sanayi derinliği<br />

noktasında samimi gayretler olmasına rağmen<br />

istenilen düzeye gelinemediğini; Müsteşarlığımızın<br />

bu husustaki en önemli uygulamayı<br />

2009 yılında hayata geçirdiğini ifade etmiştik.<br />

Devamındaki en önemli gelişme 2011 Nisan ayı<br />

içinde güncellenerek yayımlanan “Sanayi<br />

Katılımı ve Offset (SK/O) Yönergesi”nde yapılan<br />

önemli değişiklikler olmuştur.<br />

SK/O tabanı %50’den %70’e, yan sanayi ve KOBİ<br />

payı da asgari %30’a yükseltilmiş ve ciddi cezai<br />

müeyyideler getirilmiştir. Elbette buradaki<br />

beklenti sanayileşmede derinliğin sağlanabilmesidir.<br />

Bu sürecin çok zorlu olacağı ve<br />

özellikle ana yüklenici firmalarımızda her<br />

seviyede bir kültürel değişimin olması gerektiği<br />

bir gerçektir. Burada önemli nokta, ana<br />

yüklenicilerde tasarım ve üretim süreçlerinin<br />

yönetimindeki etkinliğin artırılması ve bunun<br />

diğer alt yüklenicileri yönetecek yetkinliğe<br />

getirilmesi ve en önemlisi de bunun ana<br />

firmalarımız için sağlıklı büyümenin bir gereği<br />

olduğunun anlaşılmasıdır. Yan sanayi ve<br />

KOBİ’lerimiz için de en öncelikle bilinmesi<br />

gereken; savunma sanayiinin çok özel bir alan<br />

olduğu ve burada kalıcı olmanın kaliteli ve<br />

rekabetçi olmaktan geçtiğidir.<br />

Ana yüklenici firmalarımız ve yan sanayinin<br />

birbirlerine karşı yaşadıkları güncel sorunları<br />

çözecek sihirli formül ise “Stratejik İşbirlikleri”dir.<br />

Neyi, ne zaman, nasıl, kaça istediğini<br />

bilen bir ana yüklenici ve bütün bunlara<br />

yerinde çözümler üreten, önündeki en az 2-3<br />

yılını görebilen bir yan sanayi bu sanayileşme<br />

sürecinin en önemli anahtarı olacaktır. Ayrıca<br />

sanayileşme noktasında, kalifikasyonun finansal<br />

unsurlar ile desteklenmesi de önümüzdeki<br />

dönemin önemli bir konusu olacaktır. Bununla<br />

birlikte Mülkiyet Hakları, yan sanayi ile<br />

yapılacak sözleşmelerde orantısal yansımalar<br />

olması, ödemeler gibi esası ve devamlılığı<br />

doğrudan etkileyen konularda da yeni<br />

uygulamaların ortaya konması gerekecektir.<br />

2. Teknolojik Yetkinlik<br />

Sürdürülebilirliğin diğer önemli unsurlarından<br />

birisi de “Teknolojik Yetkinlik” yani teknolojiye<br />

sahip olmak ve elbette teknoloji süreçlerini<br />

yönetebilmektir. Bugün gelinen noktada<br />

ortaya konan ana sistemleri destekleyen alt<br />

sistemler ve hatta komponent tasarımlarında<br />

malzeme ve fizik seviyesinde araştırma ve<br />

geliştirmeler, sanayimiz, araştırma kurumları<br />

ve üniversitelerimiz tarafından uygulanmaktadır.<br />

Burada elbette en önemli husus savunma<br />

sanayi özelinde başlatılan ve yürütülen<br />

projelerde ihtiyaç duyulan insan ve teçhizat<br />

altyapısının ülke genelinde hazır olması ve<br />

planlanmasıdır. Bu itibarla sadece savunma<br />

odaklı kaynaklar ile bu süreçleri planlamak ve<br />

uygulamak son derece zordur. İhtiyaç duyulan<br />

bu unsurlar göz önüne alındığında ülke<br />

dinamiklerinin bütün unsurlarıyla harekete<br />

geçirilmesi gerekmektedir. İhracat ve sanayi<br />

derinliğinin en önemli unsuru olan derinlemesine<br />

teknolojik yetkinlik noktasında son dönemde<br />

ortak anlayışların oluşmaya başlaması<br />

önemlidir. Buradaki en önemli konu özellikle<br />

TÜBİTAK Enstitüleri, üniversitelerimiz ve<br />

sanayimiz arasındaki rol paylaşımının sağlıklı<br />

bir zemine oturtulması ve ürün-teknoloji<br />

eksenindeki sorumlulukların ve işlerin sağlıklı<br />

paylaşılması olacaktır. Bugüne kadarki süreçte<br />

bu ilişkiler açısından başarılı ve başarısız<br />

örneklerin varlığı sayesinde, bundan sonrasında<br />

nasıl bir yol izlenmesi gerektiği noktasında<br />

bir düzlem ortaya çıkmış gibi görünmektedir.<br />

Bununla birlikte bu oyuncuların kendi iç<br />

kültürel dönüşümlerini sağlıklı bir şekilde<br />

tamamlaması ve bundan sonraki sürece daha<br />

sağlıklı katkı yapmaları gerekmektedir.<br />

3 .Tedarikte Yeniden Yapılanma<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii tek müşterisi olan bir sektör<br />

olması nedeniyle kendine özgü kuralları olan ve<br />

olması gereken bir sistemdir. Bu kurallar doğru<br />

bir şekilde planlandığı ve uygulandığı takdirde<br />

tek müşterili olmak avantajlı bir durum olarak<br />

da ortaya çıkabilir ve çıkmaktadır. Bu noktadan<br />

bakıldığında uygulamada bunun vücut<br />

bulduğu yer tedarik süreçleridir. Tedarik<br />

süreçleri en geniş anlamıyla; ihtiyacın<br />

belirlenmesi, bütçelenmesi, ihale, projenin<br />

yürütülmesi, envantere alınması ve lojistik<br />

destek olarak sınıflandırılabilir. Bu itibarla,<br />

süreçlerin sağlıklı ve tek elden yönetilmesi son<br />

derece önem arz etmektedir. Mevcut<br />

sistemimizde hala iyileştirilmesi ve yapısal<br />

olarak düzeltilmesi gereken hususların olduğu<br />

bir gerçektir. <strong>Savunma</strong> sanayimizin her<br />

anlamda lig atlamaya çalıştığı günümüzde bu<br />

yapısal dönüşümlerin hayata geçirilmesindeki<br />

UMTAS<br />

????????<br />

OMTAS<br />

gecikmelerin, bugün ya da yarın sistem<br />

üzerinde ciddi etkiler yaratacağı; mevcut<br />

risklerin ileride vücut bulmasına neden<br />

olabileceği aşikardır.<br />

Bu noktadan bakıldığında teknoloji yönetimi ve<br />

Ar-Ge planlamaları da dahil, ihtiyaç belirleme<br />

ve proje yönetiminde ortak bir anlayışın, daha<br />

iç içe geçmiş süreçler zincirinde uygulanabileceği<br />

yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu<br />

ihtiyacın şekli ve tarifi aynı ligde oynamayı<br />

planladığımız ülkelerin uygulamalarının analizi<br />

ve bizim kültürümüze adaptasyonu ile ortaya<br />

çıkarılabilir.<br />

4. İhracat<br />

“<strong>Savunma</strong> sanayii neden önemlidir?” sorusuna<br />

cevap ararken ortaya koyduğumuz gibi etkin ve<br />

güçlü bir savunma sanayii önemli bir dış<br />

politika unsurudur. Dost ve müttefik ülkeler ile<br />

ilişkilerin sürdürülmesi, şekillenmesi ve<br />

karşılıklı bağımlılık yaratılmasında savunma<br />

sanayii her dönemde önemini korumuştur.<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatında elbette en önemli unsur<br />

aktif dış politika uygulanması, ülke adının


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

17<br />

marka olması ve işin özünde satacak bir<br />

ürününüz olmasıdır. Son döneme bakıldığında,<br />

bahse konu tüm unsurların gelişmeye<br />

başlamasına paralel olarak sistem ihracatında<br />

da artış görülmeye başlanmış; hatta test<br />

aşamasında olan sistemlere dahi ciddi talepler<br />

gelmeye başlamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatının ekonomik olarak pazarı<br />

büyütmesi ve firmalar açısından bir yaşam<br />

döngüsü yaratması kritik olmakla birlikte, ihraç<br />

edilen sistemlerin desteklenebilmesi ve<br />

sürdürülebilmesi açısından da teknolojik<br />

yetkinliğin belirli bir noktaya gelmesi son<br />

derece önemlidir. Sanayi derinliği ve teknolojik<br />

yetkinlik sayesinde ihraç edilen sistemlerde<br />

yaşanabilecek sorunlar minimize edilebilecek<br />

ve böylece daha sonra yapılacak ihracatların da<br />

önü kesilmemiş olacaktır.<br />

Bu açılardan değerlendirildiğinde ülke dış<br />

politikası ile uyumlu bir ihracat stratejisi<br />

izlenmesi ve teknolojik yetkinlik çerçevesinde<br />

derinleşmiş bir sanayi ile desteklenmesi de<br />

başarı için olmazsa olmaz bir unsurdur. İhracat<br />

stratejisi içinde en önemli nokta diğer<br />

konularda da olduğu gibi bunların tek elden<br />

planlanması ve yönetilmesidir.<br />

5. Lojistik Destek<br />

2004 yılından beri uygulanmakta olan<br />

sanayileşme stratejisi kapsamında tedarik<br />

sisteminde ağırlığı ve miktarı artmakta olan<br />

yurtiçi geliştirme projelerinde en önemli<br />

unsurlardan birisi sistemlerin desteklenebilir<br />

olmasıdır. Talep edilen maliyet, takvim ve<br />

teknik isterler çerçevesinde hayata geçirilen<br />

projelerde en hayati konulardan birisi de<br />

“Tedarik Lojistiği” yaklaşımını esas alarak<br />

tasarımdan başlayan ömür döngüsü içinde<br />

maliyet etkin bir desteklenebilirlik yaratmaktır.<br />

Buradaki amaç, hem sistemlerin TSK tarafından<br />

maliyet etkin şekilde kullanılmasının<br />

sağlanması, hem de lojistik destek noktasında<br />

sanayimiz için bir ekonomik hacim yaratılmasıdır.<br />

Etkin bir lojistik destek altyapısının temeli<br />

yine teknolojik yetkinliğe sahip, derinlikli bir<br />

savunma sanayiidir. Ana sistemler bazında ne<br />

kadar derinlemesine bir ürün gamı oluşturulur<br />

ise o kadar lojistik destek hacmi yaratılacağı ve<br />

lojistik destek sürecinde dışa bağımlılığın o<br />

derecede azaltılacağı da bir gerçektir.<br />

Son söz...<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı noktaya<br />

baktığımızda gerçek bir başarıdan söz etmenin<br />

mümkün olduğunu söylemiştik. Bu başarı<br />

denkleminin en önemli unsurları, sanayisine<br />

güvenen bir Silahlı Kuvvetlerin, gerekli iradeyi<br />

gösteren bir tedarik kurumunun ve bu güveni<br />

boşa çıkarmayan ve sonuçlar üretmeye<br />

başlayan, hatta bazı konularda üretmiş olan bir<br />

savunma sanayimizin varlığıdır. Bu gelişmeler<br />

hepimizi gururlandırmakta ve geleceğe<br />

güvenle bakmamıza neden olmaktadır. Bugün<br />

itibarıyla gerçekten geri dönülemez bir<br />

noktadayız ve köprüden önceki son çıkış<br />

arkada kaldı. 2020’li yıllara ve ötesine etkileri<br />

gidecek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana<br />

omurgasını oluşturacak birçok projede<br />

süreçler çok yoğun bir şekilde işliyor. Bundan<br />

sonra yapılması gereken sanayi ve tedarik<br />

süreçlerinde yapısal dönüşümlerin ortak akıl<br />

ve mutabakatla hızlı bir şekilde hayata<br />

geçirilmesi ve böylece önümüzdeki döneme<br />

daha da güvenle bakabilmemizdir.<br />

Sedat İ. GÜLDOĞAN<br />

Sanayileşme Daire Başkanı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Sedat GÜLDOĞAN 1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında yılında İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun oldu, aynı yıl <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığında göreve başladı ve burada askerlik görevini de tamamladı. Bugüne kadar,<br />

“Müşterek Taarruz Uçağı (JSF)”, “CASA Hafif Nakliye Uçağı”, “AWACS” gibi silahlı kuvvetlerin<br />

ağırlıklı havacılık projelerinde görev aldı. Ayrıca 1995-96 yılları arasında CASA Hafif Nakliye<br />

Uçağı Projesi kapsamında Proje Kontrol Ofisi Müdürü olarak İspanya’da görev yaptı.<br />

8. Beş yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında ‘Havacılık <strong>Sanayii</strong>’ ile ilgili alt komisyon başkanı ve<br />

TÜBİTAK Vizyon 2023 çalışmasında ‘Havacılık, <strong>Savunma</strong> ve Uzay Panelinde’ panel üyesi olarak<br />

görev aldı. Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government “Senior Executive Fellows”<br />

Üst Yöneticiler Programını Mart 2007 yılında tamamladı. 2009 yılında Mili Güvenlik<br />

Akademisini tamamlandı.<br />

2005-2011 yılları arasında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı<br />

görevinde bulundu, halen Sanayileşme Daire Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Aynı<br />

zamanda TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> AŞ) Yönetim Kurulu üyesidir.<br />

Evli ve bir çocuğu vardır. İngilizce bilmektedir.


<strong>Savunma</strong> Yan <strong>Sanayii</strong>nin Gelişiminde<br />

Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi<br />

OSSA<br />

Küçük Sanayi Sitesinden Bir KOBİ Kentine;<br />

Küçük Girişimlerden Uluslararası Örnek Bir<br />

Modele Doğru: OSTİM<br />

Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM),<br />

ülkemizin başkenti Ankara’da çoğunluğu<br />

imalâtçı olan işletmelerin bulunduğu bir<br />

Organize Sanayi Bölgesi’dir.<br />

1967 yılında Ankara’nın gelişmekte olan<br />

sanayileşmesi içinde yeni bir açılım sağlamak<br />

üzere, sanayicilik ve kooperatifçilik üzerine<br />

deneyimi olan Cevat Dündar ve bir grup idealist<br />

işadamı tarafından, şehir dışında beş milyon<br />

metrekarelik bir alanda kurularak, OSTİM<br />

Küçük Sanayi Sitesi adıyla faaliyete geçmiştir.<br />

OSTİM, Türkiye’nin diğer sanayi bölgelerinden<br />

farklı olarak tamamen ortaklarının gayretleri ve<br />

birikimi ile kurulmuştur. Kooperatifin üretken<br />

katkıları ile gelişen ve büyüyen OSTİM, 1997’de<br />

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca “Organize<br />

Sanayi Bölgesi” olarak tescil edilmiştir.<br />

Organize Sanayi Bölgesi kimliği ile OSTİM, alt ve<br />

üst yapıya yönelik çalışmalarını büyük ölçüde<br />

tamamlamış olup, “KOBİ’ler için cazibe merkezi<br />

olma ve ideal üretim iklimi oluşturma”<br />

yönünde çok sayıda birim ve organizasyona<br />

kavuşmuştur.<br />

Bölge, kamunun sanayi sektörlerine ve<br />

KOBİ’lere yönelik destekleyici birçok projesinde<br />

‘pilot uygulama’ alanı olarak tercih<br />

edilirken, gelişmekte olan ülkelere de bölgesel<br />

kalkınma modeli olarak önerilmektedir.<br />

5.000 İşletme 50.000 Çalışanı, Üretim<br />

Tecrübesi ve Geniş Makine Parkıyla Dev Bir<br />

Fabrİka<br />

OSTİM’de OSB üyesi olarak faaliyet gösteren<br />

5.000 firmanın yaklaşık olarak 2000’i imalatcı,<br />

2000’i ticaret, montaj, pazarlama ve 1000’i ise<br />

nakliye, lojistik, banka, finans, gıda gibi destek<br />

hizmetlerden oluşmaktadır.<br />

OSTİM’de yer alan, bölgenin uzmanlaştığı<br />

başlıca reel sektörler ;<br />

Makine ve Makine Ekipmanları<br />

Metal ve Metal İşleme<br />

Plastik ve Kauçuk<br />

Elektrik ve Elektronik<br />

İş ve İnşaat Makinaları<br />

İnşaat Makina ve Ekipmanları<br />

Medikal Teknolojiler<br />

Laboratuvar, Test, Analiz Cihazları<br />

Gıda ve Endüstriyel Mutfak<br />

Ambalaj, Kağıt, Baskı ve Kırtasiye<br />

Kent Mobilyaları ve Peyzaj<br />

Kimyasallar<br />

Teknik Malzeme Tezgâh ve Ekipman<br />

<br />

Tasarım, Mühendislik ve Taahhüt<br />

Hizmetleri<br />

olarak sayılabilir.<br />

OSTİM’li üreticiler, Ana sanayilere yönelik İş ve<br />

İnşaat Makineleri ve Malzemeleri, Makine ve<br />

Makine Parçaları, Plastik ve Kauçuk, Elektrik-<br />

Elektronik, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Araç<br />

Gereçleri ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> gibi imalat<br />

eksenli sektörlerde ise yan sanayi olarak<br />

oldukça iddialı bir yere sahiptir.<br />

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük<br />

özelliklerinden olan “üretimde esnekliği” geniş<br />

makine parkının avantajlarıyla birleştiren<br />

OSTİM’de, binlerce ürün üretilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

19<br />

OSTİM sahip olduğu zengin üretim yeteneği<br />

ile çevresindeki diğer sanayicilerin üretim<br />

süreçlerini de desteklemektedir.<br />

Kamu ve özel sektörde yer alan ana sanayilerle<br />

yaklaşık 40 yıldan bu yana süren tedarikçi<br />

ilişkisi OSTİM’li işletmelerin mühendislik ve<br />

üretim yeteneğinin gelişiminde önemli bir rol<br />

oynamış, Ar-Ge, kalite standardı, tasarım<br />

alanlarında algı ve kabiliyetlerinde ilerleme<br />

kaydetmelerini sağlamıştır.<br />

Kaliteli üretim ve kurumsallaşmaya yönelik<br />

tüm destek birimlerine sahip olan OSTİM,<br />

çağdaş üretim teknolojisini yakalamış dev bir<br />

fabrikadır. Bu fabrika küçük ve orta ölçekli<br />

işletmelerin evrensel bir laboratuvarı niteliğini<br />

taşırken, Türkiye’nin en önemli istihdam<br />

alanlarından biri olmayı da başarmıştır.<br />

Elektrik -<br />

Elektronik<br />

Sektörü<br />

Talaşlı İmalat<br />

(Metal ve<br />

Metal İşleme)<br />

Sektörü<br />

Tablo 1- Ostim Rekabet Analizi Sonuçları<br />

Plastik<br />

Sektörü<br />

Makine Teçhizat<br />

Sektörü<br />

İş Makinaları<br />

Sektörü<br />

SAVUNMA SANAYİİ<br />

OSTİM, üyelerinin rekabetçi yapılarını güçlendirerek<br />

destek birimlerinin avantajını da sunmaktadır.<br />

Bu bölgesel avantajlar işletmelerin<br />

üretim, tanıtım, ihracat, teknolojik yenilik, bilgi<br />

ve bilişim ile kurumsallaşma, finansman gibi<br />

alanlardaki niteliklerini yükseltmektedir.<br />

Bu modelin başarısı için sanayici ve işadamları<br />

ile sivil toplum örgütlerinin de iştirak ettiği Ar-<br />

Ge, yatırım ve inşaat, tanıtım, dış ticaret, danışmanlık<br />

ve yayıncılık alanlarında oluşturulmuş<br />

kurumlar ve sistemler KOBİ’lere hem güncel,<br />

hem de kalıcı çözümler üretmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayisinde KOBİ’lerin Payı ve<br />

Gücü Artıyor:<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />

Kurulduğu günden bu yana bölgede faaliyet<br />

gösteren önemli sayıdaki işletmenin savunma<br />

yan sanayi alanında ürün ve hizmet verdiği<br />

her ne kadar biliniyorsa da OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık Kümelenmesi’nin kavramsal ve<br />

hacimsel olarak görünür ve bilinir hale getirilmesi<br />

OSTİM yönetimi tarafından başlatılan<br />

bölgesel ve sektörel kalkınma planlaması<br />

çalışmalarıyla gerçekleştirilmiştir. Bölgenin<br />

rekabetçiliğinin ve gelecekte var olabileceği<br />

sektörlerin belirlenmesi amacıyla ve Ulusal<br />

Rekabet Araştırmaları Kurumu işbirliği ile<br />

yapılan “OSTİM’de Faaliyet Gösteren Sektörlerin<br />

Uluslararası Rekabet Düzeylerinin<br />

Araştırılması” (Tablo 1) ve “OSTİM <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi Analizi” (Tablo 2)<br />

çalışmaları OSTİM’de var olan savunma<br />

sanayisinin hacmini, ana oyuncularını ve<br />

ilişki ağlarını ve OSTİM'in bu sektörde yer<br />

aldığı değer zincirini, rekabetçiliğini ortaya<br />

koymuştur.<br />

Tablo 2-Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Kümelenmesi Analizi<br />

OSSA<br />

Müşteriler<br />

Tablo 3- Ostim <strong>Savunma</strong> Yan Sanayi Üretiminin<br />

Sektör Genelinde Konumu<br />

Milli<br />

Tedarik<br />

Otoritesi<br />

Kümelenme analiziyle ortaya çıkan işbirliği ve<br />

etkileşim ağı haritası bölgemizde savunma<br />

sektöründe rol oynayan ana oyuncu ve firmalar<br />

hakkında oldukça önemli bilgi ve fikir sunmuştur.<br />

Özellikle <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın<br />

stratejik planında “<strong>Savunma</strong> Sanayisinde<br />

yerli üretimin ve KOBİ’lerin payının<br />

arttırılması, yerli üretimin yeteneklerinin<br />

arttırılması ve işbirliğine yönelik politikaların<br />

geliştirilmesine” yönelik politika ve hedeflerin<br />

yer alması OSTİM’li savunma yan sanayi<br />

işletmelerinin geleceğine ve rekabetçiliğine<br />

yönelik önemli bir vizyon oluşturmuştur.<br />

Tüm çalışmaların dayanağı ve ışığında stratejik<br />

olarak OSTİM’in geleceğinin şekillenmesinde<br />

önemli bir rolü olduğuna karar verilen<br />

savunma yan sanayi sektörünün geliştirilmesi<br />

için kümelenme modeli esas alınmış ve<br />

çalışmalara başlanmıştır.<br />

2007 Temmuz ayından itibaren başlatılan saha<br />

ve bilgilendirme çalışmalarının ardından<br />

farkındalık ve arama toplantıları gerçekleştirilmiş,<br />

tespit edilen noktalar işletmelerle<br />

paylaşılarak farkındalık ve ortak dil oluşturul-


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

muştur. Fikir paylaşımlarında savunma sanayi<br />

sektöründe ortaklaşa rekabetle yakalanabilecek<br />

iş potansiyelleri ve biraraya gelindiğinde<br />

gerçekleştirilebilecek yeni işalanlarının varlığı<br />

işletmelerce de teyit edilmiş ve özellikle<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımızın stratejik<br />

plan ve hedefleri kendileriyle paylaşıldığında iş<br />

ve güç birliği yapılması gerekliliğine olan inanç<br />

artarak çalışmaları hızlandırmıştır. 2008 yılı<br />

itibarıyla yapılanmasını büyük ölçüde tamamlayarak<br />

çerçeve, hedef ve iş planını oluşturan<br />

OSSA hedefini; “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Sektörlerinin<br />

ihtiyaçlarının karşılanmasında yerli<br />

üretimin payını artırmak ve küme üyesi<br />

KOBİ’leri uluslararası pazarda rekabet edebilir<br />

hale getirmek.” şeklinde tanımlamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın gerek oluşturduğu<br />

vizyon gerekse düşünsel ve fiili<br />

destekleriyle kısa zamanda yapılanan OSSA<br />

çalışma ve gelişimini SASAD, KOSGEB, Ostim<br />

Organize Sanayi Bölgesi, Ankara Sanayi Odası,<br />

ODTÜ Teknokent, ODAGEM ve TTGV ,ODEM’in<br />

yoğun katılım ve destekleriyle sürdürmektedir.<br />

İZLEME VE<br />

RAPORLAMA<br />

Küme Organizasyon Şeması<br />

OSSA Destekleyici Kurum ve Kuruluşlar<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesini<br />

oluşturan şirketlerin profilleri hakkında özet bir<br />

bilgi verecek olursak, şunları söyleyebiliriz:<br />

70 Küme üyesi KOBİ’de, toplam 1.435 çalışan<br />

istihdam ediliyor. Diğer bir deyişle, her bir<br />

firmada ortalama 20 kişi çalışıyor.<br />

<br />

<br />

KÜME KONSEYİ<br />

YÜRÜTME KURULU<br />

Ç.G. Ç.G. Ç.G. Ç.G.<br />

KÜME KOORDİNATÖRÜ<br />

KÜME GELİŞTİRME EKİBİ<br />

1435 çalışandan 409 tanesi üniversite<br />

mezunu ve 136 tanesi de iyi derecede<br />

yabancı dil bilmektedir. Kaliteli üretimin yanı<br />

sıra, çalışanların ortalama %30’u üniversite<br />

mezunu ve %10’unun iyi derecede İngilizce<br />

bilmesi, inovasyon ve uluslararası işbirliğindeki<br />

potansiyelin önemli bir belirtisidir.<br />

Küme üyesi olan firmalar, talaşlı imalat;<br />

plastik, kauçuk; boyama, kaplama; kompozit<br />

malzeme metal işleme, ısıl işlem; elektrik ve<br />

elektronik alanlarında uzmanlaşmışlardır.<br />

Diğer şirketler, sistem entegrasyonu, nihai<br />

ürün ve Ar-Ge alanlarında faaliyet göstermektedirler.<br />

Küme üyesi olan KOBİ’lerin, 26’sı<br />

ROKETSAN, 25’i TAI, 21’i MKE, 21’i FNSS ve<br />

32’si de ASELSAN onaylı alt üreticilerdir.<br />

Geride bırakmış olduğumuz yaklaşık 4 yılın<br />

sonunda kümelenme faaliyetleri öncelikle;<br />

OSTİM’li işletmeler arasında iletişim, fikir<br />

alışverişi, işbirliği ve iş hacmini artırmanın<br />

yanıra ürün geliştirme ve araştırma geliştirme<br />

İŞ PLANI<br />

faaliyetlerinde ortak projeler için de zemin<br />

oluşturmuştur.<br />

Belli bir hedef ve iş planı çerçevesinde bir arada<br />

temsil edilmenin verdiği güç, önemli ulusal<br />

ve uluslararası muhatapların ilgisini çekmiş;<br />

OSSA üyesi firmalar kümelenme faaliyetleri<br />

süresince -özellikle son iki yıldan bu yana-<br />

ASELSAN,TAI, FNSS, ROKETSAN, MKEK,<br />

FOKKER/REKKOR, ZEISS, BOMBARDIER,<br />

LOCKHEED MARTİN, BRONTO SKYLİFE gibi<br />

önemli ulusal ve uluslararası ana sanayi<br />

temsilcilerine ev sahipliği yaparak üretim<br />

yeteneklerini anlatmak ve muhtemel işbirliği<br />

potansiyellerini istişare etmek fırsatı yakalamışlardır.<br />

Bir araya geldiğimiz ana sanayi<br />

temsilcilerinin OSTİM'li işletmelerin üretim<br />

kabiliyetleri konusundaki olumlu görüş ve uzun<br />

vadeli işbirliklerine dair talepleri ise KOBİ’lerin<br />

savunma sanayiinde daha önemli rol<br />

oynayabileceklerine dair umut ve özgüvenimizi<br />

arttırmıştır.<br />

Ülkemiz ve dünyada savunma sektörünün<br />

kendine özgü kuralları ve değer zinciri<br />

konusunda oluşan farkındalık ve özellikle milli<br />

projeler konusunda edinilen bilgiler OSSA üyesi<br />

işletmelerin vizyonunu güçlendirmiş ve Ar-Ge<br />

tabanlı üretim ve entegrasyon konusundaki<br />

çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu çerçevede<br />

Offset fırsatlarının değerlendirilmesi, Milli<br />

Motor, Mayın Temizleme, Zeplin (Hava<br />

Gemisi), Tasarım Merkezi gibi somut projeler<br />

üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.<br />

Şüphesiz <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana<br />

sanayi temsilcileri ile bir araya gelerek fikir<br />

alışverişinde bulunmak getirdiği kolaylıklar ve<br />

fırsatların yanı sıra “savunma sanayii sektöründe<br />

yerli üretimin payını arttırmak” hedefimiz<br />

için katetmemiz gereken mesafe ve ev<br />

ödevlerimizi de ortaya çıkarmaktadır.<br />

Bölgemizde gerçekleştirdiğimiz kümelenme<br />

projeleriyle sektörün tarafları arasında iş ve<br />

güç birliğinin artması için önemli bir zemin<br />

hazırladığımızı ve kısa sürede olumlu sonuçlarını<br />

aldığımızı düşünmekle birlikte hedeflerimize<br />

giden yolda yüklü bir iş planı bizi<br />

beklemektedir. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz<br />

faaliyet ve görüşmeler sonucunda<br />

öncelikle “OSSA üyesi ve potansiyel savunma<br />

yan sanayi işletmelerimizin savunma ana<br />

sanayisi tarafından uzun vadeli tedarikçilik<br />

ilişkilerinde tercih edilen işletmeler haline<br />

gelebilmesi için kalite bilinç ve algılarının<br />

yükseltilerek yenilikçilik, tasarım, Ür-Ge, Ar-<br />

Ge ve entegre çalışma kabiliyetlerinin<br />

arttırılması” gerçekleştirmemiz gereken en<br />

temel çalışma olarak planlarımızın başında yer<br />

almaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak için<br />

oluşturduğumuz yol haritası ise;<br />

Bölgemiz imkanlarıyla gerçekleştirdiğimiz<br />

danışmanlık, eğitim ve projelendirme<br />

çalışmalarına hız verilmesi;<br />

Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması;<br />

Yenilikçilik transferleriyle ilgili her türlü<br />

yöntem ve arayüzün değerlendirilmesi;<br />

Ortak Ar-Ge, Ür-Ge, test-analiz, belgelendirme<br />

gibi ihtiyaçların karşılanması için<br />

çözümler ve projeler üretilmesi<br />

gibi başlıklardan oluşmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı ve ana sanayi<br />

temsilcileri ile yüzyüze gerçekleştirdiğimiz<br />

istişarelerden ortaya çıkan bir başka önemli<br />

konu ise gerek bölge yönetimi olarak bizlerin<br />

gerekse ana sanayi kurumlarının savunma yan<br />

sanayi ve potansiyel işletmeler hakkında<br />

özellikle uzun vadeli tedarikçilik ilişkileri ve milli<br />

projeler söz konusu olduğunda yeterinde veri


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

21<br />

Küme Firmaları<br />

ve bilgiye sahip olamadığı yönündedir.<br />

İşletmenin mevcut durumunun ötesinde<br />

özellikle geleceğine dair plan ve gelişim<br />

eğrisinin okunamaması ana sanayileri uzun<br />

vadeli kararlar için seçim yapmakta zorlamaktadır.<br />

Bu nedenle özellikle OSSA üyesi<br />

işletmeerimizin rekabetçilik endeksine göre<br />

değerlen-diren, işletmenin iyileştirmeye açık<br />

alanlarını tespit ederek yol haritası oluşturan<br />

bir Derinlemesine Analiz Uygulaması bizzat<br />

danışmanlar tarafından birebir görüşmelerle<br />

gerçekleştirilmiştir. Ankara Kalkınma Ajansı<br />

Desteğiyle OSTİM Vakfı ve ODEM işbirliği ile<br />

gerçekleştirdiğimiz bu çalışma sonuçlarını<br />

işbirliklerimiz çerçevesinde –İşletmelerimizin<br />

izin verdiği ölçüde- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı ve ana sanayilerle paylaşarak ana<br />

sanayi-yan sanayi ilişkilerinin sürdürülebilirliğine<br />

önemli katkılar sağlayacağımızı düşünmekteyiz.<br />

Ayrıca küme dışında yer alan<br />

işletmelerimize de uyguladığımız bu analiz<br />

çalışması sayesinde savunma sanayiine yeni<br />

savunma sanayii KOBİ’leri sağlamayı da<br />

hedeflemekteyiz.<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesinin<br />

kısa sürede büyük mesafeler katederek<br />

savunma sanayimizde bir başarı hikayesine<br />

dönüştüğü sadece bizlerin değil tüm kamuoyunun<br />

dile getirdiği bir gerçek. Bizlere önemli<br />

roller ve görevler üstendiğimiz bu yolda daha<br />

çok çalışmak ve bununla işletmelerimiz ve<br />

ülkemiz adına gurur duymak kalıyor.<br />

Dile getirmenin bir borç olduğu bir başka<br />

gerçek ise; yan sanayi olarak ne kadar elimizden<br />

geleni yapıyor olsak da son derece stratejik<br />

öneme ve kendine has işleyiş kuralları olan bu<br />

sektörde <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı gibi<br />

son derece uz görülü, kararlı ve destekleyici bir<br />

karar verici/politika belirleyicinin varlığı<br />

olmadan bu kadar hızlı ve nitelikli bir mesafe<br />

kat edilemeyeceğidir. Bu vesileyle OSSA Kümelenmesi<br />

çalışmalarına gösterdiği sahiplenme<br />

ve küme üyesi işletmelerimize verdiği destekten<br />

ötürü <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığımıza<br />

bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />

Orhan AYDIN<br />

OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı<br />

1952 , Kızılcahamam, Makine Mühendisi<br />

Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Dairesindeki<br />

görevlerinden sonra çalışma hayatına girişimci olarak özel sektörde devam etmiştir.<br />

1992 yılında Ostim Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilerek<br />

halen Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Ostim Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşuna<br />

öncülük etmiştir. Ostim OSB’nin misyonu ve üreticilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak KOBİ’lere<br />

çeşitli hizmetler veren; Ostim Vakfı, Ostim Endüstriyel Yatırımlar ve İşletme A.Ş., Ostim<br />

Sektörel Dış Ticaret A.Ş., Ostim Radyo Televizyon, Ostimspor, Omedya, ODAGEM,ODEM,<br />

ODTÜ-OSTİM Teknokent gibi -bir sanayi bölgesi için ilkleri oluşturan- kurum ve kuruluşların<br />

oluşturulmasında liderlik ve yöneticilik yapan Aydın, özellikle, son yıllarda OSTİM’de 4 sektörde<br />

geliştirilen örnek kümelenme çalışmalarıyla ülkemiz sanayisine iyi uygulama örneği olarak<br />

önemli katkılar sağlamıştır.


Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte<br />

Ömür Devri Yönetimi<br />

Yaklaşımı<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik günümüz<br />

ekonomik sistemi içindeki en büyük sorun<br />

alanlarından birisini teşkil etmektedir. Özellikle<br />

teknolojik yeniliklere sahip veya öncekine göre<br />

farklılaştırılmış ürünlerin hızla tüketicilerle<br />

buluşması sonucu yaşanan yoğun rekabet<br />

ortamı şirketlerin orta ve uzun vadede varlığını<br />

tehdit eder duruma gelmiştir. Bu durumdan en<br />

çok etkilenenler ise hiç kuşkusuz gelişmekte<br />

olan ülkelerde milli kaynaklarla faaliyet<br />

gösteren ve ürünlerini ulusal ya da bölgesel bir<br />

pazara satmakta olan sanayi kuruluşlarıdır.<br />

Aslında küresel ekonomik sistemin sonuçlarından<br />

biri olan sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />

sorunu, firmalar açısından yine bu ekonomik<br />

sistem içinde çözülmesi gereken bir sorundur.<br />

Ancak sadece firmaların mikro ekonomik<br />

düzeydeki gayretleri ile küresel yapının<br />

getirdiği bir sorunun çözülmesi de beklenemez.<br />

Dolayısıyla, çözüm devletin makro<br />

ekonomik politikaları ile firmaların orta ve<br />

uzun vadedeki stratejilerinin ve hedeflerinin<br />

uyumuna bağlıdır. Bu uyum, ancak devlet ve<br />

özel sektörün açık şekilde belirlenmiş milli<br />

politikalar ve hedefler doğrultusunda birlikte<br />

ve işbirliği içinde çalışması ile mümkün olabilir.<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />

genel olarak bakıldığında firmalar açısından<br />

geliştirilmesi gereken alanlar; teknoloji<br />

üretimi, yenilikçilik, ürün çeşitlendirme,<br />

verimlilik, pazar araştırması ve ihtiyaç tespiti,<br />

hızlı dağıtım kanalları, işbirlikleri, iş ortaklıkları<br />

ve birleşmeler, yan sanayi kullanımı, yeni yurt<br />

içi ve yurt dışı pazarlara yönelme, tanınma ve<br />

ilişkiler tesis etme, yüksek kalite standartları,<br />

markalaşma, satış sonrası hizmetler, etkin bir<br />

tedarik zinciri kurulması ve yönetimi şeklinde<br />

sıralanabilir.<br />

Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna<br />

savunma sanayii özelinde baktığımız zaman,<br />

sürdürülebilirlik konusunda asıl öne çıkan sorunun<br />

“savunmada sürdürülebilirlik” olduğunu<br />

görmekteyiz. <strong>Savunma</strong> sanayii, özel ya da kamuya<br />

ait tüm işletmeleri ile savunmada sürdürülebilirliğin<br />

temel unsurlarından biridir.<br />

Ülkemiz bu gerçeği bizzat kendi tarihi içinde<br />

yaşayarak görmüştür.<br />

Türkiye, savunmada dışa bağımlılığın yol açtığı<br />

sıkıntıları, I. Dünya savaşı ve müteakiben<br />

kurtuluş savaşı yıllarında yakından tanımıştır.<br />

Bu sebeple, cumhuriyetin ilk yıllarından<br />

itibaren savunma sanayii, milli sanayileşme<br />

politikası içinde önemli ve özel bir yere sahip<br />

olmuştur. Askeri fabrikaların kurulması, özel<br />

bir kaç firmanın savunma sanayii alanında<br />

faaliyete geçmesi, tersanelere özel bir önem<br />

verilmesi ve gerek özel sektör gerekse de<br />

devlet eliyle uçak fabrikalarının kurulması bu<br />

dönemin en önemli girişimleridir. Ancak, zor<br />

şartlar altında yapılan yatırımlar ve kazanılan<br />

kabiliyetler II. Dünya Savaşı sonrasında<br />

yaşanan gelişmeler sonucunda büyük ölçüde<br />

kaybedilmiştir. Kısa bir süre sonra, dışa<br />

bağımlığın getirdiği sıkıntılar bu kez de 1963 ve<br />

1967 Kıbrıs bunalımları ve 1974 Kıbrıs Barış<br />

Harekatı sırasında kendini göstermiştir(1).<br />

Yaşanan bu sıkıntılardan sonra, dışa bağımlılığın<br />

en az seviyeye indirilebilmesi ve<br />

yatırımlar için ihtiyaç duyulan milli kaynağın<br />

yaratılabilmesi amacıyla 1965 yılında Türk<br />

Donanma Cemiyeti (daha sonra 1972’de Türk<br />

Donanma Vakfı ve 1981 yılında da Türk Deniz<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı haline gelmiştir),<br />

1970 yılında Türk Hava Kuvvetlerini<br />

Güçlendirme Vakfı ve 1974 yılında da Türk Kara<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurulmuştur.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 23<br />

Son olarak, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini<br />

Güçlendirme Vakıflarının birleştirilmesiyle,<br />

1987 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />

Vakfı (TSKGV) kurulmuştur(2). Vakıf<br />

kuruluş kanununda da yer aldığı üzere, ülkemiz<br />

açısından öncelik “milli harp sanayimizin<br />

geliştirilmesi ve yeni harp sanayi dallarının<br />

kurulması” olarak belirlenmiştir(3).<br />

Söz konusu Güçlendirme Vakıfları tarafından<br />

ASELSAN A.Ş. (1975), ASPİLSAN A.Ş. (1981),<br />

HAVELSAN A.Ş. (1982), TAI A.Ş. (1984) ve<br />

ROKETSAN A.Ş. (1988) kurularak, savunma<br />

ihtiyaçlarımızın yurt dışı hazır alım yerine, yurt<br />

içi üretim modeline dönük olarak milli şirketler<br />

tarafından karşılanması yönünde önemli<br />

adımlar atılmıştır(4).<br />

1980’lerin başından itibaren, milli bir savunma<br />

sanayii alt yapısının tesisine ilişkin politikaların<br />

tespiti ve bu politikaları uygulama yetki ve<br />

sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulmasına<br />

ağırlık verilmiştir. Bu amaca uygun<br />

olarak 1985 yılında 3238 sayılı kanun ile<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (o günkü adı ile<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Geliştirme ve Destekleme<br />

İdaresi Başkanlığı) kurulmuştur. Kanunun<br />

amacı, “modern bir savunma sanayiinin<br />

geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />

modernizasyonunun sağlanması”dır(5).<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığının kuruluşu ile,<br />

modern silah, araç ve gereçlerin yurt içi imkan<br />

ve kabiliyetler ile karşılanması yönünde uzun<br />

vadeli ve sistematik bir adım atılmış ve yine<br />

3238 sayılı kanun ile ihdas edilen <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu sayesinde ihtiyaç<br />

duyulan mali kaynak sağlanabilmiştir.<br />

Ülkemizin savunma sistemleri ihtiyacı, 2000’li<br />

yılların başına kadar büyük ölçüde, yurt dışı<br />

hazır alım projeleri ve müteakiben ortak<br />

üretim projeleri ile karşılanmaya çalışılmıştır.<br />

Milli tasarımların ön plana çıkarıldığı yurt içi<br />

geliştirme projelerini gerçekleştirecek savunma<br />

sanayii alt yapısının tesis edilmesine paralel<br />

olarak, 2000’li yılların başından itibaren<br />

ihtiyaçların yurt içinden karşılanma oranında<br />

büyük bir artış sağlanmıştır. Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri (TSK) savunma sistemi ihtiyaçlarının<br />

yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında %25<br />

iken bu oran 2010 yılı sonu itibarıyla %52,1’e<br />

ulaşmıştır. Aynı şekilde, Türk savunma sanayii<br />

firmalarının toplam dolaysız cirosu 2003<br />

yılındaki 1.301 milyon A.B.D. Dolarından % 110<br />

artışla 2010 yılı sonu itibarıyla 2.733 milyon<br />

A.B.D. Dolarına ulaşmıştır(6). <strong>Savunma</strong><br />

sanayiinin yarattığı brüt katma değerin 2005-<br />

2009 dönemindeki seyri incelendiğinde,<br />

savunma sektörü olarak Gayri Safi Yurt İçi<br />

Hasıladan (GSYİH) alınan payın %1,8’den<br />

%2,6’ya çıktığı görülmektedir. <strong>Savunma</strong> sanayii<br />

bu dönemde GSYİH’den daha büyük bir hızla<br />

büyümüştür(7).<br />

Milli tasarımların ön plana<br />

çıkarıldığı yurt içi geliştirme<br />

projelerini gerçekleştirecek<br />

savunma sanayii alt yapısının<br />

tesis edilmesine paralel olarak,<br />

2000’li yılların başından itibaren<br />

ihtiyaçların yurt içinden<br />

karşılanma oranında büyük bir<br />

artış sağlanmıştır.<br />

Bugün itibarıyla, savunma sanayii sektörünün<br />

sermaye yapısına baktığımız zaman askeri<br />

fabrikalar, askeri tersaneler, ana bakım merkezleri,<br />

hava ikmal bakım merkezleri, TSKGV’ne<br />

bağlı şirketler ve özel sermayeli şirketler olmak<br />

üzere karma bir yapının mevcut olduğunu ve<br />

yurt içi geliştirme modeline dayalı büyük<br />

platform projelerinin ve platformlarla ilişkili<br />

yazılımların ve simülatörlerin yükleniciliğini<br />

gerçekleştiren özel sermayeli şirketlerlerin<br />

ülkemizin savunma sanayii alt yapısı içinde<br />

önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz<br />

(Tablo-1) (8).<br />

ASKERİ FABRİKALAR<br />

KAMU KURULUŞLARI<br />

KİT / SSM / TSKGV<br />

ÖZEL KURULUŞLAR<br />

YABANCI ORTAKLI<br />

KURULUŞLAR<br />

HAVA ARAÇLARI<br />

ESKİŞEHİR ve KAYSERİ<br />

HAVA İKMAL<br />

BAKIM MERKEZLERİ<br />

TAI<br />

BAYKAR MAKİNA<br />

BÜYÜK MIHÇI<br />

KALE KALIP<br />

TEI<br />

ALP HAVACILIK<br />

KARA ARAÇLARI<br />

ARİFİYE, TUZLA VE<br />

KAYSERİ ANA BAKIM<br />

MERKEZLERİ<br />

MKEK, ASELSAN<br />

OTOKAR, BMC<br />

HEMA, NUROL<br />

FNSS,<br />

MTU-TR<br />

DENİZ ARAÇLARI<br />

GÖLCÜK,<br />

İSTANBUL TERSANELERİ<br />

RMK, DEARSAN, SEDEF<br />

YONCA-<strong>ONUK</strong><br />

İSTANBUL DENİZCİLİK<br />

A.D.İ.K - ANADOLU TERSANESİ<br />

ELEKTRONİK / YAZILIM<br />

ANKARA 3. HİBM<br />

KKK 4. ANA BAKIM MERKEZİ<br />

ASELSAN<br />

HAVELSAN<br />

STM, MİKES<br />

EHSİM, HTR<br />

TÜBİTAK UEKAE<br />

TÜBİTAK MAM<br />

GATE, MİLSOFT, SAVRONİK<br />

SDT, VESTEL SAVUNMA<br />

KOÇ SİSTEM, KALETRON<br />

METEKSAN SAVUNMA<br />

YÜKSEK TEKNOLOJİ<br />

C2TECH, ALTAY, BTT LTD.<br />

AYESAŞ<br />

SELEX<br />

NETAŞ<br />

SIEMENS<br />

ESDAŞ<br />

YALTES<br />

ROKET- FÜZE-MÜHİMMAT<br />

KKK 3. ANA BAKIM MERKEZİ<br />

KAYSERİ 2. HİBM<br />

ANKARA 3. HİBM<br />

MKEK<br />

ROKETSAN<br />

TAPASAN<br />

TÜBİTAK SAGE<br />

BARIŞ, KALEKALIP<br />

TİSAŞ, GİRSAN, SARSILMAZ<br />

SAMSUN YURT SAVUNMA<br />

SANAYİ VE TİCARET A.Ş.<br />

STOEGER<br />

LOJİSTİK<br />

ASKERİ GİYİM FABRİKALARI<br />

ASPILSAN<br />

YAKUPOĞLU, ÖZTİRYAKİLER<br />

TARGET, ÖZTEK, TEKSAV<br />

ANEL, MEGETEKNİK<br />

Tablo-1: <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşları ve Şirketleri (Özet Tablo)


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Türk savunma sanayii sektörü, gerek TSKGV’na<br />

bağlı şirketleri gerekse özel sermayeli şirketleri<br />

ile geçen 20 yıl içinde ihtiyaçların yurt içinden<br />

karşılanması ve bölgesel bir pazara sahip olma<br />

yolunda önemli mesafeler kat etmişler ve<br />

küresel rekabetteki yerlerini almaya başlamışlardır.<br />

Özellikle, savunma sistemlerinin yurt<br />

içi tasarım ve üretim yolu ile TSK envanterine<br />

kazandırılması yönündeki çalışmaların başarılı<br />

sonuçlar vermesiyle birlikte uzun yıllardır<br />

ülkemizde uygulanmakta olan yurt dışı hazır<br />

alım modelinden zaruri haller dışında uzaklaşılmakta<br />

olduğu görülmektedir. Yine bu<br />

kapsamda, savunma sanayiinde kümelenme<br />

çalışmalarına da ağırlık verilerek, OSTİM<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi, İzmir<br />

Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Eskişehir<br />

Havacılık Kümelenmesi kurulmuş ve dernekleşme<br />

faaliyetlerini tamamlamışlardır. Kazan<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi kuruluşu<br />

ile ilgili çalışmalara da başlanmıştır.<br />

Yurt dışı hazır alım modelinde savunma sistemlerinin<br />

tasarımına doğrudan müdahalede<br />

bulunulamaması sebebiyle, sistemlerin ömür<br />

devri maliyetlerini etkileyen kararlar üzerinde<br />

söz sahibi olunamamaktadır. Planlı bakım<br />

sistemlerinin hazırlanması ve bakım sistemi<br />

içinde belirli sürelerde değiştirilecek yedek<br />

parça ihtiyacının tespiti konusu da üretici<br />

konumundaki yurt dışı firmaların inisiyatifinde<br />

kalmaktadır. <strong>Savunma</strong> sistemlerinin, tedariğini<br />

müteakip 30-40 yıllık bir kullanım dönemi içine<br />

girdiği düşünüldüğünde yurt dışından tedarik<br />

edilen sistemlerin idamesi için kabiliyet<br />

kazanılması gerekmekte ve bu alana da ayrıca<br />

yatırım yapılması zorunluluğu doğmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devri içinde<br />

maliyetler açısından iki önemli husus bulunmaktadır.<br />

Birincisi, <strong>Savunma</strong> sistemlerinin<br />

ömür devri maliyetinin yaklaşık %95’ini belirleyen<br />

kararlar, savunma ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

sistemlerin ortaya çıkarıldığı Konsept,<br />

Fizibilite, Proje Tanımlama, Mühendislik ve<br />

Geliştirme ile Üretim ve Kullanıma Alma<br />

aşamalarından oluşan tedarik safhasında<br />

alınmaktadır (Şekil-1). İkinci önemli husus ise,<br />

sistemlerin ömür devri maliyetinin %60 ila<br />

%72’sinin sistemlerin idame-işletme döneminde<br />

gerçekleşmesidir (Şekil-2). Buna göre,<br />

idame-işletme maliyetleri, kullanım şartları ve<br />

sistemlerin özelliklerine bağlı olmak üzere<br />

tedarik maliyetinin 2 ila 3 katına kadar<br />

çıkabilmektedir.<br />

ÖDM Kümülatif (%)<br />

Konsept<br />

Geliştirme Sonu<br />

Sistem Tasarımı Sonu<br />

Fizibilite<br />

Sistem Tasarımı Sonu<br />

Proje<br />

Tanımlama<br />

Şekil-1: Ömür Devri Maliyetini Belirleyen Karar Noktaları<br />

ölçüde söz sahibi olabileceğimiz yeni bir<br />

dönem başlamıştır. Bu dönemin en önemli<br />

özelliği, savunma sistemlerinin TSK’nin<br />

ihtiyaçlarına uygun kullanım senaryolarına ve<br />

bu senaryolara bağlı taktik, teknik ve lojistik<br />

isterlere göre milli firmalarımız tarafından<br />

tasarlanması ve üretilmesidir. Bu ise ihtiyaç<br />

sahibi makamlar dahil olmak üzere tedarik<br />

makamlarının üretici firmalar ile yakın işbirliği<br />

içinde çalışması ve ihtiyaçların tasarıma doğru<br />

şekilde yansıtılabilmesi anlamına gelmektedir.<br />

Özellikle, savunma sistemlerinin operasyonel<br />

olarak kendisinden beklenen performansı icra<br />

edeceği kullanım dönemi dikkate alındığında,<br />

sistemler henüz tedarik safhasındayken<br />

yapılacak olan Entegre Lojistik Destek (ELD)<br />

uygulamaları ve idame-işletme dönemine<br />

ilişkin planlamalar ile sistemlerin performansından<br />

taviz vermemek kaydı ile ömür devri<br />

maliyetlerinin düşürülebileceği bir imkan elde<br />

edilmiştir.<br />

Ancak, sağlanan fayda bunlarla sınırlı değildir.<br />

<strong>Savunma</strong>nın sürdürülebilirliği ve milli ekonomi<br />

açısından olaya bakıldığında savunma sanayiinin<br />

geliştirilmesi suretiyle alt sistemlerin,<br />

Maliyet<br />

%85<br />

%70<br />

%6<br />

%90<br />

%95<br />

ÖDM'yi Belirleyen Kararlar<br />

%28<br />

Sistem Tedariki<br />

Ar-Ge ve Üretim<br />

İdame ve İşletme<br />

Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />

Üretim ve Kullanıma Alma Sonu<br />

<strong>Savunma</strong> Sisteminin Ömür Devri<br />

Gerçekleşen ÖDM<br />

%100<br />

Yıllar<br />

tedarik kaynaklarının ve malzemenin seçimdeki<br />

inisiyatif, ulusal işgücü kalitesindeki artış<br />

ve savunma harcamalarının iç pazara yönlendirilmesi<br />

gibi temel bazı hususlarda da<br />

önemli mesafeler alınmıştır.<br />

Yukarıda açıklanan hususları bir bütün olarak<br />

ele aldığımız zaman, savunmada sürdürülebilirlik<br />

için üç önemli hususun ön plana çıktığını<br />

görmekteyiz. Bunlar, savunma sistemlerinin<br />

istenilen performans seviyesinde ömür devri<br />

boyunca işlevini yerine getirmesi, savunma<br />

harcamalarının milli ekonomi üzerinde olumlu<br />

etki yaratacak şekilde planlanması ve savunma<br />

sanayiinin sürdürülebilirliğidir.<br />

Bu çerçevede; savunma sistemlerinin tedariği<br />

ve lojistik desteğinin sağlanması hususunda<br />

ulusal bir tedarik lojistiği yaklaşımı geliştirilmesine<br />

ve savunma programlarının planlanmasında<br />

bu yaklaşıma göre hareket edilmesi<br />

ihtiyacı vardır. Öncelikle, savunma sistemlerinin<br />

bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin<br />

artırılabilmesi için savunma sistemi etkinliğinin<br />

en üst düzeye çıkarılması amacı ile ömür devri<br />

maliyetinin en az seviyeye indirilmesi amacı<br />

Sistem Kullanımı<br />

İşletim ve Lojistik Destek<br />

%28 - %40 %60 - %72<br />

Ülkemizde yurt içi geliştirme projelerinin<br />

ön plana çıkması ile birlikte, savunma<br />

sistemlerinin ömür devri yönetiminde büyük<br />

Şekil-2: ABD <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Programlarındaki Ortalama Maliyet Dağılımı<br />

Yıllar


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 25<br />

arasında optimizasyon sağlayacak bir bilimsel<br />

çalışma ortamının oluşturulması gerekmektedir.<br />

Buna paralel olarak, savunma sanayiinde<br />

sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği sağlayacak<br />

olan yurt içi firmalarımızın tasarım, üretim ve<br />

lojistik destek kabiliyetinin geliştirilmesi,<br />

araştırma kurumları ve yerli sanayi alt yapısının<br />

güçlendirilmesi, savunma sistemi etkinliğinin<br />

teknolojik üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />

dayandırılması, yurt içi teknolojik imkan<br />

ve kabiliyetlerin arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />

üretilmesi hususlarının da tedarik<br />

safhasının ilk aşamalarından itibaren savunma<br />

programlarına/projelerine dahil edilmesi<br />

gerekmektedir (Şekil-3).<br />

<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin<br />

en üst düzeye çıkarılması<br />

savunma projelerinde ihtiyaç sahibi makamlar<br />

dahil tedarik makamları ile üretici firmaların<br />

daha etkin şekilde birlikte çalışabileceği ELD<br />

uygulamalarının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin ömür devrini ana<br />

aşamalar itibarıyla ihtiyaç belirleme; sistem<br />

geliştirme; üretim; kullanım ve destek;<br />

envanterden çıkarma olarak beş aşamaya<br />

ayırdığımızda, ihtiyaç belirleme aşamasında<br />

yapılacak harekat ihtiyacına yönelik çalışmaların<br />

kapsamı ve bu çalışmalarda kimlerin<br />

görev alacağı hususu TSK’nin uhdesinde olmak<br />

üzere ihtiyaç belirleme aşamasında yapılacak<br />

diğer çalışmalara ve takip eden ömür devri<br />

<strong>Savunma</strong> Ömür sistemi devri maliyetinin etkinliğinin<br />

en üst en düzeye aza indirilmesi çıkarılması<br />

aşamalarına ilgili tüm tarafların katkı vermesini<br />

sağlayacak, ömür devri yönetimi alanında bilgi<br />

paylaşımını artıracak ve bu alanda yeni yaklaşımların<br />

geliştirilmesini sağlayacak <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Platformu’nun<br />

oluşturulması gerekmektedir (Şekil-4).<br />

Bu platformun teşkili ile, ELD alanındaki<br />

mevcut yaklaşımların daha sistematik bir<br />

temele oturtulabilmesi; savunma programlarında/projelerinde<br />

ömür devrinin bütünü<br />

dikkate alınarak TSK ihtiyaçlarının maliyet<br />

etkin şekilde karşılanabilmesi; ülkemizdeki<br />

ELD altyapısının geliştirilmesi ve bunun küresel<br />

rekabette bir üstünlük unsuru olarak<br />

kullanılabilmesi ve ömür devri yönetimi içinde<br />

yer alan tüm tarafların güncel ve doğru bilgiyi<br />

paylaşacak şekilde iletişim içinde bulunması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin arttırılması<br />

