23.04.2014 Views

İçindekiler - Ahmediye Cemaati

İçindekiler - Ahmediye Cemaati

İçindekiler - Ahmediye Cemaati

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lam, “sözünüz doğru olmakla beraber sedid de<br />

olmalı” demektedir.<br />

Bir söz doğru olup kavl-i sedid olmayabilir.<br />

Ama her kavl-i sedid mutlaka doğru olur. Kavli<br />

sedid dolambaçlı ve eğri olmaz. O anlam açısından<br />

doğru olmakla kalmayıp konuşurken<br />

insanın içinde sakladığı düşünceler açısından<br />

da doğru olur.<br />

Söz doğru ama muhatabın zihnine yerleştirmek<br />

istediği mefhumu ve anlamı doğru olmayan<br />

veya kalbindeki mefhumu farklı olup karşısındakinin<br />

başka bir mefhumu algılanmasına<br />

yol açan bir söz kavl-i sedid değildir. Böyle bir<br />

durumda diğer taraf itiraz edince, “sözümden<br />

kastettiğim şey başkaydı” deyip karşılık verilir.<br />

Kısacası bazı sözler kavl-i sadık olup kavl-i<br />

sedid değillerdir. Ama İslam “sözünüz daima<br />

sedid olmalı” diye öğretmektedir. Anlaşmazlıkların<br />

çoğunun sebebi yalan olmayan ama iç itibarıyla<br />

kandırmaca niteliğinde olan sözlerdir.<br />

Bundan ötürü İslam “dolambaçlı ve eğri olan<br />

söz söylemeyin” demektedir. Söylediğiniz söz<br />

hakkında “sözüm doğrudur” demeyin. Tersine<br />

“sözüm sedid olup içinde hiçbir eğrilik bulunmamaktadır”<br />

deyin buyrulmaktadır. 1<br />

Hz. Muslih-i Mev’ud ra bu konuda önemli ve ince<br />

bir ayrıntıya dikkatimizi çekip şöyle buyurmaktadır:<br />

“Kavl-i sedid, ağızdan çıkan her<br />

boş lakırdının sarf edilmesi demek değildir. Bunun<br />

belli sınırlar içinde tutulması gerekir. İnsan<br />

karşısındakinin duygularını da göz önünde bulundurup<br />

sarf ettiği sözün muhatap üzerinde<br />

bırakacağı etkiyi de göz ardı etmemelidir. Bu<br />

her iki prensibe riayet edip ahlak çerçevesinde<br />

kalmak şartıyla kavl-i sedid kullanıldığında hiçbir<br />

tartışmaya mahal kalmaz ve kimse de gücenmez.<br />

Bunu bir örnekle şöyle anlayabiliriz:<br />

Arkadaşımızın birisini davet etmek isterken “ister<br />

gel ister gelme” şeklindeki bir ifade kavl-i<br />

sedid olduğu halde dostumuzun kalbini mutlaka<br />

incitir. 2 ”<br />

Aslında kûlû kavlen sediden ayetinin anlatmak<br />

istediği şudur: “Amellerinizin içinde kesinlikle<br />

hiçbir açıdan sahtekârlık ve kandırmaca olmamalı.<br />

Kavl-i Sedid doğruyu söylemekten daha<br />

ileriki bir derecedir ve makamdır. Doğru<br />

Maneviyat<br />

söz içinde bazen eksiklik bulunur. Ama kavl-i<br />

sedid içinde eksiklik bulunmayıp dosdoğru<br />

olur. Nitekim doğru söz ve kavl-i sedid arasında<br />

farklılık vardır. Bir kimsenin kusuru ve ayıbı<br />

anlatılınca bizler, “anlatıklarınız doğrudur<br />

ama kavl-i sedid değildir” demeliyiz.<br />

Adamın biri Peygamber Efendimize sav gelip<br />

“birileri hakkında doğru bir şeyin anlatılması<br />

niçin günahtır” diye sordu. Peygamber<br />

Efendimiz sav ona “anlatılan gerçeğe aykırı ise<br />

yalan sayılır, ama doğru ise adı gıybettir ve o da<br />

günahtır” diye cevap verdi.<br />

Kısacası gıybette anlatılanlar doğru olmasına<br />

rağmen kavl-i sedide aykırıdır.<br />

Buna ilaveten insanların kusurları ve eksikliklerinin<br />

beyan edilmesi durumunda, söylenen<br />

doğru olmasına rağmen kavl-i sedid değildir.<br />

Mesela kör olan kimseye “kör” dememiz, doğru<br />

bir söz olduğu halde kavl-i sedid değildir.<br />

Çünkü kavl-i sedidde hem gıybeti hem de alayı<br />

terk etmek zorundayız. Bunların her ikisi de<br />

İslam’da yasaklanmıştır. Nitekim gıybet eden<br />

kimse hakkında “o doğruyu söylüyor” demekle<br />

beraber “o bir günah da işliyor” diyeceğiz.<br />

Çünkü dedikodu, dalga geçmek ve istihza etmek,<br />

salih amel değildir. Salih amel ise kavl-i<br />

sedid ile işlenir. Kısacası kavl-i sedid ve doğru<br />

söz arasında büyük farklılıklar vardır. Kavl-i<br />

sedid, hayırlı bir vakit ve zamanda hayırlı bir<br />

yol izlemek suretiyle işlenmiş hayırlı bir amele<br />

denilir. Bundan dolayı Allah cc hayırlı amelden<br />

bahsederken “amelus salihat” da buyurmaktadır.<br />

Yani hayırlı bir iş, hayırlı bir vakit ve zamanda<br />

işlenirken söz konusu işi yapmak için<br />

kullanılan yöntemin de mutlaka salih olması<br />

lazımdır. Salih amel uygun bir zaman ve yerde<br />

hayırlı bir vesile kullanmak suretiyle gerçekleştirilen<br />

bir ameldir. Nitekim gıybet, alay etmek<br />

ve dalga geçmek salih amel değildirler.<br />

Çünkü bunların her ikisinde doğruluk bulunmasına<br />

rağmen, bu doğru söz uygunsuz bir<br />

zaman ve yerde vuku bulduğu için salih amel<br />

olamaz. Kısacası Allah cc “Doğruyu tercih edin”<br />

buyurmayıp, aksine “Kavl-i Sedid”i tercih etmemizi<br />

emretmiştir. 3 Devam edecek…<br />

Raşit Paktürk<br />

34<br />

1 Hutubat-ı Mahmud, c. 3, s.259-262<br />

2 Hutubat-ı Mahmud, c.3, s.261<br />

3 Hutubat-ı Mahmud, c.3, s.439-441

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!