Yurt içi tasarım, üretim ve lojistik<br />

destek kabiliyetinin geliştirilmesi<br />

<strong>Savunma</strong> sistemi etkinliğinin teknolojik<br />

üstünlük ve lojistik destek unsurlarına<br />

dayandırılması<br />

Şekil-3: Ulusal Tedarik Lojistiği Yaklaşımı<br />

Araştırma kurumları ve yerli sanayi<br />

altyapısının güçlendirilmesi<br />

Yurtiçi teknolojik imkan ve kabiliyetlerin<br />

arttırılması ve yeni teknolojilerin<br />

üretilmesi<br />

Günümüzün rekabet ortamında, milli firmalarımızın<br />

kazanmış oldukları tasarım ve üretim<br />

kabiliyeti sürdürülebilirlik ve rekabetçilik<br />

açısından yeterli olmayacaktır. Firmalarımızın<br />

üretmiş oldukları sistemlerle ilgili lojistik<br />

desteği de sağlamak suretiyle kendilerini bu<br />

alanda geliştirmeleri ve sürekliliği olan işlere<br />

yönelmeleri ihtiyacı vardır. Ancak bu hususlar<br />

sadece firmaların yapacakları çalışmalara bağlı<br />

değildir. Firmalarımızın bu alanda faaliyet<br />

gösterebilmesi için tedarik projelerinin baştan<br />

itibaren gerek mali boyutları gerekse de<br />

yapılacak işler kapsamında lojistik desteği ile<br />

birlikte planlanması ve kullanım safhasında<br />

yüklenicilerin üstleneceği görevlerin açık<br />

şekilde belirlenmesi gerekmektedir.<br />

Ulusal çerçevede benimsenmesi öngörülen<br />

yukarıdaki tedarik lojistiği yaklaşımının uygulama<br />

hedefleri ile desteklenmesi gerekmektedir.<br />

Öncelikle savunma programları<br />

tedarik safhası ile kullanım safhasını birlikte ele<br />

alan ömür devri yönetimi ilkeleri çerçevesinde<br />

ele alınmalı ve planlamalar buna göre<br />

yapılmalıdır. Tedarik ve kullanım safhalarının,<br />

sadece yapılan işlerin teknik ve idari olarak<br />

birbirinden farklı olması sebebiyle bir ayrıma<br />

tabi tutulduğu, aslında ömür devri yönetimi<br />

açısından bakıldığında kullanım safhasının<br />

tedarik safhasının devamı olduğu hatırda<br />

tutulmalıdır. Kullanım safhasındaki başarı,<br />

büyük ölçüde tedarik safhasında yapılan<br />

analizlere ve kullanım dönemine ilişkin<br />

planlamalara bağlıdır. Bu analizlerin ve<br />

planmaların doğru yapılabilmesi ise büyük<br />

ölçüde tedarik makamlarının üretici firmalara<br />

sağlayacağı girdilere bağlıdır. Bu sebeple,<br />

<strong>Savunma</strong> Sistemlerinin Tedariğinde Ömür Devri Yönetimi İlkelerini Uygulamak<br />

<strong>Savunma</strong> Projelerinde ELD Uygulamalarını Yaygınlaştırmak ve Geliştirmek<br />

TSK<br />

SSM<br />

Sanayi<br />

İhtiyaç<br />

Belirleme<br />

Geliştirme<br />

Üretim<br />

Şekil-4: Tedarik Lojistiğinde Uygulama Hedefleri<br />

Kullanım ve<br />

Destek<br />

Envanterden<br />

Çıkarma<br />

TSK<br />

SSM<br />

Sanayi<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Entegre Lojistik Destek Grubunu Oluşturmak


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bu kapsamda,<br />

Yurt içi geliştirme projeleri ile TSK envanterine<br />

giren savunma sistemlerinin depo/<br />

fabrika seviyesi bakım ve onarımlarının<br />

yüklenici firmalar tarafından yapılması,<br />

Seviye ve kapsamı belirlenmek üzere,<br />

uygulanabilir olması halinde lojistik desteğin<br />

yükleniciler veya bir kamu otoritesi tarafından<br />

bu alandaki kabiliyeti ve yeterliliği<br />

belgelenmiş firmalar tarafından sağlanması,<br />

<br />

<br />

Kamuya ait bakım - onarım tesislerindeki<br />

imkan ve kabiliyetlerin özel firmalar tarafından<br />

etkin olarak kullanılabileceği modeller<br />

geliştirilmesi,<br />

Yüklenicilerin savunma sistemlerinin kullanım<br />

dönemindeki performansından ve<br />

lojistik desteğinin sağlanmasından sorumlu<br />

olacağı “Performansa Dayalı Lojistik” modelleri<br />

veya bu yaklaşıma uygun özgün modeller<br />

geliştirilmesi ve bu modellerin sistemlerin<br />

idame - işletme - bakım konseptine bağlı<br />

olarak uygulanabilirliğinin ortaya konulması<br />

gibi hususlar üzerinde öncelikle çalışma<br />

başlatılmalıdır.<br />

Yukarıdaki hususların uygulanması suretiyle<br />

milli ekonomi açısından yatırım maliyetlerinin<br />

azaltılması, savunma sistemlerinin performans<br />

etkinliğinin arttırılması, savunma sektörüne<br />

lojistik destek sağlama kabiliyeti kazandırılması<br />

ve sektörün kendisini idame ettirebileceği<br />

ve geliştirebileceği bir alan açılması sağlanabilecektir.<br />

KAYNAKLAR:<br />

(1) SSM web sayfası, Tarihçe, 12.05.2011<br />

(2) http://tr.wikipedia.org, 12.05.2011<br />

(3) 3388 sayılı kanun, 1987.<br />

(4) Firmaların web siteleri, 12.05.2011<br />

(5) 3238 sayılı kanun, 1985.<br />

(6) <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu<br />

(7) KÜFLÜ Arzu G., Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Ekonomik ve Mali Analizi, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Gündemi Dergisi, s:27, sayı:13, yıl:2010<br />

(8) BEYOĞLU Bülent Ecevit, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yapısal Analizi ve SSM web sayfası, Şirketler, 13.06.2011<br />

YAZARIN YAYINLANMIŞ ÇALIŞMALARI:<br />

1. Entegre Lojistik Destek (ELD), SSM Gündem Dergisi, sayfa 29, yıl:1993<br />

2. CALS Konsepti ve Gelişimi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 76, Cilt:10, No:3, yıl:1996<br />

3. CALS Sistemi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 59, Cilt:10, No:6, yıl:1996<br />

4. CALS Mimarisi, <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Dergisi, sayfa 69, Cilt:11, No:6, yıl:1997 (devamı Cilt:12, No:1, Yıl:1998)<br />

5. NATO Silahlanma Programlarında Entegre Lojistik Destek, Ulusal Proje Meslek Konferansı Bildiriler Kitabı, sayfa 79, yıl:2010<br />

İbrahim Sami EREL<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1963 yılında Kayseri’de doğdu. 1986 yılında, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler<br />

Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Beş yıl süreyle özel sektörde çalıştı. 1991 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na intisab etti. 1994 yılında “Bilgisayar Yardımlı Tedarik ve<br />

Lojistik Destek (CALS)” konulu tez çalışmasını müteakip uzman oldu. <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

Müsteşarlığı tarafından yürütülen deniz ve hava araçları projelerinde çalıştı. Genelkurmay<br />

Başkanlığı tarafından 1997 yılında başlatılan CALS projesinin Proje Yönetim ve Koordinasyon<br />

Grubu'nda görev yaptı. Halen Tedarik Yönetimi Daire Başkanlığı’nda tedarik lojistiği alanında<br />

çalışmakta olup, NATO AC/327 Ömür Devri Yönetimi Grubu Türk Temsil Heyetinde ve<br />

AC/327’ye bağlı WG/1 NATO Program Süreçleri Çalışma Grubu’nda görev yapmaktadır. Evli ve<br />

bir çocuk sahibidir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

27<br />

Dünya Havacılık <strong>Sanayii</strong>ndeki<br />

Gelişmeler Işığında<br />

Sürdürülebilirlik Önerisi<br />

Giriş<br />

Havacılık nitel ve nicel boyut olarak gerek<br />

savunma sanayi gerekse sivil sanayi içerisinde<br />

önemli yer kaplayan öncü bir sektördür.<br />

Havacılık sanayiinin kendine has özellikleri göz<br />

önüne alındığında, bu sanayide söz sahibi<br />

olmak; ekonomik anlamda gelişime katkıda<br />

bulunmak kadar, eğitimli işgücüne istihdam<br />

sağlamak, teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek,<br />

kritik teknoloji ve sistemlerde<br />

bağımlılığı azaltarak güvenilir ve yüksek oranda<br />

göreve hazır ürün elde etmek ve uluslararası<br />

ticareti geliştirmek gibi amaçlara da hizmet<br />

etmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> ve havacılık alanında hatırı sayılır bir<br />

tedarikçi olan ülkemizde, özellikle 90`lı<br />

yıllardan bu yana tedarik modellerinde<br />

gerçekleştirilen kademeli geçiş ile birlikte,<br />

sanayimizin önce kendi üretim yeteneklerinin<br />

kullanımını artırdığı, ardından ise tasarım<br />

kabiliyetleriyle sürece ortak olduğu bir dönem<br />

geçirilmiştir. <strong>Sanayii</strong>miz mevcut faaliyetlerinin<br />

önemli bir kısmını, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)’ne<br />

ait olan yurt içi ihtiyaçların karşılanmasında<br />

yerine getirmektedir. Söz konusu<br />

sürecin günümüz itibariyle geldiği nokta<br />

incelendiğinde, sanayiinin kendini ispatlayarak<br />

belirli bir olgunluk seviyesine ulaştığı ve artık<br />

yeni hedeflere ihtiyaç duyduğu görülmektedir.<br />

Bir başka tabirle, havacılık sanayiine alışılagelmiş<br />

boyutlarıyla bakıldığında sektörün<br />

doğal limitlerine yaklaşılmaktadır. Bu gerçek,<br />

sektörün ayakta kalabilmesi ve büyümesinin<br />

sürekli kılınması için önemli planlı çalışmalar<br />

yapılmasını gerektirmektedir.<br />

Sürdürülebilirlik Kavramı<br />

Sürdürülebilirlik, desteklemek anlamına gelen<br />

Latince “sus tenere” (sürdürülebilir) sözcüğünden<br />

gelmekte olup, genel anlamıyla belirsiz<br />

bir süre boyunca bir durum veya sürecin<br />

devam edebilme kapasitesini ifade eder.<br />

Özellikle çevre konusuyla sıkı ilişkisi bulunan<br />

kavram hakkında en yaygın ve dikkate alınan<br />

tanımlama 1989 yılında şöyle yapılmıştır:<br />

“Sürdürülebilirlik, bugünün ihtiyaçlarını,<br />

gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilme imkânından ödün vermeksizin<br />

karşılamaktır.”<br />

Kamuoyunda, su ve enerji kaynakları, iklim<br />

değişimi gibi beşeri konuların incelenmesinde<br />

öne çıkan kavram, iş yaşamı için de dikkate<br />

alınması gereken bir olgudur. İktisadi olarak<br />

literatürde sürdürülebilir olmanın temel<br />

koşulu olarak rekabetçilik gösterilmektedir.<br />

Aslında, asıl sürdürülebilir olması gerekenin de<br />

bir ülkenin, sektörün ya da firmanın rekabet<br />

gücü olduğu öne sürülmektedir.<br />

Sürdürülebilirlik, desteklemek<br />

anlamına gelen Latince<br />

“sus tenere” (sürdürülebilir)<br />

sözcüğünden gelmekte olup,<br />

genel anlamıyla belirsiz bir süre<br />

boyunca bir durum veya sürecin<br />

devam edebilme kapasitesini<br />

ifade eder.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong>nin Yapısı<br />

Havacılık sanayii, uçabilen araçların çalışılması,<br />

tasarlanması ve üretilmesi veya uçabilen<br />

araçlara dair teknolojiler üretilmesi olarak<br />

tanımlanabilir. Uçak, helikopter, insansız hava<br />

aracı, planör vb. ana platformlar ve bunların<br />

itki sistemleri başta olmak üzere, aviyonik,<br />

mekanik, yapısal ve silah sistemleri gibi alt<br />

bileşenleri ve yedek parça, yer destek cihazı ve<br />

test sistemleriyle ilgili olan sektör, bu sayılan<br />

ana ve alt sistemlerin her türlü parçalarının<br />

tasarımı, üretimi, montajı, tedariki, bakım ve<br />

onarımı, idame ve işletmesiyle bunlara yönelik<br />

teknik danışmanlık ve eğitim gibi destekleyici<br />

unsurları içerir.<br />

Havacılık sanayiinde tedarikçiler organizasyonun<br />

sağladığı ürüne dayalı hiyerarşik<br />

sınıflandırmayla yapılanmışlardır. Havacılık<br />

sanayiinde geliştirilen nihai ürünlerin tasarım<br />

ve üretim aşamalarının birbiriyle etkileşimi ve<br />

tedarikçi yapısı Şekil 1’de verilmektedir.<br />

Ürünler nihai platformlar olacağı gibi, bu<br />

platformlarda yer alacak alt sistemler ve ara<br />

ürünler de olabilir. Nadir de olsa nihai ürüne<br />

kadar diğer alt ürün ve sistemleri kendisi<br />

geliştiren üreten organizasyonlar mevcuttur.<br />

Ancak bu yöntem mali ve teknik boyut<br />

açısından sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır.<br />

Aşağıda havacılık sanayiindeki üretici ve<br />

tedarikçilerin faaliyet alanları ve seviyeleri yer<br />

almaktadır:<br />

Seviye 0/1<br />

Seviye 1<br />

Seviye 2<br />

Seviye 3<br />

Sistem entegratörü<br />

Platform ve Motor<br />

Üreticisi<br />

Sistem tedarikçisi<br />

Alt sistem tedarikçisi ya da<br />

parça üreticisi<br />

Havacılık sanayiinde tamamen kendi ürünlerini<br />

geliştirmek isteyen ülkeler, Şekil-1’de yer alan<br />

üretim piramidinin en üstüne kadar çıkmak<br />

zorundadır. Krause, bu amaç doğrultusunda<br />

hareket eden ülkelerin Tablo-1’dekine benzer<br />

bir yol haritasını takip ettiklerini ortaya<br />

koymuştur. Türkiye’nin Tablo-1’de yer alan<br />

aşamaların büyük bir kısmını geride bırakarak<br />

yol haritasının son aşamalarına geçtiğini<br />

söylemek mümkündür.<br />

1. Temel bakım kabiliyeti.<br />

2. Bakım, onarım ve temel modifikasyon<br />

yeteneği.<br />

3. İthal edilmiş alt parçaların montajı,<br />

lisans altında mekanik üretim.<br />

4. Alt parçaların yerli üretimi.<br />

5. Az gelişmiş silah sistemlerinin yerli<br />

nihai montajı.<br />

6. Bazı alt sistemlerin yerli üretimi.<br />

7. Az gelişmiş silah sistemlerinin ortak<br />

üretimi ya da lisans altında üretimi.<br />

8. Lisans altında yerli imkânlarla üretilmiş<br />

olan silah sistemlerine yapılacak<br />

Ar-Ge çalışmaları ve iyileştirmeler.<br />

9. Kısıtlı Ar-Ge ile az gelişmiş silah<br />

sistemlerinin yerli imkânlarla üretimi.<br />

10. Bağımsız Ar-Ge faaliyetiyle, gelişmiş<br />

platformların yabancı alt sistemler<br />

ile üretimi.<br />

11. Tamamen yerli ve bağımsız Ar-Ge ve<br />

üretim.<br />

Tablo 1- Sanayilerini Geliştirmek İçin Ülkelerin İzlediği<br />

Yol Haritası.<br />

Bitzinger’in dile getirdiği gibi, dünya savunma<br />

üretiminde 2.seviyede yer alan ülkeler, kendi<br />

bağımsızlık gereksinimleri doğrultusunda<br />

hareket ederek milli ihtiyaçlarının karşılanmasını<br />

ana hedef alan savunma sanayii yapıları<br />

oluşturmuşlardır. Ancak oluşturdukları altyapının<br />

öncelikli hedeflerine hizmet ettikten<br />

sonra atıl konuma düşmemesi için ülkelerin<br />

bazı radikal kararlar alarak hedeflerini<br />

güncellemeleri gerekmektedir. Yakın geçmişte<br />

havacılık sanayiine yönelik farklı stratejiler<br />

güden Brezilya, İsrail, Güney Kore, İsveç gibi<br />

ülkeler incelendiğinde, ülkelerin aşağıdaki<br />

yöntemlerden birini ya da birkaçını seçerek<br />

yollarına devam ettikleri görülmektedir.<br />

<br />

<strong>Savunma</strong> sanayinden tamamen veya kısmen<br />

ayrılmak,<br />

Ürün çeşitlendirme,<br />

<br />

Çift kullanım teknolojilerini savunma<br />

sanayine aktarmak,<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatını artırmak,<br />

Küresel ortaklıklar kurmak<br />

Soğuk savaş yıllarından sonra talepte yaşanan<br />

ciddi daralma, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />

ülkenin politikalarını gözden geçirmelerini<br />

gerektirmiştir. Politikalarını revize<br />

eden ve sürdürülebilirliği sağlayan ülkelerin<br />

çoğunun belirli bir ürüne odaklanarak, ihracat<br />

yeteneklerini artırdığı görülmektedir. Bir<br />

kısmının ise, bağımsızlık ve millilik hedeflerinden<br />

vazgeçerek sanayiilerini küresel sistemin<br />

bir parçası yaparak, daha güçlü firma ve<br />

ülkelerin pazarlama avantajlarından faydalandıkları<br />

görülmektedir. Diğer bir grup ülkenin<br />

ise, 1. seviye ürün üreticisi olma hedefi doğrultusunda<br />

gitmenin kendileri için neredeyse<br />

imkânsız olacağını görmeleri ve bu sebeple<br />

savunma ithalatını benimseyerek, offset ve<br />

yerli katkı sayesinde yerli sanayilerini kısıtlı<br />

ölçüde işler halde tuttukları görülmektedir.<br />

Dünyada Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Gelişmeler<br />

1. Seviye<br />

2. Seviye<br />

3. Seviye<br />

Şekil-1: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Üretim Piramidi.<br />

Aviyonik<br />

Cihazları<br />

Elektrik Sistem<br />

ve Alt Sistemler<br />

Aviyonik<br />

Sistemi<br />

Yapısal<br />

Montaj ve Satış<br />

İtki<br />

Sistemi<br />

Motor ve<br />

Komponentleri<br />

Motor<br />

Aksamı<br />

Elektrik Sistemi<br />

ve Starter<br />

Uçak<br />

Yapısı<br />

Kontrol Yüzeyleri<br />

Kabin İçi ve Kokpit<br />

İklimlendirme<br />

Yakıt TakımSistemi<br />

İniş TakımSistemi<br />

Hidrolik Sistemi<br />

Konsolidasyon<br />

1990’lı yılların sonunda hem ABD hem de<br />

AB’de havacılık sektöründe birleşmeler<br />

yaşanmış ve dağınık yapı, finansal olarak<br />

güçlü, ana sistem entegratörleri ve alt sistem<br />

sağlayıcıları şeklinde yeniden şekillenmiştir.<br />

Sivil havacılıkta büyük gövdeli uçak üretiminde<br />

iki kutuplu dünya (Boeing ve Airbus)<br />

ortaya çıkarken, askeri havacılıkta ise ABD<br />

hâlâ üstünlüğünü korumaktadır. Avrupa’da<br />

EADS (European Aeronautic Defense and<br />

Space Company) ve BAE öne çıkarken,<br />

FINMECCANICA ve THALES ise diğer iki önemli<br />

büyük savunma kuruluşudur. Avrupa’daki<br />

sanayii yapılanması farklı işbirliği yöntem-


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

29<br />

leriyle bu firmalar ekseninde toplanmış<br />

durumdadır. Benzer bir durum ABD havacılık<br />

firmaları için de geçerlidir. Her iki bölgede<br />

yaşanan birleşmeler sonucunda, finansal<br />

olarak çok güçlü, tasarım kabiliyetleri ön plana<br />

çıkan, uluslararası pazarları hedefleyen dev<br />

firmalar oluşmuştur.<br />

Hava Aracı Talebi<br />

Uzun süre soğuk savaş yıllarının getirdiği askeri<br />

tehdit anlayışına göre yapılanan savunma<br />

güçleri, artık kendini yeni tehdit algılamasına<br />

göre küresel terörizm, siber tehdit ve istihbarat<br />

konularında güçlendirmektedir. Harekât ortamının<br />

uzay, siber uzay ve meskûn mahallere<br />

doğru genişlemesi sonucu kullanılacak kuvvetler<br />

de klasik kuvvetler dışına çıkmaktadır.<br />

Harekât ortamının meskûn mahallere doğru<br />

kayması, beraberinde silah sistemlerinin daha<br />

hassas hale gelmesini gerektirmektedir. Hassas<br />

güdümlü silahlarla bu ihtiyaç karşılanmaya<br />

çalışılmaktadır.<br />

<strong>Savunma</strong> sistemlerinin teknolojik gelişmesiyle,<br />

havacılık sistemleri de toplam sistemin bir<br />

parçası olarak değerlendirilmektedir. Harekâtın<br />

desteği kapsamında keşif ve gözetleme<br />

amaçlı uydular, İHA (İnsansız Hava Aracı)<br />

Sistemleri ve bunlar üzerindeki sensörler,<br />

havadan erken ihbar ve ikaz uçakları ile siber<br />

uzay kapsamında mevcut yeteneklerden gelen<br />

verilerin değerlendirildiği karar vermeye<br />

yardımcı bilgi sistemlerinin kullanımında artış<br />

yaşanmaktadır. Karar alma sürecine yardımcı<br />

olacak bilgilerin toplanıp kullanılabilmesi ve<br />

sürekli iletişimde bulunmayı öngören ağ<br />

tabanlı yetenek kavramı, sistemlerin daha<br />

karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.<br />

Tehdit algılamasında yaşanan bu değişiklik,<br />

beraberinde soğuk savaş sonrası askeri hava<br />

gücünün değişimini de getirmektedir. Soğuk<br />

savaş sonrası dönemde avcı ve bombardıman<br />

uçakları ön plana çıkarken, artık asimetrik<br />

savaş ve terörizme karşı verilen mücadele, ağ<br />

tabanlı savaş kavramını güçlendirmiş, hava<br />

araçlarının da sistemin entegre bir parçası<br />

olarak kullanılması gereğini doğurmuştur.<br />

Tahminler, taarruzi ve genel maksat helikopterler,<br />

askeri kargo uçakları ve keşif,<br />

gözetleme ve taarruzi İHA’ların öne çıkacağını<br />

göstermektedir. Ağ tabanlı yeteneğin doğal bir<br />

getirisi olarak gelişme ve rekabetin daha çok<br />

platformların üzerinde bulunacak sensör ve<br />

sistemler üzerinden olması beklenmektedir.<br />

Pazar analizi konusunda önemli çalışmaları<br />

bulunan Aerostrategy firmasının yaptığı<br />

çalışmaya göre, Şekil-2’de görüldüğü üzere<br />

gelecekte sabit kanatlı hava aracı ihtiyacında<br />

azalma; ancak özellikle destek görevlerinde<br />

de kullanılan döner kanatlı platformlar ve<br />

nakliye uçaklarında ise artış olacağını görmek<br />

mümkündür. Şekil-2’de insansız ve otonom<br />

sistemlerle ilgili veri bulunmamakla beraber,<br />

sabit kanatlı muharip platform ihtiyacının<br />

azalmasının nedeni olarak insansız sistemlerin<br />

kullanımındaki artış gösterilmektedir. Savaş<br />

uçaklarının keşif gözetleme alanındaki görevini<br />

keşif gözetleme İHA sistemlerine, taarruz<br />

alanındaki görevlerini ise muharip İHA sistemlerine<br />

ve hassas güdümlü mühimmatlara<br />

bırakması beklenmektedir.<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

-5<br />

-10<br />

-15<br />

-20<br />

-25<br />

Şekil - 2: 2010 – 2020 Yılları Arasında<br />

Tahmini Askeri Hava Taşıtı Değişim Oranı.<br />

Dünyadaki İHA pazarına yönelik bir çalışmada,<br />

gelecek 10 yılda İHA sistemlerinin şimdikinin iki<br />

katına ulaşacağı, şu anda İHA’ların geliştirilmesine<br />

harcanan paranın 4,9 Milyar ABD Doları<br />

mertebesinden 11,5 Milyar ABD Doları’na<br />

çıkacağı belirtilmektedir. Bu harcamanın<br />

%76’lık kısmını ABD’nin tek başına gerçekleştirmesi<br />

beklenirken, gelecekte pazarın<br />

%58’inin de ABD ihtiyaçlarına yönelik olacağı<br />

tahmin edilmektedir. AB içerisinde de özellikle<br />

Taktik %15<br />

Sivil %8<br />

Döner Kanat<br />

Nakliye<br />

Mini %4<br />

Diğer<br />

Deniz %8<br />

Savaş Uçağı<br />

Özel Görev<br />

Eğitim Uçağı<br />

HALE %24<br />

UCAV %14 MALE %27<br />

Şekil - 3: 2010-2019 Yılları Arası Dünya İHA Pazar Öngörüsü<br />

keşif gözetleme ve istihbarat alanında İHA<br />

sistemleri alanında yetenek eksikliği olduğu ve<br />

gelişmeye açık bir alan olacağı belirtilmektedir.<br />

Ayrıca Şekil-3’te gelecek 10 yılda İHA ihtiyaç<br />

dağılımı yer almaktadır:<br />

<strong>Savunma</strong> Harcamalarının Kısılması<br />

Askeri savunma projelerinde beklenmeyen<br />

maliyet artışları çoğu ülke için ciddi sorun<br />

oluşturmaktadır. Örneğin RAND’ın yaptığı bir<br />

çalışmaya göre mevcut maliyet artış trendi ve<br />

ihtiyaç miktarı şimdiki trendiyle uyumlu olarak<br />

gelecekte de devam ederse, 2054 yılında ABD<br />

savunma bütçesi ancak ve ancak bir hava<br />

platformu geliştirme projesini destekleyebilecektir.<br />

Dünya genelinde, özellikle batılı<br />

ülkelerce ekonomik krizle mücadele tedbirleri<br />

arasında ilk sıralarda savunma harcamalarının<br />

kısılması yer almaktadır. Örneğin, İngiliz hükümeti,<br />

2011-2015 yılları arasındaki dönemde,<br />

bütçe açıklarını gidermek üzere savunma harcamalarında<br />

%8’lik bir kısıntıya gitmeyi planlamıştır.<br />

Muharebe sahasındaki ihtiyacın haricinde<br />

kalan harcamalardan en az 4 Milyar Pound<br />

tasarruf edilmesi ve İngiliz <strong>Savunma</strong> Bakanlığının<br />

sevk ve idaresi için ayrılan bütçenin de %33<br />

civarında küçültülmesi planlanmaktadır.<br />

Maliyet Azaltımı<br />

Dünya genelinde havacılık alanındaki önemli<br />

gelişmelerden biri de sürekli maliyet azaltımını<br />

esas alan politikalardır. AB (Avrupa Birliği) 7.<br />

Çerçeve Programı kapsamında havacılık alanında<br />

sağlanan desteklerin %43’ünün maliyet<br />

etkinliği sağlama amacıyla gerçekleştirilen<br />

çalışmalara ayrıldığı görülmektedir.<br />

AIRBUS ise gelecek 10 yıl içerisinde tasarım ve<br />

üretim alanındaki maliyetleri %30 oranında<br />

azaltmayı planlayan “Power8” programını<br />

yürürlüğe koymuştur. Bu programa göre, özellikle<br />

Boeing karşısında fiyat üzerinden rekabetçiliği<br />

korumak amacıyla, AIRBUS firması,<br />

mevcut alt sözleşmecilerini tekrar gözden geçirerek<br />

maliyet etkinlik çerçevesinde yeniden<br />

yapılandırmaya gitmektedir. Çin’in Tianjin<br />

kentinde kurulan A320 uçağı nihai montaj hattı<br />

bunun önemli bir örneğidir. AB firmalarının bu<br />

yatırımlarda kor kabiliyetlerini ülke içinde<br />

tutmayı gözetmeye devam edip, emek yoğun<br />

işleri dışa aktarmaya devam edecekleri<br />

düşünülmektedir.<br />

Organizasyonlar büyüdükçe birim işçilik maliyetlerinin<br />

arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle<br />

üretim ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak<br />

kullanımına sunulması, ucuz işgücüyle üretim<br />

fonksiyonunun en üst seviyede kullanılması<br />

anlamına da gelmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Üretim maliyetleri ve teknolojik gelişmişlik<br />

arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu<br />

söylenebilir. Teknolojik gelişmişliği ve üretim<br />

maliyeti yüksek olan ülkeler, sahip oldukları<br />

ürünlerin üretiminde daha düşük üretim<br />

maliyetine sahip ülkelerle işbirliğine giderek<br />

toplam maliyetlerini düşürmeye çalışmaktadır.<br />

Bu gibi örneklerden yola çıkarak, yakın bir<br />

zamanda özellikle sivil havacılık endüstrisinde<br />

düşük maliyetli üretim faktörlerine sahip<br />

ülkelerin etkisinin artacağı değerlendirilmektedir.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Parça<br />

Alt<br />

Sistem<br />

Ürun<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Parça<br />

Alt Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Ürun<br />

Alt Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

Ürun<br />

Alt<br />

Sistem<br />

Parça Parça Parça Parça Parça<br />

GEÇMİŞ BUGÜN GELECEK<br />

Sistem<br />

Ent.<br />

<strong>Sanayii</strong> Yapısının Değişimi<br />

Sivil Havacılıkta önemini artıran maliyet düşürme<br />

politikaları ve alt yüklenicilik yaklaşımı, 2.<br />

seviye ülkelerin de savunma sanayiilerini<br />

yeniden gözden geçirerek keskin kararlar almalarını<br />

sağlamaktadır. Bu da 2. Seviye ülkelerin<br />

merkezinde olduğu yeni bir tedarik sistemi<br />

ağının temellerini oluşturmaktadır. Bu küresel<br />

savunma sanayii yapısı, Bitzinger tarafından<br />

aşağıdaki gibi özetlenmektedir:<br />

Daralmış: Dünya çapındaki savunma ürünleri<br />

üretimi ve üretim kapasitesi azalacağından<br />

dolayı, çoğu 2. seviye üretici konumundaki<br />

ülkeler ve hatta bazı 1. seviye üretici ülkeler<br />

bazı alanlardan çekileceklerdir.<br />

Konsantre: <strong>Savunma</strong> ürünleri üretimi, konsolidasyon<br />

ve daralmanın etkisiyle kısıtlı sayıda<br />

büyük ölçekli firmanın elinde olacaktır.<br />

Bütünleşik:<br />

Küreselleşmenin hız kazanması<br />

ve 1. seviye ülkelerin tasarım ve üretimde<br />

ülkelerarası işbirliğine daha fazla ağırlık<br />

vermesiyle bütünleşik bir sanayii ortaya<br />

çıkacaktır.<br />

Ayrıca bu konsantre ve ağ yapılı tedarik sistemi<br />

beraberinde büyük merkezler etrafında kümelenmeyi<br />

de getirmiştir. Örneğin, Montreal,<br />

Seattle, Toronto ve Toulouse’da ana yüklenicileri<br />

destekleyen alt yüklenicilerden oluşan<br />

önemli sanayii öbekleri oluşmuştur.<br />

Havacılık ve savunma firmalarının geleceğinde<br />

tüm kabiliyetleri elinde bulunduran modelden,<br />

kendisi için getirisi en yüksek ve en kritik<br />

olanı elinde tutan, diğer faaliyetlerini de<br />

kazancını en üst seviyeye çıkaracak şekilde<br />

dış kaynak kullanan firma modeline geçiş<br />

öngörülmektedir.<br />

Şekil - 4: Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Ana - Alt Yüklenici İlişkisinin Değişimi<br />

Kaynak tabanlı sürdürülebilir rekabet avantajı<br />

anlayışına göre, kritik olmayan yeteneklerin<br />

firma bünyesinde tutulmasına gerek yoktur.<br />

Örneğin Avrupa’nın önde gelen konsorsiyumu<br />

EADS’ nin tedarikçileri arasında KOBİ’lerin payı<br />

Fransa’da %65’lerdeyken Almanya’da bu oran<br />

%90’lara çıkabilmektedir. Ortalama rakam ise<br />

%76 civarındadır. Özellikle ABD ve AB ülkeleri<br />

tarafından, yan sanayii gelişimi sadece maliyet<br />

yönünde değerlendirilmemekte, uluslararası<br />

ilişkileri geliştirmenin, daha doğrusu ihracat<br />

pazarı kurmanın da bir aracı olarak görülmektedir.<br />

Firmalar, girmek istedikleri pazarlarda<br />

faaliyet gösteren yerel firmalarla kurdukları<br />

ortak girişimlerle (joint venture) hem<br />

kendi pazarlarını genişletmekte hem de riski<br />

paylaşan ortak bulmaktadırlar. Offset yükümlülüğüne<br />

sahip firmalar, yan sanayii kurumları<br />

ile eşleştirilebildiklerinde gelecekte süreklilik<br />

sağlayacak ana-alt yüklenici ilişkileri sağlamak<br />

mümkündür.<br />

Sistem entegratörlüğü görevi üstlenen bir<br />

firmanın, bir alt sistemin üretilmesi için<br />

gerçekleştireceği yatırım, ileride kâr sürekliliğini<br />

sağlamak için o alt sistem üzerine<br />

çalışmalarını yoğunlaştırmasına neden olur. Bu<br />

da, firmayı ana amacından uzaklaştırabilir. Alt<br />

tedarikçi kullanımıyla, yatırım gerektiren<br />

konularda firmalar ilave yatırım ihtiyacı<br />

yapmayacak olup aynı zamanda alt yüklenicinin<br />

kapasite kullanımı da artmış olacaktır.<br />

Tüm bunlara göre, firma elinde bulunan<br />

yetenekleri, kaynaklarını ve hedeflerini dikkate<br />

alarak değerlendirmeli ve hangilerinin<br />

getirisinin daha uygun olduğuna karar<br />

verdikten sonra, elde tutma ya da alt yüklenici<br />

kullanma kararını almalıdır.<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

Havacılık sanayiinde gerek sanayiinin yapısı,<br />

gerek talep cephesi, gerekse içinde bulunulan<br />

ekonomik durum klasik anlayıştan farklılık<br />

göstermektedir. Yeni sanayii yapısında, bağımsızlık<br />

isterleri doğrultusunda alınan kararlar ve<br />

gerçekleştirilen yatırımlar iyi planlanmadığı<br />

takdirde, zamanla ülkelerin sırtında yük<br />

olabilmektedir. Nitekim kendi ürünlerini ortaya<br />

koyan ancak daha sonra pazarlama sıkıntısı<br />

çeken ya da maddi anlamda destekleyemeyen<br />

ülke örnekleri bulunmaktadır. Havacılık sanayiinin<br />

yapısı ve dünya genelindeki konjonktür<br />

dikkate alındığında, Türkiye’nin havacılık<br />

sektöründe yapmakta olduğu ve yapacağı<br />

yatırımları daha dikkatli ve planlı biçimde<br />

yapılandırması önem arz etmektedir.<br />

Türkiye de, son yıllarda uzun süredir ihtiyacını<br />

duyduğu ana platformları envantere kazandırarak<br />

bağımsızlık hedefi doğrultusunda<br />

önemli yol kat etmektedir. Son yıllardaki milli<br />

ürünlerle bu ihtiyaca cevap vermeye başlayan<br />

ve temelleri atılan çalışmalarla gelecekte de bu<br />

stratejinin ürünlerini verecek olan sanayii için<br />

yeni hedef, bağımsızlık ihtiyaçlarının dışına<br />

çıkmalı, ticari kaygılara yönelik olmalıdır.<br />

Geleceğin hava harekât konseptinin otonom<br />

sistemleri öne çıkarması ve mevcut konvansiyonel<br />

platformların da bilgi paylaşımı ve<br />

durumsal farkındalığı daha üst seviyeye<br />

çıkararak daha korumacı bir hal alması sanayiinin<br />

yönelimini de etkilemesi beklenmektedir.<br />

Bu gelişme de, yukarıda üzerinde<br />

durulduğu üzere İHA Sistemlerinin havacılıkta<br />

öneminin her geçen gün artacağını ortaya<br />

koymaktadır. Hâlihazırda SSM tarafından<br />

hazırlanmış olan İHA Yol Haritası çerçevesinde<br />

gelecekte İHA Sistemleri alanında kısa, orta ve


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

31<br />

uzun vadede belirlenen hedeflerin yurtdışı<br />

talepler de dikkate alınarak hayata geçirilmesi<br />

ve ürün anlamında bu alana odaklanma<br />

stratejisi güdülmesi önem arz etmektedir.<br />

Günümüzde, teknoloji geliştirmenin yüksek<br />

maliyeti ve yurtiçi taleplerin azalması, firmaların<br />

birleşmeye gitmesine, sanayilerini yeniden<br />

yapılandırmalarına, sınır ötesi işbirliklerini<br />

yoğunlaştırmalarına ve kendilerine tedarik<br />

zinciri kurmalarına neden olmuştur. Ayrıca<br />

özellikle sivil havacılık ürünlerinin üretiminde<br />

olmak üzere, dünyadaki durumun “hub and<br />

spoke” adı verilen gelişmiş ağ yapılı tedarik<br />

sistemine doğru gideceği belirtilmektedir. Bu<br />

sebeple, üretim fonksiyonlarının alt yüklenicilik<br />

yöntemiyle sektörde yer alan ve faaliyet<br />

alanlarını maliyet liderliği stratejisi güdecek<br />

şekilde yeniden yapılandırabilen firmalara<br />

çevrilmesi gerekmektedir.<br />

Türkiye’deki sanayi yapısı, sistem entegratörü<br />

seviyesindeki firmada tasarım vasıflı personelin<br />

yoğun olarak bulunduğu, diğer firmalarda<br />

ise nispeten bu sayının daha az olduğu ancak<br />

Üretim fonksiyonlarının alt<br />

yüklenicilik yöntemiyle sektörde<br />

yer alan ve faaliyet alanlarını<br />

maliyet liderliği stratejisi<br />

güdecek şekilde yeniden<br />

yapılandırabilen firmalara<br />

çevrilmesi gerekmektedir.<br />

üretim ve montaj personelinin ve altyapısının<br />

daha çok olduğunu göstermektedir. Bu<br />

noktadan hareketle sanayii iki grupta ele alarak<br />

her bir grup için ayrı stratejiler ortaya koymak<br />

uygun olacaktır. Dolayısıyla, rekabetin gerektirdiği<br />

yapılanma gereği;<br />

Ana sistem entegratörü pozisyonundaki<br />

kurum /kurumlar mühendislik ve Ar-Ge<br />

yoğun işlere yönelmeli, firmanın üretim ve<br />

montaj yoğun işleri kademeli olarak<br />

azaltılmalı ve maliyet liderliği stratejisi<br />

izleyebilecek olan yerli alt yüklenicilere<br />

yönlendirilmeli,<br />

Tasarım içeriği daha kısıtlı olan üretim<br />

ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak kullanımı<br />

gerçekleştirilerek maliyet liderliği stratejisi<br />

güdecek alt yüklenicilere yönlendirilmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

Bunun sonucu olarak, odaklanma stratejisi<br />

güdülecek platformlarda 1. seviye üreticilikte,<br />

maliyet liderliği sağlanacak olanlarda ise 2.<br />

seviye’de kalınmış olacaktır.<br />

Sonuç olarak, Türk havacılık sanayiinde<br />

sürdürülebilirliğin sağlanması için havacılık<br />

sanayiinde yaşanan küresel gelişmelere<br />

adapte olmak gerekmektedir. Bunu başarabilmek<br />

için de küresel sanayiiyle bütünleşmiş,<br />

öncelikleri ve hedefleri belirli, kendi içerisinde<br />

yapılanmasını tamamlamış ve sadece nihai<br />

ürün olarak değil, alt sistemler ve hizmetlerle<br />

de çözüm sunabilen bir yapı oluşturmak<br />

gerektiği görülmektedir.<br />

KAYNAKLAR:<br />

V. Alpagut YAVUZ, Sürdürülebilirlik Kavramı ve İşletmeler Açısından Sürdürülebilir Üretim<br />

Stratejileri, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010, Cilt 7, Sayı 14, s.<br />

63-86.<br />

Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu:<br />

Ortak Geleceğimiz, TÇSV Yayınları, Ankara, 1989, s.71-97.<br />

Keith Krause, Arms and the State: Patterns of Military Production and Trade, Cambridge<br />

University Press, 1992, s.170.<br />

Richard A Bitzinger, Towards A Brave New Arms Industry, Adelphi Paper 356, Oxford 2003, s.69.<br />

AeroStrategy Management Consultation, From Tooth to Tail and Back Again: Military Aircraft<br />

Sustainment’s Difficult but Possible New Mission, AeroStrategy Commentary, September 2010,<br />

http://www.aerostrategy.com/downloads/commentaries/commentary_sept10.pdf.<br />

Obaid Younossi, Mark V. Arena, Robert S. Leonard, Charles Robert Roll, Jr., Arvind Jain, Jerry M.<br />

Sollinger, Is weapon system cost growth increasing?, RAND 2007, www.rand.org/pubs/<br />

monographs/MG588.<br />

Hakan ATALAN, Avrupa Havacılık Endüstrisi ve Türkiye’nin Konumu, Aviation Türk, Sayı 1,<br />

http://www.aviationturk.com/yeni/havacilik-sanayi/avrupa-havacilik-endustrisi-veturkiye%e2%80%99nin-konumu/#more-43,<br />

16.02.2011.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

European Commission, Directorate-General Enterprise & Industry, “FWC Sector<br />

Competitiveness Studies, Competitiveness of the EU Aerospace Industry with focus on:<br />

Aeronautics Industry”, Münih 2009, 13.07.2010, http://ec.europa.eu/enterprise/<br />

sectors/aerospace/files/aerospace_studies/aerospace_study_en.pdf, s.42.<br />

Teal Group, World Unmanned Aerial Vehicle Systems 2011, 23.11.2010, http://www.tealgroup.<br />

com/index.php?page=shop.product_details&category_id=2&flypage=flypage.tpl&product_id<br />

=98&option=com_virtuemart&Itemid=5.<br />

GATES, Eric, “The defence firm of the Future”, Defence and Peace Economics, 2004, 15: 6, s.509<br />

— 517.<br />

ÖNCÜ, A. Aykut, ÖNER, M. Atilla ve BAŞOĞLU, Nuri, "Make or Buy” Analysis for Local<br />

Manufacture or Import Decisions in Defense System Procurements Using AHP: The Case of<br />

Turkey”.<br />

Jorge Niosi ve Majlinda Zhegu, “Aerospace Clusters: Local or Global Knowledge Spillovers?”,<br />

Industry and Innovation, Vol. 12, No. 1, s. 1–25, Mart 2005, 14.03.2011,<br />

http://www.er.uqam.ca/nobel/r21010/document/niosizhegu.pdf.<br />

Halil İbrahim ÖZTÜRK<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1984 yılı Ankara doğumludur. 2007 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun<br />

olmuştur. Bir süre TUSAŞ’ta yapısal tasarım mühendisi olarak görev almıştır. 2008 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı’nda Uzman Yardımcısı olarak<br />

göreve başlamış olup, “Türk Havacılık <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirlik Stratejileri” konulu<br />

çalışmasıyla uzman olmuştur. Halen Uçak Dairesi Başkanlığı’nda görev yapmakta olup,<br />

Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Temel Eğitim Uçağı Tedarik (TEU), Türk Başlangıç ve Temel Eğitim<br />

Uçağı Geliştirme (HÜRKUŞ), Komuta Kontrol Uçağı (KKU) ve Kara Kuvvetleri Temel Eğitim Uçağı<br />

(KKTEU) projelerinin yürütülmesinde görev almaktadır. İngilizce bilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

33<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte<br />

savunma sanayiinde dünya çapında büyük<br />

değişiklikler görülmüştür. Askeri tehdidin<br />

azalmış olarak değerlendirilmesi ile birçok<br />

devlet savunma bütçelerini düşürmüş, büyük<br />

savunma projelerini yavaşlatmıştır. Az gelişmiş<br />

ülkelerde, askeri sanayi üretimi büyük ölçüde<br />

kesilmiş, bazı üretim hatları tamamen kapatılmıştır.<br />

1990'ların ortalarından itibaren ise,<br />

dünya savunma sanayii sektörüne (özellikle<br />

Amerika’da) daha çok önem verildiği görülmektedir.<br />

Ülkeler yabancı teknolojilerden faydalanmak<br />

istemekle birlikte yabancı tedarikçilere bağımlı<br />

olmaktan kendilerini korumak istemektedirler.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii programları incelendiğinde<br />

bütçe/program açısından ülke ve proje bazında<br />

2 önemli faktör dikkati çekmektedir:<br />

1. Ülkelerin Bütçe/Program Değişimleri<br />

2008 yılı sonunda başlayan ekonomik kriz,<br />

savunma sanayiindeki dengelerin değişmesini<br />

de beraberinde getirmiş, askeri tedarik<br />

projelerinin ve bütçelerinin azalması ve yeni<br />

projelerin askıya alınması sektörün idame<br />

ettirilebilirliğine gölge düşürmüştür.<br />

Askeri deniz projeleri içindeki en büyük<br />

tedarik programı olarak addedilen Fransa ve<br />

İtalya’nın ortaklaşa başlatmış olduğu 27<br />

gemilik FREMM firkateyn programı, 17<br />

gemiye indirgenmiştir.<br />

İngiltere Type 45 destroyer projesi kapsamını<br />

12 gemiden 6’ya düşürerek yarıya indirmiştir.<br />

Proje kapsamının kısıtlanmasının yanı sıra,<br />

proje süreleri kasıtlı olarak uzatılması da başka<br />

bir strateji olarak uygulanmaktadır. Kısa dönem<br />

maliyetlerinin azalması amacı güdülen bu<br />

uygulamaya İngiliz Queen Elizabeth sınıfı uçak<br />

gemisi projesinin 2 yıl uzatılması örnek olarak<br />

gösterilebilir.<br />

2. Programların Bütçe/Süre Aşımları<br />

Dünya Askeri Gemi İnşa Sektörü incelendiğinde<br />

düşük seviyedeki marjlar, proje takvimi ve<br />

bütçe üzerinde baskı oluşturmakta, risklerin<br />

büyümesine neden olmaktadır. Bazı örnekler:<br />

LCS tipi bir projede başlangıç bütçesinin üç<br />

katına çıkılması<br />

LPD tipi projede yaklaşık 1 Milyar Dolar<br />

(%100) bütçe aşımı ve 3 yıllık gecikme<br />

Sahil güvenlik tipi bir projede yaklaşık 300<br />

Milyon Dolar (%100) bütçe aşımı<br />

Bu durum teknoloji/know how geliştirme ve<br />

bunu idame ettirme, yatırım gibi hususlarda<br />

sorunlar oluşturmaktadır. Ülkelerin savunma<br />

sanayi teknoloji ve ürün sahiplik durumları, üç<br />

ana grup altında ele alınabilmektedir.<br />

1.Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler<br />

2.Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan Ülkeler<br />

3.Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler<br />

1. Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler:<br />

Bu ülkeler altyapı çalışmalarını savunma<br />

sanayinin gereklerine göre tamamlamış, kalite<br />

gereksinimlerini yerine getirmiş ve sürdürülebilirlik<br />

prensiplerine uygun satınalma ve<br />

üretim yapabilen birkaç ana altyüklenici<br />

belirlemiş ve böylece maliyet etkin savunma<br />

gereçleri üretiminde lider konuma gelmişlerdir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Teknolojik yeterlilik konusunda üst düzeyde<br />

olan bu ülkeler, dışa bağımlılıkları en az olacak<br />

şekilde platform ve elektronik sistemleri kendi<br />

bünyelerinde tasarlayıp üretebilmektedirler.<br />

Ancak kendi teknolojileri/ürünleri olmasına<br />

rağmen birçok projede diğer teknoloji sahibi<br />

ülkelerle birlikte program geliştirip maliyetleri<br />

düşürme stratejisi izlemektedirler.<br />

2. Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan<br />

Ülkeler:<br />

Bu ülkelerde ise savunma sanayi üretimi farklı<br />

platform/sistemlerde farklı seviyede tasarım/<br />

üretim faaliyetleri gerçekleşmektedir:<br />

Tasarım:<br />

- Lisans altında üretim (Ana Tasarımın<br />

kullanım haklarını satın alma)<br />

Üretim:<br />

- Kısmi tasarım Geliştirme,<br />

Ürünün;<br />

- Kısmi olarak üretimini / montajını<br />

gerçekleştirme,<br />

- Tamamının üretimini / montajını<br />

gerçekleştirme<br />

Yukarıda belirtilen aşamalar da platform ve<br />

silah/elektronik sistemler bazında değişebilmektedir.<br />

Bazı ülkelerin platform üretimi<br />

yapabildikleri, buna karşın silah/elektronik<br />

sistemleri ithal ettikleri görülmektedir.<br />

3. Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler:<br />

Herhangi bir teknolojik kazanım elde etmeden<br />

sadece ürün/proje satın alınması yolu ile<br />

tedarikler gerçekleştirilmektedir. Bu tip ülkeler,<br />

ayrılan kısıtlı savunma bütçeleri nedeniyle<br />

tedarik edilecek ürünlerin çok amaçlı olması<br />

tercih etmektedirler. Birçok Asya/Afrika/Güney<br />

Amerika ülkesinin projeleri buna örnek teşkil<br />

etmektedir.<br />

Bunun yanı sıra, daha önce başka ülkelerde<br />

görev yapan platformların direk alımı veya<br />

modernizasyonu sonucu yenilenen platformlarını<br />

satın alarak kullanmaktadır.<br />

Sürdürülebilirliğin Sağlanması için<br />

Uygulanan Stratejiler<br />

Ülkelerin sürdürülebilirliği sağlamak için uyguladıkları<br />

stratejiler 5 başlık altında incelenmiştir:<br />

1. Tasarım/Ar-Ge ile Sürdürülebilirlik<br />

Tasarım ve Ar-Ge ile askeri sanayide bağımsızlığını<br />

sürdürebilen olan ülkelerde tasarım /<br />

teknik çalışmalara büyük önem verilmektedir.<br />

Teknolojik açıdan en iyi/optimum projelerin<br />

geliştirilmesi,<br />

İhracat pazarında rekabetçi ürünlerin oluşturulması<br />

amacıyla geniş kadrolu, birbirleri ile rekabet<br />

eden, tasarım ekipleri kurulmuş ve tasarım<br />

kabiliyetleri geliştirilmiştir. Bu ekipler yüklenici<br />

bünyesinde ya da alt yüklenici tasarım firmaları<br />

bünyesinde faaliyet göstermektedirler. Avrupa<br />

ve Amerika’nın önde gelen askeri tersanelerinde<br />

500-1000 kişilik tasarım ekiplerinin<br />

olduğu görülmektedir. Bu firmalar tasarım<br />

kabiliyetlerinden aldıkları güçle tasarım/knowhow<br />

transferi sayesinde ekipman paketleri de<br />

sağlayarak diğer ülkelerde üretim yapmasa bile<br />

diğer ülke projelerinden pay almaktadırlar.<br />

2.<br />

Teknoloji Transferi ile Sürdürülebilirlik<br />

<strong>Savunma</strong> sanayinde gelişmekte olan ülkeler,<br />

teknoloji/know how kazanarak yerli üretim<br />

imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi<br />

gerektiğini bilincine varmışlardır.<br />

Bu bilinçle yabancı yüklenicilere projenin<br />

tamamen ve/veya kısmen, dahili olarak<br />

kurulacak bir tesiste üretiminin yapılmasının<br />

sağlanmasına ve know-how’ın ülkeye kazandırılmasına<br />

yönelik bir model çerçevesinde<br />

sözleşme yapmaya yönlendirmektedirler.<br />

Brezilya, Kuveyt, BAE, vb. ülkelerin güncel<br />

projeleri bu kapsamdadır.<br />

Teknoloji transferine diğer bir örnek olan<br />

Rusya, önceleri Avrupa ile aynı teknolojik<br />

seviyede olup, fiyat avantajı ile daha rekabetçi<br />

bir konumda olmasına rağmen son 20 yılda<br />

rekabette geride kalmış, tekrar eski seviyesine<br />

ulaşabilmek için Russian Technology adlı<br />

kurum kurularak Avrupalı firmalardan teknoloji<br />

transferi yapmaktadır:<br />

İtalyan Finmeccanica ile Rus jet üreticisi<br />

Irkut,<br />

İngiliz Rolls-Royce ile Rus helikopter firması,<br />

Fransız DCNS ile Rusya Rosoboronexport<br />

çeşitli Ar-Ge projeleri için mutabakat anlaşmaları<br />

imzalanmıştır.<br />

Türkiye de bu stratejileri uygulamış ve<br />

uygulamaya devam etmekte, kazanılan knowhow’ın<br />

özgün tasarımlar geliştirmeye olanak<br />

sağladığı ve dışa bağımlılığın gün geçtikçe<br />

azalmaya başladığı görülmektedir.<br />

Sürdürülebilirliğin Sağlanması<br />

için Uygulanan Stratejiler:<br />

1. Tasarım/Ar-Ge ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

2. Teknoloji Transferi ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

3. Proje Tasarım Geliştirme<br />

Modelleri ile Sürdürülebilirlik<br />

4. Ekonomik Ölçeklerin Korunması<br />

ile Sürdürülebilirlik<br />

5. İhracat ile Sürdürebilirlik<br />

3.<br />

Proje Tasarım Geliştirme Modelleri ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

Gelişmiş ülkelerde projeler yürürlüğe girmeden<br />

tasarım teklifleri hazırlanmakta ve söz<br />

konusu tasarım/gereksinimlerin gerçeklenmesi<br />

(validation) sonucunda üretim teklifleri<br />

devreye girmektedir. Bu çalışma prensibi<br />

büyük projelerde önemli bir strateji haline<br />

gelmiştir:<br />

İngiltere fırkateyn ön tasarımı için yüklenici<br />

firmaları ile anlaşma yapmış ve ön tasarım ve<br />

gereksinim analizi için yaklaşık 125 Milyon<br />

Pound’luk sözleşme imzalanmıştır<br />

ABD daha da ileri giderek, LCS projesine ait 2<br />

adet tasarımın geliştirilmesini ve buna ek<br />

olarak ilk gemi prototipini 2 yüklenici<br />

üzerinden finanse etmektedir.<br />

Bu modelle, deniz kuvvetlerinin ihtiyacını<br />

karşılayacak tasarımlar geliştirilmekte, gereksinim<br />

analizleri gerçekleştirilmekte ve daha<br />

yüksek teknolojili ve gereksinimleri tam<br />

karşılayan çözümler elde edilmektedir.<br />

4.<br />

Ekonomik Ölçeklerin Korunması ile<br />

Sürdürülebilirlik<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayinin geliştiği ülkelerde programların<br />

belli bir/birkaç firmaya yüklenerek<br />

kurumsal yapıların ve ekonomik ölçeklerin<br />

devamlılığı sağlanmaktadır. Askeri gemi<br />

sanayinden örnekler:<br />

ABD’de tüm projeler 2 yükleniciye paylaştırılmakta<br />

ve bu 2 yüklenicinin rekabeti<br />

sonucu gerçekleştirilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

35<br />

İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, vb. birçok<br />

gelişmiş Avrupa ülkesinde büyük askeri<br />

projeleri üstlenen sadece 1 büyük askeri<br />

firma mevcuttur (BAE Systems, DCNS,<br />

Navantia, Fincantieri, vb.). Bu firmalara bağlı<br />

birden fazla tersane yer almaktadır. Küçük<br />

askeri projeler içinse (askeri botlar, vb) ufak<br />

tersaneler mevcuttur, ancak bu tersaneler<br />

büyük projelerde yer almamaktadır.<br />

<br />

<br />

Kanada, 35 Milyar Kanada Doları mertebesindeki<br />

30 yıla yayılacak askeri gemi projeleri<br />

için sadece iki adet yerel tersaneyi seçme<br />

aşamasındadır.<br />

Bu tersanelerde proje kalmaması durumunda,<br />

sürdürülebilirliğin sağlanması adına söz<br />

konusu ülkelerin milli tersanelerine ihtiyaç<br />

olmamasına rağmen ek siparişler verildiği<br />

görülmektedir. Bu kapsamda:<br />

- Hollanda, Damen tersanesine 1 adet<br />

korvet siparişi vermiştir.<br />

- Fransa, DCNS tersanesine 1 adet LPD<br />

siparişi vermiştir.<br />

Ülkemizde ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörel<br />

Strateji Dokümanı’nda yer alan Deniz Araçları<br />

Sektör Stratejisi’nde belirtildiği üzere botlar<br />

sınıfında 2 adet tersane, yardımcı sınıf gemiler<br />

ve korvet-fırkateynler klasmanlarında 4 adet<br />

tersane belirlenmiştir. SSM tarafından açılmış<br />

olan ihalelere katılmış olan 3 tersane de bu<br />

kapsamda SSM tarafından değerlendirilmektedir.<br />

5.<br />

İhracat ile Sürdürebilirlik<br />

Sürdürülebilirlikte en önemli faktörlerden<br />

birinin üretim/tasarım kabiliyetlerinin ihraç<br />

edilmesi olduğu görülmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde en büyük ihracatı gerçekleştiren<br />

ülkeler şu şekildedir (2001-2004,<br />

Milyon USD):<br />

Askeri gemi yapımında önde gelen ülkeler<br />

ihracat pazarlarında büyük rekabet içindedirler.<br />

Örnek olarak Brezilya’nın 5 Milyar Dolar<br />

bütçeli askeri gemi tedarik projesi (devriye<br />

gemisi, firkateyn ve lojistik destek gemisi)<br />

kapsamında İspanya, Almanya, Fransa,<br />

İngiltere, İtalya, Kore rekabet etmektedir.<br />

ABD<br />

Rusya<br />

İngiltere<br />

Fransa<br />

Almanya<br />

İtalya<br />

Çin<br />

Diğer Avrupa<br />

Diğer Ülkeler<br />

Ayrıca bu firmaların ilgili ülkede üretim<br />

faaliyetleri yapılması ile ilgili teknoloji transfer<br />

anlaşmaları, altyapı geliştirme faaliyetleri vb.<br />

için de teklif verdikleri görülmektedir.<br />

Sonuç<br />

Ülke<br />

İhracat<br />

(Milyon USD)<br />

53,967<br />

17,625<br />

17,149<br />

11,626<br />

4,914<br />

1,387<br />

3,053<br />

11,096<br />

10,400<br />

Dünya İhracat<br />

Payı %<br />

%41,1<br />

%13,4<br />

%13,1<br />

%8,9<br />

%3,7<br />

%1,1<br />

%2,3<br />

%8,5<br />

%7,9<br />

Ülkemizde silah ambargosunun sonucu olarak<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin önemli temelleri<br />

atılmış, bu durum, kendi kendine yeterli bir<br />

savunma sanayi alt yapısının kurulmasına<br />

yönelik politikaların temelini oluşturmuştur.<br />

Öncelikle kendi ihtiyacının bir kısmını üretmeyi<br />

amaçlayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, 1990'lı<br />

yıllardan itibaren de ihracatçı ülke konumuna<br />

ulaşmayı başarmıştır.<br />

İzlenen politikalar çerçevesinde savunma<br />

sanayindeki yerli firma sayısı 200'ü geçmiştir ve<br />

bu firmaların yıllık cirosu yaklaşık 3-4 Milyar<br />

Doları bulmaktadır.<br />

Son yıllarda Türkiye, savunma sanayii alanında<br />

yerli şirketlerin gelişmesine ve teknoloji<br />

kazanıma önem vermeye başlamıştır. Bölgesel<br />

güç olma yolunda ilerleyebilmek için bağımsız<br />

bir savunma sanayisine kavuşması gerekmektedir.<br />

SSM’nin, açtığı ihalelerde yerli üretim<br />

olma modelini neredeyse tüm ihalelerde<br />

uygulanması ile birlikte Türkiye’nin savunma<br />

sanayisinde dışa bağımlılığı en aza indirgenmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Silahlı<br />

Kuvvetlerin ihtiyaçlarını şu anda %50 oranında<br />

karşılamakta, yerli projelerin bitirilmesi ile<br />

birlikte bu oranın %70 - %80’lere ulaşacağı ön<br />

görülmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünyanın ''en hızlı<br />

gelişen ve dış pazarlara açılan'' savunma<br />

sanayileri arasında yer almaktadır. Ülkemizde<br />

devam eden yüksek teknolojili savunma<br />

sanayii projelerine örnekler:<br />

İnsansız hava araçları<br />

Anti-tank projeleri<br />

Hava savunma ürünleri<br />

Uçak/helikopter ürünleri<br />

Uydu ürünleri<br />

Radar<br />

Kara araçları<br />

Deniz platformları.<br />

Roket platformları<br />

Sonar ürünleri<br />

Uçak mühimmatları<br />

Silah ürünleri<br />

Lazer ürünler<br />

Teknolojiyi satın alan ülke konumundan çıkan<br />

ülkemiz, savunma sanayii ve askeri gemi<br />

projeleri alımlarında yüklenicilere üretimin bir<br />

kısmının Türkiye’de yapılmasını ve böylece<br />

hem geminin ömrü boyunca idamesinde,<br />

bakım ve onarım faaliyetlerinde içerde<br />

yetişmiş kalifiye işgücü oluşmasını hem de bilgi<br />

birikiminin ülkeye kazandırılmasını sağlamıştır.<br />

Günümüzde ise teknoloji üretemeyen ve hazır<br />

alan statüde olan ülkelere savunma sanayii<br />

ürünlerini ihraç eder durumdadır.<br />

Bu başarıların sürekliliğinin sağlanması ve<br />

uluslar arası pazarda rekabetçi olunabilmesi<br />

için:


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

-Mali/sermaye yapılarının güçlendirilmesi,<br />

Finansal destek ve teşvikler sağlanması<br />

(örnek: ticari projelerin offset kabul edilmesi)<br />

Projelerin devamlılığının sağlanması ile<br />

oluşturulan kadronun askeri proje ile elde<br />

ettiği bilgi birikimi ve deneyimin korunması<br />

programların bedelleri de dikkate alınarak<br />

yüksek fiyat rekabetinden kaçınılacak proje<br />

değerlendirme yapısının oluşturulması<br />

Projelerin dünyadaki gelişmiş savunma<br />

sanayii ülkelerindeki örneklere benzer şekilde<br />

bir/birkaç firma üzerinden ihale edilmesi<br />

gerektiği değerlendirilmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> şirketlerinin:<br />

-Organizasyon yapılarının geliştirilmesi<br />

-Özgün tasarımları geliştirebilecek teknik<br />

kabiliyetlerin bu firmalarda oluşturulması<br />

İhracat pazarlarında rekabetçi firma yapılarının<br />

ve ileri teknoloji ürünlerin geliştirilmesi<br />

Fiyatın ön planda olduğu bir ihale değerlendirme<br />

yaklaşımı yerine dünyadaki muadil<br />

Ufuk GÜÇLÜ<br />

RMK Marine Genel Müdürü<br />

İş yaşamına 1975 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü<br />

bitirdikten sonra Uygulama Mühendisi olarak Otosan‘da başladı. Askerlik dönüşü 1977–1986<br />

yılları arasında sırasıyla Mamul Geliştirme Dizayn Mühendisi, Mamul Geliştirme Şefliği, Ürün<br />

Geliştirme Şube Müdürlüğü, Mühendislik Daire Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1991<br />

yılında Genel Müdür Yardımcısı (Teknik) olarak atandı, 1994 – 1996 yılları arasında Pazarlama<br />

ve İhracat’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 1996 yılında Ürün<br />

Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. 2007 yılında Genel Müdür Baş Yardımcısı<br />

(Teknik) olarak atandı. Otosan’daki bu görevinden sonra 1 Şubat 2009’da RMK Marine Genel<br />

Müdürlüğü görevini üstlendi. Ayrıca Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı ve Tübitak Marmara<br />

Araştırma Merkez’nde de Yönetim Kurulu Üyeliği yapmakta olup, denizlere olan ilgisine ayrıca<br />

amatör bir denizci olarak da devam etmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 37<br />

Sürdürülebilir Bir<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Açısından<br />

Teknoparklar<br />

Bilginin, inovasyonun ve yaratıcılığın rekabet<br />

üstünlüğü sağlamak açısından küresel önemi,<br />

bilginin üretime dönüştürülerek ticarileştirilmesi<br />

ve dolayısıyla sanayinin ihtiyacı olan<br />

teknik bilginin en üst seviyede karşılanması,<br />

teknoparkların kurumsallaşması ve teknoparklardan<br />

beklentiler açısından son 25 yıl<br />

içerisinde belirleyici rol oynamışlardır. Yüksek<br />

teknoloji hedeflerinin bir noktada zorunlu<br />

kıldığı üniversite-sanayi, sanayi-sanayi işbirliği,<br />

üniversitelerdeki teknoloji ve bilim altyapısını<br />

sanayi ile buluşturan yapılar olarak teknoparkları<br />

giderek daha çok ve farklı sahada<br />

karşımıza çıkarmaktadır. Teknoparklar, Ar-Ge<br />

çalışmalarının ve teknolojinin yayılımını<br />

sağlayan ve girişimciliği teşvik eden yapılarıyla;<br />

inovasyon sürecinde yer alan aktörlerin<br />

davranışları ve performanslarını inceleyen<br />

ulusal inovasyon sisteminin önemli bir bileşeni<br />

olarak da yer almaktadır.<br />

Bu noktada teknoparkları ansiklopedik anlamıyla<br />

tarif etmekte de yarar bulunmaktadır.<br />

Teknoparklar, profesyonel yönetimlere sahip,<br />

temel amacı bünyesinde yer alan iş dünyası ve<br />

başta üniversiteler olmak üzere bilgi bazlı<br />

kuruluşların rekabetçi kültürlerini inovatif bir<br />

ortamda en üst seviyeye taşıyarak elde edilen<br />

katma değerlerle toplumun refahını arttıran<br />

organizasyonlardır. Bu amaç istikametinde<br />

teknoparklar üniversiteler, Ar-Ge kuruluşları,<br />

şirketler ve pazar arasında bilgi ve teknoloji<br />

akışını tetiklemekte ve yönetmekte, kuluçka ve<br />

spin-off uygulamalarıyla inovatif şirketlerin<br />

kurulmasını ve büyümesini sağlamakta, kaliteli<br />

çalışma ortamı ve tesislerle birlikte yüksek<br />

nitelikli hizmetler sağlamaktadır.<br />

Teknoparklar 2000’li yıllarla birlikte şehirlerin,<br />

bölgelerin ve ülkelerin ekonomik<br />

kalkınmaları açısından çok kilit rol oynamaya<br />

başlamışlardır. Bilgi ekonomisinin gerekleriyle<br />

uyumlu çalışma ortamında teknoparklar;<br />

Üniversiteler ile şirketler arasında bilgi ve<br />

teknoloji akışını tetiklemekte ve yönetmekte,<br />

Şirketler, girişimciler ve teknik kadrolar<br />

arasında iletişimi oluşturmakta, yönlendirmekte,<br />

İnovasyon, yaratıcılık ve toplam kaliteyi<br />

arttıracak ortamları geliştirmekte,<br />

Şirketler ve araştırma kuruluşlarının yanısıra,<br />

girişimcilere ve bilginin asıl sahiplerine de<br />

odaklanmakta,<br />

Yeni iş alanlarının ortaya çıkartılmasında<br />

kuluçka ve spin-off uygulamalarının yanısıra,<br />

küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyümesini<br />

hızlandırmakta,<br />

Global networklerde yer alarak binlerce inovatif<br />

şirket ve araştırma enstitüsüyle iletişim<br />

kurarak kiracılarını uluslararası arenaya<br />

taşımaktadır.<br />

Esasında teknoparkların bilgi ekonomisi olarak<br />

tanımladığımız yeni ekonominin ihtiyaçlarından<br />

ortaya çıktığını ve halen de şekillenmekte<br />

olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Yeni ekonomi yoğun olarak bilgiye dayanmakta,<br />

inovasyonla büyümekte, global erişime<br />

konu olarak dünyayı şekillendirmektedir.<br />

Teknoparklardaki faaliyetlerin endüstriyel<br />

ağırlığını dikkate aldığımızda ise, teknoparkların<br />

bilgi ekonomisinin endüstriyel yanı<br />

olduğunu ifade etmek mümkündür. Bilgi<br />

bugün üretim açısından gerçek ifadesini<br />

şirketlerin elinde bulmaktadır. Üniversite ise<br />

bilginin en büyük kaynağı olarak ayrıcalıklı<br />

yerini muhafaza etmektedir. Bilgiyi en üst<br />

seviyede kullanabilen şirketlere baktığımızda,<br />

toplumsal refahın bu yeteneğe bağlı olarak<br />

yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmamaktadır.<br />

Çünkü hiçbir toplum bireyi bulunduğu ülkenin<br />

ekonomik gelişimi için üniversitelerdeki<br />

bilgiden yararlanmama lüksüne sahip değildir.<br />

Bu fırsatı mükemmel kullanan ülkeler ile farklı<br />

nedenlerle istenilen seviyede kullanamayan<br />

ülkeler, kişi başına milli gelir seviyeleriyle bu<br />

becerilerini göstermektedirler.<br />

Dikkat edilecek olursa teknoparkların global<br />

önem kazanması ve yaygınlaşması, bugün artık<br />

hikayesi bile unutulmaya başlayan Doğu<br />

Bloku’nun çökmesiyle ve klasik ekonominin<br />

kalıp değiştirmesiyle başlamıştır. Klasik<br />

ekonominin kullanıldıkça azalan kaynaklarına<br />

karşı bilgi ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve endüstrinin tüm<br />

alanlarında yeni paradigmalar yaratmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii, global dengeleri böylesine<br />

etkileyen bir değişimden doğal olarak derinden<br />

etkilenmiş, savunma harcamaları ulusal bütçeler<br />

içerisinde bir zamanlar arslan payını alan<br />

ve fakat coğrafi konumlarından dolayı şanslı<br />

addedilebilecek birçok ülke bütçelerini<br />

küçültülen silahlı kuvvetlerinin neredeyse<br />

maaş ödemeleriyle sınırlı noktaya çekmiştir. Bu<br />

bakımdan şanslı olmayan ve azaltmakla birlikte<br />

savunma harcamalarını sürdürmek zorunda<br />

kalan ülkeler ise çareyi bilgi ekonomisinin<br />

yarattığı en önemli fırsatlardan birisi olan<br />

sürdürülebilirlikte bulmuşlardır.<br />

Yazımızın takip edecek paragraflarına geçmeden<br />

önce, ne gibi parasal büyüklüklerden<br />

bahsettiğimizi rakamlarla ifade etmekte yarar<br />

olacaktır. Günümüzde dünya genelindeki<br />

savunma harcamaları 1,47 Trilyon Dolara<br />

ulaşmıştır. Bu dünya devletlerinin toplam<br />

gayri safi milli hasılalarının %2,4'üne denk<br />

gelmektedir.<br />

Bu harcamaların yaklaşık %42’sini ABD tek<br />

başına yapmakta, ABD'yi izleyen ve aralarında<br />

Türkiye’nin de bulunduğu İngiltere, Fransa,<br />

Japonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Hindistan<br />

ve Suudi Arabistan gibi 15 ülke, geri kalan<br />

harcamanın %85’ini gerçekleştirmektedir.<br />

ülkeler takip etmektedir. Kişi başına düşen<br />

savunma harcaması 200 Doların üzerine<br />

çıkmıştır. Türkiye'nin 10 Milyar Dolar civarında<br />

seyreden savunma bütçesi çerçevesinde kişi<br />

başı savunma harcamalarının milli gelire oranı<br />

ise % 1,8 civarındadır.<br />

Türkiye’yi bu grupta Hindistan gibi birkaç ülke<br />

hariç farklılaştıran kişi başına düşen milli gelir<br />

ve endüstrileşme seviyeleridir. Dünyanın en<br />

yüksek savunma harcaması yapan ülkeleri olan<br />

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler<br />

savunma ihtiyaçlarının tamamına yakınını yerli<br />

ülke içinden karşılarken Türkiye bu yola yeni<br />

girmeye başlamıştır. Ortadoğu ülkeleri ile az<br />

gelişmiş ülkelerin tamamı ise ihtiyaçlarını<br />

büyük ölçüde ithalat ile karşılamaktadırlar.<br />

Klasik ekonominin kullanıldıkça<br />

azalan kaynaklarına karşı bilgi<br />

ekonomisinin kullanıldıkça artan<br />

kaynakları ekonominin ve<br />

endüstrinin tüm alanlarında yeni<br />

paradigmalar yaratmıştır.<br />

Diğer ithalatçı ülkelerden farklı olarak savunma<br />

sanayii hızla gelişen bir ülke olarak Türkiye son<br />

yıllarda 1 Milyar Dolara ulaşan savunma ihracatıyla<br />

da ön sıralara tırmanmaya başlamıştır.<br />

İnovasyonun lokomotif rol üstlendiği savunma<br />

sanayinde, önceki yıllarda ağırlıklı olarak<br />

Türkiye’nin klasik savunma sanayii kuruluşları<br />

ihracat gerçekleştirirken, son yıllarda, savunma<br />

sanayiindeki Ar-Ge’ye dayalı ulusal katkı payı<br />

hedeflerinin yükseltilmesi ve şirketlerin bu<br />

yönde teşvik edilmesiyle özel şirketler de, yurt<br />

dışına özgün savunma sanayi ürünleri ihraç<br />

etmeye başlamışlardır. İhracatı bu ölçüde<br />

mümkün kılan husus ise, savunma sanayiinin<br />

sürdürülebilir bir sanayi oluşturma yaklaşımını<br />

benimseyerek ihtiyaçları yurtiçinden karşılama<br />

oranında %50’lerin üzerine çıkabilmesi<br />

olmuştur.<br />

Teknoparklar bu yaklaşımda, başlangıçta çok<br />

planlı bir şekilde olmasa da kritik sorumluluklar<br />

üstlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, dikey<br />

uzmanlaşmaya yönelen ve ikinci ve hatta<br />

üçüncü kademe altyüklenicilik rolünü<br />

benimseyen çok sayıda küçük ve orta ölçekte<br />

firmanın, çoğu zaman mühendisliğin tıkandığı<br />

noktada üniversitelerden aldıkları bilimsel<br />

destekle teknoparklarda çift amaçlı üretime<br />

yönelmeleri ve kısa sürede klasik ana<br />

yüklenicileri destekleyecek kalite ve kapasiteye<br />

ulaşmalarıdır. Tedarik makamı olarak <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş<br />

ve hatta kalıcı bir yapıya dönüşmesinde<br />

kilit rol oynamış, sürdürülebilir bir savunma<br />

sanayii yaratabilmek için yerli sanayinin desteklenmesi<br />

açısından teknoparklarda faaliyet<br />

gösteren şirketlere çok sayıda Ar-Ge projesi<br />

yönlendirmiştir. Bu projeler özellikle ulusal ana<br />

yüklenicilik/alt yüklenicilik sisteminin daha da<br />

genişletilerek ülkenin teknolojik bağımsızlığını<br />

sağlayacak olan özgün teknolojilerin üretilebileceği<br />

sektörel bir yapılanmaya ciddi şekilde<br />

imkan vermiştir.<br />

Teknoparklarda faaliyet gösteren firmalara<br />

sağlanan teşviklerle alt sistem bazında yerli<br />

üretimi mümkün kılan uygulamalar, sürdürülebilir<br />

bir savunma sanayiinin olmazsa olmazı<br />

niteliğinde 200’ün üzerinde firmanın savunma<br />

sanayiine yönelmesini sağlamış, bu firmalarla<br />

birlikte sektörün yıllık cirosu 3 Milyar Dolar<br />

seviyesine ulaşmıştır.<br />

Geldiğimiz noktada savunma sanayiinde<br />

sürdürülebilirlik açısından teknoparkların<br />

önemi, bu çerçevede Ar-Ge yatırımlarının ve<br />

teşviklerin giderek artan ölçülerde uygulamaya<br />

devam olunması önceliğini korumaktadır.<br />

Fransa’nın DeGaulle döneminden bu yana<br />

bağımsız bir savunma sanayii için attığı adımlar<br />

ve bu ülkede teknoparkların 1980’lerde<br />

şekillenmeye başlaması bir rastlantı değildir.<br />

Keza ABD’nin 1950’lerden bu yana teknopark<br />

olarak tanımlanabilecek yapılara teknoloji<br />

geliştirme amaçlı önemli kaynaklar aktarması<br />

ve bugün bile sadece savunma sanayiini<br />

hedefleyen teknoparkların oluşturulmasını<br />

teşvik etmesi, sürdürülebilir bir sanayi yapılanması<br />

hedefi ile açıklanmaktadır.<br />

Ülkelerin global konumlanma planları ve buna<br />

bağlı ya da bağımsız tehdit algılamaları<br />

teknoloji hedeflerini belirlemede önemli rol<br />

oynamaktadır. Binlerce yıldır medeniyetlere<br />

olduğu kadar çatışmalara da ev sahipliği<br />

yapmış bir coğrafyanın merkezinde bulunan<br />

Türkiye, yeni ekonominin her alanında olduğu<br />

gibi savunma sanayiinde de kısıtlı kaynaklarını<br />

en etkin şekilde değerlendirebileceği, duplikasyonlardan<br />

arındırılmış, sürdürülebilir bir


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

39<br />

yapı oluşturmak amacındadır. Bu amacın<br />

gerçekleştirilmesi açısından ihtiyaç duyulan<br />

çok yönlü koordinasyon rolünü, gelişmiş batılı<br />

ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de teknoparklar<br />

belli ölçülerde üstlenebilecektir.<br />

Önümüzdeki yıllardaki savunma sanayii<br />

ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bugünden,<br />

rekabet edebilir ve sürdürülebilir teknoloji<br />

tabanını hedefleyen ürün odaklı Ar-Ge<br />

projelerinin de planlanması gerekmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı 2007-2011<br />

Stratejik Planı’nda, stratejik amaçlarından<br />

birisi olarak savunma sanayiini özgün yurt içi<br />

çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />

rekabet edebilecek şekilde yapılandırmayı<br />

ifade etmiştir. Özgün yurt içi çözümler ve<br />

uluslararası rekabet edebilirliğin sağlanması da<br />

ancak sürdürülebilir bir teknolojik yetkinlik ile<br />

mümkündür. Bu amaçla uluslararası işbirliğini<br />

gözeten, teknolojik yeterliliği yüksek bir sanayi<br />

altyapısı yine teknoparklar üzerinden sağlanabilecektir.<br />

Keza sektöre bilimsel anlamda yön<br />

verebilecek üniversitelerin bir koordinasyon<br />

içerisinde ihtiyaçlara göre yeniden örgütlendirilerek<br />

bu alanda yapılacak çalışmalara<br />

teknoparklar üzerinden daha fazla ve nitelikli<br />

katkı sağlaması mümkün olabilecektir. Teknoparklar<br />

ayrıca mühendislik alanında yapılan<br />

çalışmaların çift kullanımı esas alan bir yapıya<br />

kavuşturulmasına da imkan tanıyacaktır.<br />

Bugün global seviyede birçok örneğinde<br />

görüldüğü üzere en verimli çıktıyı üretebilen<br />

model üniversite-enstitü ve araştırma kurumları<br />

ile sanayi arasında kurulabilen<br />

birlikteliklerdir. Diğer bir ifadeyle, teknoloji<br />

tabanlı üretimlerin gerçekleştirildiği, yeni<br />

girişimlerin oluşmasının sağlandığı ve üniversite<br />

sanayi işbirliğinin yaşandığı yerler olarak<br />

karşımıza yine teknoparklar çıkmaktadır.<br />

Halen dünyada etkinliği süren Kuzey Avrupa<br />

ülkelerinin GSM şirketleri, ABD’de bilişim<br />

sektöründeki gelişmeler, Almanya’da otomotiv<br />

sektöründe gerçekleştirilen son derece<br />

yenilikçi ürünler, Hollanda, İsrail gibi ziraat<br />

mühendisliği ve gıda mühendisliği alanında<br />

gelişmeleriyle dünyada yetkinlik elde etmiş<br />

ülkelerin temelinde maliyet etkin ve tabana<br />

yayılmış üretkenliği başarmış birçok teknopark<br />

yatmaktadır. ABD sanayii açısından vurgulanması<br />

gereken nokta, başarılı olan teknoloji<br />

geliştirme programlarının tümünün uzun vadeli<br />

projelere dayanıyor olmasıdır. Japonya’da<br />

ise, büyüyen Asya endüstrilerine karşı kendi<br />

endüstrilerini uzun vadede koruma yolunun<br />

araştırılması ile ilk teknopark kavramının<br />

biçimlendiği görülmektedir. Japonya da ileri<br />

teknolojiyi kullanarak daha yüksek katma<br />

değerli ürünleri, yaratıcı araştırmalar vasıtasıyla<br />

desteklemeyi hedeflemiştir. Ülke genelinde,<br />

şehirleri bir bütün olarak sanayii ve<br />

üniversiteleriyle birarada ileri teknolojik<br />

araştırmaya entegre etme ve teknopoller<br />

oluşturma programı, sürdürülebilirliği temel<br />

alan Japon endüstriyel stratejisinin merkezini<br />

oluşturmuştur. Bu ülke kuluçka merkezlerinden<br />

başlayarak, sonraki aşamalarda bilim<br />

parkları ve teknoparkları geliştirmiş, giderek<br />

ülke kentlerinin büyük çoğunluğunun<br />

teknokent olarak geliştirilmesi yönünde<br />

stratejiler uygulanmış ve nihayet ülke bir<br />

tekno-devlet niteliği kazanmıştır.<br />

Dünyadaki sözkonusu başarılı modeller<br />

incelendiğinde, Ar-Ge faaliyetleri ile kazanılan<br />

teknolojik gücün ekonomik güce dönüştüğü ve<br />

ihracatla bir adım daha ileriye götürüldüğü,<br />

bunun sonucunda ise daha kolay kaynak<br />

ayrılabilecek savunma harcamaları ile daha<br />

büyük ve daha caydırıcı bir askeri güce<br />

kavuşulabildiği görülmektedir. Sonuçta ancak<br />

Ar-Ge faaliyetlerine önem ve öncelik veren bir<br />

ülke, önemli ve güçlü bir ülke sıfatı taşıyabilmektedir.<br />

Bu kapsamda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisi’nin<br />

temelini oluşturan ülke güvenliğinin<br />

sağlanması için, Silahlı Kuvvetlerimiz ihtiyaçlarının<br />

güvenli ve istikrarlı biçimde, sürdürülebilirlik<br />

yaklaşımı esas alınarak yurt içinden<br />

karşılanması, bunun için gerekli teknoloji<br />

tabanının yaygınlaştırılarak mümkün olan her<br />

alanda rekabetçi ve ihracatı da hedefleyen<br />

üretim kabiliyetlerinin kazanılması ve kurulmuş<br />

bulunan ulusal savunma sanayii tesislerinin<br />

yurtiçi ve yurtdışı pazarlar açısından teşviki<br />

ve desteklenmesi amacına en çok hizmet eden<br />

yöntemi; bir koordinasyon, inovasyon,<br />

etkileşim ve sinerji merkezi olarak teknopark<br />

uygulamalarında aramak yanlış olmayacaktır.<br />

Turgut Şenol<br />

Teknopark İstanbul<br />

Genel Müdürü<br />

1959 Malatya doğumlu Turgut Şenol İlkokulu Ankara Kavaklıdere İlkokulunda, Ortaokul ve<br />

Lise’yi TED Ankara Koleji’nde, lisans eğitimini 1982 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası<br />

İlişkiler Bölümü’nde, tezsiz lisans üstü çalışmasını ise aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve<br />

Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamlamıştır. Çalışma hayatına 1982 yılında Hollanda<br />

Büyükelçiliği’nde yerel danışman olarak başlayan Turgut Şenol 1986-1990 yılları arasında Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı’nda Siyasi Müşavir Yardımcısı ve Siyasi Müşavir olarak görev yapmış, 1990<br />

yılında Dış İlişkiler Müşaviri olarak katıldığı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nda Dış İlişkiler<br />

bölümünü kurarak 1998 yılına kadar yönetmiştir. Aynı yıl İş Geliştirme Direktörü olarak<br />

Havelsan’a geçen Turgut Şenol 2002 yılında AYESAŞ Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 2005<br />

yılında Bilkent Grubu’na katılarak kurduğu Meteksan <strong>Savunma</strong>, Meteksan Uzay ve Meteksan<br />

Sualtı Akustik şirketlerinin Genel Müdürlüklerini ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliklerini 2010<br />

yılına kadar yürütmüştür. Turgut Şenol 2010 yılı sonu itibariyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

ile İstanbul Ticaret Odası ana ortaklığında kurulmuş bulunan Teknopark İstanbul A.Ş. Genel<br />

Müdürlüğü’ne getirilmiş olup halen bu görevini sürdürmektedir.


Sürdürülebilir <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />

Yetenek Bazlı Alt Yüklenici Kullanımı<br />

Milli <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Geldiği Aşama<br />

Bilindiği üzere ülkemizde, milli savunma<br />

gücünü artırmak ve caydırıcı kılmak için ihtiyaç<br />

duyulan modern sistem ve platformlara<br />

ülkenin ekonomik gücüyle orantılı olarak sahip<br />

olunmaya devam edilmektedir. 1974 yılında<br />

gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar,<br />

gerek ülkenin sanayi yetkinliği gerekse bu alt<br />

yapıyı oluşturabilecek ekonomik gücün<br />

yetersizliği nedeniyle milli savunma sanayiinin<br />

teşkiline yönelik ciddi adımlar atılmamıştır.<br />

Ancak; o tarihlerde kullandığı silah, sistem ve<br />

platformlarda dışa bağımlı olan ülkemiz, Kıbrıs<br />

Barış Harekâtı sırasında ve sonrasında<br />

ambargo ile karşılaşmıştır.<br />

Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanılan<br />

ambargo sonucunda, günümüz milli savunma<br />

sanayiinin temelleri atılmaya başlanmış, bu<br />

çerçevede ilk olarak vakıf şirketleri kurulmuş,<br />

Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı fabrika, bakım<br />

onarım merkezleri ve tersanelerin kabiliyetleri<br />

artırılmaya başlanmıştır. 1985 yılına gelindiğinde,<br />

çıkarılan 3238 sayılı Kanunla, modern<br />

savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması<br />

amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı kurulmuş<br />

ve ihtiyaç duyulan kaynağın, genel bütçe<br />

dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini<br />

amacıyla <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu<br />

oluşturulmuştur.<br />

Dönem itibariyle yurt içi savunma sanayii<br />

yeteneklerinin yok denecek kadar az olması<br />

nedeniyle, ilk etapta TSK ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

yurt dışı tedarik projelerinde offset<br />

taahhütleri ile sanayi firmalarımızın uluslararası<br />

sektörle tanışması ve uzman personel<br />

istihdamı sağlanmıştır. Bunu izleyen dönem<br />

içerisinde az sayıda savunma firması ile yurt<br />

içinde ortak üretim ve lisans altında üretim<br />

yoluyla yerli savunma sanayiinin oluşturulması<br />

hedeflenmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde<br />

savunma sanayiinde elde edilen bilgi birikimi<br />

sonucunda yurt içi özgün geliştirme yolu ile<br />

tedarik sürecine adım atılmıştır. Gelinen<br />

aşamada, TSK ihtiyaçlarının karşılanmasında,<br />

yerlilik oranı %50’nin üzerine çıkmış olup,<br />

hâlihazırda yürütülmekte olan tedarik programları<br />

ile bu oran gün geçtikçe artmaya<br />

devam etmektedir.<br />

Platform düzeyinde TSK ihtiyaçlarının yurt içi<br />

savunma sanayii firmalarından karşılanması<br />

noktasında, hava platformları için TUSAŞ,<br />

deniz platformları için sivil gemi inşasında<br />

tecrübe kazanmış özel sektör tersaneleri, kara<br />

platformlarında ise otomotiv sektöründe<br />

önemli başarılar sağlamış Otokar ve BMC<br />

firmalarının yanında yıllardır savunma sektöründe<br />

hizmet veren Nurol Makine ve FNSS<br />

firmaları, roket ve füze konusunda ROKETSAN,<br />

mühimmat için MKEK, tüm hava, kara, deniz<br />

platformlarının ihtiyacı olan elektronik sistem<br />

entegrasyonu ile birlikte TSK ihtiyacı elektronik<br />

ve yazılım temelli sistemler için HAVELSAN ve<br />

ASELSAN yurt içi ana platform ve sistem<br />

entegratörü görevlerini üstlenmişlerdir.<br />

Günümüzde platform ve sistem düzeyinde<br />

sistem entegrasyonu odağında yurt içi<br />

geliştirme kabiliyeti oluşmuş ve bu sayede<br />

TSK’nın platform/sistem ihtiyaçları doğrultusunda<br />

planlanan projelerin oldukça büyük<br />

bir bölümü yerli savunma sanayii firmalarının<br />

ana yükleniciliğinde yürütülür hale gelmiştir.<br />

Bu çalışmalara paralel olarak, platform ve<br />

sistemlerin gereksinim duyduğu alt sistem,<br />

bileşen ve teknolojilerden öncelikli olanların<br />

geliştirilmesine yönelik projeler yürütülmeye


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 41<br />

başlanılmıştır. Bu süre zarfında ihracat izni<br />

alınamaması gibi nedenlerle yurt dışından<br />

tedarikinde zorluklar yaşanan ya da platform<br />

ve ana sistemlerin özgün olarak tasarımının<br />

yapılabilmesine doğrudan etkisi olan alt<br />

sistemler ve bileşenlerin geliştirilmesi öncelikli<br />

olmuştur.<br />

İhtiyaç duyulan platform ve sistemlerin<br />

tedarikinin yurt içinden karşılanma oranın<br />

artırılarak, aynı zamanda sürdürülebilirliğinin<br />

sağlanmasının, sektörün önünü görmesinde ve<br />

kalıcılığının sağlanmasında önem arz ettiği<br />

izahtan varestedir. 2010 yılı itibariyle TSK<br />

modernizasyon projelerinde yerli katkı oranı<br />

%52,1’e (Grafik-1), ihracat dâhil olmak üzere<br />

2010 yılı sektör cirosu ise 2.733 Milyar Dolara<br />

ulaşmıştır (Grafik-2). Bu başarıda, ana<br />

yükleniciler ile birlikte, alt yüklenici ve yan<br />

sanayinin payı büyüktür.<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

Milyon $<br />

3.000<br />

2.500<br />

2.000<br />

1.500<br />

1.000<br />

500<br />

0<br />

0<br />

25<br />

2003<br />

1.301<br />

1.337<br />

36,7<br />

41,6<br />

1.720<br />

1.591<br />

44,2 45,7<br />

2.733<br />

2.010 2.317 2.319<br />

2003 2004<br />

2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

Grafik - 2: Yıllara Sari <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektör Cirosu<br />

(Kaynak SASAD-SSM)<br />

52,1<br />

2006 2007 2008 2009 2010<br />

Grafik - 1: Yıllara Sari Yurt İçi Karşılanma Oranı<br />

(Kaynak SASAD-SSM)<br />

Sektörün bu noktaya gelmesinde, ana yüklenicilik<br />

görevini ekseriyetle yerli firmaların<br />

üstlenmesi, kritik alt sistem, bileşen ve<br />

teknolojilerin belli bir bölümünün yurt içi<br />

geliştirme ya da Ar-Ge yoluyla sağlanması ve<br />

yerli katkıyı artırmak için yan sanayiinin katılımının<br />

artırılması önemli ölçüde rol oynamıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Sürdürülebilirliğin<br />

Önemi<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin geldiği aşama itibariyle,<br />

TSK’yı modernize etme amacıyla planlanan<br />

platform ve sistemlerin tedarikinin, yerli ana<br />

yüklenicilerin sorumluluğunda yürütülmesi ile<br />

birlikte, platform ve sistemlerin ihtiyacı olan alt<br />

birimlerin yerli olarak karşılanma oranı da<br />

artmaya devam edecektir. Kısa dönem<br />

içerisinde savunma sanayiimiz mevcuttan<br />

daha yüksek yerlilik oranıyla tedarik projelerinde<br />

yer alacak, oluşacak iş hacmi doğrultusunda<br />

sektör daha da fazla büyüyecektir.<br />

Ülkemizin kısa ve orta vade savunma ihtiyaçlarının<br />

ve buna bağlı olarak platform ve<br />

sistem tedarikini kapsayan projelerin sayısı ve<br />

boyutu büyümeye devam eden sektör için<br />

yetersiz hale gelecektir. Bununla birlikte<br />

sektörün, gelişecek teknoloji ile ileride<br />

şekillenecek yeni sistem ve platform ihtiyaçlarını<br />

da karşılayabilmesi için mevcut yeteneklerini<br />

koruyarak, Ar-Ge için ilave insan ve finans<br />

kaynağı ayırmaya devam etmesi gerekecektir.<br />

Büyümesi hedeflenen sektörün ileride<br />

karşılaşması muhtemel durumların şimdiden<br />

önüne geçilebilmesi için savunma sanayiinin<br />

sürdürülebilir kılınması gerekmektedir.<br />

2010 yılı verileri incelendiğinde, ülkemiz<br />

savunma sektörünün, yıllık üretiminin %70’e<br />

yakın kısmının yurt içi ihtiyaçları karşılamak<br />

üzere yapıldığı görülmektedir. Kendine yetmeye<br />

başlayan bir savunma sanayii için,<br />

üretiminin %30’unu ihraç edebilmek önemli<br />

bir başarı olsa da, sektörün gerek ilerideki<br />

potansiyel büyüklüğüne göre sınırlı yurt içi<br />

ihtiyaçların varlığı gerekse teknolojik açıdan<br />

sürekli yetkin olma zorunluluğu nedenleriyle<br />

ileride üretimlerin büyük çoğunluğunun<br />

ihracat amacıyla gerçekleştirmesi gerekliliği<br />

ortaya çıkmaktadır.<br />

İhracat bacağını ele aldığımızda, savunma<br />

sanayii gelişmiş ve uluslararası pazarı büyük<br />

ölçüde elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />

edebilmek için maliyet etkin, hızlı ve esnek<br />

tasarım çözümleri sunmak gerekmektedir.<br />

İleri teknoloji ürünlerle uluslararası arenanın<br />

rekabetçi ortamında fark yaratabilmek için<br />

gereken finansal kaynak, savunma sanayimizin<br />

şu ana kadar yapmış olduğu Ar-Ge ve<br />

geliştirme harcamalarına kıyasla çok daha fazla<br />

olmalıdır.<br />

Yukarıda da değinildiği gibi, hâlihazırda yurt içi<br />

özgün geliştirme modeli ile yürütülen projeler<br />

ile genelde sistem entegrasyonu kabiliyeti<br />

kazanılmış, bunun yanı sıra alt sistem, bileşen<br />

ve teknoloji tabanında geliştirme faaliyetlerinde,<br />

ihracat izni gibi çeşitli nedenlerle yurt<br />

dışından temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />

tasarımına doğrudan etkisi açısından kritik<br />

olanlara öncelik verilmiştir. Gelecekte dış<br />

pazarda daha yüksek oranda söz sahibi<br />

olabilmek için, rekabetçi çözümler sunabilmek<br />

gerekmekte, bunu teminen düşük maliyette ve<br />

teknik özellikleri açısından rakiplerinden<br />

ayrıcalıklı olacak tasarımlarla müşterilere ürün<br />

sunulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.<br />

Hâlihazırda temin zorluğu ve üst seviye sistem<br />

tasarımına etkisi nedenleriyle kritik bulunarak<br />

öncelikli geliştirilmesi hedeflenen alt<br />

sistemlerin yanı sıra, ileride rekabet ortamında<br />

yüksek performans sağlanması, farklı<br />

işlevselliklerin kazandırılması ve maliyet etkin<br />

çözümler üretilebilmesi açısından başka alt<br />

sistemler de kritik kabul edilerek öncelikli hale<br />

gelecektir.<br />

Bu durumda, sektör için araştırma geliştirme<br />

maliyetleri şimdikine kıyasla daha yüksek<br />

oranlara çıkabilecektir. Bu maliyet artışı,<br />

geliştirilmesi öncelikli alt sistem/ürün<br />

yelpazesinin genişlemesinin yanı sıra, bunların<br />

zaman içerisinde sürekli bir teknolojik<br />

yenileme sürecine girmesi ile katlanarak daha<br />

da yükselecektir. Böylelikle büyüyen sektörün<br />

yurt içi ve yurt dışı için projeler yürütmesi,<br />

kendisini idame etmesi ve artan Ar-Ge<br />

faaliyetleri için gerekli olacak kaynağın o<br />

aşamada elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesinde<br />

yetersiz kalabileceği hususu sektör<br />

için önemli bir risk olarak değerlendirilmelidir.<br />

Bu riskin gerçekleşmesi durumunda, sektör<br />

öncelikle rekabetçi ürün geliştirmede yetersiz<br />

kalarak dışarıdaki pazara cevap veremez hale<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii gelişmiş ve<br />

uluslararası pazarı büyük ölçüde<br />

elinde tutan ülkeler ile rekabet<br />

edebilmek için maliyet etkin,<br />

hızlı ve esnek tasarım çözümleri<br />

sunmak gerekmektedir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

gelecek ve iç pazarla yetinmeye çalışacak,<br />

küçülmek zorunda kalacak, finansman kaybı ile<br />

orantılı olarak özellikle Ar-Ge ve yeni teknoloji<br />

geliştirme kabiliyetine sahip yetişmiş istihdamın<br />

kaybı önlenemeyecek ve bu nedenlerle<br />

harekat konseptini değişen çağa göre<br />

yenileyecek olan TSK’nın ihtiyaçlarının da<br />

karşılanmasında zorluklar yaşanabilecektir.<br />

Sürdürülebilirlik için Çift Kullanım ve<br />

Yetenek Bazlı Üretim<br />

Sürdürülebilirlik açısından, ihracat hacmini<br />

artırarak yüksek gelir elde edilmesinin yanı<br />

sıra, esnek tasarım yeteneğiyle maliyet etkin<br />

çözümler sunabilen rekabetçi bir sektörün<br />

uluslararası arenada kalıcılığını sağlamak<br />

amacıyla, alt sistem, bileşen, malzeme<br />

geliştirme ve üretimi için gerekli olacak kaynak<br />

yönetiminin sektörel bazda yürütülebilmesini<br />

sürekli kılacak yöntemlere başvurmak diğer<br />

kritik unsur olarak öne çıkmaktadır.<br />

Sektörün devamlılığı amacıyla söz konusu<br />

finansman açığı oluşma riskinin azaltılması;<br />

milli savunma ihtiyaçlarının yüksek yerli katkı<br />

oranıyla karşılanması ve savunma ihracatı ile<br />

birlikte savunma alanı haricinde başka alanlarda<br />

da kullanılabilecek ürünlerle sağlanabilecektir.<br />

Bu yaklaşım bir ürünün çift kullanımı<br />

(dual use) anlamına gelmektedir.<br />

Çift kullanım kavramı irdelendiğinde bu<br />

kavramın, belirli bir amaç için geliştirilen bir<br />

ürün, sistem ya da malzemenin fazla değişime<br />

ihtiyaç duymadan başka amaçlar için kullanılabilmesi<br />

üzerine olduğu görülmektedir. Bu<br />

çerçevede, çift kullanımın, ihtiyaç bazlı<br />

üretimden yetenek bazlı üretime geçmek ile<br />

mümkün olduğu görülmektedir. İhtiyaç bazlı<br />

üretimde, başka parametreler düşünülmeden<br />

ihtiyaç tanımı üzerinde tasarım yapılır.<br />

İhtiyaç bazlı üretimde ürünün<br />

başka alanlarda kullanımı için<br />

önemli ölçüde yeni tasarım ve<br />

geliştirme süreçleri<br />

gerekmektedir.<br />

Bunun aksine, yetenek bazlı<br />

ürünler söz konusu olduğunda,<br />

ürünün doğrudan ya da çok az<br />

bir değişiklikle bir çok alanda<br />

hizmet etmesi sağlanabilir.<br />

<strong>Savunma</strong> ihtiyacı platform ve sistemler<br />

karmaşık yapılarıyla son kullanıcının teslim<br />

alacağı, genelde ihtiyaç tabanlı üretim ile elde<br />

edilebilecek ürünlerdir. Bu nedenledir ki, aynı<br />

ürünün başka alanlarda kullanımı için önemli<br />

ölçüde yeni tasarım ve geliştirme süreçleri<br />

gerekmektedir. Bunun aksine, yetenek bazlı<br />

ürünler söz konusu olduğunda, ürünün<br />

doğrudan ya da çok az bir değişiklikle bir çok<br />

alanda hizmet etmesi sağlanabilir. Aslında,<br />

ihtiyaç bazlı üretim sadece savunma sektörü ile<br />

ilgili bir durum değildir. Sistem ihtiyaçları<br />

karmaşıklaştıkça, ilgi alanlarında kullanılacak<br />

sistemler ihtiyaç bazlı ürün kavramına daha<br />

yakın hale gelirler.<br />

Yetenek Bazlı Üretim İçin Alt Yüklenici<br />

Kullanımı<br />

Yetenek bazlı üretimi, savunma sektöründe<br />

rol alan sanayiinin durumuna göre değerlendirmekte<br />

fayda vardır. <strong>Savunma</strong> sanayiimizde,<br />

ana entegratör görevini üstlenen firmalarımız<br />

ele alındığında, deniz ve kara platformları için<br />

savunma alanı haricindeki alanlarda önemli<br />

seviyede üretim yetkinliği kazanmış firmalarımız<br />

mevcuttur. Diğer platformlarda görev<br />

alan ana yükleniciler için aynı şeyi söylemek<br />

mümkün değildir. Bu iki grubun değerlendirilmesi<br />

ayrı ayrı ele alınmalıdır.<br />

İlk gruptaki firmalarımız, savunma haricindeki<br />

alanlarda üretim yetenekleri sayesinde<br />

endüstriyel açıdan sürekliliklerinin sağlanmasında<br />

avantajlı durumdadırlar. Tabi ki bu<br />

avantajlı durum, girdikleri diğer alanlar ile ilgili<br />

sektörel bazda krizler ya da durağanlıklar<br />

yaşanmaması ile mümkündür. Bunun yanı sıra,<br />

firmaların savunma alanı dışındaki diğer<br />

alanlarda üretim kapasitelerini artırma ihtimali<br />

ile savunma alanındaki yatırım ve bilgi birikimi<br />

sürekliliğinde zafiyetlerin oluşması muhtemeldir.<br />

Bunun nedeni ise, ilgi alanının çok daha<br />

fazla gelir getirecek alanlara kayması olacaktır.<br />

Söz konusu firmalarımızın, böyle bir durumda<br />

dahi savunma alanında yeteneklerini ve<br />

altyapısını koruyabilmesi için, hâlihazırda<br />

savunma alanında kazanmaya devam ettikleri<br />

yeteneği üst seviyede platform entegratörü<br />

olarak sürdürmeleri, alt sistem bazında üretim<br />

yeteneğinin ise alt yüklenici ya da yan sanayii<br />

firmalarınca sürdürülmesi uygun olacaktır.<br />

İkinci grupta, yetkinliklerini savunma alanında<br />

geliştirmiş ve elde ettikleri ürün / sistemlerin<br />

farklı alanlarda varlık gösterebilmesi ihtimali<br />

düşük olan ana entegratör firmalarımız yer<br />

almaktadır. Bu firmalarımızın, bilgi birikimleri<br />

ve iş süreçleri diğer alanlara yeterli düzeyde<br />

kaymalarına imkân vermeyecektir. Söz konusu<br />

firmalarımızın savunma sanayiimizin lokomotifi<br />

ve bu alanın büyük aktörleri olarak<br />

yollarına devam etmeleri daha doğru olacaktır.<br />

Platform / sistemden, alt sistem ve malzemeye<br />

doğru yönlendikçe, kullanım alanları artmaktadır.<br />

Bir başka deyiş ile interdisipliner alana<br />

doğru bir yönelimdir bu. Birçok alana hizmet<br />

edebilecek bu seviyedeki ürünlerin geliştirilmesi<br />

için gereken uzmanlık genelde aynı<br />

teknolojik seviyedeki başka ürünlerin geliştirilmesi<br />

için gereken uzmanlıktan çok farklı<br />

olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, bir<br />

kızılötesi kameranın optik kısmı ile yine aynı<br />

kameranın dedektör kısmının aynı ürün kırılım<br />

seviyesinde olmalarına karşın her ikisi için de<br />

teknoloji gereksinimi ve üretim süreçleri<br />

birbirinden bütünüyle farklıdır. İlk aşamada,<br />

tüm bu farklı uzmanlık alanlarının birçoğuna<br />

tek bir organizasyon bünyesinde sahip olmaya<br />

çalışmak için gereken zaman, insan ve finans<br />

kaynağı yine bu yeteneklerin ayrı ayrı yerlerde<br />

oluşması için gereken zaman, insan ve finans<br />

kaynağından, sektörün tümü düşünüldüğünde,<br />

çok farklı olmayabilir. Söz konusu<br />

üründen elde edilecek gelirlerde ise üreticilerin<br />

pazar genişliğine bağlı olarak farklılıklar<br />

oluşacaktır.<br />

Bu konuyu biraz açmak gerekirse, üst seviyede<br />

ürün geliştiren bir üreticinin müşterileri,<br />

asıl odak noktası olan ürün seviyesindeki<br />

platform/sistemin kullanıcılarıdır. Bu nedenle,<br />

üst seviye üreticiler geliştirmiş oldukları<br />

herhangi bir alt sistem seviyesindeki ürünü,<br />

entegre olduğu üst seviyedeki ürün ile birlikte<br />

sadece bu kullanıcılara ulaştırabilecektir.<br />

Bunun yanı sıra, alt seviye bir üreticinin asıl<br />

müşterilerini sadece platform ve sistemlerin<br />

son kullanıcıları değil, bunlarla birlikte son<br />

kullanıcılara tedarikçi olarak ulaşabilecek tüm<br />

yerli ve yabancı ana yükleniciler oluşturmaktadır.<br />

Buradan hareketle alt seviye üreticilerin alt<br />

sistem seviyesindeki bir ürünü, çeşitliliğini de<br />

artırarak, çok daha fazla müşteriye ulaştırabileceği<br />

değerlendirilmektedir. Buna bağlı<br />

olarak geliştirilen üründen daha fazla gelir elde<br />

edilebilecektir. Sağlanan gelir artışı, alt sistem<br />

bazındaki geliştirme faaliyetinin sürekliliğinin<br />

sağlanmasına imkân verecektir. Bu sayede,<br />

teknolojik gelişmelere paralel ürün geliştirme<br />

sağlanmaya devam edilebilecek, bununla<br />

birlikte, çift kullanıma esas değişiklikler için<br />

gerekli finans ve zaman fırsatı yaratılmış<br />

olacaktır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 43<br />

Buraya kadar sürdürülebilirlik için önerilen<br />

yöntemi tekrarlarsak, sürdürülebilir bir<br />

savunma sanayii için çift kullanım, çift kullanım<br />

için yetenek bazlı ürün geliştirme, yetenek<br />

bazlı ürünler için karmaşık büyük sistemler<br />

yerine alt seviye sistem ve malzemelere<br />

odaklanma ve ana entegratörler yerine onları<br />

destekleyecek alt yüklenicilerin adreslenmesi<br />

daha etkin bir yaklaşım olacaktır.<br />

800<br />

600<br />

400<br />

200<br />

0<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

Özkaynaktan Ar-Ge<br />

345<br />

58 64 79 90 120<br />

2003 2004 2005 2006 2007<br />

666<br />

510 505<br />

228<br />

206<br />

143<br />

2008 2009 2010<br />

Alt Yüklenici Kullanımına Yönelik Mevcut<br />

Durum Değerlendirmesi<br />

Özgün üretim yapan ana entegratör firmaların,<br />

projeler kapsamındaki taahhütlerini, sektöre<br />

ve süreçlere yabancı olan alt yüklenicileri<br />

kullanarak gerçekleştirmeye çalışması oldukça<br />

zor ve risklidir.<br />

Ancak, milli savunma sanayiimizin hedeflenen<br />

aşamaya ulaşarak sürdürülebilir kılınması için<br />

teknolojik ilerlemeyi takip eden yetenek bazlı<br />

ürün geliştirebilecek alt yüklenici ve yan sanayii<br />

kullanımının ana entegratör rolünü üstlenen<br />

firmalar dahil, tüm seviyelerde üretim yapacak<br />

firmalar için alışılması ve yönetilmesi gereken<br />

bir süreç olarak sektörde yerleşmesi önem arz<br />

etmektedir.<br />

Burada öncelikle, mevcut durum itibarıyla alt<br />

yüklenici kullanımının teşvik edilmesi ve<br />

gerekli altyapının oluşturulması için yürütülen<br />

politika ve süreçler ile birlikte bunların<br />

sonuçlarına değinmek gerekir. Bugüne kadar,<br />

yetenek bazlı alt yüklenici ve yan sanayii alt<br />

yapısının oluşturulması için yürütülen<br />

politikalar kapsamında, offset uygulamaları,<br />

SSM ve MSB tarafından yürütülen TÜBİTAK ve<br />

modernizasyon kaynaklı Ar-Ge projeleri, Ar-Ge<br />

Yol Haritası projeleri, Mükemmeliyet Ağları<br />

yapılanması, TÜBİTAK’ın diğer programları,<br />

SSM tarafından tedarik projelerinde yeni<br />

uygulamaya geçirilen teknoloji kazanım<br />

yükümlülüğü kapsamındaki projeler ve AB<br />

çerçeve programlarına katılım ile teknoloji ve<br />

ürün geliştirme kabiliyetine sahip sanayi ve<br />

teknoloji firmalarının sayısı ve ürün çeşidinin<br />

artırılması hedeflenmiş, bunun sonucunda<br />

firmaların araştırma kuruluşları ve üniversiteler<br />

ile birlikte çalışması belirli bir oranda<br />

başarıya ulaşmıştır. Bunun yanı sıra, ana<br />

yükleniciler TSK’nın platform ve sistem<br />

gereksinimlerini özgün ürünler ile karşılamak<br />

üzere yaptıkları tasarımlarda ihtiyaç duyulan<br />

bazı kritik alt sistemlerin geliştirme çalışmalarını<br />

kendileri üstlenmiştir. Tüm bu yaklaşımlarla<br />

sektörde Ar-Ge harcamaları 2010<br />

yılı itibariyle 666 Milyon Dolara ulaşmıştır<br />

(Grafik-3).<br />

Grafik - 3: Yıllara Sâri <strong>Savunma</strong> Sanayi Ar-Ge Harcamaları (Kaynak SASAD)<br />

Tedarik projelerinde yerli katkı oranının<br />

yükseltilmesi ve KOBİ kullanımı yükümlülükleri<br />

ana yüklenicileri alt yüklenici yetiştirmeye<br />

yöneltmiştir. Bilindiği üzere, Ankara’da yerleşik<br />

savunma sanayii ana entegratör firmalarımıza<br />

ürün ve hizmet sağlayan OSTİM <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık Kümelenmesinde 61 yan sanayii<br />

firmamız (Grafik-4) mevcut olup, böyle bir<br />

kümelenmenin oluşması ileriye yönelik olarak<br />

belirlenen hedeflere ulaşmamız için umut<br />

verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.<br />

Küme Firmalarının Ağırlıklı Olarak Çalıştığı Yurtiçi<br />

Ana Tedarikçiler<br />

32<br />

26<br />

ASELSAN ROKETSAN TAI MKE FNSS<br />

Grafik - 4: 2010 Yılı OSTİM Savuma Sanayi Kümelenmesi<br />

(Kaynak OSSA)<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiine destek veren girişimcilere<br />

ve firmalara gerekli alt yapı ve kolaylıkları<br />

sağlayan teknoparkların varlığı ve giderek<br />

yaygınlaşması ile, üniversite işbirliğiyle ileri<br />

teknoloji ürün geliştirebilecek bir sanayi alt<br />

yapısının giderek güçleneceği kesindir. Büyük<br />

bölümü Ankara’da bulunan teknoparkların<br />

yanı sıra, geneli İstanbul ve yakın bölgesinde<br />

faaliyet gösteren ve farklı sektörlerde görev<br />

yapan firmalarla daha yakın çalışma olanağı<br />

sunacağı değerlendirilen İstanbul Teknopark’ın<br />

yakında hizmete girecek olması ile bu alt<br />

yapının daha da yaygınlaşacağı beklenmektedir.<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

25<br />

Halihazırda sektörde alt yüklenici kullanımına<br />

yönelik elde edilen yetenek, birlikte çalışma<br />

kültürü, sanayi ve teknoloji alt yapısının, sektör<br />

sürdürülebilirliğinin sağlanması amacına<br />

21<br />

21<br />

ulaşılmasını teminen, iyileştirilerek daha da<br />

artırılması gerekmektedir.<br />

Mevcut süreç ve yaklaşımları iyileştirmek için<br />

öncelikle, ana yükleniciler, alt yükleniciler ve<br />

yan sanayiinin birlikte iş yapma sürecinde<br />

yaşadıkları sorunları kendi açılarından ele<br />

almakta fayda vardır. <strong>Savunma</strong> Sanayicileri<br />

Derneği (SASAD)’nin her yıl bu konuda ilgili<br />

tarafları toparlayarak oluşturduğu raporlar<br />

dikkate alındığında sektörün beklentileri<br />

aşağıdaki gibi özetlenebilir.<br />

Ana yükleniciler;<br />

Alt yüklenicilerin mevzuata uygun sertifikasyonlara<br />

sahip olmaları, uygun mali yapıya<br />

sahip olmaları, nitelikli personel istihdamı ve<br />

sürekliliğin sağlanması ile kalite sistemi, proje<br />

yönetimi ve dokümantasyon gibi konularda<br />

sektörün sürdürdüğü yöntemlere ayak<br />

uydurmaları,<br />

Alt yüklenicilerin maliyet etkin çözümler<br />

üretebilmeleri,<br />

Alt yüklenicilerin sözleşme isterlerine ve<br />

takvimine tam uyum sağlamaları, kullanıcının<br />

ana isterlerinin karşılanmasında<br />

problem yaşamamaları,<br />

Alt yüklenicilerin kendi tedarik zincirlerini<br />

oluşturarak anahtar teslim üretim yapabilmeleri,<br />

hususlarını beklemektedirler.<br />

Alt yüklenici ve yan sanayi firmalarnın ise;<br />

<br />

<br />

<br />

Ana Yükleniciler tarafından iş sürekliliğinin<br />

sağlanması, bu suretle zamanla alt<br />

yüklenicilerin kurumsallaşmasının sağlanması<br />

ve gerekli altyapı yatırımlarının<br />

yapılabilmesi,<br />

Ana yüklenicilerin kurumsallaşmış ve<br />

yetenek elde etmiş alt yüklenicileri diğerleri<br />

ile fiyat rekabetine sokmamaları,<br />

Ana yüklenicilerin dar zaman dilimlerinde<br />

sipariş verip alt yüklenicileri sıkıştırmamaları,


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Ana sözleşmedeki değişiklikler nedeniyle<br />

teknik gereksinimlerin değişmesi veya<br />

iyileştirme amaçlı ilave talepler için tedarik<br />

makamlarından ya da ana yüklenicilerden ek<br />

ödenek sağlanabilmesi,<br />

Ana yüklenicilerin yetersiz alt yapıyı sebep<br />

göstererek geliştirme faaliyetlerini kendi<br />

bünyelerinde yapmaması ya da yurt dışına<br />

başvurmamaları,<br />

SSM ’den izin alınmak kaydıyla, belirli oranda<br />

Royalty bedeli ödeyerek ürünleri başka<br />

müşterilere satma imkânının sunulması,<br />

hususlarında beklentilerinin olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Sektördeki tüm paydaşların beklentileri<br />

dikkate alındığında sorunların devam<br />

etmesinin sebepleri olarak;<br />

Yeterli sayıda yetkin alt yüklenici bulunmaması,<br />

Alt yüklenici adaylarının sektörü besleyebilecek<br />

yeterlikte teknolojik bilgi birikimine<br />

ve standart süreçlere sahip olmaması,<br />

İhtiyaç ve tedarik makamının sözleşmelere<br />

yerliliği artırıcı unsurları dahil etmesine<br />

rağmen özellikle ihtiyaç tanımlama ve teknik<br />

isterlerin belirlenmesinde sektörün<br />

kabiliyetlerini yeterince dikkate almaması,<br />

Ana yüklenici ve alt yüklenicilerin ürün<br />

odaklarının belirgin şekilde ayrılamaması,<br />

Alt yüklenicilerin ilk geliştirme maliyetlerinin<br />

karşılanmasındaki eksiklikler<br />

gösterilebilir.<br />

Bu sorunların giderilmesi için, savunma<br />

sektöründe alt yüklenici ve yan sanayi<br />

kullanımını destekleyici mevcut strateji ve<br />

yöntemler de dikkate alınarak oluşturulacak<br />

gerekli önlem ve yöntemlere aşağıda belirtilen<br />

üç ana konu altında yer verilebilir;<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />

ve kabiliyetlerinin artırılması,<br />

Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi<br />

firmalarının katılımının sağlanması,<br />

Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />

yürütülen programlara destek verilmesi.<br />

Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı<br />

ve kabiliyetlerinin artırılması kapsamında;<br />

SSM ve MSB tarafından yürütülen ve<br />

yürütülecek araştırma geliştirme programları<br />

kapsamındaki projelerde önceliğin<br />

kendini benzer yeteneklerde ispat etmiş alt<br />

yüklenicilere verilerek geliştirme maliyetlerinin<br />

karşılanmasındaki eksiklerin<br />

giderilmesi,<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Ar-Ge projelerinde görev alacak alt yüklenicilerin<br />

üniversite ve araştırma kuruluşları<br />

ile birlikte çalışmalarının zorunlu tutulması,<br />

Alt yüklenicilerin geliştirici olarak görev<br />

alacağı projelerde ilgili ana yüklenicilerin rol<br />

gösterici olarak yer alması,<br />

Başarıyla tamamlanmış geliştirme projelerinden<br />

çıkan ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />

kullanılmasını teminen, savunma ürün<br />

kataloğunun çıkartılması, belirli dönemlerde<br />

yenilenmesi ve söz konusu kataloğun<br />

tedarik projelerinde bağlayıcılığının sağlanması,<br />

Tedarik projeleri kapsamında geliştirilen alt<br />

sistem ve bileşenlerin de bu kataloğa<br />

yansıtılması,<br />

Tedarik projelerindeki sanayi katılımı ve<br />

offset uygulamalarında kullanılmak üzere,<br />

SSM Ar-Ge Yol Haritasında tanımlanan ve<br />

ana yüklenici firmaların öncelikli olarak<br />

gördüğü Ar-Ge konularında projelerin gerçekleştirilebilmesi<br />

için eksik olan altyapının<br />

ve yüksek maliyetli teçhizat listesinin sanayi<br />

ile birlikte belirlenmesi,<br />

Altyapı gereksinimi için oluşturulan söz<br />

konusu listenin önceliklendirilerek altyapı<br />

desteklerinden yararlanmak üzere Kalkınma<br />

Bakanlığı ile paylaşılması ve altyapı destekleme<br />

programlarında yerini almasının<br />

sağlanması,<br />

Ana yüklenicilerin odaklandıkları asıl ürün<br />

seviyesinin altında yer aldığı halde geliştirmek<br />

zorunda kaldıkları alt sistemlerin üretim<br />

ve geliştirme kabiliyetlerini gerekirse<br />

uygun alt yüklenicilere aktarması,<br />

Sürdürülebilirlik için alt sistem bazında<br />

yetenek geliştirecek alt yüklenicilerin<br />

kullanılmasında en önemli nedenin geliştirdikleri<br />

ürünün çift kullanımını sağlama<br />

olanaklarının daha fazla olmasından hareketle,<br />

alt yüklenicilerin ürün geliştirme<br />

aşamasında geliştirecekleri ürünün çift<br />

kullanım konseptine uygun olmasına gayret<br />

etmelerine, bunun için tasarım süreçlerinde<br />

varsa gereken ilave isterlerin tasarımını<br />

tedarik makamları ve ilgili ana yüklenicilerin<br />

bilgisi dahilinde gerçekleştirebilmelerine<br />

imkan verilmesi,<br />

önemle üzerinde durulması gereken hususlar<br />

olarak görülmektedir.<br />

Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi firmalarının<br />

katılımının sağlanması kapsamında;<br />

Yurt içi tedarik projelerinin teklif değerlendirmelerinde,<br />

yerli katkı oranının ağırlığının<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Başarıyla tamamlanmış<br />

geliştirme projelerinden çıkan<br />

ürünlerin ilgili ana sistemlerde<br />

kullanılmasını teminen,<br />

savunma ürün kataloğunun<br />

çıkartılması, belirli dönemlerde<br />

yenilenmesi ve söz konusu<br />

kataloğun tedarik projelerinde<br />

bağlayıcılığının sağlanması,<br />

önem arz etmektedir.<br />

sanayinin geldiği durum bağlamında yükseltilmesi,<br />

Daha önce prototipi yapılmış olan platform<br />

ya da sistemlerin devamı niteliğindeki<br />

projelerde; tek yüklenici ile devam edilecekse,<br />

teklifindeki yerli katkı oranındaki<br />

artışa oranla sanayi katılımı ve offset<br />

taahhüdünün karşılanmasında farklı çarpanların<br />

belirlenmesi; ihale yapılacaksa<br />

teklif değerlendirmede mevcut yerli katkı<br />

yerine bu orandaki artış için ayrı bir ağırlık<br />

belirlenmesi gibi teşvik edici yöntemlerin<br />

oluşturulması,<br />

Özellikle kara ve deniz platformlarında ana<br />

yüklenici olarak görev yapan firmalarımızın<br />

sivil gemi inşa ve otomotiv gibi sektörlerde<br />

birlikte çalıştıkları yerli alt yüklenici ve yan<br />

sanayi firmalarını savunma sektöründe de<br />

kullanarak, savunma sanayiimizin süreç ve<br />

proje yönetimi yaklaşımlarını benimsemelerinin<br />

sağlanması,<br />

Sektöre girmek isteyen ve teknoloji geliştirmeyi<br />

hedefleyen yeni firmaların kendi<br />

önerdikleri Ar-Ge projelerinin tedarik<br />

makamlarınca değerlendirmeye alınması,<br />

firmalar tarafından önerilen Ar-Ge projeleri<br />

ile sektörün ihtiyaç duyduğu öncelikli alt<br />

sistemler arasında ilişki kurulması durumunda<br />

ise söz konusu firmaların konuyla<br />

ilgili bir ana yüklenici veya bir alt yüklenici ile<br />

birlikte çalışmasının sağlanması,<br />

OSTİM <strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi<br />

ve bunun gibi teşkil edilecek kümelenmelerin<br />

gelişmelerinin tedarik makamlarınca<br />

takip edilmesi,<br />

hususlarının faydalı olacağı değerlendirilen<br />

önerilerdir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 45<br />

Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için<br />

yürütülen programlara destek verilmesi<br />

kapsamında;<br />

Tasarım esnekliğinin sağlanması amacıyla,<br />

ihtiyaç ve tedarik makamlarının teknik<br />

isterleri kullanıcının harekât ve işlevsel<br />

ihtiyaçlarını tanımlayacak şekilde belirlemesi,<br />

bu isterleri karşılayacak sistem ve alt<br />

sistem isterlerinin ise, projelerde yürütülen<br />

sistem gereksinimi ve tasarım safhalarında,<br />

yüklenici ve alt yükleniciler ile birlikte<br />

belirlenmesi,<br />

Tedarik projelerinde SSM tarafından uygulanan<br />

Teknoloji Kazanım Yükümlülüğünün<br />

(ana yüklenici kontrolünde bir alt yüklenicinin<br />

geliştirme faaliyeti gerçekleştirmesi)<br />

tüm taraflarca benimsenmesi ve çıktılarının<br />

takip edilmesi,<br />

Tedarik makamlarınca, yürütülecek Ar-Ge<br />

projelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında<br />

doğrudan kullanıcı ihtiyacı yerine,<br />

kullanıcının ihtiyaçlarını karşılamak için<br />

yürütülen tedarik projelerinin daha yüksek<br />

oranda yerli katkı ile gerçekleştirilebilmesi<br />

için sektörün ihtiyaç duyduğu alt sistem ve<br />

bileşenlere odaklanılması, böylelikle ana<br />

yüklenici ve alt yüklenicilerin gireceği işlerin<br />

kapsamının da ayrıştırılması,<br />

Bu amaç ile hazırlanılan SSM Ar-Ge Yol<br />

Haritası ve bu çerçevede tanımlanan ar-ge<br />

projelerinin gerek kaynak tahsisi, gerekse<br />

sürekli olarak takibi açısından ilgili tüm<br />

taraflarca daha fazla desteklenmesi,<br />

Ar-Ge Projelerinin, tedarik projelerinin<br />

planlamaları dikkate alınarak bu projelerde<br />

sıkıntı yaşanmaması için, önceden başlatılması<br />

hususları ilgili süreçlerin yürütülmesinde<br />

yararlı olacaktır.<br />

Bu üç ana konuyu da ilgilendiren ve her birinde<br />

tanımlı önerilerin etkin şekilde uygulanabilmesi<br />

için gerekli en önemli unsur ana<br />

yükleniciler ile alt yüklenicilerin odaklandıkları<br />

konu ve ürün seviyesindeki ayrımın net olarak<br />

ortaya konulmasıdır. Bu konuda, her iki tarafa<br />

da önemli görevler düşmekle birlikte, yönlendiricilik<br />

rolü ana yüklenicilerde olacaktır.<br />

Büyüyen sektörün, bir taraftan yükselerek<br />

devam eden yerlilik oranlarıyla ülkemizin<br />

savunma ihtiyacı olan platform ve sistemleri<br />

üretmeye devam etmesi, diğer taraftan yurt<br />

dışı savunma pazarlarında önemli bir yer elde<br />

etmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle ana<br />

yüklenicilerimizin platform ve sistem<br />

entegratörü olarak kabiliyetlerini artırmaya<br />

devam etmesinin yanında yukarıda önerilen<br />

tedbirler ile birlikte alt yüklenici kullanımında<br />

daha az problemler yaşanacağından alt<br />

sistemlerin geliştirilmesi ve üretimi için alt<br />

yüklenicilere yönelmesi önem arz etmektedir.<br />

Sonuç olarak, milli silah ve savunma sistem<br />

ihtiyaçlarını önemli ölçüde yurt içi imkânlarla<br />

sağlayan savunma sektörümüzün sürdürülebilirliğinin<br />

sağlanması için;<br />

Sektörün yurt dışı savunma pazarında yer<br />

bulması,<br />

Uluslararası pazarda rekabet edebilmek<br />

amacıyla özgün alt sistem ve bileşen<br />

tasarım kabiliyetinin oluşturulması,<br />

Maliyet etkin çözümler üretebilmek hedefi<br />

doğrultusunda alt sistemlerin sürekli olarak<br />

geliştirilmesi için gerekli kaynağın alt sistem<br />

/ ürünlerin çift kullanımı ve buna bağlı<br />

olarak yetenek bazlı üretim ile desteklenmesi,<br />

gerekmektedir.<br />

Bu kapsamda, gerek çalışma esnekliği gerekse<br />

daha fazla müşteriye ulaşılabilmesi amacıyla<br />

alt sistemler için en uygun adresin alt<br />

yükleniciler olması ve bu amacın istenilen<br />

seviyede sağlanabilmesi için bu makalede<br />

sunulan önerilerin uygulanmasının yararlı<br />

olacağı değerlendirilmektedir.<br />

Murat ÇİZGEL<br />

Uzman<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

1977 Yılında Kütahya’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kütahya’da tamamladı. 1999 Yılında<br />

Selçuk Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans<br />

eğitimini aynı dalda Hacettepe Üniversitesinde sürdürmektedir. <strong>Savunma</strong> sektörü ile tanışması<br />

2001 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında göreve başlaması ile oldu. İleri Teknoloji<br />

Endüstri Parkı Projesi gibi sanayi alt yapısının oluşmasına yönelik faaliyetlerde de görev aldığı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında uzun süre Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığında<br />

çalıştı. Halen <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Deniz Araçları Daire Başkanlığında uzman olarak<br />

görevini sürdürmektedir.


HAVELSAN’DA<br />

Sürdürülebilir ve Rekabetçi Yaklaşımda<br />

İnsan Kaynakları Verimliliği ve<br />

Rasyonel Kullanımı<br />

Kurum boyutunu aşarak ülke düzeyinde ele<br />

alınan en önemli konuların başında verimlilik<br />

ve insan kaynaklarının rasyonel kullanılması<br />

gelmektedir. Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />

günümüzde öne çıkan artı değerde en<br />

belirleyici olan, şüphesiz ki kaynakların verimli<br />

kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />

Şirketler verimliliğe, üretim sürecinde<br />

kullanılan madde ve malzeme, insan kaynağı,<br />

arazi, bina, makine, donanım ve enerji gibi<br />

kaynakların ne ölçüde etkin kullanıldığını<br />

belirleyen bir gösterge olarak bakmaktadırlar.<br />

Bu girdilerin tek tek ya da topluca üretim<br />

düzeyi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Ancak<br />

verimlilik söz konusu olduğunda HAVELSAN<br />

gibi entelektüel sermayesi yoğun olan kurumlarda<br />

insan kaynağı en önemli ve değerli olan<br />

girdidir. Bu nedenle üretimle ilişkilerini<br />

belirleyen verimlilik oranlarının bilinmesi ve<br />

Ülkelerin refah yarışına girdikleri<br />

günümüzde öne çıkan artı<br />

değerde en belirleyici olan,<br />

şüphesiz ki kaynakların verimli<br />

kullanılıp kullanılmamasıdır.<br />

bunların eğilimlerinin izlenmesi, gerektiğinde<br />

niceliklerinin değiştirilmesi ve dolayısıyla en iyi<br />

girdi bileşiminin sağlanmasına sonuçta da<br />

verimliliğin artmasına imkân sağlayacaktır.<br />

Globalleşen dünyada verimlilik artışlarının<br />

temelinde; insan kaynaklarının yetkinlikleri,<br />

rasyonel kullanımı ve eğitimle donatılarak<br />

geleceğin stratejilerine odaklı insan kaynağının<br />

şirkette sürekliliğinin sağlanması yer aldığından<br />

insan kaynakları ve ilgili yönetim süreçleri<br />

de şirketlerde bugüne kadar olduğundan daha<br />

stratejik bir rol oynamaya başlamıştır.<br />

Şirketimiz de en değerli varlığının insan<br />

sermayesi olduğu bilinciyle,<br />

HAVELSAN’da İnsan Kaynakları Vizyonumuz ;<br />

“Şirketin rekabet düzeyini en yüksek düzeye<br />

çıkarabilecek bilgi odaklı, nitelikli ve değişime<br />

ayak uydurabilen kalifiye personel gücünü<br />

yaratmak yetenek havuzunu yönetmek ve<br />

sürekliliğini sağlamak”<br />

olarak belirlenmiştir.<br />

Şirketimizin 2010 yılı sonu itibariyle personel<br />

sayısı 1163’tür.<br />

Personel Profilimiz<br />

%3<br />

%10<br />

%9<br />

%51<br />

%27<br />

İlköğretim Lise Ön Lisans<br />

Yüksek Lisans<br />

Y. Lisans ve Üstü<br />

Eğitim Durumuna Göre


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

47<br />

Endüstri<br />

%6<br />

Elektrik /<br />

Elektronik<br />

%34<br />

Havacılık<br />

%2<br />

Makina<br />

%2<br />

Diğer<br />

%17<br />

Mühendis Profilinin İhtisaslara Göre Dağılımı<br />

Bilgisayar<br />

%39<br />

Uzman %9 Yönetici %5 Diğer %10<br />

"Bir örgüt 3 yılda bir bütün<br />

ürünlerini, bütün hizmetlerini,<br />

bütün politikalarını, bütün dağıtım<br />

kanallarını sorgulamalıdır.<br />

Şu soru yöneltilmelidir:<br />

Baştan beri bunu böyle yapıyor<br />

olmasaydık, bugün yine böyle<br />

mi yapardık?"<br />

Peter Drucker<br />

Yönetim Gurusu<br />

Kurumsal Yönetim Otomasyonu çerçevesinde,<br />

İnsan Kaynakları uygulamalarının<br />

Portal yapılanması altında güçlendirilmesi<br />

çalışmalarıdır.<br />

Etik Değerleri Merkeze Alan Daha Güçlü Bir<br />

Kurum Kültürü<br />

Daha Güçlü bir HAVELSAN Kurumsal Kültürü<br />

hedefimiz için hep birlikte uzun bir yola çıktık<br />

çünkü; Kurum Kültürü ancak zamanla güçlendirilebilir,<br />

Hedeflenen<br />

Kurum Kültürü<br />

Bu reformları hayata geçirmek için planlanan<br />

girişim projelerimizin tasarımında Dr. Beverly<br />

Kaye’ in yaptığı bir araştırma sonucu da bizlere<br />

yol gösterdi. Yapılan araştırmada çalışanlara bir<br />

DEĞİŞİM<br />

Mühendis / Diğer Teknik Personel<br />

%76<br />

şirkette kalmaya devam etmek için en önemli<br />

nedenlerin neler olabileceğini sorulmuş.<br />

Anket sonuçlarına göre çıkan ilk dört neden,<br />

Mevcut Kurum<br />

Kültürü<br />

Zaman<br />

Kadro Ünvanlarına Göre Personel Dağılımı<br />

Cinsiyete Göre Personel Dağılımı<br />

HAVELSAN’da 2009 - 2011 Yılı İnsan<br />

Kaynakları Yönetim Süreçlerimizdeki Değişim<br />

ve Dönüşüm Dönemi Oldu……<br />

HAVELSAN; iç ve dış çevrenin dinamiklerine<br />

bağlı olarak yer aldığı sektörde, rekabet üstünlüğünü<br />

korumasını dinamizmine odaklamıştır.<br />

Bu nedenle de büyüme trendimiz sürerken;<br />

strateji odağımızı kaybetmeden, süreç bazlı<br />

gelişimimizi, değişimimizi de sürdürmekteyiz.<br />

Bu gelişim ve değişim sürecinde verimliliğe etki<br />

eden faktörlerin en başında gelen insan<br />

kaynağının verimliliğin artırılması, işe ve<br />

işletmeye motive edilebilmesi ve sürekliliğinin<br />

sağlanması için neler yapılması gerektiği<br />

konusunda çalışmalar yapılmıştır.<br />

1. Kariyer gelişimi, öğrenme ve kişisel<br />

gelişim<br />

2. Yapılan işten duyulan heyecan ve zevk<br />

3. Yapılan işte fark oluşturma, takıma<br />

katkıda bulunma ve işin anlamlı oluşu<br />

4. İyi yöneticiler ve diğer çalışanlarla iyi<br />

ilişkiler olarak belirlenmiştir.<br />

Dönüşümü destekleyen stratejilerimiz ve<br />

hedeflerimiz paralelinde HAVELSAN’ı geleceğe<br />

taşıyacak insan kaynaklarımızın sinerjisini<br />

arttırmaya yönelik reformlar 2009 -2011 yılları<br />

arasında sisteme hızla dahil edildi. Bunlar<br />

sırasıyla,<br />

Genç bir nüfusa sahip olan şirketimizde<br />

kurum kültürünün daha da güçlendirilmesi,<br />

Etik Kodların belirlenmesi ve Etik Yapılanma<br />

Kariyer yönetim sistemimizin yetkinlik<br />

odaklı tasarımı ve yaygınlaştırılması kısaca<br />

“Yetenek Yönetimi”<br />

Şirket hedef ve stratejilerini bireysel performansla<br />

bütünleştirmek, şirket hedefleri<br />

konusunda ortak anlayış oluşturmak, yetkinliklerle<br />

kişisel gelişimi desteklemek ve<br />

objektif ölçümleme metotlarını ortaya koymak<br />

için “Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans<br />

Yönetimi Sistemi”<br />

Eğitim politikamızdaki yeni bir boyut ve<br />

HAVELSAN Akademi<br />

Bu amaçla;<br />

Kurum Kültürünü Güçlendirme Amaçlı<br />

Eğitimler düzenlendi.<br />

Sosyal etkinlikler yapıldı, Kulüpler yapılandırıldı<br />

ve faaliyetleri desteklendi. etkinliklerimizden<br />

bazı örnekler;<br />

Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarımız<br />

Voleybol Takımımız


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

İnsan Kaynaklarımızın Gelişiminde<br />

Üniversite- HAVELSAN İşbirlikleri<br />

Şirketimiz Üniversitelerle yakın bir işbirliği<br />

içindedir. Üniversitelerimizin bir çoğunun<br />

düzenlediği kariyer günlerinde genç adaylara<br />

kariyerleri ile ilgili HAVELSAN fırsatları<br />

anlatılmaktadır. Çalışan personelimizin<br />

yüksek lisans doktora ve Exe-MBA programlarına<br />

katılmaları desteklenmektedir.<br />

HAVELSAN’daki etik yapılanma organizasyonu<br />

aşağıda belirtilen iki düzeyde oluşturuldu..<br />

Etik yapılanmanın çatısı için ETİK KURUL<br />

oluşturuldu. Etik Kurul HAVELSAN’da etikle<br />

ilgili konu ve sorunların nihai çözüm<br />

makamıdır.<br />

Departmanlarda DEPARTMAN ETİK<br />

SORUMLULARI belirlendi.<br />

HAVELSAN Avrupa İş Ahlakı Örgütünün (EBEN<br />

-TR) Kurumsal Üyesi olmuştur.<br />

Tüm çalışmalar neticesinde de etik konularında<br />

kılavuz niteliği taşıyan HAVELSAN Etik El Kitabı<br />

da yayınlanmıştır.<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

Sosyal sorumluluk kapsamında yapılan<br />

faaliyetlerimiz<br />

Etkinlik Yapılanmamız<br />

Kurumsal Değerlerimizde Etik boyutu zaten yer<br />

almakla birlikte HAVELSAN’da Etik Kodlar<br />

oluşturuldu ve Etik Yapılanma tasarlanarak<br />

uygulamaya başlandı.<br />

1<br />

Üst Yönetimin Etik<br />

Yapılanmayı<br />

Planlaması ve Strateji<br />

Oluşturması<br />

Etik Yapılanma Modelimiz<br />

İK Uygulamaları<br />

2<br />

3<br />

4<br />

6 7<br />

Etik Kod Belirlenmesi<br />

ve Bilinçlendirme Etik Kurul Eğitimi<br />

5<br />

Etik El Kitabımız<br />

Programın ve<br />

Kurumsal<br />

Kazanımların<br />

Değerlendirilmesi<br />

HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz<br />

SODAG (Sosyal Dayanışma Grubu)’ın organize ettiği Karaali<br />

Yatılı İlköğretim Okulu’na Kitap Bağışı ve Tiyatro Temponun<br />

sergilediği tiyatro gösterisi<br />

İnovasyon Çalıştayları<br />

HAVELSAN bu süreçte içinde yer aldığı<br />

sektörde karlılığını ve verimliliğini arttırmak<br />

için yenilikçilik kültürünü geliştirmeye de<br />

odaklandı. Yenilikçilik sadece bir süreç değil,<br />

değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve<br />

girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültürün<br />

ürünüdür. Bu amaçla, HAVELSAN çalışanlarının<br />

yeni fikirleri bulmalarını teşvik etmek<br />

ve şirket içi yenilikçi kültürü oluş-turmak ve<br />

yaygınlaştırmak için “Bir fikrim var” uygulaması<br />

başlatılmıştır.<br />

Etik Yol Haritamız<br />

HAVELSAN değerleri ve öncelikleri genel iş etiği<br />

başlıklarına göre gözden geçirildi ve tasarlandı.<br />

Bu süreçte uzman desteği de alınmak suretiyle<br />

firma içinde çalışma grupları oluşturularak,<br />

katkı ve görüşler alındı. İlgili olabilecek kodlar<br />

değerlendirilerek HAVELSAN’a en uygun<br />

kodlar tanımlandı ve Şirketimiz faaliyet alanı<br />

kapsamında özelikle vurgulanması gerekli<br />

hassas konulara odaklanıldı.<br />

Tüm personeli kapsayacak şekilde tüm<br />

çalışanlara etik yönetiminin önemi, gerekliliği<br />

ve yararı hakkında bilinçlendirme ve farkındalık<br />

yaratma maksatlı eğitimler düzenlendi.<br />

Ayrıca işe yeni başlayan personele de aynı<br />

eğitim, eğitim portalı üzerinden verilmektedir.<br />

Kodun tüm metni, önemi, gerekliliği ve yararı<br />

hakkında açıklamalar ile tüm çalışanlara<br />

intranet aracılığıyla ulaştırıldığı gibi aynı<br />

zamanda elden doküman olarak dağıtılmış ve<br />

çalışanlardan kabul beyanı alınmıştır.<br />

HAVELSAN’da Yetenek Yönetimimiz<br />

Dünyada İnsan Yönetimindeki hızla değişen<br />

gerçekler "Yetenek Yönetimi, Eğitim ve<br />

Gelişim süreçleri" HAVELSAN olarak sahip<br />

olduğumuz entelektüel sermayemizin nasıl<br />

daha fazla katma değer yaratabileceği konusunda<br />

bizlere yol gösterici oldu. Çıktığımız bu<br />

değişim yolculuğunda mevcut gerçeklerimizi<br />

sorgulayarak sistemlerimizi yeni yaklaşımlar<br />

çerçevesinde yeniden ele aldık.<br />

İnsan Kaynakları Yönetimi kavramı günümüzde<br />

artık "Yetenek Yönetimi" kırılımını yaşıyor.<br />

Yetenek Yönetimi’nden algımız;<br />

Şirketimizin hedef ve stratejilerini hayata<br />

geçirebilecek,<br />

Artı değer yaratma potansiyeli yüksek,<br />

İnovatif,


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

49<br />

Gelecek vadeden bireylerin şirket bünyesine<br />

alınması ve bu potansiyelde<br />

olanların da bünyede tutulabilmesi için<br />

tasarlanan süreçtir.<br />

Yönetimin eline kariyer<br />

yönetimi için bir sistem<br />

vermek<br />

Kariyer planlaması<br />

yapabilmek<br />

Yedekleme havuzundaki<br />

kişileri izlemek, eğitim ve<br />

rotasyonlar ile geliştirmek<br />

İnsan Kaynaklarımızın rekabet avantajımızı<br />

yaratan en büyük güç olduğu bilinci ile<br />

Yöneticilerin zamanlarını<br />

daha çok koçluk<br />

yapabilecekleri şekilde<br />

kullanmalarını sağlamak<br />

Gelişime odaklanarak<br />

organizasyonel esnekliği<br />

artırmak<br />

Süreçler bazında "Yönetici<br />

ve Uzman Yedekleme<br />

Havuzlarını" oluşturarark<br />

proaktif olmak<br />

Kariyer Yönetimimiz<br />

Stratejik hedeflerimiz doğrultusunda, Teknik<br />

uzmanlık alanları ile ilintili olan teknik yetkinliklerin<br />

yeniden belirlenmesi amacıyla anket<br />

uygulaması yapıldı.<br />

Teknik uzmanlıklar, teknolojideki gelişmelere<br />

ve buna bağlı müşteri ihtiyaçlarına cevap<br />

verecek teknolojik ve alan uzmanlığını birleştirecek<br />

şekilde organize edildi. Fonksiyonel uzmanlıklar,<br />

yeni kurumsal yönetim metodolojilerinin<br />

uygulanmasını sağlayacak bazda<br />

yeniden düzenlendi.<br />

360 derece yetkinlik değerlendirme, stratejik<br />

hedeflerle uyumlu yetkinlik ve iş performansı<br />

yönetimini sağlayacak kariyer yönetim sistemi<br />

projeleri hayata geçirildi. HAVELSAN Yetenek<br />

havuzu tasarlandı ve sistem kapsamındaki tüm<br />

personel kişilik testi +360 derece verileri ve<br />

geri bildirim görüşmesi sonuçlarına göre bu<br />

havuzlara yerleştirildi ve bu paralelde bireysel<br />

gelişim planları yapılarak uygulamaya başlandı.<br />

HAVELSAN Değerleri paralelinde bize özel<br />

olarak yapılandırılmış olan bu sistem aracılığıyla<br />

personelimiz kendisi, yöneticileri, varsa<br />

çalışanları, yandaşları tarafından değerlendirilmekte<br />

HAVELSAN’lıların mevcut pozisyonu,<br />

deneyimi, öğrenimi, departmanı ile sınırlı<br />

kalmaksızın gelecekteki kariyerlerinde hangi<br />

yönde ilerleyecekleri bugünden belirlenebilmektedir.<br />

Kariyer Yönetiminde Hedeflenen Neydi?<br />

Şirketin stratejik hedefleri, faaliyet alanları ve<br />

projeler, ürün ve teknoloji yol haritası ile<br />

ilişkilendirilmiş olarak tasarlanan HAVELSAN<br />

Kariyer Yönetim Sistemimiz alınan geribildirimler<br />

doğrultusunda sürekli geliştirilmeye devam<br />

edilmektedir.<br />

Eğitim Politikamızdaki Yeni Boyut<br />

“HAVELSAN AKADEMI”<br />

HAVELSAN Akademi, kurumsal değerlerimizin<br />

ve bilgi birikimimizin korunması ve geliştiril-<br />

mesi amacıyla hizmet eden kurumsal oluşumdur.<br />

HAVELSAN Akademi Nisan 2011 tarihinde<br />

kurulmuştur.<br />

Amacımız;<br />

Organizasyonel ve bireysel başarı için insan<br />

kaynakları hazır bulunuşluğunu sağlamak,<br />

bu amaçla gelişim planlarını yönetmek,<br />

Kurumun ana faaliyet alanlarındaki uzmanlıkları<br />

korumak ve geliştirmek,<br />

Kurumun tüm çalışanlarına temel ve işe<br />

özel yetkinlikleri kazandırarak ortak çalışma<br />

iklimini yaratmaktır.<br />

Bu kurumsal oluşum aracılığıyla stratejik<br />

hedeflerimiz çerçevesinde değişimi devamlı<br />

kılmak misyonumuz olarak belirlenmiştir.<br />

Bu misyon çerçevesinde HAVELSAN Akademi 4<br />

(dört) fakülte altında yapılandırılmıştır. Bunlar<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

İnsan Kaynaklarının bu<br />

süreci yönetebilmesini ve<br />

daha etkin desteklemesini<br />

sağlamak<br />

Farklılıkları daha iyi<br />

algılayabilmek<br />

Liderlik Fakültesi<br />

Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />

Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />

HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

Hedefimiz Değişim ve Gelişim Odaklı<br />

HAVELSAN Liderleri<br />

HAVELSAN yönetim modelinde, koşullara göre<br />

gerçekleştirilecek bir olgu olan değişimde en<br />

önemli aracın, etkin ve ileri görüşlü liderler<br />

olduğu benimsenmiştir. Bu amaçla HAVELSAN<br />

Akademi’de HAVELSAN Liderleri’nin gelişimi<br />

için Liderlik Fakültesi yapılandırılmıştır.<br />

Bu yapıda “HAVELSAN Lideri Markasını”<br />

oluşturmak ve oluşturulan liderlik markasının<br />

değerini yükseltmek ve devamlılığını sağlamak<br />

Yetkinlik modeline odaklanarak<br />

yüksek potansiyellere<br />

sahip yöneticiler<br />

ve uzmanlar yetiştirmek<br />

Kariyer hareketleri<br />

(terfi, atama, rotasyon)<br />

kararlarını doğru<br />

verebilmek<br />

için tasarım çalışmaları hızla devam etmektedir.<br />

Başarılı bir değişimin gerçekleştirilebilmesi için<br />

değişim liderinin sahip olması gereken<br />

yetkinlikler, HAVELSAN Liderleri‘nin gelişiminin<br />

ayrılmaz parçası olarak ele alınmıştır.<br />

HAVELSAN Lideri’nin ana hedefi;<br />

- HAVELSAN vizyonundan somut hedefler<br />

türetebilmek,<br />

- hedefi doğrultusunda ortak kültür ile hareket<br />

edebilmek,<br />

- bu konuda liderlik yaptığı personeli de<br />

donatarak yaygınlaştırmak<br />

olacaktır.<br />

Bu amaçla edinilen deneyimler ve ilişkilerden<br />

yola çıkılarak öğrenilecek derslerin geliştirilmesi<br />

aşağıda yer alan HAVELSAN Liderlik<br />

Gelişim Modelimizin ayrılmaz parçasını modeli<br />

oluşturmaktadır.<br />

Süreçlerle Yönetim Fakültesi<br />

Bireylerin kendi gelişimlerine<br />

yönelik daha aktif<br />

olmalarını desteklemek<br />

Bireysel gelişim planları<br />

oluşturmak<br />

Değişimi geçerli hale getirmek için tanımlanan<br />

süreçlerimiz, kurumsal süreçlerimizin yönetimi<br />

aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu fonksiyonun<br />

gelişimi ve yaygınlaştırılması HAVELSAN<br />

Akademi’de “Süreçlerle Yönetim Fakültesi”<br />

altında yapılandırılmıştır. Bu misyon altında<br />

organizasyonda sürekli gelişimin sağlanabilmesi<br />

ve yaygınlaştırılabilmesi için tüm personelin<br />

katılımını sağlayacak çalıştaylar planlanmış<br />

ve web tabanlı paylaşım platformları<br />

oluşturulmuştur. Tespit edilen değişikliklerin<br />

analiz edilip değerlendirme işlemi sonrası<br />

geçerli hale getirmesi için süreç bilgisinin<br />

yaygınlaştırılması, bu fakültenin ana


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

misyonunu oluşturmuştur. Bu şekilde yeniden<br />

yapılandırılan iş süreçlerimiz ve organizasyon<br />

yapılarımız değişimi sürekli kılmaktadır.<br />

Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi<br />

HAVELSAN’da yüksek performansın devamı<br />

için başarıyı etkileyen faktörlerin sürekli olarak<br />

iyileştirilmesi hedef alınmıştır. Bu kapsamda<br />

HAVELSAN ‘ın faaliyet alanlarında kaydedilecek<br />

gelişmeler Mühendislik ve Ürün Geliştirme<br />

Fakültesi altında planlanmaktadır. HAVEL-<br />

SAN’da var olan yetkinliklerimiz iç eğitmenlerimiz<br />

ile yaygınlaştırılmakta olup, var<br />

olmayan yetkinlikler için ise dış kaynaklar ve<br />

üniversitelerle işbirlikleri yapılmaktadır.<br />

HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

Tüm fakültelerimizde eğitimlerimiz ortak<br />

kültürümüzün sentezi ile yapılandırılmaktadır.<br />

Aramıza yeni katılan personelimize kurum<br />

kültürümüzü ve Şirket değerlerimizi aktarabilmek<br />

için HAVELSAN Kültürü Fakültesi<br />

kurulmuştur. Bu fakültede aynı zamanda personelimize<br />

Kariyer Yönetim Sistemi kapsamında<br />

ortaya çıkan gelişim planlamalarına<br />

bağlı olarak kişisel eğitimler verilmektedir.<br />

Yapılandırmamızın her aşamasında e-eğitim<br />

portalımız eğitimlerin verilmesinde araç<br />

olarak kullanılmaktadır.<br />

Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans Yönetimi<br />

Sistemimiz<br />

Başarıyı sadece finansal verilerle ölçmenin<br />

olanaksız olduğu günümüzde, Şirketimizde<br />

Balanced Scorecard (Kurumsal Karne) uygulamasına<br />

geçilmiştir.<br />

Bu uygulamamızla müşteriler, iç süreçler ve<br />

çalışan boyutlarını da yönetim yaklaşımına<br />

dahil ederek Şirket performansı en iyi şekilde<br />

ölçümlenmeye çalışılmaktadır.<br />

artırmak, hızlı ve doğru kararların alınması ve<br />

yönetim desteği için bilgi teknolojilerine<br />

yatırım yapıldı. Kurumsal Yönetim Otomasyonu<br />

çerçevesinde, otomasyona alınan üretim<br />

ve yönetim süreçlerimizin sayısı arttı. Doküman<br />

Yönetim Sistemi uygulaması başlatıldı ve<br />

sistem e-imza uygulamasının devreye alınması<br />

ile güçlendirildi. İnsan Kaynakları uygulamalarımız<br />

kapsamında İnsan Kaynakları Portal<br />

yapısının kurulması çalışmalarına hız verilerek<br />

personelin izin, harcırah, e-eğitim v.b konularda<br />

sistem üzerinden işlemlerini yapabilmelerine<br />

olanak sağlanmış oldu.<br />

Çalışanlarımızın Öneri ve Proje<br />

Geliştirmelerini Teşvik Etmek-Desteklemek<br />

HAVELSAN personelinin;<br />

faaliyetler,<br />

<br />

<br />

süreçler,<br />

müşteri beklentileri ve memnuniyetine<br />

yönelik olarak<br />

öneri ve proje geliştirmelerini teşvik etmek, bu<br />

paralelde;<br />

çalışanlarımızı motive etmek,<br />

<br />

<br />

<br />

değişimi tetiklemek,<br />

bu çalışmalarda izlenecek yöntemleri<br />

belirlemek ve<br />

değişimi destekleyici çalışmalarının yapılmasını,<br />

sürdürülebilirliğini<br />

sağlamak amacıyla da Personel Ödüllendirme<br />

Esasları netleştirildi ve başarı-ödül eşleştirmeleri<br />

yapılarak sistem uygulamaya dahil edildi.<br />

Özetle HAVELSAN’ da tüm Süreçlerimiz sürdürülebilir<br />

ve rekabetçi bir yaklaşımla aşağıdaki 5<br />

(beş) ana hedefe yönelik tasarlandı ve sürekli<br />

olarak geliştiriliyor.<br />

Biz inaniyoruz ki; HAVELSAN’ da başarılara<br />

imza atmak ancak, yaratıcılıkları ve yetenekleri<br />

açığa çıkarılan, etkin ve ileri görüşlü<br />

değişimi tetikleyen yöneticilerce yönetilen,<br />

doğru yönlendirilerek yeteneklerine en<br />

uygun rolde istihdam edilen, motive olmuş<br />

HAVELSAN’lılarla mümkündür.<br />

Bütün kademelerdeki yönetici ve çalışanları<br />

belirlenen strateji ve hedefler doğrultusunda<br />

performans göstermeye yönlendiren bir<br />

yönetim sistemi olan Yetkinlik ve Hedef bazlı<br />

Performans Yönetimi Sistemi Şirketimizde en<br />

üst kademelerden aşağıya doğru yapılandırılmaya<br />

başlanmıştır.<br />

Sermayedarlarımız<br />

İçin Değerli Mal<br />

Varlığı<br />

Müşterilerimiz için<br />

Stratejik Yol Arkadaşı<br />

Çalışanlarımız<br />

İçin İdeal<br />

İş Yeri<br />

Kurumsal Otomasyon Kapsamındaki İnsan<br />

Kaynakları Portal Uygulamalarımız<br />

Şirket çapında bilgi yönetimini sağlamak,<br />

kurumsal hafızayı güçlendirmek,verimliliği<br />

Tedarikçilerimiz /<br />

İş Ortaklarımız<br />

İçin Faydalı<br />

Yol Arkadaşı<br />

Toplum İçin<br />

Öncü / Örnek<br />

Kuruluş


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

51<br />

Neşe TÜRKÖN<br />

HAVELSAN<br />

İnsan Kaynakları Direktörü<br />

1962 Eskişehir doğumludur. 1984 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden<br />

mezun oldu.<br />

1984 yılında ilk profesyonel deneyimini büyük ölçekli özel bir banka da gerçekleştirdikten<br />

sonra 1988 yılında Roketsan A.Ş’ de Uzman olarak göreve başlamış ve Personel Departmanın<br />

ilk yapılanma ve süreç oluşturma faaliyetlerinde görev yapmıştır. 1998 yılında bu görevden<br />

ayrılarak aynı yıl HAVELSAN A.Ş.’ de İnsan Kaynakları Şefi olarak göreve başlayan Neşe<br />

TÜRKÖN, 2007 yılında da İnsan Kaynakları Direktörü olarak atanmıştır.<br />

Neşe TÜRKÖN İnsan Kaynakları Yönetimi alanında; Eleman Seçme Yerleştirme, Personel<br />

Performans Değerlendirme, Ücret Yönetimi- Ücret Araştırma- Kıyaslama, Kurumsal Kültürü<br />

Güçlendirme- Etik Yapılanma Süreçleri, 360 Derece Yetkinlik Değerlendirme, Eğitim Planlama<br />

ve Yetkinlik Geliştirme ve Kariyer Yönetim Sistemleri gibi İnsan Kaynakları Yönetim<br />

Fonksiyonlarının kurulmasında ve stratejik gereksinimlere göre tüm bu sistemlerin yeniden<br />

yapılandırılmasında aktif rol almıştır.


Yeniden Kullanım<br />

Kavramı<br />

Giriş<br />

Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />

ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />

göre ve askeri standartlara uygun olarak<br />

tasarlanması, tedarik makamlarının yüksek<br />

geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />

olmuştur. Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi ile bir<br />

tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />

yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />

geliştirilerek kullanılması sonucunda öncelikle<br />

Yeniden Kullanım (re-use) Kavramı doğmuştur.<br />

sinim, ister, tasarım, yazılım, dokümantasyon,<br />

kaynak kodu, test, veri, insan makine ara yüzü<br />

veya bunların bileşenlerinden oluşabilir.<br />

Yeniden kullanılabilir bileşenler, Tablo1.1’de<br />

gösterildiği gibi projenin farklı fazlarında<br />

kullanılabilir.<br />

Fazlar<br />

İster Belirleme<br />

Yeniden Kullanılabilir<br />

Bileşen<br />

İsterler/Gereksinimler,<br />

maliyet analizleri<br />

Amerika Birleşik Devletleri <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

William J.Perry tarafından 29 Haziran 1994<br />

tarihinde “İsterler ve Standartlar-İş Yapmanın<br />

Yeni Yolu” isimli muhtıra belgesinin yayınlanmasıyla,<br />

yazılım ve donanım alanında askeri<br />

standartların ve isterlerin gözle görülür bir<br />

şekilde değişim süreci başlamıştır.<br />

Analiz<br />

Tasarım<br />

Geliştirme<br />

Proje modelleri,<br />

sistem simülasyonları<br />

Tasarım, standartlar,<br />

müşteri raporları,<br />

Tasarım simülasyonları<br />

Kod, yazılım el kitapları,<br />

işletim el kitapları,<br />

Operatör eğitim programları<br />

1- Yeniden Kullanım Kavramı<br />

Geleneksel tedarik yaklaşımları, savunma<br />

ürünlerinde tedarikçilerin yüksek miktarda<br />

geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep<br />

olmuştur. Özellikle kaynak kısıtlamalarının ortaya<br />

çıkması ile birlikte, bir proje ile elde edilen<br />

Temel Çekirdek Yeteneğin, bir başka tedarik<br />

kapsamında kullanılabilmesi ister olarak<br />

ortaya çıkmış, yeniden kullanılabilir bileşenler<br />

üretilmesi ihtiyaç olarak belirlenmeye<br />

başlanmıştır. “Yeniden Kullanım” kavramı;<br />

yeniden kullanılabilir bir bileşenin birden fazla<br />

sisteme uygulanması olarak tanımlanmaktadır.<br />

Satıcı veya Yüklenici tarafında ise, özellikle<br />

ekonomik kısıtlamalar nedeniyle ve temel<br />

çekirdek yeteneklerin yitirilmemesi amacıyla<br />

Yeniden Kullanım yaklaşımı desteklenmiştir.<br />

Yeniden kullanılabilir bileşen donanım, gerek-<br />

Entegrasyon<br />

ve Test<br />

Bakım Tutum<br />

Sistem/alt sistem test<br />

planları, prosedürler,<br />

ara yüz simülasyonları<br />

Problem takip sistemleri,<br />

prosedürler<br />

Tablo 1 - 1: Yeniden Kullanılabilir Bileşenler<br />

Yeniden kullanılabilir bu bileşenler incelendiğinde,<br />

en çok kullanılabilir bileşenlerin<br />

yazılım kodları, kullanıcı dokümanları, tasarım<br />

dokümanları ve test planları olduğu, Tablo<br />

1.2’de gösterilmektedir.<br />

Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı Yaklaşımı,<br />

Temel Çekirdek Yeteneğin değiştirilebilme,<br />

satın alma-tedarik etme, uygulandıkları<br />

seviye gibi farklılıklarıyla, yeniden kullanım<br />

kavramının farklı tedarik yaklaşımları olarak<br />

değerlendirilmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

53<br />

Yeniden Kullanılabilir<br />

Bileşen<br />

Yazılım Kodu<br />

Kullanıcı dokümanları<br />

Tasarım<br />

Test planları<br />

Test ortamı<br />

İster<br />

Tablo 1 - 2: Yeniden Kullanılabilir Bileşenlerin<br />

Kullanım Yüzdeleri<br />

Kullanım Yüzdesi<br />

(%)<br />

33<br />

30,4<br />

26,1<br />

26,1<br />

24,8<br />

20,8<br />

1-1 Yeniden Kullanım Yaklaşımının Avantajları<br />

Yeniden kullanım, temel olarak tedarik<br />

maliyetlerinin düşmesi, geliştirme sürecinin<br />

kısalması gibi avantajlar sağlamaktadır.<br />

Bileşenin yeniden kullanımı;<br />

Kalitede İlerleme: Bir bileşende tespit<br />

edilen hatalar, bu bileşenin tekrar kullanımı<br />

sırasında düzeltilebilir, bileşenin kalitesi<br />

takip eden kullanımlarda yükseltilebilir.<br />

Takvimin Kısaltılması: Ürünün ilk ortaya<br />

çıkışı sırasında geliştirme süreçleri tamamlanmış<br />

olacağından, takip eden yeniden<br />

kullanım amaçlı üretimlerde, geliştirme<br />

süreçlerinin pek çoğunun tekrarlanmasına<br />

ihtiyaç duyulmadığından, takvimin kısalması<br />

yüksek bir olasılıktır. Ayrıca, geliştirme<br />

sırasında takvim gecikmelerinden dolayı<br />

ortaya çıkan risk düşürülmüş olacaktır.<br />

Nihai ürünün müşterisi devlet değil de<br />

pazar ise, ürünü piyasaya çıkarma süresi<br />

kısalacaktır.<br />

Verimliliğin Artması: Yeniden kullanılabilir<br />

bileşenlerin, nihai ürün içinde kullanımıyla,<br />

nihai ürünün pek çok parçasının yeniden<br />

geliştirilmesi önlenmiş olacaktır. Böylece<br />

nihai ürünün bileşenlerine yönelik yeniden<br />

geliştirme maliyetleri düşürülecek, kaynak<br />

işgücü, finansman - aktarımına gerek<br />

duyulmayacaktır.<br />

2 - Yeniden Kullanımda bir yaklaşım: Ürün<br />

Hattı<br />

2-1 Ürün Hattı<br />

Ürün Hattı yaklaşımı kısa sürede, kaliteli<br />

ürünlerin ortaya konması için geliştirilmiş bir<br />

kavram olup, temelinde yeniden kullanım<br />

kavramı yatmaktadır. Seçilmiş bir hedef pazar<br />

veya özel bir göreve yönelik, ortak ve yönetilebilir<br />

özellikleri olan ürün grubu (ürün ailesi),<br />

Ürün Hattı olarak adlandırılmaktadır.<br />

Ürün hattından bahsedildiği durumlarda aslında,<br />

bir ürün etrafında geliştirilen teknolojiler<br />

bütünü veya bir ürün ailesi ifade edilmektedir.<br />

Ürün ailesi/ürün hattındaki ürünlerin geliştirilmesi<br />

ve inşa edilmesinde, daha önce<br />

teknoloji geliştiren tarafından özgün olarak<br />

geliştirilmiş teknolojiler kullanılır. Örneğin cep<br />

telefonları, ortak bir sistem mimarisi üzerine<br />

kurulu ve benzer bileşenlerden oluşuyor ise<br />

bu cep telefonlarının aynı ürün hattı içinde<br />

olduğu söylenebilir.<br />

Ürün hattı yaklaşımının bu yaklaşımı kullanan<br />

şirketlere sağlıklı bir şekilde büyüyebilme,<br />

pazar içinde tutunabilme, sahip oldukları<br />

teknolojileri ellerinde tutabilme ve bu teknolojiyi<br />

üreten işgücünü elinde tutabilme fırsatı<br />

kazandırdığı aynı zamanda bu teknolojiyi<br />

geliştirme fırsatı sağlamakta olduğu görülmektedir.<br />

Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşik<br />

Carnegie Mellon Üniversitesi Software<br />

Engineering Institue (SEI) tarafından yürütülen<br />

Ürün Hattı inisiyatifi kapsamında, ABD<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve üretici firma tarafından<br />

Ürün Hattı Uygulamalarının ortak bir paydada<br />

buluşturulması amacıyla çalışmalara başlanmıştır.<br />

SEI tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında<br />

üç temel ilgi alanına odaklanılmıştır.<br />

Bunlar;<br />

Mimari tabanlı geliştirme,<br />

Ürün hattı uygulamasını mümkün kılan<br />

ticari ve tedarik stratejileri oluşturma ve<br />

Temel yazılım yeteneklerinin ortaya çıkarılabilmesi<br />

için gerekli yeniden mühendislik<br />

aktiviteleridir.<br />

2-2 Ürün Hattı Uygulaması<br />

Ürün Hattı Uygulaması, bir Ürün Hattını<br />

oluşturan birden fazla ürünü değiştirmek<br />

monte etmek ya da bir araya getirmek<br />

amacıyla yeteneklerin sistematik kullanımı<br />

olarak tanımlanabilir.<br />

Hewlett Packard firması ürün hattı uygulamalarından<br />

ikiye yedi oranında zaman kazanımı<br />

elde etmiş, Motorola, Flexworks Pager’ında<br />

%80’lik yeniden kullanım oranına ulaşmıştır.<br />

Ürün hattı uygulamasında avantaj sağlayan<br />

diğer firmalar, Hava Trafik Kontrol Sistemlerinde<br />

Thomson-CSF, telekomünikasyon<br />

sistemlerinde Erricsson, Nokia ve AT&T, Uçuş<br />

Komuta Kontrol Sistemlerinde Boeing olarak<br />

sayılabilir.<br />

3- <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Projeleri<br />

Kapsamında Ürün Hattı Uygulaması<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından yürütülen<br />

projeler kapsamında, Ürün Hattı Uygulaması’nın<br />

sürekli politikalar olmaksızın uygulandığı,<br />

uygulanmadığı durumlarda ise yatırım<br />

tekrarlarının ortaya çıktığı görülmektedir.<br />

3-1 Gemi Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />

Yeniden Kullanım Kavramının<br />

Uygulanması<br />

Sistem olarak farklı büyüklüklerdeki deniz platformlarında<br />

yer alan Savaş Yönetim Sistemlerinde<br />

Ürün Hattı Uygulaması ele alınmıştır.<br />

3-1-1 Gemi savaş yönetim sistemlerine<br />

ilişkin genel bilgi<br />

Platformların büyüklükleri ve görevlerine göre<br />

değişmek koşuluyla, modern bir Savaş Yönetim<br />

Sisteminin aşağıda listesi verilen Sistemlerden<br />

gelen bilgiyi yönetmesi beklenir.<br />

Deniz platformlarında Entegre Savaş Sistemi<br />

olarak tanımlanan Entegre Savaş Sistemi<br />

kapsamında; Sensör Sistemi, Silah Sistemi,<br />

Muhabere Sistemi, Seyir Sistemi yer alır.<br />

Gemi komuta kontrol sistemlerinin yeni ürün<br />

geliştirme ve geliştirilen ürünlerin mevcut<br />

sistemlere adaptasyonu, ömür devri boyunca<br />

bakım ve modernizasyon maliyetlerinin yüksek<br />

olması, Amerikan Deniz Kuvvetlerini çeşitli<br />

arayışlara itmiştir. Çözüm olarak, yeniden<br />

kullanımı destekleyen, Ürün Hattı kavramına<br />

uygun ve Hazır Ticari Ürün kullanımına açık<br />

komuta kontrol sistemleri için 21. yüzyıl<br />

muharebe sistemleri tasarımında temel teşkil<br />

etmek üzere geliştirilmiş bir teknik sistem<br />

mimarisi olan Open Architecture Computing<br />

Environment (OACE) mimarisi ve ilgili<br />

standartlar oluşturulmuştur.<br />

Ürün Hattı Uygulaması,<br />

bir Ürün Hattını oluşturan birden<br />

fazla ürünü değiştirmek, monte<br />

etmek ya da bir araya getirmek<br />

amacıyla yeteneklerin sistematik<br />

kullanımı olarak tanımlanabilir.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

OACE temel olarak açık standartlara dayalı,<br />

katmanlı bir mimariyi esas almaktadır. OACE<br />

standardı Ağustos 2004’te iki cilt şeklinde<br />

yayınlanmıştır. Birinci cilt olan “OACE Standards<br />

and Technologies” dokümanında en alt<br />

katmandan itibaren yukarıya doğru kullanılabilecek<br />

standartlara dayalı ürünler tanımlanmaktadır<br />

(Şekil-3.1). Önerilen mimarinin en<br />

temel öğesi olan dağıtım ara katmanı için<br />

Nesne Yönetim Grubu (Object Management<br />

Group) tarafından standartları belirlenen Veri<br />

Dağıtım Servisi (Data Distribution Service)<br />

önerilmektedir.<br />

Şekil - 3 - 1: OACE Mimarisi<br />

OACE standardına göre farklı açık sistem<br />

tanımlarından elde edilen açık sistem<br />

nitelikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />

<br />

Uluslararası kabul görmüş, açık standartlara<br />

dayanılması.<br />

Alt sistem/firma özel standartlarından kaçınılarak<br />

uluslararası kabul görmüş açık standartlara<br />

uyulması, sistemin daha rahat<br />

genişleyebilmesine ve bakım masraflarının<br />

azalmasına olanak verecek ve tek kaynak<br />

bağımlılığını ortadan kaldıracaktır.<br />

Referans alınan temel sistem mimarisi olarak,<br />

Amerikan Deniz Kuvvetlerinin Naval Surface<br />

Warfare Center, Dahlgren birimince geliştirilen<br />

OACE kullanılacaktır.<br />

“OACE Technologies and Standards” cildinde<br />

gemi savaş yönetim sistemleri için kullanılabilecek<br />

standartlar açıklanmaktadır: Standart<br />

ara yüzlerin benimsenmesi, Birden fazla<br />

kaynaktan (Yüklenici, Satıcı) temin edilebilecek,<br />

Hazır Ticari Ürünler’in kullanılması,<br />

Minimum entegrasyon ile ortak çalışabilirlik,<br />

Katmanlı yapı, Kolayca ölçeklendirilebilme<br />

(scalability) ve yükseltilebilme (upgradability),<br />

Taşınabilirlik, Dağıtılmış mimari (Distributed<br />

Processing) yapısı, Hataya dayanıklı mimari,<br />

Paylaşılmış kaynak yönetimi, Uygulamaların<br />

Kendinden Enstrümantasyonu.<br />

Ara katmanlı açık bir mimari, işletim sistemi ve<br />

bilgisayarların değişmesi durumunda uygulama<br />

yazılımlarının en az seviyede etkilenmesini<br />

sağlayacaktır. Yalnız, burada dikkat edilecek<br />

husus, kullanılacak ara katmanın da standartlara<br />

uygun olması ve birden fazla üretici<br />

tarafından desteklenebilmesi ihtiyacıdır.<br />

Standartlara dayalı ara katman ürünü kullanımı<br />

farklı firmalar tarafından geliştirilen ürünlerin<br />

kolaylıkla entegre edilebilmesini sağlamaktadır.<br />

Bu anlayış ayrıca bir proje için geliştirilen<br />

yazılım modüllerinin başka projelerde de<br />

yeniden kullanılabilir (reuse) olmasını sağlayacaktır.<br />

Bu tür mimarilerin diğer önemli parçalarından<br />

biri olan Kaynak Yöneticisi (Resource<br />

Management) (ya da sistem yönetimi) dağıtık<br />

ortamdaki bilgisayarların, veri ağının ve<br />

uygulama yazılımlarının yönetimini ve<br />

izlenebilmesini sağlamaktadır.<br />

Konsol yazılımlarının mimarisini şekillendirmek<br />

üzere geliştirilecek altyapı komuta kontrol<br />

konsol yazılımları için ortak bir kullanıcı ara<br />

yüzü mimarisi ve servisleri sunmaktadır.<br />

Bu özellikler değerlendirildiğinde, Hazır Ticari<br />

Ürün kullanımı, Donanım teknolojilerinin<br />

değişimlerinden etkilenmeyen (platform free)<br />

veya kolayca adapte edilebilen mimari, basit<br />

insan makine ara yüzü, ölçeklenebilir yapı ve<br />

ticari/askeri standartlara uygunluk gibi öne<br />

çıkan özelliklerin Hazır Ticari Ürün kullanımı ve<br />

Yeniden Kullanım kavramı ile Ürün Hattı<br />

Uygulaması kavramını destekler kavramlar<br />

olduğunu görmekteyiz.<br />

Su üstü platformlarında Savaş Yönetim Sistemi<br />

geliştirmesinin milli imkânlarla yapılması<br />

durumunda, bu Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı<br />

Uygulaması kavramının uygulama alanı<br />

bulacağı düşünülmektedir bu husus detaylı<br />

olarak ilerleyen maddelerde irdelenecektir.<br />

3-1-2 Milli imkanlarla savaş yönetim sistemi<br />

geliştirilmesi kapsamında yeniden<br />

kullanılabilecek yetenekler<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> tarafından Savaş<br />

Yönetim Sistemi çalışmalarına yönelik altyapı<br />

oluşturulması çalışmaları, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı tarafından Gemi Entegre Savaş<br />

İdare Sistemi (GENESİS) Modernizasyonu<br />

Projesi Kapsamında başlatılmıştır.<br />

Proje kapsamında Savaş Yönetim Sistemi<br />

operatör konsolları, Taktik Konsollar, Altsistem<br />

entegrasyon birimleri (SIU), ara katman<br />

yazılımı, uygulama yazılımları ve konsol<br />

yazılımlarının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ne açılması<br />

konusundaki sözleşme, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı ile HAVELSAN A.Ş. arasında Aralık<br />

2004’te imzalanmıştır.<br />

GENESİS Sözleşmesi kapsamında Savaş<br />

Yönetim Sistemi donanım öğelerinin tasarımdan<br />

üretime kadar geçen sürecinin yerli<br />

firmalar tarafından yapılması öngörülmüştür.<br />

Aynı zamanda, Savaş Yönetim Sisteminin<br />

platformdan bağımsız hale getirilmesi, ara<br />

katmanın bakım idamesi ve ilave yetenek<br />

kazandırılması konusunda yerli firmalara<br />

yetenek kazandırılması planlanmıştır. Ayrıca,<br />

hâlihazırda yerli savunma sanayimiz bünyesinde<br />

çeşitli firmaların, platform bağımsızlığını<br />

sağlamak amacıyla tasarlanmış Veri Dağıtım<br />

Servisi uyumlu ara katman çalışmalarını<br />

sürdürdükleri bilinmektedir.<br />

Veri Dağıtım Servisi alanında da en başarılı<br />

uygulamayı HAVELSAN gerçekleştirmiş ve<br />

Gemi Veri Dağıtım Sistemi (GVDS) adı verilen<br />

özgün ürünü ile MİLGEM sınıfı gemilerin bu<br />

ihtiyacını tamamen yerli olarak karşılamayı<br />

başarmıştır. Ayrıca mükemmel bir yeniden<br />

kullanım (re-use) ve ürün hattı uygulaması<br />

örneği olarak, aynı sistemin daha basit bir<br />

versiyonunu, Gemi Bilgi Dağıtım Sistemi<br />

(GBDS) adı altında Yeni Tip Karakol Botu (YTKB)<br />

projesine de uygulamıştır. Bu ürün hattının<br />

yakın gelecekteki üyeleri, 2 adet LST ve 1 adet<br />

LPD tipi gemiler için sağlanacak bilgi dağıtım<br />

sistemleri ile Yeni Tip Denizaltı Projesi (YTDP)<br />

için geliştirilecek Seyir Bilgi Yönetim Merkezi<br />

(NDMC) olacaktır.<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma<br />

ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine<br />

göre ve askeri standartlara uygun olarak


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

55<br />

tasarlanması, tedarik makamlarının ödediği<br />

yüksek geliştirme maliyetlerini ortaya çıkarmıştır.<br />

Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi, bir<br />

tedarik kapsamında geliştirilen bir temel<br />

yeteneğin bir başka tedarik kapsamında<br />

kullanılması sebebiyle öncelikle Yeniden<br />

Kullanım (re-use) Kavramının doğduğu bu<br />

makale kapsamında anlatılmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı tarafından, 1985<br />

yılından bugüne teknoloji transferi, teknolojik<br />

işbirliği ve Ar-Ge projeleri ile savunma<br />

sanayiine yönelik pek çok alanda altyapı<br />

oluşturma çalışmaları sonuç vermeye başlamış,<br />

bu altyapı çalışmaları, yeniden kullanılabilir<br />

bileşenler ve ürünler olarak özgün<br />

savunma sistem çözümlerinin içinde yer<br />

almaya başlamışlardır.<br />

Dünyada izlenen gelişmelerden Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> de etkilenmiş, askeri standartların<br />

maliyet yükselten etkenler olması, modern<br />

sistem çözümlerinin Hazır Ticari Ürünleri<br />

desteklemesi sebebiyle, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı tarafından yürütülen projeler<br />

kapsamında, sistem bileşeni olarak Yükleniciler<br />

tarafından Hazır Ticari Ürün satın alımları<br />

artmıştır.<br />

Bu Ürünler, yerli katkı oranını düşüren<br />

bileşenler olmakla birlikte maliyet etkinlik,<br />

teknolojilerinin güncel olması ve yukarıda<br />

anılan çeşitli diğer avantajları sebebiyle sistem<br />

bileşenleri olarak kullanılmaları kaçınılmazdır.<br />

Hali hazırda projeler kapsamında tedarik<br />

edilen sistemlerin içinde Hazır Ticari Ürünlerin<br />

yüzdelerinin %40’lar seviyesine kadar<br />

yükseldiği görülmektedir. Hazır Ticari Ürünlerin<br />

yerli katkı oranını düşüren bir etken<br />

olduğu düşünüldüğünde, yerli savunma<br />

sanayinin ticari uygulama alanı olan ürünlerde<br />

üretimlerini desteklemesi gerektiği değerlendirilmektedir.<br />

Bu noktada değerlendirilmesi<br />

gereken bir diğer husus ikili kullanım (dual use)<br />

hususudur. Eğer bir ürün, son kullanıcısı<br />

sadece Türk Silahlı Kuvvetleri olmayacaksa,<br />

milli imkânlarla üretim için mutlaka desteklenmelidir.<br />

Hazır Ticari Ürünlerin yüksek miktarda Türk<br />

Silahlı Kuvvetleri envanterine girmesine<br />

rağmen hala, Hazır Ticari Ürünlerin seçim<br />

kriterlerine yönelik herhangi bir uygulama<br />

dokümanı veya bu ürünlerin yerini alacak milli<br />

ürünlerin hangi koşullarla geliştirileceğine dair<br />

bir politika belgesi henüz uygulamaya<br />

konulmamıştır. Ticari alanda da uygulaması<br />

olan ve özellikle yazılım alanında geliştirilebilecek<br />

Hazır Ticari Ürünler için bu gibi<br />

uygulama dokümanlarının destekleyici ve<br />

yönlendirici olabileceği görülmektedir.<br />

Bir diğer husus da, Hazır Ticari Ürünlerin tabi<br />

olduğu standartlar ve bu standartların<br />

belirlenme yöntemleridir. Askeri standartlar<br />

(MILSTD, STANAG) sadece tedarikçi ve son<br />

kullanıcıların katılımları ile belirlenirken, ticari<br />

standartlar, sanayinin oluşturduğu gruplarda,<br />

son kullanıcının da katılımıyla belirlenmektedir.<br />

Bu noktada Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı’na<br />

bağlı tedarik makamları, yerli savunma<br />

sanayini standartların oluşturulduğu platformlara<br />

katılmaya teşvik etmelidir.<br />

Bir başka yeniden kullanım yöntemi olan Ürün<br />

Hattı Uygulaması ile yeni bir tedarik yaklaşımı<br />

önerilmektedir. Ortak ve yönetilebilir,<br />

gereksinimleri belirlenmiş ve aynı Ürün<br />

Hattı’na ait farklı ürünlerin, günümüz açık<br />

sistem mimarileri, platformdan tam bağımsızlık<br />

gibi sistem çözümlerinden yararlanılarak<br />

ortak olarak tek elden tedarik edilmesi, uygun<br />

bir çözüm olarak görülmektedir.<br />

Yeniden kullanım, hazır ticari ürün kullanımı ve<br />

ürün hattı konseptinin HAVELSAN’da özellikle<br />

GENESİS tabanlı Savaş Yönetim Sistemleri<br />

alanında ve Gemi Veri Dağıtım Sistemi geliştirilmesinde<br />

etkinlikle kullanılması, gelişmekte<br />

olan savunma sanayimiz için örnek alınacak ve<br />

ümit verici uygulamalardır.<br />

YARASA projesinde geliştirilen Görev Destek<br />

Sisteminde kazanılan ve Ürün Hattı’na esas<br />

olan sistemin, takip eden sistemlerde <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’na zaman ve maliyet<br />

olarak kazanımlarda bulunduğu görülmüştür.<br />

Benzer uygulamaların, Savaş Yönetim Sistemleri,<br />

komuta kontrol sistemleri ve Ani Müdahele<br />

Botu gibi deniz platformları ve insansız<br />

hava araçlarında uygulanabileceği düşünülmektedir.<br />

Ürün Hattı Uygulamasına ilişkin uzun vadeli<br />

planların yapılamaması, son kullanıcının<br />

isteksizliği ve sanayi ile yürütülecek olan<br />

çalışmalarda sorumluluklar ve iş paylaşımına<br />

ilişkin çeşitli aksaklıkların ortaya çıkması<br />

karşılaşılabilecek temel sorunlar olarak<br />

değerlendirilmektedir.<br />

Ancak maliyet etkinlik, proje süreçlerinin<br />

kısalması, teknoloji yönetiminde getireceği<br />

kontrol, yatırım tekrarlarının önlenmesi<br />

dikkate alındığında, Ürün Hattı Uygulamasının<br />

öncelikle pilot projelerde uygulanması, zaman<br />

içerisinde de yaygınlaştırılması gerektiği<br />

değerlendirilmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

ALBERT, Cecilia, BROWNSWORD, Lisa “Evoloutionary Process for Integrating COTS-Based Systems (EPIC)”, Kasım 2002<br />

<br />

BERGEY, John, CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES Larry, KRUT, Bob, NORTHROP, Linda, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim, “DoD<br />

Product Line Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />

BERGEY,John, “Basic Concepts of Product Line Practice for the DoD”Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Şubat 2000<br />

<br />

<br />

BERGEY K., John, COHEN, Sholom, DONOHOE Patrick, JONES, Lawrence G., “Software Product Line: Experinces from the Seventh DoD Software Product Line<br />

Workshop”, Mart 2005.<br />

BERGEY, John,CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES, Larry, KRUT, Bob, NORTHTROP, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim. “DoD Product Line<br />

Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.<br />

BLM Architecture Summary Report, s.33 ulaşım tarihi 17 Ağustos 2006<br />

BRIGGS,John, “Reuse As A Strategy For System Acquisition”<br />

CARNEY, David J, MORRİS, Edwin J, PLACE0, Patrick R.H., “Identifying Commercial Off-the- Shelf (COTS) Product Risks: The COTS Usage Risk Evaluation”, Eylül 2003<br />

CLEMENTS, Paul “A Framework For Software Product Line Practice” Version 2.0. Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University<br />

Department of Defense Joint Technical Architecture, Sürüm 1.0. Ağustos, 1996.<br />

Department of the Navy, Department of the Navy Software Reuse Guide, Naval Information Systems Management Center, NAVSO P-5234-2, Haziran 1995<br />

Devlet Planlama Teşkilatı, e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, 2005


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

DoD Directive 5000.1, “Defense Acquisition,” March 15, 1996.<br />

<br />

Federal Acquisition Regulations System. Chapter 1, Federal Acquisition Regulation 1997.<br />

<br />

SAUNDERS, Gregory DSPO, “ COTS in Military Systems-A Ten Year Perspective” isimli sunumu.<br />

Information Technology Management Reform Act, 1996<br />

<br />

<br />

JONES, Lawrence G. “Product Line Acqusition in the DoD: The Promise, The Challenges”,December 1999.<br />

LANG,Bob, “A Process for Evaluating COTS Software Products” http://interactive.sei.cmu.edu erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

PERRY, William J., Memorandum For Secretaries Of The Military Departments, 29 Haziran,1994<br />

Raines Rules, OMB Memorandum of October 25, 1996, Subject: Funding Information Systems Investments<br />

STURM,A.Thomas: The USAF Scintific Advisory Board: Its First Twenty Years, 1944-1964, s.22.<br />

<br />

<br />

DoD Regulation 6000.2 “Mandatory Procedures for Major Defense Acquisition Programs (MDAPS) and Major Automated Information System (MAIS) Acquisition<br />

Programs.” Mart 1996.<br />

FOX, G., Marcom, S., LANTNER, K., “A Software Development Process for COTS-based Information System Infrastructure”. Part II: Lessons Learned, CrossTalk, Nisan<br />

1998, http://www.stsc.hill.af.mil/CrossTalk/1998/apr/process.asp<br />

Joint Interoperablity and Engineering Organization, Defense Information Systems Agency, Defense Information Infrastructure (DII) Common Operating Environment<br />

(COE) Version 3.1 Baseline Specifications. Nisan, 1997<br />

JONES, Lawrance G.,Product Line Acquisition in the DoD: The Promise,The Challenges, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Aralık 1999<br />

s.10.<br />

Venture Development Corporation, Embedded Hardware and Systems Practice: A White Paper On Embedded COTS Systems in Military, Aerospace and Defense,<br />

2006.<br />

VIDGER, M.R., Dean, J., An Architectural Approach to Building Systems from COTS Software Components, The 22nd Software Engineering Workshop, NASA/Goddard<br />

Space Flight Center Software Engineering Laboratory (SEL), Greenbelt, MD, December 1997, pp. 99-131<br />

www.corba.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

www.omg.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006<br />

Umur ÇAĞLAYAN<br />

HAVELSAN<br />

Pazarlama Müdürü<br />

Umur ÇAĞLAYAN Ankara’da 1975 yılında doğdu ve yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi İktisadi<br />

ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde tamamladı. 1999 yılında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığında çalışmaya başladı.<br />

1999-2008 yılları arasında, Mobil Radar Kompleksleri, Ağ Destekli Yetenek Projesi, Çok Amaçlı<br />

Veri Link Sistemi, Link-16 ve Birlikte Çalışabilirlik Projeleri gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO<br />

kapsamında yürütülen Komuta Kontrol ve Haberleşme Projelerinde, Uzman Yardımcısı ve<br />

Uzman olarak görev adı. Bu süre içerisinde yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

Avrasya Çalışmaları Bölümünde tamamladı.<br />

IDLS, NCOIC gibi kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etti ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına<br />

çeşitli sunumlar yaptı.<br />

2008-2011 yılları arasında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında Uluslararası İşbirliği Dairesinde,<br />

Doğu ve Güneydoğu Asya ile Güney Amerika Bölgelerine yönelik uluslararası işbirliği ve ihracat<br />

faaliyetlerinde görev aldı.<br />

Mayıs 2011 tarihinden itibaren, HAVELSAN firmasında Orta Doğu, Körfez ve Afrika Bölgesine<br />

yönelik Pazarlama Müdürü olarak görev yapmaktadır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 57<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde<br />

Sürdürülebilirlik Kavramı<br />

Aşağıdaki makale, 29 Ekim 2023 tarihine<br />

kurguladığımız bir senaryo üzerine yazılmıştır.<br />

Senaryo gereği, çevre ülkelerden birisinin<br />

Başbakanı, Genelkurmay Başkanını yanına<br />

çağırır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin 40 yılda<br />

geldiği noktanın kıskandırıcı olduğunu belirterek;<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin bu süre içinde<br />

nasıl olup da bu konuma geldiğine dair bir<br />

Rapor hazırlanmasını ister. Makalemiz, bu<br />

sanal rapordan alıntılardan oluşmaktadır. Daha<br />

fazla bilgi arzu edildiğinde, raporun diğer kısımlarından<br />

da alıntılar yapılabilecektir.<br />

Rapor<br />

Tarih : 29 Ekim 2023<br />

Kime<br />

: Arwanda Başbakanı<br />

Raporu Hazırlayan : Arwanda Genelkurmay<br />

Başkanlığı<br />

Konu<br />

: Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Sayın Başbakan,<br />

Raporumuz, askeri ataşelerimiz, istihbarat elemanlarımız,<br />

Ankara Büyükelçiliğimiz, Dışişleri<br />

Bakanlığımızdan uzmanlar ile yerel ajanlarımızdan<br />

elde edilen istihbarata dayandırılarak<br />

hazırlanmıştır.<br />

I.Giriş<br />

Ülkemiz savunma sanayisinin geliştirilmesi<br />

çabalarına ve milli bütçeden ayrılan rakamların<br />

büyüklüğüne rağmen; sanayinin gelişmesi<br />

konusunda yeterli adımlar atılamaması; gerek<br />

askeri, gerek politik, gerekse ekonomi<br />

çevrelerinden eleştiri almaktadır.<br />

Bu raporda, bu konuda başarılı uygulamaları ile<br />

dikkati çeken Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>’nin<br />

bugüne nasıl geldiği; sanayide yer alan<br />

firmaların sürdürülebilirliklerini nasıl sağladıkları,<br />

bunun sağlanmasında Devletin rolü gibi<br />

konular işlenecektir.<br />

II. Türk <strong>Savunma</strong>sının Kuşbakışı Görüntüsü<br />

Dünya genelinde savunma harcamalarının<br />

GSMH’ye oranı %2,4 olup, Türkiye için bu oran<br />

1999’da %4 iken 2008’de %2,3’e inmiştir. 2007<br />

itibariyle bu oran Yunanistan’da %3,3;<br />

Bulgaristan’da %2,6; Rusya’da %3,5; İran’da<br />

ise %2,9 olmuştur.<br />

Türkler 2000’li yıllarda savunma harcamalarını<br />

düşürürken, sağlık ve eğitim harcamalarını<br />

artırmışlardır. Burada gözetilen gerekçe, sosyal<br />

refahın artırılması olmuştur. Ancak, 2012’den<br />

başlayarak bu mantık değiştirilmiş, “Güçlü<br />

Ordu, Güçlü Dış Siyaset, Güçlü Ekonomi”<br />

doktrini benimsenmiş ve harcamalar %2,3<br />

seviyesinden, tedrici olarak 2022'ye kadar<br />

%4,5 mertebesine çıkarılmıştır.<br />

Aralık 2009 itibariyle savunma sanayiinde<br />

faaliyette bulunan şirketlerin sayısı, 116 iken,<br />

2023 yılı itibariyle bu sayı 427’dir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İstihdam<br />

2009 yılı sonu itibariyle savunma sanayiinde<br />

takriben 42 000 personel görev yapmakta iken,<br />

bugün bu sayı 96 000 civarındadır. Bu sayıda en<br />

önemli faktör, çalışanların çok büyük bölümünün<br />

ürün geliştirme mühendisleri, test<br />

mühendisleri ve uzmanları oluşudur.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Sektörünün Cirosu<br />

2009 yılı SaSaD anketi sonuçlarına göre Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> sektörü cirosu 2,319 Milyar<br />

Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılı sektör<br />

cirosu 8 Milyar Dolardır.<br />

Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Harcamalarında Gelir-<br />

Gider Durumu<br />

SSM tarafından sağlanan verilere göre,<br />

2010’larda SSM’nin temel para kaynağı olan


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Destekleme Fonu yönetiminde<br />

önemli bir değişiklik olmuş ve Hazine<br />

Müsteşarlığı tarafından Fon’da birikmiş<br />

kaynakların öncelikle kullanılması uygun<br />

bulunmuş; bu doğrultuda tahakkuk etmiş<br />

alacakların Fon’a transferi işlemleri yavaşlatılmıştır.<br />

Bunun neticesinde JSF gibi projelerin<br />

olağanüstü yüksek kredi ödemelerinin baskısı,<br />

savunma sanayiinin diğer projelerinin sözleşmeye<br />

bağlanmasını geciktirmeye veya diğer<br />

projelerin, ödeme güçlükleri nedeniyle,<br />

yavaşlamalarına yol açmıştır. Bu durum,<br />

SSM’nin kuruluşundan o günlere kadar<br />

yaşanmamış bir “gecikmeli ödeme” sonucunu,<br />

kısa süreyle yaratmış; bunun üzerine<br />

2015’lerde projelerde ilave bir gecikme riski<br />

ortaya çıkmıştır. SSM ve Türk Hükümeti bu<br />

darboğazı, Hazine Müsteşarlığı ile SSM’nin<br />

yakın ilişkileri, Başbakanın konuya doğrudan<br />

ve olumlu müdahelesi ile çözmüştür.<br />

Halihazırda, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde ödemeler,<br />

zamanında ve sağlıklı olarak yapılmaktadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde İhracat<br />

2011 yılında “sadece savunma ürün ve<br />

hizmetleri ihracatından” elde edilen ihracat<br />

rakamı 1 Milyar Dolardır. Bu rakam, 2022<br />

verilerine göre 4 Milyar Doları bulmuştur.<br />

Türkler, genel olarak savunma sektörü hakkında<br />

yaptıkları sunuşlarda, savunma ürün ve<br />

hizmetleri ihracat rakamlarına, ağırlıklı olarak,<br />

savunma offsetinden faydalanılarak elde<br />

edilen sivil havacılık ürünleri ihracat rakamlarını<br />

da eklemekte; buradan çıkan rakamı<br />

“toplam savunma ürün ve hizmet ihracatı”<br />

rakamı olarak kullanmaktadırlar. Bu yapıldığında<br />

ise yanıltıcı ve aşırı iyimser sonuçlar<br />

ortaya çıkabilmektedir. “Offsetler sonucu<br />

Türk dış siyaseti, komşuları ile<br />

“sıfır sorunlu” bir ilişkiler ağını<br />

aramakta; bunu da Polyanna’cılık<br />

oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />

gerçekçi üç stratejik temele<br />

oturtmaktadır:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

ortaya çıkan sivil ihracat” arzu edilen bir<br />

olaydır, ancak bu tür satış imkanları sadece<br />

yabancılardan ithalat olduğu sürece var<br />

olduğundan, bir paradoksa da işaret<br />

etmektedir: Yerli katkı oranı %100 olursa, bu<br />

tür ihracat rakamları sıfıra düşecek; yerli<br />

hiçbir şey alınmadığında ise sivil havacılık<br />

ürünlerine ait ihracat rakamları da maksimum<br />

olabilecektir. Bu yaklaşımın bir başka önemli<br />

etkisinin de, offset sonucu elde edilen ihracat<br />

rakamlarının, savunma sanayiinin “pazarlama<br />

yeteneğini” ölçmek anlamında da yanıltıcı<br />

sonuçlara sebep olacağı değerlendirilmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, daha 2010’lu yıllarda<br />

ihracat atılımı içine girmiş ve değişik coğrafyalarda<br />

ürün pazarlama faaliyetlerine başlamıştır.<br />

Ancak bazı sektörlerde, birden fazla Türk<br />

Şirketi aynı ürün grubuna yönelik İş Geliştirme<br />

faaliyetinde bulunabilmekte; bu da müşterinin<br />

kafasında soru işaretlerine yol açabilmektedir.<br />

Bu gibi durumlara Almanya, İtalya, İngiltere,<br />

İsveç, Finlandiya, Fransa, ABD, Rusya, Kore ve<br />

Çin gibi rakip oyuncularda raslamak olası<br />

değildir. İstihbarat Teşkilatımız, bu gibi durumların<br />

Türkiye’nin ihracatına vuracağı darbeyi,<br />

ülkemizin avantajı olarak değerlendirmektedir.<br />

Satış Sonrası Destekler<br />

Türkler, geçmişte yaptıkları hatalardan ders<br />

çıkarmışlar ve yurt içinden temin ettikleri tüm<br />

sistemlerin satış sonrası destek hizmetlerini,<br />

ana sistemi sağlayan şirketlere bırakmışlar;<br />

böylece TSK’nın lojistik harcamalarında ciddi<br />

anlamda tasarruf sağlamışlardır.<br />

III. Türkiye’nin <strong>Savunma</strong> Vizyonu ve Siyaseti<br />

Türkiye, basit ve sağlam bir dış politika siyaseti<br />

izlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu<br />

Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan yüz yıl önce<br />

yürürlüğe koyduğu dış siyaset politikası “Yurtta<br />

Sulh, Cihanda Sulh” dur. Bu politikaya sıkı sıkıya<br />

bağlı olan Türk dış siyaseti, komşuları ile “sıfır<br />

sorunlu” bir ilişkiler ağını aramakta; bunu da<br />

Polyanna’cılık oynamadan, aşağıdaki sırayla<br />

gerçekçi üç stratejik temele oturtmaktadır:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

Aşağıdaki satırlarda bu başlıklar teker, teker<br />

incelenecektir:<br />

1. Güçlü Ordu<br />

<br />

“Güçlü, Şimşek Gibi Hızlı” bir Türk<br />

Ordusunun mevcudiyeti, Türk Hükümetlerine<br />

bölgesinde ve dünyada güçlü siyaset<br />

yapma imkanı vermektedir.<br />

<br />

<br />

<br />

TSK Komuta Heyeti, subay, astsubay ve<br />

eratı, üstün bir eğitime sahip olup; ülke<br />

vatandaşları Türk Silahlı Kuvvetlerini en<br />

güvenilir kurum olarak algılamakta,<br />

güvenmektedir. Komuta heyeti, vizyon<br />

olarak diğer büyük ülkelerden bağımsız bir<br />

silahlı kuvvete sahip olmayı öncelikli amaç<br />

edinmiştir.<br />

Türk Donanması 2020’li yıllardan itibaren<br />

Akdeniz dışındaki geniş bir coğrafyada<br />

Türk ticaret filolarının deniz yollarını açık<br />

tutmaya başlamış; Türk dizel-elektrik<br />

denizaltılarının Güney Kutbunda<br />

Kerguelen takımadaları yakınına kadar<br />

indikleri ve istihbarat faaliyetlerinde<br />

bulundukları raporları alınmıştır. Türk<br />

Denizaltılarının Kızıldeniz, Güneydoğu<br />

Asya kıyılarında gizli ve sürekli gözetleme /<br />

devriye görevi yaptıklarını değerlendirmekteyiz.<br />

Türk Deniz Kuvvetlerinin, filolarındaki<br />

denizaltılarının özgün tasarımlı<br />

olması konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />

2025 yılından itibaren ana sistem bazında<br />

dışa bağımlılık sona erecektir. İlk Türk<br />

nükleer denizaltısının 2028 yılında Türk<br />

Tersanelerinde kızaktan indirilmesi planlanmaktadır.<br />

Türk Hava Kuvvetlerine ait tüm uçucu<br />

birliklerde yazılımlar 2015’lerden itibaren<br />

tamamen özgün yapılmış; bu konuda dış<br />

güçlerin baskısı ve herhangi bir operasyonda<br />

arzu edilmeyen müdahaleleri<br />

önlenmiştir. Türk Hükümeti 2011 yılında<br />

aldığı bir kararla özgün savaş uçağına kapıyı<br />

açmış olup, ilk Türk savaş uçağının 2024<br />

yılında uçması planlanmaktadır. Türklerin<br />

global ihtirasları olmadığı bilinmekle<br />

beraber, Türk Genekurmayının, özgün Türk<br />

Ağır Bombardıman Uçağı hedefi vardır ve<br />

bu konuda sessizce çalışıldığı değerlendirilmektedir.<br />

Türkler, Uzay Komutanlıklarını<br />

uzun yıllar önce kurmuş olup; bu<br />

konuda her an sürpriz yapacak gizli<br />

çalışmalar yürüttüklerini endişeyle değerlendirmekteyiz.<br />

Müttefiklerinin, bu tür<br />

hamlelerin yapılabilir olmayacağı tavsiyelerine<br />

boyun eğmeyen Türkiye, bu tür<br />

stratejik konularda “fizibilite” kavramını<br />

çöpe atmış, kendi stratejik amaçları söz<br />

konusu olduğunda projenin maliyetini<br />

ikinci plana atmakta sakınca görmemiştir.<br />

Ülkemiz savunma harcamalarının gün<br />

geçtikçe azaltılması, ülkemiz savunmasını<br />

Türklere karşı büyük zafiyet içine sokmaktadır.<br />

Türk Kara Kuvvetleri, 2009’dan itibaren<br />

dışarıdan herhangi kara sistemini almayı


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

59<br />

yasaklamış; tüm sistemlerin Türkiye’den<br />

teminini öngörmüştür. Bu vizyon doğrultusunda<br />

ülkenin bir dönem Almanya’dan<br />

doğrudan almayı planladığı Yüzücü Hücum<br />

Köprüleri ülke sanayii tarafından geliştirilmiş;<br />

1990’larda lisans altında üretilmesi<br />

planlanan 6x6 ve 8x8 zırhlı araçlar<br />

ülke sanayii tarafından geliştirilmiş; bir<br />

zamanlar ABD, Fransa, İtalya, Rusya,<br />

İsviçre, Finlandiya egemenliğinde olan bu<br />

alanda Türkler söz sahibi olmuşlardır.<br />

1990’larda Ana Muharebe Tankını lisans<br />

altında almayı planlayan Türkiye, 2004’de,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nın vizyonu<br />

ile özgün tasarıma yönelmiş; Altay AMT<br />

Kore teknik desteği ile ortaya çıkarılmıştır.<br />

2. Güçlü Dış Siyaset<br />

Güçlü Ordusu sayesinde, Bölgesinde ve<br />

Dünyada çekinilen güç haline gelen Türkiye,<br />

dış siyasetinin sesini ve tonunu ayarlamakta<br />

özgürleşmektedir.<br />

Güçlü dış siyaset, Türkiye’nin “sıfır sorunlu<br />

komşu” politikasına yardımcı olmaktadır.<br />

Kimseden toprak talebi olmamasına karşılık<br />

Türkiye’nin güçlü ordusu ile verdiği mesaj<br />

“benden çekinin, benimle dost olun, kafa<br />

tutmaya kalkmayın”dır. İlave olarak da<br />

“aranızda da didişmeyin; bölgede istikrar<br />

olmazsa ekonomi de olmaz; sakin olun”dur.<br />

Bu mesajlar dengeli, istikrarlı bir sükunet<br />

ortamını sağlamaktadır.<br />

Göreceli zayıf komşular ve diğer zayıf bölge<br />

ülkeleri, Türk Ordusunun koruyucu kalkanı<br />

altına alınırsa, Türkiye lehine daha da güçlü<br />

dış siyasi sonuçların çıkacağı her türlü<br />

izahtan varestedir.<br />

3. Güçlü Dış Ticaret<br />

Güçlü Ordu ve Güçlü Dış Siyaset, neticesinde,<br />

Türk dış ticareti sağlam ve gelişmeye<br />

açık bir nitelik kazanmaktadır.<br />

Ticaret yolları açıktır; komşular ve bölge<br />

ülkeleri hasmane davranışlar yerine işbirliğini<br />

seçmişler; ekonomik ilişkiler en üst<br />

düzeye çıkarılmıştır.<br />

Türkiye, bizim dışımızdaki komşuları ve<br />

bölge Ülkeleri ile ortak bir pazar kurmuş,<br />

sınırları açmış; tüccarlar ellerini, kollarını<br />

sallayarak alışverişe başlamışlardır. Bunun<br />

günlük hayata yansıyan etkisi, anılan<br />

ülkelerin Türkiye ile ekonomik entegrasyona<br />

neredeyse girmiş olmalarıdır.<br />

IV. Türkler <strong>Savunma</strong> Tedariğini Nasıl Yapıyor?<br />

Diğer kamu alımları içinde savunma tedariki,<br />

Türklerin en başarıyla uyguladıkları alanlardan<br />

birisidir. Henüz bazı lokal sıkıntılar devam etse<br />

de, özellikle son yirmi yılda, bu konuda uzun<br />

mesafeler alınmıştır.<br />

<strong>Savunma</strong> tedariki, Stratejik Hedef Planı (SHP)<br />

ve On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) denilen<br />

planlama safhaları ile başlamaktadır.<br />

Türk Deniz Kuvvetlerinin,<br />

filolarındaki denizaltılarının<br />

özgün tasarımlı olması<br />

konusundaki kararlılığı nedeniyle,<br />

2025 yılından itibaren ana<br />

sistem bazında dışa bağımlılık<br />

sona erecektir. İlk Türk nükleer<br />

denizaltısının 2028 yılında Türk<br />

Tersanelerinde kızaktan<br />

indirilmesi planlanmaktadır.<br />

IV.1 SHP<br />

Bu safha tüm kuvvetlerin, bütçe kaygısı<br />

olmadan, hazırladıkları tüm projeleri bir<br />

havuza attıkları ilk aşamadır. Bu plan 2012’lere<br />

kadar Gizli olup, sanayiye kapalıydı. O<br />

dönemlerde içe kapanık bir süreç izlemekte;<br />

bu safhada ne olup bittiği bilinememekteydi.<br />

“İhtiyacın tespiti, bu konuda mevcut olan<br />

teknolojilerin taranması, konsept oluşturulması,<br />

ihtiyaca en uygun sistemlerin tarifi<br />

işlemlerinin savunma sanayiinden seçilmiş<br />

güvenilir ekip elemanları ile birlikte, el ele ve<br />

gizlilik içinde yapılması” gibi kavramlar<br />

nedense o dönemlerde benimsenmemişti.<br />

TSK’nın, uzun vadeli hayal ve hedeflerini yansıttığı<br />

SHP’yi, sanayi ile paylaşmaması, uzun<br />

vadeli planlama konusunda çok becerikli olan<br />

savunma sanayii şirketlerinin bir strateji ve<br />

yatırım planı hazırlamasını önlemekte; zaten<br />

çok atılgan olan Türk <strong>Savunma</strong> Şirketlerinin,<br />

daha da gelişmesini önlemekteydi.<br />

Ancak 2013’den sonra TSK büyük bir düşünce<br />

değişikliğine gitmiş, savunma sanayiini de<br />

stratejik gücü olarak kabul etmiş; doktrin<br />

oluşturma, konsept çıkarımı, Proje Tanımlama<br />

Dokümanı (PTD) yazımı gibi konularda<br />

savunma sanayiinin tüm kesimleri ile yakın<br />

işbirliği içine girmiştir. Türkler, bu nedenle,<br />

büyük bir atılım içine girdiklerinden, bundan da<br />

zarar gören yine ülkemiz olmuştur.<br />

IV.2 OYTEP<br />

SHP’nin içinden seçilmiş, bütçe ayrılmış ve<br />

gelecek 10 yılda TSK’nın almayı planladığı<br />

projelerin yer aldığı belgedir. Üç yılda bir<br />

yayımlanır.<br />

2011 yılına kadar bir müddet, kısıtlı bir<br />

çerçevede, “OYTEP’in sadece Şirketleri<br />

ilgilendiren kısımları” kamuya açılmış ve bu<br />

konuda yapılan birçok sempozyum, konferans,<br />

makale ve şifahi beyanlarda OYTEP’in sanayiye<br />

açılmış olduğu beyan edilmişti. Sonra bu işlem<br />

de sessizce durdurulmuştu. Sanayici ise<br />

çekingen ifadelerle bu kısıtlı sürecin sanayi<br />

yatırımlarının planlanması ve gerçekleştirilmesi<br />

için yeterli olmadığını anlatmaya çalışmış,<br />

ama derdini yeterince ifade edememişti.<br />

Sanayiciler için OYTEP’in tamamına hakim<br />

olamamak; gelecek 10 yılda başka hangi<br />

alanlara ve hangi ölçüde yatırım yapmalarının<br />

mümkün ve gerekli olduğu analizini yapamamak<br />

sonucunu doğurduğundan, savunma<br />

sanayii 2011 yılına kadar sıkıntı çekmişti. TSK,<br />

2012 yılından itibaren daha şeffaf bir modele<br />

geçmiş ve OYTEP’i sanayiye tamamen açmıştır.<br />

Böylece son on yıldır Türk <strong>Sanayii</strong>, TSK’nın<br />

gelecek on yılda ne yapacağını bilmekte; görüş<br />

verebilmekte ve gelecek hazırlıkları yapabilmektedir.<br />

Bu şeffaf politika TSK’nın da kendi<br />

ihtiyaçlarını daha rasyonel hale getirmesine,<br />

sanayi ile ortak çalışmalar yapabilmesine<br />

olanak sağlamaktadır. Bu da, dolayısıyla, bizim<br />

işimize gelmemektedir.<br />

IV.3 Tedarik Eylemi<br />

TSK adına tedarik yapan iki temel kanal vardır:<br />

SSM ve MSB.<br />

SSM, 2015’lere kadar daha çok sistem<br />

geliştirme projelerini yaptırmakta, doğrudan<br />

alımlar ise genelde MSB’ye aktarılmaktaydı.<br />

2015’den sonra savunma tedariki daha sağlıklı<br />

bir yapıya kavuşturulmuş; tüm tedarik işleri<br />

MSB’ye bağlı SSM tarafından yürütülmeye<br />

başlanmıştır.<br />

SSM proje grubu:<br />

Özgün Geliştirme Projeleri<br />

Modernizasyon Projeleri<br />

Hazır alım projeleri<br />

olarak tedarik ihtisas gruplarına ayrılmıştır. Bu<br />

yapılanma daha önceleri var olan MSB Dış<br />

Tedarik, MSB İç Tedarik Daireleri ile SSM<br />

arasındaki iş örtüşmelerini, yanlış anlamaları<br />

önlemiş; kamuda verimli bir tedarik yolunu<br />

açmıştır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bir proje TSK tarafından SSM’ye aktarıldığında,<br />

SSM’nin eyleme geçebilmesi için üst düzey bir<br />

karar gerekmektedir. SSİK denilen, içinde<br />

Başbakan, <strong>Savunma</strong> Bakanı ve Genelkurmay<br />

Başkanı olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

yılda iki kere toplanıp, hangi projelerin<br />

gerçekleştirileceğine dair karar verir veya<br />

projeyi iptal eder. Bu kararı cebine koyan SSM,<br />

tam yetkiyle yola çıkmaktadır.<br />

2010’lu yılların başlarına kadar, Projeleri ifa<br />

edecek Şirketlerin belirlenmesi şu şekilde<br />

oluyordu:<br />

Kara ve Su Üstü Araçları sektöründe, Vakıf<br />

Şirketleri de olmadığı için, özel sektör şirketlerini<br />

birbiri ile yarıştıran ihale yöntemi;<br />

Daha çok Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />

Vakfı Şirketlerinin yer aldığı sektörler olan<br />

Havacılık, Elektronik, Elektronik Harp,<br />

Roket ve Mühimmat gibi alanlarda ise<br />

ihalesiz olarak, tayin olunan Şirkete o işin<br />

aktarılması yöntemi<br />

2012’li yıllardan sonra projelerdeki azalmaya<br />

da paralel olarak Vakıf şirketleri daha esnek,<br />

hızlı, rasyonel kararları anında verebilen,<br />

personel ve harcamalarında performansa<br />

önem veren bir yapıya geçmişler; geniş ihracat<br />

kadroları kurmuşlar ve günümüzdeki daha küçük,<br />

hızlı, esnek ve çok becerikli global oyuncu<br />

olan Vakıf şirketlerini ortaya çıkarmışlardır.<br />

2011’de SSİK, kararı ile SSM tarafından Proje<br />

olarak sanayiye dağıtılmış projelerin, geriye<br />

kalan kısımları (“Bekleyen Siparişler” veya<br />

Backlog) miktarı 21,4 Milyar Dolardı. “Bekleyen<br />

siparişler” genel olarak sanayinin önünde<br />

hiçbir iş almadan daha kaç sene ayakta<br />

kalabileceğini gösteren faktördür. 2011’de tüm<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin elinde 21,4 Milyar<br />

Dolarlık bekleyen sipariş vardı. Bu rakamın<br />

sektörlere göre dağılımı o yıllarda aşağıdaki<br />

gibiydi:<br />

Havacılık<br />

Elektronik<br />

Roket, Mühimmat<br />

Kara<br />

Denizcilik<br />

10,3 Milyar Dolar<br />

7,3 Milyar Dolar<br />

2,0 Milyar Dolar<br />

1,3 Milyar Dolar<br />

0,5 Milyar Dolar<br />

O yıllarda, “bekleyen siparişlerle” sektörel<br />

cirolar karşılaştırıldığında, havacılık sektöründe<br />

2009 toplam cirosunun 9,5 katı bekleyen<br />

sipariş vardı. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin iç piyasada<br />

yılda ortalama 1,5 Milyar Dolarlık iş yaptığı<br />

düşünülürse, o hızla “bekleyen siparişlerin”<br />

bitirilme süresi takriben 10-15 yıl olacaktı! Bu<br />

neticenin ciddiyetini gören SSM, ellerinde<br />

büyük miktarda iş bulunan Kurumların,<br />

özellikle Vakıf Şirketlerinin, yıllık iş yapma<br />

kapasitelerini artırmalarını sağlamıştır. 2022<br />

yılı sonu itibariyle Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Şirketlerinin yıllık iş yapma kapasiteleri 8 milyar<br />

doları aşmıştır.<br />

IV.4 Türkiye Cumhuriyeti <strong>Savunma</strong>sında<br />

Oyuncular<br />

Türkiye’nin milli savunmasında rol alan<br />

oyuncular şunlardır:<br />

1. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)<br />

2. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı (MSB)<br />

a. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />

3. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

IV.4.1<br />

TSK<br />

Dünyanın sayılı askeri güçlerindendir. 1950<br />

’lerde müttefik ülkeler tarafından gönderilen<br />

hibe araç, gereçlerle 1974 Kıbrıs çıkarmasını<br />

yapan; daha sonra ambargolarla hareketi<br />

kısıtlanan TSK, son 40 yılda yapılan hamlelerle<br />

sayılı ordular arasında yerini en başlarda<br />

almıştır.<br />

Başlarda daha muhafazakar olan TSK Komuta<br />

heyeti, önceleri sadece askeri fabrikalar ve<br />

göreceli olarak kendi kontrolleri altında olan<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına ait<br />

şirketlerden alım yapmakta idi. Komuta Heyeti,<br />

2000’li yıllardan itibaren özel sektörün<br />

sürdürülebilirlik anlamında kalıcılığını, iş<br />

becerilerini, kalite ve ürün güvenirliğini<br />

ispatlaması üzerine; silah sistem alımlarında<br />

özel sektörden de alımı tercih etmeye<br />

başlamıştır. Bu arada özel sektör şirketlerinin<br />

rekabetçi yapıları, ihracat becerileri ve kriz<br />

anında gösterdikleri esneklik becerileri TSK’yı<br />

olumlu anlamda etkilemiş; Vakıf Şirketlerinin<br />

yapısının yabancı şirketlerle rekabet edebilir<br />

hale getirilmesi çalışmaları, 2010’lu yıllardan<br />

itibaren başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

SSM, projelerin yönetimine<br />

verdiği önem kadar, sanayiye yön<br />

verme ve geliştirme konularında<br />

da birincil aktif rol almakta;<br />

sanayide rol almak isteyen yeni<br />

grupların sertifikasyonunu<br />

sağlamakta, sanayide görev<br />

yapacak personelin eğitimi<br />

konusunda lider rolünü<br />

oynamakta; işbirliklerinde yön<br />

gösterici olmakta; savunma<br />

sanayiinin diğer sektörlerde rol<br />

almasını sağlamaktadır.<br />

TSK, 2015’lerde Test, Ölçme ve Değerlendirme<br />

Tugaylarını kurmuş; kara, hava ve deniz<br />

harekatlarında kullanılacak tüm ekipman, silah<br />

ve teçhizatın, ilgili konseptlerin denenmesi bu<br />

Tugaylar marifetiyle sağlanmaya başlanmıştır.<br />

Türk askeri, çok iyi eğitimli olması; daima en iyi<br />

silah ve teçhizatı seçmesi ile ünlüdür. Türk<br />

Ordusu, kendi vatandaşları tarafından geliştirilen<br />

silah, mühimmat ve teçhizatı tatbikatlarında<br />

gerçek senaryolarda denemekte; satın<br />

almakta; iyileştirme önerilerini vermekte;<br />

ürünü geliştiren tasarımcıların da tatbikatlarda<br />

yer almasını şart koşmakta, böylece masa<br />

başında tasarlanmış ürünler yerine, gerçek<br />

koşullara uygun, güvenilir Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> ürünlerinin ortaya çıkmasına önderlik<br />

etmektedir.<br />

TSK tarafından gerçekleştirilen bir diğer devrim<br />

ise, Askeri Ağır Bakım Fabrikalarının asli<br />

görevleri olan bakım onarım görevlerine geri<br />

dönmeleri olmuştur. Bu konudaki bulgular,<br />

Raporun Askeri Fabrikalar başlığı altında<br />

incelenmektedir.<br />

IV.4.2 MSB<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı, ülkenin en önemli<br />

Bakanlıklarından birisi olup, daima tecrübeli<br />

bir siyasi bu Bakanlığın başına getirilmektedir.<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanının, askerler tarafından da<br />

sevilen ve sayılan siyasilerden olması, askersivil<br />

ilişkilerinin sağlam bir zemine oturmasına<br />

yardımcı olmaktadır. SSM, MSB’ye bağlıdır.<br />

IV.4.2.1 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)<br />

7 Kasım 1985 tarihli bir kanun ile kurulan<br />

SSM’nin kuruluş amacı, “modern savunma<br />

sanayinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanmasıdır”.<br />

Bu Kanun, SSM’den beklenen iki görevin<br />

de eşit ve birbirine önceliği olmayan şekilde<br />

yerine getirilmesi olduğunu vurgulamaktadır.<br />

SSM, bu görevlerden “TSK modernizasyonunu”,<br />

1985 ile 2011 arasında, asli görevi<br />

olarak almış; proje havuzunda birikmiş projelerin<br />

başarıyla gerçekleştirilmesini sağlamak<br />

üzere mobilize olmuştur. Bu öncelik, 2010’<br />

larda Müsteşar olan ve sanayiye büyük<br />

hizmetler vermiş olan Sn. Murad Bayar’ın<br />

ifadelerinden anlaşılmaktadır. Sanayinin geliştirilmesi<br />

de o tarihlerde SSM’nin öncelikleri<br />

arasında yer aldığından bünyesi içinde bir<br />

Sanayileşme Dairesi bulunmaktaydı. Bugün ise<br />

SSM, projelerin yönetimine verdiği önem<br />

kadar, sanayiye yön verme ve geliştirme<br />

konularında da birincil aktif rol almakta;<br />

sanayide rol almak isteyen yeni grupların<br />

sertifikasyonunu sağlamakta, sanayide görev<br />

yapacak personelin eğitimi konusunda lider<br />

rolünü oynamakta; işbirliklerinde yön gösterici


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

61<br />

olmakta; savunma sanayiinin diğer sektörlerde<br />

rol almasını sağlamaktadır.<br />

SSM’de Stratejik Planlama<br />

SSM, savunma sanayinin geleceğini nasıl<br />

şekillendireceği yönünde etkin bir stratejik<br />

planlama süreci yönetmektedir. Bu süreç<br />

öncesinde, sanayinin önde gelen görüş<br />

sahiplerinin düşüncelerini almakta; ardından<br />

stratejik planlamayı yaparak, paylaşmakta ve<br />

uygulamaya koymaktadır.<br />

Etkin dinleme ve görüş paylaşma araçlarından<br />

birisi de, hem sanayi hem de askerlerle yapılan<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Vizyon Paylaşım Toplantılarıdır.<br />

Önceleri, taraflarla birebir buluşan SSM,<br />

2012 yılından itibaren SSM koordinatörlüğünde<br />

askerler ve savunma sanayiini Vizyon<br />

Toplantılarında bir araya getirmeye başlamıştır.<br />

Stratejik Plan temelinde hazırlanan Sektörel<br />

Stratejiler dokümanı ise, planın değişik<br />

sektörlerde nasıl uygulanacağı yönündeki<br />

“SSM’nin bir iç rehberi” niteliğindedir.<br />

SSM Personel Politikaları<br />

Müsteşarlığın içe dönük hedefi “uzman tedarik<br />

kuruluşu olmak”tır. Personel alım ve eğitim<br />

politikalarını bu amaca uygun olarak uygulayan<br />

SSM, “rotasyon” ile de personelinin değişik<br />

alanlarda tecrübe kazanmasını hedeflemektedir.<br />

Kurumun, 2022 verilerine göre 1245 kişilik<br />

kadrosu bulunmaktadır. Bu kadro ile proje<br />

başına 3.5 kişilik bir uzman kadro imkanı<br />

SSM’ye sağlanmıştır. Bu rakam 2010’larda 1.5<br />

kişi civarında idi. Proje başına düşen uzman<br />

kadroda artış sağlanması, Türk Hükümetinin<br />

savunma projelerinin zamanında ve istenen<br />

kalite ve sürede bitirilmesi kararlılığını<br />

göstermektedir.<br />

SSM’nin bugünkü güncel sorunu, 2012’de<br />

hizmete giren ve 900 personel alabilen modern<br />

binasının ihtiyaca yetmemesi, bu nedenle<br />

değişik semtlerde kiralanan ek hizmet binalarından<br />

yararlanmak zorunda kalınmasıdır.<br />

SSM İş Vereceği Şirketi Nasıl Seçer?<br />

2010’lu yıllara kadar, SSM’nin iş vereceği<br />

şirketleri seçiş şeklinde, kolay anlaşılamayan<br />

bir sistem mevcuttu. Kara ve deniz sistemlerinde<br />

ihale yönetimini uygulayan SSM,<br />

kıyasıya rekabet ortamında, en ucuz sistemi<br />

özel şirketlerden alma yolunu seçerken; hava<br />

savunma sistemlerinde, uçar sistemlerde,<br />

roket sistemlerinde ve elektronik ana sistem<br />

alımlarında Vakıf şirketlerine doğrudan iş<br />

verme yöntemini uygulamaktaydı. İstihbaratçı-<br />

larımız, o yıllarda bu konuların neden bu<br />

şekilde çözüldüğüne dair yazılı bir strateji<br />

dokümanını veya talimatı ele geçirememişlerdir.<br />

2023 yılı itibariyle SSM, tüm sektörel alanlarda<br />

kilit şirketlerin iş hacim koordinasyonunu<br />

elinde tutmakta; bu Şirketleri verdiği işlerle<br />

ayakta tutmakta; bunu yaparken ihale<br />

yöntemini de kullanarak rekabet maşasını<br />

elinden bırakmamaktadır.<br />

Satış Sonrası Hizmetlerin Temini Hakkında<br />

Bu konu önceleri fazla dikkat çekmemiş ise de<br />

“ana sistemlerin bakım ve idamesinin, onları<br />

geliştiren şirketler tarafından yapılması<br />

ihtiyacı”, bu konuya olan ilgiyi artırmıştır.<br />

2012’den sonra, ana sistemleri temin eden<br />

yerli şirketlerin, bu sistemlerin bakım ve<br />

tamirini de üstlerine almaları; modernizasyon<br />

gerektiğinde ise bu işlemi de o sistemi geliştiren<br />

şirketlerin yapması, Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>ne büyük ivme kazandırmıştır.<br />

Bu sayede SSM <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketlerini,<br />

zor zamanlarda, bakım onarım işleri ile ayakta<br />

tutma manivelasına sahip olmuştur.<br />

SSM’nin Proje Yönetim Performansı<br />

TSK’nın, SSM nezdinde, 2023 yılı başı itibariyle<br />

yürütülmekte olan proje sayısı 350’ye ulaşmış<br />

bulunmaktadır.<br />

Sözleşmesi imzalanmış projelerin 2009 sonu<br />

itibariyle toplam tutarı 23 Milyar Dolar iken,<br />

2022 yılında sözleşmesi imzalanmış projelerin<br />

tutarı 73 Milyar Dolardır. Bu tutar, 2004 yılında<br />

sadece 8 milyar dolar civarında idi.<br />

Buna karşılık 2004 yılında Kurumun personel<br />

sayısı 262 iken, 2009’da bu rakam 368 olmuş;<br />

2023 yılı itibariyle bu rakam 1200’leri geçmiştir.<br />

Proje başına personel sayısı 2006 yılında 1,80<br />

iken, bu rakam 2009’da 1,53’e düşmüş; bugün<br />

ise bu rakam 3,5’a çıkmıştır.<br />

Resmen beyan edilmemekle birlikte, o yıllarda<br />

önemli projelerin takvimlerinde sarkmalar<br />

olduğu da değerlendirilmektedir. SSM beyanlarına<br />

dayanılarak, son kullanıcı olan TSK’nın, o<br />

yıllarda proje takvimlerinde bu nedenle<br />

esneklik tanıdığı anlaşılmaktadır (Ref: SSM<br />

2009 Faaliyet Raporu; Sn. Murad Bayar’ın<br />

Önsözü). Bunun, sanayi ve SSM kaynaklı<br />

sebeplerinin SSM tarafından detaylı olarak<br />

analizinin yapıldığına inanılmakta; önlemler<br />

alındığı değerlendirilmektedir.<br />

Sanayinin Geliştirilmesi ve Yönlendirilmesi<br />

Performansı<br />

SSM 2009 Faaliyet raporunda, 2009 yılında<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Yönlendirilmesi başlığı<br />

altında, 2009 yılında gerçekleştirilen/katılınan<br />

faaliyetler sıralanmıştır. Bu listede çok sayıda<br />

aktivite vardır ve SSM’ye sanayinin bu anlamda<br />

müteşekkir olduğunu ifade etmek gerekir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı öncülüğünde<br />

başlayan, Vakıf Şirketlerinin bir Holding altında<br />

toplanmaları projesi üzerinde halen çalışılmaktadır.<br />

Bu çalışma dahi, başlı başına bir<br />

vizyoner bakışın yansımasıdır.<br />

SSM savunma sanayiini yönlendirirken,<br />

2010’lu yıllardaki sanayi beklentileri, kısaca<br />

şu şekilde özetlenebilir:<br />

1) “Gelişmiş ülkelerde dahi sektörlerde yer<br />

alan şirket sayısı ikiyi geçmemektedir.<br />

Türkiye’de ise Kara ve Deniz sektörlerinde<br />

özel sektör şirketleri ve askeri fabrikalar<br />

yer almakta; bu alanda rekabet, 5-6 kurum<br />

arasında yapılabilmektedir. Gerek bütçe,<br />

gerek proje, gerekse SSM’nin elindeki<br />

kaynakların verimli kullanılabilmesi açısından<br />

bu sayılar çok fazladır. Bazı<br />

sektörlerde ise sadece Vakıf Şirketlerinin<br />

Ana Yüklenici olarak seçilmelerinin (Bu<br />

uygulama, SSM’nin Sektör Stratejileri<br />

dokümanında yer alıyor!) sebepleri, özel<br />

sektör tarafından anlayışla (biraz da ses<br />

çıkaramayarak) karşılanır olmakla birlikte;<br />

resmi bir dayanağının olmamasının kaygı<br />

uyandırdığını; bunun düzeltilmesinin SSM<br />

açısından da sayısız yararları bulunduğu<br />

düşünülmekteydi. Özetle 2010’lu yıllarda,<br />

tüm sektörlerde, ana yüklenici olmanın<br />

kriterlerinin aynı ve adil olması konusunda<br />

sanayinin bir beklentisi vardı”.<br />

2) “Sektörlerde yer alacak ana yüklenici<br />

şirketlerin kısa listesinin oluşturulması;<br />

bunun belirlenmiş ve deklare edilmiş<br />

prensiplere göre yapılması; bu kıstasların<br />

dışındaki şirketlerin bu alanlara katılmalarının<br />

önlenmesi de” sanayi beklentileri<br />

arasındaydı”.<br />

Ürün Geliştirme Kredisi<br />

SSM, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin sahip olduğu<br />

özgün ürünlerin sayısının artmasının, Türk<br />

<strong>Savunma</strong> ihracatını artıracağını değerlendirmektedir.<br />

SSM, ürün sayısının kısa sürede<br />

artmasını sağlamak için, Ürün Geliştirme<br />

Kredisi (ÜGK) mekanizmasını 2013’de kurmuş<br />

veya başarıyla işletmiştir.<br />

Bu kredi miktarının, yıllık <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

cirosunun %10’u mertebesinde olması, bizler<br />

için örnek alınması gereken bir husustur. İlk<br />

yıllarda, yüksek görünen bu meblağı kullanacak<br />

bedelde proje bulmakta zorlanılmış; ancak,<br />

2015’den itibaren Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> daha


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

büyük düşünmeye başlamış ve yeni ürün<br />

projeleri birbirini takip etmeye başlamıştır. Çok<br />

düşük faizli olan bu kredinin, ilk beş yılının<br />

ödemesiz olması; alınan kredinin geri ödenmesinin<br />

ise en az on yılda yapılması tüm<br />

yaratıcı şirketleri yeni ürünler geliştirmeye<br />

teşvik etmektedir.<br />

Bu kredinin adil ve dengeli olarak talep sahiplerine<br />

dağıtımı, SSM’nin tespit ettiği ilkeler<br />

doğrultusunda, SSM tarafından yapılmaktadır.<br />

2023 itibariyle SSM ve TSK, sanayi tarafından<br />

geliştirilecek ürünlerin TSK tarafından öncelikli<br />

olarak denenmesi ve satın alınması mekanizmalarını<br />

kurmuş; faaliyete geçirmiştir.<br />

Offset Destekleri<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayi şirketlerinden bazıları<br />

sürekli olarak ihracat yaptıkları için, satılabilecek<br />

offset stokları bulunmaktadır. SSM, bu<br />

şirketlerin Offsetlerinin satışına izin vermekte;<br />

satıştan elde edilen gelirin Ürün Geliştirme<br />

projelerinde ve ürün geliştirme merkezlerine<br />

yapılacak yatırım harcamalarında kullanılmasına<br />

izin vermektedir.<br />

SSM, yan sanayinin gelişmesi üzerinde de<br />

büyük çaba harcamaktadır. Bu çerçevede<br />

savunma sanayii alanında ana müteahhitlere<br />

ürün ve hizmet sağlayan yan sanayi şirketleri,<br />

yapılan yatırım ve destekler sonucu, belirli bir<br />

üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />

IV.4.3<br />

SSM, yan sanayinin gelişmesi<br />

üzerinde de büyük çaba<br />

harcamaktadır.<br />

Bu çerçevede savunma sanayii<br />

alanında ana müteahhitlere<br />

ürün ve hizmet sağlayan yan<br />

sanayi şirketleri, yapılan yatırım<br />

ve destekler sonucu, belirli bir<br />

üretim kültürüne kavuşmuştur.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde kurumlar TSKGV<br />

Şirketleri, “Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Bağlısı “bir<br />

şirket” olan MKEK, Özel Şirketler, Askeri<br />

Fabrikalardan oluşmaktadır. Bu kurumların<br />

özellikleri aşağıda sıralanmıştır:<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />

(TSKGV)<br />

Türkler Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek üzere<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfını<br />

(TSKGV) kurmuşlardır. Vakfın amacı “Türk Milli<br />

Harp Sanayisinin geliştirilmesi, yeni harp<br />

sanayi dallarının kurulması, harp silah araç ve<br />

gereçlerinin satın alınması suretiyle; Türk<br />

Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün artırılmasına<br />

katkıda bulunmak üzere; Türk vatandaşlarının<br />

maddi ve manevi desteğini sağlamaktır”.<br />

Vakfın bir kuruluş kanunu olup, kurucuları<br />

arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay<br />

II. Başkanı, MSB ve SSM Müsteşarı vardır.<br />

Dolayısıyla çok güçlüdür.<br />

Vakfın yönetim organları Vakıf Başkanı,<br />

Mütevelli Heyeti ve Genel Müdürlükten<br />

oluşur. Vakfın ve Mütevelli Heyetinin Başkanı<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanıdır. Vakıf, Başkan<br />

tarafından temsil olunur. Mütevelli Heyeti ise<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay 2. Bşk,<br />

MSB Müsteşarı ile SSM Müsteşarından<br />

oluşmaktadır.<br />

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TSKGV,<br />

dolayısıyla Bağlı Ortaklığı olan Şirketler, aslında<br />

kamudur, devlettir. Bu çerçevede, ihtiyaç<br />

makamı olan TSK ile TSK adına tedarik yapan<br />

SSM’nin, TSKGV içinde yer almaları, savunma<br />

sanayi yapılanması üçgeninde ilginç ve çok<br />

güçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır.<br />

Vakıf Şirketleri:<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfının<br />

(TSKGV), hisselerin çoğunluğuna sahip olduğu<br />

Şirketlerdir. Türk Ticaret kanununa göre, Özel<br />

Şirketler olarak da anılan bu Şirketlerin gerçek<br />

sahibi ise yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı<br />

üzere Türk Devletidir. Bu Şirketler Aselsan,<br />

TAI, Havelsan, Roketsan, İşbir ve Aspilsan’dır.<br />

2010’larda Türk savunma sanayiinde, kara<br />

araçları dışındaki, tüm sektörlerde ana yüklenici<br />

rolü SSM tarafından Vakıf Şirketlerine<br />

verilmekteydi. Vakıf şirketlerine sürekli ve<br />

kararlı olarak bu rolün verilmesini gerekli kılan<br />

herhangi resmi bir karar, politika veya<br />

stratejiye rastlanılamamıştır.<br />

Bir başka deyişle o yıllarda Türk Vakıf Şirketleri,<br />

iç piyasada rekabetsiz, doğrudan<br />

görevlendirme ile iş almakta idi. Bu durumun,<br />

bu Şirketlere kısa ve orta vadede elverişli bir iş<br />

ortamı sağladığı açıktır. Ancak bu steril<br />

ortamın, anılan Şirketlerin rekabetçiliğini ne<br />

kadar teşvik ettiği; rekabet ortamının<br />

bulunmaması nedeniyle, şirket refleks ve<br />

yeteneklerinin ne ölçüde test edilebildiği<br />

sorusu açık bulunmaktaydı. Bu boşluğu gören<br />

Vakıf ve Vakıf Şirketlerinin üst düzey<br />

yöneticileri 2010’lu yılların ortalarında Vakıf ve<br />

Şirket yapılarında reform yapmışlar; maliyetleri<br />

sorgulamışlar ve sonuçta bugün var olan<br />

rekabetçi, esnek, çok güçlü Vakıf şirketleri<br />

yapılanmasını ortaya çıkarmışlardır.<br />

Özel Şirketler:<br />

Hisselerinin tamamı özel sermaye gruplarına<br />

ait olan şirketlerdir. Sektör içinde en dinamik ve<br />

rekabetçi grup bu Şirketlerden oluşmaktadır.<br />

2009 yılında yapılan ihracatın %50’sini sağlayan<br />

Özel Şirketlerin, o yıl içinde iç pazardan aldıkları<br />

pay sadece %12 idi. Bu pay yıllar içinde artmış<br />

ve bugün %50 mertebelerine ulaşmışlardır.<br />

Askeri Fabrikalar:<br />

Türkiye’de askeri fabrikaların ana kuruluş<br />

amacı, 1950’lerde Türkiye’ye gönderilen ve<br />

yedek parçası olmayan askeri sistemleri ayakta<br />

tutabilmekti. Zamanla bu ihtiyaç azaldıkça, TSK<br />

içinde önemli bir de teşkilat yapısına kavuşmuş<br />

olan askeri fabrikaların, mevcudiyetlerini<br />

devam ettirebilme refleksleri ortaya çıkmıştır.<br />

Bunun neticesinde, TSK’nın ihtiyaçlarının<br />

önemli bir bölümünü fabrikalara yönlendirme<br />

baskısı, doğal olarak, ortaya çıkmıştır.<br />

1998 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu imzalı<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Stratejisinde yer alan bir<br />

maddeye göre, askeri fabrikaların asli görevleri<br />

olan bakım ve onarıma yöneltilmeleri temennisi<br />

vardır. Bu çerçevede TSK, 2000’li yılların<br />

başında bu talimatı planlarına almış ve<br />

uygulama emirleri çıkmıştır. Ancak 2000’li<br />

yıllarda, teknolojik kabiliyet kazanma arzusuyla,<br />

fabrikalara sistem imalatı görevi<br />

verilmeye devam edilmiştir. Örneklerden<br />

bazıları aşağıda sıralanmıştır:<br />

a) Almanya ile denizaltı inşaatı<br />

b) Su üstü gemileri inşaatı<br />

c) İsrail ile M60 Tankları modernizasyonu<br />

d) Kore ile Fırtına obüsleri imalatı<br />

e) M113 Modernizasyon projesi.<br />

f) Aselsan ile Leo1 Modernizasyonu<br />

2010’lu yıllardan itibaren askeri fabrikaların<br />

asli görevlerine dönmesi çalışmaları hızla<br />

başlatılmış ve bu dönüşüm başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu<br />

Türklerin gurur kaynağı olan bu devlet şirketi,<br />

yapısı itibariyle ortaya çıkan zorlukları<br />

aşabilmek için önce MSB Bağlı Şirketi statüsüne<br />

getirilmiş; 2015’li yıllarda yapısı tamamen


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

63<br />

değiştirilerek rekabetçi bir yapıya kavuşturulmuştur.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nde Ar-Ge, Ürün<br />

Geliştirme ve TÜBİTAK<br />

SSM, yeni ve özgün savunma sanayii ürünlerinin<br />

ülke ihracatında oynayacağı rolü 2009-<br />

2016 stratejik planında tespit etmiştir. Bu<br />

konularda destek vermeyi de öngören ilk<br />

adımlarında, teknoloji geliştirilmesine destek<br />

vermiştir. Fakat, 2012 yılında hazırlanan yeni<br />

stratejilerde bu adımdan vazgeçen SSM,<br />

doğrudan “yeni ürün geliştirme” projelerine<br />

destek vermeye başlamıştır. Bu konudaki<br />

formül şudur: SSM, TSK’nın öngördüğü veya dış<br />

pazarda da iş yapacak ürünleri geliştirme<br />

görevini kabiliyetli şirketlere dağıtmakta,<br />

ortaya çıkan ürünleri TSK, Test, Ölçme ve<br />

Değerlendirme Tugaylarında denemekte,<br />

başarılı bulduklarını tedarik yolunu seçmekte,<br />

diğerleri için ise geliştirme önerilerini<br />

sıralamaktaydı. Böylece Türklerin savunma<br />

ürünü geliştirme süreci, sürekli yeni ürünlerin<br />

ortaya çıkarılmasını sağlamakta; TSK’nın ise<br />

“şimşek gibi bir ordu” imajını pekiştirmekte idi.<br />

SSM’nin yanı sıra TÜBİTAK ise, araştırma ve<br />

geliştirme alanında Türkiye’nin son yıllarda<br />

yaptığı atılımlarda öncülük etmiştir. Teknoloji<br />

ve ürün geliştir-mede sağladığı teşviklerle<br />

TÜBİTAK, savunma sanayiinin en büyük<br />

destekçi kurumlarından olmuştur. 2011’den<br />

itibaren SSM ve TÜBİTAK yeni bir işbölümü<br />

yapmış; SSM, Ar-Ge desteği sağladığı<br />

“teknoloji geliştirme” görevini TÜBİTAK’a<br />

devretmiştir. Buna karşılık TÜBİTAK ’ta bir<br />

zamanlar el attığı seri üretim işlerine<br />

girmemeye; ancak geliştirdiği teknolojilerin<br />

ticari olarak üretilmesini sanayiye bırakmaya<br />

başlamıştır.<br />

2005-2010 aralığında yan<br />

sanayiye en az %20 pay<br />

verilmesini zorlayan sistem,<br />

2011’den başlayarak daha fazla<br />

iş payının aktarımını<br />

öngörmüştür. 2023 itibariyle<br />

ana müteahhitler aldıkları işin<br />

takriben %50’sini Türk şirketleri<br />

ile paylaşmak zorundadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin Belirgin Özellikleri<br />

Sayın Başbakan,<br />

TC’nin Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın<br />

ileri görüşlülüğü ile 1980’lerde kurulmuş olan<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, dünya pazarında<br />

aşağıdaki ayırıcı özellikleri ile diğer ülke<br />

savunma sanayiilerinden ayrılır:<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Şirketleri güvenilirdirler.<br />

Türkler verdikleri sözü tutan işadamlarıdır.<br />

Yazılı kontrat önemli olmakla birlikte,<br />

verilen söz ülke sanayicisinin namusudur.<br />

Garanti süresinden çok sonra, uzun yıllar<br />

sonra, eskiyen sistemleri sorun çıkardığında<br />

müşterinin yanında olur ve soruna çözüm<br />

bulmaya çalışırlar. Bunu, Müşterinin<br />

aleyhine ve kısa zamanda para kazanıcı bir<br />

eyleme çevirmek yerine, “önce yardımcı ol,<br />

sana güvensin; iş sonra zaten gelir!” anlayışı<br />

ile yaparlar.<br />

Türk sanayicileri yüksek ahlaklıdır! Bu<br />

şirketlerin girdiği pazarlarda vergi verenler,<br />

Türk Şirketlerinin çevrelerinde yarattıkları<br />

ahlak kültüründen olumlu anlamda<br />

etkilenir.<br />

Türk savunma sanayicileri inatçıdır; hiçbir<br />

koşulda vazgeçmezler! Cesurdurlar. Risk<br />

almayı severler.<br />

Türk savunma sanayicileri girdikleri pazara<br />

yerleşir; yerlileşirler… Bu raporun yazarları<br />

olarak bizleri en çok etkileyen hususlardan<br />

birisi de bu olmuştur. Yüksek milliyetçi<br />

duygulara sahip olan Türkler, bir pazara<br />

yerleşirken bencil davranmaz; mutlaka<br />

güçlü yerel ortaklar bulur; kendileri de o<br />

ülkenin vatandaşı imiş gibi bir ruha<br />

bürünürler.<br />

Türkler daha fazla kazanmanın yolunu,<br />

ortağına da kazandırmaktan geçtiğini<br />

bilirler. Bu nedenle, Türk şirketleri ile iş<br />

yapmanın cazibesi giderek yayılmaktadır.<br />

Türklerin yüksek özgüveni, iş becerisi ile birleşmiştir.<br />

1980’li yıllardan itibaren Üniversitelerin<br />

en parlak öğrencilerini daha<br />

öğrenci iken kendilerine bağlayan savunma<br />

sanayicileri, bunun semeresini Şirketlerine<br />

sadık, genç, yaratıcı çalışanlara sahip<br />

olmakla almaktadırlar.<br />

Türk sanayicileri mütevazıdır! Tevazu, Türk<br />

kültürünün bir parçası olmakla birlikte Türk<br />

sanayicileri Türkiyenin son yirmi yılda<br />

parlayan yıldızının şımartıcı etkisine<br />

kapılmamış; muhatapları karşısında daima<br />

saygılı ve mütevazı olmuşlardır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve KOBİ’ler<br />

Sayın Başbakan,<br />

Türkler, savunma sanayiini geliştirirken önce<br />

ana müteahhitlerin filizlenmesini sağlamış;<br />

daha sonra bu müteahhitlerin hızını artırmak,<br />

riski paylaştırmak ve yerel sanayii de geliştirmek<br />

için verdikleri ihalelerden belirli<br />

payların yan sanayiye aktarılmasını sağlamışlardır.<br />

2005-2010 aralığında yan sanayiye en az %20<br />

pay verilmesini zorlayan sistem, 2011’den<br />

başlayarak daha fazla iş payının aktarımını<br />

öngörmüştür. 2023 itibariyle ana müteahhitler<br />

aldıkları işin takriben %50’sini Türk şirketleri<br />

ile paylaşmak zorundadır.<br />

Bu konudaki ilk çabalar, ana müteahitlik<br />

görevini üstlenen şirketlerin, üretim ağırlıklı iç<br />

yapılarında dirençle karşılaşmış; temel<br />

yetenekleri bünyede tutup, detay üretim<br />

işlerini yan sanayiye aktarmak yerine pahalı<br />

makine yatırımlarını bünyelerine yapmışlardır.<br />

Buna kalite ve üretim kültüründen yoksun olan<br />

bazı yan sanayi firmalarının varlığı da sebep<br />

olmuştur. Ancak, SSM’nin teşvik ve zorlamaları<br />

ile yan sanayide son on yılda olağanüstü<br />

gelişmeler sağlanmıştır.<br />

Devletin sanayi ile işbirliğine en iyi örneklerden<br />

birisi de 2013’lerde kurulan Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Akademisidir (TÜSSAK). SSM, <strong>Savunma</strong><br />

İmalatçıları Derneği (SaSaD), OSTİM, KOSGEB<br />

işbirliği ile kurulan Akademi, savunma<br />

sanayiinin ihtiyaç duyduğu yetenek dallarında<br />

şirketlerin personeline eğitim vermekte ve<br />

sertifikalandırmaktadır. Çok geniş olan müfredat<br />

konuları arasında kaynakçılık, CNC operatörlüğü,<br />

ağır iş makineleri operatörlüğü, kalite<br />

kontrol uzmanlığı, test uzmanlığı, kalibrasyon,<br />

ERP vs. gibi olağanüstü sayıda konu bulunmaktadır.<br />

SSM, şirketlerin personelinin bu<br />

akademiden sertifika almasını şart koşmuştur.<br />

Böylece geçen on yılda, gerek ana müteahitler<br />

ve gerekse yan sanayide ortak bir savunma<br />

sanayii üretim kültürü oluşmuştur. Bu kültüre<br />

sahip olan OSTİM firmalarının artması,<br />

özellikle bu şirketlerin gerek Türkiye’de gerekse<br />

yurtdışında bu şirketlere ilave iş olanakları<br />

sağlamıştır.<br />

V. Tekrarlamakta Yarar Olan Hususlar; Ya Da<br />

“sonuçlar”<br />

1. Türk Devleti, Hükümeti ve Ordusu ile Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin arkasındadır.<br />

2. Güçlü bir Ordu, beraberinde birçok siyasi<br />

ve ekonomik avantaj getirmektedir.<br />

3. TSK, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ni kendi stratejik<br />

gücü olarak kabul etmekte, her<br />

türlü çalışmayı birlikte yapmaktadır.


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ile TSK mensupları,<br />

karşılıklı ve çok sıkı diyalog bağları<br />

içindedir.<br />

4. <strong>Savunma</strong> satışları, diğer ülkeleri satışı<br />

yapan ülkeye bağımlı yapmaktadır.<br />

5. Yapılacak her stratejik adımdan önce<br />

verilecek kararlar için “fizibilite” çalışması<br />

yapılması kavramı; Türkler tarafında çöpe<br />

atılmıştır... Konu ülke çıkarları olduğunda<br />

Türkler, para harcamaktan kaçınmamaktadır.<br />

Bu şekilde birçok yetenek Türk<br />

savunmasına kazandırılmış, bu arada<br />

çöpe giden birçok ürün olmuş; ancak<br />

bunun çok doğal olduğu, tüm taraflar<br />

tarafından kabul görmüştür.<br />

6. Türkler, özgün ve her türlü fikir ve sınai<br />

hakları kendilerine ait olan ürünleri<br />

geliştirme konusunda son derece cesur<br />

ve ataktırlar. Türk Başbakanının özellikle<br />

destekçisi olduğu bu politika ile son on<br />

yılda yüzlerce özgün ürün, devlet desteği<br />

ve teşviği ile Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

tarafından TSK emrine ve dünya pazarına<br />

sunulmuştur.<br />

7. Dünya piyasasında söz sahibi olmak için<br />

önce, Türkler gibi, ortak değer ve prensipler<br />

benimsemek ve gerekli yeteneklere<br />

sahip olmak gerekmektedir. Türkler bu<br />

ortak değer ve prensipleri ortak platformlarda<br />

geliştirmiş ve sahip çıkmışlardır.<br />

8. Türkler, ürünün başarısının ve müşteri<br />

nezdinde sağlanan güvenin yeni satışlar<br />

getirdiğini keşfetmişlerdir.<br />

9. Türkler, savunma projelerini, bilim adamlarını<br />

Türkiye’ye geri getirmek için başarılı<br />

bir platform olarak kullanmışlardır.<br />

10. Türkleri savunma sanayiini diğer sanayileri<br />

geliştirme yolunda bir model olarak<br />

kullanmışlar; otomotivde özgün Türk<br />

markalarının neden gerekli olduğunu bu<br />

sanayideki başarılar sayesinde keşfetmişlerdir.<br />

Saygılarımızla<br />

KAYNAK<br />

Arwanda Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı<br />

S. Haluk BULUCU<br />

FNSS<br />

Pazarlama ve Strateji Direktörü<br />

S. Haluk Bulucu, Mak. Yük. Müh. olup; FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri A.Ş.’de 20 yıla yakın süredir<br />

görev yapmaktadır. Şirket içinde İş Geliştirme, Strateji ve İş Mükemmelliği konularından<br />

sorumlu Direktör olan Bulucu’nun, TOBB <strong>Savunma</strong> Sanayi Meclisi Bşk. Yardımcılığı ve SaSaD<br />

Strateji Kurulu Başkanlığı gibi değişik görevleri de bulunmaktadır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 65<br />

Türk<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

2010 Yılı Performansı<br />

<strong>Savunma</strong> sanayimizin 2010 yılında sergilemiş<br />

olduğu performansa ilişkin göstergeler aşağıda<br />

özetlenmektedir:<br />

TSK İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı<br />

(%)<br />

60<br />

52,1<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Dolaysız Cirosu 2.732.933.353 $<br />

50<br />

40<br />

36,7<br />

41,6<br />

44,2 45,7<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Toplam<br />

(Dolaysız+Dolaylı) Cirosu<br />

<strong>Savunma</strong> Ürün ve<br />

Hizmetleri İhracatı<br />

3.487.427.831 $<br />

634.189.588 $<br />

30<br />

20<br />

25<br />

<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık<br />

<strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />

219.312.739 $<br />

10<br />

Toplam <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık İhracatı<br />

853.502.327 $<br />

0<br />

2003<br />

2006 2007 2008 2009 2010<br />

Özkaynaklardan Ar-Ge<br />

Harcaması<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

TSK İhtiyaçlarının<br />

Yurtiçinden Karşılanma<br />

Oranı (YİKO)<br />

143.427.656 $<br />

666.019.607 $<br />

52,1%<br />

(Kaynak SSM)<br />

ölçen dolaylı sektör cirosu da bir önceki yılın<br />

%27 üzerinde bir performans göstererek 755<br />

Milyon Dolar’a ulaşmıştır.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon<br />

harcamaları 2010 yılı itibariyle 3,96 Milyar<br />

Dolar olarak gerçekleşmiş; söz konusu<br />

miktarın %52,1’i yerli savunma sanayimiz<br />

eliyle karşılanmıştır. Bu gösterge hem<br />

teknolojik açıdan dışa bağımlılığı, hem de<br />

ekonomik açıdan kaybımızı göstermesi<br />

açısından önem taşımaktadır. SSM 2007-2011<br />

Stratejik Planı’nda 2010 yılı için %50 YİKO (TSK<br />

İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı)<br />

hedefi konulmuş olup, bu rakama ulaşılmış<br />

olması memnuniyetle karşılanmaktadır.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firmalarının Toplam<br />

Dolaysız Cirosu<br />

Milyon $<br />

3.000<br />

2.500<br />

2.000<br />

1.500<br />

1.000<br />

500<br />

1.301<br />

1.337<br />

1.720<br />

1.591<br />

2.010 2.317 2.319 2.733<br />

Dolaysız sektör cirosu ise bir önceki yıla göre<br />

%17,8 artışla 2,7 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />

Keza firmalarımız arasındaki işbirliğini<br />

0<br />

2003 2004<br />

(Kaynak SASAD)<br />

2005 2006 2007 2008 2009 2010


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik<br />

önem taşıyan savunma ürünleri ihracatı bir<br />

miktar düşüş ile 634 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />

Bu rakama, savunma sektörünün<br />

bir yan ürünü olarak ortaya çıkan savunma dışı<br />

havacılık sanayiinin 209 Milyon Dolar’lık ihracat<br />

performansı da dahil edildiğinde toplam<br />

“savunma ve havacılık ihracatı” 853,5 Milyon<br />

Dolar ile bir önceki yılın üzerine çıkabilmiştir.<br />

SSM Stratejik Planı’nda 2011 yılı savunma<br />

ihracatı hedefi olarak 1 Milyar Dolar beyan<br />

edilmiştir. Mevcut verilerin projeksiyonuyla<br />

her ne kadar gelecek yıl arzu edilen seviyeye<br />

ulaşılması düşük bir olasılık gibi görünmekteyse<br />

de, firmalarımızdan alınan öngörülerde<br />

hedef rakama erişmek olası görülmektedir.<br />

Stockholm International Peace Research<br />

Institute (SIPRI) verileri ile ülkemizin savunma<br />

ihracat ve ithalatına ilişkin dünya sıralaması<br />

ve aradaki makası tarafsız bir gözle takip etmek<br />

mümkündür. Bu verilerin projeksiyonunda<br />

sözkonusu makasın 2014 yılında kapanacağı<br />

öngörülmektedir.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanyaiinin İhracat Performansı<br />

<strong>Savunma</strong> Dışı Havacılık <strong>Sanayii</strong> İhracatı<br />

<strong>Savunma</strong> Ürünleri İhracatı<br />

208<br />

162<br />

219<br />

135<br />

195<br />

331<br />

196<br />

337<br />

352<br />

420<br />

576<br />

670<br />

634<br />

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010<br />

Kaynak: SASAD (savunma ihracatı) ve SSM (savunma dışı havacılık ihracatı)<br />

5 Yıllık Birikimli Verilerle Türkiye'nin <strong>Savunma</strong> İhracat-İthalat Sıralaması<br />

0<br />

5<br />

10<br />

15<br />

20<br />

25<br />

30<br />

35<br />

2000 - 2004 2001 - 2005 2002 - 2006 2003 - 2007 2004 - 2008 2005 - 2009 2006 - 2010<br />

6.<br />

9.<br />

9.<br />

9.<br />

8.<br />

11.<br />

14.<br />

22. 21. 21.<br />

24.<br />

27.<br />

29.<br />

2005 İhracat Sıralaması<br />

İthalat Sıralaması<br />

Kaynak: Stockholm International Peace Research Institute (SIP)<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Firmalarının Gerçekleştirdikleri Ar-Ge Harcamaları<br />

800<br />

Toplam Ar-Ge Harcaması<br />

666<br />

600<br />

Özkaynaktan Ar-Ge<br />

510 505<br />

400<br />

345<br />

228<br />

206<br />

200<br />

58 64 79 90 120<br />

143<br />

0<br />

2003<br />

2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008 2009 2010<br />

Kaynak SASAD


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 67<br />

IDEF 2011<br />

10 uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı<br />

Açılışı Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül<br />

tarafından yapılan “IDEF’11, 10'uncu Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı”, 10-13 Mayıs<br />

2011 tarihleri arasında Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı'nın<br />

himaye ve desteğinde, Türk Silahlı<br />

Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın yönetim ve<br />

sorumluluğunda, İstanbul'da Tüyap Fuar ve<br />

Kongre Merkezi’nde icra edilmiştir.<br />

Bölgesindeki en büyük dünyada ise ilk beş fuar<br />

arasında yer alan IDEF Fuarı, ülkemiz için olduğu<br />

kadar, diğer katılımcı ülkeler için de önemli<br />

bir tanıtım merkezi ve pazar konumundadır.<br />

Genel olarak çok başarılı bulunduğu ve geçen<br />

yıllara göre daha tatmin edici sonuçlar alındığı<br />

değerlendirilen IDEF 2011 Fuarı’nda yerli<br />

katılımcı firma sayısının, bir önceki Fuara göre<br />

%18 artarak 212 firmaya, yabancı katılımcı<br />

firma sayısı ise %49 artarak 421 firmaya<br />

yükselmiştir.<br />

Fuara yurtdışından 24 Bakan, 10 Bakan<br />

Yardımcısı, 5 Genelkurmay Başkanı, 9<br />

Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />

Komutanı, 12 Müsteşar ve 90 heyetten oluşan,<br />

70 ülke ve NC3A'dan toplam 426 kişilik resmi<br />

delegasyon üyesi katılım sağlamıştır.<br />

MSB.lığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet<br />

Komutanlıkları ve Emniyet Genel Müdürlüğünden<br />

21 makama görüşme ofisleri açılmış,<br />

Fuar öncesi ve esnasında yapılan planlamalar<br />

neticesinde, fuar esnasında Görüşme Ofisi<br />

Makamları - katılımcı firmalar - heyetler<br />

arasında toplam 2.000’in üzerinde görüşme<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

IDEF 2011 Fuarında milli olarak özgün<br />

tasarımla Türk tersanelerinde inşa edilen deniz<br />

sistemleri Büyükçekmece Koyu’nda sergilenmiş<br />

ve Müsteşarlığımız tarafından düzenlenen<br />

deniz etkinliği programında, misafir


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Bakanlar ve Genelkurmay Başkanları ile Kuvvet<br />

Komutanlarına tanıtım yapılmıştır. Bu<br />

kapsamda, GENESİS Sistemine sahip TCG<br />

GÖKÇEADA Fırkateyni, MİLGEM (HEYBELİADA),<br />

SAT Botu-1 ve Yeni Tip Karakol Botu (TCG<br />

TUZLA) Büyükçekmece Koyu’na demirleyerek<br />

fuara iştirak etmiştir.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR;<br />

İsveç, Sırbistan, İtalya, Brunei, Çin Halk<br />

Cumhuriyeti, İngiltere, Güney Afrika, Pakistan,<br />

Belarus, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Fransa,<br />

Ürdün, Almanya, Azerbaycan, Zambia, Sudan,<br />

Şili, ABD, Kamerun, Brezilya, Suudi Arabistan,<br />

BAE ve NATO’yu temsilen gelen resmi heyetleri<br />

kabul etmiştir.<br />

Ayrıca Fuar süresince Fuar esnasında 24 adet<br />

sözleşme imzalanmış, 7 adet seminer/ toplantı<br />

gibi etkinlikler düzenlenmiştir, bunlardan<br />

bazıları:<br />

HAVELSAN TOPLU İMZA TÖRENİ,<br />

SSM-ASELSAN ISF SSM SÖZLEŞME,<br />

SSM-KATAR MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />

TUSAŞ-EADS CASSADIAN TALARION<br />

İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASI,<br />

TEKNOPARK TANITIM SUNUMU,<br />

TÜRKİYE-AZERBAYCAN PROJE ORTAKLIĞI<br />

NİYET PROTOKOLÜ,<br />

TUSAŞ-SNC ULUSLARARASI UZAY UYDU<br />

PROJELERİ İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />

MUHTIRASI,<br />

TUSAŞ-P&W F135 İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT<br />

MUHTIRASI,<br />

ADİK LST İMZA TÖRENİ,<br />

ROKETSAN EUROCOPTER ANLAŞMASI,<br />

TUSAŞ-SIKORSKY TUHP ORTAK BASIN<br />

TOPLANTISI,<br />

TUSAŞ-ROKETSAN CAPS SÖZLEŞME İMZA<br />

TÖRENİ,<br />

FNSS - ASELSAN 25mm UKK (Uzaktan<br />

Kumandalı Kule) AKINCI Zırhlı Muharebe<br />

aracına monteli olarak gösterilmesi ile ilgili<br />

tören.<br />

Türk Hava Kuvvetleri’nin, 100. Kuruluş<br />

Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde IDEF 2011<br />

Fuarına özel bir stand ile katılımı, Fuara büyük<br />

bir renk ve ayrı bir heyecan katmıştır.<br />

Fuarı yurt içinden ve yurt dışından 52.500’den<br />

fazla kişi ziyaret etmiştir.<br />

IDEF 2011 Açılış Konuşmaları<br />

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış<br />

konuşması<br />

Onuncu IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı’na katılan tüm yerli ve yabancı misafirlerimize<br />

ve sektör temsilcilerine hoş geldiniz<br />

diyor, hepinizi muhabbetle selamlıyorum.<br />

Bu yıl onuncusu İstanbul’da düzenlenen IDEF<br />

Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı’nın, artık<br />

bir gelenek haline dönüşmesinden ve dünya<br />

savunma sanayinin önde gelen fuarları<br />

içerisinde yerini almasından duyduğum<br />

memnuniyeti ifade etmek isterim.<br />

Organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği<br />

geçen tüm kurum ve kuruluşlarımız ile her yıl<br />

artan bir ilgiyle katılım sağlayan yerli ve yabancı<br />

savunma sanayii temsilcilerine içtenlikle<br />

teşekkür ediyorum.<br />

Hâlihazırda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da<br />

yaşadığımız sancılı değişimler hiç şüphesiz,<br />

bütün uluslararası camiayı etkilemektedir.<br />

Bu gelişmeler uluslararası ve bölgesel dengelerin,<br />

ne denli kırılgan bir yapıya sahip<br />

olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.<br />

Başta tehdit algılaması ve güvenlik konusu<br />

olmak üzere, pek çok kavramı yeniden<br />

yorumlamamızı gerektiren bu gelişmelerin,<br />

kuşkusuz savunma sanayii konseptleri üzerinde<br />

de etkisi olacaktır.<br />

Bu itibarla, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> konsepti ve<br />

anlayışının bundan böyle daha da fazla<br />

‘işbirliği’ ve ‘karşılıklı bağımlılık’ ilkeleri<br />

çerçevesinde şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />

Bu seneki IDEF Fuarı’nın bahsettiğimiz<br />

uluslararası konjonktür ışığında ülkelerin ve<br />

savunma sanayii şirketlerinin görüş alışverişinde<br />

bulunmalarına ve daha aktif bir şekilde<br />

işbirliği yapmalarına fırsat tanıyacağına<br />

inanıyorum.<br />

Malumunuz, Türk Milli <strong>Savunma</strong> Politikası esas<br />

itibariyle Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük<br />

Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’<br />

prensibini temel almaktadır.<br />

Bölgemizin hassas bir süreçten geçtiği bir<br />

dönemde barış ve güvenliği tesis etmek için<br />

savunma sanayii politikalarımızı da günün<br />

şartlarına uyarlamak durumundayız.<br />

Bölgemizde barışın, güvenliğin ve istikrarın<br />

sağlanmasında hayati sorumluluklar üstlenmiş<br />

bulunan ülkemiz, mevcut imkânlarını sadece<br />

ülke savunmasına değil, Birleşmiş Milletler<br />

misyonlarına ve barışı koruma operasyonlarına<br />

yönelik olarak da değerlendirmektedir.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 69


Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik<br />

Ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçları<br />

değerlendirildiğinde, savunma sanayiimizin<br />

stratejik önemi ve önceliği ortaya çıkmaktadır.<br />

Ülkemizin hızla devam eden sanayileşme<br />

hamleleri ile artan yenilik ve teknoloji<br />

altyapısından yararlanan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

sektörü, sizlerin de yakından şahit olacağı<br />

üzere, özgün teknoloji ve ürünlerini geniş bir<br />

yelpazede geliştirebilen bir aşamaya gelmiştir.<br />

Ulusal tedarik kurumumuz olan <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />

öncelikli ihtiyaçlarını yurtiçinden karşılamaya<br />

büyük önem vermekte ve bu yönde önemli<br />

yatırımlara imza atmaktadır.<br />

Hâlihazırda gelinen noktada, uluslararası kalite<br />

standartlarında üretim yapmakta olan savunma<br />

sanayi firmalarımız, zırhlı muharebe ve<br />

deniz araçlarından, uçak ve havacılık sistemlerine<br />

kadar geniş bir yelpazede ürünleriyle<br />

dünya çapında kabul gören bir düzeye ulaşmış<br />

bulunmaktadır.<br />

Amacımız, savunma sanayii alanında sahip<br />

olduğumuz kabiliyetlerimizi, daha önce<br />

belirttiğim üzere, ‘işbirliği’ temelinde<br />

paylaşmak suretiyle ülkelerimiz ve firmalarımız<br />

arasındaki ‘karşılıklı bağımlılığı’ pekiştirmektir.<br />

İlk IDEF Fuarı’ndan bu yana, yarattığımız bu<br />

ortak sinerjiden faydalanarak, sizlerle birlikte<br />

potansiyel fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek<br />

istiyoruz.<br />

Ülkelerimiz ve şirketlerimiz arasındaki<br />

savunma sanayii işbirliğini güçlendirmemiz,<br />

uluslararası barış ve istikrarın korunmasına<br />

müşterek katkılarda bulunmamızı sağlayacaktır.<br />

IDEF 2011 Fuarı’nın bütün katılımcılar için<br />

başarılı geçmesini diler, Fuar vesilesiyle siz<br />

değerli konuklarımızla biraraya gelmekten<br />

memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade<br />

ederim.<br />

Fuar’da yeralan yerli ve yabancı tüm <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> kuruluşlarına, çalışmalarında başarılar<br />

dilerim.<br />

Sayın Milli <strong>Savunma</strong> Baknı Vecdi Gönül'ün<br />

Açılış Konuşması<br />

Bu yıl onuncusu düzenlenen IDEF ‘11 Uluslararası<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı’na hoşgeldiniz.<br />

Dost ve müttefik ülkelerin resmi temsilcilerini<br />

ve savunma sanayine yön veren dünyanın önde<br />

gelen savunma firmalarının yöneticilerini<br />

bugün IDEF ‘11 vesilesiyle ülkemizde<br />

görmekten büyük mutlululuk duyuyorum.<br />

IDEF Fuarı’nı bu yıl da İstanbul’da, amaca uygun<br />

tasarlanmış bir alanda profesyonel fuarcılık<br />

anlayışıyla icra etmekteyiz. İki kıtanın ve<br />

kültürlerin kucaklaştığı İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz<br />

IDEF ‘11’in bu yıl deniz boyutunu<br />

daha da geliştirip, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’mızın<br />

100 üncü Yıl kutlamasına ilişkin bazı<br />

etkinlikleri de programa alarak kapsamını<br />

zenginleştirmiş bulunuyoruz.<br />

Uluslararası savunma sanayi fuarları, savunma<br />

sanayi alanında teknolojik gelişmelerin takibi<br />

ve tedarik programlarında uluslararası işbirliği<br />

imkânlarının geliştirilmesi açısından büyük<br />

önem taşımaktadır. Bu bağlamda bölgesinde<br />

en büyük, dünyada ise sayılı fuarlar arasında<br />

yer alan IDEF Fuarı’nı, dünya savunma sanayi<br />

firmalarını buluşturan ve ülkeler arası savunma<br />

sanayi iş birliği faaliyetlerine zemin yaratan<br />

önemli bir platform olarak görmekteyiz.<br />

Türkiye’nin savunma politikası Cumhuriyetimizin<br />

kurucusu ulu önder Atatürk’ün<br />

‘yurtta sulh, dünyada sulh’ prensibini temel<br />

almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu amaç<br />

doğrultusunda yüksek harekât kabiliyeti ile<br />

dünyanın en iyi teçhiz edilmiş ve yüksek<br />

seviyede eğitime sahip ordularından birisidir.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları çerçevesinde<br />

önemli modernizasyon faaliyetleri<br />

yürütmekteyiz. Bu çalışmalarda geçmişte<br />

doğrudan alım veya ortak üretim modelleri<br />

ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Ancak, 2000’li<br />

yıllardan itibaren savunma sanayinde temel<br />

hedefimiz, öncelik verdiğimiz alanlarda kendi<br />

ürünlerimizi geliştirmek ve savunma sanayimizi<br />

uluslararası alanda rekabet edebilecek<br />

şekilde yapılandırmak olmuştur. Bu politikanın<br />

somut sonuçları her geçen yıl artan bir başarı<br />

ile alınmakta olup, 2010 yılı itibari ile silahlı<br />

kuvvetlerimizin modernizasyon ihtiyaçlarını<br />

yurt içinden karşılama oranımız %52 mertebesine<br />

ulaşmıştır.<br />

Hâlihazırda tasarım, geliştirme ve test çalışmaları<br />

devam etmekte olan Altay ana muharebe<br />

tankı, Atak taarruz helikopteri, Anka insansız<br />

hava aracı ve GökTürk uydusu gibi projeler<br />

sözkonusu çalışmalarımızın başta gelen<br />

örneklerini oluşturmaktadır.<br />

Kendi tasarımımızı yapmadığımız alanlarda ise<br />

uluslararası ortaklık ve işbirliği projelerine<br />

yöneliyoruz. A400M ulaştırma uçağı projesi ve<br />

müşterek taaruz uçağı (MTU/JSF) projesi gibi<br />

konsorsiyum projelerine nitelikli iş payları ile<br />

ortak olarak katılmaktayız. A400M projesinde<br />

orta gövde tasarımı Türkiye’de gerçekleştirilmekte<br />

olup, MTU/JSF projesinde ise 2007<br />

yılından itibaren üçüncü safha olan üretim ve<br />

lojistik destek evresine katılım sağlanmaktadır.<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçları çerçevesinde<br />

teknolojilerini geliştirdiğimiz ve kullanıma<br />

aldığımız teçhizatın tamamı dost ülkelere<br />

ihracat başarısını da yakalamaktadır. Bu<br />

çerçevede savunma ve havacılık sektörümüzün<br />

toplam ihracatı 2010 yılı itibari ile 853 Milyon<br />

ABD Dolarına ulaşmıştır. Dünyada talep gören<br />

önde gelen savunma sanayii ürünlerimiz<br />

arasında zırhlı araçlar, sahil güvenlik botları ve<br />

karakol gemileri, gece görüş ve hedef<br />

sistemleri, elektronik harp sistemleri, yazılım<br />

tabanlı telsizler, atış kontrol sistemleri, uçak<br />

simülatörleri, hava savunma sistemleri, topçu<br />

roketleri ve obüsleri sayabiliriz.<br />

Türk özel sektör kuruluşlarının yanısıra,<br />

savunma sanayine yatırım yapmak isteyen<br />

yabancı girişimcilerin varlığı, ülkemizde<br />

bulunmayan teknolojilerin Türk sanayiine<br />

kazandırılması bakımından önem taşımaktadır.<br />

Dengeli bir işbirliğini hayata geçirmek isteyen<br />

ülke ve kuruluşların ülkemize yapacakları<br />

yatırımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Amacımız<br />

savunma sanayi alanında dost ülkelerle<br />

maliyet etkin projeler geliştirerek işbirliği<br />

çalışmalarımızı en üst noktalara taşımaktır.<br />

Kaynakların etkin kullanılması halinde dünya<br />

toplumlarının refahına, gelişmesine ve<br />

uluslararası barışın korunmasına en büyük<br />

katkıyı sağlayacağımıza inanıyoruz.<br />

Her geçen yıl daha fazla ülke ve firmanın iştirak<br />

ettiği IDEF Uluslararası <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı<br />

süresince, birçok işbirliği anlaşması ve protokolu<br />

imzalanacaktır. Tüm konuk heyetleri<br />

sözkonusu imza törenlerine katılmaya davet<br />

ediyor ve fuar süresince belirleyeceğimiz<br />

muhtemel işbirliği fırsatlarını değerlendirmekten<br />

memnuniyet duyacağımızı ifade<br />

etmek istiyorum.<br />

Davetimizi kabul ederek ülkemizi ziyaretiniz ve<br />

IDEF ‘11 fuarına iştirakiniz için tekrar teşekkürlerimi<br />

sunarken, fuarın tüm katılımcılar için<br />

başarılı geçmesini temenni ediyor, ülkeler arası<br />

ilişkilerimize önemli katkılar sağlamasını<br />

diliyorum.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 71<br />

Havacılık Kümelenmesi<br />

Kazan <strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi Danışma Kurulu Toplantısı<br />

takiben katılımcılar Kazan Kümelenme Modeline<br />

ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmışlardır.<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. Vecdi GÖNÜL yaptığı<br />

toplantı açılış konuşmasında;<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca yürütülmekte<br />

olan sanayileşme faaliyetleri kapsamında,<br />

ana yüklenici konumundaki büyük ölçekli<br />

savunma sanayii kuruluşlarının yanı sıra,<br />

ülkemizde savunma sanayii ve alt sektörlerinde<br />

faaliyet gösteren yan sanayi ve KOBİ boyutundaki<br />

firmaların da fiziksel, yönetimsel ve<br />

teknolojik yeteneklerinin geliştirilmesi, ve<br />

böylece ulusal düzeyde yürütülen projelerde<br />

daha yaygın ve etkin olarak yer almaları<br />

amacıyla, Ankara ili Kazan ilçesi sınırları içinde,<br />

TUSAŞ Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş. tesisleri<br />

yakınında “<strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong><br />

Kümelenmesi” kurulmasına yönelik çalışmalar<br />

sürdürlmektedir.<br />

Bu kapsamda; 24 Mayıs 2011 tarihinde Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün<br />

başkanlığında, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

koordinatörlüğü ve ev sahipliğinde “Kazan<br />

<strong>Savunma</strong> ve Havacılık Kümelenmesi Hazırlık<br />

Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Sn. Bakan’ın<br />

açılış konuşmalarının ardından Müsteşarlığımız<br />

Sanayileşme Daire Başkanı Sedat<br />

Güldoğan öncelikle savunma sanayii ve<br />

Müsteşarlık tarafından yürütülen projeleri<br />

kısaca tanıtmış, Kazan Kümelenme faaliyetlerine<br />

ilişkin bilgiler aktarmıştır. Sunumu<br />

Başlangıçta küçük firmalar olarak ortaya çıkan<br />

Amerikan menşeili Sikorsky firması ve İngiliz<br />

menşeili Loyd sertifikasyon kuruluşunu örnek<br />

vererek, gerekli yatırımların yapılması durumunda<br />

Kazan kümelenmesinin de zaman<br />

içerisinde gelişerek bölgenin Havacılık-Uzay<br />

alanında dünyada söz sahibi bir konuma<br />

gelebileceğini belirtmiştir. Temel felsefe olarak,<br />

TSK ihtiyaçlarının tamamının yurt içinden karşılanmasının<br />

hedeflendiği, sekiz yıl öncesine<br />

kadar % 25 olan, TSK ihtiyaçlarının, yurt içinden<br />

karşılanma oranının 2010 yılı itibariyle % 52’ye,<br />

savunma ürünleri ihracatının 2 Milyar ABD<br />

Dolarına, Ar-Ge yatırımlarının 660 Milyon ABD<br />

Dolarına ulaştığına değinerek bugünden<br />

itibaren sektörde derinleşmenin sağlanarak<br />

yan sanayi ve KOBİ’lerin teknolojik ve fiziksel<br />

yeteneklerinin geliştirilmesinin temel amaç<br />

olduğunu vurgulamıştır. 2011 yılında yeniden<br />

düzenlenerek yayımlanan SSM Offset Yönergesi<br />

ile yan sanayii KOBİ payı %20’den %30’a<br />

çıkarıldığını belirten Sn. Bakan <strong>Savunma</strong><br />

alanındaki Offset uygulamalarının sivil sektöre<br />

de adaptasyonunun hedeflerden biri olduğunu<br />

söylemiştir. Kümelenmenin gerçekleştirileceği<br />

Kazan’daki arsanın tahsisinin Sn. Başbakanın<br />

talebi ile olduğunu söyleyen Sn. Bakan bu<br />

kümelenmenin Türkiye’nin Havacılık ve Uzay<br />

alanında gelişiminde önemli bir fırsat<br />

olduğunu söyleyerek toplantıların devamını<br />

ümit ettiğini ifade etmiştir.


GÜNDEM<br />

Tören ve Etkinlikler<br />

2 inci YENİ TİP KARAKOL BOTU TCG<br />

KARABURUN'UN (P 1201) GEÇİCİ TESLİM<br />

TÖRENİ<br />

(19 NİSAN 2011)<br />

TCG Karaburun Karakol Botu'nun 19 Nisan 2011<br />

günü DEARSAN’ın Tuzladaki Tersanesinde<br />

yapılan Geçici Teslim Törenine, Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve<br />

Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu ve DEARSAN Gemi İnşat Sanayi Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Sn. Baki Gökbayrak katılmışlardır.<br />

TGC Karaburun Gemisinin Komutanlık Flandrası ve Gemi Hizmet Giriş Belgesi, Deniz Eğitim ve<br />

Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu tarafından Gemi Komutanı Yüzbaşı<br />

Gültekin Selçuk Yıldıran'a verilmiş ve daha sonra, önce gemi personeli, ardından da Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. Vecdi Gönül, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve Öğretim<br />

Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu gemiye binerek seyir haline geçen gemide<br />

incelemelerde bulunmuşlardır.<br />

23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI ETKİNLİKLERİ<br />

Sosyal sorumluluk projesi kapsamında, 30 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen kermes geliri,<br />

sizlerin destekleri ve savunma sanayii firmalarının katkılarıyla, ilimiz Akyurt ilçesi Cücük Köyü<br />

İlkokulu’nun bakım ve onarımı gerçekleştirilmişti.<br />

Bu kez, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, 22 Nisan sabahı söz konusu okul<br />

ziyaret edilmiş ve çocuklara çeşitli hediyeler dağıtılmıştır.<br />

Ayrıca, Müsteşarlığımız personeli katkılarıyla destek hizmetleri personelinin çocuklarına (çay<br />

ocağı, temizlik işleri ve güvenlik görevlileri) spor ayakkabı ve çeşitli hediyeler alınmıştır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 73<br />

11 inci SAVUNMA SANAYİİ KUPASI KOŞUSU<br />

(14 MAYIS 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı Kupası<br />

Koşusu’nun 11 incisi 14 Mayıs 2011 tarihinde<br />

Ankara Hipodromu'nda yapılmıştır. Birinci<br />

gelen at sahibine Müsteşarımız Sayın Murad<br />

BAYAR tarafından 1 incilik kupası verilmiştir.<br />

SAHİL GÜVENLİK ARAMA KURTARMA GEMİSİ<br />

TEDARİK PROJESİ ÜÇÜNCÜ GEMİ “TCSG<br />

UMUT”UN DENİZE İNİŞ TÖRENİ (31 MAYIS<br />

2011)<br />

Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyacına<br />

binaen, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı’nca<br />

yürütülen Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />

Gemisi Tedarik Projesi kapsamında inşa<br />

faaliyetleri RMK Marine Tersanesi’nde devam<br />

etmekte olan 4 (dört) adet Arama Kurtarma<br />

Gemisi’nden üçüncüsü “TCSG UMUT” 31<br />

Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen tören ile<br />

denize indirildi.<br />

Sırasıyla Koç Holding <strong>Savunma</strong> Sanayi ve Diğer<br />

Otomotiv Grubu Başkanı Sn. Kudret ÖNEN, Koç<br />

Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Sn.<br />

Rahmi KOÇ, Sahil Güvenlik Komutanı<br />

Tümamiral İzzet ARTUNÇ, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarı Sn. Murad BAYAR ve Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün konuşmaları ile<br />

başlayan törene çok sayıda komutan, üst düzey<br />

bürokrat ve yönetici katıldı.<br />

Sn. Rahmi KOÇ tarafından, Sn. Vecdi GÖNÜL,<br />

Sn. Murad BAYAR ve Tümamiral İzzet ARTUNÇ’a<br />

plaketleri takdim edildi. Daha sonra Tümamiral<br />

İzzet ARTUNÇ'un eşi Sn. Esra ARTUNÇ<br />

tarafından TCSG UMUT gemisinin ismi hatıra<br />

kütüğüne çakılarak, gemi Kuzey Deniz Saha<br />

Komutanlığı bandosunun çaldığı marşlar<br />

eşliğinde suya indirildi.<br />

SAVUNMA SANAYİİ<br />

MÜSTEŞAR YARDIMCIMIZ SN. ÖMER İNAK<br />

VEDA YEMEĞİ (24 HAZİRAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcımız Sn.<br />

Ömer İNAK, 20 Haziran 2011 tarihinde emekli<br />

olmuştur. Onuruna 24 Haziran 2011 tarihinde<br />

Bakanımız Sn. Vecdi GÖNÜL ve Müsteşarımız<br />

Sn. Murad BAYAR’ın da katılımları ile bir veda<br />

yemeği verilmiştir. Kendilerine bugüne kadar<br />

Müsteşarlığımıza verdiği hizmetlerden dolayı<br />

teşekkür eder, bundan sonraki hayatlarında<br />

sağlık ve mutluluklar dileriz.<br />

Konferans, Toplantı, Fuar<br />

23. AVRUPA SİLAHLANMA SORUMLULARI OTURUMU (SERA) TÜRKİYE HAFTASI (04-08 NİSAN 2011)<br />

Müsteşarlığımız Uluslararası İşbirliği Daire<br />

Başkanlığı tarafından uluslararası savunma<br />

sanayii işbirliğini güçlendirmek amacıyla,<br />

muhatap ülke ve uluslararası kuruluşlar<br />

nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />

çalışmalarımız kapsamında Fransız <strong>Savunma</strong><br />

Bakanlığı'na bağlı IHEDN (<strong>Savunma</strong> Yüksek<br />

Eğitim Akademisi) tarafından her yıl düzenlenen<br />

ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />

katılımcının dahil olduğu 23. Dönem SERA<br />

(Avrupa Silahlanma Sorumluları Oturumu)<br />

Semineri'nin bir haftası Müsteşarlığımızın giri-<br />

şimleri neticesinde, 04-08 Nisan 2011 tarihleri<br />

arasında Türkiye’de gerçekleştirilmiştir.<br />

Program, <strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığı’nda<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı Sn.<br />

İsmail TOHUMCU’nun açılış konuşmasını<br />

takiben başlamıştır. TAI, ASELSAN, FNSS,<br />

HAVELSAN, TEİ, SAVRONİK, OTOKAR, RMK<br />

MARINE firmalarına ve ODTÜ Teknokent’e<br />

ziyaretleri de içeren beş günlük Program<br />

kapsamında, havacılık, kara ve deniz araçları,<br />

C4ISR alanlarında sahip olduğumuz özgün<br />

kabiliyetler sergilenmiş; Türkiye’nin Avrupa<br />

savunmasında yeri, Avrupa ülkeleri ile işbirliği<br />

ve Türk savunma sanayi altyapısı ile ilgili görüş<br />

alışverişi yapılmıştır.


Konferans, Toplantı, Fuar<br />

LAAD 2011 HAVACILIK VE SAVUNMA FUARI (12 – 15 NİSAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Firması <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı organizasyonu çerçevesinde<br />

katılım sağlamıştır.<br />

Fuara ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığı ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan resmi bir<br />

heyet ile de iştirak edilmiş olup, başta Latin<br />

Amerika ülkeleri olmak üzere savunma sanayii<br />

alanında işbirliğimizin yoğun olduğu çeşitli ülke<br />

delegasyonları ile ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir.<br />

Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 12-15<br />

Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen Bu çerçevede Brezilya <strong>Savunma</strong> Bakan<br />

LAAD Havacılık ve <strong>Savunma</strong> Fuarına 10 Türk Yardımcısı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanları, Brezilya Uzay Ajansı Başkanı,<br />

Uruguay <strong>Savunma</strong> Bakanı, Kolombiya <strong>Savunma</strong><br />

Bakan Yardımcısı, Şili ve Peru temsilcileri ile<br />

Türk <strong>Savunma</strong> Sanayini tanıtan ve işbirliği<br />

olanaklarının görüşüldüğü toplantılar gerçekleştirilmiştir.<br />

SAVUNMA SANAYİİ İCRA KOMİTESİ<br />

TOPLANTISI (21 NİSAN 2011)<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi Toplantısı 21<br />

Nisan 2011 tarihinde Müsteşarlığımızda<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

İDEF 2011 ( 09 – 13 MAYIS 2011)<br />

IDEF 2011 10. UluslararasI <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı, Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ev sahipliğinde<br />

Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı<br />

tarafından 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />

TÜYAP İstanbul/Beylikdüzü Fuar ve Kongre<br />

Merkezi'nde, 44 ülkeden 621 firma katılımı ile<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

Katılım sağlayan firmalar, 410'u yabancı 211'i<br />

2<br />

yerli firma olmak üzere, 23.500 m 'lik stand<br />

alanı kiralamıştır.<br />

Fuara 70 farklı ülke ve NC3A'dan; 24 bakan, 10<br />

bakan yardımcısı, 5 genelkurmay başkanı, 9<br />

genelkurmay başkan yardımcısı, 2 kuvvet<br />

komutanı, 12 müsteşar ve 90 heyetten oluşan<br />

toplam 426 kişilik resmi delegasyon üye<br />

katılımı sağlanmıştır.<br />

Sayın müsteşarımız Murad Bayar, IDEF 2011’de<br />

70’e yakın ikili görüşme gerçekleştirmiş ve<br />

20’ye yakın etkinlikte yer almıştır. Azerbaycan<br />

ve Katar ülkeleriyle proje ortaklığı niyet<br />

protokolleri gerçekleştirilirken, müsteşarımız<br />

katılımıyla çok önemli işbirliği mutabakat<br />

muhtıraları imzalanmıştır.


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 75<br />

Ziyaretler<br />

CUMHURBAŞKANI SN. ABDULLAH GÜL’ÜN<br />

ASELSAN TESİSLERİNİ ZİYARETİ<br />

(12 NİSAN 2011)<br />

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ve<br />

beraberindeki heyet 12 Nisan 2011 tarihinde<br />

ASELSAN tesislerini ziyaret etmişler, ziyaret<br />

esnasında kendilerine ASELSAN Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Sn. Hasan Memişoğlu<br />

tarafından yürütülmekte olan projeler ile ilgili<br />

bilgi verilmiştir.<br />

Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyarette<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M. Vecdi Gönül,<br />

T.S.K.G.V. Genel Müdürü Sn. Hayrettin Uzun ve<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sn. Murad Bayar<br />

eşlik etmiştir.<br />

GÜRCİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞI<br />

MÜSTEŞARI NODAR KHARSHILADZE’NİN<br />

ZİYARETİ (26 NİSAN 2011)<br />

Gürcistan <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Müsteşarı Nodar<br />

KHARSHILADZE ve beraberindeki heyet Sayın<br />

Müsteşarımıza bir nezaket ziyaretinde<br />

bulunmuşlar ve kendilerine <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı hakkında bir brifing verilmiştir.<br />

MİLSOFT ZİYARETİ (18 MAYIS 2011)<br />

Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, 18.05.2011<br />

tarihinde Milsoft tesislerinde gerçekleştirilen<br />

SGRS Projesi yetenek gösterimine katılmıştır.<br />

Gösterim esnasında Milsoft firmasının Sahil<br />

Güvenlik Radar Sistemi Projesi için geliştirdiği<br />

ürünler tetkik edilmiş ve Sn. Müsteşarımıza<br />

projeye sağlayabileceği katkılar hususunda<br />

bilgi verilmiştir.<br />

FOTONİKS VE ATILIM ÜNİVERSİTESİ<br />

ZİYARETLERİ (02 HAZİRAN 2011)<br />

Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, beraberinde<br />

Müsteşar Yardımcımız Sn. İsmail Tohumcu ilgili<br />

daire başkanları ve uzmanlardan oluşan bir<br />

heyetle, önce Fotoniks Askeri Elektronik ve<br />

Elektro Optik firmasını, ardındanda Atılım<br />

Üniversitesi Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />

Merkezini ziyaret etmişlerdir.<br />

Fotoniks firmasında, firmanın imkan ve<br />

kabiliyetleri hakkında bilgi alan, incelemelerde<br />

bulunan Sn. Müsteşarımız ve beraberindeki<br />

heyet, daha sonra Atılım Üniversitesi Metal<br />

Şekillendirme Mükemmelliyet Merkezine<br />

geçmiştir.<br />

Burada, Sn. Rektör, öğretim üyelerininde<br />

katıldığı bir brifing alan müsteşarlığımız<br />

heyetine, Metal Şekillendirme Mükemmelliyet<br />

Merkezi gezdirilmiş, merkezin yetenekleri ve<br />

hedefleri konusunda bilgi verilmiştir.


HABERLER<br />

05 Şubat 2011<br />

SAVUNMA SANAYİNDE PASİFİK SEFERBERLİĞİ<br />

1 milyar dolar ihracat hedefi için kolları sıvayan<br />

SSM, Endonezya, Malezya ve Tayland'a<br />

giderek, görüşmelerde bulundu.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) 2011 yılı<br />

için koyduğu 1 Milyar Dolarlık ihracat hedefi<br />

için seferber oldu. MKEK, ROKETSAN ve<br />

OTOKAR firmalarının Azerbaycan'a 2011<br />

yılında yaklaşık 500 Milyon Dolarlık savunma<br />

sanayii ürünü ihraç etme sözleşmesi imzalamalarının<br />

ardından, SSM gözünü Pasifik<br />

ülkelerine dikti. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

Uluslararası İşbirliği Daire Başkanı Lütfü<br />

Varoğlu başkanlığında bir heyet, 13-20 Ocak<br />

günleri arasında Pasifik ülkelerinden Tayland,<br />

Malezya ve Endonezya'ya giderek, görüşmelerde<br />

bulundu. Türkiye, Tayland'ın sahip<br />

olduğu 30 civarındaki F-16 savaş uçağını<br />

modernize etmek için görüşmelerde bulundu.<br />

Malezya'ya 8x8 Zırhlı Muharebe Aracı (ZMA)<br />

Endonezya'ya bombaları etkisizleştiren<br />

jammer cihazları ve ZMA satmak istiyor.<br />

Türkiye, ayrıca Endonezya'nın savaş gemilerini<br />

modernize etmek için de teklif sundu.<br />

Malezya'nın satın almak istediği paletli ve<br />

tekerlekli ZMA'ların toplam bedelinin 500<br />

Milyon Dolar civarında olduğu kaydedildi.<br />

4 Nisan 2011<br />

FATİH'İN TOPUNDAN 558 YIL SONRA<br />

Geçmişi 15. yüzyıl Osmanlı imparatorluğu<br />

dönemine kadar uzanan MKEK, 558'inci<br />

kuruluş yıldönümünü kutluyor. Temelleri Fatih<br />

Sultan Mehmet'in 1453 yılında kurdurduğu top<br />

döküm tesisleriyle atılan Makina Kimya<br />

Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye<br />

Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli<br />

savunma sanayi ürünü satıyor. 558 yıl önce<br />

Bizans surlarını yıkan şahi toplarını döken Türk<br />

silah sanayi bugün Fırtına obüslerini üretiyor.<br />

İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibariyle 284,2<br />

Milyon Dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye<br />

gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 Milyon<br />

Dolar oldu. MKEK'de, özellikle Türk mühendisler<br />

tarafından tasarlanan ve dünyadaki en<br />

uzun menzilli (40 kilometre) top olan panter ve<br />

fırtına obüsleri ile jandarma için geliştirilen<br />

7.62 mm çapındaki Bora 12 keskin nişancı<br />

tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için<br />

tasarlanan 5,56 mm çapındaki yarı otomatik<br />

keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi<br />

ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.<br />

MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi,<br />

Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern<br />

Makineli Tüfek Projesi'nin de yer aldığı 111 Ar-<br />

Ge projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor.<br />

Bugün itibarıyla kurumun yatırımları ile Ar-Ge<br />

projelerinin toplam tutarı 2 Milyar 70 Milyon<br />

Liraya ulaştı.<br />

22 Nisan 2011<br />

3,5 MİLYAR DOLARLIK İHALE, AMERİKAN<br />

SİKORSKY'NİN<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />

projelerinden biri sayılan helikopter ihalesi<br />

sonuçlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan<br />

başkanlığındaki <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 77<br />

toplantısında, ihalenin Sikorsky'ye verilmesi<br />

yönünde karar çıktı. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Vecdi Gönül, helikopterlerin önemli parçalarının<br />

Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>'nde<br />

(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. İlk aşamada 109<br />

helikopter üretilecek, bu sayı 600'e çıkabilecek.<br />

İlk teslimat 4 yıl sonra yapılacak.<br />

Toplam maliyet ise 3,5 Milyar Doları bulacak.<br />

Helikopterler 10 ton sınıfında olacak ve 18<br />

personel taşıyabilecek.<br />

3,5 Milyar Dolarlık ihalenin galibi Sikorsky<br />

Uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olan<br />

genel maksat helikopter ihalesi dün sonuçlandı.<br />

Alım için Amerikan Sikorsky şirketinin<br />

'Kara Şahini tercih edildi. İhalede Sikorsky'nin<br />

rakibi ise İtalyan Agusta modeli idi. Agusta'nın,<br />

Sikorsky lisansıyla bu helikopteri ürettiğine<br />

dikkat çeken savunma uzmanları, "Türkiye,<br />

orijinalini tercih etti." dedi.<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin en büyük hazır alım<br />

projelerinden genel maksat helikopter ihalesi<br />

sonuçlandı. Dev ihalede Amerikan Sikorsky ve<br />

İtalyan AgustaWestland firmaları çekişiyordu.<br />

Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında dün<br />

yapılan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

toplantısında, 109 helikopteri kapsayan<br />

ihalenin Amerikan şirketi Sikorsky'ye verilmesi<br />

yönünde karar çıktı. Toplantının ardından<br />

açıklama yapan Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi<br />

Gönül, helikopterin gövde, motor, aviyonik<br />

sistemleri, görev yazılımları gibi önemli<br />

parçalarının Türk Havacılık ve Uzay <strong>Sanayii</strong>nde<br />

(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. Gönül, ilk<br />

aşamada 109 helikopter üretileceğini, bu<br />

sayının 600'e kadar çıkabileceğini kaydetti. İlk<br />

teslimat 4 yıl sonra. Toplam maliyet ise 3,5<br />

Milyar Dolar. Helikopterler 10 ton sınıfında<br />

olacak ve 18 personel taşıyabilecek. İcra<br />

komitesi dün <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığında<br />

Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay<br />

Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve Milli<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül’ün katılımıyla<br />

gerçekleşti. Toplantıda Sikorsky'nin teklifi daha<br />

avantajlı bulundu. Türkiye'nin alacağı 109<br />

helikopter için İtalyan Agusta Westland ve<br />

Amerikan Sikorsky yanşıyordu. İki dev firma<br />

önce 5 Milyar Dolar bandında direndi. Türk<br />

tarafı ise 3,5 Milyar Dolarının üzerine çıkmaya<br />

yanaşmadı. Daha önceki komite toplantısında<br />

Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı<br />

Koşaner 5 Milyar Doların ödenmesinin<br />

mümkün olmadığını ilgili taraflara net bir<br />

şekilde ifade etti. Sonunda her iki firma da<br />

Ankara'nın istediği rakama yaklaştı. Sikorsky, Türk ürünlerine önemli bir ilgi olduğu belirtildi.<br />

Türkiye'ye T-70 Blackhawk (Kara Şahin) Latin Amerika'nın, ekonomi ve savunma sanayi<br />

modelini, Agusta ise TUHP 149'u önerdi. İki açısından en önemli ülkesi Brezilya'da 12-15<br />

helikopter de istenilen asgari özellikleri Nisan 2011 tarihlerinde düzenlenen <strong>Savunma</strong><br />

karşıladı. Fakat yapılan değerlendirmelerde, Fuarı Laad 2011 'e, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Sikorsky'nin önerdiği modelin daha güçlü Müsteşarlığı koordinasyonunda katılan 13 Türk<br />

olduğu ve fiyat konusunda da daha makul firması, Türk savunma sanayi ürünlerini, başta<br />

olduğu sonucuna varıldı. Ayrıca Amerikan Brezilya olmak üzere Kolombiya, Peru ve<br />

şirketi, helikopterin transmisyon-dişlilerini de<br />

Türkiye'de üretmeyi vaat etti. Edinilen bilgiye<br />

Uruguay gibi ülkelerin savunma bakanlığı ve<br />

askeri yetkililerine tanıtma imkanı buldular.<br />

göre, ihaleyi alan Sikorsky, üretim sürecinde Latin Amerika'da yaptıkları çalışmalar<br />

Türk şirketlerinin yüzde 67 oranında katkı<br />

sağlayacağı sözünü verdi. Helikopterin pervane<br />

ve motor gibi kritik parçalarının önemli bir<br />

bölümünün üretimi de TUSAŞ ana yükleniciliğinde<br />

hakkında bilgi veren SSM Daire Başkanı Lütfi<br />

Varoğlu, Latin Amerika savunma pazarının<br />

büyüklük açısından, dünyada önemli bir yeri<br />

olduğunu, Uruguay'a 4 yıl önce telsiz şatışıyla<br />

Türkiye'de gerçekleşecek. Helikopterin<br />

başlayan sürecin, bugün Şili ve Brezilya'nın<br />

en kritik bölümlerinden biri olan aviyonik<br />

önemli projelerine Türk firmalarının katılımını<br />

sistemleri ve yazılımlarda da Aselsan etkin rol<br />

sağlayacak noktalara gelindiğini ve bölgesel<br />

oynayacak. Türkiye ilk etapta 109 helikopter<br />

tanıtım çalışmalarına ağırlık verildiğini ifade<br />

alacak fakat bu rakam 300'e kadar çıkabilecek.<br />

etti. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ihracat<br />

Türkiye'nin aldığı her bir helikopter için,<br />

potansiyeli ile İhracatçı Birliği kurabilecek bir<br />

Sikorsky de Türkiye'de bir helikopter üretip<br />

aşamaya geldiğini vurgulayan Lütfi Varoğlu,<br />

başka pazarlara satacak. Genel Maksat<br />

şöyle devam etti: 'Yakın bir dönemde bu<br />

Helikopter Projesi kapsamında, öncelikle 109<br />

ülkelere (Latin Amerika) önemli satışlarımızın<br />

helikopter tedarik edilecek. Jandarma Genel<br />

olabileceğini değerlendiriyoruz, çünkü Batılı<br />

Komutanlığına 30, Kara Kuvvetleri Komutanlığına<br />

20, Hava Kuvvetleri Komutanlığına 6,<br />

kaynaklardan aldıkları sistemlerde ciddi güven<br />

kaybı yaşıyorlar. Türkiye, teknolojik çözümleri<br />

Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığına<br />

2, Özel Kuvvetler Komutanlığına 11,<br />

Emniyet Genel Müdürlügü'ne 20, Çevre ve<br />

ve fiyatlarıyla önemli bir alternatif haline geldi.<br />

Sektör başlı başına bir İhracatçı Birliği kuracak<br />

Orman Bakanlığına 20 adet helikopter<br />

aşamaya geldi. İDEF fuarı sırasında bu konuda<br />

verilecek.<br />

bir açıklamamız olabilir."<br />

22 Nisan 2011 01 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİİNDE HEDEF LATİN<br />

AMERİKA<br />

TÜRKİYE-ENDONEZYA SAVUNMA SANAYİ<br />

İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Endonezya<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii alanında Türk firmalarının<br />

Cumhurbaşkanı Susilo Bambang<br />

dünyanın çeşitli coğrafyalarında sürdürdükleri<br />

YUDHOYONO'nun daveti üzerine 3-6 Nisan<br />

tanıtım ve pazarlama çalışmaları ara vermeksizin<br />

sürüyor. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürün-<br />

2011 tarihleri arasında Endonezya'ya resmi bir<br />

ziyaret gerçekleştirdi. 16 yıl aradan sonra<br />

lerinin yeni hedef pazarı Latin Amerika oldu.<br />

Türkiye'den Endonezya'ya Cumhurbaşkanı<br />

düzeyinde yapılan bu ilk ziyaret, aynı zamanda<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) tarafından<br />

Endonezya'da, Cumhurbaşkanı Abdullah<br />

iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliğini<br />

daha sağlam temellere oturtup gelişmesine ve<br />

Gül'ün ziyaretinde sağlanan yaklaşık 400<br />

derinlik kazanmasına katkıda bulunması<br />

Milyon Dolarlık Tek Kaynak Protokolü'nün<br />

beklenen işbirliği protokolünün imzalanmasına<br />

ardından, SSM önderliğindeki Türk <strong>Savunma</strong><br />

da sahne oldu. İki ülke <strong>Savunma</strong> Bakanlıklarından<br />

<strong>Sanayii</strong> Şirketleri, Latin Amerika ülkelerine<br />

üst düzey yetkililerce gerçekleştirilen<br />

yönelik tanıtım ve pazarlama tanıtımına görüşmeler neticesinde Türkiye-Endonezya<br />

başladı. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ürünlerinin, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Protokolü imza<br />

uluslararası alanda kazandığı kalite ve güven<br />

nedeniyle, Brezilya'nın başını çektiği pazarda,<br />

aşamasına getirilmiş ve Protokol 5 Nisan günü<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad BAYAR'ın


Haberler<br />

Endonezya'lı muhatabı <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Yardımcısı Sjafrie SJAMSOEDİN'e yaptığı<br />

nezaket ziyareti sırasında imzalanmıştır.<br />

Cumhurbaşkanı GÜL, söz konusu protokolün<br />

imzalandığı bilgisini Türkiye ve Endonezya<br />

arasında ekonomik işbirliği imkanlarının<br />

değerlendirildiği Jakarta'daki iş Forumu<br />

toplantısı sırasında yaptığı konuşmada özel bir<br />

yer ayırarak tüm katılımcılara duyurmuştur.<br />

Yazılı ve görsel basına yansıdığı kadarı ile<br />

işbirliği Protokolü kapsamında öncelikle<br />

Endonezya Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına<br />

yönelik olarak yerel ortaklarla birlikte Aselsan<br />

ürünü yazılım tabanlı telsiz sistemleri,<br />

Roketsan ürünü topçu roket sistemleri ve<br />

mühimmatları ve FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri<br />

ürünü Zırhlı Muharebe Araçlarının ortak<br />

üretimi konuları gündeme alınacak, iki ülke<br />

arasındaki savunma sanayi işbirliğinin yakın<br />

dönemde GENESİS SYS, MilGem Sınıfı korvet,<br />

F-16 modernizasyonu ve İHA satışı gibi<br />

konuları da kapsayacak şekilde genişletilmesi<br />

bekleniyor.<br />

Müsteşar BAYAR ile Endonezya <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Yardımcısı SJAMSOEDIN tarafından<br />

imzalanan protokolün altyapısı, Endonezya ile<br />

savunma sanayii işbirliği kurulmasına yönelik<br />

önceki yıllarda başlatılan temas ve çalışmaların<br />

bir sonucudur. Bu çerçevede, Endonezya<br />

Cumhurbaşkanı YUDHOYONO'nun geçtiğimiz<br />

yıl Haziran ayı içinde Türkiye'ye gerçekleştirdiği<br />

ziyarete katılan Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanı Dr.<br />

Purnomo YUSGİANTORO'ya Türkiye'deki<br />

savunma tesisleri gezdirilmiş ve Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong>nin kabiliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgi<br />

sunumları yapılmıştır. Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

firmaları da SSM yetkilileri ile birlikte<br />

geçtiğimiz yıl Kasım ayı içinde Jakarta'da<br />

düzenlenen Indo Defense "10 Fuarı'na katılarak,<br />

Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin yüksek teknoloji<br />

ürünü çözümlerini tanıtmıştı. SSM Uluslararası<br />

İşbirliği Dairesi Başkanı Lütfi VAROGLU<br />

Başkanlığında ve 8 Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

firmasından temsilcilerin yer aldığı Türk Heyeti,<br />

Ocak ayı içinde Endonezya'ya resmi bir ziyaret<br />

gerçekleştirmiş ve söz konusu ziyaret sırasında<br />

protokol kapsamında hangi alanlarda işbirliği<br />

yapılabileceği konusu masaya yatırılarak<br />

öncelikli alanlar belirlenmiştir. Bu çerçevede,<br />

iki ülke arasındaki savunma sanayii alanındaki<br />

son etkinlik Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ile<br />

MSB koordinasyonunda, Endonezya ile Türkiye<br />

arasında savunma sanayii alanındaki işbirliği<br />

olanaklarının araştırılması ve mevcut potansiyelin<br />

geliştirilmesi amacı ile MSB, SSM ve 8<br />

Türk firma temsilcisinin katılımı ile, 16-17 Mart<br />

'11 tarihleri arasında Endonezya'da gerçekleştirilen<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği Karma<br />

Komisyon Toplantısı olmuştur.<br />

Görüşlerine başvurduğumuz VAROGLU, IDEF<br />

'11 Fuarı kapsamında üst düzey yetkililerden<br />

oluşacak bir Endonezya Heyetinin ağırlanacağını<br />

ve Temmuz ayı içinde işbirliği Protokolü<br />

çerçevesinde yürütülen çalışmalarda gelinen<br />

son durumun takibi için Endonezya'ya resmi bir<br />

ziyaretin gerçekleştirileceğini açıkladı.<br />

TÜRKİYE 23NCÜ SERA SEMİNERİNE<br />

EVSAHİPLİĞİ YAPTI<br />

01 Mayıs 2011<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM), Uluslararası<br />

İşbirliği Daire Başkanlığı tarafından<br />

uluslararası savunma sanayii işbirliğini güçlendirmek<br />

amacıyla, muhatap ülke ve uluslararası<br />

kuruluşlar nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon<br />

çalışmaları kapsamında Fransız<br />

<strong>Savunma</strong> Bakanlığına bağlı <strong>Savunma</strong> Yüksek<br />

Eğitim Akademisi (IHEDN) tarafından her yıl<br />

düzenlenen ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65<br />

katılımcının dahil olduğu 23ncü Dönem Avrupa<br />

Silahlanma Sorumluları Oturumu (SERA)<br />

Semineri'nin bir haftası SSM'nın girişimleri<br />

neticesinde, 4-8 Nisan 2011 tarihleri arasında<br />

Türkiye'de gerçekleştirildi.<br />

Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıkları,<br />

savunma tedarik kuruluşları ve sanayi çevrelerinden<br />

orta ve üst düzey temsilcilerinin dört<br />

hafta süreyle bir araya geldiği ve her yıl<br />

belirlenen bir ana tema üzerinde çalışma kağıtları<br />

hazırlayıp sundukları SERA'nın bu yılkı<br />

teması: "Küresel Kriz Ortamında işbirliği"<br />

olarak belirlenmiştir. SERA, Avrupa ülkelerinin<br />

savunma çevrelerinden devlet ve firma katılımcılarının<br />

görüşlerinin paylaşılmasına imkan<br />

veren bir 'think tank' ortamı niteliğindedir.<br />

Programın Türkiye ayağı SSM'nda <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşar Yardımcısı İsmail TOHUM-<br />

CU'nun açılış konuşmasını takiben başlamış ve<br />

TAI, Aselsan, FNSS, Havelsan, TEI, Savronik,<br />

Otokar, RMK Marine firmaları ile ODTÜ<br />

Teknokent'e ziyaretleri de içeren beş günlük<br />

program kapsamında; Türkiye'nin havacılık,<br />

kara araçları, deniz araçları ve C4ISR<br />

alanlarında sahip olduğu özgün kabiliyetler<br />

sergilenmiştir, Program kapsamında ayrıca,<br />

Türkiye'nin Avrupa savunmasındaki yeri.<br />

Avrupa ülkeleri ile işbirliği ve Türk <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> altyapısı ile ilgili olarak taraflar arasında<br />

görüş alışverişi de yapılmıştır.<br />

SERA Türkiye Haftası, Türkiye'nin sanayi<br />

yeteneklerinin uluslararası platformlarda<br />

tanınırlığının artması, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin<br />

Avrupa'ya entegrasyonu sürecine olumlu<br />

katkıda bulunulması ve Avrupa savunma<br />

çevreleriyle diyalogun kurulması ve güçlendirilmesine<br />

imkan tanınması gibi yönlerinden<br />

ötürü başarılı ve faydalı bir etkinlik olarak<br />

değerlendirilmiştir.<br />

DENİZ PROJELERİNDE HAKLI GURUR<br />

01 Mayıs 2011<br />

STM, Türkiye'nin en önemli savunma<br />

projelerinden birisi olan, korvet sınıfı savaş<br />

gemisi MilGem (Milli Gemi) Projesinin ilk<br />

gemisi TCG Heybeliada ve ikinci gemi TCG<br />

Büyükada için, tasarım hizmetleri ve platform<br />

inşa ve donatım malzeme ve hizmetlerinin<br />

tedarik sorumluluğunu üstlenmişir. Projenin<br />

tasarım, inşa ve sistem entegrasyonu,<br />

performans ve takvim sorumluluğu Deniz<br />

Kuvvetleri Komutanlığı, tasarım ve inşa<br />

faaliyetleri için gerekli sistem, malzeme ve<br />

hizmetlerin tedarik sorumluluğu ise <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM)'ndadır.<br />

MilGem Projesi kapsamında üstlendiği<br />

sorumlulukları zamanında, bütçesi içerisinde,<br />

hedeflenen kalitede, yüksek son kullanıcı<br />

memnuniyetiyle ve beklenenin üzerinde yerli<br />

katkı oranı ile yerine getirmeyi hedefleyen<br />

STM; 2008 yılında denize indirilen ve donatım<br />

faaliyetleri sonrasında seyir tecrübeleri<br />

aşamasına gelen MilGem'in ilk gemisi<br />

Heybeliada için, yaklaşık 5 yıldır birlikte<br />

sözleşmeli çalışılan 75 alt-yüklenici ve onların<br />

da iş paylaştığı şirketler dikkate alındığında<br />

200'ün üstünde firma ile güç birliği yapmıştır.<br />

STM tarafından MilGem Projesi için tedarik<br />

edilmekte olan birçok kalem malzeme, cihaz ve<br />

sistem rafta hazır piyasa ürünü değildir.<br />

MilGem Projesi öncesinde askeri ve bahriye<br />

standartlarında kullanılacak platform sistem<br />

/cihazların üretiminde yaygın bir aşinalığa<br />

sahip olmayan Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin ilgili<br />

kuruluşlarının bu çerçevede arzu edilen<br />

seviyeye getirilmesinde yoğun çaba harcanmış<br />

ve gemide bulunacak birçok önemli alt-sistem,<br />

cihaz ve malzeme, MilGem Projesi için proje ile<br />

birlikte geliştirilmiştir. Projenin, halen tekne<br />

inşaası devam etmekte olan ikinci gemisi<br />

Büyükada için de benzer kapsamda çalışmalar<br />

devam ettirilmektedir.<br />

STM, Türk Deniz Kuvvetleri için Gölcük<br />

Tersanesi Komutanlığı'nda inşa edilecek olan 6


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 79<br />

adet Havadan Bağımsız Tahrik [AIP] Sistemi'ne<br />

sahip Yeni Tip Denizaltı Projesi'nde de,<br />

sanayileşme ve yurtiçi katkının artırılması,<br />

inşaacı tersanenin ihtiyaç duyabileceği<br />

malzeme/hizmetlerin tedariği, denizaltı<br />

mukavim olmayan tekne bloklarının ve<br />

kompozit ünitelerinin yurtiçinde imali, Ana-<br />

Yüklenici HDVV/MFI iş Ortaklığı'nın tasarım<br />

faaliyetlerine katılım ve resim değişikliklerinin<br />

yapılması, Entegre Lojistik Destek (ELD/ILS)<br />

faaliyetlerinin icrasında görev almaktadır. Yeni<br />

Tip Denizaltı Projesi kapsamında, HDVV/MFI ile<br />

14 Aralık 2009 tarihinde imzalanan altyüklenicilik<br />

sözleşmesi kapsamında; STM,<br />

denizaltı platformuna yönelik dizayn,<br />

modernizasyon, sanayileşme ve yerlileştirme<br />

faaliyetlerini yürütebilecek deneyimli kadrosu<br />

ile projede yer alan tüm paydaşların yüklerini<br />

hafifletirken, söz konusu denizaltıların<br />

inşasının, azami yerli katkıyla ve istenilen<br />

performansta, zamanında ve bütçesi içinde<br />

tamamlanmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.<br />

Bunun yanısıra <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İcra Komitesi<br />

(SSİK), 15 Aralık 2010 tarihinde almış olduğu<br />

karar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Ay<br />

Sınıfı Denizaltı Cihaz ve Sistem Yenileme<br />

ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan projenin<br />

sorumluluğunu STM'ye vermiş ve 30 Mart '11<br />

tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Proje<br />

kapsamında DzKK envanterinde bulunan en<br />

genç Ay Sınıfı denizaltılar olan TCG Doğanay (S-<br />

351) ve TCG Dolunay (S-352) denizatlarının<br />

yenilenecek olan Ataletsel Seyrüsefer Sistemi<br />

(INSj'nin Raytheon, Elektronik Destek Sistemi<br />

(EDT/ESM)'nin Aselsan ve Periskopların Cari<br />

Zeiss firmalarından tedariği ve yeni sistemlerin<br />

denizaltılara entegrasyonu STM sorumluluğunda<br />

yapılacaktır.<br />

Proje, 35 yılı aşkın süredir denizaltı inşa eden ve<br />

bu konuda üstün tecrübesi olan DzKK'nın<br />

Gölcük Tersanesi Komutanlığı'nda, DzKK ve<br />

Tersanenin iş-gücü, bilgi ve tecrübe desteği ile<br />

gerçekleştirilecektir. Yaklaşık olarak 4 yıl içinde<br />

tamamlanması öngörülen proje kapsamında,<br />

STM tarafından sistemlerin platforma<br />

entegrasyon faaliyetlerinin yanısıra; ELD,<br />

yedek parçalar, destek teçhizatı, teknik<br />

dokümantasyon, eğitim ve teknik yardım /<br />

destek hizmetlerinin de sağlanması planlanmaktadır.<br />

Özet olarak ifade edilirse STM görev aldığı<br />

MilGem, Yeni Tip Denizaltı (AIP) ve Ay Sınıfı<br />

Denizaltı Sistem/Cihaz Yenileme Projeleri ile;<br />

Türkiye'nin ilgili sanayi potansiyelinin en yoğun<br />

ve gerçekçi oranda kullanılması, teknolojiyi<br />

askeri uygulamalara uyumlama anlamında<br />

sanayinin gelişmesinin desteklemesi ve Türk<br />

Deniz Kuvvetleri'nin sahip olduğu bilgi ve<br />

tecrübenin özel sektör sanayicisine aktarılması<br />

kapsamında üstlendiği rolü başarı ile<br />

sürdürmekte, muharip suüstü gemileri ve<br />

denizaltılar konusunda deneyimli personeli ve<br />

yetenekli genç mühendis kadrosu ile birlikte,<br />

platform bazında Türk Deniz Kuvvetleri'ne<br />

hizmet etmekten büyük gurur ve onur<br />

duymaktadır.<br />

08 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE UÇAK GEMİSİ YAPABİLİR SEVİYEDE<br />

Türkiye'nin uçak gemisi yapabilecek kabiliyete<br />

sahip olduğunu kaydeden Bayar, "Bölgesel güç<br />

olmak için buna ihtiyaç var mı sorusunu<br />

cevaplamak lazım" dedi.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müstaşarı Murad Bayar,<br />

Türkiye'nin milli savunma sanayiinde çok<br />

ilerleme kaydettiğini vurgulayarak, gelişen<br />

denizcilik sektörüyle elde edinilen kazanımlar<br />

sonucu, ihtiyaç olması halinde, kendi uçak<br />

gemisini yerli imkan ve kabiliyetleri ile<br />

yapabilecek güçte olduğunu söyledi.<br />

Bayar, Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme<br />

yolunda uçak gemisi yapabilme kapasitesine<br />

ilişkin olarak, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

tarafından hazırlanan 2009-2016 <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Sektörel Strateji Dokümanı ile daha<br />

önce başlatılan askeri gemi sektörü<br />

atılımlarının en üst noktalara ulaştığını dile<br />

getirdi.<br />

Uçak gemisine ihtiyaç var mı?<br />

Tamamı yerli tersanelerde üretilen, dünya<br />

standartlarında birçok gemi projesi tamamlanmış<br />

veya tamamlanmaktadır" diye konuşan<br />

Bayar, Türkiye'nin uçak gemisi kapasitesi<br />

konusunda şunları söyledi: "2016 yerli katkı<br />

hedefleri doğrultusunda askeri gemilerde,<br />

sistemlerden alt sistemlere inildikçe artan<br />

yerlilik oranı hem sektörü geliştirmiş, hem de<br />

yerli kaynakların yurt içinde kalmasına imkan<br />

ve olanak sağlamıştır. Gelişen sektörle tasarım<br />

kabiliyetleri, ileri mühendislik ve teknoloji<br />

birleşerek geçmişte imkansız gibi görülen<br />

birçok proje hayata geçirilmiştir. Sonuç<br />

itibariyle, gelişen denizcilik sektörü ile elde<br />

edinilen kazanımlar sonucu ihtiyaç olması<br />

halinde Türkiye kendi uçak gemisini yerli imkan<br />

ve kabiliyetleriyle yapabilecek güçte. Burada<br />

önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç<br />

olabilme yolunda uçak gemisi yapabilme<br />

kapasitesi var mıdır? değil Türkiye'nin bölgesel<br />

güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var<br />

mıdır? sorusuna cevap aramak daha doğru."<br />

Bayar, "Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir<br />

karakol görevi için bile denize açılması 100<br />

milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak<br />

için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere<br />

çıkacak en az iki tane yeni destroyer, bir adet<br />

denizaltı, bir ASW, bir ASuW, bir konvansiyonel<br />

destek helikopteri, en az dört tane füze botu,<br />

gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip<br />

en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri<br />

ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse),<br />

askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç<br />

duyulmaktadır. Bunlarla birlikte gemilerin<br />

büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasın<br />

personel bulundurulması gerekliliği de göz<br />

önünde bulundurulmalıdır."<br />

Yüzde 90'ı yerli kaynaklı<br />

Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin<br />

ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20<br />

Milyar Doları bulan modernizasyon projesi<br />

yürürlüğe konulmuş olup, bu projelerin yüzde<br />

90'ının Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin katılımıyla<br />

hayata geçirilmekte olduğunu belirten Bayar,<br />

şu değerlendirmelerde bulundu: "Yurtdışından<br />

hazır alıma gittiğimiz projelerin oranı maliyet<br />

bazında yüzde 10'un altına düşmüş bulunmaktadır.<br />

Bunlarda dahi, sözleşmelere konulan<br />

offset ve sanayi katılımı yükümlülükleri ile<br />

sanayimize önemli oranda iş imkanı yaratılmaktadır.<br />

Geldiğimiz nokta itibarı ile, TSK<br />

ihtiyaçlarının yerli sanayi eliyle karşılanma<br />

oranı iki katına çıkarak yüzde 52.1'e, cirosu 2.7<br />

Milyar Dolara, ihracatı 853 Milyon Dolara, yıllık<br />

Ar-Ge harcamaları ise 600 Milyon Dolar<br />

seviyelerine ulaşmıştır. Dünyada ilk 100 büyük<br />

savunma sanayii şirketi arasında artık bir Türk<br />

şirketi de bulunuyor."<br />

09 Mayıs 2011<br />

GÜL: SAVUNMA SANAYİİNİN OLMASI ÇOK<br />

ÖNEMLİ<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir'de Kale<br />

Grubu ile Pratt&Whitney ortaklığıyla kurulan<br />

uçak motor parçalarının üretileceği fabrikanın<br />

temel atma törenine katıldı. Gül, savunma<br />

sanayiinin önem verdiği bir alan olduğunu<br />

belirterek, "Büyük bir ülke olarak, büyük bir<br />

coğrafya ve ordusu olan Türkiye'nin güçlü bir<br />

savunma sanayiinin olması çok önemlidir."<br />

dedi.


Haberler<br />

SAVUNMAYA YERLİ FİRMA DAMGASI<br />

11 Mayıs 2011<br />

IDEF 2011 <strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı, Cumhurbaşkanı<br />

Abdullah Gül'ün katılımıyla dün<br />

İstanbul'da başladı. Türkiye'nin savunma<br />

sanayiine son yıllarda özellikle çok büyük<br />

önem verdiğini belirten Gül, "Özellikle<br />

savunma sanayiindeki üretimin tasarlanması,<br />

yerli imkanların kullanılması açısından çok<br />

büyük gelişmeler olmuştur" dedi. 211 yerli,<br />

410 yabancı şirketin katıldığı fuar şimdiye<br />

kadar yapılan fuarlar arasında en yüksek<br />

katılımlı fuar unvanını da aldı. Fuara, 71<br />

ülkeden 24 bakan ve 425 üst düzey yönetici<br />

katıldı<br />

Fuarda standları gezen Cumhurbaşkanı Gül<br />

"<strong>Savunma</strong> sanayiinde yerli imkanların<br />

kullanılması açısından çok büyük gelişmeler<br />

olmuştur" dedi. Bölgesinin en büyük, dünyanın<br />

ise beşinci büyük savunma sanayii fuarı IDEF<br />

2011, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />

Başkanı Işık Koşaner, <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />

Vecdi Gönül ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı<br />

Murad Bayar’ın katıldığı tören ile başladı. Açılış<br />

töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah<br />

Gül, Türkiye'nin son dönemde savunma sanayii<br />

alanında üretim ve tasarım hamlesi gerçekleştirdiğini<br />

belirterek, müttefik ülkelerle<br />

kazanından paylaşmak istediklerinin altını<br />

çizdi. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül ise<br />

büyük şirketlerin yanında, orta ölçekli ve<br />

gelişme aşamasındaki şirketlere de imkân<br />

sağlanması nedeniyle IDEF'in ilgi çekici hale<br />

geldiğini belirterek, araştırmaya yönelik<br />

şirketleri desteklemekte ve Türkiye’de üretim<br />

yapmak isteyen yabancı şirketlere imkan<br />

tanımakta kararlı olduklarını vurguladı. Fuarı<br />

düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme<br />

Vakfı (TSKGV) Genel Müdürü Hayrettin<br />

Uzun da, fuarda satılan alanın bir önceki 2009<br />

fuarına göre yüzde 7 arttığını belirterek, ilk kez<br />

Türk tasarımı korvet MİLGEM ve sahil güvenlik<br />

gemilerinin Büyükçekmece koyunda sergilenmesiyle<br />

fuarın farklı bir anlam kazandığının<br />

altını çizdi. Yeni tasarım Türk silahları<br />

gündemde, ALTAY tankı ilk kez gösterildi.<br />

IDEF 2011'de, OTOKAR tarafından geliştirilen<br />

ana muharebe tankı ALTAY’ın genel tasarımıyla<br />

maketinin ilk kez görüldüğü fuar da oldu.<br />

ALTAY’ın temel tasarım aşamasının tamamlanmasıyla<br />

oluşturulan maket Cumhurbaşkanı<br />

Abdullah Gül tarafından açıldı. ALTAY, yaklaşım<br />

500 Milyon Dolarlık geliştirme projesi<br />

yöntemiyle OTOKAR tarafından üstlenilmişti.<br />

Projede, temel tasarımın yapılması, prototipin<br />

üretilmesi olarak 78 aylık olarak planlanmıştı.<br />

Böylece milli tank projesinin ilk fazı da<br />

tasarımın tamamlanmasıyla bitirildi. ALTAY<br />

hakkında bilgi veren Koç Holding <strong>Savunma</strong><br />

Grubu Başkanı Kudret Önen, kullanımda olan<br />

üçüncü nesil ana muharebe tanklarından daha<br />

üst sınıfın bir tasarımı gerçekleştirdiklerini<br />

belirterek, dört mürettebatlı ve 1500 beygir<br />

gücünde 120 mm top ana silahıyla tasarlandığını<br />

kaydetti. ALTAY için özel bir atış kontrol<br />

sistemi de tasarlanıyor.<br />

OTOKAR, ARMA 8x8 araçları için geliştirilen<br />

kule sistemi MIZRAK -30 ile 6x6 zırhlı EOD aracı<br />

ve iç güvenlik zırhlı personel taşıyıcı araç da ilk<br />

kez IDEF'te gösterildi.<br />

Dost-düşman tanıma sistemi ASELSAN'dan<br />

ASELSAN ile SSM arasında ALTAY tanklarında<br />

kullanılmak üzere IFF (Identificiation Friend or<br />

Foe Dost Düşmen Kimlik Tanıma) sistemi<br />

alınması konusunda anlaşma imzalandı.<br />

ASELSAN, fuarda, mevcut ürün yelpazesi ve<br />

görev bilgisayarı yazılımını yaptığı ATAK<br />

helikopteri kokpiti yanında, ilk kez yeni<br />

geliştirilen ASELPOD hedefleme podunu da<br />

sergiliyor. Bu arada, ALP havacılık fuarda<br />

yaptığı açıklamada, F35 JSF projesi kapsamında<br />

Pratt and Whitney tarafından bu uçak için<br />

üretilen F135 motorlarına yaptığı titanyum<br />

bütünleşik kanadı fan rotorunu teslim ettiğini<br />

açıkladı.<br />

Türk mini insansız hava aracı ilk kez ihraç edildi<br />

KALE-BAYKAR tarafından üretilen ve TSK<br />

envanterinde bulunan mini insansız hava<br />

aracının Katar’a satışına ilişkin anlaşma fuar<br />

kapsamında imzalandı. Katar Genelkurmay<br />

Başkanlığı ile KALE-BAYKAR arasında imzalanan<br />

sözleşmeyle küçük çaplı bir satış gerçekleştirileceği,<br />

Katar Silahlı Kuvvetleri’nin bu tür<br />

uçaklarla tecrübesini artırmak amacını taşıdığı<br />

vurgulandı.<br />

11 Mayıs 2011<br />

MİLLİ TANK ALTAY İLK KEZ GÖRÜCÜYE ÇIKTI<br />

Koç grubuna bağlı Otokar tarafından üretilen<br />

Türk muharebe tankı ALTAY, gerçek boyutlu<br />

maketiyle ilk kez 10. Uluslararası IDEF Fuarı'nda<br />

görücüye çıktı.<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Fuarı'nda son teknoloji ürünü<br />

silah sistemleri görücüye çıktı. Yüzde yüz yerli<br />

üretim savunma araçları ve silahların da<br />

sergilendiği fuara yabancıların ilgisi yoğundu.<br />

Koç Bilgi ve <strong>Savunma</strong> Teknolojileri tarafından<br />

geliştirilen Türk ana muharebe tankı ALTAY'ın<br />

açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.<br />

Konsept aşamasından detay tasarım aşamasına<br />

geçen ALTAY'ın 1.500 beygir gücünde bir<br />

motora sahip olması hedefleniyor.<br />

Ana silah olarak 120 milimetrelik top bulunan<br />

ALTAY'ın yüksek hareket kabiliyeti ve üstün ateş<br />

gücüyle fark yaratacağı belirtiliyor.<br />

Beylikdüzü'ndaki TÜYAP Sergi Sarayı'nda dün<br />

başlayan fuarın açılışına katılan Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Vecdi Gönül, "2000'li yıllardan itibaren<br />

savunma sanayisinde temel hedefimiz, öncelik<br />

verdiğimiz alanlarda kendi tasarımımızı<br />

yapmak ve savunma sanayiini özgün yurt içi<br />

çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda<br />

rekabet edebilecek şekilde yapılandırmak<br />

olmuştur" dedi. 2010 itibariyle Türk Silahlı<br />

Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını karşılamada hazır<br />

alımın oranının yüzde 10'un altına düştüğü<br />

bilgisini veren Gönül, "Kendi tasarımımızı<br />

yapamadığımız alanlarda ise uluslararası<br />

ortaklık ve iş birliğine yöneliyoruz. A400M<br />

Ulaştırma Uçağı projesi, Müşterek Taaruz<br />

Uçağı Projesi gibi konsorsiyum projelerinde<br />

nitelikli iş payları alıyoruz" diye konuştu. Fuara<br />

44 ülkeden 575 yerli ve yabancı firma katıldı.<br />

Aselsan standındaki ürünlerin yüzde 70'i yeni<br />

teknoloji ürünü teçhizatlardan oluştu. "Gözcü"<br />

isimli termal dürbün, 10 kilometre ötedeki bir<br />

tankı tespit edebiliyor. 1.200 metre etkili<br />

tabanca MKE'nin ürettiği yerli keskin nişancı<br />

tüfeği Bora-12 ile susturuculu MP5 otomatik<br />

tabanca da fuarda ilgi gören silahlar arasında<br />

yer aldı. Jandarma özel Kuvvetler Komutanlığının<br />

kullandığı Bora12, 1.200 metre etkili<br />

menzile sahip. Yüzde yüz yerli keskin nişancı<br />

tüfeği Bora-12'nin, Azerbaycan ve Suudi<br />

Arabistan'a da ihraç edildiği öğrenildi.<br />

İnsansız helikopter<br />

TAI'nin standındaki Türk insansız hava aracı<br />

Anka'nın yanı sıra, Ar-Ge çalışmaları süren<br />

insansız helikopter R-İHA da görücüye çıktı.<br />

Termal kameraları bulunan helikoptere hafif<br />

silah yerleştirilebiliyor. Havada 4 saat kalabilen<br />

helikopter, istenen noktaya iniş kalkış yapıyor,<br />

piste ihtiyaç duymuyor.<br />

Zırhlı düşmanı 'cirit'<br />

Roketsan'ın ürettiği "Cirit" adlı lazer güdümlü<br />

füzeler, görüntüsüyle gerçekten bir ciriti<br />

andırıyor. Füze, zırhlı personel taşıyıcıların<br />

imha edilmesine yönelik tasarlandı. İsviçreli Sig<br />

Sauer'in standında da ABD Başkanı'nı koruyan


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ<br />

81<br />

gizli servis elemanlarının kullandığı yarı otomatik<br />

tabancalar sergileniyor. Uzun ömürlü ve<br />

etkili olmasıyla ön plana çıkan silahın en önemli<br />

özelliği, hiç tutukluk yapmaması.<br />

Korumalardan Glock siparişi<br />

Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı korumaları<br />

360 adet Glock tabanca siparişi verdi.<br />

Glock 19 Gen 4 modelini tercih eden<br />

korumalar, tabancaları bir ay içerisinde teslim<br />

alacak.<br />

Hedefi şaşmıyor<br />

Türk Hava Kuvvetleri'nin standında yer alan<br />

F16 savaş uçağının üzerinde yerli üretim,<br />

Hassas Güdümlü Kit adlı havadan karaya<br />

füzeler de ilk kez sergilendi. Pakistanlı silah<br />

üreticisi POF'un fuarda sergilediği POF EYE adlı<br />

silah, ilginç tasarımıyla dikkat çekti. Piyade<br />

tüfeği görünümündeki silahın ucunda yer alan<br />

9 milimetrelik tabanca, silah sağa sola 90<br />

derece katlanabildiği için mevziden çıkmadan<br />

atış yapabilme kabiliyetine sahip.<br />

12 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİ FUARINA YERLİ ÜRÜNLER<br />

DAMGASINI VURDU<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gürün açılısını<br />

yaptığı IDEF'11 Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı'na yerli üretim 'Altay' isimli tank ve<br />

İnsansız Hava Aracı (ANKA) damgasını vurdu.<br />

Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler<br />

savunma sanayi ürünlerinin bulunduğu<br />

stantları gezdi. IDEF'11 <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Fuarı'nda, Türkiye dahil 48 ülkeden 621 yerli ve<br />

yabancı savunma sanayii sektöründe söz sahibi<br />

olan firma ve firma temsilciliği bulunuyor.<br />

IDEF'11 10. Uluslararası <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Fuarı,<br />

Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül'ün<br />

himayesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme<br />

Vakfı'nın sorumluluğunda, TÜYAP Tüm<br />

Fuarcılık Yapım A.Ş.'nin organizasyonunda 10-<br />

13 Mayıs 2011 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve<br />

Kongre Merkezi'nde ziyaret edilebilecek. İki<br />

yılda bir düzenlenen fuarın bu yılkı açılışını<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay<br />

Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli <strong>Savunma</strong><br />

Bakanı Vecdi Gönül ve yabancı genelkurmay<br />

başkanları birlikte yaptı. Açılışın ardından Gül<br />

ve beraberindeki heyet ilk olarak yerli üretilen<br />

'Altay' isimli muharebe tankının bulunduğu<br />

standın açılışını yaptı. Daha sonra Gül ve<br />

beraberindekiler yerli üretilen İnsansız Hava<br />

Aracı'nın (ANKA) bulunduğu standı ziyaret etti.<br />

Gül yetkililerden yerli ürünler hakkında detaylı<br />

bilgi aldı. IDEF'11 Fuarı'nda, <strong>Savunma</strong> Sanayi<br />

sektöründe söz sahibi olan, Türkiye dâhil 48<br />

ülkeden 621 yerli ve yabancı firma ve firma<br />

temsilciliği bir araya gelecek, ayrıca 70 ülkeden<br />

90 Yabancı delegasyon fuarı ziyaret edecek ve<br />

söz konusu yabancı delegasyonda 28 Bakan, 10<br />

Bakan Yardımcısı, 4 Genelkurmay Başkanı, 7<br />

Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet<br />

Komutanı ve 11 müsteşar yer alacak.<br />

IDEF’DE SERGİLENDİ<br />

Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası<br />

12 Mayıs 2011<br />

Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası F16'lar<br />

üzerinde tanıtıldı. MKE'nın ürettiği 1 tonluk<br />

bomba 25 kilometre koordinat takip edebiliyor.<br />

İlk akıllı bombamız F16'da görücüye çıktı. 1 ton<br />

ağırlığında. 4 metre uzunluğundaki bomba, çok<br />

yüksek tahribat gücü içerdiği için koca bir<br />

mahalleyi bile yok edebilecek güçte.<br />

MAKİNA Kimya Endüstrisi'nin (MKE) ürettiği ve<br />

TÜBİTAK'ın geliştirdiği Türkiye'nin ilk akıllı<br />

güdümlü uçak bombası, IDEF'11 <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Fuarı'nda Türk Hava Kuvvetleri'ne ait<br />

F16 savaş uçağının üzerinde tanıtıldı. Verilen<br />

koordinat sonrası sıfır hata ile hedefi 12'den<br />

vuran 'akıllı hassas güdüm bombası' terör<br />

kamplarını ve belirlenen noktaları yok etme<br />

gücüne sahip. MKE'nin ürettiği bombayı,<br />

TÜBİTAK'a bağlı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Araştırma ve<br />

Geliştirme Enstitüsü akıllı hale getirdi ve<br />

TSK'nın kullanması için Türkiye'nin kendi<br />

geliştirdiği ilk güdümlü uçak bombası oldu. F4<br />

ve F16 savaş uçaklarına uyarlı olan bu bomba,<br />

yüklü olduğu savaş uçağının üzerinde, yerde ve<br />

havada koordinat verilerek hazırlanıyor ve GPS<br />

sistemi ile destekleniyor. Bomba 25 km<br />

boyunca havada verilen koordinatları takip<br />

ediyor ve belirlenen noktayı sıfır hata ile 12'den<br />

vuruyor.<br />

16 Mayıs 2011<br />

ÖZEL SEKTÖR 'HAYALET GEMİ' ÜRETMEYE<br />

GİRİYOR<br />

Milli imkanlarla savaş gemisi projesinde<br />

(MİLGEM) önemli bir değişikliğe gidildi. Deniz<br />

Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde İstanbul<br />

Tersanesi Komutanlığında inşa edilen savaş<br />

gemilerini artık özel sektör üretecek. Bugüne<br />

kadar askere karakol botu ve sahil güvenlik<br />

gemisi üreten özel sektörün iki firmasına bu<br />

kapı açıldı. Yalnızca Dearsan ve Koç RMK<br />

Marine bu kapsamda açılacak ihaleye<br />

çağrılacak. MİLGEM projesi çerçevesinde 8<br />

gemi inşasına karar veren Deniz Kuvvetleri<br />

bugüne kadar iki gemi inşa etti. İlk gemi<br />

Heybeliada, uluslararası savunma fuarı IDEF<br />

kapsamında görücüye çıkarken ikinci gemi<br />

üzerinde çalışmalar devam ediyor. Özel sektör<br />

ise üçüncü gemiden itibaren görevi devralacak<br />

ve 8 gemilik seriyi tamamlayacak.<br />

İhale şartları belli değil<br />

İki firmadan beklentiler henüz belirlenmedi.<br />

Firmalardan biri ihalenin tamamını da alabilir,<br />

gemiler firmalar arasında paylaşılabilir ya da<br />

gemilerin iş payları iki firmaya dağıtılabilir. Bu<br />

konudaki çalışmalar ihaleye çıkılmadan önce<br />

tespit edilecek ancak bugünkü karara göre bu<br />

iki özel tersane dışında hiçbir firma ihaleye<br />

kabul edilmeyecek.<br />

Radarda görülmesi zor<br />

MİLGEM projesinin Korvet inşası olduğu<br />

söylense de boyutları itibariyle inşa edilen<br />

gemiler bir boy büyük firkateyn sınıfında yer<br />

alıyor. Düşman gemilerin radarlarında olduğundan<br />

daha küçük görünmesini sağlayan bir<br />

yapıya sahip olduğu için görünmez kabul edilen<br />

gemiler helikopter taşıyabiliyor. Gemiler<br />

birbirine benzer özelliklerle inşa ediliyor.<br />

Heybeliada’nın özellikleri<br />

Uzunluk : 99,00 m<br />

Azami Genişlik : 14,4 m<br />

Deplasman: 2000+ ton<br />

Tahrik Sistemi : 2 Dizel + 1 G/T (CoDAG) 30.000<br />

kWs<br />

Ekonomik Hızda Azami Menzil : 3.500 Deniz<br />

Mili<br />

Azami Hız : 29+ kts<br />

Silah Sistemleri: 76 mm Baş Topu, 2 Adet 12,7<br />

mm STAMP, 8 x Harpoon Gemisavar Füzesi, 2 x<br />

324 mm Mk32 Çiftli Torpido Lançeri, PDMS<br />

(RAM) 21'li Lançer<br />

Helikopter : 10 tonluk helikopter<br />

16 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE, ABD'YE SİLAH SATIYOR<br />

Türkiye'nin savunma sanayii için silah ve<br />

mühimmat ihracatı Ocak-Nisan döneminde<br />

91.2 Milyon Dolara ulaştı. Orta Anadolu<br />

İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nin<br />

kayıtlarına göre, geçen yılın Ocak-Nisan<br />

döneminde 81 Milyon 515 Bin Dolar olan


Haberler<br />

ihracat, bu yıl yüzde 11,9 arttı. Verilere göre,<br />

Ocak-Nisan döneminde, 91.2 Milyon Dolar<br />

olan silah ve mühimmat ihracat kayıtlarının büyük<br />

bölümü Azerbaycan ve Suudi Arabistan'a<br />

yönelik oldu. ABD'ye ise 10 Milyon Dolarlık silah<br />

satışı gerçekleşti. Rusya'da ilk onda yer aldı.<br />

20 Mayıs 2011<br />

SAVUNMA SANAYİİNİN CİROSU 8 MİLYAR<br />

DOLAR OLACAK<br />

Türkiye'de hızla büyüyen savunma sanayi 5 yıl<br />

sonra 8 Milyar Dolarlık ciroya ulaşacak.<br />

Ankara'nın savunma sanayindeki önemine<br />

değinen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu<br />

alan hızla büyürken Ankara'da pay alacak.<br />

2016'da savunma sanayiinde ciro hedefimiz 8<br />

Milyar Dolar. Bunun 6 Milyar Doları Ankara'dan<br />

sağlanacak" dedi. Ankara Ticaret Odası'nın<br />

(ATO), 2009-2010 yılında en çok vergi ödeyen<br />

ve ihracat yapan üyelerine plaket verdiği<br />

törende konuşan Erdoğan, şunları söyledi:<br />

"Türkiye'nin savunma sanayiinin yüzde 80'nini<br />

barındırmak suretiyle, savunma sanayiinin<br />

başkenti Ankara'dır. TAI tesisleri içinde 100<br />

Milyon Dolarlık bir yatırımla Uzay ve Uydu<br />

Merkezi kuruyoruz. Gölbaşı yakınlarında, 100<br />

Milyon Dolarlık bir yatırımla Radar ve<br />

Elektronik Harp Tasarım Merkezi kuruyoruz, 2<br />

yılda bunlar faaliyete geçecek."<br />

Spekülasyon yapanlar var<br />

Bankaların genel müdürlüklerinin Ankara'dan<br />

İstanbul'a taşınması konusunu da değerlendiren<br />

Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunun da<br />

spekülasyonunu yapanlar var. Dünya finans<br />

sektörleri siyasi merkezler olarak gelişmiş<br />

ülkelerde böyle bir değerlendirmeyi yapar.<br />

Türkiye, bu değerlendirmeyi yıllardır yapıyor,<br />

kendi dönemimizi kast ediyorum ama adımını<br />

atmamıştı. Şimdi biz bu adımı atıyoruz. Fakat<br />

bu adımı atarken Ankara'nın üzerinde siyasi<br />

misyonu da var.<br />

Serbest ticaret merkezi<br />

Ankara'ya yapılacak yeni yatırımları anlatan<br />

Erdoğan, "Kazan'da bir lojistik üs kuruldu ve şu<br />

anda 1200 kişiye istihdam sağladık, 2 bin 800<br />

kişi daha iş imkanı bulacak. Şirket sayısını 400'e<br />

ulaştırmayı hedefledik. Ankara'da uluslararası<br />

serbest ticaret merkezi kuracağız. Sadece bu<br />

bölgeden ihracat hedefimiz 3 Milyar Dolar.<br />

Akyurt ilçesine de 1 milyon 800 bin<br />

metrekarelik alana fuar merkezi kurularak<br />

Ankara-Konya hızlı tren hattı ay sonunda<br />

açılacak<br />

ANKARA'nın 1923 yılında adeta bir kasaba<br />

görünümünde olduğunu, şu anda ise her<br />

alanda bir Avrupa kentine dönüştüğünü<br />

kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Ankara'yı<br />

hızlı trenin de bir merkezi haline getiriyoruz.<br />

Ankara-Eskişehir hattını tamamlayarak 2009<br />

yılında hizmete açmıştık. Eskişehir-İstanbul ve<br />

Eskişehir-Bursa hatlarının inşası devam ediyor.<br />

Ankara Konya hızlı tren hattımız tamamlandı,<br />

deneme sürüşleri yapılıyor, birkaç hafta içinde,<br />

belki de bu ay sonuna kadar o hattı da artık<br />

hizmete açıyoruz."<br />

24 Mayıs 2011<br />

YENİ F-16 HAVA KUVVETLERİ'NİN 100'ÜNCÜ<br />

YILINA YETİŞTİ, 30 UÇAK 2012 SONUNDA<br />

HAZIR OLACAK<br />

TAI'nin 10 yıllık bir aradan sonra montajını<br />

tamamladığı yeni nesil F-16 savaş uçağı dün<br />

düzenlenen törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na<br />

teslim edildi. TAI, 100'üncü yılını<br />

kutlayan Türk Hava Kuvvetleri için programını<br />

sıkıştırdı. İlk uçağın temmuzda teslim edilmesi<br />

planlanırken sözleşmede öngörülenden 2 ay<br />

erken bitirildi. 30 uçaklık paket 2012 sonuna<br />

kadar hazır olacak. Envanterde bulunan F-4<br />

savaş uçakları, 2020'ye kadar görevden çıkacak<br />

ve 2015'ten itibaren F-35 savaş uçakları<br />

envantere girecek. Türk Hava Kuvvetleri'nin<br />

savaş gücünü devam ettirmek, kırıma uğrayan<br />

uçakların yerine yenilerini koymak ve etki<br />

alanını genişletmek üzere başlatılan Peace<br />

Onyx IV (Öncel IV) programı çerçevesinde<br />

2007'de 30 adet F-16 blok 50+ savaş uçağı<br />

alımına karar verildi. 1 Milyar 650 Milyon<br />

Dolara mal olması hedeflenen proje çerçevesinde<br />

uçakların parçalarının çeşitli ülkelerde<br />

üretilmesi, Türkiye'de son montajının ilk uçuş<br />

testlerinin yapılması planlandı. Yeni nesil F-<br />

16'lar eskisinden çok daha uzak mesafeleri<br />

bombalayabilecek. Uçakta hem çok gelişmiş<br />

görev bilgisayarı ve aviyonik sistemler hem de<br />

çok daha güçlü radar ve elektronik harp<br />

sistemleri yer alıyor. Uzmanlar yakıt tanklarına<br />

ekler ve yeni elektronik sistemlerle uçağın<br />

kapasitesinin yüzde 30 arttığını düşünüyor.<br />

25 Mayıs 2011<br />

ROLLS-ROYCE SAVUNMA İŞİ İÇİN TÜRKİYE'DE<br />

ORTAK ARAYIŞINA GİRDİ<br />

İNGİLTERE'nin motorlarıyla daha çok tanınan<br />

savunma firmalarından Rolls-Royce, Türkiye'de<br />

ortak arayışına girdi. Deniz Kuvvetleri<br />

Komutanlığı'nın Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD)<br />

ihalesinde alt yüklenici olmak isteyen şirket,<br />

Türkiye'de savunma alanında çalışmalar<br />

yapacak. Türkiye ile İngiltere arasında savunma<br />

alanında işbirliği yapılması kararının ardından<br />

şirket Türkiye'de ayrı bir ofis açma hazırlığına<br />

girdi.<br />

Uzun zamandır buradayız<br />

<strong>Savunma</strong> faaliyetlerini ve Türk firmalara<br />

tekliflerini anlatan Rolls-Royce Donanma ve<br />

Denizcilik Satışlarından Sorumlu Başkan<br />

Yardımcısı Paul Thomas, şöyle konuştu:<br />

"Türkiye'de uzun zamandır varız ama askeri<br />

gemi endüstrisinde Türkiye'de yeniyiz.<br />

Türkiye'de bu konuda bir ofis açmayı da<br />

planlıyoruz Türk firmalarını özel olarak<br />

değerlendirmeye aldık. Askeri ve sahil güvenlik<br />

maksatlı gemiler konusunda Türk firması ile<br />

çalışmak istiyoruz. Bu firmadan bizim<br />

ürünlerimizin alt yüklenicisi olmasını isteyeceğiz.<br />

Aynı şekilde bu firma, Rolls-Royce<br />

ürünlerinin dünya çapında satış zincirine de<br />

katılmış olacak.<br />

Deniz projeleri var<br />

Bir alt yüklenici ararken Türkiye'yi seçtiklerini<br />

dile getiren Paul Thomas, "Çünkü deniz<br />

konusunda stratejik önemi en hızlı artan ülke<br />

şu anda Türkiye'dir. Dünyanın pek çok yerinde<br />

bu şekilde stratejik önemi artan bir ülke yok.<br />

Gelecek 10 yıl içinde pek çok deniz projesi<br />

olacak. Şu sırada bazı firmalarla görüşmeler<br />

devam ediyor. Ortaklık kuracağımız firma ile<br />

teknoloji alışverişi yapacağız ve LPD firkateyn<br />

ihalelerinde onlarla beraber yan yana tasarım<br />

yapacağız" dedi.<br />

Şimdiye kadar üç teklif verildi<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı'nın açtığı<br />

ihalede, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de en az bir<br />

tabur büyüklüğündeki bir deniz kuvvetinin<br />

harekâtlara kendi başına katılabilmesi<br />

hedeflendi. Yoğunluklu olarak kara ve deniz<br />

aracı taşımak üzere açılan ihalenin ismi aynı<br />

kaldı. Ancak kriterlerin 2010 yılında değişmesi<br />

sonucu gemi çok sayıda helikopter de taşıyan<br />

bir yapıya sahip oldu. 2017 yılına kadar<br />

sonuçlanarak hayata geçirilmesi hedeflenen<br />

projeye Sedef Gemi İnşaatı, RMK Marine ve<br />

Desan teklif verdi.<br />

BAŞKENT İÇİN ÇILGIN PROJELER<br />

26 Mayıs 2011<br />

Ankara uzay ve uydu merkezi oluyor Yeni ınsa<br />

edilecek kentte 500 bin kışı yasayacak. Gölbaşı<br />

radar tasarım ve üretim merkezi olacak. TAl'de


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 83<br />

uzay ve uydu merkezi faaliyete geçirilecek.<br />

Uluslararası sağlık başkenti haline getirilecek<br />

UEFA kriterlerine uygun bir stadyum yapılacak.<br />

Ortadoğu'nun en büyük hayvanat bahçesi<br />

kurulacak Hıdırlıktepe'de, bir inanç ve tarih<br />

müzesi inşa edilecek. Eskişehir yolu üzerinde<br />

botanik park yapılacak.<br />

Başbakan dev projelerle Ankara'yı marka<br />

yapacak<br />

Başbakan Erdoğan, İstanbul'dan sonra Ankara<br />

için de dev projelerini açıkladı. Projeler<br />

arasında 500 bin kişilik yeni bir şehir, otoyollar,<br />

40 bin kişilik stadyum ve iki şehir hastanesi yer<br />

alıyor.<br />

UYDU KENT<br />

500 bin kişilik yeni şehir kurulacak<br />

ANKARA için en büyük projelerinin tıpkı<br />

İstanbul gibi, Ankara'da da yeni bir şehrin inşa<br />

ve imarına 12 Haziran seçimlerinden sonra<br />

başlanması olduğunu belirten Başbakan<br />

Erdoğan, projeyle ilgili su bilgileri verdi:<br />

"Güneykent adını verdiğimiz bu projeyle<br />

Ankara'ya 500 bin kişilik yeni bir şehir<br />

kazandırmış olacağız. Sadece konut, uydu kent<br />

olarak değil, Ankara'nın önemli bir merkezi, bir<br />

yaşam alanı olarak bu şehri tasarlıyoruz.<br />

İstanbul'da olduğu gibi, bu gecekondu<br />

bölgelerinden 'ben oraya yerleşmek isterim'<br />

diyen kardeşlerimizi hemen oralara taşıyabileceğiz.<br />

Yani yer sıkıntısı olmasın. Şehrin<br />

kurulacağı alan hakkında şimdilik bilgi<br />

vermiyoruz. Ancak çalışmalarımız büyük<br />

oranda tamam.<br />

12 Haziran'ın hemen ardından bu çalışmaları<br />

somutlaştırmaya başlayacak ve bununla<br />

birlikte uygulama projesine hemen bir yılı<br />

müteakiben başlamış olacağız." Başbakan<br />

Erdoğan, Güneykent'in nereye yapılacağı<br />

konusunda ise açıklamada bulunmadı.<br />

Ankaralı emlakçılar 500 bin kişilik yeni şehir<br />

için en uygun bölgenin Elmadağ'ın Ankara'ya<br />

bakan yüzü ve Gölbaşı olduğunu söylediler.<br />

Elmadağ'ın Ankara'ya bakan yüzünde Karataş,<br />

Yakupabdal, Bursal, Cerber, Ahiboz,<br />

Gökçehöyük, Hacılar, Balıkpınar köyleri yer<br />

alıyor.<br />

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'yı<br />

marka şehri yapacak 'Yeni Vizyonuyla Ankara'<br />

programıyla başkente yönelik 17 ana başlıkta<br />

dev projelerini açıkladı. Başbakan Erdoğan'ın<br />

açıkladığı projelerin basında Ankara'yı uydu ve<br />

uzay merkezi yapmak ve 500 bin kişilik<br />

Güneykent isimli yeni bir şehir kurmak geliyor.<br />

Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda katıldığı<br />

Ankara Proje Tanıtım toplantısında açıkladığı<br />

projelerin hem Ankara'ya yeni bir çehre, vizyon<br />

ve marka getireceğini hem de istihdam<br />

yaratacağını söyledi. Erdoğan, projelerin bir<br />

kısmının yapımına başlandığını, bir kısmının da<br />

orta ve uzun vadede tamamlanacağını söyledi.<br />

Ankara'yı güzelleştirmek, Ankara'nın çehresini<br />

değiştirmekle kalmadıklarını, aynı zamanda<br />

Ankara'yı uluslararası bir kent, uluslararası bir<br />

başkent haline dönüştürdüklerini belirten<br />

Erdoğan, projelerle Ankara'nın başkent vasfını,<br />

modem görünümünü, itibarını daha da ileri<br />

standartlara kavuşturduklarını söyledi.<br />

Erdoğan "Ankara'daki bu projelerle,<br />

Türkiye'nin kalbi Ankara'yı, dünyaya örnek bir<br />

şehir, vizyon bir şehir, marka bir şehir haline<br />

getiriyoruz" dedi.<br />

SAVUNMA SANAYİİ VE UZAY MERKEZİ<br />

ANKARA'nın savunma sanayiinin başkenti<br />

olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:<br />

"2013 sonunda artık üretime ATAK helikopterlerinde,<br />

örneğin başlıyoruz. Ama jetlerimiz<br />

2020-2022 gibi inşallah üretime geçecek. Yeni<br />

projelerle Ankara'nın bu vasfı daha da<br />

güçlendiriyor, dünyanın en önemli savunma<br />

sanayi merkezlerinden biri haline getiriyoruz.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin yüzde 80'i Ankara'da<br />

bulunuyor." Erdoğan "ASELSAN tarafından 100<br />

milyon doların üzerinde bir yatırımla Radar ve<br />

Elektronik Harp Tasarım ve Üretim Merkezi<br />

kurulacak. Bu tesisin 2 yıl içinde faaliyete<br />

geçmesini planladık. İkinci projemiz; Uzay ve<br />

Uydu Merkezi de TAI tesisleri içinde faaliyete<br />

geçecek. Yatırım 100 milyon dolar civarında.<br />

Bu tesiste askeri uydular ile TURKSAT'a ait<br />

haberleşme uydularının üretimi gerçekleştirilecek.<br />

Ankara böylece savunma sanayiinde<br />

uydu ve uzay merkezi konumuna yükselecek"<br />

dedi.<br />

27 Mayıs 2011<br />

TEKNOPARK İSTANBUL PROJESİNE REKOR<br />

BAŞVURU<br />

Anadolu yakasında toplam 2 milyon 500 bin<br />

metre karelik alanda kurulan Teknopark<br />

İstanbul projesinin ilk etabında sona yaklaşılıyor.<br />

Proje ile üniversite-sanayi işbirliğinde<br />

teknoloji devlerinin üretimi hedefleniyor.<br />

2023'e kadar yapılması planlanan ve 900<br />

firmanın yer alacağı proje için 1 senede 300<br />

firma başvuruda bulundu. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığı (SSM), İstanbul Ticaret Odası<br />

(İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ),<br />

Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ<br />

(HEAŞ) ile <strong>Savunma</strong> Teknolojileri Mühendislik<br />

ve Ticaret AŞ'nin (STM) ortaklığında kurulan<br />

Teknopark İstanbul'da gelinen aşama<br />

kamuoyuyla paylaşıldı. İTO Yönetim Kurulu<br />

Üyesi ve İTİCÜ Mütevelli Heyeti Başkan Vekili<br />

Hasan Büyükdede'nin de katıldığı tanıtım<br />

toplantısında ilk sözü Teknopark İstanbul<br />

Genel Müdürü Turgut Şenol aldı. Şenol,<br />

projenin <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı<br />

tarafından başlatılıp yürütülen, teknoloji ve<br />

Endüstri Parkı ile Havaalanı İTEP Projelerinin<br />

son adımı olduğunu ifade etti. Projede yer<br />

alması öngörülen firmalar için yakın bölgedeki<br />

7 kalifiye üniversite ile İstanbul ili sınırları<br />

içindeki 44 üniversite arasındaki ortaklık<br />

alanlarının enine boyuna incelendiğini anlatan<br />

Şenol, bununla hakiki manada üniversitesanayi<br />

işbirliği zemininin oluşturulacağını<br />

belirtti. Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> Müsteşarı ve Teknopark İstanbul'un<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Murad Bayar, proje<br />

sahası olarak oldukça geniş bir imkânın söz<br />

konusu olduğunu dile getirdi. Bu çerçevede<br />

bölgede yer alan 200 bin metre karelik özel<br />

yatırım bölgesi, kalifiye teknoloji barındıran<br />

üretimler için büyük ölçekli teknoloji devlerine<br />

ayrıldı. Bayar, projede İTO yanında küçük ortak<br />

olarak İTİCÜ'nün bulunmasının da önemini<br />

vurgularken, "İTO, özel sektörün ilgisinin<br />

çekilmesinde lokomotif rol oynuyor. Üniversite<br />

ise araştırma merkezlerinin kurulmasında rol<br />

oynayacak." dedi. İTİCÜ ortaklığı yanında<br />

araştırma merkezleri boyutuyla Sabancı,<br />

Özyeğin, Okan Üniversitelerinin de yer<br />

alacağını kaydeden Murad Bayar, "Böylece<br />

teknoloji odaklı tüm projelerin geliştirilmesi ve<br />

paylaşılması için çok büyük bir imkân sunulmuş<br />

olacak. Türkiye'nin en iyi teknopark projesi bu<br />

proje olacak." ifadelerini kullandı. İTİCÜ<br />

Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hasan<br />

Büyükdede ise üniversitenin proje ortağı<br />

olmasının, gelecekteki yatırımlar konusunda<br />

kendilerine önemli ipuçları verdiğini kaydetti.<br />

Büyükdede, "Bu devasa proje sadece<br />

İTİCÜ'nün değil, İstanbul'da araştırma ve Ar-Ge<br />

yatırımlarına öncelik veren her üniversitenin<br />

yer alabileceği bir proje. Ayrıca İTO üyesi olan<br />

65 bine yakın sanayicimizin de teknopark<br />

projesine katılmasını arzu ediyoruz." dedi.<br />

Teknopark İstanbul' a başvuruların devam<br />

ettiğini aktaran Dedeoğlu,"Proje ilk açıklandığında<br />

müracaat eden firma sayısı 70 idi.<br />

Şimdi 300'ü geçti. Detaylı incelemelerin<br />

ardından projede yeni yeni firmalar yer alacak.<br />

Sanayicilerimiz, özel teşvik imkânlarının


Haberler<br />

sunulduğu, her bakımdan büyük avantajları<br />

barındıran bu projeyi dikkate almalı."<br />

önerisinde bulundu.<br />

İSTANBUL TEKNOPARK<br />

İstanbul'da bir Türkiye projesi olarak başlatılan<br />

ve 2023'e kadar 2 Milyar Dolarlık yatırım<br />

yapılacak Teknopark İstanbul projesi kapsamında,<br />

bine yakın firmanın 30 bin kalifiye<br />

elemanıyla, cirosu en az 7 Milyar Dolar olan<br />

teknolojik altyapıyı oluşturması bekleniyor.<br />

Projeyle birlikte, Anadolu yakasının en büyük<br />

kongre merkezi hayata geçirilecek. Ayrıca Ar-<br />

Ge, akademi ve iş dünyasının buluştuğu<br />

yaratıcılığın ürüne çevrildiği bir mekân haline<br />

gelecek.<br />

29 Mayıs 2011<br />

TÜRKİYE UYDU ÜRETİMİNE GEÇTİ SIRA<br />

'FIRLATMA KABİLİYETİ'NE GELDİ<br />

ANKARA'yı uzay ve uydu merkezi konumuna<br />

getirecek projelerden olan Türk Havacılık ve<br />

Uzay <strong>Sanayii</strong> A.Ş'nin (Tusaş) 100 Milyon Doların<br />

üzerindeki Uydu Montaj Entegrasyon ve Test<br />

Merkezi gelecek yıl, Aselsan'ın Gölbaşı'ndaki<br />

Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Tesisi de<br />

2013 yılında faaliyete geçecek. Başbakan<br />

Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'nın savunma<br />

sanayiinde uydu ve uzay merkezi konumuna<br />

yükseleceğini söylemesi üzerine gözler Tusaş<br />

ile Aselsan'ın Başkent'teki yatırımlarına<br />

çevrildi.<br />

SERİ TESTLER YAPILACAK<br />

Uydu Montaj Entegrasyon ve Test Merkezi<br />

(UMET) hakkında bilgi veren Tusaş Genel<br />

Müdürü Muharrem Dörtkaşlı, bu tesiste<br />

uluslararası standartta uyduların fırlatılmadan<br />

önce montajının yapılarak entegrasyonunun<br />

gerçekleştirileceğini belirtti. Dörtkaşlı, şunları<br />

söyledi: 'Burası uzay koşullarının simüle<br />

edilerek daha yerde iken uydunun uzay<br />

koşullarında çalışacağından yüzde 100 emin<br />

olunmasını sağlayan bir seri testin gerçekleştirileceği,<br />

çok özel donanımlara sahip bir<br />

teknoloji merkezi olacak. Aynı anda iki ayrı<br />

uydunun üretimi ve testi yapılabilecek. 120<br />

mühendis istihdam edilecek.<br />

İHRACAT DA OLABİLİR<br />

Bu imkana sayılı ülkenin sahip olduğunu<br />

söyleyen Dörtkaşlı, "Öncelik milli ihtiyaçlar<br />

olmakla beraber, ihracat da söz konusu olabilir.<br />

Ayrıca ürettiğimiz uyduyu yörüngesine<br />

taşıyacak fırlatma kabiliyetine yönelik<br />

planlamalar da yapılıyor" dedi.<br />

Aselsan'da çalışmalar sürüyor<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinde en gelişmiş teknolojileri<br />

tasarlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK)<br />

elektronik cihaz ve sistem ihtiyaçlarını<br />

karşılayan Aselsan da Ankara Gölbaşı'nda 200<br />

milyon dolar yatırımla Radar ve Elektronik<br />

Harp Sistemleri Tesisi kurma çalışmalarını<br />

sürdürüyor. Aselsan, tesiste TSK'nın ihtiyacı<br />

olan hava savunma radarları, kara radarları,<br />

sinyal kesici jammer cihazları, mikrodalga<br />

modül ve çeşitli elektronik harp teçhizatlarının<br />

Ar-Ge, tasarım ve üretimini gerçekleştirecek.<br />

02 Haziran 2011<br />

RMK 'UMUT'U DENİZE İNDİRDİ<br />

Koç Topluluğu'nun gemi inşa sektöründe<br />

faaliyet gösteren tersanesi RMK Marine'in<br />

Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa ettiği 4<br />

adet Sahil Güvenlik Arama Kurtarma<br />

Gemisi'nin üçüncüsü olan TCSG Umut törenle<br />

denize indirildi. Koç Holding Şeref Başkanı<br />

Rahmi M. Koç törende yaptığı konuşmada<br />

savunma sanayiinin geliştirilmesi için özel<br />

sektör ile yapılan işbirliğinin ekonomiye büyük<br />

katkı sağlayacağını belirterek, "Bu yıl sonuna<br />

doğru bu serinin dördüncü gemisi Yaşam'ı da<br />

inşallah denize indirmiş olacağız. Gene aynı<br />

zaman dilimi içinde sonbaharda ilk gemi<br />

teslimatımız yapılacak. Böylece özel sektörün<br />

üstlendiği en büyük muharip gemi inşasının ilk<br />

etaplarını başarılı bir şekilde tamamlamış<br />

olacağız" dedi.<br />

02 Haziran 2011<br />

AB VE ORTADOĞU'YA İHRACAT ARTIŞI<br />

YENİDEN İVME KAZANDI<br />

Mersin'de TİM tarafından açıklanan rakamlar<br />

İhracatçıları sevindirirken cari açığı körükleyen<br />

İthalata karşı alınacak önlemler de tartışıldı.<br />

Mayıs ayı ihracatı yüzde 21.73'lük artışla 11<br />

milyar 82 Milyon Dolar oldu. Bu artışta AB ve<br />

Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Türkiye'nin en<br />

büyük pazarı olan Almanya'ya ihracat yüzde 40<br />

artarken Fransa'ya yüzde 31, İtalya'ya yüzde 30<br />

artış sağlandı. Irak ve Mısır'a ihracat yüzde 39<br />

artarken, artış oranı İsrail'de yüzde 26, İran'da<br />

yüzde 20 oldu. Libya'ya ihracat ise yüzde 77<br />

geriledi. Mayıs ayında en fazla ihracatı 1 Milyar<br />

677 Milyon Dolar ile otomotiv endüstrisi<br />

gerçekleştirirken kimyevi maddeler sektörü 1<br />

Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci, demir çelik<br />

sektörü de 1 Milyar 337 Milyon Dolar ile<br />

üçüncü oldu.<br />

Toplantıya katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan<br />

yıl sonunda 135 Milyar Doların yakalanacağını<br />

belirterek Türkiye'nin cari açık sorunun<br />

çözülmesi için planlı bir teşvik sistemi ile<br />

ithalata bağlı ürünlerin yurtiçinde üretilmesinin<br />

şart olduğunu vurguladı. TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi ise ara malının Türkiye'de<br />

üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />

kaydetti, ihracat odaklı üretim stratejisi<br />

çalışmalarının başlatıldığını belirten Büyükekşi,<br />

"<strong>Sanayii</strong>nin katma değer ve teknolojik<br />

transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />

çevresel iyileştirmelerin yapılması şart" dedi.<br />

Mayıs ayı 2011 İhracat rakamları açıklandı.<br />

Buna göre Mayıs ayında Türkiye'nin ihracatı<br />

geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21.73 artışla<br />

11 Milyar 82 Milyon Dolar olurken ilk beş<br />

ayında yüzde 20.38 artışla 54 Milyar 419<br />

Milyon Dolar seviyesinde gerçekleşti.<br />

İhracatta başta Almanya olmak üzere AB ve<br />

Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Mersin'de<br />

gerçekleşen basın toplantısına TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi'nin yanı sıra Devlet Bakanı<br />

Zafer Çağlayan da katıldı. TİM Başkam<br />

Büyükekşi ihracat rakamlarım açıklarken<br />

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yeni hükümet<br />

döneminde yapılacak teşvikler hakkında<br />

açıklama yaparak ihracat birlikleri arasında 25.<br />

sektör olan <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İhracatçı Birliği<br />

kurulduğu bilgisini verdi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii 25. birlik oldu<br />

Yeni bir ihracatçı Birliği kurulduğunu da<br />

açıklayan Zafer Çağlayan, 24 sektörde birlik<br />

olduğunu, 25. Sektörün ise <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

İhracatçı Birliği olduğunu açıkladı. Bu sektörde<br />

gecen yıl 1 Milyar Dolar ihracat gerçekleştirildiğini<br />

kaydeden Çağlayan, ihracat pazarlarının<br />

Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Katar, Suudi<br />

Arabistan, Bahreyn, Pakistan olduğunu söyledi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayiinin de ihracatçı birlikleri çatısı<br />

altında örgütleneceği bilgisini veren Çağlayan,<br />

"Bu talep 30 Mayıs'ta TIM'e iletildi ve<br />

onaylandı. 25'ıncı sektör olacak olan <strong>Savunma</strong><br />

<strong>Sanayii</strong> İhracata Birlikleri'ne şimdiden 100'u<br />

askın katılım başvurusu yapıldı" diye konuştu.<br />

İlk 5 aylık ihracat artışlarının ardından son 12<br />

aylık dönemde ise yüzde 14.1 artışla 123 Milyar<br />

194 Milyon Dolarlık ihracat yapıldığını bildiren<br />

Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: "Mayıs<br />

ayında en fazla ihracatı 1 Milyar 677 Milyon<br />

Dolar ile otomotiv endüstrisi sektörü gerçek-


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 85<br />

dırılmasının geldiğini kaydeden Büyükekşi,<br />

"İşimize geldi diye düşük kurdan yana olmak,<br />

Türkiye'nin rekabet gücünden vazgeçmek,<br />

Türkiye'yi ithalata kışkırtmak orta ve uzun<br />

vadede kimsenin işine yaramaz. Bugün için<br />

geleceğimizden vazgeçemeyiz" değerlendirmesini<br />

yaptı. Ara malının Türkiye'de<br />

üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini<br />

vurgulayan Büyükekşi ihracat odaklı üretim<br />

stratejisi çalışmalarının başlatıldığını, seçim<br />

sonrası hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.<br />

Ardından sanayiinin katma değer ve teknolojik<br />

transformasyonunu sağlayacak finansal ve<br />

çevresel iyileştirmelerin yapılması gerektiğini<br />

kaydeden Mehmet Büyükekşi, parasal tedbirlerle<br />

uzun vadede cari açıkla mücadele etme<br />

imkânı olmadığını anlattı. Cari açık konusunun<br />

ekonomide giderek spekülasyona yol açtığını<br />

bildiren Mehmet Büyükekşi, bunun sonucunda<br />

fiyatların, faizlerin ve döviz kurlarının dalgalanmasının<br />

arttığını dile getirdi. Cari açığın<br />

ciddi bir sorun olmasına karşın cari açık söylemi<br />

ile spekülatif olarak kurların aşırı oynamalarını<br />

istemediklerini bildiren Büyükekşi, "Kurun<br />

aşağı yönlü hareketini nasıl istemiyorsak ani<br />

yükselişini de istemiyoruz" dedi. Kurun şu anda<br />

ideal seviyede olduğunu dile getiren<br />

Büyükekşi, bu hali ile ara malı üretimini içeride<br />

üretmeyi mümkün kılmasının hedeflenmesi<br />

gerektiğini anlattı. Türkiye'nin büyüme<br />

modelini ihracata ve üretime dayalı hale<br />

dönüştürmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet<br />

Büyükekşi, "Döviz kazandırıcı ekonomik<br />

faaliyetleri desteklemek zorundayız. Bu amaçla<br />

yurt genelinde cari açığı doğuran ürünlerde ve<br />

sektörlerde özel uygulamalara gitmek<br />

zorundayız. Bu ürünlerin içeride üretilmesi ve<br />

ihracatı için özel teşvikler uygulamak<br />

zorundayız" ifadelerini kullandı. "Cari açığın<br />

ilacı teşvik sisteminin geliştirilmesi" Toplantıda<br />

cari açık konusunda yapılan çalışmalar<br />

hakkında bilgi veren Zafer Çağlayan cari<br />

açığının tek ilacının üretim ve yatırım teşvik<br />

sisteminin yeniden geliştirilip ithalata bağlı<br />

olunan ürünlerin Türkiye'de ikamesinin<br />

sağlanmasından geçtiğini ifade etti. Enerji<br />

dışındaki ithal edilen ürünler üzerinde çalışma<br />

gerçekleştirildiğini ve enerjinin yüksek olması<br />

nedeniyle ithal edilen ürünler için teşvik<br />

verilmesi halinde Türkiye'de üretiminin<br />

sağlanabileceğini kaydeden Çağlayan şunları<br />

söyledi: "Türk sanayicisi nitelikli insana,<br />

ekipmana sahiptir. Tüm mesele bu politika<br />

aracını koyup ithalatı cazip halden çıkaracak,<br />

yerli üretimi teşvik edecek yapının kurulmasıdır.<br />

Başka türlü cari açığı konuşmaktan öte<br />

leştirirken Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />

sektörü ise 1 Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci,<br />

1 Milyar 337 Milyon Dolar ile çelik sektörü<br />

üçüncü sırada yer aldı. Tarım sektörü Mayıs<br />

ayında 1 Milyar 384 Milyon Dolar ile toplam<br />

ihracat içinde yüzde 12.49'luk pay alırken<br />

sanayinin payı 9 Milyar 375 Milyon Dolar<br />

ihracat ile yüzde 84.59, madencilik ürünlerinin<br />

payı ise 323 Milyon Dolar ile yüzde 2.92 oldu.<br />

Mayıs ayında sektörler içinde en fazla ihracat<br />

artışını yüzde 72.43 ile su ürünleri ve hayvansal<br />

mamuller sektörü, yüzde 70.98 ile süs bitkileri<br />

sektörü ve yüzde 41.23 ile halı sektörü<br />

yakaladı."<br />

"Almanya'ya ihracat %40 arttı"<br />

İhracat pazarındaki gelişmeler hakkında da<br />

bilgi veren Mehmet Büyükekşi, mayıs ayında<br />

AB ülkelerine başarılı ihracatın devam ettiğini<br />

ifade etti. Mayıs ayında Türkiye'nin en büyük<br />

pazarı olan Almanya'ya ihracatın yüzde 40<br />

arttığını kaydeden Büyükekşi, İtalya'ya yüzde<br />

30, İngiltere'ye yüzde 13, Fransa'ya yüzde 31,<br />

İspanya'ya yüzde 17, Hollanda'ya ise yüzde 26<br />

arttığını açıkladı. Komşu ve çevre ülkelerle<br />

gerçekleşen ihracatın da olumlu seyrini<br />

koruduğunu vurgulayan Büyükekşi, Irak ve<br />

Mısır'a Mayıs ayında ihracatın yüzde 39, Rusya<br />

ve İsrail'e yüzde 26, İran'a yüzde 20 arttığını<br />

söyledi. Mehmet Büyükekşi en fazla ihracat<br />

yapılan ilk 20 ülkenin 18'ine ihracatın Mayıs<br />

ayında artmasına karşın Libya'ya ihracatın bu<br />

dönemde yüzde 77, Suriye'ye ise yüzde 10<br />

gerilediğini açıkladı. En fazla ihracat artışı<br />

Gaziantep'te En fazla ihracat yapan ilk 10 il<br />

arasında en çok ihracat artışını yüzde 67 ile<br />

Gaziantep'in gerçekleştirdiğini dile getiren<br />

Mehmet Büyükekşi, ihracatı yüzde 50 artan<br />

Denizli'nin 2. Sırada, yüzde 47 artışla<br />

Kocaeli'nin 3. Sırada yer aldığını ifade etti.<br />

Büyükekşi diğer illeri ise şöyle sıraladı:<br />

"Hatay'ın ihracatı Mayıs ayında yüzde 46,<br />

Adana'nın yüzde 41, İzmir'in yüzde 25,<br />

Bursa'nın yüzde 22, Manisa'nın yüzde 19,<br />

İstanbul'un yüzde 15 ve Ankara'nın ihracatı<br />

yüzde 1 arttı. Mersin'in ihracatı ise bu<br />

dönemde yüzde 12 artarak ilk 5 ayda Mersin'in<br />

ihracatı yüzde 26 artış gösterdi." "Cari açık<br />

Türkiye'nin temel yapısal sorunudur" Cari açığı<br />

da değerlendiren Mehmet Büyükekşi, "Cari<br />

açık Türkiye ekonomisinin en temel yapısal<br />

sorunudur. Bu sorun yeni başlamadı. Bu sorun<br />

bugünlerde sadece bütün haşmeti ile ortaya<br />

çıktı. Cari açıkta panik yapmaya değil, yapısal<br />

tedbirlere ihtiyacımız var" diye konuştu. Bu<br />

tedbirlerin başında zihnin yeniden yapılangidemeyiz.<br />

Bugün itibariyle cari açık<br />

konusunda nasıl bir teşvik sistemi olması<br />

gerektiği konusundaki çalışmaları tamamlamış<br />

durumdayız."<br />

02 Haziran 2011<br />

2 YILA SAVUNMA SANAYİ HAVZASI<br />

Başbakan Erdoğan'ın "Ankara'yı savunma<br />

sanayiinin merkezi yapacağız" sözlerinin<br />

ardından gözler sektöre döndü. <strong>Savunma</strong> ve<br />

Havacılık <strong>Sanayii</strong> Kümelenmesi'nin Başkanlığını<br />

üstlenen Mithat Ertuğ, savunma sanayii<br />

havzasının iki yıl içinde faaliyete geçeceğini dile<br />

getirdi.<br />

İş hayatına 40 yıl önce İçcebeci'deki evlerinin<br />

çatı katına kurduğu elektrik atölyesi ile<br />

başlayan Mithat Ertuğ, bugün Ostim'deki 80<br />

firmayı temsil eden <strong>Savunma</strong> ve Havacılık<br />

Kümelenmesi'nin Yönetim Kurulu Başkanlığını<br />

yapıyor. EMGE adlı firmanın da patronu olan<br />

Ertuğ, savunma ve havacılık sanayiinde<br />

Başkent'in yerini ve geleceğini HT Ankara'ya<br />

anlattı. Hammadde sıkıntısının ortadan<br />

kaldırılması gerektiğini vurgulayan Ertuğ, "Şu<br />

anda Ankara'daki organize sanayi bölgeleri<br />

dünya ile rekabet ediyor" dedi.<br />

KENT BİLİNCİ GELİŞMELİ<br />

Ertuğ, kentin sosyal yapısına da değinerek,<br />

"Ankaralılarda kent bilinci gelişmeli. Fuar alanı<br />

konusunda ise çok geç kalındı" diye konuştu.<br />

İş hayatına nasıl başladınız?<br />

İçcebeci'de doğdum ve büyüdüm. İş hayatıma<br />

ağabeyim Münip Ertuğ ile birlikte evin çatı<br />

katında başladım. O, evin çatı katında bir<br />

elektrik atölyesi oluşturmuştu. Daha sonra<br />

birlikte endüstri meslek lisesine ve kız meslek<br />

lisesine dağlama makineleri, ölçü aletleri ve<br />

akım trafoları adaptasyonu yaptık. Bunlar o<br />

yıllarda Türkiye'de yapılmıyordu. Şirketimiz<br />

1975 yılında Ertuğlar adıyla kuruldu. 1979'da<br />

Ostim'e geldim. 1981'de elektromekanik<br />

sanayide pamuk ipi ölçü aletleri, akım trafoları<br />

ve ledli aydınlatma işleri yapan EMGE'yi<br />

kurduk. Aselsan'ın stratejik ortaklığının yanı<br />

sıra Roketsan gibi ana yüklenici firmalarla da<br />

çalışıyoruz. Yaklaşık 6 senedir de TAl'ye Boeing<br />

ve Skorsky'nin parçalarını yapıyoruz. Yurt<br />

dışında ise Zodiac'la ortak çalışmamız var.<br />

2014'E KADAR İŞİMİZ HAZIR<br />

Ankara savunma sanayicilere ne gibi avantajlar<br />

sunuyor?


Haberler<br />

Birincisi savunma sanayii sektöründeki<br />

tedarikçilerin çoğu Ankara'da toplanmış<br />

durumda. İkincisi ise örneğin biz savunma<br />

sanayici üreticisi olarak 2014'e kadar ne iş<br />

yapacağımızı biliyoruz. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Müsteşarlığının ana yüklenici firmalara yapmış<br />

olduğu yüzde 30 alt yükleniciye işin verilmesi<br />

faktörüyle iş olanaklarımız daha da arttı. Ayrıca<br />

yakında bölgesel uçaklar devreye girecek.<br />

Uçaklar 50 kişiden az olmamak kaydıyla iç<br />

hatlarda hizmet verecek ve Türkiye'de<br />

yapılacak uçaklar da Ankara'da bu sektörü<br />

olumlu etkileyecek.<br />

YÜZDE 10'DAN FAZLA KAR EDEN YOK<br />

Devletten beklentileriniz neler?<br />

Biz sanayiciler çok kar ediyoruz diyorlar. Burada<br />

yüzde 10'dan tazla kareden bulamazsınız.<br />

Çünkü elektrik ve suyumuza çok para<br />

ödüyoruz. Örneğin Çin'de bu böyle değil.<br />

Çin'deki elektriğin 20 katı elektrik parası<br />

ödüyoruz. Ankara'da hem harcadığımız hem de<br />

attığımız suyun parasını ödüyoruz. Bizimle<br />

Çin'deki sanayici arasında çok büyük haksız<br />

rekabet var.<br />

Hangi atılımlar Ankara'nın önemli sanayi<br />

sektörlerini zirveye taşır?<br />

Offset uygulama sektöre büyük katkı sağlar. Bu<br />

uygulamada, diyelim ki yurt dışından yüz<br />

milyar dolara uçak alıyorsunuz, bunun elli<br />

milyar dolarlık parçası ya Türkiye'de yapılacak<br />

ya da elli milyar dolarlık Türkiye'den mal<br />

alınacak. Bu durum çoğu Ankara'da olan<br />

savunma sanayii firmaları için büyük avantaj.<br />

Burada <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı en iyi<br />

hamleyi yaptı. Biz de bu uygulamayı medikal,<br />

ulaştırma ve yenilenebilir enerji gibi diğer<br />

sektörlere de uygulatmak istiyoruz. Bunların<br />

da çoğunun merkezi Ankara'da ve bu<br />

uygulanırsa 10 yılda alınacak rakam 600 Milyar<br />

Dolar, bunun yüzde 50'sinin offset olduğunu<br />

düşünün, 300 Milyar Dolar. Bu, Ankara'nın ve<br />

memleketin her sene 30 Milyar Dolar<br />

kazanması demek. Üretim de artacak.<br />

SANAYİ HAVZASI<br />

TAİ'nin bitişiğindeki savunma sanayi havzası ne<br />

zaman gerçekleşecek?<br />

O bölgede 3 milyon metrekarelik bir alan var.<br />

Ancak orası imardan geçtiği takdirde bir milyon<br />

800 bin civarına düşer. Orası Milli Emlak'tan<br />

<strong>Savunma</strong> Sanayi Müsteşarlığına tahsis edildi.<br />

Müsteşarlık da havza oluşturacak. Yürütme<br />

kurulunda biz, TAI, Kazan Belediyesi ve<br />

Müsteşarlık da olacak. Bölge, savunma ve<br />

havacılığa yönelik bir havza olarak düzenlenecek<br />

ama organize sanayi bölgesi mi yoksa<br />

endüstri bölgesi mi olacak henüz belli değil.<br />

Bizim kümemizde 80 firma var. Talepleri<br />

soracağız, Müsteşarlığa talepleri vereceğiz ve<br />

değerlendirilecek. Çok hızlı kurulması<br />

düşünülüyor. Tahmin ediyorum iki yıl içinde<br />

faaliyete geçer.<br />

Sektörel organize sanayi bölgelerinin katkıları<br />

neler olur?<br />

Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması<br />

gerekiyor. Samsun'dan medikalciler<br />

bağırıyor, "Sektörel organize sanayi bölgesi<br />

kurun da gelelim" diye. Kümelenmenin amacı<br />

da bu. Ortaklaşa rekabet çok önemli.<br />

Kümelenme demek yığılma demek değil. O<br />

sektördeki alanda virtüöz oluyorsunuz. Bir<br />

parça yapıyorsunuz, arkadaşınıza veriyorsunuz.<br />

Parçada rekabet artıyor, ürün gelişiyor<br />

ve üretim artıyor. Maliyet de ucuzluyor. Kent ve<br />

ülke kazanıyor.<br />

LOJİSTİĞİN MERKEZİ<br />

Ankara lojistik anlamda avantajlı mı? Lojistik<br />

anlamda Ankara'nın sahip olduğu avantaj<br />

tartışılamaz. Sadece Anadolu değil çevre<br />

bölgelerdeki ülkelere yakınlığıyla da Ankara<br />

birçok avantajlara sahip. Bir de yapılan ve<br />

yapılacak hızlı trenlerle Anadolu'yu birbirine<br />

bağlayan Ankara'yı düşünürsek; Ankara'nın<br />

lojistikteki önemi daha da artacaktır.<br />

02 Haziran 2011<br />

TÜRKİYE'NİN İLK MİLLİ SONAR'I<br />

ASELSAN'DAN<br />

ASKERİ elektronik ve haberleşme konusunda<br />

Türkiye'nin gereksinimlerini özgün olarak imal<br />

eden Aselsan, Türkiye'nin ilk milli sonarını<br />

üretti. Aselsan'ın, 'kulaç' ismi verilen sonarı,<br />

denizaltıların korkulu rüyası torpidoları<br />

uzaklaştırmak için kullanılan karıştırıcı teknolojisine<br />

de sahip olacak. Tüm askeri ve sivil<br />

gemilerde kullanılan sonar ile gemilerin deniz<br />

dibine mesafesi ölçülebiliyor. Gerektiğinde bu<br />

bilgi daha gelişmiş bir bilgisayar ile desteklenerek<br />

deniz dibinin haritası da çıkarılıyor.<br />

Farklı derinlikler için iki ayrı frekansta yayın<br />

yapabilen sistem, 1000 m uzaklıktaki cisimlerden<br />

gelen ses yansımalarını algılayarak ölçü<br />

yapıyor ve derinlik bilgisini operatöre sunuyor.<br />

Türkiye, Aselsan'ın da katkılarıyla, elektronik<br />

harp cihazları alanında kendi öz tasarımını<br />

yapan ilk 10 ülke arasında bulunuyor.<br />

03 Haziran 2011<br />

ÇİN İLE TARİHİ ORTAKLIK<br />

400'e yakın firmanın karşılıklı yatırım yaptığı<br />

Çin-Türkiye ilişkileri enerjiden madene,<br />

inşaattan gıdaya kadar farklı sektörlerde<br />

büyüyor. TÜSİAD'ın dün düzenlediği forumda<br />

50 Çinli firma alım ve ortaklık için çıkarma<br />

yaptı.<br />

Siyasi alanda işbirliğinin arttığı Çin ile ekonomik<br />

ilişkilerde de gelişme yaşanıyor. Dün Türk Çin<br />

Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜSIAD)<br />

düzenlediği. Türk-Çin İş Forumu'na bir çok<br />

sektörden firma katıldı. Derneğin Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Murat Sungurlu, etkinliğin<br />

hedefini İpek Yolu'nu yeni bir anlayışla<br />

canlandırmak, modern ticaretin dinamik bir<br />

hattı haline getirmek, dünyanın en büyük iki<br />

ekonomisinden biri olan Çin ile Türkiye<br />

arasında verimli bir işbirliği köprüsü oluşturma<br />

olarak açıkladı.<br />

TEKEL özelleştirmesinden British American<br />

Tobacco'ya (BAT) geçen Tokat Tütün Fabrikası<br />

Çin ile Ortak Sanayi Bölgesi oluyor. Fezalar Grup<br />

tarafından satın alınan bölgede Çinli ve Türk<br />

firmaların ortak yatırım yapması için kollar<br />

sıvandı. 700 dönümlük arazi üzerine kurulacak<br />

olan Organize Sanayi Bölgesi'nin toplam 130<br />

dönümlük kapalı alanı bulunuyor. Türk Çin<br />

İşadamları Derneği Başkanı Murat Sungurlu, iki<br />

ülke firmalarının kurulacak olan Sanayi<br />

Bölgesi'nde yatırımlara başladığını söyledi.<br />

<strong>Savunma</strong> sanayii alanında da görüşmeler<br />

yapıldığım söyleyen Sungurlu, Türkiye'de 367<br />

Çinli firmanın faaliyet gösterdiğini belirtti.<br />

Ticaret hacminin 2000 yılında 1 Milyar Dolar<br />

iken, 2010 yılında 20 Milyar Dolara yükseldiğini<br />

kaydeden Sungurlu, 2015 yılındaki 50 Milyar<br />

Dolarlık hedefe değinerek, ülkelerin performansının<br />

bu hedeflerin ulaşılamaz olmadığım<br />

gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin, başta tütün<br />

olmak üzere şekerli ve çikolatalı mamuller,<br />

bakliyat, salça gibi gıda ürünlerinde Çin için<br />

tedarik deposu olabileceğini, bu ülke ile<br />

teknolojik işbirliğine gidilebileceğini dile<br />

getiren Sungurlu, iki ülkenin inşaat alanında<br />

üçüncü ülkelerde işbirliği yapabileceğini<br />

belirtti. Sungurlu, Türkiye'deki Çin bankalarının<br />

ve Çin'deki Türk bankalarının sayısının artması<br />

gerektiğine inandıklarını da bildirdi. Çin'in<br />

Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng da ortak<br />

çabalan sayesinde geçen bir yılda ekonomik ve<br />

ticari ilişkilerin daha da geliştiğini ifade ederek,<br />

hızlı tren konusunda en önemli teknolojiye


SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ 87<br />

sahip olduklarını, Türkiye'deki hızlı tren<br />

projesinin her zaman iki ülke arasındaki<br />

dostluğun simgesi olacağım söyledi. Gong<br />

ayrıca Maraş Dondurması, Bursa İskender<br />

Kebabı'nın artık Çin'de çok meşhur markalar<br />

haline geldiğini söyledi. Çin'in batısını Orta<br />

Asya üzerinden modern bir demir yolu hattı ile<br />

Türkiye'ye bağlama projesi de gündemde olan<br />

konulardan. 'Demir İpekyolu' olarak da<br />

adlandırılan proje kapsamında iki taraf<br />

yetkilileri bir araya geldi.<br />

2012 Türkiye'de Çin, 2013 Çin'de Türkiye yılı<br />

İki ülke işadamlarını heyecanlandıran<br />

alanlardan biri de 2012'nin Türkiye'de Çin,<br />

2013'ün Çin'de Türkiye yılı olması. İki ülke<br />

arasında gerçekleştirilecek organizasyonlarla<br />

sağlanan yakınlaşmanın turizm gelirine<br />

çevrilmesi amaçlanıyor. Dünya Turizm<br />

Örgütü'nün raporuna göre, 2020 yılında 180<br />

milyon turist çekeceği ve 100 milyon turist<br />

göndereceği tahmin edilen Çin'den Türkiye'ye<br />

ilginin büyük olacağı öngörülüyor. Tahmini<br />

turist beklentisi ise 8 milyon. Yani her 100<br />

Çinli'den birinin Türkiye'yi seçmesi amaçlanıyor.<br />

BANK of China Türkiye Temsilcisi Zihang Lianli<br />

bankanın Türkiye'de temsilcilik olarak faaliyete<br />

başladığını, önümüzdeki günlerde bir ofis ile<br />

çalışmalara resmen başlayacaklarını kaydetti.<br />

Önümüzdeki süreçte de uygun şartları<br />

oluşması halinde bir bankayı satın almayı<br />

planladıklarını söyleyen Li, "Amacımız Türk ve<br />

Çinli işadamlarına yatırımlarında finansman<br />

desteği sağlamak. Bu sayede ticari ilişkilerin<br />

artacağını düşünüyoruz. Kısmet olursa da bir<br />

banka gündemimizde olabilir" dedi.<br />

Türkiye'nin Çin'de karşılık olarak bir devlet<br />

bankası açacağı belirtilirken, kulislerde bu<br />

bankanın Ziraat olacağı konuşuluyor.<br />

04 Haziran 2011<br />

3 TURKISH GROUPS VIE FOR LANDING DOCK<br />

CONTRACT<br />

Ümit Enginsoy ANKARA - Hürriyet Daily<br />

News<br />

The Turkish Navy is planning to buy the design<br />

for its first landing platform dock, or LPD, so<br />

that it can participate in NATO and<br />

peacekeeping-related overseas amphibious<br />

force deployments, defense procurement<br />

officials have said. Three Turkish-led groups<br />

are currently vying for the lucrative contract to<br />

design the LPD, a ship resembling a helicopter<br />

earner that will be worth between $500 million<br />

and $1 billion. Although the prime contractor<br />

will be a local company, because of the high<br />

degree of technology transfer required, there<br />

will also be heavy foreign industry<br />

involvement, according to procurement<br />

officials. Three Turkish shipyards have<br />

responded to a request for a proposal released<br />

by the Undersecretariat for Defense Industries,<br />

or SSM, namely Sedef, RMK and a partnership<br />

between Desan and Deniz Taşımacılığı. Sedef is<br />

expected to offer a joint proposal with Spain's<br />

Navantia S.A., which sent a LPD to Istanbul this<br />

week; Desan and Deniz Taşımacılığı are<br />

partnering with China's Shipbuilding<br />

Corporation; and RMK is expected to use a<br />

local design to be built in cooperation with a<br />

British group, industry sources said. "The fact<br />

this ship has the word 'landing' in it has<br />

unnerved some Greek officials, but Turkey has<br />

been explaining that this platform has nothing<br />

to do with the former Aegean rivalry with<br />

Greece. It's totally a peaceful effort," said one<br />

industry source. Spain showcased its LPD, the<br />

Juan Carlos I, on Thursday in Istanbul. The<br />

vessel is similar to the design Navantia and<br />

Sedef are seeking to produce and sell to the<br />

Turkish Navy.<br />

NATO Rapid Deployment<br />

The Turkish LPD will be required to possess the<br />

ability to deploy a battalion sized force of<br />

roughly 1,000 troops and personnel, eight<br />

utility helicopters, three unmanned aerial<br />

vehicles, 13 tanks and 81 armored vehicles.<br />

The expected price tag of over $500 million for<br />

the landing dock does not include the<br />

helicopters to be deployed on the ship. The<br />

Defense Industry Executive Committee,<br />

Turkey's top decision-making body on defense<br />

procurement, is expected to select a winner<br />

next year, a senior procurement official said.<br />

The committee's members include the prime<br />

minister, the defense minister, the chief of the<br />

Turkish General Staff and the SSM chief. An LPD<br />

is an amphibious warship which embarks,<br />

transports, and lands elements of a landing<br />

force for expeditionary warfare missions. "We<br />

have long needed this capability for NATO<br />

rapid deployment and peacekeeping missions<br />

in overseas lands ranging from Bosnia and<br />

Lebanon to Somalia, Libya and Afghanistan,"<br />

said the procurement official. Presently, the<br />

navies of around 10 countries, including<br />

Britain, China, France, India, Italy, the<br />

Netherlands, Spain and the United States, have<br />

LPD capability.<br />

05 Haziran 2011<br />

JETLERİN DANSI<br />

THK'nın 100. yıl etkinlikleri kapsamında<br />

düzenlenen Türkiye Hava Gösterisi 2011.<br />

gökyüzünde adeta bir şölen havası yarattı.<br />

Türkiye'nin yanı sıra 20 ülkeden 146 uçağın<br />

katıldığı gösterilen 160 bin kişinin izlemesi<br />

bekleniliyor.<br />

Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yıl etkinlikleri<br />

kapsamında düzenlenen Türkiye Hava<br />

Gösterisi 2011 devam ediyor.<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndaki gösteri<br />

öncesinde basın brifingi düzenlendi. Brifingde<br />

konuşan Gösteri Direktör Yardımcısı Albay<br />

Aydemir Taşçı, hava gösterisi kültürünün<br />

Türkiye'de fazla yaygın olmadığını belirtti.<br />

Avrupa'da yılda 20-30 hava gösterisi yapılırken,<br />

Türkiye'de bunun sadece Türk Yıldızlarının<br />

gösterileri ile sınırlı kaldığını dile getiren Albay<br />

Taşçı, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100. yılının onur<br />

ve sevincini halkla paylaşmak için Türkiye Hava<br />

Gösterisi 2011'in gerçekleştirildiğini söyledi.<br />

Gösterinin, dünyadaki en iddialı hava<br />

gösterilerinden biri olduğunu vurgulayan Albay<br />

Taşçı. "2011'de yapılan en büyük hava<br />

gösterilerinden birine ev sahipliği yapıyoruz"<br />

dedi. Gösteride 8 akrotim, 12 solo uçuş<br />

gösterisi yapılacağını ifade eden Albay Taşçı, 59<br />

uçağın da yerde sergileneceğini bildirdi.<br />

Gösteriye Türkiye'nin yanı sıra ABD, İngiltere,<br />

Fransa, Almanya, Avusturya, Romanya,<br />

Polonya, Pakistan, Cezayir, Hırvatistan, Ürdün,<br />

Slovakya, Sırbistan ve Belçika başta olmak<br />

üzere 20 ülkeden 146 uçağın katıldığını anlatan<br />

Albay Taşçı, gösterileri 55 ülkenin Hava<br />

Kuvvetleri Komutanı'nın da izleyeceğini<br />

söyledi.<br />

Gösterilerde 3 bin 753 personelin aktif rol<br />

aldığını dile getiren Albay Taşçı. 2 gün sürecek<br />

gösterileri 160 binin üzerinde kişinin<br />

izlemesini beklediklerini anlattı.<br />

Hafta sonu SBS'nin yapıldığını anımsatan Taşçı,<br />

"Sınav bitimine kadar düşük ses çıkaran uçaklar<br />

ile paraşüt gösterileri sergilenecek" diye<br />

konuştu. Brifingin ardından gösteriler<br />

paraşütçülerin atlayışıyla başladı.<br />

Bu arada gösteriyi izlemeye gelen vatandaşlar<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda uçakların


Haberler<br />

bulunduğu alanı gezerek, çeşitli ülkelere ait<br />

bilgi alma şansı buldu.<br />

2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki gösteri, paraşüt<br />

atlayışlarıyla başladı.<br />

Daha sonra, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına<br />

ait uçak ve helikopterler selamlama<br />

uçuşu yaptı. Ardından Hırvatistan'a ait "Krila<br />

Oluje" timi gösteri uçuşu gerçekleştirdi.<br />

Romanya'ya ait solo gösteri uçağının<br />

uçuşundan sonra Türkiye adına pilot Ali İsmet<br />

Öztürk uçağıyla solo gösteri sundu.<br />

Uçuşu sırasında yer çekimi kuvvetine karşı 9 kat<br />

daha fazla bir güçle uçan Öztürk'ün, 28 ülkede<br />

170 hava gösterisine katılıp 650 gösteri uçuşu<br />

yaptığı bildirildi. Öztürk'ün ardından<br />

Polonya'ya ait "Bialo Czerwone Iskry" akrobasi<br />

timi gösteri sundu. Avusturya'ya ait solo<br />

gösteri uçaklarının yanı sıra ABD'nin<br />

"Thunderbirds" ile İtalya ve Fransız akrobasi<br />

timleri gösteri yaptı. Türk Hava Kuvvetlerinin<br />

solo gösteri timi Solo Türk'ün pilotu binbaşı<br />

Murat Keleş, gazetecilere yaptığı açıklamada.<br />

Solo Türk'ün Türk Hava Kuvvetlerinin 100.<br />

kuruluş yıl dönümü kapsamında oluşturulduğunu<br />

belirtti. Gösteri timinin Türk Hava<br />

Kuvvetlerinin gücü ile Türk pilotlarının F-16<br />

uçakları ile yapabileceklerini göstermek<br />

amacıyla kurulduğunu ifade eden Binbaşı<br />

Keleş, Solo Türk'ün gösteri sırasında bir F-<br />

16'nın havada tutunabileceği en düşük hız ile<br />

ses hızına en yakın süratte uçtuğunu söyledi.<br />

Gösteriyi Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral<br />

Hasan Aksay'ın yanı sıra 55 ülkenin hava<br />

kuvvetleri komutanları izledi. Gösteriyi izleyen<br />

İran Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı<br />

Orgeneral Ahmad Mighani, 32 yıl aradan sonra<br />

İran'dan ilk defa üst rütbeli bir havacı olarak<br />

izleyiciler arasında yer aldı. Eski genelkurmay<br />

başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök<br />

de etkinlikleri izledi. Türkiye Hava Gösterisi<br />

kapsamında TÜBİTAK <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />

Araştırma ve Geliştirme Enstitisünce (SAGE)<br />

geliştirilen Türkiye'nin ilk seyir füzesi de<br />

tanıtıldı.<br />

Hassas güdümlü Stand-Off Mühimmat (SOM)<br />

Projesi kapsamında üretilen füze, Türk Hava<br />

Kuvvetlerine ait bir F-16 uçağına monte edilmiş<br />

halde vatandaşlara gösterildi. SAGE Özel<br />

Projeler Yöneticisi Önder Okyay, gazetecilere<br />

yaptığı açıklamada, yapımına 2006'da<br />

başlanan ancak şimdiye kadar kamuoyuna<br />

tanıtılmayan füzenin Türk Hava Kuvvetlerinin<br />

100. yılı etkinleri kapsamında tanıtıldığını<br />

belirtti. 180 kilometrenin üzerinde menzile<br />

sahip olan füzenin Türk mühendislerce yapılan<br />

Türkiye'nin ilk seyir füzesi olduğunu ifade eden<br />

Okyay, uçağın kanadından bırakılan füzenin<br />

GPS aracılığıyla hedefini bulduğunu söyledi.<br />

Füzenin özel yapısından dolayı düşman hava<br />

savunma radarları tarafından tespit edilmesinin<br />

zor olduğunu kaydeden Okyay, füzenin<br />

düşük irtifada seyir yeteneği ve tanımlanan yol<br />

noktalarını izleyebilme özelliğinden dolayı da<br />

hava savunma unsurlarına yakalanmadan<br />

hedefine ulaşabildiğini belirtti. Füzenin<br />

deneme atışlarının sürdürüldüğünü söyleyen<br />

Okyay, yıl sonunda tamamlanması hedeflenen<br />

proje kapsamında F-4 ve F-16 üretimi<br />

yapılmasının planlandığını kaydetti. Öte<br />

yandan, SAGE tarafından üretilen nüfuz edici<br />

bomba ile hassas güdüm füzesi kiti de<br />

vatandaşlara tanıtıldı. Türkiye Hava Gösterisi<br />

2011 kapsamında 2. Ana Jet Üs Komutanlığında<br />

uçakların sergilendiği alan da oluşturuldu.<br />

Uçakları yakından inceleme fırsatı<br />

bulan vatandaşlar, pilotlarla fotoğraf çektirdi.<br />

Çocuklar, oyun parkında eğlendi.<br />

23 Haziran 2011<br />

HAVA SAVUNMA ASELSAN'A EMANET<br />

Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />

sistemleri ASELSAN ana yükleniciliğinde yurt<br />

içinde geliştirilecek.<br />

ASELSAN'dan yapılan açıklamaya göre, Türk<br />

Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan alçak ve orta<br />

irtifa hava savunma füze sistemlerinin milli<br />

olarak geliştirilmesini sağlayacak sözleşmeler,<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı (SSM) ile<br />

ASELSAN arasında imzalandı.<br />

<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarlığı adına Müsteşar<br />

Murad Bayar, ASELSAN adına Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Hasan Memişoğlu ve Genel Müdür<br />

Cengiz Ergeneman, alç ak irtifa hava savunma<br />

füze sistemi için 278 Milyon 371 Bin 118 Lira ve<br />

193 Milyon 59 Bin 102 Avro; orta irtifa hava<br />

savunma füze sistemi için de 250 Milyon 720<br />

Bin 295 Lira ve 132 Milyon 113 Bin 714 Avro<br />

tutarındaki sözleşmelere imza koydular.<br />

Alçak ve orta irtifa hava savunma füze<br />

sistemlerinin radarlar, atış kontrol sistemleri,<br />

komuta kontrol sistemleri ve haberleşme<br />

sistemleri gibi yer sistemlerinin tümü, ana<br />

yüklenici ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />

Projelerde ROKETSAN füzeden sorumlu alt<br />

yüklenici olarak görev alacak. Füzelerde<br />

kullanılacak arayıcı başlıklar ve veri linkleri de<br />

ASELSAN tarafından geliştirilecek.<br />

ASELSAN tarafından geliştirilecek alçak ve orta<br />

irtifa hava savunma füze sistemleri ile Türk<br />

Silahlı Kuvvetleri güncel teknolojiye ve yüksek<br />

etkinliğe sahip hava savunma sistemlerine<br />

sahip olacak, aynı zamanda sistemlerin yurt<br />

içinde geliştirilmesi ve üretilmesi sayesinde<br />

hem maliyetlerde tasarruf sağlanacak hem de<br />

kaynakların yurt içinde kalması sağlanacak.<br />

Böylece Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>nin ulaştığı<br />

teknolojik düzey daha ileriye taşınacak ve<br />

TSK;nın ihtiyaçlarının yurtiçi olanaklarla<br />

karşılanma düzeyi artacak.<br />

ASELSAN, 20 yıl önce Stinger füzesinin ortak<br />

üretim programı ile başladığı, daha sonra<br />

Kaideye Monteli Stinger (KMS) Sistemi projesi<br />

ile devam ettiği hava savunma alanındaki<br />

faaliyetlerini, geçtiğimiz yıllarda Hava <strong>Savunma</strong><br />

Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemini<br />

(HERİKKS) ve KALKAN Hava <strong>Savunma</strong> Radarını<br />

geliştirerek sürdürdü.<br />

ASELSAN halen SSM ile imzalamış olduğu<br />

sözleşmeler kapsamında TSK için 35 mm;lik<br />

Kundağı Motorlu Hava <strong>Savunma</strong> Topu ve Ateş<br />

İdare Cihazını geliştiriyor; ayrıca, TSK<br />

envanterinde mevcut 35 mm'lik Çekili Hava<br />

<strong>Savunma</strong> Toplarını modernize ediyor.


www.ssm.gov.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!